Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
HAZİRAN 2015
Yıl:4 Sayı:43
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Hayvancılık
Desteklemeleri Açıklandı
»» Bakanlar Kurulu’nun Nisan ayına yayınladığı ve hayvan başına 400 liraya kadar destek
yapılmasını öngören, 2015 yılı hayvancılık destekleme kararlarının uygulama esasları tebliği
12 Mayıs 2015 tarih ve 29353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Desteklemeden yararlanmak
için 31 Aralık 2015 tarihine kadar başvuru yapılabilecek.
Anaç sığır yetiştiriciliği yapan,
31.12.2015 tarihi itibarıyla en az
beş baş anaç sığıra sahip, yetiştirici/üretici örgüt üyesi yetiştiriciler
yılda bir kez olmak üzere hayvan
başına desteklemeden yararlandırılır. Tarımsal amaçlı kooperatifler
ve süt üreticileri birlikleri, yetiştirici/üretici örgütlerinden birine
tüzel kişilik olarak ortak olması
halinde tek işletme olarak kabul
edilir ve 500 baştan fazla hayvan
bulunduran yetiştiriciler hariç,
tam ödeme yapılacak.
Buzağı desteklemesi kapsamında;
E-ıslah’a kayıtlı analardan, e-ıslah
veri tabanına kayıtlı saf kültür ırkı
veya melezi sığırların aynı kültür ırkı
boğanın spermasıyla suni tohumlan-
ma sonucu doğmuş olması gerekiyor.
E-ıslah’a kayıtlı, yerli ırk ve melezi sığırlardan suni tohumlama sonucu doğan buzağılarda aynı ırktan olma şartı
aranmıyor. İkiz veya üçüz doğan her
Elektrik Borcu Olan
Çiftçiye Destekleme Yok
»» 1,4 milyar lirası faiz 2,4 milyar lira
elektrik borcu olan çiftçiye, bir kötü haber
de hükümetten geldi. Borç ödenene kadar
tarımsal destek ödemesi yapılmayacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu
Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2015
Yılında Destekleme Ödemesi
Yapılmamasına İlişkin Kararının Uygulama Tebliği, Resmi Gazete’nin 27 Mayıs 2015
tarihli sayısında yayımlanarak, yürürlüğe girdi. » Syf 6’da
buzağı dahil buzağı başına destekleme ödemesi yapılacak.
Ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi, sağlıklı üretimin arttırılması
ve sürdürülebilirliğin sağlanması,
yerli hayvan genetik kaynaklarının
yerinde korunması ve geliştirilmesi,
kayıt sistemlerinin güncel tutulması,
hayvancılık politikalarının etkinliğinin arttırılması ve hayvan hastalıklarıyla mücadele için yetiştiricilerin
desteklenmesi amaçlanıyor.
Tebliğde yer alan desteklemelerden faydalanacak yetiştirici/üretici
örgütüne üye üreticilere yapılacak ödemeler, merkez birliklerine ortak olmak
koşuluyla yetiştirici/üretici örgütleri
aracılığıyla veya doğrudan yapılabilecek.
Tüm Detaylar » Syf 8’de
Kooperatif İstatistikleri
Çalışma Grubu Oluşturuldu
»» ILO Ankara Program Koordinatörü
Özge Berber Ağtaş kooperatif istatistikleri
konusundaki çalışmalara her türlü desteği
vereceklerini söyledi.
Resmi İstatistik Programı (RİP) kapsamında kurulan çalışma gruplarının
amaçları; istatistiklerde veri çeşidi ve
kalitesinin artırılmasına, üretilen istatistiklerin uluslararası standartlara
uygunluğunun sağlanmasına, ihtiyaç duyulan istatis-
“Çiftçiler sendika ve doğru
temellerde örgütlenmiş
kooperatiflerde başarılı
olabilirler”
»» Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde
14-15 Mayıs 2015 tarihlerinde KABUSEM
ve Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun
düzenlemiş olduğu ‘21.Milletlerarası Türk
Kooperatifçilik Kongresi’ düzenlendi.
“Küreselleşme Sürecinde Ekonomi, Siyaset, Toplum ve
Kooperatifçilik” konulu Kooperatifçilik Kongresi’nde 3
ayrı salonda, 55 bildiri tartışılarak, Türkiye’de ve Dünya’da
kooperatifçiliğin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik
bilgiler verildi. » Syf 4’te
Köy-Koop ile Adnan
Menderes Üniversitesi
Arasında İşbirliği
»» Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği ile
Adnan Menderes Üniversitesi Kuyucak
Meslek Yüksekokulu arasında eğitim ve staj
konularında işbirliği protokolü 8 Mayıs
2015 tarihinde imzalandı.
İşbirliği Protokolünü, KöyKoop Merkez Birliği adına
Genel Başkanı Yakup Yıldız
ve Köy-Koop Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Sever ile
Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Cavit
Bircan imzaladı. » Syf 4’te
Hadi İlbaş
Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -42» Syf 2’de
Tarımsal Kooperatifçilik
Manifestosu
» Syf 11’de
Avrupa Kooperatifleri
Genel Kurulunun
Düşündürdükleri » Syf 9’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Genel Seçimlere Doğru
Mısırözü Yağı, Sağlık
Önerileri ve Amerikan
Tarım Tekelleri » Syf 5’te
G20 Tarım Bakanları
Toplantısının Ardından
» Syf 19’da
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Kırsal Kalkınmada
Birinci Tedbir:
Örgütlenme » Syf 16’da
Katma Değeri Olan
Tarım Nasıl Yapılabilir?
Bu sayımızda
Çiftçi-Sen Genel Başkanı Adaylara Gıda Egemenliği ve
Abdullah Aysu ile çiftçiyi, tarımı, Güvenilirliği Soruları » Syf 4’te
sendikalaşmayı ve kooperatifleşmeyi
Tevfik Fikret CENGİZ
konuştuk.
» Syf 12’de
tiklerin uluslararası standartlara
uygun olarak üretilmesine, uluslararası kuruluşlara
veri gönderiminde ülkemizin eksik verilerini tespit ederek
veri eksikliklerinin giderilmesine yönelik çalışmalar
yapmak. » Syf 13’de
21. Kooperatifçilik
Kongresi Yapıldı
Stratejik Hedeflerimiz
» Syf 20’de
» Syf 15’te
KOOPERATİFÇİLİK
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -42»» Bu sayımızda sizlere Köy-Koop Manisa Birliği’ne bağlı kooperatiflerin yaptığı
çalışmalardan bahsedeceğim.
Kooperatifler Düzgün
Çalışırsa İlerleme Olur
Kobaklar Tarımsal Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı: Ahmet Dursun, Yönetim Kurulu Üyeleri: Nuri
Kara, Şaban Aydın, Rafet Gökçe, Mehmet Aslan
01.05.2015 Mayıs 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve
22.06.2015 Ödenmesi
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı
23.06.2015
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi
23.06.2015
01.05.2015 Mayıs 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
23.06.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
24.06.2015
01.05.2015 1-15 Haziran 2015 Dönemine Ait Noterce Yapılan Makbuz Karşılığı
24.06.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01.05.2015 1-15 Haziran/2015 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin
25.06.2015 Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
01.05.2015 Mayıs 2015 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının
26.06.2015 Ödenmesi
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi
26.06.2015
01.05.2015
2014 Yılına Ait Yevmiye Defterinin Kapanış Tasdiki (TTK)
30.06.2015
01.05.2015 Basit Usulde Vergilendirilen Gelir Vergisi Mükelleflerininin 2. Taksit
30.06.2015 Ödemesi
01.05.2015 Mayıs 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin
30.06.2015 Primlerin Ödenmesi
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formalarının Verilmesi
30.06.2015
01.05.2015
Sanayi ve Ticaret Odası Yıllık Munzam ve Nispi Aidat 1. Taksit Ödemesi
30.06.2015
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
RK
V E D İ Ğ E R TA
IN
MA
LİKLERİ M
E
1971’de kurulan kooperatifin 240 ortağı
bulunuyor. 150 ortağın faal olduğu kooperatif, süt toplama aracına sahip. Başlarda halıcılıkla uğraşan kooperatif daha
sonra orman işine ve süt işine girdi.
Kobaklar Kooperatifi Başkanı Ahmet
Dursun orman işinde çalışan ortakların
ne kadar çok çalışırlarsa o kadar çok
para kazandıklarını vurgulayarak diyor
ki: “Ortaklarımız arasındaki uyum o
kadar sağlam ki, herkes ormanda çalıştığı kadar pay alır.” .
Günlük ortalama 1300 kg. süt toplana
kooperatif ile ilgili olarak Başkan dursun şöyle diyor: “2005 yılında halıcılık
projesini gerçekleştirdik. Ancak istediğimiz amaca ulaşamadık. Alınan kredinin ödenmesinden sonra, sütçülüğe
başladık. Bir süt toplama merkezimiz
var. Şeffaf bir politika izlemeye dikkat
ediyoruz. Kooperatifler düzgün çalışırlarsa para kazanırlar. Hükümet tarafından verilen proje karşılığındaki paraları
ortaklar kendi paraları sanıyorlar ve o
yönde harcama yaptıklarında sıkıntıya
düşüyorlar. Oysa devletin parasıdır o.
O nedenle ortakların duyarlı olmaları
gerekir.” - sürecek -
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
BİR
Gölmarmara Su Ürünleri Kalkınma Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı: Mehmet Altınova Yönetim Kurulu Üyeleri: İbrahim
01.05.2015 Mayıs 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
15.06.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödenmesi
F
Sazan Denince Gölmarmara
Akla Gelir
1988 yılında kurulan kooperatifin 98
ortağı vardır ve tamamı faal durumdadır. Günde 500 kg. süt kapasitesi olan
kooperatifin 1100kg.lık süt tankı bulunmaktadır.
Ormancılığın yanında hayvanlık da yapan kooperatif, ortaklarına yem ve un
satışı yapmaktadır.
Başkan İsmail Atabey ortaklar arasında
son derece uyum olduğunu belirtiyor
01.05.2015
Mayıs 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi
15.06.2015
İ
AT
Yem ezme makinesi ve bir jeneratörle
birlikte kooperatifin kendisine ait bir
binası bulunmaktadır. Kooperatif bu
imkânlarla günde 2 ton süt elde etmektedir. Bu arada kooperatif 1140 metre
karelik bir araziye sahip olmuştur.
2009 yılında Başkan olan Kurt, imkân
olursa toplu sağım ünitesi yapmak istediklerini belirtiyor. Dağınık bir köy
olduğu için köy halkının göç etme ihtimalinin bulunduğunun üstünde duran
başkan, devletten elektrik ve su konusunu çözmesini istiyor.
Ortaklar için 37x 4 projesinde uygulanan
Kuyubaşı Encekler kooperatifinde ortaklar ve yönetim uyum içinde çalışıyor.
01.05.2015
Veraset ve İntikal Vergisi 1. Taksit Ödemesi
01.06.2015
YAYIN KURULU
Ormandan Gelen Gelir Eskiye
Göre Çok Düşük
Doğanpınar Tarımsal Kalınma
Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı: İsmail Atabey
Yönetim Kurulu Üyeleri: Celal Atabey,
Mehmet Salman, Muhammet Karakuş,
Yüksel Çelik
01.05.2015
Nisan 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi
01.06.2015
K
Sazan balığının Gölmarmara’da ünlü
olmasının nedeni, gölde çok miktarda
ot bulunmasıdır. Başkana göre, Türkiye genelinde böyle bir göl bulunmamakta, Bu nedenle de sazan balığı çok
kalitelidir.
En çok Eylül/ Ekim aylarında balık avlanmakta, havalar müsait olursa Aralık
ayına kadar devam etmektedir. Başkan
Altınova, Kooperatife bir soğuk hava
deposunu yapılmasının şart olduğunu
ve bunu gerçekleştirmek istediklerini
belirtmektedir.
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin
01.06.2015 Primlerin Ödenmesi
L
Kuyubaşı Encekler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Soruıyor.
Kooperatifin Yönetim Kurulu Şöyle:
Başkan: Engin Kurt, Yönetim Kurulu
Üyeleri: Muhammet Topaç, Turan Şen
Başkan, yem fiyatının çok yüksek tutulması ve KDV oranlarının da kooperatiflerde ayrıcalıklı duruma gelmesini
savunuyor ve sulak araziye sahip olmamalarının bir engel teşkil ettiğini ileri
sürüyor.
Kıran Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Gültekin, Yönetim Kurulu Üyeleri: Mehmet Aydın, Ali Salur
2006 yılında kurulan ve kurulduğu
yıldan beri kooperatif ortağı olan Abdullah Gültekin, kooperatiflerin vergilerden muaf olmasını ve KDV’lerin de
düşük tutulmasını istiyor.
2011 yılında kooperatif başkanı olan
Gültekin, göreve geldikten sonra eski
yönetimin borçlarını ödemekle uğraştıklarını, kooperatife ait kepçeyi kiraya
vermek suretiyle kooperatife bir gelir
sağladıklarını söylüyor.
1 süt toplama aracı ile 1 yükleyici- kazıcıya sahip olan kooperatif toplanan
sütleri zaman geçirmeden alıcı firmaya
ulaştırmaktadır.
Köyde 250- 300 baş hayvan bulunmakta, günde ortalama 1 ton süt alınmaktadır.
Köylerinde yayla bağcılığının yaygın
olduğunu belirten başkan Gültekin
120 hanenin 70’inde bağcılık olduğunu,
yeni tip bir bağcılık olan bu işlerinin
Gördes’te bir simge haline geldiğini ileri sürüyor. Bunun için de meyve fidesi
alıp satmak istediklerini söylüyor.
01.05.2015
Denetim Kuruluşları Yetkilendirme Belgesi Yıllık Harç Ödemesi
01.06.2015
KA
“Güneydoğu’ya Hibe Var.
Niçin Bize Yok?”
Kooperatiflerden K.D.V.
Alınmasın
01.05.2015
2015 Yılı Emlak Vergisi I. Taksit Ödemesi
01.06.2015
Ğİ • KÖY
Yaslı, Rafet Kerse, Selim Karaca- Mehmet Erefe.
Gölmarmara’da çıkan sazan balığı çevrede büyük bir üne sahiptir. Kooperatif
Başkanı Mehmet Altınova “Her yerde
sazan çıkabilir ama sazan denilince
Gölmarmara akla gelir” diyor.
1979 da kurulan kooperatifin 120 ortağı
var. Bunlardan 30 ortak faal durumdadır. Günde ortalama 300 – 500 kg arasında balık çıkıyor. Daha çok sazan çıkmasına karşın bu yıl levrek de çıkmaya
başlamıştır. Kooperatifin en büyük
sıkıntısı elektrikten yoksun oluşudur.
Bütçe kısıntılı olduğundan bu konuya
para ayıramamaktadır.
Kooperatif, ortaklarına ağ almak için
yardımcı olmakta, Başkana göre, Gölmarmara Gölünün korumaya alınması
balıkçılığı yok edecektir. Ayrıca orada
2 kooperatifin bulunması kooperatifi
sıkıntıya sokmaktadır.
01.05.2015
2015 Yılı Çevre Temizlik Vergisi I. Taksit Ödemesi
01.06.2015
RLİ
2006 yılına kadar fabrika eski sistemle çalışıyordu O zaman köyün ancak
%:20’si fabrikaya zeytin veriyordu. Makinelerin yenilenmesinden sonra köyün %100’ü zeytin verir duruma geldi.
Böylece, kooperatif maliyeye ve SSK’ya
olan tüm borçlarını ödedi. Kooperatifin
şu anda hiç borcu kalmamıştır.
Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
Bu ayki (Haziran-2015 Dönemi) muhasebe
işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde
madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
Yönetim Kurulu Şöyle:
Başkan Hasan Topuz
Yönetim Kurulu Üyeleri: Yaşar Tosun
Zeki Ayyıldız, İbrahim Şen, Ali Turgut
1974’ te kurulan kooperatifin 215 0rtağı
bulunmaktadır. Başlangıçta köyde üretilen meyve ve sebzeleri İstanbul pazarlarında satan kooperatif daha sonra
ZEYTİNYAĞI işine dönüyor. Tamamen
Avrupa Standartlarına göre elde edilen
yağlar, hijyenik bir ortamda alıcılara
ulaştırılıyor.
ve şunları dile getiriyor: “İmkânımız
olsa toplu süt sağım merkezi, market
türü satış yeri düşünüyoruz. Bu arada
ormandaki gelirimiz eskiye göre çok
düşüktür.”.
Kooperatifin 1 kepçesi ile harman sürmek için patozu var. Ortaklarına bunlarla hizmet veriyor.
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Avrupa Standartlarına Göre
Zeytinyağı Ürettiğini Savunan
Dalbahçe Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Haziran 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Genel Seçimlere Doğru
Adaylara Gıda Egemenliği ve
Güvenilirliği Soruları
»» 7 Haziran 2015 genel seçimlere çok az bir zaman
kaldı. Sandıktan çıkacak sonuçlar, büyük ölçüde
Türkiye genel siyasetini de etkileyecek.
Bu açıdan, her kesimden, her sosyal
sınıftan oy kullanacak yurttaşların,
adayların özellikleri kadar, mensup
oldukları partilerin programlarına
ve söylemlerine de dikkat etmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yazılarda, sırasıyla çiftçiler, emekçiler ile esnaf ve
sanatkârlar açısından adaylara sorulacak konuları işlemiştim.
Bu yazımda ise tüketicilerin özellikle
gıda egemenliği ve güvenilirliği gibi
konularında adaylara yöneltecekleri
soruların neler olabileceğine değinmek istiyorum.
Bu sorular şunlar olamaz mı?
• Su Konusunda Politikanız Ne?
Suların özelleştirilmesi ve ticarileşmesi gündemde. Partinizin programında
su politikası konusunda neler var?
Suyun Kirlenmesi Konusunda Tavrınız Nedir? Su havzalarını (Örneğin
İzmir’de Tahtalı ve Çamlı Havzaları
gibi) korumak için altın ve diğer madencilik işletmelerine karşı tavrınız
var mı? Arıtma tesislerinin denetimi
ne ölçüde duyarlılıkla yapılacak? Havzaları, yerleşime açacak mısınız?
• Tarımsal İlaç Kalıntılarına Karşı Tüketiciler Ne Ölçüde Korunacak? Pazar ve tüketim merkezlerinde
satışa çıkan sebze ve meyvelerde ilaç
kalıntısı yönünden bir denetim var
mı? Başka ülkelerin geri çevirdiği gıda
ürünleri iç pazarda tüketiliyor mu?
Seçildiğiniz takdirde bu konuda parlamentoda ne yapacaksınız?
• Üreticilerden Çok Ucuza Kapatılan Gıda Ürünlerini Biz Neden Pahalıya Alıyoruz? Çiftçi giderek fakirleşiyor. Bunun en önemli
nedeni, ürünlerini çok düşük fiyatla
elden çıkartması. Buna karşılık biz
tüketiciler de gıda ürünlerini pahalıya alıyoruz. Patates ve kuru fasulye
fiyatları neden arttı?
• Türkiye Gıda Ürünleri İthalatçısı Bir Ülke Olmuş. Türkiye
Neden Bu Duruma Geldi? Pazarlarda çok sayıda ithal gıda ürünü
görüyoruz. Türkiye pamuk ithal ediyormuş. Sıvı bitkisel yağ açığımız çok
fazla imiş. Kırmızı ette havlu atmışız.
Hammadde ithal etmezsek hayvanlarımız beslenemezmiş. Bu durumun
nedenlerini açıklayabilir misiniz?
• Tarımsal Amaçlı Kooperatiflerin Ürünlerini Pazarlaması
İçin Herhangi Bir Uygulamanız
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
Olacak mı? Kimi ülkelerde tarımsal
amaçlı kooperatiflere yerel yönetimler ürettikleri ürünleri pazarlaması
için olanaklar sağlıyor. Böylelikle
aracılar devreden çıkıyor. Katma
değer üreticide kalıyor, tüketici de
daha ucuza mal ediniyor. Siz, tarımsal amaçlı kooperatiflerin bu konuda
önünü açacak yasa taslağı konusunda çalışmalar yapabilir misiniz?
• Partiniz Ekmek Üretimi Konusunda Nasıl Bir Uygulama
Yapacak? Ekmek, en çok tüketilen
gıda ürünü. Beyaz ekmeklerde çok
fazla sayıda kimyasal kullanılıyor.
Kaliteli ve ucuz ekmek üretimi için
belediyeniz bir uygulama yapacak
mı? Ekmek fabrikaları ne ölçüde
denetleniyor? Söz gelişi, özellikle
günün erken saatlerinde üretilen ekmeklerde gramaj denetimi var mı?
• Çarşıdan Aldığımız Şekerlemelerde Mısırdan Elde Edilmiş
Tatlandırıcılar
kullanılıyormuş. Bundan Haberiniz Var
mı? Uzmanlara göre, eskiden çarşıdan aldığımız şekerlemelerde, reçellerde, helvalarda şeker pancarından
elde edilen şeker kullanılırmış. Son
yıllarda insan sağlığı için tehlikeli
olarak kabul edilen genetik yapısı
değiştirilmiş mısırdan elde edilmiş
tatlandırıcılar kullanılmaya başlanmış. Bunun arkasında kimi Amerikan Firmaları varmış. Sizin partinizin bu konuda görüşü nedir?
• Son Dönemlerde Köylerden
Kentlere Göç Neden Hızlandı?
Köylerden kentlere göç eden yurttaşlarımızın sayısı artıyor. Bunların
büyük bir çoğunluğu da iş bulamıyor. Acaba çiftçiler kentlere neden
göç etmek zorunda kaldılar, çiftçiliği
neden bıraktılar? Partinizin tarım
politikası var mı? Yoksa küçük ve
orta ölçekli işletmelerle yapılan aile
çiftçiliği yok edilmek mi isteniyor?
Türkiye'nin İlk İhtisas
Üniversitesi Gün Sayıyor
»» Türkiye'de ilk ihtisas üniversitesi olma özelliğine sahip
olan ve Konya Şeker'in kurduğu Konya Gıda ve Tarım
Üniversitesi, eğitim ve öğretime başlamak için gün sayıyor.
Üniversitenin kurulmasına
ilişkin karar 18 Haziran 2013
tarihli ve 28681 sayılı resmî
gazetede yayınlanmıştı.
2 yıl önce kurulan Konya Gıda
ve Tarım Üniversitesi'nin
eğitim öğretime başlaması
için sona doğru yaklaşılıyor.
Resmi Gazete'de üniversitenin lisansüstü eğitim-öğretim yönetmeliği yayınlandı.
Gıda ve Tarım Üniversitesi, tarım ve eğitim şehri olan
Konya'nın gücüne güç katacak. Bilimsel araştırmaların
yapılacağı, ürünlerin tohumlarından pazarlanmasına kadar çalışmaların yer alacağı
üniversite, başta Konya olmak üzere bütün Türkiye'ye
değer katacak. Üniversite kentin 5.
üniversitesi olacak.
21. Milletlerarası Türk
Kooperatifçilik Kongresi Yapıldı
»» Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde 14-15 Mayıs 2015 tarihlerinde KABUSEM
ve Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun düzenlemiş olduğu ‘21.Milletlerarası Türk
Kooperatifçilik Kongresi’ düzenlendi.
Kongreye, Rektör Prof. Dr.
Refik Polat, Türk Kooperatifçilik Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Ali Fuat Ersoy,
CIRIEC Başkanı Bernard
Thiry, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı E. Müsteşarı
Hüsnü Poyraz, Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Temsilcisi Dr. Hayati
Başaran, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim
Kurulu Başkanı Murat Kumaş Üniversite Dekanları, Müdürleri, Akademik ve İdari personeli, Üniversitelerden Akademisyenler, kamu
kurum ve kuruluşlarından gelen
temsilciler, öğrenciler ve davetliler
katıldı.
Ana konusu “Küreselleşme Sürecinde Ekonomi-Siyaset-Toplum ve
Kooperatifçilik” olarak belirlenen
Milletlerarası Türk Kooperatifçilik
ma çalışmaları gibi konular
hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
Köy-Koop da
Kongredeydi
Kongresi’nde 55 bildiri tartışılarak,
Türkiye’de ve Dünya’da kooperatifçiliğin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik bilgiler verildi.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Türk Kooperatifçilik Kurumu
Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Ersoy;
“Küreselleşme Sürecinde EkonomiSiyaset-Toplum ve Kooperatifçilik
konulu kongreye katılımlarınızdan
dolayı ve Karabük Üniversitesi’nin
ev sahipliği için teşekkür ediyorum.
Bu kongrede 55 bildiri 3 ayrı salonda gerçekleşecektir. Türk Kooperatifçilik Kurumu kamu yararına çalışan bir kurumdur. Bu kongreler her
üç yılda bir yapılmaktadır. 21.sini
düzenlediğimiz kongremizde katılımlarınızdan dolayı teşekkür ederiz” diyerek Türk Kooperatifçilik
Kurumu tarihi, üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar, eğitim ve araştır-
14-15 Mayıs 2015 tarihleri
arasında düzenlenen kongreye Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı Erol Akar’ın
‘Tarımsal Alan Örgütlenmesinde Yaşanan Sorunlar
ve Çözüm Önerileri’ konulu bir sunumla yer aldı.
Köy-Koop Merkez Birliği Genel
Müdürü Turgay Solmaz, ‘Ekonomik
Bağımsızlık ve Kooperatifçilik” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Kongreye ayrıca, Kastamonu Birlik
Başkan Yardımcısı Özcan Özdemir,
Birlik Müdürü Dilek Özdemir, Orman Mühendisi Özkan Kapucu ve
Ziraat Mühendisi Volkan Öztürk de
katılım sağladı.
Köy-Koop ile Adnan Menderes Üniversitesi
Arasında İşbirliği Protokolü İmzalandı
»» Köy Kalkınma Ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği ile
Adnan Menderes Üniversitesi Kuyucak Meslek Yüksekokulu arasında eğitim ve staj
konularında işbirliği protokolü 8 Mayıs 2015 tarihinde imzalandı.
Protokolü, Köy-Koop Merkez Birliği
Genel Başkanı Yakup YILDIZ, KöyKoop Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet SEVER ile Adnan Menderes
Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Cavit
BİRCAN imzaladı.
Protokolün imza töreninde Rektör Prof.Dr.Cavit BİRCAN, Rektör
Yardımcısı Prof.Dr. Recai TUNCA,
Kuyucak MYO Müdürümüz Yrd.
Doç.Dr Emin KÖMÜRCÜLER, Öğr.
Gör. Dr Ali KIZILYALÇIN, Öğr.
Gör. Yıldırım TOPRAK, Yüksekokul Sekreteri İbrahim Öztürk, KöyKoop Genel Başkanı Yakup YILDIZ,
Köy-Koop Yön. Kur. Üyesi Mehmet SEVER, Kastamonu Köy-Koop
Bölge Birlik Başkanı Erol AKAR,
Köy-Koop Genel Müdürü Turgay
SOLMAZ ve Yüksekokul Sekreteri
İbrahim ÖZTÜRK yer aldılar. İmzalanan protokolü takiben daha sonra
Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası
alanı olan şu anda Adnan Menderes
Üniversitesi'nce Sümer Kampüsü
olarak kullanılan kampüs alanı ve
kampüs alanı içerisinde bulunan
Atatürk Müzesi gezildi. Ardından
protokol kapsamının ilk çalışması
ise Kuyucak MYO konferans salonunda düzenlenen "Üretici Örgütlenmesinin Önemi ve Kooperatifçiliğin Rolü" konulu panel oldu.
Panelde konuşan Kastamonu Birlik
Başkanı Erol Akar, kooperatiflerin
kalkınmaya olan etkilerini anlatarak, kooperatiflerin bir bölgeye
katkılarının, istihdamı, sosyal ve
ekonomik dokuyu, sürdürülebilir
kalkınmayı iyileştirmek olduğuna
dikkat çekti.
Adnan Menderes Üniversitesi’yle
yapılan protokolün bir değerlendirmesini yapan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız , kooperatifçiliğin
ekonomiye ve topluma olan katkısını
vurgulayarak, “Kooperatif hareketi
bugün, sosyal ekonominin bütünü içinde çeşitli
üretken organizasyonlarından en önemlilerinden
birini temsil etmekte ve
ortaklarının formüle ettiği çalışmaları gerçekleştirmeye olanak veren tüm
araçları ve yolları kullanmaktadır” dedi. Yıldız,
kooperatifçiliğin dünyada ve Türkiye’de yaşanan
sorunlarına da dikkat
çekerek, “Toplumun her
kesimine kooperatifi ve
kooperatiflerde rol alabilecek kesimlerin niteliklerini ve nedenlerini
anlatacak özgün ve yaygın eğitim
çalışmaları yapılmalıdır. Köy-Koop
olarak bizler bu konuda birçok üniversitemizle işbirliği içerisindeyiz.
Geleceğin kooperatifçilerine yapacağımız katkı, ülkemizin geleceğine
yatırımlarımızdır.” diye konuştu.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
TARIM
Şemsi Bayraktar
Yeniden Genel Başkan
»» Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) 10 Mayıs 2015
tarihinde yapılan 26’ncı Genel Kurulu sonucunda genel
başkanlığa yeniden Şemsi Bayraktar seçildi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada. “Çiftçimizin anayasal meslek kuruluşu olarak 4,5 milyon üyemizin hak ve
menfaatlerini bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz." diyen Bayraktar,
şunları kaydetti: "TZOB Yönetim Kurulu
olarak canla başla çalışmayı sürdüreceğiz. Geçmişte olduğu gibi çiftçimizin iyi
gününde de kötü gününde de yanında
olacağız. Hem tarımsal gelirin, hem milli gelirin artırılması, hem de çiftçimizin
milli gelirde hakkaniyetli pay alması için
yapısal sorunların çözümü konusunda
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız
ve diğer paydaşlarımızla geçmişte olduğu gibi bundan sonra da omuz omuza çalışacağız. Bundan önceki dönemde, Birliğimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere
hizmet binamızı yeniledik. Ankara’nın
merkezinde modern bir hizmet binasına
kavuştuk. Ankara Yenimahalle’de 200
yataklı sosyal tesis ve eğitim merkezi-
mizi inşa ettik. Büyük önem verdiğimiz
ve tarımsal üretimimiz, verimliliğimiz
açısından olmazsa olmaz gördüğümüz
eğitimlerimizi burada gerçekleştireceğiz.
Bilgisayar otomasyon sistemimizi kurduk. Önümüzdeki dönemde, altyapısını
tamamlamış bir kurum olarak, proje ve
eğitim ağırlıklı çalışacağız.” diye belirtti.
Görev dağılımı sonrası TZOB
Yönetim Kuruluna:
Genel Başkan Şemsi Bayraktar, Yönetim
Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli, Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa
Hepokur, Yönetim Kurulu Üyesi Bekir
Şinasi Özdemir, Yönetim Kurulu Üyesi
Mehmet Latif Maskan, Yönetim Kurulu
Üyesi Ahmet Bahadır Sezgin, Yönetim
Kurulu Üyesi Hasan Kozoğlu, Yönetim
Kurulu Üyesi Mehmet Cevat Delil, Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Darcan, Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan getirildi.
5
Mısırözü Yağı, Sağlık Önerileri ve
Amerikan Tarım Tekelleri
»» Hatırlar mısınız, eskiden kalp hastalarına doktorlar mısır özü yağını
önerirlerdi.
Babam da çok yıllar önce böyle bir
tavsiye almış idi. Evimize bu yağ
o zaman girdi. Sonraları aslında
zeytinyağının kalp ve damar hastalıkları dâhil birçok hastalıkta en
iyi yağ olduğu anlaşıldı. Mısırözü
yağı, ayçiçeği yağı, soya yağı gibi
omega-6 ağırlıklı sıvı yağların
ısıtılması sonucunda trans yağ
asitleri oluşuyor. Bu yağlar ise
hipertansiyonu, kalp ve damar
hastalıklarını hatta trans yağların sinir kılıfından omega-3’ü kopartıp yerine geçerek alzheimer,
parkinson ve multipl skeleroz
hastalıklarını artırmaktadır.
Demek ki yıllarca iyi diye
önerilenler asıl sağlığa
zararlı imiş. Şimdi
bunlar neden oldu diye
kendimize sormamız
gerekiyor. ABD
1930’lardan başlayarak
mısır üretimini
arttırdı. Bu mısırlara
bir pazar bulunması
gerekiyordu. Şu anda
elimde kesin bir kanıt
yok ama o zamanlar
mısır lobilerinin tıp
çevrelerini kandırdığını
düşünüyorum.
Hâlbuki bizim özellikle zeytinyağına ve meralarda beslenmiş
hayvanların sütünden üretilen
tereyağına ağırlık vermemiz ge-
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
rekmekte idi. Dünyada kalp ve
damar hastalıklarının en düşük
olduğu Girit’te toplam enerjinin
yüzde 40’ının zeytinyağından
karşılandığını biliyoruz. Değişik
ülkelerde trans yağ asitlerinin tüketimini azaltmak için önlemler
alınmış. Örneğin New York’ta 20
binden fazla lokantada endüstriyel trans yağ içermeyen (margarin) yağların kullanımı zorunlu
kılınmıştır. Öyle anlaşılmaktadır
ki başta ABD, gelişmiş ülkelerin
tarım, beşeri ilaçlar tekelleri istedikleri politikaları bütün dünyaya dayatıyorlar. Bunların emrindeki IMF, Dünya Bankası tarım
politikaları ve yapısal uyarlama
programları geliştirip bizlere kabul ettiriyor. Kabul ettirmek için
Özal’ın 1984’lerde geliştirdiği
“vergi alma, borç al” politikası
gerekiyordu. Bunların yüzünden
ekonomi bozuluyor, krize giriyor. Şimdi daha da iyi anlıyoruz
ki sağlığımız da bozuluyor. Bu
sorunların sadece gelişmekte
olan ülkelerin vatandaşlarının
başına geldiğini düşünmeyin.
Örneğin sade Amerikan halkı
da bu politikalardan çok zarar
görüyor. Amerikan çiftçisinin
elinden ürünler maliyetin altında tekellerce alınır. Devletin destekleri sayesinde çiftçi bir parça
kâr eder. Bu desteğin bedelini
de vergi verenler öder. Kazanan
tekellerdir. Bunlar ürünleri işledikten sonra tüketicilere yüksek
fiyatlarla satarlar. Diğer yandan
ABD halkı nerede ise dünyada en kötü beslenen bir halktır.
Bunu sonucu obezite, kalp, kanser ve diğerleri bu ülkeyi kasıp
kavurur. Sorunları çözmek için
bu defa ilaç sanayi güya yardıma
koşar. Tüketicilerin cebini bir de
onlar boşaltır. Bu model bütün
dünyada uygulanır. Küreselleşmenin bu oyunlarından kurtulma imkânı vardır.
6
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Egeli Çiftçiye İran Üzümü Tehlikesi! Elektrik Borcu Olan
Çiftçiye Destek Yok
»» Türkiye’nin dünyaya sattığı kuru üzümün yüzde 95’ini çıkaran Manisa’da
yaşanan don felaketi sonrası perişan olan üzüm üretici şimdi de İran üzümü
tehlikesi ile karşı karşıya.
Ege’deki bazı üzüm işletmelerinin
üzüm işleme ve paketleme makinelerini Mersin Serbest Bölgesi’deki depolara taşımaları, “İran’dan
üzüm mü ithal edilecek?” kaygısına
yol açtı, Manisa’nın simgesi çekirdeksiz kuru üzüm üreticisi çiftçinin
mağduriyeti gündeme geldi.
Manisa ve çevresinde yaşayan
üzüm üreticisi, yeniden İran’dan
üzüm ithal edileceği endişesi nedeniyle tedirgin günler yaşıyor. Bölgenin simgesi olan çekirdeksiz kuru
üzüm fiyatının düşmesinden kaygı
duyan çiftçiler, İran’dan üzüm ithal
edilmesine itiraz ediyor.
80 Bin Çiftçi Aile Mağdur Olacak
Bazı üzüm işletmelerinin, üzüm
işleme ve paketleme makinelerini
Mersin Serbest Bölgesi’ndeki depolara taşıyarak hazırlık yaptıklarına dair duyumlar gelmesi, bölge
çiftçisini tedirgin ediyor. İran’dan
ithal edilen üzüm nedeniyle Manisalı üreticinin sürekli zarar ettiğini
hatırlatan yöre çiftçileri, “Geçtiğimiz yıllarda oynanan oyun yeniden
sahneye konuldu. Geçimini bağcılıktan kazanan yaklaşık 80 bin aile
yine mağdur olacak” dediler.
İran Üzümünün Fiyatı Düşük,
Vergisi Yok
Manisa genelinde üzüm ihracatı yapan firmalardan, gözünü kâr hırsı
bürümüş bazılarının İran’dan kuru
üzüm ithal ederek bu üzümleri
Avrupa’ya satması ve böylece Türk
üzüm üreticisinin zarar uğraması,
bölgede yıllardır kanayan bir yara
olmaya devam ediyor.
Türkiye üzümüne göre daha düşük
kalitede olan ve ambargo nedeniyle
satılamayan İran üzümünün fiyatı
oldukça düşük ve bu üzümler yurt
içine girmeden serbest bölgeden
transit geçtiği için hiçbir vergiye
tabii değil. Bu firmalar, eğer İran
üzümünü Türkiye’ye sokarlarsa
yüzde 56 gümrük vergisi, KDV ve
gelir vergisi ödemek zorunda fakat
serbest bölgeler bunların hepsinden muaf. Yasaların boşluğundan
yararlanan firmalar, Manisa’daki
işletmelerinde bulunan makineleri Mersin Serbest Bölgesine taşıyıp
İran’dan getirdikleri üzümü burada
işliyor, paketliyor ve Türk üzümü
gibi Avrupa’ya ihraç ediyor. Bu yolla
hem yabancılar kandırılıyor, hem de
Ege’nin meşhur Sultaniye üzümünü
üreten çiftçiler zarar uğruyor.
Manisa’daki 14 üzüm işleme firmasından iki üç tanesinin bu
yola başvurduğu, İran üzümünün
Türkiye’ye girişinin engellenmesi
halinde üzümün kilogram değerinin artacağı belirtiliyor.
Bireysel Sulama Makine ve Ekipman
DesteklemeTebliği Yayımlandı
»» Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Bireysel
Sulama Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ
No: 2015/13) 3 Mayıs 2015 tarih ve 29344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Tebliğe göre;
Program aşağıdaki 7 adet yatırım
konusunu kapsamakta;
a) Tarla içi damla sulama sistemi
kurulması,
b) Tarla içi yağmurlama sulama sistemi kurulması,
c) Tarla içi mikro yağmurlama sulama sistemi kurulması,
ç) Lineer sistem yağmurlama sulama makinesi alınması,
d) Center pivot sistem yağmurlama
sulama makinesi alınması,
e) Tamburlu sistem yağmurlama
sulama makinesi alınması,
f) Güneş enerjili sulama sistemleri
kurulması.
Başvuru sahiplerinde aranan
özellikler ve sorumlulukları
Güncel çiftçi kayıt sistemine (ÇKS)
kayıtlı olan başvuru sahibi belirtilen yatırım konularından yararlanmak üzere sadece birisi ve tek
bir parsel için başvuru yapabilecek.
Kollektif şirket, limited şirket ve
anonim şirket şeklinde kurulmuş
olan şirketler, ana sözleşmelerinde
mal alım tutarının % 50’si oranındaki katkı payını, ayni katkıyı, referans fiyat farkını ve toplam mal
alım tutarına ait KDV’nin tamamını
kendi öz kaynaklarından temin etmekle yükümlü ve sorumlu olacak.
belirtilen çalışma konularına uygun
olması şartı ile tüzel kişilik olarak
başvurabilecek.
Sulama kooperatifleri ve tarımsal kalkınma kooperatifleri de ana
sözleşmelerinde tarımsal üretim
yapabileceklerinin yer alması şartıyla, kendilerine ait arazilerde veya
kamu arazilerinden en az 10 yıl ve
üzeri kiralama yaparak tüzel kişilik
olarak başvuru yapabilecekler.
Program kapsamında daha önce
hibe desteğinden yararlananlar, bu
Tebliğ kapsamında aynı yatırım konusunda başvuru yapamayacak. Ancak, farklı parsel için farklı yatırım
konusunda başvuru yapabilecekler.
Başvuru sahipleri, başvuruları kabul edilmesi halinde; hibeye esas
Tüzel kişilikler, kuruluş ana sözleşmelerinde belirtilen çalışma konuları ile ilgili yatırım konularına
başvurabilecek. Bu kuruluşlar, başvuruları ile birlikte, onaylanmış ve
Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanmış en son ana sözleşmelerini vermek zorunda.
Hibe desteği tutarı ve oranı
Kabul edilen başvurularda, hibe sözleşmesinde belirlenen hibeye esas mal
alım tutarının KDV hariç %50’sine
hibe yoluyla destek verilecek.
Hibeye esas mal alım tutarı gerçek
kişiler için 100.000 TL, tüzel kişiler
için 200.000 TL’yi geçemeyecek
Başvurular, bu Tebliğin yayımı tarihinden başlayarak 60 gün içerisinde
02.07.2015 tarihi mesai bitimine kadar il müdürlüğüne başvuru sahipleri
tarafından dosya halinde tek nüsha
olarak elden teslim edilerek yapılacak.
Ödemiş’te Süt Bayramı Düzenlendi
Küçükmenderes bölgesinin en önemli üretim ve geçim kaynağı olan sütün, İzmir genelindeki üretici ve tüketici ile buluşma noktası olan Süt
Bayramının açılışı Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker tarafından yapıldı. 'Süt Bayramı'na 'Kadın Çiftçiler Gönül Köprüsü' projesi
kapsamında Diyarbakır'dan gelen
kadınlar ve vatandaşlar da katıldı.
Açılışta konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, "İnsanların karnını doyurmak için tarımı
bir iktisadi faaliyet haline getirmek
adına uğraştık reformlar yaptık.
Türkiye'nin tarım arazileri babadan
oğlu geçerken 90 yıl boyunca sürat-
li bir şekilde küçülmüştür. Bunun
toplulaştırılması yapılması lazımdı.
Aksi takdirde 21 .yüzyılda Türkiye'de
tarım yapacak alan kalmazdı. Biz
geldiğimizde destekleri kaldırmışlar, IMF'nin ve Dünya Bankası'nm
tavsiyeleriyle Türkiye'de kriz ortamı
günlerinde borç para verme karşılığında, destekleri kaldırmışlar, üre-
ticiyi yalnızca doğrudan gelir desteği adından bir desteğe mahkum
etmişlerdi. Dönüm başına 10 lira
para veriyor, gerisine karışmıyorlardı. Hayvancı devletin üvey evladının
üvey evladıydı. Devletin verdiği 100
liranın yalnızca 4 lirası, 1 hayvancıya gidiyordu. Cumhuriyet tarihinde
ilk defa koyun ve keçiye destekleme
kapsamına alan biziz. Toplam desteğini yüzde 30 hayvancılığa ayırıyoruz. İşte bu doğru politikadır.
Damızlık gebe düve ihracatını başlattık" açıklamasını yaptı.
Programın ardından İzmir Koyun
Keçi Birliği tarafından keçi sağım
yarışması yapıldı.
»» 1,4 milyar lirası faiz 2,4 milyar lira elektrik borcu
olan çiftçiye, bir kötü haber de hükümetten geldi. Borç
ödenene kadar tarımsal destek ödemesi yapılmayacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Tarımsal Sulamaya İlişkin
Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu
Borçları Ödeninceye Kadar 2015 Yılında Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Kararının Uygulama
Tebliği, Resmi Gazete'nin 27 Mayıs
2015 tarihli sayısında yayımlanarak,
yürürlüğe girdi.
Buna göre, elektrik dağıtım şirketleri, elektrik tüketimine ait kayıtlar ile
Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtlarını
eşleştirerek alacaklı olduğu çiftçilere
ait kimlik numarası veya vergi kimlik
numarasıyla beraber alacak tutarını
bankaya iletecek. Banka, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından
kendilerine iletilen, ödemeye esas icmallerdeki çiftçilere veya tüzel kişilere
ait kimlik numarası veya vergi kimlik
numarası ile şirket tarafından iletilen
elektrik borcu bulunan tüketiciye ait
kimlik numarası veya vergi kimlik numarası eşleşenlerin destekleme bedellerini ilgililerine ödemeyecek.
Şirket borçlularına ödemenin yapılabilmesi için çiftçinin veya tüzel
kişinin, destekleme hak edişlerini
almak üzere müracaat tarihinden
önceki son bir ay içinde şirketten
alınan belgeyi bankaya ibraz etmesi
gerekecek. Borca ilişkin itiraz şirkete
yapılacak. Anlaşmazlık durumunda
özel hukuk hükümleri uygulanacak.
Genel Müdürlük, destekleme ödemesinin yapılacağını, planlama
aşamasında, şirketçe bildirilen adrese elektronik olarak gönderecek.
Şirket, borçlulara ait bilgileri ve
borç miktarlarını gösteren listeleri
ödeme yapılmadan en geç 3 iş günü
önceden bankaya iletecek. Çiftçinin
bankaya yazılı müracaatı halinde
hak ettiği destekleme tutarından,
bankaya bildirilen borç miktarına
kadar olan kısım şirketin hesabına
aktarabilecek.
Geçen yıl mahsup vardı
Geçen yıl da aynı yönde karar alan
Bakanlar Kurulu, daha sonra tahsilat
için bu borçları tarımsal destekten
mahsup etmeyi öngören bir karar
daha almıştı. Bu yıl ise yeniden “borcu olana destek ödenmeyecek” kararı
çıkarılması tarım kesimini şoka uğrattı. Türkiye Sulama Kooperatifleri
Merkez Birliği Genel Başkanı Halis
Uysal, halen çiftçinin bu tür borcunun 1 milyar lirası anapara 2 milyar
370 milyon lira olduğunu açıkladı.
Uysal, faiz yükünün yanı sıra elektrik
faturasında yüzde 45,5 vergi ve katkı bulunduğunu, bunun da çiftçinin
borcunu katladığını ifade etti.
'AB'de 11 bizde 23 cent'
Çiftçinin tarımsal sulamada kullandığı elektrikten yüzde 18 KDV, yüzde 19
kayıp-kaçak, yüzde 5 belediye, yüzde
1 fon payı alındığını kaydeden Uysal,
“Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçi 11
euro cent’e, biz 23 cent’e elektrik kullanıyoruz” dedi. Uysal, zaten zor şartlarda geçimini sağlayan çiftçinin elektrik
borcu için tarımsal desteği kesildiğinde
çok zor duruma düşeceğini ifade etti.
Çoğu kesintiye gidecek
Hükümetin 2015 yılı için ödeyeceği tarımsal destek miktarı 10,1 milyar lira.
Çiftçinin destek almasına engel olacak
borç tutarı düşünüldüğünde desteğin
4’te 1’inin kesilmesi gündeme gelecek.
6 Aylık Dönemlerle Ödenmeli
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Desteklemelerin kesilmesi kararının zamanlama açısından çiftçilerimizi zor durumda bırakacağını,
çünkü desteklemelerin kesilmesi
hasat dönemine denk gelmektedir”
dedi. Yıldız, “Tarımsal sulamada kullanılan elektrik bedellerinin 6 aylık
dönemlerde sulama kooperatiflerine
fatura edilmelidir. Üreticinin hasatı tamamlamadan, pazarlamadan
elektrik bedeleni ödeyemez. Ayrıca
“Yeni Su Kanunu’nda bahsedildiği
üzere ‘temsil’de sulama birliklerinin
yanında Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği’nin ve diğer tarıma dayalı
üretici örgütlerinin temsil yetkisi
göz ardı edilmemelidir.” dedi.
Köy-Koop Kastamonu Birliğinde
Eğitimler Devam Ediyor
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Ilgaz’daki
tesislerinde Kastamonu Tarım İl Müdürlüğünce 2
gün süreyle gerçekleştirilen kooperatiflerin genel
kurullarında görev alan il ve ilçe müdürlüğü
personellerine yönelik olarak Genel Kurullarda görev
alacak olan Bakanlık temsilcilerinin görevleri ile ilgili
eğitim verildi.
Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme
Şubesince programlanan eğitim toplantısında Bakanlık Baş
kontrolörlerinden İsmail Bülbül
eğitici olarak görev alırken Şube
Müdürlüğü personelleri de mevzuatla ilgili bilgilendirmelerde
bulundu. Uygulamalı olarak
gerçekleştirilen kooperatif genel
kurul toplantısından sonra katılımcılara katılım belgesi verildi.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
TARIM
7
Kuş Gribinin Faturası Ağır Oldu
Tunus Heyeti
DSYMB’ni Ziyaret Etti
»» Bandırma’nın Edincik bölgesinde görülen kuş gribinin ardından ilçede itlaf edilen
tavuk sayısı 1 milyon 772 bin 222, kesime gönderilenler ise 548 bin 200 oldu.
»» Türkiye ile Tunus arasında sığırcılık alanında
işbirliği olanaklarının arttırılması çerçevesinde, Tunus
Mağrip Ülkeler Forumu Başkanı Dr. Muhammed ADİL,
İşadamları Derneği Türkiye Temsilcisi Dr. Z. Zulal
ATALAY ve Ziraat Yüksek Mühendisi Haluk ÜSTÜN
14 Mayıs 2015 tarihinde Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Merkez Birliği’ne bir ziyaret gerçekleştirdi.
Dr. Hüseyin VELİOĞLU’nun iştirak
ettiği toplantıda Türkiye’de yürütülmekte olan ırk ıslahı çalışmaları
ve Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinin faaliyetlerini konu
alan sunumun ardından Türkiye ve
Tunus ülkeleri arasında sığırcılık konusundaki işbirliği imkanları değerlendirildi.
Tunus Mağrip Ülkeler Forumu
Başkanı Dr. Muhammed ADİL,
Türkiye’nin sığırcılık alanında sahip
olduğu deneyim ve bilgi birikiminden istifade etmek istediklerini, bu
çerçevede iki ülke arasında heyet düzeyinde görüşme başlatılmasını arzu
ettiklerini ifade etti.
Tarım Makineleri ve Ekipman
Desteği Kaldırıldı!
»» Çiftçiye yapılan tarım makineleri ve ekipman
desteğinin kaldırıldığı ortaya çıktı. Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında
2007 yılından bu yana uygulanan yüzde 50 hibeli tarım
makineleri ve ekipman desteği artık verilmeyecek.
Çiftçi ve üreticiyi üzecek haber bununla da kalmıyor. Bakanlık, makine ve
ekipmanda yüzde 100 faiz indirimi
uygulanacağını açıklamasına rağmen bu oran da yüzde 50'ye çekildi.
Yani çiftçiler sadece yüzde 50 hibe
desteğini değil, yüzde 100 faiz indirimini de kaybettiler.
“Kırsal kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesine ilişkin
uygulama tebliği 30 Nisan 2015'te
Resmi Gazete'de yayınlandı. 3 Mayıs 2015'te de aynı program kapsamında Bireysel Sulama Makine ve
Ekipman Alımlarının Desteklenmesi
Tebliği yayınlandı.
Destek programına ilişkin 18.01.2011
tarih ve 2011/1409 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı 2011-2015 dönemini
kapsamasına rağmen çiftçilerin satın aldıkları ve 2007-2014 döneminde yüzde 50 hibe desteği sağlanan
43 farklı makine ve ekipmana ilişkin
tebliğ ise yayınlanmadı. Böylece el
traktörü ve ekipmanları, mibzer, hasat makineleri, süt sağım ünitesi ve
soğutma tankı, yem makineleri ve
benzeri toplam 42 makine ve ekipman destekleme kapsamından çıkarılmış oldu.
Dünya Simmental Federasyonu’nun
2017 Yılı Konferansı İzmir’de
Gerçekleştirilecek
»» Dünya Simmental-Fleckvieh Federasyonu (WSFF),
Simmental sığır ırkının dünya çapında tanıtımını
yapmak, soy kütüğünü oluşturmak, Damızlık Birlikleri
arasında iş birliği sağlamak ve ortak ıslah kuruluşlarını
oluşturmak maksadıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.
22 Eylül 2012 tarihinde Dünya
Simmental-Fleckvieh
Federasyonu’na üye olan
Türkiye Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Merkez
Birliği’nin yürütmüş
olduğu adaylık çalışmaları sonucunda Dünya Simmental-Fleckvieh
Federasyonunun Konferansının Eylül 2017 ayında
İzmir ilinde gerçekleştirilmesi oy
birliği ile kabul edilmiştir.
Dünya
Simmental-Fleckvieh Federasyonu’ nun
2017 yılında gerçekleştirileceği
Konferansa İzmir İlimizin
ev sahipliği yapacak
olması, ülkemizdeki simmental yetiştiriciliğinin yanı sıra
Türkiye’nin turistik açıdan uluslar arası alanda
tanıtımına önemli bir katkı sağlaması beklenmektedir.
Bandırma Ticaret borsası tarafından
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine (TOBB), işletmecilere maddi
destek sağlanması talebiyle gönderilen dilekçede, kuş gribi virüsüne
rastlanmasının ardından ilçede itlaf
edilen tavuk sayısı 1 milyon 772 bin
222, kesime gönderilenler ise 548
bin 200 olarak belirtildi.
Virüsün yayılmaması ve kontrol altına alınması amacıyla tavuk itlafı
yapıldığını hatırlatan Sezgin, "İtlaf
edilen tavukların bir bölümü için
devlet tarafından işletmelere destek
verildi. Bu ödenene ek olarak 860
bin tavuk için de destek talep ediyoruz. Taleple ilgili dilekçemizi, gerekçeleri ve itlaf edilen tavuk adediyle
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve TOBB'a gönderdik" dedi.
Üreticiler Büyük Zararda
Hastalığın tespit edildiği işletme hareket noktası olmak üzere kuş uçumu
19 kilometre çaplı daireler içinde kalan tesislerin karantinaya alındığı belirtilen dilekçede, şu bilgiler verildi:
"Yürütülen çalışmalar sonucu önce-
milyon 320 bin 422'dir.
1 Nisan Esas Alınmalı
likle bu musibet, belli bir alan içinde tutulmuş, kalmıştır. Bu önemli
çalışma sonucu şehrimizde diğer
bölgelerdeki işletmeler etkilenmemiştir ancak etkilenen işletmelerde zarar büyüktür. Yetkililerin
çalışmaları ile tespit edilen, sayıları belgelerle belli olan yumurtacı
tavuklar itlaf edilmektedir. Bandırma Yumurta Üreticileri Birliğinden
alınan rakamlara göre işletme sahiplerince itlaf edilen tavuk sayısı
311 bin 360, işletme sahiplerince
kesime gönderilen tavuk sayısı 548
bin 200, Bakanlık yetkililerince itlaf edilen tavuk sayısı 1 milyon 460
bin 862'dir. Bunların toplamı ise 2
Üyelerimizin tekrar üretime başlayabilmesi için talepleri şöyledir:
"Kuş gribi tazminat tarihi olarak
virüsün ilk görüldüğü 1 Nisan 2015
esas alınmalıdır. Bakanlık yetkililerinin 2 Mayıs 2015 tarihini esas
alması durumunda daha önce hastalık olmadığı halde hastalık bulaşmaması için imha edilen veya
kesime gönderilen tavukların da
tazminat kapsamına alınması gerekmektedir. Kümes ekipman ve
teçhizatlarının gelişmesi için hibe
ve destekleme çalışmalarının yapılması yerinde olacaktır. İşletmelerde yeniden üretime başlanabilmesi için uygun kredi çalışmalarının
yapılmasını bekliyoruz. Üretmeden kalkınma olmayacağını bizler
iyi bilmekteyiz. Gerçekten çalışan,
üreten, ekonomiye katkı sağlayan
üyelerimizin yaşadığı sıkıntıların
giderilmesi konusunda sizin daha
önceki çalışmalarınızı hiç unutmadık. Bu konuda da çaba göstereceğinizden hiç kuşkumuz yoktur."
8
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında
Uygulama Esasları Tebliği Yayımlandı
»» Ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi, sağlıklı üretimin arttırılması ve sürdürülebilirliğin sağlanması, yerli hayvan genetik kaynaklarının
yerinde korunması ve geliştirilmesi, kayıt sistemlerinin güncel tutulması, hayvancılık politikalarının etkinliğinin arttırılması ve hayvan
hastalıklarıyla mücadele için yetiştiricilerin desteklenmesi amacıyla hazırlanan hayvancılık desteklemeleri hakkında uygulama esasları tebliği
(tebliğ no: 2015/17) 12 Mayıs 2015 tarih ve 29353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Tebliğe göre;
Anaç sığır yetiştiriciliği
desteklemesi
Anaç sığır yetiştiriciliği yapan,
31.12.2015 tarihi itibarıyla en az beş
baş anaç sığıra sahip, yetiştirici/üretici örgüt üyesi yetiştiriciler yılda bir
kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yararlandırılır. Tarımsal
amaçlı kooperatifler ve süt üreticileri
birlikleri, yetiştirici/üretici örgütlerinden birine tüzel kişilik olarak üye
olması halinde tek işletme olarak kabul edilir ve 500 baştan fazla hayvan
bulunduran yetiştiriciler hariç, tam
ödeme yapılır.
Buzağı desteklemesi
E-ıslah’a kayıtlı analardan, e-ıslah
veri tabanına kayıtlı saf kültür ırkı
veya melezi sığırların aynı kültür ırkı
boğanın spermasıyla suni tohumlanma sonucu doğmuş olmalıdır.
E-ıslah’a kayıtlı, yerli ırk ve melezi
sığırlardan suni tohumlama sonucu
doğan buzağılarda aynı ırktan olma
şartı aranmaz. Her buzağı için bir
kez destekleme ödemesi yapılır. İkiz
veya üçüz doğan her buzağı için destekleme ödemesi yapılır.
Besilik materyal üretim
(anaç sığır) desteklemesi
GAP, DAP, DOKAP ve KOP illerinde
anaç sığır yetiştiriciliği yapan, yetiştirici/üretici örgütü üyesi yetiştiriciler üyesi olduğu örgütü aracılığıyla,
üye olmayan yetiştiriciler ise ön soy
kütüğü üzerinden il/ilçe müdürlüğüne müracaat ederler. Yetiştiriciler,
bu desteklemeden hayvan başına
yılda bir kez yararlandırılır.
Besilik materyal üretim
(buzağı) desteklemesi
E-ıslah’a kayıtlı analardan, e-ıslah
veri tabanına kayıtlı kombine ve etçi
ırk sığırların, aynı ırk boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu
veya aynı ırk proje tabii tohumlama
boğasının tohumlamasından doğmuş olmalıdır. E-ıslah’a kayıtlı analardan, e-ıslah veri tabanına kayıtlı
yerli ırk ve melezi sığırların, kombine veya etçi ırk bir boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu veya
kombine veya etçi ırk proje tabii tohumlama boğasının tohumlamasın-
dan doğmuş olmalıdır. On dört aylık
yaştan (420 gün) önce tohumlanan
hayvanların buzağısı için destekleme ödemesi yapılmaz.
Islah amaçlı süt içeriğinin
tespiti desteklemesi
Islah amaçlı süt kalitesinin belirlenmesi desteği; soy kütüğü sistemine
31.12.2015 tarihinde kayıtlı ve etçi
ırklar hariç en az on baş saf ırk ineğe
sahip veya bu destekleme kapsamında analiz şartlarını yerine getiren en
az on baş saf ırk inek kaydı bulunan,
soy kütüğüne üyelik tarihi 1.10.2015
öncesi olan Ankara, İzmir, Balıkesir,
Bursa ve Tekirdağ illerindeki işletmelere uygulanır.
birliklerine üye, hayvanları Koyun
Keçi Kayıt Sistemi (KKKS) ve Koyun-Keçi Bilgi Sistemine (KKBS)
kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan
başına yılda bir kez olmak üzere desteklemeden yararlandırılırlar.
Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin
ve tiftik üretiminin
desteklenmesi
Besilik erkek sığır
desteklemesi
Ürettiği tiftiği, 1.6.2000 tarihli ve
4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanuna göre kurulmuş Tiftik ve Yapağı Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği (Tiftik Birlik)
ve/veya Kooperatiflerine satan ve
TKS veri tabanına kaydettiren üreticilere, kilogram başına destekleme
ödemesi yapılır.
Kesim tarihi itibarıyla, besi süresinin son 90 gününü müracaatçının
veya eşinin işletmelerinde tamamlamış, Bakanlık Hayvan Kayıt Sistemine (Türkvet’e) kayıtlı, yurtiçinde
doğmuş ve en az 12 aylık yaşı tamamlamış erkek sığırlarını (manda
dâhil) Gıda İşletmelerinin Kayıt ve
Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik
kapsamında Bakanlıktan onay/şartlı
onay belgesi almış veya geçiş süresinden yararlanan kesimhanelerde
kestiren ve kesim bilgilerini KES
veri tabanına kaydettiren üreticilere,
sözleşmeli besicilik yapanlara farklı
olmak üzere Bakanlıkça belirlenecek
miktarda hayvan başına destekleme
ödemesi yapılır.
Çiğ süt üretiminin
desteklenmesi
Sürü yöneticisi istihdam
desteği
Çiğ süt primi; üretmiş olduğu çiğ
sütü, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve
Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik
kapsamında faaliyet gösteren süt işleme tesislerine, fatura/e-fatura ve/
veya müstahsil makbuzları karşılığında kendisi, yetiştirici/üretici örgütü veya bunların %50’nin üzerinde paya sahip oldukları ortaklıkları
vasıtasıyla satan, SKS veri tabanına
aylık olarak kaydettiren, bu Tebliğin 3 üncü maddesinde belirtilen ve
ulusal düzeyde üst örgütlenmesini
tamamlamış bir yetiştirici/üretici örgütüne üye olan yetiştiricilere,
hazırlanan ödeme icmalleri esas alınarak manda, koyun ve keçi sütü ile
inek sütü için soğutulmuş süte farklı
olmak üzere beher litre için destekleme ödemesi yapılır.
Sürü yöneticisi istihdam desteği 300
ve üzeri anaç küçükbaş (koyun-keçi)
hayvan varlığına sahip işletmelere
ödenir. İşletme istihdam ettiği sürü
yöneticisine ait 2015 yılı SGK primlerini kesintisiz olarak en az 5 ay
süre ile toplu ya da dönemler halinde yatırmış olmalıdır.
Anaç manda yetiştiriciliği
desteklemesi
Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan illerde birliğe üye olma
şartıyla birlikler, üye olma şartlarını
taşımayanlar ile birlik bulunmayan
illerde ise il/ilçe müdürlüğü aracılığıyla başvurusu olan ve hayvanları
Türkvet’e kayıtlı yetiştiriciler yılda
bir kez olmak üzere hayvan başına
anaç manda desteklemesinden yararlandırılır. Anaç manda desteğinden yararlanacak olan yetiştiricilerde sayı şartı aranmaz.
Malak desteklemesi
Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan illerde birliğe üye olma
şartıyla birlikler, üye olma şartlarını
taşımayanlar ile birlik bulunmayan
illerde ise il/ilçe müdürlüğü aracılığıyla başvurusu olan ve hayvanları
Türkvet’e kayıtlı yetiştiriciler yılda
bir kez olmak üzere malak desteklemesinden yararlandırılır.
Anaç koyun ve keçi
desteklemeleri
Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan,
damızlık koyun-keçi yetiştiricileri
için yaş ipekböceği kozası üreticilerine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği tohumunu sağlayan Bursa Koza
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
(Kozabirlik)’ne tohum bedeli için
kutu başına, ürettiği yaş ipekböceği
kozasını Kozabirlik/kooperatifleri
veya faaliyet alanı kozadan flatürle
ipek çekimi ve işleme olan tüzel kişilik vasıflarına haiz işletmelere satan
yetiştiricilere ise kilogram başına
ödeme yapılır.
Arılı kovan desteklemesi
Arıcılık Kayıt Sistemine (AKS) kayıtlı, en az 30, en fazla 1000 adet arılı
kovana sahip yetiştirici/üretici örgütü üyesi arıcılara, aşağıda belirtilen
esaslar çerçevesinde arılı kovan başına destekleme ödemesi yapılır.
İpekböceği yetiştiriciliğinin
desteklenmesi
İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik
edilmesi ve üretiminin arttırılması
Hayvan hastalığı tazminatı
desteklemeleri
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
gereği yayımlanan Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği ile
belirlenmiş tazminatlı hastalıkların
tespit edilmesi sonucu, resmi veteriner hekim veya yetkilendirilmiş
veteriner hekim gözetiminde mecburi kesime tâbi tutulan veya itlaf edilen hayvanlar, mezbahalarda tespit
edilen tazminatlı hastalık nedeniyle
imha edilen hayvanların bedelleri ile
ihbarı mecburî bir hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla, resmî veteriner hekim veya sorumluluğundaki
yardımcı sağlık personeli ile yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve serum uygulaması
nedeniyle öldüğü resmî veteriner hekim raporu ile tespit edilen hayvanların bedelleri hayvan sahiplerine
hayvan hastalığı tazminatı desteği
belirtilen esaslara göre yapılır.
Hastalıktan ari işletme
desteklemeleri
Hastalıklardan ari işletmeler için
sağlık sertifikasına sahip olan süt sığırı işletmelerinde bulunan, damızlık boğalar dışındaki, altı ay yaşın
üzerindeki erkek hayvanlar hariç,
tüm sığırlar için aşağıdaki esaslar
dâhilinde hayvan başına doğrudan
destekleme ödemesi yapılır. Ari sığır
başına ödeme birim miktarları 500
başa kadar tam olarak, 501 baş ve
üzeri için ise % 50’sine karşılık gelen
tutarın ödenmesi suretiyle uygulanır.
Programlı aşı uygulamaları
Bakanlıkça programlanan aşılamalar öncelikle resmi veteriner hekim,
veteriner sağlık teknikeri/teknisyenleri tarafından gerçekleştirilir.
İl/ilçe müdürlüğünün personel ve
iş durumu programlı aşılamaların
gerçekleştirilmesi için yetersiz ise il
müdürlüğü ile veteriner hekimleri
odası arasında yapılacak protokol
çerçevesinde programlı aşılamalar
yaptırılabilir. Bakanlıkça uygulanan
programlı aşılama desteklemesinden, aşıyı tatbik eden ve mesleğini 6343 sayılı Veteriner Hekimliği
Mesleğinin İcrasına Türk Veteriner
Hekimler Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere
Dair Kanuna göre serbest olarak icra
eden veteriner hekimler yararlanır.
Hayvan genetik
kaynaklarının yerinde
korunması ve geliştirilmesi
Desteklemeden
yararlanacaklar:
Hayvansal üretimle iştigal eden, işletmesi ve hayvanları Bakanlık kayıt
sistemine (Türkvet, KKKS, AKS) kayıtlı yetiştiricilere destekleme şartlarını yerine getirmeleri halinde ödeme
yapılır. Yerinde koruma desteklemesinden yararlanacak yetiştirici, koruma yerinde ikamet eder ve destek
aldığı türün farklı ırklarını bir arada
yetiştiremez. Hayvancılıkla uğraşan
yetiştiriciler arasından, çocuklarından en az birisi yanında olan, yetiştiricilik dışında bir işle uğraşmayan,
tarımsal eğitim görmüş, büyükbaş ve
küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini bir
arada yapmayanlar tercih edilir.
Ödemeye İlişkin Esaslar
Üye yetiştiricilerden kesinti
Merkez birliğini kurmuş olan; 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununa göre
kurulmuş ıslah amaçlı yetiştirici birlikleri ve/veya 5200 sayılı Tarımsal
Üretici Birlikleri Kanununa göre
kurulmuş üretici birlikleri ve/veya
Bakanlıkça kuruluşuna izin verilen
1163 sayılı Kooperatifler Kanununa
göre kurulmuş tarımsal amaçlı kooperatifleri, üyelerine ödenen desteğin %0,1’i oranında merkez birliklerine, %0,1’i oranında da ilgili birlik
ve kooperatiflere irat kaydedilmek
üzere, Çiftçi Örgütlerini Güçlendirme adı altında toplam %0,2 oranında sistem üzerinden kesinti yapılır.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
SÜT
ICA Avrupa Kooperatifleri Genel Kurulunun
Düşündürdükleri
»» Avrupa kooperatiflerinin genel kurulu ve kooperatifçilikle ilgili bazı etkinlikler 2324 Nisan 2015 tarihlerinde Paris’ te yapıldı.
İlk bakışta göze çarpan tablolardan bir
hükme varmak benim için pek kolay
olmasa da ilk izlenimlerin çok olumlu olduğunu söyleyemiyorum.
Organizasyonlarda belki biz daha başarılıyız. Misafire gösterdiğimiz itibarın ne kadar önemli olduğunu bir kez
daha anlıyoruz. Ancak gerçekten doğru bir yaklaşım olup olmadığı belki
tartışılmalı. Yabancıların Türkiye’ye
geldiğinde neden çok mutlu olduklarını daha iyi anlıyorum.
Kooperatif anlayışın bazı değişikliklere uğradığı, özellikle kooperatiflerin sosyal ekonominin önemli bir
argümanı olduğunun kesin çizgilerle
ortaya konulduğunu görmek son derece önemliydi. Hatta bu anlayışın
hâkim olmaya başlamasında 2012
yılının kooperatifler yılı 2014 yılının
ise aile çiftçiliği yılı ilan edilmesinin
önemli rolü olduğu kesin.
Kooperatiflerle şirketleri birbirine karıştıran, hatta “Köylerde neden kooperatif kuruyorsunuz? Şirket kurun.”
diyen anlayışın da etkinliğini
yitirmeye başladığını görmek
kooperatifçiler için umut verici gelişmelerdi.
Avrupa Birliği, Sosyal Ekonomi kavramını “Esas olarak girişimci, kar
amacı gütmeyen, demokratik değerlere dayanan, toplumların sosyal,
ekonomik ve çevresel şartlarını geliştirmeye çalışan, genellikle dezavantajlı üyeler üzerine yoğunlaşan
bir sektör” olarak tanımlamış, hatta
hazırlanan kooperatifler kanununun
adını “Kooperatifler ve Sosyal Ekonomi Kanunu” olarak belirlemiştir.
Kooperatifler, serbest piyasa
ekonomisinin belli kesimler
üzerinde açtığı yaraları kapatan ve tamir eden bir yapılanma olarak değerlendirilmiş,
bu nedenledir ki Uluslararası
kooperatifçilik ilkelerine sadık
kalınması ön koşul olarak benimsenmiştir.
Son rakamlara göre 300 kooperatifin 2,2 trilyon USD ciroya ulaşmış olması ve 250 milyon kişilik istihdam
yaratmış olmasının göz ardı ediliyor
olması kooperatifçiliğimiz adına
gerçekten üzücü.
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
Kooperatiflerin gençler için ne kadar
önemli olduğu her vesile ile anlatılmaya çalışıldı. Gençlerin kooperatif
hareketin içine çekilmesine çalışılmış, genç girişimcilerin birbirleri ile
rekabet etmelerinin önüne geçmek
için kooperatif kurarak birlikte hareket etmeleri özel olarak desteklenmiş.
Avrupa gençlik forumu ve diğer gençlik örgütleri kooperatif hareketle yakından ilgileniyorlar. Panel etkinliğinde genç
kooperatifçilerin
fikirlerine,
davranışlarına ve yaklaşımlarına hayranlık duymamak
elde değildi. Ülkemde genç beyinleri kooperatifçiliğe kazandırmak için hiçbir çaba sarf
edilmemesi ne kadar üzücü.
Özellikle 2000 li yıllardan bu tarafa
gelişmiş ülkelerde enerji kooperatiflerinin giderek çoğalmakta olduğunun altı çizilmiştir. Danimarka’da
rüzgâr enerjisi kapasitesinin yaklaşık %23’ünün sahibinin enerji kooperatifleri olduğu, yaklaşık 150.000
ailenin rüzgâr enerjisi kooperatiflerinin üyesi olduğu belirlenmiştir.
Enerjinin
demokratikleşmesi
veya demokratik enerji kavramlarının giderek önem kazandığı,
yapılan yatırımların kısa vadede
geri dönüşümü olmaması nedeniyle özel sektörün enerji yatırımlarından uzak durduğu, bu
alanda kooperatiflerin devletçe
desteklendiği ve küçük sermayelerin yatırımlara yönlendirilmesi adına enerji kooperatiflerinin
önemli olduğunun altı çizilmiştir.
Kooperatif kimliği ve vizyonu üzerinde çalışmalara devam ediliyor. Kooperatiflerin 2020 vizyonu çalışmalarının temelini, demokratik katılımcılık,
sürdürülebilirlik, yasal çerçeve ve
sermaye yapısı ile ilgili kavramların
geliştirilmesi oluşturmakta.
Kooperatifçilik adına olumlu birçok
gelişme yanında, olumsuz gelişmelerin de olduğunu belirtmek gerekirse.
Japonya’da hükümetin kooperatifler üzerinde baskı kurmaya çalışması, bazı ülkelerde teknokratların ve bürokratların
kooperatifleri ele geçirmeye çalışması, AB bürokrasisinin kooperatifçiliği yeterince bilmiyor
olması, kooperatifçiliğin geliştiği ülkelerde de kooperatiflerle
ilgili verilerin yeterli olmadığı
gibi olumsuzlukların olduğunu
görmek veya duymak sanki biraz içimizi rahatlattı gibi.
Katılımcıların çok önemli bir kısmının toplantı ve etkinliklere katılmak
yerine turistik geziyi tercih etmeleri
de hoş olmayan bir tabloydu.
Uluslararası Kooperatifçilik
Örgütü (ICA)’nın 13-14 Kasım
2015 tarihlerinde Antalya’da
genel kurul toplantısı yapılacak. Ülkemiz ve kooperatifçiliğimiz adına son derece önemli bir toplantı olacağı kesin.
Çünkü Hükümetlere bazı tavsiye kararlarının sunulması
söz konusu olacak.
Bu toplantının hemen arkasından
aynı yerde G20 zirvesi yapılacak.
ICA’nın da G20 bünyesinde yer almak
gibi bir hedefi var. Kooperatifçiliğimiz
adına önemli gelişmelerin olacağı
beklentisi hepimiz için söz konusu.
Gıda Fiyatları İthalat Yaparak Düşer mi?
»» Dünya gıda fiyatları nisanda beş yılın en düşük seviyesine geriledi. Yıllık düşüş yüzde
19’u buldu. Türkiye’de ise sebze-meyve ortalama yüzde 26, gıda yüzde 14 arttı. Patates
gibi bazı temel ürünlere 2-3 misli zam geldi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) verilerine göre,
Dünya gıda fiyatları geçen ay
Haziran 2010’dan bu yana en
düşük seviyesine indi. Ortalama
fiyatlar nisanda marta göre yüzde 1,2
düştü. Gıda endeksindeki yıllık gerileme yüzde 19,2 oldu. En yüksek düşüş
yüzde 6,7 ile süt ürünlerinde gerçekleşti. Yüzde 1,3 ucuzlayan şeker altı yılın en düşüğüne gerilerken tahıllar ve
bitkisel yağ fiyatları da azaldı.
Türkiye’de ise rekor artışlar yaşanıyor. TÜİK ve Merkez Bankası verilerine göre gıda fiyatları nisanda önceki
yıla göre yüzde 14,36 arttı. Meyvesebzede yıllık enflasyon yüzde 26’yı
geçti. Birçok temel gıda maddesinde
yüzde 100’leri bulan artışlar yaşandı.
Mercimek 6, fasulye 7 liraya yükseldi.
Zeytinyağı 25, süt 3,5 TL’yi gördü.
Türkiye’de meyve-sebze başta olmak
üzere gıda fiyatlarında geçtiğimiz
yıldan bu yana olağanüstü artışlar
yaşanırken dünya gıda fiyatları son 5
yılın dibini gördü. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO)
verilerine göre küresel gıda fiyatları
Gıda fiyatları ithalat
yapmakla düşmez
nisan ayında süt ürünleri başta olmak üzere neredeyse tüm ürün fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle Haziran
2010’dan bu yana en düşük düzeye
geriledi. Tahıllar, yağlı tohumlar, süt
ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki
aylık değişimleri izleyen dünya gıda
fiyatları endeksi nisan ayında bir
önceki aya göre yüzde 1,2 gerileyerek ortalama 171 değerini aldı. FAO
ayrıca bu yılki dünya hububat üretimi tahminini bir önceki aya göre
39 milyon ton düşürerek 2,509 milyar tona indirdi. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı İbrahim
Yetkin, ithal edilen gübre, tohum ve
ilaç fiyatlarının dolara bağlı olarak
arttığını, bunun da tarım ürünlerinin yüksek maliyetlerle üretilmesine
neden olduğunu anlattı.
Tarımda yapısal sorunların da yaşandığını dile getiren Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, tarım
ürünlerinin üreticiden tüketiciye
ulaşıncaya kadar beş kat arttığını belirtti. Üretici ile tüketici arasındaki
makasın ‘tarım tefecileri’ tarafından
açıldığına dikkat çeken Yetkin, “Gıda
fiyatları ithalat yapmakla düşmez.
Arz-talepteki dengesini koruyucu
tedbirlere ihtiyaç var.” dedi. Üreticilerin örgütlenerek ve üretici birliklerin güçlendirilmesi ve pazarlamanın
aracılar devreden çıkarılarak üreticilerce yapılmasını öneren Yetkin,
“Başka türlü fiyatlar düşmez.” dedi.
Yetkin’e göre hangi ürüne ne kadar
ihtiyaç olduğuna dair üretim planlaması yapılıp arz-talep dengesi oluşturulmalı ve tarıma ayrılan kaynakların GSMH’nın yüzde 1’inin üzerine
çıkarılmalı.”dedi. Yetkin ayrıcı, Et ve
Süt Kurumu gibi kamu kuruluşlarının da fiyatları dengeleme işlevini
yitirdiğini savundu.
9
Sözleşmeli Çiğ Süt
Üretimi ve Üretici
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
hazırlanan “Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım
Satımına İlişkin Yönetmelik” 16 Nisan 2015
tarihli Tarihli ve 29328 Sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Çiğ süt üretiminde,
hem kooperatifler hem de küçük üreticiler için
yeni bir dönemi başlatacak yasal düzenlemeler
gerçekleştirildi.
Konu ile ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan Köy-Koop Genel
Başkanı Yakup Yıldız, “Ülkemizde
çiğ süt üretimi TÜİK 2014 verilerine göre yaklaşık 17 milyon tonun
üzerindedir. Bu miktarın yarısı
sanayiye arz edilmektedir. Yönetmelik, sanayiye arz edilmeyen çiğ
süt üretimiyle ilgili bir düzenleme
getirmemiştir. Bu anlamda küçük üretici sanayiciyle sözleşme
yapamayacağı için, ürettiği sütün
satışında zorlanacak. Süreçte yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Onun için küçük üretici
bir an önce kooperatif çatısı altında örgütlenmelidir.” diye konuştu.
Yönetmeliğin yürürlüğe girmesindeki amacın, “sanayiye arz edilen
çiğ sütün alım ve satımının sözleşmeli usulde yapılması, üretici/
üretici örgütü ve alıcı arasında
uyulması gereken kuralların belirlenmesi, üretim ve pazarlamada sürdürülebilirliğin sağlanması,
arz talep dengesinin oluşturulması ve çiğ süt üretiminde izlenebilirliğin sağlanması ile ilgili usul
ve esasları belirlemektir.” olarak
açıklanmakta. Yönetmelik bir yanıyla üreticiyi korurken bir yanıyla
açık kalan, eksik olan bazı yönleri
bulunmaktadır.” dedi.
Yıldız, yaptığı
açıklamasında şu
değerlendirmede bulundu;
Yönetmelik hükümlerine göre;
Madde 5/a- ‘Sözleşme taraflarının
karşılıklı isteği üzerine düzenlenir’ denilmekte. Bu husus üretici
örgütü veya alıcı firmanın isteği
dâhilinde gerçekleşir. Taraflardan
biri bu hususa riayet etmez ise uygulanacak cezai hüküm ve yaptırım
ne olacaktır?
Sözleşmede, ‘nakit avans veya çiğ
sütün üretiminde kullanılan her
türlü girdinin alıcı tarafından üretici/üretici örgütüne verilmesi kararlaştırılabilir’. Bu durumda avans
tutarı ve girdi bedeli süt bedelinden
mahsup edilir. Üreticiye kesif yem
verilecekse süt/yem paritesi 1,3’ün
HAL VE GİDİŞ
altında olamaz’ denilmekte.
Ulusal düzeyde faaliyet gösteren
süt firmaları ve bazı orta ölçekli süt firmalarının yanında daha
da önemlisi taşeronların çiğ süt
alımında yem satışını üreticiye
dayatmaktadırlar. ‘Yemi benden
almazsan, sütünü almam’ demektedirler. Ayrıca, süt fiyatının yem
paritesine göre belirleneceğini,
yani 1 litre çiğ inek sütü ile 1 kilo
300gr yem (istenilen standartlarda) satın alınması öngörülmekte.
Yönetmelikte, yemin kalitesinin
nasıl ve kimin belirleyeceği belli değil. Üreticimiz kalitesi düşük
yemi almak durumuyla karşılaşırsa, sütünü de düşük fiyata satmak
zorunda kalacaktır. Bu da sanayicinin elinde bir koz olacaktır.
Üretici örgütünün
laboratuvarları referans
laboratuvar olarak kabul
edilmel
Çiğ süt analizlerinin (yağ, su, kuru
madde, antibiyotik, aflatoksin, somatik hücre sayımları kurulun tayin edeceği merkezlerde yapılması
gerekmektedir. Üretici örgütlerimizin tam teşekküllü laboratuvarı var. Analizlerini de buralarda
yapmaktadırlar. Alıcı firma kendi
laboratuvarında tahlilleri yapar,
uyumsuzluk halinde, üniversite
veya GTHB il müdürlüğü kontrol
laboratuvarında tahliller yapılabilir. Üretici örgütünün laboratuvarları referans laboratuvar olarak
kabul edilmelidir.
Sait MUNZUR
10
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Çiftçiler Olmasaydı…
»» En güzel günler sizlerin olsun.
Güne başlıyoruz. Olmazsa olmazımız
sabah kahvaltımız. Zeytin, peynir,
ekmek, çay, yanında değişik reçeller,
bal, tereyağı. Yaz geliyor biber, salatalık, domates, yeşillik kahvaltının
vazgeçilmezleri. Güne kuvvetli başlamak gerek. Çocuğumuzun süt ve
yumurtasını unutmayalım.
Kahvaltı, öğle arası kahve iyi gider.
Öğle yemeğinde etli bir şeyler mi
yesek, yanında zeytinyağlı sebze yemeği, salata, yoğurt, ekmek. Sonra
mevsimlik meyve. Yemek üstüne otururken de çalışırken de çay iyi gider.
Akşam yemeğinde biraz daha hafif
bir şeyler yesek. Çorba, zeytinyağlı
yemek, yoğurt, salata illaki ekmek.
Araçların yakıtı gibi bizlerin de yakıtı olan yiyecekler bir süre için olmasa
ne yapardık. Tabiki yaşayamazdık.
Önce halsiz düşer, sonra hastalanırdık sonrasını getiremiyoruz. Yani
bizi yaşatan ayakta tutan yiyeceklerimiz. Ve bu tükettiklerimizi yetiştiren çiftçilerimiz. Biz onları yaşatmak
için ne yapıyoruz? Onların, olanların
ne kadar farkındayız. Çoğu zaman
onların ne dediklerini ne düşündüklerini bilmeyiz, ilgilenmeyiz. Çünkü
onlar çiftçi olmak için yaratılmışlardır. Yorgun, hasta oldukları zaman
da sevinçli, kederli oldukları zaman
da üretmek, durmadan çalışmak
zorundadırlar. Rapor almak, tatile
çıkmak, ölüm izni, mazeret izni kullanmak gibi lüksleri yoktur. Üretmedikleri zamanı düşünmek bile istemeyiz. İstemeyiz ama oları sesini de
duymayız, duymamazlıktan geliriz.
Toprak, mazot, hayvan, eğitim, sağlık… Sonuçta daha iyi bir hayat diyorlar.
Ellerindeki toprakları alarak rant
alanlarını genişletiyoruz. Ağaçlarını
keserek farklı bir şeyler yapmak istiyoruz. Tarım alanlarını yok ederek
onların senelerden beri uğraşa geldikleri hayattan alıp farklı bir uğraş
alanına itiyoruz. Pahalı mazotu ve
diğer tarımsal girdileri vererek ucuz
ürün üretmesini istiyoruz. Tarım
ilaçları ile başını döndürüp önce kendisini sonra bizi zehirlemesini izliyoruz. Eğitimsiz, bilinçsiz yapılan tarım
ile muhteşem işler yapmasını bekliyoruz. Bir taraftan da ithal ürünler
ile ‘rekabet et’ diyoruz. Doğal afetler
ile tarımın ne kadar zorlaştığını söylemek bile istemiyoruz. Bazı yerlerde
de tarım alanlarını yapılaşmaya açarak ne köylü ne kentli olabilen bir sınıf yaratıyoruz.
Küçük üreticinin, köylünün, çiftçinin ortadan kaldırılması, tarımın
şirketleştirilmesi için uzunca bir
süreden bu yana uygulanan acımasız politikalar, üreticilerimizi topraklarından etmeye devam ediyor.
Sadece topraklarından değil, yurtlarından, kültürlerinden de tek tek
savruluyorlar. Kendi yaşamlarına
ve kültürlerine yabancısı oldukları
yerlerde yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Çocukları büyüklerinin yaşadıkları zorlukları görerek çiftçilik
yapmak istemiyor. Orta yaşa yakın
olanlar bir an önce yaşadıkları, ürettikleri topraklardan gitmek istiyor,
kente göç ediyor ama erzakını dahi
köyünde geride bıraktığı yaşlı anne
ve babasından sağlamaya çalışıyor.
AVM kapılarında nöbetçi, kömür
ocaklarında madenci olmak, karın
tokluğuna iş bulmak için tanıdık birilerini araya sokmaya çalışıyorlar.
Geriye kalan çiftçinin hali de ortada.
Boğaz tokluğuna çalışsa da üretmekten, toprağında yaşamaktan başka
çaresi yok. Gerçekten bu ülke, çiftçisine ihtiyacı kalmadı mı? Bu kadar
mı gözden çıkartıldı? Sırt çevrildi…
Kutluyor muyuz, anıyor muyuz bilmiyoruz ama yine de, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günümüz ‘Kutlu’ Olsun.
Köy-Koop Haber
Prof.Dr. Ziya Gökalp
Mülâyim Resim Sergisi
»» Prof. Mülâyim, 14. Resim Sergisini 27 Nisan-20 Mayıs
2015 tarihleri arasında Ankara Üsküp Caddesinde
bulunan Medya Sanat Galerisinde açtı.
Ziya Gökalp Mülâyım’ın
bu 14. kişisel sergisinde son üç yılda yaptığı
suluboya resimleri var.
Ankara’dan, İstanbul’dan
yazları uzun süre kaldığı Datça’dan, arada bir
gittiği
Marmaris’ten,
Bodrum’dan bir köşeyi
yansıtmış.
Çok sayıda kooperatifçi,
siyasetçi, bilim dünyası
ve resim meraklılarının ziyaret ettiği
sergide; genellikle deniz kıyısı… Balıkçı tekneleri, yatlar, evler… Güneş
Kooperatiflerin Ekonomik İşlevlerinin
Önemini Yadsımayalım…
»» •Kimi yazarlar kooperatif ortaklarına “kooperatif üyesi” demekte ısrar ediyorlar
ve kooperatiflerin sürdürülebilirliklerinin garantisi ekonomik işlevlerinin önemini
yadsımaya devam ediyorlar..
Eğer ders kitabı yazmaya gelince “ortak”, günlük makale yazmaya ve işin
“edebiyatını yapmaya” gelince “üye”
deniliyorsa, bu çelişkiden vazgeçmek gerekiyor.
Kooperatif tanımında “.. topluca sahip olunan ve demokratik biçimde
kontrol edilen bir işletme..” ifadesine yer verilerek kooperatif örgütün
işletme boyutu öne çıkarılmaktadır.
Zira kooperatifler, her şeyden önce
birer ekonomik “işletme” olarak kabul edilmezlerse sosyal amaçlı dernek veya yardım kuruluşlarından
farkları kalmaz.
Kooperatifin sosyal ve kültürel işlevlerinin “sınırları” vardır. Bu sınırları,
kooperatifin işletme boyutu belirler.
Daha çok işletme fazlası elde edebilen kooperatifler, ortakları isterlerse
daha fazla sosyal ve kültürel işlevler üstlenebilirler. Daha az işletme
fazlası elde eden kooperatiflerin ise
sosyal amaçlı çalışmalara destekleri
doğal olarak sınırlı kalır. Salt sosyal
amaçlar için kurulan kooperatiflerin bile varlıklarını sürdürmeleri,
elde edecekleri işletme fazlasına
bağlıdır. Hiçbir ekonomik faaliyette
bulunmayan, dolayısıyla herhangi bir işletme fazlası elde etmeyen,
ancak dışardan bağış toplayarak
bazı sosyal faaliyetlerde bulunmayı
kendileri için bir yaşam biçimi olarak seçen kuruluşlara ise, kooperatif denilemez. Kendilerine ne kadar
“biz, sosyal amaçları olan bir kooperatifiz” deseler de, ya da kendilerini
kooperatif olarak ilân etseler bile
gerçek anlamda kooperatif olarak
kabul edilemezler. Bunlar gerçekte
yardımlaşma derneği, ya da hayır
kurumudurlar, ama bazı nedenlerle
kendilerini kooperatif olarak gösterme gereğini duyarlar.
Zaten kooperatifler başkalarına
yardım için kurulmaz. Asıl ve en
önemli kuruluş nedeni, ortakların
kendi kendilerine hizmettir. “Kendi
kendine yardım” ya da “self-help”in
esprisi de budur. Kooperatiflerin
sosyal ve toplumsal sorumlulukları
ancak onların ortaklarının finanse
ettiği ekonomik faaliyetleri sonucu
verdikleri destek ile mümkündür.
Ortakların sermaye ve ayni katkılarına dayanmayan ve salt sosyal
faaliyetler için dışardan kaynak toplayan bu tür kuruluşlara kooperatif
denilemez. Bunların mensuplarına
da zaten “ortak” denilemez.
Kooperatif ortaklarına “üye” diyen
arkadaşlarımız bu tür sosyal kuruluşları kastediyor olmalılar. Zira kooperatiflerin varlığı ve sürdürülebilirliği ortaklarının sermaye katılımı
ve kooperatifin ekonomik faaliyetlerine bağlıdır. Buradan sağladıkları işletme fazlasının bir bölümü ile
Hüseyin POLAT
BM/ILO Kooperatifçilik
Başdanışmanı
kooperatifler toplumsal ve sosyal
sorumluluklarını yerine getirirler.
Kooperatiflerle ilgili yazılarda karşımıza çıkan üye-ortak ikileminin bir
kaynağının da yabancı yayınlardan
yapılan tercümeler yolu ile oluştuğunu belirtmek gerekiyor. Zira İngilizcede ve Fransızcada kullanılan
“member” ya da “membre” sözcükleri, sendika ve dernek mensupları
için “üye” olarak, kooperatif ve şirket mensupları için de “ortak” olarak algılanırlar ve tercüme edilirler.
Kelimenin, her iki grup için, farklılıkları dikkate alınmadan “üye”
olarak tercüme edilmesi yanlış.
Kategorik olarak ve yaptıkları işler
bakımından Kooperatifler farklı bir
işletme (şirket) türüdür ve sermaye
şirketleri gibi işveren durumundadır. Dolayısıyla işçi sendikaya üye
olur, ama kooperatife ortak olur.
Sayın Çıkın yıllar önce
“son noktayı koymuş”
Köy-Koop Haber Gazetesinin Mart
2015 sayısında “Kooperatif üyesi
mi, kooperatif ortağı mı tartışmalarına son noktayı koyuyoruz” başlıklı yazımıza, Köy-Koop Haber’in
Nisan 2015 sayısında Sayın Ayhan
Çıkın, “Son noktayı koymak mümkün müdür?” yazısı ile yanıt vermiş.
Üstelik gösterdiğimiz kaynaklar konusunda da parantez içinde ünlem
işareti koyarak ima yollu “geç bunları..” demek istemiş..
Sayın Çıkın “son noktayı koymayalım” diyor. Sanki “ortak” ya da “üye”
deyimleri bilimsel araştırmalar yolu
ile evrime ya da değişime uğrayabileceklermiş gibi..
Oysa Sayın Çıkın bunda tam 21 yıl
önce, 1994 yılında bu konuda son
noktayı koymuş ve kooperatif mensuplarından “ortak” diye söz etmiş.
Sayın Çıkın’ın Sayın Ali Rıza Karacan ile birlikte hazırladıkları Eğe
Üniversitesi Ziraat Fakültesi yayını
olarak 1994 yılında bastırılan “Genel Kooperatifçilik” kitabı (Yayın
No. 511), kooperatifçilik konusunda
başvurulabilecek çok iyi hazırlanmış
bir ders kitabı. Her iki yazarı da bu
vesile ile kutlamak isterim.
Kitabın “Kooperatiflerde yönetim ve
organları” başlıklı yedinci bölümünde kooperatif ortaklarından ve
ortakların ödev ve sorumluluk-
larından ayrıntılı biçimde söz edilmiş (sayfa 163-167). Yazarlar burada
doğru olan deyimi, yani “ortak” deyimini kullanmışlar. Daha sonraki
bölümlerde, örneğin, kooperatiflerin finansmanı bölümünde ortaklık
payları üzerinde durmuşlar (s. 218220). “üyelik payı” dememişler, zira
böyle bir kavram yok. Yine kooperatiflerde muhasebe bölümünde “tutulacak defterler”le ilgili olarak “ortak
defteri” ifadesini kullanmışlar (s.
251), üye defteri dememişler. Kooperatiflerin sınıflandırılması başlıklı
bölümde örneğin “ortakların birleşme biçimine göre kooperatifler”
(s. 309) ifadesi kullanılmış. Tekrar,
“uygulamada karşılaşılan başlıca kooperatif tipleri” başlıklı bölümde, tarımsal hizmet kooperatiflerini anlatırken bu kooperatiflerin ortakları ile
ilişkileri konusunda ortaklara hizmet
sunmada izlenecek sıra, ortakların
arazilerinin uzaklığı, ortaklara ait
arazilerin toprak yapısı ve eğitim
durumu konuları da hep “ortaklar”
denilerek açıklanmış.
Son örneği, 14. Bölümden verelim:
Kooperatiflerin başarısını etkileyen
faktörler ve kooperatiflerde etkinlik
ve başarı ölçütleri bölümünde, “ortaklara yönelik etkinlik veya başarı” üzerinde duruluyor ve yazarlar
bu son bölümü şöyle noktalıyor:
“Ortaklarını tatmin edemeyen bir kooperatifin varlığını sürdürmesini beklemek mümkün değildir. Bu nedenle
kooperatiflerin başarılarını tek yönlü
değil, kalkınma, yönetsel ve ortaklara
yönelik başarılar şeklinde ölçmek ve
değerlendirmek gerekir” (s. 387).
Sayın Çıkın 21 yıl önce yazdığı bu
kitabında, yukarıdaki alıntılarla da
belirttiğim gibi “üye mi diyelim, ortak mı diyelim” şeklinde bir ikileme
düşmemiş ve kooperatif mensuplarından “ortak” diye söz etmiş. Doğru
da yapmış. Yani “üye mi, ortak mı”
tartışmasına daha 21 yıl öncesinden
son noktayı koymuş.
Ne oldu da aradan 21 yıl geçtikten
sonra Sayın Çıkın kooperatif ortaklarından üye diye söz etmeye başladı, anlamak mümkün değil. O günden bu güne bu kavram evrime mi
uğradı acaba?
Eğer ders kitabı yazmaya gelince
“ortak”, günlük makale yazmaya ve
işin “edebiyatını yapmaya” gelince
“üye” diyorsanız, o başka tabii.
Ama yine de sizi tebrik ediyorum Sayın Çıkın. Yalnız, bir daha tekrar bir
anımsatma yapmama lütfen fırsat
vermeyiniz. Zira bu konu artık “kabak
tadı” vermeye başladı. Öyle umuyorum ki, Türkiye-Koop’un hazırlamayı düşündüğü “Kooperatif Terimleri
Sözlüğü” bu işi “tatlıya bağlayacak”.
GDO’nun En Büyük 2 Şirketi Birleşemedi
batarken, denizin, dağların görünümü… İnsanın içi aydınlanıyor.
Bilindiği gibi Mülâyim Hoca’nın
Kooperatifçi Atatürk (2006) ve
artık klasikler arasında yerini almış
olan Kooperatifçilik (7. baskı,
2013) kitabı hemen herkes tarafından biliniyor. Hoca’nın son kitabı
ise, İsmet İnönü’den Siyaset Dersleri Niteliğinde Anılar (2014) kitabı. Hocamızı tebrik ediyor, güzel
kitaplarının yanında sergilerinin de
devamını diliyoruz.
»» Dünyanın en büyük kimyasal tarım ürünleri üreticilerinden İsviçreli Syngenta,
ABD'li rakibi Monsanto'nun 45 milyar dolarlık birleşme teklifini reddetti.
Syngenta, söz konusu teklifi geri çevirmelerine gerekçe olarak kendi
değerinin altında olmasını gösterdi. ABD'li Monsanto'nun 45 milyar
dolarlık teklifi Syngenta'nın yüzde
45'i için sunduğu öğrenildi. Ancak
Syngenta'nın görüşmeleri tamamen
sonlandırmadığı ve kapıyı aralık bıraktığı belirtildi. Syngenta Yönetim
Kurulu Başkanı Michel Demare, teklifin yeterli olmadığını açıklarken,
"Monsanto'nun teklifi, Syngenta'nın
entegre stratejileri ışığındaki büyüme
beklentilerini ve şirketin gelecekteki
lider pozisyonuna yönelik öngörüleri
yansıtmıyor. Her iki şirket aynı zamanda dünyanın önde gelen genetiği
değiştirilmiş tohum üreticilerinin ba-
şında geliyor. Monsanto ve Syngenta
şirketlerinin ismi sık sık GDO'lu ürün
tartışmalarında ve insan sağlığına zararlı tarım ilaçlarının satılması noktasında gündeme geliyor. Monsanto
bunun için etkin bir sosyal medya
kampanyası yürüterek, insanları
GDO’lu tohumların sağlığa zararlı olmadığına ikna etmeye çalışıyor.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
TARIM
Tarımsal Kooperatifçilik
Manifestosu
»» Türkiye tarımsal potansiyel açısından dünyanın sayılı ülkelerindendir. Bu
potansiyelin harekete geçirilmesinde kooperatifler önemli araçlardır.
İşsizliğin arttığı, tarımsal ve küçük
esnaf kesimin sürekli kan kaybettiği ülkemizde sorunların çözümüne önemli katkı koyabilecek
kooperatif örgütlere her zamandakinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Özellikle 2008 krizinden sonra
dünya ölçeğinde kooperatifçilik,
toplumsal ve ekonomik sorunların çözümünde ön plana çıkmıştır.
Kooperatifçilik 21. Yüzyılın favori
işletmeleridir. Dünya ölçeğinde
2,6 milyon kooperatif, 1 (bir)
milyarı aşan ortak sayısıyla, 250 milyon çalışanıyla,
3 000 milyar US doları aşan
(300 büyük kooperatifin) iş
hacmiyle, G20 ülkelerinde
toplam istihdamın % 12'sini
temsiliyle[1] ekonomik sorunların çözümüne katkısı dünya kamuoyunun gözlerini kamaştırmaktadır. O nedenle Birleşmiş milletler
2012 yılını "Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etmiş, BM'nin tek
sivil örgütü olan "Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA)" üst üste
iki kez "Uluslararası Kooperatifler
Zirvesi" toplayarak konuyu çok boyutlu şekilde tartışmıştır.
Kooperatifçilik, önce
insan demektir
Kooperatif ortakları, ekonomilerini iyileştirmeleri yanında sosyal ve
kültürel ihtiyaçlarını da karşılamayı düşünürler . Kooperatifçiler beşeri faaliyetlerinde özgürlük, eşitlik
ve adalet değerlerini somutlaştıran
çalışma kurallarını topluma önerirler.
Kooperatifler:
• İnsanların bizzat kendilerinin
ekonomik sorunlarını çözüm araştırmasını ve uygulamasını teşvik
eder,
• Karşılıklı yardımlaşma ve sorumluluk duygusunu geliştirir,
• Ortaklaşa çalışmanın yarattığı
öğrenme yetisi sayesinde insanların gelişmesine katkıda bulunur,
• Ekonomide üretilen zenginliğe/
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
varlığa ulaşmayı kolaylaştırır,
• Demokratik dayanışma yoluyla
insanlararası diyalogu ayrıcalıklı
kılar,
• Kalıcı ve devredilemez nitelikli
işletmelerin ortaya çıkmasıyla ortaklaşa mirası zenginleştirir.
Kooperatif orijinal bir
örgütlenmedir
Kooperatif, kendi üyelerinin ihtiyaçlarının tatmininde varoluş nedenini bulan bir topluluk (dernek)
ile bir işletmenin orijinal bir bileşimidir. İşletme ortaklarına, ekonomik gelişme ve kalkınma fırsatları yaratırken, dernek özelliği ile
de üyelerine sosyal ve beşeri gelişmenin yollarını açar. İzmirli çiftçi
kooperatifçiler, kendi geleceğine
güvenen ve bölge, ülke ve dünya
ölçeğinde kendini var eden bir
toplum olmayı arzulamaktadırlar.
Tarım kooperatifsiz
gelişemez
Kırsal dünyanın geleceğinde etkili olabilecek politikalar karmaşık
bir yapıya sahiptir. Bu politikaların oluşturulmasını "kooperatiflersiz düşünmek" mümkün
değildir. Bu nedenle tarıma uygun bir Tarımsal Kooperatifçilik Politikası uygulanmalıdır.
Bu politikalar: Girişim olarak tarımsal kooperatiflerin genişleme
olanaklarını artırmalı; kooperatiflere uygun bir ortam yaratmalı; kooperatifleri ve onu geliştiren
çevre koşullarını güvence altına
almalı; kooperatifleri her yönüyle
destekleyecek bir şekilde formüle
edilmelidir. Bunun için tarımda
kooperatifçilik bir "Devlet Politikası" olarak ele alınmalıdır :
1. Kooperatifçilik eğitimi ve yayımı geliştirilmelidir;
2. Acilen bir tarım ve kooperatifler
bankası kurulmalıdır;
3. Toplumsal ve ekonomik yapıya
uygun kooperatifçilik mevzuatı
hazırlanmalıdır ;
4. Tarım için tercihli bir kooperatifçilik politikası oluşturulmalıdır;
5. Profesyonel kooperatif yöneticisi yetiştirme ve istihdamı üzerinde
önemle durulmalıdır;
6. Kooperatifçilik AR-GE'si geliştirilmelidir;
7. Kooperatiflerarası işbirliğini geliştirme teşvik edilmelidir;
8. Ekonomide, tarımda entegre
politikaların aracı, kooperatiflerdir.
Küreselleşen bir ekonomide, oluşan yeni yapılanmalara tarımı entegre edebilecek
en uygun kurumsallaşmanın
kooperatifler olduğu gözden
kaçırılmamalıdır; Sadece tüketicilerin kalite isteklerini
değil, ayni zamanda "tarımsal üretimin değerlendirilmesi" konusunda çiftçilerin
ve kooperatiflerin çıkarını
gözeten ve potansiyellerini
harekete geçirebilen "etkili bir gıda maddeleri üretim
politikası" KOOPERATİFLER
ARACILIĞI İLE devreye sokulmalıdır.
[1]http://www.sommetinter.coop/
cms/cp/millions-cooperatives-milliard-membres-millions-emplois-cooperatives-partie-equation-solution
‘Genç İşi Kooperatif’i Kuruldu
»» Ülke kalkınmasına destek olabilmek için “insana yakışır iş” hedefiyle yola çıkan
gençler, Türkiye’nin ilk “bilimsel araştırma ve geliştirme, eğitim kooperatifini” kurdu.
Genç İşi Kooperatif çatısı altında
Türkiye’nin çeşitli illerinden bir
araya gelen eğitimli gençler, kariyer danışmanlığı, marka yaratma,
iş kurma gibi çeşitli projelerde
hizmet veriyor.
Sosyal kalkınmada önemli bir yere
sahip olan kooperatiflere bir yenisi
daha eklendi. Geleceklerine sahip
çıkmak isteyen gençler, nitelikli
iş sorununu çözmek, istihdamın
önünü açmak için bir araya gelerek “Genç İşi Kooperatifi” kurdu.
Genç İşi Kooperatif Yönetim Kurulu Üyesi Betül Atak, kooperatiflerinin kuruluşunun Şubat ayında
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylandığını, kooperatifin 13 ortağının bulunduğunu
aktaran Atak, “Ortaklar arasında
Türkiye’nin köklü üniversitelerinde, kamu yönetimi, uluslara-
rası ilişkiler, endüstriyel tasarım,
istatistik, hukuk, bilgisayar mühendisliği, gazetecilik ve konservatuvar gibi bölümleri başarıyla
tamamlamış gençler yer alıyor”
diye konuştu. Atak, İzmir, Manisa,
Ankara ve İstanbul’da hayatlarını
sürdüren kooperatif ortaklarının,
farklı alanlardaki eğitim ve mesleki deneyimlerini ortak bir hedef
için paylaşacaklarını belirtti.
Kooperatifin eğitim, danışmanlık,
proje hazırlama, teknoloji geliştirme, iş kurma, koordinasyon ve
istihdam gibi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çalışmaların
yürütülmesini amaçladığını anlatan Atak, “Özel eğitim kurumu,
yurt ve kurs açılması, yurtiçi ve
yurtdışında kurulacak bağlantılarla ortak girişimlerin gerçekleştirilmesi, bilim, kültür, sanat ve spor
dallarında yaz okullarının açılması da kooperatifin hedefleri arasında yer alıyor” diye konuştu. Atak,
uluslararası ilişkiler danışmanlığı,
marka yaratma, kurumsal kimlik
ve grafik tasarım çalışmaları, okul
atölye çalışmaları, proje döngüsü
yönetim eğitimi, akademik ve profesyonel kariyer danışmanlığı gibi
hizmetler de verdiklerini belirterek, “Hem kendi ortaklarımıza iş
imkanı yaratıyoruz hem de işsiz
arkadaşlar için istihdam kapısını
aralıyoruz” dedi. hurriyet.com.tr
11
İzmir Büyükşehir
Belediyesi Kooperatifleri
Desteklemeye Devam Ediyor
»» İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi ve
Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile
yeniden alım sözleşmesi imzaladı.
Sözleşmeli üretim modeli ile
yerel kalkınmayı desteklemeye önem veren İzmir
Büyükşehir Belediyesi, kooperatifleri desteklemeye
devam ediyor. Büyükşehir
Belediyesi Tire Süt Kooperatifi ve Bademli Fidancılık
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile yeniden alım sözleşmesi imzaladı. Tire Süt
Kooperatifinden süt, Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma
Kooperatifinden “fidan, ağaç, yoğurt,
ayran ve zeytinyağı" alımı için sözleşme yapıldı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu, tarımda, kırsalda, yerelde kalkınmanın önemine ve yollarına değinip, kooperatiflere hedef olarak ihracaatı gösterdi.
Konuşmasında, 27 yaşına kadar hem
çiftçilik hem hayvancılık yaptığını ve bu
nedenle bu sektörlerdeki sorunları çok
iyi bildiğini anlatan Başkan Aziz Kocaoğlu, "Tarlayı, tütünü, arpayı, çavdarı
iyi bilirim. Büyükbaş hayvancılığı birilim. Yoldan kalkan tozun ürüne ne yaptığını bilirim. Bunları bildiğim için, yaşadığım için, tarımda gerileme olduğu
için, tarım dünyanın her ülkesinde desteklenirken biz de hemen hemen yok
denecek kadar az desteklendiği için,
tarım sübvanse edilmediği için İzmir
Büyükşehir Belediyesi bu işe gönül verdi ve başladı. Yeniden bir şey icat edecek ne zamanımız vardı ne de gücümüz
vardı. Mevcuda baktık. Mevcudu Küçük Menderes'te bulduk. Bayındır'da
çiçeklik kooperatifi vardı onu destekledik. Bademli'de fidancılık kooperatifi
vardı onu destekledik. Tire Süt Kooperatifi Mahmut Başkanının başkanlığında ilerliyordu onu destekledik. Kiraz'da
İğdeli Kooperatifi ilerliyordu ona destek verdik. Yani biz Küçük Menderes'te
zemini, yol arkadaşımızı bulduk. Dolayısıyla 4 kooperatifin üyeleri ile birlikte
yürümeye başladık" dedi.
Güven ortamını tesis ettik
Bayındır'da uyguladıkları sözleşmeli
model ile ürünlerin çeşidinin ve kalitesinin arttığını vurgulayan Başkan
Aziz Kocaoğlu, "Önce ürünün çeşidi,
kalitesi sınırlıydı. Destek verdik. Sözleşmeli üretim yaptık. Hem çeşit arttı
hem ürün, kalite arttı. Bugün Irak ve
Azerbeycan'a ihracat yapıyorlar. Bayındır Çiçekçilik Kooperatifi bizim ilk
anlaşma yaptığımız kooperatiftir. Tefeciden, bankadan kurtardık. O gün
hedef ihracat yapmak demiştim bugün
buna ulaştık. Yeterli mi, değil. En az
yakın 15-20 ülkeye ihracat yapmamız
gerekmektedir. İğdeli kooperatifimizin peynirleri bugün piyasada bir marka olarak Türkiye'nin her tarafından
pazarlanmaktadır. Geldik Bademli'ye.
Kazakiskan ve Özbekistan'a ihracat
yapıyorlar. Bir hafif dokunuş, biraz
destek ama çok büyük manevi destek.
Arazi yollarının asfaltlanması kentte
çiftçinin moralini yükseltti. Çiftçinin
önemsendiği bilinci gelişti. Üretim
arttı. Yeterli mi değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi 11 yıllık geçmişinde çok
önemli bir kazanım elde etti. Kırsalda
tarımda, havyancılıkta çok önemli bir
kazanım elde etti. 'Güven'. Siyasi partisi, etnik kökeni hiç önemli değil ama,
şunun aksini ispat etmek veya söylemek mümkün değil. Kırsal Büyük-
şehir Belediyesi'ne güveniyor, İzmir
büyükşehir Belediyesi de onlara güveniyor. Güven olmadan, güvenmediğiniz insanla, kurumla iş yapamazsanız.
Yaparsanız da büyüyemezsiniz. Biz bu
güven ortamını tesis ettik. En büyük
kazanımımız budur" dedi.
Örnek kalkınma modeli
Bademli Fidancılık Kalkınma Kooperatifi Başkanı Selçuk Bilgi de konuşmasında çiftçinin zor zamanında elinden
Başkan Aziz Kocaoğlu'nun tuttuğunu
belirterek teşekkür etti. Bilgi, "İki yıldır
alım yapılan meyve fidanları sayesinde
meyvecilikte büyük adımlar atıldı. Hem
meyve fidanı verilen çiftçilerimiz meyve
üretimi ve tüketimi konusunda yeni bir
geçim kaynağı buldu, hem de fidanların
temin edildiği fidan üreticilerinin ürünlerinin ekonomik değeri korundu. Başkanımıza minnettarız" dedi.
Tire Süt Kooperatifinin dünyanın örnek gösterdiği kalkınma modeli olduğunu ifade eden Kooperatif Başkanı
Mahmut Eskiyörük ise bölgenin sütün en büyük üretim merkezi olduğunu söyledi. “Süt kuzusu” projesi
ile İzmir’de fakirin çocuğunun da süt
içebilmesinin sağlandığını ifade eden
Eskiyörük, ”Bu bir insanlık ve üreticiyi
koruma projesidir. İzmir Büyükşehir
Belediyesine üreticiler adına teşekkür
ederim. Kooperatifimiz, günde 200 ton
süt toplayan ve tüm Tire ekonomisine
canlılık getiren bir güç oldu. Sizlerden
aldığımız destekleri doğrudan üreticiye
yansıtarak, ortaklarımızın kazancını
artırdık. Bölgemizde, üreticinin eline
Türkiye’nin birçok yerinden 15-20 kuruş daha yüksek bir fiyat geçiyor. Üreticiye verdiğimiz hizmetle, düşük maliyetli üretim yaptırıp, üretim kalitesini
yükselterek onların daha çok para kazanmalarını sağlıyoruz.” dedi.
“Hem üreticiyi hem de
tüketiciyi koruyoruz”
Süt ve et fiyatlarında belirleyici bir rol
oynadıklarını ve üreticiyi sömürüye
karşı koruduklarını belirten Eskiyörük, ortaklarının sütünü ve etini mamule dönüştürüp, tüketiciyi de koruduklarını belirterek sözlerine devam
etti.” Ekonomik gelir olmazsa, insanların karınları doymazsa köylerini terk
etmek zorunda kalıyor. Biz insanların
önce iş ve aşını düşünüyoruz. Onların,
köyünde üreterek, kazanmalarını ve
yaşamlarını sürdürmeleri için mücadele veriyoruz. Türkiye’nin koşullarına uygun örnek bir kırsal kalkınma
modeli oluşturarak tüm ülkenin ve
dünyanın takdirini kazandık. Tire’yi
süt sektöründe öncü yaptık. İlçeyi her
yönüyle geliştirip, kalkındıracağız.”
Eskiyörük, Başkan Kocaoğlu’dan, üretim yollarının asfaltlanmasını ve meyve, sebze üreticisinin sözleşmeli üretim modeline dahil edilmesini istedi.
12
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
Röportaj:
Ayhan Elmalıpınar
Ülkemizde tarım
yapmak zor. Üretim
maliyetleri yüksek,
ürün fiyatları ise
şirketler tarafından
düşük belirleniyor.
Çiftçilerin üzerindeki
vergi yükü çok
yüksek. Çiftçiler
ürünlerini satışa
arz ettiklerinde
ürünlerinin brütü
üzerinden vergi ve
fonlarla doğrudan
kesinti yapılır. Bu
yetmez üretim
girdilerinde yüksek
oranlı KDV, en önemli
girdi olan mazotta ise
KDV+ÖTV alınmakta
ki, bu mazot
fiyatının neredeyse
yüzde 70’ine denk
gelmektedir. Bu
şartlarda üreten
çiftçiler ürünlerini
satma aşamasına
geldiklerinde tekrar
şirketler ortaya
çıkar ve çok ucuz
fiyat belirler ve
çiftçinin alın terine
el koyar. Çünkü
bizim ülkemizde
üretici ile tüketici
buluşturulmaz.
Aracılar çiftçinin
ürettiği ürünü
pazarlar. Çiftçiden
ucuza aldığı ürünü
5-6 katı fiyatla
tüketicilere satarlar.
Çiftçinin üzerinde
bu vergi yükü,
yüksek girdi maliyeti
ve aracılar olduğu
sürece çiftçiler
üretime devam
edemez. Çiftçiler bu
nedenle sendika ve
doğru temellerde
örgütlenmiş
kooperatiflerde
örgütlenerek ancak
üretebilirler.
“Çiftçiler sendika ve doğru temellerde örgütlenmiş
kooperatiflerde başarılı olabilirler”
»» Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) çay, tütün, hububat, fındık, ayçiçeği, zeytin, üzüm üreticileri ile hayvan
yetiştiricilerinin kurduğu çiftçi sendikalarının üst kuruluşu. Geleneksel mücadelenin her alanda gittikçe dibe vurduğu
açıkça görülen günümüzde, Çiftçi-Sen’in sesine kulak vermek, dayanışma içeren bu mücadele zeminini desteklemek,
ve büyütmek, hepimizin sorumluluğu olsa gerek. Bu ayki röportajımızda Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu ile
çiftçiyi, tarımı, sendikalaşmayı ve kooperatifleşmeyi konuştuk.
Köy-Koop Haber-Geçiminizi tarımla sağlayan bir çiftçi olduğunuzu
biliyoruz. Neler üretiyorsunuz?
Kendinizden kısaca bahseder
misiniz?
Abdullah Aysu- Ankara’ya bağlı
Haymana ilçesinin Kavak ve Evliyafakı köylerinde ailemizin toprakları var.
Kardeşler olarak birlikte aileden kalma arazileri ekip biçiyoruz. Bu topraklarda hububat üretimi yapıyoruz.
Bazen kimyon, bazen soğan da yetiştiriyoruz.
K.K.- Aynı zamanda Türkiye’nin
ilk ve tek çiftçi sendikası ÇiftçiSEN’in Genel Başkanı’sınız. ÇiftçiSEN’in kuruluşundan ve çalışmalarından bahseder misiniz?
A.A.- Türkiye’de bizden önce de sendikalar kuruldu. Tütün üreticileri
geçmişte (1980’den önce) Ege Tütün
Üreticileri Sendikası (ETÜS), Tütün
Üreticileri Sendikası’nı (TÜTÜS),
üzüm üreticileri de, Ege üzüm Üreticileri Sendikası’nı (EGÜS) kurmuşlardı.
Fakat bu sendikalar işveren sendikası
olarak kurulmuşlardı. 1980’lerden
sonra da Türkiye’de TÜM KÖY-SEN
adıyla bir köylü sendikası kuruldu.
Fakat biz ürün bazında örgütlenip
sendikalaşan ve bu sendikaların birleşiminden Konfederasyonlaşan ilk ve
tek sendikayız.
Sendikaları kurmadan önce ürün bazında üreticileri dolaştık. Bir araya
getirip kurultaylar yaptık. İlk üretici
kurultayı 15 Eylül 2001’de Akhisar’da
toplanan “Tütün Üreticileri Kurultayı” idi. Bunu 25 Mart 2002 tarihinde
Burhaniye’de Zeytin Üreticileri Kurultayı izledi. 2 Nisan 2002 Alaşehir’de
Üzüm Üreticileri Kurultayı; 23 Mayıs
2002 Babaeski’de Ayçiçeği, Buğday
ve Hayvan Yetiştiricileri Kurultayı; 14
Ekim 2003 Zile’de Pancar Üreticileri
Kurultayı; 25 Haziran 2003 Ordu’da
Fındık Üreticileri Kurultayı ve 23
Ağustos 2003 Rize’de Çay Üreticileri
Kurultayı takip etti. Bu kurultayların özelliği, hükümet ve siyasal parti
temsilcilerinin dinleyici olarak davet
edilmelerine rağmen söz (kürsü) hakkının sadece kurultayı düzenlenen
ürünün üreticisi çiftçilerde olmasıydı.
Ürün bazında yapılan bu kurultayların ardından her kurultayda seçilen ve
gönüllülük temelinde çalışan heyetlerin bir araya gelmesiyle 13 Aralık 2003
tarihinde Ankara’da Türkiye Çiftçi
Kurultayı düzenlendi. Çiftçi Kurultayı katılımcıları kendi aralarında gün
boyu tartıştı, sorunları masaya yatırdı, birlikte çözümler aradı. Örgütlenmenin gerekliliği üzerine odaklanıldı
ve ürün bazında sendika kurma kararı
alındı. Bu karar ile örgütlerinin “bağımsız” olması gerektiği de belirlendi.
Kurulacak sendikalar hiçbir partinin
veya oluşumun arka bahçesi olmayacaktı. Bağımsız olacaktı. Ancak ortak
mücadelelere destek verilecekti. Köylüden, emekçilerden ve ekolojiden
yana ortak tavra sahip kurum ve örgütlerle eşit koşullarda ittifaklar oluşturabilecekti. Sendika kurma amaçlarını kısaca şöyle belirlediler.
• Sözleşmeli çiftçiliğe mecbur edilen
çiftçilerin adına sözleşme yapmak
ve çiftçilerle sözleşme yapan işveren
durumundaki sanayici ve tüccarın
sözleşme koşullarına uymadığında
sendika üyesi çiftçilerin hakkını
aramak ve korumak,
• Destekleme alımlarından ve destekleme alım fiyatı açıklamaktan çekilen kamunun yerine çiftçiler için
referans fiyatları belirleyip açıklamak,
• Tarımsal politikalar belirlendiği süreçlerde çiftçilerin haklarını gözeten
bir yerden müdahil olup, çiftçilerin
çıkarlarından yana politikaların
belirlenmesinde etkin olmak,
• Çiftçilerin üretim aracı olan toprak
ve suyun kirletilmesine karşı etkin
hukuksal ve demokratik mücadele vermek,
• Çiftçilerin yalnız doğa koşullarına
karşı çaresizliğinde ilaç olacak tarım
sigortasının çiftçiler lehine olacak şekilde düzenlenip çıkarılmasını sağlamak,
• Tüccarın vurgunculuğu ve dolandırıcılığına karşı çiftçileri koruyacak etkin
bir yasanın çıkarılma mücadelesini
vermek,
• Kamunun tarımcıyı koruyucu, çiftçilere öncü, eğitici ve öğreticilik
yapmasını sağlamaya yönelik demokratik mücadele yürütmek,
• Çiftçilerin, eksiksiz sosyal güvenceye kavuşturulması için çalışamak,
Kısacası çiftçilerin üretebilmesini sağlamak ve üretmesinin önündeki oluşturulan ve oluşturulacak olan engelleri aşmak için, ürün bazında sendikal
örgütlenme ihtiyaçlarını belirlediler
ve kurma iradesini ortaya koyarak çalışmalara başladılar.
Köylüler aldıkları bu kararların arkasında durdular. Köyleri tekrar dolaşarak, sendika kurma düşüncelerini
köylülerle tartıştıp ve hep birlikte
uygulamaya koydular. Ürün bazında ilk kurulan sendika Alaşehir’de 8
Mart 2004 tarihinde Üzüm Üreticileri
Sendikası (ÜZÜM-SEN) oldu. Hemen
ardından tütün üreticileri de İzmir’de
15 Nisan 2004 günü Tütün Üreticileri
Sendikası’nı (TÜTÜN-SEN) kurdular. Bu sendikaları sırasıyla 1 Eylül
2004’de Ordu’da Fındık Üreticileri
Sendikası (FINDIK-SEN); 2 Nisan
2005’te Lüleburgaz’da Hayvan Yetiştiricileri Sendikası (HAY-YET-SEN); 8
Nisan 2005’te Keşan’da Ayçiçeği Üreticileri Sendikası (AYÇİÇEK-SEN);
8 Nisan 2005’te Keşan’da Hububat
Üreticileri Sendikası (HUBUBATSEN); 25 Eylül 2007’de Pazar’da Çay
Üreticileri Sendikası (ÇAY-SEN); 28
Ekim 2007’de Orhangazi’de Zeytin
Üreticileri Sendikası’nın (ZEYTİNSEN) kuruluşu takip etti.
Ürün bazında örgütlenen bu sendikaların köylü çiftçilerin genel ve ortak sorunlar çerçevesinde mücadelesini koordine
edecek bir çatı örgütü altında birleşme kararı almasıyla Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) doğdu.
ÜZÜM-SEN, TÜTÜN-SEN, FINDIKSEN, AYÇİÇEK-SEN, HUBUBAT-SEN,
ÇAY-SEN) ve ZEYTİN-SEN’in bir araya
gelmesiyle 24 Mayıs 2008’de ÇİFTÇİSEN kuruldu.
ÇİFTÇİ-SEN ve onu oluşturan kurucu sendikalar, bu kuruluş sürecinde
küresel kapitalizmin neoliberal saldırıları altında uzun yıllar dağınık ve
edilgen bir varoluşa sürüklenmiş olan
Türkiyeli çiftçileri hareket geçiren
canlı bir eylemlilik sergiledi. Çiftçi
sendikalarının ülkenin dört bir yayında düzenledikleri üretici mitingleri
bulduğu geniş kitle desteği ve katılımı
sayesinde çiftçi-köylülerin sorunlarının ve taleplerinin yeniden ülke gündemine girmesini sağladı.
Burada çiftçi sendikalarının bu kuruluş dönemindeki eylemliliklerini kısaca hatırlatmak yararlı olacaktır:
Üzüm-SEN 2004 ve 2006 sezonunda hasat zamanı fiyat açıklamayan
TARİŞ’e karşı 19 Ekim 2004 ve 15
Ağustos 2006 tarihlerinde Alaşehir’de
birer Üzüm Mitingi düzenledi. Tütün fiyatlarının olması gereken fiyatın beşte birine kadar gerilemesi
sonucunda Tütün-SEN, İzmir Ziraat
Mühendisleri Odası, Kırkağaç Tütün
Satış Kooperatifiyle birlikte, 23 Mart
2006 tarihinde Kırkağaç’ta Tütün
Mitingi düzenledi.
Geçmişte fındık
mücadelelerinin yoğun
olarak verildiği Karadeniz’de
fındık fiyatları iyice düşmüş,
ÖDP ve Fındık-SEN düşen
fiyata dikkat çekmek
amacıyla miting düzenleme
kararı almıştı. Mitingler
öncesinde çeşitli kararlar
alındı. Parti bayrakları/
flamaları taşınmayacaktı
ve kürsüyü siyasiler değil
üreticiler kullanacaktı. Bu
ilkeler doğrultusunda 24
Temmuz 2007´de Fatsa’da
Fındıkta Sömürüye Son
Mitingi düzenlendi. FındıkSEN 8 Eylül 2008´de
Bulancak’ta hemen ardından
da 29 Eylül´de TrabzonAnkara Fındık Yürüyüşü’ne
katılım sağladı.
Fındık fiyatları maliyetlerin altında,
tüccarın lehine belirleniyordu. Çiftçiler zarar ederken, fındık tüccarları
kârlarına kâr katıyordu. Bu durum
çiftçileri isyan noktasına getirmişti.
30 Temmuz 2007 tarihinde Ordu’da
Ziraat Odaları´nın organize ettiği mitinge yaklaşık 80 bin kişi katılmıştı.
Mitinge katılım yoğunluğu izleyenlere
köylerin şehre aktığı izlenimini vermişti. Fındık-SEN bayrak ve pankartlarıyla mitinge katıldı. Öğle saatlerinden akşam saatlerine kadar karayolu
çiftçiler tarafından trafiğe kapatıldı.
Bir kaç genç gözaltına alındı, sonrasında ise İl Emniyet Müdürü görevden alındı.
Ziraat Odası yöneticileri konuşmalarında “Canik Dağları aşılmaz değildir”, “Ankara’ya daha güçlü geliriz”
dediler. Ancak sözlerinde durmadılar.
Eylemin devamını getirmediler. AK
Parti hükümetinin politikalarına karşı
protesto düzenleyenler FİSKOBİRLİK
yönetiminde ortak yönetim oluşturdular. Fındık üreticilerinin yaşamı bu
ortak yönetimin FİSKOBİRLİK’te uyguladığı politikalar sonrasında daha da
kötüleşti. Sömürü ve yoksulluk arttı.
Buğdayda hasat zamanı gelmeden hükümet üreticileri kaygılandıracak ve
üzüntüye gark edecek açıklamalarda
bulunuyordu. Toprak Mahsulleri Ofisi
(TMO) fiyat açıklamıyor, yıl içerisinde
TMO olarak buğday alımı yapmayacaklarını ve üreticilerin başlarının çaresine
bakmaları gerektiğini söylüyordu. Buğday üreticisi şaşkın ve çaresizdi. Çünkü
ne ürününü bekletecek gücü ne koyacak
deposu vardı. Bunun üzerine HububatSEN köyleri dolaşarak bilgilendirmeler
yaptı ve 9 Temmuz 2005´de Keşan’da
“Buğdayına, Emeğine, Alın Terine Sahip Çık Mitingi’ düzenledi.
Sermayenin kendisini yeniden üretme
alanı olarak doğayı seçmesi, ekolojik dengeye aldırmayan saldırganlığı
aynı zamanda çiftçilerin dünyasına,
yaşamına, kültürüne ve rızkına bir
saldırıydı. Suyun kirletilmesinin yanı
sıra şirketler tarafından ele geçirilme
girişimleri çiftçileri çileden çıkarmıştı. Zeytin bölgesi Orhangazi’de İznik
gölünün kenarında birinci sınıf tarım
arazilerinin üzerine kurulan fabrikalara karşı Zeytin-SEN 28 Ekim 2007 tarihinde Orhangazi’de “Önce Toprak,
Tohum, Su Mitingi”ni düzenledi.
Şirketler ve hükümetler çaydaki oyunlarına 1984´de çayın tekelliğini kaldıran
yasa ile başladılar. Sıra çayın işlendiği
ÇAY-KUR’a bağlı fabrikaların özelleştirilmesine gelmişti. Hükümet bu doğrultuda girişimler başlatmıştı. Çayın yetiştiği Doğu Karadeniz Bölgesi´ndeki tüm
derelerin Hidro Elektrik Santral (HES)
aracılığıyla boru ve tünellerin içine
alınması karşısında bölgedeki çiftçiler
harekete geçmişti. Çay-SEN 17 Nisan
2010’da Of’ta “Çayına Suyuna Sahip
Çık Mitingi” düzenledi.
Ne var ki, yıllarca küresel
şirketlerin sömürüsüne
terk edilmiş Türkiyeli
çiftçilerin en temel hakları
uğruna giriştiği bu yeni
hareketlenme, kendi
üreticileri yerine küresel
kapitalizmin taleplerine
kulak veren hükümetlerin
karşı saldırısına uğramakta
gecikmedi. Ürün bazındaki
sendikalar, bir yandan
tarımda uygulanan yanlış
fiyat politikalarına, yanlış
Köy-Koop Haber Haziran 2015
RÖPORTAJ
üretim modellerine ve
yoksullaştırıcı politikalara
karşı hak arama
mücadelesini sürdürürken
diğer taraftan hükümetlere
karşı da hukuk mücadelesi
vermek zorunda bırakıldı.
Çiftçiler en başta meşruiyeti esas
alarak hak arama örgütleri olan sendikalarını kurmuşlardı. Ayrıca uluslararası anlaşmalara ve Anayasa’nın
90.ncı maddesine uygun olarak kuruluşlarını resmi makamlara yapmışlardı. Hükümetler ise hak arama
örgütlerinin kuruluşlarını kabul edip
çiftçilerin en demokratik hakkı olan
örgütlenme ve hak aramalarını yasal
güvenceye kavuşturulması yerine
kapatılması için mahkemeye başvurmayı yeğledi. Bu tercihleri elbette ki,
demokrasiden yana olup olmadıklarını net olarak ortaya koymuştur.
Ancak çiftçi sendikaları için uzun
yıllar alacak bir hukuk mücadelesini
de başlatmıştır. Bu süreçte, Tütün
Üreticileri Sendikası- Tütün-SEN,
Fındık Üreticileri Sendikası- FındıkSEN, Çay Üreticileri Sendikası- ÇaySEN, Zeytin Üreticileri SendikasıZeytin-SEN, Hayvan Yetiştiricileri
Sendikası- Hay-Yet-SEN hakkında
resmi makamlarca dava açılmıştır.
Zeytin-SEN ve Hay-Yet- SEN için ilgili mahkemelerce kapatılma kararları verilmiş, Çay-SEN için Yargıtay
usulden bozmuş, Tütün-SEN için
ise esastan bozmuştur. Aynı süreçte
Çiftçi-Sendikaları KonfederasyonuÇİFTÇİ-SEN ile ilgili de dava açılmış fakat Yargıtay çiftçilerin sendika
kurabilecekleri doğrultusunda karar
vermiş ve yerel mahkeme de bu karara uymuştur. Böylelikle çiftçilerin
sendika kurabilmeleri yasal olarak
kabul görmüştür. Ancak çiftçilerin
sendikalarına ilişkin iç hukuk düzenlemesi yapılmadığı için nasıl çalışacakları belirsizdir. Çiftçiler için
iç hukuk düzenlenmesiyle ilgili çalışmalar ve mücadeleler süreci başlamıştır.
K.K.- Savunduğunuz çiftçilik tam
olarak nasıl bir şey anlatır mısınız?
A.A.- Savunduğumuz çiftçilik kimyasala dayanmayan, bilgiye bulguya,
bilgi ve deney paylaşımına ve dayanışmaya dayalı bir üretim tarzı. Yani
endüstriyel tarımı değil, Bilge Köylü
Tarımı’nı savunuyoruz.
K.K.- Sendikalaşma yolunda
Türkiye’de köylülerin -köylü-
çiftçi-üretici: hangisini kullanmalıyız?- yaklaşımlarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
A.A.- Biz üretici sendikaları ismini kullanmayı uygun görüyoruz. Bu
nedenle ürün bazında örgütlendik.
Çünkü öncelikle çiftçilerin yetiştirdikleri ürünlerdeki sorunlar üzerinde bir araya gelmeleri ve birlikte
çözüm üretmelerinin doğru olacağına inandık. Ürün bazındaki sendikaların bir araya gelerek tarım sektörünün ve tarımsal üretimi yapan
çiftçilerin haklarını aramak ve geliştirmek için de ürün bazındaki sendikalardan oluşan bir Konfederasyonu
kurmayı çiftçiler olarak birlikte kararlaştırdık.
K.K.- Kooperatifçiliğe ve kooperatifleşmeye nasıl bakıyorsunuz?
A.A.- Bilindiği üzere kooperatifler
ekonomik kuruluşlardır. Şirketlere
karşı çiftçileri korumak için kurulan
demokratik yönetimlere sahip, demokratik kuruluşlardır. Ancak ülkemizde durum pek öyle değil.
Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB) başlangıçta devlet vesayetindeydi. Üyeleri çiftçilerdi,
yönetimlerini çiftçiler belirlerlerdi.
Fakat çiftçilerin belirlediği bu yönetimlerin üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan bir genel müdür
atanırdı. Bu birliklerin ne kadar
ürün alacağına, alınacak ürüne ne
kadar fiyat verileceğine, yine alınan
ürünün ne kadarının işleneceğine
ve işlenen ürünün ne kadar fiyata
satılacağına ve elde edilen kazancın
nasıl değerlendirileceğine bu atanan genel müdür karar verirdi. Yani
dönemin hükümetleri karar verirdi.
Buna dünyanın her tarafında devlet
vesayeti altında kooperatifçiliği denmektedir.
Şimdi bu birliklerin entegre tesislerini A.Ş’lere dönüştürüp özelleş-
tirdiler. Kooperatiflerin üretimden
pazarlamaya olan zincirini kırdılar.
Kooperatiflerin şirketlere alternatif
olarak çiftçiyi kollama, koruma görevinden alıkonuldu. Birer piyasa
aktörü haline getirildi. Ayrıca kooperatifler çiftçiye risturn payı olarak
dağıtmaları kazançtan payı vermiyorlar.
K.K.- Tarımda kooperatifleşmenin öneminden ve üreticilerimizin neden kooperatifleşmesi gerektiğinden biraz
bahseder misiniz?
A.A.- Tarımsal üretimin girdilerini
şirketler üretir çiftçilere satar. Bu
girdileri çiftçiler tek tek aldıklarında
(perakende) yüksek fiyattan almak
zorunda kalırlar. Oysa kooperatifleri bu girdileri toptan satın alarak
ucuza mal edebilirler. Çiftçilerin çıkarınadır. Aynı şekilde elde ettikleri
ürünleri tek tek şirketlere sattıklarında şirket çiftçinin ürününü ucuz
fiyattan satın alır. Fakat kooperatif
satın alır ve aldığı ürünleri işleyerek
satarsa o elde edilen katma değerden kooperatif üyesi olan çiftçiye kazançtan pay verirse çiftçinin kazancı
artar. Şirkete karşı korunmuş olur.
Bu mekanizma böyle mi işliyor derseniz? Cevabım hayırdır.
K.K.- Çiftçi-SEN olarak, La Via
Campesina- Uluslararası Köylü Hareketi (Çiftçi Yolu) ile ne
gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
A.A.- Ülkelerin çoğunluğu IMF ve
Dünya Bankası’nın çokuluslu şirketler çıkarına dayattığı “yapısal reformlardan” geçmekteydi. Dünyadaki
küçük çiftçiler, yapısal reform politikalarının bir felaket olduğuna ve küçük/aile çiftçiliğini yeryüzünden sileceği konusunda hemfikir olmuşlardı.
Dünyadaki çiftçiler uluslararası bir
örgütün kurulması gerekliliğini önce
Nikaragua’da tartıştı. İlk resmi toplantı 46 çiftçi örgütünün katılımıyla
Belçika’da yapıldı. Belçika’da yapılan
bu toplantıda küçük çiftçilerin, kadın
ve yerli üreticilerin rolünün insanlık
yararına olduğu belirlendi. Bu saptama bağlamında da çiftçilerin hakkını savunmak için harekete geçmeye
karar verildi. Böylece La Via Campesina (Çiftçinin Yolu) 16 Mayıs
1993’te kuruldu. La Via Campesina
(LVC) her dört yılda bir uluslararası
kongre düzenlemektedir. Örgütsel ve
politika kararlarını bu kongrelerde
almaktadır.
LVC 4. Kongresi´ne hazırlandığında
Türkiye’de henüz sadece Üzüm-SEN
ve Tütün-SEN kurulmuştu. Bu iki
sendika LVC’nın 4. Kongresine üye
olmak için başvuruda bulunmuştu.
Türkiye’deki her iki sendika adına
bir kadın, bir erkek çiftçi delege olarak katıldı. 2004 yılında Brezilya’nın
Sao Paulo kentinde yapılan bu kongrede Türkiyeli çiftçiler LVC’ya üye
oldu. Çiftçi Sendikaları da artık yerel
örgütlenecek, küresel düşünecekti.
K.K.- Özellikle dünyada gıda
fiyatları gerilerken, ülkemizde
gıda fiyatları yükselişte, bu açıdan bakıldığında ülkemizin tarımda geldiği son durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
A.A.- Ülkemizde tarım yapmak zor.
Üretim maliyetleri yüksek, ürün fiyatları ise şirketler tarafından düşük
belirleniyor. Çiftçilerin üzerindeki vergi yükü çok yüksek. Çiftçiler
ürünlerini satışa arz ettiklerinde
ürünlerinin brütü üzerinden vergi
ve fonlarla doğrudan kesinti yapılır.
Bu yetmez üretim girdilerinde yüksek oranlı KDV, en önemli girdi olan
mazotta ise KDV+ÖTV alınmakta ki,
bu mazot fiyatının neredeyse yüzde
70’ine denk gelmektedir. Bu şartlarda (şirketlere ve devlete soyulan)
üreten çiftçiler ürünlerini satma aşamasına geldiklerinde tekrar şirketler
ortaya çıkar ve çok ucuz fiyat belirler
ve çiftçinin alın terine el koyar. Çünkü bizim ülkemizde üretici ile tüketici buluşturulmaz. Aracılar çiftçinin
ürettiği ürünü pazarlar. Çiftçiden
ucuza aldığı ürünü 5-6 katı fiyatla tüketicilere satarlar. Çiftçinin üzerinde
13
bu vergi yükü, yüksek girdi maliyeti ve aracılar olduğu sürece çiftçiler
üretime devam edemez çiftçiler bu
nedenle sendika ve doğru temellerde
örgütlenmiş kooperatiflerde örgütlenerek ancak üretebilirler.
K.K.- Sizce Türkiye’nin tarım
politikası var mı?
A.A.- Elbette var. Bir ülkenin tarım
politikasının olmaması düşünülemez. Türkiye’deki tarım politikası
çiftçiliği ortadan kaldırmaya, Türkiye tarımına ve gıdasına şirketleri
egemen kılmaya yönelik bir politika var ve işletilmektedir. Ancak bu
politika yanlıştır. Türkiye tarımının
(çiftçilerinin) ve halkının zararınadır. Çiftçilerin yeniden üretebilmesi
için şevklendirilmesi (bilgi ve ekonomik desteğin) gerekmektedir. Tarımın şirketleşmesi, çiftçinin, tüketicinin ve doğanın zararına olacaktır.
K.K.- Sadece ülkemizde değil
tüm dünyada tarım sektöründe
sorunlar yaşanıyor. Yaşanan
sorunların nedenleri hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
A.A.- Dünya genelinde çiftçi aleyhine, çokuluslu tarım, gıda ve ecza
şirketleri lehine bir politika uygulanıyor. Bu politika çiftçiliği ortadan kaldırmaya, tarım ve gıdaya çokuluslu
şirketleri egemen kılmaya odaklı. La
via Campesina bu yanlış gidişata karşı
kurulmuş bir küresel çiftçi örgütüdür.
Türkiye’den de ÇİFTÇİ-SEN bu nedenle La Via Campesina üyesi ve La
Via Vampesina Avrupa kurcusu oldu.
K.K.- Tarım sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Çiftçilere önerileriniz neler olabilir?
A.A.- Uygulanan bu yanlış politikalarla karanlık görüyorum. Ancak bu
melanetten elbette çıkış yolu vardır
ve olacaktır. Çiftçiler birlikte mücadele ederek başaracaktır. Neden
başaracaktır derseniz, çiftçiler yalnız
değildir, tüketiciler var en önemlisi
de doğa biz çiftçilerden yana. Bu nedenle çiftçiler başaracaktır.
Kooperatif İstatistikleri Çalışma Grubu Oluşturuldu
»» Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği TÜRKİYE KOOP’ un eşgüdüm ve
desteğinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulacak kooperatif istatistikleri birimi kooperatiflere
ilişkin istatistiklerin tek elden toplanması, değerlendirilmesi ve ilgililere ulaştırılması amacıyla geçtiğimiz Mart ayında başlatılan çalışmalar
uygulama aşamasına gelmiş bulunuyor.
Mayıs ayında Ankara’da yapılan üçüncü toplantıda Kooperatif İstatistikleri
Çalışma grubu oluşturulması konusu
görüşüldü. Toplantıya TÜİK ve kooperatiflerle ilgili üç bakanlığın temsilcileri ve TÜRKİYE KOOP ile birlikte
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği, Teskomb, Pankobirlik ve
Orkoop’un da aralarında bulunduğu
16 kuruluşun temsilcileri çağrıldı. Bu
temsilcilerin Çalışma Grubu’nu oluşturmaları istenildi. TÜRKİYE KOOP,
toplantı çağrısı yapan TÜİK’e ve bu
girişime ev sahipliği yapan Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’ne bir yazı ile başvurarak Çalışma Grubu’na Su Ürünleri,
Taşıyıcılar, Konut Yapı ve Köy Kalkınma Kooperatifleri Merkez Birliklerinin de davet edilmelerini istedi.
Toplantı, TÜİK adına Daire Başkanı Şenol Bozdağ’ın bir konuşması ile
başladı. Bozdağ konuşmasında bu-
güne kadar yapılan ön çalışmalar konusunda bilgi verdi ve 2005 yılında
kurulan RİP-Resmi İstatistik Programı hakkında açıklamalarda bulundu.
Daha sonra Cenevre’de bulunan ILO
Genel Merkezi İstatistik Bölümünden Hakkı Özel ILO’nun bu alandaki
çalışmalarının kısa bir özetini yaparak, Türkiye’de başlatılan bu model
çalışmanın diğer ülkelere taşınacağını ifade etti. ILO Ankara Program
Koordinatörü Özge Berber Ağtaş da
kooperatif istatistikleri konusundaki
çalışmalara her türlü desteği vereceklerini söyledi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa Sepetçi
de yaptığı konuşmada kooperatiflerin görünürlüklerinin artırılması ve
farkındalık yaratılması için istatistiklerin önemine değinerek kooperatif
istatistikleri konusunda veri tabanlarının birleştirilmesi gerektiğini ifade
etti. Sepetçi, kooperatiflerin ekonomiye ve istihdam yaratmaya katkılarının bilinmesi kooperatiflere dönük
politikaları ve yatırımları önemli ölçüde etkileyecektir dedi.
Resmi İstatistik Programı
(RİP) kapsamında kurulan
çalışma gruplarının
amaçları; istatistiklerde
veri çeşidi ve kalitesinin
artırılmasına, üretilen
istatistiklerin uluslararası
standartlara uygunluğunun
sağlanmasına, ihtiyaç
duyulan istatistiklerin
uluslararası standartlara
uygun olarak üretilmesine,
uluslararası kuruluşlara
veri gönderiminde
ülkemizin eksik
verilerini tespit ederek
veri eksikliklerinin
giderilmesine yönelik
çalışmalar yapmaktır.
Ekim 2013’te düzenlenen 19’uncu
Uluslararası İstatistikçiler Konferansında (ICLS) kooperatif istatistiklerinin geliştirilmesi için daha çok
çalışma ve araştırma yapılması kararlaştırılmıştır. Bu karar ile ilgilenen ülkelerde pilot çalışmalar yapılacak ve
çeşitli yöntemler test edilecektir. Sonuç, bir sonraki ICLS’e tartışmak üzere sunulacaktır. Türkiye, bu konuda
gönüllü olan ilk ülkelerden olmuştur.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in (BM)
kooperatiflerle ilgili 2001 yılı kararı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
(ILO) 193 sayılı “Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin Tavsiye Kararı” da kooperatifçilik istatistiklerin geliştirilmesine yönelik uluslararası temelleri
oluşturmaktadır.
Böylece, RİP kapsamında ve ICLS
kararı doğrultusunda, Türkiye Kooperatif İstatistiklerinin Geliştirilmesi
Projesi uygulamaya konulmuştur. Bu
proje kapsamında bir çalışma grubu
oluşturulmuştur. Türkiye İstatistik
Kanunu, İstatistik Konseyi Yönetmeliği, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Türkiye
Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem
Planı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
bu çalışma grubunun yasal dayanaklarını oluşturmaktadır.
14
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
“Cumhuriyetin Dev Projesi: Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası”
»» Köy-Koop Merkez Birliği ile Adnan Menderes Üniversitesi arasında eğitim ve staj konularında işbirliği protokolü izmalamak için 8 Mayıs 2015
tarihinde Aydın’daydık.
Protokolün ardından, Adnan Menderes
Üniversitesi Kuyucak Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü öğrencileriyle buluşmak üzere Nazilli’ye geçtik.
Üniversitenin “Sümer Kampüsü” olarak
kullanılan yerleşimde; şimdi sadece
idari binasının müze, diğer kısımların atıl olarak durduğu, Türkiye’nin ilk
önemli eseri olan Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nı gezme şansımız
oldu. Pamuk, dönemin en yarar getiren
üretimiydi. Tekstil, dönemin parlayan
sektörüydü. Aradan geçen yıllarda neler olmuştu? Uzun bir hikayeydi yaşananlar. Yazar Sinan Meydan’ın Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası ile ilgili,
birçok ders çıkartabileceğimiz yazısını
hiçbir değişiklik yapmadan sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Venezuella’daki “Atatürk Modeli
Fabrika’ya” esin kaynağı olan fabrika1,
1937’de Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’dır.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
Atatürk’ün kafasındaki “Sosyal Fabrika Projesi’nin” ilk uygulaması
olması bakımından çok önemlidir.
Atatürk’ün kafasındaki fabrika, sadece
üretim yapılan bir mekan değil, aynı
zamanda “ar-ge” çalışmalarının yapıldığı bir labratuvar, eğitim verilen bir
okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir “yaşam alanı”,
bir kampüstür. Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkandan
yararlandıkları bu “sosyal fabrikaları”
Anadolu’nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Palanı’nın ilk önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk
basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Palanı’nın ilk önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk
basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.
Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır.
Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği’nden narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120
Sovyet montör ve mühendisi istihdam
etmiştir.
Fabrikanın temelleri 25 Ağustos
1935’te atılmış, yapımı 18 ayda tamamlanmış ve 9 Ekim 1937’de açılmıştır. Bina ve makineler dahil, 8 milyon liraya mal olmuştur.
Fabrikanın, 28 bin iğ ve 800 otomatik tezgah ile çalışmaya başlaması
ve 2.400.000 kilo iplik işlemesi
planlanmıştır. Bununla 20 milyon
metre basma imal edilecektir.
Fabrika 15 bin ton kömür yakacaktır.
Fabrika her gün en fazla 2400 işçi
çalıştıracak ve ücret olarak senede 1
milyon lira ödeyecektir.
Fabrika, beş kısımdan oluşmuştur: Dokuma bölümü, Basma bölümü,
Desen bölümü, Gravür bölümü ve Baskı kısmı…Basma, Desen, Gravür bölümünden geçen kumaşlar, Dokuma bölümünde, yarısı elektronik olmak üzere
768 tezgahta dokunacaktır. Günlük
dokuma, 62.000 ile 64.000 metre arasındadır. Baskı bölümünde ise 4 baskı
makinesi vardır. Burada farklı renk ve
desenlerde günlük ortalama 85.000
metre basma yapılacaktır.
1 Gazeteci Banu Avar’ın Venezuella gezisi
sırasında karşılaştığı bir olay kastediliyor.
Banu Avar’a kulak verelim: “Şehri göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım ki, tepeye
geldik. Genç kız rehber heyecanla ‘şu fabrikayı görüyor musun? yanında nikah
salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun
arkasındaki de bizim ev.’ ‘Eeee ,dememe
kalmadı’ Rehber ‘Biz buna ATATÜRK modeli’ diyoruz’ diye yapıştırdı.”...
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dahil, dünyada
görülmemiş bir “sosyal” niteliğe sahiptir. Evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç
cumhuriyetin genç mühendisleri Türk
devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası, 1930’ların dünyasında bir benzerine daha
rastlanmayacak kadar özgün bir “sosyo-kültürel” ekonomi projesidir.
İşte Nazilli Sümerbank Basma
Fabrikası’nın şaşırtan özellikleri:
1. Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir: 1930’ların ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize
ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana
çıkmaya başlamıştır.
2. Fabrikada sinema salonu vardır: 1937 yılında 12 bin
kişinin yaşadığı bir kentte, bu
fabrika bünyesinde 700 kişilik
bir sinema salonu açılmıştır.
İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı
defa film gösterilmiştir
3. Fabrika Halkevi kurmuştur: Fabrika “Sümer Halkevi” adıyla bir halkevi kurarak
halkı her konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır. Bir fabrika
bünyesinde açılan ilk ve tek halkevi
Sümer Halkevi’dir. Halkevinin şubelerinde çalışanların büyük çoğunluğu
fabrika işçisidir. Halkevinin, hazırladığı oyunları sergilemesi için fabrika
içinde bir sahnesi vardır. Sümer Halkevi biçki-dikiş kurslarında her yıl birçok
genç kız meslek sahibi olmuştur. Halkevi civar köylere geziler düzenlemiş,
köylülerin sorunlarıyla ilgilenmiş, köylere ilaç ve sağlık elemanı göndererek
hastaların tedavisini sağlamıştır.
4. Fabrikanın korosu vardır:
Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur. Klasik
müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın
ve Denizli’de konserler vererek “çok
sesli” müziğin Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır. Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler
okuyan bu koro (grup), işçilerin Beethoven zevke ulaşmalarını sağlamıştır.
Fabrikada, çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.
5. Fabrikanın hamamı vardır:
Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de
Nazilli halkına hizmet vermiştir.
6. Fabrikanın Ressamları vardır:
Fabrika bünyesindeki desinatörler
belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak
Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini
yapmışlardır. Fabrika ressamlarının
yaptığı bu tablolar açık arttırmalarda
satılmıştır. Resim heykel sergileri de
düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.
7. Fabrikanın spor kulübü vardır:
Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivert-beyaz renkli Sümer Spor, futbol,
basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet,
güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet göstermiştir. Fabrika bünyesindeki
Sümer Spor futbol Sahası Türkiye’nin
ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahalarından
biridir. Ayrıca yine fabrika bünyesinde,
basketbol, voleybol sahaları, güreş minderleri, boks ringi, tenis kortu ve paten
pisti vardır. Nazilli’de toplumsal kaynaşmayı güçlendiren “paten eğlenceleri”
ve” bisiklet yarışları” Nazilli Sümerbank
Basma Fabrikası’nın mirasıdır.
8. Fabrika halka bedava basma
dağıtmıştır: Bir sosyal fabrika olarak
tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma
Fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta
basma” dağıtmıştır.
9. Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir: Çok sayıda işçiyi barındı-
hanesi, dökümhanesi, kaynak ve teneke işleri yapan bir kısmı vardı. Diğer
fabrikaların ahşap parça ihtiyacı olan
makine vurucu kolları burada yapılırdı.
12. Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır: Fabrika, bir dönem
hem kendi elektrik ihtiyacını hem de
Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle sağlamıştır. Dört kazan ve üç
türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.
İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası… İşte Atatürk’ün “Sosyal Fabrika Projesi”nin ilk uygulaması… İşte
genç cumhuriyetin, halkına, insanına,
işçisine bakışı…
Atatürk Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nda
ran fabrika işçi haklarına da çok önem
ermiştir. İşçi ve Memur Biriktirme
Sandıkları, İşçi Ölüm ve Hasatlık
Yardım Sandıkları oluşturulmuş,
fabrika içinde işçi sağlığını koruyacak
40 yataklı bir hastane, bir eczane bir de labratuvar kurulmuştur.
Nazilli’nin kabusu haline gelen sıtma
hastalığı fabrikanın sağlık ekibi tarafından kurutulmuştur. İşçilere mesleki
eğitim verilen fabrikada ayrıca işçiler için beş sınıflı bir okuma-yazma
kursu, daha doğrusu bir küçük okul
vardır. Sümer İlköğretim Okulu adlı bu
işçi okulunun 980 öğrenciye sahiptir.
Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26 yatak ve 40 mevcutlu bir
kreş kurulmuştur. İşçiler ve memurlar,
fabrikanın hemen önünde özel olarak
inşa edilen 264 dairelik ve 1000 kişilik
lojmanlarda çok uygun bir ücretle kalırken, bekar işçiler için 350 kişilik bir
“Bekar İşçi Pavyonu” vardır. Lojmanda kalamayan işçi ve memurları
şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan Gıdı Gıdı adı verilen
mini bir tren kullanılmıştır. Fabrika
işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika bünyesinde bir
kooperatif vardır. Fabrikanın, işçilere
hizmet veren güzel ve temiz bir fırını,
işçi yemekhanesi, memur kantini
ve bir de hamamı vardır.
10. Fabrikanın ar-ge bölümü vardır: Daha fabrika açılmadan fabrikada
kullanılacak kaliteli pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet modern tohum ekme makinesi satın
alınmıştır. Yine pamuk işinde kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve
makinesi bölgeye getirilerek çiftçilere
dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik labratuvarı, tarım
labratuvarı gibi ar-ge bölümlerinde,
fabrikada yapılacak üretimin kalitesini
arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.
11. Fabrikanın atölyesi vardır:
Fabrikanın büyük bir atölyesi vardır.
Bu atölyenin demirhanesi, marangoz-
Türkiye’de devlet eliyle kurulan bu ilk basma fabrikasını 9
Ekim 1937’de bizzat Atatürk
açmıştır. Atatürk, Ege manevraları için bölgede bulunan
ordu komutanlarıyla ve yöneticilerle birlikte açılışa gelmiştir.
Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, İkinci Ordu
Müfettişi Orgeneral İzzetin Çalışlar, Genelkurmay Asbaşkanı
Asım Gündüz, Jandarma Genelkomutanı Naci İldeniz gibi
komutanlar ve Trakya Umum
Müfettişi General Kazım Dirik
ile İzmir Valisi Güleç, Başvekil Vekili
Celal Bayar, İsmet İnönü, Afet İnan,
Kütahya Milletvekili Recep Peker, Ziraat Vekili Şakir Kesebir, Dahiliye Vekili
ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya,
Nafia Vekili Ali Çetinkaya, Hariciye
Vekili Tevfik Rüştü Aras, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp, Maliye Vekili
Fuat Ağralı, Kültür Vekili Saffet Arıkan,
Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ali Rana,
Orman Umum Muhafaza Komutanı
Korgeneral Seyfi gibi nerdeyse devletin
bütün askeri ve sivil erkanı tam kadro
Atatürk’le birlikte Nazilli’dedir.
Atatürk’ün açılışını yaptığını ilk ve son
fabrika olan Nazilli Sümerbank Basma
Fabrikası’nın açılışına verilen önem,
asker-sivil neredeyse bütün devlet erkanın açılışa katılmasından da bellidir.
Nazilli Basma Fabrikası istasyonunda fabrika yetkililerince karşılanan
Atatürk’ün ilerlediği istasyondan fabrika müdüriyet binasına kadar parke
döşenmiş yolun her iki yanında halk
düzenli bir şekilde sıralanmıştır. Sıraya geçmiş küçük kızlar ellerinde
pamuk dallarıyla misafirlerini karşılamışlar ve bunları Atatürk’e hediye etmişlerdir. Fabrika binası ve meydanlar bayraklarla süslenmiştir. Atatürk,
yanındakilerle birlikte fabrikaya geldiğinde, mahşeri kalabalık tarafından
Halkevi Orkestrası eşliğinde büyük
sevinç ve tezahüratla karşılanmıştır.
Atatürk halkın bu coşkulu karşılamasına fabrikanın girişindeki müdüriyet
binasının balkonundan halkı selamlayarak cevap vermiştir.
Açılışta yapılan konuşmalardan sonra
Atatürk, fabrikanın yönetim dairesinden çıkarak iplik dokuma ve halı makinelerinin bulunduğu binaların kapısı önüne gelmiştir. Fabrikanın elektrik
santralinin önünde elektrikle aydınlanan bir büstünü gören Atatürk, bir
süre bu büstü inceledikten sonra “güzel” diyerek fabrika müdürüne iltifatta
bulunmuş ve daha sonra açılışı yapmıştır. Atatürk’ün fabrikayı açmasıyla
birlikte 480 makine bir anda çalışmaya başlayarak ilk pamuğu işlemiştir.
Tören boyunca bir uçak filosu fabrika
üzerinde uçuşlar yapmıştır
Atatürk’ün açtığı Nazilli Sümerbank
Basma Fabrikası, çok kısa bir sürede Nazilli’nin çehresini değiştirmiştir,
Daha önce göç veren Nazilli kısa zaman
içinde göç alan bir kent haline gelmiştir.
Genç cumhuriyetin çağdaşlaşma projesi
kapsamında en erken ve en köklü şekilde aydınlanan kentlerden biri, belki de
birincisi Nazilli olmuştur. Nazilli’nin
“çağdaşlaşmasında” Nazilli Sümerbank
Basma Fabrikası’nın yeri çok büyüktür.
Zihniyet Farkı
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası hakkında çok önemli bir makalesi olan, Yard.
Doç. Dr. Günver Güneş’in şu değerlendirmesine katılmamak mümkün müdür:
“Fabrika birçok işlevinin yanında
Cumhuriyetin temel kavramlarını halka tanıtan bir köprü olmuştur. Sümerbank bir fabrika olmasının ötesinde
bir okul, bir eğitim kurumu, Cumhuriyet öğretilerinin yaşama geçirildiği
bir alan olmuştur. Dünya üzerindeki
herhangi bir şehirde kurulan bir fabrika, elbette o şehir üzerinde birtakım
değişiklikler yapmıştır, Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrikası’nın Nazilli üzerinde yarattığı sosyal, kültürel,
ekonomik değişimler kadar büyük
sonuçlar yaratması mümkün değildir.
Çalışanlara her türlü imkanı devlet
eliyle verip onları ekonomik refaha
kavuşturan bu fabrika, çalışanlarına
yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okutup Beethoven dinletecek zevke ulaştırabildiyse, işte bu sözü
edilen fabrikanın ne kadar değişik bir
felsefeyle yola çıktığının ve bulunduğu
yerin halkına neler kazandırdığının
açık bir göstergesidir.”
1950’li yılların başında tıpkı yine cumhuriyetin dev eseri Köy Enstitüleri
gibi bu fabrikalar da ışık saçmaktadır
Anadolu’ya…
Düşünsenize bu fabrikalardan Anadolu’
nun her yanına dikildiğini; Edirne’ye,
Manisa’ya,
Konya’ya,
Tunceli’ye,
Diyarbakır’a… Türkiye ne duruma gelirdi! Bugün yaşanan ekonomik, sosyal
ve siyasal sıkıntılar yaşanır mıydı? En
basitinden Türkiye’yi maddi ve manevi bakımdan her geçen gün biraz daha
zora sokan “terör belası” olur muydu?
Olsa bile bu boyutta olur muydu?
Türkiye’nin bu gün yaşadığı “ekonomik” ve “sosyo-kültürel” sorunların baş
sorumlusu Atatürk’ün ve genç cumhuriyetin kurduğu Köy Enstitüleri,
Sosyal Fabrika, Halkevleri, Uçak
sanayi, Demiryolu gibi “dev projeleri” ABD istekleri doğrultusuna bir kenara bırakan Atatürk sonrası iktidarlardır.
1950’lerden sonra sürekli kan kaybeden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, son darbeyi 14 Kasım 2002’de yemiştir. Cumhuriyetin dev projelerinden
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
Özelleştirme İdaresi’nce bedelsiz olarak Adnan Menderes Üniversitesi’ne
devredilmiştir. Fabrika çalışanları da
“gözyaşları” içinde Bursa’ya nakledilmiştir. Kapısına kilit vurulan fabrikanın, üniversitenin kullanımı dışındaki
büyük bir bölümü, içindeki tarihi dokuma makineleri, araç ve gereçleriyle çürümeye terk edilmiştir. Dünyanın başka bir yerinde olsa en kötüsü “müze”
olarak kullanılacak ve milyonlarca turist çekecek bu dev eser, Cumhuriyetin
bu dev projesi, bugün Nazilli’de hayvan
ahırından bile kötü bir durumda kaderine terk edilmiştir.
Gerçi bugün, işçilerini sosyal haklardan mahrum eden, hatta işçilerini
tekme tokat dövdüren bir hükümetin,
Cumhuriyetin “sembol” eseri, Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası’na daha
iyi davranmasını beklemek de doğrusu
safdillik olur…
Eee, bizim “sahte solcular”ın kıymetini bilemediği Atatürk’e ve onun dev
projelerine gerçek sosyalistler nasıl da
sahip çıkıyorlar.
Ne diyebilirim ki! Atatürk Türkiyesi’
nin bir ferdi olarak, içim acıyarak “yazık, ama çok yazık…” demekten başka
ne diyebilirim ki!
Bu yazımı, Türkiye’nin gerçek Solcularıyla birlikte Tekel ve Kardemir İşçilerine ithaf ediyorum…” Sinan Meydan
Köy-Koop Haber Haziran 2015
TARIM
15
Katma Değeri Olan Tarım Nasıl Yapılabilir ve Niçin Önemlidir?
»» Katma değeri olan tarım, çiftçilerin ve kırsal alanların geleceği ile sürdürülebilir kırsal kalkınma için önemli bir bileşen ve faaliyettir. Bu
tarımın geleceği, çiftçilerin ve kırsal alanda oturanların katılımına ve kararlılıklarına bağlıdır.
Katma değer içerikli tarımın gelişmesinde, devlet politikaları önemli bir
rol oynar, ancak sadece bir devlet
programına bağlı olarak gelişmesi
oldukça zordur. Ancak asıl itici güç,
katma değerde nasıl bir rol oynayabileceklerine ilişkin sorumluluğu
üstlenmek isteyen çiftçiler ve kırsalda yaşayan halktır.
Pazarda, uygulanabilir katma değeri olan iş fırsatları oluşturmak için
çeşitli imkanlar mevcuttur. Fakat
cevaplandırılması gereken asıl soru,
çiftçilerin ve kırsal alanda yaşayan
halkın ayakta durabilecek başarılı
işletmeler kurması ve iyi fırsatların
avantaja dönüştürülmesi için gereken teknik donanıma ve kararlılığa
sahip olup olmamalarıdır.
Tarımda katma değer oluşturmak
için pazarda var olan fırsatları değerlendirebilecek tüketiciler, potansiyel müşteriler ve rakipler hakkında
pazar bilgisi istihbaratını içerecek
projeler yapılmalıdır.
Üreticilerin ürettikleri
hammaddelere bir katma
değer kazandırmak için
genel olarak 4 farklı metot
kullanılabilir:
1.Ürünlerin pazarlama ve işleme
sektörünün normal dağıtım kanalları ile açık pazarlara satılması
2.Gıda şirketlerinin portföyüne uygun yatırımların gerçekleştirilmesi
3.Üretim ve pazarlama sözleşmelerinin yapılması
4.Üreticilerin sahibi olduğu işletmelerin kurulması
1.Ürünlerin Pazarlama ve
İşleme Sektörünün Normal
Dağıtım Kanalları İle Açık
Pazarlara Satılması
Gıda pazarlama kanalları, üreticiden en son tüketiciye kadar tüm
süreçleri ve ilgili kurumları kapsar.
Örneğin kolay bozulabilir taze bir
ürün oldukça kısa bir pazarlama kanalını gerektirirken, dondurulmuş
gıdalar gibi depolanabilir ürünler
daha uzun bir pazarlama kanalı ile
dağıtılabilir. Ürünlerin gerek kısa
gerekse uzun pazarlama zincirinde
fiyat oluşumunda ve pazarlanmasında rol oynayan farklı aktörler vardır.
Bunlardan en etkili olanı komisyonculardır. Komisyoncular belirli
ürünleri üreten imalatçılardan veya
büyük miktarlarda üretim yapan yetiştiricilerden, az miktarda ürün satın almak isteyen tüketicilere kadar
malların düzgün bir şekilde akışını
sağlarlar. Ancak komisyoncuların
çok etkili olduğu bu perakende zinciri çok uzun ve yoğun olduğundan,
gıda işleyiciler bu zinciri kısaltmak
için büyük perakendeci müşterileri
ile direkt olarak anlaşmalar yapmayı
daha avantajlı bulmaktadırlar.
Dünyada son 25 yıldır, gıda işleyici
firmalar iç ve dış pazara yönelik yenilikçi, uygun bir şekilde paketlenmiş ve kolay hazırlanabilir gıdalar
üretmeye yönelmişlerdir. Çünkü
günümüz tüketicileri satın alacakları
gıdanın kalitesini, çeşitliliğini, gıda
güvenilirliğini ve besleme değerini
oldukça önemsemektedirler. Ayrıca
tüketiciler bu taleplerine ilave olarak, tarımsal ürün üreticileri ile gıda
işleyiciler arasında çok yakın bir koordinasyon ve iletişim olmasını istemektedirler. Geleceğin başarılı gıda
işleyicileri özellikle evlerde ve restoranlarda besleme değeri daha yük-
sek, daha taze v.b özelliklerde katma
değeri yüksek ürünlerin kullanımına
ve özellikle niş pazarlara yönelik özel
ürünlerin işlenmesi için stratejiler
geliştirmeye yönelmektedirler. Bu
stratejilerin geliştirilmesinde aynı
zamanda doğrudan pazarlama, geleneksel pazarlama, niş pazarlama ve
bazı genel pazarlama teknikleri de
dikkate alınmaktadır. Bu pazarlama
yöntemlerinin genel özellikleri şunlardır (Boland, 2009) :
b)Doğrudan Pazarlama
Doğrudan pazarlamada, üreticiler
ürünlerine katma değer katmanın
yollarını araştırarak ürünlerini direkt pazarlama kanalları aracılığı ile
en son tüketiciye pazarlamaktadırlar. Doğrudan pazarlama; bireysel
olarak üreticilerin işleme tesislerini, yol kenarlarındaki çiftçilere ait
stantları, yetiştiriciler ve tüketiciler
arasında sezon boyunca tüketicilere
meyve ve sebze ile diğer hayvansal
gıdaların sağlanmasına yönelik bir
ortaklık anlaşmasını içermektedir.
Aynı zamanda üreticilerin doğrudan
pazarlama tekniğinde potansiyel
müşteri tabanını, gelir düzeyini, yaşını, etnik grubunu ve eğitim düzeyini bilmeleri gerekir.
c)Geleneksel Pazarlama
Geleneksel pazarlamada bitkisel ve
hayvansal ürünler için katma değer
oluşturacak faaliyetler, genelde pazarlama kanalının son aşamalarında
ortaya çıkar. Oysaki bu fırsatlar değer zincirinin ilk aşamalarında mevcut olup, değişik şekil ve formlarda
hızla değişebilecek özelliktedirler.
Çünkü katma değeri olan tarım yapmanın araştırmaya, inovasyona ve
eyleme ihtiyacı vardır. Değer zincirinde, ürünün üreticiden tüketiciye
ulaşana kadarki her pazarlama aşamasında rol oynayan aktörlerin bu
3 faktörü öncelikle dikkate almaları
gerekir.
a) Niş Pazarlama
Niş pazarlama, benzer özelliklerde
mallara ve hizmetlere ihtiyaç duyan
küçük tüketici hedeflerinin beklentilerini daha iyi karşılamak amacıyla geliştirilen bir pazarlama faaliyetidir. Bu pazarlamada, üretici az
miktarda belli bir ürün veya hizmet
üzerinde özelleşerek daha pahalıya
satış yapabilir. Geleneksel yöntemlere göre, çiftlikten elde edilen çok
miktarda ürünler direkt işleme sektörüne ve buradan da tüketicilere
ulaştırılmaktadır (Şekil 1):
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
küçük müşteri gruplarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılan bir
sistemdir.
Niş pazarlama, aşağıdaki sebeplerden dolayı daha yüksek
pazar payına ve daha fazla gelir
sağlama özelliğine sahiptir:
1. Daha fazla harcamaya ihtiyaç duyulmadan pazar hâkimiyeti sağlanabilir.
2.Pazardaki rekabetçi ürünlere karşı
daha fazla pazar payı elde edilebilir
3.Niş pazarlardaki ürünler özel özelliklerdeki ürünlerdir.
2.Gıda şirketlerinin
portföyüne uygun
yatırımlar yapmak
Ürünlerde katma değer oluşturmak
için, alternatif diğer bir yöntem tarım dışı portföy yaklaşımıdır. Bu
yaklaşım firmalardan halkı açık
hisse senedi almasını, üreticinin
işlenmemiş ürününün alınmasını,
işlenmesini ve pazarlanmasını içerir. Ayrıca dikey entegresyonla ilgili
maliyetleri de ortadan kaldırır. Diğer katma değer stratejileri ile karşılaştırıldığında, halka açık şirketlerin
portföyüne uygun yatırım yapmanın
genel olarak avantajları şunlardır:
a) Tesis veya ekipman satın alınması
gerekmiyor
b) Yeni ürün geliştirmeye gerek yok
c) Yeni yönetime veya çalışanlara ihtiyaç hissedilmiyor
d) Yeni müşteriler arama zorunluluğu bulunmuyor
3.Üretim ve pazarlama
sözleşmeleri yapmak
Şekil 1.Geleneksel Gıda Pazarlama
Sistemi
(Kaynak: Barkema and Drabenstott)
Şekil 2.Yeni Gıda Pazarlama Sistemi
Yeni Gıda Pazarlama Sistemi ise,
çiftliklerden elde edilen özel ve az
miktardaki ürünlerin daha dar pazarlama kanalları ile daha özel ve
Geçmişte bazı ürünler için, işlemeciler ve üreticiler arasında yapılan
sözleşmeli üretim ve pazarlama modeli mevcuttu. Dünyada son yıllarda,
işlemecilerin özel karakterlere sahip
girdileri elde edebilmeleri için, sözleşmeli üretimi yapılan ürün çeşitlerinin sayısı artmıştır. Sözleşmeli
üretim ve pazarlama modeli ile üreticiler ürünlerine bir katma değer
oluşturabiliyorlar ve üreticiler fiyat
riskleriyle karşı karşıya kalmıyorlar.
4.Üreticilerin sahibi olduğu
işletmeler kurmak
Katma değer faaliyetleri olan bir tarımsal işletme oluşturulabilmesi, bir
fikir ile başlayıp başarılı bir işletme
olamaya kadar geçen aşağıdaki özel
gelişimsel aşamaları gerçekleştirmeye bağlıdır:
1. Yenilikçi(inovasyon) bir fikir geliştirmek
2. Yönlendirme komitesi ve danışmanlar seçmek
3. Pazar potansiyeli üzerinde çalışmak
4. Fizibilite çalışması yürütmek
5. İş fikrinin uygulanabilir olup olamayacağına karar vermek
6. İş planı geliştirmek
7. İş yapısı ve organizasyon oluşturmak
8. Bir yönetim ekibinden hizmet almak
9. İş planını uygulamak ve faaliyetleri başlatmak
Başarılı bir tarımsal işletme olmak
için, yukarıda sayılan aşamaların hayata geçirilmesinde en önemli faktör
yenilikçi bir fikre dayalı fizibilite çalışmaları yapmaktır. Bunun için üreticiler, sahip oldukları işletmelerde
katma değer oluşturmaya yönelik
fizibilite çalışmaları yapmak istediklerinde; en önemli önceliği potansiyel bir pazar, üretim maliyetleri ve
fiyat oluşumu ile ilgili faktörlere vermelidirler. Aynı zamanda katma değer oluşturmaya yönelik faaliyetleri
yapmak isteyen tarımsal işletmeler,
aşağıdaki 4 temel gereksinimi içeren
etkili bir pazarlama programlarına
da sahip olmalıdırlar:
1. Hedeflerini belirleyecekleri ve kaynakları etkili kullanacaklarına ilişkin
bir stratejik plan hazırlamalılar
2. Üretim odaklı yerine, pazar odaklı
bir pazarlama programına sahip olmalılar
3. Yeterli finansal kaynağı elde etmeliler
4. Katma değeri olan ürünler konusunda uzman ve yönetim tecrübesine sahip kişilerden hizmet almalılar
Sonuç olarak, üreticilerimiz katma
değer oluşturacak tarımsal faaliyetler yaparak, katma değeri olan
ürünler elde etme fırsatını yakalayabileceklerdir. Böylece çiftçilerimiz ürünlerini ham ürün olarak
pazarlamak yerine, katma değerini
arttırarak pazarlayarak kazançlarını da arttırmış olacaklardır. Aynı
zamanda üreticiler, günümüzde
küreselleşen ekonomide rekabetin
çok acımasızca ve hızla arttığı iç ve
dış pazarlarda, katma değeri olan
ürünleri sayesinde rekabet etme ve
fark oluşturma gücüne ulaşacaklardır. Küçük ve büyük ölçekli çiftçilerimiz, gerek bireysel olarak gerekse
tarımsal amaçlı üretici örgütleri
aracılığı ile katma değeri olan tarımsal faaliyetlerini gerçekleştirerek, hem ülke ekonomisine hem de
kendi gelir düzeylerine önemli katkılar sağlayarak, sürdürülebilir ve
bol kazançlı bir üretim gerçekleştirmiş olacaklardır.
KAYNAKLAR
1)http://www.agmrc.org/business_
development/getting_prepared/valueadded_agriculture/value-added-agriculture-centers/
2) Boland, M., 2009. How to Become
Involved in Adding Value. Based on
Value Added Industry Profile, Department of Agricultural Economics, Kansas State University, U.S.A
3) Barkema, A., and M. Drabenstott.
1995. “The Many Paths of Vertical Coordination: Structural Implications for the
US Food System.” Agribusiness, 11(5).
4) Barkema, A., and M. Drabenstott.
1996. “Consolidation and Change in
Heartland Agriculture.” Economic
Forces Shaping the Rural Heartland.
Federal Bank of Kansas City, Missouri.
16
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
Bir ülkenin Dünya üzerindeki gücünü
ve önemini gösteren önemli göstergelerden biri de o ülkenin gelişmişlik
düzeyidir. Genellikle bu düzey sayısal
değerler ile ifade edilmeye çalışılır.
Aslında bu sayısal büyüklük o ülkedeki bütün alanlarda topyekûn bir
gelişmişlikten ve ülkenin bütün fertleri arasında dengeli dağılımından
kaynaklanmıyorsa, gelişmişlik düzeyi
o toplum için çok anlamlı bir gösterge olmayacaktır. Bu nedenle bir ülkenin gelişmişliğinden bahsederken
kır-kent dengesinin iyi ayarlanmış olması, kırsal alanda yaşayan fertlerin
ekonomik ve sosyal refahı ile yaşam
kalitesinin kentteki insanlar kadar
artırılabilmesi gereklidir. Toplumsal huzur için sosyal olduğunu iddia
eden bütün devletler bunu gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunu başaran
ülkeler ise gerçek anlamda gelişmiş
ülke olarak nitelendirilebilirler.
Avrupa Birliği’nde de bu genel anlayışın hâkim olduğu söylenebilir.
AB’de başlangıçta Akdeniz bölgesindeki üye ülkeler ve dağlık alanlardaki çiftçilere yönelik olarak başlayan
kırsal kalkınma politikaları her yeni
üyelik sonrasında artan gelişmişlik
farklılıkları nedeniyle giderek daha
da önem kazanmış ve zamanla Ortak Tarım Politikasının (OTP) tamamlayıcı unsuru olarak görülmeye
başlamıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda
başlayan çalışmalar sonunda Gündem 2000 adı altında yapılan reform çalışmaları ile OTP, çok yıllı
programlar ile kırsal kalkınmayı da
kapsayacak şekilde genişletilmiş ve
bu tarihten sonra adı Ortak Tarım
ve Kırsal Kalkınma Politikası olarak
anılmaya başlamıştır. AB mevzuatında yapılan değişiklikler ile yapısal
fonların daha etkin kullandırılabilmesi amacıyla bir takım tedbirler
alınmaya başlamıştır. Geri kalmış
Kırsal Kalkınmada Birinci Tedbir: Örgütlenme
bölgelerde tarım ve ormancılıkta
üretim ve işleme yapılarının düzenlenmesiyle gelişmenin desteklenmesi ve yapısal uyum sağlanmaya
çalışılmıştır. Bu kapsamda üreticilere yatırım yardımı, işleme ve pazarlama için yatırım yardımları, 55
yaşın üstündeki çiftçiler için erken
emeklilik primleri, gıda dışı amaçlı
tarım ürünlerinin teşviki, çevre dostu uygulamalara destek gibi konular
ile kırsal alanlarda ekonomik çeşitliliğin teşvik edilmesi hedeflenmiştir.
Bu dönemde AB’de kırsal kalkınma ile
ilgili süreci etkileyen en önemli unsur
genişleme olmuştur. Son katılımlardan sonra, AB nüfusunun %60’a yakın bir kısmı kırsal alanda yaşamakta ve toplam istihdamın ve toplam
üretim değerinin yarıya yakını kırsal
alan olarak nitelendirilen bölgelerden sağlanmaktadır. Bu nedenle AB
daha katılım öncesinde sağladığı fonlar ile kırsal alanda denge sağlamayı
amaçlamıştır. AB üyeliğine aday 10
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkesi için
geliştirilen genişleme stratejisi çerçevesinde tarımsal yapıyı yeniden şekillendirmek amacıyla verilen SAPARD
(Special Accession Programme for
Agriculture and Rural Development)
ve aralarında ülkemizin de olduğu
son aday ülkelere yönelik uygulanan
katılım öncesi mali yardım aracı kırsal kalkınma için verilen IPARD (Instrument for Pre Accession Rural Development) destekleri önemli birer
fon kaynağı olmuştur.
Genel olarak AB’de kırsal kalkınma
politikaları ile tarım ve orman sektörünün güçlendirilmesi, kırsal alanların rekabet gücünün artırılması ve
çevrenin ve kırsal mirasın korunması
hedeflerine ulaşmak hedeflenmektedir. Bu hedeflere ulaşmak ve Birlik içinde kır-kent arası dengesizliği
azaltmak amacıyla uzun yıllardan bu
ları adı altında üretici örgütlerine
önemli sorumluluklar verilmiştir.
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
yana ciddi politikalar uygulanmakta
ve büyük paralar harcanmaktadır.
Halen Ortak Tarım Politikasının ¼’ü
kadar bir miktar Kırsal Kalkınma Politikaları için ayrılmakta ve birlikte
Ortak Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikası bütçesini oluşturmaktadır.
Bu arada Kırsal alanlarda gerçekleştirilen projelerde karşılıklı dayanışma ortamı yaratmak, deneyimleri
paylaşmak, yenilikleri desteklemek
üzere LEADER (Kırsal Ekonominin
Geliştirilmesinde Faaliyetlerin Birleştirilmesi/Links Between Actions
For The Development Of Rural Economy) denen ortak faaliyetler başlatılmıştır. Hem bu faaliyet kapsamında, hem de SAPARD ve IPARD
Tedbirleri kapsamında Üretici Grup-
Et ve Süt Ürün Fiyatları Paneli
Gerçekleştirildi
Dünya’da önemli bir güç olan ülkemizde de kırsal kalkınma, uzun yıllardan bu yana politika oluşturma
ve bunları hayata geçirme açısından
önemli bir faaliyet alanı olmuştur.
Kırsal alandaki temel ekonomik faaliyet tarım olduğu için tarım politikaları ile birlikte ele alınmıştır. Ülkemizde kırsal kalkınma projeleri ilk
defa 1970’li yıllarda az gelişmiş bölgelerdeki illerde tarımda verimlilik
ve modernizasyon üzerine başlamıştır. Dünya’daki ekonomik gelişmelere bağlı olarak ülkemizde tarımsal
sübvansiyonlar nitelik değiştirmeye,
tarımsal destek türleri çeşitlenmeye
başlamıştır. Bu durum, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’yi de kabul
edilebilir yeni destekleme alanlarına
yönelme zorunda bırakmıştır. Bu
dönemde AB’ye tam üyelik sürecinin
ve IPARD Tedbirlerinin de yönlendirmesi olmuş ve kırsal kalkınma
alanında yeni politikalar oluşturulmaya başlamıştır.
Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde (2007-2013), kırsal kalkınma
ile ilgili kurumlar arasında teknik
işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmek için kırsal politikaların yönetişimi ve kurumsallaşması amacıyla
Ulusal Kırsal Kalkınma Strateji ve
Kırsal Kalkınma Planı yayımlanmıştır. Onuncu Kalkınma Planında
(2014-2018), kırsal kalkınma tarım
sektörünün rekabet gücünü ve yerel kalkınmayı destekleyecek şekilde yer almaktadır. Bu kapsamda bu
dönemde Kırsal Kalkınma Eylem
Planına (2014-2018) ve IPARD-II
Programına genel bir çerçeve oluşturmayı amacıyla Ulusal Kırsal
Kalkınma Strateji II (2014-2020)
yayımlanmıştır. Bu ikinci Strateji Belgesi’nde 5 ana stratejik amaç
(eksen) belirlenmiştir. “Kırsal Ekonominin Geliştirilmesi ve İstihdam
İmkânlarının Artırılması” başlıklı ilk
stratejik amacın birinci önceliği olan
“Tarım ve gıda sektörlerinin rekabet
gücünün geliştirilmesi” ile ilgili ilk
tedbir “Üretici örgütlerinin kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi” ile
ilgilidir. Yani Strateji Belgesinin ilk
amacının birinci önceliğindeki ilk
tedbir örgütler ile ilgilidir.
Üretici örgütlerinin kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik
olarak; Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından hem AB fonlu
“Üretici Örgütleri Kurumsal Kapasite Geliştirme Eşleştirme Projesi”,
hem de Devlet bütçeli “Üretici Örgütleri Rekabet Gücünü Arttırma Projesi” yürütülmektedir. Aynı zamanda
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı ve IPARD II
tedbirleri altında da üretici örgütlenmesine yönelik çalışmalar ve öncelikli uygulamalar bulunmaktadır.
Sonuç olarak; Dünyanın gelişmişlik
en büyük ekonomileri arasında yer
alan ve gelişmişlik düzeyi her geçen gün yükselen ülkemiz için Türk
Tarımını Kalkındırmadan Türkiyeyi Kalkındıramayız ifadesi
gerçekten doğru bir tespittir. Burada
kooperatifçilerimize düşen görev,
sektörde ne kadar önemli olduklarının farkında olmaları ve kendilerinden beklenen sorumlulukları bir an
evvel üstlenmeleridir. Eğer bir talep
olursa; kırsal kalkınmanın yolunun
örgütlenmeden geçtiği ve kooperatiflerimizin bunlardan nasıl istifade
edebileceğine ilişkin derinlemesine
bir analizi gelecek sayılardaki yazılarımızda yapabiliriz. Bolluk ve bereket vesilesi Mübarek Ramazan Ayının size ve ailenize sağlıklı ve mutlu
günler getirmesini diliyorum.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Orman Tırtıl Avcısı
»» Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği tarafından organize edilen ve Türkiye
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliğinin destekleyici kuruluş olarak yer aldığı,
“Et ve Süt Fiyatları Paneli” 16.05.2015 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Numan
AKMAN’ın başkanlık ettiği Panel’e
konuşmacı olarak Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık
Genel Müdür Yardımcısı Dr. İbrahim ÖZCAN, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Sait
KOCA, Ulusal Kırmızı Et Konseyi
Genel Sekreteri Kerem DEMİREL,
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü KARAKUŞ, Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri
Derneği Genel Sekreteri Dr. İsmail
MERT katıldılar.
Açılış konuşmasını Ziraat Yüksek
Mühendisleri Birliği Genel Başkanı Fehmi KİRAZ’ın yaptığı Panel’de
son dönemde kırmızı et fiyatlarında
yaşanan artışlar ve süt fiyatlarındaki
mevcut durum, beyaz et üretim ve
tüketiminde yaşanan gelişmelere ek
olarak yem başta olmak üzere girdi
maliyetlerinde meydana gelen artışlar farklı yönleri ile ele alındı.
Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri
Birliği (TZYMB) Genel Başkanı Fehmi Kiraz yaptığı konuşmada, Ramazan ayına yaklaşık bir ay kala et
kalacağız. Bu hızla tarım alanımız
azalırsa, 100 milyonu nasıl doyuracağız?" ifadelerini kullandı.
ve süt ürünleri fiyatlarının gündem
olmaya başladığını söyledi. Et fiyatının 38 lira civarında olduğunu belirten Kiraz, "Geçen yıl haziran ayının
başında bildiri yayınlamıştık, bu yıl
bu ay başında yayınladık. Aradan
geçen 11 aylık süreçte, et fiyatlarında
yaklaşık yüzde 26-27'lik değişiklik
görüyoruz. Süt ürünleri fiyatlarında da buna paralel olarak değişiklik
var" diye konuştu.
Kiraz, tarımsal arazilerin planlı kullanımının önemine işaret ederek,
"2005 yılında 27 milyon hektar tarım alanımız varken, son 10 yılda 23
milyon 600 bin hektara düşmüşüz.
Tarım alanlarımızda yüzde 13-14'lük
bir azalma var. Şu anda nüfusumuz
77 milyon ve her yıl 1 milyon daha
artıyoruz. Nüfus istatistik bilimine
göre, 2035-2050 yılları arasında 100
milyona dayanacağız ve orada sabit
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği
(TÜRKİYEM-BİR) Yönetim Kurulu
Başkanı Ülkü Karakuş da et ve süt
fiyatlarındaki artışın piyasalardaki
belirsizlikten kaynaklandığını söyledi. Et ve süt fiyatlarındaki artışa çeşitli hususların neden olabileceğine
dikkati çeken Karakuş, "2014-2015
yıllarında bizi sarhoş eden bir kur
artışı var. Yüzde 6-7 enflasyon hedefi
olan bir ülkede, 3 ayda yüzde 25-30
civarındaki artış, azalış tüccarı, sanayiciyi sarhoş ediyor. 2015 yılının ilk
çeyreğinde enflasyon ortalama yüzde
8 oldu ancak gıda ürünlerinde yüzde
14 gibi bir rakam var" dedi.
Karakuş, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı önderliğinde Gıda ve
Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve
Değerlendirme Komitesi kurulduğunu belirterek, gıdaya karşı oluşturulan para politikalarının işlemediğini
söyledi. Karakuş, enflasyon sepetinde
gıda ve içeceklerin payının yüzde 25
olduğunu, bunun 3'te 1'lik kısmının
ekmek, dana eti, peynir ve domatesten oluştuğunu kaydetti.
[Bilimsel Adı: (Calosoma sycophanta (L.) (Coleoptera takımı:
Carabidae familyası)]
Ülkemizde laboratuvar ortamında
kitle halinde üretilerek, daha çok
orman zararlılarına karşı biyolojik
mücadele etmeni olarak kullanılmaktadır. Ergini, ortalama 3-4 cm
boya sahiptir. Ergin rengi metalik
yeşil, kahve renklidir. Erginlerde
üst kanatlar kaynaşmıştır. Kanatlar
üzerinde boylamasına sıralar halinde küçük çukurcuklar bulunur. Larvalar siyah renkli 4,5 cm boyundadır. Oluşan pupa serbest yapıdadır.
Bu pupa tipinde anten, bacak ve
kanat izleri vücut üzerinde serbest
olarak bulunur. Pupa dönemi top-
rak içerisinde geçirilir. Saldırdığı
avalar ise Thaumetopoea solitaria
(Sedir Keseböceği), Thaumetopoea pityocampa (Çam Keseböceği),
Hyphantria cunea (Amerikan Beyaz Kelebeği) Euproctis chrysorrhoea (Altın Kelebek), Dasychira
pudibunda (Kızılkuyruklu Kayın
Tırtılı), Lymantria dispar (Sünger
Örücüsü), Lymantria monacha
(Rahibe Kelebeği), Tortrix viridana (Yeşil Meşe Bükücüsü) ve Panolis flammea adlı böceklerdir.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
Köy-Koop Haber Haziran 2015
DOĞA
Mühendis Örümcekler
»» En eski mühendislerden biri örümceklerdir. Örümcekler yeryüzünde çeşitlilik
bakımından en kalabalık olan böcek türlerinden biri olup dünya yüzeyinde hemen
hemen her yerde yaşamakta ve yaşadıkları ortama uyum sağlamaktadırlar.
2012 yılı rakamlarına göre, dünyada
43.244 tür örümcek tespit edilmiştir.
Aslında bu rakam 70.000 olarak tahmin edilmektedir. Türkiye’de tespit
edilen örümcek türü sayısı 958’dir. En
zehirli olanları genellikle tropikal bölgelerde yaşamaktadır. Örümcekleri diğer böceklerden ayıran en belirgin fiziki özellikleri; böcekler altı ayaklı olup,
örümcekler sekiz ayaklıdır. Böceklerin
başlarında iki anten olmasına karşılık
örümceklerin anteni yoktur. Bunun
yerine gözlerinin önündeki iki kıskacın
yanında çok hassas iki uzantı vardır.
Bu uzantılar böceklerdeki antenlerin
görevini gören duyargalardır. Ayrıca
cinslerine göre örümceklerin altı veya
sekiz adet gözü vardır. Bu gözler ikili
çiftler halinde bulunurlar. Sekiz gözleri olmasına rağmen, uçan örümcekler
ve bazı diğer örümcekler hariç, örümceklerin tümüne yakını görmezler.
Görmeleri kör denecek kadar zayıftır.
Sadece ışığı algılayabilirler.
Örümceklerin baş ve göğüsleri bir bütün, karınları ve gövdeleri de diğer bir
bütün olarak iki parçadan oluşur. Bu
iki parça çok ince bir boruyla (boyun)
birbirlerine bağlanırlar. İrili ufaklı bu
örümceklerin, boyun incelikleri başka
hiçbir canlıda bu kadar ince değildir.
1mm’den daha dar olan bu borudan
sindirim borusu, kan damarları, sinir
sistemi ve nefes borusu geçer. Böyle
bir yapı sadece örümceklere has bir var
oluştur. Sanki örümcek vücudunun
iki parçası çok özel bir mekanizma ile birleştirilmiştir.
Bu mekanizma sayesinde örümceğin yapısında
bulunan zehir üreten
bezler, ipek üreten bezler, vücudun bütün sinir
sistemi, sindirim ve dolaşım organları ve beyin arasında bağlantı kurulur.
Örümceklerin boyunları bir milimetreden daha dar olduğu için örümcekler katı yiyecekleri yiyemezler, sadece
sıvıları yiyip sindirebilirler. Milimetrenin onda birinden daha büyük parçalar ağzının etrafındaki tüyler tarafında
süzülerek filtre edilirler. Bu nedenle
örümcek, avının vücudundaki etli dokuları, avının vücuduna zerk ettiği özel
enzimlerle çökerterek sıvıya dönüştürür. Dokular yeterli akıcılığa ulaştığında çok güçlü olan emme sistemi ile bu
sıvıyı emerek karınlarını doyururlar.
Öyle ki, sonunda avının tamamen içi
boşaltılmış, geride sadece derisi ve
kafatası kalmış olur. Örümcekler tok
oldukları zaman yakaladıkları avlarını
ipek ipliklerle sıkı sıkıya sarmalayarak
ilerde yemek üzere paketlerler. Örümcekler karınlarını iyice doyurduklarında vücutları iki misli genişler. Bu
kadar oburluklarına rağmen örümcekler uzun süre aç kalmaya da dayanıklıdırlar. Yaklaşık iki yıllık ömürleri
esnasında 208 gün hiç bir şey yemeden
yaşayabilirler. İşte bu dönemden sonraki yemeklerinden sonra vücut ağırlıkları iki katına kadar çıkabilir. Vücut
yapıları da bu genişlemeyi karşılayacak
şekilde özel yapıdadır.
Baş kısmında, cinsine göre altı veya
sekiz göz, iki adet zehir çengeli ve bu
çengellerin yanında iki adet duyu ayağı vardır.
Kafasındaki zehir kıskaçları, örümceklerin savunma ve avlanma silahıdır. Bu
kıskaçların gerisinde güçlü zehirlerini
üreten ve bu zehri kıskaçlara aktaran
bir zehir bezi vardır. Örümcek, avını
hareketsiz hale getirmek için önce avını
kıskaçları ile ısırır. Ardından kıskacın
içindeki deliklerden zehrini kurbanın
vücuduna pompalar.
Gözleri görmemesine ve sağır olmalarına rağmen örümceklerin çok hassas
ve son derece özel bir algılama sistemleri vardır.
vardır. 2,5 cm ile 25 cm arasında bir
cüsseye sahip ufacık bir canlının iki
senelik ömrü içerisinde bugün bilimin
henüz sırrını tam çözemediği bu kadar
çok bilgiyi, beceriyi ve teknolojiyi nereden ve nasıl edindiği bilimsel olarak
açıklanamamaktadır.
Avlanmada kullandıkları zehrin kimyasal yapısı, böcekleri öldürecek güçte
ve özelliktedir. Buna karşın örümcek
kendisine herhangi bir zarar vermemektedir. Örümceğin kıskaçlarının
yapısı da son derece özel ve işlevseldir. Zehir pompalama mekanizmaları
bu kıskaçların içinde bulunmaktadır.
Bu kıskaçlar sadece avının vücudunu
delip, parçalayan bir araç değil, aynı
zamanda bir kimyasal silahtır.
Yumuşak ve esnek olan karın bölümünün altında iplik delikleri ile solunum
sistemi delikleri bulunur. Kafanın her
iki yanında dörder adet olmak üzere
sekiz adet bacak bulunur. Her bacak
yedi boğumdan oluşur. Her bacağın
sonunda kıllar bulunur. Bu kıllar sayesinde örümcek duvarda ve tavanda
rahatça yürüyebilir. Genelde örümcekler ördükleri ağın diğer böceklerin
yapışması için örülen yapışkan kısımlarında
değil,
kör
gözlerine rağmen
kuru taraflarını seçerek oralardan yürürler. Buna rağmen
bir terslik
olup, kendileri kendi
ördükleri
ağa yapışıp kalmamaları için ayaklarının altı yapışmayan özel bir kimyasalla kaplanmıştır.
Örümceğin arkadaki iki bacağının diğer bir görevi de karından püskürtülen
ipek ipliğini eğirmektir. Bu bacaklarda,
vücuttan püskürtülen iplikleri eğirmeye yarayan özel taraklar bulunur.
Örümceğin bir bacağı koptuğunda, bir müddet sonra yerine yenisi çıkar. Ancak yeniden çıkan
bacak eskiye göre daha kısa olduğu için yürümeye katkısı olmaz. Örümcek bu bacağı yürürken kullanamaz. Fakat bu bacak
üzerinde çıkan algılayıcı kıllar diğer
bacaklar gibi görevini yapar. Örümceklerin dört bacağı da kopsa diğer
dört bacakla yürüyebilirler.
Örümceklerin özellikle ağlarındaki
titreşimleri algılama yetenekleri o kadar hassas ki, ağdaki titreşimlere sebep olan hareketin ağa takılan avdan
mı, yoksa çiftleşmeye gelen bir erkek
örümcekten mi geldiğini hemen anlarlar. Özellikle ağ üzerindeki bu erken
uyarı sistemi başta olmak üzere örümceklerin tüm algılama sistemlerinin
vücutta ve ayaklardaki binlerce kılın
her birindeki sinir uçları vasıtasıyla
beyne gitmesi, beynin bunları hatasız
yorumlayıp devreye sokması örümceklerin çok gelişmiş bir beyin sistemine
ve çok karmaşık bir sinir sistemine sahip olduğunun göstergesidir.
Ağ İpliği Üretimi
Örümcek ağlarını oluşturan, ipek ipliklerinin üretimi, ağların örülmesi ve
dizaynı birer kimya, matematik, mimarlık, mühendislik, tekstil ve statik
harikasıdır. Ağ örümü genellikle gece
olur ve en fazla 60 dakika sürer. Ağın
ortasında spiral ve yapışkan bir yer
Örümcekler ağlarını kurmak
için kullandıkları değişik çap ve
vasıftaki iplikleri kendi vücutlarında üretirler. Ağ örülmesinde kullanılan ipliklerin çapı
1/1000mm (milimetrenin binde
biri) yani bir mikrondan daha
incedir. Mukavemeti aynı kalınlıktaki çelik telden beş kat daha
sağlamdır.
Elastikiyeti ise, kendi boynunun dört
katıdır. Yani kendi boynunun dört katına kadar kopmadan esneyebilir. En esnek malzeme olan kauçuktan çok daha
esnektir, çok hafiftir. Dünya çevresine
eşit yaklaşık 40.000 km boyundaki ipliğin ağırlığı 320 gr.’dır. Basit bir şekilde
ifade edilen bu özellikler bugünün yüksek bilimi ve teknolojisi ile çözülememektedir. Halen dünyada örümceğin
ürettiği vasıfta bir malzeme üretilememiştir. Kurşungeçirmez yeleklerin üretiminde kullanılan halen en gelişmiş ve
mukavim malzeme olarak bilinen kevlar denen sentetik malzemeden kat kat
daha sağlam ve esnektir. Ayrıca örümcek iplikleri yeniden işlenip tekrar
kullanılabilmektedir.
Bunun
için örümcekler yıpranmış
ağlarını yiyerek tekrar iplik üretiminde kullanırlar.
Örümcekler ağlarının
yapımında kullanılmak üzere, kullanılan
yerin özelliklerine göre yedi
çeşit iplik üretebilir. Avın yakalandığı
yerlerdeki iplikler yapışkandır. Örümceğin yürüdüğü yerdeki iplikler kurudur.
Avın sarılıp paketlendiği iplikler daha
ince ve elastiktir.
Ürettiği iplikler:
• Örümceğin bir asansör gibi inip çıktığı ve köprü gibi kullandığı tutunma
iplikleri, • Örümcek ağının iskeletini
oluşturan temel ağ iplikleri, • Avın
yakalanmasını sağlayan yapışkan
iplikler, • Ağdaki iplikleri birbirine
bağlayan birleştirme iplikleri, • Yakalanan avın sarmalandığı iplikler, •
Örümceğin evini oluşturan koza iplikleri, • Yumurta keselerini oluşturan ve
yavru örümcekleri dış tehlikelerden
koruyan iplikler.
Bütün bu iplikler mukavemet ve esneklik bakımından farklı olduğu gibi
taşıyacakları yüke göre farklı çaplardadırlar.
Örümcek bütün bu ihtiyaçlarına uygun vasıfta iplik üretmesi lazım. Aksi
halde hayatta kalmasını sağlayan bir
ağ üretemez. Örümcek de bu görevini
kusursuz bir şekilde yapar.
Örümcekler başka cins canlıları avladığı gibi, çoğu zaman kendi cinslerini
de avlarlar. Büyük örümcekler, küçük
örümcekleri avlar. Dişi örümcekler
erkek örümceklerden daha iridir. Çiftleşme sonrası eğer erkek örümcek atik
davranmazsa, dişi örümcek erkeği yakalayıp öldürür ve sonrada yer. Özellikle bu alışkanlık karadul tabir edilen
dişi örümcekler için geçerlidir. Zaten
bu örümceklere karadul adının takılması da bu nedenledir.
Örümceklerin tümü ağ kullanarak avlanmazlar. Karada, su yüzeyinde ve
su altında da çeşitli yöntemler kullanarak avlanırlar. Bazıları karada ve su
altında muhteşem yuvalar yaparlar.
Aile ve topluluk kavramı yoktur. Hep
yalnız yaşarlar.
17
“Güvenli Süt ve Ürünlerine
Ulaşmak Bir İnsan Hakkıdır”
»» TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla bir basın
açıklaması yaptı.
Yapılan yazılı açıklama şöyle:
Süt, içerdiği besin öğeleriyle insanlar için mükemmel bir gıda
maddesidir. Yeterli ve dengeli beslenme için gerekli olan temel besin
maddelerinin önemli bir kısmı,
sütte tek başına bulunmaktadır.
Yapısında; süt şekeri (laktoz), yağ,
protein, kalsiyum başta olmak üzere mineral maddeler ve vitaminler
olup, bunlardan bazıları doğada
sadece sütte bulunabilmektedir.
mayan iddiaların, konu hakkında
bilimsel-mesleki yetkinliğe sahip
olmayan kişiler tarafından paylaşılması toplumda süt ve ürünlerine karşı kuşkuların oluşmasına
sebep olmaktadır. Maalesef, bu
yanlış ve bilimsellikten uzak bilgilerin kamuoyuna aktarılmasında
doğruluğu sorgulamamakta, işin
uzmanlarına başvurma gereği duyulmamaktadır.
Dünya üzerinde beslenme açısından büyük öneme sahip olan süt
ve ürünlerinin tüketiminin artırılması amacıyla, Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun 1956 yılında
aldığı kararla 21 Mayıs’ın “Dünya
Süt Günü” olarak kutlanılması
kararlaştırılmıştır. Ülkemizde de
1991 yılından itibaren kutlanmaya
başlanmış olmasına karşın, ülkemiz süt tüketimi açısından gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindedir.
Ülkemizde çiğ süt üretimi artmakta olduğu halde üretilen çiğ sütün
kalitesi açısından önemli sorunlar
yaşanmaya devam edilmektedir.
Süt üreticileri çiğ sütteki fiyat dalgalanmalarından önemli ölçüde
etkilenmektedir. Üretimdeki dalgalanmalardan kaynaklı fiyat değişimlerini düzenlemek adına yapılan
özellikle süt tozu teşvikleri büyük
süt işletmeleri için kısmen yararlı
olmuşsa da küçük işletmeler ile süt
üreticileri bu olanaktan yeterince
yararlanamamaktadır. Bunun bir
diğer sonucu ise karışımıza sokak
sütü olarak çıkmaktadır.
· Kaliteli süt üretimi için süt hayvancılığı ile uğraşan çiftçi ve köylüye verilen destekler artırılmalı, kırsal kalkınmaya önem verilmelidir,
· Okul sütü projesi uygulaması devam etmeli, projeye yerel işletmelerin de dahil edilmesi sağlanmalıdır,
· Süt üreticilerinin bir araya gelmesini sağlayacak teşvikler oluşturulmalı, kooperatifler desteklenmelidir,
· Pastörize ve UHT (uzun ömürlü)
süt üretiminin yaygınlaşması teşvik edilmelidir;
· Yerel yönetimler süt ile ilgili süreçlere dahil olmalı, sütün tüketiciye ulaştırılmasında etkili ve
sonuca odaklı organizasyonlar
planlamalıdır,
· Sütün çiftlikten sofraya olan sürecinin tamamının izlenebilirliği sağlanmalı, üreticilerin bu konudaki
çalışmalar desteklenmelidir,
· Süt ve ürünlerindeki denetim artırılmalı, sokak sütü ve kayıt dışı
üretime izin verilmemelidir;
· Gıda mühendislerinin teknik bilgisinden üretimden-denetime her
aşamada yararlanılmalıdır. Bu
anlamda Gıda Mühendisleri Odası tarafından Bakanlığa önerilen
“Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanı”
sistemi uygulamaya konulmalıdır,
· Tüketiciler üzerinde ciddi yanılgılara neden olan “bilgi kirliliği”nin
önlenmesi konusunda, süt ve
ürünleri alanında uzmanlaşmış
meslek grupları ile işbirliğine gidilmeli, toplumu doğru şekilde
bilgilendirme konusunda çaba sarf
edilmelidir,
Bizler, süt ve ürünlerinin tüketimini önermeye, üretimde sürdürülebilir ve güvenli mekanizmaların
kurulmasını ve üreticinin hak ettiği refah seviyesine ulaşmasının
sağlanmasını vurgulamaya devam
edeceğiz. Süt ve ürünleri ile ilgili
yanıltıcı ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan kampanyalara karşı
durmaya devam edeceğiz.
Güvenli süt ve ürünlerine ulaşmak
bir insan hakkıdır.
Dünya Süt Gününüz Kutlu Olsun…
“Sokak sütü” olarak
tanımlanan, tamamen
denetim ve kayıt dışı olan
süt ve ürünleri halen
piyasada önemli bir
hacme sahiptir. Bu ise
önemli bir gıda güvenliği
sorunu olarak karşımızda
durmaktadır. Ayrıca uygun
olmayan şartlarda taşınan
ve satışa sunulan çiğ süt
tüketimi birçok önemli
sağlık riskini beraberinde
getirmektedir. Hem
kalite, hem de verimlilik
açısından daha faydalı
olduğu bilinen Pastörize
ve UHT (uzun ömürlü) süt
tüketiminin yaygınlaşması
için çaba gösterilmesi
zorunludur.
Bütün bunların yanı sıra bir taraftan da süt ve ürünlerinin aleyhine,
bilimsel hiçbir kaynağa dayan-
Türkiye’de Son 10 Yılda
Tarım Yapılan Alanların
%25’i
Gıda Mühendisleri
Odası olarak
yapılması gerektiğini
düşündüklerimiz
şunlardır;
Türkiye’de Son 10 Yılda
2,5
Milyon
Kişi Tarımdan Koptu
18
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
“Üretmek Lazım, Kazanmak Lazım,
Paylaşmak Lazım”
»» Bu sayımızda Diyarbakır Bismil İlçesi Türkmenhacı Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi Başkanı Cumali Kahraman ile söyleştik.
Kendinizi okurlarımızın için tanıtır mısınız?
İsmim Cumali Kahraman, 1963 doğumluyum. Uzun yıllardır hayvancılık ve bitkisel üretim yapmaktayım.
Silajlık mısır, buğday, arpa ve dane
mısır en çok ürettiğimiz ürünlerin başında gelmektedir. Yakın zamanda da
yonca üretimine başlayacağız.
Köyünüzde Kooperatif var mı?
Köyümüzde 2008 yılında kurulan
tarımsal kalkınma kooperatifi, 2005
yılında kurulan sulama, hayvancılık
ve seracılık olmak üzere 4 kooperatifimiz mevcuttur. 200 haneli olan
köyümüz 1500 nüfusu sahip olup,
alan olarak tarıma özellikle de hayvancılığa çok uygun bir konumdadır.
Köyümüzde genellikle sulu üretim
yapıldığı için, mutlaka kooperatifleşmemiz gerekiyordu ve bunun için
mali bütçesi uygun olmayan, gönül
birliği yaptığımız arkadaşlarla bir
araya geldik. Öncelikle sulama kooperatif kurduk. Devlet Su İşleri’ne
(DSİ) ilk projemizi sunduk.
Kooperatif olarak ne tür proje
çalışmalarınız oldu?
DSİ’den ilk etapta 5 sondaj kuyumuz
daha sonra da 8 sondaj kuyusu olmak
üzere toplam 13 projemizi gerçekleştik. 13 bin dönüm arazimizin bir kısmına sulama sistemi kurduk. Arazilerimiz müşterek olduğu için daha önce
yağmurlama ve damlama sulama
projelerimiz kabul olmuyordu.
2010 yılında 180 baş süt sığırcılığı
projemiz Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca onaylandı.
Ortaklarımızın kendi alet ve ekipmanı yeterli sayıda mevcut olmasına karşın kooperatifimiz adına mısır
ekim makinası alacağız ve ortaklarımızın kullanımına sunacağız.
Kooperatifleşmeye neden ihtiyaç duydunuz?
Köyümüz tam anlamıyla organize
olmuş bir üretim tarzına sahip değil, ülkemizde de çiftçinin durumu
aslında aynı. Bizler tarımsal gelirimizi; aile fertlerimizin işgücünü,
elimizdeki toprağımızı, az da olsa
sermaye birikimimizi, kendi girişim yeteneklerimizle birleştirerek
ürüne dönüştüren insanlarız. Ürünümüz için kullandığımız girdilerin
maliyetini düşürmek, diğer yandan
ürünümüzü pazarda en iyi fiyata
satabilmek için kooperatifleşmenin
kaçınılmaz olduğunu gördük. Zaten
önceden yaşamış olduğumuz sıkıntılar bizleri güçbirliği yapmaya kooperatifleşmeye zorladı diyebilirim.
Genelde kooperatiflerden ve kooperatifçilikten konu açılınca başarısız
ve kötü örnekler anlatılır. Oysaki
ülkemizde çok başarılı kooperatifler var. Biz bu başarılı kooperatifleri
kendimize örnek alarak yolumuza
devam ediyoruz.
Kooperatif kurmak isteyen
üreticilere neler söylemek istersiniz?
Öncelikle kooperatif ortağı veya yöneticisi olacak kişilerin kooperatifçiliğin işleyişinde A dan Z’ye kadar
eğitimden geçmesi gerekiyor. Bu işi
yapabileceğine dair bir sertifika alması kesinlikle şart olmalı. Zaten kooperatifçiliği özümsememiş, konuyu
bilmeyen yöneticilerin yaptığı her
çalışmalarda ya da projelerde başarının sürekli olması mümkün değildir. Bölgemizden şöyle bir örnek vereyim bu konuda, GTHB’nın vermiş
30 ortağımızın arazilerini bir araya
getirdiğimiz zaman yem bitkisine
uygun arazi genişliğine ulaşabiliyoruz. Kooperatifleri ve şahıs şirketlerini bölgemize yatırım yapmaları
için her ortamda davet ediyoruz.
Köy-Koop Zonguldak Birliği
Genel Kurulunu Yaptı
»» S.S. Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanlığı’nın Olağan
Mali Kurulu 30 Mayıs 2015 tarihinde Çaycuma’daki
kooperatif binasında gerçekleştirildi.
Gençler tarımdan hızla uzaklaşıyor, bölgenizde zaten bir göç
sorunu vardı. Köyünüzdeki durum nedir acaba?
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
olduğu desteklemede, yeterince bilgi
sahibi olmayan kooperatifler ya da
kişilerin projeleri başarısız oldu. Bunun en büyük nedeni bilinçli bir seviyeye gelememiş bu konuda eğitim
alamamalarıdır.
Bölgenizin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Hayvancılığın en önemli olayı girdi
maliyeti olarak yemdir. Bizim bölge
olarak en büyük avantajımız, tarlalarımızın sulu olması, yem bitkisi
yönünden zengin olmasıdır. Ayrıca
başta Ege ve Akdeniz Bölgeleri olmak üzere diğer tüm bölgelere göre
yem maliyetimizin yüzde 60-70
daha ucuz olmasıdır.
Örneğin samanın kilosu burada 10
krş, yonca 20 krş. Ben başka bölgelerde samanının fiyatını sorduğumda ortalama 40 krş, yoncanın
kilosu 55-60 krş, silajın kilosu 200250 krş, yemin torbası 50 TL cevabını alıyorum. Dediğim gibi bizim
Güneydoğu’nun en büyük avantajı
yem fiyatlarımızın düşük seyretmesi. Maliyetimizin düşük olmasıdır.
Kaba ve kesif yemde başka yerlere
göre yüzde 200 lere varan fiyat avantajı olunca hayvancılığımızın başarısız olması diye bir şey olamaz.
Türkiye geneline baktığımızda en
büyük eksiklik kaliteli kaba yemdeki
açıktır. Meralarımıza yeterince bakılmadığı için artık meralardan umut
kesilmiş durumda. Meralardan bahar
aylarında sadece 2 ay faydalanılabilmektedir. Hayvancılık yapanların
kendi mera alanlarını çok iyi korumaları gerekmektedir.
Ayrıca son dönemde meyvecilik de
çok ilerleme kaydettik. Bunun üzerinde de çalışmalar yapıyoruz.
Arazi büyüklükleriniz ne
kadar?
Kooperatif ortaklarımızın arazileri
en az 100-150 dönüm civarındadır.
Bazı ortaklarımızın ise 300-500 hatta 600 dönüm tarlaları olanlar var.
Son dönemde yaptığımız çalışmalarla
köyden kente göç olayımız sıfırlandı.
Bundan 20-30 yıl önce bölgemizin
bazı nedenlerinden dolayı göç olayı
çok yoğun şekilde yaşandı. Köyümüzün nüfusu şuan 1500, eğer göç yaşanmamış olsaydı yaklaşık üç katı bir
nüfusumuz olacaktı. Şimdi gençlerimiz tarımdan para kazandıkları için
bu konu bizde gündemden düşmüş
durumda. Arazi toplulaştırmamız yeni
gerçekleşti. Desteklemelerin bundan
sonra çok daha verimli olacağını düşünüyorum.
Kooperatif olarak diğer sivil
toplum örgütleriyle olan ilişkileriniz nasıl? Onlardan bir destek görüyor musunuz?
Köyümüz Diyarbakır’a 50 km mesafede. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret
Odası özellikle son dönemde kooperatifçiliğe ve kooperatif ilgili birçok
çalışma yapıyor. Geçtiğimiz aylarda
yurtiçinden Köy-Koop ve AB’de başarılı kooperatif temsilcilerini, üniversitelerden akademisyenleri, yerel
yönetimlerin temsilcilerini bir araya
getirerek Kooperatifçilik ve tarım ile
ilgili panel düzenlendi.
Ayrıca, Diyarbakır Belediyesi’nde
Yerel Yönetimleri Güçlendirme Daire Başkanlığı kuruldu. Geçtiğimiz
günlerde il özel idareden Büyükşehir Belediye’sine devredilen arazileri
de tarımsal üretim gelişsin diyerek,
toprağı olmayan ihtiyaç sahiplerine
parça parça dağıtmaya başladılar.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
bölgemize teşvikler ve desteklemeler
vermeye devam ediyor. Diyarbakır’da
bu desteklemelerle şuanda yüzün
üzerinde işletme açıldı.
Kooperatifler arası çalışmalarınız var mı?
En önemli sorunlarımızdan bir tanesi kooperatiflerimizin ve üst birliklerin arasında iletişim kopukluğunun
olması. Genel kurullar dışında bir
araya gelemiyoruz. Oysaki bir araya
gelip, dayanışmayı sağlamamız, bilgi alışverişinde bulunarak ortak yeni
projeler üretmemiz, eğitimler, paneller düzenlememiz gerekiyor.
Kooperatif ürünlerimizi tüketiciye
buluşturacağımız bir satış mağazası
açmayı düşünüyoruz. Burada kendi
bölgemizin kooperatif ürünleri ile
diğer bölgelerdeki kooperatif ürünlerinin satışını yapmayı planlıyoruz.
Köy-Koop Merkez Birliği’nin bu anlamda bizlere destekleri olacağını
biliyoruz. Köy-Koop Burdur, Denizli, Isparta, Kastamonu, İzmir Bölge
Birlikleri başkanları ile bu konuda
iletişime geçtik. Sağolsunlar bu projemize çok olumlu yaklaştılar.
Son olarak söylemek istediğiniz şeyler var mı?
Ülkemizde kooperatifçiliğin başarıya
ulaşması için; siyasi görüşü, dünya
görüşü ne olursa olsun kooperatifçiliğin temel ilkelerinde birleşmeliyiz.
Kooperatifçilik dosluk ve barışın öncüsü olacaktır.
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız’ın Divan Başkanlığını yaptığı
kurula, Nebioğlu Belediye Başkanı
ve Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi Ertan Aydoğan, Ziraat Odası
Başkanı Rıza Çapkın, Köy-Koop
Kastamonu Birlik Başkanı Erol
Akar, Köy-Koop Genel Müdürü
Turgay Solmaz ve kooperatif ortakları katıldı.
Divan’ın oluşturulmasının ardından bilanço ve gelir giderler ibraz
edildi. 2014 yılı faaliyet raporunu
değerlendiren S.S. Zonguldak İli
Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı Bayram Cura; “Kooperatiflerin
ürettikleri çiğ süt ve diğer ürünlerin pazarlanması konusunda
güvenilir kanallar tespit edilmiş,
kooperatifler
bilgilendirilmiştir.
Ortaklarımızın tarımsal desteklerden faydalanabilmeleri için işleyişteki sorunların giderilmesine
gayret gösterilmiştir. Çiğ süt kalitesinin artırılması ve kayıt altına
alınabilmesi amacıyla Bakanlıkça yayınlanan destekleme kararnamelerinde örgütlü üreticilerin
desteklenmesine önem verilmiştir.
Bu çalışmalar sonucunda ortaklar
adına 421.807.38 lira çiğ süt desteği ile 296.752.95 lira anaç sığır
desteklemesi yasal süresi içinde
kooperatif banka hesaplarına aktarılmıştır.” dedi.
Köy-Koop Zonguldak Birliği’ne bu
güne kadar desteklerini esirgemeyen başta birim kooperatifleri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür eden Bayram Cura,
“Görevde bulunduğumuz süre zarfında, içinde bulunduğumuz sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak her
türlü bilgi ve gelişmelere ulaşabilmek amacıyla gerekli teknolojik ve
personel alt yapınsın kurulmasına
öncelik verilmiştir. Öz kaynaklarımızda artış sağlanmıştır. Personele
ait her türlü maaş ve sosyal Güvenlik primleri ödenmiştir. Oluşturduğumuz organizasyon sayesinde
kooperatifler nezdinde çalışmalar
yapılarak, yaşanan idari ve ekonomik sıkıntılar tarafımızca tespit
edilmiş, yönetime çözüm önerileri
sunulmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.
Fransa’dan İsrafı
Bitirecek Karar
»» Fransa’da yürürlüğe giren yeni bir kanunla
birlikte, marketlerde son kullanma tarihi yaklaşan
ürünler yardım kuruluşlarına bağışlanacak
Fransa’da gıda israfına karşı önemli
bir yasa meclisten geçti. Eski Gıda
Bakanı Guillaime Garot’un verdiği
süpermarket yasalaştı. Yeni çıkan
kanunla birlikte Fransa’da süpermarketler satılmayan, son kullanma tarihi yaklaşan gıdaları yardım
kuruluşlarına bağışlamak zorunda
kalacak.
Firmalara 75 Bin Euro
Ceza
Yasaya göre 400 metrekareden büyük alana sahip olan süper marketler yardım kuruluşlarıyla sözleşme
imzalamak durumunda kalacaklar.
Yiyeceklerin yardım kuruluşlarına devrini içeren bu sözleşmeye
uymayanlar 75 bin euro (Yaklaşık
225 bin TL) para cezası ödeyecek.
Yılda Kişi Başı 20-30 Kg
Yemek İsraf Oluyor
Söz konusu yasayla birlikte 2025
yılına kadar ülkede gıda israfının
önüne geçilmesi planlanıyor. Araştırmalara göre Fransa’da yılda kişi
başı 20-30 kilogram yemek israf
ediliyor.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
19
Dünyadan Kooperatif G20 Tarım Bakanları İstanbul
Hikâyeleri
Toplantısının Ardından
KOOPERATİFÇİLİK
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Sizlere 2 yıldır paylaştığımız bu köşede
bu sefer, Amerika Birleşik Devletlerinden üçüncü kez hikaye sunacağız. Bir
araştırmacının aracılığıyla yayım hizmetlerinin kooperatifler üzerinden nasıl başarılı olarak uygulanabileceğini
anlatan bu hikayenin ülkemizdeki hem
yayımcılara hem de kooperatiflere iyi
bir örnek olması umuyoruz. Bu arada kooperatiflerimize eğitim ve yayım
hizmeti ile ilgili sorumluluklarını bir
daha hatırlatıyoruz.
Mübarek Ramazan Ayınızın, bolluk ve
bereket için ailenizle birlikte mutluluk
ve huzur içinde geçmesini dileriz.
Her Yönüyle Gerçek İyi !!!
İşbirliği sanatının ne demek olduğunu,
Amerika’nın en büyük organik aile çiftlikleri kooperatifi olan CROPP (Coulee
Region Organic Produce Pool) Cooperative) Kooperatifinin her yerinde hissedebilirsiniz. Bu kooperatif hareketi,
700 tane çalışanı ve 1700’ün üzerinde
organik aile çiftçisinin bir araya gelmesiyle başlamış. Kooperatif ortakları,
tüm dünya vatandaşları adına sorumluluk duygusu ile çalıştıklarını, organik tarım yaptıklarını ve bu
ortaklıklarının sonsuza
kadar devam edeceğini ifade etmektedirler.
Kooperatif işletmelerin temel ilkelerinden biri ‘‘geri verme (risturn)’’ ilkesidir.
Bütün kooperatifler, bu
önemli rolü çeşitli girişim yollarıyla yerine getirmektedirler. CROOP
Kooperatifinin özellikle sevilen girişimlerinden birisi organik tarım eğitimini, araştırmasını ve savunuculuğunu ilerletmeye odaklı büyük bir örgüt
olan Organik Tarımı Savunan Çiftçiler
Federasyonu (FAFO)’nu oluşturmasıdır. FAFO’yu daha anlamlı kılan şey
ise, CROOP ortaklarının katkılarıyla
oluşturulan fonlardır. CROPP Kooperatifinin ortakları, 2011yılında organik
tarım yapan çiftçileri ve organik tohum
üreticilerini korumak amacıyla GDO’lu
ürün yetiştiriciliğine karşı yapılan 8
projeyi, 373.966 USD tutarında bir
katkıyla finanse etmişlerdir.
CROPP ve Vermont Üniversitesi Yayım Hizmeti Birimi (UVM) arasındaki süregelen ilişki, Dr. Heather Darby
‘nin FAFO Komitesine (tamamı çiftçilerden oluşan bir komite) bir çalışma
teklifi sunmasıyla başlamıştır. Vermont kentinde doğup büyüyen ve hala
kendi aile çiftliklerinde yaşayan Dr.
Darby birçok bilim adamından farklı
bir yolla araştırmasını ele almaktadır.
Akademi içinden araştırma oluşturmak yerine, o ısrarla çiftçilerin kendi
fikirlerini öğrenmek istemiştir. Dr.
Darby, araştırmalarını nasıl yaptığını
şu şekilde ifade etmektedir: “Çiftçilerin bilmek istediklerini dinlerim, nasıl
bir araştırma yapabileceğimizi ortaya
çıkarmaya çalışırım ve elde edilen sonuçların daha büyük tarımsal toplu-
luklarla paylaşılmasını sağlarım. Çiftçilerin bugün sahip oldukları sorulara
ve sorunlara cevap vermeye çalışırım.”
Dr. Darby’nin bu araştırma prensibi
sayesinde, Dr. Darby’nin araştırma fonuna olan ihtiyacı ile Organik Vadi’nin
FAFO Fon Programı arasındaki karşılıklı yardımlaşma olabildiğince doğal
bir hale gelmiştir. Çalışmanın odak
noktası, tahıl ürünlerinin organik süt
çiftliklerinde üretilme koşullarını en
uygun hale getirmek olmuştur. Çünkü
ciddi bir organik yem ihtiyacı sorunu
mevcuttur. Organik tahıl üretimi, bazı
bölgelerdeki organik süt çiftliklerindeki en büyük yem maliyetini oluşturmaktadır. Bu maliyet, bir çiftliği kurabilecek ya da iflas ettirebilecek kadar
önemli bir etkiye sahiptir.
New England gibi coğrafi yapının, iklimin
ve uygun arazinin
bulunmasının güç
olduğu kuzey bölgelerdeki çiftliklerde
geleneksel tahıl ürünleri (mısır ve soya gibi)
yetiştirmede birçok engeller bulunmaktadır. Mera
alanlarının yetersiz olduğu kış aylarında veya yetişme mevsiminde mera
kalitesini tehdit eden sık kuraklık gibi
faktörlerden dolayı, çiftçiler hayvanları
için ek yem kaynaklarına sahip olmak
zorundadırlar. Bu bölgedeki çiftçilerin,
bölgedeki ihtiyaçlarını karşılamaları
gerekmektedir. Bu nedenle, olumsuz
yetişme şartlarına dayanıklı, yüksek
kalitede ürünler üretmenin yanı sıra ek
kullanım için hasat ve depolamada yemin kalitesini koruyabilecek koşulları
sağlamak zorundadırlar. New England
Organik Vadi Çiftçileri, Brent Beidler ve
Guy Choniere ile çalışarak; FAFO’dan
sağlanan finans yardımıyla; organik tarım yapan çiftçiler ve Vermont Üniversitesi Yayım Hizmet Birimi (UVM), serin
iklim koşullarında yıllık çift ürün alabilecek şekilde kaba yem üretimi ve bu
yemlerin kalitesini arttırmaya yardımcı
olacak çeşitli verimlilik programlarının
araştırmasını yapmışlardır.
Çiftçilerle işbirliği içerisinde olan üniversitedeki araştırmacılar, kaynakları
toplayarak sürdürülebilir ve daha
karlı yetiştirme sistemleri üzerinde
çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Üniversitedeki araştırmacıların çiftçilerle
birlikte yapmış oldukları araştırmalar
daha gerçekçi ve uygulanabilir olup
hem dünyanın hem de çiftçilerin sorunlarına cevap veren araştırmalardır. CROOP Kooperatifinin de çalışma prensibi bu yöndedir.
»» Türkiye’nin başkanlığında 15-16 Kasım 2015 tarihinde Antalya’da
gerçekleştirilecek G20 Zirvesi öncesinde hazırlık çalışmaları kapsamında G20
Tarım Bakanları toplantısı 6-8 Mayıs 2015 tarihinde arasında İstanbul’da
gerçekleştirildi. Toplantı G20 tarihinde yapılan ikinci Tarım Bakanları Toplantısı
idi. Toplantıda “Sürdürülebilir Gıda Sistemlerinin Tesisi Kapsamında Gıda İsrafı ve
Kayıpları” konusu ana tema olarak işlendi.
Konu bu yönüyle G20 çerçevesinde dünyada Tarım Bakanları düzeyinde ilk
defa gündeme alındı. Geri kalmış ve
gelişmekte olan ülkeler için daha da
önem taşıyan israf ve kayıplar tüm
yönleri ile değerlendirildi. Dünyada
gıda tasarrufu ile doğal kaynakların
korunması ve gelecek nesillere daha
sürdürülebilir bir çevre bırakılması için
alınması gereken önlemler ve izlenmesi gereken politikalar değerlendirildi.
Dünyada 805 milyon insanın açlık
nedeni ile yaşam mücadelesi verdiği
günümüzde 600 milyon insanın obezite problemi yaşaması karşısında
gıda israfının önlenmesi ve bu doğrultuda her yıl 1,3 milyar ton üretilmiş gıdanın israf ya da çeşitli sebeplerle kaybedildiği dikkat çekilerek,
alınacak tedbirlerle bu miktarın yarısının kazanılması durumunda bile
açlık sorunun çözümünde atılacak
adımlar ortaya kondu
Toplantıya dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, küresel tarımsal ekonominin yüzde 70’ini ve dünya nüfusunun
üçte ikisini temsil eden G20 Üyesi
ülkelerden Türkiye, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa,
Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi
Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore,
İngiltere, ABD ve AB’den tarım bakanları ile dünya ekonomisinin büyük
bölümünde pay sahibi G20 üyeleri
yanında Singapur, İsveç, Azerbaycan,
Malezya, İspanya Tarım Bakanları ile
tarım ile ilgili çalışmalar yürüten FAO,
OECD, WTO, WB, IFPRI, WFP, IFAD
ve CIHEAM gibi uluslararası kuruluşlardan temsilci davet edildi. Davetli
ülkelerden 14 ülke bakan, 6 ülke bakan
yardımcısı ya da müsteşar seviyesinde
toplantıya iştirak ederken, uluslararası kuruluşlarda başkan, direktör ve
uzman düzeyinde katılım gerçekleşti.
G20 Tarım Bakanları toplantı sonunda gıda israfı ve kayıpları konusunu
ele alan 14 maddeden oluşan ortak sonuç bildirisi yayınladılar.
Toplantı sonrasında Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker açıklamalar yaptı. Toplantı ve sonuçları
ile ilgili hakkında bilgiler verdi. Yaptığı açıklamada Dünyada 7 milyar insanın içinde 800 milyon insanın aç
olduğunu, bunun gelecek açısından
dünyada bir güvenlik meselesi yarattığını, bunun insani, vicdani meselelerin ötesinde, bir güvenlik meselesi
olarak algılanması gerektiğine işaret
etti. Tarım Bakanları toplantısında
gıda güvenliği ve sürdürülebilir gıda
sistemleri konulu bildiri üzerinde
mutabakat sağlandığını ifade etti.
G20 ülkelerinini gıda güvenliği konusunda önemli sorumluluğu olduğunu düşündükleri için, Türkiye’nin
dönem başkanlığında bunun gündeme taşınmasına özel önem verdiklerini vurguladı. Tarım Bakanları
platformunun meseleyi gündeminde
tutması gerektiğine inanıyoruz dedi.
G20’nin tarihinde ilk defa Fransa’nın
dönem başkanlığında tarım bakanlarının toplandığını, ülkelerin dönem
başkanlıkları içinde gıdayı ve tarımı
gündeme getiren ikinci ülke Türkiye
olduğunu açıkladı. Bu toplantılarda
hedef kitlenin sadece G20 ülkeleri
değil, bütün ülkeler olduğuna işaret
etti. Üzerinde mutabakat sağlanan
bildiri ile özellikle düşük gelirli gelişmekte olan ülkelere yönelik çalışma-
çözümünün de ancak küresel girişimlerle sağlanabileceğini, bu nedenle
G20’nin önemli bir platform olduğunu ve sorunun çözümünde stratejik
bir role sahip olduğunu ifade etti.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
ların da desteklendiğini belirtti.
Bakan Eker, Gıda güvenliği ve küresel açlık sorununun uzun yıllardır uluslararası gündemin önemli
maddelerinden birini oluşturduğunu anımsattı. Konunun önümüzdeki
süreçte de gündemde olmaya devam
edeceğini, Meselenin tek başına üretimden ibaret olmadığını, üretimin
aslında bütün dünyayı besleyecek
kadar olduğunu, Problemin 1 milyar
300 milyon ton gıdanın israf edilmesi, Bununda daha çok kentsel alanda,
tüketicilerde ve gıda sanayisi esnasında olan israf olduğunu, Diğer boyutuyla kırsal alandaki faaliyetlerde
hasat esnasında gıda kayıpları söz
konusu olduğunu belirtti.
Bu iki realite alanından hareketle,
tema olarak gıda kayıplarının ve israfının azaltılmasını bildirinin merkezine oturttuklarını açıkladı. Bunun
için yapılması gereken işler olduğunu, kayıpların azaltılmasının tarım
teknikleri, tarımla ilgili yapılacak altyapı çalışmaları, bilimsel çalışmalar,
teknolojik ve buna benzer birtakım
tedbirleri gerektirdiğini ifade etti.
İsrafla ilgili kamuoyu oluşturulması ve kampanyalar düzenlenmesiyle önemli mesafeler alınabileceğini
kaydetti söyledi. Gıda Güvenliği ve
Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Eylem Planı oluşturulmasına yönelik ilk
adımların atıldığını belirtti.
Bakan Türkiye’nin ekmek israfının
önlenmesiyle ilgili gerçekleştirdiği
kampanya ile önemli tasarruf miktarlarına ulaşıldığını hatırlatarak, İsrafın azaltılması, kayıpların önlenmesi
temasının bildirinin omurgasını oluşturduğunu, bildiri ile “Gıda Güvenliği
ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri
Eylem Planı” oluşturulmasına yönelik ilk adımların atıldığını açıkladı.
Bu çerçevede bildirinin güçlü siyasi
mesajı olacağına işaret etti. Bildiri
içeriğinin, sonbaharda Antalya’da
yapılacak G20 zirvesindeki toplantıda gündeme gelecek konulardan biri
olduğunu söyledi. Toplantının somut
çıktısı olarak değerlendirilen G20
Tarım Bakanları Bildirisi’nin kasım
ayındaki Liderler Zirvesi’nde onaylanmak üzere kabul edildiğini belirtti. Gıda güvenliği küresel boyuttaki
en önemli sorunlardan biri olduğunu,
Yapılan toplantı ve ortaya konulan
görüşler ve varılan sonuçlar başta ülkemiz olmak üzere tüm dünya için
önemli bir gelişmedir. Küresel ısınma nedeniyle yaşanan iklim değişiklikleri, üretimde yaşanan sıkıntılar,
ekonomik krizler, açlık ve beslenme
sorunları tüm dünyanın sorunu haline gelmiştir. Çözüm yine küresel düzeyde bir işbirliği ile çözülecektir. Bu
çözümde sadece hükümetlerin değil
devlet dışı ulusal ve uluslarası organizasyonlarında katılımı gerekmektedir.
Bugün Dünyada geniş bir işbirliği ve
dayanışma ortamına ihtiyaç vardır.
Dünyanın en büyük sivil toplum örgütü olan Uluslararası Kooperatifler
Birliği (ICA) konuyu şehirlerde ve
kırsalda tüm sektörler ve boyutları
itibariyle izlemekte, kooperatiflere
G20’nin önemini ve global sorunların
çözümünde oynayacağı rolü işaret etmekte, sorunları çözümünde kooperatiflerin rolünün çok iyi ortaya konulmasını istemektedir. Nitekim bu
toplantıda ortaya konulan hususların
neredeyse tamamında bireylerin kooperatiflerin çatısı altında yapacakları çok şey vardır. Gerek üretim ve
tüketimde, gerek şehirde ve kırsalda
sosyal ve ekonomik işbirliği şarttır.
G20 toplantılarında birçok temsilci
ve konuşmacı da ülkelerinde kooperatiflerin yaptıklarını çok iyi dile getirmekte ve kooperatiflerin şehirde ve
kırda tüm sektörleri itibariyle rolünü
ortaya koymaktadırlar.
Sonuç olarak gelinen bu
noktada dünya rekabeti ve
güç çatışmalarını bir tarafa
bırakıp küresel sorunların
çözümü için geniş bir
katılım, dayanışma ve
işbirliğine gitmelidir.
G20 son uygulamaları ile bir ölçüde
bu ortamı yakalamıştır. Küresel ölçekte iş dünyasının bir parçası olarak kooperatifler ekonomik ve sosyal
boyutu ile G20’nin her çalışmasına
yer almakta ve sorunların çözümü
için katkı vermektedir. G20 Tarım
Bakanları Toplantıları önemli platformdur. G20 Türkiye dönem başkanlığında ülkemizde G20 Tarım
Bakanları toplantısının yapılması
ve dünyanın önemli bir sorunu olan
başta gıda güvenliği, beslenme, israf
ve iklim değişikliği olmak üzere ilgili
birçok konuda G20 Zirvesi için politikalar üretilmesi önemli, yerinde ve
başarılı bir çalışma olmuştur.
20
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
TKDK ile Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği
Arasında Finansman Protokolü İmzalandı
»» Yatırımcıların Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullanabileceği kredi üst limiti 10
milyon olacak….
Yatırımcılara hem hibe, hem de faiz
desteği sağlamak amacı ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ile Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (TKKMB)
arasında “IPARD Yatırımları Finansman Protokolü” imzalandı.
TKDK adına Başkan Ali Recep Nazlı ve TKKMB adına da Genel Müdür
İrfan Güvendi’nin imzaladığı ve yatırımcılara ön finansman sağlanması
için TKDK’nca yürütülen “Kırsal kredi
mekanizması” çalışmaları kapsamında düzenlenen protokol ile verilecek
hibelerden yararlanan/yararlanacak
gerçek ve tüzel kişilere, Tarım Kredi
Kooperatifleri tarafından kullandırılacak ayni ve nakdi kredilere ilişkin
usul ve esaslar belirlendi.
17 banka ile protokol
imzalandı
Bugüne kadar 8 bin yatırımcı ile
3,7 milyar lira yatırım sözleşmesi
imzaladıklarını, IPARD II ile yeni
bir perspektif geliştirme ihtiyacı
duyduklarını anlatan TKDK Başkanı Ali Recep Nazlı, projelerde hak
ediş usulüyle girişimciye paralarını
verdiklerini, bunun da zaman zaman ön finansman ihtiyacı ortaya
çıkardığını,önceki dönemlerde 17
banka ve Tarım Kredi ile protokol
imzaladıklarını, protokol kapsamında bugüne kadar 855 milyon lira
kredi kullanıldığını söyledi.
Ön finansman problemi,
Tarım Kredi’nin desteği ile
ortadan kalkıyor
Nazlı, bu protokol ile bu işbirliğini
bir adım daha öteye taşıdıklarını
kaydederek “Bundan sonraki süreçte, bir fikri, projesi olan, yatırıma
dönüştürmek isteyen insanlarımızın, yatırımının hayata geçmesi yönündeki bir bariyeri daha aşmış olacağız. Ön finansman problemini çok
büyük bir oranda Tarım Kredi’nin
desteği ile ortadan kaldırmayı planlıyoruz” dedi.
Nazlı özetle şöyle devam ett;” 14.
çağrıdayız, 5 Haziran’a kadar yatırımcılarımız bize proje sunabilirler.
Bu protokol de bugünden itibaren
geçerli olacak. Üst hibe limitimiz 3
milyon Avro, bunun yüzde 50-65’ine
kadarını hibe veriyoruz, gerisini yatırımcı karşılıyor. Tarım kredi hem
hibenin ön finansmanında, hem de
yatırımcının öz sermaye kısmında
hibe verebilecek. 13. çağrımızla ilgili
20 Mayıs’ta sözleşme imzalayacağız,
onlar da bu krediler için hemen başvurabilirler, yatırımı devam edenler
de başvurabilir.”
Tarım Kredi 1.800 noktada
hizmet veriyor
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği Genel Müdürü İrfan Güvendi de,Tarım Kredi’nin 1.800 noktada hizmet verdiğine vurgu yaparak,
“Tarım Kredi olarak, finansman
ihtiyacını karşılamanın yanında,
ortaklarımızın hem yatırım sürecinde, hem de yatırım bittikten sonraki süreçte bunun sürdürülebilirliği
için neler yapacağımız konusunda
da gayret göstereceğiz.Bu projelerin
finansman ayağında yatırımcıların
yanında olacağız, birlikte olacağız,
destekçileri olacağız.
Genç istihdamını artırmak
için, bu yatırımların
yapılması önemli
Zaten bu konuda TKDK’nın da 5
yıl işletmeyi takibi söz konusu. Yatırım bittikten sonraki süreçte de,
yatırımlarını geliştirme konusunda
girdi ihtiyaçlarının karşılanması ve
çıktılarının değerlendirilmesi konusunda işbirliklerimizi devam ettireceğiz” diye konuştu.
Projelerinin istihdam açısından da
önemli olduğunu ifade eden Güvendi, özellikle genç istihdamını artırmak için bu yatırımların yapılmasının önemli olduğunu kaydetti.
Organik Tarım Destekleme
Ödemesinde Değişiklik
»» Organik tarım desteklerinden yararlanacak çiftçilerin,
2015 yılına ilişkin Organik Tarım Bilgi Sistemi (OTBİS)
ve Çiftçi Kayıt Sisteminde (ÇKS) yer alan bilgilere göre
hak edişlerin gösterildiği belgeleri (icmal) alma süresi 1
ay uzatılarak, 15 Haziran 2015'e çekildi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Organik Tarım Destekleme
Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (2015/18), 14 Mayıs 2015 tarih ve 29355 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, organik tarım desteklerinden yararlanacak çiftçilerin
ve ödemeye esas arazilerin, 2015
yılına ilişkin OTBİS ve ÇKS'de yer
alan bilgilere göre hak edişlerin
gösterildiği belgelerin alınması
için 15 Mayıs 2015 olarak belirlenen süre 1 ay uzatıldı. Böylelikle
OTBİS'de ve ÇKS'de 2015 üretim
yılında kayıtlı olma şartı kesin icmallerin alınış tarihi 15 Haziran
2015'e ertelendi.
Sıfır veya indirimli faizli
kredi de kullandırılabilecek
Yatırımların maksimum %65’i, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanından oluşturulan
IPARD Programı Fonundan karşılanıyor. Söz konusu protokol ile yatırımcılara, TKDK’nın sağlayacağı
desteklere ek olarak, Tarım Kredi
Kooperatiflerinden Bakanlar Kurulu
Kararı kapsamında, sıfır veya indirimli faizli kredi kullandırılabilecek.
Yatırımcıların Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullanabileceği kredi üst
limiti ise 10 Milyon TL olacak.
Tarımsal girdiler hesaplı
alınabilecek
IPARD Programından faydalanan
proje sahiplerinin yatırımlarının
sürdürülebilirliğinin
sağlanması
amacıyla, tarımsal faaliyetlerinde
kullanacağı tarımsal girdiler de,
Tarım Kredi Kooperatiflerince peşin veya kredili olarak karşılanacak.
Tarımsal girdilerin kredili olarak
sağlanması durumunda, yatırımcı
0 – 7,5 arasında faiz oranlarından
yararlanabilecek.
Bilgilendirme ve eğitim
programı da düzenlenecek
Bunun yanında, protokol ile TKDK
ve TTKMB, yatırımcıların IPARD
Programından nasıl ve neden yararlanması ile ilgili bilgilendirme ve
eğitim programı düzenlenmesi konusunda da işbirliği yapacak. Ortak
amaç, AB hibelerinden maksimum
seviyede ve uygun finansman ile
yatırımcılara daha fazla imkân yaratılarak, yeni iş yerleri açmak, istihdam sağlamak ve kırsaldaki üretimi
değerlendirmek. Halim Utlu
Stratejik Hedeflerimiz
»» Türkiye’de sanayileşme çabaları Cumhuriyetle
birlikte başladı ve Şeker fabrikaları, çimento
fabrikaları, tekstil yani Sümerbank, Tekel işletmeleri
gibi pek çok işletme açıldı.
Bu işletmelerin ana girdilerine bakıldığında kırsal kesimde üretilen veya
ülkenin iklim koşullarında üretilmesi mümkün olan tarımsal ürünler olduğu görülecektir.
Büyük işletmelerin olmadığı ya da
çok az olduğu, daha çok küçük işletmelerin yaygın olduğu bu dönemde
kırsalda yaşayan nüfusun ürünlerini
satabileceği bu işletmeler Türkiye
ekonomisinin bir dönem temel ayağını oluşturdu. Bugün hakkında bir
çok teoriler üretilen, projeler yapılan
kırsal kalkınma dediğimiz kavram
o zaman sanayileşme adı altında
ama bütüncül bir yaklaşımla kırsal
üretimle entegre edilmiştir. Tarımsal ürün üretiminden tarıma dayalı
sanayi üretimine girdi sağlanması üreticinin ürününü satabileceği
alan yaratılmasını sağlamıştır. İkinci
dünya savaşı yıllarını bir yana bırakırsak 1960’lara kadar tarımın desteklenmesine önem verildiğini söyleyebiliriz. 1960-1980 arası Türkiye
çalkantılı yıllara rağmen çok büyük
yatırımları
gerçekleştirebilmiştir.
Demir çelik fabrikaları, rafineriler,
alüminyum tesisleri, petro-kimya
yatırımları bir ülke ekonomisinde
önemli yeri olan sanayi kollarıdır.
Kabul etmek lazım ki bu dönemde
kırsaldan kentlere ciddi göç yaşanması kent yönetimlerinin hazırlıksız,
alt yapının yetersiz olması kentlerde
sorunların artmasına neden 1980
sonrası kapalı ekonomiden çıkan ülkemiz dünyayla adım adım entegre
olma yoluna girince dış tehditlerin
sadece askeri olmadığı ekonomik
tehditlerin de ülkeleri ciddi anlamda
tehdit ettiğini hissetmeye başlamıştır. 1980’den beri ülkede sürükleyici
sektör ağırlıklı olarak inşaat sektörü olmuştur. 17 farklı sektörü de
canlandırdığı bilinen inşaat sektörü
iç piyasada canlanmanın temeli olmaktadır. Ancak bugün gelinen noktada inşaatın öncü sektör olmaması
gereklidir. Bunun nedeni herkes tarafından bilindiği üzere büyümeyi
daha ileri taşıma şansı yoktur.
Şimdi, yıllar önce belki hiç düşünmediğimiz konular karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizin Jeopolitik durumunun sağladığı avantajlar yeni fırsatlar
yaratmaktadır. Örneğin enerji sektö-
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
ründe taşıma hatlarının geçmesi tek
başına büyük gelir sağlamasa bile
etkileri açısından Türkiye’nin önemini artırmaktadır. Farklı dinamiklerin
ortaya çıkması bu etkileri dikkate
alan uygun gelişme stratejileri yerel,
bölgesel ve ulusal kalkınma planlarında tarım, tarıma dayalı sanayi,
imalat sanayi ve hizmet sektörüne
bütüncül bir yaklaşım gerekmektedir. Yani birbirinden kopuk stratejilerle ülkenin ihtiyacı olan sinerji yaratılamaz. Yerelden yukarıya doğru
bölgesel ve ulusal gelişme stratejileri
yenilenmelidir. Yerel ve ulusal markaların yaratılmasına ve bunların
dünya piyasalarına açılmasına dünya
markası olmasına önem verilmelidir. Diğer taraftan ihracatta kazanılan mevzileri kaybetmemek, ürün
çeşitlenmesini artırarak yeni pazarlar edinmek temel felsefe olmalıdır.
Dünya Bankası’nın yaptığı bir çalışmaya göre, doğrudan gelişmekte olan
ülkelerin olmasa da 2008’de dünyada yaşanan krizde gelişmekte olan
ülkeler açısından bakıldığında dış satışlarında gerek ürün çeşitlenmesi ve
gerekse ülke çeşitlenmesi geniş olan
ülkelerin krizden daha az etkilendikleri, dünya ticaretinde mal akımının
güneyden kuzeye artış gösterdiği görülmektedir. Dolayısıyla stratejilerin
dışarıya mal satmak üstelik değer
yaratıp satmak üzerine kurulu olması
gerekmektedir.
Yeni fırsatlar, geldiğimiz yer ve ulaşmak istediğimiz konumu dikkate
alarak Türkiye’nin yeni bir kalkınma
stratejisine ihtiyacı vardır. Sanayisinde, tarım sektöründe veya hizmet
sektöründe olsun sadece verimlilik
artışı sağlayarak belki ekonomisi kısmi bir gelişme gösterse bile daha büyük ataklar için buna ihtiyaç vardır.
Bitkisel Üretim Destekleme Başvuruları Başladı
»» 2015 Üretim yılı içinde Çiftçi Kayıt Sistemi'nde (ÇKS) kayıtlı olan ve desteklerden
faydalanmak isteyen çiftçiler, 27 Mayıs 2015 itibariyle başvuruları başladı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının "Bitkisel Üretime Destekleme
Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ"
Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, Türkiye'de bitkisel üretimi arttırmak, kaliteyi yükseltmek,
sürdürülebilirliği sağlamak ve çevreye duyarlı alternatif tarım tekniklerinin geliştirilmesine yönelik, çiftçilere destekleme yapılmasına ilişkin
usul ve esaslar belirlendi.
Tebliğ, bu yıl yapılacak mazot, gübre
ve toprak analizi desteği, sertifikalı
tohum kullanımı desteği, sertifikalı tohum üretimi desteği, sertifikalı
fidan-çilek fidesi ve standart fidan
kullanımı desteği, iyi tarım uygulamaları desteği, organik tarım desteği, Türkiye tarım havzaları üretim
ve destekleme modeline göre yağlı
tohumlu bitkiler ve hububat baklagil fark ödemesi desteği, ilave sözleşmeli üretim desteği, yem bitkileri
üretim destekleme ödemesi başvuru
dilekçesiyle başvuru yapacak.
üretimi desteği ödemeleri ile uygulamalarda görev alacak kurum ve kuruluşların belirlenmesi, tarımsal faaliyette bulunan çiftçilere yapılacak
destekleme ödemelerine ilişkin usul
ve esasları kapsıyor.
Üretim yılı içinde ÇKS'ye kayıtlı olan
ve desteklerden faydalanmak isteyen çiftçiler, ÇKS’de kayıtlı oldukları
il veya ilçe müdürlüklerine bitkisel
İl Özel İdaresi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Büyükşehir Belediyeleri ve Köylere Hizmet
Götürme Birliği gibi kamu veya
kamu yararına çalışan kuruluşlarca
finanse edilerek çiftçilere dağıtılan
destek miktarı, çiftçilere verilecek
toplam destek miktarından düşülmeyecek. Benzeri durumlarda
kurumlara kesilmiş fatura ekinde
dağıtımı yapılan çiftçilere ait miktar bilgilerini gösterir onaylı liste
halinde dosyaya eklenerek destekten yararlandırılacak. Patates siğili
hastalığı görülen illerin karantina
tedbiri uygulanan alanlarında ilave destekten yararlanmak isteyen
çiftçiler, destekleme talep formu
ile patates siğili ilave destek talep
formu ile ÇKS’ye kayıtlı oldukları il
veya ilçe müdürlüğüne başvuracak.
Köy-Koop Haber Haziran 2015
SAĞLIK
Tansiyon Hastaları
Sıcak Havaya Dikkat!
»» Aşırı sıcakları yaşayacağımız yaz dönemine
girdiğimiz bu günlerde, özellikle tansiyon hastalarının
gerekli önlemleri almaması durumunda tehlikeli
sonuçlar ortaya çıkabilmekte.
Aşırı sıcaklarda oluşabilecek sıvı kaybı
kalbin iş yükünü artırarak, kan basıncını da arttırabilen bir faktördür.
Bu nedenle sıvı kaybına bağlı olarak
yatkınlığı olan kişilerde hipertansiyon ortaya çıkabilir veya mevcut
yüksek tansiyon daha da yükselebilir.
Özellikle 65 yaş ve üzerinde olanlarında sıcak havalarda gece tansiyonlarında artış olmaktadır. Bu nedenle
sıcak havalarda tansiyon ilaçlarının
kullanımına ara vermemek, kişinin
tansiyonunu ideal aralık arasında
tutmaya yarayan ilaç tedavisine aynı
şekilde devam etmek gerekir.
Yüksek tansiyon beyin
kanaması riskini artırıyor
Yaz aylarında görülen aşırı sıcaklar,
havanın kuru olması, terin buharlaşmasını sağladığından vücut ısısının düşmesine de yardımcı olurken;
nemli havalarda vücut, ısısını dengeleyemediğinden kan basıncı artmaktadır. Bu nedenle nemli havalar
yüksek tansiyon hastaları için uygun
değildir.
Belirtilere dikkat!
Yazın aşırı sıcaklarda beyin kanamasına yol açabilen tansiyon genellikle
ağrıyla belirti veriyor. Enseyle, başın
birleştiği yerde şiddetli ağrı ortaya
çıkıyor ve başın arkasına yayılıyor.
Tansiyonun yükselmesine bağlı beyin kanaması oluştuğunda insanların yaşamlarında hissettikleri en
şiddetli baş ağrısını hissediyorlar.
Ağrı ile beraber hasta bilinç kaybına
da uğrayabilmektedir. Bu belirtiler
olduğunda acilen hekime başvurmak gerekmektedir.
Yüksek tansiyon hastalarının yaz aylarında alacakları önlemler şöyle;
• Güneşin dik olarak geldiği saatlerde ( 11.30 - 18.00 ) güneş altında
uzun süre kalınmamalıdır.
• Güneşe çıkılacak zamanlarda özellikle baş bölgelerinin korumasına
özen gösterilmelidir.
• Artan su ihtiyacı uygun ölçülerde
giderilmeli, şiddetli baş ağrısı önemsenmelidir. (Şiddetli baş ağrısı olduğu durumlarda mutlaka bir hekime
başvurulmalıdır.)
• Tansiyon ilaçları düzenli hekimin
verdiği talimatlar doğrultusunda
düzenli olarak kullanılmalıdır.
• Tansiyondaki iniş çıkışlar ölüm riskini de beraberinde getirdiğinden,
uzman doktor gözetiminde gerekli
ölçümler düzenli olarak yaptırılmalıdır.
• Hipertansiyonun en önemli hedef
organı kalp olduğu için her hipertansif hasta en az 6 ayda 1 kez sağlık
kontrolünden geçmelidir.
LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin
Hastanesi açıldı
»» LÖSEV Onkoloji Kenti ve LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin
Hastanesi, düzenlenen çeşitli etkinliklerle açıldı.
Ankara’da bulunan hastane tüm kanser hastalarına
ücretsiz hizmet verecek.
LÖSEV Başkanı Üstün Ezer, açılışta
yaptığı konuşmada, LÖSEV’in 16
yıl önce bir masa ve bir sandalye ile
kurulduğunu ve devlet desteği almadan bugünlere ulaştığını söyledi.
Gelinen süreç sonrasında Onkoloji
Kenti ve tüm branşların yer aldığı
LÖSANTE Hastanesi’nin açılmasından dolayı çok mutlu olduğunu
belirten Ezer, “Tüm Türk halkının
tuğla tuğla ördüğü, mühendisi, taşeronu, işçisi ile büyük emek sarf edilerek yapılan bu binalar, bir anıt bir
mabet gibi tarihe geçecektir” dedi.
Ezer, yüzde 20 olan kanserden iyi-
leşme oranını yüzde yüze çıkartmayı
hedeflediklerini de belirtti.
Otizmin Farkında mısınız?
»» Otizm hastası birini tanıyor musunuz? Çevrenizde, arkadaşınızın, kardeşinizin,
uzaktan akrabanızın veya bir tanıdığınızın otistik çocuğu olabilir.
Dünyada otizm spektrum
bozukluğunun
görülme
sıklığının 88’de bir olduğunu biliyor muyuz? Dolayısıyla, ülkemizde de her
88 çocuktan birinin bu
spektrum bozukluğundan
etkilendiği düşünülmektedir. Ayrıca, otizmin erkek
çocuklarındaki yaygınlığı,
kızlardan 4 kat fazladır
(Her 54 erkek çocuktan
birini ve 252 kız çocuğundan birini etkilediği kabul
edilmektedir). Ülkemizde yaklaşık
650 bin kişinin otizm olduğu tahmin edilmekte.
Otizm, beyin duyarlılığından kaynaklanan bir hastalık. Anne ve
babadan gelen sorunlu genetiğin
dışında anne adaylarının yaşadığı
stresli bir hayat, beslenme özellikleri ve vücudunda ağır metallerin
bulunuşu beyin duyarlılıklarına neden olmakta.
Otizmi tamamen ortadan kaldıracak bir ilaç veya tedavi yok, ancak
erken yıllarda tanı konduğunda ve
müdahaleye başlandığında, bazı
problemlerde azalma ve uyumda
artma gözlenmektedir. Örneğin
kendi kendine tuvalete gitmeyi, yemek yemeyi, konuşmayı öğrenebilirler. Bazıları ise daha ileri düzeyde
hayata dahil olabilirler. Tedavinin
ana hedefi, çocukların problemlerini azaltmak, davranışları yönetmek, temel becerileri kazandırmak
ve sonuç olarak daha bağımsız yaşayabilmelerini sağlamaktır.
Çocuğunuz otistik olabilir
mi?
Her çocuğun sosyal etkileşim ve iletişim becerileri aynı hızda ve aynı
düzeyde gelişmeyebilir. Bu süreçte
çocuğun mizacı, zihinsel ve fiziksel
gelişimi, çevreden gelen sosyal uyaranların yoğunluğu ve uygunluğu
gibi birçok etken rol oynar. Bu etkileşim sonucunda kimi çocuklar
yaşıtlarının çoğundan “farklı” ya
da “tuhaf” olarak nitelenen ilişki
tarzları ya da ilgi alanlarına sahip
olabilirler. Elbette her “farklı” ya da
“tuhaf” olan otistik değildir. Ancak
çalışmalar ebeveynlerin, özellikle
de annelerin “yolunda gitmeyen bir
şeyler var” hissinin % 80 olasılıkla
doğru olduğunu göstermekte.
Gelişim basamaklarına
dikkat…
İnsan yavrusu iletişim kurma ve
sosyalleşme becerisi ve ihtiyacı ile
doğar. Yaşamın daha ilk günlerinde bebek ile dış dünya arasında başlayan ilişki sürekli gelişir ve
çeşitlenir. Sağlıklı gelişmekte olan
3 aylık bir bebek insan yüzüne ve
sesine ilgi gösterir. 6 aylık bebek
keyiflendiğini ya da rahatsız olduğunu yüzü ve bedeni ile ifade edebilir. 8-9. aylarda baş-baş yapabilir,
el çırpabilir, heceleri tekrar ederek
sesler çıkarabilir. 1 yaşında annebaba diyebilir, işaret parmağı ile
bir cismi gösterebilir, işaret edilen
yere bakabilir. 2 yaşındaki bebek
2 kelimeli basit cümleler kurabilir,
taklide dayalı oyunlar oynayabilir. Otistik bozuklukta bu gelişim
basamaklarında aksama gözlenir.
Bebek bu becerilerinden bazılarını
hiç geliştirememiş olabileceği gibi
kimi durumlarda kazanılan becerilerde gerileme, kayıp gerçekleşebilir. Bebeğiniz 6 aylık olduğu halde
sizi tanımıyor, gülümsemiyorsa; 1
yaşını geçtiği halde işaret ile göstermiyor, ce-e, fışfış kayıkçı gibi oyunları oynamıyor, anlamlı 1-2 kelime
söylemiyor, adı ile seslenildiğinde
bakmıyor, göz teması kurmuyorsa;
2 yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde (oyuncak
bebeğe yemek yedirir gibi, uçağı
uçurur gibi), taklide ve kurmacaya
dayalı oyun oynamıyor, çevresinde
olup bitenle ilgisiz görünüyor, bir
ilişki ihtiyacı göstermiyorsa gelişim
basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir. Otistik
bozukluğu olan çocuklarda bu gelişimsel aksamaya ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi
tekrarlayıcı hareketler de gözlenebilir. Sık rastlanan belirtiler ara-
Göze İyi Gelen Öneriler
sında gündelik rutinlerine katı
biçimde bağlı olma, değişikliğe
aşırı tepki gösterme, dokunma,
ses, acı gibi duyusal uyaranlara
çok az ya da çok fazla yanıt verme sayılabilir. Bu belirtilerden
herhangi birinin çocuklarında
bulunduğunu düşünen annebabaların zaman geçirmeden
bir uzmana başvurması önemli. Böylece gelişimdeki sorun
ve derecesi belirlenebilir, durumun otistik bozukluğa işaret
edip etmediğinin saptanabilir
ve uygun tedavi seçenekleri oluşturulabilir.
Tedavi ve eğitim
yaklaşımları nasıl
olmalıdır?
Tedavide amaçlanan çocuğun yaşına uygun iletişim becerilerini geliştirmesini sağlamaktır. Bu amaçla
sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik özel
eğitim programları, dil ve iletişim
terapileri olabildiğince erken dönemde başlatılmalı. Ailenin çocuğun iletişim tarzını kavramasına ve
geliştirmesine yardımcı olacak eğitim ve destek sağlanmalı.
Duyuların düzenlenmesine ve bedensel aktivitelere dayalı terapiler,
dans ve müzik çalışmaları yararlı
olabilmekte. Otizmle birlikte görülen davranış ve dikkat sorunları da
yükü ağırlaştıran, eğitime uyumu
ve katılımı bozabilen durumlar arasında. Bu sorunlara yönelik ilaç tedavilerinin olumlu etkilerini ortaya
koyan çok sayıda bilimsel çalışma
mevcut.
Erken teşhis çok önemli
Erken tanı, zamanında ve uygun
müdahale ve düzenli takip tedavi sonucunu etkileyen çok önemli
faktörler. Otizmli bireylerin topluma kazandırılmasında bugün için
kabul edilmiş en önemli yöntem,
erken yaşta verilmeye başlanan
bireyselleştirilmiş özel eğitimdir.
Özel eğitim alan otizmli çocukların
sosyal yönlerinin geliştiği, iletişim
becerilerinin arttığı ve takıntılı davranışlarının azaldığı bilinmektedir.
Sevgi, sabır ve anlayışla sürdürülen
eğitimlerle desteklenen otizmli çocuklar, akranlarının sahip oldukları
becerileri edinerek toplumda yerlerini alabilmektedirler.
»» Tüm dünyada görülen, sinsice ilerleyen, körlüğe bile neden olabilen göz tansiyonu
(glokom), milyonlarca insanın sağlığını tehdit ediyor.
Dt. Coşkan ARAS
DERTLİ KOCA
Diş hekimi, kadın hastasının ağzını muayene ederken daha önceden tespit
ettiği tümöre benzeyen
oluşumların
büyüdüğünü görür ve dışarıda
bekleyen kocanın yanına
gelir:
21
- Kitleler büyümüş, doğrusunu isterseniz karınızın
durumunu hiç beğenmiyorum!!!
- Ah Doktor bey!!! Ya
ben? Ben yıllardır beğeniyorum mu sanıyorsunuz?
Tedavi edilebilir körlüklerin nedenleri arasında ilk sırayı alan glokom,
özellikle 50’li yaşlarda daha fazla
görülüyor. Bilim insanları; 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde glokom
bulunanlar, hipertansiyonu, şeker
ve damar hastalığı olanların yanı
sıra uzun süreli kortizon tedavisi
alanlar daha fazla risk altında olduğu bilgisini veriyorlar.
Halk arasında göz tansiyonu olarak
bilinen glokom, dünyada birçok insanı etkileyen ve yaygın olarak görülen bir göz hastalığıdır. Görme sinirine hasar vererek körlüğe neden
bile olabilir. Göz, beslenmesini göz
içinde bulunan ve gözün bütünlüğünü sağlayan sıvılar aracılığı ile
gerçekleştirir.
Göz tansiyonu sinsi bir hastalıktır ve
Göz sağlığı için önerilecek
yiyecekler
erken dönemde herhangi bir belirti
vermez. Hastalık yavaş yavaş ilerlediği için görme alanında ki azalma
ve kayıp, hasta tarafından çok çabuk
fark edilmez. Erken teşhis hastalığın
ilerlemesini durdurabilir fakat bunun içinde düzenli olarak göz muayenesi olunması gerekir.
En başta A vitamini geliyor. Bu nedenle A vitamini deposu olan havuç,
ıspanak ve portakalı sıkça tüketmekte fayda var. Göz tansiyonunun
gelişiminde beslenme şeklinin ve
vitamin eksikliğinin bir rolü olmasa
da meyve yemeyi ihmal etmemek
gerekiyor. Göz tansiyonu çevresel
faktörlerden çok ailesel faktörler ve
bir takım göz hastalıklarına ikincil
olarak gelişir. Ama dikkat etmeniz
gerekenler yok değil. Her şeyden
önce B12 vitaminini azalttığından
sigara kullanımında uzak durmak
gerekiyor. Şeker ve şekerli besinlerden, yağlı yiyeceklerden kaçınmak
da büyük önem taşıyor.
22
Haziran 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
HAZİRAN AYI TARIM TAKVİMİ
HAZİRAN-TEMMUZ 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
10.06.2015 – 11.06.2015
SNACKEX
Gıda, Gıda İşleme, İçecek, Teknoloji ve
Endüstrileri İhtisas Fuarı
İstanbul Kongre Merkezi
Boyut Fuarcılık
11.06.2015 – 14.06.2015
Mersin Narenciye Fuarı
Lojistik, Taşımacılık, Depolama, İstifleme Makineleri, Ambalaj Makine ve Ekipmanları, Tartım
Sistemleri, Boylama ve Mumlama Makineleri,
Forum Fuarcılık
11.06.2015 – 13.06.2015
REW İstanbul 2015
11.Uluslararası Geri Dönüşüm, Çevre
Teknolojileri ve Atık Yönetimi Fuarı
Katı Atık, Su Ve Atık Su, Arıtma Çamurları, Atık
Gaz, Enerji, Genel Ekipmanlar, Kentsel Çevre
Temizlik Araç ve Gereçleri, Ölçme ve Ayar Teknolojileri, Hizmet ve Servis, Gürültü, Kaza Önleme ve İş Güvenliği, Ar-Ge
İFO İstanbul Fuarcilik
11.06.2015 – 13.06.2015
VIV TÜRKİYE 2015
Tavukçuluk Teknolojileri Uluslararsı İhtisas Fuarı
Besleme, Sulama Sistemleri, Yem Hammedeleri
ve Makinaları, Hayvan Sağlığı, Hijyen, Çiftlik ve
Ticari Araçları
Ajansasya Fuarcılık
TARLA ZİRAATI
a) Genel olarak toprak sürümü bitmiş olmalıdır. Ancak, Sonbahar ekimleri için toprak
sürüldüğü gibi, anızlar bozularak da ikinci
mahsul ekimi için toprak hazırlanır. Bazı
bölgelerde ikileme ve üçleme yapılır.
b) Bazı bölgelerde de geç kalınmakla beraber
tütün, ayçiçeği pamuk gibi mahsullerle ikinci mahsul olan mısır, bostan, fasulye, turp
ekimleri yapılır.
c) Her türlü mahsulde çapa, sulama, ot alma,
boğaz doldurma ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele devam eder.
e) Hububatta hasat ve harman işleri devam
eder. Mahsüller ambarlanır ve saklanır.
MEYVECİLİK
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlenir.
Bazı bölgelerde bahçelerde ve fidanlıklarda
toprak işlemesi sürüm ve belleme devam
eder.
b) Dikim işleri bitmiştir.
c) Ilık bölgelerde sürgün göz aşısı başlar.
Budama bitmiştir. Ancak bazı bölgelerde
mücadele amacıyla kanserli dallar kesilir.Uç
alma devam eder. Sulama, çapa ve her türlü
bakım sıkı bir şekilde ay boyunca yürütülür.
Meyvelerde seyreltme yapılır.
d) Meyve ağaçlarnıda görülecek her türlü
hastalıklara karşı mücadele yapılır.
a) Geceleri hayvanlara barınak yeri olan
ahırlarda temizlik, dezenfeksiyon ve diğer
bakım işleri devam eder.
SEBZECİLİK
b) Hayvanlar genel olarak meralarda beslenirler. Yeni doğan yavrulara kepek, yulaf ezmesi, fiğ ve yonca verilir. Kırkım devam eder.
c) Süt işlemesi ve değerlendirilmesi devam eder.
d) Meralar hayvanların devamlı bulunacağı
yer olduğundan münavebeli otlatma yapılmalıdır. Çayır ve yem bitkilerinin hasadı, kurutulması ve depolanması devam eder.
e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele edilir.
TAVUKÇULUK
a) Serin bölgelerde sebze ekilecek toprakların hazırlığı ay başında bitmelidir.
a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri devam eder.
b) Her türlü sebze tohumu ve fide ekim ve
dikimleri bu ay bitirilir. İkinci mahsul olarak ekilecek sebzeler ile Sonbahar turfandası
sebzelerin ekimleri yapılır.
b) Kuluçka işleri ayın başında biter. Tavuklara yeşil yemlerden başka takviye amacıyla
diğer yemlerden de verilir. Özellikle civcivlerin beslenmelerine önem verilmelidir.
c) Sebzelerde çapalama, uç alma, koltuk
alma, sulama ay boyunca devam eder. Gübreler sulama ile şerbet halinde verilir. Boğazlar doldurulur, çeşitli sebzeler sırıklara alınır
ve hereklere bağlanır.
c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı mücadele
edilmeli ve tavukların gezindikleri yerler kireçlenmelidir.
ARICILIK
a) Bal ile dolmuş çerçeveler alınarak yeni boş
çerçeveler konulur. Kovanlarda bakım ve temizlik devam eder.
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele devam eder.
e) Her çeşit sebze hasadı başlar. Sebzeler
ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Bazıları
yerinde salça, konserve, turşu, kurutma, reçel şeklinde değerlendirilir. Domates suyu
çıkarılır.
b) Her türlü hastalığa karşı mücadele devam
eder.
c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır.
BAĞCILIK
a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder.
b) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma,
çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım
işleri devam eder.
c) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler
hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir.
KONGRE & SEMPOZYUM
Mevzuat
▶▶ 30 Nisan 2015 Tarihli ve
29342 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(No: 2015/16)
28.06.2015 – 06.09.2015
84. İzmir Enternasyonal Fuarı
Sağlık, Gıda, Otomotiv, Ticari Araç, İş Makineleri, Genel Makine, Mobilya, Finans, İletişim Teknolojileri ve Telekomünikasyon
Izfas Fuarcılık
22.07.2015 – 26.07.2015
▶▶ 3 Mayıs 2015 Tarihli ve
29344 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Bireysel Sulama
Makine ve Ekipman Alımlarının
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(No: 2015/13)
Edirne Gıda, Tarım, Hayvancılık, Sanayi
Fuarı
Traktör ve Tarım Ekipmanları, Otomobil, Beyaz
ve Kahverengi Eşya, Elektronik Aletler, Tarım ve
Hayvancılık Teknolojileri, İşlenmiş Gıda Ürünleri
Renkli Fuarcılık
▶▶ 4 Mayıs 2015 Tarihli ve
29345 Sayılı Resmî Gazete, Bitki
Karantinası Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
05.07.2015 – 09.07.2015
Çorlu Tarımtech
8. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları,
Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
Renkli Fuarcılık
▶▶ 6 Mayıs 2015 Tarihli ve 29347
Sayılı Resmî Gazete, 4572 Sayılı
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanunun Geçici 5 inci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin
Usul ve Esasların Belirlenmesine
Dair Tebliğ
30.07.2015 – 12.08.2015
5. ULUSLARARASI HALI FUARI
Ev Tekstili, Halı, Yan Sanayi Ürünleri
Antalya Fuar Merkezi
Marka Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
HAYVANCILIK
e) Ilık bölgelerde her türlü meyve hasadı
başlar ambalajlanarak piyasaya sevk edilir.
Bazı meyvelerde kurutularak değerlendirilir.
▶▶ 12 Mayıs 2015 Tarihli ve
29353 Sayılı Resmî Gazete,
Hayvancılık Desteklemeleri
Hakkında Uygulama Esasları
Tebliği (No: 2015/17)
Haziran 2015 Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Çeridomatesi 2- Alamet... Kalas 3- Rakam... Dikili 4- Km...
Satım 5- İsa... İle... Ml 6- Sasi... İta 7- Ti... Rami... Tank 8- Oran... Klima
9- Kast... Arama 10- Da... Aa... Canel 11- Ai... Dingin... Re 12- Patates... Ptt
Yukarıdan Aşağıya: 1- Çarliston... Ap 2- Ela... Sair... Dia 3- Rakkas... Aka 4İmam... İrna... Da 5- Dem... Sait 6- Ot... Elim... Tane 7- Etik... Gs 8- Akis... Laci
9- Takas... Tiran 10- Elit... Saman 11- Salım... Namert 12- İsimlik... Alet
▶▶ 14 Mayıs 2015 Tarihli ve
29355 Sayılı Resmî Gazete,
Organik Tarım Destekleme
Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(Tebliğ No: 2014/45)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2015/18)
▶▶ 14 Mayıs 2015 Tarihli ve
29355 Sayılı Resmî Gazete, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünce
6183 Sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanuna
Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin
Yönetmelik
▶▶ 15 Mayıs 2015 Tarihli ve
29356 Sayılı Resmî Gazete, Su
Ürünleri Tescil Komitesi Kararı
▶▶ 15 Mayıs 2015 Tarihli ve
29356 Sayılı Resmî Gazete,
Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 20 Mayıs 2015 Tarihli ve
29361 Sayılı Resmî Gazete, Havza
Yönetim Heyetlerinin Teşekkülü,
Görevleri, Çalışma Usul ve
Esasları Hakkında Tebliğ
▶▶ 24 Mayıs 2015 Tarihli ve
29365 Sayılı Resmî Gazete, Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme
Tebliği (No: 2015/20)
▶▶ 27 Mayıs 2015 Tarihli ve
29368 Sayılı Resmî Gazete,
Bitkisel Üretime Destekleme
Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2015/21)
▶▶ 27 Mayıs 2015 Tarihli ve
29368 Sayılı Resmî Gazete,
Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik
Borcu Bulunan Çiftçilere Bu
Borçları Ödeninceye Kadar 2015
Yılında Destekleme Ödemesi
Yapılmamasına İlişkin Kararın
Uygulama Tebliği (No: 2015/23)
Köy-Koop Haber Haziran 2015
SPOR-TARIM BULMACA
23
Balkonsuz Ev Göbeksiz Erkek Olmaz mı?
»» Tembellerin göbek için kullandıkları, atasözlerinin başlılarından biri ‘Balkonsuz ev, göbeksiz erkek olmaz’ dır. Bir de buna, daha da mizahi bir
yön katmak için kullandığımız “Türk kası” benzetmesi, işi sulandırmanın tavan noktasıdır…
Konuyu daha rahat anlamanız için
“Göbek” konusunu destekleyenlerin,
kutsal sözlerinden paylaşmak istediklerim insanı sadece acı acı güldürmekten öteye gitmiyor:
• Büyük göbek yoktur, dar tişört vardır.
• Göbek bana yakışıyor.
• Zengin gösteriyor.
• Kemiklerim iri.
Züğürt tesellisi sayılabilecek bu sözlerin altında yatan sadece tembelliktir. Her gün azar azar bedenimize eklediğimiz fazlalıklar, bazen balkon,
bazen de kaçak kat olarak bedenimize farklı anlamlar yüklemektedir.
ele almak en iyisidir. Ancak erkekler,
ne kadar inkâr etseler de istemedikleri göbeklerini, tembelliklerinden,
mizahı kullanarak savunma yönteminden vazgeçmiyorlar.
Türkiye Halk Sağlığı verilerine göre,
yetişkin erkeklerde erkek bel çevresi
94 cm den büyük olması risk ve 102
cm den büyük olması ise şişmanlık
göstergesidir. Bu artan ölçü, aynı
zamanda birçok sağlık sorununun
yanında, önemli kalp sağlığı sorunlarını da beraberinde getirmektedir.
Bir de gerçekten göbeğini eritmek
için çaba sarf edenler var. Ancak onların da büyük bir çoğunluğu, ne yaparlarsa yapsınlar, o muhteşem görüntünün kaybolmadığından şikâyet
ederler.
Bunun nedenleri:
• Yanlış spor yapmanız,
Unutmayın, göbek, sadece görüntü
kirliliği değil aynı zamanda önlem
alınmazsa, bir sağlık sorunudur. Düzensiz beslenme, hareketsizlik de göbeğin en çok bilinen sorumlularıdır.
Bayanların da göbek ile sorun yaşamalarına rağmen, konumuzu daha
çok erkek göbeği üzerine yoğunlaştırmak da fayda var. Çünkü kadınların
genetik yapıları ve doğum yapmaları
sebebiyle, göbek ile sorunlarını farklı
• Çok fazla işlenmiş gıda tüketmeniz,
Ne yapacağız?
• Uyku düzensizliği,
• Genetik yapınız,
• Yaşınız ya da fizyolojik bir sorun
olabilir.
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- Küçük, tatlı bir domates çeşiti 2- Belirti, iz... Kağnının yan tahtaları 3- Sayı... Olduğu yerde kuruyup kalan ağaç 4- Kilometre...
Bir malı para karşılığı elden çıkartma 5- Bir peygamber... Bir bağlaç... Mililitre 6- Avlanmada kullanılan yalancı balık... Verme,
ödeme 7- Boru sesi... Bitkinin dokumacılıkta kullanılan lifi... Paletli savaş aracı 8- Nispet... İklimleme cihazı 9- Toplumsal sınıf...
Bulmaya çalışma 10- Rusçada evet... Bir haber ajansı... İçten, candan uzatılan el, dostluk eli 11- Eşek sesi... Akmayan çeşme... Bir
nota 12- Kışın pahalı olarak yediğimiz, yeni yeni fiyatı düşen, ülkemizde en çok yetişen bir sebze... Posta ve Telgraf Teşkilatı
Yukarıdan Aşağıya
1- Tatlı bir biber çeşiti... Su 2- Bir göz rengi... Başka, öteki... Fotoğraf filmi 3- Dansı meslek edinmiş erkek... Eski bir uygarlık 4- Namaz kıldıran... İran haber ajansı... Karadeniz şivesiyle onama ünlemi 5- Kıraç tarlada yetişen ekin... Tanrıya karşı görevini yapmış
kimse 6- Toprak üstü gövdeleri genelde yeşil renkli olan ve ikincil
kalınlaşmanın olmadığı bitkiler... Acıklı... Adet 7- Ahlaki... Futbol
ligimizin şampiyonu... 8- Yansıma, yankı... Argoda lacivert takım
elbise 9- Sürüye uyamayan hasta hayvan.... Eski Yunan’da siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse 10- Seçkin...
Hayvan yemi 11- Bir köyün ekilmemiş nadasa bırakılmış bölgesi...
Mert olmayan 12- Üzerinde ad yazılan şey... Aygıt
• Spor yapacaksınız. Ancak, amaca
uygun yapılırsa faydası olan sporları
yapacaksınız. Yürümek iyi bir spordur ama daha çok kollarınızı ve bacaklarınızı çalıştırır. Göbek bölgeniz
Yeteneksizsiniz!
İmparator Timur Anadolu’yu
işgal ettiği dönemde uzun
bir süre Anadolu’da kalır.
Gel zaman git zaman
Timur’un canı sıkılmaya
başlar. Yanındakilerine;
- Yahu, bu ülkede ne kadar
yetenekli, kabiliyetli, maharetli kim varsa çağırın
buraya gelsinler, bana hünerlerini göstersinler. En
beğendiğime 3 kese altın
vereceğim der.
Anadolu’da bu haber çok
kısa bir zamanda duyulur.
Bu haberi duyan ne kadar,
hokkabaz, canbaz, ağzıyla ateş püskürten, taklalar
atan, atların üzerinde ayakta duran, sihirbazlık yapan
ve birçok yeteneği olan kişiler akın akın Timur’un
yanına gelirler.
Tabi bu durumdan Nasreddin Hoca’nın da haberi
olur.
Biner eşeğine, Timur’un
otağına doğru yol alır...
Hoca birikmiş kalabalığı
görür, en önde yerini alır.
Bu arada Timur gösterilerin başlaması için emir verir. Herkes sırayla maharetini göstermeye başlar.
Timur yapılan gösterilerden hiç hoşnut kalmaz.
Kalabalığa doğru seslenerek;
- İçinizde daha maharetli kimse yok mu? Bu
üç kese altını ben kime
vereceğim? der.
Hoca altını duyunca
gözleri fal taşı gibi açılar, birden ayağa kalkarak, Timur’um ben
varım der.
Timur, hocayı kalabalığın
arasından yanına çağırır.
Gel bakayım, nedir senin
maharetin söyle bakalım
der.
Hoca da, eşeğini göstererek
üç kese altını bana verin,
ben şu gördüğünüz eşeğimi 3 yıl içerisinde bir insan
gibi konuşturayım der.
Timur şöyle bir bakar, hoca
hiç eşek konuşur mu? der.
Hoca da işte bu da benim
maharetim der.
Timur’da bak eğer eşek konuşmazsa bunun sonunda
kellen gider der.
Hoca tamam diyerek kabul
eder.
Timur hocaya üç kese altını
verir.
Hoca altınları alır, güle oynaya evine gelir.
Hanımı sorar Hoca bu ne
hal, nereden buldun bu altınları der.
Hoca olup biteni karısına
anlatır.
Karısı da, Hoca aklını mı
yitirdin sen, olacak iş mi?
Hiç eşek insan gibi konuşur mu?
Hoca da;
Amaaaaan hanım, düşündüğün şeye bak, önümüzde
üç yıl var, o zamana kadar,
ya ben ölürüm ya Timur
ölür, ya da eşek ölür, der.
için plates, yüzme ve salon çalışması
ideal sporlardandır.
• Yediklerinize “Dikkat” edeceksiniz.
Gerekirse elinizde her yediğinizin
kalori yani enerji değerini gösteren
cetvelle yaşayacaksınız. Lif ağırlıklı,
sık ve bol su içeren günlük menüler
ağırlıklı olarak tavsiyemizdir.
• Yaşam şeklinize daha fazla hareket
katacaksınız. Bisiklete binin, yürüyüş yapın, merdivenleri kullanın vs.
vs. vs.
• Stresten uzak duracaksanız sizi
üzecek haberlerden, kişilerden ya da
değiştiremeyeceğiniz şeylerden uzak
durun, durmaya çalışın.
• Uyuyacaksınız. Düzensiz uyku sadece hormon dengenizi değil tüm
sistemlerinizi bozar.
Sonuç olarak, vücudunuzun tam ortasında, saklama imkânınızın olmadığı göbeğinize, sağlığınız için veda
edin. Bırakın “Türk kası” sadece mizah olarak kalsın.
Spor dolu günler sizinle olsun…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler

Slayt 1 - Sosyal Bilgiler

Slayt 1 - Sosyal Bilgiler elde edilen şeker kullanılırmış. Son yıllarda insan sağlığı için tehlikeli olarak kabul edilen genetik yapısı değiştirilmiş mısırdan elde edilmiş tatlandırıcılar kullanılmaya başlanmış. Bunun arkas...

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı amacıyla düzenlenen eğitime yoğun katılım sağlandı.

Detaylı

Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop

Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretim...

Detaylı

Montpellier Notları kopya - Türkiye Milli Kooperatifler Birliği

Montpellier Notları kopya - Türkiye Milli Kooperatifler Birliği »» Bakanlar Kurulu’nun Nisan ayına yayınladığı ve hayvan başına 400 liraya kadar destek yapılmasını öngören, 2015 yılı hayvancılık destekleme kararlarının uygulama esasları tebliği 12 Mayıs 2015 ta...

Detaylı

Yüksek doğa değeri olan tarım arazileri

Yüksek doğa değeri olan tarım arazileri yıllarda insan sağlığı için tehlikeli olarak kabul edilen genetik yapısı değiştirilmiş mısırdan elde edilmiş tatlandırıcılar kullanılmaya başlanmış. Bunun arkasında kimi Amerikan Firmaları varmış. ...

Detaylı

Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Uygulamaları

Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Uygulamaları vereceklerini söyledi. Resmi İstatistik Programı (RİP) kapsamında kurulan çalışma gruplarının amaçları; istatistiklerde veri çeşidi ve kalitesinin artırılmasına, üretilen istatistiklerin uluslarara...

Detaylı