infoveT 150 - Infovet Dergi

Transkript

infoveT 150 - Infovet Dergi
KONU KANATLI
“ÇEŞİTLİLİK,
BAĞLILIK VE
ŞEFFAFLIK”
İLE OIE’NİN
DÜNYADAKİ
TÜM
DELEGELERİ
PARİS’TEYDİ
İNFOVET 00-00
EDİTÖR
İNFOVET
HAZİRAN SAYI 150
YAYIN TÜRÜ
Süreli Yerel
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
Mehmet Aktop
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
OIE’NİN ÖZEL DAVETİ İLE GENEL KURUL
TOPLANTISI’NDA BULUNMANIN HEYECANI
Mayıs ayı sonunda Fransa’nın ve dünyanın en görkemli şehirlerinden biri
olan Paris’te gerçekleştirilen OIE 84. Genel Kurul Toplantısı’nda Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil, Veteriner Hekim
Dr. Visal Kayacık ve Veteriner Hekim Ender Burçak ile birlikte dergimiz de
Genel Koordinatörümüzün katılımıyla yerini aldı. OIE tarihinde, Türkiye’den
bir yayın organının ilk kez özel davet alması ve ilk defa katılımda bulunması
bizim açımızdan büyük gurur kaynağıydı. Özellikle antibiyotik direnci, hayvan
refahı ve dünyada PPR hastalığının eradikasyonu gibi tüm toplumu yakından
ilgilendiren güncel konuların tartışmaya açıldığı genel kurulda, basına açık
yapılan tüm oturumları sizin için dikkatle takip ettik ve bu ay kapağımıza taşıdık.
İnfovet olarak tüm kurulla ve dünyayla buluşmanın heyecanının tarifini yapmak
imkânsız; en iyisi dergiye bir göz atmak...
OIE heyecanı bir yana, yurtiçinde ve yurtdışında etkinliklerin ardı arkası
kesilmedi. VISAD toplantısından Beypiliç buluşmasına, CEVA teknik
organizasyonlarından daha birçok firma etkinliğinde firmalarımızı “Her Daim
Yanınızdayız” diyerek yalnız bırakmadık; bu firmaların önemli isimleriyle,
misafirleriyle sohbetler gerçekleştirdik.
Ve Almanya - Lohne… Biochem firması kuruluşunun 30. yılını kutlarken,
takdire şayan bir misafirperverlikle genel merkezlerinde bizi misafir etti. Bu
coşkuyu onlarla paylaşmak ve Bremen’in sakin ve doğayla iç içe atmosferinde
bulunmak ayrıca güzeldi.
Tüm bunların yanı sıra, Güneşli Aşı sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz
“Sektör Ziyaretleri”… Köşemizde bu ay, Türkiye’deki toplam kanatlı eti
üretiminin % 35-40’ında pay sahibi olan Marmara Bölgesi’ndeydik; Banvit,
Hastavuk, Karahallılar ve Kula Yağ & Emek Yem tesislerini ziyaret ettik. Bu dört
büyük firmadan damızlık kanatlı yetiştiriciliğinin inceliklerini dinledik.
Son olarak elbette, dünyadan ve Türkiye’den güncel haberler ve değerli
hocalarımızın araştırmaları dergimizin sayfalarında. Bu ay da keyifle
okuyacağınız bir sayı ile karşınızdayız…
Sevgiyle kalın…
Veteriner Hekim Gizem Kutun
ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi
Yayıncılar Sokak No: 10/4
34418 Seyrantepe / İstanbul
Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59
Faks: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Veteriner Hekim Gizem Kutun
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Adem Şenünver
Prof. Dr. Yavuz Öztürkler
Veteriner Hekim Gökçem Türkan
Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
ART DİREKTÖR
Ebru Dereli
[email protected]
GRAFİK TASARIM
Emel Vural
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
Banu Sayınç
[email protected]
DANIŞMA KURULU
Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer
Prof. Dr. U. Tansel Şireli
Prof. Dr. Ahmet Ergün
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
Prof. Dr. Erol Şengör
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited
Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar
Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A
Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz
kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere
ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki,
ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 4-5
İÇİNDEKİLER
124
140
144
154
30
60
76
108
142
Veteriner
Sağlık Ürünleri
Sanayicileri Derneği
EĞİTİMLERİ SON HIZ
DEVAM EDİYOR
KANATLILARDA
SALMONELLA İLE
MÜCADELEDE
BESLEME STRATEJİLERİ
ceva hayvan
Sağlığı’DAN, TÜRK
JİNEKOLOJİ DERNEĞİ’NE
TAM DESTEK
GELİŞMEKTE
OLAN ÜLKELERDE
KANATLI SAĞLIĞI VE
HASTALIKLARININ
KONTROLÜ
YEM KATKI MADDELERİ
HAKKINDA YENİ bir
TEBLİĞ yayınlandı
34
CEVA HAYVAN SAĞLIĞI
İLE “DAHA İYİ KONTROL,
DAHA İYİ PERFORMANS”
42
TAVUKÇULUK
SEKTÖRÜNDE KİLİT
BÖLGE; MARMARA
52
“Gıda Güvenliği
için Yem Güvenliği’
sloganıyla BIOCHEM
30. YILINI KUTLUYOR
İNFOVET 6-7
66
80
BEYPİLİÇ, YENİ
HEDEFLERİYLE
BÜYÜMEYE DEVAM
EDECEK
SAHANIN BÜTÜN
GEREKSİNİMLERİ TEK
BİR PLATFORMDA
72
LEZZETİN HASINI BİLEN
HASTAVUK AİLESİ
BULUŞMASI
74
ELANCO Hayvan
Sağlığı’DAN, ORTAK
SINIF ANTİBİYOTİKLERE
ALTERNATİF YENİ ÜRÜN
104
SÜRDÜRÜLEBİLİR
HAYVANCILIK İÇİN
İNOVASYON
106
ruminantlarda
BESİ BİTİRME
RASYONLARINA İLAVE
EDİLEN YEA-SACC’IN
FAYDALARI
112
“ÇEŞİTLİLİK, BAĞLILIK
VE ŞEFFAFLIK” İLE
DÜNYA PARİS’TEYDi
144
İNEKLERDE MASTİTİSİN
PATOLOJİSİ /
ENFEKSİYONUN
GELİŞMESİ VE MEME
BEZİNİN TEPKİSİ
124
152
KÜMES
DEZENFEKSİYONUNDA
DEZENFEKTANLARIN
DOĞRU KULLANIMI
çiftlikler ZOONOTİK
bir hastalığın
pençesinde; SİLAJ GÖZÜ
140
GLOBAL HAYVAN
SAĞLIĞI PAZARI
ATAğa geçti
154
Yem fiyatları,
Rusya’nın en büyük
sıkıntısı: peki çözüm
tam olarak ne?
NOTLAR
Hasan Konya’dan yumurta ile ilgili iddialara yanıt
YUM-BİR Başkanı Hasan Konya geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında,
“Doğal ambalajı içinde hile yapılamayan tek gıda olan yumurta, son günlerde bazı
kişiler tarafından sistemli ve kasıtlı şekilde sofralarımızdan eksiltilmeye çalışılıyor.
Yıllarca kolesterol bahane gösterilerek en değerli hayvansal protein kaynağından
mahrum bırakmaya çalışanlar, son günlerde başka yalanlar ile yumurtaya
iftira atmaya başladılar” diyerek konuya açıklık getirdi. Tavukların günde 3
kez yumurtlatılmasının biyolojik olarak imkânsız olduğunu dile getiren Konya;
“Ülkemizde üretim yapan tüm yumurta çiftlikleri Bakanlığa kayıtlı olup, denetim
ve gözetim altında üretim yapmaktadır. Yedirilen yemler, kullanılan ilaçlar ve
aşılar, ya ülkemizde izinli ve ruhsatlı fabrikalarda üretilmekte ya da yine Bakanlık
izni ile ithal edilmektedir. Öte yandan Türkiye, Codeks Alimentarius Komisyonu
(CAC) ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) gibi teknik çalışmalar yapan
uluslararası gıda otoriteleri ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır ” dedi.
FVE Genel Kurulu Belçika’daydı
Avrupa Veteriner Hekimler Federasyonu (FVE) 3-4 Haziran
tarihinde Belçika’nın Marche-en-Famenne şehrinde yapıldı.
Genel kurula Türk Veteriner Hekimleri Birliği özel olarak davet
edildi ve birliği temsilen TVHB Başkanı Talat Gözet ve Yönetim
Kurulu Üyesi Dr. Sinan Aktaş katıldılar. Genel kurulda finansal
konulara ilave olarak ilaçlar, hayvan refahı, hayvan besleme,
veteriner hekimlik eğitimi ve tek sağlık konularında sürdürülen
çalışma gruplarının faaliyetleri gözden geçirildi. Ayrıca FVE
görüşü olarak hazırlanan dökümanlar oylanarak kabul edildi.
Bu dökümanlar koksidiyodatların kullanımı, hayvan refahı ve
antimikrobiyellerin kullanımı, veteriner hekimlikte uzmanlık
alanlarında FVE görüşlerini içeriyordu.
Ortadoğu veAfrika
Bölgeleri’nde kanatlı eti
endüstrisi büyüyor
Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki demografik
artış ve kişi başına düşen gelir artışı nedeniyle,
bu bölgelerin ekonomik durumu da hız
kesmeden yükseliştedir. Bu durum kanatlı
endüstrisi için de parlak bir geleceğe işarettir.
Yerel pazardaki talep ve üretimin artması ile
aynı zamanda hayvan hakları da gündeme geldi.
Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde en çok tüketilen
protein kaynağı olan kanatlı eti, et pazarında
hakimiyetini kazanırken, kanatlı et ürünleri
çeşitliliğinde de önemli artış görünmektedir.
NOTLAR
Vimar Animal
Health ve Vilsan
Pharmaceuticals
Genel Müdürü
Burhan Hacı
VİMAR & VİLSAN’A
GENEL MÜDÜR
ATAMASI
1993 yılından bu yana Pfizer çatısı altında
sektörümüze önemli katkıları olan Sayın
Dr. Burhan Hacı, 01.03.2016 tarihi itibari ile
Vimar Animal Health & Vilsan Pharmaceuticals
Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanmıştı.
Sn. Hacı 01.06.2016 tarihi itibari ile Vimar Animal
Health ve Vilsan Pharmaceuticals Genel Müdürü
olarak görevine devam edecektir. Kendisinin
sektörümüzdeki engin tecrübeleri ile Vimar ve
Vilsan ailesine değerli katkıları olacaktır.
Alltech Genç Bilimadamı
kazananları, ONE: Alltech Fikirler
Konferansı’nda ödüllerini aldı
Alltech Genç Bilimadamı Yarışması hızla dünyanın en prestijli bilimsel programına dönüştü.
Bilimsel alandaki dahilere odaklanan global yarışma 11. Alltech
Genç Bilimadamı Programı kapsamında iki üniversite öğrencisi
ödülünü aldı. Gelecekteki uygulamalara ilişkin çalışmaları ve ilham
veren yenilikleri değerlendiren yarışma programının ödül töreni
ONE: Alltech Fikirler Konferansı sırasında gerçekleştirildi. Alltech
Genç Bilimadamı Yarışması’nın “öğrenci” kategorisinde global
kazananı Amerika Birleşik Devletleri Kentucky Üniversitesi’nden
Alonna Danielle Wright oldu. Wright, eğitim giderleri tamamen
Alltech tarafından karşılanacak olan eğitim bursu ve 5.000 dolar
ile ödüllendirildi. İrlanda Teknoloji Enstitüsü’nden mezun Richard
Lally ise “mezun” kategorisinde ödüle layık görüldü. Lally eğitim
giderleri tamamen Alltech tarafından karşılanacak olan eğitim
bursu ve 10.000 dolar ile ödüllendirildi.
Şarbon Balıkesir’i korkuttu
Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde bir kooperatife ait 170 büyükbaş hayvandan
82’sinin şarbon nedeniyle telef olduğu bildirildi. Büyükbaş hayvan çiftliğinde
9 Haziran’da başlayan hayvan ölümleri nedeniyle araştırmalar yapıldığını
belirten Dursunbey Kaymakamı Yaşar Aksanyar, “Şarbon insanlara da
bulaşabilen bir hastalık olduğu için sağlık teşkilatımız çalışmalara başladı
ve gereken önlemlerini aldı. İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüz
de şarbon teşhisi neticesinde Hamzacık Mahallesi’ni karantina altına aldı.
Mahallede bulunan tüm hayvanların aşılamaları yapıldı” dedi.
İNFOVET 10-11
notlar
Dijital cep mikroskobu mucizesi
İngiltere’de geliştirilip hekimlerin beğenisine sunulan ioLight mikroskoplar
ile sahada alınmış örneklerin laboratuvara gönderilmesi tarihe karıştı. İcadın
sahipleri Richard Williams ve Andrew Monk, her hekimin kolayca profesyonel
görüntüleri elde edebileceği konusunda iddialı. Akıllı telefonların bir aparatı
olarak kullanılabilen mikroskop, 5 megapiksel boyutunda görüntüleri ve
x200 büyütmeli HD kalite videoları kayıt edebilir. Mikroskopun çözünürlüğü
bir mikrondur (1/1,000mm); bitkisel ve hayvansal hücrelerin görünmesi için
idealdir. Monk’un ifadesine göre “Sahada ihtiyaç duyduğumuz mikroskop
görüntüsünü birkaç saniyede elde etmek için hem bilim adamlarının hem de
öğrencilerin rahatlıkla kullanabileceği bir alet yarattığımızı düşünüyorum. Bu
mikroskop, her hekimin cebinde olmazsa olmaz aletlerin arasında olacaktır”.
Yeni Tarım Paketi Açıklandı
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Bakanlar kurulu
toplantısı sonrası hazırlanan ekonomik eylem paketini açıkladı.
Paketle 52 yıllık damga vergisi hafifletilirken tarım ve iş
dünyasına kolaylıklar getiriliyor. Peki, Tarım Paketi’nde neler
var? Etkilenmeyen parçalı arazileri devlet tarafından ekilecek;
meraların işgali ve kullanımı ile ilgili ciddi cezalar gelecek;
stratejik öneme sahip ürünler ekilecek; gübre fiyatlarında
% 34’lük düşüşün önü açılacak; 2017 Şubat’a kadar nitratlı
gübrenin takibi sürecek, ondan sonra kullanımı takipli olarak
serbest bırakılacak; taklit ve tahiş ürünlerine ait cezalar
artırılacak; kar marjlarının azaltılması ile ilgili yasa teklifi
hazırlanıp meclise gönderilecek; kırmızı ette yaz aylarındaki
fiyat artışının yansımaması için çalışmalar yapılacak.
Nitratlı gübre satışına yasak!
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, nitratlı gübrenin
satışını yasakladıklarını belirterek, “Hiçbir yerde nitratlı gübrenin
satışı gerçekleştirilemeyecek” dedi. Türkiye’de yıllık 5,5 milyon
ton gübre kullanıldığını belirten Çelik, bunun 1,5 milyon tonunun
patlayıcı yapımında kullanılan nitratlı gübre olduğuna dikkati
çekti; “Türkiye’nin yaklaşık 9 bin 700 noktasında satış yapılıyor
şu anda. Bunlar Bakanlığımız tarafından zaten kontrol ediliyor,
denetleniyor. Şimdi o noktalara güvenlik güçlerimiz tespitler
yaptılar. 64 bin ton nitratlı gübre şu anda yediemine alınmış
bulunuyor. Bununla ilgili, satışlarla ilgili yetkili kuruluşlarla
firmalarla ayrıca görüşmelerimiz devam ediyor. Ama şu an
itibariyle nitratlı gübre, yani patlayıcıya konu olan gübrenin
satışını Türkiye dondurmuş bulunmaktadır.”
İNFOVET 12-13
notlar
Nilüfer ve Kiraz’ın torunları oldu
Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya yaptığı açıklamada, ‘Anadolu
Yerli Sığırlarının Klonlanması’ projesi kapsamında Ağustos 2009’da ilk erkek klon buzağı Efe’nin
ardından, yine Uludağ Üniversitesi’ndeki 5 yaşındaki dişiden alınan hücrelerle ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ın 2010
yılında dünyaya gelmesiyle projenin başarıya ulaştığını belirtti.
Dünyanın ilk boz ırk klonlarından olan ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ isimli
inekler torunlarına kavuşmanın sevincini yaşıyor. İlk boz ırkdan
dünyaya gelen inek olan ‘Kardelen’, “Yazgülü” ve ‘Karakız’ da
anne olmanın duygusunu yaşarken, akademisyenler yavruların
sağlığının gayet iyi olduğunu açıkladı. Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, “Şu anda 6 yaşlarını dolduran
Nilüfer ve Kiraz, bu yıl içerisinde birer adet yavru doğurarak 3.
kez anne olmanın heyecanını yaşadı. Bunun yanı sıra Nilüfer ve
Kiraz’ın kızlarının gerçekleştirdikleri doğumlarla torun sahibi de
oldular. Bu klonların ikinci yavrularının babası İstanbul’daki klon
‘Efe’dir. Oradan doldurulmuş spermleri geldi. Burada hayvanlar
tohumlandı. Dolayısı ile klonlanmış bir boğadan ve inekten bizler
sağlık yavru elde etmiş olduk” diye konuştu.
Türkiye’nin en büyük hayvan hastanesi
yeni klinikleriyle hizmette
Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne bağlı hayvan hastanesi,
restore edilmesinin ardından Türkiye’nin en büyük veteriner
hastanesi olarak yeni klinikleriyle hizmet vermeye başladı. Yüksek
Ziraat Enstitüsü’nün Baytar Fakültesi olarak 1933’te Mustafa Kemal
Atatürk’ün direktifiyle inşa ettiği hayvan hastanesi, yerleşkenin
sit alanı özelliği taşıması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
onayladığı proje çerçevesinde restore edildi ve yeni klinikleriyle
hizmete açıldı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Ali Bumin, “Altyapımız şu
anda Türkiye’deki hiçbir veterinerlik fakültesinde yok” diye konuştu.
İnsanların tedavisi için kullanılan
bütün yöntemler ileri teknolojiyle
bu hastanede uygulanıyor.
İmza kampanyasına katılalım;
birlikte başaralım
Ülke hayvancılığı ve toplum sağlığı için önemli görevler üstlenen
mesleğimiz, yasal olarak sağlık sınıfı olarak kabul edilmektedir.
Ancak sağlık sınıfına yönelik yapılan düzenlemelerde sürekli olarak
“hayvan sağlığı hizmeti hariç” ifadesiyle kapsam dışı bırakılmasının
mesleğimize karşı ayrımcı bir yaklaşım olduğunu düşünmekteyiz.
Bu durumun düzeltilmesi için ilçelerin Veteriner Hekimler Odaları
tarafından başlatılmış olan imza kampanyasına katılarak bu davaya
destek verebilirsiniz. Odaların internet sitelerinde bulunan dilekçeyi
imzalayarak sırasıyla; Başbakanlık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na göndermeniz yeterli.
İNFOVET 14-15
NOTLAR
Devekuşu etine olan ilgi gün geçtikçe artıyor
Batı Avrupa’daki devekuşu ithalatı son 5 sene içerisinde iki kat arttı. Başta
İsviçre olmak üzere, tüketici ülkeler arasında yer alan Almanya, İngiltere, Fransa
ve İtalya’ya büyük miktarda devekuşu ürünü sağlayan Macaristan, bayındırlık
programı çerçevesinde çiftlikler oluşturacağını açıkladı. Macaristan Szeged
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Akos Benk, Macaristan’da yaklaşık
20 senedir devekuşu üretiminin gerçekleştiğini açıkladı. Yetiştiricilerin çoğu,
hayvanların soğuk iklim şartlarına da dayanıklı olduğunu ve özel besine ihtiyaçları
olmadığı için işletme açmayı tercih ettiğini belirtti. 100-110 kg’lık hayvanın etinin
yanı sıra 25 tavuk yumurtası ile eşdeğer yumurtasına da büyük ilgi var.
BRF, TYSON’UN BÜYÜME
PLANLARI ARASINDA olabilir
Valor Economico gazetesinin haberine
göre, Amerika Bileşik Devletleri’nin en
büyük et üreticisi Tyson Food yetkilileri
yatırım planları doğrultusunda Brezilyalı
kanatlı işletmesi BRF A.Ş.’ye bir ziyaret
gerçekleştirdi. Tyson tarafından yapılan
ziyaretler sonucunda BRF’ye gerçek bir teklif
sunulmadığını belirten gazete, BRF’ye yakın
bir kaynaktan alınan habere göre Tyson’un
bu ilgisine BRF henüz bir yorum yapmadı.
Çipli dönem başladı
Koyun ve Keçilerin Elektronik Kimliklendirilmesi ve Kaydı
Projesi kapsamında ilçe müdürlüklerinde görevli veteriner
hekim ve veteriner sağlık teknisyenlerine yönelik eğitim
programı gerçekleştirildi. Proje ve uygulamaları konusunda
bilgi veren Bursa İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ömer
Çelik, “Ülkemizde koyun ve keçilerin elektronik olarak
kimliklendirilmesi ve kayıt sisteminin kurularak hayvan
hareketlerinin izlenmesi, hayvan hastalıklarının kontrol altına
alınması ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla AB’ye
uyumlu ‘Koyun ve Keçilerin Elektronik Kimliklendirilmesi ve
Kaydı Projesi’ yürütülmektedir” dedi. Çalışmanın AB projesi
olduğunu anlatan Çelik, “Elektronik kulak küpesi ve
el terminallerinin tedarik edildiği mal alımı bileşeni ve
farkındalığın artırılması, eğiticilerin eğitilmesi, bilgilendirme
kampanyası ve uygulamaların koordinasyonuna yönelik
teknik yardım bileşeni bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
Projenin 2016 yılının bu dönemlerinde hayata geçirilmesi
öngörülüyor. iki yıl boyunca ülke genelinde toplam 31 milyon
211 bin 86 adet yeni doğan kuzunun elektronik olarak
kimliklendirilmesi ve kaydının yapılması planlanmaktadır.
İNFOVET 16-17
NOTLAR
Bill Gates’in Bolivya’daki
tavukçuluk planı suya düştü
Bill Gates geçtiğimiz günlerde Latin Amerika da dahil olmak üzere
Afrika’nın kırsal kesimlerindeki ailelerin yaklaşık % 30’una yardım
amacıyla geliştirdiği “aşılanmış tavuk ırkları”nın geliştirilmesine
yönelik projesinde Bolivya’ya da bir yardım teklifinde bulundu; ancak
teklif Bolivya Kalkınma Bakanı Cesar Cocarico tarafından reddedildi.
La Paz gazetesine konuşan Cocarico, Gates’in ülkeleri hakkında
konuşmayı bırakmasını ve rotasını başka ülkelere çevirmesinde
fayda olduğunu belirtti. Bolivya kümes hayvanları tüketimi resmi
rakamlara göre, 2010 yılından 2015 yılına kadarki 5 yıllık süreçte
5,67 oranında arttı ve kişi başı tüketim sadece 34.7 kg’a yükseldi; bu
durumda Gates belki de bir noktada haklı olabilir mi?
2015 yılında inek sayısı 81 bin baş
azalarak 6 milyon 461 bin baştan
6 milyon 380 bin başa gerilemiştir.
2015 yılına bakıldığında, düvelerin doğum yaparak sağıma gelmesine rağmen,
toplam inek sayısındaki azalma, süt hayvanlarının kesime gittiğini göstermektedir.
Antimikrobiyal direnç için
BM’den destek çağrısı
Brüksel’deki “Avrupa Gelişim Günleri 2016 Konferansı”nda konuşan
FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva, antimikrobiyal direnç
mücadelesi ile gelişmemiş bölgelerde sürdürülebilir tarım endüstrisi
oluşturmak arasındaki bağlantıyı sorguladı. Bu bağlantı konusundaki
esas soru şu: Yoksul toplulukların daha fazla gıda üretmesine
yardımcı olarak sürdürülebilir tarımı yaymak, antimikrobiyal direnç
riskini tetikler mi? Graziano da Silva’nın konuşması, sürdürülebilir
tarıma yönelik yatırımın, açlık, yoksulluk ve Avrupa’ya göçün diğer
nedenlerinin önlenmesi için önemli olduğunu öne sürdü. Canlı
hayvan üreticilerine ve çiftçilere; alan erişimi, mali kredi, yeni
piyasalar ve teknoloji sağlamak, Avrupa’ya gelen göç dalgasını
azaltmanın bir yolu olabilir.
İNFOVET 18-19
NOTLAR
Alltech Avrupa’daki en gelişmiş
mikotoksin laboratuvarını açıyor
Mikotoksinlerle ilgili yaşanan zorluklarla mücadele etmek üzere
Alltech’in İrlanda Avrupa Biyobilim Merkezi büyük bir adım atarak
Avrupa’da en ileri teknolojiyle donatılmış Alltech 37+® Mikotoksin
Analizi Hizmetleri Laboratuvarı’nı açtı. Bu laboratuvar, Alltech’in
ABD ve Çin’den sonra aynı amaçla kurduğu 3. laboratuvar oldu.
ABD’deki laboratuvarda kurulduğu 2012 yılından bugüne kadar
10 binden fazla numune analiz edildi. Mikotoksinlerin tespiti ve
sorunların etkili şekilde çözümü, bugüne kadar, yemin içindeki
toksik bulaşıkların ölçümü ile sınırlı kalmıştı. Alltech’in yeni
laboratuvarı, yemdeki mikotoksin varlığını ve düzeyini sürekli
şekilde takip eden ve bu şekilde çiftçilere destek veren analitik
bilim adamlarından oluştuğu için oldukça yenilikçi bir kaynak ve
yem yönetim programının ayrılmaz bir parçasıdır.
Ata Fen Malatya’da seminerler
gerçekleştirdi
Ata Fen Malatya Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğiyle Malatya’nın
Arguvan ve Arapgir ilçelerinde seminerler gerçekleştirdi. Her iki
ilçede verilen seminerlerin konusu “Buzağı ve Döl Kayıplarının
Önlenmesi” olarak seçildi. Arguvan’daki seminere Birlik Başkanı
Ergül Günaydın’ın yanı sıra Veteriner Hekim Timur Alp, Ziraat Odası
Başkanı Turan Aslantürk ve üreticiler katıldı. Arguvan ilçesinde
yapılan seminerin ardından, 12 Mayıs tarihinde Arapgir ilçesindeki
süt sığırcılığı ile uğraşan üreticilere aynı konulu seminer tekrarlandı.
Arapgir ilçesinde toplantıya Birlik Başkanı Ergül Günaydın ile
Belediye Başkan Yardımcıları Basri Aknar, Çetin Özdemir, Vet.
Hek. Nuh Tufan Kandi ve Mustafa Erbilin de katıldılar. Çok sayıda
üreticinin katıldığı toplantılar soru ve cevap bölümüyle devam etti.
Sayın Sektör Ortaklarımız,
Vilsan Pharmaceuticals Adıyaman Satış Temsilcimiz KEMAL ÇİFTÇİ’nin, geçirdiği elim bir kaza sebebi ile vefatını, üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız.
Vimar ve Vilsan grubu olarak; bütün ailesi ve sevenlerine baş sağlığı ve sabırlar dileriz.
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN
Vimar &Vilsan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baysan
İNFOVET 20-21
NOTLAR
İngiliz üreticilerin özgürlüğü
pahalıya patlayacak
Rob Warnoc, bir İngiliz çiftçidir. Bir aile geleneği olarak bu mesleği
seçmiş ve işletmesini bir gün oğluna devredebileceğini umut etmiştir.
Warnoc aynı zamanda bir AB çiftçisidir. Süt işletmesini zararlı çıkacağını
bile bile bu ay gerçekleşecek olan halk oylamasında İnglitere’nin AB’den
çıkması için oyunu verecek; “Referandumu duyar duymaz neye oy
vermem gerektiğini biliyordum. Kalbim bunu istiyor” diyen Warnoc
gibi diğer birçok İngiliz çiftçinin de fikri bu yönde; ancak seçimin
sonucu ile ilgili herkes tedirgin. Çünkü AB tarafından çiftçilere verilen
teşvikler, zor dönemleri atlatmaları için onlara hep yardımcı olmuştur.
Örneğin, Warnoc yıllık 40 bin sterlin teşvik payı alıyor. Bu teşvik payı,
AB’nın Ortam Tarım Politikası tarafından İngiltere’ye verilen para ile
karşılanmakta. Seçimlerin sonucunu tüm dünya merakla bekliyor.
2015 yılındaki yem tonajı
artışı 2011 sonuçları ile
karşılaştırıldığında %14 artış gibi
önemli bir rakama tekabül ediyor.
32.000’den fazla yem üreticisi ile yapılan araştırmalar sonucunda uluslararası
yem tonajı geçen yıla kıyasla %1,5 artarak 995.5 milyon tona ulaştı.
IPPE 2017 için şimdiden
1.010 katılımcı yerini ayırttı
Üç büyük entegre fuarının -International Poultry
Expo, International Feed Expo and International
Meat Expo- birleşmesi ile 2017’de gerçekleşecek
olan Uluslararası Üretim ve İşleme Fuarı
(International Production & Processing Expo-IPPE)
dünyanın en büyük yem, et ve kanatlı fuarı olacak.
US Kanatlı & Yumurta Birliği (USPOULTRY), Amerika
Yem Endüstri Birliği (AFIA) ve Kuzey Amerika Et
Enstitüsü (wNAMI) sponsorluğunda düzenlenen
etkinlik, 31 Ocak-2 Şubat 2017 tarihleri arasında, ABD
Georgia Dünya Ticaret Merkezi’nde ziyaretçilerini
bekliyor olacak. Etkinlik için şimdiden 1.010 firma
tarafından 45.522.490 m2 stand alanı satın alındı.
İNFOVET 22-23
notlar
Gelecek bayiler
toplası önümüzdeki
yıl İspanya’da...
Dünyanın bir numaralı sperm tedarik şirketi WWS’ın
ülke bayileri Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de
bir araya geldiler ve Ata Fen yetkilileri Türkiye’yi
temsil etme fırsatı yakaladılar.
50 ülke Budapeşte’de buluştu
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de
16-19 Mayıs 2016 tarihlerinde bir araya gelen
50 ülkeden bayilerin katıldığı sperm tedarik
şirketi WWS toplantısı eğitim ve eğlencelerle dolu olarak geçti. Toplantılar esnasında
tüm bayilere Budapeşte anı plaketi verilirken, ödül töreninde dereceye giren bayilere
ayrıca hediyeler takdim edildi.
Toplantıya WWS ortakları Select Sires ve
Accelerated Genetics yöneticileri ile birlikte
kooperatif başkanları ve WWS’ten çok sayıda yönetici katıldı. Türkiye’yi World Wide
Sires yetkili bayisi Ata Fen’den Dr. Nuran
İNFOVET 24-25
Yavuz, Tahir S. Yavuz, Burcum Ünal Gül
temsil ettiler. Ata Fen yetkilileri toplantı
vesilesiyle dünyanın her tarafından gelen
meslektaşıyla sohbet etme, bilgi alışverişi
yapma olanağı buldular.
Yetkililer ile son yenilikler, istatistikler
ve sektörel gelişmeler paylaşıldı
Bayiler toplantısının açılış konuşmalarını
ev sahibi Holstein Genetica firmasından
Balazs Akac, WWS Ceo’su John Schouten
yaptılar. Teknik bölümde Macar Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Başkanı Macaristan’ın sı-
ğır varlığı, hayvancılıktaki sürü büyüklükleri,
süt ortalaması ve birliğin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Toplantı boyunca WWS, Select
Sires ve Accelerated Genetics yetkilileri son
yenilikler, istatistikler ve sektörel gelişmeler
hakkında bilgiler aktardılar. Tuna Nehri üzerindeki tekne gezisinde yapılan Macar gecesi
ve ertesi gün Macar Sanat Akademisi’nde
verilen gala yemeği bayilerin birlikte hoş
vakit geçirmelerini sağladı. Gala gecesinde 10
dalda ödüller dağıtıldı. Bu yıl büyük ödülleri
Çin ve İtalya aldı. Gelecek bayiler toplantısının İspanya’da yapılacağı öğrenildi.
İnterhas Hayvan Sağlığı, tam
kadro Cerrahi Kongresi’ndeydi
Erzurum’da 11-14 Mayıs 2016 tarihlerinde düzenlenen 15.Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi
Sponsoru İnterhas Hayvan Sağlığı, her zaman olduğu gibi bilimi ve bilgiyi destekledi.
Üç gün süren ve 200’ü aşkın akademisyen ve klinisyenin katıldığı 15.Ulusal
Veteriner Cerrahi Kongresi’nde İnterhas
Hayvan Sağlığı’nı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, Pet Saha Koordinatörü Tamer
Dimrilli, Ruminant Saha Koordinatörü Hüseyin Arıkan, Erzurum Bölge Satış Sorumlusu Zafer Kılıboz ve Kalite Sorumlusu Aygenç
Yüksel temsil etti. Kongre Başkanı Prof. Dr.
Zafer Okumuş İnterhas Hayvan Sağlığı’na
kongreye verdiği katkılardan dolayı teşekkür etti ve plaket verdi.
Kanser tedavisinde en son gelişmeler
Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim
üyesi Prof. Dr. İbrahim Demirkan büyük
ilgi gören ‘’KANSER‘’ konulu sunumunun
tedavi bölümünde etkisi daha da güçlendirilen homeopatik ilaç Theranekron
D6®’nın köpek meme tümörlerindeki
olumlu etkilerinden söz etti.
Prof. Dr. İbrahim Demirkan, köpek
İNFOVET 26-27
meme adenokarsinomlarında deri altı yolla
enjekte edilen Theranekron D6’nın uygulama sonrasında yapılan immunohistolojik
incelemesinde ilacın ‘’kanser hücrelerinin
mitozunu önleyip metastazını engellediği,
kanser hücrelerinde programlanmış hücre
ölümlerini (apoptozis) artırdığının gösterildiği ve 2015 yılında yurtdışında JVS (*)‘de
yayınlanan çalışmayı kongreye meslektaşlarının dikkatine sundu. (*) J Vet Sci 2015, 16(2), 213-219
http://dx.doi.org/10.4142/jvs.2015.16.2.213
Kanser ağrılarına karşı
kesin ve kalıcı çözüm
Prof. Dr. İbrahim Demirkan sunumunda
opioid grubu santral etkili analjezik ilaç
Butomidor®’un kanser ağrılarındaki yeri ve
önemini vurguladı. Bilindiği gibi morfin ve
benzeri opioidler ile güçlü analjezik etki ve
bunun yanı sıra sedasyon oluşturucu etki
de sağlanmaktadır. Opioid reseptörlerinin
tamamına karşı sadece agonist etki gösteren
morfin ve benzeri opioidlerin kullanımında
oluşan sedasyona, solunum ve dolaşım sisteminin baskılanması eşlik ettiğinden, sindirim
sistemi ve üriner sistem durgunluklarının
oluşması ve bağımlılık riski gibi olumsuzlukların varlığı bu güçlü analjezik etkiden beklenen
faydayı güvenli olmaktan uzaklaştırmakta ve
bu nedenle opioid analjeziklerin kullanımı
sınırlı düzeyde kalmaktadır.
Seçici etkili ve opioid reseptörlerine
kısmen agonist, kısmen de antagonist etki
gösteren, sentetik opioidler içerisinde en
son geliştirilen ürün Butomidor®’un sentezi
ile opioid analjeziklerin kullanımında “Altın
Standart” elde edilmiştir. Butomidor®’un,
güçlü analjezik etkisi vardır. Solunum ve
dolaşım zaafiyetine sebep olmadan güvenli
sedasyon oluşturur. Analjezik etkisini merkezi olarak kortikal ve diensefalik düzeyde
gerçekleştirir. Doz güvenlik
aralığı geniştir. Semptomİnterhas Hayvan
Sağlığı 15. Ulusal
ları maskelemez. BağımlıVeteriner Cerrahi
lık oluşturmaz. Yoksunluk
Kongresi’nde yeni
sendromuna neden olmaz.
ürünlerini tanıttı.
ANC zirveye tırmandı!
KONU KANATLI
ANC A.Ş.’nin farklı departmanlarında görev alan firma çalışanları, doğal
güzellikleri ile ön plana çıkan Kıbrıscık’ta bir araya geldi ve zirve yürüyüşü ile
ekip ruhunu tümüyle hissederek yılın ikinci yarısı için gereken gücü depoladı.
Tüm günlerini yemyeşil
yaylalarda geçiren
ANC personeli için
buluşma, motivasyon
niteliğindeydi.
ANC A.Ş’nin bu sene 7.’sini düzenlediği geleneksel “Köroğlu Yayla ve Zirve
Yürüyüşü” 3-5 Haziran 2016 tarihleri
arasında Bolu Kıbrıscık’ta gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanında, ANC
A.Ş.’nin farklı departmanlarında görev
alan firma çalışanları, doğal güzellikleri
ile ön plana çıkan Kıbrıscık’ta, yayla ve
İNFOVET 28-29
zirve yürüyüşü ile ekip ruhunu tümüyle
hissederek yılın ikinci yarısı için gereken
gücü depolama şansı yakaladı.
Güzel bir hafta sonunun ardından
Motivasyon niteliğindeki buluşmada,
zorlu şartları aşarak Köroğlu’nun zirvesine
çıkmayı başaran 6 kişiye ödülleri takdim
edildi. Tüm günü nostaljik evlerin ve toprak
fırınların bulunduğu yemyeşil yaylalarda
geçiren ANC personeli, oynadıkları ekip
oyunlarıyla günü keyifli bir şekilde tamamladı. Ertesi gün Ankara’ya bağlı turistik kent
Beypazarı’nda doyasıya alışveriş eden ekip,
güzel bir hafta sonunu birlikte geçirmenin
verdiği mutlulukla evlerinin yolunu tuttular.
KONU KANATLI
VİSAD eğitimleri sürüyor
Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği
içerisinde veteriner ilaç ve aşı üreticilerine yönelik önemli bir eğitimi daha gerçekleştirdi.
İNFOVET 00-00
VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Burçak Emre Zorlu,
endüstrinin ve Bakanlığın
ihtiyaç duyduğu eğitimlere
devam edeceklerini belirtti.
Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü GMP Çalışma
Grubu Sorumlusu
Yılmaz Çiftçi
Sektörden ve Bakanlık
uzmanlarından gelen sorular
Counsultant-PME firmasından
Cor Marsman tarafından
tatmin edici yanıtlarla cevaplandı.
Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde veteriner ilaç ve
aşı üreticilerine yönelik önemli bir eğitimi daha gerçekleştirdi.
Veteriner Sağlık Ürünleri
Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde
gerçekleştirdiği eğitim toplantısının açılışında konuşan VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Burçak Emre Zorlu, veteriner hekimlere ve
hayvancılık sektörüne her zaman daha kaliteli,
güvenli ve etkin ürün sunma hedefiyle çalıştıklarını, bu kapsamda endüstrinin ve Bakanlığın
ihtiyaç duyduğu eğitimleri gerçekleştirdiklerini, Proses Validasyonu (PV) eğitimine Gıda ve
Kontrol Genel Müdürlüğü, Pendik Veteriner
Kontrol Enstitüsü ve sektörden 60 katılımcının
iştirak ettiğini belirtti.
Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü GMP
Çalışma Grubu Sorumlusu Yılmaz Çiftçi ise
açılışta yaptığı konuşmada Antalya’da yapılan
Bakanlık-VİSAD yıllık değerlendirme toplantısında kararlaştırılan eğitimi her zaman olduğu
gibi kısa süre içerisinde gerçekleştirdiği için
VİSAD Yönetim Kuruluna teşekkür etti.
PV SÜRECI AYRINTISI ILE
KATILIMCILARA AKTARILDI
Hollanda’da faaliyet gösteren Progres,
Counsultant-PME firmasından Cor Marsman
tarafından 17 Mayıs 2016 tarihinde verilen PV
eğitimi, yüksek katılımcı sayısı ile, yoğun ve
başarılı bir eğitim oldu. Eğitim süresince GMP
gereksinimlerine bağlı olarak tüm veteriner
tıbbi ürünler için uygulaması gerekli olan PV
süreci ayrıntısı ile katılımcılara aktarıldı. Eğitim
PV uygulamalarının tarihsel gelişimi ve Avrupa
Birliği (AB) mevzuatına uygun olarak EU-GMP
volume 4 annex 15 güncel uygulamalarının
açıklanması ile başladı. Mart 2015 tarihinde
yayınlanan ve Ekim 2015 tarihinden bu yana
yürürlükte olan Annex 15’in ICH Q8, Q9, Q10,
Q11 ve EMA kılavuzlarına bağlı olarak ve veri
yönetimi, risk temelli yaklaşım ve dizayn
space’ı temel aldığı açıklandı. Ürünün yaşam
siklusu boyunca validasyon ve verifikasyonun
planlama, üretim ve kontrolu içeren bütün
süreçlerde uygulanması gerektiği vurgulandı.
PV’nin esasının planlama ve dokümantasyon olduğu açıklanırken, tesis, ekipman’dan
başlayıp, paketleme ve nakliyeye kadar tüm
süreçlerin kalifikasyon ve verifikasyon aşamaları detayları ile açıklandı. Üretimde kullanılan
cihaz ve ekipmanların kalifikasyonunda verilen
detaylı bilgiler ilgi çekiciydi. Eğitimin izleyen bölüEğitim süresince tüm
veteriner tıbbi ürünler
münde Amerika Birleşik
için uygulaması
Devletleri (ABD)’de geçerli
gerekli olan PV süreci
olan FDA mevzuatı ile AB
katılımcılara aktarıldı.
KONU KANATLI
VİSAD, EĞİTİMDE KÖPRÜ
GÖREVİ GÖRMEYE SON
HIZLA DEVaM EDİYOR
mevzuatının karşılaştırılması yapıldı. Ürünün
kalite, güvenlik, etkinlik ve üretim prosesisin
birbirinden ayrılamaz parçalar olduğu ve ürünün istenen etkiyi sağlamasını garanti altına aldığı belirtildi. Gelecekte PV’nin dizayn yoluyla
kalite prensibine dayanacağı örneklerle ortaya
konuldu. Bu yeni yaklaşıma bağlı olarak PV
proses dizayn, proses kalifikasyonu ve sürekli
proses verifikasyonu aşamalarından oluşacağı
aktarıldı. Gelecekte yaygın olarak kullanılması
beklenen bu yaklaşımın her aşaması detaylı
olarak açıklandı. Biofarmasötik ürünleri de içeren ürün gruplarında PV uygulamaları örnekleri
ile verildi. Günümüzde endüstrinin eski ve yeni
yaklaşım arasında bir geçiş sürecinde olduğu
göz önüne alınarak, yeni yaklaşımı kısmi olarak
sürece dahil eden pragmatic hibrid PV uygulamaları detayları ile verildi.
İNFOVET 32-33
SORU-CEVAP BÖLÜMÜ
DİKKATE DEĞERDİ
Daha sonra otoritelerce yapılan denetimlerde tespit edilen eksikliklere dair örnekler paylaşıldı. Rapor edilen eksikliklerin
genellikle süreçlerin doğru şekilde valide
edilmemesinden, verilerin sağlıklı şekilde
tutulmamasından ve ekipmanın dizayn ve devamlılığındaki hatalardan kaynaklandığı açıklandı. Toplantının son kısmında soru-cevap
bölümü yer verildi. Hayvan sağlığı sektöründen ve Bakanlık uzmanlarından gelen sorular
Counsultant-PME firmasından Cor Marsman
tarafından tatmin edici yanıtlarla cevaplandı. Proses
Eğitime, Kontrol Genel
Müdürlüğü, Pendik
Validasyonu (PV) eğitimi
Veteriner Kontrol
katılımcılara sertifika veEnstitüsü ve 60
rilmesi ile sonlandırıldı. 
katılımcı iştirak etti.
Sektör pratikleri açısından
birçok konunun geniş
bir perspektifte ele
alınmasını sağlayan, ülke
hayvancılığına yenilikçi
ve kaliteli veteriner sağlık
ürünlerinin sunulmasında
esas olan bilimsel
temellere ve uluslararası
standartlara dayanan
mevzuatın oluşturulmasına
ve uygulama kapasitesinin
artırılmasına önemli
destekler veren çeyrek
asırlık VİSAD, Bakanlık ve
veteriner sağlık ürünleri
sektörü arasında köprü
görevi görmeye son hızla
devam ediyor.
Rapor edilen eksiklikler
genellikle süreçlerin
doğru şekilde valide
edilmemesinden ve
verilerin sağlıklı şekilde
tutulmamasından
kaynaklanıyor.
KONU KANATLI
Daha iyi kontrol,
daha iyi performans
Kanatlı aşı, ekipman ve servisleri ile hem hayvan sağlığını hem de insan
sağlığını korumayı hedefleyen Ceva Hayvan Sağlığı, 2. Ceva Türkiye
Kuluçka Zirvesi ile çeşitli bölgelerden 120 kişiyi bir araya getirdi.
İNFOVET 34-35
Zirve, bilgi paylaşımının
yanı sıra sektörel
iletişime de büyük katkıda
bulunma niteliği taşıyor.
Ceva Türkiye
Genel Müdürü
Yavuz Uzun
Ceva Hayvan Sağlığı A.Ş.,
27 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul’da
2. Ceva Türkiye Kuluçka Zirvesi’ni gerçekleştirdi. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden
120 kişinin üzerinde katılımcı iştiraki ile
gerçekleşen zirveye ilgi yoğundu. Bilgi
paylaşımının yanı sıra sektörel iletişime
de büyük katkıda bulunan Zirve, Kuluçka
Aşılama Servisi Müdürü Altuğ Erdem
moderatörlüğünde, Ceva Türkiye Genel
Müdürü Yavuz Uzun’un açılış konuşması
ile başladı. Yavuz Uzun konuşmasında,
hastalıklarla mücadelede koruma ve
kontrol programlarının kuluçkada başladığına, bu amaca yönelik kuluçkalarda
yapmış oldukları aktivitelerin her geçen
gün bilimsel ve teknik olarak, ekipman
ve servis faaliyetleri ile daha da önem
arz ettiğine değindi. Gün geçtikçe
gelişen teknoloji, yeni nesil ekipman
ve yeni nesil aşılara yatırım yaparak,
sektörün kullanımına sunduklarını ve bu
konuda da öncü firma olmaktan gurur
duyduklarını belirtti.
Sektör partnerlerinin çözüm ortağı
olmaya devam
Kanatlı İş Birimi Direktörü Bülent Çakan
konuşmasında; “Ceva Hayvan Sağlığı
Kanatlı Bölümü’nde 2006 yılından bu yana
geçen zaman diliminde pazara verdiğimiz
yenilikçi ürünlerimiz, firmamızın global
stratejisi, artan pazar payımız ve müşterilerimizin artan ihtiyaçları doğrultusunda satış, pazarlama, teknik ve sevkiyat ekibimizi
kapsayan organizasyonumuzu güçlendirdik. Kanatlı ekibi olarak bugün sayımız 17’ye
ulaştı. Güçlü kişisel tecrübelerin, takım
ruhu ile pekişip güçlendiğine inanıyoruz.
Kanatlı organizasyonumuz ile sağlıklı gıda
üretmeyi amaç edinmiş sektör partnerlerimize destek vererek çözüm ortağı olmaktan
mutluyuz, gururluyuz. Bu fırsatı bize veren
değerli sektör partnerlerimize firmam ve
ekibim adına teşekkür ederim” dedi ve
Zirve’de yer alıp bilgi ve tecrübelerini paylaşan konuşmacılara da teşekkürlerini sundu.
Kuluçka kontrolünün önemi gün
geçtikçe artıyor
İlk olarak Aviagen Anadolu Firması’ndan
Kuluçka Uzmanı Dr. Tolga Erkuş, “Sıkça
Rastlanan Kuluçka Problemleri ve Çözümleri” başlıklı sunumu ile Zirve’deki yerini
aldı. Dr. Tolga Erkuş sunumunda, kuluçka
performansını ve civciv kalitesini etkileyen,
yumurtanın damızlık aşamasından kuluçkaya girişine, çıkım anından sevk edilmesine kadar geçen süreçlerde karşılaşılabilecek
güncel problemler ve bu problemlere karşı
alınabilecek önlemler üzerine kişisel
KONU KANATLI
tecrübelerini aktardı. Dr. Tolga Erkuş, daha
iyi kontrolün daha iyi performans getireceğine değinerek, kapasitelerin büyümesi ile
kuluçka şartlarının kontrolünün de büyük
önem kazandığını belirtti. Bu kazanımın;
daha iyi kuluçka randımanı, daha iyi yaşama
gücü, daha iyi civciv kalitesi, daha düşük
ilk hafta ölümü, daha iyi FCR ve daha iyi
kazanç anlamına geldiğini vurguladı.
Dr. Tolga Erkuş’un ardından Aviagen
Anadolu firmasından Teknik Departman
Müdürü Africa Fernandez-Gutierrez “Kuluçkada Biyogüvenlik” başlıklı sunumunda, ihtiyaç duyulan pratik yaklaşımlara
değinerek biyogüvenliğin nedenli önemli
olduğuna yer verdi. Kontaminasyon
konusuna da dikkat çeken Fernandez,
kuluçka, kuluçka ekipmanları, personel,
araçlar, sürücüler için hijyen programları
ile örnek temizlik ve dezenfeksiyon programları önerilerinde bulundular.
Civciv kalitesi ve değerlendirmede
yeni konseptler
COBB firması, Kuluçka Uzmanı Mark
Foote’nin, “Civciv Kalitesi” başlıklı sunumu ile devam eden Zirve’de civciv kalitesi
değerlendirmesi, civciv kalitesini etkileyen
faktörler, nem kaybının civciv kalitesi ve performansı üzerindeki etkisi, yumurta kabuğu
sıcaklığı ve inkübatör faktörleri gibi oldukça
değerli konulara değinildi. Mark Foote,
civciv kalite değerlendirmesinde, civcivlerin
gözlemlenmesinde geleneksel yöntemler ile
yeni konseptlerin arasındaki farkları anlattı.
“Civciv kalite değerlendirmesinde skorlama
nasıl yapılmalı ve nelere dikkat edilmeli?” gibi
konularda da detaylı ve faydalı bilgiler aktardı.
Ceva güvencesini deneyimleyin!
Ceva Aşılama Servisleri Kurumsal Müdürü Paola Cruz Dousdebes, “Kuluçka Aşılama
Servisleri ve Trendleri” başlıklı sunumunda
Ceva’nın dünya genelinde standart bir
servis hizmeti verdiğini ve ihtiyaçlar doğrultusunda hem ekipman, hem servis hizmeti,
hem de organizasyon bakımından sürekli
geliştirildiğini ve 130 kişilik bir kadro ile
değişik bölgelerde sadece “Kuluçka Aşılama
Servis” hizmetlerine odaklanıldığını belirtti.
Paola Cruz sunumunda ayrıca, kuluçkada
deri altı enjeksiyon, sprey aşılama ve in-ovo
aşılama süreçlerinin CHICK Program Servis
Hizmetleri ile takibi ve yeni bir trend olarak
“Ceva Güvencesi” altında deri altı enjeksi-
İNFOVET 36-37
Ceva Kanatlı İş
Birimi Direktörü
Bülent Çakan
Aviagen Anadolu Firması’ndan Kuluçka Uzmanı
Dr. Tolga Erkuş
Aviagen Anadolu Firması Teknik Departman Müdürü
AfrIca Fernandez - GutIerrez
COBB firması, Kuluçka Uzmanı
Mark Foote
Ceva Aşılama Servisleri Kurumsal Müdürü
Paola Cruz Dousdebes
Ceva Hayvan Sağlığı A.Ş.
Kanatlı Pazarlama Müdürü
Füsun Güngör
İlk adım; kuluçkada
iyi ve tam bir başlangıç
Panelde katılımcılar
tarafından yöneltilen
sorular dikkat çekici
konular üzerineydi.
Ceva Hayvan Sağlığı’nın ilgilisi hayvan
sağlığının ötesine uzanmaktadır.
Günümüzde insanlarda saptanan
tüm bulaşıcı hastalıkların % 75’inin
şaşırtıcı bir şekilde hayvansal
kaynaklıdır. Ceva’nın amacı, sektör
ortakları ile birlikte hayvan sağlığının
ötesinde, insanlara geçebilen
hastalıkların yayılımını engelleyerek,
sağlığa ve beslenmeye küresel
anlamda katkıda bulunan referans
kurum olmaktır. Kanatlı, aşı, ekipman
ve servisleri ile hem hayvan sağlığını
hem de insan sağlığını ve aynı
zamanda gıda güvenliğini korumayı
amaçlamayan Ceva, kuluçkada
uygulanabilen aşılar ile teknik
personelin sahadaki zamanını farklı
problemlere odaklanmak için daha
fazla ayırabileceğini düşünüyor.
Kuluçkada iyi ve tam bir başlangıç,
daha iyi koruma için atılmış ilk adım
olacaktır. Ceva Aşı Teknolojisi’nin
müşterilerine çözüm ortaklığı
sağlamak amacıyla tasarlanmış
olduğu “Kuluçka Aşılama Servisi
CHICK Program” buna imkan
tanımaktadır. Yeni teknoloji aşılar,
ekipman ve aşılama servislerinde
önemli yol alan firma, yeni teknoloji
ile üretilen aşıları, ekipmanları,
güvenli aşılama için vermiş olduğu
kuluçka servis hizmetine, bu
yıl “Veteriner Servis Hizmetleri
Departmanı” kurup sektör
ortaklarına sunmuş olduğu çözümleri
artırarak devam ediyor. Sunduğu
çözümler ile verimli üretime destek
olmayı hedeflemekte olan Ceva,
yaptığı yatırımları insan kaynaklarına
ve aşılama ekipmanlarına yapılan
yatırımlar olarak ikiye ayırıyor.
İnsan faktörüne duyulan ihtiyaç, iş
hacmi büyüdükçe artmaktadır ve iş
kalitesinin devamlılığı için eğitimin
sürekliliği gerekmektedir. Ceva, yarın
da bugün olduğu gibi, bu konuda
en büyük ve deneyimli ekibe sahip
olmayı planlıyor.
KONU KANATLI
yondan in-ovo aşılamaya geçişin işletmelere sağladığı avantajlara yer verdi.
Kuluçka modernizasyonuna
havalandırmadan başlamak önemli
Aviagen Anadolu firmasından Kuluçka
Uzmanı Dr. Tolga Erkuş, “Kuluçka Havalandırmasında Temel Prensipler” başlıklı
ikinci sunumunda kanatlı sektörünün yıllar
içerisinde büyük değişimler geçirdiğini, en
büyük değişimin ise kapasitelerde yaşandığını, bugün geçmişte olduğu gibi binlerle değil,
milyonlarla uğraşıldığını ve böylesi büyük
kapasitelerle ancak bugünkü ileri teknoloji
sayesinde baş edilebildiğini belirtti. Yüksek
kapasitelerle çalışırken başarılı olabilmek
için çevre şartlarının son derece iyi kontrol
edilmesi gerektiğinin, bu nedenle eski kuluçkaların modernizasyonunda da genellikle
en iyi başlangıç noktalarından birisinin havalandırma olduğunun altını çizdi.
Embriyolar için en uygun çevre şartlarının doğru inkübasyon sıcaklığı, doğru nem
oranı, doğru CO2 oranı ve O2 dengesi ile
sağlanabileceğini belirten Dr. Tolga Erkuş,
sık karşılaşılan problemler, bilinmesi
gereken parametreler ve bu parametreleri
ölçmek için ihtiyaç duyulacak ekipmanlar
ile ilgili de detaylı ve değerli bilgiler aktardı.
Önemli isimlerden teknik bilgiler
Dr. Tolga Erkuş’un ardından E-CAT & ID
Project Güney Avrupa Bölge Satış Müdürü
Gentian Malaj ve Ceva AMEET Kanatlı
Franchise Direktörü Bertrand Le Tallec
kürsüdeki yerlerini aldılar. Gentian Malaj,
“Kuluçka Otomasyonu” başlıklı sunumunda
E-CAT In-ovo enjeksiyon makinası Egginject ile “E-CAT ve ID Project Otomasyonları” hakkında bilgilendirmelerde bulunurken;
Ceva AMEET Kanatlı Franchise Direktörü
Bertrand Le Tallec ise, “Gumboro ve Newcastle Hastalıklarının Kuluçkadan Kontrolü”
başlıklı sunumu ile kanatlı işletmeleri için
büyük tehdit oluşturan Gumboro hastalığı
ve Newcastle hastalığına Ceva’nın yeni teknoloji immunkompleks IBD ve Vektör ND
aşıları ile sunmuş olduğu çözümleri aktardı
ve dünyada kullanım sonuçları ile ilgili bilgi
paylaşımında bulundu.
Türkiye’deki kuluçkaların %90’ına
CHICK Program servis hizmeti veriliyor
2. Ceva Türkiye Kuluçka Zirvesi kapsamında, Ceva Türkiye Kuluçka Aşılama
İNFOVET 38-39
Misafirler sunumları
tüm Zirve boyunca
dikkatle takip ettiler.
Ceva Kanatlı Ekibi güçlü
kişisel tecrübelerin,
takım ruhu ile pekişip
güçlendiğine inanıyor.
KONU KANATLI
Ceva Türkiye Kuluçka Aşılama Servis Müdürü
Altuğ Erdem
Servis Müdürü Altuğ Erdem, Türkiye’deki
CHICK Program servis faaliyetleri, Kuluçka
Servis ekibi ve aşılama ekipmanları hakkında bilgilendirmede bulundu.
2007 yılında kanatlı sektörünün ihtiyaç
duyduğu, kuluçkada uygulanabilen yeni teknoloji ile üretilmiş Ceva yeni nesil aşılarının
lansmanı ile birlikte bu aşıların kuluçkada
doğru yolla, doğru ekipmanlarla, doğru
dozda, uygun koşullarda hazırlanarak uygulanması ve düzenli olarak Kuluçka Aşılama
Servis ekibi tarafından takip edilmesi ve sonuçlarının daha analitik olarak değerlendirilip, raporlanarak entegrasyonların tüm yetkilileri ile paylaşılması süreçlerinin gelişimini
aktardı. Ceva’nın sonuçları daha analitik olarak değerlendirilmesi, entegrasyonlara değer
katabilmesi ve daha kullanılabilir olması
amacı ile geliştirdiği “CHICK App” aplikasyonunu denetim ve raporlama süreçlerinde
kullandığını belirtti ve bu aplikasyon ile elde
edilen aşılama süreçlerine ait performans
değerlerinin, kuluçka yetkilileri ile iş birliği
halinde gerekli iyileştirmelerin yapılabilmesi
için alınacak aksiyonların belirlenmesi adına
önemi ve değerinden bahsetti.
Altuğ Erdem sunumunda, Ceva’nın yaptığı
yıldan yıla artarak devam eden ekipman,
insan kaynağı yatırımının yanı sıra, E-CAT,
Desvac, ID Projects gibi global tecrübe ve donanıma sahip kuluçka otomasyon ve aşılama
sistemleri üzerine uzmanlaşmış firmaları da
bünyesine katarak sadece kuluçka aşılama
servis hizmetleri ile birlikte sektör ortaklarına
çözüm sunmaya devam ettiklerine yer verdi.
Yıllar içerisinde Türkiye’deki mevcut kuluçkaların %90’ına CHICK Program servis hizmeti verildiğini, %75’ine ise düzenli olarak bu
servis hizmetinin verilmesine devam edildiğini belirterek, kuluçkaların CHICK Program
servis hizmeti ile beraber aşılama süreçleri
ile ilgili hem fiziki hem de performans olarak
sektör ortakları ile iş birliği halinde gerçekleştirdikleri iyileştirmelerden bahsetti. 
İNFOVET 40-41
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Tavukçuluk sektöründe
kilit bölge; Marmara
Güneşli Aşı Sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz “Kanatlı Damızlık
İŞLETMELERİ Ziyaretleri” köşemizde bu ay, Türkiye’deki toplam kanatlı
eti üretiminin % 35-40’ında pay sahibi olan Marmara Bölgesi’ndeydik.
Sağlıklı ve güvenilir damızlık
üretimi dediğimizde akla ilk gelen ve
işletmelerden desteğini hiçbir zaman
esirgemeyen Güneşli A.Ş. sponsorluğunda
yürütmüş olduğumuz “Kanatlı Damızlık
İşletmeleri Ziyaretleri” köşemizde bu
ay Marmara Bölgesi’ndeydik. Türk
tavukçuluk sektöründe söz sahibi firmaları
topraklarında barındıran bu bölgenin en
önemli özelliği Türkiye’deki toplam kanatlı
eti üretiminin % 35 ila 40’ı gibi büyük oranda
bir payı temsil etmesi. Marmara Bölgesi
İNFOVET 42-43
illerinin hayvansal üretim faaliyetlerine
yönelik olarak sahip olduğu güçlü yapı,
üretime teşvik edebilecek/artırabilecek
fırsatlar barındırması, kilit pazarlara
yakınlığı, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa,
Balıkesir gibi büyük şehirlerdeki nüfusa
bağlı talebin yüksekliği bölgeyi üretim
konusunda önemli kılıyor.
Banvit, Hastavuk, Karahallılar ve
Kula Yağ & Emek Yem tesislerini
ziyaretlerimizde, damızlık yetiştiriciliğinin
ne broyler yetiştiriciliğine ne de yumurta
tavuk yetiştiriciliğine benzemediğini
söyleyen deneyimli yetkili isimler, coğrafi
konumu nedeniyle hastalıklar konusunda
riskli bir bölgede hayvancılık yaptıklarını
ve son derece titizlikle yürüttükleri
biyogüvenlik çalışmalarına rağmen hastalık
risklerini artıran tipte yetiştiricilik yapan
küçük işletmelerin varlığının kendilerini
korktuğunu öğrendik. Aşı firmalarından da
beklentilerinin olduğunu belirten yetkililer,
Tarım Bakanlığı ile ortak projeler yürüterek,
kontrolü gittikçe güçleşen viral ve bakteriyel
enfeksiyonlar için ulusal aşı programı
hazırlamasının gerekliliğini vurguladılar.
www.gunesliasi.com.tr
Yıllık broyler kesimi 150 milyon adedin
üzerine çıkan Banvit; Bandırma, İzmir
ve Elazığ olmak üzere üç farklı bölgede
yaklaşık 800 adet işletme ile üretime son
hız devam ediyor.
Erdal Bey, öncelikle işletmeniz Banvit’i
ve buradaki görevinizi anlatır mısınız?
22 yıldır Banvit A.Ş.’de üretimin
değişik bölümlerinde çalıştım, şu anda
Kanatlı Koordinasyon Direktörü olarak
görev yapmaktayım. Banvit, Türkiye’nin
bir numaralı piliç eti üreten şirketidir;
etlik piliçlerimizi ve damızlıklarımızı
sözleşmeli olduğumuz yetiştirme çiftliklerinde üretmekteyiz.
Banvit, civcivlerin sıfırıncı gününden
kesimine kadar olan süreçte neleri göz
önünde bulunduruyor?
Civciv hazırlığı, bir önceki sürü kümesten çıkar çıkmaz başlar. Hemen altlık
dışarı alınır, kümes ve ekipmanlar yıkanıp
dezenfekte edilir. Daha sonra yapılan
dezenfeksiyonun etkinliğini ölçmek için
svap alınıp testler yapılır; eğer her şey
uygun ise kümeste civciv varmış gibi
biyogüvenlik önlemleri çerçevesinde giriş
çıkışlar başlar. Bu aşamadan sonra ön ısıtma işlemine başlanır. Civcivlerin ihtiyacı
kadar yem ve su dağıtımı yapılır. Yumurtlama dönemine kadarki periyotta sürünün
kanatlı hastalıklarına karşı aşılamaları ile
daha homojen bir sürü elde etmek için
gerekli çalışmalar yapılır. Benzer işlemler,
sürü yumurtlama kümesine aktarılmadan
o işletmede de bir daha tekrarlanır. Yumurta kümesinde horoz ve dişiler bir araya
getirilerek kaliteli ve döllenmiş kuluçkalık
yumurtalar üretilir. Bütün dönem boyunca
biyogüvenlik uygulamaları ve hijyen kuralları en üst seviyede tutulur ve sürü ömrünü
tamamlayana kadar uygulanır.
Bölgenize has viral ve bakteriyel
kanatlı hastalıkları var mı? Enfeksiyöz
hastalıklarla mücadele konusunda nelere
dikkat ediyorsunuz?
Bu bölgede yaşadığımız sorunlar,
ülkenin diğer bölgelerinde yaşanan sorunlardan farklı değildir. Ticari yumurta
işletmeleri ve broyler işletmelerinin çok
iç içe olduğu yoğun bir bölgede üretim
yapıyoruz; korunmak için biyogüvenlik
önlemlerini en üst düzeyde uygulayıp,
doğru yolla ve etkin bir aşılama programı
uygulamaya çalışıyoruz.
İşletmede hangi ırkları yetiştirmeyi
tercih ediyorsunuz? Civciv sayısı
performansı bakımından kendinizi
nerede görüyorsunuz?
sonuçları kendi sonuçlarımızla karşılaştırma şansımız oluyor ve sonuçlarımız
kesinlikle onlarla yarışacak durumda;
hatta daha iyi diyebiliriz. Hem Ross hem
de Cobb’dan dişi başına aldığımız civciv
rakamları ile ilgili başarı plaketlerimiz de
bu durumun önemli bir kanıtıdır.
Tedarikçilerinizden, beklentileriniz
karşılayacak yeterli teknik desteği
aldığınızı düşünüyor musunuz?
Tedarikçilerimizden, özellikle yetiştiricilerimizin ve saha personelimizin teknik
konularda eğitimlerinde destek alıyoruz.
Yapılan her toplantıda ürün tanıtımı yerine teknik bilgilerin olması bizim için son
derece önemli.
Banvit A.Ş.’nin kısa ve uzun vadede
planları nelerdir?
Kısa vadede teknik performans değerlerini bozmadan en ekonomik üretimi gerçekleştirerek Türkiye’deki pazar payımızı
korumak, uzun vadede ise Türkiye dışında
da bilinen bir marka konumuna gelmektir.
İşletmemizde, Ross ve Cobb olarak iki
farlı ırk kullanıyoruz. Her ırkın da kendine
göre avantaj ve dezavantajları mevcuttur;
bu nedenle bir ırkın dezavantajını diğer
bir ırkın avantajı ile telafi etmeye çalışıyoruz. İşimiz gereği, daha eski zamanlardan
beri tavukçuluk yapılan dünyanın değişik
bölgelerini görme ve oralarda alınan
“Sürü ömrünü
tamamlayana kadar
en üst seviyede
biyogüvenlik”
Biyogüvenlik ve aşılamayı birbirinden ayrı düşünmemiz
mümkün değil. Kanatlı hastalıklarından korunmanın
temeli iyi bir biyogüvenlik ile birlikte etkin bir şekilde
uygulanan aşılama programlarıdır.
Banvit Kanatlı
Koordinasyon Direktörü
Erdal Elmas
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
“Aşılama yapılmayan işletmeler
bizler için de risk oluşturuyor”
BÖLGEMİZDE ORGANİK TAVUK VE GEZİNEN TAVUK İŞLETMELEri DE VARDıR VE BU HAYVANLARIN
AŞILARI YAPILMAMAKTADIR. BU İŞLETMELER HASTALIK RİSKİNİ DAHA DA ARTIRMAKTADIR.
Karahallılar Canlı
Üretim Sorumlusu
Osman Çakır
Yılda ortalama 23 milyon damızlık
yumurta ve 20 milyon broyler civciv üretimi
yapan Karahallılar, Bupiliç ortağıdır ve
Bupiliç’e civciv tedarik etmek amacıyla
kurulmuş bir işletmedir.
Osman Bey, okuyucularımıza kendinizi ve
işletmenizi tanıtır mısınız?
Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat
Fakültesi Zootekni Bölümü’nden 1993
yılında mezun oldum. Vatani görevimi tamamladıktan sonra, 1995 yılında Şeker Piliç
damızlık işletmelerinde ve daha sonra Marmara Tavukçuluk’ta çalıştım. 2006 yılında
Karahallılar Damızlık Kuluçka Tesisleri’nde
işe başladım. Halen Karahallılar A.Ş.’de
damızlık ve yem fabrikası müdürü olarak
görev yapmaktayım.
Karahallılar Damızlık Kuluçka Tesisleri
2006 yılında Sami Kula Tavukçuluk’tan
devralınmıştır. Bupiliç’in ortağıdır ve
Bupiliç’e civciv tedarik etmek amacıyla
kurulmuş bir işletmedir.
İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan
varlığınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Üç farklı yerde damızlık çiftliklerimiz
bulunmaktadır. 170 bin adet broyler damızlık kapasitesine sahibiz. Yılda ortalama
23 milyon damızlık yumurta üretmekteyiz.
Ayrıca saate 5 ton kapasite üretim yapan
yem fabrikamız bulunmaktadır. Kuluçka
tesisimizde yıllık ortalama 20 milyon broyler civciv üretiyoruz ve Bupiliç’in broyler
kümeslerine sevk ediyoruz.
Civcivlerin kümese ilk girişinden
yumurtlamasına kadar olan süreçte
Karahallılar nelere dikkat ediyor?
Öncelikle damızlık işletmeleri, yerleşim birimlerine uzak ve hastalıklardan
ari bölgelere kurulmalı. Ancak bu şekilde
İNFOVET 44-45
www.gunesliasi.com.tr
hayvanlardan istenilen performans alınabiliyor. Ayrıca, bize damızlık kanatlı tedarik
eden firmaların tavsiyelerini göz önüne
alarak üretim yapıyoruz. Damızlık kanatlı
yetiştiriciliği, broyler yetiştiriciliğine ve
yumurtacı tavuk yetiştiriciliğine benzemez.
Canlı ağırlık, yumurta verimi, döl verimi ve
çıkım performansı gibi kriterlerin tamamı
çok önemli kriterlerdir.
İşletmenizde hangi ırkları yetiştirmeyi
tercih ediyorsunuz? Bu ırkların
performanslarını nasıl buluyorsunuz?
İşletmemizde %75 Ross 308, %25 Cobb
500 ırklarıyla çalışıyoruz. Yetiştirme ve bakımında çok farklılıklar olmayan bu ırkların,
damızlık yumurta ve broyler performanslarında bazı farklılıklar olabiliyor.
Kendi istatistiklerimiz ile ana damızlık
firmasının verdiği değerleri karşılaştırdığımızda ise, yetiştirdiğimiz sürülerden
almış olduğumuz tavuk başı civciv adedi,
bazen ana damızlık firmasının değerlerinin üzerinde olabiliyor, bazen ise altına
düşebiliyor. Genel olarak Türkiye ortalamasında performans alıyoruz. Ayrıca şunu
vurgulamam gerekiyor; Bupiliç’e vermiş
olduğumuz broyler civcivlerin sonuçları
çok iyi; Türkiye ortalamasının üzerinde
olduğunu tahmin ediyorum.
Tedarikçilerinizden teknik destek alıyor
musunuz? Örneğin bir aşı firmasından
beklentileriniz nelerdir?
Belirli zamanlarda hayvan sağlığı konusunda, beslemeye yönelik ve yeni gelişmeler
hakkında bilgiler alıyoruz. Aşı firmalarından
beklentilerimiz, Türkiye’de hastalıkların
suşlarını tespit edip hastalığı oluşturan suşa
göre aşı üretmeleri.
Bölgenizde risk oluşturan viral ve
bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Aşı
programları biyogüvenlik çalışmalarınızın
neresinde yer alıyor?
Bölgemiz tavuk hastalıkları konusunda
çok riskli bir bölgedir ve burada hem beyaz
et üretimi yapan işletmeler hem de yumurta
üretimi yapan işletmeler bulunmaktadır.
Bunlara ek olarak organik tavuk, gezinen
tavuk işletmeleri de eklenmiştir ve bu hayvanların aşıları yapılmamaktadır. Bence bu
işletmeler hastalık riskini daha da artırmaktadır. Tarım Bakanlığı’nın bu işletmelere
Gelecek planı yapabilmek
için öncelikli olarak
medyada beyaz et ile
ilgili bilgi kirliliğinin
temizlenmesi gerekiyor.
denetimlerini artırması gerekmektedir.
Aşı programları, bölgedeki hastalıkların
riskleri göz önüne alınarak yapılıyor. Fakat
şu sıralar bölgemizde her hastalık tehdit
oluşturmaktadır. Biyogüvenlik çalışmalarında en önemli faktör, işletmelerin yerleşim birimlerine uzak yerlere inşa edilmeleri.
Aksi takdirde biyogüvenlik sadece uygulamada kalıyor. Havayla ve rüzgarla hastalıklar her yere ulaşıyor.
Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir?
Beyaz et sektörü ile ilgili kısa ya da uzun
vadede plan yapabilmek için öncelikle medyada beyaz etin aklanması gerekmektedir.
Şu an bu sektörle ilgili o kadar çok bilgi
kirliliği var; insanlar pilice sürekli kuşku ile
bakıyor ve ne yazık ki ucuz protein kaynağı
olan piliçten uzaklaşıyor. Bu süreç de, entegre kuruluşların yatırım yapmasına engel
teşkil etmektedir.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
“Damızlık civciv yetiştirmek
bebek bakmak gibidir”
Damızlık veteriner hekimliği %80 koruyucu hekimliktir. bu anlamda başarılı bir
biyogüvenliği, bulunduğunuz bölgenin güncel hastalık risklerine göre revize
edilmiş aşı programları ve aşılama sonrası monItorIng ile gerçekleştirebilirsiniz.
Kula Yağ ve
Emek Yem Kuluçka
Damızlık Koordinatörü
Aycan Kandemir Erçin
Etlik damızlık olarak 4 farklı yerde toplamda 28 adet etlik damızlık kümesi bulunan
Kula Yağ ve Emek Yem San. Tic. A.Ş., toplamda 180 bin adet etlik damızlık kapasitesi
ile üretime son hız devam ediyor.
Aycan Hanım, meslek hayatınız hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner
Fakültesi 1998 mezunuyum ve mesleğimi,
çalıştığım alanı seviyorum. 18 yıldır bu
sektörde çalışmaktayım. 2000 yılından
beri Kula Yağ ve Emek Yem Sanayi Ticaret
A.Ş.’de görev almaktayım. 2000-2009
yılları arasında Kuluçkahane Müdürlüğü
yaptıktan sonra 2011 yılından beri Kuluçka
Damızlık Koordinatörü olarak mesleğimi
icra ediyorum.
Kula Yağ & Emek Yem, firma olarak ne gibi
teknik özelliklere sahip?
Kula Yağ & Emek Yem San. Tic. A.Ş.
1968’de kurulmuş bir işletmedir. Başlangıçta sadece yemeklik yağ üretimine ağırlık veren firmamız, 1989 tarihinde ise Emek Yem
markası ile yem sektörüne giriş yapmıştır.
1991 yılında ise sofralık yumurta üretimiyle
farklı bir sektöre adım atan firmamız, 2000
yılında civciv üretimi için damızlık ve kuluçka tesislerini kurmuştur.
İştirakçi olduğumuz firmalar arasında
ise, entegre bir gıda kuruluşu olan Bupiliç
ile Tüv-Türk araç muayene istasyonlarını
işleten kuruluş olan 2K A.Ş. bulunmaktadır.
Günümüzde kendi bünyesinde 250,
iştirakleri ile birlikte 1.000’i aşan çalışanı olan Kula Yağ & Emek Yem San. Tic.
A.Ş.’nin temel ilkesi “Üreticiye ve Tüketiciye Saygı”dır. Üretim ve hizmet kalitesinden
hiçbir ödün vermeden, uzun yıllara dayanan
İNFOVET 46-47
www.gunesliasi.com.tr
tecrübesi ve titizliğiyle üretim yapan
firmamız, bütün bunların bir delili olarak
her yıl Türkiye’nin en büyük ilk 750 şirketi
arasında yer almaktadır.
18 yıldır bu sektörde
çalışmakta olan
deneyimli veteriner
hekim, çalıştığı alanı
sevdiğini belirtiyor.
Civcivlerin bakımı ve yetiştirilmesi işletmeniz için ne ifade ediyor? Bu dönemde nelere
dikkat ediyorsunuz?
Damızlık civciv yetiştirmek bir bebeğe
bakmak gibidir. Zevkli ve heyecan verici
olduğu gibi; stresli ve dikkat gerektiren
de bir süreçtir. Temel olarak beş adımda
konuyu açıklarsak;
1. Biyogüvenlik: Temizlik, dezenfeksiyon, rodent kontrolü, insektist kontrolü ,
personel taraması, doğru ürünleri seçmek
ve etkinliklerini kontrol etmek
2. Aşılama: Doğru aşı uygulaması, aşının
hedefine ulaştığının izlenmesi, çevredeki
hastalık potansiyelinin ve aşıların etkinliğinin araştırılması
3. Çevre faktörlerinin düzenlenmesi:
Isı, nem, altlık havalandırma, aydınlatma
gibi kümes koşulları ile birlkte; suluk, yemlik gibi ekipmanların yeterliliğinin bilinmesi
4. Management: Hayvanın performansını açığa çıkaracağı konfora kavuşturacak
teknik personelin uygulama ve kontrol
yöntemlerini uygulamasını sağlamak
5. Beslenme: Irklardan istenilen
nutrisyonel değerleri sağlayacak ve hedefe
götürecek iyi, kaliteli yem ve doğru kısıtlı
yemleme programları uygulamak
6. Özverili ekip çalışması: Burada
özet konuların tümüne itina göstermeye
çalışıyoruz; kısacası damızlıkçılık evliya
tekkesi gibidir. Tüm gereklilikleri yerine
getirdikten sonra, sonucu 6 ay sonra alacağınız için tilki uykusunda sabırla bekleme
sürecidir diyebiliriz.
Yetiştirdiğiniz ırkları ele alırsak; yetiştirme
ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz?
Ross 308 ve Cobb 500 ırklarının yetiştirilmesi yapılmaktadır. Yetiştirilme süreçleri
hemen hemen aynı olmakla birlikte bazı
farklılar da görülmektedir. Her ne kadar
sektörümüz endüstriyel üretim alanına
girse de uğraştığımız materyal canlıdır.
Standartları endüstriyel koşulardaki gibi
stabilize edecek durağanlığa sahip olmamakla birlikte ana damızlık firmalarının
belirlediği ilk % 25’lik verim diliminin %
94-% 98’ini gerçekleştirmekteyiz.
Örneğin bir aşı firması üzerinden konuşacak olursak; teknik destek konusunda
tedarikçileriniz tatmin edici mi?
Ana damızlık firmasından management
destekli danışmanlık alıyoruz. Bizim
çalıştığımız firmalar seçtiğimiz aşıyı tüm
standartları sağlayarak bize ulaştırıyor.
Bu konuda herkesin beklentisi farklıdır.
Ben aşı firmalarından Tarım Bakanlığı’yla
birlikte çalışarak, kontrolü gittikçe güçleşen viral ve bakteriyel enfeksiyonlar
için ulusal aşı programı hazırlamalarını
bekliyorum. Bizler her ne kadar biyogüvenliği son derece dikkatli şekilde yapsak da;
enfeksiyona yönelik aşılanmamış hobi ve
köy tavuklarına, güvercinlere enfeksiyon
bulaşıyor; yerleşip virülansını artırıyor,
tipini değiştiriyor ve sonrasında da kontrol
giderek güçleşiyor.
Bölgede risk oluşturan viral ve bakteriyel
hastalıklar nelerdir ve mücadeleyi nasıl
yürütüyorsunuz?
Kanatlı yoğunluğunun en fazla olduğu bölgelerden birisi Balıkesir ilidir.
Dolayısıyla enfeksiyon riski de oldukça
yoğundur. ND, IBD ve IB gibi viral; E. coli
ve coccidiosis gibi bakteriyel hastalıklarla
karşılaşıyoruz. Damızlık veteriner hekimliği % 80 koruyucu hekimliktir. Bu anlamda
biyogüvenlik, bulunduğunuz bölgenin
güncel hastalık risklerine göre revize aşı
programınız ve aşılama sonrası monitoring
programınız ile işletmeyi hastalık risklerinden uzak tutulmasını sağlar. Tedavi
hekimliğinde ise; en önce hastalığın teşhisi
ve laboratuvar desteği ile hastalığın adı
konulur. Bakteriyel hastalıklarda uygun
antibiyotik kullanımı ve sürecin takibi,
viral enfeksiyonlarda ise immun sistem
destekleyici ürünler kullanıyoruz. Hastalıklar süresince besin takviyesi ve yemleme
programının tekrar düzenlenmesi hastalıkların etkilerini azaltıyor.
İşletmeniz için aşı programları biyogüvenlik çalışmalarının neresinde yer alıyor?
Her işletmede, biyogüvenliğe dair tüm
diğer tedbirler alındıktan sonra hastalıklarla
mücadelede uygulanacak aşı programı bölgesel nitelik taşımalı ve çevredeki işletmelerle temasa geçilerek ortak yapılmalıdır.
Güncellenen aşı programı, doğru uygulanmış aşı ve hedeflenen immun yanıtın
alınması biyogüvenliğin önemli bir kısmını
teşkil etmektedir.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Hastavuk Bursa
Bölge Üretim Müdürü,
Veteriner Hekim
Ali Aydoğan
“Güven, izlenebilirlik
ve inovasyon üzerine
kurulmuş bir vizyon”
En iyi ve en ağır aşı programları bile tek başına başarıya ulaşmaya yetmez.
Bunun için önce biyogüvenlik tedbirlerinin yeteri kadar alınmış olması gerekir.
Yıllık 180 milyon kuluçkalık yumurta
kapasitesiyle hem Türkiye’nin hem de
Avrupa’nın tek çatı altında en büyük kuluçkahane kapasitesine sahip damızlık firması
Hastavuk, yumurtalık civcivde Türkiye
üretiminin % 70’ini karşılıyor.
Ali Bey, röportajımıza ilk olarak sizi tanıyarak başlayalım.
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Kanatlı Bölümü’nden mezun oldum. 2006
yılından beri Hastavuk firmasının çeşitli
üretim departmanlarında görev alıyorum.
İNFOVET 48-49
2014 yılından bu yana ise Bursa Bölge Üretim Müdürlüğü görevini yürütüyorum.
Hastavuk’un üretim tesis profili ve ürünleri
hakkında bilgi alabilir miyiz?
Hastavuk A.Ş; yumurtalık civcivde Türkiye üretiminin %70’ini karşılayan; yıllık 180
milyon kuluçkalık yumurta kapasitesiyle
hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın tek
çatı altında en büyük kuluçkahane kapasitesine sahip damızlıkçı firmasıdır. Damızlık
yumurtadan, yumurtalık ve etlik civcive,
yarkadan yem üretimine kadar, tavukçulu-
ğun her alanında faaliyet göstermektedir.
Müşteri memnuniyetine yönelik çalışmalarla, kalite ve hijyene verilen önemle üç
kez dünya mükemmellik ödülünü almış,
kalitesini ISO 9001 ve ISO 22000 ile belgelendirmiştir. Bursa, Balıkesir-Susurluk ve
Eskişehir Sivrihisar’da kurulu 3 idari noktadan yönetilen Hastavuk’un bu bölgelerde 3
yem üretim fabrikası, 2 kuluçkahanesi, 1 beyaz et entegre tesisiyle, 33 noktada damızlık
ve yarka tesisleri mevcuttur. Bugün Türkiye
genelinde 1 milyon m2 arazi üzerinde 43 ayrı
noktada 1500’ü aşan çalışanıyla sektöre hiz-
www.gunesliasi.com.tr
Hastavuk, müşteri
memnuniyetine yönelik
çalışmalarla, kalite ve hijyene
verilen önemle üç kez dünya
mükemmellik ödülünü almıştır.
met vermektedir. Ürünlerimiz; Lohmann
beyaz ve kahverengi yumurtalık kuluçkalık
yumurta, Lohmann beyaz ve kahverengi
yumurtalık civciv, etlik kuluçkalık yumurta,
etlik civciv, yarka, yemeklik yumurta, konsantre yem ve tavuk eti üretimidir.
İşletmemizdeki kümes sayısı ve hayvan
varlığınız nedir?
Hastavuk; Bursa, Eskişehir-Çukurhisar,
Seferihisar ve Susurluk olmak üzere dört
farklı bölgede konumlanmış olup, broyler
damızlık ve yumurtacı damızlık sürüleri
olan tam entegre bir firmadır. Yıllık 180
milyon kuluçkahane kapasitesi, 4 milyon
yumurtacı ticari yarka, saatte 12500 adet
broyler tavuk kesim kapasitesi mevcuttur.
Üretimdeki en hassas nokta civciv bakımı.
Hastavuk olarak, ilk günden itibaren bu
konuda nelere dikkat ediyorsunuz?
Öncelikle dönem başlarında hazırlamış olduğumuz üretim hedef bütçeleri
doğrultusunda belirlenen planlar dahilinde
civcivler ünitelerimize gelmektedir. Daha
iyi sonuçlar elde edebilmek için gelen
civcivlere özel olarak dizayn edilmiş civciv
büyütme kümeslerimizin olduğunu ve 0-18
hafta arasında civcivlerimizin buralarda
büyütülüp yumurtlatma kümeslerine trans-
fer edildiğini belirtmekte yarar var. Ayrıca
kümeslerimiz birbirinden farklı bölgelerde
ve dış ortamdan izole olarak kurulmuştur.
Tedarikçi firmalardan civcivler gelmeden
önce civcivlerin büyütme dönemince tabii
tutulacağı üretim proseslerinin tamamı
gözden geçirilir ve kontrol edilerek kümesler hazır hale getirilir. Civciv kabulünden
itibaren yine bu üretim prosesleri çerçevesinde üretim süreci tamamlanır. Bu
süreç boyunca çeşitli programlar civcivlere
uygulanır. Bunlardan bazıları ısı-ışık programı, aşı programı, haftalık tartım ve tasnif
programlarıdır. Bunların yanı sıra hastalıklar açısından da çeşitli izleme programları
doğrultusunda testler uygulanır. Burada en
önemli nokta, her bir büyütme işletmesinin
ayrı personelinin olmasıdır. Dolayısı ile
büyütme üniteleri ile diğer üniteler arasında
hiçbir temas olmamaktadır.
İşletmenizde hangi farklı ırkların yetiştirilmesini tercih etmektesiniz?
İşletmemizde yumurtacı ve broyler
damızlık ırkların yetiştirmesi yapılmaktadır.
Yumurtacı damızlık ırkı olarak uzun yıllardır yetiştirerek müşterinin hizmetine sunduğumuz ve saha performanslarından son
derece memnun olduğumuz, Türkiye’de
rakipsiz olarak kabul ettiğimiz Lohmann
ırkının beyaz ve kahverengi yumurtacı
damızlıklarını kullanmaktayız. Broyler ırk
olarak ise Ross308 ve Cobb500 FF ırklarının
yetiştirmelerini yapmaktayız.
Peki, bu ırklara özel ana damızlık
firmasının verdiği değerler ile sizin elde
ettiğiniz performans değerleri arasında
yakınlık söz konusu mu?
Yumurtacı damızlık ırklarının performansları ile ana damızlık firması hedeflerini
kıyasladığımızda standartların oldukça
üzerinde olduğumuz ve periyodik bazda
bu hedeflerin belirlenmesi esnasında kriter
olarak alındığımızı görmek bizi oldukça
gururlandırmaktadır. Broyler damızlık
ırklarının performansları incelendiğinde ise
damızlıkların yaşama gücü, damızlık başına
yumurta eldesi ve civcivlerin saha koşullarındaki performansı açısından oldukça
başarılı sonuçlar elde etmekteyiz. Bu sonuçların elde edilmesinde son yıllarda yapmış
olduğumuz teknolojik alt yapı ve kümes
yatırımlarının da etkisi oldukça yüksektir.
Ürettiğimiz kuluçkalık yumurtalarımızın
% 35’i ihracatta değerlendirilmektedir. Dış
pazarlarda uzun yıllardır olmamız ve tercih
edilmemiz, üretilen ürünlerin sağlıklı ve
kaliteli olmasının yanında müşteri memnuniyetinin bir sonucudur.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
uğraşımız canlı hayvanlarla ve her bir aşı
ayrı stres ve baskı unsuru oluşturmaktadır.
Ayrıca en iyi ve en ağır aşı programları bile
tek başına başarıya ulaşamaz. Bunun için
önce biyogüvenlik tedbirlerinin yeteri
kadar alınmış olması gerekir. Bu doğrultuda işletmemizin doğru politikalar izleyerek
başarı sağladığını düşünmekteyim. Bu
politikalara örnek vermek gerekirse; dört
farklı bölgede üretim yapılması, bu farklı
üretim bölgelerinde yem fabrikalarının ve
kuluçkaların ayrı tutması, “all in-all out”
sistemini tercih etmemiz, kümes kapasitelerini çok yüksek tutmayarak tolere
edilebilir zarar politikası ile bir sıkıntı
çıkması durumunda itlaf yolunun tercih
edilmesi, monitoring ile sürülerin kontrolü
ve sürekli izlenmesi başlıcalarıdır.
Hastavuk, hem Türkiye’nin
hem de Avrupa’nın tek
çatı altında en büyük
kuluçkahane kapasitesine
sahip damızlık firmasıdır.
İşletme olarak, tedarikçilerinizden ne gibi
teknik destekler alıyorsunuz?
Yıllar bazında Hastavuk başarısının rakamsal ifadesi
YILLAR
CİRO
İHRACAT
İSTİHDAM
2013
178 milyon
17.500.000 $
600
2014
401 milyon
33.527.000 $
1300
2015
480 milyon
40.000.000 $
1500
2016 yılı hedeflenen
576 milyon
48.000.000 $
1800
Enfeksiyöz kanatlı hastalıkları ile mücadelede nelere dikkat ediyorsunuz? Bölgelere
has hastalıklarla karşılaşıyor musunuz?
Bakteriyel hastalıklar ile ilgili mücadele
programlarımız olup, sürekli taramalar ve
kontroller yapılmaktadır. Bu kapsamda
teslim alınan damızlık civcivin, kullanılan
yem hammaddelerinin sürekli bir şekilde
kontrolleri ve analizleri yapılmaktadır. Ayrıca
üretim biriminden bağımsız olarak çalışan ve
üretimin tüm aşamalarını denetleyen “Kalite
Sistem Bölümümüz”ün de bu anlamda
bizlere desteği büyüktür. Hayvan girişi
yapılmadan tüm kümesler bu birim tarafından kontrol edilir ve onayı olmadan hiçbir
şekilde civciv girişi yapılmaz. Ayrıca burada
belirtmekte fayda olacağını düşündüğüm bir
husus da; biyogüvenliğin tek başına personel
İNFOVET 50-51
tarafından sağlanamayacağının bunun için
işletme sahipleri ve Bakanlığın ortaklaşa ve
makro anlamda programlar üretmesi gerektiğidir. Viral hastalıklar olarak ülkemizde son
dönemde AI, ND, ILT gibi çok sık rastlanmayan bazı enfeksiyöz hastalıkların görüldüğü
bilinmektedir. Bu hastalıklardan korunmak
için biyogüvenlik önlemlerinin titizlikle uygulanmasının yanı sıra uygun aşı programları
oluşturmakta ve uygulamaktayız.
Aşı programlarının bahsettiğiniz biyogüvenlik prosesleri içerisindeki yeri ve önemi nedir?
Damızlık sürülerde, ülke genelinde ciddi
ağır aşı programları uygulanmaktadır.
Ancak bunun mümkün olduğu kadar hafifletilmesi ve ihtiyaca göre aşı programları
belirlenmesi gerekir. Çünkü nihayetinde
Tedarikçi firmalar ile yakın ilişkilerimizi
koruyarak sürekli bilgi alışverişinde bulunmaktayız. Bu anlamda inandığım güzel
bir sözü burada paylaşmak isterim; “bilgi
paylaştıkça çoğalır” bu doğrultuda sahada
yaşanan sıkıntıları yine saha sonuçlarını
ilgili iş ortaklarımızla sürekli paylaşıp
yaşanan sıkıntıların çözümleri için ortak
yol haritaları belirlemekteyiz. Bilgi paylaşımının artırılması, dünyadaki gelişme ve
yeniliklerin aktarılması ve eğitim herkes gibi
bizim de önceliğimiz ve beklentimiz.
Hastavuk’un kısa ve uzun vadedeki projeksiyonunu bizimle paylaşır mısınız?
Hastavuk olarak kısa ve uzun vadede, ülke
ekonomisine ve toplumun sağlıklı beslenmesine yönelik çalışmalarımıza devam
edeceğiz. Faaliyette bulunduğumuz sektörde
dünya başarılarını yaşamak, yaşadığımız
başarıları daha da ileriye taşımak en büyük
hedefimiz. Bizim için olmazsa olmaz kavram
inovasyondur. Bu çerçevede yeni ürünlerimizi piyasaya vermeye devam edeceğiz. Son
tüketici lezzet, sağlık, hijyen ve yeni tat arıyor.
Kalite ve yenilenme alanında ilerici bir marka
olan Hastavuk; güven, lezzet, izlenebilirlik
ve inovasyon üzerine kurulmuş bir vizyona
sahiptir. Bu doğrultuda çalışmaları devam
edecektir. Bunların yanında yıllardır aralıksız
sürdürülen sosyal sorumluluk, toplumun
bilinçlendirilmesi, eğitimle ilgili projeleri
gerçekleştirmeye ve/veya destek vermeye de
Hastavuk olarak devam edilecektir. 
KONU KANATLI
Biochem’in güçlü
endüstriyel bir bölge olan
Lohne’deki üretim merkezi
İNFOVET 00-00
Biochem Yönetim Kurulu
Ailesi, uluslararası
medya ile bir araya geldi.
Biochem, kuruluşunun
30. yılını kutluyor
‘Gıda Güvenliği için Yem Güvenliği’ sloganıyla 1986 yılında yola çıkmış olan BIochem,
Global pazardaki 30 yıllık tecrübesiyle en son bilimsel çalışmaları takip ederek
hem yem sektörüne hem de veteriner ecza depolarına yönelik ürünler sunmaktadır.
Haber & Röportaj: Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
seçkin global firmaları yakından
takip etmek, her anlamda heyecanlarını
paylaşmak İnfovet olarak, bizim için her
zaman büyük bir onur ve gurur kaynağı olmuştur. Bu ay bizi 30. yıldönümü kutlaması
kapsamında genel merkezinin bulunduğu
Almanya’nın Lohne şehrine davet eden
ve 30 farklı ülkenin temsilcisi toplam 139
merkezi çalışanı ile tanışma fırsatı sunup
onların rehberliğinde son derece modern
bir şekilde inşa edilmiş üretim fabrikasını
gezme fırsatı tanıyan Biochem Ailesi, A’dan
Z’ye örnek olarak gösterebileceğimiz gerçek
bir global kalite sundu.
30 yıllık serüvenin ardından gelinen
nokta, takdir edilir nitelikte
Eckhard Thölke’nin liderliğinde 1986
yılında; yani bundan 30 sene önce kurularak yem katkı maddesi piyasasına giriş
yapan Biochem, başlangıçtaki geleneksel
basit ticaret ilişkilerini, zamanla büyük iş
ilişkilerine dönüştürdü ve global sektörden devamlı takdir kazanan üretim
stratejisi ile kayda geçen başarılı bir firma
olarak hız kazandı. Özellikle son yıllarda
kendi geliştirdiği ürünleri ve modern
firma profili sayesinde hayvan besleme
alanında önemli iş birliklerine imza atmayı başarmış olan Biochem; günümüzde
Eckhard Thölke, Dr. Heiko Greimann
ve Dr. Alexander Grafe’nin işbirliğinde
büyümeye devam etmektedir.
Firmanın, İnfovet olarak bizim de araların-
Biochem Ortadoğu Bölgesi Satış Koordinatörü Yüksek Ziraat Mühendisi Uğur Kümbet, Biochem Orta Doğu Teknik Müdürü
Dr. Mohsen Kamal, Biochem Yönetim Kurulu Başkanı Eckhard Thölke ve Biochem Orta Doğu Bölge Müdürü Nasar Haydari
da bulunduğumuz uluslararası medyanın
katılımıyla gerçekleştirdiği 30. yıl kutlamasının açılış konuşmasında Genel Müdür
Dr. Alexander Grafe; “Vizyonumuz olarak,
müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre destek
sağlamayı seçtik. Geniş ürün yelpazemiz
ve hizmet çeşitliliğimiz ile her bir müşterimize ihtiyacı olan ürünleri sunabilecek
kapasiteye ulaştık. Geliştirdiğimiz ürünler
gerek hayvan besleme alanında gerekse veterinerlik hizmetlerinin desteklenmesinde
yeni bakış açıları getirmektedir. Üretimden
satışa kadar tüm hassas noktalarda en modern üretim ve iletişim araçları kullanarak
günümüzün modern hayvan besleme tekniğine uygun perspektifler sunmaktayız.
Firmamızın müşteri portföyünü karma,
mineral ve premiks yem üreticileri ve
KONU KANATLI
Biochem Medya Direktörü Thomas Wılkens, Biochem Genel Müdürü Dr. Alexander Grafe ve
Biochem Orta Doğu Bölge Müdürü Nasar Haydari, editörümüz Veteriner Hekim Enikö Kıraly ile birlikte
Biochem ürünleri,
Yem kalitesini,
yemden yararlanma
oranını ve hayvanların
performansını yükseltir,
Hayvan sağlığını
destekleyerek
üreticilerin ihtiyaçlarını
tamamen karşılar.
İNFOVET 54-55
veteriner ecza depoları oluşturmaktadır.
Yem katkı maddeleri arasında prebiyotikler, probiyotikler, organik iz elementler,
enzimler, betainler, immunoglobulinler,
asitlendiriciler, toksin bağlayıcılar ve
emülgatörler yer alırken, yem takviyeleri
arasında veteriner hekimlere ve yetiştiricilere sunduğumuz sıvı, toz ve jel formdaki
ürünleri sayabiliriz” dedi.
Her anlamda, çevreye ve
doğaya dost bir firma profili
Açılış konuşmasının ve firmanın faaliyetlerini tanıtan sunumun ardından Biochem
ekibi bizi, DIN EN ISO 9001:2008 ve GMP+
(HACCP) standartlarına uygun son derece
modern üretim tesisinde gezdirdi. Günümüzde Türkiye’de de standart olarak
belirlenen GMP+ (Good Manufacturing
Practice) sistemini gönüllü olarak uygulayan Biochem, “Feed Safety for Food
Safety-Gıda Güvenliği için Yem Güvenliği”
sloganını üretim tesisinin her ayrıntısında
yansıtmakta ve üretim boyunca da bu sloganın gerekliliklerini yerine getirerek hareket
etmektedir. Üretim tesisi 2012 yılında
yenilenen ve genişletilen Biochem’in, eski
ve yeni üretim tesisi bölümlerinin kalitesi
arasında fark olmasa da, sembolik bir sınır
işareti ile bu bölümler belirtildi. Genişletilmiş üretim tesisinin 3 adet GMP+
standartlarına uygun yükleme rampası
bulunmaktadır. Kuru maddeler için 3200,
sıvı maddeler için ise 3900 palet yeri bulunan, 15 metre yüksekliğe ve 2.600 metre
kare alana sahip raflı depolama sisteminde
tutulan ürünler, bu bölümden dünyanın
her tarafına dağıtılmayı bekliyor.
Depo bölümünün alt zemini çift katmanlıdır; en alt katmanı özel bir havuz sisteminden oluşmakta ve sızma meydana geldiği
zaman kimyasal maddelerin toprağın kontamine etmesi engellenmektedir. Burada
çalışan ekip oluşabilecek her türlü fiziksel,
biyolojik ve kimyasal kontaminasyonu engellemek için gerekli önlemler almaktadır;
mümkün olan en yüksek güvenliği sağlamak
için sürekli gözden geçirilen kritik kontrol
noktaları belirlenmektedir. Oluşan her türlü
afete karşı hazırlıklı olan tesiste, 500 bin litre kapasiteli su deposu tankı da mevcuttur.
Üretim tesisinde bulunan her bölüm arasında kapılar ve bölmeler bulunmaktadır. Her
bölüm, günde iki defa temizlenmektedir.
Tüm binada uygulanan tabandan ısıtma
sistemi, yeterli sıcaklığı sağlayarak ortamın
nem oranını dengelemekte ve kontaminasyon riskini önlemektedir. Ayrıca bu ısıtma
sistemi, Biochem’in doğa dostu felsefesine
uygun olup, konveksiyonel ısıtma sistemlerine göre % 50 enerji tasarrufu sağlamaktadır. Zaten Biochem üretim tesisinin tamamı
güneş enerjisi ile çalışmaktadır. Firma, bu
sistemden elde ettiği elektriği sadece kendi
tesislerinde kullanmakla kalmayıp, artan
enerjiyi şebekeye verip; çevredeki yerleşimlere, yenilenebilir enerjiden kazanılan
elektriğin kullanımının sağlamasında da
büyük katkı sağlamaktadır.
Eckhard Tölke’den üretim kapasitesini
artıracak yeni gelişmelerin haberi
Depo bölümünden üretim bölümüne
geçerken ekibimize eşlik eden Biochem
Biochem’in önümüzdeki
aylarda pazara sunmayı
planladıkları yeni ürün paketleri
Lohne Hakkında
Genel Müdürü Eckhard Thölke, bölgenin en
modern üretim tesislerinden birine sahip
olduğunu gururla anlatarak, bize yakın
zamanda gerçekleştirmeyi düşündükleri projelerden bahsetti. Bugün 6 bin litre
hammadde depolama kapasitesi olan üretim
tesisinde üretim aşamalarının her noktası
sürekli kontrol altındadır ve tüm bilgiler
kaydedilmektedir. Dozajlama parametreleri
ve karışım reçeteleri özel olarak geliştirilmiş
bir program üzerinden yönetilmektedir.
Karışımların doğru olup olmadığı sürekli kontrol edilen bir karıştırma sistemi
aracılığıyla yapılmaktadır. Bu özel sistem
sayesinde hammaddeler, gelişlerinden üretimine kadar her aşamada adım adım kontrol
edilmektedir. Kuru madde üretimi bir tam
otomatik, bir yarı otomatik ve 300 kg’a kadar
özel siparişlerin hazırlanması için tasar-
lanmış, toplam 3 şeritte gerçekleşir. Sıvı ve
jel üretimi için tam otomatik ve son derece
modern olan iki adet 5 bin litre kapasiteli
mikser, 2015 senesinde devreye girmiştir.
Tam otomatik paketleyici ve paletleme sistemini incelerken, Biochem’in önümüzdeki
aylarda pazara sunmayı planladığı yeni ürün
paketlerine de göz atma fırsatımız oldu. Aynı
anda Eckhard Tölke’den üretim kapasitesini
artıracak yeni gelişmelere imza atıldığının
haberini de aldık. Şirket tarafından alınan
önemli kararlar arasında üretim tesisinin devamlı geliştirilmesinin yanı sıra uluslararası
pazarların güçlendirilmesi hedeflerinin de
bulunduğu bilgisini öğrendik. Bu bağlamda,
sürdürülebilir üretim ile ekonomik ve sosyal
anlamda katkılarına hız kesmeden devam
etmek için Biochem çalışmalarına son hız
devam edecektir.
Biochem firmasının
merkezi, güçlü endüstriyel
bir bölge olarak bilinen
Aşağı Saksonya eyaletinde
yer alan Lohne şehrinde
bulunmaktadır. Lohne,
resmi verilere göre 243
hektar endüstriyel arazisi
ile bu bölgenin ekonomik
kalkınmasında büyük bir
rol oynamaktadır. Toplam
2.300 şirket merkezleri
için bu bölgeyi seçip,
14.000’den fazla kişiye iş
imkanı sağlamıştır. Biochem
tesisleri, bu bölgenin
zirai arazilerinin uzun
vadeli çevresel ve sosyal
sürdürülebilirliği için Yerel
Gıda ve Ziraat Birliği (Agrar
und Ernährungsforum
Oldenburger Münsterland)
ile devamlı işbirliği
içerisindedir.
Son yıllarda kendi
geliştirdiği ürünleri ve
modern-TEKNOLOJİK firma
profili sayesinde BIochem,
hayvan besleme alanında
önemli işbirliklerine imza
atMAYI BAŞARDI.
röportaj BIOCHEM
T
ürkiye pazarının önemli bir pazar
olduğunu düşünen Uğur Kümbet,
standartlara oturtulmuş olan ürün yelpazesi ile yenilikçi ve öncü olma gayesinde
olan Biochem Türkiye’nin her gün daha
iyisini başarmayı hedeflediğini belirtiyor.
Türkiye pazarı önemli global firmalar
için kilit bir pazar. Sizin buradaki hedefleriniz nelerdir?
Türkiye gelişmekte olan ülkeler için
kaynak bir ülke. Tabi her ülkenin kendine
has farklı pazar anlayışları var; dolayısıyla biz her ülkeyi farklı farklı ele alıyoruz.
Türkiye’de de uzun yıllar çalışmış Bölge
Müdürümüz Nasar Haydari’nin, 22 yıldır
bu sektöre katkılar sağlamış olmasının da
büyük etkisiyle Türkiye’nin komşusu olan
İran’da birçok üründe pazar lideri konumundayız. Türkiye pazarına da Biochem
olarak temel atmış vaziyetteyiz, artık tuğlalarımızı da koyarak yükselişe geçeceğiz.
Biochem’in Türkiye pazarına duyduğu ilgi
çok eskiye dayanıyor. İlk olarak 2006 yılında Türkiye’de ofisimizi açtık ve 2009 yılına
kadar ürünlerimizin ruhsatlandırılması ile
ilgili çalışmalarımızı sürdürdük. O dönemde ağırlıklı olarak direk satışlarımız oldu.
Ancak sonrasında pazarlama stratejimizi
değiştirme kararı aldık ve 2011 yılından
itibaren distribütörlerle çalışma yoluna
girdik; bu şekilde kısa bir sürede Biochem’i
Türkiye’de hak ettiği yere taşıdık. Şu anda
da birçok ürünümüz sektörün önemli
firmalarında kullanılmakta. Birlikte çalıştığımız distribütörlerimizin hepsi toplumda
saygınlığı olan dürüst insanlar. Müşterilerimizin teknik ihtiyaçlarına cevap verebilmek
için geçen yıl Türkiye ofisimizi faaliyete
geçirdik. Biochem Türkiye Teknik Satış
Müdürü Veteriner Hekim Murat Kılıç tüm
distribütölerimize destek vermektedir.
Türkiye pazarında sert bir rekabet söz
konusu. Biochem ile ne gibi avantajlar
ve kazanımlar yakalayacağız?
Türkiye’de çok fazla rekabet olduğu
doğru. Fakat iş hayatında rekabet ne kadar
artarsa, güvenilirlik ve itibarın önemide o
kadar artmaktadır. Biz bu rekabet ortamında sadece ve sadece Saygı, İtibar ve
Güven kriterleri üzerinde duruyoruz. Son
dönemde yanlış rekabet araçlarını kullanan
birçok uluslararası firmanın saygınlığını,
itibarını ve güvenilirliğini kaybettiğine şahit
İNFOVET 56-57
Biochem Ortadoğu Bölgesi
Satış Koordinatörü
Yüksek Ziraat Mühendisi
Uğur Kümbet
Güçlü distribütörlerimizle
Türkiye’nin DÖRT BİR
köşesine ulaşıyoruz
Türkiye’deki sert rekabete karşın yükselişine hızla devam
eden Biochem Türkiye’nin felsefesi; sürdürülebilir kalite
ve güven ile müşterilerine uzun süreli fayda sağlamak.
olduk. Biochem Türkiye olarak sağlam
adımlarla ilerliyoruz ve daha çok özel ürünlerimizle pazarda yer almaya çalışıyoruz.
Kendi hammaddelerimizi kullanarak tamamen özgün ürünler sunmak ve farkındalık
yaratmak gayesindeyiz. Miktarlar üzerinde
durmuyoruz; ilk etapta insanların güvenini
kazanmak istiyoruz. Yem katkı ve tamamlayıcı yemler konusunda en dikkat edilmesi
gereken şey, ekonomik olmasını takiben
ekolojik olması. Bu kriterlerin sürdürülebilir
kalite ile desteklenmesi için de yem katkı
maddeleri için Avrupa’nın en geçerli belgesi olan GMP Plus belgesine sahip olmak
şart. Amacımız ürünlerimizin geri gelmesi
değil; müşterinin memnuniyetle bize tekrar
gelmesini sağlamak. Felsefemiz sürdürülebilir kalite ve güven; ürünlerimizin fayda
sağlayacağını ve bu faydanın uzun süreli
olduğunu göstereceğiz.
röportaj BIOCHEM
dahil olmak üzere 11 ülkede merkezi
ofisler kurarak geniş bir uluslararası
distribütör ağı oluşturduk. Çin ve
Brezilya’da ise ürünlerimizin ruhsatlandırma aşamasını tamamladık ve
bu iki önemli pazara da ilk adımımızı
atmış bulunduk.
Biochem Genel Müdürü
Dr. Alexander Grafe,
editörümüz Enikö Kiraly
Avcı’nın sorularını yanıtladı.
Müşterilerinin güveni ile
büyüyen bir şirket
Dr. Alexander Grafe, Biochem’in geniş ürün
portföyü ile tüm hayvan türleri için müşterilerinin
ihtiyaçlarını ve özel isteklerini karşılayabilecek
güçte ve kapasitede olduğunu belirtti.
irma gezimiz sırasında Biochem Genel Müdürü Dr. Alexander Grafe ile
bir araya geldik ve Biochem’in müşteri
ilişkilerine verdiği önemden gelecek
yatırımlarına ve tüketiciler tarafından
büyük beğeni gören geniş ürün yelpazesine kadar kapsamlı bir röportaj
gerçekleştirdik
F
yız. Sadece onlara ürünlerimizden nasıl
yararlanabileceklerini anlatırız. Bu şekilde
bizimle beraber 25 seneden uzun süredir
çalışan müşterilerimiz var ve elbette bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Pazarımızın
% 30’unu Alman müşterilerimiz oluşturmakta; küresel ihracat oranımız ise %70’e
ulaşmış durumdadır.
Biochem, çok hızlı bir yükseliş göstererek
küresel pazarda da önemli bir yere sahip
oldu. Bu başarıyı neye borçlusunuz?
Biochem, müşterilerinin güveninden
kazandığı referanslar ile büyüyen bir
şirkettir. Bizim için müşteri ilişkileri her
şeyden önce gelir. Bu şirketin en önemli
söz sahipleri pazarlamacılar değil, bilim
adamlarıdır; bu nedenle müşterilerimize
hiçbir zaman bir ürünü satmaya çalışma-
2015 senesinden bu yana büyük yatırımlar gerçekleştirdiniz. Yatırımlarınızın devamı gelecek mi?
Toz ve sıvı ürünlerimizin üretimi ile ilgili
büyük yatırımlar yaptık. Şimdi ise sıra,
firmamızı uluslararası boyuta taşımakta. 50’den fazla ülkede ürünlerimiz
yer almakta ve şimdiye kadar Fransa,
Polonya, Sırbistan, Mısır, İran, Romanya,
Rusya, Ukrayna, Türkiye ve Endonezya
İNFOVET 58-59
Ürünleriniz tüketicilerinizden büyük
beğeni topladı. Özellikle betain ve betain içeren ürünleriniz ile Avrupa’da
lider pozisyondasınız. Ürünlerinizin
özellikleri nedir?
Ürünlerimiz uzun süren bilimsel
araştırmalar sonucunda geliştirildi.
Yem katkı maddelerimiz, hayvanların
günlük rasyonlarına 400gr/ton ya da
daha az olarak, yani çok az miktarlarda karıştırılıyor. Ürettiğimiz probiyotikler ve prebiyotikler hayvanların
sağlığı için altın anahtardır ve antibiyotik kullanımını azaltır. . Bununla
birlikte biyoyararlanımı yüksek organik
iz elementlerin düşük miktarlarda
verilmesi yeterlidir, ki bu kriter firma
olarak büyük önem verdiğimiz çevre
koruma felsefemize de
son derece uygundur. Betain, bağırsak
sağlığını desteklemesi ve hayvancılık
işletme ekonomisine katkıları açısından çok önemli bir maddedir. Betainin
başlıca iki avantajı vardır; metilasyon
döngüsünde iyi bir metil donörü olması ve osmolit etkisidir. Esansiyel vücut
unsurlarının oluşumunda, detoksifikasyon olaylarında, yağ transportu
ve metabolizmasında metil grupları
gereklidir. Bu nedenle rasyonlarda metil kökü vericileri yeterli miktarlarda
bulunmalıdır. Ozmolit etki ise sadece
bağırsaklarla sınırlı değildir. Çalışmalar
sonucunda biliyoruz ki, broylerlerde
betain ilaveli rasyon ile beslemeyi
takiben su tutma kapasitesindeki
değişim toplam canlı ağırlığı ve karkas
ağırlığını artırmaktadır. Özetle, betain
yem maliyetlerini düşürür, hayvanların
performanslarını ve randımanı artırır,
altlık kalitesini iyileştirir, koksidiyoz
ve stresten kaynaklanan problemleri
azaltır. Betainin yazı sıra enzim ürün
gruplarımız da sindirimi destekleyen
değerli ürünlerdir; hayvanları güçlendiren immunoglobulinlerimiz ise ürün
yelpazemizin en yeni üyeleridir. 
VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA
Kanatlılarda Salmonella ile
mücadelede besleme stratejileri
Salmonellayı kontrol etmek için yönelinen tüm beslenme ile ilgili yaklaşımlar, bağırsak
mikrobiyotasının modifikasyonu ve böylece kolonizasyona daha yüksek bir direnç sağlamak içindir.
Yazar: J. ZENTEK / Hayvan Besleme Enstitüsü, Veteriner Hekimlik Departmanı, Freıe UnIversıtat Berlın, Germany E-maIl: [email protected]
Çeviri: Tijen Akın [email protected]
Yemlerdeki Salmonella
serotiplerinin, hayvanları
ve ve sonuç olarak
insanları enfekte etme
potansiyeli vardır.
Özet
İnsan tüketimine yönelik güvenli gıda
üretimi için, yem güvenliği ve kalitesi,
entegrasyon zinciri içinde önemli elemanlardır. İnsanlardaki enfeksiyonlarda,
yumurtanın ve etin Salmonella ile kontaminasyonu önemli bir kaynaktır. Bu nedenle
epidemiyolojik durumların kontrolü ve gözlemlenmesinde kullanılacak araçların geliştirilmesi için birçok araştırma aktiviteleri
başlatılmıştır. Aynı zamanda, yem ve gıda
İNFOVET 60-61
güvenliğini geliştirmek için uygulanan siyasi
önlemler, üreticilerin üzerindeki sorumluluğu ve yükümlülüğü artırdı. Salmonella’nın
çevre, yemler ve yem hammmadeleri gibi
geniş katmanlardan varlığını sürdürebilme
özelliği vardır. Yem, hayvanları enfekte
etmede ve nihai olarak, insan tüketiminde
kullanılan ürünleri enfekte etmede bir araç
olabilir. Sürülerde, yem kaynaklı büyük
Salmonella salgınları, Salmonella bulaşık
yemin potansiyel zararının buna sebep
olabileceğini göstermiştir. Epidemiyolojik
veriler, sürülerde Salmonella salgınının
sorumlusunun yem olabileceğini gösterir,
özel koşullara dayanan çok çeşitli şekillerde ilgisi olabilir. Sıklıkla diğer kaynaklar
dikkate alınmalıdır; örneğin, çiftliklerdeki
yerleşik kontaminasyon, yetersiz biyogüvenlik araçları ve karkasların kesim sonrası
kontaminasyonu. İlginçtir ki, sürülerde
Salmonella kontaminasyonunu önlemede hayvan besleme önemli bir rol oynar.
Tablo 1. Avrupa’daki Salmonella serovarlarının domuzlar, tavuklar ve yemdeki prevalansı (EFSA, 2007,
EFSA, 2009)
n izolatlar
DOMUZ
TAVUK
YEM
4504
5888
599
Etken
% izolatlar
Etken
% izolatlar
Etken
% izolatlar
S. typhimurium
47.3
S. enteritidis
37.6
S. mbandaka
12.9
S. derby
10.8
S. typhimurium
7.2
S. senftenberg
10.7
S. rissen
3.6
S. infantis
6.3
S. agona
8.3
S. 4,12:i:-
3.3
S. paratyphi b var. Java
4.9
S. rissen
8.0
S. enteritidis
2.8
S. virchow
3.1
S. lexington
6.5
S. 1,4,5,12:i:-
2.5
S. hadar
3.0
S. tennessee
4.8
S. 4,5,12:i:-
2.2
S. livingstone
2.9
S. havana
4.7
S. infantis
1.8
S. mbandaka
2.2
S. infantis
4.7
S. london
1.6
S. senftenberg
1.7
S. typhimurium
3.2
S. anatum
1.3
S. bredeny
1.4
S. livingstone
3.2
Diğer serovarlar
22.8
Diğer serovarlar
29.6
Diğer serovarlar
33.1
Tavuklarda Salmonella bulaşma riskini
azaltmak için pek çok faktör tespit edilmiştir. Özellikle, yemin yapısı, strüktürü, yem
teknolojisi ve organik asitler, probiyotikler
ve prebiyotikler gibi yemin içerdiği yem
katkıları, tavuklarda Salmonella bulaşmasını önlemek konusunda önem taşımaktadır. Tavuklarda Salmonella’nın başarılı
bir şekilde azaltılması için genel anlamda
hijyenik olarak iyileştirmeler yapılabilir ve
besleme tedbirleri ile de etkin bir şekilde
desteklenebilir.
Giriş
Kontamine yem; bakteriler, viruslar, parazitler ve toksinler gibi biyolojik kontaminantlar için taşıyıcı olabilir. Yem zincirindeki, olumsuz, sakıncalı hijyenik koşullar,
hammadde temini, ithalat, depolama, taşıma, işleme ve son olarak da yemleme gibi
tüm adımlar, tavuklarda Salmonella’nın
yaygınlaşması için potansiyel bir kaynak
oluşturabilir. Salmonella’nın karma yemler
ve yem bileşenlerinde hayatta kalma
yeteneği belirgin bir şekilde yüksektir. Bu
nedenle yem zinciri, Salmonella’nın hayvanlar, özellikle diğer çiftlik hayvanları ile
karşılaştırıldığında, tavuklarda yayılması
konusunda, daha yüksek risk taşır. Yem,
gıda zincirindeki üretim adımlarının da
kontamine olmasına neden olur (Maciorovski ve ark., 2007; EFSA 2008). Yemin
Salmonella taşıyıcılığı konusunda oynadığı
rol, canlı üretimi sırasında çıkan Salmonella problemlerine dayanılarak tartışılmaktadır. Yakın zamanda yapılan çalışmalar,
gıda zincirinde hijyen standartları yüksek
ve Salmonella prevalansı düşük olan
ülkelerin, yem üreticilerinden çiftliklere
farkında olmadan dağıtılan Salmonella
bulaşık yemlerden ciddi şekilde etkilendiğini göstermiştir (Österberg ve ark., 2006).
Kanatlı birimlerinde Salmonella prevalansı yüksek olan ülkelerde, yemin probleme
olan katkısı, diğer kaynaklara nazaran
minör boyutta olabilir. Bundan bağımsız
olarak yem üreticileri, ürünlerinin, Avrupa
Birliği regülasyonlarının (EC) No 183/2005
yem hijyeni konusunda tanımladığı şartlara uygunluğundan emin olmalıdır. Birçok
ülkede güvenli gıda üretimi konusunda
kesinlik sağlamak için benzer kurallar konmuştur. Salmonella bulaşıklığını etkin bir
şekilde düşürmek için, kanatlı sürülerinde
ve ürünlerinde, yemin tek Salmonella
taşıyıcısı olarak görülmediğinin iyice anlaşılması gerekir. Ayrıca besleme modifikasyonlarının, bağırsak mikrobiyotasını ve
sindirim fizyolojisini etkileyen faktörler
olarak rol oynadığı tanımlanmalı, bu
şekilde yumurta tavuğu ve ve broilerlerde
Salmonella kolonizasyonu duyarlılığına da
yol açtığının bilinmesi gerekir. Bu rapor;
a. Salmonellanın yemdeki prevalansı
b. Tavuklarda bağırsak mikrobiyotasının
Salmonella kolonizasyonuna duyarlılıkta
konu ile ilgili bir faktör olarak belirlenmesi
c. Kanatlı üretiminde Salmonella mücadelesinde besleme stratejilerini kapsayacaktır.
Yemde Salmonella prevalansı
Yemlerdeki Salmonella serotiplerinin,
hayvanları ve hayvanlar yolu ile gıda ürünleri ve sonuç olarak insanları enfekte etme
potansiyeli vardır (Hald ve ark., 2006). Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı (EFSA) hayvan
yemi ve yem hammaddelerinde Salmonella
kontaminasyonu verilerini yayınlamıştır. En
sık olarak yemde bulaşık olarak bulunabilecek serovarlar şunlardır: S. mbandaka,
S. senftenberg, S. rissen, S. lexington,
S.tennessee, S. havana, S. typhimurium, S.
livingstone (Tablo 1).
Yemlerden elde edilen Salmonella serovarlarının prevalansı tavuklar ve domuzlar için tabi ki aynı değildir. Bu da yemin
Salmonella’nın gıda zincirine girmesi
VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA
Tablo 2. 2002-2006 yılları arasında Avrupa’daki yem
hammaddelerinde Salmonella prevalansı (EFSA2007)
2002
2003
2004
2005
2006
% Salmonella pozitif örnekler
Balık Unu
2.1
1.6
1.1
0.4
1.9
Et-kemik unu
2.9
0.5
1.7
1.3
2.3
Tahıllar
1.2
1.0
0.7
0.5
0.3
Bitkisel proteinler
5.3
4.8
5.7
4.3
2.5
Tablo 3. Tavuk bağırsak kanalı mikrobiyatası (Rehman ve ark., 2007)
Lokalizasyon
Mikrobiyota
Metabolik aktivite
Gram pozitif bakteriler
Asetik asit: 7-25µmol/g içerik
Fakültatif anaeroblar
Düşük konsantrasyonlu
amino asitler
Laktobasiller
Patojenlere karşı “ilk
bariyer” fermentasyon
ürünleri formunda
Kursak
Laktobasiller
Taşlık
Enterokoklar
Laktoz negatif enterobakterler
Yalnızca asit toleransı olan
bakteriler tarafından asit
formasyonu
Coliformlar
İnce bağırsak
E.coli, Coliformlar, laktobasiller
Laktik asit konsantrasyonu
yüksek olabilir
Alt ince bağırsaklara doğru daha
yüksek miktarı anaerob olmak üzere
artan bakteri yoğunluğu
Diyet kompozisyonuna bağlı
olarak, çeşitli kısa zincirli yağ
asitleri konsantrasyonu
Yüksek konsantrasyonda (fakültatif)
Anaerob bakteriler
E.coli, Koliformlar
Sekum
Bifidobakterler
Laktobasiller
Yüksek konsantrasyonda
kısa zincirli yağ asitleri
(~100µmol/g)
Clostiridium
Bakteriosidler ve diğerleri
Sindirilemeyen yem bileşenlerinin bakteriyel
fermentasyonu, özellikle kısa zincirli organik
asitler üretir. Bunlar, gastrointestinal
kanalın kolonizasyona karşı direncini
sağlamada özdenetim faktörleri arasındadır.
İNFOVET 62-63
için ana nokta olmadığını gösterir. Bununla
beraber önemi yadsınamaz (EFSA, 2008).
Yem kaynakları, Salmonella ile farklı boyutlarda kontamine olabilir. Avrupa Birliği’nde,
kanatlı yemlerinde yaygın olarak kullanılan
bitkisel protein kaynaklarında Salmonella
prevalansı yüksek olabilir, tahıllar ise daha
az sıklıkla etkilenebilir (Tablo 2). Yem hammaddelerinin birinci derecede kontaminasyonu epidemiyolojik bir risk faktörüdür.
Buna ek olarak, yem hammaddelerinin
işlendiği yerler, örneğin kırıcılar, değirmenler ve çiftlikler bulaşık olabilir. Bu yem
hammaddelerinin ve özellikle üretilmiş
yemin tekrar bulaşması için hatırı sayılır ölçüde bir risk sunar (Jones and Richardson,
2004, Pedersen ve ark., 2008). Yem fabrikalarında, üretim sırasındaki belli adımlar
majör risk faktörleri olarak tanımlanmıştır.
Yemlerde ısıl işlem, üretim sırasında yemin
mikrobiyal kontaminasyonunu azaltmak
için yapılır; ayrıca hammaddelerin besin
kalitelerini ve sindirilebilirliğini artırmak
için de uygulanır. Isıl işlemi müteakiben bir
soğutma adımına ihtiyaç vardır. Bazı soğutucular ortam havasını kullanırlar ve bu da
yemin Salmonella ile tekrar bulaşması için
önemli bir kaynaktır (Jones and Richardson ve ark., 2004)Soğutucularda sıklıkla su
yoğuşması görülür ve bu da Salmonella gelişiminin kalıcı ve sürekli olmasını sağlayan
çok önemli bir sebeptir.
Tavuklarda bağırsak mikrobiyotası
Tavukların sindirim kanalında kolonize olan farklı bir mikrobiyota yemden
yararlanmayı ve hayvan sağlığını etkiler.
Özgün mikrobiyal yapının, Salmonella dahil
işgalci, invaziv patojenlere karşı koruyucu
etkisi vardır. Sindirilemeyen yem bileşenlerinin bakteriyel fermentasyonu, metabolik ürünler, özellikle kısa zincirli organik
asitler üretir. Bunlar, tavuk gastrointestinal
kanalının kolonizasyona karşı direncini
sağlamada özdenetim faktörleri arasındadır
(Rehman ve ark., 2009). Bağırsak mikroplarının, ayrıca bağırsakla ilgili ve genel bağışıklık sistemi gelişimi üzerine uyarıcı, teşvik
edici (stimulan) etkileri vardır (Tellez ve
ark., 2006). Normal kompozisyon, yaş,
üretim, kümes şartları, sağlık ve ayrıca besin
kompozisyonu gibi bireysel faktörlerden
etkilenir (Rehman ve ark., 2007, Wise and
Siragusa, 2007).Bağırsak mikrobiyotasının
kolonizasyonu, direkt olarak çıkımdan
VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA
Kanatlı eti ve yumurta güvenliği, optimize
edilmiş yemleme stratejileri ile desteklenir. Son
yıllarda, Salmonella problemlerini azaltmak
için çok efor harcanmıştır ve insanlardaki
Salmonella vakalarının sayısı azaltılmıştır.
hemen sonra başlar ve bu çok dinamik bir
süreçtir. Düzenleyici faktörlerin girişine,
besin maddelerinin mevcudiyetine bağlı
olarak, kompozisyon ve metabolik aktivite
değişir. Tavukların bağırsak sistemindeki
mikrobiyal kolonizasyona genel bir bakış
Tablo 3’te verilmiştir.
Yeni moleküler metodlar sayesinde
öğrenilen, bağırsak mikrobiyotasının kompozisyonunun bilinmesi, kompleks içerik
yapısının içyüzünü anlamayı sağlar; bu da
daha önceki geleneksel kültür metodlarına
nazaran çeşitliliğin daha yüksek olduğunu
gösterir (Pedroso ve ark., 2005, Bjerrum ve
ark., 2006, Nava ve ark., 2009).
İNFOVET 64-65
Kanatlılarda Salmonella ile mücadelede
besleme stratejileri
Besleme faktörleri tavukların bağırsak
kanalında Salmonella kolonizasyonu ile
ilgilidir. Yemleme tekniği, yem kompozisyonu ve yem katkılarının, deneysel ve pratik
koşullarda, Salmonella kolonizasyonu
rezistansına etki ettikleri gösterilmiştir.
Yemi kesimden 8-24 saat önce durdurmak,
genellikle pratikte yapılan bir işlemdir ve
gastrointestinal sistemi boşaltmak ve karkasların, gastrointestinal içerikle potansiyel
kontaminasyon riskini azaltmak için yapılır.
Bununla beraber açlık, tavukların gastrointestinal kanalındaki mikrobiyota çeşitliliğini
değiştirerek Salmonella için daha iyi gelişme
şartları sağlayan çok önemli bir etkendir
(Thompson ve ark., 2008). Benzer olarak tüy
dökümü dönemlerinde yemden yoksunluğun
tavuklarda Salmonella kolonizasyonunu artırdığı görülmüştür (Durant ve ark., 1999). Yemin
yapısı ve partikül büyüklüğü tavuk sindirim kanalının fonksiyonunu etkiler ve bu büyük yem
boyutunun kursaktaki fermentasyonu artırır,
bu da kendini daha yüksek laktik asit konsantrasyonu ve taşlıkta artan sekresyon aktivitesi
ile gösterir. Her iki proses de ince bağırsaktaki
bakteriyel konsantrasyonunu düşürür ve
Salmonella kolonizasyonu riskini de düşürebilir (Svihus, 2006, Santos ve ark., 2008a).
Salmonella kolonizasyonu ve bağırsak içeriği
viskozitesi arasındaki ilişki geniş olarak çalışılmamıştır. Bununla birlikte broiler piliçlerinde
mikrobiyal bir rekabetçi dışlama ürünü ile besleme diyetinden sonra, daha düşük Salmonella konsantrasyonları bulunmuştur (Schneitz
ve ark., 1998). Farklı yem katkıları karakterize
edilmiştir ve organik asitler ve tuzlarının, büyütme faktörleri olarak ve ayrıca tavuklarda
Campylobacter jejuni (Deun ve ark., 2008b)
ve Salmonella (van Immerseel ve ark., 2006,
Jarquin ve ark., 2007, Wolfenden ve ark.,
2007)’yı da içeren, patojenik bakterilerin kolonizasyonunun önlenmesinde etkili olduğu
gösterilmiştir. Probiyotik bakteri aktivitesi
spesifiktir ve karbonhidratın kaynağı gibi diyet kompozisyonlarından etkilenebilir. Bazı
sindirilmeyen karbonhidratlar Salmonella
konsantrasyonlarını, diyetlerde “prebiyotik”
olarak kullanılmaya elverişliliğinden dolayı
düşürebilmektedir. Mannanoligosakkaritler
(Spring ve ark.,2000, Fernandez ve ark.,
2002) ve fruktooligosakkaritler (Donaldson ve ark., 2008, Fernandez ve ark., 2009)
laktobasil ve bifidobakter gibi bakterilerin
yararlı bakteri potansiyelini artırmaya Salmonella kolonizasyonunu düşürmeye yönelik
tipik materyallerdir.
Sonuç olarak, Salmonella’yı kontrol etmek
için tüm beslenme ile ilgili yaklaşımlar bağırsak
mikrobiyotasının modifikasyonu ve böylece
kolonizasyona daha yüksek bir direnç sağlamak
içindir. Kanatlı eti ve yumurta güvenliği, optimize edilmiş, yem hijyeni ve yemleme stratejileri
ile desteklenir. Son yıllarda, Salmonella problemlerini azaltmak için
Yem kompozisyonunun
çok efor harcanmıştır ve
Salmonella
etkili sistemler insanlarkolonizasyonu
daki Salmonella vakalarırezistansına etki ettiği
gözlemlenmiştir.
nın sayısını azaltmıştır. 
KONU KANATLI
Beypiliç Genel
Müdürü Dr. Sait Koca,
“Beypiliç olarak kalite
ve hijyen ile ilgili
konularda öncülük
yapmanın haklı
gururunu yaşıyoruz”
Beypiliç Kesimhanesi,
365 gün 24 saat tüm
ziyaretçilere açık.
İNFOVET 00-00
Beypiliç, yeni
hedefleriyle
büyümeye
devam edecek
Beyaz et sektörünün öncü markası Beypiliç, Bolu’da
gerçekleştirdiği basın gezisi ve bilgilendirme
toplantısında hem tesislerini basın mensuplarına
açtı, hem de sektör gerçekleri ve kurumsal
hedefleri konusunda çok önemli bilgiler paylaştı.
K
uruluşundan bu yana
daha sağlıklı üretim için
üretiminin her aşamasını
“kontrol altında” tutan
ve getirdiği yeniliklerle
sektörüne öncülük eden
Beypiliç, yeni hedeflerle geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Kendi
çiftliklerinde, uzman veterinerlerin sürekli
takibi altında üretilen Beypiliç ürünleri, çok
sıkı sağlık kontrollerinden geçtikten sonra
tüketiciye sunuluyor. Beypiliç, ürettiği tüm
ürünlerle her zaman gurur duyuyor ve gelişerek ilerlerken tüm tüketicilerin sevgisini
kazanmanın mutluluğunu yaşıyor.
Kendi kullanmayacağı ve tüketmeyeceği
hiçbir ürünü üretmeyen çalışanlara sahip
olan Beypiliç, aldığı “TSE Helal Gıda”,
“IFS (Uluslararası Gıda Standardı)”, “BRC
(İngiliz Perakendecilik Konsorsiyumu)”
sertifikaları ve daha pek çok sağlık kalite
belgesi ile de çalışanlarına destek oluyor.
Beypiliç’in, dev tesisleri, sağlıklı ve hijyenik
üretim koşulları ve kalitesi ile de dünya
markalarının tercihi oluyor. BURGER
KING, POPEYES, ARBYS, LITTLE CEASARS ve SBARRO markalarının kendilerine
özgü piliç ürünleri de Beypiliç tarafından
özenle üretiliyor. Burger King tarafından
bağımsız bir kuruluşa yaptırılan araştırma
sonucunda, Beypiliç’in Avrupa, Ortadoğu
ve Afrika bölgesindeki tedarikçiler arasında
en yüksek kalite standartlarında üretim yaptığı ortaya çıkmış durumda.
“HER ŞEYİ KONTROL
ALTINDA TUTMAK VE
NE ÜRETTİĞİMİZİ BİLMEK”
Gerçekleştirilen basın toplantısında
dünyadaki ve Türkiye’deki piliç eti üretimi
hakkında bilgiler veren Beypiliç Genel Müdürü Dr. Sait Koca, daha sonra Beypiliç’in
hedeflediği ve gerçekleştirdiği sağlıklı piliç
üretimi hakkında görüşlerini aktardı. Yeni
Beypiliç’in dev tesisleri,
sağlıklı ve hijyenik
üretim koşulları ile dünya
markalarının tercihi
KALİTE VE HİJYEN İLE
İLGİLİ KONULARDA
ÖNCÜ OLMAYA DEVAM
Beypiliç; piliç eti üretimini
entegrasyon modeli
içerisinde gerçekleştirdiği
için üretimin her aşamasına
hakimdir ve kontrol
altında tutar. Bu sayede,
kalite konusundaki
kuralları koyabilmekte, bu
kuralların uygulanmasını
sağlamakta ve tamamını
izleyebilmektedir. Pazara
sunduğu ürünlerin parti
numarasından geriye
dönerek kümese kadar
izlenebilirliği sağlayabilecek
sistemi kurmuş ve başarı
ile uygulamaktadır. Beypiliç;
kalite ve hijyen ile ilgili
konularda öncülük yapmanın
gururunu yaşıyor.
yatırımlardan ve Beypiliç olarak yapacakları
atılımlardan da söz eden Dr. Sait Koca, son
olarak ihracat konusuna değindi.
Toplantı ile birlikte piliç eti üretimlerini
yerinde inceleme fırsatı sağlayarak, hep birlikte
ileri işletme ve kesimhane tesislerini ziyaret
edeceklerini, arzu eden misafirler için karma
yem üretimi ile ilgili tesisleri de gezeceklerini
söyleyen Dr. Sait Koca, 365 gün 24 saat açık olan
bütün tesislerin, arzu edenler tarafından her
zaman ziyaret edilebileceğinin altını çizdi.
“Kaliteye çok fazla önem veriyoruz”
Beypiliç’in bugünlere gelmesinde kalite
konusundaki kararlı duruşlarının önemli rol
İNFOVET 68-69
oynadığını söyleyen Dr. Sait Koca, “Tüketiciler
bizim için çok değerlidir. Beypiliç’te; çalışanlarımız ve sözleşmeli yetiştiricilerimiz en iyiyi
üretmeye programlanmıştır. Üretimimizin her
aşaması çalışanlarımızın kontrolünde ve sorumluluğundadır. Kendilerinin yemeyeceği bir
ürünü üretmezler. Biz de yöneticiler olarak bu
durumdan gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi.
Dr. Sait Koca, yeni yatırımların
müjdesini verdi
Dr. Sait Koca, gerçekleştirilen basın toplantısında yeni yatırımlar konusunda bilgi
verdi. 2016’da günlük 1,5 milyon adet sofralık
yumurta üretimi kapasitesine sahip
Şirketin % 30,8’i olan
860 kadın çalışan
ile “kalite ve lezzet
yolculuğunda” kadın elinin
üretimin her aşamasına
değmesi Beypiliç’in en
önemli özelliği.
Dr. Sait Koca, Dr. Sait Koca,
gerçekleştirilen basın
toplantısında yeni yatırımlar
konusunda bilgiler de verdi.
Beypiliç Hakkında
tesislerinin devreye gireceğini belirten Beypiliç Genel Müdürü Dr. Sait Koca; “Değeri
25 milyon Euro dolayında olacak bu yatırımı
uzun zamandan beri geciktirmemizin sebebi,
çevre konusundaki hassasiyetimiz. Üretim
sırasında ortaya çıkacak gübrenin enerjiye dönüştürülmesi ve çevreye olumsuz hiçbir etkisi
olmaması konusunda tüm önlemleri eksiksiz
şekilde gerçekleştirdik” dedi.
2017’de hedeflerinin saatte 27.000 adet piliç kesim kapasitesine sahip yepyeni kesimhaneyi hayata geçirmek olduğunu söyleyen Dr.
Sait Koca, “Üretim kapasitemizi yaklaşık %110
artıracak bu projemizle ilgili teknik çalışmalarımızı tamamladık. Bu projenin maliyeti yaklaşık 65 milyon Euro. Şu an 2788 kişi istihdam
ediyoruz. Yeni yatırımlarımızla birlikte 2020
İNFOVET 70-71
yılında toplam 7000 kişiyi istihdam etmeyi
hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
Zaman zaman sektör hakkında medyada
ortaya çıkan olumsuz söylemlerin gerçeklerle
alakası olmadığını ve tüketicilerin kulaktan
dolma yalan yanlış bilgiler yüzünden boş yere
piliç etinden soğuduğunu belirten Dr. Sait
Koca “Yetiştirme çiftliklerimizin tamamında
“İyi Tarım Uygulamaları” sertifikasına sahip
tek firmayız. Hem yetiştirme çiftliklerimiz hem
de kesimhanemiz 365 gün 24 saat herkese açık.
Dileyen herkes istediği zaman gelip tesislerimizi gezerek yüksek üretim kalitemizi yerinde
görebilir. Sektörümüz
Toplantı 100’e yakın
kesinlikle gıda alanında en
önemli ulusal medya
sağlıklı üretim standartlarımensubunun katılımı
nı taşıyor” dedi. 
ile gerçekleşti.
1981 yılında Ankara’nın
Beypazarı ilçesinde karma
yem üretimi yapmaya
başlayan Beyyem, 1986
yılında Beypi A.Ş.’yi kurmuş
ve Bolu-Göynük’te açılan
kesimhane ile piliç eti üretimi
yapmaya başlamıştır. Yeni
kesimhanesini Bolu’da kuran
Beypiliç, 1995 yılında şirket
merkezini Bolu’ya taşımış;
kuluçkahane, karma yem
fabrikası ve kesimhane
ile çok sayıda damızlık ve
üretim kümesleri yatırımları
gerçekleştirmiştir. 2004
yılında ise Beyyem A.Ş.
tüm varlığı ile Beypi A.Ş.’ye
katılmıştır. Böylece Beypi
A.Ş. çok güçlü bir yapıya
kavuşmuştur. Türkiye’deki
en başarılı 100 şirketi
arasında yer alan, sürekli
büyüyen ve şu anda da
Türkiye’de sektöründeki
öncü firma olma başarısını
gösteren Beypiliç,
teknolojiyi yakından takip
edip yatırımlarını yaparken
“insan sağlığı ve hayvan
refahı” kavramlarını her
zaman en ön planda tutuyor.
Teknolojik olanaklarını, her
zaman doğaya ve tüketiciye
saygılı davranarak kullanan
Beypiliç, iş sağlığı ve
güvenliği kapsamındaki tüm
çalışmalarında da “önce
sağlık ve güvenlik” ve “risk
alma, önlem al” sloganlarını
misyon ediniyor.
Toplantıya katılımda
bulunan basın
mensuplarının ortak
fikri, bu tür entegrasyon
gezileri ile bilgi
kirliliğinin önüne
geçildiği yönündeydi.
TOPLANTI HASTAVUK
Hastavuk Yönetim
Kurulu Başkanı
Müjdat Sezer
Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir ile yapılan workshopla, Hastavuk’un gelişimi adına bayilerle ortak kararlar alındı.
Lezzetin hasını
bilen Hastavuk’tan
aile buluşması
Beyaz et sektöründe 3. yılına giren Hastavuk, ramazan
ayı öncesi Türkiye’deki tüm bayilerini, eşli ve aileli
olarak, 3 gün boyunca Bursa’da ağırladı.
İNFOVET 72-73
Hastavuk’un tüm bayilerinin katılımı ile geçtiğimiz günlerde Bursa Crowne
Plaza Otel’de bir araya gelen Hastavuk
ailesinin girişlerle başlayan programı, aynı
günün akşamı kokteyl programı ardından
Mudanya deniz kenarında, tarihte tren
istasyonu olarak kullanılmış ve şimdilerde
otel olan Montania İskelesinde akşam
yemeğiyle devam etti.
İkinci gün bir dakikalık saygı duruşu ve
İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış
konuşması Hastavuk Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer tarafından yapıldı. Halkla
İlişkilerden Sorumlu Bircan Özkan’ın
sunumuyla başlayan toplantıda “Beyaz
et sektörü, Hastavuk markasının bugüne
Hastavuk Ailesi’nin bir
aradayken yaşadığı coşku,
“birlik ve beraberlik
ruhunun” kanıtıydı.
Bilgi ve sevgi
paylaştıkça artar
Kişisel Gelişim Uzmanı
Ahmet Şerif İzgören’in
“Önceden Görmek” konulu
semineriyle, katılımcılar
keyifli anlar yaşadı.
kadarki gelişimi, değerlendirmeler, hedefler,
bayi vizyonu konuları sırasıyla Canlı Faaliyetlerden Sorumlu İskender Turhan, Kesimhane
Tesislerinden Sorumlu Mehmet Sabit Yılmaz,
Kaliteden Sorumlu Ece Ertek Kederli, Mali
İşlerden Sorumlu Erdinç Pir ve Satış-Pazarlamadan Sorumlu Orkun Şenyurt tarafından
gerçekleştirilen sunumlarla paylaşıldı.
Türkiye’nin EN’leri bir aradaydı
İkinci gün öğleden sonra Hastavuk Genel
Müdürü Şahin Aydemir ile yapılan workshopla,
birlik-beraberlik içerisinde Hastavuk markasının gelişimi adına bayilerle ortak kararlar alındı. Sunumlar, seminerler sonrası Şirket Kurucu
Ortağı İsmail Hakkı Yılmaz, Yönetim Kurulu
Başkanı Müjdat Sezer, Yönetim Kurulu Üyesi
Barış Sezer ve Denetim Kurulu Üyesi Ali Piler
tarafından “Türkiye’nin EN’leri” başarı ödülleri
dağıtıldı. Günün bayiler için son programı kişisel gelişim uzmanı Ahmet Şerif İzgören Hoca
oldu. “Önceden Görmek” konulu semineriyle,
katılımcılar bol kahkahalı keyifli anlar yaşadı.
Toplantılar sırasında bayi eş ve çocukları
rehberler eşliğinde Bursa’da tarihi ve kültürel
yerleri gezerek, gönüllerince bir gün geçirdiler.
Hastavuk’un “Lezzetin Hasını Bilenler Buluşması” adını verdiği, bayilerini ağırlamaktan büyük keyif aldığı ve mutlu olduğu bayi
toplantısının son programı gala gecesi oldu.
Alba grubunun eşsiz şarkılarıyla inanılmaz
keyifli bir gece yaşandı. 
Deneyim ve sahip olduğu
tecrübesi ile Hastavuk,
hiç girilmeyen pazarlara
giren, sektöründe en fazla
ihracatı gerçekleştiren firma
olmanın haklı gururunu
taşımaktadır. Ürettiği
kaliteli ırklarla, sağladığı
müşteri memnuniyetiyle,
sektöründeki başarısını
aldığı kalite ve başarı
ödülleriyle tescillemektedir.
Ülke ekonomisine kattığı
değerlerle birçok kurum ve
kuruluş tarafından defalarca
ödüllendirilen Hastavuk,
kalitesi ve üstün başarısıyla
Mükemmellik Ödülü’nü
birçok sefer Türkiye’ye
kazandırmış bir firmadır.
Her daim üzerine
düşen sosyal görevleri
yerine getiren
Hastavuk, sektöründe
hak ettiği konumu
güçlendirmeye
devam etmektedir.
advertorıal elanco hayvan sağlığı
Elanco’dan, kanatlı endüstrisi
için ortak sınıf antibiyotiklere
alternatif yeni ürün
Elanco Hayvan Sağlığı’nın geçtiğimiz günlerde Amerika
Birleşik Devletleri’nde tanıtımını yaptığı InteprIty,
çalışmalara göre nekrotik enteritis kaynaklı
ölümleri, kontrol grubuna göre % 76-93 azaltıyor.
GREENFIELD, IndIana. 19 Mayıs
2016 - Elanco Hayvan Sağlığı, broylerlerde
Clostridium perfringens’in yol açtığı
nekrotik enteritis kaynaklı ölümlere
karşı geliştirdiği, sadece hayvan sağlığı
kullanımına özel ve yem içi kullanıma
uygun antibiyotiği Inreprity™’yi ABD’de
tanıttı. Veteriner hekim gözetimi
altında kullanılacak olan Inteprity,
broyler sağlığını destekleyecek ve akılcı
antibiyotik politikalarına uygun bir
seçenek oluşturacak.
Araştırmalar, nekrotik enteritisin,
broyler sürülerinin sağlığı ve refahı için
ciddi ve sürekli bir tehdit olduğunu,
antibiyotik kullanımının azaltılması
çabaları nedeniyle, hastalık insidansının
günlük yaklaşık yüzde 1 mortalite artış
oranıyla seyrettiğini gösteriyor.1, 2
Elanco Kanatlı Teknik Danışmanı Dr.
Sara Steinlage’e göre “Inteprity, sağlıklı
broylerler yetiştirilmesine yardımcı
olacak; aynı zamanda beşeri sahada da
kullanılan antibiyotiklerin kullanımını
azaltan politikalarla da uyumlu.
Inteprity, kanatlılarda Clostridium
perfringens’in yol açtığı nekrotik
enteritis kaynaklı ölümleri kontrol
etmek için sadece hayvan sağlığına
yönelik ilk antibiyotik ve aynı zamanda,
Elanco’nun ‘8 Adımda Akılcı Antibiyotik
İNFOVET 74-75
Planı’nın bir parçası”.
Çalışmalar, Avilamycin etken maddeli
Inteprity’nin nekrotik enteritis kaynaklı
ölümleri, kontrol grubuna göre yüzde 7693 arasında azalttığını gösteriyor. 3-5
Dr. Steinlage ayrıca “Elanco, veteriner
hekimlerle ve üreticilerle birlikte akılcı
antibiyotik kullanımı ve hayvan sağlığına
özel yeni antibiyotik çözümleri için
adımlar atıyor. Inteprity, ilgili FDA
yönetmelikleri doğrultusunda kullanılarak
ölümlerin azaltılması sağlanırken,
antibiyotiklerin veteriner gözetiminde
akılcı kullanımı da mümkün kılınabilecek”
şeklinde açıklama yaptı. 
KAYNAKLAR
1. Williams, R. 2005. “Intercurrent coccidiosis and
necrotic enteritis of chickens: rational, integrated disease
management by maintenance of gut integrity.” Avian
Pathol. 34.3: 159-180.
2. Van Immerseel, F., Rood, J. et al. Jan. 2009.
“Rethinking our understanding of the pathogenesis
of necrotic enteritis in chickens.” Trends Microbiol.
17.1: 32-36.
3. Bagg, R., Vessie, G., and McMillan, E. 2009. “Clinical
Study: Examination of the Ability of Avilamycin to
Control Mortality Related to Clostridium perfringens
(Necrotic Enteritis) in Flocks of Growing Chickens.”
Elanco Animal Health. Data on file.
4. Bagg, R., Vessie, G., and McMillan, E. 2011. “Clinical
Study: Examination of the Ability of Avilamycin to
Control Mortality Related to Clostridium perfringens
(Necrotic Enteritis) in Flocks of Growing Chickens.”
Elanco Animal Health. Data on file.
5. Davis, S. 2014. “Clinical Study (GCP): Efficacy of
Avilamycin to Prevent or Reduce Mortality Related to
Clostridium Perfringens (Necrotic Enteritis) In Broiler
Chickens.” Elanco Animal Health. Data on file.
Sadece Hayvan
sağlığında
kullanılan
antibiyotikler
Hayvanlar insanlardan
farklı hastalık etkenlerine
hassas olduklarından,
farklı sağlık kontrol
yöntemlerine
ihtiyaç duyarlar. Bu
antibiyotikler sadece
hayvanlarda kullanılmak
üzere geliştirilmiştir
ve insan sağlığında
kullanımları yoktur.
TOPLANTI CEVA HAYVAN SAĞLIĞI
Ceva’dan tam destek
Ceva Hayvan Sağlığı, 14-15 Mayıs tarihlerinde Elazığ’da düzenlenen Türk
Veteriner Jinekoloji Derneği 4. İstişare Toplantısı’na destek sponsoru oldu.
Ceva Satış Temsilcisi Kaplan Sakallı, Ceva Bölge Müdürü Abidin Aslan, Ceva Teknik Müdürü Dr. Gamze Alpun,
Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rişvanlı
Türkiye’nin farklı veteriner
fakültelerinden konusunda uzman akademisyenler bir araya gelerek hayvancılığın,
veteriner fakültelerinin ve mesleki sorunların konuşulduğu ve gelecekte hayata geçirilmesi düşünülen projelerin kararlarının
alındığı Türk Veteriner Jinekoloji Derneği
4. İstişare Toplantısı katılımcılar açısından
oldukça verimli geçti.
Ceva Hayvan Sağlığı da, birbirinden değerli
bu kadar akademisyeni bir arada görmüşken
kendilerine günümüzde süt işletmelerinin
önemli bir problemi olan anöstrüs sorunlarını ve tedavi yaklaşımlarını sordu.
İNFOVET 76-77
İNEK VE DÜVELERDE ANÖSTRÜS
SORUNUNA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Halis Öcal
İnek ve düvelerde gerek östrüslerin senkronizasyonu ve gerekse inaktif ovaryuma
bağlı anöstrüslerde östrüslerin uyarılması
ve senkronizasyonu amacıyla doğal progesteron içeren “vagina içi progesteron salıveren gereçler” kullanılmaktadır. İneklerde
doğum sonrası süreçte 4 farklı tip anöstrüs olgusuyla karşılaşılabilir: Bunlardan
birincisi, tip I olarak adlandırılan anöstrüs
olgularıdır. Bu tip anöstrüslerde folikul
gelişimi “aday (emergence)” aşamasında
kalmakta ve gelişen foliküller yaklaşık 4 mm
çapı geçmemekte, yani foliküler gelişimin
“seçilme (deviation)” aşamasına ulaşılamamaktadır. Bu tip anöstrüsler klasik olarak
“inaktif ovaryum” olarak adlandırılır. İkinci
tipte ise (tip II) foliküler gelişimin “seçilme” aşaması geçilir “büyüme (growth)”
aşamasından sonra folikül atreziye uğrar.
Üçüncü tipte ise (tip III) folikül preovulator
aşamaya kadar gelişir, fakat ovule olmaz; kalıcı foliküle ya da foliküler/luteal kistlere dönüşür. Dördüncü tip anöstrüste ise (tip IV)
folikül gelişir ovule olur ve korpus luteum
şekillenir, fakat korpus luteum belli bir süre
sonra regrese olamayıp kalıcı hale dönüşür
(kalıcı luteal yapıya bağlı anöstrüs).
Tip I ve tip II anöstrüsler çoğu zaman beslenmeyle ilgili sorunlardan (negatif enerji
dengesi) kaynaklanmakta, beslenmeyle
ilgili sorunlar giderilip, ekzojen progesteron
ve eCG uygulamaları yapıldığında hayvanlarda düzenli sikluslar şekillenmektedir. Bu
amaçla 7-9 gün süreli vagina içi progesteron
uygulamaları eCG ile birleştirilirse başarılı
netice alınabilir.
Luteal yapıya bağlı anöstrüslerde ise
kalıcı luteal yapının mutlaka PGF2 alfa
uygulanarak regrese edilmesi gerekir.
SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNİN EN ÖNEMLİ
PROBLEMLERİNDEN BİRİ ANÖSTRÜS
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ali Rişavanlı
Anöstrüs sorunu için düve ve inekler ayrı
ayrı ele alınıp sebebe yönelik tedavi girişimlerinde bulunulmalıdır. Bana göre, özellikle
içerisinde çok sayıda hayvanın bulunduğu
büyük işletmelerde asıl sorun, yeteri kadar
takibi yapılamadığından östrüslerin tespit
edilememesidir; yani suböstrüs. Bu nedenle
böyle işletmelerde bu sorunun çözümü için
ilaç uygulaması yerine östrüs tespit etkinliğini artıracak uygulamaların yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Anöstrüs sorunu ile ilgili olarak söyleyebileceğim ikinci başlık ise çoğunlukla besleme
hatalarına bağlı ortaya çıkan ovaryum
kistleridir. Özellikle luteal kistler en yaygın
görülen ovaryum kistlerindendir. Bu kistlerin
tedavisinde rasyon düzenlemeleriyle birlikte
(özellikle vitamin ve mineral destekleri)
PGF2 alfa uygulamaları da yapılabilir.
Ovaryumların inaktif olması ile seyreden
hakiki anöstrüsler çoğunlukla düvelerde gözlenmektedir. Temelinde yine bakım besleme
problemleri olan bu bozukluk için rasyon düzenlemeleri ile birlikte ovaryumları uyarmak
için negatif feed back etkisinden yararlanmak
için progesteron uygulamaları yapılabilir.
Prof. Dr. Cahit Kalkan,
Ceva Teknik Müdürü
Dr. Gamze Alpun'a
desteklerinden dolayı
teşekkür plaketini
takdim ediyor.
ANÖSTRÜSUN DİREK VE İNDİREKT
SEBEPLERİ VARDIR
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji ABD. Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Kutlay Gürbulak
Anöstrüs kavramı sütçü ineklerde
buzağılamadan sonraki birkaç hafta içinde
bekleme periyodunda östrüsün görülememesidir. Özellikle son 20-30 yıl içinde sütçü
ineklerdeki pospartum anöstrüs olgusunun
önemi ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1920’den
önce anöstrüs, reprodüktif bir problem
olarak ele alınmıştır. Pospartum anöstrüsün uzaması halinde doğum ve gebe kalma
aralığının da uzamasına sebep olacağından
dolayı veteriner hekimler bu konuda sürekli
farklı stratejiler geliştirmektedir.
Fizyolojik emme: Emme, epizotik LH
sekresyonunu baskılamakta; sonuç olarak
ovulasyon gecikmektedir.
Doğum: Doğum, anöstrüs için bir çok risk
faktörü içermektedir. Özellikle ilk kez doğum yapan düvelerde ilk ovulasyon gecikmektedir. Multiparous ineklerde özellikle
dört ve daha fazla buzağılamadan sonraki
doğumlarda luteal faz uzamakta ve anöstrüs
için önemli risk teşkil etmektedir. Gebelik
sayısın artması sonucunda uterusun gebelik
öncesi dönemdeki boyutlarına dönme
süresi uzamakta ve kalıcı korpus luteum ve
piyometra riski artmaktadır.
Süt verimi: Anöstrüsün oranı ile süt
veriminin arasındaki ilişkiyi belirten farklı
görüşler olmakla birlikte genel kabul; enerji
gereksinmesinin artması sonucunda negatif
enerji dengesi oluşması ve anovulasyon
riskinin artmasıdır. Bu görüş bazen 305
günlük periyottaki 5.000-9.500 kg süt verimini kapsarken bazen 9.500 kg üzerini de
kapsamaktadır. Bir çalışmada pospartum
ilk haftasında süt verimi pik yapan ineklerde anovulatör inek sayısının ovulatör inek
sayısından daha çok olduğu vurgulanmıştır.
Beslenme: Şiddetli beslenme problemleri anöstrüsü uyarmaktadır. Özellikle
anöstrüs olgularında siklusun başlaması
gecikmektedir. Aynı şekilde negatif enerji
dengesi, yağ dokusun mobilizasyonu ve
dolaşımdaki NEFA konsantrasyonunun
artmasına sebep olmaktadır. Anöstrüs
problemleri çoğunlukla LH pulsazyonunun sıklığıyla ilişkilidir.
Vücut kondisyon skoru (VKS): Sütçü
ineklerde, 1-5’lik skaladaki vücut kondisyon
skorunun 3’ün altına düşmesi çoğunlukla
negatif enerji dengesinin göstergesidir.
Pospartum dönemdeki bu düşük skor aynı
zamanda LH pulzasyonu sıklığını ve anöstrüsü de etkilemektedir. Bununla birlikte
embriyonik ölüm riskini de artırmaktadır.
Kuru dönemin uzunluğu: İneklerde kuru
dönemin 77 günden fazla olması durumunda anöstrüs riski 3 kat artmakta ve ovulasyon şansı azalmaktadır. Bununla birlikte
kuru dönemdeki beslemede pospartum dönemdeki anöstrüs oranını etkilemektedir.
İklim: Yüksek sıcaklık ve nem oranının
artması sonucunda anöstrüs, suböstrüs
oranı artmaktadır.
Sosyal hiyerarşi: Sosyal hiyerarşinin (bu-
rada söz edilen baskın karakterli ineklerin
oranı) bozulması sonucunda bazı ineklerin
yemden yararlanmasını etkilemekte ve negatif enerji dengesini tetikleyerek anöstrüs
oranını artırmaktadır.
Ahır sistemi: Kalabalık ve havasız ahırlardaki inekler, geniş ahır ve otlaklarda
beslenen ineklerle karşılaştırıldıklarında
anöstrüs oranı artmaktadır.
Buzağılama mevsimi: Kışın buzağılayan
inekler yaz mevsimindekilerle karşılaştırılınca östrüsün yeniden başlaması gecikmektedir. Fotoperiyodun postpartum
siklusun düzenlenmesinde etkili olduğu
düşünülmektedir.
Uterus yangısı: Şiddetli akut metritis
olgularında, siklik ovaryan aktivite gecikmektedir. Keza ilk ovulasyon ve buzağılama
aralığının da uzamasına sebep olmaktadır.
Uterus hastalıklarını artıran ikizlik, yavru
zarlarının atılamaması da dolaylı olarak
anöstrüsü artırmaktadır.
Ayak hastalıkları: Ayak hastalıkları ve topallık skoru yüksek olan ineklerde anöstrüs
oranı artmaktadır.
Mastitis: Mastitis anöstrüs için önemli
bir faktördür. Özellikle ayak hastalıklarıyla
birleştirince oluşturduğu stresten dolayı
siklusun başlaması gecikmektedir.
Metabolik hastalıklar: Ketozis ve abomasum deplasmanı siklusu ve anovulasyonu
etkilemektedir. Özellikle postpartum ilk
haftada şekillenen subklinik ketozis genellikle gözden kaçmaktadır.
Toplantı sonrası
gala gecesinde
biraraya gelen
katılımcılar eğlenceli
anlar yaşadılar.
Diğer hastalıklar: Buzağılamadan sonraki
bir ay içinde şekillenen pnömoni vakaları
ovarial aktivitelerin başlamasını 4,5 kat
azaltmaktadır. Negatif enerji dengesini artıracak diğer sistemik hastalıklar da anöstrüsü tetiklemektedir.
BESLENME VE BARINMA KOŞULLARI
SAĞALTIMIN ÖNEMLİ BİR PARÇASI
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi
Yard. Doç. Dr. Murat Abay
Seksüel siklusların şekillenmemesi ve/veya
klinik olarak siklik dönemlerin tespit edilememesi durumu anöstrüs olarak tanımlanabilir.
Ayrıca siklus faaliyetlerinin ortadan kalkması
ve/veya semptomatik olarak belirlenememesi,
gebe kalma yönünden gecikmelere, doğumlar
arasındaki sürenin uzamasına ve dolayısıyla
verim kaybına neden olan bir infertilite sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yaş, beslenme durumu, süt verimi,
emzirme, mevsim etkisi, kistik ovaryumlar,
uterusun patolojik durumu, genetik faktörler,
kronik hastalıklar ve östrüsü gözlemleme hataları anöstrüsün nedenleri arasında yer alır.
Anöstrüs sağaltımında öncelikle besleme
ve barınma şartlarının düzeltilmesi ön
koşulu ile hormonal tedavi yöntemleri
uygulanmalıdır. Bu amaçla GnRH ve PGF2
alfa ve progesteron içeren preparatların kullanıldığı östrüs ve ovulasyon senkronizasyonu metotları kullanılmaktadır. Özellikle
7-14 gün arasında değişen sürelerde progesteron uygulamaları ön plana çıkmaktadır.
BAZI DOĞUŞTAN ANOMALİLER
GÖZDEN KAÇIRILMAMALI
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Cahit Kalkan
Düveler ineklerden farklı olarak öncelikle doğuştan olabilecek anomalilerden
olan, beyaz düve hastalığı, hermafroditizm,
freemartinizm, ovaryumların agenezis ve
hipoplazisi, yumurta kanallarının çeşitli
anomalileri gibi durumlar yönüyle incelenmesi gerekir. Bu sorunların olmadığından emin olunan düvelerde ve ineklerde
daha sonra öncelikle bakım ve beslenme
şartları gözden geçirilmelidir. Bundan sonra
anöstrüs sorunu olan hayvanlar ovaryum ve
genital kanalın çeşitli hastalıkları yönünden
incelenmelidir. Sıcak mevsimlerde anöstrüs
gösteren hayvanlarda sıcaklık stresi de
İNFOVET 78-79
Anöstrüs, özellikle yüksek süt verimli ineklerde
sıklıkla karşılaşılan ve önemli oranda ekonomik
kayba yol açan bir problemdir. gerçek anöstrüs
olguları çoğunlukla, iyi yönetilmeyen ve beslenme
yetersizlikleri olan sürülerde şekillenmektedir.
göz ardı edilmemelidir. Anöstrüs sorunu
gösteren düve ve ineklerde sorun korpus
luteum kaynaklı ise PGF2 alfa enjeksiyonu
yapılabilir. Ovaryumların etkin olmadığı
sorunu varsa GnRH, düşük dozlarda eCG
enjeksiyonları, progestajenler vajina içi yolla
tek başlarına veya senkronizasyon yöntemlerinden bilinen GnRH, hCG, PGF2 alfa gibi
hormonlarla kombine olarak da kullanılabilir. Ovulasyon sorunlu anöstrüs geçiren
hayvanlarda LH, GnRH, farklı ovsynch
uygulamaları, progesteron içeren vajina içi
aygıtlar yalnız başına veya ovsynch yöntemleri de bilindiği gibi diğer bazı hormonlarla
birlikte kullanılabilir.
çiftliklerde İYİ YÖNETİM VE
BESLEMENİN ÖNEMİ KAÇINILMAZ
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD.
Prof. Dr. Murat Fındık
Anöstrüs olgusu özellikle yüksek süt
verimli ineklerde sıklıkla karşılaşılan ve
önemli oranda ekonomik kayba yol açan bir
problemdir. Kabul edilebilir sınırları olan
fizyolojik anöstrüs sürecini hariç tutarsak,
anöstrüs durumunun daha çok iki tabloda
şekillendiğini görmekteyiz. Bunlardan ilki
gerçek ya da hakiki anöstrüs olarak ifade
ettiğimiz, yumurtalıklarda foliküler faali-
yetlerin hiç olmaması ya da çok zayıf olması
nedeniyle hayvanda üreme faaliyetinin
durduğu olguları kapsamaktayken, ikinci
formda foliküler gelişimin belirli aşamaya
kadar ilerlediği ancak buna karşın ovulasyon ve östrüsün şekillenmediği olguları
kapsamaktadır. Gerçek anöstrüs olgularını
çoğunlukla iyi yönetilmeyen ve beslenme
yetersizlikleri olan sürülerde görüyoruz.
Vücut kondüsyonu düşük, metabolik problemleri ve/veya ayak problemleri bulunan
hayvanların bu olguya daha yatkın olduğu
bilinmektedir. Bu olguların tedavisi için bu
şartlar mutlaka düzeltilmelidir. Bunlarda
bir iyileşme olmadan ovaryumların faaliyete
geçmesini beklemek anlamsızdır.
Anovulatör folliküllere bağlı anöstrüs
olgularının tedavisinde de öncelikle beslenme ve yönetim koşulları değerlendirilmeli,
bunlarla ilgili eksikler giderildikten sonra
diğer sağaltım seçenekleri uygulanmalıdır.
Folliküler gelişimi teşvik için GnRH ve LH
uygulamaları denense de, anöstrüs çoğunlukla ovaryumdan yetersiz progesteron
üretimi ile karakterize olduğundan bu tür
ovule olmayan folikül olgularında progesteron tedavisinden daha iyi sonuçlar elde
edilmektedir. Progesteron tedavisi öncesinde uterusta bir enfeksiyon olmadığının da
kontrol edilmesi unutulmamalıdır. 
Sahanın bütün
gereksinimleri
tek bir
platformda
KONU KANATLI
ilk olarak 2008 yılında
Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği tarafından başlatılan Sürü Sağlığı & Yönetimi
Sempozyumu’nun, 2012 ve 2014 yılları ardından bu yıl 4.sü düzenlendi. 25-28 Mayıs
tarihleri arasında Antalya’nın eşsiz doğası
ile iç içe gerçekleştirilen sempozyumda,
Maritim Pine Beach Otel misafirlere ev
sahipliği yaptı.
Çiftlik alanında çalışan veteriner hekimlerin ve diğer meslek mensuplarının sürekli
eğitimlerine destek olmak üzere planlanan
sempozyuma yurtdışından üç konuşmacı
katılım gösterdi. Ülkemizden ise, Ankara,
Uludağ, Selçuk, Mehmet Akif Ersoy, Afyon
Kocatepe Üniversitesi olmak üzere beş
farklı üniversiteden toplam 25 çağrılı tebliğ
yayınlandı. Eş zamanlı tebliğlerle birlikte
üç adet workshop organize edildi. Ayrıca
İNFOVET 80-81
iki salonda eş zamanlı 8 serbest bildiri ve 24
adet poster bildiri ilk defa yer aldı. Bunlara
ek olarak sponsorların düzenlediği 2 adet
uydu sempozyumu gerçekleştirildi.
Enfeksiyöz hastalıkların kontrolünde
yaşanan güçlükler
Sempozyumun açılış konuşmasını Çiftlik
Hayvanları Hekimliği Derneği Başkanı Prof.
Dr. Hasan Batmaz yaptı. Batmaz konuşmasına istatistiki veriler sunarak başladı;
“Ülkemizde 2015 yılı TÜİK verilerine göre,
kırmızı et veriminin yaklaşık % 88’i ve sütün
% 90’ı sığırlardan sağlanmaktadır. Dünyada
olduğu gibi ülkemizde de sığır yetiştiriciliği
sağlama kolları çok büyük öneme sahiptir
ve bu kollar veteriner hekimlerin, zooteknistlerin, teknisyen ve diğer meslek mensuplarının önemli bir kısmını oluşturmakta-
dır. Ülkemiz sığırcılığında yıllardır problem
olan tüberküloz ve bruselloz gibi enfeksiyöz
hastalıklara karşı alınan tüm koruma ve
kontrol tedbirlerine rağmen; maalesef bu
sorun çözülememektedir. Örneğin, üç gün
hastalığı ve şap hastalığı hala görülmekte ve
problem teşkil etmeye devam etmektedir.
Geçtiğimiz Eylül ayında Van’da başlayan
şap hastalığı salgınları, alınan tedbirlerin
yetersizliği ve gecikmeler nedeniyle ülkemizin birçok alanında görülmüştür ve büyük
ekonomik kayıplara yol açmıştır; birkaç ay
sonra ancak kontrol altına alınabilmiştir.
Buna rağmen, son günlerde başta Marmara
Bölgesi’nin doğusu ve İç Anadolu Bölgesi
olmak üzere birçok bölgede sap salgınları
devam etmektedir”.
Başkan Batmaz konuşmasını; sempozyuma davetli konuşmacılara, serbest
Bu yıl düzenlenen
sempozyum alanındaki
en büyük organizasyon
olmaya aday.
Çiftlik alanında
çalışan veteriner
hekimlerin ve
diğer meslek
mensuplarının
sürekli
eğitimlerine
destek
olmak üzere
gerçekleştirilen
4. Sürü Sağlığı
& Yönetimi
Sempozyumu’na
bu sene de ilgi
büyüktü.
Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Batmaz,
“sempozyumun tüm katılımcılara ve ülke ekonomisine yararlı olmasını dilerim”
bildirilerle katılan bildiri sahiplerine, destek
veren sponsorlara, tanıtımda yardımcı olan
sektörel basına, etkinliğe ilgi gösteren tüm
katılımcılara ve bilim kurulu ile düzenleme
kurulu üyelerine teşekkür ederek bitirdi.
Aktif ve yaşayan bir organizasyon
Açılış konuşmasında Prof. Dr. Hasan
Batmaz’ın ardından Dünya Buiatri Derneği
Genel Sekreteri Arcangelo Gentile de söz
aldı. Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği
tarafından Dünya Buiatri Derneği’ne yapılan başvurunun kabul edileceğinden emin
olduğunu belirterek sözlerine başlayan
Arcangelo Gentile; “Yaklaşık 700 katılımcının olduğunu ve sayısız sunumun, posterin olduğunu öğrendim; bu nedenle çok
aktif ve yaşayan bir organizasyon olduğunu
rahatlıkla görebiliyorum.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
1
2
3
4
5
Başkan Prof. Dr. Hasan Batmaz’dan ilk toplantının 2008 yılında yapıldığını öğrendim;
oldukça genç bir dernek olmasına rağmen
inanılmaz etkin bir organizasyon gerçekleştiriliyor olduğunu görebiliyorum” diyerek
sözlerine devam etti.
Dünya Buiatri Derneği’nin bünyesinde,
şu ana kadar dünya çapında 53 derneği
barındırdığını ve bunların 30 tanesinin
Avrupa’nın etkin dernekleri olduğunu
söyleyen Arcangelo Gentile, derneklerinin
koyun ve keçi sağlığı alanındaki çalışmalara
da ciddi ağırlık verdiğini belirtti: “Türkiye,
hayvancılık konusunda önemli bir ülke ve
küçük ruminantlara da gerekli önemi veriyor olması bizleri heyecanlandırıyor. Bir yıl
büyük hayvan sürü sağlığı sempozyumu, bir
yıl koyun-keçi sempozyumu gerçekleştiriyor olması bunun kanıtıdır. Prof. Dr. Hasan
Batmaz, açılış konuşmasında Türkiye hayvancılığı ile ilgili bütün problemleri özetledi. Bu konu ile ilgili olarak Avrupa Buiatri
Dernekleri ve Türk veteriner hekimlerin
ortaklaşa çalışması oldukça etkili olacaktır.
Başarılı bir kongre olmasını ve önümüzdeki
Dünya Buiatri Derneği’nin Dublin’de yaptığı
toplantıda sizleri de görmeyi ve aynı zaman-
da genel sekreter olduğum süre içerisinde Türkiye’nin başvurusunun kabul
edilmesi halinde, Dünya Buiatri Derneği
toplantılarının bir diğerinin Türkiye’de
yapılmasını umuyorum”.
Neden sürü sağlığı ve sürü yönetimi?
Dünyadaki toplumların tamamında
son 20 yılda nüfusun gereksinimlerini
karşılamak ve daha fazla üretim yapmak
için ekonomik yetiştirme adına küçük aile
işletmelerinden büyük işletmelere doğru bir
yönelim var. Sığır yetiştiriciliği konusunda
gerçekleştirilen kongrelerin büyük işletmeler için gün geçtikçe önem kazanmasının
nedeni de budur. Bu durum hekimliğimizde “Sürü Sağlığı ve Yönetimi” anlayışının
gelişimine olanak sağlamıştır.
Hayvancılık gelişim politikası
Büyük sığırcılık işletmelerinin olması
sektörde birçok yeniliğe öncülük etmektedir; ancak ülkemizin coğrafi yapısı ve nüfus
dağılımı gibi sosyal yapıya dair unsurları göz
önünde bulundurduğumuzda küçük aile işletmelerinin gelişmesine büyük gereksinim
duyulmaktadır. Ülkemizde 20-100 başlık
1. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Emekli Öğretim Üyesi, Beslenme ve Sürü Danışmanı
Prof. Dr. Melih Yavuz 2. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme
Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen 3. Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan
Besleme Bölümü Zootekni AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekerli 4. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan
Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hıdır Gençoğlu 5. Uludağ Üniversitesi Veteriner
Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Biricik
İNFOVET 82-83
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
6
7
8
9
10
işletmelere destek verilerek ve bu türlü
işletmelerin yüksek süt verimli ırklar yerine
kombine rejim melez ırkların yetiştirilmesine teşvik edilerek Türkiye’deki kırmızı et
ihtiyacının karşılanmasına destek olunmaktadır. Bu durum ayrıca sosyo-ekonomik
kalkınmayı da sağlamaktadır.
Biz diyoruz ki; buzağılar, kuzular ve
oğlaklar hastalanmasın, ölmesin!
Hayvancılıkta buzağı, koyun ve oğlak kayıpları ciddi bir problemdir. Ülkemizde sayısı yaklaşık 5 milyon olan buzağı popülasyonundaki kaybın % 10 üzerinde olduğunu
kabul edersek, bu kayıp oranını yarı yarıya
azaltmayı başardığımızda ciddi bir maddi
kazanç sağlamış olacağız. Örneğin, buzağı
başına maddi değeri 2 bin TL olarak ele
alırsak, kazancımız 500 milyon TL gibi bir
rakama denk gelecektir. Bu buzağılar erişkin
hale geldiklerinde ise asgari 1.5 milyar TL
ekonomik kazanç sağlanmış olunacaktır.
Yine 250 bin hayvanın erişkin halde yaklaşık
250 kg karkas ağırlığına ulaştığını düşünürsek, bu durumda toplam 62 bin 500 ton
karkas kazancı olacaktır. Bu hesapları, kuzu
ve oğlaklarda da yapmamız mümkündür;
bu hayvanların ağırlıklarının düşük olması
yanında ölüm oranlarının buzağılara göre
daha yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Diyoruz ki; buzağılar, kuzular ve
oğlaklar hastalanmasın, ölmesin. Bunu
başarmanın yolu da veteriner hekimler ve
yetiştiriciler için buzağı hastalıklarının ve
ölüm oranlarının azaltılmasına yönelik
gerekli lokal eğitim programlarının planlanmasından geçmektedir.
Yem ile ilgili parametreler düzenli
olarak gözden geçirilmeli
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları
AbD Emekli Öğretim Üyesi, Beslenme ve
Sürü Danışmanı Prof. Dr. Melih Yavuz, “Süt
Sığırı Çiftliklerinde Yemlik Yönetimi” isimli
sunumunda, iyi bir yemlik yönetimi planlaması için yemlerin depolanmasından başlayarak yem karmasının hazırlanması, yemin
dağıtılması ve dağıtılan yemin yemlikte
yönetimine birçok konuda ciddi bir kayıt ve
takip sistemi oluşturulmasının gerekliliğine
değindi. Yavuz; “Yemlik yönetimindeki
hatalar sürü performansını ciddi şekilde
olumsuz etkileyecek ve hayvan sağlığı ile
ilgili ciddi problemlere yol açacaktır. Yem
ve yemlik yönetimi ile ilgili oluşturulacak
6. Illinois Üniversitesi, Hayvan Bilimleri Departmanı Urbana, ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. James K. Drackley 7. Uludağ Üniversitesi
Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Kennerman 8. Uludağ Üniversitesi
Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezgin Şentürk 9. Uludağ Üniversitesi Veteriner
Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gümen 10. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Öncesi Bilimler Bölümü Parazitoloji AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın
İNFOVET 84-85
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
11
12
13
14
15
parametrelerin düzenli olarak gözden
geçirilmesi yanında, çiftlikteki hayvanların
performanslarının ve beslenmeye bağlı metabolik hastalıkların çiftliğin kabul sınırları
içerisinde olup olmadığı da izlenerek yemlik ve beslenme yönetiminde işlerin doğru
gidip gitmediği kontrol edilmelidir” diyerek
sunumuna son verdi.
Bypass yağların bilinçli kullanımı
neden önemli?
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü,
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet
Türkmen, “Süt İneklerinde Erken Dönem
Bypass Yağ Kullanımı” başlık sunumunda, bypass yağların birim fiyatı en pahalı
hammaddelerin başında geldiğini ve bu
nedenle de hayvan besleme ekonomisi
bakımından kullanımına dikkat edilmesi
gerektiğini vurgulayarak başladı. Rastgele
kullanımların, istenilen yararı sağlamaktan
uzaklaştırmasının yanı sıra rasyon maliyetlerini gereksiz bir şekilde yükselttiğinin de
altını çizdi. Türkmen, sunumunda ayrıca,
bypass yağlar hakkında çeşitli araştırmacıların çalışmalarını aktardı ve erken
laktasyon dönemindeki yüksek verimli
inek rasyonlarına farklı miktarlarda bypass
yağ katılmasının etkilerinn araştırıldığı
kendilerine ait bir yakın zaman çalışmasını
dinleyicilere anlattı.
Gelecek nesillere bırakılacak önemli
bir miras; mandacılık
Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme
Bölümü Zootekni AbD Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mustafa Tekerli, “Türkiye’de
Manda Yetiştiriciliği ve Geleceği” hakkında yaptığı sunuma, manda sütünden
elde edilen ürünlerin ülkemizi tanıtmada ve kazanç getirmedeki öneminden
bahsederek başladı ve sözlerine “Türkiye,
hem manda varlığını hem de verimliliği
artırarak dünya pazarlarında söz sahibi olabilecek bir potansiyele sahiptir.
Türkiye’nin et üretim açığını kapatmada
fakir meraları son derece iyi bir şekilde
değerlendirebilen ve zor yetiştirme şartlarına uyan bu dayanıklı hayvanlar eşsiz bir
imkan sunmaktadır” diyerek devam etti.
Türkiye’nin tarihinde derisinden yemeni,
boynuzundan yay ve tarak yapılan, halkın
benimseyip kabul ettiği bir hayvansal üretim olan mandaların yetiştirici birlikleri
eliyle korunması gerektiğini belirten
11. Dünya Buiatri Derneği Genel Sekreteri Arcangelo GentIle 12. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü Cerrahi
AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksen Çeçen 13. Phibro Hayvan Sağlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika Teknik Müdürü DR. Erkin Erkmen
14. Selçuk Üniversiyesı Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. D. Ali Dinç
15. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ayhan Baştan
İNFOVET 86-87
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
Prof. Dr. Mustafa Tekerli, mandacılığın
gelecek nesillere bırakılacak önemli bir
miras olduğunu vurguladı.
Besicilikte karlılık ile beslenme ilişkisi
karşılaştırması
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü,
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları
AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hıdır Gençoğlu “Besi Danalarında Temel Beslenme
Kuralları” başlıklı sunumunda, sürüye yeni
dahil edilen hayvanların beslenmesi, besiye
hazırlık dönemi, besi geliştirme dönemi,
besi bitirme dönemi, besi sığırı rasyonlarında üre ve mısır silajı kullanımı hakkında
bilgiler sundu. Ayrıca, beslenme-karkas
ilişkisi, ırk, canlı ağırlık, yaş, cinsiyet, beden
yapısı, kondüsyon, hayvanın orijini ve
beslenme gibi besi performansını etkileyen
faktörleri ele aldı.
İNFOVET 88-89
Süt yağı düşüklüğü ile ilgili tartışmalar
devam ediyor
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Biricik “Süt
İneklerinde Düşük Süt Yağı Sendromu”
isimli sunumunda, süt yağı içeriği ve kompozisyonunu etkileyen önemli faktörlerden
bahsetti. Prof. Dr. Hakan Biricik, süt yağının
düşürülmesinin, üreticiler tarafından
ekonomik bir değerinin olmasının yanı sıra
laktasyondaki ineklerin sağlık ve beslenme durumları ile ilgili de önemli bilgiler
verdiğini söyledi; ilk aşamada süt verimi
normal olsa bile ilerleyen aşamalarda laminitis, abomasum deplasmanı gibi pek çok
hastalığın habercisi olabileceğini sözlerine
ekledi. Düşük lif tüketimi, rasyonun partikül büyüklüğü, lif olmayan karbonhidrat
tüketimi, rasyonlara yüksek yağ ilavesi gibi
süt yağı düşüşüne neden olan faktörlerin
ardından, süt yağı düşüklüğü üzerine teorileri dinleyicilere aktardı.
Enerji tüketiminin kontrol altına alınmasına yönelik güncel yaklaşımlar
Sempozyuma konuşmacı olarak yurtdışından katılımda bulunan üç önemli
isimden biri, Illinois Üniversitesi, Hayvan
Bilimleri Departmanı Urbana, ABD Öğretim
Üyesi Prof. Dr. James K. Drackley idi. “Kuru
Dönem ve Geçiş Dönemi Beslenmesinde
Güncel Yaklaşımlar” adlı sunumunda eskiden yapılan tek tip kuru dönem beslemesinin yerini geleneksel uygulamalardan uzak
tarzda beslemeye bıraktığını ve beslenmeye
yönelik yaklaşımların bu geleneksel methotlar çerçevesinde düşünülmemesi gerektiğini söyledi. Enerji tüketiminin kontrol
altında tutulmasının anahtar rol oynadığını
belirten Drackley, aynı zamanda geçiş
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
dönemi boyunca hayvanın sağlığının
iyileştirilmesinde de yararları olduğunu
sözlerine ekledi.
Zayıflamaya neden olan hastalıkların
erken teşhisi ciddiye alınmalı
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Bilimler Bölümü İç Hastalıkları AbD
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Kennerman,
“Kronik Zayıflayan İneklere Yaklaşım” konulu sunumunda, paratüberküloz, tüberküloz,
kronik salmonellozis, viral diyare ve kronik
zayıflama hastalığının (Chronic Wasting
Disease) etiyolojileri, patogenezleri, klinik
bulguları, tanısı ve kontrol-eradikasyonıu
hakkında bilgiler sundu. Akut ve/veya kronik
seyirli olabilen ve çoğunlukla malnutrisyon
ile birlikte seyreden bu hastalıkların sığırlarda çoğunlukla akut seyirli zayıflamaya neden
olduğunu belirten Kennerman, kronik seyirli
hastalıkların da öneminden bahsetti.
İNFOVET 90-91
İşletmelerin korkulu rüyası;
clostridium enfeksiyonları
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Bilimleri Bölümü, İç Hastalıkları
AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Batmaz,
“Besi ve Süt Sığırlarında Clostridial Enfeksiyonlar ve Botulismus” konulu sunumuna,
clostridial etkenlerin tüm hayvanlarda
olduğu gibi sığırlarda da başlıca enfekiyon
kaynağı olduğunu belirterek başladı. Salgıladıkları toksinlerle kan ve dokulara yayılan
ve hastalık oluşturan bu etkenlerin neden
olduğu hastalıklar üzerinde teker teker
duran Batmaz, clostridial enfeksiyonlardan
korunmak için alınması gereken önlemleri
detaylı bir şekilde ele aldı.
Biyogüvenlik sürdürülebilir sürü
sağlığının olmazsa olmazıdır
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Bilimleri Bölümü İç Hastalıkları Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezgin
Şentürk, “Besi ve Süt Sığırı İşletmelerinde Salgın Hastalıkların Yönetimi” adlı
sunumu boyunca ağırlıklı olarak biyogüvenlik konusu üzerinde durdu. Son yıllarda
Türkiye’de hayvancılık sektörünün geldiği
noktaya baktığımızda sektörün yaşadığı
hızlı büyüme karşısında gerek mevcut
işletmelerin gerekse hayvan sevk-idaresi,
personel yönetimi ve kalifiye işletme
personellerin bazı hatalara düştüklerini
belirten Sezgin Şentürk, ülkemizin bulaşıcı
enfektif hastalıklar konusunda dezavantajlı coğrafik bir konuma sahip olduğunu
sözlerine ekledi. Bu nedenle sunumunda,
“enfektif hastalık riskini azaltmak için
temek yaklaşımlar” ve “enfeksiyöz hastalıklara zemin hazırlayan önemli faktörleri”
sunan Prof. Dr. Sezgin Şentürk, ülkemizde
rutinde kullanılan bazı önemli aşıları dinleyiciler ile paylaştı.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
Karlılığın ana unsurlarından bir tanesi
fertilite yönetimidir
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Bilimleri Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gümen,
“Yüksek Süt Verimli İneklerde Reprodüktif Yönetim” adlı sunumunda yüksek
süt verimli ineklerde doğum öncesi kuru
dönemden başlayan ve özellikle doğum
sonrası dönemde devam eden süreçte
yeterli ve dengeli beslenmeleri ve metabolik profillerinin düzenli takip edilmesinin,
bu hayvanların gebe kalmaları için gerekli
reprodüktif yaklaşımlar olduğunu özetledi.
Gebe kalmadığı tespit edilen ineklerin en
kısa sürede tekrar tohumlanmasının fertilite yönetimi açısından önemli olduğunu
belirten Gümen, işletmelerde kızgınlık
takibinin artırılmasının ve kızgınlığı tespit
edilen ineklerin doğru zamanda yapılan
tohumlamalar ile gebe bırakılmasının en et-
İNFOVET 92-93
kili ve en ucuz yöntemlerden biri olduğunu
söyledi; kızgınlık takibinin iyi yapılmadığı
işletmelerde doğum sonrası ilk tohumlama
zamanının gecikmesi, tohumlanmamış inek
sayısının artması gibi sebeplerden dolayı
senkronizasyon protokollerinin kullanılmasının kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi.
gerektiğini belirtti. Nörolojik muayenenin
önerilen mantıksal sırasında da bahseden
Gentile, mental duruş ve davranışın değerlendirilmesinin ardından, duruş, hareket,
postural reaksiyonlar, spinal refleksler ve
yüzeysel duyarlılığında değerlendirilmesi
gerektiğini belirtti.
Nörolojik muayene, klinik muayenenin
ayrılmaz bir parçasıdır
Sempozyuma konuşmacı olarak
yurtdışından katılımda bulunan diğer
önemli isim Dünya Buiatri Derneği Genel
Sekreteri ve Bologna Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Görevlisi Arcangelo
Gentile idi. “Buzağı Nörolojisi” üzerinde bir sunum yapan Gentile, nörolojik
muayenenin klinik muayenenin ayrılmaz
bir parçası olduğunu, klinisyenin spesifik
nörolojik muayene öncesinde sistemli bir
şekilde genel bir muayene yapmış olması
Sineklerle mücadelede uzun süreli
stratejik plan yapmak
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Öncesi Bilimler Bölümü Parazitoloji
AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın,
“Sığırlarda Sinek ve Anaplasmosis’in Kontrolü” isimli sunumunda öncelikli olarak Anaplasmosis’inin türleri ve vektörleri, inkübasyonu, gelişme dönemi, iyileşme ve taşıyıcılık
döneminden bahsetti. Tedavi ve korunma
yöntemleri içerisinde aşı uygulamalarının
önemine de değinen Aydın, anaplazma
türlerinin çeşitli artropodlarla mekanik ve
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
biyolojik yolla nakledilmesi nedeniyle hastalık etkenlerinin coğrafik dağılım ve bulaşma
yolları göz önünde bulundurularak yapılması
gerektiği söyledi ve kimyasal-mekanik-biyolojik mücadeleleri detaylı bir şekilde aktardı.
Ayak sorunları sürüden çıkarma
nedenlerinin başında geliyor
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü Cerrahi AbD
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksen Çeçen,
“Sığırlarda Ayak Hastalıklarından Korunma
ve Ayak Banyoları” isimli sunumunda ayak
hastalıklarının süt sığırlarının sağlığını,
verimliliğini ve refahını etkileyen yaygın bir
sorun olduğunu; mastitis ve reprodüktif
hastalıklarla birlikte zorunlu sürüden çıkarma nedenlerinin başında geldiğini belirtti.
Ayak ve bacak hijyen sokarlamasına göre
ayak banyolarının kullanım sıklığını anlatan
Çeçen, banyo amacıyla kullanılan solüsyonları detaylı bir şekilde ele aldı.
İNFOVET 94-95
Düveler, sütçü sürülerin genetik
geleceği ve verimliliğidir
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ayhan
Baştan “Düve Mastitisleri” hakkında yaptığı
sunuma, süt hayvancılığı yapılan işletmelerde, mastitis programlarının oluşturulmasının, karlı bir hayvancılık için zorunluluk
olduğunu belirterek başladı. Genelde, bu
tür programların inekler için geliştirildiğini
söyleyen Baştan, son zamanlarda düvelerin
gerek subklinik, gerekse doğumu izleyen
ilk 14 günde klinik mastitis prevalansındaki
artışın, meme sağlığı kontrol programlarının düveler için de oluşturulmasını zorunlu
kıldığını ekledi ve bu bağlamda, düvelerde
mastitis nedenleri, tanısı, doğum öncesi/
sonrası tedavisi, mastitislerden korunma
yolları, sineklerle mücadele, çevre düzenlenmesi, düvelerin ineklerden ayrılması,
beslenme ve aşı gibi temel konulara değindi.
SERBEST BİLDİRİLER VE
WORKSHOPLAR BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ
Daha önce yapılan üç sempozyumda
yalnız çağrılı tebliğ ve workshoplara yer
verilirken, bu yıl akademisyenlerimizin
gösterdikleri ilgiyi de dikkate alarak serbest bildiriler de sempozyuma dahil edildi.
Sahanın bütün gereksinimleri göz önünde
bulundurularak, çağrılı bildiri olarak besin
sığırlarını da kapsayacak şekilde besleme,
melezleme, ekonomik değerlendirme,
üreme, meme ve ayak sağlığı gibi hastalıklara yer verildi. Yurtdışı konuşmacılarıyla birlikte ülkemizden de beş farklı
üniversiteden dördü eş zamanlı olmak
üzere toplam 25 çağrılı tebliğ sunuldu. Eş
zamanlı tebliğlerle birlikte 3 adet workshop organize edildi. Ayrıca iki salonda
sekiz adet serbest bildiri ve 25 adet poster
bildirisi yer aldı. Bunlar ek olarak kongre
sponsorlarının düzenlediği iki farklı uydu
sempozyumu gerçekleştirildi.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
Elanco Hayvan Sağlığı’ndan
Kexxtone® tecrübeleri
Elanco Hayvan Sağlığı, Ağustos 2014’de ilk tanıtımını yaptığı Kexxtone® ürünü ile birlikte
ikinci kez 4. Sürü Sağlığı &Yönetimi Sempozyumu’nda “Platin Sponsor” olarak yer aldı.
Grafik 1. ketozisin oluşumlarında anahtar rol
oynadığı diğer hastalıkların maliyete etki yüzdeleri
Raboisson ve Ark. 2015
Subklinik
endometritis
%1
KETOZİS, TÜRKİYE’DE DE
TÜM DÜNYADA OLDUĞU GİBİ
ÇOK YAYGIN ORANLARDA
GÖZLEMLENMEKTEDİR (-%30)
Prulent vaginal akıntı %1
Sürüden
çıkarma %30
Buzağılama aralığı %9
%29.9
Somatik hücre miktarı %1
Klinik mastitis %9
%70.1
Topallık %10
Klinik ketozis %3
Süt üretimi
%11
Sağa
abamasumu
dep. %1
Retensiyo plesenta %2
Sola abamasumu dep. %1
Elanco Hayvan Sağlığı,
Türkiye’nin alanında en büyük organizasyonlarından biri olan 4. Sürü Sağlığı &Yönetimi
Sempozyumu’na “Platin Sponsor” olarak destek vermesinin yanı sıra, gerçekleştirdiği uydu
sempozyumunda Fransa Toulouse Veteriner
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didier
Raboisson’nun sunduğu “Ketozis, Takibi,
Epidemiyolojisi ve İşletmelere Olan Yüksek
Maliyeti” ile Ruminant Teknik Müdürü Ozan
Bilgen’nin sunduğu “Kexxtone® Avrupa ve
Türkiye Tecrübeleri” sunuları ile de tüm sektör ortaklarına değer katmayı sürdürdü.
Doç. Dr. Didier Raboisson 2015 yılında
tamamlanan ve ketozisin işletmeler üzerindeki ekonomik olumsuz etkilerini anlattığı
İNFOVET 96-97
Metritis %5
sunusunda bir ketozis vakasının hayvan
başı bir işletmeye maliyetinin 257 Euro
(=750 TL) olduğunu belirtti. Bu maliyetin
oluşmasında ketozisin diğer metabolik hastalıklarda anahtar rolü olmasının da büyük
etkisinin olduğunu açıkladı (bkz. Grafik 1).
Özellikle gizli seyreden ketozis vakalarının
mutlaka sürü prevalansı ölçülerek düzenli
olarak takip edilmesini (her 3 haftada bir
kez doğum sonrası 3.-21. günlerindeki
ineklerden kan yada süt (Keto-Test®) ile
ölçüm yapılarak) önerdi. Bunun işletmelerdeki rutin bir protokol olmasının kesinlikle
gerekli olduğundan bahsetti.
Doç Dr. Didier Robaisson’un sunumunun ardından Elanco Ruminant Teknik
1. ve 35. sağmal gün aralığında 2708 inek
Türkiye Ketozis Sürü Prevalansı
Çalışması (2014)
(Tüm bilimsel sonuçların referansları
isteğe bağlı olarak temin edilebilir.)
Müdürü Ozan Bilgen de Türkiye’deki ketozis prevalansı, ketozisin diğer metabolik
hastalıklar ile ilişkisi ve Kexxtone®’un
Avrupa ve Türkiye’deki kullanıcılarının görüşlerini içeren bir sunuyu da katılımcılar
ile paylaştı. Bu sunuda özellikle ketozisin
Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi
çok yaygın (~%30) bir hastalık olduğu,
önlenmediğinde diğer metabolik hastalıkların oluşumunda anahtar rolünde olduğu
ve sonuçları klinik deneyler ile kanıtlanmış
Kexxtone®’un bu hastalığın önlenmesinde
en etkili (ketozis oranında %74 azalma)
eşsiz çözüm önerisi olduğundan bahsetti
ve Kexxtone® Avrupa ve Türkiye kullanıcılarının tecrübelerine değindi.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
8
serbest
bildiri
sempozyumda, desteklerini
esirgemeyen sponsor
firmalar ve tanıtıma yardımcı
olan tüm sektörel basın
mensupları katılımcıların
takdirini kazandı.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
24
poster
bildiri
Sayısız çağrılı tebliğ,
workshop, serbest bildiri ve
poster bildirisine ek olarak
sponsorların düzenlediği
uydu sempozyumları da
ilgiyle karşılandı.
BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu
25
çağrılı
tebliğ
Sektörün sürü sağlığına
yönelik gelişimi ve veteriner
hekimlerin bu alana
yoğun ilgisi sempozyumun
önümüzdeki yıllarda da
devamı için teşvik edici.
ADVERTORIAL ELANCO HAYVAN SAĞLIĞI
Sürdürülebilir hayvancılık
için inovasyon
Hayvancılık artık bir yol ayrımındadır. Her ne kadar hayvanların
evcilleştirilmesi insanlığın ve uygarlığın gelişiminde lokomotif rolü
oynamışsa da, günümüzde kimileri, hayvansal üretimdeki negatif algıyı
göz önünde bulundurarak et tüketimine karşı çıkmaktadır.
Her şeyin başında beslenme yer
almaktadır. Bütün proteinler aynı değildir.
Süt, yumurta ve et gibi hayvansal proteinler yüksek kaliteli ve konsantredir; hızla ve
kolayca sindirilebilir. Dolayısıyla, beslenmede bunların yerine başka besinlerin
konması göründüğü kadar kolay değildir.
Hayvansal protein çocukların zihinsel
gelişiminde esastır.i Yaşlılarda, gebe ve
emziren kadınlarda beslenme kalitesini
artırır. Yani ekonomik hayvansal protein,
sürdürülebilir bir geleceğin sağlanmasında
önemli bir yer tutmaktadır.
İnsan gıdası olarak kullanılabilecek
tahılların et üretiminde kullanıldığı iddia
edilmektedir. Oysa ki, bu bitkisel ürünlerin
hayvansal gıdalar yoluyla yüksek değerli
protein kaynağı olarak insanlara ulaştığı ve
hayvanların insan gıdası ve yakıt üretiminin
yan ürünlerini ve atıkları tükettiği unutulmamalıdır. Ayrıca, hayvanlar diğer yüksek
kaliteli proteinlerin üretiminde kullanılamayacak ya da kullanılmaları zor arazileri
(örneğin otlaklar) kullanmaktadır. Otlaklar
karbon emisyonlarını azaltmada önemli role
sahiptir. Nitekim, hayvansal üretim sürdürülebilir biyoekonomide ve iklim değişikliğiyle
mücadelede kilit bir rol oynamaktadır.ii
O halde hayvansal proteine ihtiyacımız
var. Peki daha fazlasına
ihtiyacımız var mı? Bazı
Ekonomik hayvansal
protein, sürdürülebilir
gelişmiş ülkelerde et tübir geleceğin
ketiminin dengelenmesi
sağlanmasında önemli
gerektiği kuşku götürbir yer tutmaktadır.
Çocukların beslenme düzeni et veya
sütle desteklendiğinde öğrenme becerileri
artar ve sınav sonuçları gelişir
Dönem Sonu Notlarda Artış
50
40
%+45
30
%+28
20
10
0
%-7
-10
Et
Süt
Enerji
Kaynak: Neumann, C.G. et al. “Meat Supplementation Improves Growth, Cognitive and Behavioral
Outcomes in Kenyan Children.” Journal of Nutrition, 2007. UN Standing Comminittee on Nutrition, 2009.
İNFOVET 104-105
%-10
Kontrol
mez bir gerçektir. Burada konu, etin sağlıklı
beslenmenin bir parçası olarak kullanılmasıdır. Roma Beslenme Deklarasyonu’nda,
hayvansal ürünlerin ihtiyaca göre üretilmesinin desteklenmesi gerektiği bildirilmektedir.iii Bu doğrultuda, gelir seviyesi artan orta
sınıfın et tüketimini düşük tutmasının önerilmesi, bu kişilerin gelişimin itici gücünden
mahrum edilmesi anlamına gelmektedir.
Doğru bir dengeye ulaşılabilmesinde eğitim
önem taşımaktadır.
Küresel düzeyde et, süt ve yumurta üretimi muhtemelen 2050 yılında %70 artmış
olacaktır.iv Peki o halde hayvancılığın olumsuz dışsal etkileriyle nasıl başa çıkacağız?
Bu konunun merkezinde gıda atıklarının
azaltılması yer almaktadır. Hayvansal ürün-
BELLİ AŞAMALARDA BESİNLERİN TÜKETİM VE KAYIP ORANLARI
aşama
TÜR
Kökler ve
yumrular
tahıllar
Yağlı
bitkileri ve
fasulyeler
Meyve ve
sebzeler
Et
Balık
%79 %21
%65 %35
Süt ürünleri
başlangıç miktarı
İnsanların tüketimine yönelik
besinlerin miktarı
Ziraat
Hasat, balıkçılık ve hayvan
yetiştirme sırasındaki kayıplar
Hasat sonrası dönem
Depolama ve transport süresince
meydana gelen kayıplar
Üretim
Örn.; kesim, konserve üretimi veya peynir
üretimi sırasında meydana gelen kayıp
dağıtım
Marketlerde ve perakendede
meydana gelen kayıplar
Tüketim
Ev ve restoran
atıkları
sonuç
%72
tüketilen
ler, balık dışında tedarik zinciri boyunca en
az atık oluşturan gıda kategorileridir;v ama
yine de iyileştirmeler yapılabilir.
Efektif kaynak kullanımı ve çiftçi faktörü
Entansif tarım sıklıkla tartışmaların odak
noktasını oluşturmaktadır. Oysa ki, verimlilik, kaynak kullanımı ve iklim değişikliği
sorunlarının yönetiminde kritik önem
taşımaktadır.vi Organik gıdalar, piyasadaki
gıdaların büyümekte olan bir kısmını oluşturmaktadır; ancak artan ihtiyacı karşılamakta yetersizdir. Organik süt, broyler ve
yumurta sistemlerinde ürün birimi başına
arazi kullanımı konvansiyonel sistemlerdekinden sırasıyla %49, %130 ve %89 daha
yüksektir.vii Öte yandan, hayvan sağlığı ve
refahının iyileştirilmesi ve sürdürülmesi
çok önemlidir. Bu durum, her boyuttaki
çiftlik operasyonları ve tüm farklı üretim
sistemleri için geçerlidir.
Bulmacanın en son parçası, tarımda
adil fiyat uygulamasıdır. Çiftçiliği çekici
hale getirmemiz ve yerel toplumları canlı
tutmamız, tarımın geleceği için hayati önem
taşımaktadır. Bunun için çiftçilerin kâr
sağlaması gereklidir. İnovasyon ve teknoloji
çiftçilerin marjlarını artırmalarına yardımcı
%28
kayıp
%53 %47
tüketilen kayıp
%77 %23
tüketilen kayıp
%56
tüketilen
%44
olabilir. İnovasyon, daha az girdiyi (antibiyotikler, pestisitler) daha hedefe yönelik
ve daha ölçülü şekilde kullanarak çevrenin
bilinçli kullanılmasına katkıda bulunabilir.
Ayrıca, metan gibi emisyonların azaltılmasına da yardımcı olabilir.
Kolaylaştırıcı teknolojiler
ve uzun vadeli yaklaşımlar
İklim odaklı, sürdürülebilir ve rekabetçi
bir hayvancılık sektörüne katkıda bulunulabilmesi için, inovasyonun ve araştırmaların
uygulamaya geçirilmesi de dikkate alınarak
kolaylaştırıcı teknolojilerin ve uzun vadeli
bir yaklaşımın uygulanması gereklidir. Şubat
2016’da Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Tarım Araştırma ve İnovasyon
Konferansı’nda Komisyon Üyesi Phil Hogan
şunları söylemiştir: “hammadde fiyatları,
gıda üretiminin yarını ve iklim değişikliği ile
ilgili kaygılar, tarımda araştırma ve inovasyona yatırım yapılmasının ne kadar hayati bir
önem taşıdığının altını çizmektedir. Sektörün
daha akıllı, daha yalın ve daha temiz olması
gerekmektedir”. Bunun hayvancılık için de
geçerli olduğu ortadadır. İnovasyon, yarar
sağladığı durumlarda bile kimi zaman tüketiciler tarafından tam bir kabul görmemektedir.
kayıp
tüketilen kayıp tüketilen kayıp
%84
tüketilen
%16
kayıp
Bu sorunların yönetiminde paydaşların fikir
birliği ile birlikte çalışması, hayvan sağlığı,
refahı, gıda güvenliği, çevrenin korunması ve
tabii ki verimlilik açısından bilimsel çevreler
tarafından kabul gören teknolojilerin uygulanması konusunda yol haritalarına ihtiyacımız
olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Kaynaklarımızı korumanın anahtarı, hayvancılığı
daha sürdürülebilir kılmak için uygulanacak
bir sistem yaklaşımıdır: çevreye uyumlu,
sosyal sorumluluk sahibi ve ekonomik açıdan
uygulanabilir bir sistem. 
KAYNAKLAR
i.Whaley S. et al. 2003. The impact of Dietary Intervention on the Cognitive Development of Kenyan School
Children. J. Nutr. 133: 3965-3971
ii. Gerber, P.J., et al. 2013. Tackling climate change
through livestock – A global assessment of emissions and
mitigation opportunities. Food and Agriculture Organization of the United Nations (FAO), Rome.
iii. Agriculture Organization of the United Nations
(FAO), World Health Organization (WHO), Rome, 13-21
November 2014
iv. Gerber et al. 2013 ibid
v. Infographic developed by Popular Science: http://
www.popsci.com/article/science/how-world-wastes-foodinfographic. Data used to develop this graphic come from
the U.N. Food and Agriculture Organization (FAO) report
2011 “Global losses and food waste”
vi. Gerber et al. 2013 ibid
vii. Wagenberg et al. 2016. Lessons learned from
comparing conventional and organic livestock husbandry
for a sustainable production. Unpublished manuscript.
Wageningen University, The Netherlands
advertorıal alltech
Besi bitirme rasyonlarına ilave
edilen Yea-Sacc’ın faydaları
Rasyona Yea-Sacc ilavesi, rumen duvarının daha sağlıklı olmasına,
besin maddelerinin daha kolay emilmesine ve böylece daha
ekonomik bir besi sistemi oluşturulmasına yardımcı olur.
Yazar: Alltech Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal Yayın: IrIsh Farmers
Alltech İngiltere ve Dunbia kırmızı et
entegrasyonunun birlikte gerçekleştirdiği
bir denemede besi bitirme rasyonlarına
Yea-Sacc ilave edilmesinin faydaları ortaya
konmuştur. Bu denemede, canlı maya
içeren rasyonu tüketen bir hayvanın besi
süresinin, canlı maya içermeyen bir rasyon
tüketen hayvana göre 3 gün daha erken
sona erdiği gösterilmiştir. Söz konusu
deneme, Malton, Leicester’da (İngiltere)
bulunan Max ve Fran Hobil besi ünitesinde
yapılmıştır. Hobil ailesi yılda 2.500 büyük
mağaza ile anlaşmaktadır ve bu deneme
başladığında sistemlerinde büyük değişimin olmayacağını düşünüyorlardı. Ancak
denemenin sonuçları üreticileri de oldukça
etkilemiştir. Çiftlik sahibi “Deneme yaptık
ve Yea-Sacc’ın faydalarını gördük. Tüm besi
sonu hayvanlarımızda kullanmaya devam
ettik” şeklinde yorum yapmıştır. Denemede iki hayvan grubu oluşturulmuştur.
40 hayvandan oluşan ilk gruba ot silajı ve
konsantre yemden oluşan kontrol rasyonu
ve 40 hayvanlık ikinci gruba aynı rasyon ve
ilave olarak da Yea-Sacc verilmiştir. Ürün,
yemliğe konulan yemin üzerine dökülerek
hayvanlara verilmiştir.
Çiftlik denemesi sonuçları
Denemenin sonunda, hayvanların canlı
ağırlık artışı ve deneme grubundaki besi
sonu hayvanların besi süresinin 3 gün erken
bitmesine dayanılarak yapılan hesaplamada, Yea-Sacc verilen sığırların hayvan
başına ortalama 42 Euro ekstra kazanç
sağladığı bulunmuştur. Böylece üretici, her
yıl daha fazla sayıda hayvanını besi sonuna
ulaştırarak yeni gelecek hayvanlara daha
hızlı bir şekilde yer açılmasını sağlamıştır.
Çiftlik sahibi, hayvanlarında daha az sayıda
ayak sorunu yaşandığını, tüylerinin daha
İNFOVET 106-107
parlak ve sağlıklı gözüktüğünü belirterek;
“Ayak sağlığı bakımından da devamlı fayda
sağlayan bir ürün. Bu ürünü kullanmayan
gruptaki hayvanlarımıza baktığımızda,
önceden hayvanlarımızdaki ayak sağlığı
sorunlarını fark etmediğimizi de anladık”
yorumunu yapmıştır.
Sağlıklı rumen ve rumen etkinliği
Alltech İrlanda’da Teknik Satış Müdürü olarak görev yapan Kevin Tuck, canlı
mayanın rumen etkinliğini artırmak yoluyla
ağırlık artışına yardımcı olduğunu belirtmiştir. Yea-Sacc tüketen ve tüketmeyen
hayvanların rumenlerine ait fotoğraflar
incelendiğinde de canlı maya tüketen hayvanların besin madde alımının daha etkili
olabileceği açıkça görülmektedir.
Eğer rumen sağlıklı olmazsa rumen duvarı
da olumsuz etkilenecek, besin maddelerini
etkili bir şekilde absorbe edemeyecektir. Böylece hayvan da rasyonla birlikte aldığı enerjiyi
rumen duvarının tamirine harcayacaktır.
Maliyetleri kontrol altında tutmak
Alltech İrlanda’dan Kevin Tuck bu
konuyla ilgili olarak, artan talep ve maliyetler nedeniyle hammaddelerin giderek
daha değerli hale geldiğini, bu nedenle tüm
rasyon girdilerinin hayvanlar tarafından
en etkili şekilde kullanılması gerektiğini
belirtmiştir. Yea-Sacc ile daha önce yapılan
bir çok çiftlik ve üniversite denemelerinin
de gösterdiği üzere, bu ürün rumenin yemi
daha etkili sindirmesini sağlamaktadır.
Yem tüketiminde önemli bir artış olmamasına rağmen hesaplanan ilave 42 Euro’luk
kazanç, net kazançtır;
Yea-Sacc, ekonomik
yani “aynı miktarda
bir besi sistemi
yemle daha fazla kazanç
oluşturulmasına
elde edilmiştir.” Kevin
yardımcı olur.
resim - Kontrol: Kontrol rasyonunu tüketen
grupta yer alan bir sığıra ait rumen resmi (rumen
çıkıntıları yeterli sayıda ve düzgün şekilli değildir)
Resim - Deneme: Yea-Sacc ilave edilmiş deneme
rasyonunu tüketen grupta yer alan bir sığıra ait rumen resmi
(rumen çıkıntıları çok sayıda ve düzgün şekillidir)
Tuck’ın bu deneme ile ilgili yaptığı yoruma
göre, Yea-Sacc rumenin içerisinde daha
stabil bir ortam oluşmasını sağlamaktadır
böylece rumen içerisindeki mikroorganizmalar tüm rasyonu daha etkili biçimde sindirebilmektedir ve daha fazla besin madde
emilimi sağlanmaktadır. Bu durum, günlük
canlı ağırlıklarda artış ve gübre ile atılan
yemde azalma şeklinde gözlenmiştir.
Yukarıdaki fotoğraflardan da görülebileceği üzere rumen duvarının daha sağlıklı
olması besin maddelerinin daha kolay emilmesine ve böylece daha ekonomik bir besi
sistemi oluşturulmasına yardımcı olur. 
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Bu inceleme yazısı iki
bölümden oluşmaktadır.
Çalışmanın devamına
Temmuz sayımızdan
ulaşabilirsiniz.
Gelişmekte
olan ülkelerde
kanatlı sağlığı ve
hastalıklarının
kontrolü-1
Bu incelemede küçük ve orta ölçekli ticari kanatlı
faaliyetler için kanatlı sağlığının en iyi hale getirilmesi
ve infeksiyöz ajanların yol açtığı hastalıkların
kontrol altına alınması üzerinde durulmaktadır.
Yazar: Trevor J. Bagust Melbourne Üniversitesi,
Veterinerlik Fakültesi, Kanatlı Tıbbı Bölümü, Avustralya
İNFOVET 108-109
Son elli yılda, dünyada kanatlı
sektöründe, modern kanatlı sürülerinin verimliliğinde, hem et hem de yumurta üretimi
bakımından ciddi artışlar elde edilmiştir.
Bütün önemli kanatlı yönetim faaliyetlerinde,
barınma, beslenme ve rasyon formülasyonlarında kaydedilen ilerlemeler, kanatlı genetiği
alanındaki bilgi birikiminin ticari yetiştirme
programlarına uygulanması ve kanatlı hastalıklarının daha iyi teşhis ve kontrol edilmesi
sonucunda sinerji etkisi oluşmuştur. Bu temel
unsurlar arasında en az öngörülebilir olanı
kanatlı sağlığı ve hastalıkları olabilir.
Beslenme ve metabolik kaynaklı kanatlı
hastalıkları da söz konusu olabilmekle
birlikte, bu incelemede ticari faaliyetlerin
karlılığı üzerinde zararlı ve (kimi zaman
anında) olumsuz etkiler gösterebilen
infeksiyöz ajanların yol açtığı hastalıkların
kontrol altına alınması üzerinde durulmaktadır. Burada ele alınan ülkelerden çoğunda
yoğun bir kanatlı sektörünün gelişimi,
www.gunesliasi.com.tr
Tablo 1. Başlıca kanatlı patojenlerinin daha yüksek virülanslı suşlarının bölgesel dağılımı
Patojen
Afrika
Asya
Güneydoğu
Asya
Avustralasya
Avrupa
Yakın
Doğu
Amerika
Kıtası
Kuzey
Güney
Kanatlı lökozu virüsü (ALV)-J
+
+
+
-
-
+
-
+
Kuş gribi (HPAI) (yüksek patojenisite)
+
+
+
-
-/+
+
-
+
İnfeksiyoz Bursal hastalığı virüsü (IBDV)
çok virülan suşlar
varyant suşlar
+
+
+
-
+
+
-
+
+
+
+
-
-
+
+
+
Newcastle hastalığı virüsü (NDV) yüksek virülans
+
+
+
-
+
+
-
+
Ornithobacterium rhinotracheale (ORT)
+?
+
+
-
+
+
+
+
Salmonella enteriditis PT4
+?
+
+
-
+
+
-?
+
Hindi Rinotrakeit (TRT) virüsü
+
+
+
-
+
+
+
+
Kaynak: Bagust, Avian Health Online™.
küçük ve orta ölçekli ticari kanatlı faaliyetlerinin büyümesine bağlıdır. Bu nedenle,
bu incelemede öncelikli olarak bu ölçekteki faaliyetler için kanatlı sağlığının en iyi
hale getirilmesi üzerinde durulmaktadır.
Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin
birçoğunda küçük ölçekli, köy bazındaki
üretim birimlerinin öneminden ötürü,
kanatlı sağlığı ile ilgili olarak bu sürülere yönelik ve bu sürülerden elde edilen sonuçlar
da incelemeye dahil edilmiştir.
Kanatlı hastalıkları : patojenler ve
üretim sistemlerine maliyetleri
Patojenler hastalığa neden olan mikroorganizmalar olup, çeşitli bakterileri, virüsleri
ve protozoaları içerir. Spesifik patojen,
duyarlı bir konak tavuğa saflaştırılmış
kültür aşılandığında belirli bir hastalığa yol
açabilen mikroptur. Örneğin, kanatlı sağlığı
üzerinde yapılan araştırmalar, sahada İnfeksiyöz Laringotrakeit (ILT) olarak bilinen
kanatlı solunum hastalığının tek nedeninin ILT virüsü olduğunu; Subakut Tavuk
Kolerası olarak bilinen bir başka solunum
hastalığına yol açan spesifik nedenin ise
Pasteurella multocida bakterisi olduğunu
göstermektedir. “Kanatlı hastalıklarının
göreceli önemi ülkeler ve coğrafi bölgeler
arasında farklılık gösterebilmekle birlikte,
sadece dünyanın belirli bölgelerine özgü
olan çok az sayıda önemli hastalık mevcuttur” (Biggs). Ancak, global düzeyde artık
bölgeler arasındaki dağılımda belirgin farklılıklar söz konusudur, zira tavuklarda bazı
başlıca spesifik patojenlerde genetik farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu durum, kanatlı
ürünlerinin uluslararası hareketi vasıtasıyla
virülan suşların yayılmasını önleme çabaları
açısından önem arz etmektedir. Tablo 1’de
bazı önemli patojenlerin farklı biyotiplerinin bölgesel dağılımı gösterilmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin kanatlı sektörleri
ihracat piyasalarına girdikçe, daha yüksek
virülanslı patojen suşlarının dağılımındaki
bölgeler arası farklılık giderek daha önemli
bir hale gelecektir.
Gelecekteki kanatlı patojenleri
Gelişmekte olan patojenler, tanınması zaman içerisinde gerçekleşecek olan
patojenlerdir. Bu patojenler, mutasyon, rekombinasyon veya aşılarla (örneğin Marek
hastalığı virüsü) veya kullanılan ilaçlarla
(örneğin koksidiyostatlar) birlikte evrilme
gibi çeşitli genetik mekanizmalar vasıtasıyla ortaya çıkarlar. Önümüzdeki 10 ila 20
yıllık dönemde birçok
yeni kanatlı patojeninin
Önümüzdeki 10 ila 20
yıllık dönemde birçok
ortaya çıkması kuvvetle
yeni patojeninin ortaya
muhtemeldir. En olası
çıkması kuvvetle
adaylar, kanatlı ribomuhtemeldir.
nükleik asit (RNA) virüslerinin patojenik
varyantları, özellikle de İnfeksiyöz Bronşit,
Newcastle hastalığı, İnfeksiyöz Bursal
hastalığı ve Kuş gribine neden olanlar ve
kanatlı DNA (herpes-) virüsünün yol açtığı
ve dünya genelinde yoğun kanatlı sektörlerinde kontrol altına alınması en zor
hastalık olduğu tartışılan Marek hastalığının hipervirülan bir formudur.
Gelişmiş kanatlı sektörleri, bilinen infeksiyöz hastalıkların istilasını önlemek veya
en aza indirmek amacıyla tasarlanmış olan
yerinde biyogüvenlik programlarıyla karakterizedir. Bu programlar, kanatlılarının
sağlığı için yakın veteriner ve laboratuvar
gözetim çalışmalarıyla desteklenmektedir.
Dolayısıyla yeni ortaya çıkan bir hastalık
gelişmiş bir kanatlı sektöründe büyük
olasılıkla çabucak fark edilecektir. Ancak,
kanatlı üretim merkezlerinde hala yeterli
biyogüvenlik programlarının ve laboratuvar destekli, yetkin veteriner hizmetlerine
erişim imkânının bulunmadığı ülkelerde,
problemi tespit etmek, kontrol altına almak
ve çözmek için gerekli süre ve ekonomik
sonuçlar çok daha geniş çaplı olmaktadır.
Buradaki tehlike, bir ülkenin kanatlı popülasyonlarında bir veya daha fazla gelişmekte
olan patojenin tespit edilmesi ve ardından
endemik enfeksiyon olarak tehdit oluşturmaya devam etmesidir .
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
dildiğini göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde kanatlı hastalıklarının ekonomik sonuçları hakkında
yeterli bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
bu sektörler için gelecekteki zorluklardan
biri bu tür analizleri yapmak için gerekli
sağlık altyapısının organize edilmesi olacaktır. Bir başka zorluk ise, ekonomik zarar
göstergesi olarak bariz mortalite oranlarını
kullanmak yerine, sağlık bakımından ideal
olmayan üretimden kaynaklanan yüksek verimlilik kayıplarını hesaba katan ve önleyen
yöntemlere geçiş yapmak olacaktır.
Dolayısıyla, sürdürülebilir bir kanatlı sektörü geliştirmenin peşinde olan ülkeler için
hastalığa bağlı zararların ana nedenlerini
tespit etmeye yönelik altyapı kapasitesinin
gerekliliği ispatlanmış olacaktır.
Ele alınan ülkelerden çoğunda
yoğun bir kanatlı sektörünün
gelişimi, küçük ve orta
ölçekli kanatlı faaliyetlerinin
büyümesine bağlıdır.
Bir ülkenin kanatlı sektöründe
hastalıkların maliyetleri
Biggs, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki
rakamlardan yola çıkarak, hastalığın toplam
ekonomik maliyetlerinin (aşılar ve cezalar
dahil) brüt üretim değerinin (GVP) yaklaşık
yüzde 20’si ve mortaliteden doğan zararların maliyetinin yaklaşık üç katı olduğunu
bildirmiştir. ABD’de Georgia Üniversitesi
tarafından 2007 yılında yapılan benzer
bir çalışmada, 2005 yılında ABD kanatlı
sektörünün brüt üretim değerinin 28,2
milyar USD olduğu, hastalık zararlarının
ise bu rakamın yüzde 8.2’sine tekabül ettiği
hesaplanmıştır. Her iki çalışma da, mortaliteye bağlı her 1000 dolarlık zarara karşılık,
bir başka yerde hastalık sonucu verimliliğin
düşmesine bağlı olarak 2000 dolar kaybe-
İNFOVET 110-111
Gelişmekte olan
ülkeler ihracat
piyasalarına girdikçe,
daha yüksek virülanslı
patojen suşlarının
dağılımındaki bölgeler
arası farklılık giderek
daha önemli bir hale
gelecektir.
Kanatlı patojenleri ve kanatlı
üretim tesisleri arasındaki
başlıca bulaşma yolları
Tablo 2’de dünya genelinde görülen
başlıca 25 enfeksiyöz kanatlı hastalığı sıralanmıştır. Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatının
listelerine göre, bu hastalıklar ticari kanatlı
üretimi üzerindeki ekonomik etkileri ve
ticareti olumsuz etkileme potansiyelleri
nedeniyle dünya genelindeki en kaygı verici
hastalıklar olarak kabul edilmektedir.
Çiftliklere kazara girme riski en yüksek
olan hastalıklar » işaretiyle belirtilmiştir. Bu patojenler, yapıları gereği yüksek
derecede bulaşıcı olma özelliklerine sahip
olup, ortam sıcaklığı ve güneş ışığına bağlı
inaktivasyona (infektifliği kaybetme) karşı
dirençleri gelişmiştir. Dolayısıyla, kanatlı
tesislerinde bu tür patojenler daha sık
görülme eğilimindedir. Tablo 2’de önemli
patojenlerin her birinin başlıca bulaşma
yolları özetlenmiştir. Herhangi bir patojenin yayılma yollarını bilmek, bu patojenin
yayılmasını ve üretim tesisinde hastalığın
ortaya çıkmasını önleyecek bir eylem planının geliştirilmesi için esas niteliktedir.
Tablo 2’de listelenen kanatlı hastalıkları
tek bir spesifik patojenden kaynaklanması
olası hastalıklardır. Kanatlılar konusunda
yetkin veteriner hekimler ve modern bir
kanatlı sektöründe çiftçilere kanatlı sağlık
hizmeti sağlamakla görevli teknik personel, bu hastalıkları klasik veya nispeten
karmaşık olmayan formlarında tespit
edebilmeli veya en azından bunlardan
şüphelenebilmelidirler. 
www.gunesliasi.com.tr
Tablo 2. İnfeksiyöz kanatlı hastalıkları, patojenleri ve bunların üretim tesisleri arasındaki bulaşma yolları
Kanatlı hastalığı
Ajan
Sahadaki hastalıklarda ortaya çıkan başlıca belirtiler
ve lezyonlar
Başlıca
yayılma yolu
Dışkısal-oral
(ve temas)
Aerosoller
(ve temas)
Yumurtalar
+
+
Kanatlı Mikoplazmozisi
Bakteri
Solunum hastalığı, hava kesesi iltihabı
(M.gallisepticum); topallama, eklem lezyonları
(M.synoviae)
Tavuk Kolerası »
Bakteri
Akut form sepsitemi; kronik form solunum ve kafa
lezyonlarıyla ilişkilidir
Patojenisitesi yüksek
kuş gribi
Virüs #
Solunum hastalığı ve yüksek ölüm düzeyi: HPAI H5N1
beşeri ölümler
+
Enfeksiyöz Bronşit »
Virüs
Solunum ve böbrek hastalığı, yumurta üretiminde düşüş
+
Enfeksiyöz
Laringorakeit
Virüs
(Değişik şiddette) solunum hastalığı ve konjunktivit
+
Newcastle hastalığı
Virüs #
Solunum ve sinir sistemi hastalığı: insanlarda konjunktivit
+
Hindi Rinotrakeit
Virüs
Baş şişmesi, yumurta üretiminde düşüş, pnömoni
+
İnfeksiyöz Bursal
hastalığı »
Virüs
Özellikle 3-5 haftalıkken gelişim eksikliği, kanat ucu
nekrozu, inklüzyon cisimciği hepatiti gibi bağışıklık
sisteminin baskılanmasına bağlı hastalık ve kayıplar
Kanatlı Lökozu ve
Retiküloendotelyoz
Virüs
Lökozda tümörler; retiküloendotelyozde bodur
tavuklar, tümörler
Marek hastalığı »
Virüs
Bacak ve/veya kanat felci; visseral tümörler, deri,
sinirler, gözler etkilenir
Kanatlı Tifosu
Pullorum hastalığı
Bakteri
Bakteri
Sulu diyare, karaciğerde bronzlaşma.
Hasta civcivler, yetişkinlerde ovaryum hastalığı
+
+
Kanatlılarda Enteritidis
kompleksi » (hindiler)
Virüs (bakteri
ile karma)
1-4 haftalıkken mortalitede ani artış, diyare, ağırlık
kaybı ve depresyon
+
Kanatlı Adeno Gp1 »
Virüs
Broylerde inklüzyon cisimciği hepatiti
+
+
Kanatlı adeno Gp3
Virüs
Yumurta tavuklarında yumurta düşüklüğü sendromu
Ördeklerle
temas
+
Kanatlı Reovirus
Virüs
Topallama, tendosinovit
+
+
Kanatlı Parariketsiyozu
Bakteri #
Dalak, karaciğer ve hava kesesi enfeksiyonları
İnsanlarda - otopside tedbirler alınmalıdır!
+ Kontamine
toz/aerosol
+
Kampilobakter
enfeksiyonu »
Bakteri #
Tavuklarda enfeksiyonlara yol açar; bulaşmada kanatlı
eti insanlar için ciddi bir kaynaktır
+
+
Paratifoid
Salmonella »
Bakteri #
Tavuklarda ve insanlarda enterik enfeksiyonları
+
+
+ (yabani
kuşlar ve
haşereler)
+
+
+
+
+
+
+
Ticari kaygı unsuru hastalıklar listesinin sonu
Kanatlı
Ensefalomiyelit »
Virüs
Civcivlerde epidemik tremor; yumurta tavuklarında
yumurta üretiminde azalma
++
Civcivlerde Enfeksiyöz
Anemi »
Virüs
Anemi ve gelişememe; ardından CIAV ile
immünsüpresyona meyilli kompleks etiyolojili hastalıklar
++
İnfeksiyöz Koriza
Bakteri
Burun ve göz akıntısı, yüz şişmesi,
yumurta üretiminde azalma
+ (ve içme
suyuyla
yayılma)
Su Çiçeği
Virüs
Kütanöz lezyonlar (kuru) ve ıslak formlar
Sivrisinekle bulaşma
Koksidiyoz »
Eimeria
Dizanteri, yumuşak mukoid dışkı. Belirli intestinal
bölgelerde kan
» Çiftliklere kazara bulaşma riski en yüksek olan spesifik patojenler. # Zoonotik kanatlı patojeni
+
Bu organizasyon, 180 üye ülke
ve 40’dan fazla uluslararası
kuruluşun katılımıyla dünyanın
en renkli etkinliklerinden biri.
‘BİLGİ EN BÜYÜK
SİLAHIMIZ’
180 üye ülkeden delegelerin katılımı ile Paris’te gerçekleştirilen
84. OIE Yıllık Genel Kurul Toplantısı, yeni ulusal standartların
tartışılması ve hayvan sağlığı & refahı kurallarının hayata
geçirilmesi açısından görkemli bir organizasyondu.
İNFOVET 112-113
1 Ocak 2016’da 5 senelik görevine başlayan OIE 7. Genel Başkanı MonIque ElIot;
”OIE 84. Genel Kurul Toplantısı, uluslararası hayvan sağlığı ve refahı üzerinde yeni standartları
yaratmamız ve küresel boyutta hayvan ve insan sağlığını tehdit eden zoonoz hastalılara karşı
yeni bir hükümetler arası strateji politikası belirmemiz için güzel bir fırsattır.”
d
ünyanın en renkli organizasyonlarından biri
olan “84. OIE Genel Kurul Toplantısı” 180 üye
ülke ve 40’dan fazla uluslararası kuruluşun katılımıyla bu yıl 22-27 Mayıs tarihlerinde, merkezin
bulunduğu Paris’te gerçekleştirildi. Toplantıya
ülkemiz delegesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil
katılım sağladı. Hayvan sağlığı konularını takip
etmesi için Veteriner Hekim Dr. Visal Kayacık ve ticaret konularını
takip etmesi için Veteriner Hekim Ender Burçak eşlik etti. Toplantı
boyunca OIE standartlarının tartışılması yanında ülkeler arası ikili
görüşmeler ve bölgesel işbirliği toplantıları da yapılarak önümüzdeki dönem için çalışmalara yön verilmeye çalışıldı. Bu yıl genel
kurul toplantısında özellikle antimikrobiyal direnç, hayvan refahı
ve dünyada PPR hastalığının eradikasyonu konuları ön plana çıktı.
OIE Ortadoğu Bölge Temsilciliği’nin 2017 yılında yapılacak olan 14.
Bölgesel Konferansı’nın İstanbul’da yapılması önerildi.
Uluslararası OIE Delegeleri Başkanı Dr. Bothle MIchael ModIsane, tüm delegelere
ve basın mensuplarına katılımlarından dolayı teşekkür etti ve üye ülkelerin yetkili
hükümet temsilcileri, ulusal/bölgesel/uluslararası ve hükümetlerarası örgütlerin
sayısız temsilcisinin bir araya gelmesinin büyük bir şans olduğunu belirtti.
Açılış seremonisinde delegelerin ve basın
mensuplarının tamamı salondaydı
Paris’in görkemli atmosferini yansıtan The Maison de la Chimie
Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasında Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) delegelerine ilk kez
başkanlık yapan Dr. Botlhe Michael Modisane kürsüdeki yerini
aldı; tüm delegelere ve basın mensuplarına katılımlarından dolayı
teşekkür etti. OIE ülkesi üyelerden yaklaşık 800 misafirin katılım
sağladığı toplantıda, Dr. Modisane’nin ardından OIE üyesi ülkelerden sekizinin hükümet temsilcileri de birer açılış konuşması
yaptılar. Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı (WFO) Dr. Evelyn Nguleka ile Gıda ve Sağlık Güvenliği Avrupa Komisyonu Başkanı Vytenis
Andriukaitis de genel kurula hitaben konuştular.
Açılış töreni ile birlikte üye ülkelerin yetkili hükümet temsilcileri,
ulusal/bölgesel/uluslararası ve hükümetlerarası örgütlerin sayısız
temsilcisi bir araya gelme şansı yakaladı. Törenin ardından, öğleden
sonra yapılan aslan dansı performansı ile renkli anlar yaşandı.
Dünya Çiftçiler Örgütü
Başkanı (WFO) Dr.
Evelyn Nguleka
Gıda ve Sağlık Güvenliği
Avrupa Komisyonu
Başkanı VytenIs
AndrIukaItIs
OIE’NİN TEMEL KURALLARI Hayvan hastalıkları hakkında dünya ölçeğinde saydamlık sağlanması, veterinerlik
konusundaki bilimsel bilgilerin derlenmesi, analizi ve dağıtımının yapılması, hayvan hastalıklarını kontrol altında tutmak
için uluslararası dayanışmanın sağlanmasında uzmanlık bilgilerinin kullanılması, sağlık güvenliği için hayvan ve hayvansal
ürünlerin uluslararası ticaretinde geçerli olacak temel kuralların oluşturulması OIE’nin hedeflerini oluşturmaktadır.
Hayvan sağlığı ve refahı konusunda önemli
kararlara imza atıldı
Genel Kurul çalışmaları, açılış seremonisinin ardından beş gün
boyunca devam etti ve 27 Mayıs tarihinde son buldu; 180 üye ülke
delegesi tarafından oylanarak önemli kararlara imza atıldı.
Bu yıllık toplantı, zoonoz hastalıkları da içeren hayvan hastalıklarının tümüne olan güncel küresel bakış açısının yansıtılmasına
yardımcı olmasının yanı sıra; hayvan sağlığı ve refahı konusunda
hükümetlerarası yeni standartların benimsenmesi açısında da fırsatlar sundu. Aynı zamanda, kuduz ve sığır vebası gibi hastalıkların
eradikasyonu, kontrolü ve korunması ile ilgili en son gelişmeleri tartışmak için yararlı bir forum görevi üstlendi.
2016 yılı etkinlikleri tüm bunların yanı sıra, 6. Stratejik Plan’ın yürürlüğe konması açısından da OIE için bir dönüm noktası niteliği
taşıyordu. Bu planda öngörülen gelişmelere paralel olarak, hayvan
sağlığı ekonomisi ve antimikrobiyal direnç ana başlığı altında bir
dizi teknik oturum gerçekleştirildi.
OIE üyesi ülkelerde hayvan hastalıkları salgınlarının doğrudan
İNFOVET 114-115
ve dolaylı maliyetlerini inceleyen Londra Royal Veterinary College
Öğretim Üyesi Prof. Jonathan Rushton “Hayvan Sağlığı Ekonomisi”
üzerine; Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr.
Jean-Pierre Orand ise antimikrobiyal dirence karşı OIE stratejilerinin temel ilkelerini aktarmak üzere bir sunum gerçekleştirdi.
BAŞARILAR VE ÖDÜLLER
Açılış töreninde, OIE’ye ve veteriner camiasına hizmetlerinden
dolayı önemli isimlere ödülleri takdim edildi. Altın madalya Amerika Bileşik Devletleri / Şili’den Dr. Alejandro Thiermann’a giderken, diğer üç madalya ise, Amerika Bileşik Devletleri’nden Prof.
Donald Lightner, İsveç’ten Prof. Martin Wierup ve ardından Çek
Cumhuriyeti’den Dr. Oldřich Matouch’a sunuldu.
2016 Dünya Veteriner Hekimler Günü’ne özel kazanan ülke duyuruldu. Bu yıl, ödül “Tek Sağlık Odaklı Sürekli Eğitim” programına üstün katkılarından dolayı Jamaika’ya gitti. Son olarak, OIE’nin dünya
çapında katılımla gerçekleştirdiği fotoğraf yarışmasının kazananları
açıklandı; Afrika: Dr Christo Labuschagne (Güney Afrika)
Londra Royal
Veterinary College
Öğretim Üyesi
Prof. Jonathan
Rushton
Veteriner Tıbbi
Ürünleri Fransa
Temsilciliği Direktörü
Dr. Jean-PIerre Orand
OIE BİRÇOK ÖRGÜT İÇİN REFERANS NİTELİĞİNDE OIE’nin 178 üyesi örgütün dünya üzerindeki güçlü temsil unsurunu
öne çıkarmaktadır. BM bünyesinde FAO ve WHO’nun kuruluşu ise, sorumluluk alanlarının kesişmesi nedeniyle, OIE’yi bu
örgütlerle yetki paylaşımına dair resmi anlaşmalar akdetmeye sevk etmiştir. OIE’nin 2000’li yıllarda bu tür anlaşmaları gıda,
veterinerlik ve finans alanlarındaki diğer uluslararası örgütlerle imzalamaya devam ettiği görülmektedir. Son olarak 2009 yılı
Nisan ayında, Dünya Ticaret Örgütü OIE’yi referans örgüt olarak tanımıştır.
Amerika Kıtası: Mr Miguel Villatoro (Meksika)/Veteriner Öğrenci
Ödülü: Ms Ginger Hobgood (Amerika Bileşik Devletleri)
Asya ve Okyanusya: Dr Ulaankhuu Ankhanbaatar (Moğolistan)/
Veteriner Öğrenci Ödülü: Ms Chayada Piantham (Tayland)
Avrupa: Dr Jorge Bacelar (Portekiz)/Veteriner Öğrenci Ödülü: Ms
Filipa Trigo da Roza (Portekiz)
Ortadoğu: Dr Mozafar Sarmasti (İran)
BASINA AÇIK OTURUMDA “HAYVAN SAĞLIĞI
EKONOMİSİ” AYRINTILARIYLA ELE ALINDI
Şap hastalığı, yüksek patojeniteli kuş gribi ve domuz vebası gibi
spesifik hayvan hastalıklarının ekonomik etkisi ile ilgili endişeler
gün geçtikçe artış gösteriyor. Bu hastalıklar verimliliği etkilemelerinin yanı sıra, uluslararası ticaret için de büyük ekonomik sonuçlar doğuruyor. Ülkeler, hastalık tehditlerini yönetirken veteriner
hizmetleri performanslarını iyileştirmeleri ve hayvan sağlığı &
refahını daha etkin olarak geliştirmek için kaynak tahsisine öncelik vermeleri gerektiği gerçeği ile karşı karşıya. Aynı zamanda üretim kayıplarının önlenmesi ve hastalıkların kontrol edilmesi için
gerekli ekonomik maliyet hakkında kesin verilere sahip olmaları
gerektiğini de bir kez daha kavradılar. Hayvan hastalıkları salgınlarının ekonomik etkilerine yoğunlaşırken, OIE’ye üye 180 ülkeden
gönderilen anket sonuçlarının analizine dayalı ilk teknik sunum
İNFOVET 116-117
Royal Veterinary Collage’de öğretim görevlisi olan Prof. Jonathan
Rushton tarafından yapıldı.
Analizin amacının, ulusal veteriner hizmetleri ve hayvan hastalık
kontrol programlarının işletme maliyetlerini incelemek, enzootik
sınır ötesi hastalıkların ticarete etkilerini ve üretim kayıplarını değerlendirmek; bu değerlendirmeleri yaparken veteriner eğitim sürecine hayvancılığın ekonomik boyutunu da dahil etmek olduğunu
belirten Prof. Jonathan Rushton, oturum dahilinde yaptığı tüm bilgilendirmelerin, hayvan sağlığı ile ilgili alınan kararları destekleyeceği ve hayvan hastalıkları koruma programlarının etkinliğini maksimize etmek için kaynak tahsis etmede daha iyi rehberlik edeceğine
inandığını söyledi.
Hayvan sağlığı ekonomisine entegre edilebilecek bilgiler
OIE üyesi ülkelerin ankete büyük ilgi gösterdiğini belirten Prof.
Jonathan Rushton, 180 OIE üye ülkesinin yaklaşık 120’sinin ankete
katılım göstermiş olmasının kendilerini heyecanlandırdığını aktardı. Anketin, hayvan sağlığı ekonomisinin yanı sıra hayvan hastalıklarının neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıplar hakkındaki kaliteli bilgi eksikliği ve hayvan sağlığı yönetimi çabası içinde
olan bazı ülkeler arasındaki mevcut küresel eşitsizlik konularını da
vurguladığını söyleyen Prof. Rushton, bu analizler sonunda birçok
pratik çözüme ulaştıklarını ve kaynakların daha iyi tahsis edilmesi
için veteriner hekimlere verecekleri birçok öneri elde ettiklerini belirtti. Bu öneriler arasında;
> Lisans, lisansüstü ve sürekli eğitimlerle hayvan sağlığı ekonomisinin öğretiminin artırılması,
> Hayvan hastalıklarının; hayvansal üretim kayıpları, kontrol
maliyetleri ve özellikle uluslararası ticaret üzerine olumsuz etkileri bulunan enzootik hastalıkların ekonomik etkileri konusunda
verilerle birlikte maliyet değerlendirmeleri yapmak için bir pilot
projenin kurulması,
> Veteriner tıbbi eğitimi, araştırma ve altyapı çalışmaları da dahil olmak üzere veteriner hizmetleri çalışmaları için gerekli olan yatırımlar
üzerine düzenli veri toplamak için bir programın uygulanması.
Prof. Jonathan Rushton sunumunun sonunda, ulusal hayvan
sağlığı bildirim sistemleri ve WAHIS platformu güncellenmesi için
yatırımın önemini vurguladı; dünya hayvan sağlığı için bilginin çok
önemli bir araç olduğunu ve ekonomik analizlerin desteklenmesi
gerektiğinin bir kez daha altını çizdi.
ANTİMİKROBİYAL
DİRENÇ
İLE
MÜCADELE
STRATEJİSİNİN TEMEL İLKELERİ SUNULDU
Londra Royal Veterinary College Öğretim Üyesi Prof. Jonathan Rushton’ın “Hayvan Sağlığı Ekonomisi” üzerine yaptığı sunumun ardından, Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği
Direktörü Dr. Jean-Pierre Orand ise antimikrobiyal dirence karşı OIE stratejilerinin temel ilkelerini aktarmak üzere bir sunum
gerçekleştirdi. OIE’nin uzun yıllar süren çalışmalarla temellerini attığı “Antimikrobiyal Direnç” stratejisi, veterinerlikte kullanılan antimikrobik etkinliği korumak ve insanlara ilişkin tıpta
kullanılan moleküller üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu strateji,
İNFOVET 118-119
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Dr. Nihat Pakdil
OIE, işbirliği platformları oluşturarak
bölgesel çalışmaları olağan kılmaktadır
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) ile ilişkilerimiz üye olduğumuz 1928 yılından beri devam etmektedir. Siyaset üstü bir
bakış açısı ile OIE gerek hayvan sağlığı konularında gerekse
ticaret konularında ülkelere yardımcı olacak standartlar geliştirmektedir. Ülkemiz OIE’nin bu standartlarından ve uzmanlıklarından pek çok alanda faydalanmaktadır. OIE veteriner
hekimlik eğitimine ve veteriner servislerinin çalışmalarına
standart getirilmesi için de çalışmalar yürütmektedir. Veteriner servislerinin performans değerlendirmesi (PVS) çalışmaları adeta bir akreditasyon sistemi gibidir. Ülkemiz de PVS
değerlendirmelerine dahil olarak hazırlanan raporlarla eksik
veya zayıf yönlerini görerek veteriner servislerini güçlendirme imkanı bulmaktadır. Son dönemde özellikle laboratuvar
eşleştirme projeleri ile kamu laboratuvarlarımızın uluslararası
seviyeye taşınması, Balkanlarda sokak köpeği popülasyonlarının yönetimi konusunda kampanyalar hazırlanması, hayvan
refahı konusunda bilincin arttırılması konularında OIE ile yakın
çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye 2 ayrı OIE bölge temsilciliğine
(Ortadoğu ve Avrupa) üye az sayıda ülkeden biri olarak hem
her iki tarafından çalışmalarından faydalanmakta, hem de ortak çalışmalar için merkez oluşturmaktadır.
“Tek Sağlık Odaklı Sürekli Eğitim” programına üstün katkılarından dolayı
Jamaika’ya 2016 Dünya Veteriner Hekimler Günü’ne özel bir ödül gitti.
Açılış seremonisinin
ardından yapılan aslan
dansı performansı ile
renkli anlar yaşandı.
Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE)’nün davetlisi olarak,
basına açık tüm oturumlara katılarak önemli isimlerle bir araya geldi.
OIE tarihinde Türkiye’den ilk defa katılım daveti alan yayın organı İnfovet,
Paris’in görkemli atmosferinde gerçekleştirilen “84. OIE Genel Kurul
Toplantısı”nda ülkemizi temsil etme şansı yakaladı.
ülkelerin hayvan sağlığı ile ilgili güncel durumu ne olursa olsun, direnç sorununu yönetmeleri noktasında onlara yardımcı
olmak için gerekli tüm araçları sunma gayesindedir. Direktörü
Dr. Jean-Pierre Orand sözlerine, bildirilen antimikrobiyallere
karşı oluşan ve hızla yayılım gösteren direnç gelişimi raporlarının son yıllarda ciddi anlamda artış gösterdiğini, bugün tüm
uluslararası toplumlar tarafından büyük risk olarak kabul edildiğini belirterek başladı.
Mikrobiyal direnç insan ve hayvan sağlığını ciddi anlamda
tehlikeye sokuyor
Gelecek nesillerin karşı karşıya olduğu bu önemli sorunun farkındalığı ile OIE, uzun yıllar çalışmalar gerçekleştirdi; özellikle 2015 yılında uluslararası standartları geliştirerek yeni düzenlemeler yaptı.
OIE ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün antimikrobiyal dirence karşı
geliştirdiği “WHO Küresel Eylem Planı”nın geliştirilmesi ve uygulanmasına da büyük katkılar sundu.
130 ülkeden 110’unun incelendiği bir OIE çalışmasına göre, antimikrobiyal ajanlar da dahil olmak üzere veteriner ilaçlarının ithalatını, üretimini, dağıtımını ve kullanım koşullarını düzenleyen
kapsamlı mevzuatların eksikliğinin söz konusu. Bahsi geçen mevzuat eksikliklerinden ötürü bu ürünler genellikle serbest olarak
satılmakta ve kullanımı ile ilgili uzmanlar tarafından bir denetim
gerçekleştirilmemekte. Bu ürünlerin kalite ve kontrolündeki eksiklikler gerçekten büyük bir endişe nedenidir. 2012 yılında yapı-
İNFOVET 120-121
lan bir çalışma, veteriner ilaçları ile ilgili kalite mevzuatı olan ülkelerin % 22’sinden fazlası, aslında bu ilaçların kalite ve kontrolü ile
ilgili konuları mevzuatlarına dahil etmemiş.
OIE’nin direnç konusuna karşı geliştirdiği stratejiler
Uluslararası standartlar ve tavsiyelerin uygulanması ulusal düzeyde büyük çaba gerektirir. Ancak ne yazık ki, gerekli mevzuat
düzenlemelerinin yapılmaması, yeterli veteriner hizmetlerinin bulunmaması ve sağlık otoritelerinin kontrolü dışında olan paralel
piyasaların varlığı nedeniyle standartları yerine getirmek ve gerekli
durumlarda hızla düzenlemek zorlaşıyor.
Bu nedenle Dr. Jean-Pierre Orand, OIE uluslararası dayanışma
değerlerine sadık kalarak, adım adım, antimikrobiyal direnç problemini daha etkili bir şekilde yönetmek için yasal bir çerçeve hazırlamak ve gerekli kapasiteyi oluşturmak adına OIE ülkesi üyelere stratejilerinin temel ilkelerini sunduğunu belirtti. OIE’nin kendi strateji
tanımı çerçevesinde, yürütülmesi gereken eylemleri sayan Veteriner
Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. Jean-PIerre Orand;
> Hayvanlara özel antimikrobiyallerin üretimi, dağıtımı ve kullanımı düzenlenmeli,
> Hayvan sağlığı uzmanları konu hakkında eğitilmeli,
> Paydaşlar arasında farkındalık yaratmak için iletişim artırılmalı,
> Yüksek kalitede ürünlerin ve bunların alternatifleri tercih edilmeli,
> Sorumlu ve ihtiyatlı kullanımından emin olmak için denetimleri
veteriner hekimler yapmalı,
Etkinlikte, 180 üye
ülke delegesinin
oylamaları ile
önemli kararlara
imza atıldı.
6. Stratejik Plan, OIE’nin değişikliklere uyum sağlayarak önemli toplumsal
sorunları yanıtlaması için etkin bir katkıda bulunur ve bunu önceki stratejik
planların olumlu sonuçlarını göz önünde bulundurarak oluşturur.
> Antimikrobiyal ajanların kullanımı ve direnç gelişimi sıkı bir şekilde izlenmeli ve kayda alınmalı.
6. STRATEJİK PLAN (2016-2020)
OIE, 1990 yılından bu yana beş yıllık çalışma programları için
stratejik bir planlama döngüsü benimsemiştir. 25-29 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen 83. Genel Kurul Toplantısı sırasında
bir araya gelen üye ülkeler tarafından kabul edilen 6. Stratejik Plan,
2016-2020 dönemini kapsamaktadır. Bu plan, OIE’nin değişikliklere uyum sağlayarak önemli toplumsal sorunları yanıtlaması için
etkin bir katkıda bulunur ve bunu önceli stratejik planların olumlu
sonuçlarını göz önünde bulundurarak oluşturur. Bu planlar;
> Hayvanların sağlığı ve refahı için risk yönetimi yapılması ve insan sağlığı için tehlike oluşturan durumların azaltılması
> Hayvan hastalıklarının, üretim esnasında etkisini en aza indirmek; ulusal/uluslararası ticarette canlı hayvan ve ürünleri ile ilgili
standartların oluşturulmasını sağlamak için “Gıda Güvenliği” tedbirlerini artırmak
> Üye ülkelerin yeni iletişim teknolojilerine adapte olarak, şeffaf
sağlık bilgileri sunmasını sağlamak
> Doğal, kazara ya da kasıtlı olup olmadığına bakmaksızın tüm biyolojik riskleri azaltmak
> İnsanlar ve hayvanlar arasındaki sosyo-ekonomik bağların optimizasyonu ve analiz edilmesi
İNFOVET 122-123
> Ekonomik ve insani kalkınmaya katkıda bulunurken çevreyi ve
biyolojik çeşitliliği de desteklemek
OIE, bu planları gerçekleştirmek için kendi standartları, kuralları,
görüşleri ve bulguları temelinde son bilimsel gelişmelere eğilir; üye
ülkelerde hayvan hastalıklarının kontrolünü sağlayacak ilgili metotların hızla bu ülkelere aktarılmasının önünü açar.
“Hayvanları Koru; Geleceğimizi Koru”
OIE’nin genel vizyonu “Hayvanları Koru; Geleceğimizi Koru” sloganı ile özetlenebilir. Bu vizyonu gerçekleştirebilmek için OIE, üç
stratejik hedefe yoğunlaşır;
> Hayvanların sağlığını ve refahını sağlamak, hayvansal gıdaların
güvenliğini garantilemek ve özellikle insan-hayvan-çevre risklerini
kontrol ederek hastalıkların bulaşmasını azaltmak
> OIE’nin sağlıkla ilgili standartları ışığında şeffaf bir iletişim yolu
benimsenerek, epidemiyolojik olarak önemli hastalıkların insidansı
üzerine, hayvanların ve hayvansal ürünlerin sınır ötesi ticareti konusunda paydaşlar ve ticaret ortakları arasındaki güven tesis etmek
> Ulusal veteriner hizmetlerinin mevcut kapasitesini ve sürdürülebilirliğini güçlendirmek
Ek olarak, bu üç ana stratejik hedefin gerçekleştirilmesi için gerekli olan “Bilimsel Mükemmellik”, “Çeşitlilik, Katılım, Bağlılık
ve Örgütün Şeffaflığı” ve “Örgütün İdaresi” maddeleri de OIE için
önem teşkil etmektedir. 
kümes dezenfeksiyonunda
deterjan ve
dezenfektanIN
doğru
kullanımı
Kümes dezenfeksiyonu
ikinci plana atılırsa hiçbir
ilaç yada aşı hastalıkları
önlemede başarılı olamaz.
Unutulmamalıdır ki ortamdaki
olası etkenlerin % 95’i
temizlikle uzaklaştırılır ve
kalan %5 ile savaşılır.
Derleyen: Veteriner Hekim Nihat ALTUNAL
İyi bir dönem arası temizlik ve dezenfeksiyon için kümesin öncelikli olarak altığının
çıkarılması ve sonrasında kalan organik kirlerin
özellikle tabandan uzaklaştırılması ve deterjan
uygulamasından sonra durulama yapılması ile
mümkün olur. Kümes dezenfeksiyonu kurallara
uygun olarak yapılmaz ve ikinci plana atılırsa
hiçbir ilaç yada aşı hastalıkları önlemede başarılı
olamaz. İstenen verim düzeyine ulaşmak ancak
sağlıklı hayvanlarla başarılabilir; bu da iyi
yapılmış dezenfeksiyon ile olanaklıdır. Unutulmamalıdır ki ortamdaki olası etkenlerin % 95’i
temizlikle uzaklaştırılır ve kalan %5 ile savaşılır.
DETERJANLAR
Yüzey aktif maddeler suda veya sulu bir çözeltide çözündüğünde yüzey gerilimini etkileyen,
çoğunlukla yüzey gerilimini azaltan kimyasal bileşiklerdir. Yüzey aktif maddeler aynı zamanda
iki sıvı yüzeyleri arası gerilimi de etkiler. Yüzey
aktif maddenin ingilizce karşılığı olan “surface active agent” sözcüklerinin kısaltması olan
surfactan kelimesi de yüzey aktif madde yerine
kullanılır. Su içersinde kendi kendine “oto-organize” olabilen yüzey aktif maddeler suyu seven
(hidrofilik) ve suyu sevmeyen (hidrofobik)
kısımlardan oluşur.
Deterjanlar sulu çözeltilerde iyonlaşıp
iyonlaşmamalarına göre iyonik ve noniyonik
olarak 2 tipe ayrılır. İyonik olanlarda etkin iyon
durumuna göre anyonik ve katyonik deterjanlar
diye de ikiye bölümlenir. Anyonik ile katyonik
deterjanlar birbiri ile geçimsiz olduklarından
beraber kullanılamaz. Anyonik deterjanlar
fenoller, halojenlendirilmiş fenoller, biguanidin, polimerik biguanidinler(klorhesidin),
iodin bazlı dezenfektanlar, inorganik ve organik
asitler, potasyum permanganat, gümüş tuzları ve
çinko sülfat ile geçimsizdir. Anyonik deterjanlar
genellikle gram pozitif etkenlere iyi çalışır. Gram
negatiflere etkisi çok zayıftır. Alkali deterjanlarla
yıkama yapılır ise; hipoklorit, aldehit, benzolkanyum klorid içeren dezenfektanlar iyi çalışır.
Temizleme işlemi; sabun veya deterjan çözeltisi ile yıkanacak maddenin yüzeyini ve kirleri
ıslatmak, kirleri yüzeyden uzaklaştırmak ve kiri
kararlı bir çözelti veya süspansiyon (deterjan)
içerisinde tutmak gibi işlemlerden oluşur.
Yıkama suyuna katılan sabun ve deterjanlar,
suyun ıslatma özelliğini artırır. Bu nedenle su,
kumaş ve kirlere daha kolay
girer. Bundan sonra kirin
İstenen verim düzeyine
ancak sağlıklı hayvanlarla
uzaklaştırılması başlar. Teulaşılabilir; bu da iyi
mizleme çözeltisinin her bir
yapılmış dezenfeksiyon
molekülü, uzun bir zincir
ile olanaklıdır.
QAC bileşikleri
Bakterilere karşı iyi etkili,
mantar ve virüsler üzerine
zayıf etkilidir. Yüksek
ısıda organik kirlilikten
etkilenmeleri az olduğundan
bakteriler üzerine etkileri
artar. Üstelik kabuk üstünde
kalan artıkları uzun süre
etkinliğini korur. Bu grup
bileşiklerin kabuk membranı
sisteminden Salmonella
etkenlerinin bertaraf
edilmesinde etkili oldukları
kanıtlanmıştır. Bu nedenle
salmonellezisin ve yumurta
aracılığı ile geçebilen diğer
hastalıkların kontrolünde
kullanılabilen bileşiklerdir.
olarak düşünülebilir. Zincirin bir ucu hidrofilik suyu seven) ve diğer ucu hidrofobiktir (suyu
sevmeyen veya kiri seven). Bu moleküllerin
kiri seven uçları, bir kir parçacığına yönelir ve
onu çepeçevre sarar. Aynı zamanda suyu seven
uçlar, molekülleri ve kir parçacığını kumaştan
uzaklaştırıp, su içerisine taşır.
DETERJANLAR KİMYASAL YAPILARINA GÖRE BEŞ GRUBA AYRILIR
Deterjanlar temizlik özelliklerine göre
altı gruba ayrılır
1. Alkali Bileşikler: Sodyum hidroksit, sodyum karbonat, sodyum notasilikat, sodyum
bikarbonat. Bunlar temizlik gücü yüksek, fakat
koroziftirler.
2. Asitli Bileşikler: Kireç ve mineral taşları
temizler, protein ve yağları etkilemez. Koroziftirler.
3. Yüzey Aktif Bileşikler: Yüzey gerilimini düşürerek temizler çözeltinin derinlere işlemesini
kolaylaştırır. Yağları eritirler.
4. Kalsiyum Bağlayıcı Bileşikler: Kalsiyum
ve magnezyum iyonlarını bağlayarak çökelti
yapmasını engeller.
5. Süspansiyon Haline Devam Ettiriciler
6.Köpük Önleyiciler: Fazla köpüğü engeller.
A. Katyonik Deterjanlar: Bunlar quaternar
amonyum bileşiklerinden (QAC) oluşmuş
yüzey aktif maddelerdir. Katyonik deterjanlar
sulu çözeltide pozitif yüklü iyon veren yüzey
aktif maddelerdir. Yapısında bulunan hidrofobik kısım, pozitif elektrikle yüklü olan hidrofilik
kısımla denge halindedir. Böyle bir madde bakteri ile karşı karşıya gelirse pozitif yüklü kısım,
bakterinin negatif elektrikle yüklenmiş olan ve
membranında bulunan fosfolipidlerin fosfat
kökü ile reaksiyon verir. Bu sırada deterjanın
polar olmayan kısmı da membranın hidrofobik
olan porsiyonlarının içine
girerek etkisini sürdürür.
Anyonik ile katyonik
deterjanlar birbiri
Bu durum, bakterideki yarı
ile geçimsiz
geçirgenlik özelliğini bozar
olduklarından beraber
ve membranda bulunan
kullanılamaz.
İNFOVET 126-127
A. Katyonik deterjanlar
B. Anyonik deterjanlar
C. İyonik olmayan deterjanlar
D. Amfolitik deterjanlar
E. Yeni organik antiseptikler
Quaternar amonyum
bileşikleri (QAC bileşikleri)
yumurta kabuklarının
sanitasyonu için de
uygundur. Çünkü alkali
pH derecesinde güçlü
jermisid etki yaparlar.
Antiseptik ve dezenfektan
olarak kullanılan
katyonik deterjanlar;
benzalkonyumklorür,
setilpridinyum klorür,
setildimetilbenzil amonyum
klorür, setiltrimetil amonyum
klorür, benzakonyumklorür,
metilbenzalkonyum klorür,
klorheksidin ve aleksidin en
etkili olanlarıdır.
fosfor, nitrogen, protein, lipid ve diğer önemli
substanslar arasındaki bağlantılarda kopmalar
meydana getirir. Böylece, membrandaki maddeler arasındaki bütünlük bozulur.
Katyonik deterjanlar gram pozitif ve negatif
mikroplar için bakterisidal etkiye sahiptirler.
Anyonik deterjanlarla aralarında uyuşmazlık bulunduğundan, birbiriyle olan karışımları etkisiz
kalır. Bu nedenle katyonik deterjanlar, anyonik
olmayanlarla birleştirilebilirler. Alkali sular aktivitelerini arttırır. Asidik ve sert sularda presipitasyon göstermezler. QAC bileşikleri sanitasyon
uygulamalarına geçilmeden önce ön yıkama
amacıyla kullanılmış sabun ve benzeri anyonik
deterjan artıklarının tamamen bertaraf edilmesi
gerekir. Yıkama ve çalkalama çözeltilerin pH
derecelerini artırdığından bu grup bileşiklerin
etkinliği de anlamlı ölçüde artar.
B. Anyonik Deterjanlar: Bu grupta
toplanan deterjanlar yüksek molekül ağırlıklı
sülfonlanmış yağlardan oluşur. Veteriner hekimlikte kullanılan başlıca anyonik deterjanlar;
sabunlar(sodyum potasyum oleatları), kalsiyum ve potasyum mandelatlar, safra tuzları ve
sodyum loril sülfattır.
Anyonik deterjanlar suda dissosiye oldukları
zaman negatif elektrikle yüklü iyonlar meydana
İNFOVET 128-129
getirirler ve düşük pH›da bile aktivite gösterebilirler. Anyonik deterjanlar sulu çözeltide
iyon içeren yüzey aktif maddelerdir. Anyonik
deterjanlar arasında sabunlar önemli yer tutarlar. Bunlar yüksek yağ asitlerinin sodyum veya
potasyum tuzlarıdır. Yumuşak sabunlar KOH
ve sert sabunlar da NaOH ile elde edilirler.
Sabunlar, yüzey gerilimini düşürür ve suyun
ıslatma kabiliyetini arttırırlar. Sabunların
yumuşak ve sert olanları da vardır.
C. İyonik Olmayan Deterjanlar: İyonik
olmayan deterjanlar arasında polieter ve
poligliserol esterler vardır. Bunlar etkili bir
antiseptik veya dezenfektan olmayıp, derideki
bakterileri saponifikasyonla yani bakterilerin
içine girerek lipoid maddeyi saponifiye ederek
etki gösterirler. Böylece, ellerin sabunla yıkanması mikropların giderek azalmasına yol açar.
D. Amfolitik Deterjanlar: Geniş etkilidir.
pH 7,5 iyi çalışır. Protein ve yağdan etkilenmez.
Korozif değildir. Dodecyl-di(amioethyl)-glycine
esasına dayanır. Suda
dissosiye oldukları zaman
Anyonik deterjanlar
genellikle gram pozitif
iyonlara ayrışırlar. Amfolitik
etkenlere iyi çalışır.
deterjanlar hem deterjan
Gram negatiflere etkisi
hem de dezenfektan etkisi
çok zayıftır.
YÜZDE
95
Ortamdaki olası
etkenlerin temizlikle
uzaklaştırılma oranı
kanatlı biyogüvenlik
gösterirler. Steril laboratuar, ilaç besin endüstrisi
ve biracılık alanında kullanım bulmuştur.
E. Yeni Organik Antiseptikler: Klorhekzidin hidroklorür, klorlu fenilguanidin türevi
katyonik deterjandır. Gram pozitif bakterilere
gram negatiflerden daha etkilidir.
Etilen oksit ve Propilen oksit gibi gaz çeşitleri
yem sanayinde özellikle salmonellalar olmak
üzere kontaminat durumundaki bulaşıcı
mikroorganizmaları elimine etmek için kullanılırlar. Propilenoksitin antimikrobiyal etkinliği
iyi olmasına karşın yayınma özelliği zayıftır.
Güvenli şekilde uygulama için her iki gazında
dezenfeksiyon sırasında inert gazlarla seyreltilmesi gerekir. Bu amaçla freon ve karbon
dioksit gazları tercih edilir ve yanma tehlikesi
bertaraf edilir. Yeterli sterilizasyon için 800
mg/l ve yüksek yoğunluklar önerilir. Etilen
oksit uygulamasında %69 nem ve 15-27 0C
sıcaklıkta 1 m3 hacme 2 kg etken madde 2 saat
süre ile uygulanması gerekir. 3,5-Dimetil 1,3,5
2H-tetrahidrotiyadiazin-2-tiyon kümes altıklarında bulunan salmonellalar üzerine öldürücü etki
yapan toprak fumigantıdır.
Kanatlılarda hastalıklara yol açan başlıca viruslar ve
özellikleri tablodaki gibidir
ETKEN
YAPISI
ÖZELLİKLER
HASTALIK
Herpesvirus
DNA
Zarflı
Marek, ILT
Poxvirus
DNA
Zarflı
Tavuk çiçeği
Arbovirus
RNA
Zarflı
Hindi menindoensefalit
Coronavirus
RNA
Zarflı
İ.B, Hindi koronaviral enterit
Paramyxovirus
RNA
Zarflı
ND, SHS
Ortomyxovirus
RNA
Zarflı
A.İ
Zarflı
Lenfoid leokoz,
Retikuloendoteliasis
Retrovirus
RNA
Adenovirus
DNA
Zarfsız
EDS
DNA
Zarfsız
Chicken anemi
Zarfsız
Viral Artritis, Tenosinovitis,
MAS
Parvovirus
Reovirus
RNA
Picarnovirus
RNA
Zarfsız
A.E
Birnavirus
RNA
Zarfsız
IBD
Mikroorganizmaların Duyarlılık Tablosu
DEZENFEKTANLAR
Yıkama işlemi sonrasında kümeste çıkan
hastalık veya hastalıklar değerlendirilmeli
ve dezenfektan seçimi buna göre yapılmalıdır. Mikroorganizmaların dezenfektanlara
dirençleri farklıdır. Mikoplazma ve Gram(+)
bakteriler pek çok dezenfektana duyarlı iken
Gram(-) bakteriler, pseudomonaslar ve riketsiyalar daha dirençlidir. Kanatlılarda görülen
viruslarda özel seçicilik gösterir. Zarflı yani
lipid içeren virüsler dezenfektanlara duyarlıdır.
Bu grup virüsler lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edilemez, glutaraldehit, oksitleyici
ajanlar, halojenli dezenfektanlar, güçlü asit ve
alkali ajanlar etkili olur.
Zarflı yani lipid içeren virüsler dezenfektanlara duyarlıdır. Bu grup virüslere karşı
lipolifik karakterli dezenfektanlar, quarterner
amonyum bileşikleri, fenoller, amfoterikler, polimerik biguanidinler etkilidir. Fakat
zarfsız viruslar lipid içermezler ve lipofilik
karakterli dezenfektanlarla yok edilemezler.
Burada gluteraldehid, oksitleyici ajanlar,
halojenli (klorlu ve iyotlu) dezenfektanlar ve
güçlü asit veya alkalik etkili dezenfektanlar
iyi çalışır.Dezenfeksiyon patojen mikroorganizmalara karşı etkin maddeleri uygun doz ve
sistemde uygulayarak hastalık yapamayacak
düzeye indirmektir.
İNFOVET 130-131
EN DUYARLI
BAKTERİ, MANTAR VE
MİKROORGANİZMALAR
VİRUSLAR
DİĞER
Mikroplazmalar
Gram (+) bakteriler
Gram (-) bakteriler
Pseudomanaslar
Riketsialar
Pseudomanaslar
Zarflı
Klamidialar
Zarfsız
Mantar Sporları
Picarnoviruslar
Parvoviruslar
Asit - fast bakteriler
Bakteri Sporları
Koksidialar
Prionlar
EN DAYANIKLI
kanatlı biyogüvenlik
Dezenfektanların antimikrobiyal spektrumu
Halojenler
O2
I2
Fenollü
bileşikler
QAC
++
++
++
++
+
++
+
+
+
++
++
++
++
+
+
+
++
++
+
+
+
++-
++
++
++
++-
++
+
++
+
+
+
+
+
+
+
+
+-
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+-
++
+
+++
-
+++-
Asit fast
bakteriler
-
+
+
+-
+
+
+-
-
Bakteri sporları
+
-
-
+
-
+
-
+
-
+
-
+
-
Asitler
Alkaliler
Aldehitler
Alkolller
Mikoplazmalar
+
++
++
Gram (+)
bakteriler
+
++
Gram (-)
bakteriler
+
Pseudomonaslar
Riketsiyalar
Zarflı viruslar
Klamidalar
Mantar sporları
Zarfsız viruslar
Koksidiyalar
FDA standart temizlik protokolü uygulanmış
bir alette 200C ısıda yapılan çalışmalara göre dezenfektanları etki düzeyine göre üçe ayrılmıştır;
• Yüksek düzey dezenfektanlar uygun
kullanım koşulları içinde sporlar dahil tüm
mikroorganizmaları öldürürler.
> % 2 -3 Gluteraldehit
> % 1.12 Glıteraldehit + 1,93 Fenollferat
> % 7,5 H2O2
> % 7,5 H2O2 + % 0,25 Perasetik asit, Ortofenolaldehit (OPA) spesifik özellikleri de vardır.
• Orta düzey dezenfektanlar bakteri sporları
üzerinde etkili olmayan fakat mikobakteri,
zarfsız virüs ve diğer mikroorganizmalara
etkilidirler. <10 dakika mikrobakteri, vejetatif
bakteri, mantar virüslerin birçoğunu inaktive
eder. Bakteri sporlarına etki etmezler.
> Klorlu ürünler
> Alkoller ( %60 -95 )Etanol ( isopropanal )
> Fenol bileşikleri, (Bazı fenoller; biguanidin,
klorheksin, iyot ve organik asitlerle geçimsizdir)
> İyodoforlar
• Düşük düzey dezenfektanlar bakteri sporları mikobakteriler, zarfsız virüsler üzerinde
etkili olmayan ancak bazı vejetatif mikroorganizmalar üzerinde etki eden dezenfektanlardır.
> QAC
> Etil veya İyodofarlar
> Etil ve İzopropil alkol
> 100 ppm sodyum hipoklorit
İNFOVET 132-133
Kimyasal dezenfektanların bakterisit özelliklerini etkileyen faktörler aşağıdaki gibidir;
> En düşük etkili yoğunluk
> Ph
> Uygulama su sıcaklığı
> Ortam nem durumu
> Temas süresi
> Organik kalıntı varlığı
> Su sıcaklığı
> Ön yıkama deterjanları ile geçimsizlik
Dezenfektanlar etkilerini üç şekilde gösterirler
> Hücre zarını etkiler.
> Hücre proteinini denatüre ederler.
> Dezenfektanlar mikroorganizma enzimlerinin işlevini bozarlar.
Mikroorganizmalara bağlı etmenler de dezenfektan ve antiseptiklerin aktivitesi üzerinde
etkilidir. Mikroorganizmaların cinsine ve türüne göre dezenfektanın etkisi değişik olabildiği
gibi, bulundukları yaşam evresine göre de etki
ayrımı gösterir. Örneğin, vejetatif şekiller daha
duyarlı, sporlar daha dirençlidir. Ayrıca ortamdaki mikroorganizma sayısının çokluğu da
olumsuz yönde etki göstererek, dezenfektanın
etkili olabilmesi için mikroorganizmaların dezenfektaOrtamın yoğun
etkeni saptanmış
nın daha yoğun miktarları
ve mücadele yönü
ile daha uzun süre temasta
belirlenmişse doz yine
kalmasını gerektirir. Aynı
farklı ayarda olmalıdır.
Dezenfektan veya
antiseptiğin yoğunluğu
arttıkça etkilenen
mikroorganizma sayısı
ve mikroorganizmalar
üzerindeki zararlı etki artar;
ancak yoğunluk optimum
değere ulaştıktan sonra
etkide artış görülmez. Her
dezenfektan ve antiseptiğin
etkin olduğu yoğunlukta
kullanılması gerekir.
Mikroorganizmaların
etrafını saran kan, serum,
mukus, dışkı gibi maddeler
mikroorganizmaların
dezenfektan ile doğrudan
temasını engeller. Yine,
dezenfektan ile kimyasal
ile antagonistik etkili başka
kimyasallar ile etkileşime
girerek dezenfektanın
etkisini azaltabilir.
50
70
El dezenfeksiyonu
için alkollerin
sulandırılma oranı
dezenfektan seçimi
hangi değişkenlere
göre yapılmalıdır?
Alkali sular katyonik
deterjanların
aktivitelerin artırır.
Yıkama ve çalkalama İLE
BİRLİKTE etkinlİKLERİ de
anlamlı ölçüde artar.
türe ait topluluktaki mikroorganizmalar bir
dezenfektana aynı derecede duyarlı olabilirler.
Toplulukta çok duyarlı mikroorganizmalar
olabileceği gibi dezenfektanlardan etkilenmeyen dirençli mutantlar da bulunabilir.Dezenfektanların dozlarını ortamdaki kirlilik oranı
ve etkenin türü belirlemelidir. Kümes içi genel
dezenfeksiyon dozu ile çok daha temiz olan
kuluçkahane dozu farklıdır.
DEZENFEKTANLAR, İÇERİKLERİNE
GÖRE SEKİZ GRUBA AYRILIR;
1. Halojenler
Klor içeren: Klor aniyoniktir, korozif organik
madde varlığında etkisini kaybeder. Uzun
süre dayanmaz.
İyot içeren: Etki süresi 5 dakika fosfat asitli
olanlar düşük ısı derecelerinde de kullanılır.
Elementler iyot suda az çözünür. Bu nedenle
noniyonik ve aniyonik yüzey aktif maddeleri ile
birleşirler ve çözünürlüğü arttırır.
2.Yüzey aktif bileşikler
QAC bileşikleri: Aynı zamanda deterjan etkisi
yapar. Su sertliği ve Fe iyonları etki maddesini
İNFOVET 134-135
azaltır. Bakterilerde direnç oluşturabildiğinden
EDTA ile birlikte kullanılması tavsiye edilir.
Gram pozitif bakterilere gram negatif bakterilerden daha etkilidirler. Ayrıca funguslara ve zarflı
virüslere karşı iyi aktivite gösterirler. Zarfsız virüslere ve mikobakterilere karşı etkili değillerdir.
Amfolitik bileşikler: Bazı vejatatif mikroorganizmalara zararlı büyük virüslere ≤ 10 dakika
etkin olan dezenfektanlardır. Bakteri sporu,
mikrobakteri ve zararsız virüslere etkisizdir.
Dezenfektanların
kullanılacağı ortamda
etkileşim, sonuç bakımından
önemlidir; örneğin, yağlı
kalıntıların yoğun olacağı
beklenen kesimhanelerde
alkali dezenfektanlar
tercih edilmelidir.
Dezenfektanların etkinliği
yüzeyle temas süresiyle
orantılıdır. En güçlü etkinlik
dezenfektanla ıslatılan
yüzey kuruyuncaya kadar
gerçekleşir. Bu nedenden
bazı dezenfektanlarda
kurumayı geciktirici yüzey
aktif maddeleri bulunur.
3. Oksidan maddeler
H2O2 : Geniş etkilidir.
Ozon : Sporlara ve virüslere etkili. Kötü
kokulu. İnsan sağlığını olumsuz etkiler.
Alkali Bileşikler: Alkali ve asit bileşikler korozif ve yakıcı özellikleri olduğundan kullanımında dikkatli olunmalıdır. Sodyum hidroksit,
amonyum hidroksit, sodyum karbonat ve kalsiyum oksit en sık kullanılan alkali ajanlardır.
Asidik dezenfektanlar: Nükleik asitlerin
bağlarını yıkarak ve proteinleri çöktürerek etki
gösterirler. Ayrıca ortamın pH’sını değiştirerek
ortamı mikroorganizmalar için uygun olmayan
hale getirirler. Asetik asit, sitrik asit, sorbik asit
bu amaçla kullanılan asitlere örnek verilebilir.
4. Alkoller: En çok etil alkol kullanılır.
Alkollerin bakterisidal etkileri belli oranda su
katılınca ortaya çıkar. Ağırlıklı olarak el dezenfeksiKümes içi genel
dezenfeksiyon dozu
yonu için kullanılmaktadır.
ile çok daha temiz
El dezenfeksiyonu için %
olan kuluçkahane
50-70 sulandırılır.
dozu farklıdır.
Zarflı yani lipid içeren
virüsler dezenfektanlara
duyarlıdır. Bu nedenle,
zarflı virüslerin
lipofilik karakterli
dezenfektanlarla yok
edilmesi mümkün değildir.
5. Aldehitler: Proteinleri denatüre ederek
ve nükleik asitleri parçalayarak sterilizan etki
gösteren oldukça geniş spektrumlu ve yüksek
etkilidirler. Aldehitlerin organik madde varlığından etkilenmemesi en büyük avantajlarıdır. pH
7’den yüksek ve yüksek sıcaklıkta daha etkilidir.
6. Kükürt: Kükürt keskin keskin kokulu ve
korozif etkisi yüksek bir bileşiktir.
7. Fenol derivatları ve formaldehit: Fenoller genelde deterjan içinde bulunurlar.
> Kresol, ksilenol, o-ethyl fenol
> Düşük kaynama noktalı katran asitleri
> Yüksek kaynama noktalı katran asidi
türevleri diye 3 grupta incelenir. Katran
asitleri çeşitli oranlarda fenol, benzen, kresol
ve ksilen içerirler. Antimikrobiyal etkinlikleri
içerdikleri maddelere bağlı olarak değişkendir. Halojenlendirilmiş fenollerin (ör: klorofenol) etkinlikleri diğer fenollere göre daha
yüksektir. Fakat bakteri sporları ve zarfsız
virüsler tüm fenol bileşiklerine dirençlidir.
Formaldehit bakterisidal, sporisidal ve insanlar için toksiktir. % 37,5 formalldehit 1/8
oranında sulandırılır.
DEZENFEKSİYON KONTROLLERİ
Bakteriyolojik kontroller; özellikle genel
mikroorganizma ve koliform yönünden olmalıdır.Kullanım suyu, deterjan solüsyonları,
işletmenin bazı noktaları, araç gereç ekipman
yüzeyi, urulama suyu kontrolü kontrol edilecek
materyaller arasındadır.
DEZENFEKSİYON AŞAMALARI
A. İnsekt mücadelesi: Kanatlılar kümesten
çıkarılır çıkarılmaz kırmızı tavuk biti, altlık
İNFOVET 136-137
İşlemlerin gerektiği
şekilde yapılıp
yapılmadığının fiziksel
kontrolü yapılmalı,
bakteriyolojik
kalite kontrol
uygulamalarından
yararlanılmalıdır.
böcekleri, altın renkli örümcek böceği ve diğer
taban böcekleri için altlık henüz soğumadan
iç, dış duvarlar, altlık ve ekipmanlara ve kümes
çevresine sprey ya da fumigasyon yöntemi ile
etkili insektisit uygulaması yapılmalıdır.
B. Kuru temizleme: Tüm organik kirlerin ortamdan uzaklaştırılması çok önemlidir. Organik
kirlilik olması durumunda dezenfektan etkinliği
önemli düzeyde düşer. Taban ve yan duvarların tabanla birleştiği noktalarda kaba temizlik
sonrası kalan kirler olacağından bunlar titizlikle
incelenip kazınarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca fanların iç yüzeyinde, klapelerin kenarlarında, kirişlerin üst kısmında birikmiş nem
ile katılaşmış halde olan tozların kazınarak sökülüp atılması ve arkasından 80-150 bar basınçlı
su ile yıkanması gerekir. Taşınabilir ekipmanlar
da dışarı çıkarılmalı ve yıkanıp dezenfeksiyon
yapıldıktan sonra içeri alınmalıdır.
C. Dekotaminasyon: Dekontaminasyon
temizlik ve dezenfeksiyon işleminin tümüdür.
Deterjan İle Temizlik: Dezenfeksiyon etkinliği için organik kirlerin fiziksel temizliğinden sonra deterjan ile uygulama yapılması
Kümese ziyaretçi kabul
etmemek temel ilkedir.
Fakat girişi zorunlu
ziyaretçiler için işletme
girişinde varsa duş
alındıktan sonra kabul
etmek gerekir, bu
olamıyorsa tek kullanımlık
tulum ve çizme giydirdikten
sonra kabul etmek hastalık
bulaşmalarını önleyecektir.
Fumigasyon, su
kullanılamayan durumlarda
uygulanan yöntemdir. Kapalı
bir ortamda belirli sıcaklıkta
gaz haline gelebilen
dezenfektanı belirlenen
sürede tutma işlemidir.
Tütsü dezenfeksiyon
işleminde yaygın olarak
2-fenilfenol ve formaldehit
kullanılmaktadır.
Kanatlılar kümesten
çıkarılır çıkarılmaz
altlık henüz soğumadan
detaylı bir şekilde sprey
ya da fumigasyon yöntemi
ile etkili insektisit
uygulaması yapılmalıdır.
kalan kirlerin uzaklaştırılması açısından
önem taşır. Yüzeye yapışmış ve kuru temizleme ile çıkmayan kirlerin ortamdan uzaklaştırılması bu işlem ile mümkün olabilir.
Bu işlem için köpük oluşturmaya uygun
ekipman gereklidir.
Diğer önemli nokta deterjanın dezenfektan
ile uyumlu olmasıdır. Eğer dezenfeksiyonda
kullanılacak ürün asidik özellikte ise deterjanda asidik özellikte olmalıdır. Dezenfeksiyonda
kullanılacak ürün bazik karakterde ise deterjanda bazik karakterde olmalıdır. Hipoklorit
içerikli deterjan kullanıldıysa asidik içerikli
dezenfektan kullanılamaz. İyot, povidon iyot,
hidrojen peroksit, asetik asit, perasetik asit,
potasyum peroksimonosülfat içerikli dezenfektan kullanılacaksa bunlar asidik karakterde olduklarından asidik özellikte deterjan
kullanılmalıdır. Ortofitalaldehit ise geniş pH
aralığında etkindir.
Dezenfeksiyon: Hastalık etkenleri halen
hastalık oluşturacak miktarda ortamda
bulunmaktadır. Bu nedenle virüs, bakteri,
maya ve küflere de etkili olabilen geniş etkili
dezenfektan kullanmak gereklidir. Kümesin
tüm yüzeyi hesaplanıp pürüzsüz panel yüzeyli
kümeslere metrekareye 150 ml solüsyon,
İNFOVET 138-139
pürüzlü kümes yüzeylerinde ise 200-250 ml
solüsyon gelecek şekilde uygulama yapılmalıdır. Eğer kümeste bir önceki dönem ciddi
kayıplara yol açan enfeksiyon yaşanmışsa güçlü
dezenfektanlar(aldehid veya fenol içeren)
tercih edilmeli. Dezenfeksiyon işleminden 2-3
gün sonra svap alınarak kontrolü yapılmalı,
gerekirse ikinci dezenfeksiyon yapılmalıdır
Su sistemi dezenfeksiyonu: Dönem sonunda
kümes dezenfeksiyonu yapılırken ana su tankı
ve dağıtım boruları önemli kontaminasyon
kaynağı olduğundan su sisteminin temizlik ve
dezenfeksiyonu kümesin deterjanlı yıkamasından önce yapılmalıdır. Su sisteminde hem
biyofilm hem de kireç tabakasını çözen ürün
seçilmesi gerekir.
Yem silolarının dezenfeksiyonu: Fiziksel
temizliği yapıldıktan tütsü dezenfektanlarla
dezenfeksiyonu yapılmalıdır.
D. Sürekli dezenfeksiyon:
Ayak Havuzları: Kümes girişlerinde ayak dezenfeksiyon havuzlarında sürekli dezenfektan
bulundurulur ve bu dezenfektan kısa sürelerde
değiştirilir. Ayak havuzunda dezenfektanın
etkili olması için 20 saniye kalınması gereklidir.
Araç Dezenfeksiyon Sistemleri: İşletmeninin
giriş kapısında girişi zorunlu araçların tekerlerini dezenfekte edecek bir sistem bulunması ve
özellikle girişte teker dezenfeksiyonu yapmak
bulaşmanın engellenmesi açısından önem
taşır. Bu bir sırt pompası ile yapılabileceği gibi
otomatik basınçlı bir düzenekle de yapılabilir.
El Hijyeni: İşletmede
işe
başlamadan alkol bazlı
Hipoklorit içerikli
deterjan kullanıldıysa
dezenfekan ile giriş bölüasidik içerikli
münde eller dezenfekte
dezenfektan
edilmelidir. 
kullanılamaz.
İşletmeninin giriş kapısında
girişi zorunlu araçların
tekerlerini dezenfekte
edecek bir sistem bulunması
ve özellikle girişte teker
dezenfeksiyonu yapmak
bulaşmanın engellenmesi
açısından önem taşır. Bu bir
sırt pompası ile yapılabileceği
gibi, otomatik basınçlı bir
düzenekle de yapılabilir.
SANiYE
20
ziyaretçilerin Ayak
havuzunda kalması
gereken süre
2015 yılında, büyükbaş
hayvan sağlığı sektörünün
21.8 milyar dolar olan
kazancı evcil hayvanlar
için 11.7 milyar dolardı.
KONU KANATLI
Global hayvan sağlığı pazarı atakta
Koruyucu sağlık önlemlerinin ön plana çıkması ile birlikte, yem katkı maddeleri,
aşılar ve ilaçlar gibi hayvansal sağlık ürünlerine olan talebin de artması bekleniyor.
Future Market InsIght (FMI)
tarafından yayımlanan “Hayvan Sağlığı Pazarı: Global Sanayi Analizi ve Fırsat Değerlendirmesi 2015-2020” raporuna göre, 2016
yılı sonuna kadar hayvan sağlığı ürünleri ve
hizmetlerinden elde edilen gelirin 35 milyar
dolara ulaşması bekleniyor. İnsanlarda
geçerli olan trendlerin evcil hayvanlarda da
popülerlik kazanması ve koruyucu sağlık
önlemlerinin ön plana çıkması ile birlikte,
yem katkı maddeleri, aşılar ve ilaçlar gibi
hayvansal sağlık ürünlerine olan talebin de
artması bekleniyor.
2015 yılında yem katkı sektörünün
değeri; 15.7 milyar dolar
Hayvan sağlığı pazarı gelirlerinin büyük bir
bölümünü oluşturan anahtar ürün kategorileri, yem katkı maddeleri, ilaçlar ve aşılardır.
Bunların içerisinde, 2015 yılında toplamda
İNFOVET 140-141
15.7 milyar dolarlık global kazanç ile yem
katkı maddelerinin payı en fazladır ve 2020
yılına kadar, yem katkı maddelerinin küresel
hayvan sağlığı pazarına katkısının yaklaşık %
48 olacağı tahmin edilmektedir.
Amerika, Çin ve Fransa en büyük
pazarlar arasında
FMI’nın raporu, Kuzey Amerika, Avrupa,
Latin Amerika, Asya Pasifik, Ortadoğu ve
Afrika hayvan sağlığı pazarlarının analizleri
sonucunda ortaya çıkmıştır. Kuzey Amerika,
Avrupa ve Asya Pasifik, küresel pazar kazancının yaklaşık % 88’ini oluşturmaktadır. ABD,
Çin, Japonya, Fransa, Almanya ve İngiltere
de hayvan sağlığı alanında faaliyet gösteren
en kazançlı pazarlar arasında yer alıyor.
Kuzey Amerika hayvan sağlığı pazarının
2015 yılındaki 11.3 milyar dolar iken, ABD’nin
yaklaşık değeri 9.2 milyar dolardı. FMI’nın
raporuna göre 2020 yılında Pazar, % 4.5 yıllık
bileşik büyüme oranı (CAGR) ile 14.1 milyar
dolarlık bir kazanç sağlayacak. Avrupa hayvan
sağlığı endüstirisi ise, 2015 yılında 9.6 milyar
dolar değerinde iken, 2020 yılında % 4.7 yıllık
bileşik büyüme oranı ile 12.2 milyar dolarlık bir
kazanç sağlayacak. Avrupa’nın en büyük pazarı Fransa, hayvan sağlığı ürünleri ve hizmetleri
anlamında, 2015 yılında 1.9 milyar dolarlık bir
kazanç elde etti. FMI’nın raporu, Türkiye’nin
ise Avrupa hayvan sağlığı endüstrisinin en
hızlı büyüyen ülkesi olduğunu göstermekte.
Asya Pasifik’teki endüstrinin değeri, 2015 yılında 8.3 milyar dolar iken, FMI 2020 yılında
% 6.3’lük yıllık bileşik büyüme yaşayacağını
tahmin ediyor. Asya Pasifik ülkelerinin en
rantabl ülkesi olan Çin’in ise yıllık bileşik
büyüme oranının çok hızlı olacağı ve 2020
yılına kadar Asya Pasifik bölgesinin % 62’sini
temsil etmesi bekleniyor. 
güncel
Bu Tebliğ, yem katkı maddeleri
başvuru süreçlerine ait
hususları kapsamaktadır.
Yem Katkı Maddeleri
hakkında yeni tebliğ
27 Mayıs 2016 tarihli ve 29724 sayılı Resmi Gazete’de
“YEM KATKI MADDELERİNİN DEĞERLENDİRME VE ONAY
İŞLEMLERİ İÇİN BAŞVURU DOSYASININ HAZIRLANMASI
VE SUNULMASI HAKKINDA” yeni bir tebliğ yayınlandı.
AMAÇ VE KAPSAM
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; hayvan beslemede kullanılacak olan yem katkı
maddelerinin değerlendirme ve onay işlemleri için başvuru dosyasının hazırlanması ve
sunulması ile ilgili hususları belirlemektir.
(2) Bu Tebliğ; hayvan beslemede kullanılacak olan yem katkı maddeleri başvuru
dosyasının hazırlanması, değerlendirilmesi
ve onayı için gerekli bilgi ve belgeler ile
sunumuna ilişkin hususları kapsar.
DAYANAK
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve 18/7/2013
tarihli ve 28711 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Hayvan Beslemede Kullanılan
Yem Katkı Maddeleri öHakkında Yönetmelik hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır.
AB MEVZUATINA UYUM
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, Yem Katkı
Maddelerinin Değerlendirme ve Onay İşlemleri İçin Başvuru Dosyasının Hazırlanması
ve Sunulması Hakkında 25/4/2008 tarihli
ve (AT) 429/2008/sayılı Avrupa Komisyon
Tüzüğü dikkate alınarak Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde hazırlanmıştır.
TANIMLAR
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığını,
İNFOVET 142-143
b) Ev ve süs hayvanları ve gıda amaçlı
olmayan diğer hayvanlar: Atlar hariç olmak
üzere insanlar tarafından beslenen, yetiştirilen veya bakılan ancak insan tüketimi için
kullanılmayan hayvanları,
c) Genel Müdürlük: Gıda ve Kontrol
Genel Müdürlüğünü,
ç) Yaygın olmayan türler: Geviş getiren
büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, kanatlı
hayvanlar, domuz ve alabalıkgiller dışında
kalan gıda amaçlı hayvanları,
d) Yaygın türler: Yaygın olmayan türler
dışındaki gıda amaçlı hayvan türlerini,
e) Yönetmelik: 18/7/2013 tarihli ve 28711
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvan
Beslemede Kullanılan Yem Katkı Maddeleri
Hakkında Yönetmeliği ifade eder.
BAŞVURU DOSYALARININ
HAZIRLANMASI VE SUNULMASI
MADDE 5 – (1) Yönetmeliğin 7 nci
maddesi hükümlerine göre dosyanın hazırlanması ve sunulmasına ilişkin hususlar
bu Tebliğin eklerinde belirlenmiştir. Bu hususlar başvuru formunu, başvuru sahibinin
bilgilerini, genel ve özel gereklilikleri, etkinlik
çalışmalarının minimum sürelerini içerir.
(2) Yem katkı maddesinin onay işlemi
için başvuru sahibi tarafından hazırlanan
dosya Ek-1’de yer alan başvuru formu ile
birlikte Bakanlığa sunulur.
(3) Hazırlanan dosyanın, Yönetmeliğin 5
inci maddesinde belirtilen onay şartlarına
uygun olması ve bu şartları sağlaması gerekir.
(4) Başvuru sahibi, Yönetmeliğin 17 nci
maddesinin birinci fıkrası uyarınca dosyanın
bazı bölümlerinin gizli tutulmasını talep etmesi halinde gerekçelerini de belirtmesi gerekir. Dosyada gizli tutulması istenen bölümler
diğer belgelerden ayrı sunulur ve Yönetmeliğin 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (g)
bendinde belirtilen özete dahil edilmez.
(5) Bu Tebliğ ekinde yayımlanan başvuru
dosyasının hazırlanması ve sunulmasına
ilişkin hususlardan karşılanamayanlar varsa
bilimsel gerekçeleri dosya ekinde sunulur.
Bu gerekçeler Bakanlık tarafından Yönetmelik kapsamında değerlendirilir.
DEĞERLENDİRME
MADDE 6 – (1) Başvuru dosyasının
değerlendirilmesi Yönetmeliğin 8 inci maddesi ve bu Tebliğin 5 inci maddesine göre
belirlenen hususlar dikkate alınarak yapılır.
ONAY
MADDE 7 – (1) Bakanlık, Yönetmeliğin
5 inci, 7 nci, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu, 12 nci,
13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre onay
başvurusuna ilişkin kararını verir.
YÜRÜRLÜK
MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
YÜRÜTME
MADDE 9 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür.
ineklerde
mastitis patolojisi
Tüm dünyada ve ülkemizde mastitis, patogenezisi, lokal etki derecesi, bağışıklık, sağaltım ve
eradikasyonundaki karmaşıklık nedeniyle kompleks bir enfeksiyon olarak tanımlanmaktadır.
Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver
Meme başı kanalından giren
mikroorganizmalar mastitislerin en önde
gelen sebebidir. Bunların memeye girişleri,
meme başının yaralanması ve yine meme
başının uç kısmını etkileyen diğer bazı etmenlere bağlı olarak kolaylaşır. Tüberküloz
gibi bazı genel enfeksiyonlarda ise meme
kan yoluyla enfekte olabilir. Meme başının
enfeksiyon yapan etkenlere temas etmesi
her zaman hastalığa neden olmaz. Enfeksiyon yapan mikroorganizmaların memeye
yayılması sadece etkenin virülensine bağlı
değildir. Memelerin etkenle temas süresi,
derecesi ve sıklığı da rol oynar. Mikroorganizmalar çeşitli biçimlerde açıklanan
bir mekanizma ile meme başı kanalından
girdikten sonra hayvan yattığında meme
sarnıcına ve memeye oluşan basınçla
memenin içine doğru ilerler. Bakterilerin
meme başından giriş biçimleri bugün
için tam olarak açıklanamamaktır. Bazı
araştırmacılar, meme
Mastitis çözümü için
başı arterlerinin ritmik
sadece sağaltıma
basınçları ile meme
güvenmek pahalıdır ve
başında toplanan sütün
çoğu zaman başarısız
bir yaklaşımdır.
ductus papillaris’te
aşağı yukarı hareket ettiğini ve mikroorganizmaların bu şekilde yukarı çekildiğini
ileri sürmektedirler. Keza; ineğin yatarak
dinlenmesi sırasında bu giriş daha kolay
olmaktadır. Bazı araştırmacılar ise, sağım
sırasında mikroorganizmaların meme içine
emildiğini ortaya koymuşlardır.
Etkenin yayılma hızı birçok faktöre bağlı
Meme başı engelini geçen mikroorganizmalar meme lobunun alt kısmında yer alan
sekretorik dokuda ve taşıyıcı kanallarda
çoğalırlar. Çoğalan mikroorganizmalar,
Antimikrobiyel
ilaçlarla sağaltımın
endikasyonları
> Daha çok bireysel rastlantılar gösteren perakut-akut
mastitislerin sağaltımı
Etkenin memeye
yayılması virülense,
temas süresine,
derecesine ve
sıklığına bağlıdır.
Yangı sırasında ve yangıyı
takiben şekillenen doku
değişimlerine göre
mastitisler; interstitiel,
eksudatif, supuratif,
gangrenöz veya fibröz
olarak isimlendirilir.
kalırken, bazıları süt boşluklarının duvarını
geçerek meme dokusunun her tarafında gelişebilir. Sütteki veya doku boşluklarındaki mikroorganizmalar asit, toksin ve diğer bazı irkiltici
yapılar salgılarlar ve meme dokusunda yangısal
tepki başlar. Aşırı gerilme ve travma nedeniyle
süt boşluklarının duvarının yırtılması da bu süreçte rol oynayabilir. Ancak, deneysel çalışmalar memenin mekanik yaralanmalarının mikroorganizmalar olmadıkça belirgin bir mastitise
neden olmayacağını göstermiştir. Memede
sütün akışını engelleyen şişlik, tıkaçlar ve süt
kanallarındaki anormal gelişmeler memedeki
enfeksiyonların gelişmesine yardımcı olur.
Memedeki tepki, süt kanallarında çoğalan
bakterilerin salgıladığı kimyasal yapıların,
kanal epitellerini irkiltmesi ya da berelemesi ile
kısa sürede başlar. Meme dokularının oldukça
duyarlı olması nedeniyle hafif irritasyonlar bile,
dokunun yangısal tepki vermesine neden olur.
Bu tepki uyarı devam etmese dahi şiddetlenir
ve birkaç gün sürer. Bu gibi tepkiler sırasında
meme diğer enfeksiyonlara karşı dayanıklıdır.
süt taşıyıcı kanallar yoluyla meme lobunun
diğer bölümlerine de ulaşırlar. Çoğu kronik
enfeksiyonda, meme içinde yayılma yavaş
olup, ilk aylarda enfeksiyon memenin henüz
alt kısımlarındadır. Diğer bazı enfeksiyonlar ise
meme içinde hızla yayılır ve birkaç saat içinde
akut diffuz bir enfeksiyon oluşturabilir. Meme
içinde yayılma hızı; mikroorganizmanın çoğalma oranına, sağımın sıklığına, sütün memeden
tamamen alınıp alınmadığına ve tam olarak
anlaşılmayan bazı diğer faktörlere bağlıdır.
Bazı enfeksiyonlar süt taşıyan kanallarda
Enfeksiyonun erken aşaması
Mastitisin erken aşamalarında, enfekte
bölümde kan damarları genişler ve normalden daha fazla kan taşır. Yarı geçirgen kapillar
damarlar daha geçirgen olmaya başlar ve
kan akımı yavaşlar. Mastitisli memelerde ilk
patolojik değişiklik, kandan süte albümin
geçişidir. Sodyum klorür ve bikarbonat geçişi
artar ve Ph’yi değiştirir. Laktoz sentezi durur.
Kazein sentezi azalır. İrritasyonun başlangıcını
izleyen üçüncü saatten itibaren süte polimorf
çekirdekli lökositler geçmeye başlar. Bu olaylar
sırasında bol miktarda lökosit sütle atılır.
İNFOVET 146-147
> Bir veya birkaç hayvanda
görülen tekrarlayan ve
iyileşmeye direnç gösteren
kronik mastitislerin sağaltımı
> Sürü çapında, mastitisin
klinik tiplerine göre 4050 kat daha sık rastlanan
subklinik mastitislerin,
laktasyonda iken veya
kuruya alınırken sağaltımı
> Mastitisin kontrol
programlarının bir bölümü
olarak, kuruya alınan
hayvanların mastitislerden
korunması ve sağaltımı
> Mastitisleri oluşturan
mikroorganizmaların
çeşitliliği, semptomların
subklinik seyrinden
perakut toksik belirtiler
göstermesine kadar
farklılığı; sağaltım için
kullanılabilecek antibiyotikler,
uygulanma biçimleri,
destekleyici sağaltım ve
yöntemlerin de değişikliğine
sebep olmaktadır.
Bazı araştırmacılar, meme
başı arterlerinin ritmik
basınçları ile sütün
ductus papillaris’te aşağı
yukarı hareket ettiğini ve
etkenin yukarı çekildiğini
ileri sürmektedirler.
mastitis şekilleri
ve patolojileri
İnterstitiel mastitis
Mastitisli
memelerde ilk
patolojik değişiklik,
kandan süte
albümin geçişidir.
İnterstitiel ve fokal dokunun
diffüz hücresel infiltrasyonu
şeklinde oluşur. Hücreler
esas olarak RES hücreleri
ve lenfositlerdir. Yangının
şiddeti artınca alveollerde
az miktarda eksudat bulunabilir ve sekrotik dokularda
alveol atrofisi gibi dejenerasyonlar oluşabilir.
Eksudatif mastitis
Aveol ve kanallarda eksudat
toplanması; paranşimde dejeneratif ve nekrotik değişimlerle karakterizedir.
Supuratif mastitis
Eksudatif tipten gelişebilir.
Etkilenen bölge genişlemiş
ve nodüler görünümdedir.
Bölgede doku yıkımı vardır.
Boşluklar purulent eksudat
ile doludur.
Gangrenöz mastitis
İrritasyon sona erdikten sonra, lökosit eksudasyonu uzunca bir süre (kimi streptokoklar için
birkaç gün iken, kimi stafilokoklar için birkaç
ay)devam edebilir. Bu arada kandaki pıhtılaşma
faktörünü içeren sıvılar, kan damarlarından
yangılı bölgeye geçerler. Bu sıvılar damarlardan
sızdıktan birkaç saat sonra süt boşluklarında
koagüle olur. Sıklıkla süt kazeni de presipite
olur, yahut pıhtılaşır. Kimi zaman kan damarları
yırtılarak kanın tamamı dokulara veya süte karışır. Sıvılar da lökositler gibi sütle atılır.
Mastitis; karmaşık bir dizi tepki
Süt taşıyan kanalların hücreleri alveol
hücrelerinden daha dayanıklı olmakla beraber
yangıdan ötürü önemli derecede yıkıma
uğrarlar. Kanal hücreleri ölmezlerse çoğalarak
sütün akışını güçleştiren ve pıhtıları tutan
İNFOVET 148-149
kalınlaşmalara neden olurlar. İrritasyonun
sona ermesinden 1-2 gün sonra kan damarlarındaki tepki azalmaya başlar ve meme normale döner. Küçük süt kanallarındaki pıhtılar
gevşeyerek sisternaya doğru inerler ve izleyen
sağım sırasında sütle dışarı atılırlar. Ancak
bazı süt kanallarında kalabilir ve tıkanmaya
devam ettirebilirler.
Enfekte bölgedeki hafif tepkiler azalınca süt
yapımı artar ve meme bölümü birkaç gün içinde
normale döner. Diğer taraftan irkilti çok şiddetli
ise ya da süt kanalları 3-4 günden fazla tıkalı
kaldıysa süt yapan hücreler gözden kaybolur ve
sonraki laktasyona kadar
süt yapımı durur. Eğer
Bazı araştırmacılar,
sağım sırasında
irritasyon daha şiddetli ise
mikroorganizmaların
ve birçok hücre yıkıma uğrameme içine emildiğini
mışsa fibrotik doku
ortaya koymuşlardır
Anaerob mikroorganizmaların memeye girmesi ile oluşur. Enfekte meme bezi koyu
kırmızı, mavi yahut yeşilimsi
renkte ve soğuktur. Dokular
koyu renkli, yumuşak ve hemorojiktir. Çoğunlukla hasta
meme bölümü veya tüm
meme elden çıkabilir.
Fibrosis
İlk üç tip mastitisten sonra
genel olgudur. Enfekte bölge
sertleşir ve bağ dokuda belirgin bir artma görülür. Daha
sonra memede indurasyon şekillenir. Hasta bölge
küçülür ve bazı olgularda
tamamen atrofiye olur.
Meme içi yolla
kullanılan ilacın
ve taşıt maddesinin
fiziko-kimyasal yapısı
şekillenir. Kanalların devamlı tıkanması sonucu arka kısımlarında irin birikir. Bu bölgeler
fibrotik doku ile iyileşebilmekle birlikte
meme içinde bir enfeksiyon odağı olarak da
kalabilir. Bu bölgeler meme bölümünden
diğer kanallara açılarak, hücrelerin ve bakterilerin süte karışmasına neden olabilir. Meme
dokusundaki yatkın bölgelerin ölmesi sonucu
büyük apseler oluşarak deriye doğru ya da süt
kanallarına açılabilir.
MASTİTİSLERİN SAĞITIMI
Mastitis sorunun çözümü için sadece
sağaltıma güvenmek pahalıdır ve çoğu zaman
başarısız bir yaklaşımdır. Ancak sorunun
çözüm yolları arasında sağaltımın önemli bir
yeri vardır.
Mastitis sağaltımında pratikte işe yarayacak temel yaklaşımlar
Hayvanın yaşamını kurtarmak, hasta memenin fonksiyonlarını düzeltmek ve süt verimini
normale döndürmek olarak özetlenebilir. Bu
çerçevede sağaltım sırasında; sebebi ortadan
kaldırmak, sistemik olarak da hasta hayvanlarda toksemiyi elimine edip desteklemek, enfeksiyöz etkenleri azaltıp elimine etmek ve yangılı
meme dokularının iyileşmesini sağlamak
gerekir. Sağaltım sonrası iyileşme derecesinin kriterlerini de şöyle sıralayabiliriz; klinik
iyileşme, genel ve lokal semptomların ortadan
kalkması, mikrobiyolojik iyileşme, etkenin memeden elimine edilmesi (üç hafta sonra kültür
yaparak), sütün niteliğinde düzelme, SHS’de
azalma, süt veriminin normale döndüğünü
ifade eden nicel iyileşmeler.
İNFOVET 150-151
Meme enfeksiyonlarının sağaltımında (lokal,
paranteral) başarıyı etkileyen temel ilkeler:
> Etkili antimikrobiyal ilacın seçimi
> Enfeksiyon bölgesinin sağaltımı enasında
yeterli ilaç konsantrasyonunu sağladığımıza
emin olup, o şekilde devam ettirmektir.
> Sağaltımı yeterli süre uygulamak (Etkenin
ölümüne veya fagosite olmasına kadar)
> Sağaltımın lokal ve sistemik yan etkilerini
en aza indirmek
> Endike durumlarda destekleyici ve koruyucu sağaltım yapmak
Enfeksiyona uğramış memenin şişkinliğinin ve ödemin oranı
İneklerde mastitisin meme içi yolla sağaltımında başarısızlığın en önemli nedenlerinden
bir tanesi, memede şekillenen doku değişimlerine ve yangısal ürünlerin ortaya çıkmasına
sebep olan patolojik olaylardır. Meme içine
verilen ilacın ödemli ve şiş memelerde yayılma şansı çok azdır. Bu nedenle invitro olarak
etki gösteren antimikrobiyal ilaçlar, enfeksiyon bölgesine ulaşamadıklarından beklenen
etkiyi sağlayamazlar.
Sağaltımın yinelenme sıklığı
Laktasyondaki hayvanlarda meme içi yolla
verilen antibiyotiklerin önemli bir kısmı bir
sonraki uygulama sırasında sağım ile birlikte
sütle beraber atılmaktadır. Özellikle subklinik mastitislerin bu
dönemde yapılan sağaltıMastitis
enfeksiyonlarının
mında meme bölümü her
çözüm yolları arasında
sağımdan sonra kesinlikle
sağaltımın önemli bir
ilaçlanmalıdır. 
yeri bulunmaktadır.
Mastitis sağaltımında
kullanılan kemoterapötiklerin
içinde eritildikleri taşıt
maddesi önemlidir. Meme
içi yolla kullanılmaya hazır
olarak sunulan preparatların
çoğu merhem veya yağlı
süspansiyon formundadırlar.
Merhemlerin kullanılma
yönünden bazı sakıncaları
bulunmaktadır. Birkaç
büyük yağ küresi bir
araya toplanıp meme başı
sinusunda kalabilir. Böylece
enfekte bölgeye yeterli
antibiyotik ulaştırılamaz.
Sulu ve yağlı süspansiyonlar
ise meme içinde aynı hızla
yayılırlar. Sulu olanlar
alveollerde, yağlı olanlar ise
kanallar içinde daha yüksek
antibiyotik konsantrasyonu
yakalanmasını sağlarlar.
Mastitisin meme içi
sağaltımında başarısızlığın
önemli nedenlerinden biri,
memedeki doku değişimlerine
ve yangısal ürünlerin
ortaya çıkmasına sebep olan
patolojik olaylardır.
KONU KANATLI
Silaj Gözü
Silaj gözü, genellikle kıştan bahara geçerken ve en yüksek
seviyede Mart ayında görülür. Zoonotik bir hastalık olup,
kontamine süt ve etin tüketimiyle insan sağlığını tehdit eder.
Yazar: Prof. Dr. Ö. Hakan Muğlalı
TEDAVİ
SEÇENEKLERİ
Silaj gözü ile ilk
kez karşılaşılıyorsa, tedavi öncesi
veteriner hekim
tanısı konmalıdır.
Sistemik antibiyotik tedavisi topikal
uygulamalardan
daha başarılıdır.
Yüksek seviyede
sistemik antibiyotik uygulamasının
yanı sıra subkonjiktival antibiyotik
ve bazen kortizon
(deksametazon)
uygulaması yapılır.
Silaj gözü Listeria monocytogenes’in
meydana getirdiği bir göz enfeksiyonudur.
Bakteri gözde uveitis, iritis ve keratokonjunktivitise neden olabilir. Listeriyozisin
belirtileri arasında meningoensefalitis,
abort, mastitis ve septisemi yer alır. Deri
enfeksiyonuna da neden olabilir (kutaneöz listeriyozis). Bazı listeria serotipleri
ensefalit yapabilir. Bu konuda silaj ile ilişkili
birçok vaka bildirilmiş olup, belirtileri BSE
ile karışabilir. Hayvanlar sindirim sistemlerinin normal florası olarak
gaitaları ile Listeria moListeria her yerde
bulunmakla birlikte,
nocytogenes bakterisini
fermente olmamış
saçar. Enfeksiyonun en
silajda tehlikeli
yaygın yolu kontamine
miktarda bulunur.
İNFOVET 152-153
silajın yenmesiyle olur fakat solunum veya
venereal enfeksiyonlar da meydana gelebilir. Listeria her yerde bulunmakla birlikte,
yeterince fermente olmamış silajda bakteri
ölmemiş olduğundan tehlikeli miktarda
bulunur. Genellikle sürüdeki hayvanların
çoğu etkilenir. Silaj gözü, genellikle kıştan
bahara geçerken ve en yüksek seviyede
Mart ayında görülür. Listeriyozis zoonotik
bir hastalık olup, hayvanlardan insanlara
geçebilir, kontamine süt ve etin tüketimiyle
insan sağlığını tehdit eder.
Risk faktörleri
Hastalığın predispoze faktörleri arasında;
beslenme eksikliği (malnutrisyon), kötü ka-
liteli silaj (yüksek pH), yoğun silaj beslemesi,
soğuk ve aşırı nemli hava şarları, uzun süreli
nakillerin oluşturduğu stres, silajın kemirgenlerle potansiyel kontaminasyonu ve
klinik olarak normal görülen taşıcı hayvanların temiz bir sürüye dahil edilmesi yer alır.
Bakteri, çamur, gübre ve ıslak saman/kuru ot/
kalitesiz silajda iki yıl kadar canlı kalabilir.
Klinik görünüm
Bol göz akıntısı, genellikle gözyaşı akıntısının bariz izi yüzde görülür. Başlangıçta
berrak olan akıntı daha sonra yapışkan ve
prulent bir hal alır,
> Göz kapaklarının sıkıca kapatılması,
> İriste şişkinlikler ve beyaz renklenmeler (opasite),
> Özellikle doğrudan güneş ışığı altında
acı çekme,
> Geçici körlükle ilişkili olabilen korneada bulutlanma,
> Hayvanın ağrı nedeniyle gözünü açamaması veya muayeneye izin vermemesi.
Korunma
Büyük balya silajdaki Listeria içeriği yığın
silajdan (bunker) daha yüksektir. Mümkünse bunker silaj kullanılmalıdır. Silaj içine
hava girmesi fermentasyona engel olur. Hasar görmüş (yırtılmış, patlamış) silaj balyaları
hızla ve doğru bir şekilde onarılmalıdır. Yemlikte hayvanlar arası mücadeleyi önlemek
için yeteri kadar yemlik alanı sağlanmalıdır.
Böylece kavgaların (itişip kakışma) göze
zarar vermesi ve enfeksiyonun yayılması
engellenmeye çalışılmalıdır. Hayvanların kafalarını silajın içine gömmelerinin
engellenmesi ve böylece gözlerinin olası bir
enfeksiyondan korunabilmesi amacıyla büyük balya silajları halka yemlik içine konmak
yerine yere serilerek verilmelidir. En önemli
korunma silajı doğru bir şekilde yapmaktır.
Çıkarım
Silaj yapımında bitkinin biçim döneminde fazla aceleci olmaktan kaçınılarak tüm
bitkinin kuru madde miktarının %35-40 civarında olduğundan emin olmak, silajı çok
iyi sıkıştırıp hızla hava almayacak biçimde
kapatmak alınabilecek en kolay ve ekonomik önlemdir. 
KANATLI
Rusya’da satılan tüm
broyler karkas fiyatı
2016 Şubat ayında
geçen seneye göre
%5 düşüş yaşadı.
Yem fiyatları, Rusya’nın
en büyük sıkıntısı
2015 yılında yaklaşık %20 yükselen yem fiyatları, Rusya
tarihinde bir rekor kırdı. Rus İstatistik Kurumu’na göre
yükseliş bu yıl da tam hızla devam edecek.
Güncel raporlara göre, Rusya’da
ihtiyaç üzerinde mevcut olan kanatlı eti ve yumurtası, kanatlı ürünlerin fiyatını da etkilemiş
durumda ve bu durum, dolaylı olarak vatandaşların kanatlı ürün tüketimini de olumsuz
yönde etkilemekte.
Kanatlı yem fiyatları
Rusya’da satılan tüm broyler karkas fiyatı
2016 Şubat ayında RUB 118 (US$ 1.79)/kg olarak
kayıtlara geçti. Bu fiyat, geçen seneye göre %5
daha düşük bir rakam. Aynı zamanda, kanatlı
İNFOVET 154-155
yem fiyatı RUB 15,786 (US$240) ve RUB 17,599
(US$267) arasında. Rus Merkez Bankası’nın
raporuna göre, 2016’da meydana gelecek olan
olası bir hasat sorunu nedeniyle, kanatlı ürünleri fiyatında tekrardan artış meydana gelebilir.
Bu sebepten ötürü ise küçük ve orta büyüklükteki kanatlı işletmelerinin iflası da beklenilen
senaryolar arasında
Olası bir hasat sorunu
nedeniyle, fiyatlarda
bu yıl içerisinde
tekrardan artış
meydana gelebilir
Üretim masrafının %70’i
Rus Yem Üreticileri Ulusal Birliği (Russian Union
Üretim döneminin başında,
hayvanlardan 1 kg et
kazanmak için 2.4 kg yemin
verilmesi gerekirken, 10
yumurta için 1.24 kg yemin
verilmesine ihtiyaç vardır.
KANATLI
YÜZDE
70
Kanatlı eti ve
yumurtanın fiyatını
büyük oranda
yem belirliyor
Tablo. Rusya’da ortalama kanatlı yemi fiyatları RUB (US$)
2014
2015
2016
Ocak
12,222 (185)
14,678 (223)
17,461 (265)
Şubat
12,144 (184)
15,786 (240)
17,599 (267)
Mart
12,418 (189)
16,160 (245)
-
Nisan
12,560 (190)
16,271 (247)
-
Mayıs
12,805 (194)
16,007 (243)
-
Haziran
12,732 (193)
15,790 (240)
-
Temmuz
13,181 (200)
16,033 (243)
-
Ağustos
13,235 (201)
16,133 (245)
-
Eylül
12,900 (196)
16,977 (258)
-
Ekim
12,641 (192)
17,081 (259)
-
Kasım
13,019 (198)
17,481 (265)
-
Aralık
13,820 (210)
17, 356 (263)
-
of Feed Produce)’nin verilerine göre, kanatlı eti
ve yumurtanın fiyatının %70’ini yem belirliyor.
Üretim döneminin başında, hayvanlardan 1 kg
et kazanmak için 2.4 kg yemin verilmesi gerekirken, 10 yumurta için 1.24 kg yemin verilmesine ihtiyaç vardır. US Doları’nın 1$ yükselmesi ile yem fiyatında 0.7 US $ artış meydana
gelecektir. Bunun yanı sıra, hayvanların ihtiyacı
olan yem katkı maddeleri ve premikslerinin
fiyatı da artış gösterecektir.
Gizli kanatlı yem piyasası
Rus Yem Üreticileri Ulusal Birliği Başkanı Valery Afanasiev, piyasanın sadece %30-40 oranda
kayıt altında tutulması nedeniyle, net verilerin
İNFOVET 156
elde edilmesinin imkansız olduğunu belirtti.
2015 yılında üreticiler tarafından oluşturulan
yem miktarını, Rus İstatistik Kurumu 13 milyon
ton olarak kayda geçirirken, Rus Kanatlı Üreticiler Birliği bu miktarı 16-17 milyon ton olarak
belirledi. Bu sene, Rusya çok düşük miktarda
yem ithal ettiği için bu miktar resmi istatistik
verilerine yansımadı. Aynı zamanda işletmelerin
kendi ürettiği kanatlı yemleri vergiden ve diğer
üretim masraflarından muaf olması nedeniyle; resmi kayıtlara geçen
kanatlı yemlerinden %20
Rusya’da satılan
tüm broyler karkas
daha ucuzdur. Aynı durum
fiyatı geçen seneye
domuz ve süt üreticileri için
göre % 5 azalma
de geçerlidir. 
göstermektedir.
Şu anda ekonomik koşulların
kötüleşmesi -özellikle
Asya ve Latin Amerika’daki
yükselen pazarlarda- tavuk
endüstrisi üzerinde şiddeti
düşük olmasına rağmen
olumsuz bir etki göstermiştir.
Buna bağlı olarak tüketiciler
protein kaynağı olarak tavuk
etinden tam anlamıyla
uzaklaşmasa da, daha
ucuz alternatif protein
kaynaklarına yönelmiştir.
Kanatlı eti, genel anlamda
en düşük fiyatlı protein
kaynağıdır ve tüketiciler
mantıksal olarak ekonomik
gerileme dönemlerinde
sığır ve domuz gibi daha
pahalı proteinlerden
tavuğa geçmektedir. Şu
anda Brezilya, Tayland,
Endonezya ve Hindistan’da
olduğu gibi Rusya’da da halk
arasında bu tür bir eğilim
görülmektedir.

Benzer belgeler