EMRE şen`İn Lavanda cennetİ
Transkript
EMRE şen`İn Lavanda cennetİ
bu ay 186 kaçış emre şen’İN Lavanda cennetİ 26 yaşında olmasına rağmen İstanbul’un en ses getiren iki mekanı Lavanda Hotel ve Flamingo’nun şefliğini üstlenen Emre Şen’in Şile’deki dünyasında huzurlu bir seyahate çıktık. uzun yıllar yaz aylarını aİLesİyle bİrlİkte Şİle’dekİ evİnde geÇİren emre Şen, burada artık türkİye’NİN dört bİr yanından gelen Mİsafİrlerİnİ ağırlıyor bir başka ünlü mekan olan Bird’ün ekibiyle birlikte Taksim’de Flamingo’nun kapılarını açan Emre Şen, bu evde geçen küçüklüğünü, “Lavanda bizim aile evimizdi. Yirmi yıla yakın orada yaşadık. Dört mevsim yaşamak için yapılmıştı ama biz okula giderken Şile’ye gidip gelmek çok zor oluyordu. Ayrıca ben günde sekiz saat at biniyordum. Sabah altıda oradan çıkıp, gece birde dönmek bir müddet sonra çok zorlamaya başlamıştı” diye anlatıyor. “Dahası, o zamanlar iki saatte Şile’ye ulaşabiliyorduk. Şimdiki gibi 45 dakikada varmamızı sağlayan yollar yoktu. Uzun süre Şile-İstanbul arasında mekik dokuduktan sonra, burayı sadece yazlık olarak kullanmaya başladık. Ben ve kardeşim Ekin üniversiteye başladığımızda, annemle babam yeniden buraya yerleştiler. Ben aşçılık eğitimi aldıktan sonra aramızda şakayla karışık yaptığımız, “Lokanta açalım” muhabbeti yıllar sonra gerçeğe dönüştü.” YA Z I D e b or a Z A K U T O F O T O Ğ R A F L A R E k i n ÖZ BİÇ E R S on yıllarda büyük otel zincirlerin yerini almaya başlayan butik otellere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Şile’deki Ulupelit Köyü’nde açılan Lavanda Hotel de bunlardan biri. Şehre 45 dakika uzaklıkta olan köye adım attığınız an, İstanbul artık çok uzaklarda kalıyor. Yol boyunca karşınıza keçi sütü satan köylüler çıkarken, yemyeşil doğa insanı etkisi altına alıyor. Şehrin keşmekeşinden uzaklaşmak adına, özellikle hafta sonu kaçamakları için ideal olan bu otel; taş ve ahşabın muhteşem uyumuyla hazırlanmış dış cephesi, uçsuz bucaksız yeşil alanı ve dekorasyonlarıyla iç ısıtan 13 odasıyla misafirlerine kendilerini evlerinde hissedebilecekleri bir ortam sunuyor. Tekstil ithalatçısı Ahmet Şen ile ressam eşi Feryal Şen’in ilk başta yılın dört mevsimi kullanmak için satın aldığı, daha sonra çocukların okula başlamasıyla yazın kullandıkları bir ev haline gelen Şile’deki mekan, oğulları Emre Şen’in aşçılık merakı sayesinde dört yıl önce Lavanda Hotel’e dönüşmüş. Otelin içerisindeki lokantanın aşçılığını üstlenen ve geçtiğimiz aylarda L’OFFICIEL | TEMMUZ 2013 lavanda Hotel’İn tüm dekorasyonu sanatçı feryal şen’e aİt İSTANBUL’DA STAJ, İTALYA’DA ASİSTANLIK Daha 26 yaşında olmasına rağmen ülkenin en çok konuşulan aşçılarından olan Emre Şen’in çocukluk hayali aslında bambaşkaymış. İtalyan Lisesi’nde eğitim alan ve aile dostları sayesinde okulun son yıllarında mimarlığa merak saran Şen, bu hayalini gerçekleştirmek için İtalya’daki Politecnico di Milona’ya gitmiş. “Nedense mimarlığın çok keyifli olduğunu düşünmüştüm ama okul başlayınca dışarıdan her odada, komoDİNLerİn Üzerİne yerleştİRİLMİŞ Şİİr Kİtapları var göründüğü gibi olmadığını fark ettim. Çok fazla mühendislik bilgisi ve rakamlar vardı. Pek bana göre değildi” diyor. “Lise yıllarında haylaz bir çocuktum. Zar zor okulu bitirmiştim ve bu tip bir eğitim bana hiç uymamıştı. Altı aylık denemeden sonra mimarlıktan vazgeçtim ve Türkiye’ye geldim.” Genç aşçı, daha sonra vakit geçirmek ve kendini geliştirmek için Mutfak Sanatları Akademisi’nde kısa bir eğitim almış. Akademiden mezun olduktan sonraki deneyimlerini şöyle anlatıyor; “MSA’da eğitim aldığım zaman yemek yapmanın ne kadar keyifli olduğunu fark ettim. Sürekli yeni şeyler geliştirmenin keyfi bambaşkaydı. Ancak okulda bize sadece her şeyin temel teknikleri öğretildi. Nasıl yapılır, hangi et nasıl pişirilir... Bunları geliştirmek için deneyimlemek lazım. Ayrıca bol bol gezip, görmek, tatmak gerek. Ben de önce Mikla’da Mehmet Gürs’ün yanında staj yaptım, sonra yine İtalya’ya gittim. Michelin yıldızlı şef Maurillo Garola ile birlikte çalışma şansına sahip oldum. Orada öğrendiklerimi hiçbir şeye değişmem.” İtalya’daki bir yıllık maceradan sonra Türkiye’ye dönen Şen, öğrendiklerini sevdikleriyle paylaşmak için Şile’deki evlerinde ardı arkası kesilmeyen davetlere imza atmış. Evde sürekli misafir ağırlamaktan yorulan annesi ise bir gün şakayla karışık, “Her hafta sen yemek yapınca misafir çağırıyoruz, bari birkaç odayı açalım da para kazanalım” demiş. Böylece, dört yıldır büyük beğeni toplayan Lavanda Hotel’in temelleri atılmış. İMECE USULÜ BUTİK OTEL Şen, “Annemin bu önerisi sayesinde ailecek kolları sıvadık” diyor. “Babam dış cepheyle, annem otelin iç dekorasyonuyla ilgilendi. Eve birkaç oda ve spa ekledik, havuzu büyüttük. Güzel bir mutfak yaptık. Boş salonları da lokanta yaptık. Hiç kimseden yardım almadan, imece usulü, oteli bugünkü haline getirmeyi başardık.” Sonuç mu? Emre’nin aşçılıktaki marifeti annesinin dekorasyon zevkiyle bir araya gelince, ortaya kesinlikle çok başarılı, dikkat çekici ve sıcacık bir mekan çıkmış. Otelin her köşesinde ismini aldığı lavanta demetleri yer alıyor. Misafir odaları ise stresten arınmak için birebir. Doğanın renkleri, kokusu, sessizliğin sesi ile donatılmış 13 odanın her biri farklı bir dekorasyona ve isme sahip. Üstelik isimlerini bahçedeki ağaçlardan alıyorlar: Manolya, Sığla, Erguvan, Ardıç, Servi… Dağ, orman veya gölet manzaralı odalar arasında Manolya’nın balkonu, Erguvan’ın geniş kullanım alanı ve Sığla’nın terası farklı dinlenme deneyimleri sunuyor. Ayrıca her odada, misafirleri buranın TEMMUZ 2013 | L’OFFICIEL bu ay 188 otelİn her köşesİnde lavanta buketlerİne rastlamak mÜmkÜn “Sadece öğle yemeğİ İçİn şehİrden helİkopterle lavanda’ya gelenler var” çocukların alınmadıĞı otelde en huzurlu alan havuz kenarı hikayesini anlatan şiir kitapları karşılıyor. Gerek doğası, gerek dekoruyla şiirsel bir hava yaratan Lavanda Hotel’in bu kadar ses getirmesini sağlayan en büyük özelliği ise tabii ki Emre Şen’in mutfağı. Rafine Akdeniz mutfağını, dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen yerel tatlar eşliğinde yeniden yorumlayan Şen, kullandığı her ürünü uzun araştırmalar sonucu en doğal, katkısız ve taze şekilde temin etmeye çalışıyor. Ulupelit ve çevresinden toplanmış siyah borazan mantarı (trompette des morts), Şile Limanı’ndan günlük olarak gelen tekir balığı, Çeşme’den taze enginar kalbi, Zonguldak’tan kuzu kestanesi, Sakarya’dan özel besi köy pilici, Fransa’dan kaz ciğeri, Edremit’ten Atıf Erke Bey’in ürettiği Ithaca zeytinyağları gibi birçok özel malzeme menüde kendine yer buluyor. Şefin Baharat Bahçesi ise ayrı bir öneme sahip: Kekik, limon kekiği, melisa, limon otu, biberiye, adaçayı, tarhun, fesleğen, reyhan, Frenk soğanı gibi içeriklerle her mevsim ayrı bir tat, ayrı bir dokunuş olarak tabakları süslüyor. L’OFFICIEL | TEMMUZ 2013 HELİKOPTERLE ÖĞLE YEMEĞİNE İlk dört yıl tüm mutfak alışverişini kendisinin yaptığını söyleyen Şen, şimdilerde mutfağı yetiştirdiği elemanlara emanet etmiş. “İlk açıldığımızda, nereden ne alacağımıza karar vermek için çok araştırma yaptım. Çeşitli pazarlara ve kasaplara gittim. Bir yemeğin nasıl yapıldığı kadar, neyle yapıldığı da önemli. Bu araştırmalar sayesinde mutfağın en iyi ürünlerle dolmasını sağladım ve bir düzen oturttum. Ayrıca, bu süre içinde kendi satın alma ekibi yetiştirdim. Böylece, iç rahatlığıyla Lavanda Hotel ile Flamingo arasında gidip geliyorum.” Yemekleri sayesinde otelin kulaktan kulağa yayılan bir şehir efsanesi haline gelmesini sağlayan şefin anlattığına göre Lavanda’ya sırf öğle yemeği için helikopterle gelenler bile oluyormuş. “Burada çok ilginç olaylara rastlıyoruz. Bir gün helikopter pistimizde hatırı sayılır isimleri karşılarken, ertesi gün geziye çıkmış 30 tane Ferrari’yi kapımızda buluveriyoruz. Tabii ki, Lavanda’ya iş toplantısına, evlenme teklif etmeye ya da çocuklarından uzak sakin bir tatil geçirmeye gelen kişiler de oluyor.” Burayı bu kadar farklı kılanın ne olduğunu sorduğumuzda Şen, “Her zaman her şeyin en iyisini ve kalitelisini yapmaya çalıştık” diyor. “Burası için dağ başında 13 odalı bir otel diyebilirsiniz, ancak Türkiye’nin en iyi üçüncü şarap menüsüne sahibiz. En iyi yöresel malzemeleri kullanmaya çalışıyoruz. Bu kadar küçük kapasiteli bir otel için on kişi mutfakta, on kişi de serviste çalışıyor. Galiba bu tip nedenlerden dolayı insanlar buraya gelmekten hoşlandı.” Her gün yüzlerce kişiyi ağırlayan yapan ve kendini geliştirmek için dünyayı gezen Şen, en sevdiği yemeğin yoğurtlu makarna, en çok etkilendiği yerin ise İtalya olduğunu söylüyor; “Fransa’da 30 Euro’ya kaliteli bir yemek yemeniz imkansız. Güzel bir yemeğin tadını çıkarmak için minimum 100 Euro’yu cebinizden çıkarmanız gerek ki, bazen çok ilginç menüler de karşınıza çıkabiliyor. İtalya’da ise durum tam tersi. Küçük bir köyün salaş bir TEMMUZ 2013 | L’OFFICIEL bu ay 190 Şen, son zamanlarda vaktİnİn Çoğunu flamİngo’nun mutfaĞında geçİrİyor “Flamingo daha açılmadan konuşulmaya başlandı. açılışımızın gecİkmesİ de bİraz heyecan yarattı” lokantasında bile muhteşem yemekler yiyebiliyorsunuz. Adamların ruhunda lezzet var. Sevgi ve neşe dolu olmaları lezzetlerine lezzet katıyor.” İtalyanlar’dan ona geçen bu özellik hem Lavanda Hotel’in, hem de yeni açılan Flamingo’nun menülerine yansıyor. LAVANDA’DAN FLAMINGO’YA Büyük ihtimalle, Taksim Ceylan Intercontinental Hotel’in alt katında açılan Flamingo’nun ismini siz de duymuşsunuzdur. Emre Şen’in, Şişhane’deki Bird’ün sahipleri Aliye Turagay ve Joost Rooijmans ile birlikte açtığı mekan, kısa sürede tıpkı Lavanda gibi şehrin en çok konuşulan adreslerinden biri haline geldi. Ünlü şef, elde ettikleri başarıyı Lavanda ve Bird’ün çok sevilen ve müdavimleri olan mekanlar olmasına bağlıyor; “Flamingo daha açılmadan konuşulmaya başlandı. Proje aşamasındayken bile insanların ondan haberi vardı. Açılışımız üç ay gecikti ki, galiba bu da biraz heyecan yarattı.” Yaz aylarını bu iki mekan arasında mekik dokuyarak geçirmeyi planlayan Şen’in ileride başarılarını daha sık duyacağımıza şüphe yok. Erken yaşta ne iş yapmak istediğini keşfetme şansına sahip olan nadir insanlardan olan şefin yeni sürprizlerini biz de heyecanla bekliyor olacağız. L’OFFICIEL | TEMMUZ 2013