Raporun tamamını okumak için linki tıklayınız!

Transkript

Raporun tamamını okumak için linki tıklayınız!
HAFTAYA BAKIŞ
09 NİSAN 2014
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
TÜRKİYE ve DÜNYA GÜNDEMİ
HAFTAYA BAKIŞ – 09 NİSAN 2014
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
ANA BAŞLIKLAR
TÜRKİYE SİYASETİ VE DEVLETİ BAMBAŞKA BİR YÖNE GÖTÜRÜLMEK
İSTENİYOR. BAŞBAKAN ERDOĞAN BUNU 30 MART AKŞAMI YAPTIĞI
BALKON KONUŞMASINDA İLAN ETTİ: YENİ TÜRKİYE DİYE BİR KAVRAM
DİLE GETİRDİ.
AKP 12 YILLIK İKTİDARI BUYUNCA ASLINDA BUGÜN ADLANDIRDIĞI YENİ
TÜRKİYE’NİN TEMELLERİNİ ATTI, ŞİMDİ BUNU DAHA İLERİYE
GÖTÜRECEĞİNİ İLAN EDİYOR. GERÇEKTE BAŞBAKANIN GÜNDEME
GETİRDİĞİ BU KAVRAMDAKİ “YENİ” SÖZCÜĞÜ, TÜRKİYE’NİN “GERİYE,
ESKİYE, DİN TEMELLERİNE, DİN HUKUKUNA, DİNSEL İLKELERE DAYALI”
TÜRKİYE’YE GERİ DÖNÜŞÜ İÇERMEKTEDİR.
BAŞBAKANIN BALKON KONUŞMASINDA YENİ ANAYASA KONUSUNU
GÜNDEME GETİREREK HERKESİN “BİRİNCİ SINIF YURTTAŞ” KONUMUNA
GETİRİLECEĞİNİN ANLAMI VE “BU ANAYASADA HERKES KENDİNİ
BULACAK; DOĞU DA BULACAK, BATI DA BULACAK, KUZEY DE GÜNEY DE”
SÖZLERİNİN ANLAMI NEDİR?
AKP SÖZCÜLERİ NEREDEYSE TÜM İTİRAZLARINI KABUL EDEN,
DİLEDİKLERİ YERDE SEÇİMLERİ HEMEN İPTAL EDEN YSK
YAPILANMASINDAN BİLE MUTLU OLAMAMAKTADIRLAR. ONUN İÇİN DE
ŞİMDİ YSK’YI YENİDEN YAPILANDIRACAK BİR DÜZENLEME ÜZERİNDE
ÇALIŞILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.
17 ARALIKTAN BU YANA “PARALEL YAPI” DİYE GEREKÇELENDİRİLEN
YARGIYA YÖNELİK GİRİŞİMLER, BAŞBAKANIN SON OLARAK SARFETTİĞİ
“ANAYASA MAHKEMESİNE SAYGI DUYMUYORUM, ALDIKLARI KARAR
GAYRI MİLLİDİR” SÖZLERİYLE ZİRVEYE ÇIKMIŞTIR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
1
YARGI KONUSUNDA OLDUĞU GİBİ MEDYA KONUSUNDA DA
BAŞBAKANIN TAVRI ÜRKÜTÜCÜ, ENDİŞE VERİCİDİR. MEDYAYA YAPILAN
BASKILARI,
SANSÜRÜ,
EKONOMİK
VE
SİYASİ
SİNDİRME
OPERASYONLARINI ARTIK BİLİYORUZ. BUNLAR TÜM ÜLKENİN VE
DÜNYANIN DİLİNDE.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ, UKRAYNA'NIN DOĞUSUNDAKİ 3 KENTTE
RUSYA YANLISI GÖSTERİCİLERİN HÜKÜMET BİNALARINI İŞGAL
ETMESİNDEN "BÜYÜK KAYGI" DUYDUĞUNU AÇIKLADI. İÇ SAVAŞ VE
BÖLÜNME TEHLİKESİ BÜYÜDÜ!
NATO'DAN YAPILAN AÇIKLAMADA, RUS DİPLOMATLARIN NATO’NUN
BRÜKSEL'DEKİ KARARGAHINA GİRİŞLERİNE KISITLAMA GETİRİLDİĞİ
DUYURULDU. OLASI BİR İÇ SAVAŞ YA DA BÖLGESEL DÜZEYDE
YAYGINLAŞACAK BİR SAVAŞ ÜLKEMİZİ DE CİDDİ BİÇİMDE OLUMSUZ
ETKİLEYECEKTİR. HÜKÜMETİN BU KONUDAKİ POLİTİKASI BELİRSİZDİR!
DÜNYADA VE BÖLGEMİZDE YAŞANAN GELİŞMELERDE ABD VE AB
ÜLKELERİNİN RUSYA KARŞISINDA MEVZİ KAYBETTİĞİNİ, KIRIM’IN İLHAKI
VE RUS DONANMASI’NIN KARADENİZ’DE HAKİMİYETİ TÜMÜYLE ELE
GEÇİRMESİYLE BİRLİKTE, RUSYA’NIN SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE
OLDUĞU GİBİ YENİDEN “SÜPER GÜÇ” KİMLİĞİNE BÜRÜNDÜĞÜNÜ
SÖYLEYEBİLİRİZ.
IRAK’TA 30 NİSAN’DA YAPILACAK SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN, HEM ÜLKE
İÇİNDEKİ GERİLİM VE ŞİDDET HEM DE KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT
YÖNETİMİ İLE MERKEZİ HÜKÜMET ARASINDAKİ GERGİNLİK
TIRMANIYOR.
AMERİKALI GAZETECİ SEYMOUR HERSH’İN YAZDIĞI "KIRMIZI HAT VE
GİZLİ HAT" ADLI MAKALESİNDE GÜNDEME GETİRDİĞİ İDDİALAR SON
DERECE VAHİM VE DIŞİŞLERİNDEN SIZAN SURİYE OPERASYOINU
SENARYOLARIYLA DA BENZERLİKLER İÇERMEKTEDİR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
2
BATI AVRUPA’DA DA İSTİKRARI TEHDİT EDECEĞİ ÖNE SÜRÜLEN BİR
GELİŞME SÖZ KONUSU. İSKOÇYA, İNGİLTERE’DEN (BİRLEŞİK KRALLIK)
BAĞIMSIZLIK VE AYRILMA İÇİN 18 EYLÜL’DE REFERANDUMA GİTME
KARARI ALDI.
AVRUPA ADALET DİVANI, AB’NİN KİŞİSEL VERİLERİN SERVİS SAĞLAYICI
ŞİRKETLER TARAFINDAN EN AZ 2 YIL SAKLANMASI ZORUNLULUĞU
GETİREN “DİREKTİFİNİ” TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE AYKIRI BULARAK
İPTAL ETTİ!
ERMENİ SOYKIRIMI İDDİALARININ 100. YILI YAKLAŞIRKEN,
ERMENİSTAN’IN ULUSLARARASI ERMENİ DİASPORASI’NIN BÜYÜK BİR
KAMPANYAYA BAŞLAMALARI, TÜRKİYE’Yİ ULUSLARARASI ALANDA
KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK İÇİN ÇOK YÖNLÜ GİRİŞİMLERDE BULUNACAKLARI
BİLİNİYORDU.
SURİYE KONUSUNDAKİ YANLIŞLIKLARIN ÜLKEMİZE RİSK VE SIKINTI
OLARAK DÖNECEĞİNİ HEP SÖYLEDİK. EL KAİDE’NİN GEÇTİĞİMİZ
GÜNLERDEKİ TEHDİDİNDEN SONRA, IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİ IŞİD)
ÖRGÜTÜNÜN SÜLEYMAN ŞAH SAYGI TÜRBESİNE, ASKERLERİMİZE
YÖNELİK TEHDİTLERİ GELDİ.
ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ART ARDA
GELEN UYARILARINDAN SONRA ŞİMDİ DE IMF, DÜNYA BANKASI, OECD
GİBİ KURULUŞLAR TÜRKİYE RAPORLARINDA 2014 İÇİN DÜŞÜK BÜYÜME,
RİSKLİ EKONOMİK GÖRÜNÜM, BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN RİSKLERİ
SIKÇA YİNELENİYOR.
IMF’DEN BİRKAÇ GÜN ÖNCE, DÜNYA BANKASI RAPOR YAYINLANDI.
RAPORDA, TÜRKİYE’NİN BÜYÜME HIZININ GERİLEYECEĞİ, EKONOMİK
RİSKLERİN ARTACAĞI UYARILARINA YER VERİLİYOR TÜRKİYE'NİN
BÜYÜME HIZININ, YÜZDE 4'TEN YÜZDE 2,4'E DÜŞECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
3
AKP HÜKÜMETİ NE YAPARSA YAPSIN, KÖTÜ GİDİŞİ GİZLEMESİ MÜMKÜN
DEĞİLDİR. AÇIKLANAN SANAYİ ÜRETİMİ VERİLERİ TALEPTEKİ DÜŞÜŞE
PARALEL OLARAK, SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ KESKİN DÜŞÜŞÜ GÖZLER
ÖNÜNE SERMEKTEDİR.
HÜKÜMETİN SEÇİMLERİN HEMEN ERTESİ GÜNÜNDE YAPTIĞI ELEKTRİK
ZAMMI DA İYİ NİYETLİ OLMADIĞINI, DOĞAL GAZ ZAMLARININ
ERTELENDİĞİNİN AÇIKLANMASI DA SEÇİM ÖNCESİ EKONOMİNİN FEDA
EDİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.
MERKEZ BANKASI BAŞKANI İLK KEZ BAŞBAKANA VE BAŞBAKANIN
MERKEZ BANKASI’NIN PARA, FAİZ, DÖVİZ POLİTİKALARINA MÜDAHALE
ETMESİNE TEPKİ GÖSTERMEK ZORUNDA KALDI.
BU HAFTA BAŞINDA, ARALARINDA TÜRKİYE’NİN DE BULUNDUĞU OECD
VE AB ÜYESİ 41 ÜLKENİN SON YILLARDA UYGULADIĞI EKONOMİ, SOSYAL
VE ÇEVRE POLİTİKALARININ KALİTESİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ
İRDELEYEN ALMAN BERTELSMAN STİFTUNG VAKFI TARAFINDAN BİR
RAPOR YAYINLANDI.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
4
HAFTAYA BAKIŞ – 09 NİSAN 2014
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
DETAYLAR
TÜRKİYE SİYASETİ VE DEVLETİ BAMBAŞKA BİR YÖNE GÖTÜRÜLMEK
İSTENİYOR. BAŞBAKAN ERDOĞAN BUNU 30 MART AKŞAMI YAPTIĞI
BALKON KONUŞMASINDA AÇIKÇA İLAN ETTİ: YENİ TÜRKİYE DİYE BİR
KAVRAM DİLE GETİRDİ.
Belki gözlerden ve dikkatlerden kaçtı ancak bu kavram ülkemizin geleceği
ve Başbakanın kafasındaki planlar açısından çok önemli.
O yüzden bu kavramı sorgulamalı, bugüne kadar yapılanları analiz ederek
Başbakanın “YENİ TÜRKİYE” ile neyi kast ettiğini yurttaşlarımıza
açıklamalıyız.
• Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Yeni Türkiye’de yargı diye bir
kavram olmayacaktır.
Başbakan Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararıyla ilgili olarak bunu
açıkça ifade etti ve yargıya, yargı kararlarına “SAYGI DUYMADIĞINI”
televizyonların önünde açıkça söyledi.
• Bugüne kadar da zaten yargının tümden yok edilmesi yönünde,
yapılan yasa değişiklikleri ile çok ciddi adımlar atılmış durumda.
Bundan sonra sıranın, Danıştay, Yargıtay, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi
artık kolu kanadı kırılmış yargı kurumlarının tümüyle bitirilmesi aşamasına
geldiği anlaşılıyor.
Başbakanın 30 Mart seçim sonuçlarının Yeni Türkiye’nin ilanı ve 30 Mart’ın
da Yeni Türkiye’nin “DÜĞÜN GÜNÜ” olduğunu söylemesi boşuna değildir.
Yeni Türkiye kavramının içeriğinin iyi anlaşılması gerekmektedir!
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
5
AKP 12 YILLIK İKTİDARI BUYUNCA ASLINDA BUGÜN ADLANDIRDIĞI YENİ
TÜRKİYE’NİN TEMELLERİNİ ATTI, ŞİMDİ BUNU DAHA İLERİYE
GÖTÜRECEĞİNİ İLAN EDİYOR. GERÇEKTE BAŞBAKANIN GÜNDEME
GETİRDİĞİ BU KAVRAMDAKİ “YENİ” SÖZCÜĞÜ, TÜRKİYE’NİN “GERİYE,
ESKİYE, DİN TEMELLERİNE, DİN HUKUKUNA, DİNSEL İLKELERE DAYALI”
TÜRKİYE’YE GERİ DÖNÜŞÜ İÇERMEKTEDİR.
AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun açıklamaları bu kavramın içerik
ve hedefini bize göstermektedir. Babuşçu, “Geçmiş 10 yıl tasfiye süreciydi
şimdi Yeni Türkiye’nin inşa dönemine geçildiğini” söylemektedir.
AKP 12 yıldan bu yana gece yarısı, torba yasalarla ve diğer kanun gücünde
kararname değişiklikleriyle Yeni Türkiye’nin altyapısını aşama aşama her
alanda oluşturdu. Şimdi bunu “fiiliyata geçirme” döneminin geldiğini ifade
ediyor Başbakan.
Yargı sistemi, 2010 Anayasa değişikliği ve ardından son yapılan HSYK
düzenlemeleri ile siyasal iktidarın kontrol ve denetimi altına alındı. Önce
de belirttiğim gibi, seçimlerin hemen öncesinde yapılan geniş çaplı hakimsavcı atamalarının ne amaçla yapıldığı, il ve ilçe seçim kurullarının
partimizin ve diğer muhalefet partilerinin itirazlarıyla, AKP itirazlarına
yönelik verdikleri kararlarda net şekilde ortaya çıkıyor.
Güçler ayrılığı ilkesinin çiğnendiğini, yok edilmek istendiğini sürekli
vurguluyoruz. Bütünşehir yasasıyla, AKP büyük ölçüde amacına ulaştı.
Yerel yönetimlerde, kırsal kesimleri de büyükşehir seçmeni yaparak, bu
hedefe vardı.
Bütünşehir yasasıyla; il genel meclisleri kapatılıp, belediye meclisleri tek
yetkili kılınırken, seçilmiş belediye başkanlarının yetkileri tüm ilin sınırlarını
kapsayacak biçimde genişletilerek, bazı amaçlara ulaşmanın yolu açıldı.
Avrupa yerel yönetimler şartına konulan şerh bir yandan muhafaza
edilirken, bir yandan da Bütünşehir yasasıyla bu şarttan daha ileri
düzenlemeler yasal hale getirildi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
6
PKK-KCK sözcülerinin tam da bu dönemde demokratik özerklik ilanını,
Diyarbakır, Van, Mardin gibi büyükşehir statüsündeki illerde “özerk
kanton” ilanını dile getirmeleri boşuna değildir.
Partizan ya da AKP’ye yakın olmadığı saptanan bürokratlar, geride kalan
iktidar sürecinde tümüyle bürokrasiden tasfiye edildi. Bildiğiniz gibi 4+4+4
yasasıyla hemen tüm eğitim kurumları İmam-Hatip’leştirildi. Dershaneler
hakkındaki yasayla da bu adım daha da ileri götürülüyor.
YÖK kararıyla, pek çok üniversite bünyesinde, İlahiyat Fakülteleri yanında
İslami İlimler Fakültelerinin kurulması benimsenmiş durumdadır. Diyanet
her üniversiteye bir cami kampanyası yürüterek üniversite kampüslerine
devasa camiler inşa etmektedir. İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığı
temsilcisinin de mütevelli heyetinde yer alacağı bir Uluslararası İslam
Üniversitesi kurulmasına yönelik yasa düzenlemesi yapıldı.
Ekonomide bir yandan sıcak paraya muhtaçlık tablosu ağırlaşarak devam
ederken, diğer yandan da “Körfez Sermayesini ülkeye çekme” gerekçesiyle
Katılım Bankacılığı teşvik edilip desteklenmekte, Hazine, İslami hukuka,
şeriata uygun olduğu belirtilen borçlanma senedi “sukuk-u icara” ihracına
başladı.
Başbakan sürekli 3 çocuk söylemi ile kadınları eve kapatıp, birer çocuk
doğurma makinesine dönüştürmeyi, kadını normal ve sosyal hayattan
uzaklaştırmayı hedeflerken, seçilen AKP’li belediye başkanlarının
açıklamalarından ve uygulamalarından da bunun somut şekilde hayata
geçirileceği anlaşılmaktadır. Bingöl Belediye Başkanı “Belediyede kadınlara
yer yok, dinen uygun değil” diye açıklama yapmaktadır.
Kanun hükmünde kararnamelerle, devlet teşkilatı, yapılanması,
bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatları defalarca değiştirilirken, bazı
bakanlıkların isimleri yeniden belirlenirken de bazı kavramları özellikle de
kadınla ilgili olanları gündemden düşürme yoluna gidiyorlar.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
7
• Yıllardır “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı” olan bakanlığın
isminin “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olarak
değiştirilmesindeki amaç da budur zaten.
BAŞBAKANIN BALKON KONUŞMASINDA YENİ ANAYASA KONUSUNU
GÜNDEME GETİREREK HERKESİN “BİRİNCİ SINIF YURTTAŞ” KONUMUNA
GETİRİLECEĞİNİN ANLAMI VE “BU ANAYASADA HERKES KENDİNİ
BULACAK; DOĞU DA BULACAK, BATI DA BULACAK, KUZEY DE GÜNEY DE”
SÖZLERİNİN ANLAMI NEDİR?
Kanımca şimdiden toplumsal algıyı yönetip, yönlendirmek için bölgesel
federasyon yapılanmasını içeren bir yeni anayasanın sözel ve zihinsel
altyapısı hazırlanmaktadır. Bütünşehir Yasası ve ülkeyi 12 Bölgeye ayırarak
yapılandırılan Kalkınma Ajansları düzenlemesinin de bu yapılanmanın ön
adımları olduğunu söyleyebilirim. Önümüzdeki günlerden itibaren daha
sıkça duyacağımız anlaşılan “Yeni Türkiye” söyleminin altyapısı 12 yıl
boyunca, AKP iktidarı tarafından örülmüş, şimdi yeni bir aşamaya geçme
sürecine girilmiştir.
• Başbakanın 2011 balkon konuşmasında dile getirdiği kavram “İleri
Demokrasi” idi.
• 2014 yerel seçimlerinden sonra ise “Yeni Türkiye” söylemi başlatıldı.
İleri demokrasinin 2011’den bu yana ülkemizi getirdiği nokta ortada.
Demokrasinin temel hak ve özgürlüklerin geriye götürüldüğü, kısıtlandığı,
internetten sosyal medyaya, ekonomik demokrasiden, düşünce ve ifade
özgürlüğe, bireysel haklara varana kadar hayatın pek çok alanında sansür,
yasaklar, kısıtlamalar…
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım 12 yılda oluşturulan ve adım adım
hayata geçirilen altyapının üzerine inşa edileceği ilan edilen Yeni
Türkiye’nin de ne olacağını, nasıl bir Türkiye’nin hedeflendiğini bugünden
görebiliriz.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
8
AKP SÖZCÜLERİ NEREDEYSE TÜM İTİRAZLARINI KABUL EDEN,
DİLEDİKLERİ YERDE SEÇİMLERİ HEMEN İPTAL EDEN YSK
YAPILANMASINDAN BİLE MUTLU OLAMAMAKTADIRLAR. ONUN İÇİN DE
ŞİMDİ YSK’YI YENİDEN YAPILANDIRACAK BİR DÜZENLEME ÜZERİNDE
ÇALIŞILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.
Radyo Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) benzer bir modelde yeniden
yapılandırılmasının planlandığı AKP sözcülerince dile getirilen YSK
düzenlemesiyle bu kurumunda zaten yok edilmesi için her türlü çabanın
sarfedildiği özerkliği alınarak iktidar kontrolüne verilmesi planlanmaktadır.
RTÜK modelinde bilindiği gibi yönetim TBMM’deki siyasi parti gruplarının
sayısına göre belirlenmekte, yönetimde her zaman iktidar ağırlıklı bir üye
yapısı olmaktadır.
RTÜK’ün verdiği kararlardan, iktidara yakın medya kuruluşları ile muhalif
medya kuruluşlarına yapılan ayrımcı uygulamadan, kesilen ağır para
cezalarından bu yönetim yapısının kimin yanında, kimin kontrolünde
olduğu görülmektedir.
RTÜK’ün yasasında özerk kurul yazmasına karşın AKP’nin hizmetinde
olduğu aşikârdır.
Şimdi buna benzer bir yapı YSK’da da oluşturulmak istenmektedir.
TBMM’deki siyasi partilere YSK’da temsil olanağı verileceği vaadiyle göz
boyanmaya, kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır.
Asıl amacın yüksek yargı kurumu statüsünde olan YSK’yı da tümüyle
siyasallaştırmak, iktidar yanlısı yapmak, kararlarını etkilemek olduğu
açıktır.
Zaten HSYK’nın yapısındaki yasa değişikliğiyle tümüyle Adalet Bakanının
emrine giren bu kurumun yaptığı hakim-savcı atamalarıyla il ve ilçe seçim
kurullarındaki hakimlerin belirlenmesi gerçekleştirilmiştir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
9
• Şimdi YSK için de daha baskıcı, iktidar ağırlıklı bir üye yapısı
oluşturabilmenin yolları aranmaktadır.
Benzer şekilde AKP sözcüleri Danıştay Yasası’nda da değişiklik
düşünüldüğünü söylemektedirler. Gündemdeki değişiklikler amaca hizmet
etmiyor olsa gerek ki, idari yargıyı da “idareyi denetleyen, idarenin eylem
ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu” kontrol eden bir yapıdan çıkartmak
planlanmaktadır.
Bu şekilde idarenin tüm hukuksuz işlemleri, siyasi iktidar kontrolündeki
idari yargı eliyle hukuka uygun işlemi görecek, idari kararlarla mağdur
olanların yargıya gitmeleri engellenecek, ülke her alanda hükümet için
“dikensiz gül bahçesine” dönüştürülmüş olacaktır.
Bunlar ülkemiz adına çok tehlikeli, Türkiye’yi zaten darbe yemiş olan
“Hukuk Devleti” ilkesinden iyice uzaklaştıracak düzenlemelerin
hazırlıklarıdır.
Başbakanın siyasi söylem ve üsluptaki sertliğin dozunu artırarak
sürdürmesi de, bu hazırlıklar hayata geçirilirken olası muhalefeti,
toplumsal tepkiyi sindirmek, korkutmak amaçlıdır.
Bu açıdan önümüzdeki günlerde yeni kavga alanlarının ve konularının
açılacağını, gündem değiştirilerek, bahsettiğim bu değişikliklerin süratle
hayata geçirilmesi yollarının aranacağını bugünden söylemek istiyorum.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
10
17 ARALIKTAN BU YANA “PARALEL YAPI” DİYE GEREKÇELENDİRİLEN
YARGIYA YÖNELİK GİRİŞİMLER, BAŞBAKANIN SON OLARAK SARFETTİĞİ
“ANAYASA MAHKEMESİNE SAYGI DUYMUYORUM, ALDIKLARI KARAR
GAYRI MİLLİDİR” SÖZLERİYLE ZİRVEYE ÇIKMIŞTIR.
• Başbakanın yargıyı böylesine hedef alması, itibarsızlaştırmaya
çalışmasının arkasında başka amaçların olduğunu düşünmeliyiz!
Anayasa Mahkemesi’nin twitter yasağı ile ilgili verdiği kararı “Amerikan
şirketlerine hizmet eden, gayrı milli bir karar” olarak nitelendirmesi,
Başbakanın temel hakların ve özgürlüklerin evrenselliği ile kendi kişisel
hesaplarının “yerelliği” arasında ayrım yapamadığını, bu tür kavramlarla
arasının pek de iyi olmadığını göstermektedir.
Twitter, Facebook, YouTube ve diğer sosyal medya kuruluşları ticari
kuruluşlar olabilirler. Yazılı ve görsel medya organları da öyledir. Bu
mantıkla yola çıkılırsa her türlü faaliyet yasaklanabilir engellenebilir. Kaldı
ki Başbakan YouTube ve Twitter’ı “Türkiye’de hukuka, yargı kararlarına
saygılı olmaya, kararlara uymaya” çağırırken, yasaklamanın bu kararlara
uyulmadığı için alındığını savunurken, kendi kendini de ele vermektedir.
Bizzat Başbakanın kendisinin saygı duymadığını söylediği yargı kararlarına,
mahkemelere, bir gecede değiştirdiği hakimlere, savcılara ve bunların
aldığı, ya da siyasi baskıyla almaları engellenen kararlara, başkalarının
uymasını istemektedir.
Bir ülkenin Başbakanının “saygı duymuyorum” dediği bir yargıya, yargı
kararına başkalarını uymadığı için eleştirmesi, tepki göstermesi büyük bir
ayıp, kabul edilemez bir çelişkidir. Başbakan işine gelen yargı kararlarına
uymakta, saygı duymakta, istediğini yapmasına engel olan, yapmak
istediğini hukuk dışı bulan kararlara ise uymamakta sakınca görmemekte,
saygı da duymamaktadır. Başbakanın hukuk devleti, demokrasi, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki tutumunu, yaklaşımını bu örnekler
çok güzel sergilemektedir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
11
YARGI KONUSUNDA OLDUĞU GİBİ MEDYA KONUSUNDA DA
BAŞBAKANIN TAVRI ÜRKÜTÜCÜ, ENDİŞE VERİCİDİR. MEDYAYA YAPILAN
BASKILARI,
SANSÜRÜ,
EKONOMİK
VE
SİYASİ
SİNDİRME
OPERASYONLARINI ARTIK BİLİYORUZ. BUNLAR TÜM ÜLKENİN VE
DÜNYANIN DİLİNDE.
• Başbakanın geçtiğimiz Pazar günü düzenlediği ve medya
yöneticilerini davet ettiği 3 saati aşkın toplantı ibret vericidir!
Kendi kontrolündeki, iktidar güdümündeki medya kuruluşlarının yönetici
ve yazarlarını toplayıp onlara telkin ve tembihlerde bulunan bir Başbakan
modelinin örneği dünyada yoktur.
Anlaşıldığı kadarıyla bu toplantıda yakın dönemde hayata geçirilecek bazı
operasyonel girişimler için hükümet medyasına yayın politikası çizilmiş, bir
medya organizasyonu, görev dağılımı ve planlaması yapılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, kamuoyu oluşturma, yıpratma,
gündem belirleme ve değiştirme amaçlı bir medya kampanyasının
hazırlıklarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu Ajansı’nın seçim günü ifa
ettiği resmi görevin bir başka versiyonu, AKP medyasına yönelik olarak
planlanmakta ve görev dağılımı yapılmaktadır.
Bu noktada şu kritik bilgileri de paylaşmak isterim. Bilindiği gibi TBMM’de
Halkla İlişkiler binaları boşaltıldı, Milletvekillerine oda tahsisleri yapıldı.
Bu arada TBMM binasındaki basın kuruluşlarının oda ve bürolarının da
taşınması konusunda tebligat yapıldı.
Ancak TBMM’deki basın bürolarının çalışanları gazetecilik mesleği
açısından her ne kadar yetersi olsa da mevcut yerleşimlerinin, haber
takibi, kulislere girme, TBMM çalışmalarını izleme açısında kendiler için
önemli olduğunu belirterek, yeni binaya taşınmaları girişimlerine
direnmektedirler.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
12
Gazete bürolarındaki gazeteciler, Parlamento Muhabirleri Derneği
vasıtasıyla taşınmama ve yerlerinde kalma düşüncelerini TBMM
yönetimine iletme hazırlığı yapmaktadırlar.
Parlamento Muhabirlerinin, TBMM’de çalışan gazetecilerin gündeme
getirdiği iddialar arasında TBMM yönetiminin bundan sonra gazetecilerin
çalışma koşullarına sınırlama getirme, kulislere girişleri yasaklama, basın
locasından Genel Kurul çalışmalarının fotoğraflanması vb. konulara yönelik
bir dizi önlem hazırlığı dile getirilmektedir.
Hükümetin gazete ve televizyonlarda kendi medyasını oluşturduğu ve
giderek TBMM çalışmalarının sadece bir (AA) veya iki ajans (İHA)
tarafından izlenmesine müsaade edilmesi, tüm yayın organlarının TBMM
haber, fotoğraf ve videolarını bu ajanslardan temin etmelerinin
planlandığı yönünde hazırlıklarla ilgili duyumlar gelmektedir.
O nedenle TBMM binasındaki gazeteciler, bürolarını terk etme, yeni
binaya taşınma konusunda direnmektedirler.
Şayet bu iddialarda doğruluk payı varsa, hükümetin tüm medyanın
ajanslar üzerinden yapılan haber servisiyle yetinmelerini zorlayacak bir
ortamı oluşturmaya çalışması, TBMM yönetiminin de buna dayanak
sağlaması kabul edilemez.
Yakın dönemde bu tür medya operasyonlarının, Cumhurbaşkanlığı
seçimleri ve ardından da genel seçimler öncesinde gerçekleştirileceği
izlenimi giderek güçlenmektedir. Tek yönlü, tek yanlı, tek sesli, bir devlet
kontrolünde, diğeri özel ama iktidar kontrolünde iki ajansa tüm medyanın
mahkum edilmesini öngören böyle bir planlama, en katı diktatörlüklerden
de öte bir hevesi, sansür ve yasağı hayata geçirmektir.
Başbakanın iktidar medyası yazar ve yöneticileriyle yaptığı Saray Toplantısı
(Adile Sultan Sarayı) bu açıdan hükümetin önümüzdeki yakın döneme
yönelik bir medya cephesi oluşturduğunu ve bunu planlı bir şekilde
harekete geçirme hazırlığı yapıldığını göstermektedir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
13
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ, UKRAYNA'NIN DOĞUSUNDAKİ 3 KENTTE
RUSYA YANLISI GÖSTERİCİLERİN HÜKÜMET BİNALARINI İŞGAL
ETMESİNDEN "BÜYÜK KAYGI" DUYDUĞUNU AÇIKLADI. İÇ SAVAŞ VE
BÖLÜNME TEHLİKESİ BÜYÜDÜ!
Kırım’daki gelişmelerden sonra, Ukrayna’daki sürecin durulması yerine
daha da karmaşık hale gelmesi, hatta iç savaş ve bölgesel savaş
tehlikesinin daha da büyümesi söz konusudur.
Ülkenin doğu bölgesindeki yönetimlerin Rusya’ya katılma yönünde
ayaklanmaları, kamu binalarının işgali ve Rus bayrakları çekilmesi, giderek
gerginliği tırmandırmaktadır.
Moldova’da da doğudaki Transdinyester bölgesinin Rusya’ya katılma
kararı alması, Gagavuzya Özerk Cumhuriyeti’nin kendi ordusunu kurma
kararı, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Karadeniz bölgesini giderek karmaşık
etnik ve siyasi çatışmaların içine çekmektedir.
Kırım’ın Rusya’ya katılmasından sonra gerginleşen ve karşılıklı ambargo ve
yaptırım kararlarının gündeme gelmesini beraberinde getiren Rusya-ABDAB ilişkileri, Ukrayna’nın doğusundaki gelişmeler sonrasında daha da
gergin bir sürece girmektedir.
ABD ve Rusya karşılıklı olarak birbirlerini Ukrayna ve Moldova’nın içişlerine
karışmak, ayrışmaları, çatışmaları körüklemekle suçlamaktadır. Putin ve
Obama arasındaki uzun telefon görüşmesine, geçen hafta John Kerry ve
Sergey Lavrov’un bir araya gelmesine karşın, çözüm konusunda bir
ilerleme sağlanamamaktadır.
AB’nin Moldova ve Gürcistan ile ortaklık anlaşması imzalama girişimine hız
vermesi, tarihi Haziran ayına çekmesi, Moldova ve Gürcistan’ın NATO
üyeliğinin ABD tarafından tekrar gündeme getirilmeye başlanması, sıcak
gelişmelerin habercisidir ve sorun giderek büyümektedir. Rusya’yı bölgeyi
“istikrarsılaştırma çabalarından vazgeçmeye” çağırması Rusya’nın tepkisini
daha da büyüttü.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
14
Rusya ise Ukrayna’da sivillerin silahlandığını, özellikle aşırı sağcı-milliyetçi
grupların bölgede yaşayan, Ruslara, Rusça konuşulan bölgelerdeki halka
karşı çatışma konumuna girdiğini belirterek, bunu ABD’nin ve AB’nin
kışkırttığını savunuyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı sert bir bildiri yayınlayarak Ukrayna’nın
doğusundaki bölgelerde aşırı sağcı-milliyetçi militanları ABD’nin yedek
ordu gücü Greystone’un örgütleyip silahlandırdığını, grupların içerisinde
150 dolayında Greystone mensubu askeri uzmanın yer aldığını
saptandığını ve bunların ve bunların Ukrayna askeri üniforması Sokol
üniformalarıyla çatışan grupların arasına sızdığını iddia etti.
Gelişmelerden, giderek iç savaş ortamına giren ve bölünmeye doğru giden
Ukrayna’nın en küçük bir kıvılcımda tüm bölgeyi ateşe verebileceği
anlaşılmaktadır.
Ukrayna Devlet Başkanlığı seçimlerinde aday olan eski Başbakan Yulya
Timoşenko ise bölgedeki gelişmeleri Rus ajanlarının kışkırttığını öne
sürmektedir.
Rusya Devlet Başkanının politik başdanışmanı Sergey Glazyev yaptığı
açıklamada gelişmelerin “BİR DÜNYA SAVAŞINA YOL AÇABİLECEĞİNİ” dile
getirmektedir.
Putin’in Başdanışmanı, olası bir savaş durumunun ve batılı ülkelerin
Rusya’ya karşı ekonomik yaptırım planlarının küresel bir ekonomik krize
yol açabileceğini belirterek şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“Azami zarar bakımından yaptırımların kime karşı işleyeceğine bugünden
yanıt bulmak zor! Amerika İran’a uyguladığı ülkeyi dolar ve euro bazında
dünya finans sisteminin dışında bırakma modelini, Rusya’ya da
uygulamaya kalkışırsa, bizim hesabımıza göre, Avrupa Birliği’nin zararı bir
trilyon EURO’yu bulabilir. Baltık bölgesi, ülkelerin toplam milli gelirine
eşdeğer boyutta bir zarara uğrayabilir. Böylece yaptırımlar, Avrupa için
ekonomik intihar olur.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
15
Rusya’nın hesapları dondurulursa yüzlerce milyar dolar ve euro tutarında
yükümlülük askıda kalacaktır. Avrupa bankaları ciddi bir zarara
uğrayacaktır. Avrupa mali sisteminin istikrarsızlaştırılması halinde ise
gündemdeki jeopolitik oyun, bir dünya savaşı eşiğine gelebilecek
gelişmelere yol açacaktır.”
ABD ve Rusya Dışişleri Bakanlarının önümüzdeki günlerde tekrar bir araya
gelebilecekleri belirtiliyor.
Ukrayna hükümeti, resmi binaların işgal edildiği ve Rusya bayrakları
çekildiği doğu bölgesindeki Donetsk, Luhansk ve Harkiv kentlerine
yetkililer gönderiyor.
Donetsk'teki yerel hükümet binasını işgal eden göstericiler "HALK
CUMHURİYETİ" ilan etiler ve 11 Mayıs günü Ukrayna'dan bağımsızlığın
oylanacağı bir referandum çağrısında bulundular.
Rus Genelkurmay’ı, “Ukrayna'daki Rusça konuşan azınlığın haklarını
koruma görevi verilmesi halinde harekete geçmek üzere teyakkuzda
beklendiğini” açıkladı.
Rusya, yönetimden uzaklaştırılan eski Devlet Başkanı Yanukoviç'in
Rusya'ya sığınmasının ardından kurulan Ukrayna hükümetini tanımaktan
kaçınıyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 3 kentteki olayların
yakından izlendiği belirtilerek, "Bugünün Ukrayna'sındaki bütün sorunlar
nedeniyle Rusya'yı işaret etmeyi bırakın" denildi.
Ukrayna Geçici Devlet Başkanı Oleksander Turçenov doğu illerindeki son
gelişmeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı "parçalama" çabası olarak
nitelendirirken, Rusya'nın Ukrayna'daki yeni hükümeti devirmek ve 25
Mayıs’ta yapılması planlanan seçimleri engellemek istediğini öne sürdü.
Geçici Başbakan Arseniy Yatsenyuk ise yabancı askerlerin ülkeye girişine
izin vermeyeceklerini vurguladı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
16
NATO'DAN YAPILAN AÇIKLAMADA, RUS DİPLOMATLARIN NATO’NUN
BRÜKSEL'DEKİ KARARGAHINA GİRİŞLERİNE KISITLAMA GETİRİLDİĞİ
DUYURULDU. OLASI BİR İÇ SAVAŞ YA DA BÖLGESEL DÜZEYDE
YAYGINLAŞACAK BİR SAVAŞ ÜLKEMİZİ DE CİDDİ BİÇİMDE OLUMSUZ
ETKİLEYECEKTİR. HÜKÜMETİN BU KONUDAKİ POLİTİKASI BELİRSİZDİR!
ABD’nin NATO’yu devreye sokma eğilimi, doğal olarak Türkiye’yi de
etkileyecek, Türkiye’den bazı taleplerin gündeme gelmesine yol açacaktır.
Hükümetin bütün bu konulardaki politikası, hazırlığı, alternatif senaryoları
nedir, kimse bilmiyor.
Ancak, Suriye’de, İran ve Irak politikalarında, Mısır’daki yeni yönetim ile
olan ilişkilerde ve şimdi de Ukrayna’da Rusya ile karşı karşıya gelen, karşıt
taraflarda yer alan Türkiye açısından, Ukrayna ve muhtemelen Moldova ile
Gürcistan’da yaşanacaklar yeni bir Türkiye-Rusya gerilimini tetikleyecektir.
DÜNYADA VE BÖLGEMİZDE YAŞANAN GELİŞMELERDE ABD VE AB
ÜLKELERİNİN RUSYA KARŞISINDA MEVZİ KAYBETTİĞİNİ, KIRIM’IN İLHAKI
VE RUS DONANMASI’NIN KARADENİZ’DE HAKİMİYETİ TÜMÜYLE ELE
GEÇİRMESİYLE BİRLİKTE, RUSYA’NIN SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE
OLDUĞU GİBİ YENİDEN “SÜPER GÜÇ” KİMLİĞİNE BÜRÜNDÜĞÜNÜ
SÖYLEYEBİLİRİZ.
Bunun yanı sıra bir başka değerlendirme daha yapmak gerekirse, o da
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra “Tek Kutuplu” hale geldiği
dillendirilen küresel egemenlik yarışının, son gelişmeler ışığında yeniden
ve hızla “İki Kutuplu” yapıya döndüğünü söyleyebiliriz.
Arap Baharı ile başlayan, Mısır ve Suriye’deki darbe ve savaş süreçleriyle
devam eden, Ukrayna’daki gelişmelerle yeni bir boyut kazanan son 4 yıllık
dönemde, Rusya’nın izlediği politikanın sonuçlarına baktığımızda Kremlin
yönetiminin büyük riskler alıp, büyük adımlar attığını, karşılığında büyük
mevziler ve yandaşlar kazandığını saptamak olanaklıdır.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
17
Rusya’nın, Suriye krizinin çözümüne katılması, eski CIA çalışanı ABD’li
Edward Snowden’e ABD’ye iade etmemesi ve Obama’nın çaresiz kalması,
İran nükleer programı konusunda masada etkin ve güçlü biçimde yer
alması, Ukrayna krizinde, Kırım’ı ilhak ederek, ilk raundu kazanması Putin’i
giderek daha güçlü kılıyor.
Rusya’nın Beşar Esad’a verdiği destek, daha önce BM’de Çin ile birlikte
veto düzeyinde iken, koyduğu tavır ve izlediği diplomasi ile batıyı, önce
Suriye’ye askeri müdahale konusunda geri adım atmaya, ardından
Cenevre’de masaya oturmaya ve kimyasal saldırı iddialarından
vazgeçmeye, şimdi de radikal İslamcı terör vahşeti karşısında, Esad’lı
çözümü kabul noktasına getirdi.
Bu sayede Esad zaman kazandı ve Suriye ordusu, isyancılara karşı ciddi
başarılar elde etti. Lübnan’lı Şii Lider Nasrallah’ın önceki gün açıkladığı,
Suriye’deki son duruma yönelik sürece bakılacak olursa, İsyancılar
kaybetti, Esad kazandı. Şimdi Suriye ordusu büyük bir karşı taarruza ve
isyancıları tümüyle püskürtmeye hazırlanıyor.
Rusya, “casus savaşları” alanında da ABD’ye ciddi kayıplar yaşattı. ABD,
aralarında Anna Chapman’ın da bulunduğu 11 Rus Ajanını yakaladıktan
sonra sorgulayıp, Rusya’ya iade ederken, Rusya, kendisine sığınan Edward
Snowden’i iade etmedi! Sığınma ve oturma izni verdi. ABD yönetiminin
Amerika’nın küresel casus faaliyetlerini ortaya çıkaran eski CIA çalışanı
Edward Snowden’e geçici sığınma izni verme kararı Rusya-ABD ilişkilerinde
büyük gerginlik yarattı. Snowden’in açıkladığı bilgiler arasında ABD’nin,
Almanya Başbakanı Merkel dahil pek çok ülke devlet ve hükümet
başkanlarını dinlediği de yer aldı. Rus istihbarat servisinin sığınma ve
oturma izni karşılığında Snowden’den çok önemli bilgiler aldığını söylemek
mümkün. Snowden’in, ABD’den kapçı Rusya’ya sığınması ve Moskova’da
yaşamayı tercih etmesi, Rusya’ya ve Putin’e aynı zamanda ciddi psikolojik
üstünlük sağladı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
18
Batıya karşı sürekli İran’ın yanında yer alan, ambargo ve yaptırımlara karşı
İran’a ekonomik ve siyasi destek sağlayan, Nükleer Program’a katkıda
bulunan Rusya, İran’da işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani
yönetimiyle batı arasında nükleer müzakerelerin yeniden başlamasını
destekleyerek yine dünya gözünde prestijli bir konuma geldi.
5+1 Grubu’nun Ruhani hükümetiyle yaptığı müzakerelerde Rusya Dışişleri
Bakanı Lavrov da çok önemli rol oynadı.
Ukrayna krizi konusunda da Rusya ABD ve AB’nin hiç beklemediği bir
hamle ve zamanlama ile Batılı ülkeleri şaşırtan bir şekilde Kırım’ı
topraklarına kattı. ABD ve AB’nin pek çok sorunda askeri müdahale
çözümünü devreye sokmalarına karşın, Rusya hem sınırlara askeri yığınak
yapıp, batının tepkisini ölçtü bir yandan da Kırım Ulusal Parlamentosu’nun
referandum kararı almasını sağlayarak “kendi kaderini tayin hakkı”
çerçevesinde Kırım’ı savaşsız, çatışmasız biçimde ilhak etti.
ABD ve AB’nin ambargo ve yaptırım kararları ise bazı isimlere ülkeye giriş
yasağından öteye geçemedi.
Mısır’da Mursi yönetimini deviren darbe yönetimine askeri ve ekonomik
ambargo uygulama kararı alan ABD ve batılı ülkelere karşın Mısır’daki
geçici yönetimin yardımına da Rusya yetişti. Konjonktürü değerlendirip
politika saptayan Rusya Sisi yönetimiyle 4 milyar dolarlık askeri ve
ekonomik satış anlaşması imzaladı. General Sisi’nin ziyaret ettiği Arap
ülkeleri dışındaki ilk başkent Moskova oldu. Rusya Cemal Abdülnasır
dönemindeki gibi Mısır’ın güçlü ekonomik-siyasi-askeri müttefiki oldu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da etkinliğini artırdı.
Bütün bu aktardığım süreçler ve gelişmeler iki kutuplu küresel
organizasyonda Rusya’nın önemli bir aktör olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye olarak bu gelişmeleri görmek, değerlendirmek, ulusal çıkarlarımız
ve bölgesel politikalarımız açısından yeni adımlar atmaya hazır olmamız
gerek.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
19
IRAK’TA 30 NİSAN’DA YAPILACAK SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN, HEM ÜLKE
İÇİNDEKİ GERİLİM VE ŞİDDET HEM DE KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT
YÖNETİMİ İLE MERKEZİ HÜKÜMET ARASINDAKİ GERGİNLİK
TIRMANIYOR.
• Kuzey Irak’ta yapılan seçimlerin üzerinden 6 ay geçmesine karşılık,
hala Barzani bölgesinde hükümetin kurulamaması etkili unsurlardan
birisi.
Kuzey Irak’ta hükümetin kurulması sürecinin uzamasından bir taraf
Kürdistan Yurtseverler Birliğini suçlarken, diğer yandan daha derin siyasi
krizin varlığı dile getiriliyor.
Güney sınırımızda Suriye’deki savaş ortamının yanı sıra sınırımızın diğer
bölgesinde de siyasi istikrarsızlığın gündeme gelmesi olasılığı Türkiye
açısından önemli.
• Kuzey Irak siyasetini kontrol eden politik güçler arasındaki mücadele
ve bir türlü mutabakata varılamaması sorunları da beraberinde
getiriyor.
Kuzey Irak’ta hükümetin, 30 Nisan’daki Irak parlamento seçimlerinden
önce kurulamaması halinde çok ciddi başka sorunların gündeme
gelebileceği ifade ediliyor.
Kuzey Irak parlamentosundaki Barzani muhalifleri seçimlerden sonra
Neçirvan Barzani başkanlığındaki hükümetin istifa etmesi gerektiği halde
bunu yapmadığını, aksine görevden düşmüş bir hükümet ve Başbakanın
Türkiye’ye ziyarette bulunduğunu, petrol anlaşması görüşmeleri yaptığını,
bunun Bağdat yönetiminin tepkisini Kuzey Irak’a yönlendirmesine yol
açtığını dile getiriyorlar.
Daha da önemlisi belirttiğim gibi yaklaşan Irak parlamento seçimleri ve bu
seçimler öncesinde Barzani-Maliki ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
20
Irak’taki durum 6- 7 aydır daha da karmaşık bir hale gelmiş durumda. Şiiler
ile Sünniler arasındaki çatışmalar, intihar saldırıları ülkede ayrışmayı
körüklüyor. El Kaide Irak’ta ciddi terör saldırıları gerçekleştiriyor. Şiilere
karşı kitlesel saldırılar yapılıyor. Şii Başbakan Maliki’nin ülkeyi yönetmekte
aciz kaldığı dile getiriliyor. Irak’ın ve tabii Kuzey Irak’ın istikrarı bizim için
çok önemli.
• Bu nedenle siyasi, etnik ve mezhep gerilimlerinin iyice tırmandığı,
bunun yanı sıra bir de seçim atmosferine girmiş olan Irak’ta ortaya
çıkabilecek olası gelişmeleri yakından izlememiz gerekiyor.
AMERİKALI GAZETECİ SEYMOUR HERSH’İN YAZDIĞI "KIRMIZI HAT VE
GİZLİ HAT" ADLI MAKALESİNDE GÜNDEME GETİRDİĞİ İDDİALAR SON
DERECE VAHİM VE DIŞİŞLERİNDEN SIZAN SURİYE OPERASYOINU
SENARYOLARIYLA DA BENZERLİKLER İÇERMEKTEDİR.
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında gerçekleşen kimyasal saldırıyla ilgili iddiaları
gündeme getiren Pulitzer ödülü ve ülkesinin, dünyanın saygın gazeteciyazarlarından Hersh’e göre, Suriye’ye uluslararası askeri müdahaleye
zemin hazırlamak amacıyla Başbakan Erdoğan’ın bilgisi ve talimatıyla
kimyasal saldırı gerçekleştirilmiş.
Bu saldırının arkasında AKP hükümetinin olduğunu iddia eden yazara,
Beyaz Saray'dan ve hükümetten yalanlama geldi. Ancak ünlü gazeteci
başta BBC olmak üzere dünya medyasına verdiği röportajlarda “haberinin
arkasında olduğunu, elinde somut bilgi ve belgeler bulunduğunu, haber
kaynaklarını korumak için isim veremeyeceğini, aksi halde haber
kaynaklarının tümünün işini kaybedeceğini” söylüyor.
Hersh, makalesinde referans verdiği belge dışında da belgeler olduğunu ve
bu belgelerde ‘El Nusra’nın eğitimine MİT ve jandarmanın dâhil olduğuna’
ilişkin bilgiler yer aldığını öne sürüyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
21
“Türkiye’de MİT ve jandarmanın, El Nusra’nın eğitilmesine, bu kimyasal
silahları nasıl kullanacaklarını öğrenmelerine yardımcısı olduklarından
şüphelenmek için bazı sebepler olduğu belirtiliyor.”
Geçen yılda hatırlarsanız, eski ABD ve İngiliz istihbaratçılardan oluşan bir
grubun saldırı sonrası bölgede inceleme yapıp, bir rapor hazırladıklarını
aktarmıştım. Bu raporda, kimyasal saldırıyı El Nusra ve IŞİD’in yaptığı,
kimyasal gazların Türkiye’den getirildiği, saldırı olan bölgenin radikal
islamcıların kontrolünde olduğu belirtiliyordu.
Ayrıca eski CIA ve MI5 elemanlarından oluşan araştırmacılar, bu saldırı
öncesinde Türkiye’de Türk askeri ve istihbarat yetkilileri ile ÖSO arasında
bir toplantının gerçekleştiğini Türk yetkililerin yakında Suriye’ye askeri
müdahale olacağını bildirerek ÖSO’nun hazır olmasını ilettikleri, silah
yardımı yaptıkları dile getiriliyordu.
Bu istihbarat raporunda Türkiye’nin, ABD’yi Suriye’ye müdahaleye
zorlamak için Kimyasal saldırıyı Suudi Arabistan ve Katar istihbaratlarıyla
birlikte organize ettiği görüşü yer alıyordu.
Şimdi Amerikalı gazeteci ABD Genelkurmay’ından kaynaklara ve belgelere
göre bu kimyasal saldırının hükümet tarafından düzenlendiğini, gazın
Türkiye’den gittiğini, Suriye Ordusu ile El Nusra’nın elindeki sarin
gazlarının menşey olarak farklı olduğunun ABD Genelkurmayı tarafından
ABD yönetimine iletildiğini savunuyor.
Dışişlerinden sızan Suriye operasyonu ile ilgili senaryolara yönelik
konuşma kayıtlarında da, Suriye’ye saldırı için, MİT’in eleman gönderip,
Suriye’den Türkiye’ye füze attırması ya da Süleyman Şah Saygı Türbesi’ne
saldırı düzenletilmesi gibi planlar yapılmıyor muydu?
Yani hükümetin derdi Suriye’ye askeri müdahale ve savaş. Bunun için
çeşitli yol ve yöntemler deniyor, hazırlıklar yapıyor, senaryolar hazırlıyor,
Genelkurmay ve MİT’de bu işin içinde yer alıyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
22
Amerikalı yazarın Kimyasal saldırı ile ilgili iddiası da yine Suriye’ye askeri
müdahaleye zemin yaratmak için hükümetin bir başka senaryosu olamaz
mı? Dışişleri Bakanlığı’nın varlığını teyit ettiği Dışişlerindeki o toplantı
kayıtlarının sızmasından sonra, hükümetin böyle işlerin içinde
olmayacağını, olamayacağını söylemek mümkün mü?
Yakında Amerikalı yazar Hersh’in yazdıklarını doğrulayacak yeni belge ve
bilgiler sızarsa, ortaya çıkarsa hiç şaşırmamak gerekir.
BATI AVRUPA’DA DA İSTİKRARI TEHDİT EDECEĞİ ÖNE SÜRÜLEN BİR
GELİŞME SÖZ KONUSU. İSKOÇYA, İNGİLTERE’DEN (BİRLEŞİK KRALLIK)
BAĞIMSIZLIK VE AYRILMA İÇİN 18 EYLÜL’DE REFERANDUMA GİTME
KARARI ALDI.
• 18 Eylül’de yapılacak referandumda, şayet bu yönde karar çıkarsa,
gerek İngiltere gerekse Avrupa ve AB açısından istikrarsızlık
tehlikesinin gündeme geleceği ifade ediliyor.
Eski İngiltere Savunma Bakanı Eski NATO Genel Sekreteri Lord
Robertson’un açıklamalarına bakılırsa, “İskoçya'nın bağımsızlığı dünyada
belirsizliklerin arttığı bir dönemde Batılı ülkeler için 'dehşet verici' bir
durum olacak” Amerikan Yönetimi’nin de İskoçya’nın bağımsızlığından
kaygılı olduğu belirtiliyor.
İskoçya hükümeti ise bu değerlendirme ve analizlere çok sert tepki
gösteriyor.
İskoçya’da seçmen yaşı 16. Referandumda sorulacak "İskoçya bağımsız
bir ülke olmalı mı?" sorusuna özellikle gençlerin büyük oranda “Evet”
demesi bekleniyor. Daha milliyetçi-şoven duyguları ağır basan İskoç
gençliğinin ve 16 yaşında ilk kez oy kullanacak seçmenlerin referandum
sonuçları üzerinde etkili olacağı değerlendiriliyor. Yasal düzenlemeye göre,
referandumda sadece İskoçya’da yaşayanlar oy kullanabilecek.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
23
İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda'da yaşayan 800 binden fazla İskoç’un
referandumda oy hakkı yok. Buna karşılık İskoçya'da yaşayan ancak İskoç
olmayan 400 bin kişi de referandumda oy kullanabilecek.
2011'de yapılan seçimleri açık farkla kazanan İskoçya Ulusal Partisi
bağımsızlıktan yana. Yıllardır da bunun için mücadele ediyor. İskoçya
Yönetimi'nin başında olan partinin lideri Alex Salmond, bağımsızlıklarını
ilan etmeleri halinde Kuzey Denizi’ndeki petrol gelirleri sayesinde
dünyanın en zengin ülkelerinden biri olacaklarını söylüyor.
İskoçya’nın bağımsızlığa onay vermesi durumunda, bunun Birleşik
Krallık’taki Galler ve Kuzey İrlanda üzerinde de etkili olması söz konusu.
Galler’de de bağımsızlık yanlıları azımsanmayacak ölçüde. Diğer yandan
İngiltere siyaseti de böyle bir gelişmeden doğal olarak etkilenecek. İngiliz
İşçi Partisi yıllardır İskoçya’da önde. Bağımsızlık durumunda, İşçi partisi
Avam Kamarası’ndaki İskoçya’dan seçilen milletvekillerini kaybedecek. Bu
ise İşçi Partisi’nin sonraki dönemlerde de iktidara gelmesini zorlayacak bir
gelişme.
Aynı şekilde tersinden bakacak olursak da İskoçya’nın ayrılması,
Muhafazakar Parti’yi belki de koalisyona gerek olmaksızın gelecek
dönemlerde tek başına iktidar yapabilecek. Benzer sürecin Galler’de de
kabul görmesi durumunda, İşçi partisi buradan gelen sandalyelerini ve
tabii gücünü önemli ölçüde yitirecek.
İngiltere ekonomisi açısından büyük önem taşıyan Kuzey Denizi’ndeki
petrol sahaları ve platformlar, İskoçya’nın bağımsızlığı, durumunda İskoçya
karasularında kalacağı için petrol gelirleri de İskoçya ekonomisine akacak.
Bu İngiltere açısından büyük kayıp anlamına geliyor.
Kuzey Denizi’ndeki petrol sahalarını ve platformları işleten Shell Britania
ve British Petroleum (BP) başkanlarının her ikisi de İskoçya’nın Birleşik
Krallık içinde kalmasından yana olduklarını bağımsızlığa olumlu
bakmadıklarını açıkladılar.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
24
İngiltere’nin en büyük iki banka-finans grubu Barclays ve Lloyds’da
İskoçya’nın bağımsızlığının kendileri, ticari ilişkileri ve kredi bağlantıları
açısından risk taşıdığı görüşünü dile getiriyorlar.
AB ise İskoçya’nın bağımsızlığa karar vermesi durumunda “otomatik”
olarak AB üyesi olamayacağını, AB’ye üyelik için başvurması gerektiğini
açıkladı. Böyle bir durumda İskoçya AB ile üyelik müzakerelerine
başlayacak. Buna karşılık İskoçya hükümeti, AB’ye üyelik için
başvuracaklarını ancak euroya geçiş konusunda karar vermediklerini
sterlinle devam etmek istediklerini açıkladı.
Sonbahar’da Avrupa’da İskoçya’nın 18 Eylül referandumuyla birlikte
vereceği karar pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir.
AVRUPA ADALET DİVANI, AB’NİN KİŞİSEL VERİLERİN SERVİS SAĞLAYICI
ŞİRKETLER TARAFINDAN EN AZ 2 YIL SAKLANMASI ZORUNLULUĞU
GETİREN “DİREKTİFİNİ” TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE AYKIRI BULARAK
İPTAL ETTİ!
Avrupa Adalet Divanı, GSM ve sabit telefon telekomünikasyon firmalarına,
internet servis sağlayıcılarla, hosting şirketlerine, AB vatandaşlarının
iletişim bilgilerini iki yıla kadar saklama zorunluluğu getiren direktifi dün
aldığı kararla "geçersiz" ilan etti.
AB’nin 28 üye ülke için aldığı “Bilgi Saklama Direktifi”, 2006'da yürürlüğe
girdi. AB'nin en yüksek yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı “direktifin
özel yaşamın mahremiyeti ve kişisel verilerin korunması gibi iki temel
hakkı ihlal ettiğine” karar verdi.
Adalet Divanı’nın kararında, 2006 tarihli direktifin kişilerin kimliği,
iletişiminin süresi, nereden ve ne sıklıkta yapıldığı gibi özel hayatı
ilgilendiren, verilerin saklanmasına izin verdiğine, bunun bireysel
özgürlükler, kişi hak ve hürriyetleri ile haberleşme özgürlüğü gibi hakları
ihlâl ettiğine hükmetti.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
25
Adalet Divanı kararında "Bu bilgilerin saklanmasının zorunlu tutulması ve
ulusal makamlara, resmi kurum ve makamlara bu bilgilere ulaşma imkanı
verilmesi, özel yaşamın mahremiyeti ve kişisel verilerin korunması gibi iki
temel hakkı ciddi bir şekilde ihlal ediyor" deniliyor.
Mahkeme, bilgi saklanmasının kamu güvenliği ve ağır suçlarla mücadelede
gerekli olduğunu, ancak direktifin getirdiği “yükümlülüklerin ve
kapsamının” orantısız olduğunu vurguladı.
Avrupa Adalet Divanı, Avusturya ve İrlanda'dan gelen şikayetler üzerine bu
kararı alırken, kişisel verilerin enaz 2 yıl saklanmasını içeren direktifin “AB
Temel Haklar Sözleşmesi'ne uygun olup olmadığı açısından değerlendirme
yaptı.
Avrupa Birliği ise şu anda yeni bir veri koruma yasası hazırlıyor. Avrupa
Komisyonu da Adalet Divanı'nın kararını saygıyla karşıladıklarını ve
güvenlik ile temel haklar arasında düzgün bir denge olması gerektiğinden
yola çıkılarak karar doğrultusunda yeni düzenlemeler yapılacağını açıkladı.
Şimdi Avrupa Adalet Divanı’nın kararı ve AB komisyonunun açıklamasını
göz önünde bulundurduğumuzda, ülkemizdeki durumun vahameti daha
belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor.
Yeni internet yasasıyla getirilen kısıtlama ve yasaklar, haberleşme,
yazışma, iletişim konusundaki kişisel verilerin saklanması, GSM
operatörlerine, servis sağlayıcılara, hosting şirketlerine getirilen ağır
yaptırımlar, açıkça bu karara aykırı!
İçerik ile ilgili ağır cezalar, TİB ve BTK’ya verilen geniş yetkiler, “yargısız
infaz” denilebilecek uygulamalar ve yasaklama, kapatma, erişimi
engelleme yetkileri ülkemizin bu konuda nereye götürüldüğünü ortaya
koyuyor.
Hükümetin AB ile müzakereleri ağırdan alması, kritik müzakere
başlıklarının açılmasında ısrarcı olmaması hatta isteksiz olması da bu
gelişmeler ışığında daha net anlaşılıyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
26
ERMENİ SOYKIRIMI İDDİALARININ 100. YILI YAKLAŞIRKEN,
ERMENİSTAN’IN ULUSLARARASI ERMENİ DİASPORASI’NIN BÜYÜK BİR
KAMPANYAYA BAŞLAMALARI, TÜRKİYE’Yİ ULUSLARARASI ALANDA
KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK İÇİN ÇOK YÖNLÜ GİRİŞİMLERDE BULUNACAKLARI
BİLİNİYORDU.
• Bu yöndeki kritik adımlardan birisi yine bu konuda sıkça Türkiye
aleyhtarı tasarıların gündeme geldiği ABD Kongresi'nde yaşandı.
1915 olaylarının yıldönümü olarak kabul edilen 24 Nisan yaklaşırken,
Kongre’ye yeni bir ‘soykırım’ tasarısı sunuldu. Kanımca, önümüzdeki üç
haftalık süre zarfında Türk-Amerikan ilişkilerinde yine büyük bir gerilim
dönemi yaşanacak.
Kongre’nin üst kanadı Senato’da gündeme gelen tasarıyı hazırlayanlardan
birisi ABD siyasetinin etkin ve popüler isimlerinden birisi olan ve aynı
zamanda Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığını yürüten Robert
Menendez.
Tasarı ile ilgili süreci daha sıkıntılı hale getiren durum ise Türkiye’nin
Washington Büyükelçiliği’ne henüz atama yapılmamış olması ve Kongre
nezdinde girişimlerde bulunma olanaklarının fazla olmaması. Türkiye’ye
dönen Büyükelçi Namık Tan’ın yerine atanan yeni Büyükelçimiz Serdar
Kılıç henüz görevi devralmış değil.
ABD kongresinde, özellikle İnternet yasası, HSYK yasası, Suriye’deki terör
örgütlerine yönelik destek iddiaları ve son olarak da, Twitter ve YouTube
yasaklarıyla Türkiye aleyhine ciddi bir tavır oluşmuş durumda. Bu konudaki
kınama açıklamalarına çok sayıda Kongre üyesinden, Senatörden anında
destek yağıyor.
Beyaz Saray’a yönelik olarak da Türkiye ile ilişkiler konusunda ciddi ve ağır
baskılar söz konusu.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
27
Önergeyi verenler, tasarının oylanmasının 24 Nisan’a kadar
tamamlanmasını planlıyorlar. Yani süratli davranıp sonuç almak ve karar
tasarısını geçirmek istiyorlar.
Tasarıyı hazırlayan senatörler gelecek yıl soykırımın 100. Yıldönümü
olacağını öne sürerek ABD’nin de artık soykırımı resmen tanıma kararı alan
AB’nin NATO’daki 11 müttefikinin yanında yer alması gerektiğini
savunuyorlar.
Amerika’dan gelen haberler daha önce de çeşitli zamanlarda gündeme
getirilen karar tasarılarını reddedilmesine, ya da Başkanlar tarafından veto
edilmesine karşılık bu defaki tasarının kabul edilmesi olasılığının
bulunduğu yönünde.
Bunun nedeni olarak, Gezi olaylarından bu yana hükümetin izlediği
antidemokratik tutum ve politikalar! Özgürlükleri kısıtlayıcı yönde atılan
adımlar, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üstünün örtülmeye çalışılması
ve açıklamalarda operasyondan dış mihrakların ve bu arada ABD yönetimi
ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin de sorumlular arasında sayılması gibi iki
ülke ilişkilerini olumsuz etkileyen gelişmeler sayılıyor.
Türkiye’de sosyal medyaya getirilen yasaklar ve hukukun üstünlüğü,
yargıya müdahale, seçimlerle ilgili hile ve şaibeler konusunda yaşanan
sorunlar nedeniyle, ABD’de ülkemiz ve hükümet aleyhine olan hava,
oldukça güçlenmiş durumda.
Bu süreçte Türk-Amerikan ilişkilerinde son dönem yeniden artan
gerginliğin de etkisiyle Demokratların çoğunlukta olduğu Senato’da
tasarının kabul edilebileceği yönünde bilgiler ağırlık kazanıyor.
Tasarının 24 Nisan’a yetişmesi ve gündeme alınması için öncelikle, Senato
Dış İlişkiler Komitesi’nde ele alınıp kabul edilmesi gerekiyor. Tasarının en
önemli savunucusu ve hazırlayıcılarından birisi, Senato Dış İlişkiler
Komitesi’nin toplantı gündemini belirleyen New jersey Senatörü ve
Komite başkanı Menendez.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
28
Bu çerçevede Menendez, tasarıyı gündeme alıp görüşülmesi ve kabulü için
kanımca tüm olanaklarını ve yetkisini kullanacaktır.
Ardından da karar tasarısının 100 üyeli Senato genel kurulunda ele
alınmasının yolunu açacaktır.
Hükümetin bu konuda ne kadar etkin olacağı, büyükelçimizin henüz
görevine başlamamış olması, Dışişleri Bakanı’nın ne kadar çaba
göstereceği belirsiz.
• Bu kez tasarının 24 Nisan’a kadar Senato Genel Kurulu’nda
oylanması ihtimalini güçlü gördüğümü belirtmeliyim. Hükümet
süratle Beyaz Saray nezdinde temasa geçmelidir, düşüncesindeyim.
SURİYE KONUSUNDAKİ YANLIŞLIKLARIN ÜLKEMİZE RİSK VE SIKINTI
OLARAK DÖNECEĞİNİ HEP SÖYLEDİK. EL KAİDE’NİN GEÇTİĞİMİZ
GÜNLERDEKİ TEHDİDİNDEN SONRA, IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİ IŞİD)
ÖRGÜTÜNÜN SÜLEYMAN ŞAH SAYGI TÜRBESİNE, ASKERLERİMİZE
YÖNELİK TEHDİTLERİ GELDİ.
• Şimdi de IŞİD örgütünün lideri askerlerimizi öldürmekle, saldırıyla
tehdit ediyor.
IŞİD, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerine bağlılık yemini etmesi
çağrısında bulunuyor. Terör örgütleriyle bu kadar haşır neşir olunursa,
gelinecek nokta da budur.
• El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü de tıpkı El
Nusra gibi vahşi katliamlarıyla, hakimiyetindeki bölgelerde
uyguladığı katı şeriatçı tutumuyla dünyaya korku salıyor!
IŞİD’in Lideri son zamanlarda sık sık Türkiye’yi tehdit eden açıklamalar
yapıyor. Dün bunlara bir yenisi daha eklendi.
• IŞİD’in başındaki Ebu Bekir Bağdadi, “Çok geç kalmadan Erdoğan
bize bağlılık yemini etsin!” diyerek Başbakana da meydan okuyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
29
Arap medyasında, Londra’da yayınlanan El Kudüs Gazetesinde yer alan
haberlere göre Bağdadi diyor ki, “Erdoğan bu çağrımıza kulak vermemesi
durumunda, Süleyman Şah Türbesi’ndeki mezar taşlarını tahrip etmekle
başlayacağız, Türk Asker’in eti lezzetlidir, Türk askeri öldürmek bizim için
zevkli olacaktır. Vakit geçmeden uzattığımız eli Türkiye’nin boş
çevirmeyeceğini umut ediyoruz, Suriye halkı için ön zafer olacaktır, zafere
giden yolun buradan geçtiğine inanıyoruz”
Bu açıklamaların muhatabı Türkiye ve Başbakan olabilir mi? Ancak
hükümet Suriye politikasında öyle yanlış adımlar attı, bu haydut ve radikal
İslamcı terör örgütlerine öyle tavizler verip, öyle müsamahalar gösterdi ki,
şimdi Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Hakaret ediyorlar. Askerimizi
öldürmekten zevk alacaklarını ilan ediyorlar.
Bunların hiç birisi Türkiye’nin hak ettiği, kabul edilecek şeyler değildir.
ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ART ARDA
GELEN UYARILARINDAN SONRA ŞİMDİ DE IMF, DÜNYA BANKASI, OECD
GİBİ KURULUŞLAR TÜRKİYE RAPORLARINDA 2014 İÇİN DÜŞÜK BÜYÜME,
RİSKLİ EKONOMİK GÖRÜNÜM, BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN RİSKLERİ
SIKÇA YİNELENİYOR.
• Bütün bu iç ve dış sıkıntıların üzerine ekonomideki durumun
karanlığı da ilave edilmelidir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) dün açıkladığı Dünya Ekonomik Görünümü
Raporu’nda Türkiye için 2014 yılı büyüme tahminini 1,2 puan aşağı
çekerek yüzde 2,3’e indirme yoluna gitti.
• IMF’ye göre, Türk Lirası’ndaki son bir yıldaki sert değer kaybının yanı
sıra Merkez Bankası’nın faiz artırımı da büyümeye olumsuz
yansıyacak.
• Başbakan da bu yüzden Merkez Bankası’nı baskı altına almaya, faiz
indirimi yapmaya zorluyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
30
IMF büyüme beklentisini düşürürken, açıklanan verilere bakıldığında
büyüme hızının, Hükümet tarafından açıklanan Orta Vadeli Program’da
2014 için konulan yüzde 4’lük büyüme hedefinin altında kalacağı
anlaşılıyor.
• IMF Türkiye'de büyümenin 2015’te ise sadece yüzde 3,1’e
yükselmesini bekliyor.
IMF raporunda, Türkiye’deki kredi kartı önlemleri gibi makro ekonomik
önlemlerin de büyüme üzerinde olumsuz etkisi olduğu belirtildi.
Bildiğiniz gibi, özellikle tüketici kredilerindeki yıllık artış hızının yüzde
30’lara çıkmasıyla, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) 1
Şubat itibarıyla kredi kartı taksitlerine sınırlama getirdi.
IMF’ye göre, alınan önlemler ve piyasalardaki gelişmeler, tüketim
harcamalarını olumsuz etkilemeye devam edecek. İhracatın büyümeye
olumlu katkısına karşın azalan iç talep de büyümenin 2013’teki yüzde
4,3’lük seviyesinin gerisinde kalmasına yol açacak.
Geçen yılın Mayıs ayından bu yana Gezi Parkı protestolarının piyasalara
yansıması ve ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para musluklarını kısma, tahvil
alımlarını azaltma sinyali vermesiyle, TL’nin dolar karşısında değer kaybı
yüzde 20’yi aşmıştı.
IMF raporunda, Ukrayna’daki son gelişmelerin yarattığı siyasi gerginlik
nedeniyle Türkiye gibi gelişen ekonomilerde toparlanmanın yavaş
olabileceği de ifade ediliyor.
IMF, Türkiye için 2014 yılı enflasyon tahminini de yüzde 5,3’ten yüzde
7,8’e yükseltti.
• Böylece Türkiye IMF’nin Avrupa'da en yüksek enflasyon oranı
beklediği ülke olurken, dünyada da yukarılara tırmandı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
31
Rapordaki değerlendirmeler bakılacak olursa sürekli söylediğimiz tespitler,
IMF tarafından da aynen gündeme getiriliyor ve Türkiye ekonomisi
açısından geleceğe dönük umut vaat eden bir görünümün uzakta olduğu
değerlendiriliyor.
IMF’DEN BİRKAÇ GÜN ÖNCE, DÜNYA BANKASI RAPOR YAYINLANDI.
RAPORDA, TÜRKİYE’NİN BÜYÜME HIZININ GERİLEYECEĞİ, EKONOMİK
RİSKLERİN ARTACAĞI UYARILARINA YER VERİLİYOR TÜRKİYE'NİN
BÜYÜME HIZININ, YÜZDE 4'TEN YÜZDE 2,4'E DÜŞECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR.
Dünya Bankası, Türkiye'nin özel sektör ve bankaların yüksek düzeyde döviz
açık pozisyonunun bulunması ve dış finansman bağımlılığının yüksek
düzeyde seyretmesinin ekonomi için en önemli risk faktörleri arasında
olduğunu gündeme getiriyor.
2013’te, yüzde 4,0 düzeyinde gerçekleşen ekonomik büyümenin büyük
ölçüde artan iç talep sayesinde sağlandığının altı çizilen raporda, gerek
tüketimi düşüren tedbirler ve gerekse kur artışı ve politik belirsizlik gibi
gelişmelerin, tüketici güvenine olan olumsuz etkileri yüzünden 2014
yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışının yüzde 2,4 düzeyinde
kalacağı öngörülüyor.
Raporda, Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları, İran’a yönelik altın ticareti ve
özellikle de azalan altın ihracatının da etkisiyle cari işlem açığının 2013
yılında GSYH'nin yüzde 7,9'una karşılık gelen 64,9 milyar dolar düzeyinde
gerçekleştiği kaydediliyor. Düşen tüketim ve büyüme hızının da etkisiyle
2014 yılında açığın milli gelirin yüzde 6,4'üne eşit olan 50,6 milyara ineceği
tahminine yer veriliyor.
Dünya Bankası, gerek küresel ölçekte faiz oranlarının artması ve gerekse
yatırımcıların yeniden risk fiyatlaması yapması sonucunda, dış finansman
maliyetinin yükselmesinden kaynaklanacak olumsuzluklar nedeniyle,
önümüzdeki bir kaç yıl boyunca Türkiye'nin büyüme hızının düşük
seyredeceğini tahmin ediyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
32
Türkiye'de, özel sektörün büyük ölçekli döviz açık pozisyonunun
bulunması ve dış finansman bağımlılığının yüksek düzeyde olması ekonomi
için en önemli risk faktörleri arasında sayılıyor.
• Önümüzdeki bir yılda dış kaynak ihtiyacının GSYH'nın yüzde 27'si
düzeyinde ve en az 210 milyar dolar düzeyinde olacağı raporda yer
alıyor.
Raporun öneriler bölümünde, şeffaflık ve iyi yönetimi güçlendiren
reformların yatırımcıların güvenini sağlamaya yardımcı olacağı
vurgulanırken, orta vadede rekabet gücünü koruma ve daha yüksek
büyüme için yapısal reformların yapılması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Türkiye'nin dış finansman ihtiyacı göz önüne alındığında, doğrudan
yabancı yatırım çekmesi için, Türkiye ekonomisinin çekiciliğinin artırılması
gerektiğine vurgu yapılırken, bunun için de özellikle hukukun
üstünlüğünün sağlanması gerektiğinin altı çiziliyor.
IMF ile benzer tespitlere yer verilen Dünya Bankası raporunda farklı olarak
özel sektörün ve döviz açık pozisyonunun büyüklüğüne, yatırımcı
güveninin sağlanması için de yargı ve hukuk temelinde güven sağlayacak
bir yönetimin gerekliliğine vurgu yapılıyor.
Daha önce benzer şeyleri TÜSİAD Başkanı söylediğinde vatan haini ilan
edilmişti.
Şimdi Başbakan Dünya Bankası’na ne diyecek? Muhtemelen onları da dış
mihrak, ajan, hükümete darbe yapmayı, AKP’yi devirmeyi planlayan
kurumlar olarak takdim edecektir.
• Kanımca, IMF ve Dünya Bankası raporlarına da yansıyan kötü
ekonomik tablo yine gizlenmeye çalışılacaktır.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
33
AKP HÜKÜMETİ NE YAPARSA YAPSIN, KÖTÜ GİDİŞİ GİZLEMESİ MÜMKÜN
DEĞİLDİR. AÇIKLANAN SANAYİ ÜRETİMİ VERİLERİ TALEPTEKİ DÜŞÜŞE
PARALEL OLARAK, SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ KESKİN DÜŞÜŞÜ GÖZLER
ÖNÜNE SERMEKTEDİR.
• TÜİK’in açıkladığı verilere göre, Sanayi üretimi Şubat'ta yüzde 4,9
arttı. Oysa önceki ay sanayi üretimi yüzde 7,3 artmıştı. Yani sanayi
üretiminde bir ayda neredeyse yarı yarıya gerileme yaşanıyor.
Sektörler düzeyinde baktığımızda, Şubat ayında Ocak ayına göre
MADENCİLİK VE TAŞOCAKÇILIĞI SEKTÖRÜ yüzde 0,5 artarken, imalat
sanayi sektörü endeksi yüzde 0,2 azaldı, elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise aynı kaldı.
İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, Şubat'ta bir önceki aya göre en
yüksek düşüş yüzde 15,3 ile ulaşım araçları imalatında gerçekleşti.
Otomotiv sektörünün açıklamalarına bakıldığında da satışların yüzde 30’a
varan düzeyde düştüğü belirtiliyor. İnşaat ve otomotivdeki düşüş, imalat
sanayi sektörlerindeki üretim gerilemesi de büyüme hızındaki düşüş
beklentilerini doğruluyor.
HÜKÜMETİN SEÇİMLERİN HEMEN ERTESİ GÜNÜNDE YAPTIĞI ELEKTRİK
ZAMMI DA İYİ NİYETLİ OLMADIĞINI, DOĞAL GAZ ZAMLARININ
ERTELENDİĞİNİN AÇIKLANMASI DA SEÇİM ÖNCESİ EKONOMİNİN FEDA
EDİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.
• Hükümete yakın kamu çalışanları sendikası Memur-Sen her ay
açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırıyla ilgili araştırmadaki veriler
korkunç tabloyu yansıtmaktadır.
Memur-Sen'in açıkladığı, Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasına göre, Mart
ayında açlık sınırı bin 121 TL, yoksulluk sınırı ise 3 bin 333 TL oldu. Memur
Sen’in her ay düzenli olarak yaptırılan açlık-yoksulluk araştırmasında,
Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 121 TL, yoksulluk sınırı ise 3
bin 333 TL olarak belirlendi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
34
Mart ayında gıda fiyatlarında yüzde 2,5’a varan artış yaşanırken, giyimde
yüzde 1, ulaşım, haberleşme, ısınma giderlerinde de artışlar meydana
geldi.
Memur-Sen bilindiği gibi, tıpkı işçi konfederasyonu Hak-İş gibi hükümete
yakın bir memur sendikaları konfederasyonu.
• Memurların toplu sözleşme görüşmelerinde hükümeti en az rahatsız
eden, en asgari taleplerle masaya oturan bir konfederasyon.
Ancak onlar bile en asgari ihtiyaçların karşılanabildiği yoksulluk sınırını
3.333 TL olarak açıklıyorlar.
• Hükümet ise hâlâ halkın, çalışanların, emeklinin refahından söz
edebiliyor.
MERKEZ BANKASI BAŞKANI İLK KEZ BAŞBAKANA VE BAŞBAKANIN
MERKEZ BANKASI’NIN PARA, FAİZ, DÖVİZ POLİTİKALARINA MÜDAHALE
ETMESİNE TEPKİ GÖSTERMEK ZORUNDA KALDI.
Kuru baskılayan, faiz artışına seçimlere kadar dayanmaya çalışan ancak
başaramayan, sıkça kur tahminleri yapıp her seferinde yanılan Merkez
Bankası Başkanı Erdem Başçı, bir daha kur tahmini yapmayacağını
söylüyor.
Başbakanın faiz indirimi açıklamasına ise “şimdi zamanı değil, bunun
kararını Para Politikası Kurulu verir” demek zorunda kalıyor.
• Merkez Bankası Başkanı seçimler sonrasında Başbakanın faizlerde
düşüş gerektiği şeklindeki açıklamalarına bu kez itiraz etme
cesaretini gösterdi!
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını bugüne kadar dile getirmeyen ve her
seferinde Başbakanın, politikalara siyasi müdahalelerine sessiz kalmayı
tercih eden Merkez Bankası Başkanı nihayet temsil ettiği kurumun
saygınlığını hatırladı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
35
Başkan Başçı, faiz indirimi kararının Para Politikası Kurulu'nda verileceğini
belirterek "Bence indirimin adım adım yapılması gerekir. Ölçülü adımlar
atılabilir, zamanlaması ve hızı çok önemli.
Türkiye'ye güveni sarsmadan adım atılması gerekir" dedi ve Başbakanın
istediği sert faiz indiriminin yapılmayacağının sinyalini verdi.
Merkez Bankası Başkanı Başçı, faizlerin düşük tutulmasının ortaya
çıkaracağı maliyetle ilgili olarak 1994 krizini örnek göstererek, "Dönemin
hükümeti ısrarla faizleri düşük tutmaya çalıştı. Bu nedenle faizler
yükseldi. Faizleri düşük tutacağım diyerek yüzde 400 faiz ödediler. Ne
kadar gecikirseniz bedeli artar" dedi.
Enflasyonda bir süre daha yükselme görülebileceğini söyleyen Merkez
Bankası Başkanı, kredilere kısıtlama getirmenin, kredi kartı kullanımının
sınırlanması ve taksitlendirmenin önlenmesiyle birlikte iç talebe getirilen
kısmanın etkisiyle, özellikle Haziran ayından sonra enflasyonda bir miktar
düşüş beklediklerini söylüyor.
• Halen yüzde 8 düzeyindeki enflasyonun yarısı, Merkez Bankası
Başkanına göre döviz kurundan kaynaklanıyor.
Başkan Başçı, artık her önüne gelen hükümet üyesinin, Başbakan da dahil,
faiz, döviz hakkında konuşmasından, iş dünyasını, işadamlarını tehdit
etmesinden rahatsızlık duyuyor ki, “Merkez Bankası'nın görev alanına
giren konularla ilgili siyasilerden yorum gelmesi Merkez Bankası'nın
bağımsızlığı konusunda yurt dışında algılanmasını zorlaştırıyor.
Vatandaşlarımız bunu yadırgamıyor. Ancak yurt dışında, yabancı
yatırımcılar, siyasetçilerin Merkez Bankası hakkında konuşmasına
alışık değiller. Dışarıda öyle bir kültür oluşmuş.” deme ihtiyacını
hissediyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
36
Merkez Bankası Başkanına, açıklamalarına ve döviz kuru konusunda ortaya
koyduğu hedeflere ilişkin, değerlendirmelerimde dile getirdiğim bir konu
vardı:
“Yurt dışında, saygın demokrasilerde, kurumsallaşmış ekonomilerde,
Merkez Bankası Başkanlarının bu kadar çok ve sık konuşmamaları!”
Sanırım Merkez Bankası Başkanı da bu söylediklerimi anlamış ve hak
vermiş olmalı ki, “Kur konusunda ise artık bir tahminde bulunmayacağım.
Kur tahmini konusunda, büyük mesaj vermemeyi öğrendim. Bu da bana
ders olsun" demek zorunda kaldı.
Umarım gerçekten bu dersi almıştır. Gerçekten ekonominin gerçekleri
neyse sadece onlarla ilgili konuşur. Bağımsız Merkez Bankası Başkanı gibi
davranır, Başbakanın memuru gibi, siyasi iktidarın alkışçısı gibi davranmayı
bırakır.
Kayseri Sanayi Odası’nda verdiği mesajdaki gibi, Başbakana da “Para
politikalarını biz belirleriz, ne yapacağımıza ekonominin gereklerine göre
biz karar veririz” diyebilme cesaretini yitirmez.
BU HAFTA BAŞINDA, ARALARINDA TÜRKİYE’NİN DE BULUNDUĞU OECD
VE AB ÜYESİ 41 ÜLKENİN SON YILLARDA UYGULADIĞI EKONOMİ, SOSYAL
VE ÇEVRE POLİTİKALARININ KALİTESİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ
İRDELEYEN ALMAN BERTELSMAN STİFTUNG VAKFI TARAFINDAN BİR
RAPOR YAYINLANDI.
• Özellikle ekonomi-demokrasi ilişkisi bağlamında, yapılan
değerlendirme, kriterler ve sıralamada Türkiye yine en son sıralarda
yer aldı.
Başlangıçta siyasi değerlendirmelerimde aktardığım şekilde, Türkiye,
Başbakanın “İLERİ DEMOKRASİ” ve “YENİ TÜRKİYE” gibi ortaya attığı içi boş
ve ülkemizi geriye götüren kavramlarda olduğu gibi, sürekli geriliyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
37
Rapora göre genel politika performansı açısından İsveç, Norveç ve İsviçre
ilk üç sırada yer alırken, Türkiye 41 ülke arasında 39’uncu geldi.
• Demokraside, İsveç’in başı çektiği endeksin sonuncusu Türkiye!
• Ekonomik Politikalar, sıralamasında da 23’üncü durumdayız.
“OECD ve AB’de Politika Performansı ve Yönetişim Kabiliyetleri. 2014
Sürdürülebilir Yönetim Göstergeleri” raporu, 2011 yılının ortasından
2013 yılının ortasına kadar geçen iki yıllık dönemde 41 ülkenin
politikalarının kalitesi ve uzun vadede sürdürülebilirliği inceliyor.
Çalışma sonucunda hazırlanan çeşitli endekslerden “Politika Performansı
Endeksi”nin ilk üç sırasında İsveç, Norveç ve İsviçre bulunuyor.
“Demokrasi Endeksi”nde ise incelenen 41 ülke arasında en zayıf
performans Türkiye’ninki.
Türkiye, “Demokrasi Endeksi”nde üç AB ülkesi olan Malta, Romanya ve
Macaristan’ın ardından sonuncu oldu.
• Rapora göre, Türkiye, İsviçre’nin 1. olduğu “Ekonomik Politikalar”da
23., İsveç’in ilk sırada yer aldığı “Sosyal Politikalar Endeksinde” ise
39. sırada.
Bertelsman Stiftung raporunda, Türkiye’nin “demokrasi kalitesi”
konusunda “önemli açıkları ve eksiklerinin” olduğu, en düşük toplam notu
alarak ilgili endekste 41. geldiği vurgulanırken “Partilerin finansmanı
şeffaf değil, Hükümetin medyaya erişimi orantısız ve gazeteciler
hükümetin tehditlerine, sansür ve baskısına maruz kalıyor”
değerlendirmesine yer veriliyor.
Hukuk sistemine ilişkin kaygıların “sivil hakların korunmasının
sorgulanmasına” neden olduğu dile getirilirken, “İfade ve toplantı
özgürlüğü ihlalleri var.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
38
• Sünni olmayan Müslümanlar ile Kürtler, ayrımcılıkla karşı karşıya ve
kadınlara yönelik şiddet sorun oluşturuyor” deniliyor.
Rapordaki endeksler, kriterler, saptamalar sonrasında hazırlanan
Demokrasi Kalitesi sıralamasında Türkiye 41 ülke arasında 41’inci ve bu
durum ülkemiz açısından gerçekten utandırıcı!
Sosyal politikalar konusunda ise işgücüne katılımın başta kadınlarda olmak
üzere düşük, işsizliğin ise özellikle gençler arasında yüksek olduğu
kaydediliyor.
Raporda dolaylı verginin devletin gelirlerinin çoğunu sağladığına dikkat
çekildikten sonra “Bütçe açıkları nispeten yüksek ancak brüt kamu borcu,
uluslararası standartlara göre ılımlı olmayı sürdürüyor” değerlendirmesine
de yer veriliyor.
Bütün uluslararası kurumların, bağımsız vakıfların, düşünce kuruluşlarının,
insan hakları, basın, özgürlüklerle ilgili kuruluşların hazırladıkları
araştırmalar ve raporlarda, Türkiye’nin hep benzer eleştirilerle
karşılaşması, sıralamaların en sonunda yer alması bir tesadüf ya da kasıt
olabilir mi?
Kesinlikle hayır! AKP Türkiye’sinin gerçekleri budur ve bunu bizim gibi
bütün dünyada bilmektedir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
09 NİSAN 2014
39

Benzer belgeler

Raporun tamamını okumak için linki tıklayınız!

Raporun tamamını okumak için linki tıklayınız! • Bugüne kadar da zaten yargının tümden yok edilmesi yönünde, yapılan yasa değişiklikleri ile çok ciddi adımlar atılmış durumda. Bundan sonra sıranın, Danıştay, Yargıtay, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ...

Detaylı