Afyonkarahisar Kalesi, Alanya Kalesi

Transkript

Afyonkarahisar Kalesi, Alanya Kalesi
ÖZET: Fotoğraf Editörü Yalçın Koçer: “Göller
Bölgesindeki yükselen kaleler: “Afyonkarahisar
Kalesi, Alanya Kalesi, Alara Kalesi, Antalya Kalesi,
Dereağzı Kalesi, Eğirdir Kalesi, Issıum Kalesi,
Simena Kalesi, Kızılcaşehir Kalesi, Uluborlu
Kalesidir” dedi.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60
ABSTRACT: Yalçın Koçer, a Photograph
Editor, reports ‘The towers that are located in
Lakes District are Afyonkarahisar Tower, Alanya
Tower, Alara Tower, Antalya Tower, Dereağzı
Tower, Eğirdir Tower, Issıum Tower, Simena Tower,
Kızılcaşehir Tower, Uluborlu Tower’’’Translator
burdil’
Kalın duvarları ile düşmandan
korunmak ve saldırılara engel olmak
için yüksek yerlere yapılan, güvenlik amaçlı büyük yapılara kale denir.
Geçmişten günümüze ulaşan ve göller bölgesinde yer alan kaleler şunlardır;
AFYONKARAHİSAR KALESİ
Afyonkarahisar şehir merkezinde volkanik özellikli, yerden yüksekliği 226 metre olan doğal yükseltili bir kaya kütlesi üzerindedir. MÖ
1350 yıllarında Hitit imparatoru II.
Murşil zamanında Arzava seferinde
mustahkem mevki olarak kullanılmış
olan kale önce Hapanuva; Roma ve
Bizans dönemlerinde Akroenos; Selçuklular’dan itibaren ise Karahisar
adı ile anılmıştır. Tarihi dokusu korunamamış olsa da hala eski kalıntılar
mevcuttur.
Selçuklu sultanı I. Alaeddin
Keykubat’n hazineleri bu kalede
saklandığından, kale Hisar-ı Devlet
olarak da adlandırıldı. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali
döneminde kalenin ismi Karahisar-ı
Sahip oldu. 1573’te burayı tamir ettiren II. Selim ise yörede yetiştirilen
meşhur afyondan ötürü kaleye Afyonkarahisar adını vermişti.
ALANYA KALESİ
Zamanımıza kadar korunan
tek Selçuklu kalesidir. 1225 yılında
Roma kale kalıntılarının yerine Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yeni bir kale yaptırılmıştır.
83 kule ve 140 burca sahip, üç sıra
surlarla çevrili olan kale, bütün olarak iç ve dış kale bölümlerinden oluşur.
Kale’nin etrafını 6 km’lik surlar ile 140 gözetleme kulesi çevrelemektedir. Saldıracak olan ya da saldırma niyetinde bulunanların fark
edilmemesi neredeyse imkansız hale
getirilmiş. Kale surlarını tırmanırken
ve bazen bozuk yollardan geçerken
kale içerisine homojen bir biçimde
dağılmış büyük küçük kafeler ve restaurantlarla karşılaşmanız mümkündür.
ALARA KALESİ
Alanya’nın 37 kilometre batısında, denizden 7 kilometre içeride
Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır.
İpekyolu üzerindeki kalenin
işlevi, Alara Çayı kenarındaki Alarahan’da mola veren kervanların güvenliğini sağlamaktır. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp
bir tepe üzerinde kurulmuştur. Görkemli bir görüntüsü vardır. Dış ve iç
kale olarak iki kısımdır. 120 basamaklı karanlık bir dehlizden kalenin içine
girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek
ziyarete açılmadığı için yaban otları
ve yıkıntılara dikkat etmek gerekir.
Ayrıca tünelin ortalarına doğru derin
bir çukur vardır. Bunun ucu su almak
için aştıkları mahzenlerdedir. Kalenin
içinde kayalar oyularak tüneller yapılmıştır. Kalıntılar arasında küçük bir
saray, kale görevlilerinin odaları ve
hamam vardır.
ANTALYA KALESİ VE YAT LİMANI
Muratpaşa ilçesi sınırları içerisinde yer alan deniz ve kara surları tarafından kuşatılan kent merkezinde
bulunan liman kalesidir. Kaleiçi’nin
sokakları ve yapıları Antalya tarihinin
izlerini günümüze kadar getirmektedir. Eski evlerin önemi sadece mimari
açıdan değil, aynı zamanda insanların yaşam şekli, davranışları, gelenekleri ve sosyal yönleri konusunda
da çok yararlı bilgiler aktarmaktadır.
Merkezini, zemin katta, bahçeye açılan ve taş zeminli “Taşlık”lar oluşturur. Bu taşlıklarda ağaçtan dinlenme
kanepeleri vardır. Buralardan zemin
kattaki odalara geçilebildiği gibi, üst
kata da bir merdivenle ulaşılır. Zemin
kat evin daha çok hizmet bölümüdür.
Depo, mutfak gibi görevi olan odalar
buradadır. Üst kat ise yaşam içindir.
Üst katın odalarının pencereleri daha
büyük olduğundan dolayı daha aydınlıktır. Çoğunlukla bu odalarda üst
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 62
üste iki sıra pencere vardır. Üst pencereler camsız olup ağaç kafeslerden oluşmakta, alt pencereler açılıp
kapanabilir türdendir. Cumbaların
üst pencerelerinde küçük boyutta
ve genellikle renkli camlar bulunur.
Kaleiçi’nde birçok ev aslına uygun
restore edilmiştir. Kaleiçi günümüzde, eğlence yerlerinin, pansiyonların, restoranların, hediyelik eşya satan dükkânların ve antika halı satan
mağazaların bulunduğu bir turizm
merkezi olmuştur. Ayrıca Kaleiçi’nde
bulunan tarihi camiler arasından en
ünlüsü, Antalya’nın da simgesi olarak
görülen Yivli Minare Camii’dir.
DEREAĞZI KALESİ ( KAŞ )
Akdeniz ile Elmalı arasında
Myra Vadisinden geçen Roma yolu
güzergâhında Karadağ ve Kasaba
çaylarının Myros Çayı’na dönüştüğü
noktada yükselen tüm vadiye egemen ve vadi girişini koruyan bir tepe
üzerinde yapılan araştırmalar sonucu
önemli bir piskoposluk merkezi olan
Mastaura yerleşimi olduğu tahmin
edilen bir antik yerleşim alanı bulunmaktadır. Luvi dilinde Ma-asta-ura
“Ana Tanrıça’nın Ulu Akarsuyu” anlamına gelmektedir.
Dereağzı yerleşimi Myra’ya
bağlı bir kaledir ve kaya mezarları
ile diğer kalıntılar, küçük ama varlıklı
bir kent olduğunu göstermektedir.
Uzun bir süre iskân gördüğü anlaşılan yerleşimdeki buluntular, kentin
kuruluşunu İ.Ö. 9. yüzyıla kadar götürmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de devam eden yerleşimin
12. yüzyıla kadar sürdüğü tahmin
edilmektedir.
Myra ve Andriake’ye su taşıyan kanal buradan başlamaktadır.
Tepenin kuzey ve doğusu sur duvarlarıyla çevriliyken uçuruma bakan
güney kesimde buna gerek kalmamıştır. Ana giriş kayalıklarında bir
boğa ve kurban sahnesinde betimlenen bir erkek figürü bulunmaktadır.
Kale, Demre Çayı vadisine görsel olarak son derece hakimdir. Sur içinde
çeşitli form ve büyüklüklerde sarnıç
yapıları görülmektedir. Büyük kısmını savunma yapılarının oluşturduğu
kalıntılar çoğunlukla kalenin kuzeyindedir. Sur içinde basit yapılı az
sayıda lahit, kayaya oyulmuş mezar
yapıları görülmektedir.
Kalenin doğu yönünden akan
Karadağ Deresinin doğu yamacında
vadinin girişindeki ana kayaya açılmış 3 kaya mezarı, 4. yüzyılın ilk yarısına ait olup geleneksel Likya mezarlarındandır.
Yerleşim alanı, 9. yüzyıl sonu-10.
yüzyıl başına tarihlendirilen verimli
geniş bir ovada kurulu olan Dereağzı Kilisesi ile tanınmaktadır. Kilise, kubbeli bazilikal planlı olup Bizans dönemi kiliseler içinde önemli
bir yere sahiptir.
EĞİRDİR KALESİ ( ISPARTA )
Eğirdir Kalesi (Eğirdir) Isparta Eğirdir ilçesinde bulunan kale,
Eğirdir Gölü’ne uzanan yarımada
üzerinde kenti üç yandan kuşatmaktadır. Eğirdir Kalesi’nin yapım
tarihi kesinlik kazanamamıştır. Çeşitli dönemlerde onarılan kale ve
surlarının büyük bir kısmı Bizans
döneminden kalmıştır. Timur’un
Eğirdir’i istilası sırasında kale büyük
ölçüde zarar görmüş, Hamidoğulları ve Osmanlılar döneminde onarılmıştır. İç ve dış kale olmak üzere iki
ayrı bölümden meydana gelmiştir. İç
Kale ilk defa Lydialılar tarafından yapılmış, daha sonra Sultan I. Alaeddin
Keykubat zamanında onarılmıştır.
Ardından Hamidoğulları döneminde Hamidoğlu Ali Bey tarafından bir
kez daha onarılan İç Kale günümüze
kısmen yıkılmış olarak gelebilmiştir.
Bununla beraber, İç kale’nin 10-15
m. yüksekliğindeki sur duvarlarından bazıları ayaktadır. Kalenin kaide
ve taban taşlarının eski olduğu daha
sonraki onarımlarda üzerlerinin tuğla
ve moloz taşlarla yenilendiği görülmektedir. Yarım daire ve altıgen şekildeki burçlar kale duvarlarını daha
da sağlamlaştırmıştır. İç kale’nin dıştakinden daha yüksek iki kemerli girişi vardır. Bugünkü Eğirdir çarşısında
Dış Kale’nin kapısı ile duvarlarının bir
kısmı ayaktadır. Bunun yanı sıra Dün-
dar Bey Cami ve Medresesi’nin doğu
duvarları da kalenin dış duvarlarıdır.
Günümüze gelebilen yazıtlardan
Dış Kale duvarlarının sonraki yıllarda
onarıldığı anlaşılmaktadır.
ISSIUM KALESİ ( BEYMELEK KALESİ )
Kale şehir merkezinden itibaren Beymelek istikametine 8 km.
gidildiğinde Issium levhasıyla karşılaşılıyor. Buradan dalyan gölünün
kuzey istikametini gösteren levhadan itibaren 2 km gittikten sonra ka-
lenin yakınına ulaşıyorsunuz. Ancak
kale sarp bir yamaçta olduğu için
çalılıklar açısından beş dakika kadar
yürünmesi gerekiyor. Tarihi kalıntının M.Ö. IV. Yüz Yıla ait olduğu belirtilmektedir. Kale Myra kalesinde uygulanan plana göre yapılmıştır. Giriş
kapısı kuzeye bakmaktadır. Ayrıca
kalede iki adet ikiz kule yer almaktadır. Kare planlı olan kulelerden birisi
ünitenin kuzey bölümünde, diğeri
ise batı bölümünde yer almaktadır.
Bu kulenin ortasında dikdörtgen
planlı bir yapı kompleksi bulunuyor.
Ancak burası harabe haline gelmiştir. Güney duvarı ve güneydeki giriş
kapısı, hala ayakta duran Beymelek
Kalesi’nin kuzey duvarı batı kulesinin
3.katı, Doğu kulesinin 2. katına kadar çıkılarak birleştirilmiş görülüyor.
Ancak bu duvar günümüzde zemin
katın yarısı seviyesine kadar yıkılmış
durumdadır. Kulenin etrafındaki kapı
boşlukları, mazgalları ve pencereler, iç avlunun etrafının tamamen
kapatıldığını göstermektedir. Kale
düzgün dikdörtgen kesme taşlardan yapılmıştır. Kulelerde ise düzgün
dikdörtgen taşlarla örgü yapılmış, iç edilmiştir” ibaresi bulunur.
kısımda ise poligonal duvar örgü sis- İkisi ev tipi mezar olmak üzere
temi kullanılmıştır.
burada birçok mezar görülmektedir.
Kulenin kuzeyinde kalan ev tipi meSİMENA ( KEKOVA ) KALESİ
zarda Lykia dilinde yazıt dikkati çe
Kale Köyü eski Simena antik ker. Kale’den Üçağız’a bakıldığında,
kenti üzerine kurulmuştur. Bulunan buranın ne kadar emniyetli bir doğal
yazıtlardan kentin tarihini M.Ö. IV. liman olduğu görülür.
yüzyıla kadar indirebiliyoruz.
Simena kalesi Orta Çağ’da KIZILCAŞEHİR KALESİ ( ALANYA )
kullanılmıştır. Orta Çağ surlarının Köyün arazisini oluşturan topoluşturduğu iç kalede, kalıntıları bir- rağın kırmızılığı ve köyde tarihi bir
kaç bloktan ibaret olan bir tapınak ile kale bulunmasından dolayı adının
bu tapınakla irtibatlı bir stoada yer Kızılcaşehir olduğu sanılmaktadır.
almıştır.
Köyde tarihi bir kale ve kalenin kuzey
Ayrıca yine kale içinde, doğal tarafında yer alan Haydarlar mevkiinkayaya oyulmuş 7 oturma sırası ile de tarihi kalıntılar ve mezarlar bulun300 kişilik bir tiyatro yer alır ki bu, maktadır. Köyün kimler tarafından
Lykia şehirleri içinde en küçük tiyat- ve ne zaman kurulduğu hususunda
rodur. Kaya mezarının üzerinde, düz- herhangi bir bilgi yoktur. Tarihi kale
gün bloklardan oluşan Roma Devri ve mekânlar koruma altına alınmayı
duvarı ve onun üzerinde de mazgal- ve araştırılmayı beklemektedir.
ları ile geç devir suru vardır. Burada
aynı anda üç ayrı devir görmek mümULUBORLU KALESİ ( ISPARTA )
kündür. Kıyıda, harap durumdaki ha- Uluborlu ilçesinde bulunan
mamın kitabesinde “Aperlai halkı ile çevreye hakim bir tepede bulunan
meclisi ile birliğin diğer şehirleri ta- ve kale burçları bulunan ve etrafı
rafından İmparator Titus’a armağan sarp kayalıklarla çevrili olan kalenin
kesin yapılış tarihi bilinmemekle beraber, ilk kez Phrygler döneminde
inşa edildiği sanılmaktadır. Bugünkü
kalıntıları Roma, Bizans ve Osmanlı
dönemlerine aittir. Çeşitli dönemlerde onarım gören ve kuzey-güney
doğrultusunda uzanan kalenin orta
yerinde giriş kapısı vardır. Uluborlu Kalesi Psidia’lılar döneminde inşa
edilmiştir. Coğrafi yapı itibarı ile korunmaya elverişli bir yapı olan bu
muhteşem eser, Ankara Savaşı’ndan
sonra Timur tarafından tahrip edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar hizmet veren Kalenin iç bölgesindeki mahallede nüfus
mübadelesine kadar; Hristiyan kalmış olan Kuman Kıpçak Türkleri yaşamıştır.
YALÇIN KOÇER BİYOGRAFİSİ
1974 Afyonkarahisar doğumlu bir kamu kuruluşunda Kalite Yönetim sistemleri üzerine çalışmakta
İFSAK ve AFOD üyesi fotoğrafçısı.
Fotoğrafçılık kariyerinin büyük bir bölümünü Afyonkarahisar ve
İstanbul arasında geçirdi. Moda fotoğraflarından makro fotoğraflarına
kadar tüm fotoğraf dallarını denedi.
Kendine en yakın mimari fotoğrafları
buldu. Tüm ekipmanını bu yönde değiştirdi. Tarihi ve kültürel mirasları fotoğraflamayı seviyor. Birçok kültürel
yayında fotoğrafları yayınlandı, 2010
kültür başşehri projelerinden yalı camileri kitabının ve 100 cami kitabının
fotoğraf editörlüğünü yaptı…
Üç İmparatorluğa başkent olmuş bugünün metropolü,2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un asırlık
sunumunu: 100 yıl önceki İstanbul’un
fotoğraflarını, aynı perspektiften bugünkü konumuyla fotoğraf sevenler
için yeniden yorumladı ve bunları bir
kitapta topladı ‘’ zaman içinde İstanbul ‘’ kitabını çıkardı. İstanbul Forever Dergisinde fotoğraf editörlüğü
yapıyor. NTV kültür yayınları içinde
birçok fotoğrafı yayınlandı. Halen
Türkiye’nin kaplıcaları ve Panorama
Türkiye adlı iki projenin çalışmalarına devam etmekte. Gönüllü fotoğraf
dersleri veriyor…
Fotoğraf tutkusu ortaokul yıllarına
dayanır. O günden bu güne kadar
hep fotoğrafla iç içe oldu. İmkanlar
dahilinde ekipmanının tüm sınırlarını zorlayan fotoğrafları çok seviyor...
Yıldırım fotoğrafları da bunlar arasında... 400’e yakın yıldırım fotoğraf arşivi bulunmakta...
Türkiye’de gerçekten çok iyi
fotoğrafçıların olduğuna ve dünyada daha fazla tanınmamız çabasının
bir görev olduğuna inanmakta…
Fotoğrafı bir araç olarak görmemek
,ekipmanın değil gözün daha önemli
olduğunu anlamak , sahip olduğun
makinayı çok iyi tanımak ,ve insanları ,doğayı çok sevmeyi görev
olarak addetmek .iyi gözlemin şart
olduğunu , iyi fotoğrafın doğru çekilmiş bir çok fotoğrafa bakmaktan
geçtiğini vurgulamak fotoğraf tutkunlarına tavsiyesidir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 65