Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop

Transkript

Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop
DEUTZ-FAHR HASATA BASLADI!
6040 biçerdöver modelimiz, müteahhit kullanıcıların aradığı tüm özelliklere sahip.
6040
• 140 yıllık hasat makinaları tecrübesi
• Üstün Alman mühendisliği
• Düşük yakıt tüketimi
• Ekonomik işletim maliyeti
• Kaliteli ve uzun motor ömrü
• Yaygın satış sonrası ve yedek parça ağı
Uygun fiyat ve ödeme seçenekleriyle Türkiye’nin hizmetindeyiz!
www.deutz-fahr.com
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
MAYIS 2015
Yıl:4 Sayı:42
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
İzmir’de “Yerel Yönetimler
ve Kooperatifler El Ele”
2015 Yılı Tarımsal
Desteklemeler Belirlendi
»» Türkiye’de ilk kez sözleşmeli üretim modelini uygulayarak kırsal kalkınmaya destek veren
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Köy-Koop İzmir Birliği ile “Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El
Ele Çalıştayı” düzenledi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin KöyKoop ile birlikte düzenlediği Tarım
Çalıştayı’nda konuşan Başkan Aziz Kocaoğlu, “Ne yaparsanız yapın, ne üretirseniz
üretin; pazarlayamıyor ve satamıyorsanız, yaptığınız iş yok olur” diyerek kooperatifleşmeyi işaret etti. Köy-Koop Birlik
Başkanı Muhittin Akbulut, Türkiye’de ilk
kez bir belediye başkanının tarımı kendisine dert edindiğinin altını çizerek Başkan Kocaoğlu’na teşekkür etti.
Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleşen çalıştaya, İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, Köy-Koop Merkez Birliği Genel Başkanı Yakup Yıldız,
Köy-Koop Genel Bşk. Yrd. M. Barış Aydın, Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Muhittin Akbulut, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ile Türkiye’nin çeşitli
yerlerinden gelen kooperatif birlik baş-
»» Bakanlar Kurulu‘nun 2015 yılında
yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin
kararı, 1 Ocak 2015 tarihinden geçerli olmak
üzere 8 Nisan 2015 tarih ve 29320 sayılı
Resmi Gazete‘de yayımlandı.
kanları katıldı. Çalıştayın yöneticiliğini
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi emekli
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı yaptı. İzmir Büyükşehir Belediyesi
Çiğ Süte Sözleşme
Zorunluluğu Getirildi
»» Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına
İlişkin Yönetmelik 16 Nisan 2015 tarih ve
29328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yönetmeliğe göre; sözleşme
yapmayan alıcılar üreticiden
çiğ süt alamayacak. Sanayiye arz edilen çiğ sütün alım
ve satımı sözleşme sistemine
göre yapılacak. Sanayiciler
çiğ sütü yönetmelik kapsamında sözleşmeli almak zorunda olacak. Sözleşme koşulları ve uyulması gereken
kurallar ise şöyle; » Syf 9’da
“İnanılmaz bir bilgi
kirliliği var”
Gıda hakkındaki bilgilerin tek
ağızdan yapılmasını ve hekesin
gıda ile ilgili konuşmaması
gerektiğini vurgulayan
Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim
Dalı Beslenme ve Halk Sağlığı
Uzmanı Dr. A.Tülay Bağcı Bosi ile
‘Gıda Güvenliği’ni konuştuk.
» Syf 12’de
Tarım Projeler Şube Müdürü Ertuğrul
Tugay, kırsal kalkınma için Büyükşehir
Belediyesi’nin verdiği desteği anlatan bir
sunum gerçekleştirdi. » Syf 4’de
Afetzede Çiftçilerin
Borçları 1 Yıl Ertelendi
ödemeleri için de yüzde 10 artış sağlandı. » Syf 8’de
Tunuslu Kooperatifçiler
Bursa’yı Ziyaret Etti
»» Ülkelerinde hazırlanacak Kooperatif
Kanunu için Tunus’tan Türkiye’ye gelen
heyet Bursa’da da incelemelerde bulunarak
Köy-Koop Bursa Birliğini de ziyaret etti.
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
2015 yılında doğal afetlerden çiftçilerin
borçlarının yüzde 3 faizle bir yıl ertelendi.
Bakanlıktan yapılan yazılı
açıklamada, “Çeşitli Afetler
Nedeniyle Zarar Gören Gerçek veya Tüzel Kişi Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş.
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Düşük Faizli Kredi Kullandırılmasına İlişkin
Bakanlar Kurulu Kararları
Kapsamındaki Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair
Karar” ile İl/İlçe hasar tespit
Resmi Gazete‘de yayımlanan
tarımsal destekleme kararına göre bu yıl Çiftçi Kayıt
Sistemi‘ne (ÇKS) dahil olan
çiftçilere dekar başına 2,5 TL
toprak analizi desteği ile mazot ve gübre destekleme ödemesi yapılacak. Mazot destekleme ödemeleri için ortalama
yüzde 5, gübre destekleme
komisyonlarınca tespiti yapılan yüzde 30 ve üzeri zarar
gören üreticilerin borçlarının yüzde 3 faizle bir yıl ertelediği bildirildi. » Syf 6’da
Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
(ILO) organizasyonu ile kooperatifçilik inceleme gezisi amacıyla Bursa’ya gelen
Tunuslu heyette; Türkiye
Milli Kooperatifler Birliği
Genel Başkanı Muammer
Niksarlı, ILO Kuzey Afrika
Bölge Temsilcisi Kholoud Al
Khaldi, ILO Tunus temsilcileri, Tunus Ariaya Kooperatifi, BM/ILO Kooperatifçilik
Başdanışmanı Prof. Hüseyin
Polat, Emir-Koop Başkanı
Ekrem Pamuk, Bursa KöyKoop Birlik Başkanı Erdoğan
Yıldız ve kooperatif ortakları
da yer aldı. » Syf 7’de
Hadi İlbaş
Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -41-
Atütürk ve Ekonomi
Ana Sözleşme Sorunu
» Syf 4’te
» Syf 11’de
» Syf 9’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Genel Seçimlere Doğru
Adaylara Emekçi İle Esnaf ve
Sanatkar Soruları » Syf 4’te
GDO’da Kullanılan
Ot İlacı Glyphosate
Kanserojen » Syf 5’te
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
2015 Kırsal Kalkınma
Destek Programları
» Syf 20’de
Kooperatiflerimiz İçin
Bir Fırsat
AB’nin Dijital Tek Pazar
Politikası
» Syf 16’da
» Syf 15’te
İnsanlığın Reklam Arası
» Syf 19’da
KOOPERATİFÇİLİK
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -41»» Köy-Koop Manisa Birliği’nin Kuruluşu ve Önemli Faaliyetleri
Bu ayki (Mayıs-2015 Dönemi) muhasebe
işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde
madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
01.05.2015 16-30 Nisan 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
12.05.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01.05.2015 2015 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Gelir Geçici
14.05.2015 Vergisinin Beyanı
01.05.2015 2015 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Kurum Geçici
14.05.2015 Vergisinin Beyanı
Hadi İLBAŞ
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel
15.05.2015 Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01.05.2015 2015 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Gelir Geçici
18.05.2015 Vergisinin Ödemesi
01.05.2015 2015 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Kurum Geçici
18.05.2015 Vergisinin Ödemesi
01.05.2015
Nisan 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20.05.2015
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait Müşterek Bahislere İlişkin Eğlence Vergisinin
Beyanı ve Ödemesi ile Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence Vergisi20.05.2015
nin Ödemesi
01.05.2015
Nisan 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20.05.2015
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30.
25.05.2015 Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
01.05.2015 GVK Geçici 61. Madde Uyarınca Hesaplanan Yatırım İndirimi Stopajının
25.05.2015 Beyanı
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
25.05.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01.05.2015
25.05.2015
01.05.2015
26.05.2015
01.05.2015
26.05.2015
01.05.2015
26.05.2015
Nisan 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
Nisan 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30.
Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
Nisan 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
GVK Geçici 61. Madde Uyarınca Hesaplanan Yatırım İndirimi Stopajının
Ödemesi
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
26.05.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
01.05.2015 1-15 Mayıs 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
27.05.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01.05.2015 6552 Sayılı Kanunun 73. Maddesi Hükmü Uyarınca Ödenmesi Gereken
30.06.2015 4. Taksit Ödemesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
BİR
V E D İ Ğ E R TA
F
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
İ
AT
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
2004 yılında kurulan ve aynı yıl faaliyete geçen kooperatifin 113 ortağı var.
Ancak bunların 82’si faal durumda.
Günlük 3 ton süt kapasitesi ve köyde 5
tonluk da süt tankı bulunuyor.
Çevrede örnek bir kooperatif olarak
gösterilen AYAZÖREN’de tek hedef
şimdilik bir TOPLU SAĞIM ÜNİTESİ
KURMAK.” Arpa, buğdayla bir yere
varılamayacağını söyleyen Alim Çubuk
“hep devletten yardım istiyoruz. Bizim
de konuya el atmamız gerekiyor. Bu
nedenle hayvancılığa ilgimizin artması
gerek” diyor.
Kooperatifin yem ezme ve silindir makinesinin de bulunduğunu söyleyen Başkan Çubuk şöyle konuşuyor: Ortaklarımızın kullanımına verdiğimiz silindir
makinesinden hiçbir ücret almıyoruz.
Ayrıca, ortaklarımızla zaman zaman
bilgilendirme toplantıları yaparak on-
Demirci de köye ve köylüye ve özellikle de öğrencilere yaptığı kırtasiye vb.
yardımları ile haklı bir üne sahip olan
Kargınışıklar Kooperatifi başkanı Hasan Şahin bu tür yardımların önümüzdeki yıllarda da sürdürüleceğine dikkat
çekmektedir. Başkan “kooperatifimizin
daha da gelişmesi için tarım arazileri reformunun yapılmasını istiyoruz.” Dedi.
Bütün Yönetim Kurulu Üyelerinin başkan yetkisine sahip olduğunu ifade
eden Hasan Şahin şöyle konuştu:
“Biz şeffaf bir politika izliyoruz. Ortaklarımız ne yapılıyor ise biliyordur. Bu
bakımdan bütün yönetim kurulu üyelerimiz başkan yetkisine sahiptir. Şunu
da belirteyim ki, cami ve okula sürekli
yardım yapılırken bu yardımlardan ihtiyaç sahipleri de yararlanmaktadır.”
Kooperatifin 1 kamyoneti, Ford Transit
aracı ile 1traktörünün olduğunu söyleyen Başkan Hasan Şahin en çok sıkıntılarının Tarın Kredi ile ilgili olduğunu
dile getirdi. - sürecek -
01.05.2015 Nisan 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Kesintisi
15.05.2015 Bildirimi ve Ödemesi
L
Ayazören Sulak Araziye
Kavuşacak
Köye ve Köylüye Her Zaman
Yardımcı Oluyoruz
Nisan 2015 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin
Beyanı ve Ödemesi
KA
Başkan Ahmet Kırkkulak Şeffaf politika izlediklerini belirttikten sonra “tek
amacımız ortaklara hizmettir. Hizmet
neredeyse biz oradayız. Bunun sonucu
olarak bütün sütlerin kooperatife verilmesi, beraberinde başarıyı da getirecektir” diyor.
Uyguladıkları 100x2 projesi sonucu
çok kışı borçlarını ödeyebilmek için
hayvanlarını satar duruma geldi. BARDAKÇI KOOPERATİFİ Başkanı Ali İlkdoğan “Gölet yapılması ile köyde tarıma önem verileceğini söyledi.
Geçimini daha çok ormandan sağlayan
köyde bütün umutlar yapılacak gölette. Nitekim aynı zamanda muhtar olan
başkan İlkdoğan “Gölet için proje yapıldı. Ancak yer konusunda tereddütler
var. Gölet olursa silajlık mısır yetiştirilecek. Ayrıca tarımda sürdürülecek
taze fasulye, elma, salatalık da yetiştirilecek ürünler arasında.
Köyde çıkan kaynak suyunu değerlendirmek istediklerini söyleyen kooperatif başkanı “ bu suyu şişeletmeyi de düşünüyor. Başkan Ali İlkdoğan bununla
ilgili olarak ”Türkiye’de böyle su yoktur.
Şunu da söyleyebilirim ki bu suyun içerisinde hiç kireç yoktur.”diyor.
Günde 110 kg süt toplayan kooperatifin 3
transit aracı var. Bunlardan birini süt toplama işinde, diğer ikisini de okul çocuklarına servis aracı olarak kullanıyorlar.
Nisan 2015 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
Ğİ • KÖY
Böyle diyor 35 ortaklı Ahmetli Köyü
Kooperatifi Başkanı. Kooperatifin balyalama, yem makinesi, bir traktörü ve
süt toplama aracı bulunuyor. Başkan
Ahmet Kırkkulak “Tarım yapmak istiyoruz. Ancak suyumuzun olmaması bizi
engelliyor. Devlet bu konuya el atmalı
ve bizim üreticiliğimiz desteklemelidir. Eski başkan, halen yönetim kurulu
üyesi olan Şinasi Kaymak, kooperatifin süt sağım ünitesine sahip olması
halinde faaliyetini sürdürebileceğine
dikkati çekiyor ve “Devlet Güney-Doğu
Anadolu’ya hibe uygulaması yapıyor,
bize neden yapmıyor “diye soruyor.
Borç Ödemek İçin Hayvanlar
Satışta
Nisan 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
RLİ
Manisa Birlik 5 yıllık bir çalışma sonucunda köylüye toplatarak dünya pazarlarına sunma başarısını göstermiş
ve böylece köylünün para kazanmasını sağlamıştır. Bugün Almanya, İsviçre, Güney Kore ve Çin pazarları ‘Türk
Peliti’ni çok iyi tanımaktadırlar.
Manisa Birliğin kooperatiflerin zeytinini yağ haline getirerek değerlendiren
bir zeytinyağı tesisi vardır.
ların konuya daha bilinçli eğilmelerini
sağlıyoruz. Eskiden mazot satışı da yapıyorduk. Şimdi sadece, yem satışı yaparak onlara yardımcı oluyoruz.”
Başkan Alim Çubuk kooperatifte bilgisayar, kamera sistemi ve barkotlama
cihazının da bulunduğunu ifade ederken sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Son bir yıldır süt fiyatları iyi seyrediyor.
Bu çok iyi bir durum. Tersi olursa, biz
zarar ederiz. Şunu da söylemeliyim ki,
kooperatifimizin üst katını yaptığımız
bir düzenleme ile düğün salonu haline
getirdik. Bu düğün salonu ortaklarımızın ihtiyaçlarını karşılıyor ve 1 kişi
ile bütün sorunlarının üstesinden geliyoruz. 50 x 2 projesini bizim köyde de
uyguladık.
01.05.2015
15.05.2015
01.05.2015
15.05.2015
01.05.2015
15.05.2015
Bİ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
Devlet Su Konusuna El Atsın
Başkan Nurettin Dingaz
Bşk. Yrd. Mehmet Kavas
Bşk.Yrd. Ahmet Dursan
Bşk. Yrd. Mehmet Ergün
Yön. Kur. Üyesi Ahmet Tekbaş
Yön. Kur. Üyesi Mustafa Cavcav
Yön.Kur. Üyesi İsmail Atalay
Önce Manisa Köy-Koop Birliğinin faaliyetlerinden söz edelim. Sonra bu birliğe bağlı başarılı kooperatifleri tek tek
ele alalım.
Birlik 87 birim kooperatifi ve 14.000 ortağı ile önemli bir sivil toplum örgütüdür.
Türkiye tarımını ve Manisa üreticilerini
sorunlarını her platformda dile getirmektedir. Manisa Birlik kendisine bağlı
kooperatiflerin sorunlarını çözmenin
yanında, kooperatiflerin ürettiği ürünlere pazar açmak amacıyla Türkiye’de açılan fuarların yanında dünya fuarlarını
da birer birer dolaşmaktadır.
Örneğin, Denizli Tarım Fuarına bünyesinde kurduğu Kadın kooperatifince
el emeği, göz nuru ürünlerin tanıtımını
yapmış ve kadınlarımızın ürettiği övgüye değer elişleri çok rağbet görmüştür.
Kadınlarımızın büyük başarı gösterdiği
elişleri sanatına daha sonra daha geniş
yer verilecektir.
Manisa Birliğin katıldığı başlıca fuarlar
Konya Fuarı, Ankara Fuarı, Kayseri Fuarı ve Manisa fuarlarıdır. Yurtdışında
ise, Brezilya Kuruçiva Fuarında birliğin
açtığı standı büyük ilgi toplamıştır.
Manisa Birlik tarım alanında bir ilke
daha imza atmıştır: Aylarca dalında
bekledikten sonra toprağa düşüp çürüyen MEŞE PALAMUTU PELİT’in
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Manisa Birliği 7 köy kalkınma kooperatifinin katılımıyla 1973 yılında kurulmuştur. Kuruluşu sağlayan kooperatifler
şunlardır:
Saruhanlı Hacırahmanlı Kalkınma Kooperatifi, Appak Köyü Kalkınma Kooperatifi, İshak Çelebi Kalkınma Kooperatifi, Merkez Üçpınar Kalkınma
Kooperatifi, Osmancalı Köyü Kalkınma
Kooperatifi, Gödes Yakaköy Kalkınma
Kooperatifi, Turgutlu Dalbahçe Köyü
Kalkınma Kooperatifi.
1989 Yılına kadar Birlik Başkanlığı yapan kooperatif başkanları şöyle:
Ferit Tosun 1972 – 1974
Hayati Kırca 1974 – 1975
Kemal Aytan 1975 – 1976
Hasan Zengin 1976 – 1977
Selahattin Gökhan 1977 – 1978
Mustafa Pala 1978 – 1983
Lütfü Halat 1983
Faal olmayan yıllar 1983 – 1988
Mustafa Ali Sarıkaya 1988 – 1989
Mevcut Yönetim Kurulu:
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Mayıs 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Genel Seçimlere Doğru
Adaylara Emekçi İle Esnaf
ve Sanatkâr Soruları
»» 7 Haziran 2015 tarihinde Türkiye’de yapılacak genel
seçimler için partiler seçim programlarını açıkladılar.
Bu bağlamda kaleme aldığım son iki
yazımda tarım ve çiftçilerin beklenti
ve sorularını dile getirmeye çalışmıştım. Bu yazımda da çiftçilerin doğal
müttefiki olan işçi ve memurların
olası soruları, kısaca emekçilerin soruları ile Esnaf ve Sanatkâr Soruları
üzerinde duracağım. Adayların bu
sorulara şimdiden hazırlık yapmalarında yarar görüyorum.
Adaylara Emekçi Soruları
• Özelleştirmeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Çimento sanayi,
Turban, Sümerbank, Havaş, SEK,
Orüs, Deniz Nakliyat ve POAŞ gibi
Türkiye’nin en önemli sanayi kuruluşlarının özelleştirmeler iyi mi
oldu?
• Taşeronlaştırma konusunda görüşleriniz nelerdir?
• Taşeron firmaların patronları deneme süresi diye bir şey den bahsediyorlar. Bu nedir? Partiniz kazanırsa sigortasız işçi çalıştıran firmalar
konusunda tavrınız ne olacak?
• Seçimi kazandığınız zaman emekçi
haklarının saklı kalması konularında nasıl çalışma yapacaksınız?
• Partileriniz adayları arasında sendikalı işçi ya da emeği ile geçinenler
var mı?
• İşçi ve memurlara 2015 yılı için
sağlanan ücret artışları yeterli mi?
Seçildiğiniz taktirde bu konuda neler yapacaksınız? Benzine, elektriğe,
suya, doğalgaza, ekmeğe yapılan her
zam karşısında önlemleriniz var mı?
• İş kazaları önleme ve sağıtımı konusunda neler düşünüyorsunuz?
• Kadın işçilerin hamilelik ve doğum
izni ile doğum yapan kadın işçilerin
hakları konusunda önermeleriniz
nelerdir?
Adaylara Esnaf ve Sanatkâr
Soruları
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
• Destek Programları ve Teşvik Paketlerinde Neden Esnaf ve
Sanatkârlara Yer Verilmiyor?
• Esnaf ve sanatkârların finansmanı sorunları konusunda önerileriniz
var mı?
• Esnaf ve Sanatkâr ve Tarım Kredi
Kefalet Kooperatifleri neden yeterli
verimlilikte çalıştırılmıyor?
• KOSGEB Desteklerinden Esnaf ve
Sanatkârların Çoğu Neden Yararlanamıyor?
• Esnaf ve sanatkârlarımızın vergileri neden adaletsiz?
• Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim
Kurulunda esnaf ve sanatkârların
temsil hakkı neden yok?
»» Türkiye’de ilk kez sözleşmeli üretim modelini uygulayarak kırsal kalkınmaya
destek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, Köy-Koop İzmir Birliği ile “Yerel
Yönetimler ve Kooperatifler El Ele Çalıştayı” düzenledi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
Köy-Koop ile birlikte düzenlediği
Tarım Çalıştayı’nda konuşan Başkan Aziz Kocaoğlu, “Ne yaparsanız
yapın, ne üretirseniz üretin; pazarlayamıyor ve satamıyorsanız, yaptığınız iş yok olur” diyerek kooperatifleşmeyi işaret etti. Köy-Koop
Birlik Başkanı Muhittin Akbulut,
Türkiye’de ilk kez bir belediye
başkanının tarımı kendisine dert
edindiğinin altını çizerek Başkan
Kocaoğlu’na teşekkür etti.
Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleşen çalıştaya, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Köy-Koop Merkez Birliği Genel
Başkanı Yakup Yıldız, Güzelbahçe
Belediye Başkanı Mustafa İnce,
Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Muhittin Akbulut ile Türkiye’nin çeşitli
yerlerinden gelen kooperatif birlik
başkanları katıldı. Çalıştayın yöneticiliğini Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mustafa Kaymakçı yaptı. İzmir
Büyükşehir Belediyesi Tarım Projeler Şube Müdürü Ertuğrul Tugay,
kırsal kalkınma için Büyükşehir
Belediyesi’nin verdiği desteği anlatan bir sunum gerçekleştirdi.
• Mevzuatta esnaf ve sanatkârlarla
tacir ve sanayici ayrımı neden yapılmıyor?
• Halk Bankası Yönetim Kurulu’nda
neden esnaf ve sanatkâr kesimi temsil edilmiyor?
• Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının gelir kaynakları nasıl artırılabilir?
• Perakende Gıda Piyasası Kimin
Denetiminde?
Bu sorular artırılabilir. Adaylar bu
sorulara nasıl cevap veriyorlar?
Emekçiler, esnaf ve sanatkârlar aldıkları cevaplara göre oylarını yönlendirsinler derim.
Stoller Teknolojisi Narenciye
Üreticileri ile Buluştu
»» Stoller Nisan ayı eğitimlerine başladı. Adana (Merkez)
ve Hatay (Dörtyol)’da gerçekleşen eğitimlerin konusu
Narenciye yetiştiriciliğindeki kritik gelişim dönemleri ve
bu dönemlerde bitki beslemenin önemi oldu.
Yapılan eğitimlerde çiçeklenme dönemi ve döllenme dönemi gibi sorunlara değinen Stoller Pazarlama
Direktörü Dr. Canan Yılmaz, döllenme döneminde oluşacak sorunların
meyve dökümlerine sebep olabileceğini belirtti. Bu amaç ile Flower
Power ve Fruit Power gibi Stoller
teknoloji ve patentini taşıyan ürünlerin üreticilere sağlayacağı faydalar
anlatıldı.
Bu ürünlerden çiçeklenme döneminde uygulanan Flower Power içeriğin-
İzmir’de “Yerel Yönetimler ve
Kooperatifler El Ele”
deki besin elementleri ile döllenme
dönemi ihtiyaçlarını karşılarken,
Fruit Power isimli ürün ise Kalsiyum
içeriği ile hücre duvarının sağlamlaşması, meyve kalitesinin artması
gibi faydalar sağlamaktadır.
İki eğitim toplamında 115 kişiye ulaşan Stoller firması üreticilerin yoğun
ilgisi ve sorularından oldukça memnun kaldıklarını dile getirdi. Eğitim
sonunda katılımcı üreticiler ve bayiler bu tarz eğitimler ile sezonda
yasabilecekleri sorunlara daha kolay
çözüm bulacaklarını belirttiler.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu, tarım ve hayvancılık
ile kooperatiflerin gelişimine büyük
destek verdiklerini anlattı. 27 yaşına kadar çiftçilik yaptığını ve tarım
sektörünün sorunlarını çok iyi bildiğini hatırlatan Başkan Kocaoğlu,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Amaç kalkınmak, insanımızın
yaşam standardını, gelir düzeyini
artırmak ve lokmamızı büyütmek.
Kendimize hedef belirledik, ‘yerelde kalkınma’ dedik. Çok önemli
tarım alanlarına sahip bir bölgenin
merkez kentinin belediye başkanı
olarak tarım ve hayvancılığa özel
önem veriyoruz. Hangi çocuğunuz
zayıfsa, onu daha çok önemsersiniz. Tarım da bizde ‘sanayileşeceğiz’ diye başlanan süreçte göz ardı
edildi. Tabi ki sanayileşme olacak
ama tarım hiçbir zaman göz ardı
edilmemeli”.
Konuşmasında Yarımada Stratejik Planı’nı yaptıklarını hatırlatan
Başkan Aziz Kocaoğlu, “Artık uygulamaya geçtik. Şimdi Gediz, Küçük
Menderes, Nif, Bakırçay ve Tahtalı Havzası için çalışma yapacağız.
Kalkınmanın kalıcı olması için çok
boyutlu olması ve alt yapı çalışmalarının yapılması gerekiyor. Bunların hepsini, Büyükşehir Belediyesi
olarak kooperatiflerimizle birlikte
yapıyoruz. Ama ne yaparsanız yapın, üretirseniz üretin; pazarlayamıyor ve satamıyorsanız, yaptığınız
iş yok olur” dedi.
Kooperatifleşmeliyiz
Tarım ve hayvancılığın kalkınması
için kooperatifler bünyesinde birleşmek gerektiğinin altını çizen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Pazarda söz sahibi olmak için kooperatiflere girmek zorundayız.
Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde tarım ve hayvancılık, kooperatif
organizasyonlarıyla gerçekleştiriliyor. Biz de kooperatifleri kuracağız, destekleyip büyüteceğiz. Markalaşamadığımız müddetçe pazar
payını artıramıyoruz. Biz İzmir’de
tesis kurduğumuz, yatırım yaptığımız kooperatiflerle protokol yaparak onların verimliliğini, ekonomik
gücünü artırmak için çalışacağız.
Denetleyici olacağız ama müdahale
etmeyeceğiz. Destekleyici, geliştirici olacağız. Nakliye masrafları nedeniyle İzmir’de tarım ürünlerinin
rekabet gücü azaldı. Pazarımıza
egemen olmamız lazım. Zamanımız
kısıtlı. Dünyada herkes birbiriyle
yarışıyor. O zaman bizim de koşturmamız gerekiyor. Koşturmamız
için de birlik ve beraberlik, dayanışma içinde olmamız gerekiyor.
Biz İzmir’de çiftçiler ve üreticiler
arasında kader birliği yaparak bir
güven ortamı tesis ettik.”
Büyükşehir’e Teşekkür
Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı
Muhittin Akbulut, Türkiye’de küçük çiftçinin son 10 yıldır çok zor
durumda olduğunu belirterek, maliyetlerin artması nedeniyle artık çiftçinin
toprağını ekip biçmekten vazgeçtiğini
söyledi. İzmirli çiftçilerin
arkalarında
İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi bir destek olduğuna dikkat
çeker Akbulut, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizim yıllar-
dır bir umudumuz var, o da İzmir
Büyükşehir Belediyesi. İlklerin şehri İzmir’de umudumuz var derken
boşuna söylemiyoruz. Türkiye’de
ilk kez bir belediye, tarım ürünleri toz, toprak, çamur olmasın diye
arazi yollarını asfaltladı. Okul Sütü
projesi ilk kez İzmir’den başladı.
Devlet bu doğru hamleyi görerek
Türkiye genelinde okullarda çocuklara süt dağıtmaya başladı. İzmir
her şeyin öncüsü ve örneği olan bir
kenttir. Türkiye’de ilk kez bir belediye başkanı tarımı kendisine dert
edindi. Ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Tarım Komisyonu’na mektup yazdı; teklifler sundu. İlk kez
Kooperatifçilik Yasası, tarım ve
hayvancılık gelişsin diyen bir belediye başkanımız var. Kırsal kalkınmaya belediyelerin olumlu katkıları
çok büyük. Hayranlıkla ve heyecanla takip ediyoruz”.
Akbulut, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeler ile birlikte
kırsaldaki kadınların sürece katılımını sağlayacak tarım mağazaları
açmak istediklerini de söyledi.
Köy-Koop Merkez Birliği Genel
Başkanı Yakup Yıldız ise İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz
Kocaoğlu’na kooperatiflere sahip
çıktığı ve tarımdaki önemli konuları masaya yatırdığı için teşekkür
etti. Yıldız, tarım ve hayvancılık konusunda faaliyet gösteren kooperatiflerin tek çatı altında toplanması
gerektiğini de sözlerine ekledi.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
TARIM
5
Kırmızı Ete Müdahele GDO’da Kullanılan Ot İlacı Glyphosate
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, artan
gıda ve kırmızı et fiyatları için piyasaya 1.5 milyon ton
kırmızı et girmesini sağlayacak plan hazırladıklarını
belirterek; “Et fiyatlarıyla ilgili kısa ve uzun vadeli
tedbir alıyoruz. Nerede sorun olabilir diye yakından
takip ediyoruz” dedi.
Marketlerde et fiyatlarını takip ettiklerini belirten Eker fiyat değişimini
şöyle özetledi: “Kıyma 31 TL, 7 yıl
önce 24 liraymış. Kuşbaşı, 34 lira,
2010’da 27 liraymış. 7 liralık artış
var. Et ve Süt Kurumu’nda kıyma
24, kuşbaşı 28 TL. Kuzu kol da Et
Balık’ta 23, markette 29 TL.”
Etle ilgili piyasayı regüle edecek bir
mekanizma kurduklarını vurgulayan
Eker şöyle konuştu: “Et ve Süt Kurumu, bir müdahale kurumu haline
geldi. Et üreticileri ile 100 bin besi
danası için sözleşme imzalandı. Bunlar 4-5 ay beslenip kesilecek. Sonra
da piyasaya sürülecek. Bu, 25 bin
ton etin piyasaya sürülmesi demek.
Bu bir emniyet supabı. Bu et ile piyasa arzı artırılacak. Şu anda zaten
3.5 milyon besi erkek hayvan kesime
hazır. Bu et, yıllık ortalama ihtiyacı
karşılıyor. Buradan 830 bin ton et çıkıyor. Şu anda 1.5 milyon ton kırmızı
etlik tedbir alıyoruz, İçerdeki besici
rahatsız olmayacak şekilde 55 bin
besi danası ithalatı yaptık. Kapasitesi
olanlar, elindeki yerli ırk kadar ithalat imkânına sahip. İhtiyaca göre bu
tür tedbirler devam edecek.”
Koyun ve keçi etinin tüketiminin artırılmasını önemsediklerini söyleyen
Eker, “TSK ile görüştük, koyun ve
keçi eti alımı yapmalarını teşvik ettik. Et ve Süt Kurumu veriyor. Koyun
ve keçi eti pek yenmiyor ama bu basit
bir alışkanlık. İki kere yersen alışırsın.
Mönülerde daha fazla göz önüne getirilmeli. Turistik tesislerde tüketiminin
artırılması lazım. Koyun ve keçi artık
daha etkin şekilde bir kırmızı et kaynağı olarak kullanılmalı” dedi.
Gıda fiyatlarını tehdit
eden üretim dışı çok unsur
olduğuna dikkat çeken
Eker“Türkiye’de pazarlama
zinciri uzun. Mevsimsel
etkiler, nakliye, enerji
maliyeti, işçilik faktörleri var.
Türkiye’de küçük küçük çok fazla
üretici olduğunu, Üretici örgütlenemediği için ürünlerini kendilerinin pazarlayamadığını bu nedenle
de komisyoncular araya girdiğini,
haldeki fiyatın, İstanbul’daki, Ankara’daki büyük marketlerle görüşüp
belirlendiğini belirterek; Türkiye’deki pazarlama ve ticaret sektörünün
mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Kanserojen
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) uzmanlaşmış kanser kuruluşu olan
Uluslararası Kanser Araştırmaları
Kurumu (International Agency for
Research on Cancer- kısaca IARC)
GDO’lu ürünlerin %80’inde kullanılan ot ilacı (herbisit) etken maddesi
olan glyphosate’in insanlarda muhtemelen kanser yaptığını açıkladı.
Bu muhtemelen sözü hafife alınmamalı. Çünkü doğrudan insanlarda
deney yapılması mümkün değil.
Hayvan deneyleri ile bu sonuca ulaşılıyor. DDT de bu şeklide yasaklanmıştı. Kurum bu maddeyi Grup
2A şeklinde sınıflandırıyor. 1A şeklinde sınıflandırsaydı insanlarla
ilgili karşılaştırma yapmaya uygun
veri olması gerekirdi. Bu durum yasaklanmasından onca yıl geçmesine
rağmen DDT’de de halen yapılmamıştır ve muhtemelen hiç yapılamayacaktır.
GDO’lu ürünlerin %80’inde ürünlere ot ilacına dayanma gücü kazandırılıyor. Böylelikle GDO şirketi
GDO’lu tohumla birlikte marka ot
ilacını da beraber satıyor. Bu büyük
bir ilerleme gibi sunulmuştu. Aslında bu sonuç bizim için şaşırtıcı
değil. Çoktandır birçok araştırma
ile bu etken maddenin kanserojen
olduğu araştırmalarla saptanmıştı.
Ancak büyük GDO şirketi bunları
reddediyordu. Hatta bu büyük şirket (anladınız ne olduğunu değil
mi?) Fransa’da “zarar vermiyor”
dediği için 150 bin Euro ceza ödemişti. Bu BBC haberi ile de dünyaya
duyurulmuştu. Yıllardır bu ot ilacına ihtiyacımız olmadığını söylüyorduk. Otlara niye zehir dökelim ki?
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
Bize organik enginarlarını getiren
çiftçimiz hiç ot ilacı kullanmıyor.
Enginarların içindeki yenilebilen
otları da toplayıp bize satıyor, kendileri yiyorlar. Ayrıca içinde dolaşan tavuklar da otları yemekte.
Aynı alandan bir de yumurta üretimi yapılmakta. Bu etken madde ile
yapılan ot ilacının marka ismi var.
Bunu yazmayalım. Çiftçilerimiz
kendileri bulsun.
Ülkemizde GDO’lu ürün
üretmek yasak diye bu
sonucun bizle ilgisiz
olduğu sanılmasın.
Ülkemizde de bu ilaç (zehir
demek daha doğru) zeytin
ve meyve ağaçlarının
altına, tarla kenarlarına
vb. atılmakta idi. Şimdi
kanser yaptığı artık
Birleşmiş Milletlere bağlı
bir örgütçe de açıklanmış
oluyor. Bu durumda bu
etken maddenin derhal
yasaklanması gerekiyor.
Araştırma kuruluşu tarafından
açıklandığı gibi bu etken madde
tarımda, ormancılıkta, kentlerde
hatta ev bahçelerinde kullanılmaktadır. Glyphosate uygulanışından
sonra havada, sularda ve besinlerde saptamıştır. Yapılan açıklamada Grup 2A’nın ne anlama geldiği
de belirtilmiştir. Grup 2A etken
maddenin muhtemelen kanserojen
olduğunu belirtmektedir. Bu kategori insanlarda sınırlı kanıt, fakat
hayvan deneylerinde yeterli kanıt
olduğunda kullanılmaktadır.
Bu raporda glyphosate ile birlikte diğer tarım ilaçları (zehir) olan
malathion ve diazinon da Grup
2A olarak belirtilmiştir. tetrachlorvinphos ve parathion adlı etkin
maddeler ise grup 2B olarak sınıflandırılmıştır. Grup 2B etken maddenin insanlar için olasılıkla kanserojen olduğunu göstermektedir. Bu
durum deney hayvanlarında kanser
yaptığına dair yeterli kanıt olduğu, fakat insanlarda kanser yaptığına dair bilgi olmadığı durumlar
için kullanılmaktadır. Endüstriyel
tarımın kalkanları birer birer düşmektedir. Raporda bu değerlendirmelerin sonuçlarının ne olacağı da
açıklanmaktadır. Rapor bilimsel
değerlendirmelere dayalı olarak
bu değerlendirmelerin yapıldığı,
fakat bu konuda düzenlemeler ve
mevzuat geliştirme ve kamu sağlığı alanında müdahaleler yapma
konusunun hükümetlere ve diğer
uluslararası kuruluşlara kaldığını
belirtmektedir.
Hadi bakalım Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı. Top sizde. Kimden yanasınız.
Test önünüzde.
6
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Organik Pazarda Çiftçiler
Tohumlarını Takas Etti
»» Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Kent Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu iş birliğiyle
düzenlenen "1. Nilüfer Yerel Tohum Takası ve Organik Pazar" açıldı.
Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Kent
Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu, 17 Nisan Dünya Çiftçi Mücadele
Günü'nde anlamlı bir faaliyete imza
attı. Konak Pazar Alanı'nda hem organik pazar açılışı yapıldı, hem de
"1. Nilüfer Yerel Tohum Takas" düzenlendi. "Başkan burada" projesi
çerçevesinde makamını bir günlüğüne Konak Mahallesi'ne taşıyan
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa
Bozbey de açılışa katıldı. Bozbey,
doğada yaşanan büyük tahribatın
çevre bilinci eğitiminin zamanında
verilmemiş olmasından kaynaklandığını söyledi. Bozbey, "Türkiye'nin
bugün yaşadığı sorunların en başında yine eğitim gelmektedir. Eğer
bugün ekolojik yıkımlar ve iklim
değişikliğini yaşıyorsak, çevre bilinci eğitiminin zamanında verilmemiş olmasındandır. Doğayla
dost yaşamayı öğrenememiş olmamızdandır" dedi.
‘Tarımsal üretimi
destekliyoruz’
Dünya Çiftçi Mücadele Günü'nde
çiftçilerin yanlış politikalar sebebiyle zor durumda kaldığını kaydeden Bozbey, "2014 seçimleriyle
birlikte köyken mahalle statüsüne
geçerek bize bağlanan kırsalımızla, artık "kocaman bir aile" haline
gelen Nilüfer'de, tarımsal üretimi
tüm olanaklarımızla destekliyoruz.
Şehir ile kırı buluşturacak Küçük
Ölçekli Kent Bostanları proje çalışmalarımız sürüyor. Kırsal mahallelerdeki kadın derneklerimizin sayısı
15'i buldu. Kooperatifler kurulmasına destek vereceğiz. Yine ücretsiz olarak dağıttığımız fidanlarla,
ürün çeşitliliğinin geliştirilmesini
sağlıyoruz. Akademisyenlerle işbirliği halinde çiftçilerimize eğitimler
düzenlerken, "önder çiftçi" uygula-
mamızla da örnek oluyoruz. Ayrıca,
şehirde yaşayan, toprakla uğraşmak
ve üretmek isteyen insanımızı da organik ve doğal tarıma yönlendirecek
projeler yürütüyoruz" diye konuştu.
Yerel tohum üretme ve saklama
projesinin "1. Nilüfer Yerel Tohum
Takası" ile ilk meyvesini verdiğini
belirten Bozbey, "Çevre Koruma
Kontrol Müdürlüğü Kırsal Alan Bürosu, Nilüfer Kent Konseyi Kırsal
Alan Grubu ve Ekoder, kırsal mahallelerimizden topladıkları 4 bin paket
yerel tohumu dağıtıyoruz. Açılışı yapılan organik pazarımız da bu alandaki atılımımızın önemli bir adımıdır. Biz, "kırsaldan kaçan değil,
kırsalda üreten" çiftçilerimizi kentimizin bir değeri haline getirmek için
canla başla çalışıyoruz, çalışmaya da
devam edeceğiz" diye kaydetti.
Ziraat Mühendisleri Odası Bursa
Şube Başkanı Doç.Dr. Ertuğrul Ak-
soy da projenin önemine dikkat çekerek, "Bursa'da ilk olan FSM'deki
organik ürün satışı yıllardır önemsendi. Günümüzde bir gecede köyden mahalleye dönüşen alanlarımız
için bu tür projeler örnek adımdır.
Ekolojik projelerle organik üretim
desteklenmeli. Taş ocağı, termik
santral yapımları kırsal alanlara
büyük zarar verecektir" dedi.
Konuşmaların ardından Yerel Tohum Paneli’ne geçildi. Nilüfer
Belediyesi Çevre ve Kırsal Alan
Danışmanı Arca Atay’ın yönettiği
panelde, Tarım Ekonomisi Derneği
Başkanı Prof. Dr. Tayfun Özkaya,
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul
Şube Başkanı Ahmet Atalık, Çiftçi
Sendikaları Konfederasyonu Üyesi
Adnan Çobanoğlu, Uzman Dr. Mete
Ekşioğlu ve Dr. Füsun Tezcan, katılımcıları kendi alanlarında bilgilendirdi. Panel sonunda Başkan Mustafa Bozbey katılımcılara teşekkür
plaketi verdi. Etkinliğe katılanlara
organik yemek ikramı yapılırken,
öğleden sonraki bölümde ise Yerel
Tohum Forumu yapıldı.
1. Nilüfer Yerel Tohum Takası etkinliği kapsamında Bursa ve diğer
illerden çok sayıda çiftçi ve tohum
grubu takas yapma imkânı buldu.
8. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası
Ankara’da Toplandı
»» Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin düzenlediği 8. Türkiye Sektörel Ekonomi
Şurası Başbakan Ahmet Davutoğlu ve bakanların katılımıyla Ankara’da toplandı.
Açılışta konuşan TOBB Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, Sektörel Ekonomi
Şurası’nın, tüm sektörleri bir araya
getiren, Türkiye’nin bu alandaki en
büyük ve en kapsamlı buluşması olduğunun altını çizdi. Her sektördeki en büyük 40 firmayı ihtiva eden,
ilgili kamu idaresinden de bir temsilcinin yer aldığı Türkiye sektör
meclislerinin sektörel bir istişare
mekanizması ve adeta bir mutfak
olarak faaliyet gösterdiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “Meclis Başkanlarımız ve üyelerimizin özverili
ve yoğun çalışmaları sayesinde,
tüm sektörlerin fotoğrafı, kapsamlı bir raporda bir araya getirildi.”
dedi. Raporda dile getirilen sorun
ve önerilerin ilgili bakanlık ve kurumlara iletileceğini belirten TOBB
Başkanı, “İnanıyorum ki, bu çalışmalar, kamu-özel sektör işbirliğine
yeni bir ivme kazandırarak, ekonominin büyümesine destek verecektir.” diye konuştu.
“NBŞ kotası kalkmalı”
62 sektör meclisinin hazırladığı sorunlar ve çözüm önerilerini içeren
raporda, Türkiye Gıda Meclisi’nin
şeker kotaları sorununun çözümüne ilişkin önerileri de yer buldu. AB
ülkelerinde NBŞ’lerden kota sadece
früktoza uygulanırken, ülkemizde
glikoza da uygulandığı vurgulanan
raporda, “NBŞ üreten beş firmanın
950 bin ton olan kurulu kapasitesi,
kota nedeniyle ancak %30-50 oranında kullanılabilmektedir. NBŞ
kotası, üretim fazlası ve maliyeti
nedeniyle ihracat şansı bulunmayan sofra şekeri (sakkaroz) üretim
miktarına bağlı olduğundan şeker
fabrikaları özelleştirilmeli, serbest
piyasa ekonomisi kuralları çalıştırılmalı ve NBŞ kotası kaldırılmalıdır.” denildi.
“Kayıt dışılığın gıda güvenirliğini
olumsuz etkilemesi”nin bir diğer
sorun olarak dile getirildiği raporda, “Gıda sanayinde kayıt dışılık
sadece kayıplara (vergi, SGK primi
vb.) yol açmamakta, pazara sürülen
kayıt dışı gıdalar gıda güvenilirliğini de olumsuz etkilemektedir. Bir
yandan halk sağlığı tehlikeye düşürülmekte, diğer yandan ortaya çıkan haksız rekabet nedeniyle kayıt
altındaki kuruluşlar zarar görmektedir. Bilinçli tüketici yetiştirmek
için beslenme ve gıda güvenirliği
eğitimi ilköğretim müfredatına eklenmeli, Gıda denetim sistemi yalnızca nihai ürüne odaklanmamalı,
ürünün yanı sıra üretim süreci ve
tesis etkin bir biçimde denetlenmelidir.” değerlendirmesi yapıldı.
“Gıda ve beslenme konusunda kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine karşı”, “Tüketicilerin güvenini
kazanacak bağımsız ve tarafsız bir
gıda otoritesi kurulması” önerisine
yer verilen raporda, ham madde
teminindeki zorlukların da rekabet gücünü olumsuz etkilediği kaydedildi.
Afetzede Çiftçilerin
Borçları Ertelenecek
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015 yılında
doğal afetlerden çiftçilerin borçlarının yüzde 3 faizle bir
yıl ertelendiğini bildirdi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’
ndan yapılan yazılı açıklamada, “Çeşitli Afetler Nedeniyle Zarar Gören
Gerçek veya Tüzel Kişi Üreticilerin
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım
Kredi Kooperatiflerine Olan Düşük Faizli Kredi Kullandırılmasına
İlişkin Bakanlar Kurulu Kararları
Kapsamındaki Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair Karar” ile İl/İlçe
hasar tespit komisyonlarınca tespiti
yapılan yüzde 30 ve üzeri zarar gören üreticilerin borçlarının yüzde 3
faizle bir yıl ertelediği bildirildi.
Üreticilerin T. C. Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki borçlarının ertelenebileceği vurgulanan açıklamada, “1 Ocak 2015
– 31Aralık 2015 tarihleri arasında
ülke genelinde meydana gelen veya
gelecek; don, dolu, kuraklık, aşırı yağış, sel-su baskını, yangın, aşırı sıcak
zararı, samyeli, çığ, heyelan, taban
suyu yükselmesi, fırtına, aşırı kar
yağışı, kar fırtınası, kırağı, yıldırım
düşmesi ve hortum afetlerinin zararı,
borç erteleme kapsamı içindedir. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından; düşük faizli kredi kullandırılmasına ilişkin Bakanlar
Kurulu Kararı kapsamı dışında da
krediler kullandırılabilmektedir. Bu
kapsamda kullandırılan kredilerde
borç erteleme yapılamamaktadır”
ifadelerine yer verildi.
Rusya, 20 Ton Çekirdeği
Eksik Belgeden Türkiye'ye
Geri Gönderdi
»» Rusya, Türkiye'den gelen ürünlerin iadesine bir yenisi
daha ekledi. 20 ton ayçiçeği çekirdeğine eksik belgeler
nedeniyle ülkeye giriş izni verilmedi. Çekirdekler iade edildi.
Rusya Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi (Rosselhoznadzor)
Başkanı Danışmanı Aleksey Alekseyenko, Ukrayna ile sınır kapısı Kursk
Sudja'da Türkiye'den gelen toplam
20 ton ayçiçeğini kontrol ettiklerini açıklayarak "Sınır kapısında bir
TIR durduruldu. Araçta Türkiye'den
getirilen ayçiçek çekirdekleri incelendi. Araştırmada, Türk ürünlerinde Rusya'nın talep ettiği gerekli
izin belgelerinin bulunmadığı tespit
edildi. İhlal gerekçesiyle ürünlerin
Türkiye'ye geri gönderilmesine karar verdik. Ürünler Saratov kentinde
bir şirkete gönderiliyordu." dedi.
Rusya, Domatesleri de Geri
Gönderdi
Türkiye’den ithal edilen 19,5 ton domateste zararlı güve bulunduğu gerekçesiyle ülkeye girişine izin verme-
di. Rus yetkililer domateste zararlı
güvenin görüntüsünü de yayınladı.
Aleksey
Alekseyenko,
Kuzey
Kafkasya’nın Krasnodar şehrinde
Türkiye’den gelen toplam 19,5 ton
domatesi kontrol ettiklerini, sağlıksız oldukları gerekçesi ile girişine
izin vermediklerini açıkladı.
Alekseyenko, “Krasnodar’da Türkiye’ den ithal edilen sebzeler laboratuvar ortamında incelendi. Araştırmada Türk domatesinde tehlikeli
haşaratlardan sayılan Güney Amerika çiçek tripsi tespit edildi. Zaralı
güvenin görüntüsünü kurum olarak yayınladık ve 19,5 ton ürünün
Türkiye’ye geri gönderilmesine karar
verdik. Bu yılda 19 Mart, 7, 15 ve en
son 17 Nisan tarihlerinde de benzer
gerekçeyle toplam 101 ton domates
Türkiye’ye geri gönderilmişti.” dedi.
Tarım Ürünleri Üretici Fiyat
Artışı Açıklandı
»» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre,
tarım ürünleri üretici fiyatları Mart ayında yüzde 2.48
arttı ve böylece yılın ilk üç aylık dönemindeki artış
yüzde 10.90'a tırmandı.
TÜİK verilerine göre tarım ürünleri
üretici fiyatları, bir önceki yılın aynı
ayına göre yüzde 15.40 ve on iki aylık
ortalamalara göre yüzde 11.65 artış
gösterdi.
Bir önceki aya göre değişim, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 3.54, çok
yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 4.93 ve
canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler
ana grubunda yüzde 1.22 artış olarak
gerçekleşti. Alt tarım gruplarından
sebzeler yüzde 6.45 ve turunçgiller
yüzde 13.45 artarken, yağlı meyveler
yüzde 1.83 azalış gösterdi.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
7
TARIM
Tunuslu Kooperatifçiler
Bursa’yı Ziyaret Etti
6. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi Düzenlendi
»» Ankara Üniversitesi bünyesinde bu yıl 25-26 Nisan 2015 tarihleri arasında
6.’sı düzenlenen Ulusal Çevre ve Ekoloji Öğrenci Kongresi (UÇEK), çevre ve
ekolojiyle ilgili çalışmalara ilgi duyan birçok öğrenciyi buluşturdu.
»» Ülkelerinde hazırlanacak Kooperatif Kanunu
için Tunus’tan Türkiye’ye gelen heyet Bursa’da da
incelemelerde bulunarak Köy-Koop Bursa Birliğini de
Ziyaret etti.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) organizasyonu
ile Bursa’ya gelen Tunuslu heyette;
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma
Örgütü (BM/ILO) Kuzey Afrika Bölge Temsilcisi Kholoud Al Khaldi, ILO
Tunus temsilcileri, Tunus Sendikalar
Konfederasyonu, Tunus Mesleki Eğitim ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri,
Tunus Endüstri, Ticaret ve Küçük Sanatlar Konfederasyonu, Tunus Ariaya
Kooperatifi ve BM/ILO Kooperatifçilik Başdanışmanı Prof. Hüseyin Polat,
Bursa temasları kapsamında Nilüfer
Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i
Halk Evi’nde ziyaret etti. Tunus heyetinin ziyaretine Emir-Koop Başkanı Ekrem Pamuk ve Bursa Köy-Koop
Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız ve kooperatif ortakları da yer aldı.
Niksarlı, Tunus Heyetine
ÇEK modelini önerdi
Türkiye Koop Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü
ILO’nun müştereken düzenlediği kooperatifçilik inceleme gezisi amacıyla Bursa’da bulunan 15 kişilik Tunus
heyeti ile buluştu. BM adına Prof.
Hüseyin Polat tarafından hazırlandı ve uygulananan heyetin program
çerçevesinde; Çağdaş Eğitim Kooperatifi ziyaretinde düzenlenen açış
töreninde konuşan Niksarlı, kooperatiflerin ayrımcılığı reddettiğini belirterek okumanın Kur’an emri olduğunun altını çizdi ve çağdaş eğitim
modelinin gelişmekte olan ülkelere
uygun bir model olabileceğini belirtti. Tunus Heyetine ÇEK modelini öneren Niksarlı, kooperatifçiliğin
demokrasi gibi yaşayarak öğrenileceğini bildirerek yeni dönemde
Tunus’ta kooperatifçiliğe eğitim ile
başlanılmasını önerdi. Açılışta ÇEK
Başkanı Ali Arabacı, ILO Kuzey Afrika Bürosu Temsilcisi Bayan Kholoud
Alkhaldi ve Hüseyin Polat da birer
konuşma yaptılar.
Açlık Çeken İnsanların
800
Milyonu
Gelişmekte Olan
Ülkelerde Yaşıyor
İlki 2009 yılında düzenlenen Ulusal Çevre ve Ekoloji Öğrenci
Kongresi’ni Hacettepe Üniversitesi
(2 kez), Çanakkale Onsekiz Mart, İstanbul Teknik ile Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ve
bu yıl da Ankara Üniversitesi bünyesinde 6.sı düzenlenen kongre, A.Ü.
Teknoloji Geliştirme Bölgesi ek bina
konferans salonunda, 25-26 Nisan
2015 tarihlerinde yapıldı.
Ulusal Çevre ve Ekoloji Öğrenci
Kongresi (UÇEK), yurtiçi ve yurtdışından çevre ve ekolojiyle ilgili
çalışmalara ilgi duyan ve bu konularda öğrenim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerini
özgün araştırma ve derlemelerini
paylaşabilecekleri bir ortamda biraraya getirdi.
Kayıt dışı ekonomi ile
mücadelede kooperatiflere
önemli görevler düşüyor
Kongreyi Böcek Şenlik Okulu
(BÖŞO) ekibi düzenledi
Yapılan çeşitli sunumlarla, katkı
sağlanması ve farkındalık oluşturulduğu düşünülen kongreyi,
Ankara Üniversitesi Böcek Şenlik
Okulu (BÖŞO) ekibi düzenledi. Düzenleme Kurulu Başkanı Araştırma
Görevlisi Miray Durlu Külbaş ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cem
Özkan, canlıların çevreleriyle ve
birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji dendiğini,
ekolojinin çalışma alanının son derece geniş olduğunu ifade ederek,
bu konuda şu bilgiyi verdi;
Birçok canlı türünün
yaşamını riske atan insanoğlu
same_bayi_fuar_16x23cm_koy koop.pdf“Ekoloji
1
24/10/14
14:22
biliminin,
başlarda
hayvan ve bitkilerin birey ve tür olarak
Aynı gün öğleden sonra Marmarabirlik ziyareti sırasında Prof. Hüseyin Polat’ın Türkiye’de Kooperatifler
ve Kooperatif Politikası konulu bildirisinden sonra düzenlenen panelde
de bir konuşma yapan Niksarlı, bazı
yanlış algılara dikkat çekerek kooperatifçiliğin komünizmle bir ilgisinin
bulunmadığının altını çizdi ve kooperatiflerin birer işletme olduğunu
ve ayakta kalabilmek için işletme
fazlası elde etmek zorunda olduklarını, ancak bunun spekülâtif kâr ile
bir ilgisinin bulunmadığını söyledi.
Karma ekonominin hâkim olduğu
her ülkede kooperatiflerin özel sektör içinde farklı bir işletme türü olarak varlıklarını sürdürdüklerini ifade
etti. Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede kooperatiflere önemli görevler
düştüğünü belirten Niksarlı, konuşmasında Türkiye’deki başarılı kooperatiflerden de örnekler verdi.
çevreleriyle olan ilişkileri ve dağılımını incelemesine karşın; gelişen
teknoloji ve artan gözlemlere bağlı
olarak, sosyal bilimlerin yaygın biçimde başvurduğu yöntemlerden
de yararlandığı görülmektedir.İnsanoğlu yerleşik hayata geçip tarım yapmaya başladığı dönemden
itibaren, çevreye telafisi güç olan
zararlar vererek, kendisi dahil olmak üzere, birçok canlı türünün
yaşamını riske atmıştır. Tüm bu
problemler ekoloji biliminin ne kadar önemli olduğunu bizlere bir kez
daha kanıtlamaktadır.”
Çok sayıda öğrencinin katılım sağladığı kongreyle ilgili açıklamada
bulunan A.Ü. Böcek Şenlik Okulu
(BÖŞO) ekibi “Bu kongrenin altıncısını üniversitemizde düzenlemekten mutluluk duymaktayız. Kongremize Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, sivil toplum
örgütleri, çeşitli üniversitelerden
öğrenci ve öğretim elemanları yaptıkları sunumlarla katkılar sağladılar” açıklamasında bulundular.
Türkiye’de
dir
üretilmekte
C
M
Y
CM
MY
‘’Kaliteli ürün için
kullandığımız
her şey 1. sınıf
olmalı.‘’
‘’İstediğim ve
hayal ettiğim
her özelliğe
sahibim.‘’
CY
Türkiye’deki kooperatifçiliği yerinCMY
de incelemek ve yapılan çalışmaları
gözlemlemek için Bursa’yı ziyaret
K
ettiklerini belirten BM/ILO Kuzey
Afrika Bölge Temsilcisi Kholoud Al
Khaldi, Bursa’da uygulanan örnek
projeleri Tunus’ta hayata geçirmek
istediklerini kaydetti. Yaptıkları incelemeler sonucunda Nilüfer
Belediyesi’nin kooperatiflere önemli bir desteği olduğunu gözlemlediklerini dile getiren Kholoud Al Khaldi, Nilüfer Belediyesi’nin bu bilgi ve
deneyimlerinden yararlanmak istediklerini söyledi.
2015 Yılının İlk 4 Ayında
550
Bin
Kişi
Suya Bağlı Hastalıklardan
Hayatını Kaybetti
Bahçelerde NATURAL zamanı!
Frutteto3 Natural
Her işe uygun bir traktör modeli olan SAME Frutteto3 Natural; kompakt boyutlarıyla her
türlü bağ bahçe koşullarında rahatlıkla hizmet veriyor, başarısı kanıtlanmış SDF 1000 Serisi
3 silindirli motoruyla performans ve yakıt ekonomisini bir arada sunuyor.
• 4 Tekerlekte Yağ Banyolu Disk Fren (4WD)
• 50-55-65 HP Güç Seçenekleri
• Bağımsız Pompa ile Hidrostatik Direksiyon
• 4 adet Hidrolik Güç Çıkışı
• 540/540 ECO PTO Devri
• Yüksek Manevra Kabiliyeti
Türkiye'de üretiliyor, dünya pazarlarına ihraç ediliyor.
Orjinal yağları ve soğutucuları kullanmanız tavsiye edilir.
SAME bir
same-tractors.com/tr-TR
markasıdır
8
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
2015 Yılı Tarımsal Desteklemeler Belirlendi
»» Bakanlar Kurulu‘nun 2015 yılında yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin kararı, 1 Ocak 2015 tarihinden geçerli olmak üzere 8 Nisan 2015
tarih ve 29320 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlandı.
Resmi Gazete‘de yayımlanan tarımsal
destekleme kararına göre bu yıl Çiftçi Kayıt Sistemi‘ne (ÇKS) dahil olan
çiftçilere dekar başına 2,5 TL toprak
analizi desteği ile mazot ve gübre
destekleme ödemesi yapılacak. Mazot destekleme ödemeleri için ortalama yüzde 5, gübre destekleme
ödemeleri için de yüzde 10 artış sağlandı. Peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali alanlarında dekar için 3,3TL mazot, 4,75 TL
de gübre desteği verilecek. Hububat,
yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında dekar için 4,85 TL mazot, 6,6TL gübre,
yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri
bitkileri alanları için dekara 7,9 TL
mazot, 8,25 TL gübre desteği verilecek destekleme ödemesi yapılacak.
Bu yıl sözleşmeli yağlık
ayçiçeği, aspir, kanola
ve soya fasulyesi üretimi
yapanlara fark ödemesi
desteğine ilave olarak dekar
başına 15TL ödenecek.
Öte yandan Türkiye tarım havzalarının belirlenmesine ilişkin kararın
eki listesinde yer alan 30 tarım havzasında 2015 yılı üretim sezonunda
üretilen ve satışı yapılan ürünlere
fark ödemesi yapılacak. Yağlık ayçiçeği, kütlü pamuk, soya fasulyesi,
kanola, dane mısır, aspir, zeytinyağı,
buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale,
çeltik, kuru fasulye, nohut ve mercimek ürünleri, tarımsal veriler ve
uydu görüntüleri; zeytinyağı tarımsal veriler kullanılarak belirlenecek
verim değerlerine göre, pamuk yurt
içinde üretilip sertifikalandırılan
tohumları kullanma şartı aranarak
desteklenecek. Buna göre fark ödemesi desteği için kilogram başına,
yağlık ayçiçeğinde 30 kuruş, kütlü
pamukta yüzde 18 artış ile 65 kuruş,
soya fasulyesinde 50 kuruş, kanolada 40 kuruş, dane mısırda 4 kuruş,
aspirde 45 kuruş, zeytinyağında 70
kuruş, buğday, arpa, çavdar, yulaf,
tritikalede 5 kuruş, çeltik 10 kuruş,
kuru fasulye, nohut ve mercimekte
yüzde 100 artışla 20 kuruş, çayda ise
12 kuruş olarak belirlendi.
ırkların anaç sığırı için soy kütüğüne
kayıtlı olanlara ve etçi ırklara farklı
olmak üzere hayvan başına ödeme
yapılacak. Anaç sığır başına ödeme
birim miktarları, tek işletme olarak
kabul edilen, kooperatif ile birlikler
hariç; 500 başa kadar tam, 501 baş
ve üzeri için yüzde 50‘sine karşılık
gelen tutarın ödenmesi suretiyle uygulanacak.
Birlik ve kooperatiflere
üye olup işletmesinde
500 baştan fazla hayvan
bulunduran yetiştiricilere
hayvan sayısı limitleri
uygulanacak.
Sütçü ve kombine ırklar ve melezleriyle etçi ırkların melezleri her anaç
sığır için 225 TL, etçi ırklar anaç sığır 350 TL, anaç mandaya 400 TL,
sütçü ve kombine ırklar ve melezleri
anaç sığır soy kütüğü ilavesinde 70
TL destekleme ödemesi yapılacak.
E-Islah veri tabanına kayıtlı anadan
suni tohumlama veya etçi ırklarda
Bakanlık’tan izin alınmış tabii tohumlama boğasıyla tohumlama sonucu doğan buzağılar için 75 TL, döl
kontrolü projesi kapsamında testi
tamamlanıp onaylanmış boğa spermasıyla yapılan suni tohumlamadan
doğanlara 35 TL, yerli ırk veya melezi
sığırlardan etçi ırklara ait spermayla
yapılacak tohumlama sonucu doğan
buzağılara 75 TL destek verilecek.
Sürü yöneticisi istihdamı desteği
uygulaması olarak 300 baş ve üzeri
küçükbaş anaç hayvan varlığına sahip işletmelere, işletme başına 5 bin
TL ödeme yapılacak. Büyükbaş besi
destekleme ödemesine 2015 yılında
da devam edilecek.
Hayvancılık
Hayvancılık desteklerinde ise Bakanlık kayıt sistemlerine ve Soy Kütüğü
ve Ön Soy Kütüğü Sistemi (E-Islah)
veri tabanına kayıtlı, sütçü, kombine ve etçi kültür ırkı veya kültür ırkı
melezi en az 5 baş anaç sığıra sahip,
ulusal düzeyde üst örgütlenmesini
tamamlamış bir hayvancılık örgütüne üye olan yetiştiricilerle sayı şartına bakılmaksızın Bakanlık kayıt sistemine kayıtlı anaç mandaya sahip
olan yetiştiricilere, sütçü ve kombine
Koyun-keçi yetiştiriciliği yapan, damızlık koyun-keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları Bakanlık
kayıt sistemlerine kayıtlı yetiştiricilere anaç hayvan başına yüzde 10
artışla 22 TL/baş, tiftik keçisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve tiftik
üretiminin artırılması için üretmiş
oldukları tiftiği, Tiftik ve Yapağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği‘ne
(Tiftikbirlik) veya kooperatiflerine
satan yetiştiricilere yüzde 10 artışla
22 TL/kg ödenecek. Ürettiği çiğ sütü
süt işleme tesislerine satan birlik
üyesi yetiştiricilere manda, koyun
ve keçi için Bakanlığın belirleyeceği
dönemler ve birim fiyatlar üzerinden
ödeme yapılacak.
Islah Amaçlı Süt Kalitesinin
Desteklenmesi Projesi
kapsamında her bir
sığır için süt içeriğinin
tespiti amacıyla yapılacak
analizler için Ankara, İzmir,
Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ
illerinde hayvan başına 50
TL ödeme yapılacak.
İpekböceği tohumunu sağlayan Koza
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği‘ne
(Kozabirlik) kutu başına ürettiği yaş
ipekböceği kozasını Kozabirlik ve/
veya kooperatiflerine satan yetiştiricilere ödenen miktar 30TL/kutu
iken 40TL/kutu olarak ödenecek.
Arıcılık Kayıt Sistemi‘ne (AKS) kayıtlı
olma şartıyla arı yetiştiricilerine
kovan başına 10 TL, seralarda doğal polinasyonu sağlamak amacıyla
Örtüaltı Kayıt Sistemi‘ne (ÖKS) kayıtlı bombus arısı kullanan yetiştiricilere ise koloni başına 60
TL destekleme ödemesi yapılacak.
Su ürünleri yetiştiricilerine,
kilogram başına alabalık için 65 kuruş, çipura-levrek için 85 kuruş, yeni
türler için 1 TL, midye için 5 kuruş
ödenecek. Bir işletmenin destekten
faydalanabileceği en fazla miktar
yılda 500 bin kilogram olacak. Yılda
250 bin kilograma kadar kısma bu
miktarın tamamı, 250 bin 1-500 bin
kilogram için ise yarısı kadar destekleme ödemesinde bulunulacak.
Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği; örtüaltı paket toplamı 460 TL/
dekar, açık alanda paket toplamı 70
TL/dekar ödenmeye devam edilecek.
Yem Bitkileri
Çiftçi Kayıt Sistemi‘ne (ÇKS) kayıtlı
arazileri üzerinde kaliteli kaba yem
üretmek amacıyla yem bitkileri ekilişi yapan üreticilere yapay çayırmera için üretim yaptıkları ilk yıl,
çok yıllık yem bitkilerinden yonca
için 4 yıl ve korunga için 3 yıl süreyle
tek yıllık yem bitkileri ekilişlerinde
üretim yaptıkları yıl için ürünü hasat etmeleri kaydıyla dekar başına
sulu yoncada 50 TL, kuru yoncada
30 TL, korungada 40 TL, tek yıllıklarda 35 TL, silajlık tek yıllıklarda 50
TL, silajlık sulu mısırda 75 TL, silajlık kuru mısırda 35 TL, yapay çayıra
100 TL ödenecek.
Hastalıklardan Ari
İşletmelere İlave Destek
Hastalıklardan ari işletmeler için sağlık sertifikasına sahip süt sığırı işletmelerinde bulunan damızlık boğalar
dışındaki 6 aylığın üzerindeki erkek
hayvanlar hariç tüm sığırlar için hay-
van sahiplerine 375 TL ödeme yapılacak. Ari sığır başına ödeme birim
miktarları 500 başa kadar tam, 501
baş ve üzeri için yüzde 50‘sine karşılık
gelen tutar ödenecek. Ayrıca, Onaylı
Süt Çiftliği sertifikasına sahip olan işletmelerdeki ari işletme desteği alan
tüm sığırlar için ilave olarak hayvan
başına 50 TL ödeme yapılacak.
Hayvan hastalıklarıyla mücadele
çerçevesinde Bakanlıkça belirlenen
programlı aşılamalar için uygulayıcılara büyükbaş şap aşısı için 75 kuruş, küçükbaş şap aşısı için 50 kuruş,
büyükbaş Brucellosis için 1,50 TL,
küçükbaş Brucellosis için 50 kuruş
destekleme ödemesi verilecek.
nımında ise alınan desteğin yüzde
50‘si oranında ilave destek verilecek. Bu yıl ilk defa olarak sanayilik/
ihracata çeşitlerde sertifikalı veya
standart fidan kullanımında ise alınan desteğin yüzde 50‘si oranında
ilave destek verilecek. Yurtiçi sertifikalı tohum üretim destekleri ise
buğdayda 10 kuruş, arpa, tritikale,
yulaf, çavdar ve patateste 8 kuruş,
çeltikte 25 kuruş, nohut, kuru fasulye, mercimek, aspir, korunga, fiğ ve
yem bezelyesinde 50 kuruş, soyada
35 kuruş, kanolada 1,2 TL, susamda
60 kuruş, yoncada 1,5 TL ve yer fıstığında 80 kuruş olacak.
Sertifikalı Tohum, Fide
Fidan Desteği
Kararla yurt içi sertifikalı tohum kullanım destekleri de buğday ve arpa
için dekar başına yüzde 15‘lik artışla
8,5 TL, tritikale, yulaf ve çavdar için
6 TL, çeltik ve yer fıstığı için 8 TL,
nohut, kuru fasulye ve mercimek
yüzde 20 artışla 12 TL, susam, kanola ve aspir için 4 TL, patates için
40 TL, soya için 20 TL, korunga,
fiğ, yem bezelyesi yüzde 40 artışla
7 TL, yonca için yüzde 25 artışla 10
TL olarak belirlendi. Standart bodur
meyve, fidan türleri ile bahçe tesisi
için dekar başına 150 TL, sertifikalı
olanlar için yüzde 15 artışla 400 TL,
yarı bodur meyve fidan türleri ve
bahçe tesisi için dekar başına 150 TL
sertifikalı olanlar için yüzde 17 artışla 350 TL, standart bağ ve meyve
fidanları ile bahçe tesisi için dekar
başına 100 TL, sertifikalı olanlar için
yüzde 21 artışla 280 TL; standart
zeytinde yağlık çeşitleri ile bahçe
tesisi için dekar başına 50 TL, sertifikalı olanlar için yüzde 50 artışla
150 TL; sertifikalı çilek fidesi desteği
için yüzde 17 artışla 350 TL‘da sertifikalı/standart Antep fıstığı anacı ile
meyve bahçesi tesisi için dekar başına 100 TL, sertifikalı olanlar için de
yüzde 21 artışla 280 TL‘da destekleme ödemesi yapılacak.
Patates siğili görülen alanlarda sertifikalı veya standart fidan kulla-
Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemi‘
nin yaygınlaştırılması amacıyla İstanbul, Samsun, Malatya, Adana,
Konya, Bursa, Erzurum, Şanlıurfa,
Nevşehir, Tekirdağ, Giresun, İzmir,
Çanakkale, Balıkesir, Manisa, Aydın,
Denizli, Muğla, Burdur, Antalya,
Mersin, Osmaniye ve Hatay‘da örnek seçilen ve ÇKS‘ye kayıtlı tarımsal işletme sahiplerine işletme başına yüzde 13 artışla 425 TL katılım
desteği ödenecek.
Organik Tarım ve İyi Tarım
Desteği
Büyükbaş, küçükbaş hayvan, arı ve
su ürünleri yetiştiriciliğinde organik
tarım yapan çiftçilere hayvancılık
desteklemelerine ilave belirlenen
organik tarım destekleme ödemesi verilecek. Bu çerçevede meyve ve
sebzede organik tarım desteği dekar
başına 70 TL, tarla bitkilerinde organik tarım desteği dekar başına 10
TL, anaç sığır mandada hayvan başına 150 TL, buzağıda 50 TL, anaç
koyun-keçide 10 TL, arılı kovanda 5
TL, alabalıkta 35 kuruş, çipura levrekte 45 kuruş destek belirlendi.
Sebze ve meyvede İyi Tarım
Uygulamaları’na dekar başına 50
TL, örtü altı iyi tarım uygulamalarına dekar başına 150 TL ödeme
yapılacak. Bu yıl ilk defa olarak süs
bitkileri ve tıbbi aromatik bitkilerde
iyi tarım uygulamalarına da dekar
başına 100 TL destek verilecek.
AR-GE destekleme ödemelerinin
2015-2019 dönemi içinde devamı
sağlanacak. Tarımsal yayım ve danışmanlık hizmeti alan işletmeler
için destekleme ödemesi kapsamında 600 TL ödenecek.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
SÜT
Ana Sözleşme Sorunu
AB Süt Kotalarını Kaldırıyor
»» Kooperatif faaliyetlerinin yürütülmesinde en önemli doküman kooperatiflerin ana
sözleşmeleridir. Tüm faaliyetlerin çerçevesi ve yol haritası ana sözleşmelerle belirlenir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunun bazı
maddelerinde değişiklik yapan 3476
S.K. yürürlüğe girdiğinde, Bakanlıkça yeni bir düzenlemeye gidilerek,
Köy Kalkınma, Ormancılık, Hayvancılık ve Çay kooperatiflerinin
Ana sözleşmelerini değiştirerek,
Bakanlıkça hazırlanan tip ana sözleşme türü olan Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi ana sözleşmesine 3476
sayılı yasa gereği intibak zorunluluğu getirilmiştir.
Mevcut Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ana sözleşmesinin, yerelde
üreticinin ithalat ihracat dâhil tüm
tarımsal faaliyetlerinin yürütülmesine önemli ölçüde imkân sağladığını
söylemek mümkündür.
1163 sayılı kooperatifler Kanununda, zaman zaman yapılmış olan değişikliklere uyum sağlamak için veya
farklı gerekçelerle ana sözleşmelerde değişikliklere gidilmiş, uygulamada çok farklı ana sözleşme çeşitleri ortaya çıkmış ve yapılacak madde
değişikliklerinin getirdiği maliyet de
önemli bir sorun haline gelmiştir.
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ana
sözleşmesinde yapılan bir kısım
değişikliklerin gerçekten gerekli olduğunu, ancak yapılan bazı madde
değişikliklerinin ise, kooperatif yapıları zafiyete uğrattığını da görmemiz
gerekmektedir.
Genel kurulun toplanabilmesi ve gündemin görüşülebilmesi için toplantı
tarihindeki ortaklardan genel kurula
katılma hakkına sahip olanlardan 1/4
ünün katılımıyla genel kurul toplantısının yapılabilmesi kooperatifçiliğimiz
adına önemli bir sorun oluşturmuştur.
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
Kooperatif ortaklarının çok küçük
bir azınlığının yönetimde etkinliğine meydan vermesi, kooperatiflerimizde katılımcılık zaten yetersiz
iken “Nasıl olsa çoğunluk sağlanır.”
düşüncesiyle sorunun daha da büyümesine ve zafiyet oluşmasına neden
olmuştur.
Tarımsal
Kalkınma
kooperatiflerinin en önemli kuruluş amacı,
kurulduğu yörede yaşayan insanlara
hizmet etmektir. Bu anlamda kooperatifin çalışma alanı ve ortakların çalışma alanı içerisinde ikamet etmesi
son derece önemlidir.
Bakanlığın
onayı
ile
yapılan
madde değişikliği ile ortağın çalışma
alanında ikameti veya nüfus kaydının o kooperatifin çalışma alanında
olması yeterli bulunabilmektedir.
Yapılan madde değişikliği ile
bölgede geçimini sağlayan insanların
gelirine, o bölgede oturmayan hatta
başka yerlerde gelir sahibi insanların
ortak olmasına zemin hazırlanmıştır.
Orman üretimi yapan kooperatiflerde bu husus önemli bir sorun
teşkil etmektedir. Orman İdaresince
verilen işin dağıtımında, o bölgede
ikamet etmeyen ancak nüfus kaydı
kooperatifin çalışma alanında olan
kooperatif ortağına yönetimler iş
vermek zorunda kalmaktadır. Bu
durum o bölgede yaşayan ve geliri
gerçekten ormana dayalı insanlar
arasında huzursuzluğa neden olmaktadır.
Birim kooperatiflerin birden fazla
birliğe ortak olmalarına yasal bir engel bulunmamaktadır. Aynı durum
bölge birliklerinin merkez birliğine
ortaklıklarında da geçerlidir.
Ana sözleşmelerin Gelir-Gider farkları ve bölünmesi ile ilgili maddesi ile
ayrılması öngörülen Birlik ve merkez
birliğine yardım fonunun, bölge ve
merkez birliklerine ne oranda aktarılacağı ile ilgili sorun yaşanmaktadır. Dolayısıyla ana sözleşmenin bu
hükmünün gerçek anlamda yerine
getirilmesi mümkün olmamaktadır.
Sulama kooperatiflerinde yapılan
madde değişikliği ile bu kooperatiflerin tarımsal faaliyetleri yürütebilmesi sonucu ana sözleşme farklılığı
da anlamını kaybetmiştir.
Ana sözleşmenin ortaklıktan düşürülme, çıkarma, çıkarılma ve sermaye düzenlemeleri ile ilgili maddelerinin netleştirilmesi de bir ihtiyaç
olarak görülmektedir.
Temel sorun, köylerde çok amaçlı
tarımsal kalkınma kooperatifi kurulurken bölge ve merkezlerde ihtisas
birliklerinin oluşturulmuş olmasıdır.
Umarım yapılacak olan yasal düzenlemede ve ana sözleşme çalışmalarında bu hususlar dikkate alınır.
Çiğ Süte Sözleşme Zorunluluğu Getirildi
»» Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik 16 Nisan 2015 tarih
ve 29328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Sanayiye arz edilen çiğ sütün alım ve
satımının sözleşmeli yapılması, üretici örgütü ile alıcı arasında uyulması
gereken kuralların belirlenmesi, üretim ve pazarlamada sürdürülebilirliğin sağlanmasına ilişkin esasları belirleyen yönetmelik Resmi Gazete’de
yayımlandı. Yönetmeliğe göre; sözleşme yapmayan alıcılar üreticiden
çiğ süt alamayacak. Sanayiye arz edilen çiğ sütün alım ve satımı sözleşme
sistemine göre yapılacak. Sanayiciler
çiğ sütü yönetmelik kapsamında sözleşmeli almak zorunda olacak.
Sözleşme koşulları ve uyulması
gereken kurallar
1- Üreticiler veya bunların üyesi bulunduğu üretici örgütleri ile alıcılar
arasında imzalanan sözleşmenin
onaylı bir örneği, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 7 iş günü
içerisinde üretici/üretici örgütü tarafından çiğ süt üretiminin yapıldığı
yerdeki Bakanlık il/ilçe müdürlüğüne teslim edilmesi gerekiyor. Sözleşme bilgileri, Bakanlık il/ilçe müdürlükleri tarafından 5 iş günü içinde
Bakanlıkça kullanılan süt kayıt sistemine kaydedilecek.
2- Yapılacak sözleşme süresi 6 aydan az, 1 yıldan fazla olamayacak.
Taraflar sürenin bitiminden evvel
sözleşme süresini uzatma hakkına
sahip olacak ve tarafların anlaşarak
sözleşmeden dönmesi halinde 6 aylık
zorunlu asgari süre hükmü uygulanmayacak.
3- Teslim edilecek çiğ süt, hijyenik
şartlara uygun olarak, sözleşmede
belirtilen üretim yeri veya yerlerinde
üretilecek.
4- Taraflar mücbir sebepler ve veteriner hekim raporu ile belgelenen süt
üretimini doğrudan etkileyen hayvan hastalıkları ile sütün gıda olarak
tüketimine izin verilmeyen hayvan
hastalığı tedavi süreçleri haricinde
miktarı, kalitesi, teslim yeri, teslim
şartları ve zamanı sözleşmede belirlenen çiğ sütü almak veya satmak
zorunda. Çiğ sütün alım satımının bu
fıkrada belirtilen şartlar dışında durdurulması halinde, taraflar için eşit
miktarda uygulanacak ceza koşulu
sözleşme ile belirlenecek.
5- Sözleşmede, teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün dönemler itibari ile
asgari ve azami miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet bedeli, kalite ve miktar
primi, muayene ve kabul şartları ile
çiğ süt alım satımıyla ilgili ödeme
yöntemi belirtilmesi gerekiyor.
6- Sözleşmede, nakit avans veya
çiğ sütün üretiminde kullanılan
her türlü girdinin alıcı tarafından
üretici/üretici örgütüne verilmesi kararlaştırılabilir. Bu durumda
avans tutarı ve girdi bedeli süt bedelinden mahsup edilecek ve üreticiye kesif yem verilecekse süt/yem
9
paritesi 1,3’ün altında olamayacak.
7- Üretici örgütü üzerinden sözleşme
yapmak isteyip birden fazla örgüte
üye olan üreticiler bunlardan birisini, kendileri adına sözleşme yapmak
üzere yazılı olarak yetkilendirmesi
gerekiyor.
8- Üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan nakit
avans, üretim oranları göz önüne
alınarak üretici örgütünün üyelerine
dağıtılacak.
9- Üretici örgütleri, hesaplarına aktarılan çiğ süt bedellerini aktarma tarihini takip eden 3 iş günü içerisinde
üyelerine ödemek zorunda.
10- Taraflarca çiğ sütün fiyatını; pazarlık ile, çiğ sütteki koloni sayısı,
somatik hücre sayısı, süt yağı ve protein oranlarını dikkate alarak kalite
ve içeriğe göre, pariteye göre, Ulusal
Süt Konseyi’nin ilan ettiği tavsiye fiyatına göre belirleyebilecek.
11- Tarafların, sözleşmede belirtilen
yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, 11/1/2011 tarihli ve
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun
temerrüt ve sorumluluğa ilişkin ilgili
hükümleri uygulanacak.
12- Sözleşmede, çiğ sütün kalitesinin belirlenmesi için analiz yapılması kararlaştırılabilir. Analizlerin
ne şekilde ve ne zaman yapılacağı ile
analizlere ilişkin yapılan masrafların
karşılanma şekli sözleşmede belirtilmesi gerekiyor.
13- Sözleşmeye taraf üretici örgütlerinin bağlı bulundukları merkez
birlikleri, örnek süt alım satım sözleşmesi hazırlayabilecek.
»» AB süt üretiminde 31 yıldır uygulanan kotaları
kaldırıyor. Avrupa Birliği’nde 1984 yılında
uygulamaya konulan süt üretim kotaları, 1 Nisan
tarihi itibariyle kalktı.
Süt kotaları 1984 yılında sektördeki
kamu harcamalarını sınırlandırmak amacı ile uygulamaya konuldu. Kotaların üzerinde üretim
yapan ülkelere ve üreticilere yaptırımlar uygulandı. Avrupa Birliği,
peynir başta olmak üzere birçok süt
ürününde dünya pazarında lider ihracatçı konumunda bulunuyor.
Türkiye nasıl etkilenecek?
AB’de süt kotalarının kaldırılması, dünya süt ürünleri piyasasında
fiyatların düşmesine yol açabilir.
Üretimin daha da artmasıyla fiyatların gerilemesi, tüketicileri memnun ederken bazı üreticileri fazlasıyla üzecek. AB’de süt üretiminin
talepten fazla artması, özellikle süt
tozu üretiminde artışa ve dünya
süt fiyatlarında düşüşe yol açacak.
Girdi maliyetlerindeki artışların
engellenememesi ise Türk üreticilerini düşük fiyatlar karşısında
çaresiz bırakacak. Türkiye’nin bu
karardan olumsuz etkilenmemesi
için süt sektörünün başta yem olmak üzere tüm girdi maliyetlerini
azaltması gerekiyor. Kararın sektörde sıkıntıları daha da derinleştirmesinden endişe ediliyor.
Dünyanın birçok yerinde süt
ürünleri tüketimi giderek artıyor.
Artışın gelecekte de sürmesi bekleniyor. Kota sisteminin kaldırılmasıyla AB’li üreticilerin diğer pazarların artan talebine daha hızlı
cevap vermesi hedefleniyor. Yaklaşık 55 milyar euro büyüklüğündeki
süt ürünleri pazarı AB’nin toplam
tarımsal üretiminde yüzde 15’lik
bölüme tekabül ediyor. AB’nin tüm
ülkelerinde süt üretimi yapılıyor.
650 bin süt çiftliği 4 bin
500 süt işleme tesisi
AB’deki toplam 650 bin süt çiftliği
bulunuyor ve birliğin yaklaşık 4 bin
500 süt işleme tesisinde 300 bin
kişi istihdam ediliyor. Kotaların
devre dışı kalmasıyla bu sektörün
özellikle Asya’nın artan talebinden daha fazla avantaj elde etmesi
bekleniyor. Kotaların kaldırılmasının bir diğer nedeni kota uygulamasının bir anlamının kalmamış
olması. 2012 yılı sonunda Avrupa
Komisyonu’nun AB Parlamentosu
ve AB Konseyi’ne sunduğu bir rapor, AB üyesi ülkelerin pek çoğunda süt üretim rakamlarının, belir-
HAL VE GİDİŞ
lenen kotaların altında kaldığını
gösteriyor.
Avrupalı üreticilere Asya
pazarlarında fırsatlar
sunacak
Avrupa Komisyonu’nun tarımdan
sorumlu üyesi Phil Hogan, fiyatlardaki dengesizliğe karşı tetikte
olmayı sürdüreceklerini, ancak
kotaların kalkmasının Avrupalı
üreticilere Asya pazarlarında fırsatlar sunacağını söyledi. Avrupalı
çiftçiler böylece, talepten bağımsız
olarak ürettikleri süt için yüksek fiyattan alıcı bulabiliyor. Hogan, kotaların kalkmasıyla birlikte fiyatlarda dengesizlik yaşanabileceğini,
ancak üreticilerin karşılaşabilecekleri risklere karşı tetikte olacaklarını söyledi. Hogan aynı zamanda,
piyasa odaklı bir yaklaşımın süt
üreticilerine yeni fırsatlar da getireceğini belirtti.
AB’de süt kotalarının
kalkması rekabeti
artıracak
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim
Kurulu Başkanı Harun Çallı, AB’de
kotaların kaldırılması ile ucuz çiğ
süt üreten ülkelerin daha çok üretim yapacaklarını belirterek, “Türk
ürünlerinin ihraç edildiği pazarlarda rekabet artacak. AB’nin çiğ süt
üretim maliyetlerinin Türkiye’deki
sektöre göre yaklaşık yüzde 30-40
daha ucuz olduğunu vurgulayan
Çallı, şöyle konuştu: “Şu anda AB’de
çiğ süt fiyatları 28-30 sent civarında iken çiğ süt fiyatı Türkiye’de 115
kuruş. Kotaların kalkmasıyla daha
ucuza çiğ süt üreten ülkeler, öne
geçecekler. Bu ürünlerde Türkiye
ile Türk ürünlerinin ihraç edildikleri pazarlarda kıyasıya rekabet
olacaktır.” dedi.
Sait MUNZUR
10
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Kooperatiflerde Ortak mı, Üye mi?
»» Köy-KoopHaber Gazetesine kooperatifçilik konusundaki yaşananları ve çalışmaları güncel olarak aktardığı için teşekkür borçluyuz. Bu özelliği
ile Türkiye’de kooperatifçilik bilgi ve anlayışının ne düzeyde olduğunu değerlendirme olanağını da yaratmaktadır.
Ayrıca şahsıma ait “Kooperatifçilik”
kitabının, kitap tanıtımlarından ayrı
bir köşede ve farklı bir tarzda da
olsa, tanıtımına yer vermesi açısından kişisel bir borcumu da dile getirmek isterim.
Gazetenin son sayılarında kooperatifi oluşturan bireylerin
üye mi yoksa mı ortak mı olduğu tartışmaları yer almıştır.
Hatta konu “son nokta koyma” gibi
ifadelerle parlatılmaya çalışılmıştır.
Gerçekte konunun bu şekilde abartılması doğru değildir. Kooperatifçilikle ilgilenenlerin konuyu bilmeleri
gerekir. Hem Türkçe ve hem de yabancı kooperatifçilik literatüründe
üye (member) ve ortak (shareholder) kelimeleri kullanılmaktadır.
Türkiye’deki kooperatifçilik yasa ve
ana sözleşmelerinde daha çok ortak
kelimesi geçmektedir. Ancak, birlikte kullanıldığı durumlar da söz konusudur. Örneğin 1163 Sayılı yasada “ortak üye” ifadesi vardır (“1000
üyeli kooperatiflerde”; “ortağın
üyelik hakkı”). Kooperatif sahibi
bireylere ortak veya üye denmesinden çok bunların taşıdığı
anlam ve gerçekte neyi temsil
ettiği önemlidir.
Konunun bu şekilde tartışılması anlamsız görülse de günümüz kooperatiflerinin temel sorunlarından birisi ile ilgili olduğu ve bu
soruna değinmeye fırsat yarattığı için yararlı olmuştur. Genel
olarak bakıldığında ortaklık ve üyelik
ifadeleri işletme ekonomisinde tartışılan önemli kavramlardır. Bu alan,
şirketin yapı ve işleyişine göre farklı
ve çok geniş olarak ele alınabilecek
bir konudur. Ortak ve üye farklı kişiler olacağı gibi, bir üye aynı zamanda
ortak da olabilir. Bizim konumuzun
bu olmadığı açıktır. Ancak, buradan hareketle kooperatifin de bir
şirket olduğunu kabul ederek,
bunun üye değil ortaklarının
olduğu iddiası da doğru olmadığı anlaşılacaktır. Diğer yandan
günlük konuşmalarda da bir kuruluş
veya örgütü meydana getiren bireylerin ortak ve üye olarak adlandırıldığı
görülür. Daha çok sosyal amaçlı örgütlerin üyeleri vardır (Dernek, vakıf
vb). Ekonomik amaçlı kuruluşlarda
ise, üyelik ve ortaklık ayrı, ayrı veya
birlikte söz konusudur. Bunun kar
amacı veya kar elde etmeyle de
bir ilgisi yoktur. Ancak ortada bir
ekonomik varlık (sermaye ve/veya
işletme) söz konusu ise kesinlikle bir
ortaklıktan söz edilebilir. Şirketlerde
olduğu gibi ortak ne kadar bir payla
ortak olduğunu bilir ve bunun bir belgesine de sahiptir. Başka bir durumda ise bazı vakıf, sendika, yardımlaşma kurumu gibi örgütlerde bundan
farklı olarak sahip olunan varlıklar
üyelerin ortak malıdır.
Türkiye’de tarım alanında ilk kooperatiflerden olan tarım satış kooperatifleri kuruluşlarından itibaren işletme tesislerine sahip olmuşlardır.
Kooperatifi kuran çiftçiler kooperatif
üyesi ve tesislerinde ortağı gibi kabul edilmiştir. Ancak kâğıt üzerinde
bu ifadeler kullanıldığı halde, kooperatifler üzerindeki devlet vesayeti
nedeniyle, kooperatif üyesi çiftçi
kooperatifin kendi kooperatifi
olduğu bilincini yaşayamamış
ve bunu içselleştirememiştir.
Daha açık bir anlatımla, bırakın üye veya ortaklığı, kooperatifi kuran çiftçiler kooperatiflerini bir kamu kurumu gibi
görmüşlerdir. 2000 yılından sonra ise dış baskılarla tarım satış kooperatifleri yeniden yapılandırılmaya
çalışılmış ve kooperatiflere bağlı işletmelerin anonim şirket haline getirilmesi öngörülmüştür. Bu şekilde
üyelikle, ortaklığın ayrılma olanağı
yaratılmaya çalışılmışsa da uygulamada saptayabildiğimiz kadarı ile
çiftçi ortak açısından sistem değişmemiştir. Yine çifti üyedir ve üyesi
olduğu kooperatif kanalıyla kurulan
bir şirketin dolaylı olarak ortağıdır.
Burada ortak çiftçinin elinde mevcut
sermayenin ne kadarına sahip olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge yoktur.
Bazı birliklerde ise eskiden olduğu
gibi ortaklık değil ortak mülkiyet korunmaktadır.
Türkiye’de büyük Atatürk’ün önderliğinde üreticinin ürününü işleyerek katma değer yaratan işletmelere sahip tarım satış kooperatifleri
1936’dan sonra kurulurken ABD ve
Prof.Dr. Erkan REHBER
Tarım Ekonomisi
[email protected]
Kanada gibi ülkelerde bu tip kooperatifler 1970’lerden sonra yeni nesil
kooperatifler olarak ortaya çıkmışlardır. Bu kooperatiflerde de daha
sonra sorunlar yaşanması ile birlikte,
kooperatif yapısını ve özünü zedelemeden, yukarda açıklanan ortaklık
(mülkiyet) sorunu başta olmak
üzere yaşanan sorunlara çözüm arama çalışmaları başlamıştır. Yani kooperatifin sahibi çiftçinin; üyeliği (bir
üye bir oy) yanında kooperatife ait
yatırımlarda da ortaklık payını bilmesi, bunun üzerinde tasarrufta bulunması gibi çözümler üretilmiştir.
Hatta sermaye temini için bazı durumlarda, üye olmayan ortak bile söz
konusu olmaktadır (Tartışılan konu
açısından ele alırsak, bu durumda
üye olmayan ortak kavramı ortaya
çıkmaktadır). Üye sayısının sınırlaması (üye sınırlaması ile birlikte,
ürün teslim hakkının bir finansal değer kazanması) yeni üye alınmasında
sermayeye katılımın gerekli olması
gibi uygulamalar da vardır (1).
Bu tartışmalar günümüzde ayrı bir
boyut kazanmıştır. 1980 ve özellikle
demir perdenin yıkıldığı 1990’lardan itibaren, kısaca vahşi kapitalizm olarak adlandırabileceğimiz
kâğıt ekonomisinin hâkimiyetini
artırdığı bir dünyada kooperatifçiler, kooperatif ilke ve anlayışından
vazgeçmeden kooperatifleri yaşatma
ve sorunlarına çözüm arama gayreti
içindedirler. Özellikle sermaye yapılarını güçlendirme açısından farklı
seçenekler konusunda hem teorik
ve uygulamada önemli çalışmalar
vardır. Bu alanda hem bireysel ve
hem de kurumsal düzeyde önemli
çalışmalar bulunmaktadır. 2015 yı-
lında yayınlanan bir çalışmada bir
iş alanına girmede, özellikle başlangıç aşamasında gerekli sermayeye
ulaşmanın güçlüğü vurgulanırken,
birçok ülkede kooperatiflerin deneyimlerine dayalı olarak bu sorunun
aşılamaz olmadığı vurgulanmaktadır. Yapılan çalışmada 300 büyük
kooperatif ve birçok küçük ölçekli
kooperatifin deneyimlerinin sağlanan yasal çerçevelerle çok farklı sermaye yaratma seçeneklerine kavuştuğu belirtilmektedir (2).
Türkiye’de bu konuyu ele alırken dünyadaki mevcut gelişmeleri de dikkate almak gerekir (3)
Türkiye’de tarım satış kooperatifi, köy kalkınma kooperatif
gibi işletme tesislerine sahip
kooperatiflerde üye çiftçilerin, kooperatif tesislerine ortak olduklarını tanımlayacak,
belgeleyecek bir sisteme acilen
geçilmelidir. Örneğin (A) kooperatif birliğinin sahip olduğu milyarlık tesislerde her bir üyenin payı ne
kadardır. Üyelikten ayrılmak isterse
bu pay üzerinde tasarruf hakkı nedir? Yeni giren üye, bu işletmenin
ortağı olacak mıdır, vb. sorulara kooperatifçilik ilkeleri ve sistemi içinde
yanıtlar bulunmalıdır.
Konuyu bir örnek üzerinde daha da
somutlaştırabiliriz. Saha çalışması
yapma olanağı olmadığı için kesin
ifadelerde bulunmak doğru değildir. Ancak, basılı ve görsel medyada
çiftçi ortaklığı denildiği için ve kendi
web sayfalarından yer alan bilgilere
(“doğal üretim yapan 900 bin çiftçiyiz ve kendi ürettiğimizi yine kendi
fabrikalarımızda işleyerek kendi
markamızla sizlere ulaştırıyoruz
(4)”) dayalı olarak TORKU’nun 900
bin çiftçinin ortağı bulunan bir örgüt
markası olduğu bildirilmektedir. Bu
durumda bir çiftçinin ortaklık payı
ne kadardır. Daha açık ifadesi ile
kooperatif üyesi çiftçi, söz konusu
yatırımlarda ortaklık payının ne kadar olduğunu bilmekte midir? Yoksa
Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK) Konya Şeker’in
de içinde yer aldığı şirketler grubu
Anadolu Birlik Holding’e (5)kooperatif tüzel kişiliği olarak mı ortaktır?
Eğer böyleyse, pancar ekicisi
bir çiftçi için ortak veya üye olmanın ne farkı vardır.
Konuyu kooperatifçilik açısından
özetlersek, sosyal amaçlı kooperatifler, başka bir anlatımla işletme veya
bir yatırım sermayesine sahip olmayan kooperatiflerde üyelik söz konusudur. Başka bir anlatımla üye veya
ortak ifadesinin bir farkı yoktur.
Ancak işletme ve yatırım sermayesine sahip kooperatiflerde üye tanımı yeterli değildir. Ortaklığın da söz
konusu olması gerekir. Bu ortaklığın
topluca değil, üye bazında nesnel
olarak tanımlanabilen bir durumda
olması gerekir. Açıklandığı gibi, bu
sorun günümüz kooperatiflerinin
temel sorunlarının başında gelmektedir. Bu sorunlar çözülmeden,
küresel kapitalizmin hâkim olduğu bir dünyada kooperatiflerin adı kalsa bile kooperatifçiliğin ruhu ve özü yok olacaktır.
Türkiye’de daha çok belli bir siyasi
görüşün sahibi olunduğunun göstergesi olarak slogan kooperatifçiliği yapılmaktadır. Kooperatifçiliği
sadece klasik ilkeler, özü yıllardır
değişemeyen yasalar ve kooperatif
muhasebesi olarak görmek sınırlı bir
anlayıştır. Maalesef kooperatifler
devlet ve kendi bürokrasileri içinde
sıkışmış durumdadır. 1980’den itibaren daha belirgin olarak akademik
çevrelerin kooperatif konusuna ilgisi
hem eğitim hem de araştırma boyutuyla giderek azalmıştır. 20.yüzyılın bilgileri ile günümüz kooperatiflerinin
sorunlarına
çözümler bulmak oldukça güç
gözükmektedir.
KAYNAKLAR
1)Rehber, E., Kooperatifçilik, Ekin Basım,
Yayın, Dağıtım, 2011, 395 s.
2)Andrews, A. M., 2015, Survey of Cooperative Capital, (http://ica.coop/en/
media/news/ survey-co-operative-capitalreport-highlights-innovative-ways-raisingcapital-co).
3)Mayo, E., 2012, Global Business Ownership 2012, Cooperative UK, New Insight 9, 17
p., (http://www.uk.coop/sites/storage/public/downloads/membershares_0_0.pdf)
4)http://www.torku.com.tr/#!Kurumsal
5)http://www.abholding.com.tr/TR-tr/
kurumsal
Tarım İşçilerinin Sorunları Rapor Oldu
»» Tarım sektörünün emektarları olan mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını araştırmak için TBMM’nde kurulan Araştırma Komisyonu
yılbaşından bu yana 14 toplantı yaptı.
Kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerden
toplamda 23 katılımcı komisyona
davet edilerek dinlendi.
Komisyon, mevsimlik tarım işçilerinin durumunu yerinde görmek ve işçilerin sorunlarını bizzat kendilerinden dinlemek için Şanlıurfa, Adana
ve Ordu illerini de ziyaret etti. Bu konuda çalıştaylar düzenleyen Komisyon, sonunda 240 sayfalık kapsamlı
bir rapor hazırladı.
Türkiye'de 485 Bin
Mevsimlik Tarım İşçisi Var
Türkiye'de 15 yaş üzeri mevsimlik
gezici çalışan işçisi sayısı 485 bini
buluyor. Bu rakam, mevsimlik gezici
tarım işçilerinin tarım sektörünün
vazgeçilmez işgücü olduğunun teyidi
niteliğinde.
Ailelerle birlikte değerlendirildiğinde
her yıl 1 milyon civarında nüfus tarımda iller arasında gezici çalışıyor.
Raporda, tarım sektörünün en
önemli işgücü olan mevsimlik tarım
işçileri ve ailelerinin, yönetsel/mevzuat sorunları, ulaşım, barınma, iş
sağlığı ve güvenliği, eğitim, sosyal
güvenlik, ücret ve çalışma ilişkileri,
aracı ilişkileri konularında önemli
sorunları tespit edildi.
Acı olan, bu rakamın büyük bir kısmı maalesef kayıtdışı.
Raporda, Türkiye’de 26 milyonu
aşan toplam istihdam içinde 5 milyon 404 bine ulaşan tarım sektörünün yüzde 23 ile ikinci sırada yer
aldığı hatırlatılıyor.
Gezici mevsimlik tarım işçilerinin
insan onuruna yaraşır bir ücret ve
yaşam koşullarının sağlanamamasının en önemli nedeni tarım sektörünün ucuz işgücüne duyduğu ihtiyaç
Raporda, mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin yaşadıkları sorunların çözümüyle ilişkili yasal düzenlemeler olmasına karşın bunların
etkin olarak uygulanamadığına dikkat çekiliyor.
olarak gösteriliyor. Bu ihtiyaç, sanayide yaklaşık %35’e
kadar düşürülen kayıt dışı istihdamın tarım sektöründe %
80’ler, mevsimlik tarım işinde
ise % 95’ler düzeyinde olması
sonucunu doğuruyor.
Kayıtdışılık
örgütlenmeyi
olanaksız kılarken, sürekli
mekan değişikliği bir yandan
siyasal hakların kullanılmasını kısıtlıyor, diğer yandan da
ağır barınma sorunlarına yol
açıyor.
Raporun sonuç bölümünde yer alan
öne çıkan 'sorunlar';
• Tarım işlerinde 50 ve daha az sayıdaki işçi çalışan tarım işletmeleri
4857 Sayılı İş Kanunu’nun kapsamında olmadığından, mevsimlik tarım işçilerinin çoğunluğu İş Kanunu
kapsamında değil.
• Tarım alanlarında minimum sağlık
ve güvenlik standartlarını belirleyen
ILO’nun 184 sayılı 'Tarımda İş Sağ-
• İşçi aileler naylon, bez,
branda tarzı iptidai barınaklarda, çamur ve uygun
olmayan alanlarda yaşamakta olup, konaklama
alanlarında içme/kullanma suyu temini, tuvalet/
banyo, çamaşır yıkama
imkânları kısıtlı.
lığı ve Güvenliği Sözleşmesi' Türkiye
tarafından henüz onaylanmadı.
• Yıl içindeki mevsimlik gezici tarım
işgücünün ulaşım güzergahı tanımlanmamış durumda.
• Yoksulluk nedeniyle, maliyeti düşürmek amacıyla yük üzerinde ve
taşıma sınırı üstünde yolculuklar
gerçekleşiyor. İşçiler konaklama
alanlarından çalışma alanlarına giderken römork, kamyon, traktör gibi
açık kasa araçlar kullanılıyor ve elverişsiz koşullarda taşınıyor.
• Atıklar genellikle açık alana gelişigüzel bırakılmakta
ve ciddi hastalık ve yaralanmalara neden oluyor.
• Tarımsal üretimin yoğun olduğu
illerde, mevsimlik tarım işçilerine
sağlık hizmeti verme yükümlülüğü
Toplum Sağlığı Merkezleri'nde olmasına karşın yetersiz hizmet veriliyor. Mevsimlik tarım işçisi ve ailelerinde ölüm ve hastalık sıklıkları
yüksek seyrediyor.
• Mevsimlik tarım işçileri yeterli ve
dengeli beslenemiyor. Beslenme bozukluğuna bağlı gelişimsel bozukluk
ve hastalıklar ortaya çıkıyor.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
TARIM
Atatürk ve Ekonomi
»» Atatürk dönemine ait ekonomi politikaları ve kooperatifçilikle ilgili bilgiler
değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılabilir.
Atatürk döneminde tarım, sanayi ve
hizmetler sektörü birbirleriyle karşılıklı bir etkileşim dokusu içinde
ele alınmıştır. Bu dokunun ülkenin
her tarafına aktarılabilmesi için
uygun insan tipinin yetiştirilmesi
için “ Köy Enstitüleri” ile “iş içinde
eğitim” ilkesi hayata geçirilmeğe
çalışılmıştır. Köy Enstitüleri eğitim projesi ile çevresini tanıyan ve
çevrenin doğal, beşeri, ekonomik
kaynaklarını değerlendirebilecek
insan tiplerinin yaratılması hedeflenmişti.
Öte yandan Türkiye’nin kalkınabilmesi için tarımın önce bir “artık”
(fazla ) yaratabilecek bir duruma
geçmesi, daha sonra bu “artık”ın
denetimli olarak sanayide kullanılması gerekliydi. Böylece sanayinin
“tarımsal üretimi çerçevelemesi”
düşünülmüştür.
Kırsal alanlara Devletin tarımla ilgili
özendirme ve desteklerinin iletilmesi ve sonuçlarının izlenmesi gerekliydi. Bunun için Tarım Bakanlığı
bünyesinde güçlü bir “Tarımsal Yayım Servisi” geliştirilmeye başlandı.
Üretimin pazara sunum ve istem
olarak yansıması için kooperatifçilik, sistemin tamamlayıcısı, fakat “
olmazsa olmaz” bir yaklaşımla ele
alınması gerekiyordu.( Atatürk’ten
sonra bu politikalarda büyük sapmalar oldu. O dönemde hazırlanan tasarımlarla oluşan kurumların etkin çalışmaması için mevcut
iktidarlar elinden geleni yaptı.
1980’lerden sonra da bu kurumlar,
ekonomide “kara delik” yaratıyorlar diye “özeleştirme” kapsamında
tasfiye sürecine sokuldular.)
1923-1938 dönemi daha ziyade
Cumhuriyet’in kuruluş dönemidir.
Daha çok Türkiye’nin eğitim, hukuk, ekonomik alanlarında temel
alt yapılar üzerinde durulmuştur.
Bununla beraber bu süreç içinde,
kooperatifçilikle ilgili yedi yasa çıkarılması, Atatürk’ün sayısız konuşmaları, konu ile ilgili 1930’lu yıllarda
Kadro, Kooperatif, Kooperatifçilik,
Karınca, vb. yayınların çıkarılması,
başta üniversiteler olmak üzere bir
çok okullarda kooperatifçilik derslerinin okutulması, bu dönemde kooperatifçiliğin oldukça ciddiye alındığının birer göstergesidir.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
Konuyu salt Atatürk bazında değerlendirirsek şu sonuçları da değinmek gerekir:
1. Atatürk, kooperatifçiliği önemli
bir kalkınma aracı olarak görmüş,
onun Türkiye’de gelişmesi ve yaygınlaşması için ömrü boyunca çalışmıştır.
2. Atatürk, kooperatifçiliğin fikri alt
yapısını geliştirmek için bu konuda
düşüncelerini söylemiş ve konu ile
fikir üretenleri de candan desteklemiştir.
3. Atatürk kooperatifçiliğin yasal dayanaklarını ülke koşullarına uygun hale getirebilmek için
TBMM’nin açılışından ölümüne
kadar büyük bir uğraş vermiştir.
4. Atatürk, bir devlet başkanı için
son derecede ayrıntı sayılabilecek
kooperatifçilik olgusuna bizzat
üye olarak, kooperatif kurarak, bu
konuda öneriler ve yasalar geliştirerek bu konu ile ciddi bir şekilde
ilgilenen nadir devlet başkanlarından biridir.
5. Atatürk, kooperatifçilik sorunlarının araştırılması ve bu konuda
fikirler üretilmesi için kurumların
oluşmasına (Türk kooperatifçilik
cemiyeti gibi) önem vermiştir.
6. Atatürk döneminde kooperatifçilik son derecede hızlı bir gelişme
temposu yakalamış, cumhuriyetin
kurulduğu tarihte 2 (iki) adet olan
kooperatif sayısı, onun öldüğü yıl-
larda kooperatif sayısı 600’e, ortak
sayısı da 175 binlere ulaşmıştır.
7. Atatürk döneminde kooperatifçilik üniversite programlarında ders
olarak yer almış, bu konuda çeşitli
dergiler ve kitaplar yayınlanmıştır.
Örneğin “Dr. Mehmet Ali, Mukayeseli Kooperatif Hukuku, İzmir
1932” ? “Dr. Suphi Nuri İleri, Kooperativler, İstanbul, 1935” gibi ciddi kitaplar yayınlanmıştır. Ayrıca
Türk Kooperatifçilik Cemiyeti “Kooperatifçilik” ve “Karınca” dergileri
ile Limancı Ahmet Hamdi (Başar)
Bey de “Kooperatif Dergisi”ni yayımlamıştır.
8. Herbert Melzig, onun için şöyle
demektedir: “cihan tarihini araştıracak olursak, sözü ile işi birbirine O’nun kadar uyan hiçbir devlet
adamı” yoktur.
9. Dr. Suphi Nuri İleri’nin ifadesiyle “ne liberal ve ne de komünist
olan kamalizmin en tabii ve makul
ekonomik rejimi kooperatifçiliktir.
İşte bugünkü kamalizmin noksanı,
işte yarın ki kamalizmin biricik ideali.” (İleri, 1935, s. 360). Atatürk’ün
bu idealini uygulamaya aktarmak
için 1933’de “Birinci Sanayi Planına” “İdeal Cumhuriyet Köyü” diye
bir proje Plana eklenmiştir.
10. 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesinde görev alan G. Kessler’e,
İktisatFakültesi’nde kooperatifçilik
dersleri verdirilmiştir. Kessler bu
konuda şunları söylüyor : “Bugün
dünya üzerinde ekonomik gücünü özençle baktığımız hiçbir ülke
yoktur ki, o ülkenin ekonomisi kooperatifçiliğin omuzlarında yükselmemiş olsun” . Mustafa Kemal, bir
eylem adamı olduğu kadar bir düşün adamıdır da. Ancak o düşünce
ile eylemi bir arada gerçekleştiren
nadir insanlardan biridir.
Onun şu sözü bunun en
güzel örneğidir :
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir
donmuş ve kalıplaşmış kural
bırakmıyorum. Benim manevi
mirasım ilim ve akıldır. Benden
sonra benimsemek isteyenler,
bu temel üzerinde akıl ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse,
manevi mirasçılarım olurlar.”
Bilgi Kirliliğine “Sertifika” Çözümü
»» Medyada sağlık ve beslenme konularındaki açıklamalarıyla toplumda kafa
karışıklığı yaratan isimlere karşı harekete geçen Sağlık Bakanlığı, “Ekran
sertifikasyonu ve akreditasyon” getirmeye hazırlanıyor.
Televizyon programlarının müdavimi olan ve söyledikleri büyük ilgi
gören ünlü isimlerin “sıra dışı” sağlık ve beslenme önerilerine dikkat
çeken Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Eyüp Gümüş, sağlıkta bilimsel temele dayanmayan söylemlerden kaçınılması gerektiğini söyledi. Gümüş, “Ekranlarda birçok
isim beslenme konusunda açıklamalar yapıyor. Bunların arasında
hiçbir bilimsel kanıta dayanmayanlar var. Deniyor ki, ‘Kiraz yerseniz
prostat kanseri geçer.’ Tamam da,
öyle demekle kanser geçmiyor.
Önerdikleri bazı bitkilerin fazla
alınması sonrasında ölümler bile
yaşanabilir. Ya da ‘Çay yap iç’ diyor.
İyi de, çok içildiğinde kalbi durduran bitkiler var.” diye konuştu.
Türkiye Halk Sağlığı Kurum
Başkanlığı’nın ekranlara çıkan
isimlerle ilgili çalışma yapacağını
ifade eden Gümüş, “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB)
bünyesinde, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü ile Kronik Hastalıklar ve Halk Sağlığı Enstitüsü
açılacak. Ayrıca bir Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü kuruyoruz.
Televizyon programlarına çıkan
isimler, geleneksel ve tamamlayıcı
tıp alanında tavsiyelerde bulunuyorlarsa, önce çalışmalarını Kalite
ve Akreditasyon Enstitüsü’ne göstererek onay alacaklar. Her önüne gelen kalkıp topluma bir şeyler
öneremeyecek. Bilimselliği kanıtlanmamış, sağlıkla ilgili hiçbir bilginin televizyonlarda açıklanmasına izin verilmeyecek. Uzmanlar,
kendi alanlarıyla ilgili bile olsa,
önce bize gelip anlatacak, bilimsel
verilerini ve kanıtlarını önümüze
koyacaklar.” dedi.
Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü’
nün bu ay sonu açılacağını ve başkanının atanacağını dile getiren
Gümüş, oluşturulacak 20 kişilik
bilim kurulunun, ekrana çıkacak
isimler için standartları belirleyeceğini kaydetti.
11
İzmir’de Süt Bayramı
Düzenlenecek
»» İzmir genelinde süt üreticisini tüketici ile buluşturup
sütün ekonomi, sağlık ve beslenmedeki önemine dikkat
çekmek için organize edilen "Süt Bayramı" 8-9-10 Mayıs
tarihleri arasında Ödemiş'te kutlanacak.
Birbirinden farklı ve yöresel peynirleriyle peynir cenneti Türkiye’nin,
unutulmaya yüz tutmuş peynirleri
Ödemiş’te düzenlenecek Süt Bayramında tanıtılacak.
Bergama deri tulumu, Tire ve Ödemiş’in
çamur peyniri, Seferihisar’ ın ‘armola’sı
ve Karaburun Yaramadası’nın kopanistisinin de aralarında yer aldığı Ege’nin
eşsiz peynirleri, 8-10 Mayıs tarihleri
arasında Ödemiş’te düzenlenecek Süt
Bayramı’nda tanıtılacak. Anadolu’nun
yerel peynirleri için ilk adımı atıp, Milas ve Bodrum’da Türkiye’nin ilk peynir festivalini düzenleyen “Slow-Food
Yaveş Gari” grubunun katılımıyla
gerçekleştirilecek Workshoplarla zenginleşecek etkinliklerde öne çıkacak
peynir atölyeleri konuya ilgi duyanlara
yol gösterecek, üreticilerin tecrübesini
arttıracak.
Süt Bayramı ile ziyaretçiler süt ve süt
üretimi ile ilgili verilecek paneller,
eğitimler ve uygulamalı gösterimler
ile bilgi sahibi olup, sponsor firmaların stantlarıyla yeni ürünleri tanıyıp
ihtiyaçlarını karşılarken bir taraftan
da onlara ailece doyasıya eğlenebilecekleri bir ortam sağlanacak.
Mutfak araştırmacısı gazeteci-yazar
Nedim Atilla’nın sunumları ve keyifli sohbetiyle lezzet avcıları tarafından ilgiyle izlenecek etkinlikte amaç
yöresel peynirler başta olmak üzere
yerel lezzetler konusunda farkındalık yaratmak olarak belirlendi.
Ziyaretçilerin süt ve süt üretimi ile ilgili verilecek panellerle bilgileneceği,
süt üreticilerinin uygulamalı eğitimler ile tecrübelerini artıracağı organizasyonda sponsor firmalar sektöre
dair en yeni teknolojileri sergileyecek.
Bir Ziraat Fakültesi Daha Kuruldu
»» Türkiye'de 5 yeni üniversite kurulmasına ilişkin 23
Nisan 2015 Tarihli ve 29335 Sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan kanuna göre Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesi ve üniversite bünyesinde de ziraat fakültesi
kuruldu.
Adnan Menderes Üniversitesi, Ahi
Evran Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Ankara Üniversitesi,
Atatürk Üniversitesi Bingöl Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Dicle
Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi, Mustafa
Kemal Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, Ordu Üniversitesi,
Selçuk Üniversitesi, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi
bünyelerinde kurulu olan ziraat
fakültesi sayısı, Bandırma Onyedi
Eylül Üniversitesi Ziraat Fakültesi
ile toplam 24 oldu.
İngiltere’ye İlk Peynir
İhracatı Başladı
»» Pınar, Türkiye’den İngiltere’ye peynir ihraç eden ilk
marka oldu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından Avrupa Birliği ülkelerine
süt ve süt ürünleri ihracat izni verilen ilk 6 markadan birisi olan Pınar,
İngiltere’ye peynir ihracatına Nisan
ayı itibarıyla başladı. İngiltere’de
Pınar Labne ve Pınar Kahvaltı Keyfi
Beyaz Peynir ürünleri tüketicilerin
beğenisine sunuldu.
Türkiye’nin peynir üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri
olduğunu dile getiren Pınar Süt
Genel Müdürü Gürkan Hekimoğlu, “Geçen yıl
Türkiye’den
tüm dünyaya 172
milyon dolar peynir ihracatı gerçekleştirildi. Bu rakamın yüzde 21’i Pınar markamıza ait. Önceki yıl Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
destekleriyle AB ülkelerine ihracatın
önündeki engel kaldırılmış ve Pınar
AB ülkelerine süt ve süt ürünleri ihracat izni alan ilk 6 marka arasında
yer almıştı. Bu hakkımızı kullanarak, Nisan ayı itibarıyla İngiltere’ye
ilk peynir ihracatını gerçekleştirdik.
İngiltere her yıl 2 milyar dolar civarında peynir ithal ediyor ve bunun da büyük kısmını İrlanda ve
Fransa’dan gerçekleştiriyor. Uzun
süredir stratejik olarak potansiyel
gördüğümüz ve etüt ettiğimiz bu pazardan pay alacak olmaktan
dolayı ülke ekonomisi
adına da son derece mutluyuz, Pınar
Labne ile Körfez’de
yakaladığımız başarıyı
İngiltere’ye taşıyacağız”
diye konuştu.
12
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
Röportaj:
Emel TUĞRUL
Temizliğe Önem Verin
Pişmiş ve Çiğ Gıdaları
Ayrı Tutun
70˚C
İyice Pişirin
bölge!
Yiyeceklerinizi Doğru
Isıda Saklayın
Temiz Su Temiz Malzeme
Kullanın
“İnanılmaz bir bilgi kirliliği yaşanıyor”
»» Dünya Sağlık Örgütünün ( WHO) kuruluş günü olan 7 Nisan tarihi tüm dünyada sağlık günü olarak, 7-13
Nisan tarihleri arası da Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır. Dünya Sağlık Gününde her yıl önemli halk sağlığı
sorunlarından birine değinilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu yıl ki temayı gıda kaynaklı sağlık risklerinin azaltılması
için ilgili tüm paydaşlar arası işbirliğinin gerekliliğine ve tüketicilerin önemli rolüne vurgu yaparak “Gıda Güvenliği”
olarak belirlemiştir. Konuyu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Beslenme Uzmanı ve
Halk Sağlığı Uzmanı Dr. A.Tülay Bağcı Bosi bizler için değerlendi.
Köy-Koop Haber- Gıda güvenilirliği nedir, öneminden bahseder
misiniz?
Dr. A.Tülay Bağcı Bosi- Gıda güvenilirliğini; amaçlandığı biçimde
hazırlandığında, fiziksel kimyasal ve
mikrobiyolojik özellikleri itibariyle
tüketime uygun, besin değerini kaybetmemiş gıda maddesi olarak tanımlayabiliriz.
Gıda güvenirliliği neden önemli?
Dünya’da gıda kaynaklı hastalık sıklığında artış yaşanmaktadır. Şöyle ki;
gıdalarda bulunan zararlı bakterileri,
virüsler, parazit veya kimyasal atıklar
ishalden kansere kadar 200 den fazla
hastalıktan sorumludur. Sağlıksız gıdalardan çocuklar dâhil yılda yaklaşık
2 milyon kişi ölmektedir.
Gıdalarda daha önce bilinmeyen tehlikelerin varlığı, gıda ticaretinin küresel bir boyut kazanması, kimyasal
kirleticilerdeki artış, yeni teknolojilerin sektöre girişi ve farklı riskler yaratması, ekonomik yük getirmesi, besin teminindeki hızlı artış ve yarattığı
eşitsizlikler gıda güvenilirliğini her
geçen gün artırmaktadır.
Gıda kaynaklı hastalıklar sağlık sistemine yük getirerek sosyo-ekonomik
gelişmeyi engelleyerek, turizm, ticaret
ve ulusal ekonomiye zarar vermektedir.
K.K.- Gıdalarda bulunabilecek
tehlikeler nelerdir?
T.B.B- Gıdalarda bulunabilecek tehlikeleri biyolojik, kimyasal ve fiziksel
olarak sınıflandırabiliriz. Bunları sırayla anlatacak olursak;
Biyolojik tehlikeler; Bakteri, virüs,
parazit, küf ve toksinler
Kimyasal tehlikeler; Pestisitler, veteriner ilaçları, doğal toksik maddeler,
endüstriyel kontaminantlar, gıda işleme sırasında oluşan toksik maddeler,
gıda katkı maddeleri,
Fiziksel tehlikeler; cam, metal, plastik, taş, toprak, tahta parçaları, kıl v.b,
radyoaktivitedir.
Gıda kaynaklı hastalıklarda mide
ağrısı, kusma ve ishal olabilir. Ağır
metaller veya doğal toksinlerle kontamine olmuş gıdalar KANSER VE NÖROLOJİK HASTALIKLAR gibi kronik
hastalıklara neden olur.
K.K.- Tarladan sofraya gıda güvenirliliği hakkında kısaca bilgi
verir misiniz?
T.B.B- Tarladan sofraya kadar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen, üretimin her aşamasında gerekli
kontrolleri yapılmış, sağlıklı ve güvenilir ürünlerin temin edilmesidir.
Tarladan sofraya gıda güvenilirliği
dediğimiz zaman hayvan sağlığı, bitki
sağlığı, hayvan yemlerinin güvenilirliği, gıda maddelerinin güvenilirliği, gıdaların etiketlenmesi, merkezi yetkili
gıda güvenilirliği otoritelerinin kontrol ve denetimlerini kapsamaktadır.
K.K.- Bu konuda çıkmış olan yasal düzenlemeler nelerdir?
T.B.B- 28 Haziran 1995 tarihinde
çıkarılan 560 sayılı “ Gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair”
kanun hükmündeki kararnameye
HACCP ile ilgili bilgiler gıda ile ilgili
hükümler yerleştirilmiştir.
• Ulusal Gıda ve beslenme Eylem Planı (2003)
• Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi
(2004)
• Biyogüvenlik Kanunu (2010)
• Veteriner Hizmetleri Bitki sağlığı,
Gıda ve Yem kanunu (2010)
• 2009 yılında Gıda, Tarım ve hayvancılık Bakanlığı tarafından “ Güvenilir Gıda Sağlıklı Yaşam” kampanyası
başlatılmıştır.
• “Alo 174 Gıda Hattı” 14 Şubat 2009
tarihinde hizmete girmiştir.
• Gıda hijyeni yönetmeliği (2011)Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri (2011)
• Görevler madde 2 -(1) gıda üretimi,
güvenliği ve güvenilirliği genel politikaları belirlemek, uygulamasını izlemek ve denetlemektir.
K.K.- Ülkemizdeki gıda güvenilirliği hakkında bilgi verir misiniz?
T.B.B- Gıda güvenilirliğini büyük
üretim yapan yerler mutlaka bilmek
zorundadır. Bunu bilmeden analiz belgesi olmadan üretim yapması
mümkün değildir. Ama sulama, tarımsal ilaçlar, hayvancılıkta kullanılan ilaçlar, bunların insan sağlığına
etkileri konusunda yeterli bilgi sahibi değiliz. Bu konularda eğitimlerin
sık sık yapılması gerekiyor. Aslında
üreticiden daha çok da tüketicinin
bilinçlendirilmesi gerekiyor. Tüketicinin bilinci gelişirse daha sağlıklı gıdaya ulaşmak isteyecek böylece üretici
daha sağlıklı, güvenilir gıda üretmek
zorunda kalacaktır.
Tarımsal ilaç kullanımına
baktığımızda, kişi bilinçsiz
bir şekilde önce kendisine
zarar veriyor. Doğanın da
kendine özgü bir dengesi var,
bunu bozduğumuz zaman
karşımıza başka zorluklar
çıkacaktır. Çiftçimizin
ilacı kullanırken önce
kendine sonra ürününe,
toprağa, çevreye vereceği
zararı düşünerek hareket
etmesi gerekir. Üreticinin
toprağı en iyi şekilde nasıl
idare etmesi gerektiği
öğretilmelidir. Neden ek
kaynaklara gereksinim
duyuyor, çünkü istediği
verimi alamıyor. Burada
Ziraat Mühendislerine çok
görev düşüyor.
Tarlaya, hayvancılığa yatırım yapılacak
mı yapılmayacak mı? Yatırım yapacak-
sak nasıl olacak hangi üretim şekli ile
yapılmalı, hangi ürün yetiştirilmeli.
Ürün planlamasının yapılması, tarım
politikalarının belirlenmesi gerekli.
Tarlada ve sonraki aşamalarda yapılacak bilinçli üretim güvenilir gıdaya
ulaşmamızı sağlayacaktır.
K.K.- Üretimden tüketime kadar
gıdalarda izlenebilirlik nasıl olmalı?
T.B.B- Burada istenen kritik kalite
noktalarında tehlike analizin yapılmasıdır. (HACCP) Bu sistem, gıda
kaynaklı hastalıkları kontrol etme ve
önleme amacıyla gıdalarda biyolojik,
kimyasal ve fiziksel zararları kalite ve
gıda güvenirliliği beklentileri doğrultusunda ortadan kaldırmayı amaçlayan bir Gıda Güvenirliliği sistemidir.
Her üründe kritik kontrol
noktalarının çıkartılması
gereklidir. Örneğin
domateste; domates nerede
ekiliyor, hangi tarlada
yetişiyor, nasıl sulanıyor,
hangi böcekle, hangi
kimyasalla karşılaşıyor,
depolandığı zaman deponun
saklama koşulları ne,
transferde neler oluyor,
tezgâha nasıl geliyor? Her
gıda için önce kritik kontrol
noktalarının belirlenmesi
gerekiyor.
Sonra buna ait kritik kontrol noktalarında kontrollerin, denetimlerin na-
sıl yapılacağı belirlenmesi gerekiyor.
Kritik kontrol noktalarında gerçekten
denetim yapılıyor mu? 2014 yılında
600.000 denetim yapıldığı belirtiliyor. Bu yeterli mi? Yasal düzenlemelerimiz var ama denetlemelerimiz yoksa
bir işe yaramıyor.
K.K.- Gıda güvenilirliğinde yasal
yaptırımlar hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
T.B.B- Yasal yaptırımlar belirlenmiş
ama denetimlerdeki çok başlılık büyük sorun. Bir taraftan Gıda Tarım ve
Hayvancılık bakanlığı, diğer taraftan
Sağlık Bakanlığı ve belediyeler denetimde yer alıyor. Uç noktalarında denetimler nasıl yapılıyor? Şikâyet üzerine gidiliyor, karalama kampanyaları
başladı, şikâyet üzerine istenilen özelliklere uymayan aykırı üretim yapan
firmalar teşhir edilmeye başlandı. Bu
durumda da tüketici bilinci önemli.
Önemli olan tüketicinin doğru seçim
yapması, üretici istediği ürünü üretsin
satamadığı zaman üretemez, üretmeye devam edemez. Sağlıkçı olarak bize
düşen görev insanları bilinçlendirmek
olacak. Hayatımız için elzem olanları
öğretmemiz lazım. Bu konuda görev
alacak kişilerin sağlık okuryazarlığının artırılması yönünde sorumlu
bakanlık Sağlık Bakanlığıdır. Halka
eğitim verilmeli. Toplum sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezlerinde çalışan kişilerin aynı düzeyde eğitim
almış kişilerin halkı eğitim vermesi
gerektiğini düşünüyorum. Bu eğitimler yapılıyor ama okullardan mezun
olan kişiler aynı standartta mezun olmuyor. Eğitimler aynı seviyede olmayabiliyor.
K.K.- Güvenilir gıda tüketmede
tüketici bilinci yeterlimi?
T.B.B- Risk altında olan gruplar özellikle bebek, çocuk, hamile, yaşlı, emzikli en önemli risk gruplarıdır. Çünkü
gıdalardan kaynaklanacak herhangi
bir zehirlenmeden bu gruplar etkileniyor. Bebeklik döneminden itibaren
ne kadar maruz kalırsanız o kadar etkilenmede fazla olur.
Tüketici bir şeyler biliyor
ama o kadar bilgi kirliliği
var ki kafası karışıyor. Şöyle
ki; bir gün boyunca dört
TV kanalına baksanız dört
kanalda da farklı şeyler
söyleniyor. Bunlarda yetkin
ağızlar. Böyle olunca tüketici
kendine en yakın hissettiği
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
13
Sür-Koop 13. Olağan Genel
Kurulunu Gerçekleştirdi
KOOPERATİFÇİLİK
yetkin kişiye inanıyor. Ona
göre davranış biçimini
değiştiriyor. Bunların
düzenlenmesi gerekiyor.
Gıda hakkındaki bilginin
tek ağızdan yapılması
gerekir. Herkes gıda ile ilgili
konuşmamalı.
Cezalar yeterli olmuyor. Cezayı alıyor. Yine konuşmaya devam ediyor.
Gıdacı, ziraatçi, beslenmeci, diyetisyen, hekim konuşuyor. Tüketici
kendine en yakın olanı tercih ediyor.
Bu nedenle; Tüketici güvenli gıdaya
ulaşma yöntemleri hakkında iyi bilgilendirilmelidir.
Tüketici; yeterli ve dengeli beslenmeyi ve doğru gıda tercihlerini, gıda
kaynaklı yaygın hastalıkları ve önleme yöntemlerini, güvenli gıda sağlama basamaklarını, gıda etiketlerinde
yazanları bilmelidir.
K.K.- Sağlıksız gıda tüketmenin
sonuçları nelerdir?
T.B.B- Gıdada sağlıksız gıda tüketimi en hızlı gıda zehirlenmesi yapar.
Risk altındaki gruplarda ölümlere
neden olabilir. Bu akut etkisi. Asıl
önemli olan kronik etkisidir. Etkisi 30 yılda çıkar. Gıdalarda muatap
olma sonucu bir takım yan etkileri oluyor, Vücutta birikim yapıyor,
ondan sonra insanlarda bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar denilen
beslenmeye bağlı hastalıklar çıkıyor.
Hipertansiyon, hiperkolestrol, inme,
kalp hastalığı, bazı kanser hastalıkları buna bağlı. Ne kadar yanlış beslendiyseniz, ne kadar kötü beslenmeye
maruz kaldıysanız, dozu ne kadarsa
o kadar hastalıkla karşılaşıyorsunuz.
Belirli bir yaşta hipertansiyon hastası
olabilirsiniz. Ama beslenmeye bağlı
olarak 45 yaşında da olabilirsiniz 65
yaşında da karşılaşabilirsiniz. Karşılaştıktan sonra kronik hastalıklarla
geçirilen süre çok önemli. Sağlıksız
geçirilen günlerin sayısının % 53ünden beslenme faktörleri sorumlu.
Hayat kalitesini çok etkiliyor. Temele
ne koyarsanız sonuçta onunla karşılaşıyorsunuz. Beslenmeye bağlı faktörler hayat kalitemizin % 55 inden
sorumlu. Beslenme, güvenilir gıdaya,
sağlıklı gıdaya, yeterli ve dengeli gıdaya ulaşma çok önemlidir.
K.K.- Medyada bilgi ve haber
aktarımında karşılaşılan sorunlar nelerdir?
T.B.B- İnanılmaz bir bilgi kirliliği
var. Bu bir eğitim meselesi. En az 5
yıl okumanız gerekli ki bir gıda ile
ilgili bilginiz olsun. Ama herkes ben
biliyorum diye bir şey söylüyorsa hele
ki akademik unvanlar kullanılarak
söyleniyorsa sorunlar artıyor. İnanılmaz bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Bu
sorun nasıl çözülür, nasıl bir denetim mekanizması getirilirin üzerinde
durmak lazım. Bilmemek sorun de-
ğil, yanlış bilenin yanlışını düzeltmek
çok büyük bir sorun.
Medyanın da kendine ait bir sorumluluğu olması gerekiyor. Konu ile
ilgili bir şeyler söyleyen kişinin ne
kadar yetkin olduğunu bilmek lazım,
halkın da okuryazarlığının artması
gerekli. Reklamlar çok büyük problem. Bir reklamın zararlı bir reklam
olduğuna kara verilmesi 8-12 ay sürüyor. Bu arada satışlar yapılıyor.
Televizyon ekranları pazar yerine
döndü. Ne yiyelim ne içelim televizyonlara göre karar verir olduk.
Herkes bir şeyler pişiriyor, beslenme
uzmanları, diyetisyenler insanların
hastalanmadan yaşamalarını öngörmek yerine sürekli formüller atıyor.
Herkes konuşuyor.
Gıda güvencesinin bir maddesi de
halkın onurunu zedelemeyecek şekilde programlar yapılmalı der. Ama
TV programlarında alım gücü olsun
olmasın dikkate almayarak programlar yapılıyor.
K.K.- Üretimde kayıt dışılık ve
serbest rekabetin gıda güvenliğine etkisi nedir?
Kayıt dışılık çok önemli. Serbest rekabette de kuralları belirlememiz
gerekir. Kuralları belirlemeden kim
ne üretirse üretsin satış yapalım olmaz. Denetimsiz ve kayıt dışı üretim
bizim en önemli problemimiz. Ben
bir tüketici olarak birçok yerde açıkta satılan gıda maddesi buluyorum.
Kayıt dışılığı kesinlikle önlememiz
lazım. Bir taraftan da denetlenemeyen organik ürün adı altında satışlar
arttı. Halkın sağlığı ile oynanmaması gerekir.
K.K.- Güvenilir gıdaya ulaşılmak için ne yapılması gerekir?
Denetimli gıdaların tüketilmesi
daha doğru olacaktır. Bu seferde
fiyat avantajı ve dezavantajı karşımıza çıkıyor. Küçük üreticilerinde
birleşerek büyük firmaların ürettiği
ürünlerin kalitesinde ürün üretip
satması gerek. Ayrıca beslenmemiz
için gerekli olan gıdalar belli, çeşit
olsun diye kalitesi düşük ürün almanın yeri yok.
K.K.- Son olarak üretici ve tüketicilere önerileriniz nelerdir?
Sağlıklı gıda üretmek için bilinçlenmek, bilinçli üretim yapmak gerekir.
Tüketici olarak ise; gıdaların hepsi
bizim beslenmemiz için zorunlu değil. Beslenmemiz için gerekli olanları seçip sağlıklı olan yerlerden almak
gerekir. Tüketici olarak da mutlaka
bilinçli olmamız gerekiyor.
Sonuçta güvenilir gıda, sağlıklı beslenmek, sağlıklı olmak için önemli
ve öncelikli bir konudur. Yeterli ve
dengeli beslenme yanında gıda güvencesi, gıdaya ulaşılabilirlik, toplumun her kesiminin eşit bir şekilde
sağlıklı beslenme olanaklarına erişiminin sağlanması gerekir.
17 Nisan Dünya Çiftçi Mücadele Günü
Kutlu Olsun…
Bundan yirmi yıl önce, 17 Nisan
1996’da Brezilya’daki Topraksız
Kır İşçileri’nden (MST) bir bölümü toprak dağılımında adaleti
sağlamak için toprak reformu
gerçekleştirmeye
çalışırken,
19’u şirket ve devletin güvenlik
güçleri tarafından acımasız bir
şekilde katledilir. Bu sırada küresel çiftçi örgütü La Via Campesina (Çiftçi Yolu) Meksika’da
II. Genel Kurulu’nu gerçekleştirmektedir. Acı haber Genel
Kurul’da duyurulur, herkes çok
üzgündür. Brezilyalı Topraksız Kır
İşçileri’nin katledildiği gün olan
17 Nisan’ın bundan böyle Çiftçi
Mücadele Günü olarak anılması,
bu genel kurulda kararlaştırılır.
O tarihten bu yana 17 Nisanlar
Çiftçi Mücadele Günü olarak
dünya ölçeğinde anılımaktadır.
»» Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (SÜR-KOOP) 22 Nisan
2015 tarihinde gerçekleşen Mali Genel Kurulunda Türkiye balıkçılığının ve
kooperatifçiliğinin sorunları konuşuldu.
Ankara Plaza Otel Konferans Salonunda gerçekleşen Genel Kurula;
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılk ve Su Ürünleri Genel
Müdür Yardımcısı Turgay Türkyılmaz, Türkiye Sulama Kooperetifleri Genel Başkanı Halis Uysal, KöyKoop Merkez Birliği Genel Müdürü
Turgay Solmaz, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Temsilcisi Cafer
Çatalbaş, Türk-Konut Genel Başkan
Yardımcısı Mehmet Abidinoğlu,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Twinnig Proje Koordinatörleri Dr.
Erhan Ekmen ve Esther Koopmanschap, Sahil Güvenlik Komutanlığı görevlileri, sivil toplum kuruluş
temsilcileri, kooperatif ortakları ve
basın mensupları katıldı.
Yeni Yasa Bir An Önce
Çıkmalı
Sür-Koop’un gerçeleştirmiş olduğu faaliyetleri içeren bir sunumun
ardından, Genel Kurul açılış konuşmasını yapan Sür-Koop Genel
Başkanı Ramazan Özkaya, “Bütün
sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının
ve diğer tüm paydaşların görüşleri
alınarak ve büyük emekler harcanarak, genel müdürlüğümüzün de
çalışmalarıyla birlikte hazırlanan
1380 Sayılı Su Ürünleri Kanun Taslağı Başbakanlığa gönderilmiştir.
Bütün beklentilerimiz bu taslağın
Başbakanlıktan TBMM’ne getirilerek kanunlaşması yönündeydi. Ancak bugüne kadar maalesef bu gerçekleşmedi. Hazırlanan bu taslağın
içerisinde eksiklerimiz olabilir. Bu
eksiklerimizi yasa çıktıktan sonra
da tamamlanabilirdi. Yeni yasaya
acil olarak ihtiyacımız var ve bu yasanın bir an önce çıkması gerketiğini düşünüyoruz.” dedi.
1971 yılında çıkan 1380 Sayılı Su
Ürünleri Kanunun o günün şartlarında çıkan en iyi kanunlardan
birisi olmasına rağmen, gelişen
günün şartlarına ve ihtiyaçlarına
karşı yetersiz kaldığını belirten Özkaya, “Dünyada yaşanan ekonomik
krizlerde gördüğümüz gibi üçüncü
sektör olarak anılan kooperatifçiliğin gelişmiş olduğu ülkeler krizden
en az etkilenenler oldu. Yurt dışına
yapmış olduğumuz ziyaretlerde,
kooperatiflerin özellikle balıkçılık
sektöründe piyasaya, pazara müdahale edebilen güçlü yapılarıyla karşılaşıyoruz. Bu ülkeler balıkçılığın
sürdürülebilirliliğini tam anlamıyla
sağlayabilmişler. Ülkemizde de ihtiyaçtan doğan kooperatif oluşumlarının başarıyı yakaladıklarını görüyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir
kooperatifçiliğimizin olmasını istiyorsak, herkesi suçlayarak değil, kooperatiflerimizi bölge birliklerimizi
ve merkez birliğimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Tabi bunu yaparken
de yasal desteğe ihtiyacımız var. Bu
desteği de aldığımızda da piyasaya
etki yapacak gücü bulabilir, balığın
reel fiyattan satılabileceği, kooperatif ortaklarımızın kazançlarından
mutlu olacağı günlerin yakın olacağına inanıyoruz.” dedi.
Ülkemizdeki balıkçılığın gelişmesi,
büyümesi ve kazançlı hale gelebilmesi için tüm paydaşlara görevler
düştüğünün altını çizen Sür-Koop
Genel Başkanı Ramazan Özkaya,
“Bu görev kamudan tutun da voltacıya kadar her kademeyi ilgilendiriyor. Bizlerin büyük veya küçük
olsun, kaçak avcılığa, yanlış avlanmaya, stoklara zarar veren her türlü
faaliyete müsade etmememiz gerekiyor. Denizlerimizi ya hep beraber
kurtaracağız ya da hep beraber batıracağız.” diye konuştu.
Karadeniz’e sınırı olan çoğu ülkenin
AB üyesi olduğunu bu nedenle Bölgesel Balıkçılığa geçme durumuyla
karşı karşıya kalınacağını belirten
Özkaya, “Bölgesel balıkçılığa geçtiğimizde karşımıza kotalar çıkacaktır.
Onun için tüm balıkçılarımıza diyoruz ki, curnalarınızı lütfen doğru bir
şekilde işleyin. Şuanda Karadenizde
yılda 600-700 bin ton hamsi yakalarken, resmi rakamlarda bu sayının
250 bin civarında olduğunu görüyoruz. Avlanma planlarımızı doğru
yapabilmemiz için bu verilerimizin
mutlaka doğru olması gerekiyor.
Verilerimiz doğru olmazsa, denizden ne çıktığını bilemezsek kota
da koyamayız. Kooperatifler olarak
da balıkçılar olarak da şeffafız, biz
yetki istiyoruz, avlanma planlaması
istiyoruz, kota istiyoruz, reef fiyattan satış için önlemlerin alınmasını
istiyoruz diyebilmeliyiz. Bunu yüksek sesle söylemeliyiz. Tüm bunları
yapabilmenin yoldu da birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmemiz
den geçiyor. Büyük küçük diye ayrım yapmadan, denizler hepimizin
gelin bu sektörü elbirliğiyle kazançlı
hale getirelim, eksiklerimizi düzeltelim, balıkçılığımızı sürdürülebilir
kılalım” diye konuştu.
Rekabetten Korkmayın
Ülkemizde üretici örgütlerinin Avrupa Birliği’ne uyumu konusunda
gerekli çalışmaları yapmak üzere
Avrupa Birliği Katılım Öncesi Aracı
(Instrument Pre-Accession - IPA-1)
kapsamında finanse edilen GTHB
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
tarafından yürütülen; “Balıkçılık
Üretici Örgütlerinin Kurumsal Kapasitelerinin Arttırılması - Institutional Capacity Building for Fishery
Producer Organisations” başlıklı
Eşleştirme (Twinning) Projesi, Projeler ve Dış İlişkiler Koordinatörü
Dr. Erhan Ekmen Genel Kurulda
yaptığı sunumun ardından yaptığı
konuşmasında, “Rekabetten korkmayın, sizler güçlüsünüz. Rekabet
ortamında daha çok gelişir ve büyürsünüz. Ayrı ayrı olmak yerine,
bahsedilen küçük ve büyük oluşumlar bir yerde birden fazla oluşumlar
şeklinde ayrılmak yerine, onlarla
bir araya gelmenin yollarını bulmalısınız. Bunu yaptığınız zaman
da daha büyük ve güçlü olursunuz.
Aslında bu durum sizler için bir
sorun ya da engel değil, bir fırsat.
Bu konuyu böyle değerlendirdiğiniz zaman daha doğru bir yaklaşım
olacağına inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Küresel ısınmanın her türlü platforda konuşulması gerektiğini, küresel ısınma yüzünden Türkiye’de
2025’li yıllarda çölleşme olacağını
vurgulayan Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜSKOOP) Genel Başkanı Halis Uysal,
“Bugün Türkiye küresel ısınmanın
risk grubu ülkelerin başında geliyor. Bilim insanlarının yaptıkları
araştırma sonuçlarına göre Ege ve
Akdeniz bölgelerimiz bundan ençok etkilenecek yerler olacağı görülüyor. Küresel ısınmanın bir sonucu olan kuraklığı son dönemlerde
daha da çok yaşamaktayız.” dedi.
Küresel ısınma ve kuraklıkla mücadelede su kullanıcı örgütleri ve modern sulama sistemlerinin önemine
de değinen Uysal, "Küresel ısınma
risk grubunda yer alan Türkiye'de
112 milyar metreküp su rezervinden 41 milyarı kullanılıyor. Bunun
da yüzde 75'i tarımda harcanıyor.
Bu oran başka ülkelerde yüzde 45’i
geçmemektedir. Suyun yüzde 75'ini
kullanan bizler, su yönetimlerinde yer almıyoruz. Suyu, tarımla
birlikte ele almak gerekiyor. Suyu
kontrol altına almak mecburiyetindeyiz. Su kaynaklarının tüketilmesi
kadar korunması da önemli. Çevresel atıkların su kaynaklarına verdiği
zarar, tüketicinin sofrasına kadar
ulaşamaktadır" diye konuştu.
Son 15 yıldır sektörde kurumsallık
açısından güzel gelişmeler yaşandığını söyleyen Balıkçılk ve Su Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Turgay
Türkyılmaz ise yaptığı konuşmasında, “1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunun bu yasama yılı döneminde çıkarılması hepimizin temennisiydi
ancak gerçekleşemedi. Yeni yasama
döneminde ele alınacak ilk konular
arasında Su Ürünleri Kanunu var.
Yaşanılan sorunların çözümünün
yasal dayanağı da bu kanun içerisinde yer almaktadır” dedi.
Merkez Birliğinin yapmış olduğu çalışmalardan duyduğu memnuniyetini
dile getiren Türkyılmaz, Su Ürünleri
Merkez Birliği’nin artık uluslararası
arenaya çıktığını, Türkiye’yi temsil
ettiklerini bu anlamda da emeği geçen herkese teşekkür etti.
14
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Ülkemizdeki Organik Tarım Pazarı
»» Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen, üretim sürecinde
kimyasal girdi kullanılmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı bir tarımsal üretim
sistemidir. Doğal kaynakların ve ekolojik dengenin korunması esas alınarak yapılan
bu üretim sistemine ekolojik ya da biyolojik tarımda diyebilmekteyiz.
Organik tarım, üretilen ürünün sertifikalandırıldığı bir üretim şekli olduğundan, bu süreç kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının denetiminde
ve sözleşme dâhilinde yapılmaktadır. Bu nedenle organik tarıma başlamak isteyen çiftçi öncelikle üretimi
yapacağı arazisinin; geleneksel üretim yapılan bölgelerden, yollardan,
sanayi tesislerinden, maden işletmelerinden kentsel atıkların bırakıldığı
alanlardan, kirletici atıklar içeren
akarsu ve yeraltı sularından etkilenmeyecek uzaklıkta olması gibi çevre
şartlarını sağlayarak kontrol ve sertifikasyon kuruluşuna başvurmaktadır.Organik tarım üreticileri, ürünün
tüketiciye ulaşmasına kadar olan işlemlerde Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş 20 adet Kontrol ve sertifikasyon
Kuruluşu tarafından kayıt altına alınarak izlenip ve denetlenmektedir.
Öğr. Gör. Zuhal ÖZKAN
Gaziantep Üniversitesi Araban
Meslek Yüksek Okulu-Bitkisel ve
Hayvansal Üretim Bölümü
lidir. Ülkemizde Ankara, İstanbul, İzmir vb. de sertifikalı organik
ürünlerin bulunduğu ve yaş sebze
-meyveyi de içeren organik pazarlar kurulmaktadır. Bu ülkemiz için
sevindirici bir gelişmedir. Ancak
yeterli değildir. Bu gibi pazarların
daha da yaygınlaşması gerekmektedir. Ancak bu şekilde organik tarım
üreticisini tüketiciyle buluşturabiliriz. Tabi organik ürünlerin fiyatlarının konvansiyonel tarım ürünlerine
göre fazla olması da talebi sınırlayan
diğer bir faktördür. AB ülkelerinde
Organik tarım, 1900’lü
yıllarda başlayan
bireysel girişimler veya
hobi şeklindeki sağlıklı
doğal gıda üretimi ve
sürdürülebilirtarım
felsefesiyle için ön plana
çıkmıştır.
Daha sonra 1972’de kurulan ve merkezi Almanya'da olan "Uluslararası
Organik Tarım Hareketleri Federasyonu" (IFOAM) tüm dünyadaki organik tarımın gelişmesi için gerekli
standart ve yönetmelikleri hazırlayıp, üreticilere sunmuştur. Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986
yılında Avrupa’daki gelişmelerden
farklı şekilde ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda ilerlemiştir.
Bu taleplerin artışı organik üretim
yapılan tarım alanlarının artmasına
sebep olmuştur.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2013 yılı verilerine göre bu gün
ülkemizde organik olarak yetiştiriciliği yapılan ürünler ve doğal ürünler olmak üzere toplam ürün sayısı
213 adettir. Ülkemizde 60.797 adet
organik tarım üreticisi, 1.620.466
ton organik üretimi, 769,014 hektar
alanda gerçekleştirmektedir. IFOAM tarafından 165 ülke arasında
gerçekleştirilen organik tarım araştırmasına göre Türkiye, en fazla organik tarım arazisine sahip 14'üncü
ülke konumundadır. Türkiye′de
üretilen organik ürünler arasındaki ürün dağılımını incelediğimizde
% 29,09 kurutulmuş incir,%26,48
kuru üzüm ve%10,56 fındık üretimi
ilk sıraları alırken tahıllar, taze veya
işlenmiş sebze ve meyveler, baklagiller, baharatlar, tıbbi ve aromatik
bitkiler, çay çeşitleri, endüstri bitkiler ve çeşitli işlenmiş ürünler daha
sonraki sıralarda yer almaktadır.
İhracat ürünlerimiz arasında meyve
suları, baklagiller ve işlenmiş meyve
sebze grubu yer almaktadır. En çok
Organik ürün ihracatı yapılan ülkeler arasında Almanya, ABD ve Fransa ilk sırada bulunmaktadır. Dünyadaki organik tarım pazarı 63 milyon
doları aşmış durumdadır. Raporlara
göre organik pazarda Türkiye'nin
yaklaşık 350 milyon dolarlık bir paya
sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Son yıllarda tüketicilerde özellikle
insan ve çevre sağlığı bilincinin artmaya başlamasıyla birlikte organik
ürünlere talep de artmıştır. Ancak
talebin artması maalesef yeterli değildir, tüketicinin bu ürünlere kolay
erişebilirliliği de son derece önem-
BİO ürün olarak satılan sertifikalı
organik ürünler, ülkemizdeki gibi
2,5-3 katlık bir artış oranıyla satılmamaktadır. Tabi bu ülkelerde organik tarım bize göre çok daha profesyonel bir mantıkla yapılmaktadır,
ayrıca organik tarım üreticilerinin
sayılarının fazla olması rekabeti arttırmakta bu rekabette üründe fiyatın
düşmesi olarak yansımaktadır. Bu
nedenle AB ülkelerinde toplumun
her kesiminden tüketici bu ürünleri
kolaylıkla alıp tüketebilmektedir. Bu
şekilde bu ürünlere olan talep de arzı
doğurmaktadır. Temennimiz bizim
ülkemizde de organik tarım pazarının bu duruma gelmesidir. Organik
ürünlere her anlamda erişebilirliği sağlayan bir ekonomik sistemin
oturması son derece önemlidir. Aksi
halde bu ürünler toplumun sadece
belirli bir kesimine hitap etmeye devam edecektir. Bizlere düşen görev
ise daha bilinçli organik tarım üreticileri için gerekli yayım ve eğitim
faaliyetlerinin yapmak ve organik
tarımın ülkemizde yaygınlaşması
için gereken katkıyı sağlamaktır.
Türk Balı İtalya'da Altın Madalya Kazandı
»» Mersin'in Erdemli ilçesinde Eğriçayır Yaylası'nda üretilen bal, İtalya'da düzenlenen
"BIOLMIEL 2015" organik bal yarışmasında altın madalya kazandı.
10 ülkeden 162 üretici katıldığı yarışmada altın madalya alan Celal Çay;
Anadolu yaylalarındaki doğal flora
zenginliğinin organik arıcılık için
uygun ortam sunduğuna dikkati çekerek, "Daha önce üç dünya ikinciliği bir de dünya üçüncülüğü elde ettik. Bu yıl da ülkemize altın madalya
kazandırmanın gururunu yaşıyoruz.
Toroslar'da ürettiğimiz balla girdiğimiz yarışmalarda derece almamızın
üç sebebi var. Birincisi, Akdeniz Bölgesi, yazları çok kurak geçtiğinden
bitkiler az nektar salgılıyor ancak
aroması, tadı ve kokusu yoğun oluyor. İkincisi, kimyasal kalıntı bulunmuyor. Diğer neden ise Toros florasının zenginliği."dedi.
Eğriçayır balının bu yıl ilk ihracatı-
nı Ortadoğu 'ya gerçekleştirdiklerini
anlatan Çay, "Japonya ve Kore'den
de talep alıyoruz. Önceleri, Avrupa
'ya ihraç edilmek istenen Türk ballarında tarımsal ilaç kalıntısı çıkması
sebebiyle imajımız zedelenmişti. Aldığımız ödüllerle bu algıyı iyi yöne
çevirmeye başladık. Türkiye 'de
organik arı ürünü üreten diğer firmalar da bu tür yarışmalara katılıp,
dereceler alırsa Türk balının yurtdışındaki imajını düzeltmiş oluruz"
diye konuştu.
Türkiye yıllık 45 milyar tutan tarımsal hasılasının 2 milyarını baldan
elde ediyor.
İlaçlı Mücadelede Dirençli
Böceklere Dikkat!
»» Günümüzde, tarımsal üretimde zararlı böcekler
önemli ölçüde verim kaybına neden olabilmektedir.
Bu zararlılarla mücadele edilmediği takdirde %100’e
varan ekonomik kayıplar meydana gelmektedir.
Tarımsal üretimde bu zararlı böcekler ile savaşımda farklı mücadele yöntemleri kullanılmaktadır.
Bu yöntemler arasında kültürel
önlemler, biyolojik mücadele, biyoteknik mücadele ve ilaçlı (kimyasal) mücadele yer almaktadır.
Üreticilerimiz, bunlardan en etkili
ve çabuk sonuç veren sentetik kökenli tarım ilaçlarının kullanıldığı
kimyasal mücadeleyi tercih etmektedirler. Ancak kimyasal mücadelenin uzun vadede insan ve çevre
sağlığı üzerinde olumsuz etkiler
oluşturduğu yapılan çalışmalarla
da ispatlanmıştır. Yapılan bilinçsiz ilaçlamalar faydalı böceklerin
biyolojileri ve davranışlarını da
olumsuz etkilemektedirler. Bunlara ek olarak ülkemiz için tarım
ürünleri ihracatında sorun yaratan
kalıntı problemi ve zararlı böceklerde görülen direnç, kimyasal mücadelenin diğer olumsuz etkileri
arasındadır.
Peki, zararlı böceklerde tarım ilaçlarına karşı direnç ne demektir?
Kısaca özetlemek gerekirse, Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) 1957 yılında
“Bir popülasyondaki böceklerin çoğunu öldüren ilaç dozuna, diğer bir popülasyonunun
tolerans göstermesi” olarak tanımlamıştır (Brown, 1958). Böceklerde direnç gelişimi, bilinçsizce ve
yoğun olarak kullanılan tarım ilacı
baskısı sonucu oluşmaktadır. Bir
böcek popülasyonunu göz önüne
aldığımızda, bunun içerisinde hem
dirençli hem de hassas böcekler
karışık halde bulunmaktadırlar.
Çiftçilerimiz bu zararlıları ilaçladıkları zaman hassas böcekler
ölürken, dirençli böcekler hayatta
kalmakta ve bu direnci döllerine
aktarmaktadırlar. Bu şekilde ilaca
maruz kalan zararlı böceklerde bir
süre sonra direnç oldukça yüksek
düzeylere çıkarak bütün böceklerde kalıcı hale gelebilmektedir. Aynı
zamanda böceklerin hızlı üreme
kapasitesi, göç ve konukçu durumu, tarım ilaçların kalıcılığı ve
özellikleri ile ilaçların kullanım talimatlarına uyulmaması da direnç
gelişimini teşvik edebilmektedir
(Velioğlu ve Erdoğan, 2007).
Aslına bakarsanız, böcekte direnç
gelişirse gelişsin bunun bizimle ne
alakası olabilir ki diye düşünebilirsiniz. Ancak durum hiç de böyle değildir. Yapılan ilaçlama sonucunda
direnç kazanan zararlı böceklerin
ölmemesi nedeniyle çiftçilerimiz
aşırı dozda ve sık ilaçlama yapmaktadırlar. Bu durum ürün maliyetini arttırmakta ve direnç sadece
üreticileri değil biz tüketicileri de
olumsuz olarak etkilemektedir.
Zararlı böceklerde gelişen bu direnç
karşısında biz ne yapabiliriz?. Şunu
hiçbir zaman unutmamalıyız ki di-
Duygu Demiröz
Ziraat Yüksek Mühendisi
Zirai Mücadele
Merkez Araştırma Enstitüsü
Fizyoloji ve
Toksikoloji Bölümü
renç gelişimi sadece bizim ülkemize has bir durum değildir ve tüm
dünyada görülen önemli bir problemdir. Elbette ki kullanılan tarım
ilaçlarına zamanla direnç gelişimi
olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Ancak bizler bu direnci yönetebiliriz.
Direnç yönetiminde, dikkat etmemiz gereken en önemli husus tarım
ilaçlarının önerilen dozda kullanılmasıdır. Ayrıca zararlı bir böceğe
karşı uzun süre aynı etken maddeli
tarım ilaçlarının kullanılmaması
gerekmektedir. Zararlı böcekler ile
mücadelede kimyasal tarım ilaçlarının en az ölçüde kullanılmasını hedefleyen ve diğer mücadele
yöntemlerini (kültürel önlemler,
biyolojik mücadele, biyoteknik mücadele, kimyasal ilaçlı mücadele)
de içine alan Entegre Mücadele
stratejisinin benimsenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Zararlı
böceklerde “Direnç Yönetimi’ de
Entegre Mücadele stratejisinin
önemli bir parçasını oluşturmaktadır (Anonymous 2015a). Bu doğrultuda entegre mücadele yaklaşımıyla tarım ilaçlarının insan ve çevre
sağlığına verdiği olumsuz etkiler en
az düzeye indirilebilecektir. Direnç
gelişimini engellemek için üreticilerimizin aldıkları ilaçların ilk önce
etiketlerini okuyarak, ilaçları tavsiye edilen zaman, doz ve uygulama
sayısında kullanmaları son derece
önemlidir. Ayrıca ilaç karışım ve
uygulamalarını dikkatli yapmaları
ve tekrarlayan uygulamalarda farklı
sınıflardan insektisitlerin seçilmesine de özen göstermeleri gerekmektedir. Üreticilerimizin, tarımsal
ilaçlara karşı zararlı böceklerde görülen direnç konusunda bilinçlendirilmeleri ve bu konuya en az bizler kadar hassasiyet ile yaklaşmaları
da yapılacak eğitim ve yayım faaliyetleri ile sağlanmalıdır.
KAYNAKLAR:
Anonymous (2015a). www.irac-online.org .
(Erişim tarihi 21.04.2015).
Brown, A. W. A. 1958. Insecticide resistance in arthropods. WHO Monograph Series,
No: 38, 240 p., Switzerland.
Velioğlu, A. S. ve Erdoğan, C. 2007. Tarımsal Alanlarımızın Önemli Zararlıları. Bilim
ve Teknik, 40 (471): 54-55.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
TARIM
AB’nin Dijital Tek Pazar Politikası
»» AB’nin 30 Haziran 2015 tarihine kadar sürecek Letonya dönem Başkanlığı’ndaki
öncelikleri; Avrupa 2020 Stratejisi’ne paralel olarak, AB’nin küresel rekabet
ortamına adapte olması, işsizlik gibi yapısal sorunun AB genelinde azaltılması
ve istikrarlı bir ekonomik büyümenin sağlanması için atılacak stratejik adımları
içerecektir.
Bu süreçte, AB’nin gündemi, üç temel
başlık üzerinden hazırlanmıştır:
1- Büyümeyi ve istihdamı artırması
için rekabetçi bir Avrupa,
mevcut medya kurallarını ve telekom
kurallarını gözden geçirecek,
2- Avrupa ekonomisinin dijital potansiyelinin artırılması ve bu bağlamda Dijital Tek Pazar Avrupa’sının
oluşturulması,
3- AB’nin küresel rolünün sağlamlaştırılması yönünde katılımcı bir
Avrupa.
Avrupa Birliğinin Avrupa Komisyonu
Başkanı Jean-Claude Juncker Başkanlığındaki AB Komisyonunun 2015
yılı çalışma programı içerisindeki 10
temel önceliği olan politikalar şunlardır:
1. Dijital Tek Pazar Politikası
2. Enerji Birliği ve İklim Değişikliği
Politikası
3. İşler, Büyüme ve Yatırım için Yeni
Teşviklerle İlgili Politikası
a) € 315 milyar dolar yatırım Planı
b) Çalışma Entegrasyonu ve İstihdam
İçin Teşvik
c) Avrupa 2020 Stratejisinin yeniden
gözden geçirilmesi
4. Demokratik Değişim Politikası
6. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik
Devletleri Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması
7. Adalet ve Temel Haklar Politikası
a) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
b) Güvenlik üzerinde Avrupa Gündemi
8. Daha Derin ve Daha Adil İç Pazar
Stratejisi
a) Çalışma Hareketlilik Paketi
b) Sermaye Piyasası Birliği Eylem
Planı
c) Finans Kurumu Kararı İçin Çerçeve Oluşturulması
d) Havacılık Paketi
9. Göç Hakkında Yeni Bir Politika
10.Global Bir Aktör Olarak AB
a) Avrupa Komşuluk Politikası
b) 2015 yılı sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri
Dijital Tek Pazar Politikası
AB Komisyonu 25 Mart 2015 tarihinde Brüksel’de tüm eylem alanlarına
yönelik olarak Dijital Tek Pazar Stratejisini kabul etmiştir. Dijital Teknoloji günlük yaşamın bir parçasıdır.
Çünkü eğitim almadan film izlemeye,
online alışveriş yapmaya, arkadaşlarımızla ve hayatımızda iletişim halinde olduğumuz diğer kişilerle bağlantı kurmaya kadar birçok alanda
kullanılan internet, dijital fırsatların
bulunabileceği bir altın maden değerindedir. Fakat AB’deki insanlar ve
şirketler her gün sınır ötesi malların
teslimatından, bağlantı kurulamayan
e-hizmet’e kadar olan alanlarda birçok engellerle karşılaşmaktadırlar.
Dijital hizmetler genellikle ulusal
sınırlar içinde kalmaktadır. Avrupa
Komisyonu Başkanı Jean-Claude
Juncker Başkanlığındaki Komisyon,
bu engelleri ortadan kaldırmak için
Dijital Tek Pazar oluşturmayı bir öncelik haline getirmiştir.
AB’nin tek pazar politikası, Avrupa kıtasında büyümeyi ve yeni iş
imkânlarını arttırma ilkesine dayanmaktadır. Günümüzde AB Yüksek
Komiserler Kurulu, Dijital Tek Pazar
Stratejisi hakkındaki ilk tartışmayı
başlatarak, tüketiciler ve işletmeler
için benzer gerçek değişimleri tetikleyecek ana alanlarda başlatacağı
çalışmalara odaklanmıştır. Bu çalışmaların içeriğinde üzerinde durulan
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
temel noktalar şunlardır:
• İnsanların sınır ötesi sosyal ve iş
amaçlı iletişimlerini bloke edecek
tüm engelleri ortadan kaldırabilecek
online iletişim kurabilme olanaklarının geliştirilmesi,
• Özellikle yenilikçi işletmelere sadece iç pazarda değil, AB’nin sınırlarının dışındaki pazarlarda da etkili olmaları yönünde yardımcı olunması,
• Dijital çağdan daha iyi servis, daha
fazla katılım ve yeni iş imkânları açısından tam olarak faydalanılması,
• Avrupa 28 tane farklı AB üyesi ülkenin telekomünikasyon hizmetleri,
telif hakkı, bilgi teknolojisi (IT) güvenliği ve veri koruma ile ilgili farklı
kurallarının olması nedeniyle dijital
devrimin ön planında yer alamıyor.
Bu nedenle, internetin avantajlarını
kullanarak sanayide, büyümede yeni
başlangıçlar yapan ve yeni iş modellerine izin veren bir Avrupa Pazarına
ihtiyaç duyulması,
• İnsanların, Bilgi Teknolojileri (IT)
alanındaki becerilerini arttırmaya ve
işlerini çağın gereksinimlerine göre
geliştirmeye yönelik yatırımlar yapmak zorunda hissetmeleridir.
Günümüzdeki uyum tartışmasının
içeriği, AB Komisyonunun odaklandığı 3 temel alanı içermektedir:
1. Dijital mal ve hizmetlerin müşterilere ve işletmelere daha iyi ulaşması
• Özellikle KOBİ’lerin uyumlaştırılmış tüketici ve sözleşme kuralları ile
birlikte daha etkili ve daha ekonomik paket teslimatı için sınır ötesi
e-ticaret kolaylaştırılmalıdır. Günümüzde ürünlerin müşteriye teslimat
ücretleri ürünün gerçek fiyatından
daha yüksek olursa, müşterilerinin
sadece % 15’nin başka bir AB ülkesinden online alışveriş yapması sürpriz
bir sonuç olmayacaktır.
• Jeo-engelleme ile mücadelede;
çoğu Avrupalı genellikle hiçbir gerekçe olmadan veya farklı fiyatlar ile
yerel bir depoya yeniden yönlendirilerek, diğer AB ülkelerinde mevcut
olan online hizmetleri kullanamamaktadırlar. Oysaki bu tip ayrımcılık, Dijital Tek Pazar’da var olamayacak bir durumdur,
• Eserleri oluşturanların çıkarları ile
kullanıcılar veya tüketicilerin çıkarları arasındaki doğru dengeyi sağlamak
için telif hakları yasasının modernize
edilerek kültürel çeşitliliğin desteklenmesi sağlanmış olacaktır,
• Katma Değer Vergisi (KDV) düzenlemelerinin basitleştirilmesi özellikle
KOBİ’lerin sınır ötesi iş aktivitelerini
arttırmak için önemlidir.
2. Dijital ağları ve hizmeti geliştirmek
için çevreyi şekillendirmek
• Tüm dijital hizmetler, uygulamalar ve içerik yüksek hızda internete ve güvenli ağlara bağlıdır ki bu
durumda yenilikçi hizmetlerin can
damarıdır. Altyapı yatırımlarını güçlendirmek için, Komisyon özellikle
tüketici kullanımları ile ilgili ve yeni
oyuncuların yeni sorunlara karşı hazırlıklı olmalarını sağlamak amacıyla
• Spektrum internet için oldukça
önemlidir. Ayrıca, AB’ye üye devletlerarasındaki koordinasyon güçlendirilmesi gereklidir. Avrupa’da uygun
spektrum mevcut olmadığı için, en
son 4G teknolojisinin yaygınlaştırılmasında önemli gecikmeler yaşanmıştır. Spektrum, ulusal sınırlarda
durmadığı için, onun yönetilmesi ile
ilgili bir Avrupa yaklaşımı, tüm Avrupa hizmetleri ile birlikte gerçek bir
tek pazarı teşvik etmeye ihtiyaç duymaktadır,
• Komisyon, etkili bir internete dayalı ekonomi için önemi gittikçe artan
online platformlar (arama motorları,
sosyal medya, uygulama mağazaları
v.b) konusunda bir araştırma yapmaktadır. Bu araştırmanın içeriği;
daha çok şeffaflık ile online hizmetlerde güvenin nasıl güçlendirileceği, online değer zincirine nasıl dahil
olunacağı ve yasadışı içeriklerin hızlı
bir şekilde nasıl çıkarılacağını içermektedir,
• Günümüzde Avrupa’daki internet
kullanıcıların %72’si online hizmetleri kullanmakta endişeliler. Çünkü
çok fazla kişisel verilerin ortaya çıkarılmak zorunluluğu vardır. Bu nedenle, Veri Koruma Yönetmeliğinin hızlı
bir şekilde benimsenmesi güvenin
artmasında anahtar rol oynayacaktır.
3.Bir Avrupa dijital ekonomisi ve
uzun vadeli büyüme potansiyeli olan
topluluk oluşturmak
• Endüstri Avrupa ekonomisinin
önemli bir ayağıdır. Komisyon, yeni
teknolojileri tüm sanayi sektörlerine entegre etmek ve akıllı sanayi
sistemine(“Sanayi 4.0”) geçmeyi yönetmede yardımcı olmak istemektedir,
• Komisyon, sanayi ve toplumdan
veri ekonomisinin çoğunu yapmasını istemekte ve verilerin güvenliğin
sağlanmasının önemini vurgulamaktadır,
• Çevirim içi bilgi dağıtımı (cloud
computing) hızla gelişmektedir.
Bulut’ta (saklama hizmeti) saklanan dijital verilerin oranı 2013’de %
20’den 2020’de % 40’a çıkacağı tahmin edilmektedir. Paylaşılan ağlar
ve kaynaklar ekonomiyi canlandırırken, bir yandan da Avrupa genelinde
daha fazla insan, şirket, kuruluşlar ve
kamu tarafından kullanımlarının geliştirilmesi için doğru bir çerçevenin
oluşturulmasına ihtiyaç duyarlar,
• Avrupalılar, birlikte çalışabilir
e-hizmet, e-devlet ve e-sağlığa kadar
olan her alanda internetin fırsatlarını kullanmak ve iş bulma şanslarını
arttırmak için dijital becerilerini geliştirmek zorunda oldukları bilincindedirler.
Sonuç olarak, 21.yüzyılın eşiğinde
tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki tüm sektörler, kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum kuruluşları
ve üniversiteler tüm alanlarda olduğu
gibi ekonomide de başarılı olabilmek
ve çağın ihtiyaçlarına cevap verebilmek için; e-pazar ve e-ekonomi ile
ilgili altyapısını ve gerekli olan dijital
eğitim çalışmalarını planlamalı ve
hızla uygulamaya koymalıdr.
KAYNAKLAR
1.http://ec.europa.eu/digital-agenda/digital-single-market-analysisand-data
2.http://europa.eu/rapid/pressrelease_IP-15-4653_en.htm
3.http://www.ikv.org.tr/ikv.
asp?id=500
17 Nisan
15
»» Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri iken, her
türlü tarım ürününü, samanı bile ithal eder duruma
geldik.
• Tütün en önemli üretim ve ihraç
ürünümüz iken bu gün tüketilen sigaranın tamamı Amerikan Virginia
tütünü.
• Yerli tohumlar yok edilirken genleri oynanmış tohumlara ve dışa
bağımlı bir duruma getirildik. (Yerli
tohumların satışı yasak)
• Hayvan sayısı azalarak et tüketiminde dışa bağımlı duruma düştük.
Üstelik de halkımız en pahalı eti almak zorunda kalıyor. (Halkımızın
çoğunluğu et satın alacak durumda
da değil.)
• Bakliyatta dünya birincisi idik,
şimdi mercimeği bile ithal ediyoruz.
• Şeker pancarından üretilen şeker
ihraç ederken, Amerikan Cargil şirketinin mısır şurubunu kullanmak
zorunda kaldık. Şeker pancarı üreticimiz büyük darbe yedi.
• Pamuk üretimimiz büyük ölçüde
azaldı. Hem tekstil, hem yağ, hem
de hayvan yeminde dışa bağımlı bir
hale geldik.
• Zeytin ve zeytinyağı üretiminde
dünya üçüncüsüyüz ama ürünlerimizi dış pazarlarda hak ettiği değerde ve ürettiğimizle orantılı satamıyoruz.
• Sanayi tipi tavukçulukta bütün damızlık yumurtalar İsrail den geliyor.
Yılda ödediğimiz para 680 milyon
dolar.
• 65 milyon dönümden daha fazla
arazide üretim yapılmıyor. Köyden
kente göç 20 milyonu aştı.
Daha pek çok konuda çiftçimizin ve
tarımımızın durumu çok kötü. Dışa
bağımlılık yalnız pahalılığı değil,
sağlıksızlığı, tembelliği, sosyal sorunlarımızı da büyük ölçüde çoğalttı.
Bütün bu sorunlarımızın çözümü
için her şeyden önce duyarlılık sonra bilinçlenme sonra çalışkanlık ve
üretkenlik gerekiyor. Ulusal önderi-
miz Mustafa Kemal Atatürk’ çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat
yaşamayı alışkanlık haline getiren
toplumlar, her şeylerini, onurlarını bile kaybetmeye mahkûmdurlar’
derken bu günleri düşünerek bizleri
uyarmış. Neden bunlar unutuldu?
Çiftçilerimiz, köylülerimiz bu değerlelerini nasıl kaybetmiş?
Bunları düşünürken bir 17 Nisan tarihini daha gördük takvim yapraklarında.
(Ya da cep telefonlarının ekranlarında)
17 Nisan
Duyarlılığın, bilinçlenmenin, öğrenmenin, sorgulamanın, paylaşımın,
köylü aydınlanmasının dünyada tek
örneği olan Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü.
17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy
Enstitüleri 1954 yılında kapatılmıştır.
Bu eğitim kurumlarının varlığı devam ediyor olsaydı, bu sorunların
büyük bir bölümü yaşanmazdı.
Mustafa Kemal Atatürk’ü, Hasan Ali Yücel’i İsmail Hakkı
Tonguç’u ve aydınlanmacı bütün köy enstitüsü öğretmenlerimizi saygı sevgi ile anıyoruz.
ICA Küresel Konferansı ve
Genel Kurulu İçin Kayıtlar
Devam Ediyor
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA’nın 10-13 Kasım
2015 tarihleri arasında Antalya’da yapılacak Küresel
Konferansı ve Genel Kurulu için kayıtlar devam ediyor.
Konferans web sitesi adresi
antalya2015.coop/registration-intro ziyaret edilerek kayıt yaptırılabilir.
Konferans ve Genel Kurul
Antalya Belek’teki Pine Beach Convention and Exhibitiion Center’da yapılacak
olup, konaklama için 5 yıldızlı Maritim Pine Beach
Resort ya da Papillon Aysha Resort otellerinde yer
ayırtmak için www.dekon.
com.tr/ICA2015 web adre-
sinden rezervasyon yaptırılabilir.
Konferansta bildiri sunmak isteyenler, konferans web sitesinndeki
formu doldurarak başvurabilirler.Konferans
Sekretaryasına aşağıdaki iletişim adresleri yolu
ile ulaşılabilir; e-mail:
[email protected]
Tel: + 32 2 743 10 30
Fax: + 32 2 743 10 39
Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin
teşviki: üretken bir gıda sistemi sağlamak,
kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre
elde etmek için esastır.
16
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
Zeytinyağının
Kooperatiflerimiz İçin Bir Fırsat Oskarları Açıklandı
»» Değerli Kooperatifçi Dostlar, sizler ile bu ay Avrupa Birliği fon kaynakları
kapsamında kullanabileceğiniz Sivil Toplum Diyaloğu adı altında bir fırsattan
bahsetmek istiyorum.
Sivil Toplum Diyaloğu Programı, Türkiye ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarının,
ortak bir konu etrafında bir araya
gelerek, üyelerinin birbirini tanımaları, karşılıklı bilgi alışverişi ve kalıcı diyalog kurmalarını sağlayan bir
platform olarak 2008 yılında geliştirilmiştir. Türkiye ve AB toplumlarını
birbirine yakınlaştıran onlarca farklı
alanda bugüne kadar 200’ün üzerinde proje gerçekleştirilmiştir.
Sivil Toplum Diyaloğu
programının dördüncü
ayağını oluşturacak bu
dönemde, dokuz politika
alanında geliştirilecek
projeler için toplam
yaklaşık 11 milyon Avro
bütçe tahsis edilmiştir. Bu
dokuz alan arasında tarım
ve balıkçılık alanı da yer
almaktadır.
Diğer alanlar ise; çevre; enerji; tüketicinin ve sağlığın korunması; adalet, özgürlük ve güvenlik; iş kurma
hakkı ve hizmet sunumu serbestisi,
bölgesel politika ve yapısal araçların
koordinasyonu; işletme ve sanayi
politikası ve eğitim şeklinde sıralanmaktadır. “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” ve
“İşletme ve Sanayi Politikası” Hibe
Programlarının toplam bütçesi program başına 1’er milyon Avro; “Tarım
ve Balıkçılık” Hibe Programının bütçesi 2 milyon Avro’dur. Proje başına asgari olarak 50 bin Avro,
azami olarak da 150 bin Avro
hibe desteği sağlanacaktır.
Program, Avrupa Birliği’nin
katılım öncesi mali yardım
aracı (IPA) kapsamında,
Türkiye Cumhuriyeti ve
Avrupa Birliği tarafından
ortak finanse edilmektedir.
Programın teknik uygulamasından
Avrupa Birliği Bakanlığı, ihale işlerinden ise Merkezi Finans ve İhale
Zeytindostu Derneği 8. Ulusal Natürel Sızma Zeytinyağı
Kalite yarışmasının kazananlarını Akhisar Belediyesi
Meclis Salonunda düzenlenen törenle açıklandı.
Yarışmaya Rekor
Katılım
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
Birimi sorumludur. Tarımsal amaçlı
üretici örgütlerinin programdan faydalanabilmeleri amacıyla konunun
duyurulması, başvuru öncesi bilgi
taleplerinin karşılanması ve teknik
bilgi ihtiyaçlarının karşılanması için
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
bünyesinde “Sivil Toplum Diyaloğu
Programı İrtibat Ofisi” kurulmuştur.
Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından
geliştirilen “AB ve Türkiye Arasında Sivil Toplum Diyaloğu-IV Hibe
Programı” çerçevesinde “Tarım ve
Balıkçılık” kapsamında başvuruların uygunluğu ile ilgili bazı şartlar
aranmaktadır. Türkiye ve AB sivil
toplumları arasındaki diyaloğun
güçlendirilmesi amacıyla Türkiye ve
AB üye ülke sivil toplum kuruluşları
arasında güçlü bağlar kurulması ve
işbirliğinin desteklenmesi öncelikli
hedeftir. Sivil Toplum Diyaloğu-IV
kapsamındaki hibe programlarından faydalanılabilmesi için, projelerde AB ve Türkiye’deki kuruluşlar
arasında ortaklık kurulması şartı
bulunmaktadır. “Tarım ve Balıkçılık” kapsamında Türkiye’den uygun
başvuru sahiplerinin AB Üyesi Ülkelerden kar amacı gütmeyen kuruluşlar ile ortak projeler geliştirmeleri
zorunluluğu bulunmaktadır. Benzer
şekilde AB üyesi ülkelerden başvuru yapacak kar amacı gütmeyen
kuruluşların da eş-başvuran olarak
Türkiye’den başvuru rehberlerinde
belirtilen niteliklere sahip kuruluşlar ile ortak bir proje geliştirerek
başvurmaları gerekmektedir.
Hibe programı kapsamında
sunulan projelerin
uygulama süreci en az 10
en fazla 15 ay olabilecek
ve proje başvuruları ise
İngilizce olarak 5 Haziran
2015 tarihine kadar Merkezi
Finans ve İhale Birimi’ne
yapılacaktır.
Hibe başvuru rehberlerine ve
detaylı bilgilere buradan ulaşılabilmektedir.
http://www.ab.gov.tr/index.
php?p=49878&l=1
http://www.ab.gov.tr/index.
php?p=49882&l=1
Türkiye’nin gıda kimyasallarında dışa
bağımlı olduğunu ve 11 milyon dolarlık ithalatı bulunduğunu aktaran Güngör, ürününe ilişkin şu bilgileri verdi:
Güngör, proje sonucunda doğal antibakteriyeli elde ettiğini belirterek,
“Bunu gıda için saflaştırma imkanı
vardı. İkinci projeyi de bunun için
TÜBİTAK’a verdik. Geçen yıl mayısta İTÜ Çekirdek’te üçüncü oldum.
Şimdi ufak çaplı üretimim var” dedi.
17 Altın Madalyalı Marka
Yarışmanın değerlendirme sürecinde, Bursa Gıda ve Yem Kontrol
Merkez Araştırma Enstitüsü’nün
evsahipliğinde; kurumun akredite
duyusal analiz labaratuvarının yanısıra, Zeytindostu Tadım Paneli,
Ulusal Zeytin ve Zeytin Konseyi
Tadım Paneli, Aydın Ticaret Borsası Tadım Paneli, Ayvalık Ticaret
Odası Tadım Paneli ve Zeytin ve
Zeytincilik Araştırma İstasyonu
tadım panellerinden panelistler
analizlerde görev aldı. Değerlendirme sonunda 17 altın, 15 gümüş,
5 bronz madalya verildi. Dereceye
giren markalar ise şunlar; Altın:
Nar Gourmet (2 altın), Büyükakça, Zetay, Seroliva (2 altın) ,Tuay,
Beyzade, Menteşe-SOM, Safitad,
Zeytinseli, Karakaş Çiftliği, Aureline, Silisya, Mahmut Çevik (Şahış),
Elea, Sedat Köksalan (Şahıs) Gümüş: Fromida, Ovilo, Öz-Em, İzorya, Güven Asa, Dizem, Balcatepe,
Ayvalık Köklü Zeytincilik, Semercioğlu, Alhatoğlu, Alyattes, Zeytinseli, Ravika, Düet, Orfe Bronz: Toy
Konağı, İnoliva, İdamis, Tuna, Nar
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Ağustos Böceği
Kooperatiflerimizin, sektörde bulunan dernek ve vakıflar ile birlikte sadece tarım ve balıkçılık değil, çevre,
enerji gibi daha diğer birçok alanda
da programa başvurarak ortakları
için önemli fırsatlar yakalayabileceklerine inanıyorum.
»» İTÜ Çekirdek girişimcilerinden Elif Güngör, ürettiği doğal gıda koruyucusu ile
Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu gıda kimyasalları alanına girmeye hazırlanıyor.
başarılı olduklarını ve patent başvurusunda bulunduklarını dile getiren
Güngör, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın Teknogirişim programından 100 bin liralık bir hibe kazandığını, kurduğu firmayla Ar-Ge
sürecinin başladığını ifade etti.
Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Zeytindostu Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Abidin
Tatlı, yarışmaya bu yıl katılımın
rekor seviyelere ulaştığını kaydetti.
Önceki yıllarda 5-6 olan madalya
sayısının 37 madalyaya çıktığını altını çizen Tatlı, “Ülkemizde sızma
zeytinyağı bilincini yerleştirmeyi
başardık. Ülkemizde 40 ilde zeytincilik faaliyeti yapılıyor. Kalite
yarışmamızda kalitesini tescilleten
firmaların coğrafi dağılımına baktığımızda zeytin üreten bölgelere
yayılmış olduğunu görüyoruz. Bu
yıl rekor düzeyde katılım aldık.
Önümüzdeki yıl Zeytinyağının Oskarları olarak yarışmamızı uluslararası hale getirmeyi planlıyoruz”
dedi.
Mayıs ayı içinde yapılacak bilgilendirme seminerleri Avrupa Birliği
Bakanlığı’ndan bilgi gelince duyuruları yapılacaktır.
Yumurta Kabuğundan Doğal Gıda Koruyucusu
Güngör: “Ürünü, yumurta kabuğuna
hiçbir kimyasal eklemeden elde ediyoruz. Türkiye’de ve dünyada ilk”
“Ürünümüz doğal,hiçbir yan etkisi
yok. Sadece koruma özelliği var. İçine
katıldığı ürünü 2 yıl koruyabiliyor”
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
(İTÜ), fikrinin inovatif ve TICARIfaaliyete dönüştürülebilir olduğuna
inanan girişimcilere yönelik platformu İTÜ Çekirdek’in girişimcilerinden Elif Güngör, yumurta kabuğundan doğal gıda koruyucusu üretti.
Güngör, gıda katkı maddeleri alım
satım işi yaptığı sırada Japonya’da istiridye kabuğundan yapılan doğal bir
antibakteriyel gıda koruyucusu bulduğunu ve kendisi de yüksek lisans
tezini hazırlarken farklı hammadde
ile bu tür bir koruyucu yapmak üzere çalışmaya başladığını söyledi. Yumurta kabuğu denemelerinde çok
»» Zeytindostu Derneği’nin 8. Ulusal Natürel Sızma
Zeytinyağı kalite yarışması sonuçlandı.
“Ürünü, yumurta kabuğuna hiçbir
kimyasal eklemeden elde ediyoruz.
Türkiye’de ve dünyada ilk. Yumurta
kabuğu tamamen yıkanıyor, temizleniyor. Ardından ön yakma yapıyor
ve öğütüyoruz. Sonra çok yüksek
sıcaklıklarda uzun süre pişiriyoruz.
Hiçbir şekilde element bulaşmaması
gerekiyor. O nedenle çok pahalı bir
sistemle çalışıyoruz. Süt ürünleri,
salça, reçel grubu, şekerleme grubu,
unlu mamuller, et ürünleri, bulyon
gibi toz grubu, çiğ köfte sektörlerinde kullanılabilir. Üretici direkt
ürünün içine atarak kullanabiliyor.
Yaklaşık 10 firmada Ar-Ge çalışmalarımız devam ediyor. Bunlardan
2’si onaylandı.”
[Bilimsel Adı: (Cicada orni Linnaeus (Homoptera takımı:
Cicadidae familyası)]
Ağustos böceğinin gerçek haya- çıkarırlar. Dişilerinde ses çıkarma
tını bilenler, bilindiği zannedilen organı yoktur. Eş aramak için öten
hikâyede onun haksızlığa uğradı- erkeklerin çıkardıkları bu ses çoğu
ğını anlarlar. Çünkü; ergin ağustos zaman hayatlarına mal olur. Sesi
böcekleri yaz sonuna doğru çift- duyan serçe ve diğer kuşlar, sesin
leştikten sonra ölürler. Bu yüzden geldiği noktaya hızla inerek ağustos
yiyecek biriktirmek gibi bir endi- böceğinin kanatlarını koparıp beşeleri yoktur. Ağustos böceklerinin sili vücutlarını yerler. Birçok meybirçok türü mevcuttur. Cicada orni ve ve çam ağaçlarında zararlıdır.
adlı ağustos böceği büyük boydaki Dişi ağustos böceği, yumurtlama
ağustos böceklerindendir. Dişbu- borusuyla yumurtalarını ağaçladak ağustos böceği adı ile de bili- rın genç sürgün yarıklarının içine
nir. Genel rengi kahverengimsidir. bırakır. Bunlardan altı hafta sonBaş ve gövde üzerinde koyu leke ve ra “NİMF” adı verilen ve erginlere
desenler bulunur. Ön kanatlar say- benzemeyen yavrular çıkar. Danadam olup dış kenara doğru munta- burnuna benzeyen bu yavrular, kazam olarak sıra halinde dizili küçük zıcı ön ayaklarıyla toprağı kazarak
koyu lekelere sahiptir. Vücut uzun- altına gizlenirler. Toprak altında
luğu 3 cm civarındadır. Yaşam sü- galeriler kazarak ağaç köklerini buresi 4 yıldır. Erkek ağustos böcek- lur ve özsuyu emerek beslenirler.
lerinin karınlarının altı sağlı sollu Yıllarca toprak altında kaldıktan
gergin bir zarla örtülüdür. Bunlar sonra erginleşmek için topraktan
bir çift ses çıkarma organıdır. Kas çıkar, ağaç gövdelerine tırmanırlar.
yardımıyla bu zarları titreterek ses Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
DOĞA
Kuşlar Neden V Şeklinde Dizilerek Uçarlar?
17
»» Kuş türlerinin yaklaşık olarak yarısı, düzenli aralıklarla bir doğal yaşam alanından ötekine gider. Bazıları bu sırada çok uzun mesafeler kat
eder. Göç olarak bildiğimiz bu davranışlar, besin kaynaklarından ya da üremek için uygun koşullardan daha çok yararlanmayı sağlayarak,
türün yaşamını sürdürme şansını artırmaktadır.
Kuşlar, göç sırasında çoğunlukla sürüler halinde hareket ederler. Göçmen
kuşların birçoğunun seyahatleri sırasında sürüler oluşturmalarının
birçok sebebi vardır.
Sürü oluşturma, düşmanlara karşı
bir caydırıcılık sağladığı gibi uçuş
esnasında sürüye başka avantajlar
da sağlar. Bu avantajlardan biri “V”
şeklindeki uçuş tekniğinde gizlidir.
V şeklinde bir pozisyonda uçmak
düşmanlara karşı geliştirilmiş bir
yöntem olsa da, göç sırasında, enerji kullanımını azaltma açısından da
oldukça etkili bir yöntemdir. Ancak
yalnızca az sayıda kuş türü bu yöntemi kullanmaktadır; büyük ve ağır
bedenli olan kuşlar.
Kuşlarda, kanat büyüklüğü-beden
ağırlığı oranı oldukça önemlidir.
Uçuş hızı, havadaki çeviklik ve enerji
kullanımı; bunların tümü kanat büyüklüğü ve şekline bağlıdır. Havanın
kaldırma ve rüzgârın itme kuvveti,
kanadın boyutuna ve kanat üzerindeki hava akımının hızına göre de
farklılık gösterir. V şeklinde uçuş,
özellikle ağırlıkları, kanatlarına göre
daha büyük olan kuşlarda, enerjinin
korunmasını sağlar. Öndeki kuşun
kanat ucu hizasında uçmak, arkada-
ki kuşların kendi kanat uçlarındaki
hava akımının etkisini ortadan kaldırır. Bu sayede, rüzgârın itme kuvvetinin etkisi azalır ve daha az enerji
harcanır. Bu nedenle, özellikle göç
sırasında kazlar, bir
öndeki kuşun kanat
ucu hizasında uçarlar. Bu da, V şeklinde bir diziliş ortaya
çıkarır. Bu yöntem
sayesinde, % 50’den
daha az enerji harcarlar.
Kuşlar V şeklinde
uçarken, her kuşun kanat çırpışı,
arkasındaki
kuşu
yükselten bir hava
akımı oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu hava akımı
kullanan kuşlar, uçuş mesafelerini
% 70 oranında uzatabilmektedirler.
Kuşlardan biri gruptan çıktığında
tüm denge bozulur ve uçmakta güçlük çekerler ve V şeklini hızlı bir şekilde yeniden ayarlarlar.
V pozisyonundaki uçuşlarda önde
giden öncü kuş hiçbir hava akımından yararlanamadığı için başı çekmek oldukça güç bir hal almaktadır.
Bu nedenle öncü kuş yorulduğunda
en arkaya geçer ve onun hemen arkasındaki kuş öncü konumunu alır.
Bu değişim, öncü kuşlar yoruldukça
devam etmektedir. Böylece her kuş,
grubun her noktasında yer almış
olur. Bu sayede kuşlar, ulaşmak istedikleri yere daha çabuk, daha az
enerji harcayarak ve daha güvenli
bir şekilde ulaşırlar. Üstelik kuşlar
V şeklinin tek avantajsız yeri olan
ön kısmına sakat ya da güçsüz olan
kuşları getirmemekte, bu şekilde onların güç kazanmasına yardımcı olmaktadırlar.
Bilim adamları yıllardır
kuşların V şeklindeki
oluşumlarının tek başına
uçan kuşlardan daha
az enerji gerektirdiğini
biliyorlardı. Hava akımı
direncinin azalmasına
sebep olan bu oluşumun
benzer şekilde uçaklarda
da başarılabileceğini
düşünüyorlardı.
Bu amaçla iki F/A18 uçağı ile göç
eden kuşların düzeni taklit edilerek,
arkadaki uçakta %10 yakıt tasarrufu
sağlayacak bir proje yürütülüyor.
Mükemmel uçuş makineleri
Kuşlar mükemmel uçuş makineleridir. Bir aracın uçabilmesi için hafif
olması gereklidir. Bu, kanadı tutturmak için kullanılan vida ve perçinler
için de geçerli bir kuraldır. İşte bu
nedenle insanlar uçak imalatında
Nepal Depreminin Tarıma Ve Gıda Güvenliğine
Etkilerinin Çok Yüksek Olacağı Tahmin Ediliyor
»» FAO, depremden etkilenen Nepal çiftçilerinin tarımsal kayıplarını telafi etmek
ve üreticilerin pirinç ekim mevsimine hazırlanmaları için 8 milyon doların acilen
toplanması gerektiğini duyurdu.
Ekim mevsimini kaçıran çiftçilerin
Mayıs ayının sonlarına doğru ülkenin başlıca gıda maddesi olan
pirinç ekimi yapması bekleniyordu ancak 2016’nın sonuna kadar
tekrar ekim yapılamayacak. FAO;
bu durumun, gıda stoklarının erimesine, buğday ve mısır mahsullerinin kaybına yol açacağının
ihtimaller dahilinde olduğunu bildirdi. Bir Güney Asya ülkesi olan
Nepal’deki nüfusun üçte ikisi geçimini tarımdan sağlıyor.
Tarımsal alanlar
depremden en çok
etkilenen bölgeler
arasında
Ülkenin en büyük şehirleri olan
Kathmandu ve Pokhora da dahil
olmak üzere batı ve orta bölgelerde yaklaşık 8 milyon insanın felaketten etkilendiği tahmin ediliyor.
Tarımsal sektördeki hasarlar henüz tespit edilmediyse de, depremden etkilenen ailelerin hayvanlarını,
mahsullerini,
gıda
stoklarını ve önemli tarımsal kazançlarını büyük olasılıkla yitir-
dikleri tahmin ediliyor. Bununla
birlikte felaketin; yolları, önemli
sulama kanallarını, altyapıyı ve piyasaları tahrip etmesi sonucunda
acil yardım desteği de dahil ülke
içi ticaret sekteye uğradı.
Depremden önce FAO’nun Nepal’daki 2015 tahıl üretimi tahminleri, geçen seneki mahsulün
yüzde 5 aşağısında konumlanarak
1.8 milyon ton olarak hesaplanmıştı; fakat ürünlerin zarar uğraması ve çiftçilerin depremden
etkilenen alanlarda ekim yapamayacak olması tahminlerin büyük
olasılıkla değişeceğini gösteriyor.
Buna ek olarak; pirinç ve mısır
ekilen alanlar depremden en çok
etkilenen alanlardan olduğu için
bu ürünlerin mahsulünde şiddetli
bir düşüş bekleniyor.
Bu senenin mahsulünü kaybetmemek için ekin üretim paketleri
dağıtımının yanında; FAO ve diğer
paydaşlar Nepal hükümetiyle birlikte çalışarak hayvancılığın daha
fazla kayba uğramaması için yem ve
veterinerlik desteği sağlayacak ve
böylelikle hayvanların sağlıklı ve verimli kalmasına katkıda bulunacak.
FAO toplamda 20.000 korunmasız
haneye geçim kaynaklarını tekrar
elde etmeleri için destekte bulunuyor. Zamanında yapılan tarımsal
destekler felaketten etkilenen aile
çiftçilerini güçlendiriyor ve kayıplarını telafi etmek için harcanan parayı ve zamanı büyük ölçüde azaltıyor.
FAO Nepal Temsilcisi Somsak
Pipoppinyo yaptığı açıklamada,
“Çiftçilerin pirinç ekimine zamanında başlamalarına yardım etmek
ve onları kendi kendilerini idare
edecek hale getirmek için önümüzde kritik bir fırsat penceresi bulunuyor. Bununla birlikte; felaketten
etkilenen ailelerin besin ve gelir
ihtiyacını karşılayacak hayati hayvancılık ürünlerini korumak için
elimizden geleni yapmalıyız” dedi.
hep özel malzemeler kullanmaya çalışırlar: Sert ama hafif, aynı zamanda da darbelere dayanıklı. Bütün
çabalara rağmen bu konuda kuşlara
yaklaşamadığımızı söyleyebiliriz. Siz
hiç iniş sırasında infilak eden ya da
parçalanan bir kuş gördünüz mü? Ya
da uçarken gövdeye olan bağlantıları
zayıfladığı için kanadı düşen bir kuş?
Kuşlardaki kusursuz tasarımların havacılığın gelişmesinde çok büyük etkileri vardır. Nitekim uçağın mucidi
olarak kabul edilen Wright kardeşler,
Kittyhawk adındaki uçaklarının kanatlarını yaparken akbaba kanatlarının tasarımını örnek almışlardır.
İçi boş hafif kemikler, bu kemikleri
hareket ettirecek güçlü göğüs kasları, havada tutunmayı sağlayacak nitelikte tüyler, aerodinamik kanatlar,
yüksek enerji ihtiyacını karşılayacak
bir metabolizma. Kuşların bir tasarım ürünü olduğunu açıkça gösteren
tüm bu özellikler onlara havada büyük bir hareket kabiliyeti verir.
Kuşlar daha pek çok bakımdan da
uçaklardan çok ileridir. Örneğin
kuzgun, güvercin gibi kuşlar havada
takla atabilirken, arı kuşları havada
asılı kalabilirler. Havada uçarken fikir değiştirerek ani bir hareketle bir
dala konabilirler. Uçaklar ise bu tarz
manevralar yapamazlar.
En kusursuz uçuş makinesi
hangisidir?
Skorsky helikopteri mi, Boeing 747
yolcu uçağı mı, yoksa F-16 savaş uçağı mı?
Reader’s Digest dergisinde konu olarak kuşları ele alan bilimsel bir makale aşağıdaki cümle ile başlayarak
bu sorunun cevabını şöyle vermektedir:
Aeorodinamik bir harika olan kuşla
kıyaslandığı zaman en gelişmiş hava
aracı bile sadece kabataslak bir kopyadan öteye geçmez.
Çevre Yönetimi Tartışılacak
»» TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, üretim ve tüketim
dengesizliği, sınırlı doğal kaynaklar, artan çevre kirliliği
ve çevre yönetim politikalarının yetersizliği nedeniyle
yaşananları, yapılması gerekenleri ve konu ile ilgili yeni
teknolojileri, bu yıl 11. kez düzenleyeceği bilimsel Çevre
Mühendisliği Kongresi'nde tartışacak.
ÇMO'dan yapılan açıklamada, küreselleşen
dünya şartlarında üretim ve tüketim dengesindeki sapmalara, sınırlı doğal kaynaklara,
çevre yönetim politikalarının yetersizliğine
dikkat çekilerek çevre
yönetiminin ne denli
önemli olduğunun altı
çizildi. 'Doğal dengenin
bozulmasındaki
temel nedenler çevre
kirliliği ve tahribatıdır'
denilen açıklamada şu
ifadelere yer verildi:
Günümüzde çevre kirliliğinin artmasıyla birlikte, çevre bilimi ve teknoloji
de çeşitli önlemlerin alınmasına, bertaraf tekniklerinin geliştirilmesine,
doğal kaynakların korunmasına ve güvenli bir çevre için sürdürülebilirliğin
sağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmaktadır. Gelişen teknolojiyi ve bilimi ilgili tüm kesimlerle buluşturmak,
çevre bilincinin yaygınlaştırılmasıyla
paydaşlarımızı sürece dahil etmek,
Çevre Mühendisleri Odası olarak gö-
revlerimiz arasındadır. Amacımız, çevre
sorunlarına her geçen
gün yenilerinin eklendiği ülkemizde, sağlıklı, konforlu, enerjisi
etkin, sürdürülebilir
bir çevre anlayışı ile
sorunları
tartışmak,
bilimsel yaklaşımla çözüm önerilerini ortaya
koymak ve karşılıklı
bilgi ve deneyim aktarımı sağlamaktır.'
Açıklamada,
akademisyenlerin, öğrencilerin ve çevre alanında
faaliyet gösteren kişi ve kurumların
bir araya getirilerek konunun etraflıca
tartışılmasının amaçlandığı kongreye
yurt dışından da akademisyenlerin
katılacağı belirtildi.
ÇMO Bursa İl Temsilciliği öncülüğünde, "Çevre Yönetimi" ana temalı
kongre, 15-17 Ekim tarihlerinde, Bursa Uludağ Üniversitesi
Mete Cengiz Kongre ve Kültür
Merkezi‘nde gerçekleştirilecek.
TARIM
“Tarım, Kırsal Turizm ve
Madencilik Şehri Beypazarı” -ıı»» Bu ayki sayımızda geçen ay yayımlanan yazımızın devamı olan Beypazarı
İlçesinde ekşi karadut fidancılığa hobi olarak başlayıp fidan üretimine geçen
Hasan Parça ile söyleştik.
Beypazarında karadut üretimi ve
pazarlanması hakkında bizlere neler söylebilirsiniz?
Beypazarı’na özgü spesifik olan ekşi
karadutun, üretimde başarı oranı
Beypazaı dışında yetiştirilen bölgelerde yüzde yetmiş seksenlerde
iken biz Beypazarı’nda yüzde doksanlarda fidanı tutturma oranını
yakalımış bulunmaktayız. Karadut
fidan yetiştiriciliği ağırlıklı olarak
Kahramanmaraş, Tokat ve İzmir
Bölgesinde etkin olarak yapılmaktadır. Beypazarı da bu iller ile rekabet edebilir konuma gelmiştir.
Karadut üçüncü senesinde ürün
vermeye başlamaktadır. Karadut
bodur bir ağaç olmasından dolayı
diğer meyveler gibi beşinci yılda
değil en iyi verime 7. ve 8. yıllarda
ulaşmaktadır. Ürünü toplaması biraz zahmetli olmaktadır. Çünkü tek
tek elle toplanması gerekmektedir.
Mesela bir Ayaş dutunda ağaçı silkeleyerek toplanırken karadut elle
toplanmaktadır. Bir kişi günde en
fazla 15-20 kg toplayabilmektedir.
Biz ağırlıklı olarak meyve fidanı
üretimi gerçekleştiriyoruz ve hemen hemen tüm Türkiye’ye satıyoruz. Günümüzde lojistik ve kargo
sistemlerin gelişmesi ile birlikte
internet üzerinden gelen siparişleri
satabilmekteyiz. Karadut fidanları
genellikle Beypazarı ve çevresine
pazarlarken, karadutta önemli bir
yere sahip olan İzmir’e karadut fidanı satışımız olmuştur. Ortalama
bir adet karadut fidanının fiyatı 40
TL’dir. Bulunduğu yerlerde 200300 yıllık hiç bir ilaçlama yapılmadan yaşayan asırlık ağaçlar vardır.
Tokat bölgesinde asırlık karadut
ağaçları, anıt ağaç olarak işaretlenerek gelecek nesillere bir şekilde
aktarılmış oldu. Bir kilo ekşi karadutun fiyatı geçen sene 10 TL idi.
Yetiştikten sonra tamamen doğal
bir bitki olan karadut, ilaç istemeyen, üzerinde herhangi bir hastalığı
olmayan bir bitkidir. Yıllarca insan
sağlığında kullanılan, eczacılar tarafından kullanılan bir bitkidir.
Özellikle ağız yaraları, sindirim
sistemi ve son yıllarda bazı makalelerde okuduğum kadarıyla kanser
tedavilerinde de kullanılan bir bitki
türüdür. Özel bir bitki olduğundan dolayıda fidan fiyatları da biraz
yüksek olmaktadır.
Türkiye’de üretimi az olan bir türdür ekşi karadut. Bildiğim kadarıyla Sütçü İmam Üniversitesi’nin
yüksek verim konusunda çalışmaları olduğudur. Doku kültürüyle
yapılmaktadır bu çalışmalar.
Beypazarı’nda sizi görüp fidan
yetiştiriciliğine
başlayanlar
oldu mu? Diğer meyve fidanı
yetiştiriciliği yapanlar sizden
bir talepleri oluyor mu?
Mutlaka diyenler oluyor ama kendi işimi yetiştirdiğim işin cevap
vermekte zorlanıyorum. Esas işim
fidancılık olmadığı için diğer işlerime de zaman ayırmak zorunda kalıyorum Üniversitede okuduğu için
derslere gidiyorum, aynı zamanda
yakın zaman kadar Beypazarı TRT
haber muhabiriyimdim, bu iş yoğunluğumdan dolayı diğer fidancılara yardımcı olamıyorum yeteri
kadar. Muhabirlik dönem, boyunca, yaklaşık 5 sene sürdü, 300’den
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
fazla haberim TRTekranlarında yayınlanmıştı.
Beypazarı’nın tarımı hakkında bilgi verebilirmisiniz?
Her ne kadar Beypazarı bir kırsal
turizm şehri olarak görülse de aslında bir tarım kenti olarak görmekteyim ben. Beypazarı çiftçisinin çok
önemli bir özelliği vardır. Yenilikleri
hemen kabullenebilirler ve yeniliklere çok açık bir yapıdadırlar. Havuç, soğan, salata malzemesi olarak kullanılan ürünlerde, ıspanakta
Türkiye’de önemli bir paya sahip
bir kenttir Beypazarı. Beypazarı’nı
Beypazarı olarak tanıtan Beypazarı havuçudur. Türkiye’de havuç
üretiminin %30’u Beypazarı’nda
üretilmektedir. Günümüzde havuç
üretimi hibrit tohumlarla gerçekleştirilmektedir. Bir kaç üretici dışında
yerel Beypazarı Havuçu tohumu ile
üretim yapılamamaktadır. Bir tohum firmasının İç Anadolu Bölge
Bayiliği Beypazarı’nda bulunması,
bölgedeki havuç üretimi hacminin
hangi boyutlarda gerçekleştiğinin
bir göstergesidir.
Beypazarı’nın tarımda en önemli bir özelliği, üreticilerin girişimci bir ruha sahip olmasıdır.
Beypazarı’nda yeni bir şey yapacaksanız size “Aman ha! Saklı yap” derler, çünkü siz yaptıktan sonra hemen sizin yaptıklarınızı üreticilerin
yapacaklarından dolayıdır. Bu sefer
elinde malın kalır ve sizden daha iyi
yapacaklarından emin olabilirsiniz.
Beypazarı’nda bir yeniliği 1-2 sene
içerisinde çok kolay yayabilir ve
üreticilere benimsetebilirsiniz. Bunun sebebini ben Beypazarı tarihinden geldiğini düşünmekteyim. Çünkü Beypazarı tarihi İpek Yolu
üstünde bulunması bölge
insanının sürekli farklı
insanlarla ve görüşlerle
iç içe olmasını sağlamış
buda kültürel yapıya bugün de yansımıştır. Çoğu bölgelerde olan kesin
kalıplar burası için geçerli değildir.
Beypazarı üreticisi bazen toprakları
yetmediğin
Konya’da,
İzmir’de ilginçtir Bulgaristan’da,
Ukrayna’da oradaki üreticilerle
ortak olarak üretim yapmaktadır.
Neden Ukrayna veya Bulgaristan
diye sorarsanız AB ve Rusya pazarına girmenin en kolay yolunun
Ukrayna ve Bulgaristan olduğunu
Beypazarı üreticisi görmüştür. Bu
ülkelerde salata malzemesi ve havuç üretimi yapmaktadırlar.
Tarımın en büyük sorunu olan
genç nüfusun olmaması tarımın
etkin yapıldığı ova köylerinde görülmemektedir. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığın yapıldığı
yerlerde ise gençler kendi hayvanlarının başında durmaktadırlar.
Bölgede 90 bin küçükbaş hayvan
varlığı mevcut, bunların yaklaşık
12.500’ü Ankara Tiftik keçisidir.
Atalardan gelen bir kültür olarak
Ayaş ve Beypazarı’nda tiftik keçisine sahip çıkılmıştır. Son yıllarda
devletin verdiği destekler ile tiftik
keçisi üretimi devam etmektedir.
Üretilen tiftikler tiftik kooperatifine satılmaktadır.
Beypazarı’ında tarımsal kooperatifleşme ne durumdadır?
Havuç İşleme Kooperatifi ve Bostancılar Odamız mevcut. Bostancılar Odası aslında bir kooperatif
şeklinde çalışmaktadır. Tüm üreticiler ürünlerini bu oda üstünden pazarlamaktadır. Görünüşte
bir kahve ortamı şeklinde olsada
ticaretler burdan yapılmaktadır.
Ankara’ya, istanbul’a gönderilecek
ürünler buradan pazarlaması yapılmaktadır. Oda’nın yüksek sayıda üyesi bulunmaktadır. Oda’nın
bir lobi etkisi yaptığı bile ileri sürülebilir Beypazarı siyasetinde.
Sizce tarımın geleceği nasıl
görüyorsunuz?
Türkiye’de tarım maalesef olumlu bir yöne doğru gitmiyor. Tüm
dünyada olduğu gibi tarım sürekli
desteklenmesi ve el üstünde tutulması gereken bir sektördür. Ancak
üreticiler mevsimin kötü gittiği yıllarda yoksulluk seviyesine hatta
bu seviyenin altına düşmektedir.
Türkiye’nin son rakamlara göre
%16’sı kırsal alanda yaşamaktadır.
Tarımdaki insanlara yeter gelir sağlanamadığı takdirde, bu kişiler kırsal alandan koparak şehirlere göç
etmeye başlayacaklardır. Şehirlerde
karşımıza şu durum çıkacaktır. Kırsaldan gelmiş şehire adapte olmaya
çalışan bir grup. Köyde kendi işinin
başındaydı ve kendine yetiyordu,
şehirde başkasının işinde kendine yetemeyen bir kitle oluşacaktır.
Bu durumun hem sosyolojik hem
psikolojik sorunlara yol açacaktır.
Hatta kentlerin köylüleşmesi süreci
ortaya çıkacaktır. Dünya’da bunun
örnekleri vardır. Örneğin Cezayir’de
üretimden, köyden kopartılmış insanların şehire göçü var, şehirlerde suç oranları artmış, şehir şehir
olmaktan çıkmış, kırsalda üretim
yapan kişi sayısı azalmış ve Cezayir
dışa bağımlı bir ülke haline getirilmiştir. Tarım gelecekte stratejik
öneme sahip bir sektör konumuna
gelecektir.
Dünya Sağlık Günü
»» Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluşu olan 7 Nisan her
yıl Dünya Sağlık Günü olarak kutlanmaktadır. Örgüt
bu yılki Dünya Sağlık Günü'nün teması "Tarladan
Tabağa Gıda Güvenilirliği" olarak belirlemiştir. Böylece
toplumda gıda güvenirliği konusunda farkındalık
oluşturulması hedeflenmektedir.
ciler ve tüketiciler organize
Çok eski yıllardan beri otoritelerin, bilim adamve koordineli bir şekilde
larının ve tüketicilerin
davranmak zorundadır.
gündeminde yer almakGıda Güvenliğinin Sağlanla birlikte, dünyada son
masında;
20-30 yıl içinde, çoğunBakanlık, AB müzakere
luğu hayvansal kökenli
süreci konusu 12’nci Faolan ve insan sağlığı
Okan
BARUTÇU
sıl ile ilgili konularla ilgili
için büyük tehlike arz
yeni mevzuatlar hazırlanVeteriner
Hekim
eden hatta hatta ölümmasından, var olan ve ihlerle sonuçlanan gıda
tiyaca
cevap
vermeyen mevzuatların
kaynaklı sorunların giderek artması,
yenilenmesinden,
gıda zincirinde
Halk sağlığı açısından Gıda Güvenizlenebilirliği
sağlanmasından,
bünliği ve Gıda Güvenirliği konularıyesinde
uzman
gıda
kontrolörleri
nın önemini daha da arttırmıştır.
Güvenilir Gıda; gıdalarda olabilecek (veteriner hekim, gıda mühendisi
fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her vs.) istihdam ederek, Risk Analiz
türlü zararın bertaraf edilmesi için prensiplerine dayalı etkin gıda dealınan tedbirlerin bütünü olarak tarif netim ve kontrolleri yapılmasından,
edilmektedir. Başka bir ifadeyle gıda gıda denetimlerinde etkin rol oyürünlerinin, tarladan tabağa kadar nayan yetkili, uluslararası düzeyde
yani gıdanın üretiminden tüketiciye akredite laboratuvar sayısını arttıarzına kadar her aşamasında gerekli rılmasından, başta geleceğimiz olan
denetim ve kontrollerinin yapılarak çocuklarımız olmak üzere toplumun
sağlıklı, güvenilir biçimde elde edil- her kesimini, “Güvenilir Gıda”, “Bimesi iş ve işlemlerinin bütünüdür.
linçli Hassas Tüketici” konularında
Güvenilir gıdaya erişim ve beslenme bilinçlendirilmesinden sorumludur.
her insan için evrensel bir haktır. Gıda Sektörü, birincil üretim ile
Sağlıklı toplumlar için sağlıklı bi- ikincil üretim dâhil tüketime arz etreylerin olması gerekmektedir. Sür- tikleri gıda maddelerinin ulusal gıda
dürülebilir güvenilir gıda teminin- mevzuat şartlarına uygunluğundan
de tek yetkili otorite Gıda Tarım ve sorumludur.
Hayvancılık Bakanlığıdır. Konuyla
ilgili olarak ülkemizde 1930 yıllar- Sivil Toplum Kuruluşları, Badan beri çalışmalar yapılmakta ise de kanlığın sürdürülebilir güvenilir
2004 yılından sonra bu çalışmalar gıda temini ile ilgili yapmış olduğu
hız kazanmıştır. Özellikle Türkiye- çalışmalarıyla kamuoyu arasında
AB Müzakere Süreci ve bu süreçte köprü görevi yaparak, yapılan bu ça12’nci fasıl gereği yapılan çalışmalar lışımların etkinliğinin arttırılmasınsürdürülebilir güvenilir gıda temini dan sorumludur.
çalışmalarını tetiklemiştir. Bakanlık, Üretici, başta teknoloji geliştikçe
yeni mevzuatlarla, “Çiftlikten Sofra- kullanımı kaçınılmaz olan tarımsal
ya Gıda Güvenliği”, Güvenilir Gıda ilaçların kullanımı olmak üzere güSağlıklı Yaşam “ gibi sloganlarla venilir gıda üretimi için gerekli bilgi
toplumda gıda güvenirliği bilincinin donanımına sahip olmaktan, güveyaygınlaşmasını ve toplumun güve- nilir gıda gereksinimini sürdürülebinilir gıda teminini amaçlamıştır.
lir kılmaktan sorumludur.
Güvenilir gıdanın sürdürülebilirli- Tüketici; sürdürülebilir güvenilir
ğinin sağlanmasında başta paydaş gıda temininde yukarıda zikredilen
kurum/kuruluşlar olmak üzere toptüm çalışmaların bilincinde ve haslumun tüm katmanları sorumludur.
sasiyetinde olmaktan ve ona göre
Gıda maddelerinin insan sağlığı üzehareket etmekten, özellikle gıda derindeki etkileri ve taşıdığı riskleri göz
netimi ve kontrollerinde, Bakanlığın
önüne aldığımızda bu sorumluluğun
ötelenemeyecek olduğunu daha iyi konuyla ilgili kurmuş olduğu ALO
anlarız. Çünkü ötelenen sorunlar, 174 Gıda Hattını kullanarak, aktif
ileride daha karmaşık ve telafisi daha rol almaktan sorumludur.
zor sorunlar olarak karşımıza çıka- Sağlıklı, mutlu bir yaşam için “Tarcaktır. Bu konuda Bakanlık, sivil top- ladan Tabağa Güvenilir Gıda” temin
lum örgütleri, gıda sektörleri, üreti- etmeniz dileğiyle esenlikler dilerim.
com
18
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif İnsanlığın Reklam Arası
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
İkinci yılımızı yaşadığımız bu
köşemizde sizler ile bu sayıda
Hindistan’dan çok güzel bir Balıkçılık kooperatifi hikâyesi paylaşacağız. Balıkçı Kooperatifleri Ulusal
Federasyonu Ltd. (FISHCOPFED),
Hindistan’daki balıkçılık kooperatifi
hareketini ilerletmiş ve geliştirmiştir. Balıkçılık kooperatifi sektörünü
oluşturarak, büyümeleri için balıkçıları eğitmekte, onlara rehberlik etmekte, desteklemekte ve kooperatif
fikrinin bir sembolü olarak kooperatif ilkelerine uygun şekilde hizmet
vermektir. Örneğin kadınlara yönelik sosyal hizmetler vererek gerçek
anlamda bir kooperatifin ne demek
olduğunu göstermektedir.
Ulusal Bağımsız ateşinin başladığı,
Gençlik ve Spor Bayramınızı kutlarız.
Hindistan’ın Balıkçılık
Kooperatiflerinin
Birleştirilmesi
Uzun kıyıları ve zengin iç suları, avcılık ve yetiştiricilikle ilgilenen 14
milyon üzerindeki insanla, Balıkçılık sektörü Hindistan’da önemli bir
endüstridir. Ancak, balıkçı toplulukları bilgisizlik, yoksulluk ve teknoloji hakkındaki eksikliğinden dolayı
toplumda en zayıflar arasında yer
almaktadırlar. Birçok balıkçı, komisyoncular tarafından sömürülmektedirler. Fakat kooperatifler balıkçıları
güçlendirmek ve sosyo-ekonomik
şartlarını geliştirmek için bir alternatif olmuşlardır.
Hindistan’da şu anda
2,2 milyon balıkçı ortağı
ile 14.620 tane balıkçılık
kooperatifi bulunmaktadır.
Bunlara, Hindistan’da
balıkçılık kooperatif
hareketlerinin gelişmesi
için ulusal düzeydeki
kooperatif organizasyonu
olan Balıkçı Kooperatifleri
Ulusal Federasyonu
Ltd. (FISHCOPFED)
kurmuşlardır.
Bu federasyon, tarafından bir koordinasyon, teknik destek, eğitim ve
birçok diğer faydalar sağlanmaktadır. Tüm Balıkçılık Kooperatiflerinin Hindistan Federasyonu olarak
1980’de kurulmuş,1982’de ise resmi
olarak Balıkçı Kooperatiflerinin Ulusal Federasyonu (FISHCOPFED)
olmuştur. Bu Ulusal Federasyon, il
ve ilçe düzeyindeki balıkçılık kooperatif federasyonlarını birleştiren ve
şu anda 83 ana üyeye sahip olan bir
organizasyondur.
FISHCOPFED’in amacı, kooperatifler aracılığıyla Hindistan balıkçılık
endüstrisini kolaylaştırmaktır. Ulusal Federasyon faaliyetlerini gelişim
veya tanıtım, refah ve ticaret olmak
üzere üç geniş kategoride gerçekleştirmektedir. Hindistan Tarım
Bakanlığı’nın idari denetimi altın-
daki FISHCOFED, birçok küçük balıkçı kooperatifinin ülkede güçlü sesi
olan Ulusal Kooperatif Kalkınma İşbirliğiyle ve Hindistan Hükümeti ile
yakın çalışma içerisindedir.
FISHCOPED’un en önemli düzenlemelerinden bir tanesi balıkçılar
için sigorta sağlaması, üyelerin kaza
durumlarında zararları karşılaması
ve daha iyi personel ve finansal güvenlik sağlamasıdır. FISHCOPFED
2011-2012 yılları arasında, merkezi
olarak ülkede neredeyse 3,5 milyon
balıkçıyı kapsayan grup kaza sigortası düzenlemesine sponsorluk yapmıştır. Federasyon, aynı zamanda
daha fazla balıkçının hayatını kurtarmak için kaza ve ölüm nedenleri
üzerinde de aktif olarak çalışmaktadır.
Bir diğer önemli faaliyet alanı ise,
geleneksel olarak balıkçılık endüstrisinde ihmal edilmiş bir grup olan
kadınlarla ilgilidir. Kadın balıkçılar
balık yakalamaktan daha ziyade hasat sonrası faaliyetlerde önemli bir
rol oynamaktadırlar. FISHCOPFED,
kadınları güçlendirmek için kıyı illerde balık kurutma üzerine bir proje
uygulamaktadır. Geçmişte ağ dokuma, çocuk bakımı, aile planlaması,
sağlık ve beslenme alanlarında kadınların güçlendirilmesi üzerine birçok eğitim programı FISHCOPFED
tarafından başarıyla düzenlenmiştir.
FISHCOPFED, aynı zamanda kooperatiflerin balıklarını pazarlamalarına yardımcı olmak gibi birçok başka alanlarda da aktiftir. Delhi’deki
Hindistan Turizmini Kalkındırma
Kurumu’nun (ITDC) otellerine ve
düzenli tüketicilere toplu miktarlarda balık tedarik etmek için, federasyon perakende balık dükkânı
işletmektedir. Çok yakında dükkân
ağlarını diğer alanlara da genişletecektir. FISHCOPFED aynı zamanda
balıkçıların avlarından daha iyi bir
gelir elde etmelerini sağlayarak, balığın karaya çıkış noktasından, yetersiz olduğu bölgelere soğuk hava
depolu kamyonlarda taşınmasını
düzenlemektedir.
Dünya’daki küçük ölçekli ve hobi
olarak yapılan balıkçılık, endüstriyel
balıkçılıkla rekabet, gittikçe artan
kirlilik, balık yetişme ortamının yok
olması ve aşırı avlanmayla birlikte
büyüyen problemlerle karşı karşıyadır. Hindistan’daki FISHCOPFED,
kooperatiflerde örgütlenmiş olan
küçük ölçekli balıkçılara çok değerli
destek sağlamakta ve seslerini duyurmalarına yardımcı olmaktadır.
19
»» Farkında mısınız son yıllarda dünyada neler olmaya başladı. 1980’den itibaren
adına global ekonomi dediler, ülkelerin ekonomik güçlerini sarstılar, adına proje
dediler ülkelerin düzenini altüst ettiler, adına demokrasi baharı dediler, ülkeleri kan
gölüne çevirdiler, adına açılım dediler ülkeleri parçaladılar ya da parçalanmanın
eşiğine getirdiler.
Dünyada karıştırmadık ülke, birbirine düşürmedikleri etnik ve dini
grup bırakmadılar. Ülkesinde güçlü
konumda liderler dahi bırakmadılar, kullanacakları yeni liderler yarattılar. Daha da ötesi ülkede birlik,
beraberlik ve kardeşlik duygularına
zarar verdiler.
Tüm değerleri ve dengeleri yerle
bir ettiler. Etrafı sahte aydınlar,
sahte dindarlar, sahte
demokrasi havarileri
ile doldurdular. Proje
kaynakları ve karanlık
paralar ile beslenen
çevreler ülkelerini ortaçağ karanlığının içine soktular. Bir de işin
içine yönlendirilmiş
bazı medya kuruluşlarının yanıltıcı ve taraflı yıkıcı gücünü ekleyince medya bölen parçalayan, kin ve
nefret yayan araçlar haline geldi.
Dünyanın her yöresinde marjinal
grupların ve paralı askerlerin köşelerde yer aldığı bir düzen ortaya
çıktı. İnsanlığı bir tarafa bırakan
paralı askerlik, ruhları ve duyguları
esir aldı. Müslümanın müslümanı
öldürdüğü bir ortam yaratıldı.
Nihayet oyun kuruldu. Yüzyılın
savaşı başladı. 11 Eylülden sonra
dünyada kurulan haçlı ordusu hiç
tarihdekilere benzemiyordu. Bunlar bizden biri gibi görünüyorlar.
Hatta bunlar müslüman görünen
din adına savaştığını söyleyen paralı askerlerden oluşuyordu. Başta müslüman ülkeler olmak üzere
birçok ülkenin siyasileri ve dini
çevreleri bu oyuna alet oldular. Baş
kaldırdıklarında baskı ve şantaj ile
susturuldular. Maddi ve kültürel
fakirlik içinde çırpınan kitleleri ırkçılık çevresinde örgütleyen güdümlü ayrılıkçı kesimler demokrasiyi
kullanarak ülkeleri içeriden çökeltmenin hesabını yaptılar.
En modern silah ve araçlarla donatılmış marjinal gruplar, arkalarında
hiçbir halk gücü olmadan hakimiyet kurmaya başlamışlardı. Mah-
zayıf ülkelere olan düşmanlıkların
artmasına ortam yarattılar.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
sum insanlar ölmeye başladı. Savaş
korkusu ile ortaya çıkan göçler tüm
dünyayı sardı. AB bile değerlerini
bir tarafa bırakmış, adaleti bile hiçe
saymış, bu savaşa benzin dökmekten de geri kalmadı.
Hele 11 Eylül’ün kışkırtıcı ve provake eden havasında dünyanın her
tarafında çatışma ve düşmanlıklar
artmaya, zavallı yoksul halk kitlelerini paralı provakatörler aracığıyla
bölmeyi ve parçalanmayı barış diye
renklendirmeye başladılar. Demokrasi ve eşitliğin olmadığı ülkelerde
ve yörelerde sahte demokrasi havarileri parayla gerektiğinde baskı ile
halkı esir alma fırsatını elde ettiler.
İşine gelmeyenleri vurdular, işbirliği yaptıkları düşman çevreler ile ülkelerinin değerli makanlarına dahi
kumpas kurdular, adaleti rafa kaldırdılar, askeri rejimleri bile aratan
bir hava içinde zevk ve sefalarından
geri durmadılar.
Bir zamanlar yoksulluk edebiyatı yapanlar, iktidar koltuklarına geldiklerinde ülkelerini alenen soymaktan
çekinmediler. Yetimin hakkını yediler ve yedirdiler, bu güç odakları
kendi insanlarını bile harcamaktan
geri kalmadılar. Ülkelerinde profesyonel kişilere sahte saldırılar düzenleterek, ekonomisi ve demokrasisi
Bozulan ekonomileri örtmek için
dünyayı ve çevrelerini ateşe verdiler. Birçok kişinin inanmadığı görüşleri kabul edilmiş görüşlermiş
gibi algı yönetimine hakim oldular.
Sahte saldırılar ile kendi ülkelerindeki insanları bile kandırdılar. Arap
bahari ile başlayan sahte demokrasi sürecinde
işbirlikçilerine
bile acımadılar.
Adeta sağ gösterip sol vurdular, sivil iktidarları
askerlere
emanet etmekten geri durmadılar. Sivil iktidarları sivil diktatörlüklere çevirmeye
yönelttiler.
Eğer birilerine biat etmiyorsanız.
Bağımsız düşünme ve vicdanınızın
sesini dinleme gücünü hala koruyorsanız. Başınızı iki elinizin arasına alın ve şöyle bir düşünün. Nereye gidiyoruz. Batıda islam karşıtlığı
gün ve gün artıyor. Global kriz bir
yönü ile devam ediyor. Yoksulluk
ile birlikte bölgede düşmanlıklar
artıyor. Bölgemizdeki işbirlikçiler
ve maşaları sahte barış oyunları ile
tuzaklar hazırlıyorlar. Bakmayın
kimse demokrasiyi, insan haklarını
ve dini özgürlükleri düşünmüyor.
Yolsuzluk ve adaletsizlikleri görmüyor. İşin üzücü yanı da bu ortam
içinde menfaati olanlar inanmadıkları değerleri savunacak kadar alçalıyor, gerçeklere kör duruyor.
Bölgemizde ve ülkemizde yaratılan
ortam gerçekte insanlığın bittiği,
dini ve insani duyguların hiçe sayıldığı, her dinden her ırktan suçsuz
insanın katledildiği ve bunun suçunun islam dünyasına yıkıldığı bir
dönem, dünyaya korku verme, islam dünyasına kin ve nefreti artırma projesi özetle bu dönem oyuncuları ile kafa karıştıran insanlığın
bir reklam arası gibi.
Çiğ Süt Üreten Çiftlik Sahipleri Önemli
Kararlar Aldı
»» Çiğ süt üreten büyük çiftlik sahipleri sektörü etkileyecek 5 önemli karar aldı.
Üreticiler çiğ sütün değerlendirilmesi için süt tozu fabrikası kurma, tüketiciye doğrudan
çiğ süt satışı, kooperatif çatısı altında örgütlenme gibi somut projelere imza atacak.
Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) organizasyonu ile “Arama Konferansı”nda
bir araya gelen süt üreticileri çiğ sütün değerlendirilmesi için süt tozu
fabrikası kurma, tüketiciye doğrudan çiğ süt satışı, kooperatif çatısı
altında örgütlenme, bölgesel olarak
süt pazarlama ve sözleşmeli yem
üretimi gibi somut kararlar alındı.
Çiğ süt üreticileri olarak birçok sorunla karşı karşıya olduklarını belirten TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Yıldız alınan kararları
şöyle sıraladı:
• Her üyemizin ortak olabileceği
yine TÜSEDAD adıyla tüzel kişilik
veya bir kooperatif kuracağız.
• Süt üretiminin yoğun olduğu bölgelerde süt tozu üretim tesisleri
kurarak sütümüzü süt tozuna işle-
baskı oluşturmasına karar verdik.
yerek iç ve dış pazarlarda satışının
gerçekleştirilmesini sağlayacağız.
• Dernek olarak halkımızın taze, günlük çiğ süt talebini karşılamak amacıyla özellikle mevzuatın çıkmasına
yönelik, tüketici dernekleri başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütü ile diyaloga geçerek desteklerinin
istenmesine, siyasi partilerden destek istenmesine, kamunun bu yönde
mevzuat değişikliğine gitmesi için
• Ürettiğimiz kaliteli süte katma değer sağlamak amacıyla, bölgesel süt
işleme tesislerinin kurulmasına ve
üretilecek mamullerin yine bölgesel
olarak pazarlaması çalışmalarına
karar verdik. Bu konuda başarısını
kanıtlamış Tire Süt Kooperatifi ve
Konya Şeker ( TORKU ) gibi üretici
örgütlerinden destek alacağız.
• Kendi yemimizi uygun fiyata almak için Ziraat Odaları ile işbirliği
yaparak üyelerimizin ihtiyacı olan
özellikle kaba yemi sözleşmeli ürettireceğiz. Böylece hem uygun fiyata
girdi sağlayacağız, hem de çiftçilerimize pazar ve fiyat garantisi sunacağız. Devletimizden de bu tür
sözleşmeli üretim yapan çiftçilerimize ilave destek talebinde bulunacağız.”
20
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
TKDK 14. Başvuru Çağrı İlanı'na Çıktı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili kuruluşu olan Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), Türkiye Cumhuriyeti adına Avrupa
Birliği’nin Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı olan IPA’nın Kırsal Kalkınma Bileşeni
kapsamında uygulanacak yatırımlara ilişkin 17.04.2015 tarihinde On Dördüncü
Başvuru Çağrı İlanına çıktı.
• Su ürünlerinin işlenmesine ve pazarlanmasına,
• Meyve ve sebze ürünlerinin işlenmesine ve pazarlanmasına yönelik
yatırımlar desteklenecek.
Desteklenecek Tedbir ve
Destek Bütçesi
Öncelik Ekseni 1
• Süt ürünlerinin işlenmesine ve pazarlanmasına,
Süt Üreten Tarımsal İşletmelere Yatırım
Tarım ve Balıkçılık
Süt ve Süt
Bütçe Kalemi-1
Ürünlerinin
Ürünlerinin
(Süt işleyen işletmeler)
İşlenmesi ve
İşlenmesi ve
Bütçe Kalemi-2
Pazarlanmasının
Pazarlanması
(Süt Toplama Merkezleri)
Yeniden
Yapılandırılması
ve Topluluk
Et ve Et
Bütçe Kalemi-1
Standartlarına
Ürünlerinin
(Kırmızı et işleme ve pazarlama)
Ulaştırılmasına İşlenmesi ve
Bütçe Kalemi-2
Yönelik Yatırımlar Pazarlanması (Kanatlı eti işleme ve pazarlama)
(Sadece Mevcut
İşletmeler Yapım Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Pazarlanması
İşleri Haricinde
Su Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması
Desteklenecektir)
Bu başvuru çağrı ilanı kapsamında;
1- Tarımsal İşletmelerin Yeniden Yapılandırılması ve Topluluk Standartlarına Ulaştırılmasına Yönelik Yatırımlar (101) tedbirinin, Süt Üreten
Tarımsal İşletmelere Yatırım (101-1)
alt tedbiri kapsamında mevcut ve
yeni işletmeler desteklenecek.
Alt Tedbir Adı ve Bütçe Kalemleri
Avro
Tarımsal
İşletmelerin Yeniden
Yapılandırılması
ve Topluluk
Standartlarına
Ulaştırılmasına
Yönelik Yatırımlar
• Süt üreten tarımsal işletmelere yatırım,
• Kesimhane ve Et İşleme Tesisleri,
Tedbir Alanı
Toplam Destek
Destek Bütçesi*
Oranı (AB+TC Katkısı)
%50-%65
Öncelik
Ekseni
%50
Çağrı, Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı kapsamında yatırım yapmak
isteyen işletmeler tarafından destek
almak üzere yapılacak başvurular ile
ilgili.
TKDK 14. Çağrı İlanı ile;
81.000.000
40.000.000
121.000.000
TOPLAM
*IPARD Programı kapsamında taahhüt altına alınmamış gösterge bütçeleri ifade etmektedir. Söz konusu
bütçelerde aktarımlar sonrası ve önceki taahhütlerin eksik tamamlanması nedeniyle artış olabilir.
2- Tarım ve Balıkçılık Ürünlerinin
İşlenmesi ve Pazarlanmasının Yeniden Yapılandırılması ve Topluluk
Standartlarına Ulaştırılmasına Yönelik Yatırımlar (103) tedbirinden
sadece Mevcut İşletmeler, Yapım İşleri haricinde desteklenecek.
ların Yapılacağı ve Yatırımın Uygulanacağı İller Afyonkarahisar Ağrı
Aksaray Amasya Ankara Ardahan
Aydın Balıkesir Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Elazığ Erzincan Erzurum
Giresun Hatay Isparta Kahramanmaraş Karaman Kars Kastamonu
Konya Kütahya Malatya Manisa
Mardin Mersin Muş Nevşehir Ordu
Samsun Sivas Şanlıurfa Tokat Trabzon Uşak Van Yozgat
Başvuru Yapılacak İller
Başvuru Tarihleri
Destek Almak Amacıyla Başvuru-
Başvurular 11.05.2015 tarihi saat
09.00’dan itibaren, yatırımın uygulanacağı ilde bulunan TKDK İl
Koordinatörlüklerinde kabul edilmeye başlayacak olup, başvuruların
son teslim tarihi 05.06.2015, saat
23.00’dir. Bu çağrı için son teslim
tarihinden sonra yapılacak başvurular kabul edilmeyecek.
Yatırım Süreleri
On Dördüncü Başvuru Çağrı İlanı
kapsamında hazırlanacak başvurularda yatırım süreleri maksimum 9
(dokuz) ay olarak planlanacak.
Tıbbi, Aromatik ve Boyamada Kullanılan Bitki
Üretiminin Artırılması İçin, Dekara 100 TL Destek
»» Muğla ve Aydın’ın adaçayı, Hatay’ın defnesi, Isparta ve Burdur’un lavantası,
İzmir’in kekiği, Karabük’ün safranı, dünyaya şifa dağıtacak…
Bitki çeşitliliği bakımından büyük zenginliğe sahip olan Türkiye’de, yaklaşık bin çeşit tıbbi ve aromatik bitki
kullanılıyor. Bu çeşitlerden iç piyasada ticarete konu olan bitki sayısı 350
olarak belirlenirken, kekik, kimyon,
kişniş, karabuğday, safran, çörekotu,
çemen, anason, fesleğen, tıbbi adaçayı gibi bitkilerde, iyi tarım yapan çiftçileri destekleme kararı alarak, dekar
başına 100 lira verecek.
Bu yıl ilk defa destekleme
kapsamına alındı
Tıbbi ve aromatik bitkiler, bu yıl ilk
defa destekleme kapsamına alınarak, destek miktarları da açıklandı. İlaç sanayi, gıda, kozmetik gibi
bir çok sektörde kullanılan tıbbi ve
aromatik bitkilerin üretiminde artış
sağlamayı hedefleyen Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, aynı zamanda ülkemize özgü çeşitlerin, dünyaya da pazarlanması hususunda, bazı
yeni çalışmalar yürütüyor.
Proje 2014’de hazırlandı
Tarımsal üretimin iç ve dış talebe
uygun bir şekilde geliştirilmesi, doğal ve biyolojik kaynakların korunması yanında, kırsal kalkınmanın
sağlanması amacıyla, ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkiler ile boyamada
kullanılan bitkilerin üretimlerinin
artırılması, ürünlerin çeşitlendirilmesi, kalitenin iyileştirilmesi için,
üretiminde artış sağlanması hedeflenirken, aynı zamanda bu projeyle
İzmir’in kekiği, Karabük’ün safranı,
Muğla ve Aydın’ın adaçayı, Hatay’ın
defnesi, Isparta ve Burdur’un lavantası ilaç sanayi, gıda, kozmetik gibi
bir çok sektörde kullanılmak üzere
dünyaya da ihraç edilebilecek.
Yaklaşık 100 bitkinin
ihracatı yapılıyor
Bakanlık tarafından 2014’de proje
hazırlandı.
6 ildeki projeye,19 il daha
eklendi
Denizli, Muğla, Antalya, Konya, Eskişehir ve Tokat’da uygulamaya başlanan projeye, bu yıl Aydın, Ağrı, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bingöl, Çankırı,
Diyarbakır, Elazığ, Hatay, Isparta,
İzmir, Kahramanmaraş, Karabük,
Kayseri, Kütahya, Trabzon, Malatya
ve Niğde de dahil edildi. Yeni proje
kapsamında safran, çörekotu, kekik,
kimyon, kişniş, karabuğday, çemen,
anason, fesleğen ve tıbbi adaçayı gibi
bitkilerde, iyi tarım yapan çiftçilere,
Bakanlık dekar başına 100 lira destekleme ödemesi yapacak.
Hatay’ın defnesi, Isparta ve
Burdur’un lavantası
İlk defa destekleme kapsamına alınan tıbbi ve aromatik bitkilerin
Bitki çeşitliliği açısından büyük zenginliğe sahip Türkiye’de, yaklaşık
bin çeşit tıbbi ve aromatik bitki,
evlerde ve çeşitli sanayi sektörlerinde kullanılıyor. İç piyasada ticarete
konu olan bitki sayısı 350 olarak belirlenirken, yaklaşık 100 bitkinin ise
ihracatı yapılıyor.
Bu bitkilerden bitkisel çay ve drog
(doğal maddelerden elde edilen ilaç
hammaddesi) şeklinde kullanılan
ürünlerle ilgili Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının getirdiği sözleşmeli üretim uygulaması kapsamında,
birçok üretici bitkisel çaylarda dünyanın önde gelen firmalarıyla anlaşma sağladı. Etken madde miktarı ve
kalitesi yüksek “standart” ürünleri
Dünya pazarlarına satmak ve doğal
bitki zenginliğimizi ekonomik değere
dönüştürmek için başlatılan bu projeyle, bugüne kadar genelde doğadan
toplanarak karşılanan tıbbi ve aromatik bitkilerin, profesyonel şekilde
üretilmesi sağlanacak. Halim Utlu
2015 Kırsal Kalkınma
Destek Programları
»» Türkiye’nin genel ekonomik durumu ile ilgili (1.nci
çeyrek) Dünya Bankası raporunu bu ay kısa bir özet
olarak sunmak istiyorum
“Ankara, 17 Nisan 2015— Dünya
Bankası’nın Ankara’da açıkladığı
Türkiye Ekonomik Bilgi Notunun
Nisan sayısına göre, 2014 yılının
ikinci yarısında toplam talepteki
durgunluk 2014 yılında büyümenin yüzde 2,9’da kalmasına yol
açtı. Beklenmeyen stok oluşumu
ve zayıf seyreden bir dizi gösterge, mevcut ekonomik zayıflığın
2015 yılının ilk yarısında da devam etmesinin olası olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla yılsonu
büyüme tahmini yüzde 3 olarak
revize edilmektedir.
Enerji fiyatlarındaki düşüş ve zayıf iç talep cari açığın azalmasına
yardımcı olmakla beraber kurdaki
değer kaybının devam etmesi ile
birlikte bunların enflasyon üzerindeki etkisi beklenenden daha
düşük. Enflasyondaki düşüş hızı
önemli ölçüde yavaşlaması da yılsonu enflasyon tahmini yüzde 7
olarak belirliyor.
Bilgi Notu’na göre zayıf sanayi faaliyeti istihdam yaratma hızını düşürdü ama altın ihracatındaki artış
ve düşen enerji faturası sayesinde
cari açık azalmaya devam ediyor.
Not ayrıca şunları kaydediyor:
“Önümüzdeki genel seçimlerle ilgili belirsizlik yatırımcı davranışlarını olumsuz etkilemeye devam
ediyor; güvenin yeniden tesis edilebilmesi için yapısal reformların
hızlı bir şekilde uygulanması kritik
önem taşıyor.”
Öyle anlaşılıyor ki seçimlerden
sonra ülkenin yeni bir atılıma ve
ilerde anlatılacak yeni bir kalkınma hikâyesine ihtiyacı var.
Kooperatifler IPARD
programından neden
faydalanamıyor.
Bilindiği üzere 14.ncü çağrı programıyla birlikte IPARD programı
1.nci aşaması bitecektir. İkinci
program bu yıl başlayacak ve eski
uygulama ve hibe konusu sektörler
bazı yeni ilavelerle ( mantar, yumurta tavukçuluğu, küçük ölçekli
altyapı yatırımları vs.) 2020 yılına kadar aynen devam edecektir.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
Birinci uygulamada kooperatifler
bu programa proje teklif edememişlerdir. Ancak şirketleri var ise
şirket yatırımı olarak teklif verebilmişlerdir. İkinci uygulama döneminde nasıl bir yöntem izleneceği
şu anda bilinmemektedir.
Kooperatiflerin IPARD programından doğrudan faydalanmaları gereklidir. Bir kırsal kalkınma
programının kooperatifleri kapsamaması çok izah edilebilir bir durum değildir. En azından kurumsal altyapılarını güçlendirmelerini
sağlayacak projeleri ile ürünlerinin
markalaşma ve pazarlama kapasitesini artıracak projeleri kapsam
içine alınabilir. Diğer taraftan finansal kapasiteleri yeterli olan
kooperatifler sabit yatırım proje
tekliflerini herhangi bir şirket gibi
teklif edebilmelidir. Zira bu program kendi içinde başarılı olmuş
buna karşılık kırsal kesimde geniş
kesimlere yönelik gelir artışına
yaygın etkisi olduğu söylenemez.
Benim anlamadığım Türkiye’de altı
ya da yedi tane kooperatif merkez
birliği bulunmakta ancak bunların hiçbirinin veya birlikte IPARD
programı kapsamında kooperatiflerin proje-yatırım yapması konusunda ilgili Bakanlık nezdinde
girişimde bulunduklarını zannetmiyorum. Ya da ben duymadım.
Hal böyle olunca kooperatif yöneticilerinin kooperatifçiliğin faydaları
konusunda yazıp söyledikleri bana
çok anlamlı gelmiyor. Asıl gelir
ürünlerin işlenmesi ve değer yaratılması ile olacaktır. Kırsalda üreticilerin zenginleşmesi de bu geliri
paylaşmaları ile sağlanacaktır.
ICA Antalya Küresel
Konferansı’nın Ana
Konuşmacısı Belli Oldu
»» 10-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da
yapılacak ICA Küresel Konferansı ve Genel
Kurulu’nun ana konuşmacısı olarak Hindistanlı Prof.
Raj Patel’in seçildiği bildirildi.
Öğretim üyesi, yazar, gazeteci ve
uluslararası politikalar uzmanı olan
Prof Patel Küresel Konferansın
“2020’ye Doğru” başlıklı açılış oturumunun ana sunumunu yapacak
ve gıda güvenliği konusundaki son
gelişmeleri yorumlayarak, bu konuda ileriye dönük önerilerde bulunacak. Yazarın yayınları arasında
“Value of Nothing – Değersiz Şeyler 2010” ve “Doymuş ve Açkalmış:
Dünya Gıda Sisteminin Gizli Savaşı
- Stuffed and Starved: The Hidden
Battle for the Whole Food System
2008” öncelikle sayılmaktadır.
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
SAĞLIK
21
Limonlu Suyun Faydaları
Bahar Aylarında Alerjik Nezleye Dikkat
»» İçtiğiniz suya biraz limon eklemek, susuzluğunuzu
daha fazla gidermekle kalmaz; vücudunuzun vitamin,
mineral ve eser öğe ihtiyacını da giderir. Limonlu su
enerjinizi tazeleyecek en iyi içeceklerden biri.
»» Halk arasında ‘saman nezlesi’ olarak da bilinen alerjik nezle, burun akıntısı ve
tıkanıklığı ile kendini gösteriyor.
Sabah uyandığınızda, gece boyunca
susuz kalan vücut dokularınız, toksinleri atmak ve hücreleri canlandırmak için suya her zamankinden
fazla ihtiyaç duyar. Limonlu su toksinlerin atılmasını sağlar, böbrek
hareketlerini düzenler, sindirim sisteminin rahatça çalışmasını sağlar.
Limonlu suyun mucizeleri;
• Limon potasyum, magnezyum ve
kalsiyum gibi elktrolitler yönünden zengindir. Limonlu su, içerdiği
elektrolitler ile vücudun susuzluğunu giderir.
• Limonlu su eklemler için çok iyidir;
eklem ve kas ağrılarının giderilmesine yardımcı olur.
• Limonun içeriğindeki sitrik asit
diğer enzim ve asitlerle etkileşime
geçerek sindirim sistemini düzenler.
Limonlu ılık su, gastrit ve sindirim
rahatsızlıklarını ortadan kaldırmaya
yardımcı olur.
• Karaciğerin ürettiği enzim sayısını
artırmak için limonlu sudan daha iyi
bir reçete yoktur.
• Limonlu su, karaciğeri temizler ve
toksinlerin atılmasını sağlar.
• Limonlu su, anti enflamatuar etkisiyle, soluk borusundaki enfeksiyonların temizlenmesine yardımcı olur.
• Limonlu ılık su, bağırsak hareketlerinin düzenlenmesine yardımcı olur.
• Limon kuvvetli bir antioksidan olduğundan vücudu serbest radikallerden korur ve bağışıklık sistemini
güçlendirir. Metabolizmanın düzgün
çalışması açısından çok önemlidir.
• Limon içerisindeki potasyum, sinir
sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olur. Depresyon ve anksiyete
genellikle kandaki düşük potasyum
oranı sonucunda ortaya çıkar. Sinir
sistemi, kalbe doğru sinyalleri yollamak için potasyuma ihtiyaç duyar.
• Limonlu su kanı, damarları ve arterleri temizler.
• Limonlu su, tansiyonun düşmesine yardımcı olur. Her gün limonlu
su içmek yüksek tansiyonu ortalama
%10 oranında düşürür.
• Limonlu su vücudun pH oranını
artırarak hastalıklarla daha iyi mücadele etmesini sağlar, metabolizmayı bazlaştırır.
• Limonun içerisindeki C vitamini, derinizi canlandırır ve teninizin
daha pürüzsüz olmasını sağlar. Her
sabah limonlu su içmek cildinizin
canlanmasını sağlar.
• Limonlu su, eklem ağrılarının bir
başka sebebi olan ürik asidi seyreltir.
• Limonlu su, hamile kadınların
olmazsa olmaz besin kaynaklarındandır. Soğuk algınlığı gibi virütik
hastalıklarla mücadeleyi kolaylaştırır, içeriğindeki C vitamini bebeğin
kemik yapısını güçlendirir, zengin
potasyum içermesi nedeniyle de bebeğin beyin hücrelerinin ve sinir sisteminin güçlenmesini sağlar.
• Yarım bardak suya karıştıracağınız
bir tatlı kaşığı limon suyu, mide ekşimesine iyi gelir.
• Limonlu su böbrek ve pankreas
taşları ile kalsiyum birikiminin çözülmesine yardımcı olur.
• Limonlu su, içeriğindeki pektin
lifleri sayesinde acıkmayı azaltarak
kilo kaybına yardımcı olur. Çalışmalar alkalin oranı yüksek diyetleri uygulayanların daha hızlı kilo kaybettiğini göstermiştir.
• Limonlu su diş ağrısı ve diş eti iltihabını azaltır.
• Limonlu su, yüksek alkali içeriği sayesinde kanserler mücadeleyi
güçlendirir. Birçok çalışma kanserin
alkali ortamlarda büyüyemeyeceğini
ortaya koymuştur.
Uzun Süreli Stres Şeker Hastalığı
Riskini Artırıyor
»» Uzmanlar uzun süreli stresin şeker hastalığı riskini
yüzde 45 oranında arttırdığını söylüyor.
İnsanların sayısız kaynaklardan gelen
uyaranlar yüzünden sürekli stres altında kaldığını ifade eden uzmanlar,
yapılan değişik çalışmalarda uzun süreli stresin immün sistemimize zarar
vererek sık enfeksiyon ve kansere yol
açtığı, sindirim sistemi ve kalp damar
hastalığına sebep olabileceğinin kanıtlandığının bilgisini veriyorlar.
Tükenmişlik sendromu ve kronik stresin hayatı çekilmez hale getirdiğinde
karanlık odada yeterli uyku alınması
gerektiğine dikkat çeken uzmanlar;
sendromdan kurtulmak için egzersiz
yapmanın, gülümsemenin, negatif
insanları hayattan çıkarmanın, düzenli beslenmenin, organik ürünler
tüketmenin,deniz tuzu kullanmanın,
yeterli D vitamini ve magnezyum desteği almanın, çay veözellikle kahve tüketimini azaltmanın, B kompleks vitaminler almanın, bol sebze tüketmenin
fayda getireceğini belirtiyorlar.
Dt. Coşkan ARAS
CİMRİ
Bekâr bir diş hekimi samimi bir
arkadaşına dert yanıyordu;
- Ben bugüne kadar evlenmek için
sadece tek bir kadını düşündüm.
- Evlenmenize ne engel oldu?
- Para.!
- Sen varlıklı birisin. O çok mu fakirdi?
- Yoo. En az benim kadar zengindi.
- Niye evlenemediniz?
- Kadının ağzı çok kötüydü. İmplantlar, köprüler, kaplamalar…
- Eeeee?
- Benim meslek hayatımda en pahalı ağızdı.
- Evet?
- Benim için çok masraflı olurdu.!!!
Soğuk algınlığı ile karıştırılan Alerjik
nezle özellikle bahar aylarında da
görülme sıklığı artıyor. Hayvan tüyleri, duman, toz ve polen gibi alerjenler, alerjik nezleye neden olabiliyor. Bu durum, çocuklarda astımı
da tetikliyor. Önlem alınmadığında
ise çocuk yaşlarda görülen alerjik
nezle, tüm yaşam boyunca birlikte yaşamayı gerektiren bir hastalık
haline gelebiliyor.
Alerjik nezle en sık görülen alerjik
hastalıklardan birisi. Alerji, vücudun bağışıklık sisteminin yabancı
bir maddeye (antijen) yanıt vermesiyle oluşuyor. Burun mukozası
polen, ev tozu gibi antijenlerle karşılaştıktan sonra iltihaplanır. Hapşırma, gözlerde, burunda kaşıntı,
burun tıkanıklığı, akıntısı ve baş
ağrısı hastalığın belirtileri arasındadır. Bazı hastalarda işitme problemleri, boğaz ağrısı, ses kısıklığı ve
öksürük de görülebilir.
Alerji yakınmaları kimilerinde bütün bir yıl boyunca sürerken, kimilerinde ise belli mevsimlerde artış
gösterir. Mevsimsel alerjik nezle
ya da bahar nezlesi olan kişilerin
yakınmaları özellikle ilkbahar ve
sonbahar aylarında ortaya çıkar.
hastalıkları alerjik nezle ile birlikte
görülebilen hastalıklar olarak sayılabilir. Bu nedenle sık orta kulak
iltihabı veya sinüzit geçiren çocuklarda da alerji olup olmadığı sorgulanmalıdır.
Alerjik nezleye en sık neden olan
alerjenler çim polenleri, ağaç polenleri ve yabani ot polenleridir. Yıl
boyu alerjik nezle yakınması olanlarda ise ev tozu akarı, küf mantarları ve hayvan tüyleri en sık rastlanılan alerjenlerdir. Diğer taraftan
hava kirliliği de alerji yakınmalarını
arttırıyor.
Astım oranını arttırıyor
Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde hem alerjik nezle hem de
astım sıklığında bir artış gözlenmektedir. Genel olarak alerjik nezlesi olan hastaların astım geliştirme
risklerinin 4 kat arttığı kabul ediliyor. Ayrıca sinüzit, burun tıkanıklığı nedeniyle diş ve ağız yapısında
gelişme bozuklukları, orta kulak
Alerjik nezle teşhisinde hastanın
bulgularının sorgulanması çok
önemlidir. Hastanın yaşı, hangi
ortamlarda şikayetlerinin arttığı,
daha önce hangi ilaçları kullandığı
ve özellikle ailesinde alerjisi olan
başka kimse olup olmadığı mutlaka sorulmalıdır. Alerji, genetik bir
hastalık olduğundan ailede başka
bireylerde alerji olması tanıda çok
yardımcı olabilir. Muayene bulguları alerjiyi düşündürüyorsa alerji
testleri uygulanmalıdır.
Yapılan araştırmalar aşı tedavisinin
yeni alerjilerin gelişmesini önleyebileceği, çocuklarda astım gelişme
riskini azaltabileceği gösteriyor. Bu
tedaviye cevap vermeyen kişilerin
kulak burun boğaz uzmanı tarafından muayeneleri detaylı olarak
yapılmalı. Çocuklarda geniz eti,
erişkin hastalarda kıkırdak eğriliği,
burun polipleri, sinüzit olup olmadığı araştırılmalıdır.
En Büyük Engel Engellenmektir!
»» Türkiye Engelliler Araştırması, çok ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Yapılan
araştırma, çocuklukta ve gençlikte engelliliğe daha az rastlandığını, yaşlılıkta ise
arttığını ortaya koyuyor.
Doğuştan veya sonradan herhangi
bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini
çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum
sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve
korunma, bakım, rehabilitasyon,
danışmanlık ve destek hizmetlerine
ihtiyaç duyan kişi engelli olarak tanımlanmaktadır.
Birleşmiş Milletlerin rakamlarına
göre dünyada 500 milyon kadar
engelli insan bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, dünya
nüfusunun yaklaşık dörtte birinin
hayatlarında bir çeşit engelle doğrudan ya da dolaylı olarak karşı
karşıya olduğu belirtilmekte.
Engelliler İdaresi Başkanlığı’nca
yapılan araştırmaya göre, Türkiye
nüfusunun yüzde 12,29’unu engelliler oluşturuyor. Bu oranın yüzde
9.70’ini süreğen hastalığı olanlar,
yüzde 2,58’ini ise ortopedik, görme,
işitme, dil ve konuşma ile zihinsel
engelliler oluşturuyor.
En fazla engelli nüfusun Marmara bölgesinde bulunduğunu ortaya
koyan araştırmaya göre engellilerin çoğu evli, yüzde 37,7’si bekar ve
yüzde 1,6’sı boşanmış durumda.
Araştırmanın ileri analizi, çocuklukta ve gençlikte engelliliğe daha
az rastlandığını ortaya koyuyor. Doğumla birlikte gelen engellilik daha
azken, yaşlılıkta engellilik artıyor.
Analizler, engellilerin bir kısmında
iki veya daha fazla sorunun bulunduğunu gösteriyor. Buna göre, bedensel engellilerin yüzde 5,5’inde
görme, yüzde 3,2’sinde işitme,
yüzde 8,4’ünde konuşma ve yüzde 6,6’sında ise zihinsel engel var.
İşitme engeli bulunanların yüzde
34’ünde aynı zamanda konuşma
engeli ve konuşma engeli bulunanların yüzde 27’sinde aynı zamanda
zihinsel engel bulunuyor.
Okuma yazma bilmeyen engellilerin oranı, okuma yazma bilmeyen
genel nüfusun 3 katını oluşturuyor.
Engellilerin yüzde 84,2’sinin eğitimi ilkokul düzeyinde.
Araştırma, genel olarak engelli bireylerin yüzde 68’inin yaşadığı çevrede
engeline bağlı herhangi bir düzenleme bulunmadığını ortaya koyuyor.
Konuşma engellilerin sadece yüzde
3,1, bedensel engellilerin yüzde 3’ü,
görme engellilerin yüzde 2,6’sı, işitme engellilerin yüzde 2,3’ü ve zihinsel engellilerin yüzde 1,8’i yaşadıkları
bina, cadde, sokak ve yollarda engeline uygun olarak bir takım düzenlemelerin bulunduğunu ifade ediyor.
Araştırmaya katılanların yüzde
63,9’u zihinsel engellilerin, yüzde
45,9’u konuşma engellilerin “çalışamaz” durumda olduğunu belirtirken,
görme engellilerin çalışamayacağını
düşünenlerin oranı ise yüzde 15,4.
Engellilerin yüzde 55,7’si sağlık
hizmetlerinden yararlanırken, sadece yüzde 12,27’si eğitim, yüzde
5,9’u bakım ve rehabilitasyon hizmetinden faydalanabiliyor. Engelli
bireyler, bir takım kurum ve kuruluşlar tarafından kendisine verilen
hizmetlerden yararlanamamasının
en önemli nedeni olarak ekonomik
yetersizliği gösteriyor.
Engelli bireylerin engel türüne göre
günlük aktivitelerini yerine getiriş
biçimleri değerlendirildiğinde, işitme engellilerin yüzde 75,7’si, görme
engellilerin yüzde 70,3’ü, bedensel
engellilerin yüzde 61,2’si ve konuşma engellilerin yüzde 54,5’i kendi
başına hareket edebiliyor. Kendi
başına bağımsız hareket etme durumu en kısıtlı olan grubu zihinsel
engelliler oluşturuyor.
Günlük aktivitelerini yerine getirirken bir başkasına tam bağımlı olanlar, iş yerinin fiziki şartlarından en
fazla rahatsızlık duyuyor. Günlük
aktivitelerini yerine getirirken bir
başkasına yarı bağımlı olanların
yüzde 46,4’ü, faaliyetlerini bağımsız yapabilenlerin yüzde 24,3’ü iş
yerinin fiziki şartlarının uygun olmadığını belirtiyor.
Engelli insanların yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil;
ailelerinin, çevrelerinin, toplumun,
kısacası tüm insanların ortak sorunudur Engelli insanların sağlık,
rehabilitasyon, çevre, eğitim ve istihdam alanlarında karşılaştıkları
sorunlara dikkat çekmek amacıyla
10-16 Mayıs Engelliler Haftası olarak ele alınmaktadır.
22
Mayıs 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
MAYIS AYI TARIM TAKVİMİ
MAYIS 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
13.05.2015 – 15.05.2015
FI İstanbul 2015
3. Gıda Bileşenleri, Çözümleri, Yardımcı
ve Katkı Maddeleri Fuarı
Organik Katkılar, Unlu Mamuller, Tatlar, Antioksidanlar, Süt Ürünleri, Baharatlar, Çeşniler,
Tatlandırıcılar, Şuruplar, Emülgatörler
TARLA ZİRAATI
a) Yazlık ekim yapılacak tarlalarda sürüm,
ikileme, üçlemeler ve gübreleme yapılır.
Kaymak kırma, çapa ve ot alma amacıyla tırmık ve kültüvatörle toprak işlemesi devam
eder. Çeltik tavaları hazırlanır. Yerfıstığında
boğaz doldurulur.
b) Pamuk, ayçiçeği, susam, fasulye, soya, çeltik ve bostan ekimi ile tütün fidelerinin dikimi yapılır.
c) Sulama, çapalama, hereğe bağlama, seyreltme ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Özellikle bu ay zararlı ve hastalıklara karşı
dikkat edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
UBM İstanbul Fuarcılık
13.05.2015 – 17.05.2015
Hasyurt Tarım Fuarı
Tarım, Seracılık, Hayvancılık ve
Teknolojileri
Tarım Teknolojileri, Seracılık, Fidancılık, Sulama ve Gübreleme
Hasyurt Mahmut Esen Kültür Merkezi-Finike
Batı Akdeniz Fuarcılık
14.05.2015 – 16.05.2015
ANUFOOD EURASIA
7. Uluslararası Gıda ve İçecek Ürünleri,
Soğutma Teknolojileri, Mağaza Donanımıi Servis ve İkram Hizmetleri Fuarı
Özel Gıdalar, Dondurulmuş Gıdalar, Et ve Et
Ürünleri, Soğutulmuş ve Dondurulmuş Gıda
Ürünleri, Süt ve Süt Ürünleri, Şekerleme, Un ve
Unlu Mamüller, İçecek ve Meşrubatlar, Organik
Gıda Ürünleri, Helal Gıda, Sağlıklı Gıda Ürünleri, Hizmet ve Perakende Teknolojisi
e) Sıcak bölgelerde erkencil hububat çeşitleri
hasat edilir, harman hazırlığı yapılır. Yem bitkilerinin ve çayır otlarının biçilmeleri başlar.
MEYVECİLİK
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi çapa ve sürüm şeklinde devam eder.
Toprak işlemesiyle birlikte gerekli gübreler
verilir.
b) Bazı soğuk bölgelerde fidan dikimi ay sonuna kadar devam eder. c) Bahçe ve fidanlıkta her türlü bakım, taçlandırma, budama,
uç alma, çap ve sulama işleri yapılır. Aşılama genel olarak kalem aşısı şeklinde devam
eder. Bazı bölgelerde sürgün göz aşısına başlanır. Geçen mevsimde yapılarak tutmayan
aşılar yenilenir. Sıcak bölgelerde ağaçlara
kireç badanası yapılır.
d) Görülebilecek her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele edilir.
e) Can erik, kiraz, vişne, yenidünya, kayısı,
badem hasadına başlanır.
SEBZECİLİK
a) Bazı bölgelerde sıcak ve soğuk yastık işleri
devam eder.
b) Sebze ekilecek ve fide dikilecek topraklar
hazırlanır. Her çeşit sebze için gerekli gübreleme yapılır.
c) Her çeşit sebze tohumu ekimi ile fide dikimi tavalara yapılır.
d) Çapalama, sulama, hereklere alma ve uç
alma işleri devam eder.
e) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır.
f) Ay boyunca her türlü sebze hasadı yapılarak ambalajlanır ve pazara sevk edilir.
BAĞCILIK
a) Bazı serin bölgelerde bağlarda toprak işlemesi ve gübreleme uygulaması yapılır.
b) Asma çubukları dikimi devam eder.
c) Serince bölgelerde budama, boğaz açma,
aşılama devam eder. Ilık bölgelerde uç alma
ve hereklere bağlama işleri yürütülür.
d) Mildiyö ve külllemeye karşı mücadele yapılır. Diğer zararlılarlada savaşılır.
c) Doğumlar kısmen azalmakla beraber bazı
bölgelerde devam eder.
d) Mera ıslahları yapılır. Ve dışarda otlatma
bütün bölgelerimizde devam eder.
e) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarıyla
mücadele yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım temizlik ve kireçle
dezenfeksiyon yapılır. Kümeslere kuşların
girmemesi için pencerelerin kafeslenmesine
devam edilir.
b) Kuluçka işleri ay boyunca devam eder.
c) Tavuklara özellikle yeşil yem verilmelidir.
Bu konuda en iyisi yumurta verimini arttıran
yoncadır.
d) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar ve önleyici ilaçlar yapılmalıdır.
HAYVANCILIK
a) Ahır işleri ay boyunca devam eder.
b) Bazı serin bölgelerde henüz meraların yetersizliğinden yem takviyesi olarak ahır besisi yapılır. Hayvanlarda kırkım yapılır.
ARICILIK
a) Arıların kolay çalışmalarını temin için
kovanlarda bakım ve temizlik işleri devam
eder. Özellikle modern kovanların kullanılması bu işi sağlamada önemlidir.
b) Arı malzemeleri işler durumda bulundurulur. Oğul verme ay boyunca devam eder.
Reed Tüyap Fuarcılık
17.05.2015 – 17.05.2015
EXPOTROIA
100. Yıl Tarım Fuarı
Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda
DLG Fuarcılık
19.05.2015 – 23.05.2015
EVTEKS 2015
21. İstanbul Ev Tekstili Fuarı
Ev Tekstili, Halı - İstanbul Fuar Merkezi
İstanbul Fuarcılık
21.05.2015 – 24.05.2015
1. Teke Yöresi Canlı Hayvan, Hayvancılık,
Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarı
Canlı Hayvan, Hayvancılık, Tarım ve Yem Teknolojileri - Burdur Çok Amaçlı Kullanımlı Fuar
Alanı
Platform Fuarcılık
27.05.2015 – 31.05.2015
Trakya Tarım Hayvancılık
4.Trakya Tarım Hayvancılık, Süt Ürünleri
ve Tohum Fuarı
Hayvancılık Ekipmanları, Süt Teknolojileri, Kümes Hayvanları, Mekanizasyon, Üretim, Hayvan
Barınakları, İklimlendirme
Renkli Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
KONGRE & SEMPOZYUM
Mevzuat
▶▶ 2 Nisan 2015 Tarihli ve 29314
Sayılı Resmî Gazete, Safkan
Damızlık Sığır Yetiştiriciliği
Hakkında Tebliğ (No: 2015/11)
▶▶ 2 Nisan 2015 Tarihli ve
29314 Sayılı Resmî Gazete, Atık
Yönetimi Yönetmeliği
▶▶ 4 Nisan 2015 Tarihli ve 29316
Sayılı Resmî Gazete, 2015/7396
Okullara Kuru Üzüm Dağıtımı
Programı Uygulama Esasları
Hakkında Karar
▶▶ 8 Nisan 2015 Tarihli ve 29320
Sayılı Resmî Gazete, 2015/7495
2015 Yılında Yapılacak Tarımsal
Desteklemelere İlişkin Karar
▶▶ 8 Nisan 2015 Tarihli ve 29320
Sayılı Resmî Gazete, 2015/7497
Fındık Üreticilerine Alan Bazlı
Gelir Desteği ve Alternatif Ürüne
Geçen Üreticilere Telafi Edici
Ödeme Yapılmasına Dair Kararda
Değişiklik Yapılması Hakkında
Karar
▶▶ 9 Nisan 2015 Tarihli ve
29321 Sayılı Resmî Gazete, Ulusal
Meslek Standartlarına Dair Tebliğ
(No: 2015/6)
▶▶ 10 Nisan 2015 Tarihli ve
29322 Sayılı Resmî Gazete,
2015/7510 Çeşitli Afetler
Nedeniyle Zarar Gören Gerçek
veya Tüzel Kişi Üreticilerin T.C.
Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan Düşük
Faizli Kredi Kullandırılmasına
İlişkin Bakanlar Kurulu Kararları
Kapsamındaki Kredi Borçlarının
Ertelenmesine Dair Bakanlar
Kurulu Kararı
▶▶ 11 Nisan 2015 Tarihli ve
29323 Sayılı Resmî Gazete,
2015/7503 2015 Yılında Sulama
Birliklerince İşletilen Sulama
Tesislerinde Uygulanacak
Su Kullanım Hizmet Bedeli
Tarifelerine İlişkin Bakanlar
Kurulu Kararı
▶▶ 15 Nisan 2015 Tarihli ve
29327 Sayılı Resmî Gazete,
Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 16 Nisan 2015 Tarihli ve
29328 Sayılı Resmî Gazete, Çiğ
Sütün Sözleşmeli Usulde Alım
Satımına İlişkin Yönetmelik
▶▶ 19 Nisan 2015 Tarihli ve
29331 Sayılı Resmî Gazete, Orman
Kanununun 16 ncı Maddesinin
Uygulama Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 23 Nisan 2015 Tarihli ve
29335 Sayılı Resmî Gazete,
Tohumculuk Sektöründe
Yetkilendirme ve Denetleme
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 24 Nisan 2015 Tarihli ve
29336 Sayılı Resmî Gazete,
2015/7467 Çevre Amaçlı
Tarımsal Arazilerin Korunması
Programını Tercih Eden
Üreticilerin Desteklenmesine
İlişkin Kararda Değişiklik
Yapılması Hakkında Karar
Köy-Koop Haber Mayıs 2015
SPOR-TARIM BULMACA
Kış Tembelleri İçin Bahar Kılavuzu!
23
»» Bahar ayları geldiğinde aklıma gelen ve baharı en güzel anlatan sözlerden biri “Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları…” dır. İnsanların
çoğunda sürekli şikayet, yorgunluk, miskinlik, iştahsızlık şikayetlerinin ardı arkası kesilmez.
Hele kışın yatıp, güle oynaya yenenlerin ardından alınan kiloların verilmesi gündeme geldiğinde, mucize
diyetlerin sohbetine doyum olmaz.
Etrafımda olan insanların konuşmalarından, bazılarının bu konularda
nasıl engin bilgilere sahip olduğunu
görünce, bir sürü üniversite bitirmiş
diyetisyenin işsizlikten kıvrandığını
görür gibi olurum hep.
Bu mucize diyetler arasında
lahana, maydanoz, limon
gibi bazı besin maddelerinin
sularının içilmesinden
tutun da, bazı bitkilerin
saplarının kaynatılması,
bazı çekirdek türlerinin toz
haline getirilip yutulmasına
kadar yüzlercesi gündeme
bir girip, bir çıkıyor. Yazılı
ve görsel medyada reklamı
yapılanları saymıyorum
artık.
Özellikle bahar aylarında gündeme gelen, kilo ve bahar yorgunluğu
konusunu anlamak için öncelikle,
nedenlerinin bilinmesi gerekiyor.
Nedenlerini anladığınızda bahar
yorgunluğu ile başa çıkmanız kolaylaşır ve gözünüze batan kilolarınız
için mücadele gücünüzü daha kolay
elde edebilirsiniz.
Bu nedenler:
• Havanın değişmesi. Soğuk kış aylarının ardından, sürekli değişken ısı
farklılıkları bünyeyi olumsuz etkiler.
• Gece ve gündüz sürelerinin değişmesi. Gece ve gündüz sürelerinin
değişmesinin hormonal dengeye
etki ettiği biliniyor. Düzeni değişen
hormon dengesinin, ruhsal ve fiziksel yapı üzerinde olumsuz etkileri
olabiliyor.
• Damarların genişlemesi. Isınan
hava ile damarların genişlemesi,
tansiyon değerlerinin de değişmesi
nedenleri arasındadır.
• Beslenme düzeninin değişmesi.
Değişen iklimle beraber, kış beslenme alışkanlıklarının da bahara uygun değiştirilmesi gerekiyor. Daha
fazla vitamin ve protein ihtiyacı bu
aylarda kaçınılmazdır.
• Tembellik ya da hareketsizlik. Kı-
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- Uluslararası Kooperatifler Birliği... Tropik bir meyve 2- Bu
aylarda kilosu 4-5 TL olan, ülkemizde en çok yetiştirilen sebze...
Bir sebze 3- Kedi köpek yavrusu... Yağmur 4- Ekin, hars 5- Bir
işaret sıfatı... Mavi... Rusya’da bir ırmak 6- Ortak bir amacı veya
işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş birlik... Milimetre...
Deli 7- Kalsiyumun simgesi... Yumuşak yünlü kumaş.... Bir cetvel 8- Bir meyve... Gün bitimi 9- Özel kokulu renksiz, yanıcı, bir
gaz.... Yerden çıkarılan patateslerin bıraktıkları küçük çukur...
10- İstikamet,cep... Koyun ve keçilerin boyunlarına konulan, çan
takılmış tahta çember 11- Temelsiz eğreti yapı 12- Zekasını hile
yapmakta kullanan, kurnaz, açıkgöz... Geşmiş
Yukarıdan Aşağıya
1- Değerli bir dokuma bitkisi yapan böcek 2- Yaşam, hayat...
Avrupa’yı Asya’dan ayıran sıra dağlar... Bizmutun simgesi 3- Çevik, hızlı... Baklagiller ailesinden çok yıllık bir çalımsı bitki 4Akımtoplar 5- Bir binek hayvanı... Dar ve kalınca tahta... Ayak
direme 6- Seçkin... Uğur sayılır 7- Bir kürk hayvanı... Eski dilde
su...Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi kısaltılmışı 8- Bir metal... Onun gibi yar olmaz 9- Ecdat... Beyaz... İkinci
çoğul şahış 10- Sulak alanlarda yetişen kokulu bir çiçek... Neşeli
11- Fasıla, mesafe... Başkomutan 12- Dengesi bozularak düşecek
gibi olmak... Oksijenin simgesi
şın az hareket etmeye alışan bedeni,
bir anda harekete, spora başlatmak,
aylarca garajda kalmış arabayı çalıştırmak gibidir. Aküler şarj ister.
Tembelliklerinin nedenlerini
anlayanlar bu açıklamalar ışığında
ne yapacaklar? :
• Spor yapacaksınız! Ama abartma-
dan. Öncelikle hafif sporlarla başlamak en idealdir. Düşük tempolu
yapacağınız yürüyüş, yoga, yüzme,
bisiklet ve plates öncelikli sporlardan sayılabilir. Bu sizin metabolizmanızı hızlandırmanıza yardımcı
olacaktır.
• Beslenmenize dikkat edeceksiniz!
Özellikle bahar aylarında vitamin
değerleri yüksek beslenmeye ağırlık
vermek gerekir. Mevsim meyvelerine ve sebzelerine öncelik tanıyın.
• Kötü alışkanlıkları bırakın! Sigara,
içki, kola, kafein, şekerli gıdalar dostunuz olmasın artık. En azından bir
daha ki kışa kadar.
1 Mayıs İşçinin
Emekçinin Bayramı...
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler
Bayramı, işçi ve emekçiler
tarafından dünya çapında
kutlanan, birlik, dayanışma
ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki
pek çok ülkede, resmî tatil
olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de ilk kez 1923’te
resmî olarak kutlanmıştır.
2008 Nisan’ında, “Emek ve
Dayanışma Günü” olarak
kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen
yasa ile 1 Mayıs resmi tatil
ilan edilmiştir.
İlk kez 1856’da Avustralya’
nın Melbourne kentinde taş
ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden
Parlamento Evi’ne kadar
bir yürüyüş düzenlediler.
1 Mayıs 1886’da Amerika
İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6
gün olan çalışma takvimine
karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar.
Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6
binden fazla siyah ve beyaz
işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar,
siyahlara kapalıydı. İşçiler,
sokaklarda
yürüdükten
sonra hep birlikte Ulusal
Park’a girdi. Her eyalet ve
kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından,
‘Böylece ön yargı duvarı
yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştır.
Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti
ile devam etti ve 4 Mayıs’ta
kanlı Haymarket Olayı’na
yol açtı.
Uygulanan yasal baskılarla
bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz- 21 Temmuz 1889’da
toplanan İkinci Enternasyonal’ de Fransız bir işçi
temsilcisinin önerisiyle 1
Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve
dayanışma günü “ olarak
kutlanmasına karar verildi.
Böylece ikinci gösteri 1890
yılında yapılabildi.
Zamanla 8 saatlik işgünü
birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece
işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram
niteliğini kazandı. Günümüzde 1 Mayıs tüm dünyada kutlanmaktadır.
Tüm emekçilerimizin bayramını kutlarız...
• Hareket edin! Çağımızın üç tembellik icadı “Televizyon, telefon ve
bilgisayar” Bunların kapatma düğmelerinin olduğunu unutmayın.
• Su için! Kışın azalan su tüketiminizi artırın. Su, metabolizmanızın sağlıklı çalışmasının olmazsa olmazıdır.
Unutmayın “Su hayattır”
Tüm bunların ardından hala tembellikte ısrar ediyorsanız, bikini mayo
hayallerinize, yeni gardırop düzenleme planlarınıza bir müddet daha
ara verecekseniz demektir. Belki de,
daha uzun bir ara, kim bilir!
Spor dolu sağlıklı günler sizinle olsun…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı Köy-Koop Genel Bşk. Yrd. M. Barış Aydın, Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Muhittin Akbulut, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ile Türkiye’nin çeşitli

Detaylı