Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
ARALIK 2015
Yıl:5 Sayı:49
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Mera ve Yaylak Alanları
Kentsel Dönüşüme Açıldı
»» Bakanlar Kurulu 1998 yılında yayınlanan Mera Yönetmeliği’nde değişiklik yaparak, birinci
sınıf mera alanlarına 20 yıllık ot gelirini yatırana bina yapmasının önünü açtı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle ile 31 Temmuz 1998 tarihli Mera Yönetmeliği’nin
8’inci maddesinin 5’inci fıkrasına yeni
bir bent eklenerek mera ve yaylak alanlarının kentsel dönüşüm alanı ilan edilerek
imara açılmasına karar verildi. Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik 30 Ekim
2015 tarihinde yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre, durumu ve sınıfı çok
iyi veya iyi olan mera, yaylak ve kışlaklarda tahsis amacı değişikliği yapılamadığı
için, bölge kentsel dönüşüm alanı olarak
ilan edilmeden önce1/5000 ölçekli haritası ile Mera Komisyonuna başvurarak
uygun görüş alınacak.
Tahsis amacının valilikçe değiştirilmesinin ardından 20 yıllık ot gelirinin yatırılması sağlanacak. Ot bedeli yatırıldıktan
sonra iki yıllık süre zarfında kesinleşmiş
uygulama imar planının komisyona sunulacak. Bu süre zarfında söz konusu
planların sunulmaması durumunda tahsis amacı değişikliği iptal edilecek.
Düzenleme Hayvancılığa Zarar Verir
Konu ile ilgili açıklama yapan Köy-Koop
Genel Başkanı Yakup Yıldız, düzenlemenin hayvancılığa darbe anlamına geldiğinin altını çizerek, “mera özelliğini yitiren,
ıslah edilemeyen alanların köy tüzel kişiliklerine veya kooperatiflere tahsis edilmesine karşı değiliz ama bu düzenleme
hayvancılığa zarar verir. Üreticiyi olum-
BM ‘2016 Uluslararası
Bakliyat Yılı’nın Açılışını Yaptı
»» BM Genel Kurulunda kabul edilen, 2016
Uluslararası Bakliyat Yılı tanıtım toplantısı
10 Kasım tarihinde Roma'da yapıldı.
Toplantının açılış ve kapanış
konuşmaları
Uluslararası
Bakliyat Yılı’nın yürütme komitesi başkanları FAO Türkiye Daimi Temsilcisi Aydın
Adnan Sezgin ve FAO Pakistan Daimi Temsilcisi Nadeem Riyaz tarafından yapıldı.
Resmi olarak başlatılan 2016
Uluslararası Bakliyat Yılı
için BM’nin mesajı, “Kuru
fasulyeden bezelyeye her
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK,
“Yeni Büyükşehir Yasasının Getirdiği Sorunlar
ve Çözüm Önerileri” Panelinde, Büyükşehir
Yasası’nın kırsalın geleceği açısından
tehditler ve çözüm önerilerini
anlattı.
» Syf 12’de
.
9.Gıda Mühendisliği
Kongresi Gerçekleştirildi
»» Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
(TMMOB) Gıda Mühendisleri Odasınca iki
yılda bir düzenlenen “Gıda Mühendisliği
Kongresi”nin 9.su 12-14 Kasım 2015 tarihleri
arasında İzmir Selçuk’ta gerçekleştirdi.
çeşit bakliyat; ucuz, lezzetli
ve içerdiği yüksek orandaki
protein ve önemli mikrobesinlerle özellikle gelişmekte
olan ülkelerdeki insanların
sağlık ve yaşamlarını olumlu
etkiliyor.” oldu. » Syf 6’da
“Büyükşehir Yasası, Büyük
Dengesizliklere Neden
Oluyor, Olmaya da
Devam Edecek”
suz yönde etkileyecek olan düzenleme,
kötüye kullanımlara da açık. Biz bunu
doğru bulmuyoruz” dedi.
Geçmişte
yürürlükte
olan
Mera
Yönetmeliği’nin 8. maddesi, kadimden
bu yana mera, yaylak ve kışlak olarak
kullanılan arazilerin ihtiyaç fazlası olan
bölümlerini talep edilmesi durumunda öncelikle hayvancılıkla uğraşan yöre
halkına ihale yoluyla tahsis edilmesini
sağlıyordu. Yönetmeliğin ilgili maddesi,
25 yıllığına yapılabilen tahsislerin, arazinin yalnızca hayvancılık amacıyla kullanılması koşulunu hükme bağlarken, her
beş yılda bir ilgili komisyonca yapılan
değerlendirmeyle meraların kullanılmasını denetim altında tutuyordu.
Meralarda yapılan düzenlemeyle, 20 yıllık ot parasını yatıran inşaat firmaları,
bugüne kadar keçi, koyun ve ineklerin
otladığı arazilere kolaylıkla apartman dikebilecekler.
3 gün süren ve yaklaşık 500
kişinin katılımı ile gerçekleştirilen kongrede; konunun
tüm tarafları; kamu kurum
ve kuruluşlarının yetkilileri,
bilim insanları, sektör temsilcileri ve basın mensupları
bir araya geldi. » Syf 8’de
ICA Genel Kurulu
Antalya’da Gerçekleştirildi
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA)
Küresel Konferansı ve Genel Kurulu 1013 Kasım tarihleri arasında Antalya’da
düzenlendi. Kanadalı aday MoniqueLeroux
ICA’nın yeni başkanı seçildi.
Türkiye Milli Kooperatifler
Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı ICA Küresel Konferansı
ve Genel Kurulu’na 76 ülkeden 1.000’in üzerinde kooperatifçi iştirak etti. Konferansa, Köy-Koop Merkez
Birliği’ni temsilen Genel Başkanı Yakup Yıldız ile Genel
Başkan Yardımcısı M.Barış
Aydın katıldı. » Syf 13’te
Kırşehir’de “Kooperatif
Girişimciliği Eğitimi”
»» Köy-Koop Merkez Birliği, Ahi Evran
Üniversitesi ve Ticaret İl Müdürlüğü
tarafından ortaklaşa düzenlenen
“Kooperatif Girişimciliği Eğitimi” Kırşehir
Ticaret ve Sanayi Odası Konferans
Salonu’nda 25-27 Kasım 2015 tarihinde
gerçekleşti.
Eğitim Programına; Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar
BAHÇECİ, Ahi Evran Üniversitesi Genel Sekreteri Doç.
Dr. Rüştü YEŞİL, Ticaret İl
Müdürü Mahmut DALGALI,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Kooperatifçilik Daire Başkanı Mehmet YAKUT, GTHB
Tarım Reformu Genel Mü-
dürlüğü Kontrolörler Başkanı Ahmet MENDİL, Başkan
Yardımcısı Ercan AKTAŞ,
Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, KöyKoop Genel Müdürü Turgay
SOLMAZ il daire müdürleri,
öğretim görevlileri, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı. » Syf 2’de
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Erol AKAR
Atatürk ve
Kooperatifçilik
» Syf 4’te
GDO’lu Ürün İthalatı
Kanser Korkusunu
Artırıyor » Syf 5’te
Sürdürülebilir
Kalkınmada
Kooperatifler » Syf 9’da
Doç.Dr. Yener ATASEVEN
Mehmet SEVER
Tevfik Fikret CENGİZ
2015 AB İlerleme Raporu
Kentiniz Çiçek Açsın
Gönlünüz Huzur Bulsun
IPARD II
» Syf 17’de
» Syf 7’de
» Syf 20’de
Ünal ÖRNEK
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Çölleşme ile Mücadele ve
COP 12
Zenginler Kulubü
» Syf 14’te
» Syf 16’da
Örgütler Rekabet
Gücüne Nasıl Katkıda
Bulunuyorlar? » Syf 15’te
2 KOOPERATİFÇİLİK
“Kooperatif Girişimciliği Eğitimi”
Kırşehir’de Yapıldı
»» Köy-Koop Merkez Birliği, Ahi Evran Üniversitesi ve Ticaret İl Müdürlüğü tarafından
ortaklaşa düzenlenen “Kooperatif Girişimciliği Eğitimi” Kırşehir Ticaret ve Sanayi Odası
Konferans Salonu’nda 25-27 Kasım 2015 tarihinde verildi.
MUHASEBEDE BU AY
Değerli Kooperatif Ortakları,
Aralık-2015 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman
belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok
dikkat etmemiz gerekiyor.
01.12.2015 16-30 Kasım 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
09.12.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01.12.2015 16-30 Kasım 2015 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin
10.12.2015 Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödemesi
15.12.2015
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemina Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel
15.12.2015 Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemina Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Kesintisi
15.12.2015 Bildirimi ve Ödenmesi
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
15.12.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödenmesi
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
21.12.2015
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
21.12.2015
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Gelir/Kurumlar Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
23.12.2015
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi
23.12.2015
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
23.12.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
24.12.2015
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi
28.12.2015
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Öden28.12.2015
mesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi
28.12.2015
01.12.2015
2016 Yılında Kullanılacak Yasal Defterlere İlişkin Açılış Tasdiki
31.12.2015
Öğr. Gör. Selami Sedat Akgöz tarafından
verildi. Eğitime moderatör ve panelist
olarak Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesinden Yrd. Doç.
Dr. Ertuğrul Güreşçi, GTHB Kontrolörler Başkanı Ahmet MENDİL, Köy-Koop
Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar,
Yrd. Doç. Dr. Oktay Aktürk ve Yrd.
Doç. Dr. Murat Yüksel kooperatiflerle ilgili yaptıkları sunumlarla
katılımcıları bilgilendirdiler. Ayrıca Kontrolörler Başkan yardımcısı
Ercan Aktaş katılım sağlayan öğrencilere kooperatiflerde muhasebe konusunda bilgiler verdi.
Eğitim sonunda katılımcılara Ahi
Evran Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Vatan Karakaya ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü yöneticileri tarafından “ Kooperatifçilik
Girişimciliği Eğitimi Katılım Belgesi” verildi.
.
01.12.2015
Kasım 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi
31.12.2015
01.12.2015 Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam Gelir Zirai Kazançları %75
31.12.2015 ve Daha Yüksek Oranda Olanlar için 2. Taksit Ödemesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
•Doç.Dr. Yener ATASEVEN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Ünal ÖRNEK
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Erol AKAR
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
İ
AT
F
BİR
LİKLERİ M
E
K
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
L
"Süt fiyatlarında herkese Avrupa genelinde kalıcı yüzde, yüzlük eşitlik istiyo-
Bİ
Süt üreticileri protesto
nedenlerini şöyle özetledi:
ruz. Mandıra 1litre süte 30-35 cent ödüyor bu çok az. Biz süt üreticileri olarak
en azından litre başına 50 cent istiyoruz.
Avrupa’nın önde gelen ülkeleri Alman
ve Fransız siyasetçiler bize kulak versin.
Başta Avrupa Birliği’nin (AB) tarım konusunda izledikleri politika çiftçiye zarar
veriyor. Avrupa ülkeleri arasında rekabetin eşit olmasını istiyoruz. Kimse zarar
etmesin. 12 Kasım Perşembe günü İtalya
Z
İki komşu ülkenin çiftçileri ve süt üreticileri Avrupa’nın tarım politikasını
eleştirdi.
ve çoğu Avrupa ülkelerinde süt üreticileri protesto eylemi başlattı. Biz de bugün
13 Kasım Cuma günü trafiğin yuğun olduğu gün protestomuzla sınırı kapatmaya karar verdik"
Her gün yaklaşık 20-25 bin aracın seyahat ettiği Almanya ile Fransa arasında
trafiğin en yoğun olan sınır kapısı iki
buçuk saat trafiğe kapalı tutuldu. Eylem
yapan çiftçiler traktörlerinde astıkları
dövizlerde ‘yanlış politika hepimizi öldürüyor’, ‘Angela Merkel bizi dikkate al’,
Almanya’da iktidar partisi ‘CDU tarım
politikasını batırıyor’ mesajları yer aldı.
Alman ve Fransız süt üreticileri 9 derece sıcaklıkta şişme havuza süt ve sıcak
su karıştırarak köprünün ortasında süt
banyosu yaparak basına poz verdi. Çiftçiler "hakkımızı istiyoruz, biz unutmayız
yeniden buraya gelir eylemlerimizi daha
sık yaparız" dediler.
E
Almanya ile Fransa arasında Ren nehri
üzerinde Kehl-Strasburg kentleriyle iki
ülkeyi birleştiren Avrupa köprüsü bugün
süt üreticilerin protestosuna sahne oldu.
Yaklaşık 100’e yakın traktörleriyle köprüye gelen Fransız ve Alman çiftçilerle,
süt üreticileri sınırı kapattı.
İki ülke arasında trafik aksadı. Arabayla
seyahat edenler başka sınır kapılarına
yönlendirildi. Protesto eylemi iki buçuk
saat kadar devam etti.
RK
IN
MA
»» Almanya ile Fransa arasında Ren nehri üzerinde Kehl-Strasburg kentleriyle iki ülkeyi
birleştiren Avrupa köprüsü süt üreticilerinin protestosuna sahne oldu. Yaklaşık 100’e yakın
traktörleriyle köprüye gelen Fransız ve Alman çiftçilerle, süt üreticileri sınırı kapattı.
01.12.2015 Kasım 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin
31.12.2015 Primlerin Ödenmesi
M
Süt Üreticileri Sınır Kapattı
konuşulduğu eğitim Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Uzmanları ve Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu
RI
Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planında, tespit edilen sorunların
etkin ve hızlı bir şekilde çözülmesi amacı
ile çok sayıda faaliyet ve projeye yer verilmiştir. Bu anlamda yer alan “Kooperatif Girişimciliği Eğitim Projesi (KOOPGEP)” kapsamında hazırlanan proje ile
girişimcilerin ve kanaat önderlerinin
kooperatifçilik konusunda bilgilendirilmesi, kooperatiflerin sosyo-ekonomik
kalkınmaya olan katkıları artırılarak,
ülkemizdeki kooperatiflerin güçlendirilmesi ve yeni kooperatiflerin kurulması
amaçlanmaktadır.
Eğitimde girişimcilik, yeni iş fikirlerinin
oluşturulması, kooperatifçiliğin anlamı
ve ilkeleri, diğer örgütlenme biçimlerinden farklılıkları, Dünyada ve Türkiye’de
kooperatifçiliğin durumu, başarılı kooperatiflerden örnekler ve güncel gelişmeler yanında tedarik ve pazarlamanın
V E D İ Ğ E R TA
Eğitim Programına; Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar BAHÇECİ, Ahi Evran Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Rüştü YEŞİL, Ticaret İl Müdürü Mahmut
DALGALI, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Kooperatifçilik Daire Başkanı Mehmet
YAKUT, GTHB Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü Kontrolörler Başkanı Ahmet
MENDİL, Başkan Yardımcısı Ercan AKTAŞ, Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Köy-Koop Genel Müdürü
Turgay SOLMAZ il daire müdürleri, öğretim görevlileri, öğrenciler ve çok sayıda
davetli katıldı.
Eğitimin açılışında bir konuşma yapan
Doç. Dr. Rüştü Yeşil, eğitimin amacına
değinerek katılımcılar için faydalı olması
temennisinde bulundu.
Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci
yaptığı konuşmasında, “Kırşehir Ahiliğin
merkezi kooperatifçiliğin temeli Ahilikle
başlar. Kırşehir kooperatifçilik konusunda tecrübeli bir il. Yeni süreçte kooperatifçilik konusunda insanlara doğru bir
şekilde yönlendirirse Kırşehir başarılara
imza atmaya devam edecek. Bir yerde
çalışma varsa bereket vardır. Çalışma
yoksa bereketi yoktur. Ahi Evran Üniversitesi ile Ticaret İl Müdürlüğü’nün iş
birliğiyle hazırlanmış olan program beni
ayrıca mutlu etti. Emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. Yeni projeler bekliyorum. Üniversitemiz en önemli dinamiğimiz. İnşallah üniversite yönetimimizle
Kırşehir için güzel etkinliklerle bir araya
geliriz.’’ dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Mehmet Yakut, ise “Kooperatif girişimcilerini bilgilendirmek üzere
ihtiyaçları giderecek çalışmalar
hazırladık. Yenilenebilir enerji ile
ilgili eğitimlerimiz var. Yaptığımız
çalışmalarımızda ana unsur güven,
kardeşçe ve birliktelik içerisinde
yaşayacağız” ifadelerini kullandı.
Ülkemizde kooperatifçilik sektörünü, sürdürülebilir ve rekabet edilebilir yenilikçi bir yapıya ulaştırmak,
toplumdaki kooperatifçilik imajını
olumlu yönde güçlendirmek, kooperatifçilik sektörünü geliştirmek
amacıyla düzenlenen eğitime yoğun katılım sağlandı.
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Aralık 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Atatürk ve
Kooperatifçilik
Köy-Koop Muğla Birliği 8. Ege İlleri
Tanıtım Günleri’ndeydi
»» Sonsuzluğa uğurlanışının 77. Yıldönümünde M. Kemal
Atatürk’e Özlem ve Saygıyla...
Cumhuriyetin Türkiye’de gerçekleştirdiği bütün yeniliklerde Atatürk’ün
başat yeri var. Bu nedenle Cumhuriyetin Atatürk ile eşdeğer kabul edilmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak
ortada. Çiftçilerin örgütlenmesinde
kooperatifçilik denilince de Atatürk
ve Cumhuriyet akla geliyor.
Atatürk, 1920’den ölümüne kadar geçen süreç içinde Türk kooperatifçilik hareketine de önderlik
yapmıştır. Bu bağlamda, özellikle
çiftçilerin kooperatifleşmesi konularında konuşmalar yaptığı, yasaların
çıkarılmasında egemen rol oynadığı
bilinmektedir. Atatürk bunlarla da
yetinmemiş, eylemiyle de kooperatifleşme hareketine katkıda bulunmuştur. Örneğin iki kooperatifin kurucu ortağı olmuştur. Bunlardan biri,
tarımsal amaçlı bir kooperatif olan
Tarım Kredi Kooperatifi’dir. Diğeri ise, Ankara Memurları Tüketim Kooperatifi’dir.
Atatürk’ün kooperatifleşme
konusunda yapmış olduğu
söylevlerin kimileri şunlar:
• “Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz ziraat yapılmaz, el
emeği güçtür, Birleşiniz. Böylece
makine alınız” (24 Ağustos, 1925
Kastamonu).
• “Bu sene zirai kooperatif teşkilatına başlanmış olması, bilhassa
memnuniyetimize mucip oluyor. Bu
kooperatifleri memleketin her tarafına teşmil etmeyi ziyadesiyle iltizam
ediyoruz” (1 Kasım 1929, TBMM açış
konuşması).
• “Mesela; Kooperatifler. Şurada burada halk ya da münevverlerin teşebbüsü ile fiili sahasına geçen kıymetli
hasılalar görülmektedir. Hükümetimizin de bu gibi teşebbüsleri takviye
etmesi lazımdır. Hükümeti Cumhuriyet bu lüzumu tabii idrak etmektedir” (27 Ocak 1931, İzmir Halk Fırkası Kongresi).
• “Kanaatim odur ki, muhakkak suretle birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi
kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmek demektir. … Müstahsillerin birleşmesinden şahsi menfaatlerini haleldar olacağını düşünenler
tabii şikâyet edeceklerdir. (1 Şubat
1931, İzmir Ticaret Odası).
• “Kooperatif teşkilatı, her yerde sevilmiştir. Kredi ve satış için olduğu
gibi istihsal vasıtalarını öğretip kullandırmak için de kooperatiflerde istifayı mümkün görüyoruz.” (1 Kasım
1936, TBMM Açış Konuşması).
• “Köyde ve yakın köylerde müşterek
harman makinalarını kullandırma
köylülerin ayrılamayacağı bir adet
haline getirilmelidir. … Ziraai sanayi
bilhassa üzerinde meşgul olacağımız
mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe,
süt sanayine önem vermekteyiz. Sırasıyla; şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulatı ihtiyacını
temin edecek fabrikalar tesisinse ve
bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır” (1 Kasım 1937,
TBMM Açış Konuşması).
Atatürk döneminde
çiftçilerin örgütlenmesi
ve kooperatifleşmesi
doğrultusunda çıkarılan
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
yasaların kimileri
şunlardır;
• “1924 yılında Zirai Birlikler Kanunu çıkarılmıştır. Aynı yıl, kooperatiflerin ticari şirketlerden sayılmasına ilişkin fıkra, Ticareti Beriye
Kanunu’na eklenmiştir.
• 1925 yılında tüketim kooperatifçiliğiyle ilgili yasal bir düzenleme yapılmıştır.
• 1926 da 856 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nda kooperatiflerin diğer
şirketler arsında yer almasına ilişkin
bir değişiklik gerçekleştirilmiştir.
• 1929 yılında ise Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu kabul edilmiştir.
• Daha sonra 1935 yılında da, 2834
sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu ile 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu çıkarılmıştır.
Atatürk, kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi Programları’na
da
kooperatifçilik
konularında
maddeler koydurmuştur. Örneğin, 1931 tarihindeki CHP 3. Büyük Kongresi’nde resmi programın
iktisat bölümünün 4. maddesinde
“Çiftçimizi kredi ve istihsal kooperatifleri gibi iktisadi teşekküllere mazhar etmek ve teşekkülleri terakki ve tekâmül
ettirmek gayedir” denilmektedir.
Yine, 1935 yılında yapılan CHP 4.
Büyük Kongresi’nde kooperatifçilikle ilgili 10. madde şöyle kabul edilmiştir; “Partimiz, kooperatifçiliği ana prensiplerinden sayar.
Kredi kooperatifleri ile toprak
ürünlerinin hakiki değerlerinden üretmelerini faydalandıracak olan satış kooperatiflerinin
kurulmasına ve çoğaltılmasına
önem vermekteyiz. Türkiye Tarım Bankası, tarım kooperatiflerinin ana bankasıdır”.
Atatürk, kooperatifçilik konularında
çalışma yapmak üzere bir derneğin
kurulmasını da gerçekleştirmiştir.
1931 yılında İstanbul Üniversitesi’ne
bağlı “Türk Kooperatifçiliği
Derneği”ni kurdurmuştur. Bu dernek daha sonra Ankara’ya taşınmış
ve halen “Türk Kooperatifçilik
Kurumu” olarak varlığını sürdürmektedir. Özetle, Atatürk’ün gerek
üretim, gerekse tüketim sürecinde
kooperatifleşmeye büyük önem verdiği gözlemlenmektedir. O, özellikle
kırsal kesimde küçük ve orta ölçekli
işletmeler için girdilerinin ortaklaşa
sağlanmasında olduğu kadar ürünlerinin değerlendirilmesinde kooperatiflerin işlevini en iyi bir şekilde
görmüş ve değerlendirmiştir.
Meraklısı için Not: Atatürk’ün kooperatifçilik ile ilgili düşün ve eylemlerini, Türkiye Kooperatifçiliğinin duayeni Hocam Ziya Gökalp Mülayim’in
“Kooperatifçi Atatürk ve Kooperatifçilik” kitabından derledim.
Kendisine teşekkür ediyorum.
.
»» 8. Ege İlleri Tanıtım Fuarı Ankara’da 12-15 Kasım 2015 tarihlerinde Atatürk
Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Ege bölgesi illerinin kültürlerini
Türkiye’ye tanıtmak, iller arasındaki birlik ve dayanışmayı sağlamak, bölgenin kültürel, turistik,
sosyal ve ekonomik gelişimine
katkı sağlamayı amaçlayan ve bu
yıl Ankara’da 8’incisi düzenlenen
Ege İlleri Tanıtım Günleri-Ankara
Egem Fuarı’nda; Muğla, İzmir, Denizli, Manisa, Kütahya, Uşak, Afyonkarahisar, ve Aydın ilinin kendi
has ürünleri, yiyecekleri ve sanayi
ürünlerinin tanıtımı yapıldı.
Köy-Koop Muğla Birliği
Ürünlerine Ankaralılar
Büyük İlgi Gösterdi
Atatürk Kültür Merkezi’nde 4 gün
süren fuara katılmalarının birinci
amacının Köy-Koop Muğla Birliğini tanıtmak, ikincisininse kooperatif ortaklarının üretmiş oldukları
ürünlerini pazarlamak olduğunu
kaydeden Köy-Koop Muğla Birlik
Başkanı Eray Çiçek, “Köy-Koop’u
ürünleriyle bilinen bir marka haline getirdik. Ortaklarımız tarafından
üretilen ürünlere herkes güveniyor. Fuarlarda en çok süzme çiçek
ve çam balımız, petek ballarımız,
pekmez, zeytin, zeytinyağı, kurutulmuş domates, biber, turşularımıza yoğun talep var. Özellikle bal
ve zeytinyağımız, doğal olduğu için
fuarlarda yok satıyor, ilgi fazla oluyor. Marka ve güven, bizim tercih
edilmemizin en başta gelen sebebi.
Gerek toptan gerek perakende satışlarımız oluyor. Fuarların da bu
anlamda bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Köy-Koop Muğla Birliği
olarak fuarlara katılmaya devam
edeceğiz. Hedefimiz daha kaliteli
ürünlerle, daha uygun fiyatlarla ilk
elden üreticiye ulaşmak. Kooperatifçiliğin temelini oluşturduğu birlik
ve beraberliği omuz omuza vererek
daha iyi konumlara getireceğiz. Ayrıca bölgemize has ürünleri Türkiye
gündemine sokacağız. Ankaralıların standımıza göstermiş oldukları
ilgiden çok memnunuz, fuarda bize
desteklerini esirgemeyen ve emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum”
değerlendirmesinde bulundu.
Başkan Eray Çiçek, “Başta kooperatiflerimize vermiş oldukları büyük destek olmak üzere, Muğlamıza
göstermiş olduğu katkılardan dolayı Muğla Ticaret ve Sanayi Odası
başkanı Bülent KARAKUŞ’a, meclis
üyelerine, yönetim kuruluna ve personeline teşekkür ederim.
Kalkınma sadece şehir yöneticileri
ile değil sivil toplum kuruluşlarımızın da sayesinde gerçekleşmektedir. İlk göreve geldiğim günden
itibaren Ticaret ve Sanayi Odamızın
Muğla’nın gelişimi için canla başla
çalıştıklarını bizzat gördük. Ortak
akılla kollektif hareketle yolumuza
devam edeceğiz.” diye konuştu.
Bademler Kooperatifi Uluslararası Süs Bitkileri,
Peyzaj ve Yan Sanayileri Fuarına Katıldı
»» Köy-Koop İzmir Birliği, Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 26-29 Kasım
tarihleri arasında bu yıl 7’incisi düzenlenen Eurasia Plant Fair-Flower Show
İstanbul 2015 fuarında yerini aldı.
CYF Fuarcılık tarafından düzenlenen
Fuara 25 ülkeden sektör temsilcilerini bir araya getiren fuar Rusya
ile yaşanan gerilim sektördeki ihracatçıları olumsuz etkilerken, fuara
Rusya'dan davetli bazı katılımcılar
ise programlarını iptal etti.
Eurasia Plant Fair-Flower Show İstanbul 2015, CYF Fuarcılık Genel
Müdürü Hakan Yüksel’in sunumuyla başladı. Süs Bitkileri Üretim
Birliği Başkanı Selahattin Altun, İç
Anadolu Süs Bitkileri Üreticileri ve
İhracat Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, Peyzaj Mimarları Odası
İstanbul Şube Başkanı ve Ağaç A.Ş.
Genel Müdürü Murat Ermeydan,
Tohumcular Birliği Başkanı Yıldıray Gençer, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı/Tohumculuk Daire
Başkanı Mehmet Sığırcı ve İBB
Genel Sekreteri Hayri Baraşlı birer konuşma yaptı. Konuşmaların
ardından plaket töreni düzenlendi.
Gelecek için umutlu bir
başlangıç...
Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever,
Sektörün geçmişten günümüze büyümesiyle tanınırlığının artmasına
ve markalaşmasına dikkat çekerek,
“Fuarın sektörün gelişmesi ve firmalar arası iletişiminin artmasında
çok önemli rol oynadığını düşünüyorum. Kooperatif olarak büyüme
ve kalitenin artmasından dolayı
mutluyuz. Kooperatif ürünlerimizi
ulusal veya uluslararası pazara sunmak anlamında fuarları önemsiyoruz. Var olan potansiyelimizi daha
yüksek seviyelere getirmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Fuara
olan ilgi tüm katılımcıları sevindirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya ile yaşanan kriz süs
bitkileri sektörünü zor
duruma düşürdü
Türkiye’de süs bitkileri sektörünün
son 10 yılda ivme kazandığını ve
hızla büyüdüğünü kaydeden Türkiye Süs Bitkileri ve Mamülleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, Rusya ile yaşanan krizin
sektörle olan ilişkilerini değerlendirirken şu bilgileri aktardı: “Dünyada
en fazla çiçek ithal eden ve tüketen
iki ülke var. Bunlardan biri Almanya, diğeri Rusya. Rusya önemli pazarlarımızdan biri. Rus müşterilerimizle birlikte karşılıklı olarak pazarı
geliştirmek adına çalışırken, maalesef yaşadığımız bir kriz var. Bu kriz
ile birlikte süs bitkileri sektörü zor
duruma düştü. Aldığımız bilgilere
göre, Rusya'ya ihracat yapan bazı
firmaların mal gönderdikleri 6 TIR
geri çekildi. Bu TIR'larda toplam
2 milyon dal çiçek bulunuyordu.
Malların gümrüklerde bekletileceği
bilgisi geldi. Bozulan bir malın gümrüklerde 5-6 gün bekletilmesi ürünlerin zarar görmesi anlamına gelir.
Bu TIR'lardaki çiçeklerin piyasa değeri 200 bin dolardır. Bu sektörün
hiçbir şekilde olumsuz etkilenmesini istemeyiz.” diye konuştu.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
TARIM
“Tavuk Etinde Zehir Var”
Haberine Açıklama
»» Tavuk etinde ‘arsenik’ olduğu iddialarına yönelik, tavuk etiyle
ilgili bilgi veren kurumdan yanıt geldi. Tavuk üreticilerinin
danışmanı olan akademisyenlerin oluşturduğu Sağlıklı Tavuk Bilgi
Platformu Danışma Kurulu, yaptığı yazılı açıklamada, tavuk etiyle
ilgili bilimsel olmayan açıklamalar yapıldığı belirtildi.
Kurulun yazılı açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
“Ülkemizde kanatlı sektöründe üretim AB norm ve standartlarına uygun metotlar
kullanılarak yapılmakta ve
tüm süreçler Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından sürekli ve titizlikle takip edilmekte ve denetlenmektedir. Halkımızın
sağlıklı ve dengeli beslenmesine oldukça
önemli katkılar sağlayan kanatlı sektörü,
konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından, bilimsel olmayan hatalı açıklamalarla
yıpratılmaya çalışılmaktadır.
“Tavuk etinde zehir var” başlığı ile gündeme gelen ve ülkemizdeki üretim metoduyla
kesinlikle alakası olmayan bir bilgininhaber olarak aktarılması, halkımızın sağlıklı
beslenmesi ve değerli bir protein kaynağını
tüketmesinde çekince yaratacak bilgi kirliliğine neden olmaktadır.
Söz konusu açıklamada bahsi
geçen arsenik kalıntısı Amerika
Birleşik Devletleri’nde tavuk ve
domuz beslenmesinde kullanılan
ruhsatlı olan 4 adet yem katkı
maddesi ilaçla (Roxarsone,
Nitarsone, Arsanilic Acid ve
Carbarsone) ilgilidir. Söz
konusu ilaçlar; organik formda
arsenik içermekte
olup2011 ve 2013
yıllarında yapılan
araştırmalarda
Amerika Birleşik
Devletleri’nde
marketlerden alınan
tavuk eti örneklerinde,
limitlerin altında
olmakla birlikte, arsenik
kalıntısı bulunması sonucu 2013
Eylül ayında 3 tanesi ve 2015
Nisan ayında da nitarsone olmak
üzere FDA tarafından hayvan
yemlerinde kullanılmaları
yasaklanmıştır.
Bunun ülkemiz kanatlı sektöründeki bir
durum gibi aktarılması ülke ekonomisine
ve toplum sağlığına yapılan en büyük kötülüktür. Ülkemizde kullanımı 2006 yılından
beri yasak olan bu tip bileşiklerle ilgili olarak kafa karıştırıcı bilimsel olmayan açıklamaların kasıtlı olduğunu düşünüyoruz.
Piliç eti ve yumurta üretiminde dünyada ilk
10 ülke, Avrupa’da ise ilk 3’te yer alan sektörümüzü büyütürken ve geliştirirken her zaman bilimin yanında olduğumuzu, bu vesileyle bir kez daha gururla paylaşmak isteriz.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgisine sunarız.” Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu Danışma Kurulu
5
GDO’lu Ürün İthalatı Kanser
Korkusunu Artırıyor
»» Hayvan yemlerinde kullanılmak üzere yeni GDO’lu mısır ve soya
çeşitlerinin ithaline izin verildi. Bu kararları alanların sanırım GDO
olayının aslında dünyada bilimsel olarak çöktüğünden haberleri yok.
Hatırlayacağınız gibi Dünya
Sağlık Örgütü’nün (WHO) uzmanlaşmış kanser kuruluşu
olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (International Agency for Research on
Cancer- kısaca IARC) GDO’lu
ürünlerin yüzde 80’inde kulProf.Dr. Tayfun ÖZKAYA
lanılan ot ilacı (herbisit) etken
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
maddesi olan glyphosate’in [email protected]
sanlarda muhtemelen kanser
yaptığını açıklamıştı. Bu muhtemelen sözü hafife alınmama- Çoktandır birçok araştırma ile
lı. Çünkü doğrudan insanlar- bu etken maddenin kanseroda deney yapılması mümkün jen olduğu araştırmalarla sapdeğil. Hayvan deneyleri ile bu tanmıştı. Ancak büyük GDO
şirketi bunları reddediyordu.
sonuca ulaşılıyor.
Hatta bu büyük şirket (anlaDDT de bu şekilde yasaklandınız ne olduğunu değil mi?)
mıştı. Kurum bu maddeyi Grup
Fransa’da “Zarar vermiyor”
2A şeklinde sınıflandırmıştı.
1A şeklinde sınıflandırsaydı dediği için 150 bin Euro ceza
insanlarla ilgili karşılaştırma ödemişti. Bu BBC haberi ile de
yapmaya uygun veri olması dünyaya duyurulmuştu.
gerekirdi. Bu durum yasak- Yıllardır bu ot ilacına ihtiyacılanmasından onca yıl geçme- mız olmadığını söylüyorduk.
sine rağmen DDT’de de halen Otlara niye zehir dökelim ki?
yapılmamıştır ve muhtemelen Bize organik enginarlarını gehiç yapılamayacaktır. GDO’lu tiren çiftçimiz hiç ot ilacı kulürünlerin yüzde 80’inde ürün- lanmıyor. Enginarların içindelere ot ilacına dayanma gücü ki yenilebilen otları da toplayıp
kazandırılıyor. Böylelikle GDO bize satıyor, kendileri yiyorlar.
şirketi GDO’lu tohumla birlik- Ayrıca içinde dolaşan tavuklar
te marka ot ilacını da beraber da otları yemekte. Aynı alansatıyor. Bu büyük bir ilerleme dan bir de yumurta üretimi yagibi sunulmuştu. Aslında bu pılmakta. Bu etken madde ile
sonuç bizim için şaşırtıcı değil. yapılan ot ilacının marka ismi
var. Bunu yazmayalım. Çiftçilerimiz kendileri bulsun.
GDO’lu ürünlerin
çoğunda bu ot öldürücü
zehir kullanıldığına
göre GDO olayı aslında
çökmüştür. Resmi
kuruluşlar bu sonuçlar
hakkında doğru
dürüst bir açıklama
yapmamışlardı.
Şimdi diyecekler ki hayvanlar için yem gerek.GDO’lu bu
ürünler daha ucuz, dolayısıyla
bunlara muhtacız. Hiçte değil.
Bir kere kökten bir şekilde bu
mantık reddedilebilir. Yani
yoğun yemler aslında hayvansal ürünlerin insan sağlığına
zararlı olmasına yol açmaktadır. Omega 3 ve CLA oranları
düşmekte, Omega 6 oranları
artmaktadır. Bu kalp ve damar
hastalıkları ile beyin ve sinir
hastalıklarını arttırmaktadır.
Hadi diyelim ki yoğun yemden
hızlıca vazgeçmemiz zordur.
Mısır ve soyanın GDO’lu olmayanı yok mu? Biraz daha pahalı imiş. İnsan sağlığından daha
mı önemli? Yeni GDO’lu ürünlere ithal izni verilmesi çok zararlı sonuçlara yol açacak.
.
6
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
BM 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı’nın Yumurta Zirvesi Yapıldı
Açılışını Yaptı
»» Projesine 2012 yılında başlanan ve FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü)
tarafından Türkiye’nin önerisi ile Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda kabul
edilen, 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı tanıtım toplantısı dünya genelinde bakliyata
ilişkin faaliyetlerde görev alacak 14 ülkenin temsilcileri ile 10 Kasım tarihinde
Roma'da yapıldı.
Toplantının açılış ve kapanış konuşmaları Uluslararası Bakliyat Yılı’nın
yürütme komitesi başkanları FAO
Türkiye Daimi Temsilcisi Aydın Adnan Sezgin ve FAO Pakistan Daimi
Temsilcisi Nadeem Riyaz tarafından
yapıldı.
Resmi olarak başlatılan 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı için BM’nin
mesajı, “Kuru fasulyeden bezelyeye
her çeşit bakliyat; ucuz, lezzetli ve
içerdiği yüksek orandaki protein ve
önemli mikrobesinlerle özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki insanların
sağlık ve yaşamlarını olumlu etkiliyor.” oldu.
FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva, “Bakliyatın beslenme
düzenlerinde önemli olduğu ve küçük ölçekli çiftçiler tarafından yetiştirildiği Latin Amerika, Afrika ve
Asya’da bakliyatların, gıda güvenliği
açısından önemi yadsınamaz” dedi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon,
açılış toplantısında adına yapılan
yazılı açıklamada, “Bakliyatlar açlık, gıda güvenliği, yanlış beslenme,
çevre sorunları ve insan sağlığı gibi
konulara katkıda bulunabilir” dedi.
Bakliyatların faydaları konusunda
farkındalık yaratmak, üretim ve ticaretini arttırmak ve gıda zincirinde yeni ve akıllı yöntemleri teşvik
etmek amacıyla “Sürdürülebilir gelecek için besleyici tohumlar” sloganıyla BM Genel Kurulu 2016’yı Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan etti.
Toplantıda, FAO Genel Direktörü
sembolik olarak toprağa bakla tohumu ekerek yılın açılışını yaptı.
Kullanılmayan potansiyel
proteinle buğdayın iki katı, pirincin
ise üç katı besin sağlıyor.
adaptasyon için büyük bir potansiyele sahiptir.
FAO Genel Direktörü Silva, mino
asit ve B vitaminleri gibi mikrobesleyiciler açısından da zengin olan
bakliyatların sağlıklı beslenme için
yaşamsal olduğunun altını çizdi.
Bakliyatları ürün rotasyon sisteminde kullanmak toprak erozyonunu
önler, hastalık ve zaralıların konrolünü sağlar.
Silva, yaptığı konuşmasında şu değerlendirmelerde bulundu: Yağ oranı
az, besleyicler ve lif bakımdan zengin
olan bakliyatlar kolestrolü dengeler,
sindirimi düzenler, içeriğindeki yüksek demir ve çinko oranıyla kadınlar
ve çocuklarda kansızlıkla mücadelede etkilidir. Diyabet, kalp hastalıkları
ve kanser gibi kronik hastalıkları olduğu kadar obeziteyi de önlemek için
beslenme düzenlerinin başlıca bileşeni oluştururlar.
Bakliyatlar besleyici içeriklerinden
dolayı acil gıda yardımlarının en temel ürünlerinden biri olmakla birlikte gluten içermediği için çölyak
hastalarının kullanımına uygundur.
Hayvanlar ve çevre
bakımından faydaları
Bakliyatlar gıda kültürünün ve gündelik beslenme düzenlerinin dünyanın
birçok yerinde önemli bir
parçasını oluşturuyor. Aynı
zamanda falafelden kuru
fasulyeye birçok ulusal ve
bölgesel tanınmış yemeğin
içinde yer alıyor.
Dünya üzerinde bakliyatların birçok çeşidinin yetiştiğini görmek mümkün. En çok
bilinen çeşitler arasında barbunya,
lima fasulyesi, bakla, fasulye, nohut,
börülce ve bezelye gibi türler bulunuyor.
Bakliyatlar, daha pahalı olan hayvan temelli proteine göre çok daha
hesaplı bir fırsat sunmakla birlikte
dünyanın yoksul yerlerinde yaşayan insanların beslenme biçimlerini
daha sağlıklı hale getiriyor. Örneğin;
sütten elde edilen proteinin bakliyattan elde edilenin beş katı daha
pahalı olduğu belirtiliyor.
Bunun nedeni bakliyatların tahıla
göre iki ya da üç kez daha yüksek
fiyata ürün verebilmesi olarak gösteriliyor; böylece bakliyat çiftçi topluluklarını kırsaldaki yoksulluktan
kurtarabilmek konusunda büyük
bir potansiyel olarak ortaya çıkıyor. Aynı zamanda imalat sürecinde
özellikle kadınlar için ekonomik fırsat yaratıyor.
Sağlık için faydaları
Bakliyatların en küçüğü bile içerdiği
Bakliyatlar sadece insan sağlığını
değil, biyoçeşitliliği koruyarak hayvan ve toprakların sağlığını da iyileştiriyor.
Bakliyatların küspeleri hayvan yemi
olarak kullanılır, yem içeriğindeki nitrojen yoğunluğunu arttırarak
hayvan sağlığını ve gelişimini olumlu etkiler.
Özellikle bakliyatların nitrojen düzenleyici özelliklerinden bahsederek
toprak verimliliğine olan katkısına
dikkat çekti. Bakliyat bu özelliğinden
dolayı tarladaki üretkenliği arttırabilir ve sentetik gübreye bağımlılığı
sonlandırarak karbon ayak izinin küçülmesine; dolayısıyla sera gazı emilimlerinin azalmasına yardımcı olur.
Bakliyatlar toprak altı biyoçeşitliliğini korur; çeşitli türdeki böcek, bakteri ve toprak organizmalarını içinde
barındırarak toprağın sağlıklı bir yapıya ulaşmasını sağlar.
Çok farklı çeşitleri olmasından dolayı çiftçilere değişen iklim koşullarına
uygun farklı üretim seçenekleri sunması bakımından iklim değilikliğine
2016 Bakliyat Yılı
faaliyetleri FAO tarafından
yürütülecek.
Komitede,
IFAD
(Uluslararası
Tarımsal Kalkınma Fonu), WFP
(Dünya Gıda Programı), Bioversity
International gibi uluslararası organizasyonlar, sivil toplum kuruluşları
ve özel sektör temsilcileri de bulunuyor. Yönlendirme Komitesinin eş
başkanlıklarını ise Nisan 2015’ten
beri Türkiye ile Pakistan birlikte yürütüyor.
2016 Uluslararası Bakliyat Yılı’nın,
Türk baklagillerinin dünyaya tanıtılması ve piyasa değerinin artırılması
açısından önemli olacağı belirtiliyor.
Mercimek ve nohutun ana vatanı
ve gen merkezlerinden birisi olan
Türkiye’nin küresel baklagil ticareti
içerisindeki payı, yüzde 3
civarında bulunuyor. Türkiye, Dünyada mercimek
üretiminde 3’üncü, nohut
üretiminde 4’üncü sırada
bulunuyor. Son 7 yılda toplam kuru baklagil üretimini
yüzde 21,5 artıran Türkiye,
nohut ihracatında dünyada 5’inci, mercimekte ise
3’üncü sırada bulunuyor.
Bakliyatın gıda güvenliğine
katkı sağlaması ve besinsel
yararları hakkında
insanlarda bilinç düzeyinin
artırılması amaçlanan
2016 Uluslararası Bakliyat
Yılı çerçevesinde, çeşitli
faaliyetler programa alındı.
Diğer yandan, insanların bakliyat
kaynaklı proteinleri daha çok tüketebilmeleri açısından, dünyada üretiminin artırılması ile ticaretinde
yaşanan sorunların da gündeme getirilerek, sorunlara çözüm üretilmesi
planlanıyor.
Türkiye'deki ilk faaliyet 23 Ocak
2016 tarihinde TAŞPAKON (Tüm
Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu) ve Türkiye Ulusal Baklagil
Konseyi üyesi Mersin Ticaret Odası
işbirliğinde Mersin'de organize edilecek. Yüzlerce çeşit yöresel ve farklı
fikirler ile oluşturulmuş bakliyat yemekleri sunumu TAŞPAKON'a bağlı
federasyonlar ve dernekler tarafından gerçekleştirilecek.
.
»» Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (Yum-Bir)
tarafından 5 -8 Kasım 2015 tarihleri arasında
Antalya’da; yumurta sektörünün geleceğini
paydaşları ile beraber tasarlamak, yeni gelişmeleri
paylaşmak ve sektörde düşünce birlikteliğini
oluşturmak üzere düzenlenen 2. Yumurta Zirvesi
yapıldı.
Zirveye değişik illerden çok sayıda yumurta üreticisinin yanı sıra,
sektöre yem, aşı-ilaç, civciv, viol
gibi girdileri sağlayan firmaların temsilcileri, kanatlı sektörüne
hizmet sunan veteriner hekimler,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yönetici ve uzmanları, sivil
toplum kuruluşlarının temsilcileri,
yumurtayı girdi olarak kullanan
gıda sektörü temsilcileri ve akademisyenler de katıldı.
Zirvede dünyada ve Türkiye’deki
yumurta üretimi ve ticareti, sürü
sağlığı, doğru antibiyotik kullanımı, atık yönetimi, kanatlı beslenmesinde yenilikçi yaklaşımlar,
yumurtanın bilinen ve bilinmeyen
yönleri ve küresel bir tehdit olan
kuş gribi başta olmak üzere bir-
çok konu, yerli ve yabancı uzmanlar tarafından ele alındı, yumurta
sektörünün sorunları kadın üreticiler tarafından tartışıldı. Zirvede
ayrıca tavuk dışkısını nasıl atık
olmaktan çıkarırız, yumurta kabuğundan nasıl katma değer yaratabiliriz, yumurta nasıl marka yapılır
sorularına cevap arandı.
“Altın Çan” İçin İtalyanlar
Geliyor
»» 11-14 Şubat 2016 tarihleri arasında 11. kez
kapılarını, tarım ve hayvancılık dünyasının
profesyonellerine açacak olan Agroexpo Eurasia
Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı için
çalışmalar sona geldi.
Her yıl düzenlediği etkinlikler ile
adından söz ettiren Fuar, bu kez
İtalyan misafirlerini İzmir’de ağırlayacak. Türkiye’nin en büyük, en
yeni fuar alanı, Fuar İzmir’de gerçekleşecek Altın Çan İnek Güzellik
Yarışması, Türkiye’nin hayvancılık
konusunda önde gelen kuruluşlarının gözetiminde gerçekleşecek.
Tarım fuarcılığının önde gelen firması Orion Fuarcılık tarafından
Fuar İzmir’de 11-14 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek olan
Agroexpo Eurasia 11. Uluslararası
Tarım ve Hayvancılık Fuarı yeni
sürprizlere hazırlanıyor. Yoğun
bir çalışma takviminin sonuna geldiklerini belirten Orion Fuarcılık
Genel Müdürü Burak Tan, “Tarım
fuarcılığında Türkiye’nin en köklü
firmasıyız. 29 yıldan beri sürdürdüğümüz fuarcılık çalışmalarında her yıl farklı bir yeniliğin öncüsü olmak için çaba harcıyoruz.
Önümüzdeki Şubat ayında sadece
İzmir’de değil tüm Türkiye’de ses
getirecek yarışmalarımız olacak”
diye konuştu. Türkiye’nin en kapsamlı canlı hayvan şovuna ev sa-
hipliği yapan Agroexpo Eurasia
bu yıl çıtayı yükselterek Damızlık
Sığır Güzellik Yarışmalarında haklı
bir üne sahip İtalyan eğitmenlerin
İzmir’e gelmeleri konusunda anlaşmaya vardı. İtalyan Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği
ile yapılan görüşmelerin son derece verimli geçtiğini belirten Burak
Tan, uzman eğitmenlerin Kasım
ayı içerisinde İzmir’e gelip çalışmalarına başlayacaklarını söyledi.
İzmir’deki pilot çiftlikte 1 hafta
eğitim verecek olan İtalyan Eğitmenler, 16 Türk bakıcıya yürüyüş
ve duruş eğitimleri vererek yarışmalara ineklerin hazırlanmasını
sağlayacaklar. 8 Holde 110.000
metrekare kapalı alanda gerçekleşecek fuarın 1 holü etkinlik ve yarışmalara tahsil edildi.
Okul Sütü İhalesi Yapıldı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nda yapılan
okul sütü ihalesinde birim fiyat olarak en düşük
teklifi, Dimes Gıda - Pınar Süt iş ortaklığı verdi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı toplantı
salonunda bugün gerçekleştirilen okul sütü
ihalesinde, Türkiye 4
kısma ayrıldı. Toplamda 288 milyon 582 bin 216 paket
200 mililitre yağlı UHT içme sütü
satın alımı yapılması için gerçekleştirilen ihale onaylandı.
İhalede, Panagro, Güney Süt, Yö-
rükoğlu Süt, Meysu
Gıda, Dimes GıdaPınar Süt iş ortaklığı, Ak Gıda ve Aynes
Gıda tarafından 7
ayrı teklif zarfı sunuldu. Birim fiyat olarak en düşük
teklifi, Dimes Gıda - Pınar Süt iş
ortaklığı verdi. İhalede toplam maliyet, 4 bölge için 181 milyon 694
bin 375 lira olarak gerçekleşti.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
TARIM
7
Kentiniz Çiçek Açsın Gönlünüz Huzur Bulsun
Biçerdöverleri
Türkiye’nin Her Yerinde
Hasatta…
»» Yaklaşık bir asırlık hasat makineleri tecrübesi ile
Türkiye biçerdöver pazarına hızlı bir giriş yapan DeutzFahr, 2015 hasat döneminde Türkiye’nin her noktasında
başarılı bir sezon geçirdi.
Deutz-Fahr markalı biçerdöverler
ülkemizde 2014 yılında satılmaya
başlanmış ve YAKIT EKONOMİSİ –
TEST EDİLMİŞ YÜKSEK PERFORMANSI ile kendisini bu pazarda da
ispatlamıştır. 2015 hasat sezonunda
satılan makineler Türkiye’nin her
noktasında farklı hasatlarda (buğday-arpa-mısır-ayçiçeği vb.) başarı
ile çalışmış ve makine sahiplerinin
yüzünü güldürmüştür. Yaygın satış
sonrası servis ve yedek parça teşkilatı ile başarılı bir hasat döneminin
ardından, 2016 yılı için de tüm beklentileri karşılayacak, SEKTÖRDE
İLK olan büyük bir kampanya başlatılmıştır.
5 YIL Masrafsız-Peşinatsız
SIFIR FAİZLİ kampanya.
Her zaman Türk çiftçisinin yanında
olmayı kendine görev edinen SDF
Türkiye, biçerdöver işinde de hem
müşterilerinin beklentilerine hem
de piyasa koşullarına göre hazırladığı 2016 model makineler için geçerli
BÜYÜK BİR KAMPANYA ile sektöre
damgasını vuruyor. Burada amaç,
kaliteli makine ve kaliteli hasadın
çiftçilerle buluşmasını hızlandırmak, eski model birçok makinenin
yenilenerek modern makinelerin
kullanılmasını desteklemek ve bu
şekilde ülke ekonomisine katkı sağlamakla birlikte müşterilerin daha
kolay makine sahibi olmasını gerçekleştirmektir.
“Beklentilerin ötesinde
hizmet anlayışı ile sektörü
değiştiren marka DeutzFahr.”
Çağdaş ve huzurlu bir toplumun oluşmasında da sosyal ve ekonomik
dengelerin eşitlikçi bir paylaşım
gerektirdiği her kesim tarafından
bilinmektedir.
Bu veriler ışığında yaşama hakkının
kullanılmasında diğer bütün tarım
ürünleri gibi süs bitkileri üretiminin
önemi de ortaya çıkmaktadır. Bu veriler aynı zamanda toplumun kültür
düzeyini de göstermektedir. Bir toplumun okuma alışkanlığı ile çiçek tüketim alışkanlığı paralellik gösterir.
Biz süs bitkilerinin kendi alanımıza giren üretim aşamasını irdeleyeceğiz.
Deutz-Fahr 6040 ve 6060 serisi biçerdöverlerin hasat ettiği ürünlerde dane kalitesi ile birlikte daha az
kayıpla artan tonajlar dikkat çekti.
Hem biçerdöver sahiplerinin hem de
hasadını yaptıkları müşterilerin hasat sonrası markaya gösterdiği ilgi ve
güven, müşterilerin önümüzdeki sezonda da aynı makinenin kendi yerlerini hasat etme talepleri ile daha da
pekişti. Hem makine sahipleri hem
de hizmeti alan müşteriler bu durumdan son derece memnun olduklarını her platformda paylaşıyorlar.
Biçerdöver tercihinde
neden Deutz-Fahr ?
»» En önemli hak olan yaşama hakkı için temiz havaya, temiz suya, sağlıklı gıdaya
ihtiyacımız olduğu bilinir. Bunların yanı sıra huzura da ihtiyacımız olduğu
görüşüne büyük çoğunluğumuz katılırız. Huzur ortamının oluşmasında yeşil bir
çevrenin ve çiçeğin en önemli etken olduğu da bilinen bir gerçektir.
Her şeyden önce süs bitkileri üretiminin de tarımsal bir uğraşı olduğunu görmemiz gerekir. Kışın
soğukta, yazın sıcakta, tozda, toprakta, çamurda emeğiyle çalışanlar
penceresinden değişen bir durum
yoktur. Tüketilen bir parça peynir
soframıza gelinceye kadar emek
verenlerin alın teriyle birçok aşamadan geçtiğini biliyoruz. Sevgiliye
verilen bir demet kasım patının da
Konuyla ilgili olarak görüşlerini belirten SDF Türkiye Ticari Müdürü Mehmet Uzunköprü,
“Müşterilerin beklentileri doğrultusunda hazırladığımız kampanya
yoğun ilgi ile karşılanmıştır. Adana
Tarım Fuarı’nda da bu kampanyanın büyük etki yaratacağı görülmektedir. SDF Group’un Türkiye’de
satışını yaptığı Same ve Deutz-Fahr
traktörlerine de bölge çiftçisinin yoğun ilgisi fuar öncesi bizleri fazlası
ile memnun etmiştir. Ürünlerimizi
alarak SDF Ailesine katılan ve katılacak olan müşterilerimize şimdiden
kaliteli ürün ve kaliteli yaşamı tercih
ettikleri için teşekkür ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Sözlerine müşteri memnuniyeti ve
yeni hizmet anlayışı ile ilgili düşüncelerini de ekleyen Mehmet Uzunköprü; “ Yeni bir makine algısı ile
sektörün beklentilerinden farklı
mükemmel sonuçlar yaratan marka,
Türkiye pazarına hızlı bir giriş yaptı.
Zor şartlarda çalışan ve bir biçerdöverin ortalama Dünyadaki çalışma
saatlerinin 5 katı iş yapılan Türkiye
de makinenin arkasında durmak ve
onun bu zorlu koşullarda başarı ile
çalışmasını sağlamak ancak iyi bir
organizasyon ve planlama ile mümkündür. Bunu fazlası ile yapan SDF
Türkiye teşkilatı farklı müşteri yaklaşımı ile de sektörde bir ilki gerçekleştirmiştir. Müşterilerle çalışma
ortamlarında birebir ziyaret gerçekleştiren firma ekipleri Her müşterisini birebir ziyaret ederek müşteri
memnuniyeti sağlamayı başarmıştır. Sadece servis ve yedek parçayı
zamanında temin etmekle kalmayan
SDF Türkiye yapmış olduğu bu ziyaretlerle de sektörde farklı olduğunu
bir kez daha ortaya koymuştur.” diyerek sözlerini tamamladı.
Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin
teşviki: üretken bir gıda sistemi sağlamak,
kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre
elde etmek için esastır.
benzer aşamalardan geçtiğini düşünmemiz gerekir. Hepsinin ortak
paydası çiftçinin (üreticinin) ve birbirine bağlı diğer emekçilerin alın
teridir. Yalnızca uğraşı yöntemleri
farklılık gösterir.
Süs bitkileri ve peyzaj firmaları
tarımsal uğraşılar içinde en çok
oluşmuş sektördür. Yine de önemli
bir bölümü aile işletmeleri olarak
üretimini sürdürmektedir. Küçük
aile işletmelerinin hangi aşamada olursa olsun sorunları ortaktır.
Çözümleri de ortaktır. Çözüm her
şeyden önce kooperatiflere ortak
olmaktır. Yöremizde kooperatif
yoksa bir araya gelerek kurmaktır.
Hem ekonomik durumumuzu, hem
sosyal ilişkilerimizi doğrudan etkilediği için aynı zamanda bir kültür
göstergesidir.
Son dönemlerde diğer tarımsal uğraşılarda olduğu gibi süs bitkileri
alanında da kooperatifleşmenin
yaygınlaşması olumlu bir göstergedir. Tabiki bütün bunlar çiftçilerimizin iradeleriyle gerçekleşmektedir.
Daha sağlıklı ve daha huzurlu bir
yaşam için henüz örgütlenememiş
tüm çiftçilerimizi kooperatifleşmeye davet ediyoruz.
8
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Yem Hijyeni Yönetmeliği’nde
Değişiklik Yapıldı
»» Yem Hijyeni Yönetmeliği’nde en son 5 Ocak
2013’te yapılan değişikliğin ardından Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’nca değişiklik yapıldı. Söz
konusu değişiklik 20 Kasım 2015'ten itibaren bir yıl
sonra yürürlüğe girecek.
Yeni yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasına şu bentler eklendi:
“Bitkisel yağlardan elde edilen
ürünler: Rafine yağ dışında, oleokimyasal veya biyodizel işleme ya
da damıtma, kimyasal veya fiziksel
rafine işlemi yoluyla geri kazanılan
bitkisel yağdan veya ham bitkisel
yağdan elde edilen ürünü,
Parti veya seri: Orijin, çeşit, ambalaj şekli, paketleyici, sevkiyatçı,
etiketleme gibi sahip olunan ortak
özellikleri bakımından ayırt edilebilir miktardaki bir yemi, bir üretim
prosesinde ise üniform üretim parametreleri kullanılarak bir işletmedeki bir ünite üretim miktarını ya da
seri üretim halinde ve birlikte depolandığında ünitelerin sayısını,
Yağ karıştırma işlemi: Karışık
yağ üretmek üzere, yalnızca ardışık
partiler hariç, ham yağ, rafine yağ,
hayvansal yağ, gıda sanayinden geri
kazanılan yağ ve/veya onlardan elde
edilen ürünleri karıştırma işlemini.”
Yönetmeliğin 10. maddesi birinci
fıkrasına “Ek-2’de bulunan Tesis ve
Ekipmanlar başlığı altında belirtilen
işletmeler.” bendi eklendi.
9.Gıda Mühendisliği
Kongresi Gerçekleştirildi
»» Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odasınca
iki yılda bir düzenlenen “Gıda Mühendisliği Kongresi”nin 9.su 12-14 Kasım 2015
tarihleri arasında İzmir Selçuk’ta gerçekleştirdi.
3 gün süren ve yaklaşık 500 kişinin
katılımı ile gerçekleştirilen kongrede; konunun tüm tarafları; kamu
kurum ve kuruluşlarının yetkilileri,
bilim insanları, sektör temsilcileri
ve basın mensupları bir araya geldi.
“Yüzyılda Beslenme Kültürü ve İstanbul” belgeseli gösterimi ile yapılan açılışta; Kongre ve GMO Yönetim Kurulu BaşkanıYusuf Songül,
TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Zeki Taydaş ve Selçuk Kaymakamı Ayhan Boyacı birer konuşma
gerçekleştirdiler.
Sorunları” konuları tartışıldı.
Van'da 20 Kadın Kooperatif
Kurup Arıcılık Yapıyor
»» Van’da 'TuşBal Üretim Kooperatifi' kurarak
kooperatifleşmeye giden 20 kadın projeleri ile bölge de
bir ilki gerçekleştirdi.
20 kadının bir araya gelerek tamamen
organik bal üretimine başladığı ve
'TuşBal' ismini vererek markalaştırdığı arıcılık projesi kadınların
umudu oldu. 20 kadın, Hisar Anadolu Destek Derneği'nin katkılarıyla
kendileri için oluşturulan fonla 30
kovanla projeyi hayata geçiren kadınlar bir yılda kovan sayısını 440’a
çıkardı. Bir yılda 2 ton bal hasılatı
yapan kadınlar, bir içecek firmasının
desteği ile de bal ürettikleri konteynerlerde laboratuvar kurdu.
Tamamen doğal ve katkısız bir şekilde elde ettikleri balları bu laboratuvarda test eden kadınlar, petek ve
süzme ballarını şişeleyerek 'TuşBal'
ismi ile markalaştırdı.
Ailelerine ekonomik katkıda bulunan kadınlar, sadece bal üretimi
yapmıyor. Okuma-yazma bilmeyen
kadınlar için proje kapsamında okuma- yazma kursları açılırken, yine
bilgisayar ve anne çocuk sağlığı eğitimleri ile kadınların sosyalleşmesi
için her türlü aktivite de yapılıyor.
Fındık Fiyatında Büyük Düşüş
»» Fındık fiyatı bir haftada 2,5 lira geriledi. Bugün
serbest piyasada fındık 12,50 liradan işlem görüyor.
Giresun Ziraat Odaları Koordinasyon
Kurulu Başkanı Erim Yaman, fındık
fiyatının bir haftada 2,5 lira gerilediğini belirterek, "Bugün
serbest piyasada fındık
12,50 liradan işlem
görüyor" dedi.
Bir hafta önce fındık fiyatının 15 liradan işlem gördüğünü anlatan Yaman,
"Bir haftadır fındık
fiyatında bir düşüş söz
konusu. Fındık fiyatı bir
haftada 2,5 lira geriledi. Bugün serbest piyasada fındık 12,50 liradan işlem görüyor. Piyasada neredeyse 12
liralık ağustos ayındaki sezon açılış
rakamına geri dönülmüş durumda"
diye konuştu.
Yaman, fındık fiyatındaki
düşüşün geçici olduğunu,
bu yolla piyasanın baskı
altına alınmak istendiğini
ifade ederek, şöyle konuştu:
"Şu anda pazara yok denecek dü-
zeyde fındık inmekte. Tüccar ve sanayici fındık bulmakta zorlanıyor.
Bu durum fiyatı yukarılara çıkartması gerekirken, rakam aşağıya
doğru iniyor. Buna biz de anlam veremiyoruz. Fiyat
neden düşüyor biz de
bilemiyoruz. Ama tahminimiz 15 liraya yükselen
fiyatın daha da yukarıya
çıkmasını oluşturulacak
baskıyla
engellemek.
Fındıktaki fiyat düşüşü
tamamen psikolojik. Piyasada panik havası oluşturup
üreticinin elindeki ürünü pazara indirmek amaçlı olduğunu düşünüyoruz."
Fiyat düşüşünün geçici olduğunu
dile getiren Yaman, "Üreticimiz
endişe etmesin. Bu fiyat yeniden
yükselmeye başlayacak. Hatta mart
ve nisan ayında 20 lira düzeyine
çıkacak. Yeter ki bu panik havasına aldanmasınlar. Pazara fındık
indirmemeli ve direnmeyi sürdürmeliler. Sonunda kazanan kendileri
olacaktır" dedi.
Gıda Mühendisleri Odası olarak,
gıda konusunda söyleyecek sözü
olan kişi, kurum ve kuruluşları bir
araya getirmenin meslek örgütlülüğümüzün de bir yansıması olduğunu vurgusunu yaparak konuşmasına başlayan, GMO Başkanı Yusuf
Songül, yapılan yasal düzenlemelerle Odaların gelir kaynaklarının
son derece kısıtlı hale getirildiğinin
bu sebeple gücünü üyelerinden alan
GMO’nun da Kongreyi zor şartlar
altında düzenlenmek durumunda
kaldığının altını çizdi. Yusuf Songül, gıda zincirinin bilimsel ve teknik konularının çiftlikten sofraya
tüm aşamalarını kapsayacak şekilde ele alınacağını ayrıca 5996 sayılı
kanun ile özel sektördeki çalışma
alanları fazlasıyla kısıtlanan, kendi
alanlarında bakanlık kadrolarında
sayıca ve temsiliyet açısından etkin
bir şekilde yer alamayan meslektaşlarımızın ülkemizdeki gıda güvenliğinde yerinin neresi olduğu sorgulanacağını ve bu bakış açısıyla gıda
alanında hiçbir uzmanlığı olmayan
kişilerin gerek medyada gerekse
sosyal medyada bilim ahlakından
son derece uzak olarak hem gıdalar
hem de gıda mühendisliği mesleği
hakkında yaptıkları gerçeği yansıtmayan açıklamalarının da bilgi
kirliliği kapsamında konuşulacağını ve gıda sektörünün her yönüyle
tartışmaya açılacağını belirtti.
Açılış konferansını, Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Dr.
Sachihiro Omura’nın yaptığı kongre kapsamında 22 sözlü, 166 poster
olmak üzere çok değerli bildiriler
sunuldu. Gerçekleştirilen beş oturumda ve iki kısa bağımsız sunumla, ambalaj, mikrobiyoloji, yeni
teknolojiler, yağ, hububat ürünleri
ve sağlığımızı tehdit eden yanıltıcı
iddialar, basında gıda ve yeni mezun gıda mühendislerinde mesleki
ve kariyer hedefi farkındalığının
önemi konuları katılımcılarla paylaşıldı. Ayrıca yapılan iki panelde
de tüm ilgili taraflarla gündemde
yoğun olarak yer tutan “Bilgi Kirliliği” ve “Türkiye‘de Gıda Sanayi‘nin
Kongre kapanışında yapılan poster
yarışması ödül töreninde birincilik Beyza Yıldız ve Zübeyde Öner
tarafından hazırlanan “Karbondioksit Uygulamasının Beyaz Peynir
Kalitesine Etkisi” başlıklı bildiriye,
ikincilik Seda Özgen ve Kemal Sarıoğlu tarafından hazırlanan “Likopenin İyonik Jelasyon Yöntemi
Kullanılarak Mikroensapsülasyonunda Kapsül Üretim Parametrelerinin Kapsüllerin Morfolojik
Özellikleri Üzerine Etkisi” başlıklı
bildiriye, üçüncülük ise Pelin Poçan, Mecit Halil Öztop ve Haluk
Hamamcı tarafından hazırlanan
“Farklı Lignoselülozik Biyokütlelerin Enzimatik Hidrolizi” başlıklı
bildirilere verildi.
Kongre Sonuç
Bildirgesi’nden başlıklar
• Gıda güvencesi ve gıda güvenliğine ilişkin yaşanan sorunlar, dünyada olduğu gibi ülkemizde de artarak
sürmektedir. Uygulanan neo-liberal politikaların bir sonucu olarak,
1 milyar insan açlık sınırının altında yaşam savaşı verirken 1,3 milyar
insan da, aşırı ve yanlış beslenmenin getirdiği obeziteye bağlı sağlık
sorunlarıyla uğraşmaktadır.
• Dünyada yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim
yetersizliği değil, üretim ve tüketim dengesinin sağlanmamasıdır.
Adil ve eşit dağıtım ilkesi temelinde dünyada herkese yetecek kadar
kaynak ve yiyecek varken, uygulanan piyasacı politikalarla kaynaklar
savurganca tüketilmekte veya gıda
egemenleri tarafından üretim fazlası tarım ürünleri biyoyakıt olarak
değerlendirilmektedir.
• Özellikle son 40 yıldır uygulanmakta olan ulusal ekonomi-politikaları gelir dağılımı dengesini alt
gelir grubu zararına büyük ölçüde
değiştirmiş, tüketiciyi kayıt dışı
üretilen ve kalitesiz gıdalara yönelmek zorunda bırakmış, sağlık
sorunları yoğunlaşmış, kitlesel gıda
zehirlenmeleri yaşanmasına neden
olmuştur.
• Yaklaşık 20 yıldır hammadde ve
gıda üretimi-denetimi konusunda yetkili olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, AB mevzuatının
uyumlaştırılması, denetim sıklığının artırılarak kayıt dışı üretimin
önlenmesi, yeterli personel istihdamı sağlanması ve tüm sürecin doğru
yönetilmesi açısından başarılı bir
performans ortaya koyamamıştır.
• Gıda güvenliği gibi tüm toplumu
ilgilendiren bir konuda mevzuat,
“kervan yolda düzülür.” anlayışıyla oldu bittiye getirilmemeli, gıda
mevzuatı katılımcı bir anlayışla hazırlanmalı, paydaşların sürece katkıda bulunması sağlanmalıdır.
• Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nda gıda denetçi sayısı,
özellikle Gıda Mühendisi sayısı son
derece azdır ve bakanlık ilgili mesleklerin istihdamı konusunda dengeli bir politika izlememektedir. Gıda
denetim hizmetlerinin etkin biçimde
yapılabilmesi için, bakanlığın Gıda
Mühendisi istihdamını ivedilikle artırması ve Bakanlık üst düzey yönetim kadrolarında da Gıda Mühendislerine yer vermesi gerekmektedir.
• Sağlıklı ve güvenli gıda için üretim
kalitesinin artırılmasının gerekliliği
kaçınılmazdır.
Sürdürülebilir
tarım politikalarının gereği,
üretimde kalitenin artırılması için üreticilerin bir araya
gelmesini sağlayacak koşullar
oluşturulmalı, kooperatifler
desteklenmeli, çiftçi ve köylüye ekonomik ve teknik katkı
artırılmalı, kırsal kalkınmaya
önem verilmelidir. Bu bağlamda doğal çevrenin tahrip edilmesi
önlenmeli, verimli tarım alanları ve
orman arazilerinin imara açılması
ve kontrolsüz yapılaşmanın kesinlikle engellenmesi gerekmektedir.
• Ulusal Biyogüvenlik Yasası yürürlüğe girdiğinden bu yana Genetiği
Değiştirilmiş Organizma (GDO) ile
ilgili tartışmalar yoğunlaşmakta, bakanlık tarafından kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapılmamaktadır.
Toplumda, yem hammaddesi olarak
izin verilen GDO’lu ürünlerin insan
tüketimine sunulduğuna yönelik
kuşkular artarak sürmektedir.
.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
GÜNDEM
Yaş Meyve ve Sebzede Acil
Önlem Gerekiyor
»» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, yaptığı yazılı
açıklamada, Türkiye'nin yaş sebze ve meyve ihracatını değerlendirdi.
Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada;
Türkiye'nin yaş sebze ve meyve ihracatı geçtiğimiz bir yıl içinde önemli
bir azalış trendi içine girmiş bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak geçen yıl Ocak-Ekim ayları arasında 1
milyar 716 milyon 552 bin dolar olan
ihracat tutarı bu yıl aynı dönemde 1
milyar 508 milyon dolara düşmüştür.
Miktar olarak da 2 milyon 462 bin
ton olan ihracat 2 milyon 332 bin
tona gerilemiştir.
Bu, miktar olarak yüzde 5, değer olarak yüzde 12 azalma anlamına gelmektedir.
Yaş meyve ve sebzede en
büyük ihracat pazarımız
Rusya'dır. Geçen yıl ile bu
yıl kıyaslandığında diğer
pazarlara yaptığımız ihracat
genelde düşerken Rusya
pazarına yaptığımız ihracat
miktar olarak artmıştı.
Bunun sonucunda ihraç
edilen yaş meyve sebze
miktarı 861 bin 593 tondan
894 bin 623 tona çıkmıştı.
2015 yılı Ocak-Ekim ayları itibariyle Rusya'ya yapılan yaş meyve sebze ihracatı, toplam yaş meyve sebze
ihracatımızın miktar olarak yüzde
38'ini, değer olarak da yüzde 42'sini
oluşturmaktadır.
Hal böyle iken Rusya'ya yapılan yaş
meyve ihracatımızda bir süredir
olumsuz gelişmeler yaşanmaktadır.
Rusya, son uçak olayından önce
rını ve Türk şirketlerinin Rusya’daki
pazar paylarını kaybedebileceklerini
belirtmiştir.
Ayrıca Rusya'nın gümrük kapılarında uyguladığı gayriresmi ambargo nedeniyle kesme çiçek taşıyan
TIR'lar geri döndürülmüş, İstanbul'daki Çiçek Fuarı'na davetli Rus
basını ve sektör temsilcileri programlarını iptal etmiştir. Sarp Sınır
Kapısı'ndan Rusya'ya gitmek üzere
geçiş yapan nakliyat firmalarına ait
TIR'ların, sınır kapılarında bekletildiği bilgileri de gelmektedir.
Türkiye’den ithal edilen 4 ton nar
ve 20 ton domatesi tehlikeli haşere
bulunduğu gerekçesiyle iade etmişti. Ekim ayında da benzer bir olay
olmuş ve yaklaşık 40 ton nar benzer
gerekçeyle Türkiye'ye iade edilmişti.
Son olarak da Türkiye’den ithal edilen 23,5 ton domates ve 23 ton greyfurt haşere bulunduğu gerekçesiyle
geri gönderilmişti.
Uçak olayından sonra yaşanan gelişmeler, Rus pazarında yaşanan
bu olumsuz gelişmelerin katlanarak artabileceğini göstermektedir.
Türkiye-Rusya ilişkilerinde yaşanan krizi Moskova’dan irdeleyen
Amerika’nın Sesi (VOA) muhabiri,
Rusya'nın “ekonomiyi hedef alacağını” belirtmektedir. Olayın ardından
Rus şirketleri, 1 Aralık’tan itibaren
Türkiye’den beyaz et ithalatını durdurma kararı almış, Rusya Başbakanı Alexander Medvedev, Türkiye'ye
karşı ekonomik önlemler alacakla-
Her ne kadar Kremlin’den yapılan
açıklamada “Türk ürünlerine ambargo uygulamayı düşünmüyoruz"
denilse de Rusya Tarım Bakanı Aleksandr Tkaçev, gerekirse Türkiye’den
yaş meyve ve sebze alımını durdurabileceklerini ve Türkiye’ye gönderilen tahıl ihracatının başka ülkelere
yönlendirebileceğini ifade etmiştir.
Tüm bu gelişmeler söz konusu olumsuz gelişmelerin tarım kesimini ilgilendiren önemli sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Bilindiği
gibi yaş meyve ve sebze ihracatımızda son bir yılda görülen gerileme nedeniyle bir çok ürünün fiyatı büyük
ölçüde düşmüş ve çiftçilerimiz zarar
etmiştir. Bunun sonucunda ihraç
malı ürünler iç pazara sürülmüş ve
çiftçi elindeki ürünü zararına satmak zorunda kalmıştır. Eğer Rusya
pazarı da tıkanırsa, bu durum çok
daha vahim bir hal alacaktır.
Bu konularda şimdiden acil bazı önlemlerin alınması gerekmektedir.
Çiftçi Toprağını Terk Ediyor!
»» Türkiye'de son bir yılda yaklaşık 98 bini aşkın çiftçi üretimden çekildi. Mersin'de 9
binden fazla çiftçi, Antalya'da da 2.500 çiftçi üretimden vazgeçti.
Bir yandan üretim maliyetlerinin artması bir yandan iklim değişikliği 98
bin 409 çiftçiyi üretimden kopardı.
Üretimden çekilen çiftçi sayısı bakımından Akdeniz Bölgesi ilk sırada
yer alırken onu Orta Anadolu izledi.
Türkiye'nin turfanda ihtiyacının
yüzde 60'ını karşılayan, yaş meyve
sebze deposu olan ve ekonomisi tarımla canlanan Antalya'da son bir
yılda 2 bin 500 çiftçinin faaliyetini
sonlandırdığı belirtildi.
ÜRETİMDEN ÇEKİLEN
ÇİFTÇİ SAYISI
SIRA
İL
ÇİFTÇİ
1
Mersin
9.121
2
Manisa
5.592
3
Konya
4.328
4
Samsun
3.551
5
Hatay
3.321
6
Ankara
3.283
7
Aydın
3.109
8
Bursa
2.804
9
Balıkesir
2.672
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve
Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, işsizliğin
Türkiye'nin ve Batı Akdeniz'in en
önemli sorunları arasında yer aldığını vurgulayarak, Antalya'da eylül
ayında 3 bin 400 kişinin işsizlik ödeneği alabilmek için başvuruda bulunduğuna dikkat çekti.
10
Denizli
2.555
11
Antalya
2.500
Kamuda arttı
12
Erzurum
2.357
Antalya gibi 12 ay boyunca tarımsal
üretimin yapılabildiği ve tarım ürünleri ihracatının 1 milyar liraya yaklaştığı bir kentte çiftçi sayısının azaldığına dikkat çeken ATB Başkanı Ali
Çandır, “Bakıyoruz ki tarım kenti
Antalya'da çiftçi sayısı geriliyor. Bu
geleceğimiz için kaygı verici bir durum. Son bir yılda Antalya'da 2 bin
500 çiftçi faaliyetini sonlandırmış,
45 bine yakın çiftçi sayımız bu yıl 42
bine kadar gerilemiştir.
Antalya, çiftçi sayısındaki azalma
bakımından Türkiye'de 11. sırada yer
almıştır" değerlendirmesinde bulundu. Antalya'da çiftçi sayısı azalırken
kamu çalışanı sayısında hem aylık
hem de yıllık bazda önemli artış olduğuna dikkat çeken Ali Çandır,
“Antalya kamu çalışanı sayısı bir yıl
içinde 4 bine yakın artışla 70 bine
yaklaşmıştır. Bunun anlamı çalışanların mevsimlik kazanç ve risklerden
sıyrılıp, sırtını devlete dayama düşüncesinin hâkim olduğu gerçeğidir"
diye konuştu.
Üretim maliyetleri artan ve kazancı
her geçen gün azalan çiftçinin, başka
alanlara yöneldiğini kaydeden Çandır, “Antalya olmak üzere ülke genelinde daha az işsizimizin olmasını istiyorsak, reçetemizin başında tarım
yer almalıdır. Tarımı girdi olarak
kullanan sanayi ile desteklenen bir
politika sepeti, verimli toprağımızın
betona dönüşmesine engel olacaktır.
Bu da tüketicimizin daha ucuz ürüne ulaşması, üreticimizin daha çok
üretme, emekçimizin ekmek bulma
derdine çare olacaktır" dedi.
9
Sürdürülebilir
Kalkınma Hedeflerinin
Gerçekleşmesinde
Kooperatiflerin Rolü
»» Birleşmiş Milletler tarafından 25-27 Eylül 2015
tarihlerinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde, Sürdürülebilir
Kalkınma Hedefleri 193 ülkenin imzası ile kabul
edildi.
• Her tür yoksulluğu nerede olursa olsun sona erdirmek,
• Gıda Güvenliğini sağlamak,
• Sürdürülebilir tarımı desteklemek,
• Sürdürülebilir tüketimi ve üretimi sağlamak,
• Ormanların sürdürülebilir kullanımını sağlamak, yayınlanan 17
sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
arasında yer almaktadır.
Belirlenen hedeflerin gerçekleşmesinde, özellikle kırsal alanda
yaşayan nüfusun yaşam standardının geliştirilmesi en önemli hedef olarak görülmektedir. Tüm
bu hedeflerin gerçekleşmesi için
yöresel kalkınmanın sağlanması
kaçınılmaz olacaktır. Bu anlamda
özellikle kooperatiflerin önemli görev ve sorumlulukları olacak, kooperatifçiliğimizin daha fonksiyonel
hale gelmesi için gerekli çalışmaların zaman geçirilmeden yapılması
ülkemiz açısından daha da fazla
önem arz edecektir.
Kalkınmaya, salt ekonomik verilerin
iyileştirilmesi olarak bakılmadığı,
ülkelerin toplumsal ve sosyal gelişiminin ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Ülkemizde de bu yaklaşımın etkin olması gerekmektedir.
(ICA), “Küresel Konferans
Ve Genel Kurulu”
Uluslararası Kooperatifler Birliğinin (ICA), “Küresel Konferans ve
Genel Kurulu” 10-13 Kasım 2015
tarihleri arasında Antalya’da düzenlendi. Her iki yılda bir, farklı
ülkelerde düzenlenen Uluslararası
Kooperatifler Birliği Küresel Konferansı ve Genel Kurulu’nun 44
üncüsü Ülkemizde gerçekleşti.
ICA Genel Kurulu ve Küresel Konferansına 94 ülkeden yaklaşık 1
milyar kooperatif ortağını temsilen
yerli ve yabancı yaklaşık 1000 delege katıldı. Toplantı Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği’nin ev sahipliğinde gerçekleşti.
HAL VE GİDİŞ
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
Bu durum hiç şüphesiz Ülkemiz ve
kooperatifçiliğimiz adına önemli bir
gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Toplantı sürecinde beş
ayrı konuda konferanslar
düzenlenmiş, özellikle
kooperatifçilikte
sürdürülebilirlik ve
katılımcılığın geliştirilmesi
konuları ağırlıklı olarak
işlenmiştir.
Özellikle “Kooperatif Düşüncede Derinlik” kavramı üzerindeki tartışmalar önemliydi. Sosyal
medyanın ve teknolojinin kooperatiflerde uygulanmasının önemi
üzerinde duruldu.
Tüm dünyada kooperatiflerin
gençliğe özel önem verdikleri, kooperatif hareketin içerisinde gençlerin ve kadınların yer almasını
özellikle sağlamaya çalıştıkları çok
belirgin bir şekilde görülmektedir.
Ülkemiz açısından bu konuda gerekli çabayı sarf etmemiz de hem
kooperatifçiliğimizin geleceği açısından hem de istihdam yaratılması açısından önemlidir.
Uganda’da özellikle kahve üretiminde ve pazarlamasında kooperatiflerin çok etkin olduğu ve
aracıların ortadan kaldırıldığını
duymak ilginçti.
Kooperatifçilikte genel anlamda
2020 hedefleri tartışıldı. Ülkemizde 2012 yılında hazırlanan Stratejik planın sonuna yaklaştığımız
bu süreçte stratejik hedeflerin ne
kadarını gerçekleştirdiğimiz artık
ciddi boyutta tartışılmalıdır.
.
Sait MUNZUR
10
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
La Via Campesina İzmir’de Toplandı
»» 2016 Şubat Ayında yapılması planlanan Uluslararası çiftçi hareketi La Via
Campesina (LVC)'nın Yarıyıl Konferansı'nın hazırlık toplantıları, Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonu’nun (ÇİFTÇİ-SEN) ev sahipliğinde Ortadoğu, Kuzey Afrika (MENA)
ve Türkiye’den çiftçi temsilcilerinin katılımıyla 13-14 Kasım 2015 tarihinde İzmirSeferihisar-Sığacık'ta yapıldı.
200 milyondan fazla köylüyü biraraya getiren uluslararası örgüt La
Via Campesina Yarıyıl Konferansı,
İzmir’in Seferihisar ilçesinde gerçekleşti. Konferansta, üyelerin sorunları, eylemleri, örgütün işleyişi ve
2017’deki genel kurula kadarki süreç
planlandı.
Via Campesina 10-11 Kasım Yurttaş Medyası toplantısında, egemen
medyaya karşı oluşturulmak istenen
yurttaş medyasının işleyiş ilkeleri
tartışıldı.
12 Kasım Saha Gezisi yapıldı
Via Campesina delagasyonu Türkiye'deki tarımın ve küçük üreticiliğin
tahribatını daha iyi görebilmek için
Manisa-Soma'nın Yırca Köyü'ne gittiler. Yol boyunca tarımdaki tahribat
gözler önüne serildi. Menemen ve
Aliğa'daki çevre katliamına tanıklık
edildi. Yırca'da ise sermaye gruplarının ve onların hizmetindeki devletin
küçük bir köyün arazisine olan gaddarca saldırısına ve köylülerin direnişine Soma’da tanıklık edildi.
Köylüler dünyanın dört bir yanından
gelen kardeşleriyle ortak sorunlarını
tartıştıklar. Dillerin ve kıtaların kapitalist yağmacılığın önüne engel olmadığı ama direnişin ve umudun da
aynı ölçüde karşılık verdiği bir kez
daha görüldü.
Köylüler nar ve çay ikramında bulundular. Birlikte fotoğraf çekildiler.
Via Campesina delegasyonu daha
sonra Soma'daki Sosyal Haklar
»» Dünya Bankası, iklim değişikliği nedeniyle 2030’a
kadar 100 milyondan fazla insanın daha yoksulluk
tehdidi altında olduğunu açıkladı.
Derneği'ne gitti. Burada yaşamını
2014 yılındaki katliamda yitiren 301
işçi adına bir işçi eşi ve dernek yetkilileriyle dertleştiler. Güney Afrika
delegesi Demba kendi ülkesinde yaşanan maden işçisi katliamlarından
örnekler verdi. ABD Delegesi Carlos
ise acılar için başsağlığı dileğinde bulundu. Duygusal bir kucaklaşmadan
sonra delegasyon Sığacık'a döndü.
13–15 Kasım MENA (Ortadoğu
ve Kuzey Afrika) toplantısı
Via Campesina Ortadoğu ve Kuzey
Afrika'yı kapsayan yeni bir bölge örgütü kurmak istiyor. Bu nedenle Bu
bölgeden gelen delegelerle bir dizi
toplantı gerçekleştirdi.
Toplantılara Suriye, Filistin, Mısır,
Fas, Tunus delegeleri ile Via Campesina Genel Koordinasyon grubu
temsilcileri ile ev sahibi Türkiye delegeleri katıldılar.
Via Campesina öncelikle kendi ta-
rihini ve hedeflerini anlattı. Daha
sonra tüm katılımcılar kendi ülkelerindeki tarımın, köylülerin ve örgütlerinin durumunu özetlediler.
La Via Campesina (LVC) Afrika, Asya,
Avrupa ve Amerika kıtasında (Kuzey,
Orta ve Güney Amerika) 88 ülkede 183 örgütü bir araya getiren, 200
milyondan fazla köylü, küçük çiftçi,
topraksız, kadın, genç, yerli, göçmen,
tarım ve gıda emekçisinden oluşan
uluslararası bir köylü hareketidir.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu
da, 1993’te Mons’ta (Belçika) kurulmuş olan La Via Campesina’nın
2004 yılından bu yana üyesidir.
La Via Campesina her dört yılda
bir, tüm üyeleriyle bir araya gelerek
Uluslararası Genel Kurulu’nu yapmaktadır. Bu Genel Kurullarda uzun
dönemli stratejiler, politikalar geliştirerek küresel köylü mücadelesini
yürütmektedir.
.
Türk Zeytin ve Zeytinyağına
Suudi Arabistan’da Yoğun İlgi
»» Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK) Türkiye'nin zeytin ve zeytinyağı
ihracatını arttırmak için Kasım ayı içerisindeki yoğun tanıtım atağını Amerika ve
Suudi Arabistan’da sürdürdü.
15-17
Kasım
tarihleri
arasında
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında lider ülke konumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin Şikago
şehrinde düzenlenen Private Label
Manufacturers Association Fuarı’na
katılan ZZTK, 17-20 Kasım 2015 tarihleri arasında ise; S.Arabistan'ın
Cidde kentinde düzenlenen Foodex
Saudi 2015 Fuarı’na iştirak ederek
Türk zeytin ve zeytinyağının tanıtımına imza attı.
Suudi Arabistan’ın gıda tüketiminin
büyük bölümünü ithalat yoluyla karşıladığına işaret eden Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim
Kurulu Başkanı M. Kadri Gündeş,
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında
Suudi Arabistan’ın 9 milyon 423
bin dolarlık tutarla ikinci ülke konumunda olduğunu ifade etti.
Suudi Arabistan’ın 30 milyonluk
nüfusu yanında her yıl 15 milyon
turistin ziyaret ettiği petrol zengini
bir ülke olduğuna işaret eden Gündeş, “Suudi Arabistan bizim için hedef pazar konumunda olan bir ülke.
50 milyar ABD$ gıda tüketimi ile
S.Arabistan körfez ülkeleri arasında
en geniş gıda ve içecek pazarına sahip olan ülke olup sektörün yıllık büyüme oranı yüzde 18. S.Arabistan'ın
Gıda ve içecek sektörüne özel tek
fuarı olma özelliğini taşıyan Foodex
Dünya Bankası: İklim
Değişikliği 2030’a Kadar 100
Milyon İnsanı Yoksullukla Karşı
Karşıya Bırakabilir
Saudi 2015 Fuarı’na katılarak konumumuzu güçlendirmek istedik. Fuarda ZZTK standı ziyaretçilerin en
yoğun ilgi gösterdiği stantlardan biri
oldu” diye konuştu.
Suudi Arabistan, Cidde Kongre ve
Fuar Merkezi’nde 9.800m2 alanda
gerçekleşen Fodex Saudi’ye 350'den
fazla firmanın katıldığını anlatan
Gündeş şöyle devam etti; “Fuarı
6000'den fazla kişi ziyaret etti. Ziyaretçilere Türk zeytin ve zeytinyağı
tadımı yaptırıldı. Fuara 30 farklı ül-
keden firmalar katılarak ürünlerini
sergilerken Hindistan, Güney Kore
ve İtalya fuara milli katılım düzenleyen ülkeler oldu. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı
üretim rakamlarında yaşanacak artışa paralel olarak Suudi Arabistan’a
ihracatımızda artış gösterecektir.”
Türkiye 2014-15 sezonunda Suudi
Arabistan’a 9 milyon 423 bin dolarlık dilimi zeytinyağı olmak üzere, 11
milyon 606 bin dolarlık zeytinyağı
ve sofralık zeytin ihraç etti.
Dünya Bankası’nın iklim değişikliği
ve küresel yoksulluğa etkileriyle ilgili son raporunda, gelecek 15 yılda
iklim değişikliğinin küresel yoksulluğu artırabileceği bildirildi.
İklim değişikliğinin özellikle yoksul ülkelerin başlıca geçim ve yaşam kaynağı olan tarım sektörü ile
birlikte gıda güvenliği, beslenme,
istihdam ve ihracat gelirleri gibi
unsurları da etkileyeceği vurgulanan rapora göre, yoksulları iklim
değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumak için doğru bir politika uygulanmazsa, halihazırdaki
900 milyon yoksul insana ek olarak, 2030 yılına kadar 100 milyon
insan daha yoksulluk seviyesine
gerileyecek.
BM üyesi ülkelerin Eylül ayından
kabul ettiği 17 yeni hedeften biri
olan açlığın tamamen ortadan kaldırılmasının, küresel ısınma ve
bunun yoksul insanlar üzerindeki
etkileri dikkate alınmadan imkansız olduğunun altı çizilen raporda,
2030 yılına gelindiğinde, tarım
mahsullerindeki azalmanın Sahraaltı Afirka’da gıda fiyatlarını ortalama %12 artırabileceği, bu durumun
gelirlerinin %60’ını gıdaya harcayan yoksul hane halkını olumsuz
yönde etkileyeceği kaydedildi.
İklim değişikliğinin yoksulluğu en
fazla, dünyanın en fakir bölgeleri olan Sahraaltı Afrika ve Güney
Asya’da artıracağına dikkat çekilen
raporda, 45 milyonu Hindistan’da
olmak üzere 2030’a kadar dünya genelinde 100 milyondan fazla
insanın yoksulluk sınırının altına
gerileyeceği tahminine yer verildi.
Dünya Bankası verilerine göre,
2012 yılında dünya genelinde 896
milyon insan günde 1,90 dolardan
az bir gelirle geçinirken, bunların
%78’ini Sahraaltı Afrika ve Güney
Asya’daki yoksul nüfus oluşturdu.
Dünya Bankası Grup Başkanı Jim
Yong Kim yaptığı açıklamada, iklim
değişikliğinin en çok yoksul insanlara zarar verdiğini ve şimdiki mücadelelerinin iklim değişikliği nedeniyle yoksulluk seviyesine düşecek
milyonlarca insanı bu durumdan
korumak olduğunu belirtti.
.
Miras İntikali Yapılamayan
Tarım Arazilerine Tapu Harcı
Muafiyeti Getirildi
»» Ölümlerde miras yoluyla yapılacak devir veya
paylaşım işlemleri tapu harçlarından muaf tutuluyor.
Muafiyet süresi ise yeniden uzatıldı.
15 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 6537 sayılı “Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun”a eklenen geçici madde ile;
15 Mayıs 2014 tarihinden önce gerçekleşen ölümlerde miras yoluyla
yapılacak devir veya paylaşım işlemleri tapu harçlarından muaf tutuluyor. Muafiyet süresi 15 Mayıs
2016 tarihinde sona erecek
Ülkemizde, miras kalan tarım arazilerinin, tapu harçlarının yüksekliği, varislerin bir araya gelememeleri veya anlaşamamaları gibi
nedenlerle, tapuda intikal ve paylaşımının yapılmadığı eski usulden
yöntemiyle gayri resmi paylaşıldığı
bilinmektedir. Bunun sonucu olarak, varisler resmiyette mülk sahibi olmadığı için tarımsal desteklemelerden ve çeşitli projelerden
yararlanamamaktaydı. Tapu harcı
muafiyeti bu sorunun çözümüne
yönelik olarak sunulmuş ekonomik
bir kolaylık.
Miras paylaşımı işlemleri için, varislerin kendileri veya kanuni temsilcilerinin (avukat veya vekalet
verilen kişi) vasıtasıyla, kendi aralarında düzenlemiş oldukları Rıza-i
Taksim Sözleşmesi, Murise ait Veraset İlamı veya Noterden alınan
Mirasçılık Belgesiyle tarım arazilerinin kayıtlı olduğu Tapu Müdürlüklerine başvurmaları gerekmekte.
Tapu harcı uygulaması her parsel için, Belediyelere beyan edilen
gerçek arazi satış değerinin % 4'ü
oranında olup 15 Mayıs 2014 tarihinden önce vefat edenlerin miras
paylaşımında, harç alınmamakta.
15 Mayıs 2014 tarihinden sonra
vefat edenlerin miras paylaşım işlemleri ise 6537 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmaktadır.
Vatandaşların harç muafiyetinden
faydalanmaları için, son tarih 15
Mayıs 2016 .
12
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
“Büyükşehir Yasası, Büyük Dengesizliklere
Neden Oluyor, Olmaya da Devam Edecek”
»» 24 Kasım 2015 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merkezi (ABEM) Konferans Salonu’nda gerçekleşen panelde “Yeni Büyükşehir Yasasının
Getirdiği Sorunlar ve Çözüm Önerileri” masaya yatırıldı.
Yaklaşık 600 belde
belediyesi ile 16,082 köy
ve 30 ilde: il özel idaresi
ve İl Genel Meclislerinin
tüzel kişilik ilk mahalli
idareler seçiminden sonra
kaldırılıyor.
Ankara Üniveristesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim
Üyesi Prof.Dr.Bülent GÜLÇUBUK
yaptığı konuşmada; Büyükşehir yasası ile Büyükşehir belediyelerinin
bulunduğu illerde, Yatırım İzleme
ve Koordinasyon Merkezi (YİKM)
adıyla bir kurum oluşturulacağını,
Bakanlar Kurulu kararı ile bu illere
bağlı ilçeler ve diğer illerde de Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi kurulabileceğini. Yatırım İzleme
ve Koordinasyon Merkezinin sevk
ve idaresi illerde valilik, ilçelerde ise
kaymakamlar tarafından yerine getirileceğini belirtti.
GÜLÇUBUK, önceden Büyükşehir
dışında ilçe belediyelerine %2.85
olan genel bütçeden katkının, yeni
yasa ile %1.5’e indirileceğini, Büyükşehir belediyelerine önceden
%2.5 olan katkının yeni yasada
%4.5 olacağını söyledi.
Bedel Katılım Payı
Yeni yasayla birlikte olacakların altını çizen GÜLÇUBUK; Büyükşehir
sınırlarına dahil edilen ve mahalle
statüsüne dönüştürülen köylerde
yaşayanlar; içme suyu, atık su gideri, alt yapı yatırımları ve benzerleri
için zamanla ‘bedel, katılım payı’ adı
veya benzeri adlarla yeni harcama
kalemleri ile karşılaşacakları gibi, bu
giderleri metropol alandaki fiyatlar
düzeyine ulaşarak gittikçe daha ağır
maliyetli bir yaşama mahkum olacağını, Yasa ile yalnızca Büyükşehir
Belediyesi olan illerde değil, diğer
illerde de 559 belediyenin nüfusun
2000’in altına düşmesi nedeniyle
kapatıldığını belirterek “yalnızca
nüfus kriterini esas alan bir düzenlemenin hizmetin yerelden sağlanması ve toplumun kararlara katılması
açısından büyük dengesizliklere neden olacaktır”, dedi.
Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK,
konuşmasında, Yasada kırsalın
geleceği açısından tehdit oluşturan maddeleri şu biçimde sıraladı;
• “(7) 3213 sayılı Kanuna göre maden üretim faaliyetleri ile bu faali-
yetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve
çalışma ruhsatına ilişkin yetki
ve görevler, il özel idarelerinin
tüzel kişiliğinin kaldırıldığı illerde valiliklerce yürütülür.
• Madde 7; “Büyükşehir ve
ilçe belediyeleri tarım ve
hayvancılığı desteklemek
amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler.”
• Madde 16; 5393 sayılı Kanunun 12’nci maddesine aşağıdaki fıkra eklendiğini, “Mevzuatla orman köyleri ve orman
köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlar orman
köyü iken, mahalleye dönüşen
yerler için devam eder. Bir belediye
katılarak mahalleye dönüşen köy,
köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yaylak, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa
diğer hak sahipleri 25/02/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri çerçevesinde yararlanmaya
devam eder.”
• 1’inci maddeye göre; tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve
köylerin personeli, her türlü
taşınır ve taşınmaz malları,
hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla ilgisine göre bakanlıklara, büyükşehir belediyesi, bağlı kuruluşu veya ilçe
belediyesine devredilir.
• Kanunun 3 nücü maddesine göre;
ilçe belediyeleri veya ilçe belediyelerinin talep etmeleri hâlinde büyükşehir belediyeleri tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüşen köylerde
yapılacak ticari amaç taşımayan yapılar için yürürlükteki imar mevzuatı doğrultusunda yörenin geleneksel,
kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler yapar veya
yaptırır.
• Kanunun 11 nci maddesine
göre; “İmar mevzuatı uyarınca belediyelerin otoparkla ilgili olarak elde ettikleri gelirler
tahsil tarihinden itibaren 45
gün içinde büyükşehir belediyesine aktarılır. Büyükşehir belediyeleri bu geliri tasdikli plan
ve beş yıllık imar programına
göre hazırlanan kamulaştırma
projesi karşılığında otopark tesisi için gerekli arsa alımları ile
bölge ve genel otoparkların inşasında kullanır. Bu gelirler bu
•İl Özel İdaresine ait gayrimenkullerin dağıtılması,
beraberinde yereldeki farklılıkları göz ardı eden bir düzenlemeyi getiriyor.
• Kent-Kır ayrımını ortadan kaldıran yasa ile genişleyen belediyenin hizmet alanının büyük bir kısmını, yerleşim bölgesi olmayan,
tarım arazileri, meralar, orman
alanları ve ekolojik hassasiyeti
bulunan bölgeler oluşturacaktır.
fıkrada belirtilen amaç dışında
kullanılamaz.”
• Bu Kanunla mahalleye
dönüşen köylerde; entegre
tesis niteliğinde olmayan
tarım ve hayvancılık amaçlı
yapılardaki işletmeler ile
bu yerlerde oturanların
ihtiyaçlarını karşılayacak
bakkal, manav, berber,
fırın, kahve, lokanta,
pansiyon, tanıtım ve teşhir
büfeleri, yerleşim yeri
halkı tarafından kurulan
ve işletilen kooperatifler
işletme ruhsatı almış
sayılır.
• Bu yerlerde içme ve kullanma suları için alınacak ücret 5
yıl süreyle en düşük tarifenin
%25’ini geçmeyecek şekilde belirlenir.”
• Kırın planlaması, temel
olarak tarımsal üretimin
planlamasını da beraberinde
taşıması gerektiği için imar
mevzuatı ve planlama pratiği
yetersiz ve belirsiz kalacaktır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, belediyenin
planlama yetkisi olan ve tarımsal faaliyet yürüten arazilerde
nasıl etkin olacağının tartışılması ve geliştirilmesi gereklidir.
•Yasa, üretim için kullanılması gereken verimli tarım arazilerinin, kentsel alan kapsamına alınıp arsaya dönüştürülmesinin yolunu açmıştır.
• Yasa ile tüzel kişiliği sona eren
köylerde rantçıların gözünü
diktiği kıyı alanları ve meralar,
tüzel kişilikler tarafından korunamayacağı için “amaç dışı
kullanıma” açılacak ve böylece
doğal varlıklar ve kır yaşamı,
ekosistem dengesi gözetilmeksizin tahribata uğrayacaktır.
GÜLÇUBUK, Yasa ile
olacak tehditler ve çözüm
önerilerini anlattı.
Tehditler;
• Büyükşehir Belediyesi olgusu, merkezi politikaların en küçük birimlere
kadar yayılması ile yerel düzeyde etkili bir araç konumuna gelmiştir.
Halk Öncelikli Bir Büyükşehir
Belediyesi Ne Yapmalı?
• Çiftçiler açısından gelecekte ortaya çıkacak en önemli sorun sulama
ve su ücretlendirilmesi olacak. Bu
konuda belediyeler suyu kademeli
ücretlendirebilir. Yani evsel su, endüstriyel su, tarımsal amaçlı su biçiminde bir ücretlendirmeye giderek,
çiftçiden minimum maliyet üzerinden sulama bedeli alabilir.
• Suyun etkin ve verimli kullanımı konusunda yerel yönetimler çalışmalar yaparsa bu çiftçiye katkı olarak yansır.
• Yerel yönetimler
öncelikle kırsalın,
kırsaldakinin taşınmazına
kesinlikle müdahale
etmeyecek ve bunu ranta
çevirecek düzenlemelere
girişmemelidir. Yani;
kapatılan daha doğrusu
mahalleye dönüştürülen
köy ve kasabalardaki
ortak mülkiyete,
taşınmazlara, mera, çayır
vb. unsurlara belediyelerin
karışmayacağı ve bunları
halkın kullanımına
bırakılacağı ve yasanın
getireceği hakları kötüye,
yerelin çıkarlarına ters
biçimde kullanılmayacağı
konusunda taahhütte
bulunmalıdır.
• Çiftçiye, küçük üreticiye maliyeti düşürecek katkılarda bulunabilir. Kooperatifler desteklenebilir.
AB Ekonomisi ve Kırsal
Alanlar
Genel anlamda AB ekonomisi için
kırsal alanlar ve tarım sektörünün
özel anlam ve daha fazla önem taşıdığına değinen GÜLÇUBUK;
2013 AB Ortak Tarım Politikası Reformunun Kırsal Kalkınmaya Olası
Yansımalarında AB Ülkelerinde;
• Toplam yüzölçümün %92’ sini
kırsal alanların oluşturduğunu,
• Toplam nüfusun %55’i kırsalda,
• Toplam istihdamda %53’lük
bölümü kırsalda,
• Gayri safi katma değer üretiminde ise %45’lik pay kırsal alanlardaki
sektörlerde gerçekleşmekte,
• Toplam istihdamın %8.3’üne
karşılık gelen yaklaşık 15 milyon istihdam ile toplam gayri
safi AB hasılasının %4,4’ünü tarım ve gıda sektörleri oluşturduğunu belirtti. Yani, AB kırsala daha fazla anlam ve önem
yüklerken bizde kırsal alanlar
elden çıkartılmaktadır.
Çözüm önerileri;
•Kentteki sosyal olanakları, sosyal
yaşam alanını kırsal alana da taşıyabilir.
• Yasa ile Türkiye’de yeni
bir göç dalgası oluşacaktır.
Üretim kaynakları
sınırlanan, yaşam biçimine
müdahale edilen kırsaldaki
yurttaş kentlerde daha
zor koşullarda yaşamaya,
iş bulmaya ve barınmaya
zorlanacaktır. İmece
geleneği yok olacak yerine,
parasal hizmet karşılığı yer
alacaktır. Köy bütünlüğü
yok olacaktır.
• Yasa, yönetimin tek elde toplanmasını sağlayan, yereldeki farklılıkları görmeyen, özgünlüklerini göz ardı eden bir
düzenlemeyi getiriyor. Kırsal
yaşamın kendine özgü niteliklerini, değerlerini aşındırıyor.
• Yasa ile köylere yönelik yürütülecek hizmetler kentin öncelikleri içinde geri planda kalacaktır.
• Sulama hizmetleri Belediye
tekeline giriyor.
• Yasa ile toprak artık sermaye birikim aracı haline gelmiştir. Ama bu
kırdaki için değil kırın kaynaklarını
ranta çevirmek isteyenler için geçerlidir.
• Kırsaldaki, tarımdaki gençler
için eğitim-yayım programları, tarım dışı istihdam alanları
oluşturabilir.
• Kırsalda üretilen ürünlerin katma
değerini artırıcı girişimlerde bulunabilir. Paketleme ve pazarlama gibi.
• Kırsala altyapı hizmetlerinin
düzenli götürülmesi sağlanabilir.
•Taşıma, nakliye işlemlerinde katkıda bulunulabilir.
• Kırsal turizm faaliyetlerinde
özellikle kadın ve gençlere yönelik projeler geliştirilebilir.
• Kırsalda belediyelerin alıcısı olduğu süs bitkileri, dış mekan bitkileri
vb. üretimi sağlanabilir, bunların
alıcısı belediye olabilir.
• Belediye kendi tükettiği ürünleri kırsaldan temin edebilir,
böylece üreticiye katkıda bulunabilir.
• Belediyeler çiftçilerin, küçük üreticilerin, kadınların ürünlerini satabilecekleri, değerlendirebilecekleri satış
alanları, pazar yerleri oluşturabilir.
• Kente ucuz ulaşım olanakları
artırılabilir.
.
• Kentteki sosyal faaliyetlere kırdakilerin katılımı için organizasyonlar
yapılabilir.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
KOOPERATİFÇİLİK
13
ICA Genel Kurulu Antalya’da Gerçekleştirildi
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) Küresel Konferansı ve Genel Kurulu 10-13 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlendi. 700 oyun
407’sini alan Kanadalı aday MoniqueLeroux ICA’nın yeni başkanı seçildi.
ICA Küresel Konferansı ve Genel Kurulu 10-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Ev sahipliğini
Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin
yaptığı ve 76 ülkeden 1.000’in üzerinde kooperatifçi iştirak ettiği konferansa .Köy-Koop Merkez Birliği’ni
temsilen Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup YILDIZ ile Genel Başkan Yardımcısı M.Barış AYDIN katıldı.
ICA Genel Kurulu ile birlikte ICA
çatısı altındaki sektör örgütlerinin
yönetim kurul toplantıları, kıta örgütlerinin toplantıları ve konu bazında komisyonların toplantıları ve
bazı önemli konularda konferanslar
gerçekleştirdi. Konferanslarda uzmanlar ve araştırmacılar tarafından
kooperatifçiliğin güncel sorunları ve
çözüm önerileri ele alındı.
ICA Küresel Konferansı
açılış töreni
Küresel Konferans, ICA Direktörü
Charles Gould’un “hoş geldiniz” konuşması için ev sahibi örgütün başkanı olarak Muammer Niksarlı’yı
kürsüye daveti ile başladı.
Niksarlı: Başardık,
mutluyuz..
Niksarlı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kooperatifçi dostlarım, dünyamızın birçok bölgesinde yaşanan ve
bir kültüre dönüşen şiddet, birebir
olumsuzluklarını hissetmeye başladığımız çevre sorunları, küresel ısınma ve iklim değişikliği, kooperatiflerimizi daha fazla sosyal sorumluluk
almaya zorlamaktadır. Bu sosyal
sorumlulukları göz ardı etmeden ticari ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Bu
toplantılarda üretilecek fikirlerin ve
alacağımız kararların farkındalık
yaratılması ve tanınabilirliğimiz açısından yeterli olmayacağı kanısındayım. O nedenle de yeni seçilecek
ICA Başkanının kendisinin dinamik
olması yetmeyecek, tüm yapıyı da
dinamik hale getirmesi gerekecek.”
Dame Pauline: Türkiye’ye
teşekkürler..
Konferansın açılışında ikinci konuşmayı ICA Başkanı Dame Pauline
Green yaptı. Green Türkiye’de ilk
defa toplantı yaptıklarını belirterek,
“Türkiye gerçekten çok güzel bir
ülke. Bu toplantıya ev sahipliği yapan
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
Başkanı Muammer Niksarlı ve bizleri bu toplantıda yalnız bırakmayan
Sayın Bakan Cenap Aşçı’ya teşekkür ediyorum” diye konuştu. Green
konuşmasında ayrıca kooperatiflerin dünya kalkınma politikalarında
oynadıkları rolün giderek arttığına
dikkat çekerek G20 toplantısının
burada, Antalya’da ICA Genel Kurulundan hemen sonra yapılmasını da
mutlu bir rastlantı olduğunu söyledi.
tışılacağını ve tecrübelerinin paylaşılacağını, sonrasında 2020 yılına
nasıl bir vizyonla girileceğinin sonuç
bildirgesinin paylaşılacağını dile getirdi.
ICA Genel Kurulu
13 Kasım’da yapılan ICA Genel Kurulu ICA Başkanı Dame Pauline
Green’in Yönetim Kurulu raporunu
sunuş konuşması ile başladı. Green
konuşmasında son dokuz yılın (20112015) kendi kariyerinde önemli bir
dönemi kapsadığını ve elde edilen
başarıların kendisinin değil, yönetim kurulunun ve ICA personellinin
olduğunu söyledi. Green özellikle
bir yıldır yaptıklarını anlattı ve Birleşmiş Milletler’in 2030 Gündemine
ilişkin rapora dikkat çekerek bu raporda kooperatiflere yer verildiğinin
altını çizdi.
Pauline Green’e veda
Pauline Green’e veda töreninde muhtelif hediyeler verildi ancak dikkati
çeken hediyeyi TÜRKİYE KOOP Başkanı Muammer Niksarlı verdi. Niksarlı yaptığı kısa konuşmada Green’e
hizmetleri için teşekkür etti ve KöyKoop’a bağlı Isparta’lı kadın kooperatif ortaklarının ördükleri Pauline
Green resminin yer aldığı bir ipek halı
hediye etti. Duygulu anlar yaşayan
Green hem Niksarlı’ya hem de halıyı
dokuyan kadınlara teşekkür etti.
the value of nothing” başlıklı sunumu ve Harward Üniversitesi Profesörlerinden ve “Ağların Zenginliğithe Wealth of Networks” adlı ünlü
kitabın yazarı Yochai Benkler’in
gelecekte sıradan insanların ortak
ağları (netwörkleri) kullanarak neler yapabileceklerine ilişkin sunumu
büyük beğeni topladı.
Dotcoop (.coop) toplantısı
ICA’nın 2012 yılında kabul ettiği
Genel Müdür Charles Gould da 2014
yılında ICA’ya 26 yeni kooperatif katıldığını ve temsil edilen ülke sayısının da 2 artırıldığını söyledi. Gould
ayrıca ICA Strateji Belgesi (Blueprint) ve Kooperatif On yılı raporu ve
uygulamasına dikkat çekti.
Monique Leroux yeni ICA
Başkanı seçildi
TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı
Muammer Niksarlı kısa konuşmasında konferans hazırlık sürecini özetleyerek mali desteklerinden
dolayı başta Halkbank, Esnaf Kefalet Kooperatifleri ve Türkiye Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birlikleri ve Pankobirlik olmak üzere tüm
kooperatif örgütlerine teşekkür etti.
Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreteri ve Gümrük ve Ticaret Bakanına da teşekkür eden
Niksarlı, süreç boyunca TÜRKİYE
KOOP ile birlikte çalışan ve her türlü
desteği sağlayan Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu’na da
teşekkür etti. Türk kooperatiflerinin
sorunlarına da atıfta bulunan Niksarlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde seçimlerden önce görülen kötü olaylar nedeniyle dünyanın bazı ülkelerindeki yöneticiler
vatandaşlarını Türkiye’ye gitmeme
yönünde uyardılar. Bütün uyarılara
rağmen bu toplantının Türkiye’de
yapılması için çok gayret gösterdik,
tüm dünyadaki kooperatif yöneticilerini Türkiye’ye getirmek için. ICA
Başkanı’na çok teşekkür ediyoruz.
Ülkemiz 1 Kasım seçimlerinden sonra rahatlamış, herkes derin bir nefes
almıştır. Artık eksik kalan işlerimizi
tamamlama zamanı gelmiştir. Yeni
kooperatifler yasasının bir an önce
çıkarılması gerekmektedir. Bu yasa
ile kooperatiflerimizin Ticaret Odaları vesayetinden kurtarılmalarını,
tek çatı altında toplanıp güvenilir ve
sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalarını bekliyoruz.”
Genel Kurulda kullanılan 700 oyun
407’sini alan Kanada’lı kooperatifçi
Bayan Monique Leroux ICA’nın yeni
Başkanı oldu.
Bakan Aşçı: Türkiye
10.uncu ekonomi olacak.
Konferansın Türk Hükümeti adına
açış konuşmasını yapan Gümrük ve
Ticaret Bakanı Cenap Aşçı Türk kooperatifleri hakkında bilgi vererek
konferansta öncelikle "2020 yılında kooperatiflerin nasıl görüneceği"
sorusuna cevap aranacağını, 2020
yılında kooperatiflerin geleceği, nasıl bir vizyonla çalışacakları, üretime nasıl katkı sağlayacakları, dünya
ekonomisini nasıl geliştirecekleri
Üç öncelikli bir hedef belirleyerek seçimlere giren ve başarılı olan
Monique Leroux, Kanada’nın en
büyük kooperatif bankası olan
Desjardins’in yönetim kurulu başkanı ve CEO’su. Leroux’u tüm kooperatif delegeleri ayakta alkışladı.
Genel Kurulda, Dame Pauline
Green'e ayrıca ICA'nın 2015 yılı
Rochdale Pioneers ödülü verildi.
ICA Başkanı Pauline Green’den görevi devralan Monique Leroux ise
Başkanlığa seçilmesinden duyduğu
mutluluğu dile getirerek bütün seçmenlere teşekkür etti.
407 oy ile başkan seçilen Leroux,
Kanada Kooperatif Finans grubu
olan Desjardins Group Başkanı ve
CEO’su görevlerini sürdürmekle beraber Dünyanın en büyük kooperatifçilik zirvelerinden biri olan olan
Quebec Kooperatif Zirvesinin de kurucusudur.
gibi konuların üç gün boyunca tar-
Teksas Üniversitesi öğretim üyelerinden ve gıda politikaları uzmanı
Prof. Raj Patel, “Hiçbirşeyin Değeri/
kooperatiflere özgü alan adı dotcoop (.coop)’un ve 2013 yılında kabul
ettiğicoop markasının tanıtımı amacıyla kurduğu Domains.coop şirketi temsilcileri ile konferans öncesi
Teskomb, Tarım Kredi, Ecza Koop
ve TÜRKİYE KOOP temsilcileri yanısıra Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
temsilcilerinin de katıldığı teknik
bir toplantı yapıldı.
Toplantıda dünyanın yaklaşık 103
ülkesinde .coop alan adının kullanılmaya başlandığı belirtilerek,
Türkiye’deki kooperatiflerin de bu
uygulamaya geçerek kimliklerini
güçlendirmeleri üzerinde duruldu.
Bu konuda da genel bir anlayış birliğine varıldı.Türkiye’deki uygulamaların koordinasyonu TÜRKİYE
KOOP tarafından yapılacak.
.
14
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif Çölleşme ile Mücadele ve COP 12
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Geçtiğimiz ay Antalya’da yapılan ICA
44. Genel Kurulu sırasında Başkan
Dame Pauline Green ile görüşme fırsatım oldu. Kendisine gazetemizdeki
bu köşeyi gösterdim. Meslektaşım
Nezaket Hanım ile 30 aydan fazla bir süredir ICA web sayfasındaki
hikâyeleri Türkçe tercüme edip sizlerle paylaştığı anlattım. Büyük mutluluk duyduğunu belirterek sizlere
selamını ve bu başarı hikâyelerin
sizler için de faydalı olmasını dilediğini iletti.
Sizlere bu sayıda yine kooperatifçilikte çok ileri bir ülke olan
ABD’den bir hikâyeyi paylaşacağız.
Hikâyemizde ‘‘Valley Green Feast
Kooperatifi” İle “Boston Toplu Dağıtım Kooperatifi”nin
gıdaya erişimi arttırmak için
tedarik zincirinde işci kooperatifleri ile kapalı bir döngü
yaratmak için yaptıkları işbirliğini ve çalışmaları okuyacağız. Bu hikâye aynı zamanda
kadın girişimcilerin kooperatif
kurarak nasıl başarılı olduklarını gösteren güzel bir örnek.
Bizim kadın çiftçilerimizin ve
gençlerinde sadece üretici olarak değil, değer zincirinde ürününe değer
kadar girişimciler olarak kooperatifleri aracılığıyla faaliyetlerde bulunmaları dileğiyle.
Valley Green Feast
Kooperatifi
(http://www.valleygreenfeast.com)
Valley Green Feast Kooperatifi,
Amerika Birleşik Devleti (ABD)’nin
Northampton şehrinde 2010 yılında,
4 tane kadın tarafından kurulmuştur. Kooperatifin kurucu ortakları
olan bu kadınlar aynı zamanda kooperatif çalışanıdırlar. Kooperatifin
hem kurucusu, hem de çalışanı olan
kadınlar, güçlerinin işlerine olan
tutkularından ve birlikte organize
olabilme yapısından kaynaklandığına inanmaktadırlar.
Kooperatif, ortakları tarafından
adil ticaret ilkelerine göre üretilmiş
olan yerel organik ürünlerin satışını
gerçekleştirmektedir. Kooperatifin
amacı, kuruldukları bölgedeki tüketicilerin tarımsal kaynaklarla bağlantılarını kolaylaştırmak ve sağlıklı
gıdaya kolay ulaşımlarını sağlamaktır. Kooperatifin amacı, yerel çiftlikleri ve küçük işletmeleri desteklemek
ve müşterilerine sağlıklı ve lezzetli
gıdayı ulaştırmaktır. Kooperatif bu
hizmetlerini, İşçi Kooperatiflerinin
Vadi Birliği (Valley Alliance of Worker Co-operatives VAWC) olarak adlandıkları bir internet ağı (network)
üzerinden
gerçekleştirmektedir.
Müşterilerinin bu ağ üzerinden sipariş vermiş olduğu ürünleri indirimli
olarak tüm yıl boyunca evlere teslimatını yaparak, sağlıklı gıdaya kolay
ulaşımlarını sağlamaktır. Kooperatif
olarak aynı zamanda çevresel etkileri en aza indiren, ekonomiyi güçlendiren, sağlıklı ve uygun fiyata satılan
gıdaya erişimi arttıran bir yerel gıda
sisteminin parçası olmak konusunda
da çalışmalar yapmaktadırlar.
Kooperatif için, kurulduğu
bölgedeki diğer kooperatiflerle de işbirliği yapmak oldukça önemlidir. Bu ilkeleri
doğrultusunda ‘Boston Toplu
Teslimat ve Stone Soup Çiftliği (Boston Collective Delivery
and Stone Soup Farm) isimli
kooperatif ile ülkede tedarik
zincirinde rol oynayan kooperatiflerden birisi olmak için
ortaklık yapmışlardır.
Kooperatif, bölgelerindeki yerel gıda
üretimi konusunda faaliyet gösteren
kooperatiflerin sayısının arttırılması
yönde çalışmalarını sürdürmekte ve
herkesin üretebildiği, ürettiğini pazarlayabildiği bir gelecek inşa etmeyi
hedeflemektedir.
»» Geçtiğimiz aylarda Ankara’da tarihimizin en büyük utancı ve yüz karası olan
100’e yakın insanımızın katledildiği gün yaşamıştır. Böylesi güvenlik zafiyetinin ve
çaresizliğinin olduğu, yetkililerin sorumluluktan kaçtığı ve anlamsız demeçler vererek
kimseyi inandıramadığı günlerde Ankara önemli bir olaya sahiplik ediyordu.
Bir tarafta insanlar bir hiç uğruna
katledilirken, bir tarafta da dünyanın her tarafından ülkemize gelen
uzmanlar, bilim adamları ve devlet
temsilcileri dünyayı tehdit eden iklim değişikliğine karşı uluslararası
kuruluşlar ve anlaşmalar çerçevesinde çözümler arıyorlardı.
İklim değişikliğinin en belirgin tehlikelerinden biri olan çölleşme ve
mücadele konusu en üst düzeyde ele
alınıyordu. Kaybettiğimiz insanların
acısını yaşarken, ülkemizde gerçekleştirilen COP 12 Çölleşme ile Mücadele Konferansı ülke gündemindeki yerini tam anlamıyla bulamadı.
Ama dünyanın hızla bir çölleşme ile
milyonları etkileyecek ve savaşlara
ve göçlere neden olacak gelişmeler
büyük güçlerin gelecek planlarında
yerini çoktan aldı. İşbirlikçiler ve insanlık düşmanları bu oyunda yerlerini aldılar. Ülkelerin toprak bütünlüğü ile oynamaya başladılar.
Çölleşme nedir diye bir soru sorulduğunda; çölleşme kurak, yarı-kurak ve yarı nemli alanlarda, iklim
değişiklikleri ve insan faaliyetleri
de dâhil arazilerdeki fiziksel, kimyasal, biyolojik, siyasi,
kültürel, ekonomik
ve gibi nedenlerden
kaynaklanan bozulma diye açıklanmaktadır. Günümüzde
bu alanlar dünyadaki arazilerin büyük
bir bölümünü kaplamaktadır. Büyük
bir kesiminde yaşam
alanı ve geçim kaynağını oluşturmaktadırlar. Öyle
ki 4 milyar hektardan fazla arazi
çölleşme tehdidi altında ve 250
milyondan fazla insan doğrudan
çölleşme ve kuraklıktan olumsuz
etkilenmekte etkilenmektedir. Bunun yanında 110’dan fazla ülkede
yaşayan yaklaşık 1,2 milyar insan
çölleşme tehlikesi altında çözüm
aramaktadır.
Tehlikeyi gören Birleşmiş Milletler
üye ülkeleri ve dünyayı uyarmanın
yanında harekete geçmeye, daha
aktif çalışmaya çağırmıştır. Bu çerçevede 1992 yılında 108’i devlet
başkanlığı düzeyinde 172 ülkenin
katılımı ile Rio Zirvesi gerçekleştirilmiştir. Zirve’de dünyanın yol
haritası olacak 3 sözleşme imzaya
açılmıştır. Bunlar: İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC),
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
(UNCBD) ve Çölleşme ile Mücadele
Sözleşmesidir. (UNCCD)
Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi (UNCCD)
1994 yılında Paris’te kabul edilmiş,
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
115 ülkenin imzası ile 1996’da yürürlüğe girmiştir. Bu güne kadar
195 ülke ve Avrupa Birliği sözleşmeye taraf olmuştur. Ülkemiz ise
1998 yılında sözleşmeye taraf olmuştur. Sözleşme; 40 maddeden
oluşmakta, başta Afrika ülkelerindeki çölleşme sorunu olmak üzere
küresel ölçekte sorunun tespiti ve
çözüm yollarının bulunması için
çalışmalar yürütmeyi öngörmekte
ve ülkeleri 5 ayrı ek sınıf içinde ele
almaktadır. Bunlar sırası ile Afrika Ülkeleri (EK-I), Asya Ülkeleri
(EK-II), Latin Amerika ve Karayip
Ülkeleri (EK-III), Kuzey Akdeniz
Ülkeleri (EK-IV) ve Orta ve Güney
Avrupa Ülkeleri (EK-V)
Türkiye, sözleşmeye taraf olduğu
tarihten beri Arnavutluk, Hırvatistan, Kıbrıs (Kıbrıs Rum Kesimi),
Yunanistan, Macaristan, İsrail,
İtalya, Malta, Portekiz, İspanya ve
Slovenya’nın yer aldığı “Kuzey Akdeniz Bölgesel Uygulama Grubu”
çalışmalarında aktif olarak yer almaktadır. Diğer yandan BM Siyasi
Bölge Grupları aşağıda yer almaktadır. Bu gruplar; Afrika Grubu,
Asya-Pasifik Grubu, Doğu Avrupa
Grubu, Latin Amerika ve Karayip
Devletleri Grubu (GRULAC) ve
Batı Avrupa Diğerleri Grubudur.
(WEOG), Türkiye BM Siyasi Bölge
Gruplarında Batı Avrupa ve Diğer
Grubu (WEOG) içerisinde yer almaktadır. Ayrıca Ülkemiz, sadece
topraklarının çölleşme ve diğer etkenler sebebiyle tahrip olma seviyelerine göre değil ekonomik gelişme
seviyelerine göre de mesuliyetleri
ve çeşitli mekanizmalardan yararlanma imkanları belirlenmektedir.
Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesinin ana karar
alma ve yardımcı organları bulunmaktadır. Bunlar: Taraflar Konferansı (COP), Sözleşmenin Uygulamalarının Gözden Geçirilmesi
Komitesi (CRIC), Bilim ve Teknoloji Komitesi (CST), Küresel Mekanizma (GM) ve sekretaryadır.
Taraflar Konferansı ise sözleşmenin
en yüksek organı ve ana karar alma
mekanizmasıdır ve sözleşmeye taraf ülke temsilcilerinin katılımı ile
kararlar almaktadır. Sözleşmenin
olan Taraflar Konferansı 1997 yılından 2001 yılına kadar (COP 1-COP
5) her yıl, daha sonra iki yılda bir
düzenlenmiştir. COP 12 Konferansı
bu kez Ankara’da 12-24 Ekim 2015
tarihleri arasında çalışmalar yapmak üzere toplanmıştır.
Ülkemiz Sözleşme sekretaryası tarafından Türkiye pek çok toplantıda
çölleşme ile mücadelede lider ülke
olarak ifade edilmektedir. Sözleşmenin hem ulusal hem de uluslararası seviyede uygulanması konusunda ülkemiz etkili rol almaktadır.
Kuzey Akdeniz Bölgesel Koordinasyon Birimine yapacağımız ev sahipliği ise 12. Taraflar Konferansını
daha önemli hale
getirmiştir. COP
12’ nin dönem
başkanlığı
İki
yıl süre ile Türkiye tarafından
yürütülecektir.
Bu süre içinde
Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi
(UNCCD)
10 Yıllık strateji Belgesi yenileyecektir. UNCCD’nin yeni stratejisi
Türkiye’nin COP Başkanlığı döneminde yenilenmiş olacaktır.
Bu dönem ülkemizde çölleşmeden
etkilenecek olan başta tarım ve ormancılık sektörü olmak üzere devlet ve devlet dışı kurum, kuruluşlar stratejilerini iyi belirlemelidir.
Dünya deneyimleri yanında ülkemizdeki araştırmalar ve uygulamalar yakından izlenmeli ve toplumsal
bilincin yükseltilmesi yönünde politikalar geliştirilmelidir. Konuya
duyarlı devlet dışı örgütlerinde uyarıları altında hiçbir kötü niyet aranmadan dikkate alınmalıdır. Aksine
sivil toplum örgütlerinin toplumsal duyarlılığı geliştirme yönünde
çabaları desteklenmelidir. Madem
iki yıl COP Başkanlığını üstlendik,
o zaman tarım alanlarına, ormanlara ve doğal kaynaklara yönelik rant
amacı taşıyan politikalar bu dönem
içinde yeniden gözden geçirilmeli,
dünyada örnek işler yapan bir ülke
olduğumuz gösterilmelidir.
Dünyanın En Büyük Şarap Üreticisi Yine İtalya
»» İtalya, geçen yıl birinciliği kaptırdığı Fransa'yı bu yıl 1.5 milyon hektolitre
geçerek, yeniden "Dünyanın En Büyük Şarap Üreticisi" seçildi.
Valley Green Feast girişimi, yerel çiftlikleri desteklemek ve tüketicilerin
yerel ürünlere daha kolay ulaşabilmeleri amacıyla 2007 yılında, Jessica
Harwood tarafından başlatıldı.
Şarap üreticisi ülkelerin ilgili kamu
kuruluşlarının üyesi olduğu Uluslararası Şarap Örgütü'nün verilerine
göre, dünya şarap üretimi, elverişli
hava koşullarının desteğiyle bu yıl
yüzde 2 artarak 275.7 milyon hektolitreye yükseldi.
Örgütün Paris’te düzenlenen toplantısı dünyanın"en büyük şarap
üreticisi" çekişmesine sahne oldu.
Örgütün Genel Sekreteri Jean-Ma-
rie Aurand, 2015 yılında en çok
şarap üreten ülkenin 48.9 milyon hektolitre ile birinci sırada
İtalya'nın yer aldığını söyledi.
Fransa 47.4 milyon hektolitre ile
ikinci sıraya düşerken, İspanya
36.6 milyon hektolitre ile, Amerika
22.1 milyon hektolitre ile, Arjantin
13.4 milyon hektolitre ile, Şili 12.9
milyon hektolitre ile, Avustralya
12.0 milyon hektolitre ile, Güney
Afrika 11.3 milyon hektolitre ile,
Çin 11.2 milyon hektolitre ile ve Almanya 8.8 milyon hektolitre ile 10
büyük şarap üreticisi arasına girdi.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
TARIM
Üretici Örgütleri Rekabet Gücünü Geliştirerek
Ortaklarının/Üyelerinin Dünya Tarım Sektöründe
Söz Sahibi Olmasına Nasıl Katkıda Bulunuyorlar
»» Bilindiği gibi günümüzde her ürün pazarında olduğu gibi tarımsal ürünler
pazarında da koruma tedbirleri ortadan kalkarak, ulusal pazarlar her geçen gün
uluslararası rekabete daha açık bir hale gelmektedir.
ABD üretilen taze ve konserve acı biberler ve pamuklar, Şili elmaları, Norveç
Somonu ve Uskumruları tüm büyük
kentlerde üst gelir gurubuna hitap
eden tüm marketlerde yerli ürünlerin iki üç katı fiyata alıcı bulmaktadır. Hollanda peynirleri, ABD Pastörize Meyve Suyu Konsantreleri, kuru
erikleri gibi işlenmiş ürünler pazarında ise bu ürünlere karşı katma değeri olmayan yerli ürünlerin rekabet
etme şansı git gide daha azalmaktadır. ABD, Avustralya ve Almanya’da
üretilen damızlık hayvanlar, aşılar
ve genetik materyaller tüm dünyada
kurulan yüksek verimli damızlık sığır
işletmelerinin nerdeyse % 80’nin kurulmasında ve gelişmesinde gerekli
olan ana materyalleri ve uzmanlığı
sağlamaktadırlar.
Günümüzde uluslararası tarımsal
ürün pazarından fazla pay alma rekabeti sanıldığının aksine düşük
fiyat bazlı bir rekabet mücadelesi
değildir. Gelişmiş ülkelerin birbiri
ile ve gelişmekte olan ülkelerle tarımsal ürün pazarındaki rekabeti,
tamamen üst gelir guruplarına hitap eden pazarlarda kalite, hizmet,
ürün sürekliliği ve güvenliğinde rekabet şeklinde gerçekleşmektedir.
Bu nedenle son on yıl içinde, özelikle
gelişmiş ülkelerdeki tarımsal ürün
üreticilerine destek sağlayan kamu
kurumları ülkesel rekabet stratejilerini; kendi iç pazarları için ucuz ve
normal kaliteli, diğer ülke pazarları
içinse yüksek fiyatlı ve çok kaliteli
ürünler üretip diğer ülkelerdeki üst
gelir gruplarına yönelik pazarları ele
geçirmeyi hedef alarak şekillendirmeye başlamışlardır. Katma değeri
düşük olan ucuz ara (dolgu maddesi)
tarımsal ürünler ise uluslararası ve
ulusal pazarlarda orta ve düşük gelir
gruplarındaki tüketicilerin beslenme
ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir.
Gelişmiş ülkelerin tarımla
ilgili kamu kurumları,
tarımsal üretimde rekabet
hedeflerine ulaşmak için
ana araç olarak üretici
örgütlerinin üreticilere
sağladığı hizmetlerde
rekabeti güçlendirici
ve rekabet güçlerini
artırıcı destekleme
mekanizmalarını
kullanmaktadırlar.
Avrupa’dan, ABD’ye, Avusturya’ya
ve Yeni Zelanda’ya kadar olan tüm
coğrafyalarda üretici örgütleri; daha
kaliteli, daha verimli, daha sürekli
ve daha güvenli tarımsal üretim sistemlerinin geliştirilmesi, kurulması
ve işletilmesine yoğunlaşarak önce
kendi rekabet güçlerini arttırmakta
ve daha sonrada üyeleri olan tarımsal üreticilerin rekabet güçlerinin
artırılmasına yönelik stratejiler geliştirmektedirler.
Bu ülkelerdeki üretici
örgütlerinin diğer
stratejileri ise;
• Ulusal ve uluslararası ürün işleme,
paketleme, dağıtım ve pazarlama
şirketleri ve diğer ülkelerdeki üretici
örgütleri ile stratejik ortaklıklar kurmak,
• Yeni ulusal ve uluslararası pazarlar
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Tunç Deniz ŞENSOY
Bölgesel ve Kırsal Kalkınma Projeleri
Hazırlama ve Uygulama uzmanı
[email protected]
geliştirerek, üyeleri olan üreticilerin
sabit giderlerini karşılamaya yönelik
pazar merkezli tarımsal üretim ve
tedarik sistemlerinin kurulması için
çalışmalar yürütmektir.
Üretici örgütlerinin bu stratejileri ile
ilgili dünyadan birçok örnekler verebiliriz. Örneğin; Amerika Soya Fasulyesi Yetiştiricileri Birliği (ASA=
American Soy Bean Association) ve
Amerika Fasulye Yetiştiricileri Birliği (ABA=America Bean Association)
bir yandan tüm dünyada Amerika’da
üretilen soya ve normal fasulyenin
kalitesi ve güvenliği için tanıtım yaparken; bir yandan da pazar taleplerine yönelik yeni soya ve fasulye
türleri geliştirilmesi, soya ve normal
fasulyeden yeni ürünler üretilmesi ve bunların örneğin gıda katkısı,
vejetaryen ve askeri yemekler üretilmesi gibi alanlarda kullanılması ile
ilgili çalışmalar yapmaktadırlar.
Hollanda’daki, İsveç’teki
ve Fransa’daki hayvancılık
kooperatifleri; yerli
ırk inek, koyun ve keçi
türlerinin tanıtımı ve bu
hayvanların sütünden
yapılan peynir, krema,
tereyağı gibi gurme
ürünlerin geliştirilmesine
yönelik planlamalar
yapmaktadırlar.
Almanya Holstein Sığır Üreticileri
Birliği ülkedeki diğer sığır yetiştirici birlikleri ve kooperatiflerle ortak
olarak “German Genetics” adlı bir
firma kurarak 2005 yılından itibaren tüm dünyaya üstün kaliteli genetik materyal, aşı, damızlık inek ve
danışmanlık hizmetleri pazarlaması
yapmaya başlamıştır.
Avusturalya’daki
kooperatifler ve sığır
yetiştirici birlikleri
“Austrex” adında pazarlama
şirketi kurarak tüm
dünyaya damızlık et ve
süt sığırı ile koyun ve keçi
pazarlamaktadırlar.
ABD “SUNKIST” kooperatifler birliği Florida başta olmak üzere ülke
çapındaki kooperatifler, ürün birlikleri ve meyve suyu pazarlama şirketleri ile birlikte çalışarak; farklı tatta
ve farklı renkte portakallar geliştirmekte, yeni işleme teknikleri bulunmasına yönelik çalışmaları finanse
etmekte ve tüm dünyada meyve suyu
üreten şirketlere ABD portakal üreticilerinin ürünlerini pazarlamaktadır.
Yukarıda sunulan örnekler şu an
dünyada gerçekleşen çok önemli bir
değişimin ilk habercileridir. Bu değişimde üretici örgütlerinin kuruluş
amaçlarında uzmanlaşması, üyelerinin/ortaklarının üye oldukları diğer üretici örgütleri ile işbirliği içine
girmesi, personel ve organizasyonel
kültürünü rekabetçilik üstüne oturtması, ülkesindeki ve dünyadaki tarım ürünleri işleyen ve pazarlayan
düğer şirket ve üretici örgütleri ile
stratejik iş ortaklıkları kurmak üstüne bir değişime gitmelidirler.
Dünyada üretici örgütleri;
• Ekiplerini uzmanlaştırmakta, profesyonel ve organizasyonel kültürleri adapte etmekte,
15
Gül Üreticisine 60 Kuruş
Daha Ödeme Yapılacak
»» Dünya gül üretiminin yüzde 65’ini karşılayan
Isparta’da Gülbirlik Yönetim Kurulu tarafından
alınan kararla gül çiçeğinin taban fiyatına 60 kuruş
daha ödeme yapılacak.
Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, “Bilindiği üzere birliğimiz 2015
yılı gül çiçeği taban fiyatını 5,61 TL
olarak belirlemiş ve ödemeler Eylül
ayı içerisinde tamamlanmıştır. Birliğimiz Yönetim Kurulu 18.11.2015
tarihinde yapmış olduğu oturumla
2015 yılı gül çiçeğine 60 kuruş fiyat
farkı ödenmesine karar vermiştir.
Ödemeler önümüzdeki hafta içerisinde yapılacak” dedi.
Tarım Sigortası
Kararı Yayınlandı
»» “Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama
Alınacak Riskler, Ürünler ve Bölgeler ile Prim Desteği
Oranlarına İlişkin Karar”ın yürürlüğe konulmasına
dair Bakanlar Kurulu kararı, 19 Kasım 2015 tarihli
Resmi Gazete’de yayımlandı.
Don ve doğal afet olmak üzere bitkisel ürünlerin karşı karşıya kalacağı
mevcut risklere ek olarak, isteğe
bağlı olmak üzere, yaban domuzunun tarla ürünleri, sebze ve fidanlara verdiği zararlar da TARSİM
teminatı kapsamına alındı.
Müşterek prim desteklerine ilişkin de düzenleme yapıldı. Bitkisel
ürün sigortaları tarife ve talimatları kapsamındaki standart müşterek sigorta seçeneği için sigorta
priminin yüzde 50’si oranında
prim desteği verilecek. Açık alanda
yetiştirilen meyvelerde çiçeklenme
evresinin don riski kapsamına alınması, risk maliyetindeki artışlar ve
çiftçinin ödeyeceği prim de dikkate
alınarak, verilen prim desteğine ek
olarak, sadece don riskine üçte bir
oranında ek prim desteği sağlanacak. Müşterek sigorta seçenekleri
için verilecek prim desteği, her durumda standart müşterek sigorta
seçeneği için hesaplanacak prim
desteğini geçemeyecek.
5363 sayılı Kanun ile belirlenen sigorta primleri destekleme ödemelerinden, idari hata sonucu düzenlenen belgelerle yapılan ödemeler
hariç, haksız yere yapılan yararlandığı tespit edilen üreticiler, beş
yıl süreyle hiçbir destekleme programından yaralanamayacak.
Karar, 1 Ocak 2016’da yürürlüğe girecek.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
• Farklı amaçlarla çalışan üretici örgütleri ile il, bölge veya ülke bazında
ortak çalışmalar yürütmekte,
• Üyelerinin kendilerini daha fazla
desteklemeleri ve toplumun kendilerinin yaptığı katkıları daha iyi anlamaları için profesyonel iletişim kampanyaları hazırlayıp yürütmekte,
• Ulusal ve uluslararası şirketlerle,
araştırma merkezleri, üniversiteler
ve diğer ülkelerdeki üretici örgütleri
ile stratejik ortaklıklar kurmakta,
Kısacası profesyonelleşmekte, büyümekte, güçlenmekte üyelerinin
yaşam kalite ve gelir düzeyini artırırken kendi ülkelerinin vatandaşlarına da daha ekonomik ve kaliteli gıda
sunmaktadırlar.
Dünyadaki yeni üretici örgütleri ekosistemi artık budur. Bu ekosistem;
tüm üreticilere ve tüketicilere büyük
gıda şirketleri tekelleri tarafından
yönetilen endüstriyel tarımsal üretim modeline alternatif rekabetçi,
düşük karbon izli, çevre dostu tarımsal üretim yapılmasına, aile işletmelerinin ortadan kalkmasının önüne
geçilmesine, gıda fiyatlarının üretici
ve tüketici lehine daha adil olarak
oluşmasına katkıda bulunmak gibi
çok önemli faydaları sağlamaya başlamıştır bile.
.
[Bilimsel Adı: (Cydia pomonella (L.)
(Lepidoptera takımı: Tortricidae)]
Elma içkurdu ergini gri renkli, yak- mını ve çekirdek evini yiyerek pislaşık 1 cm uzunluğundadır. Ergin- likler bırakmaktadır. Elma dışında
lerin her iki kanat ucunda kahve- armut, ayva, ceviz, erik, kayısı ve
renginde lekeler bulunur. Yumurta şeftalide önemli zararlar yapar.
yaklaşık 1 mm çapında ve oval şe- Mücadelesinde ağaçlarının altına
kildedir. Yumurtadan çıkan larva- dökülen kurtlu meyveler toplanıp
lar yaklaşık 8 saat içinde meyveye uzaklaştırılması yanında farklı tipgiriş yapar. Gelişimini tamamlayıp
lerde tuzakların kullanımı etkilidir.
elmayı terk eden olgun larva 1.5-2
Biyolojik mücadelesinde Trichogcm uzunluğunda beyazımsı pembe
görünümündedir. Erginin yumur- ramma cinsine bağlı çok sayıda
ta bırakması için akşam alacaka- parazitoit, etkili bir şekilde kullaranlık sıcaklığının üst üste iki gün nılabilmektedir. Tahmin ve erken
15°C’nin üzerinde olması gerek- uyarı sistemi kullanılarak yıllık üç
mektedir. Doğrudan meyvede zarar ilaçlama ile etkili bir mücadele sağyapan larvalar, meyveleri delerek lanabilmektedir.
içlerinde galeriler açmakta, etli kıs- Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
GDO'lu 8 Ürüne İthalat İzni
»» Biyogüvenlik Kurulu, GDO içeren 6 çeşit mısır ve 2 çeşit
soyanın hayvan yemlerinde kullanılmasına onay verdi.
Biyogüvenlik Kurulu, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği
Derneği’nin başvurusu üzerine genetiği değiştirilmiş 6 mısır, 2 soya
çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanımına izin verdi.
Kurul, 8 GDO’lu ürünlerin hayvan
yemlerinde kullanımına yönelik
ithalat yapılabilmesini onayladı.
Kurul’un konuya ilişkin kararları
bugün Resmi Gazete’de yayımlandı.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği tarafından, 11 Mayıs
2015’te genetiği değiştirilmiş 14 mısır,
9 soya, 4 kolza ve 10 pamuk olmak
üzere 37 çeşidin hayvan yemlerinde
kullanılması için başvuru yapılmıştı.
Bugüne kadar 7 soya ve 25 mısır çeşidi olmak üzere toplam 32 çeşide
sadece yem amaçlı kullanılmak üzere GDO’ya onay verildi.
Konuyla ilgili açıkalamalarda bulunan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “GDO’lu ürünleri ithal
etmek yerine ülkemizde GDO’suz
ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir.
Ülkemizin kaynakları yabancı tarım
şirketlerine değil; kendi çiftçilerimize aktarılmalıdır’’ dedi.
»» Değerli kooperatifçiler, bu sayıda sizlerle geçtiğimiz ay Antalya’da kooperatifçilik
adına gerçekleştirilen büyük organizasyon sırasındaki izlenimlerimi paylaşacağım.
Sarıbal, ‘’Yemlerden hayvan dokusuna geçen GDO’lar hayvanlara önemli
zarar verir. GDO’ların insan sağlığına da başta alerjiler olmak üzere
antibiyotiğe direnç vb çeşitli şekillerde zarar verdiği ortaya çıkmıştır.
GDO’lu ürünleri ithal etmek yerine
ülkemizde GDO’suz ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir’’ dedi.
Ülkede yeterli miktarda tarım alanı
bulunduğunu dile getiren TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası Yönetim
Kurulu Başkanı Yusuf Songül ise
şöyle konuştu, ‘’İthal edilecek bu
ürünlerin GDO içermeyen türlerinin
tarımının yapılması mümkün iken
yurtdışından ithal edilmesi doğru
bir tarım politikası değil. Bakanlığın
çiftçileri teşviki ile ülkemizde pekâlâ
GDO’suz mısır ve soya tarımı yapılabilir. Bakanlık tarafından bu yönde
çalışmalar başlatılmalıdır.’’
Amaranth'ın Hasat ve Harmanı
Yapıldı
»» Yozgat Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
teknik personelinin koordinasyonu ile parsel
denemesinde elde edilen Amaranth ürünün hasat ve
harmanı yapıldı.
Yozgat Gıda Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürlüğü teknik personelinin koordinasyonu ile parsel denemesinde
elde edilen Amarat ürünü hasat ve
harmanı yapıldı.
Yozgat çiftçilerinin alternatif ve
daha çok gelir getirici ürünlerin
ekim ve üretimlerini teşvik etmek ve
artırmak maksadıyla Yozgat Merkez
Dayılı köyü Araplıçiftliği mevkiinde
40 m2’lik deneme parseline 20 gr
tohum kullanılarak 22 Mayıs 2015
tarihinde herhangi bir gübre kullanılmadan ekimi yapılmıştır. Bitki gelişim sürecinde takibi yapılmış olup
herhangi bir gübreleme yapılmamış
olup ihtiyaca binaen 2 defa sulama
yapılmıştır. Ayrıca yabancı ot mücadelesi için sıra araları çapalanmış
ve bitkide seyreltme çalışmaları yapılmıştır. 150 günlük vegetasyon
süreci sonunda hasadı elle yapılarak
Amaranth başakları gölgelik bir yerde kurumaya bırakılmıştır. Yeteri
kadar kuruması neticesinde ürün
danelerinin ayrımı işlemi yapılmış
olup 2 Kg tohum elde edilmiştir.
Amaranth bitkisi; Anavatanı Güney Amerika olan bitki yaprakları
sebze olarak tohumları ise tahıl olarak değerlendirilmektedir. Yaprakları marul gibi çiğ olarak salatalar,
yada pişirilerek ıspanak yemeğine
benzer yemekler hazırlamakta faydalanılabilmekte olup tohumları ise
yüksek lif ve protein oranına sahip,
mısır gibi patlamış olarak, unu yapılarak ve değişik gıdalarla karıştırılarak yenebilmektedir.
Sizlerin de bildiği üzere; 120 yıllık
bir geçmişe sahip bağımsız bir sivil toplum örgütü olan Uluslararası
Kooperatifler Birliği (International
Cooperative Alliance- ICA), her iki
yılda bir Genel Kurul ve Küresel
Konferans düzenlemektedir. Bu
arada bünyesindeki sektörel ve kıtasal alt birliklerin de Genel Kurulları
yapılmaktadır. En son 2013 yılında
Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde düzenlenen toplantıda oybirliği ile alınan karar doğrultusunda;
2015 yılı Genel Kurul ve Küresel
Konferansının Türkiye’de yapılması
kabul edilmiştir. Bu arada 2013 yılında Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı (the Cooperatives Europe) Genel
Kurulu İstanbul’da yapılmıştır. Bu
organizasyonun başarılı bir şekilde
tamamlanmasından sonra, büyük
Genel Kurulun Türkiye’de yapılması
ülkemiz ve kooperatifçiliğimiz adına
bu gerçekten önemli bir karardır.
İnsanlık adına devletler
üstü yaptığı çalışmalar ile
Kooperatifçilik alanında
Dünyanın en büyük örgütü
olan ICA’da 95 ülkeden
289 üye bulunmaktadır.
Bunların ortağı olan
yaklaşık 1 milyar
kooperatifçiyi temsilen
1500’e yakın delege
Antalya’ya davet edilmiştir.
Hemen hemen her sektörden Dünyanın en büyük kooperatiflerinin
yöneticileri bir araya gelmiştir.
Yaklaşık 3 trilyon ABD Doları bulan
varlıkları ve 500 milyar ABD Doları
geliri ile 29 bin kooperatifini temsilen “ABD Ulusal Kooperatifler Birliği” Genel Müdürü, 15 milyondan
fazla kooperatif ortağı ve 37 milyar
Pounda denk gelen milli gelir payı
ile “Birleşik Krallık Kooperatifleri”
temsilcisi ve yıllık cirosu 15 milyar
Amerikan Dolarının üstünde olan
İtalyan “LegaCoop” başkanı gibi
önemli sektör temsilcilerinin bu
sıralamada önde oldukları görülmektedir. Ayrıca Fransa’dan 40 kooperatifin toplam yıllık cirosu 200
milyar ABD Doları, Japonya’ndan
ise sadece 13 kooperatifin 150 mil-
Dr. Erhan EKMEN
yar ABD Doları cirosu olduğu düşünülürse durum daha iyi anlaşılabilir. Bunlardan Japonya’da 20
milyon ortağı olan ve yıllık 5 milyar
ABD Dolar cirosu bulunan Tüketici
Kooperatifinin yöneticisi diğer kooperatifler açısından işbirliği potansiyeli nedeniyle Antalya’da oldukça
büyük bir ilgi odağı olmuştur. Sadece bu kooperatif ile bizden ünlü
gıda maddeleri markalarına sahip
kooperatifler arasında, herhangi
bir üründe yapılacak yıllık 20 milyon paketlik bir anlaşmanın ülkemize getirisini hesaplamanızı rica
ediyorum.
İşte bu tür hesapları yaparken insan
kendini zenginler kulübündeymiş
gibi hissediyor. Sadece filmlerde
gördüğümüz ve hayal bile edemediğimiz bu kulübün üyeleri aslında
hepimizin yakından tanıdığı birçok
ünlü markadan oluşuyor.
Amerika’da yayımlanan
meşhur Fortune Dergisi
tarafından açıklanan
Global-500 listesinde
bulunan ve yıllık ciroları
350 milyar ABD Dolarını
geçen bu kooperatifler
arasında akla hemen
gelenler Credit Agricole,
DZ Bank, Rabobank, Edeka
Zentrale, Groupama,
Migros, Nationwide, Cooperative Group, Coop,
Sunkist ve Land-O-Lakes
olarak sıralanabilir.
Görüldüğü üzere; Kooperatifçilik
ABD, Almanya, İngiltere, İtalya
ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde
ilk sıralarda yer alıyor. Perakende
mağazalar zincirleri ya da güçlü
bankaları olan bu kooperatifler, pazarda büyük paya sahipler. Bu kooperatifler bugüne kadar alışageldi-
ğimiz sadece tarım, balıkçılık, yapı,
tüketim, işçi, nakliye, sağlık gibi işlerle de uğraşmıyorlar. Enerji, eğitim, fastfood, sigorta, çocuk ya da
yaşlı bakımı, dezavantajlı grupların istihdamı hatta cenaze gibi yeni
alanlara da giriyorlar. Bunların pazarda aldıkları pay ciddi oranlara
ulaşıyor. Dünya çapında milyonlara
istihdam yaratıyorlar. Bazılarının
ciroları ise neredeyse küçük bir ülkenin bütçesinden fazla.
Bütün bu mali açıklamalardan sonra, gelişmiş ülkelerin kapitalist piyasaları neredeyse kooperatif merkezli yürüyor diyebiliriz.
ICA’da ülkemizi temsilen; Türk
Kooperatifçilik Kurumu (1969),
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği ile Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (1987), Türkiye
Milli Kooperatifler Birliği (2000),
Türki)ye Ormancılık Kooperatifleri
Merkez Birliği (2014) ve Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği
(2014) üye olarak yer almaktadır.
Bu merkez birlikleri; ICA’nın altına yer alan Avrupa Bölge Ofisi,
Uluslararası Konut Kooperatifleri Örgütü ve Tarım Kooperatifleri
Örgütü’nde Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini sürdürmektedirler.
Bu onur verici sorumluluklara bu
sene bir yenisi daha eklendi. Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri
Örgütünün (the International Cooperative Fisheries Organisations
- ICFO) Antalya’da yapılan Genel
Kurulunda ülkemizden Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği
Örgütün Başkan Yardımcılığına
seçildi. Bu önemli pozisyondan
dolayı kendilerini tebrik ediyor ve
başarılar diliyorum.
Bu tür başarıların ve katılımların
önümüzdeki yıllarda daha da artması, kooperatifler arası işbirliklerinin oluşturulması bizi zenginler
kulübünde daha üst seviyelere çıkartacaktır. Dünyanın en büyük 13.
ekonomisine sahip olan ülkemizin
2023’de ilk 10’a girmeyi hedeflediğini düşünürsek, kooperatiflerimizin daha üst seviyeleri çıkmak
için Dünyadaki emsalleri gibi çok
çalışmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Ben bunu başarabileceğimize
inanıyorum.
Ramazan Özkaya (ICFO) Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Oldu
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelik
»» 64. Hükümetin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
AKP Şanlıurfa Milletvekili Faruk Çelik oldu.
Siyasete gençlik yıllarında başlayan
Faruk Çelik, 1956 yılında Artvin’in
Yusufeli ilçesinde doğdu. İlkokulu
Artvin’de orta öğrenimini Bursa’da
tamamladı. Bursa Yüksek İslam
Enstitüsü’nü bitirdi. Daha sonra
Yıldız Üniversitesine bağlı Kocaeli
İşletme Enstitüsünde iki yıl işletme
eğitimi gördü. Dört yıl Lise öğretmenliği yapan Bakan Çelik, çeşitli
dallarda ticaretle meşgul oldu.
Zenginler Kulubü
1 Kasım seçimlerinin ardından kurulan
yeni hükümette Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görevini üstlenen
Faruk Çelik, evli ve 4 çocuk babası.
»» Sür-Koop Başkanı Ramazan Özkaya Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri
Örgütü (ICFO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oldu.
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez
Birliği (SÜR-KOOP) ülkemizdeki balıkçılık sektörünün en büyük
örgütlü gücü. SÜR-KOOP kuruluşundan günümüze su ürünleri alanında faaliyet gösteren gerek tarım
sektöründeki gerekse ülkemizdeki
diğer kooperatif örgütleri arasında
istikrarlı ve geleceğe emin adımlarla ilerleyen ve gelişen kooperatif üst
örgütlerimizden birisi.
Türk Kooperatifçilik
hareketi için önemli bir
kazanım
Bu yıl ülkemizde büyük katılımla
Antalya’da gerçekleşen ICA toplan-
tısında; Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri (ICFO) Genel Kurulunda
yapılan seçimlerde Türkiye’den Su
Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya
ICFO Başkan Yardımcılığına seçildi.
Yapılan seçim ICA Genel Kurulunda
da kabul edildi. Böylece ülkemizden
Uluslararası Tarım Kooperatiflerinde Yönetim Kurulu üyesi Cafer
Yüksel, Uluslararası Konut Kooperatifleri Örgütünde (ICA-Housing)
Mehmet Aksoy, Avrupa Kıta Örgütünde (Cooperative Europe) Yönetim Kurulu üyesi İlhami Teke’den
sonra bir Türk Kooperatifçi daha
yönetimlerde yer aldı. Türk Kooperatifçilik hareketi için önemli bir
kazanım elde edildi.
Uluslararası Kooperatifler Birliği’ nin (ICA) de üyesi olan Uluslar Arası Balıkçılık Kooperatifleri
Örgütü (ICFO) ’ya geçtiğimiz yıl 5
Haziran 2014 tarihinde ICFO Başkanı ile SÜRKOOP Genel Başkanı
Ramazan ÖZKAYA arasında üyelik
anlaşması imzalamışlardı.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
TARIM
Tarım Sektörü Açısından Türkiye’nin Değerlendirilmesi:
2015 AB İlerleme Raporu
»» AB’nin Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri’nden sorumlu Komiseri
Johannes Hahn tarafından 10 Kasım 2015 tarihinde açıklanan Türkiye İlerleme Raporu,
1998 yılından bu yana ülkemiz için hazırlanan 18. İlerleme Raporu özelliğindedir.
Her yıl genelde Ekim ayında açıklanan
Rapor bu yıl 3 kez ertelenerek Kasım
ayında açıklandı. Rapor’da Türkiye açısından ekonomik kriterlerden
siyasi kriterlere ve ayrıca 33 adet
fasılla ilgili çeşitli değerlendirmeler
yer alıyor. Bu yazıda söz konusu değerlendirmelerden tarım sektörü ile
ilişkili olan önemli başlıkları aktarmaya çalışacağım.
İlerleme Raporları neden önemlidir?
Ya da önemli midir? Bununla ilgili bir
açıklamadan sonra yapacağım değerlendirmeler bir anlam ifade edecektir.
Türkiye, AB’ye aday ülke olduğundan
açıklanan Rapor söz konusu başlıklar
için ne yaptığımızın ya da yapamadığımızın bir göstergesi olarak kabul
edilebilir. Bu göstergeler itibari ile de
bir gelişme gösterdiğimiz ya da gösteremediğimiz kabul edilebilir. Kısaca,
bu Rapor’da yer alan konuları önemli
olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak, öncelikli olan konu
Türkiye’nin AB tarafından verilen ev ödevlerini yapmak zorunda kalmadan kendi kalkınması için bir takım gelişmeleri
kaydetmesidir.
Peki, Rapor’da tarım sektörü ile
hangi değerlendirmelere yer verildiğine bakarsak temel olarak 3 başlığın yani 11. fasıl “Tarım ve Kırsal
Kalkınma”, 12. fasıl “Gıda Güvenliği,
Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası” ve 13. fasıl “Balıkçılık” konularının tarım sektörü ile doğrudan bağlantılı olduğunu görmekteyiz.
Tarım ve Kırsal Kalkınma ile
ilgili 11. fasıl ile ilgili yapılan değerlendirmelere bakıldığında hazırlıkların belli bir düzeyde olduğu ve 2014
yılında bazı ilerlemelerin kaydedildiği
ifade edildiği görülmektedir. Ayrıca,
tarımla ilgili genel konularda ve Ortak
Tarım Politikası’na uyum açısından
Türkiye’nin yaptığı hazırlıkların da
ilerlediği belirtilmiştir. Ancak, burada şunu da belirtmek gerekmektedir.
11. fasıl 11 Aralık 2006 tarihinden bu
yana askıda bekletiliyor. Yani, olumlu
gelişmeler yaşansa da bu faslın ne zaman açılacağına dair kesin bir bilginin
olmadığını söylemek mümkündür.
Kırsal kalkınma konusunda ise Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Programı (IPARD)’nın uygulanması
neticesinde Türkiye’nin kullandığı
fonları yani maddi kaynakları hazmedebilme kapasitesinin arttığına
işaret edilmiştir.
Bu fasıla ilişkin olarak olumlu bir
Doç.Dr. Yener ATASEVEN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
başka değerlendirme ise organik tarım konusundadır. Organik tarımın
esaslarına ve uygulanmasına ilişkin
mevzuat hazırlığının son aşamada
olduğu ifade edilmiştir. Ki, bu konuda Türkiye açısından senelerdir
önemli bir sorun yaşanmamaktadır.
Ancak, bu olumlu ifadelerin yanında
Türkiye’nin halen yapamadığı bazı
konulara da dikkat çekilmiştir. Örneğin, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı ile
ilgili eksiklerin olduğu, geçmiş yıllardaki Raporlar’da da belirtildiği gibi
2016 yılında da canlı sığır ve sığır eti
ithalatındaki kısıtlamaların tamamen
kaldırılması ve tarım istatistikleri için
bir strateji belgesinin hazırlaması gerektiği vurgulanmıştır.
Bir diğer eksiklik de tarımsal desteklemeler ile ilgilidir. Bu konuda da
Ortak Tarım Politikası’na uyum aşamasında bir strateji hazırlanmadığı,
ancak desteklemelerin verilmesi ile
ilgili olarak tarımsal veri bilgi sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmaların başladığı belirtilmiştir.
Gıda Güvenliği, Veterinerlik
ve Bitki Sağlığı Politikası ile ilgili 12. fasıla bakıldığında bu alandaki hazırlıkların belli bir düzeyde
olduğu ancak 2014 yılında ilerlemenin kaydedilmediği belirtilmiştir.
Bu alanda özellikle hayvansal yan
ürünler, hayvan refahı ve büyükbaş
ve küçükbaş hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması ile
hareketlerinin kontrolü konularında
Türkiye’nin sınırlı ilerleme gösterdiği ve bu konularda daha fazla çaba
göstermesi gerektiği ifade edilmiştir.
Veterinerlik politikasının AB müktesebatıyla tam olarak uyumlaştırıl-
Doğuda Çiftçi Mağduriyeti
masına yönelik çabaların artırılması
gerektiği belirtilirken; büyükbaş ve
küçükbaş hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması ile ilgili
çalışmaların, hayvan hastalıklarına
karşı mücadelenin devam ettiği vurgulanmıştır. Bunların yanında gıda
güvenliği, yem ve bitki sağlığı politikaları ile ilgili olarak olumlu gelişmelerin olduğuna yer verilmiştir.
Balıkçılık başlığındaki 13. fasıl
konusundaki hazırlıkların hala başlangıç aşamasında olduğuna vurgu
yapılmıştır. 2014 yılında kaynaklar
ve filo yönetimi, denetim ve kontrol
ve uluslararası anlaşmalar konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Yapısal eylemler, devlet desteği
ve piyasa politikası konularındaki
mevzuatın uyumlaştırılması ve kurumsal kapasitenin artırılması için
Türkiye’nin daha fazla çaba göstermesi gerektiği ifade edilmiştir.
2016 yılında Türkiye’nin özellikle Su
Ürünleri Kanun Taslağı’nı kabul etmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca,
yapısal eylemler ve devlet destekleri
ile ilgili olarak ilerleme kaydedilmediği ifade edilmiştir.
İlerleme Raporu’nda tarım sektörü
ile ilgili olarak öne çıkan gelişmeler
bu şekilde. Yapılan değerlendirmelerden ortaya çıkan sonuç
ya da kısa özet Türkiye’nin
bazı alanlarda gelişme gösterdiği ancak bazı konularda da
önemli çabalar sarf etmesi gerektiğidir. İlerleme Raporları’ndaki genel görünüme bakıldığında yıllardır bu şekilde bir sonucun ortaya
çıktığı görülmektedir. Türkiye’nin
tarım sektöründe kaydettiği gelişmelerin AB’yi pek memnun edici
yönde olmadığı da anlaşılmaktadır.
Gelecek yıl açıklanacak Rapor’da da
durumun hemen hemen aynı yönde
olacağı tahmin edilebilir.
Bu bakımdan, 2016 yılında tarım
sektörü açısından hangi gelişmelerin yaşanacağını hep beraber göreceğiz. Ayrıca, yapılan çalışmaların
AB’nin gözünde yeterli olup olmadığına da şahit olacağız. Yapılacak çalışmaların ise öncelikle Türkiye’nin
ilerlemesi açısından düşünülmesi
gerektiğini ve gerisinin bu gelişmelerle beraber kendiliğinden geleceğini unutmamak gerekmektedir.
Son olarak, gelecek yılın hazırlıklarına yavaş yavaş başlayan
tüm üreticilerimize de sağlıklı
ve bereketli bir yıl dilerim.
»» Doğu ve Güneydoğudu Anadolu bölgelerindeki terör olayları, tarımsal faaliyetleri,
dolayısıyla çiftçileri olumsuz etkiledi. Toplanan ürünler, alıcıların güvenliklerini
gerekçe göstererek bölgeye gelmemesi yüzünden çiftçilerin elinde kaldı.
Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde 5 bin dönüm arazide üretilen yaklaşık bin ton
fasulye, alıcı bulunamayınca depoda
kaldı, bazı ürünler de hasat edilemedi.
Adilcevaz Ziraat Odası Başkanı Alaattin Uluğ, "Terörden dolayı, alıcılar
ve araçların yakılacağı endişesini taşıyan nakliyeciler ilimize gelemedi.
Çiftçilerimiz mağdur oldu. Yetkililerin çiftçilere yardımcı olmasını bekliyoruz. Çiftçi borçlarının da ertelenmesini istiyoruz. Terör olaylarından
olumsuz etkilenen çiftçimiz bitmiş
durumda" dedi.
Adilcevaz Sulama Kooperatifi Baş-
kan Yardımcısı Şahabettin Dursun
da "İhracata giden fasulyeler çiftçilerimizin elinde kaldı. Geçen yıl
toptancılar Mersin, Adana, İstanbul,
Konya ve farklı illerden gelerek tonlarca fasulyeyi alıyordu. Çiftçi sıkıntı
yaşamıyordu ancak terör olaylarından dolayı kimse buraya gelemedi.
Çiftçilerimizin ürettiği fasulyeler
ellerinde kalınca perişan oldu" diye
konuştu.
Ahlat Ziraat Odası Başkanı Necat
Demirden de çiftçilerin terör olaylarından en çok etkilenen kesimin
başında geldiğini, tek geçim kaynağı
ürünlerinin tarlada kaldığını söyledi.
Yıllık ortalama 150 bin ton patates
ve 10 bin tonun üzerinde domates
üreterek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'a sattıkları bilgisini veren Demirden, "Terör olayları nedeniyle borçlarını ödeyemeyen
çiftçilerimiz zor durumda. Çözüm
Süreci'nde çiftçiler rahatlıkla ürünlerini pazarlıyordu, alıcılar da ilçemize
geliyordu ancak bu olaylar her şeyi altüst etti. Önceden müşteri ayağımıza
gelip ürünlerimizi alıyordu ancak yaşanan bu olaylardan sonra hiçbir alıcı
bölgeye gelmedi.” diye konuştu.
17
Zirai İlaçlarla İlgili
Yasaların Yenilenme
İhtiyacı Giderek Büyüyor
»» FAO ve WHO zirai ilaçlarda düzenleme ve
etiketleme konularını işleyen güncellenmiş ilkelerini
yayınladı.
BM’nin gıdadan sorumlu örgütü
FAO, “Zirai İlaçların Kullanımı ve
Dağıtımı Hakkında Uluslararası
Düzenleme”ilkelerinin yayınlanmasından yaklaşık 30 yıl sonra,
zirai ilaç yönetimleriyle ilgili düzenleyici çerçevelerin ülkeler tarafından yenilenmesi gerektiği konusunda çağrı yaptı.
FAO’nun tarım ve tüketici güvenliğinden sorumlu Genel Direktör Yardımcısı Ren Wang, “Düzenlenme
yayınlandığından beri çok önemli
başarılar kaydedilmesine rağmen
bugünün sorunlarıyla mücadele etmek için zirai ilaç yönetimiyle ilgili
ulusal düzenlemelerin birçoğunun
yenilenmeye ihtiyacı var.” dedi.
Bugün, zirai ilaçların sağlığa ve
çevreye uzun vadeli etkileri olduğu biliniyor, yeni uluslararası anlaşmalar devrede ve zirai ilaçların
iyi yönetilememesinin ticarete ve
tarımsal üretime olumsuz etkisi geniş çevrelerce kabul edildi.
Wang yaptığı açıklamada, 80’ler ve
90’larda yapılan düzenlemelerin
sağlık açısından yeniden gözden
geçirilerek çevreyi ve insanı etkili
olarak koruduğundan emin olunması gerektiği konusunda uyarıda
bulundu.
Wang, zirai ilaçların küresel düzeyde kullanımının son 30 senede
artmaya devam ettiğini sözlerine
ekledi. Son 15 senede küresel zirai
ilaç piyasasının büyüklüğü ikiye
katlandı ve yıllık satışları 50 milyar
doları geçti.
Düzenlemeler ve
etiketlemede yeni ilkeler
Bu sorunlara çözüm getirebilmek
amacıyla BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) yeni gelişmeleri ve kaygıları dikkate alarak zirai ilaç düzenlemeleri ve etiketlenme konularında
yenilenmiş başvuru kaynaklarını
yayınladı.
Gözden geçirilen ilkeler, ulusal düzeyde zirai ilaçlar konusunda yasal
çerçevelerin unsurlarını ayrıntısıyla açıklıyor ve hükümetlerin
zirai ilaçların düzenlenmesinden
sorumlu birimleri için bir referans
kaynağı olma özelliği taşıyor.
Yenilenen ilkeler, özellikle gelişmekte ya da geçiş ekonomisinde
olan ülkelerdeki zirai ilaçların düzenlenmesinden sorumlu, ilkeleri
ortaya çıkarmak ya da gözden geçirmekle yükümlü birimleri hedefliyor. İnsan sağlığını korumak
ve olumsuz çevresel etkileri önlemek için zirai ilaçların etiketlen-
mesi kritik bir öneme sahip. Zira;
etiketler ürünlerin yasal ve doğru
olarak nasıl kullanılması gerektiğini, potansiyel riskleri ve önlemleri, zehirlenmelere ve ilacın başka
alanlara yayılmasıyla ilgili açıklamalarda bulunuyor.
Wang, “İnsan sağlığını ve çevreyi
daha iyi koruyabilmek ve tarımı
daha sürdürülebilir kılabilmek adına FAO, tüm ülkelerin kendi zirai
ilaç düzenlemeleri ve etiketleme
kurallarını bu ilkeleri göz önüne
alarak incelemeyi teşvik ediyor.”
dedi.
“Vahşi Batı”ya düzen
getiren ilkeler
Wang, “1985’te yayınlanan Uluslararası Zirai İlaçlarının Kullanımı
ve Dağıtımı Hakkında Uluslararası
Düzenleme’ye o zamanlar var olan
“Vahşi Batı” durumuna bir düzen
getirmek için ihtiyaç duyulmuştu.
Birçok ülke, zirai ilaçların kontrolü hakkında bir düzenlemeye sahip
değildi, yanlış kullanımdan kaynaklanan sağlık ve çevre sorunları
ise yaygındı” dedi. “Bunun bedelini
en ağır ödeyenler ise bilgiye, eğitime ve korumaya erişimi olmayan
milyonlarca yoksul çiftçi oldu.”
Düzenleme, en son 2013’te Zirai
İlaç Yönetimi Hakkında Düzenleme adıyla yenilendi. FAO’nun yardımcı ilkeleri, politika çalışması ve
saha programları, hükümetler ve
özel sektör için zirai ilaç kontrolünde uluslararası bir referans çerçevesi oluşturdu.
Bugün, neredeyse tüm ülkelerin
zirai ilaç düzenlemeleri mevcut ve
ürünler daha iyi etiketlenmiş durumda. Birçok ülkede toksik özellikleri üst düzeyde olan zirai ilaçlar
piyasadan çıkartıldı ve tarımda
kimyasal kullanımına karşılık Entegre Mücadele gibi doğal yöntemlerin tercih edildiği alternatif yaklaşımlar gittikçe benimsenmeye
başlandı.
Önemli gelişmelere rağmen hala
atılması gereken adımlar var. FAO,
zirai ilaç düzenlemelerini güçlendirmek ve zirai ilaçlara bağımlılığı
azaltmak için entegre zararlı yönetimini teşvik ediyor, bu doğrultuda
ülkeleri ilerlemeleri için destekliyor.
FAO, aynı zamanda insan sağlığına
ve çevreye yönelttiği risklerden dolayı yüksek tehlike içeren zirai ilaçları tespit etmek amacıyla hükümetlerin onaylı zirai ilaç listelerini
gözden geçirmelerini desteklemek
için ülkelere rehberlik ediyor.
18
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
HAYVAN HAKLARI
Endüstriyel Çiftçilik, Tarihteki En Kötü Suçlardan Biri
»» Endüstriyel olarak yetiştirilen hayvanların kaderi, çağımızın en acil etik sorularından biridir. Herbiri karmaşık algı ve duyulara sahip on
milyarlarca duyarlı varlık, üretim hattının üzerinde yaşıyor ve ölüyor.
Hayvanlar, tarihin başlıca kurbanlarıdır ve endüstriyel çiftliklerde evcilleştirilen hayvanlara yapılan muamele belki de tarihteki en büyük
suçtur. İnsanlığın gelişme yolu, ölü
hayvanlarla döşelidir. Onbinlerce yıl
önce bile, taş devrindeki atalarımız
halihazırda bir dizi ekolojik felaketten sorumluydu. İlk insanlar 45,000
yıl önce Avustralya’ya vardıklarında,
büyük hayvanların %90’ının hızla
neslini tükettiler. Bu, homo sapienslerin gezegenimizin ekosistemi üzerindeki ilk önemli etkisidir.
Yaklaşık 15,000 yıl önce
insanlar Amerika’yı
kolonize ettiklerinde, süreç
içinde büyük hayvanların
%75’ini yok ettiler.
Sayılamayacak kadar çok
sayıda diğer tür Afrika’dan,
Avrasya’dan ve kıyılarının
etrafındaki çok sayıda
adadan kayboldu.
Ülke ülke yapılan arkeolojik kayıtlar
aynı üzücü hikayeyi anlatır. Trajedi,
homo sapiense rastlanılmaksızın bol
ve çeşitli büyük hayvanlar sürüsünü
gösteren bir sahneyle açılır. İkinci
sahnede, fosilleşmiş kemik, mızrak
ucu veya belki de bir kamp ateşiyle
belgelenen insanlar ortaya çıkar. Hemen ardından kadınlar ve erkeklerin
sahnenin ortasını işgal ettikleri, çok
sayıda büyük hayvanın küçüklerle
birlikte gittikleri üçüncü sahne gelir.
Sapiensler tümüyle daha ilk buğday
tarlasını ekmeden, ilk metal aleti şekillendirmeden, ilk metni yazmadan
ya da ilk madeni parayı basmadan
karada yaşayan büyük memelilerin
yaklışık %50’sinin neslini tükettiler.
İnsan-hayvan ilişkilerinde bir diğer
başlıca nokta, tarım devrimiydi: göçebe avcı-toplayıcılardan, kalıcı yerleşimlerde yaşamaya döndüğümüz
dönem. Bu, yeryüzünde tamamen
yeni bir yaşam biçimini de kapsıyordu: evcilleşmiş hayvanlar. İnsanlar
“yabani” kalan sayısız türe kıyasla
20’den az memeli ve kuş türünü evcilleştirmeyi başardıkları için başlangıçta bu gelişme daha önemsiz
görünebilir. Fakat, asırların geçmesiyle birlikte, bu alışılmadık yaşam
biçimi norm haline geldi. Bugün,
bütün büyük hayvanların %90’ı evcildir (“büyük” en az birkaç kilogram
ağırlığı olan hayvanları belirtiyor.)
Mesela tavuğu ele alalım. Onbin yıl
önce, Güney Asya’nın küçük ekolojik
konumlarıyla çevrelenmiş nadir bir
kuştu. Bugün milyarlarca tavuk, Antarika hariç, hemen her kıta ve adada yaşıyor. Evcil tavuk, dünya gezegeninin tarihinde belki de en yaygın
kuştur. Başarıyı rakamlar üzerinden
ölçersek, tavuklar, inekler ve domuzlar gelmiş geçmiş en başarılı hayvanlardır.
Ne var ki evcilleştirilen türler eşsiz
kolektif başarılarını tek tek eşi benzeri görülmemiş ızdıraplarla ödedi.
Hayvan krallığı, milyonlarca yıldır
çok sayıda acı ve sefalet türü tatmıştır. Fakat, tarım devrimi nesiller
geçtikçe yalnızca kötüleşen yeni tür
ızdıraplar yarattı.
İlk bakışta, evcil hayvanlar, vahşi
kuzenlerine ve atalarına göre daha
iyi durumda görünebilir. Vahşi bufalolar günlerini yiyecek, su ve barınak
aramakla geçirir ve aslanlar, parazitler, seller ve kuraklık tarafından
sürekli tehdit edilirler. Evcil sığırlar
ise, aksine, insanların bakım ve korumasının tadını çıkarır. İnsanlar
ineklere ve buzağılara yiyecek, su ve
barınak sağlar; hastalıklarını tedavi
eder; onları avcılardan ve doğal afetlerden korurlar. Doğru; er ya da geç
çoğu inek ve buzağı kendini mezbahada bulur. Ama bu onların kaderini
vahşi bufalolardan daha kötü kılar
mı? Bir adam tarafından kesilmektense aslan tarafından yenmek yeğ
midir? Timsah dişleri, çelik bıçaklardan daha mı naziktir?
Evcil çiftlik hayvanlarının
varlığını özellikle zalimce
kılan şey, sadece ölme
biçimleri değil her şeyden
öte nasıl yaşadıklarıdır.
Birbiriyle yarışan iki
faktör çiftlik hayvanlarının
yaşama koşullarını
biçimlendirmektedir: bir
yandan, insanlar et, süt,
yumurta, deri, hayvan
kas gücü ve eğlence ister;
öte yandansa, çiftlik
hayvanlarının uzun süreli
hayatta kalmalarını ve
üremelerini sağlamak
zorundadırlar.
Teorik olarak, bu hayvanları aşırı acı
çekmekten korumalıdır. Bir çiftçi,
ineğini ona yiyecek ve su sağlamadan sağarsa, süt üretimi azalır ve
inek kısa sürede ölür. Ne yazık ki, insanlar hayatta kalmalarını ve üremelerini sağlasalar bile çiftlik hayvanlarına başka şekillerde de çok büyük
acı çektirebilirler. Sorunun kökeni,
evcil hayvanların vahşi atalarından
çiftliklerde lüzumsuz olan çok sayıda fiziksel, duygusal ve sosyal gereksinimi miras almalarıdır. Çiftçiler,
hiçbir ekonomik bedel ödemeden
rutin biçimde bu ihtiyaçları gözardı
eder. Hayvanları ufacık kafeslere kapatır, boynuzlarını ve kuyruklarını
keser, anneleri yavrularından ayırır
ve seleksiyona dayalı olarak hilkat
garibeleri üretirler. Hayvanlar çok
acı çeker ama yaşamaya devam eder
ve çoğalırlar.
Bu, Darwinci evrimin en temel ilkeleriyle çelişmiyor mu? Evrim teorisi,
bütün dürtü ve güdülerin hayatta
kalma ve üremenin yararına geliştiğini savlar. Öyleyse eğer, çiftlik hayvanlarının sürekli üremesi bütün
ihtiyaçlarının karşılandığını kanıtlamaz mı? Bir ineğin hayatta kalma ve
üreme için gerekli olmayan nasıl bir
“ihtiyacı” olabilir?
Tüm içgüdü ve dürtülerin, hayatta
kalma ve üremenin evrimsel baskılarını karşılamak üzere evrimleştiği
kesinlikle doğrudur. Fakat bu baskılar kaybolduğunda, şekillendirdikleri içgüdüler ve dürtüler hemen yok
olmaz. Hayatta kalma ve üreme için
artık yararlı değillerse bile, hayvanın
sübjektif deneyimlerini biçimlendirmeye devam ederler. Günümüzdeki
inek, köpek ve insanların fiziksel,
duygusal ve sosyal ihtiyaçları mevcut şartlarını değil atalarının onbinlerce yıl önce karşılaştıkları evrimsel
baskıları yansıtır. Modern insanlar
tatlıları neden bu kadar çok sever?
21. yüzyılın başlarında hayatta kalmak için midemizi dondurma ve
çikolatayla doldurmamız gerektiğinden değil. Daha ziyade, taş devrindeki atalarımızın tatlı, olgun meyvelerle karşılaşırlarsa yaptıkları en akıllı
şeyin mümkün olan en kısa sürede,
yiyebildikleri kadar meyve yemek
olmasıdır. Neden genç adamlar dikkatsiz araba kullanır, sert kavgalara
karışır ve kişiye özel internet sitelerini hacklerler? Eski kalıtsal hükümleri yerine getirirler de ondan.
buna karşılık 1 milyar evcil domuz
vardır; 500,000 fil ve 1,5 milyar evcil
inek; 50 milyon penguen ve 20 milyar tavuk.
2009’da tüm türler birlikte
sayıldığında, Avrupa’da
1.6 milyon yabani kuş
vardı. Aynı yıl, Avrupa et
ve yumurta endüstrisi 1.9
milyar tavuk yetiştirdi.
Tümüyle, dünyanın evcil
hayvanlarının ağırlığı
insanların 300 milyon
tonuna kıyasla 700 milyon
tondur ve büyük vahşi
hayvanlar için 100 milyon
tondan daha azdır.
Yetmiş bin yıl önce, mamut kovalarken hayatını riske atan genç bir avcı
tüm rakiplerini gölgede bırakırdı ve
bölgedeki güzelin gönlünü kazanırdı
-şimdi onun maço genlerine saplanmışız.
Tamamen aynı evrimsel
mantık, endüstriyel
çiftliklerimizdeki ineklerin
ve buzağıların yaşamlarına
şekil verir. Eskiden vahşi
sığırlar, sosyal hayvanlardı.
Hayatta kalmak ve üremek
için iletişim kurmaya,
işbirliği yapmaya ve etkili
biçimde rekabet etmeye
gereksinimleri vardı.
Tüm sosyal memeliler gibi, vahşi
sığırlar da gerekli sosyal becerileri
oyun aracılığıyla öğrendiler. Kedi
yavruları, köpek yavruları, buzağılar ve çocukların hepsi oynamaya
bayılırlar çünkü evrim bu dürtüyü
içlerine yerleştirmiştir. Vahşi doğada oynamaları gerekiyordu. Oynamazlarsa, hayatta kalma ve üreme
için yaşamsal sosyal becerileri öğrenemezlerdi. Eğer bir kedi yavrusu
ya da buzağı onu oyun oynamaya kayıtsız kılan nadir görülen bir mutasyonla doğmuşsa, hayatta kalması ve
üremesi imkansızdır, tıpkı atalarının
o becerileri elde etmeseydi en başta
var olamayacakları gibi. Benzer biçimde, evrim köpek ve kedi yavrularına, buzağılara ve çocuklara anneleriyle birleşmeleri için çok büyük
bir arzu aşıladı. Anne-yavru bağını
zayıflatan olası bir mutasyon, ölüm
demekti.
Peki, çiftçiler genç bir buzağıyı alır,
onu annesinden ayırır, onu ufak bir
kafese koyar, çeşitli hastalıklara karşı aşılar, ona yiyecek ve su verir ve
sonra yeterince büyüdüğünde onu
boğa spermiyle yapay olarak döllerlerse ne olur? Nesnel açıdan, bu buzağının hayatta kalmak ve üremek
için artık ne anne bağına ne de oyun
arkadaşına ihtiyacı vardır. Tüm ihtiyaçları insan efendileri tarafından
karşılanmaktadır. Öznel bir açıdan
ise, buzağı hala annesiyle bağ kurmak ve diğer buzağılarla oynamak
için güçlü bir dürtü hisseder. Bu
dürtüler yerine getirilmediği takdirde, buzağı fazlasıyla acı çeker.
Evrimsel psikolojinin temel dersi
budur: binlerce yıl önce şekillenen
bir gereksinim, artık hayatta kalma
ve üreme için gerekli olmasa bile
öznel olarak hissedilmeye devam
eder. Trajik biçimde, tarım devrimi
insanlara evcil hayvanların öznel ihtiyaçlarını gözardı ederken onların
hayatta kalmasını ve üremesini sağlama gücü verdi. Sonuç olarak, evcil
hayvanlar dünyadaki kolektif açıdan
en başarılı hayvanlardır fakat aynı
zamanda bireysel açıdan gelmiş geçmiş varolan en acınası hayvanlardır.
Bu durum son birkaç asırdır sadece
daha da kötüleşti, bu süre zarfında
geleneksel tarım endüstriyel çiftçiliğe dönüştü. Eski Mısır, Roma imparatorluğu ya da ortaçağ Çin’i gibi
geleneksel toplumlarda insanların
biyokimya, genetik bilimi, zooloji ve
epidemiyoloji bilgileri çok kısıtlıydı.
Dolayısıyla, manipulatif güçleri sınırlıydı. Ortaçağ döneminde köylerde tavuklar serbestçe koşar, çöp yığınından tohum ve solucan toplar ve
ahırda yuva yapardı. Hırslı bir köylü
1,000 tavuğu kalabalık bir kümesin
içine tıkacak olsa, muhtemelen tüm
tavukların yanı sıra çok sayıda köylüyü de öldüren ölümcül bir kuş gribi
salgını patlak verirdi. Hiçbir rahip,
şaman ya da cadı doktor bunu önleyemezdi. Fakat modern bilim kuşların, virüslerin ve antibiyotiklerin sırrını çözdüğünde, insanlar hayvanları
olağanüstü yaşam koşullarına maruz
bırakabilmeye başladı. Şimdi aşıların, ilaçların, hormonların, tarım
ilaçlarının, merkezi havalandırma
sistemlerinin ve otomatik yem kaplarının yardımıyla onbinlerce tavuğu
ufacık kafeslere tıkıştırmak ve benzersiz verimlilikte et ve süt üretmek
mümkün.
Bu tür endüstriyel
tesislerdeki hayvanların
kaderi, kesinlikle ilgili
rakamlar açısından
çağımızın en baskın etik
sorunlarından biri haline
gelmiştir. Bu günlerde,
çok sayıda büyük hayvan
endüstriyel çiftliklerde
yaşıyor. Gezegenimizin
aslanlar, filler, balinalar ve
penguenlerle dolu olduğunu
hayal ediyoruz. Bu belki
National Geographic
Kanalı, Disney filmleri ve
çocuk masalları için doğru
olabilir, ama gerçek dünya
için artık doğru değil.
Dünyada 40,000 aslan bulunur,
Bu yüzden, çiftlik hayvanlarının kaderi, etik bir ikincil mesele değildir.
Yeryüzünün büyük hayvanlarının çoğunluğunu ilgilendirir: her biri algılar
ve duygulardan oluşan karmaşık bir
dünyası olan, fakat endüstriyel üretim hattında doğan ve ölen on milyarlarca duyarlı varlık. Kırk yıl önce,
ahlak filozofu Peter Singer bu konuda insanların akıllarını değiştirmede
çok şey yapan kanonik kitabı Hayvan
Özgürleşmesi’ni yayınladı. Singer,
endüstriyel çiftçiliğin tarihteki tüm
savaşlardan daha çok acı ve sefaletten sorumlu olduğunu iddia etti.
Hayvanlar hakkındaki bilimsel çalışmalar, bu trajedide üzücü bir rol
oynamaktadır. Bilim camiası, hayvanlarla ilgili gitgide artan bilgisini,
esas olarak, insan endüstrisi hizmetinde yaşamlarını daha etkin manipule edebilmek için kullanmaktadır.
Fakat bu aynı bilgi, makul şüphenin
ötesinde çiftlik hayvanlarının karmaşık sosyal ilişkiler ve sofistike psikolojik modellerle duyarlı varlıklar
olduklarını göstermektedir. Bizim
kadar zeki olmayabilirler, ama kesinlikle acıyı, korkuyu ve yalnızlığı
biliyorlar. Onlar da acı çekebilir ve
onlar da mutlu olabilirler.
Bu bilimsel bulguları dikkate almamızın tam zamanı, çünkü insan gücü
büyümeye devam ediyor, diğer hayvanlara zarar verme ya da yarar sağlama yeteneğimiz de onunla birlikte
büyüyor. Dört milyar yıldır, yeryüzünde yaşam doğal seleksiyon tarafından yönetiliyordu. Şimdi gitgide
insanın zeka tasarımıyla yönetiliyor.
Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yapay zeka çok yakında insanların yaşayan varlıkları radikal yeni biçimlerde yeniden şekillendirmelerini
sağlayacak ki bu, hayatın mutlak anlamını yeniden tanımlayacaktır. Bu
cesur yeni dünyayı tasarlamaya geldiğimizde, sadece homo sapiens’in
değil, tüm duyarlı varlıkların refahını da hesaba katmalıyız.
Yuval Noah Harari‘nin The
Guardian’ da yayınlanan
yazısını Yeşil Gazete gönüllü
çevirmenlerinden Özde Çakmak‘ın
çevirisiyle yayınlıyoruz.
Köy-Koop Haber Aralık 2015
DOĞA
Bal Üretiminde Büyük
Düşüş Bekleniyor
»» Mevsimsel geçişlerden olumsuz etkilenen bal
üretiminde, üretimin geçen yıla oranla yüzde 30
daralma bekleniyor.
Türkiye Bal Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Azmi Yıldız, mevsimler arasındaki sert geçişlerin
bal üretimini olumsuz etkilediğini,
üretimde geçen yıla göre yüzde 30
daralma beklediklerini söyledi.
Yıldız, iklimin bu yıl sert soğuk ve
sıcak geçişler yaptığını, çiçek zamanı ise yağmurların arılar üzerinde olumsuz etki bıraktığını belirtti.
Türkiye’nin tüm bölgelerinde ve
komşu ülkelerde de olumsuz hava
koşulları nedeniyle bal üretiminde
gerilemeler görüldüğünü dile getiren Yıldız, “Mevsimler arasındaki
sert geçişler, bal üretimini olumsuz
etkiledi. Hastalık etkisi söz konusu
değil. İklim koşulları nedeniyle arı
çok gelişemeyince koloniler bölünmeye başladı. Yağışlar da bu süreci
olumsuz etkiledi. Geçen sene bal
üretiminde yaklaşık yüzde 40 oranında düşüş vardı. Bu sene de üretimin geçen yıla göre yüzde 30 daralacağını tahmin ediyoruz” dedi.
Bal üretimindeki bu gerilemeye
rağmen iç piyasaya yetecek ürünün bulunduğunu, bal arzında bir
sıkıntı yaşanmayacağını belirten
Yıldız, fiyatlarda da yükselme beklentisinin olmadığını söyledi.
Bal üretemeyen arıların polen ve
propolise yöneldiğini, bu yıl tüketicinin bu ürünlere teşvik edilmesi
gerektiğini ifade eden Yıldız, sahte
balla daha etkin mücadele edilmesi
gerektiğine işaret etti.
Çam balı üretimi de düştü
Ege Bölgesi’nde üretilen ve yoğun
ihracatı yapılan çam balında da
üretimin büyük ölçüde geriledi.
Manisa Arı Yetiştiricileri Birliği
Başkanı Mehmet Ali Turgut, dünyada sadece Türkiye’nin Ege kıyıları ve Yunanistan’da üretilen çam
balında bu yıl verimin yüzde 80
düştüğünü söyledi.
“Bazı arıcılarımız kovanlarından
hiç bal alamadı” diyen Turgut, çam
balının oluşumunda önemli rolü
bulunan ve halk arasında Basra
böceği olarak da bilinen çam pamuklu bitinin geçen yıl uzun kış
koşulları nedeniyle istenen düzeyde görülmediğini kaydetti.
Çam balının bu hayvanın salgısının arılar tarafından kovanlara taşınması sonucu oluştuğuna dikkati
çeken Turgut, arıcının 2015 yılını
“pas geçtiğini” dile getirdi.
Manisa’da bal üretimi yapan Kubilay Ordahan ise sezonu “kabus yılı”
olarak değerlendirdi.
Ordahan, geçen yıl 30 kilogram
ürün elde ettikleri kovanlardan bu
yıl 5 kilogram civarı ürün alabildiklerini belirterek düşüşte iklim koşullarının yanında zirai ilaç kullanımının da etkisinin bulunduğunu
savundu.
»» Türkiye'nin nar üretiminde en önemli merkezlerden
Ortaca'da hasadın başladığı bugünlerde narın tarla
fiyatının 20 kuruşa kadar gerilemesi üreticileri
endişelendiriyor.
Nar hasadının yaklaşık 1 ay sürdüğüne dikkati çeken Çöllü, "Hasat
edilen ürünün bir ay içinde tüketilmesi gerekiyor. Vaktinde ağaçtan
toplanmazsa meyve çatlıyor. Hasadıyla tüketimi arasındaki süre kısa
Akdeniz Meyve Sineği
»» Erginleri, genellikle ev sineğinin 2/3 ‘ü büyüklüğündedir. Vücudun genel rengi
sarımsı kahverengidir. Kanatları geniş olup üzerinde siyah ve soluk kahverengimsi
şeritler vardır. Larvası beyaz ve bacaksızdır. Zararlı kışı toprakta veya ağaç üzerinde
kalan turunç meyveleri içinde geçirir.
İklim koşullarına göre ilkbahar sonu,
yaz başında çıkan erginler beslendikten sonra yumurtalarını olgun
meyvelerin kabuğu altına ovipozitörleri (yumurta koyma borusu) ile
açtıkları deliğe bırakırlar. Açılan
yumurtalardan çıkan larvalar meyvenin etli kısmı ile beslenerek olgunlaşınca kendisini toprağa atar,
toprağın 2-3 cm derinliğinde pupa
olurlar. Yumurtlamanın olması için
o
sıcaklığın 16 C’ nin üzerinde olması
şarttır. Erginin ortalama ömrü doğal
koşullarda 30-50 gündür.
Ege Bölgesinde yılda 4-5, Akdeniz
Bölgesinde ise 7-8 döl verebilir.
Akdeniz meyve sineği zarar
şekli
‘Kabus yılı’
Nar Fiyatlarındaki Düşüş
Üreticiyi Üzdü
Ortaca Ziraat Odası Başkanı Salim
Çöllü,
yaptığı
açıklamada, nar
fiyatlarının hasatla
birlikte
maliyetinin altına gerilediğini
söyledi. Sıkmalık
narın kilogram fiyatının 20 kuruşa kadar düştüğünü belirten Çöllü,
"Türkiye'nin her tarafı nar bahçesi
oldu. Sadece Ortaca'da 15 bin dekar alandan 40 bin ton nar alınıyor. Rekolte fazla olunca ihracatçı
ve tüccar nazlanarak alım yapıyor" dedi.
Narın üreticiye kilogram maliyetinin 30 kuruş olduğunu ifade eden
Salim Çöllü, hasadın yeni başladığı
üründe fiyatın daha da düşmesinden korktuklarını belirtti.
19
olunca 'üretici elimde kalır'
endişesiyle alıcının
verdiği fiyata 'olmaz' diyemiyor.
Üretici tüccarın
insafına
kalıyor" diye konuştu.
Marketlerde ve semt
pazarlarında 1-3 lira
arasında satılan narın
bahçede para etmemesinin üreticiyi sıkıntıya soktuğuna işaret eden
Çöllü, geçen yıl sıkmalık narın fiyatının 15 kuruşa kadar düştüğünü
hatırlattı.
Dalaman Ziraat Odası Başkanı
Ünatın Barın ise narda yaşanan
durumun bilinçsiz üretimden kaynaklandığını dile getirdi.
"7-8 yıl önce meyve fabrikalarının
alımıyla narın kilogramı 70-80 kuruştan alıcı bulunca herkes bahçe
dikti" diyen Barın, üretim artışı
nedeniyle 3 yıldan bu yana üreticinin para kazanamadığını kaydetti.
Geçen yıl olduğu gibi meyvenin
ağaçta kalmasından korktuklarını
belirtti.
Akdeniz meyve sineği zararı larvası tarafından yapılır. Meyvenin
etli kısmında beslenen larvalar, bu
kısmında bir yumuşama ve çöküntü meydana getirirler. Zararlı tarafından yumurta bırakılan vuruklu
olan meyveler hasat zamanından
önce dökülür. Vuruklu meyveler
genel olarak erken sararırlar. İhraç edilen turunçgil çeşitlerindeki
zararı ülke ekonomisi yönünden
çok önemlidir. Bu tür meyvelerin
vuruklu ve bulaşık olması ihracata
engel olmakta ve malın yurt dışına
çıkarılmasına izin verilmemektedir.
Yıllık zararın Ege Bölgesinde %5-80
arasında değişebileceği saptanmıştır. Dünyadaki subtropik ve tropik
iklime sahip hemen hemen tüm ülkelere yayılmış bulunan zararlı, Ülkemizde de özellikle Ege ve Akdeniz
Bölgelerinin sahil şeridi boyunca
uzanan kısımlarında devamlı faaliyet göstermektedir.
Akdeniz meyve sineğinin
zarar verdiği bitkiler
Ülkemizde tespit edilen en önemli
konukçuları kayısı, ayva, elma, şeftali, incir, Trabzon hurması, nar, avokado ve limon hariç turunçgillerdir.
Limonun (ticari anlamda üretimi
yapılan ekşi limonlar grubu) kabuklarında bulunan eterik yağlar nedeniyle yumurtaları açılamadığından
zarar yapamamaktadır.
Akdeniz meyve sineği
mücadele yöntemleri
Kültürel Önlemler: Turunçgil
bölgelerine ara konukçuluk eden
şeftali, incir, Trabzon hurması ve nar
gibi çeşitler dikilmemelidir.
Hasattan sonra ağaçlar üzerinde kalan meyveler, zararlıya konukçuluk
ederler. Hasat sonrası ağaç üzerinde bulunan meyveler mutlaka toplanmalıdır. Toplanan meyveler uygun şekilde ortadan kaldırılmalıdır.
Ağaçların altına düşen meyveler de
toplanıp yok edilmelidir.
Kimyasal mücadelesi: Sonbaharda Ağustos ayı sonu eylül ayı başlarında turunçgil bahçelerine, özellikle
erkenci çeşit olan satsuma mandarinleri olgunlaşmadan önce mutlaka
tuzak asılarak Akdeniz meyve sineği
çıkış kontrolü yapılmalıdır.
Sineğin tespitinden
sonra meyveler vurma
olgunluğuna erişmişse
(dipten itibaren sararma
başlamışsa) ve sıcaklıklar 16
0
C’nin üzerindeyse derhal
ilaçlamaya geçilir.
İlaçlamayı takiben tuzaklarda yine
sinek görülüyorsa 7-10 gün ara ile
hasada 10 gün kalıncaya kadar ilaçlamaya devam edilir. Günlük ortalama
o
sıcaklıklar 16 C’nin altına düştüğünde ilaçlama gerekmez. Limon bahçelerinde ilaçlamaya gerek yoktur.
7. Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Eğitim, Yayım ve Yayınlar Dairesi
Başkanlığı’nın, DenizBank desteğiyle düzenlediği “7. Tarım ve İnsan Fotoğraf
Yarışması” sonuçlandı.
7. Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışmasının amacı, tarımın ve toprağın önemi konusunda duyarlılığın geliştirilmesi, tarımsal gelişmeler ile tarım,
doğa, çevre ve insan ilişkilerini, estetik ve öznel bakış açılarıyla belgesel olarak arşivlerde yerini almasını
sağlamak olarak hedeflendi.
Tarım, hayvancılık, toprak, su, su
ürünleri, gıda ve muhafazası, her
türlü tarım hareketliliğinin işlenmesi, üretici, çiftçi, köylü ve köy yaşamına dair her türlü faaliyet yarışmanın konusuydu.
2015 yılının FAO tarafından “Uluslararası Toprak Yılı” ilan edilmesiyle Tematik kategori ”Toprak” olarak
belirlenmişti.
7. Tarım ve İnsan Fotoğraf
Yarışması Sonuçları
Açıklandı
Yarışmaya başvurular 29.06.2015
tarihinde başlayıp, 02.10.2015 tarihinde sona erdi.
Seçici kurul 23.11.2015 tarihinde
(UTEM) Uluslararası Tarımsal Eğitim Merkezi’nde toplanarak, ödül
alan ve sergilemeye değer bulunan
eserleri belirledi.
7. Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışmasına bu yıl 401 katılımcı 1827
eserle katıldı, değerlendirmeye alınan 739 eserden 17 eser ödül, 156
eser ise sergileme ve albüm çalışması için seçildi.
Yarışmada dereceye giren eserlere
toplam 36 bin TL tutarında DenizBank hediye çeki ödül olarak verilecek. Kazananlara ödülleri düzenlenecek bir törenle takdim edilecek.
20
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Bir Sorun Olarak Kırsal Göç ve Kooperatifleşme
»» Kırsal göç, kırsal yerleşim birimlerinden (köy-kasaba-mezra) kentlere olan göçleri
tanımlanmaktadır. Buradaki kırsal kavramı, sadece idari anlamda ki yerleşim
birimlerini ifade etmemekte aynı zamanda sosyo-ekonomik bir yaşam tarzını daha
doğrusu kentlerden farklı olarak tarıma dayalı bir ekonomik yapı ve sosyal hayatı
büyük ölçüde geleneksel öğelerin yönlendirdiği coğrafi bir bölge ya da yaşam tarzını
ifade etmektedir.
Kırsal göç ilkesel olarak bir sorun olarak düşünülebilir. Bu düşüncenin
oluşmasına neden olan faktör, yaşam tarzının veya sosyo –ekonomik
konum veya sınıfın değişmesi, zaten
başlı başına bir uyum sorununu gerek göç edenler gerekse göç edilen
yerler için ortaya koyacaktır. Böyle
bir uyum sorunu, göç edilen yerde
yaşayanlar ve göç edilen yer olarak
ta düşünüldüğünde sorunun çift
taraflı bir sorun olduğunun anlaşılmasına neden olmaktadır. İşin içine
kamu hizmetleri de girince kırsal göç
sorunun çok yönlü kompleks bir sorun olduğu sonucuna varılmaktadır.
Kırsal göçün, olumlu ya
da olumsuz etkileri çok
yönlü düşünüldüğünde
işin içine ekonomik, siyasi,
sosyal, psikolojik, coğrafi,
sosyolojik ve diğer birçok
bilimsel disiplinin girdiği
gözlemlenebilmektedir.
Bu yönüyle kırsal göç,
disiplinler arası yani
multisiplin bir sorun olduğu
anlaşılmaktadır.
İlkesel olarak kırsal göç ile ilgili sorunsal bu yaklaşımın yanı sıra kırsal
göçün gelişim süreci, nedenleri ve
sonuçlarının da ele alınması gerekmektedir. Kırsal yerleşim yerlerinden kentlere olan göçlerin Sanayi
Devrimi ve sonrasına dayandığını
söylemek mümkündür. 1700’lü yıllar ve sonrasında yaşanan bu süreç,
ekonomik ve sosyal yönden toplumların hayatını oldukça hızlı bir
şekilde değiştirmiş ve geliştirmiştir.
Bu gelişme ve değişme, başta batı ülkeleri olmak üzere birçok ülke ya da
bölgede kırsal toplumun çözülmesine ve kentlere doğru göç etmesine
neden olmuştur.
Sanayileşme sürecinin etkileri gecikmeli de olsa 1950’li yıllardan sonra
Türkiye’de de kendisini göstermiş
ve benzer gelişmeler bu yıllardan
sonra Türkiye’de de gözlemlenmeye
başlanmıştır. Bu gelişmeler hızlı bir
şekilde Türkiye kırsalını çözmüş ve
nüfusun kitleler halinde kentler veya
çevresinde oluşturulan varoşlarda
Yrd.Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ
Ahi Evran Üniversitesi
İ.İ.B.F. İşletme Bölümü
birikmesine neden olmuştur.
Kırsal toplum Türkiye’de büyük ölçüde köy, mezra veya kasabalarda
yaşamaktadır. Söz konusu bu toplumun temel geçim kaynağı tarım
olup sosyal yaşamı da tarım toplumu karakteri göstermektedir. Tarımın sektörel sorunlarının yanı sıra
politik ve ekonomik sorunlardan
doğrudan veya dolaylı kaynaklanan
bir takım sorunları da mevcuttur.
Bu sorunlar, tarım kesiminde tarım
politikaları ve araçları ile çözüme kavuşturulmaya çalışılmakta bu yönü
ile ülkenin genel ekonomi ve sosyal
politikaları ile de oldukça bağlantılıdır. Tüm bu sorunlara çözüme kavuşturulmadıkça yeni ve daha büyük
sorunlarla karşılaşılmakta ve nitekim baş edilemeyen bu sorunlarda
kaçış yani kırdan kente doğru bir göç
hareketine neden olmaktadır.
Kırsal toplumun tarıma
dayalı sorunları çeşitli
nedenlere bağlansa da
bu kesimin örgütsüz
oluşu ya da yeterli
örgütlenmeye sahip
olmayışı da sorunlarının
gür bir şekilde ifade
edilememesine veya çözüme
kavuşturulamamasına
neden olmaktadır.
Türkiye’de ve dünyada birçok kırsal toplum örgütleneme biçimleri
mevcuttur. Bunların başında kooperatifleşme ve son yıllarda gelişen
üretici birlikleri gelmektedir. Kooperatifleşme küçük mesleki sorun ve
kaygıların iktisadi bir çıkar altında
çözüme kavuşturulması ile alakalıdır. Türkiye’de tarımda yaklaşık 4
milyonu aşkın işletme ve bunlarda
20 milyonu aşkın çalışan ve nüfus
olduğu düşünüldüğünde sektörün
zaten dağınık, parçalı ve birbirinden
habersiz olan bir kitle tarafından
üretim araçlarını kullandığı anlaşılmaktadır. Kooperatifleşme bu yönüyle karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği ilkelerine en fazla
muhtaç olan bir sektörde uygulama
imkânlarına daha fazla sahiptir. Ülkemizde tarım kesiminde, 1163 sayılı
Kooperatifleşme yasasına bağlı kooperatiflerin yanı sıra özel yasalarla
kurulmuş tarım kredi kooperatifleri
ve tarım satış kooperatiflerinin bulunduğu bilinmektedir.
Bu kooperatifler arasında
gerek yasal gerekse
ekonomik yönden bir fırsat
eşitsizliğinin olduğu bir
gerçektir. Özellikle 1163
sayılı yasayla kurulan köy
kalkınma kooperatifleri,
sulama kooperatifleri
gibi kooperatiflerin ciddi
ekonomik sorunlarının da
olduğu bir gerçektir.
Kooperatifleşme Türkiye’de kırsal
toplumun ekonomik temelli ancak
sosyal yönü de olan bir örgütlenme
biçimi halinde bir araya gelmesini
sağlayacaktır. Bu birlikteliğin, örgütlü ve daha güçlü bir yapıya kavuşması açısından tarım kesimi için bir
şans olarak değerlendirilebilir. Kooperatifler tarım kesiminin sorunlarının çözümünde bizzat rol alma ya da
politik araç olarak sorunların çözümünde etkili olması gerekmektedir.
Bu etki derecesi, yasal ve ekonomik
yönden güçlendirilerek yapılabilir.
Kooperatiflerin kırsal toplumun sadece ekonomik değil aynı zamanda
sosyal sorunlarının da çözüme kavuşturulmasında etkili olması kırsal
göçe neden olan birçok sorununda
tölere edilmesine veya çözüme kavuşturulmasına neden olabilecektir.
Kooperatifleşme, tarım kesimi için
örgütlenmeye, örgütlenmede kırsal
kesimin sorunlarının çözümünde
etkili olmasına ve böylece kırsal göç
sorununda çözümünde etkin bir faktör olmasına neden olmaktadır.
.
Türkiye Domuz Satacak
»» Domuz ithalatı, ihracatı ve üretimine resmi şemsiye geliyor. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı'nın taslağına göre ithal domuzlar, küpelerinden takip edilecek.
Domuz işletmelerine, hayvan hastalıkları dışında kısıtlama konulmayacak.
Domuzlara takılacak plastik kulak
küpeleri, bakanlık logosu taşıyacak.
Düzenleme, yurtdışına domuz ihracını da düzenliyor
Türkiye Domuz İhracatçısı
Olacak
Domuz ithalatı, ihracatı ve üretimi,
yönetmelikle düzene kavuşuyor.
Domuzların Tanımlanması ve İzlenmesi Yönetmeliği Taslağı'na göre
AB üyeleri ile Avrupa dışından ithal
edilen domuzlar, küpelerinden takip
edilecek. Bünyesinde domuz bulunduran işletmeler il-ilçe müdürlükleri
tarafından tanımlanacak, hepsine
numara verilecek. AB ülkelerine
domuz ihraç etmeye de izin veren
taslak yönetmeliğe göre domuzların
AB üyesi ülkelere ihracı durumunda,
sevk edilecek hayvanlara ait nakil
belgelerinin bir nüshası, ihraç yapılacak gümrük kapısının bulunduğu
ildeki il-ilçe müdürlüğüne teslim
edilecek. AB dışına domuz ihracında
da benzer bir prosedür izlenecek.
Küpe Takılacak
Hayvanların da sayılmasını öngören taslağa göre, domuz çiftliklerine
habersiz denetimler yapılacak. Her
işletme yılda en az iki kere denetlenecek. Yönetmelik hükümlerine
uygun olarak tanımlanmış domuzlara ve domuz işletmelerine, hayvan
hastalıklarını önleme amacı dışında
kısıtlama konulmayacak. Domuzlara takılacak plastik kulak küpelerin
üzerinde lazer ile yazılmış bilgiler
olacak, plastik kulak küpeleri, bakanlık logosu taşıyacak. Domuzlar
için elektronik küpe de kullanılabilecek. Tanımlanmamış hayvanlar ise
itlaf edilecek.
IPARD II
»» IPARD programı ikinci faz uygulaması yakında
başlayacak olup (muhtemelen Aralık ayı içinde ilk
teklif çağrısı yayınlanacak) yatırımcılarımızı konuyla
ilgili ne gibi değişiklikler olduğu konusunda genel
olarak bilgilendirmek istedik.
9-14 Kasım 2015 tarihleri arasında
TKDK’nın düzenlediği “Danışman
Firmalar ve Faydalanıcılara” yönelik toplantılarda yapılan açıklamalar çerçevesinde öne çıkan başlıklar şöyle.
1. Yeni dönemde sıralama kriterleri
birinci derecede önem arz etmektedir. Projenizde dikkat edeceğiniz
en önemli noktalardan biri muhtemelen bu olacaktır. Bunun yanında iş planından alınacak puan ve
eksik evrak teslim tarihlerindeki
öncelik projenizi öne çıkartacaktır.
2. Yine benzer bir husus artık projelerin yarışacağı bir döneme giriyoruz. Çünkü hem danışman firmalar hem faydalanıcılar bu işi iyi
öğrendiler ve aynı zamanda TKDK
da artık çok profesyonelleşti. Geçmiş dönemde kabul etmek lazım
ki projelere çok olumlu yaklaştılar ve teknik anlamda çok destek
verdiler. En azından biz danışman
firmaların ve faydalanıcıların Ankara il koordinatörlüğünden gördüğü yaklaşım böyleydi. Gelecek
dönemde daha fazla proje olacak
dolayısıyla inceleme için zaman
azalacak ama sıralama kriterleri
öne çıkacaktır.
3. 101, Sektörü Et ve süt hayvancılığı projelerinde birinci dönemde
% 65 olan hibe oranları % 70’e çıkartılmıştır.
4. 103, Sektörü için en önemli yaklaşım et işleme yeni yatırıma hibe
desteği yapılmayacaktır. Ancak
kesimhane ve parçalama tesisleri
yeni işletme olarak kurulabilir.
5. Atık maddelerin depolanması/
arıtma ile ilgili olarak detayları
teklif çağrısında ortaya çıkacağını
düşündüğümüz (örneğin fosseptik
çukuru yeterli midir?) yatırımın
sadece bu kısmına uygulanacak %
10 luk ilave hibe desteği ile belli bir
bölümün hibe oranı 101 sektörü
için % 80’e, 103 için % 60’a yükselmektedir.
6. Yumurta tavukçuluğunda 20.000
adet ve üzeri tesislere modernizasyon için hibe desteği verilecektir.
Kapasite artışına yönelik proje teklifi verilemeyecektir. Burada önemli
nokta şudur. Türkiye’de 120.000
kapasiteli bir yumurta işletmesi AB
standartlarına göre (hayvan refahı
kurallarına uymadığını düşünürsek) 47.000 adede denk gelmektedir. Dolayısıyla bu işletme AB
standartlarını sağlamayı taahhüt
ettiğinde destek alabilecektir.
2025 Yılında
3 Milyar
Kişi Su Sıkıntısı ve Ürün
Kıtlığı Yaşayacak
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
7. Meyve sebze işleme paketleme
sektöründe daha önce 1163 sayılı
yasayla kurulan kooperatifler teklif
veremiyordu. Yeni dönemde bu kooperatifler de proje sunabilecekler.
8. Yeni uygulama döneminde ortak makine parkı kurulması teşvik
edilecektir. Bu konuda detaylar
netleşmemiş olmakla birlikte Birlikler, Kooperatifler vs. gibi kurumların teklif verebileceği ve
KOSGEB’in imalat sanayiinde uyguladığı ortak kullanım atölyeleri
benzeri bir uygulama yapılacağını
düşünmekteyim.
9. IPARD I döneminde herhangi
bir başlık altında yapılan yatırım
ve alınan hibe yeni dönem için yeni
başvurularda sınırlayıcı bir kriter
olmayacaktır.
10. Yenilenebilir Enerji başlığı altında ise;
a. 101, 103, 302 sektörlerinde yatırım yapmış olanlar ve yatırım
yapacak olanlar öz tüketimi karşılamak amacıyla yenilenebilir enerji
yatırımı yapabileceklerdir. En fazla
1MW kapasite destek kapsamında
değerlendirilecektir.
b. Nüfusu 10.000’in altında olan
yerel yönetimlerin 1MW’ a kadar
olan yatırımları % 100 oranında
desteklenecektir.
c. 1 Mw’a kadar özel sektör yatırımları “ Kırsal Alan Listesinde” olmak
ve “ Çağrı Mektubunu” ilgili kurumdan almış olmak kaydıyla proje başvurusu yapabileceklerdir. Bu yatırımlarda hibeye esas tutar 500.000
avro olup hibe oranı % 65’dir.
Burada önemli gördüğüm bazı konuları aktarmaya çalıştım. Ipard
programı çok kapsamlı olduğu
için daha fazla ayrıntıya girmemiz
mümkün değil. Faydalanıcılar soruları olduğunda Köy-Koop Genel
Merkezini telefonla arayarak veya
aşağıdaki e-mail adresinden sorularını sorabilirler.
.
2015 Yılının İlk 4 Ayında
550
Bin
Kişi
Suya Bağlı Hastalıklardan
Hayatını Kaybetti
Köy-Koop Haber Aralık 2015
SAĞLIK
Ses Kısılmasına Ne İyi Gelir?
»» Bağırmak, uzun süre konuşmak ve şarkı söylemek ses
kısılmasının başlıca nedenleri arasındadır.
Eğer sigara kullanıyorsanız zaten sesiniz %90 sigara nedeniyle kısılmıştır.
Ayrıca kış aylarında yaygın olarak
görülen grip boğaz ağrısıyla birlikle sesin kısılmasına neden olabilir.
Tüm bunlara ek olarak bulunduğunuz ortamın havası kuruysa veya
klimada, otobüste, uçakta uzun süre
kaldıysanız sesiniz kısılabilir.
bir kaç damla lavanta yağı ekledikten sonra buharı soluyun. Buharın
daha etkili olması için başınızın üzerine havlu serebilirsiniz.
Bal: Gripseniz, çok öksürüyorsanız ve
bu nedenle sesiniz kısıldıysa en eski
yöntemlerden biri olan bal ve limon
karışımı kullanabilirsiniz. Bunun işin
2 yemek kaşığı balı yarım limonun suyuyla iyice karıştın ve 2-3 saatte bir 1
çay kaşığı bu karışımdan yiyin. Ama
öyle hemen yutmayın, balın ağzınızda
iyice dağılmasını bekleyin. Bal boğazı
yumuşatırken limon antiseptik etkisiyle bakterileri temizler.
Zencefil Çayı: Aslında pek çok
bitki çayı ses kısılmasına iyi gelir
ancak zencefil çayı çabuk etki göstermesi nedeniyle bu çaylar arasında
bir adım öne çıkıyor. 1 büyük kupa
zencefil çayı hazırlamak için 4-5 ince
dilim taze zencefil yeterli olacaktır.
Suyu kaynatın, içine kabuğunu soyduktan sonra dilimlediğiniz zencefilleri atın ve 10-15 dakika kadar daha
kaynatın. Daha sonra ocaktan alın,
zencefilleri süzün ve 10 dakika kadar
soğumasını bekleyin. Çayınıza limon
ve bal ekleyebilirsiniz. Evde zencefil
yoksa papatya çayı, okaliptüs çayı
veya kekik çayı da kullanabilirsiniz.
Tuzlu Suyla Gargara: Tuzlu suyla
gargara boğaz tahrişini alır ve sesinizi açar. 1 büyük bardak ılık suya
1 çay kaşığı tuz attıktan sonra iyice
karıştırın ve bu suyla gargara yapın.
Gün içinde aralıklarla 2-3 kez tekrar
edebilirsiniz. Gereğinden fazla tuz
kullanmayın çünkü bu sefer fazla tuz
boğazınızı tahriş edebilir.
Su: Hasta olun olmayın ses kısıklığının
daha kısa sürede iyileşmesini istiyorsanız gün boyu bol bol su içmelisiniz.
Su gırtlağın nemli kalmasını sağlar ve
öksürük gibi ses kısılmasını tetikleyen
hastalık belirtilerine karşı sizi korur.
Çok soğuk veya çok sıcak su içmeyin.
Yağlar: Anti bakteriyel özelliği bulunan yağlar bakteri nedeniyle oluşan ses kısıklığı ve boğaz ağrısı tedavisinde kullanılabilir. Bunun için en
etkili yağlar lavanta ve papatya yağıdır. Yarım tencere suyu kaynattıktan
sonra içine bir kaç damla papatya,
»» Türkiye’de tedavileri yalnızca organ ve doku nakliyle mümkün hastaların sayısı
giderek artıyor. Bu artışla birlikte organ ve doku naklinin önemi de artıyor. Bu
konuda birçok çalışma yürütülüyor, özellikle de bilinçlenme yönünde…
beyin ölümü gelişse bile iyi bakılmadığından dolayı organları kullanılamayacak durumda olacaktır.
Dolayısıyla üzerinden organ bağış
kartı çıksın veya çıkmasın en ağır
hasta en öncelikli hastadır. Milyonda bir yaşam şansı bile olsa bu öncelikten dolayı hasta yaşam şansını
kullanır, aksi halde bu iyi bakıma
rağmen beyin ölümü gelişmişse zarar görmemiş organlarının başka
hastaların tedavisinde kullanılma
ihtimali olur.
Konu Hakkında Sıkça
Sorulan Sorular
Zerdeçal: Zerdeçalı bakteriyel ve
viral enfeksiyonlara bağlı olarak görülen ses kısıklığı için kullanabilirsiniz. 1 çay kaşığı toz zerdeçalı 1 bardak
sıcak sütle karıştırarak ses kısıklığı
geçene kadar günde 2 defa için.
Buhar: Sesiniz kısıksa evde almanız
gereken ilk önlem havayı nemlendirmek olmalı. Özellikle kaloriferlerin,
ısıtıcıların çalıştığı kış aylarında evin
havası iyice kurur ve bu kuruluk
boğazının tahriş olmasına yol açar.
Beyaz eşya ve elektronik ürün satan
mağazalarda bulabileceğiniz ev kullanımı için üretilen buhar cihazlarını
kullanabilirsiniz. Bütçe ayırmak istemiyorsanız çorba kaselerine yarım
su doldurup evin çeşitli noktalarına,
kalorifer peteklerine veya ısıtıcılara yakın yerlere koyabilirsiniz. Aynı
önlemi yatak odanızda da alın.
Soğan: Eğer soğanla ilgili bir sorununuz yoksa ses kısıklığı için öncelikle bu tarifi denemenizi öneririm. 3
adet soğanı kalın dilimler halinde kesip yarım tencere suda ağır ateşte 45
dakika kaynatın. Soğanları süzdükten sonra bu suyu büyük bir bardağa
alın ve içine 1 yemek kaşığı bal ve yarım limonun suyunu ekleyerek iyice
karıştırın. Daha sonra bu karışımı 1-2
saate yayarak yudum yudum için.
Organ bağışı nedir?
Yaşayan veya ölen bir kişinin organ
ve dokularının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin verilmesi organ bağışıdır.
Ne zaman organlarımı bağışlayabilirim?
Burada iki durum söz konusu olabilir; Kişi hayatta iken kendi serbest
iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra organ ve dokularının
ihtiyacı olan hastalar için kullanılmasına izin verebilir veya hayatta
iken bu konuda bir beyanda bulunmamışsa yine tıbben yaşamı sonar
erdikten sonra yakınları tarafından
organ ve dokuları bağışlanabilir.
Bu işlem ölüden (kadavra) canlıya
organ bağışıdır. Kişi hayatta iken
kendi serbest iradesi ile bir böbreğini veya karaciğerinin bir kısmını
ihtiyacı olan bir hasta için bağışlayabilir. Bu işlem de canlıdan canlıya organ bağışıdır.
Organ bağışı için nereye başvurabilirim?
Canlı vericiden organ bağışı için
alıcı adayı hasta ile bir organ nakli
merkezine başvurmanız yeterlidir.
Öldükten sonra kullanılmak üzere
organlarınızı bağışlamak için büyük
hastanelerin organ bağış ünitelerine
ya da Türkiye Organ Nakli Vakfına
başvurabilirsiniz. Burada iki tanık
huzurunda bu isteğinizi beyan ederek imzalayacağınız organ bağış
formu ile size bir organ bağış kartı
verilecektir. Bu konuda ailenizi de
bilgilendirmek daha sonradan çıkacak karışıklıkları önlemek açısından
faydalı olacaktır. Dilediğiniz zaman
organ bağış ünitesi olan bir hastaneye başvurup organ bağış kartınızı
iptal ettirebilirsiniz.
Organ bağışı için yaş sınırı var
mıdır?
Organ nakli yasasına göre canlıdan
canlıya organ bağışında 18 yaş altındaki kişilerden organ alınmaz.
Ancak, kadavradan yapılan bağışlarda yaş sınırı yoktur. Ölen bir
yenidoğan bebeğin bağışlanan organları kullanılacağı gibi doksanlı
yaşlardaki bir vericinin de organları kullanılabilir.
Organ bağış kartı taşırsam bir
gün ölmeden organlarım alınır mı?
Organ bağış kartı taşıyan bir kişi,
hayatının herhangi bir döneminde
ağır bir sağlık durumu nedeniyle
acil servise getirilirse acil hastaya
yaklaşım prosedürleri gereği öncelik ağır hastaya verileceğinden tüm
imkanlar seferber edilecektir. Genel durumu çok kötü bir hastanın
üzerinden organ bağış kartı çıktı
diye göz ardı edilmesi durumunda
Öldükten sonra kullanılmak
üzere bağışladığım organlarım satılır mı?
2238 Sayılı organ nakli yasasına göre
organların satılması yasaktır ve cezai
müeyyide gerektirir. Ölen kişilerin
bağışlanan organları Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Ulusal Koordinasyon
Sistemi içerisinde belli bir dağıtım
düzenine göre paylaştırılmaktadır.
Sistem açık ve çok kontrollü bir şekilde çalıştığından bağışlanan organların herhangi bir ticari döngüye
girmesi mümkün değildir.
Bağışladığım organlar adaletli bir şekilde ihtiyacı olanlara
nakledilir mi?
Ölen kişilerin kişilerin bağışlanan
organları Sağlık Bakanlığı Organ
Nakli Ulusal Koordinasyon Sistemi içerisinde akademisyenlerden
oluşan bilimsel danışma komisyonlarının belirlediği kurallar ve
prensipler çerçevesinde organ nakli
merkezlerine ve hastalara tahsis
edilmektedir. Irk, din, dil, cinsiyet
ve statü farkı gözetmeksizin kurallar katı bir şekilde uygulanarak organlar en uygun hastalara adalet ve
şeffaflık ilkeleri çerçevesinde nakledilmektedir.
Türkiye Organ Nakli Vakfı
Belfıtığı Bazı Hastalıklarla Karışabilir
Sirkeli Su: Sirkeli su özellikle soğuk algınlığı nedeniyle meydana gelen ses kısıklığı için etkili bir çözüm
olarak kullanılabilir. 1 bardak ılık
suya 2-3 çay kaşığı sirke ekleyip iyice
karıştırdıktan sonra bu suyu içebilir
veya içmek istemiyorsanız gargara
suyu olarak kullanabilirsiniz.
Sarımsak: Sarımsak bakteri nedeniyle oluşan enfeksiyona bağlı olarak kısılan ses için iyi bir doğal çözüm ama sarımsak kokusuna biraz
katlanmanız gerekiyor. Antibiyotik
etkisi bulunan sarımsak bakteri temizler ve ses kısıklığının daha kısa
sürede geçmesine yardımcı olur.
Bunun için 1-2 diş sarımsağı çiğnemeniz yeterli. Sarımsak yemek istemiyorsanız iyice çiğnedikten sonra
posasını atabilirsiniz.
.
Dt. Coşkan ARAS
NE DUYUYORMUŞ?
Genç ve güzel bayan diş hekimi, genç erkek hastasının
çıkmakta olan 20 yaş dişinin
ağrıyıp ağrımadığını anlamak için uzun sarı saçlarıyla hastaya arkadan öyle bir
yaklaşmıştı ki…
Türkiye’de 30 Bin Kişi Hayata Tutunmak İçin
Organ Bağışı Bekliyor!
”Organ bağışı hayat kurtarır” sloganını hepimiz duyuyoruz. Peki organ
bağışı nedir, neden bu kadar önemlidir? İşte bu soruların cevabını tam
anlamıyla öğrenmeliyiz ve ona göre
kararlar almalıyız.
Ses Kısılmasına Karşı Evde
Yapılabilecekler
21
- Dişetinize dokunuyorum
bakın. Şimdi şöyle yapınca ne duyuyorsunuz?
- Ne duyacağım doktor
hanım, elbette ki saçlarınızın nefis kokusunu duyuyorum!
• Eklem blokajları: Sakroiliak
eklemde ve omurgalar arasındaki
eklemlerde oluşan eklem blokajları
çok şiddetli bel ağrısına neden olur.
Hatta doktora sedyede gelebilirler.
Dikkatli bir muayene yapıldığında
bel fıtığı olmadığı tespit edilebilir.
Tedavisi MANUEL TEDAVİ yöntemleri ile yapılır. Bel fıtığı ile en
çok karıştırılan hastalıktır.
• Brucella (Peynir Hastalığı): Halk
arasındaki tabiriyle hayvan hastalığı
da denir.Brucella hastalığına yakalanmış hayvanların sütünün içilmesi veya bu sütten yapılan taze,tuzsuz
peynirin yenilmesi sonucu insanlara
bulaşır. Hastaların belinde şiddetli ağrılar olur. Ağrı kalçalara doğru
yayılabilir.Hastaların aşırı derecede
gece terlemeleri vardır. İç çamaşırlarını ıslatacak kadar bol terlerler.
Yapılacak kan tetkikleri ile bel fıtığından ayırt edilebilirler.
Çok sık olarak bel fıtığı ile karıştırılabilir. Hatta bel fıtığı zannedilerek ameliyat edilen hastalar vardır.
Dikkatli bir sorgulama yapılırsa
ağrının tüm vücutta olduğu ve aşırı
terlemenin olduğu fark edilebilir.
(Bel fıtığında ağrı tek taraflı bacağa vurur). Ayrıca salgın (Bulaşıcı)
bir hastalık olduğundan hastanın
çevresinde aynı şikayetleri olan
başkalarının da bulunması ayırıcı
teşhis de yardımcı olabilir. Tedavisi
antibiotik kullanımı ile yapılır. Ağır
gece yatarken çok ağrı oluşabilir)
Ayırt etmek için damar cerrahisi
uzmanlarınca muayene edilmelidir.
vakalar hastaneye yatırılarak tedavi
edilir.
• Fibromyalji: Yumuşak doku romatizması adı da verilir. Yaygın vücut ağrıları vardır. Bel ağrısı ve bacak ağrısı olması nedeniyle bel fıtığı
ile karıştırılabilmektedir.
• Burger Hastalığı: Sigara içenlerde sık görülür. Bacağa gelen atardamarın tıkanması söz konusudur.
Hasta yürüyünce bacağında ağrı
oluşur. Birkaç dakika dinlenince
geçer. Yürüyünce tekrar başlar. Bu
çok tipik bir bulgudur. Yürüyünce
başlayan ağrı hasta durur durmaz
birkaç dakika içinde geçer.Buna
cladicatio intermittend denir. (Bel
fıtığında ağrı bacakta ve sürekli
olur, dinlenmekle geçmez. Özellikle
• Omurilik Kanalının Daralması: Kireçlenme nedeniyle omurilik kanalı daralmıştır.Daralan
kanal da omurilik sıkışır.Özellikle
hasta hareket edince omuriliğin kanal içinde sürtünmesine bağlı olarak belinde,bacaklarında ağrı ve her
iki bacağa yayılan uyuşmalar olur.
Yarım saat ve daha fazla dinlenince
ağrı ve uyuşmalar azalır. Genelde
yaşlı insanların hastalığıdır. Hasta
yüz metre veya daha az bir mesafe
yürüdüğünde uyuşmaları başlıyorsa ve hastanın günlük aktivitesini
kısıtlıyorsa ameliyat yapılabilir.
• Omurilik kayması: (Spondilolistezis) Bel omurlarının yerinden
kaymasıdır. Omurlardan birisi yerinden kayarak diğerlerine göre öne
veya arkaya birkaç milimetreden,
1-2 cm’ye kadar kayabilir. Bu esnada
omurilik kanalı daralacağından burada bulunan omurilik ve bacaklara
gelen sinirler baskı altında kalırlar.
Hastalarda bel ağrısı ön plandadır.
Özellikle çok çalışıldığı veya ağır işler
yapıldığı zamanlar şikayetleri artar.
İstirahat halinde ağrılar azalır. İlerlemiş dönemlerde ağrı tek taraflı veya
çift taraflı bacağa vurabilir. Teşhis
için 2 yönlü Lumbosakral grafi (Halk
deyimiyle “düz bel filmi”) çekilerek
Kayan omurga tespit edilir
.
22
Aralık 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
ARALIK AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA BİTKİLERİ
HAYVANCILIK
e) Pamukta pembe kurt için kültürel mücadele işlemleri yapılır.
a) Buğday ve arpa ekimlerine devam edilir.
b) 2-3 el pamuk hasadı devam eder.
Aralık 2015 - Ocak 2016
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
f) Sebze fide yastıklarının ilaçlaması yapılır.
c) Pamuk sapları kırılır ve sürüm yapılır, pamukta çırçırlama devam eder.
g) Sebze fideliklerinde kök çürüklüğü ile mücadele edilir.
d) Yeni ekim dönemi için tütün tohumu temin edilir.
h) Seralarda hastalık ve zararlılarla mücadele sürdürülür.
e) Fiğ ekimleri yapılır.
02.12.2015 - 05.12.2015
Growtech Eurasıa 2015 15. Uluslararası
Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri
Fuarı
Tarım, Seracılık, Hayvancılık Ve Teknolojileri
UBM NTSR Fuar - Antalya
02.12.2015 - 05.12.2015
ÇUKUROVA GIDA / GIDA-TEK FUARI
Adana 9. Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda Işleme,
Unlu Mamüller Teknolojileri, Depolama, Soğutma, Taşıma ve Mağaza Market Ekipmanları
Tüyap-Adana
02.12.2015 - 05.12.2015
Adana Ambalaj Fuarı
9. Ambalaj ve Plastik Malzeme ve Makineleri, Paketleme İşlemleri ve Kauçuk Fuarı
Tüyap-Adana
09.12.2015 - 10.12.2015
Aydın Tarım Gıda ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Seracılık, Hayvancılık ve Teknolojileri,
Gıda, Gıda İşleme, İçecek, Teknoloji ve Endüstrileri - Aydın Büyükşehir Belediyesi Kapalı Fuar
Alanı - Kobi Fuarcılık
13.01.2016 - 15.01.2016
2.AGRI-VIP Tarım ve Hayvancılık, Üretim
Girdileri, Ticaret ve Pazarlama Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Alet Ekipman, Tohum, Fidan, Gübre, İlaç, Tasnif, Ambalaj ve Büyük Ölçekli İşletmeler
Adana Hilton Oteli Fuar ve Kongre Merkezi
MSK Fuarcılık
BAĞ-BAHÇE
a) Meyve bahçelerinde toprak işleme ve yanmış hayvan gübresi ile gübreleme yapılır.
b) Gübreleme için toprak örneği alınıp, analiz ettirilir.
c) Yeni kurulacak meyvelik tesisi için fidan
yeri işaretlemesi ve çukur açma işlemleri yapılır.
d) Kışlık sebze hasadı devam eder, ilkbahar
için marul ve turp tohumları ekilir.
e) Yazlık sebzelerin ekileceği sıcak yastıklar
hazırlanır.
a) Ağıllarda turfanda kuzu doğumları başlar.
b) Kuzular 3 haftalıkken kesif yeme başlanır,
mer’a dönüşü koyunlara ek yem verilmeli
c) Gebe koyunlar sinirsel ve fiziksel stresten
uzak tutulmalı
d) Doğum malzemeleri hazırlanmalı
e) Ahırlarda havalandırma ve sık sık altlık
temizliği yapılır.
f) Kümeslerde nem ve ısı kontrolleri yapılır.
g) Yemlikler sık sık temizlenir.
f) Bağlarda boğaz açma yapılır, don tehlikesi olmayan yerlerde bağ budamaya başlanır,
gübreleme yapılır.
b) Mısır silaj makinalarının bakımı yapılır ve
silaja devam edilir.
a) Zirai alet ve makinalarının, zirai mücadele
makinalarının kışlık bakımları yapılır.
c) Araçların kışlık bakımlarının yapılması,
antrifizlerinin konması, vize ve sigorta işlemleri gerçekleştirilir.
g) Ağaç kesimi
h) Zeytin hasadı
h) Koyun-keçi vebası, Tüberkiloz, Ruam,
Br.Abortus Bang, Br. Melitensis, Kuduz,
Nevcastle hastalıklarıyla mücadele yapılır.
BİTKİ KORUMA
a) Pamuk tohumu fümigasyonu, muayene ve
mühürleme işlemleri
b) Fidanlıklarda söküm dönemi kontrolleri
c) Buğday entegre mücadele çalışmaları
KONGRE & SEMPOZYUM
▶▶ 18 Kasım 2015 Tarihli
ve 29536 Sayılı Resmî Gazete,
2015/8215 Fındık Üreticilerine
Alan Bazlı Gelir Desteği
Ödenmesine Dair Karar
Avrasya Hayvancılık 2016
8.Hayvancılık, Ekipmanları, Tavukçuluk ve Süt
Endüstrisi Fuarı
Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi - İstanbul
GAPTARIM
9. Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Hayvancılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
Mevzuat
▶▶ 17 Kasım 2015 Tarihli ve
29535 Sayılı Resmî Gazete,
Yerli Hayvan Irk ve Hatlarının
Tescili Hakkında Tebliğ (Tebliğ
No: 2004/39)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2015/43)
22.01.2016 - 24.01.2016
04.02.2016 - 07.02.2016
f) Fidanlıklardan sökülen fidanların kontrolü yapılır, denetlenip mühürlenir ve pazara
çıkarılır.
TARIMSAL MEKANİZASYON
Avrasya Tarım Fuarı 2016
9. Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi - İstanbul
Mersin Agrodays
Mersin Tarım Gıda ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Gıda
Makineleri, Seracılık, Hayvancılık, Sulama
Yenişehir Fuar Merkezi
Pozitif Fuarcılık
e) Zeytinlerde halkalı leke ile mücadele edilir.
e) Seralarda sonbahar ürünü sebzelerin hasadı yapılır. İlkbahar yeütiştiriciliği için domates fidealeri naylon torbalara şaşırtılır.
21.01.2016 - 24.01.2016
21.01.2016- 24.01.2016
d) Buğdayda sürme mücadelesi
KOOPERATİF GİRİŞİMCİLİĞİ GELİŞTİRME KURSU
KOOP-GEP EĞİTİMİ
KOOPERATİF GİRİŞİMCİLİĞİ GELİŞTİRME KURSU
KOOP-GEP EĞİTİMİ
KOOPERATİF GİRİŞİMCİLİĞİ GELİŞTİRME KURSU
KOOP-GEP EĞİTİMİ
Kooperatifçi, kooperatiflerin özellikleri, kuruluş işlemleri, kooperatif üyeliği, üyelerin hak ve ödevleri, organları ve
kooperatif işlemlerinin tek düzen muhasebe sistemine göre kaydedilmesi iş ve işlemlerini gerçekleştirecek kişidir.
İçerik : 17 Ekim 2012 tarihinde yürürlüğe giren “Türkiye Kooperatifçilik Strateji Eylem Planı kapsamında (TÜKOSEP)
kooperatiflerde yönetici olmak için koop-gep belgesi zorunlu hale gelmiştir. Bu eğitim kapsamına kooperatifçiliğe ilgi duyanlar,
Kooperatifçi,
kooperatiflerin
özellikleri,
kuruluş
işlemleri,
üyeliği, Kurs
üyelerin
hak ve
ödevleri,veorganları
ve
sendikalar
ve yönetim
kurulu üyelerine
bu gelgeyi
almak
zorunlu kooperatif
hale getirilmiştir.
kooperatif
finansmanı
muhasebesi
kooperatif işlemlerinin
tek düzen alternatif
muhasebeörnek
sistemine
göre kaydedilmesi
iş veolacaktır.
işlemlerini
gerçekleştirecek
alanlarında
verilecek eğitimlerle
bir kooperatifçilik
eğitimi
Verilecek
bu eğitimkişidir.
Kooperatif finansmanı
ve muhasebesi alanlarında yeterlilik sağlayamayanlara büyük bir fırsat niteliğinde olmayı hedeflemektedir.
İçerik : 17 Ekim 2012 tarihinde yürürlüğe giren “Türkiye Kooperatifçilik Strateji Eylem Planı kapsamında (TÜKOSEP)
kooperatiflerde
yönetici üst
olmak
için koop-gep
belgesi
zorunlu
hale bireyler,
gelmiştir.kooperatif
Bu eğitim yönetmek
kapsamınaveya
kooperatifçiliğe
ilgi duyanlar,
Katılımcılar
: Kooperatif
yönetim
kurullarında
görev
alabilecek
kurmak amacıyla
çalışmak
sendikalar
ve yönetim
kurulu üyelerine
bu herkes
gelgeyikatılabilir.
almak zorunlu hale getirilmiştir. Kurs kooperatif finansmanı ve muhasebesi
isteyen
bireyler,
kooperatifçiliğe
ilgi duyan
alanlarında verilecek eğitimlerle alternatif örnek bir kooperatifçilik eğitimi olacaktır. Verilecek bu eğitim Kooperatif finansmanı
Kooperatifçi,
kooperatiflerin
kuruluş büyük
işlemleri,
kooperatif
üyeliği,
hak ve ödevleri, organları ve
ve muhasebesi
alanlarında
yeterliliközellikleri,
sağlayamayanlara
bir fırsat
niteliğinde
olmayıüyelerin
hedeflemektedir.
kooperatif
tek
düzen
muhasebe
sistemineToplam
göre kaydedilmesi
Kayıt
Tarihiişlemlerinin
: 30 Kasım
2015
– 31
Aralık 2015
: 40 saat iş ve işlemlerini gerçekleştirecek kişidir.
Katılımcılar : Kooperatif üst yönetim kurullarında görev alabilecek bireyler, kooperatif yönetmek veya kurmak amacıyla çalışmak
İçerik
17 Ekim
2012 tarihinde
yürürlüğe
giren
“Türkiye Kooperatifçilik Strateji Eylem Planı kapsamında (TÜKOSEP)
isteyen :bireyler,
kooperatifçiliğe
ilgi duyan
herkes
katılabilir.
kooperatiflerde
yönetici
olmak
için koop-gep
hale
gelmiştir.özel
Bu kuruluşların
eğitim kapsamına
kooperatifçiliğe
ilgi duyanlar,
Eğitim
Yeri : AESEM
Binası
Cacabey
Kampüsü belgesi
- Kamu zorunlu
kurum ve
kuruluşları,
seminer
salonları.
sendikalar ve yönetim kurulu üyelerine bu gelgeyi almak zorunlu hale getirilmiştir. Kurs kooperatif finansmanı ve muhasebesi
alanlarında
eğitimlerle
alternatif
örnek bir Eğitim
kooperatifçilik
eğitimi
olacaktır.
Verilecek bu eğitim Kooperatif finansmanı
KayıtÜcreti
Tarihiverilecek
:: 3250
0 Kasım
31
Aralık
2015
Toplam
: 40 saat
Kurs
TL
+2015
Halk– eğitim
Merkezine
Sertifikası
Bedeli
50 TL’dir.
ve muhasebesi alanlarında yeterlilik sağlayamayanlara büyük bir fırsat niteliğinde olmayı hedeflemektedir.
Kurslarda sınıflar 30 kişi ile sınırlıdır.
Eğitim
Yeri ::Kooperatif
AESEM Binası
- Kamu
kurum
ve kuruluşları,
kuruluşların
seminer
Katılımcılar
üst Cacabey
yönetim Kampüsü
kurullarında
görev
alabilecek
bireyler, özel
kooperatif
yönetmek
veyasalonları.
kurmak amacıyla çalışmak
Programın sonunda katılımcılara «Eğitim Sertifikası» verilecektir.
isteyen bireyler, kooperatifçiliğe ilgi duyan herkes katılabilir.
Kurs Ücreti : 250 TL + Halk eğitim Merkezine Eğitim Sertifikası Bedeli 50 TL’dir.
Kurslarda
sınıflar
30sayfası
kişi ileveya
sınırlıdır.
Nasıl Başvurabilirim?
AESEM
web
sekretarya ile ön kayıt yapabilirsiniz.
Kayıt Tarihi : 30 Kasım 2015 – 31 Aralık 2015
Toplam : 40 saat
Programın sonunda katılımcılara «Eğitim Sertifikası» verilecektir.
*** Ödemelerinizi TC Ziraat Bankası Kırşehir Şubesi AESEM hesabı olan TR24 0001 0002 6158 8995 5650 01 numaralı
Eğitim Yeri
: AESEMTCBinası
Cacabey
Kampüsü
- Kamu kurumKursun
ve kuruluşları,
özel kuruluşların
seminer
salonları.
hesaba;
Ad-Soyad,
Kimlik
Numarası
ve Katılacağınız
Adını belirterek
yatırmanız
ve dekontu
merkezimize teslim
etmeniz
gerekmektedir.
Nasıl Başvurabilirim?
AESEM web sayfası veya sekretarya ile ön kayıt yapabilirsiniz.
Kurs Ücreti : 250 TL + Halk eğitim Merkezine Eğitim Sertifikası Bedeli 50 TL’dir.
İletişim : Ahi Evran Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Cacabey Kampüsü C Blok Eski Rektörlük Binası Tel.Nu. : 0386 280 4892–93
Kurslarda
sınıflarBankası
30 kişi ile
sınırlıdır.
TC Ziraat
Kırşehir
Şubesi AESEM hesabı olan TR24 0001 0002 6158 8995 5650 01 numaralı
*** Ödemelerinizi
hesaba; Ad-Soyad,
TC Kimlik
Numarası
ve Katılacağınız
Kursun Adınıverilecektir.
belirterek yatırmanız ve dekontu merkezimize teslim
Programın
sonunda
katılımcılara
«Eğitim Sertifikası»
etmeniz gerekmektedir.
İletişim : Ahi Evran Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Cacabey Kampüsü C Blok Eski Rektörlük Binası Tel.Nu. : 0386 280 4892–93
Nasıl Başvurabilirim? AESEM web sayfası veya sekretarya ile ön kayıt yapabilirsiniz.
*** Ödemelerinizi TC Ziraat Bankası Kırşehir Şubesi AESEM hesabı olan TR24 0001 0002 6158 8995 5650 01 numaralı
hesaba; Ad-Soyad, TC Kimlik Numarası ve Katılacağınız Kursun Adını belirterek yatırmanız ve dekontu merkezimize teslim
etmeniz gerekmektedir.
İletişim : Ahi Evran Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Cacabey Kampüsü C Blok Eski Rektörlük Binası Tel.Nu. : 0386 280 4892–93
▶▶ 18 Kasım 2015 Tarihli
ve 29536 Sayılı Resmî Gazete,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Kontrolüne Tabi Belirli
Ürünlerin Girişine Yetkili Gümrük
İdareleri ile Resmi Kontrollerini
Yapmaya Yetkili İl Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüklerinin
Belirlenmesine Dair Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
▶▶ 19 Kasım 2015 Tarihli
ve 29537 Sayılı Resmî Gazete,
2015/8234 Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İkili Tarımsal
İşbirliği ve Ortaklığına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanması
Hakkında Karar
▶▶ 19 Kasım 2015 Tarihli
ve 29537 Sayılı Resmî Gazete,
2015/8246 Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Avrupa Komisyonu
Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı Altında Tarım ve
Kırsal Kalkınma Politika Alanı
(IPARD) Kapsamında Türkiye
Cumhuriyetine Yapılacak Olan
Birlik Mali Yardımının Yönetimi
ve Uygulanmasına İlişkin
Hükümleri Tesis Eden Sektörel
Anlaşmanın Onaylanması
Hakkında Karar
▶▶ 19 Kasım 2015 Tarihli
ve 29537 Sayılı Resmî Gazete,
2015/8248 Tarım Sigortaları
Havuzu Tarafından Kapsama
Alınacak Riskler, Ürünler
ve Bölgeler ile Prim Desteği
Oranlarına İlişkin Karar
▶▶ 20 Kasım 2015 Tarihli ve
29538 Sayılı Resmî Gazete, Yem
Hijyeni Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 21 Kasım 2015 Tarihli ve
29539 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Takviye
Edici Gıdalar Tebliği (Tebliğ
No: 2013/49)’nde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2015/44)
Aralık 2015 Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Bakliyatyılı 2- Asma... Masat 3- Ra... İrs... Kırı 4- Brokoli... Ar 5- Kırsal 6Nalça... Katı 7- Oa... Mir... Ma 8- As... Ne... Kanara 9- İm... Na... Ka... Ir 10- Aman... Yakarma
11- Ayı... Balata 12- Ra... Manas... Dia
Yukarıdan Aşağıya: 1- Barbunya... Aar 2- Asar... Simya 3- Km... Oslo... Mai 4- Laik... Çan 5Roka... En... Ba 6- Yaslı... Ayan 7- İrmik... Ala 8- Tm... Rakkas 9- Yakmak... Naat 10-Isı... Lama... Rad
11- Lara... Tarım 12- Itırlı... Arama
Köy-Koop Haber Aralık 2015
SPOR-TARIM BULMACA
23
Sağlam Kafa (Eskiden) Sağlam Vücutta Bulunur (Du)..!
»» 30 ton ağırlığı ve 167 m2 büyüklüğü olan bir nesneyi cebinizde taşıyabilirmisiniz?
Hayal etmesi bile zor olan bu büyüklüğü, her gün milyonlarca insan farkında olmadan cebinde taşıyor.1946 yılında dünyanın ilk bilgisayarı kabul
edilen “ENIAC” adlı dev makinayı
üretenler, bir gün onun cebimize gireceğini hayal bile etmemişlerdir.
Günümüzde artık
teknolojiden ve
teknolojinin nimetlerinden
faydalanmama, uzak
durma, kaçma gibi bir
durum söz konusu değil.
Çünkü artık tüm insanlık
“TEKNOLOJİ BAĞIMLISI”
haline geldi.
Gözünü açtığı anda telefona sarılan,
hatta gecenin bir yarısı bile, uyarıcı
sese tepki verip uykuyu bölüp telefona bakan, telefonla, bilgisayarla
yaşayan bir insanlık haline dönüşüyoruz demiyoruz dönüştük bile. Bu
bağımlılık sonucu yeni yeni hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. Ancak bu hastalıkların hepsinin temel
nedeni her fırsatta dile getirdiğimiz
“HAREKET” eksikliğidir. Yapılan
araştırmalarda dünyada her yıl binlerce insanın, hareketsiz yaşantıya
bağlı rahatsızlıklardan dolayı hayatını kaybettiği ispatlanmıştır. Ve ne
yazık ki bu sayı gitgide artmaktadır.
Çünkü teknoloji bize hareket etme
imkânı vermemektedir.
Oysa eskiden ne rahattık. Bilgisayarımız yoktu, kâğıt kalemimiz vardı.
Cep telefonumuz yoktu, jetonlu telefonlar ya da komşudaki telefonla
işimizi hallederdik. Uzaktan kumandamız yoktu, zaten gerekmiyordu da
çünkü tek kanaldan başka seçeneğimiz yoktu. Kibrit kutusundan daha
küçük müzik çalarlarımız da yoktu,
radyo yetiyordu. Google da yoktu,
ansiklopedilerimiz vardı sayfalarını yüzlerce kez çevirdiğimiz. Sonra,
hızla hayatımıza “TEKNOLOJİ” girdi. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi
ve olmayacaktı da.
Oturduğumuz yerden
elimizdeki internete bağlı
bir telefondan, alışveriş,
yemek, içmek, eğlence,
sohbet vs. aklımıza
gelebilecek her türlü işlemi
yapabilmekteyiz.
daha onlarca insan hayatının kalitesini etkileyen etkende artış gözlenmektedir.
• Kas, iskelet sistemi sorunlarında,
• Göz sorunlarında,
• Beyin ve sinir sistemi sorunlarında,
• Obezite sorunlarında,
• Uyku sorunlarında,
• Ruh sağlığı sorunlarında,
• Çocuklarda dil gelişimi sorunlarında,
• Sosyal iletişim sorunlarında ve
Her saniye artan, bu insan hayatını kolaylaştıran şeylerin sonucu:
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
Y. İzzettin BAŞER
9
10
11
12
Giderek artan tehlikenin herkes farkında ve çok yakında bu bağımlılık
için de tedavi merkezlerinin açılması, aklı başında kimseyi şaşırtmayacaktır.
Oysaki uzak duramadığımız teknolojiyi biraz kontrollü kullanmayı başarabilirsek, sağlığımızı da korumayı
başaracağız. Özellikle çocuklarda sigara, alkolü nasıl tehlikeli görüyorsak ve yasaklıyorsak, aynı şekilde
teknolojik aletlerin de kullanımını
kısıtlama yoluna gitmeliyiz. Bu kı-
Daha Özgür, Daha Eşit
ve Daha Mutlu Bir Dünya
İçin İnsan Hakları
Tüm insanların doğuştan özgür ve eşit olduğu gerçeği üzerine inşa edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Haziran 1948’de hazırladığı ve
birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948’de, BM Genel
Kurulu’nun Paris’te yapılan oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
İnsan hakları bilincinin
tüm dünyada yerleşmesi ve gelişmesi açısından
Beyanname’nin taşıdığı anlam ve önemin
dünya
kamuoyunca
paylaşılması amacıyla, Dünya İnsan Hakları
Günü olarak kutlanmaktadır.
Soldan Sağa
1- BM tarafından kabul edilen 2016’nın konusu 2- Belirli bir tür üzüm
veren bitki... Bağ çubuğu budandıktan sonra kütükte kalan parça. 3Güneş tanrısı... Kalıtım... Eşek yavrusu, sıpa 4- Bir tür sebze... Utanma 5- Nüfus yoğunluğunun düşük, tarım ve hayvancılık yapılan yer,
bölge 6- Ayakkabıların altına çakılan demir... Sıvı olmayan 7- Ona...
Kumandan, amir... Su 8- Gelincik denilen hayvan... Neon’un simgesi... Hayvan satılan ve kesilen yer, mezbaha. 9- İşaret... İşte... Bir çeşit
saç ekmeği, böreği ... İridyumun simgesi 10- Yardım istenildiğini anlatan bir söz... Israrla istemek, yalvarmak 11- Bir hayvan... Üzümün
yarı olgun durumu... 12- Radyumun simgesi... Mayısböceğinin tırtıl
durumu... Slayt
Yukarıdan Aşağıya
1- Bir tür fasuyle... Eğer 2- Şalvar, potur... Alşimi 3- Kilometre...
Norveç’in başkenti... Mavi 4- Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan... Kadeh şeklinde, madenden yapılmış ses çıkaracak âlet...
5- Taneli mısır koçanı... Genişlik... Baryumun simgesi 6- Matemli...
Belli, açık 7- Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri saman...
Karışık renkli 8- Türk malı... Erkek dansçı 9- Tutuşturmak... Bir
şeyin niteliklerini övme 10- Sıcaklık ve soğukluk derecesi.... Yassı
ve dar biçimli parça ... Radyasyon enerjisini ya da dozunu gösteren
doz birimi 11- Antalya’nın bir ilçesi... Ziraat 12- Aromatik, güzel kokulu... Bulmaya çalışma, inceleme
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi( AİHS)
Sözleşme Avrupa Konseyi
tarafından hazırlanmıştır.
Tam adı, ”İnsan Haklarını
ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi”dir. Sözleşme
04.11.1950 tarihinde Roma’da
kabul edilmiştir. Yürürlüğe giriş tarihi 03.09.1953’tür.
Türkiye Sözleşmeyi, 04.11.1950
tarihinde
imzalamış
ve
10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Kanun ile onaylamıştır.
Kanunun ve Sözleşmenin
Resmi Gazete’de yayım tarihi,
19.03.1954’tür. Sözleşme’nin
onay belgesi 18.05.1954 tarihinde Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliğine depo edilmiştir.
Bu tarih Sözleşmenin Türkiye
bakımından yürürlüğe girdiği
tarih olmaktadır.
S öz l e ş m e ’d e
düzenlenen ve kenar
başlıkları 01.11.1998
tarihinde
yürürlüğe giren 11 Numaralı Protokol’ün hükümleri doğrultusunda Sözleşme
metnine işlenen haklar ve özgürlükler şunlardır:
1. Yaşam hakkı(madde 2)
2. İşkence yasağı(madde 3)
3. Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı (madde 4)
4. Özgürlük ve güvenlik hakkı
(madde 5)
5. Adil yargılanma hakkı (madde 6)
6. Kanunsuz ceza olmaz (madde 7)
7. Özel ve aile hayatına saygı
hakkı (madde 8)
8. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (madde 9)
9. İfade özgürlüğü(madde 10)
10. Dernek kurma ve toplantı
özgürlüğü (madde 11)
11. Evlenme hakkı(madde 12)
12. Etkili başvuru hakkı (madde 13)
13. Ayrımcılık yasağı (mad.14)
sıtlama ve dikkatli kullanım sadece
çocuklar için değil hangi yaşta olursa olsun tüm bireyler için gereklidir.
Çünkü sağlık için gereken “HAREKET” dir.
ürüyün, koşun,
Y
sıçrayın, yuvarlanın,
oturun, kalkın. Tüm
bu söylediklerimi
vücudunuzun bir organı
haline dönüşmüş
telefonunuz ya da
bilgisayarınız yapamaz ya
da sizin yerinize yapamaz.
Sağlığınız bozulduğunda da
yerine getiremez.
Unutmayın, bedeninizin harekete,
ruhunuzun etten kemikten insana
ihtiyacı var. Teknolojinin esiri olmayın, o sizin köleniz olsun.
Spor ve hareket dolu günlerin sizinle
olması dileğiyle…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler

Slayt 1 - Sosyal Bilgiler

Slayt 1 - Sosyal Bilgiler 01.12.2015 Kasım 2015 Dönemina Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel 15.12.2015 Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi 01.12.2015 Kasım 2015 Dönemina Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fo...

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı amacıyla düzenlenen eğitime yoğun katılım sağlandı.

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı Ülkemizde kooperatifçilik sektörünü, sürdürülebilir ve rekabet edilebilir yenilikçi bir yapıya ulaştırmak, toplumdaki kooperatifçilik imajını olumlu yönde güçlendirmek, kooperatifçilik sektörünü ge...

Detaylı

Dünyada Başarılı Kooperatifçilik Uygulamaları

Dünyada Başarılı Kooperatifçilik Uygulamaları »» Sonsuzluğa uğurlanışının 77. Yıldönümünde M. Kemal Atatürk’e Özlem ve Saygıyla... Cumhuriyetin Türkiye’de gerçekleştirdiği bütün yeniliklerde Atatürk’ün başat yeri var. Bu nedenle Cumhuriyetin A...

Detaylı

Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Uygulamaları

Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Uygulamaları konuşulduğu eğitim Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Uzmanları ve Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu

Detaylı