26-02-2016 - Erzurum İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Transkript
26-02-2016 - Erzurum İl Milli Eğitim Müdürlüğü
ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI Kılavuz Kitap KOMİSYON BEŞ ADIMDA EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ PROJESİ Erzurum 2011 ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Bu kılavuz kitap Erzurum Valiliğinin 22.02.2011 tarih ve 5675 nolu onayı ile görevlendirilen komisyon tarafından Beş Adımda Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi Projesi kapsamında hazırlanmıştır. Beş Adımda Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi Projesi Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları / Hayat Boyu Öğrenme Programı / Comenius Regio (Bölgesel Ortaklıklar) kapsamında hazırlanmış Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Ulusal Ajans) tarafından desteklenmiştir. Kitap içerisinde yer alan bilgilerden hiçbir şekilde Başkanlık ve Avrupa Birliği sorumlu değildir. 3 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ SUNUŞ Şiddet; günümüzde dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bireysel ve toplumsal bir sorun olarak güncelliğini korumaktadır. Toplumda şiddet olaylarının artması, bu artışın okul çağı çocuk ve gençleri de içine alacak şekilde yaygınlaşması, eğitim yöneticilerinin ve eğitimcilerin ilgisinin bu konu üzerine yoğunlaşmasına neden olmuştur. Şiddet davranışlarının çoğu öğrenilmiş davranışlardır. Her insanda şiddet gösterme potansiyeli bulunmaktadır. Çocukların şiddete yönelmelerinde içinde bulundukları Psiko-sosyal çevrenin etkisi büyüktür. Çatışma çözmede farklı seçenek ve rol modellerine sahip olmayan birçok genç; statü kazanma, saygı görme, kişisel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamanın tek ve en etkili yolu olarak şiddeti görmektedirler. Araştırmalar; erken çocukluk ve eğitim döneminde şiddete maruz kalmanın ilerleyen dönemlerde de şiddet davranışı gösterme riskini artırdığına işaret etmektedir. Aile içinde şiddet yaşanması ile televizyonlarda şiddet içerikli programlara tanıklık edilmesi de gençlerin ilerleyen yaşamında şiddet sergilemesi olasılığını güçlendirmektedir. Toplumda şiddet içeren olayların okul ve çevresini içine alacak şekilde yaygınlaşması, başta Milli Eğitim Bakanlığımız olmak üzere İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği ile şiddetin önlenmesi ve azaltılması konusundaki çalışmaları hızlandırmıştır. Bu doğrultuda Erzurum’da eğitim ortamlarında şiddetin azaltılması konusunda çeşitli kurumlarla işbirliği içerisinde projeler hazırlanarak uygulanmaktadır. İki yıldır uygulanmakta olan Beş Adımda Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi Projesi bu çalışmalardan biridir. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca desteklenen proje hem Türkiye’de hem de proje ortağımız olan Bulgaristan’da ilgili kuruluşların ortaklaşa çalışmaları ile yürütülmüştür. Eğitimde şiddet sorununun sadece bölgesel bir proje ile çözülebilecek bir sorun olmadığı görülmektedir. Ancak her bir sorunun çözümü için yapılan çalışmanın şimdi ve gelecekte katacağı önemli katkılar bulunmaktadır. Üzerinde çalışılan bu kılavuz kitabında eğitimde şiddet sorununa çözüm konusunda tüm eğitimcilere ve eğitimin temel paydaşı olan veli ve öğrencilerimize fayda sağlamasını temenni eder, saygı ve selamlarımı sunarım. Abdullah BİLGE Milli Eğitim Müdürü 4 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1: ŞİDDETİN TANIMI, NEDENLERİ, TÜRLERİ 1.1. ŞİDDETİN TANIMI KURAMSAL AÇIKLAMALAR 1.1.1.Psiko-analitik Kuram ve Şiddet 1.1.2.Sosyal Öğrenme Kuramı ve Şiddet 1.2. ŞİDDETİN NEDENLERİ 1.3. ŞİDDETİN TÜRLERİ 1.3.1. Fiziksel Şiddet 1.3.2. Duygusal Şiddet 1.3.3. Ekonomik Şiddet 1.4. ŞİDDETİN SINIFLANDIRILMASI BÖLÜM 2: EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDET 2.1. İLKÖĞRETİMDE 2.2. ORTAÖĞRETİMDE 2.3 EĞİTİMDE ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE AZALTILMASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR BÖLÜM 3: AİLE İÇİ ŞİDDET 3.1.AİLE İÇİ ŞİDDETE KURAMSAL BAKIŞLAR 3.2.AİLE İÇİ ŞİDDET ÇEŞİTLERİ 3.2.1.Çocuğa Yönelik Olan 3.2.2.Yaşlılara Yönelik Olan 3.2.3.Kadınlara Yönelik Olan 3.2.4.Erkeklere Yönelik Olan 3.3.AİLEDE ŞİDDET GÖREN KİŞİNİN YAŞADIKLARI 3.3.1.Fiziksel Sorunlar 3.3.2.Duygusal Sorunlar 3.3.3.Düşünsel Sorunlar 3.4. AİLE İÇİ ŞİDDET HAKKINDA YANLIŞ İNANIŞLAR BÖLÜM 4: ŞİDDETİ ÖNLEMEYE YÖNELİK FAALİYETLER 4.1. AİLEYE YÖNELİK FAALİYETLER 4.2. TOPLUMSAL DUYARLILIĞI ARTIRICI FAALİYETLER 4.3. EĞİTİM ORTAMLARINDA ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALAR 4.4. OKUL VE AİLELERE REHBERLİK 4.5. OKUL STRATEJİK PLANLARINDA ŞİDDET KONUSU İLE İLGİLİ YER ALMASI GEREKENLER KAYNAKÇA 5 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI 5 7 8 8 9 13 30 30 30 30 30 40 41 45 49 52 53 55 55 55 56 57 57 57 58 58 59 60 61 63 68 70 82 89 AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞ BEŞ ADIMDA EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ PROJESİ VE KLAVUZ KİTAP Beş Adımda Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi Projesi Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Hayat Boyu Öğrenme Programı altında yer alan Comenius Regio (Bölgesel Ortaklıklar) kapsamında 2009 Teklif Çağrısı döneminde hazırlanmış ve Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı tarafından desteklenmiştir. Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü koordinatörlüğünde yürütülen projede Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü ve Şükrü Paşa Lisesi yerel ortak, Bulgaristan’dan Burgas Bölgesel Eğitim Müfettişliği, Psikolog ve Rehber Öğretmenler Derneği ve Slanchev Briyag Ivan Vazov Turizm Lisesi ise yurt dışı ortağı olarak yer almıştır. 31 Temmuz 2009 tarihinde başlayan proje de şiddet sorununun çözümüne katkı sağlamak özelinde eğitimde Avrupa Boyutunu artırmak, iki ülke arasında bu konuda yapılan iyi uygulamaların paylaşılması ve eğitim ve kültürel alanlarda iş birliği amaçlanmıştır. Projemizde şiddet sorunu beş aşamalı bir çalışma ile ele alınmış ve bu konuda bir takım faaliyetler hem Erzurum’da hem de ortak ülke Bulgaristan’ın Burgas kentinde gerçekleştirilmiştir. Projenin birinci aşamasında projeye ortak olan Şükrü Paşa Lisesi ve Ivan Vazov Turizm Lisesi öğrencilerinin şiddet eğilimleri, şiddete sebep olan etmenler, öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirme biçimleri ve çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlere katılım düzeyleri yapılan anket çalışması ile belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar proje faaliyetlerinin daha sağlıklı yürütülmesinde değerlendirilmiştir. Projenin ikinci aşamasında öğretmen, öğrenci ve yönetici eğitimleri gerçekleştirilmiştir. Bu eğitimlere 80 öğretmen, 150 öğrenci ve 140 okul yöneticisi katılmıştır. Projenin üçüncü aşamasını bilinçlendirme aşaması oluşturmaktadır. Bu aşamada öğrencilere yönelik afiş, logo ve slogan yarışmaları düzenlenmiş ve elde edilen ürünler tüm okullara yaygınlaştırılmıştır. Ayrıca bu aşamada ortak okul öğrenci velilerine yönelik aile eğitimleri gerçekleştirilmiş ve ailelerin bilinçlendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca her iki bölge de ‘Eğitimde Şiddet Sorununa Çözüm Yaklaşımları’ konulu paneller düzenlenmiş ve sorun detaylı ele alınmıştır. Sosyal-Kültürel Faaliyetler adını alan dördüncü aşamada ise öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirmeleri amaçlı 5 etkinlik grubu kurulmuş ve öğrencilerin istek ve kabiliyetleri doğrultusunda katılımları sağlanmıştır. Spor (Badminton), Müzik (Gitar-Bağlama), Tiyatro, Folklör (Erzurum Bar Ekibi) ve İletişim adında oluşturulan etkinlik gruplarında 110 öğrenci ders dışı sosyal ve kültürel eğitim çalışmalarına katılmışlardır. Projenin beşinci aşaması ürün aşaması olup bunu iki bakımdan ele almak gerekir. Birincisinde öğrenci etkinlik gruplarında elde edilen bilgi ve becerilerin çeşitli yarışmalarda sergilenmesi, ikinci aşamasında da projenin başlangıcından bugüne elde edilen dokümanlar, görseller, raporlar ve kaynak kitapların ilgili kurumlarla paylaşımıdır. Bu aşamada bu kılavuz kitap okullarımızın şiddetin önlenmesi çalışmalarına yön vereceği beklenmektedir. 6 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ŞİDDET KONUSUNUN ÇALIŞILMA NEDENLERİ Türkiye’de ve Dünya’da eğitim alanlarında (kurumlarında) çok sayıda problem yaşanmakta ve her geçen gün bu problemlere yenileri eklenmektedir. Ancak şiddet, öncelikli olarak üzerinde dikkatle durulması gereken ve hiçbir zaman göz ardı edilmeyecek kadar önemli bir konudur. Eğitimde huzurlu ve güvenli okul ortamlarının oluşturulması, öğrencilerimizi zararlı alışkanlıklardan korumak başta biz eğitim çalışanları olmak üzere toplumda her kesime düşen görevler vardır. Bu görevlerin titizlikle icra edilmesi hem bugün hem de geleceğimiz açısından önemlidir. Eğitimde karşılaşılan sorunların en başında gelen şiddet sorununun çözümü için Bakanlığımız son derece önemli çalışmalar yapmakta ve bu konuda çeşitli kurum ve kuruluşlarla protokoller ve projeler yapmaktadır. Bu protokol ve projelere; ‘2006–2010 Türkiye UNICEF Ülke Programı’, ‘Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi ve Azaltılması Stratejisi ve Eylem Planı (2006–2011+) ve buna bağlı olarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan İş Birliği Protokolü, ‘Madde Bağımlılığını Önleme Ulusal Eylem Planı 2007-2010’ ‘Kaynakları Sınırlı Ailelerin Güçlendirilmesi İş Birliği Protokolü’ AB ‘Türkiye’de Çocuklar İçin İyi Bir Yönetişim Koruma ve Adaletin Güçlendirilmesi Projesi’ ve ‘2007-2013 Milli Eğitim Bakanlığı Çalışma Programı’ olarak sayılabilir. Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2006/26 sayılı “Okullarda Şiddetin Önlenmesi Genelgesi”, Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün 2006/22 sayılı “Öğrencilerimizin Zararlı Madde Kullanımı ve Şiddet Gibi Risklerden Korunması Genelgesi” konuya verilen önemi göstermektedir. İl düzeyinde ise Erzurum Valiliğinin koordinatörlüğünde Atatürk Üniversitesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğünün işbirliği ile merkezdeki okullarda 6442 aileye “Anne-Baba Eğitimi” , 252 psikolojik danışmana bilgilendirme toplantıları gibi eğitimler her yıl düzenli olarak yapılmaktadır. Ayrıca Bakanlık eylem planı doğrultusunda il eylem planları oluşturulmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Eğitimde Şiddet Sorununa Çözüm Yaklaşımları başlıklı bu kılavuz kitap Beş Adımda Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi Projesi kapsamında hazırlanmıştır. Başta eğitim kurumlarımızda görev yapan okul yöneticileri ve öğretmenler olmak üzere eğitim içerisinde yer alan tüm bireylere rehberlik etmesi için oluşturulan bu kılavuz kitap dört bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde şiddetin tanımı, nedenleri ve türleri, ikinci bölümde eğitim ortamlarında karşılaşılan şiddet olayları, üçüncü bölümde aile içi şiddet, dördüncü bölümde ise eğitim ortamlarında şiddeti önlemeye yönelik faaliyet ve öneriler yer almaktadır. Kitabın hazırlanmasında emeği geçen başta komisyon üyeleri olmak üzere herkese çok teşekkür ederim. Bu çalışmanın eğitim ortamlarında şiddetin azaltılması konusunda rehber çalışma olması dileğiyle, Farklı projelerde görüşmek üzere,,,,, Hüccet VURAL Proje Koordinatörü 7 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ BÖLÜM 1 ŞİDDETİN TANIMI, NEDENLERİ, TÜRLERİ 8 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ 1.1. ŞİDDETİN TANIMI KURAMSAL AÇIKLAMALAR Şiddet kavramının literatürde birçok farklı tanımına rastlamak mümkündür. Genel olarak bu tanımları şu şekilde özetleyebiliriz; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından şiddet kişinin kendisine, bir başkasına ya da bir gruba karşı, yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, gelişme geriliği ya da ihmal ile sonuçlanan (ya da sonuçlanma olasılığı yüksek olan) kasıtlı güç kullanımı ya da güç kullanma tehdidi olarak tanımlanmaktadır (Krug, Mercy, Dahlberg ve Zwi, 2002). Michaud’a (1991) göre, bir karşılıklı ilişkiler ortamında taraflardan bir ya da birkaçı doğrudan ya da dolaylı olarak, diğerlerinin bir ya da bir kaçının bedensel ve törel (ahlaki/moral/manevi) bütünlüğüne, mallarına ya da simgesel ve kültürel değerlerine, oranı ne olursa olsun zarar verecek biçimde davranıyorsa orada şiddet vardır. Walker, Colvin ve Ramsey (2002), şiddeti diğer insanlara karşı yöneltilen, duygusal ve fiziksel saldırganlık olarak tanımlamıştır (Akt. Williams ve Myers, 2004). Yukarıdaki tanımlardan hareketle, insanlara karşı gösterilen fiziksel zarar verme, psikolojik zarar verme, maddi zarar verme, karşısındaki kişiyi ihmal etme gibi bir diğerine fiziksel, ruhsal ve toplumsal zarar verici davranışların bütünü şiddet olarak ifade edilebilir. 1.1.1.Psiko-analitik Kuram ve Şiddet Freud, saldırganlığı ve şiddeti, doğuştan gelen içgüdüsel bir eğilim olarak açıklamaktadır. Freud’a göre içgüdüler, zihin üzerinde somatik ve biyolojik talepleri temsil etmekte, yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü olmak üzere iki kategoride toplanmaktadır. Freud, içgüdülerin bireysel yaşamın ve insan ırkının sürekliliğini sağladığını belirtmiştir. İnsanın kendi kendini yıkıcı ve yok etmeye çalışan içgüdüleri ise, ölüm içgüdüsü olarak tanımlanmıştır. İnsanda saldırganlığın da ölüm içgüdülerine dayandığını ileri sürmüştür. Ölüm içgüdüsü, dışa yönelik etkinleştirilmişse kendinden çok başkalarını yıkıma uğratma eğilimleriyle ve saldırgan 9 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ davranışlarla açıklanabilmektedir. Ölüm içgüdüsünü organizma kendisine yönelttiği zaman, kişinin intihar etmesine neden olabilmektedir. Kısacası Freud’a göre saldırganlık, insanın kendisine dönük yıkıcı eğilimlerini dış dünyadaki objelere yöneltmesi olarak tanımlanabilir (Nelson-Jones, 1995; Atkinson ve Arkadaşları, 1995; Gençtan, 1998; Fiest ve Fiest, 2002). Freud, saldırganlığı diğer içgüdüler gibi, tatmin edilmesi gereken bir içgüdü olarak açıklamaktadır. Saldırganlık içgüdüsünün yavaş yavaş yükseldiğine ve onun kuvveti belirli düzeye geldiğinde boşaltılması gerektiğine de inanır. Ölüm içgüdüsünü boşaltmanın bir yolu da kabul edilmez dürtüleri, sosyal olarak kabul edilen alternatifleri içinde yöneltme süreci olan yüceltme savunma mekanizması aracılığıyla olabilmektedir. Böylece çocuklar, doğrudan saldırgan davranışla uğraşmaktansa “fiziksel enerjilerini” spor yaparak ya da toplumun kabul ettiği diğer yollarla saldırganlık dürtülerini ifade edebileceğini ortaya koymaktadır (Thomas, 1992, Akt: Moeller, 2001). Bir diğer bakış açısı da saldırganlığın “yer değiştirme” savunma mekanizması olarak ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Birey engellenme durumuyla karşılaştığında, bir takım olumsuz sonuçlarından dolayı engellemeye neden olan kişiye karşı öfkesini yansıtamaz. Örneğin, çocuğun engellenmesine neden olan kişi babasıdır. Çocuk eğer babasına saldırırsa, babasının ona fiziksel ya da psikolojik olarak zarar vermesinden korkar. Çünkü çocuk, ebeveynlerine doğrudan saldıramaz, yine de babasını simgeleyebilen daha “güvenli” hedefler seçebilir. Böyle bir durumda, çocuk bilinçsizce kediyi veya oyuncağı tekmelemeyi (saldırganlığının kedi veya oyuncak üzerine yer değiştirmesi) seçebilmektedir. Çünkü muhtemelen kedi veya oyuncak, ona zarar vermeyecektir ve babayı simgelemenin bir yolu olacaktır. Böylece Psiko-analitik yaklaşımda, çocuğun saldırganlığının nesnesi, çoğunlukla “gerçek” nesne olmayabilir. Çocuğun saldırgan davranışını gösterdiği nesnenin, gerçek nesnesinin yerine geçen simgesel bir nesne olabileceğini ileri sürmektedir (Moeller, 2001). 1.1.2.Sosyal Öğrenme Kuramı ve Şiddet Sosyal Öğrenme Kuramı, saldırgan davranışın nasıl geliştiğini, insanları saldırganca davranmaya neyin kışkırttığını ve onlar bir kez saldırganca davrandıktan sonra bu davranışları devam ettiren şeyin ne olduğunu açıklamaya çalışmıştır (Bandura,1977; Akt: 10 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Pervin ve Oliver, 1999). Bandura (1973) engellenme sonrası bireylerde davranış farklılıklarının olabileceğini belirtmektedir. Bireye dışarıdan gelen duygusal uyarıcılar sonucu ortaya çıkan davranışlar, stres verici durumla baş etmek amacıyla öğrenilmiştir. Örneğin, engellendiğimiz zaman bazı bireyler, başkalarından yardım ya da destek arayabilir, bu durum karşısında başarma davranışı görülebilir, geri çekilebilir, saldırganlık, gösterebilir, şiddetlenmiş Psikosomatik belirtiler sergileyebilir, alkol ve uyuşturucu kullanarak kendilerini uyuşturabilir; çoğu da engeli aşmak için daha çok çaba gösterebilir. Genellikle bireyin davranış tarzı, geçmişte engellenmeyi başarılı bir şekilde ortadan kaldıran davranış tarzı olacaktır. Bu görüşe göre, engellenme özellikle itici olaylara saldırgan tutumlarla ve davranışla tepki vermeyi öğrenmiş insanlarda saldırganlığı kışkırtmaktadır (Rolf, 1996; Atkinson ve Atkinson, 1995). Sosyal Öğrenme Teorisi, saldırganlığın dışsal, sosyal ve çevresel nedenlerden dolayı ortaya çıktığını belirtmektedir. Saldırganlığın başlangıcı, çocukluk dönemindeki bağımlı eğitim, gözlem yoluyla (medyadaki ya da gerçek yaşamdaki saldırgan davranış modellerini gözleyerek), doğrudan yaşantılarla (saldırgan davranış için ödüllendirilmiş olma) ve kendilik düzenlemesi (ortaya çıkan davranış için kendi kendini cezalandırma ya da pekiştirme gibi) yoluyla kazanılmakta ve devam ettirilmektedir (Amodei ve Scott, 2002). Etkili sosyalleşme sürecine katkıda bulunan koşullar, çocuğun diğerlerinden şefkat ve onay beklemesi nedeniyle bir bağlılık güdüsünün gelişimini içerir. Ayrıca bağlılık tek başına yeterli değildir. Sosyalleşme baskısı, çocuğun toplum düzenine uymasını öğrenmesini sağladığı için (kısaca disipline olma) çocuk, kısıtlamalar ve isteklerin gizlice uygulanmasına ihtiyaç duyar. Sosyalleşme süreci, çocukla ebeveyn arasındaki bağımlı ilişki tarzı içinde, ebeveynin çocuğu şefkat ve onay gibi ikincil ödüllerden mahrum bırakması yoluyla da kolaylaştırılır. Bağımlı davranış cezalandırılır ya da engellenirse, ebeveyn disiplin yöntemleri tutarsız olursa; ebeveyn değerleri genel toplum ve topluluğun değerleriyle çatışma içindeyse sosyalleşme süreci ertelenir ya da bozulur. Bandura ve Walter’in (1957) çalışmasındaki 11 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ temel varsayım; şiddetin, ergenin ebeveynle ilk bağımlılık eğitimindeki bir bozulmadan geliştiğidir. Bağlılık ihtiyacı, ebeveynlerin biri ya da her ikisiyle yakın bağlılığın olmayışı, ebeveynlerin reddetmesi ya da sevgi bağı ile bütünleşmenin olmaması yoluyla engellenir. Sağlıklı bağlılık ilişkisinin gelişmesindeki bir bozulma, saldırganca davranışa ve düşmanca duygulara doğrudan katkıda bulunabilmektedir. Ayrıca bağlılık güdüleri olmadan çocuklar harekete geçirildiğinde yeterli bir şekilde saldırganlık güdülerini kontrol etme kapasiteleri eksiktir ve daha az suçluluk duygusu yaşamaktadırlar (Rolf, 1996). Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre, çocuğun şiddet davranışı sergilemesinde ebeveynlerin uygulamış olduğu disiplin yöntemi ve kuralların işleyiş biçiminin önemli olduğu vurgulanmaktadır. Yapılan bir çalışmada şiddet davranışı gösteren ergenlerin ebeveynleri ile şiddet davranışı göstermeyen ergenlerin aileleri karşılaştırılmıştır. Araştırma bulgularına göre, şiddet davranışı göstermeyen ergenlerin ailelerinin çocuklarıyla ilgili daha fazla başarı beklentisine sahip olduğu, disiplin uygulamalarında daha çok akıl yürütmeyi kullandığı ve annelerin kuralların uygulanışı konusunda tutarlı ve kısıtlayıcı olduğu bulunmuştur. Saldırgan çocukların ebeveynleri ise, disiplin uygulamalarında fiziksel ve sözel ceza uyguladıklarını belirtmişlerdir. Saldırgan çocuklar da ebeveynlerinin isteklerini göz ardı ettiklerini ve yapmasını istedikleri şeyleri reddettiklerini ifade etmişlerdir (Eron, 1987; Maccoby & Levin, 1957; Akt: Rolf, 1996). Sosyal Öğrenme Teorisinde, saldırgan davranışların gelişiminde ebeveynlerle kurulan ilişki tarzında şefkatin olmaması ve olumsuz disiplin uygulamaları en belirgin özellik olarak tanımlanabilir. Özet olarak, saldırgan erkek çocukların ebeveynleri, çocuğun ev dışında sergilediği saldırgan davranışlarını ödüllendirmekte ve desteklemektedir. Saldırgan çocuklar da bir disiplin yöntemi olarak fiziksel cezayı daha fazla kullanma eğiliminde olan saldırgan ebeveynleri taklit etmektedir. 12 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Ergenlerin ev dışında sergilemiş olduğu saldırgan davranışın pekiştirilmesi; evde ebeveynlere yöneltilen saldırgan davranışın engellenmesi; ebeveynlerin bu çocukları disiplin altına almak amacıyla fiziksel saldırganlığı veya şiddeti kullanması, ergenin şiddeti ve saldırganlığı model alma yoluyla öğrenmesine neden olmaktadır. Böylece ergenler engellenme durumunda, kişilere ve nesnelere saldırganlığın yer değiştirme mekanizmasıyla gelişmesini sağlamaktadır. Saldırgan davranışın gelişimi ile ilgili bu bulguların, genç çocukların saldırgan davranışını inceleyen laboratuar çalışmalarının sonuçlarıyla da oldukça tutarlı olduğu bulunmuştur. Ergen erkek çocuklarda görülen şiddet davranışı, çocuk ile ebeveyn arasındaki ilişkide ebeveynin kullandığı disiplin yöntemi, saldırgan davranışın ebeveyn tarafından desteklenmesi ve bağlılığın (güvenin) olmamasını içeren sosyalleştirme değişkenlerinin sonuçlarıdır (Rolf, 1996). Son olarak da Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre, saldırgan davranışın gelişiminde aile kaynakları dışındaki kültürün ve kitle iletişim araçlarının önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bandura, Ross ve Ross (1963) tarafından yapılan çalışmada, canlı yetişkin saldırgan bir modelin, saldırgan yetişkin bir film modelinin ve saldırgan çizgi film modelinin etkileri karşılaştırılmıştır. İlk deney grubundaki çocuklar; şişirilmiş Bobo bebeğinin bulunduğu bir takım oyuncaklara hem sözel hem de fiziksel olarak saldırganca davranan canlı modelleri gözlemiştir. İkinci deney grubu; benzer bir tarzda davranan aynı modeli filmde izleyerek gözlemiştir. Üçüncü deney grubundaki çocuklar, Bobo oyuncağına aynı şekilde saldırganca davranan bir çizgi film karakterini izlemiştir. Kontrol grubundaki çocuklar, önceki saldırganlığın oran açısından deneysel gruptakilerle karşılaştırılmış fakat saldırgan bir modele maruz bırakılmamıştır. Bir sonraki aşamada her bir çocuk, bazı oyuncakların bulunduğu (Bobo bebeğinin daha küçük türleri gibi) deney odalarında yalnız bırakılmıştır. İleri sürüldüğü gibi, saldırgan bir modele maruz kalan çocukların, böyle bir modele maruz kalmayanlara göre, daha fazla saldırganlık tepkisi verdiği gözlenmiştir. Fakat beklentilerin tersine araştırmacılar, üç deney grubundaki çocuklar tarafından gösterilen toplam saldırganlık miktarında bir fark olmadığını bulmuştur. 13 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Çizgi film karakterini gözleyen çocuklar, canlı model ya da filmdeki yetişkin modele maruz bırakılan çocuklarda olduğu kadar saldırgan davranış sergilemiştir. Genellikle her bir deney grubundaki çocukların, kontrol grubunda olanlardan en az iki kat daha fazla saldırgan davranış sergilediği görülmüştür. Walters ve arkadaşları (1957), saldırgan bir modeli izleme çocuğu sınırlandırmaması nedeniyle saldırgan davranışın arttığını göstermiş ve benzer bulgular, lise öğrencileri, genç bayanlar ve erkek hastane görevlileriyle yapılan çalışmalarda da görülmüştür. Benzer izleme çalışmaları, saldırganlığın öğrenildiği ve saldırgan davranış modellerine maruz kalmanın, gözlemcide aslında sonradan ortaya çıkan saldırgan davranışı arttırdığı defalarca kanıtlanmıştır (Fiest ve Fiest, 2002; Moeller, 2001; Hasset ve Hersen, 2000; Rolf, 1996). 1.2.ŞİDDETİN NEDENLERİ Engellenme-Saldırganlık Kuramı ve Şiddet Engellenme-saldırganlık hipotezi, saldırganlığın doğuştan gelen bir dürtü ya da içgüdü olduğu fikrini reddederek, saldırganlığın engellenmeden kaynaklanan bir dürtü olduğu fikrini ileri sürmektedir. Bu kuram, kişinin bir hedefe ulaşmak için sergilemiş olduğu çabaların engellenmesinin, engellemeyi yapan şahıs ya da nesneye zarar vermeye yönelik bir davranışı güdüleyen saldırgan bir dürtü yarattığını varsaymaktadır (Dollard, Dood, Miller, Mowrer ve Sears, 1939; Akt: Moeller, 2001). Saldırganlığın dışa vurumu, bu dürtüyü azaltmaktadır. Bu hipotez; öfkeli bir kişinin, bu öfkesini ifade etmesine fırsat verilmesi durumunda, daha sonraları daha düşük düzeyde saldırganlık göstereceği fikrini ileri sürmektedir. Saldırganlık, engellenme karşısında gösterilen baskın davranıştır; ancak bu davranış geçmişte cezalandırılmışsa, başka davranış şekilleri de ortaya çıkabilmektedir (Atkinson, Atkinson ve Hilgard, 1995). Araştırmacıların bu konuda yapmış olduğu bir çalışmada, ilk olarak okul öncesi çağdaki bir grup çocuğun çekici oyuncaklarla oynamasına izin verilmiştir. Daha 14 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ sonra araştırmacılar çocuklarla oyuncaklar arasına bir perde indirmiştir. Çocukların çekici oyuncaklarla oynaması engellenmiş ve daha az çekici oyuncaklarla oynamasına izin verilmiştir. Araştırmacılar bu engelleme uyarıcısına çocukların vermiş olduğu tepkileri gözlemiştir. Sonuçta bazı çocuklar saldırganca davranmalarına (örneğin, deneyi yapan kişiye ya da perdeye vurma gibi) rağmen bazı çocuklar da geri çekilmiştir. Bu sonuçlar engellenmenin saldırganlıkla sonuçlanabilmesine rağmen her zaman saldırganlığa yol açmadığını göstermektedir (Moeller, 2001). Moeller (2001) saldırganlık kuramının özgün biçiminde, bu problemleri gören Berkowitz’in (1965,1974) teoriyi yeniden değerlendirdiğini belirtmektedir. Berkowitz (1965) saldırgan davranışın ortaya çıkışının yalnızca engellenmeye bağlı olmadığını ve saldırgan davranışın ortaya çıkmasını bir takım faktörlerin etkilediğini belirtmektedir. Berkowitz (1965) ’e göre; saldırgan davranış için gelen uyarıcılar, bireyin psikolojik özellikleri ile çevresel engellenme arasında bir etkileşim içine girmektedir. Berkowitz (1965) engellenmenin kişide doğrudan öfke duygusuna yol açtığını belirtmektedir. Öfke duygusu “saldırgan davranış için eğilim” ortaya çıkarmaktadır. Eğer çocuğun saldırgan davranış için eğilimi yüksekse saldırgan davranış meydana gelmektedir. Ancak saldırma eğilimi düşükse saldırgan davranış meydana gelmeyecektir. Saldırgan davranışın ortaya çıkmasının çocuğun geçmişten getirdiği alışkanlıklarla da ilişkisi olduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca engellenme ortamında saldırganca davranmaya teşvik edecek tahrik edici ipuçları bulunması saldırganlığın ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı bir faktör olarak tanımlanmaktadır. Son olarak Berkowitz (1989)’e göre; engelleme ve olumsuz çevresel etkenler, sadece öfkeye değil aynı zamanda üzüntü ve depresyonu içeren olumsuz duygulara da neden olabilmektedir. Çocuk saldırgan davranışta bulunmadan önce, olayı bilişsel bir çerçevede değerlendirmektedir. 15 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Eğer karşıdaki kişinin onu kasıtlı olarak incitmeye çalıştığını düşünürse, çocukta saldırganca davranma eğilimi oluşmaktadır. Diğer taraftan bu değerlendirme, karşıdaki kişinin kasıtlı olmadan incittiğini gösterirse çocuğun saldırganca davranmaması olasılığının daha yüksek olduğunu belirtmektedir (Moeller, 2001). Baskıcı Aile Süreci Kuramı ve Şiddet: Patterson (1976, 1979) saldırgan olan ve saldırgan olmayan çocukları aile ortamı içinde incelemiştir. Patterson, saldırgan davranışın nasıl geliştiğini anlamak için, aileyi, bütün üyelerinin karşılıklı olarak birbirini etkilediği bir toplumsal sistem olarak görülmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu teoriye göre, çocukların şiddet davranışı, aile içinde günlük değişen davranışların çokluğundan kaynaklanmaktadır. Ebeveynler, emir ve isteklerini çocuğa iletir. Çocuklar ebeveynlerin bu istek ve emirlerine uymayı aktif olarak (tartışma) ve pasif olarak (yaptığı işe devam ederek) reddeder. Bu duruma tepki olarak ebeveyn, başlangıçta çocuğu durmadan azarlayabilir ya da çocuğa bağırabilir. Devam eden dönemde çocuğa vurma ve tartaklama görülmesi benzer şekilde de çocuğun da anneye vurması olasıdır. Sonuç olarak, çocuğun itaatsizliğine ve saldırganlığına, ebeveynler boyun eğer ve zorlayıcı davranış örüntüsünü pekiştirirler. Bu şekilde ebeveynlerin kendilerini geri çekmesi ve çocuğun saldırganlığını sonlandırması vasıtasıyla saldırgan davranış olumsuz yönde pekiştirilir. Kısaca, saldırgan çocukların ebeveynleri, çocuklarıyla çatışma yaşadıkları zaman etkisiz bir şekilde tepki göstermektedirler. Çocuk bir takım zorlayıcı davranışları öğrenir ve ebeveynler, kısa sürede sonuç veren (çocuğun saldırganlığını sonlandıran) ancak uzun vadede etkisiz olan (antisosyal davranışa yol açan) çocuk yetiştirme yöntemlerini kullanmayı alışkanlık haline getirirler (Gander ve Gardiner, 1998; Moeller, 2001). Patterson (1982) saldırgan çocukların ebeveynlerinde görülen çocuk yetiştirme yöntemindeki problemleri ortaya koymuştur. İlk olarak saldırgan davranış görülen çocukların ebeveynleri, normal ebeveynlere göre daha çok sapkın davranışta bulunur ve ayrıca 16 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ çocukta görülen uygunsuz davranışın önemsiz örneklerini göz ardı etmeyi başaramazlar. İkinci olarak, bu ebeveynler çocuktaki uygunsuz davranışı sürekli eleştirme eğiliminde olmaktadırlar. Üçüncü olarak buebeveynler çocuklarını cezalandırdığı zaman cezalandırma, zorlayıcı davranışın sıklığını arttırır. Dördüncü olarak bu ebeveynler çoğunlukla çocuğun, nerede olduğunu, kiminle olduğunu ne yaptığını ya da eve ne zaman geleceklerini bilmemektedirler (Patterson ve Arkadaşları, 1992, Akt: Moeller, 2001). Sosyal Etkileşimsel Modeline göre, çocukların anti-sosyal ve saldırgan davranışının en önemli yor dayıcılarının, ebeveynlerin etkisiz çocuk yetiştirme yöntemleri ve ebeveynler arasındaki uyumsuz etkileşimler olduğu belirtilmektedir. İkinci aşamada çocuk, evde öğrenmiş olduğu bu olumsuz etkileşimlerin, akademik problemlerin ve olumsuz akran ilişkilerinin gelişimine yol açabilen okul ortamına davranışın aktarımını öğrenmektedir. İleri çocukluk yıllarına ve ilk ergenlik dönemlerine ulaşıldığı üçüncü aşamada çocuklar, önemli duygusal sıkıntıların gelişimi için ve sapkın akran gruplarına karışma için onların risk grubunda yer almasına neden olmaktadır. Bu şekilde çocuklarda ve ergenlerde anti-sosyal ve şiddet davranışının geliştiğini ileri sürmektedir (Amodei ve Scott, 2002). Ergenlerin Şiddet Davranışlarının Bireysel Etkenlerle İlişkisi Ergenlik ve genç yetişkinlik dönemleri risk davranışlarının fazlasıyla görüldüğü dönemlerdir. Şiddet ve suç davranışları yaşamın bu dönemlerinde doruk noktasına ulaşmasına karşın, şiddetin çocukluk yıllarına kadar uzanabilen uzun bir geçmişi vardır (Dahlberg, 1998). Şiddete ilişkin risk etkenlerinin bireysel boyutlarından birisi, çok küçük yaşlardaki çocuklarda tanımlanabilen, gelişim sürecinde olumsuz sosyal ve çevresel etkilere duyarlılığı artırabilen biyolojik ve psikolojik özelliklerdir (Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Farrıngton, Loeber ve Van Kammen (1990), hiperaktivite, dürtüsellik (impulsivity), dikkatsizlik gibi durumların, daha sonraki suçların belirleyicisi olduğunu belirtmektedirler (Akt. Beyers, 17 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Loeber, Wikström ve Stouthamer-Loeber , 2001). Yetişkin ve çocuk literatüründe, erken dönemlerde gösterilen şiddet davranışlarının gelecekte gösterilen şiddet davranışlarının en basit yordayıcılarından biri olduğu görülmektedir (Borum, 2000). Kohlberg, LaCrosse ve Ricks (1972) ve Parker ve Asher (1987) antisoyal davranışlar ya da herhangi bir suçtan dolayı erken yaşlarda tutuklanmanın, daha sonra gösterilen şiddet davranışlarını artırdığını belirtmektedirler (Akt. Borum, 2000). Bireysel özelliklerden bir diğeri de cinsiyet olarak belirtilmektedir. Çok sayıda çalışma cinsiyetin tek başına şiddet için önemli bir risk etkeni olduğunu göstermektedir. Elliot (1993) ve Loeber (1998) ’e göre erkekler kadınlara oranla şiddete daha yatkındırlar (Akt.Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Oliver (1989) ve Spivak (1989) erkek çocukların yüksek düzeyde fiziksel saldırganlığı teşvik eden rollerle toplumsallaşmasından dolayı şiddete daha eğilimli olduklarını belirtmektedirler (Akt.Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Kızlar ve erkeklerde şiddete yönelik risk etkenleri de farklılık göstermektedir. Kızlar aile sorunları ve ana-babalarıyla kopuk ilişkiler konusunda daha duyarlı gözükmektedirler (Ellickson ve Saner, 1996). Leober (1998) ’e göre, kadın ve erkeklerin şiddeti gösteriş biçimleri de birbirlerinden farklıdır. Erkekler diğer kişilere karşı düşmanlığı fiziksel güçle ifade ederken, kadınlar düşmanlıklarını daha çok “yabancılaşma” (alienation), ilişkiyi keserek dışlama (ostracism) ve karakterini lekeleme (character defamation) gibi dolaylı yollarla (Akt.Herrenkohl ve diğerleri, 2000) ve sözel biçimlerde ifade etmektedirler (Loeber ve Stouthamer-Loeber, 1998). Kızlar anti-sosyal davranışları daha çok ergenlik döneminde sergilemektedirler (Loeber ve Stouthamer-Loeber, 1998). Ellickson ve Saner (1997), lise son sınıfta okuyan ve eğitimini yarıda bırakmış (dropout), kırsal bölgelerde ve şehirde yaşayan 17–18 yaşlarındaki 4500 ergen ile boylamsal bir araştırma yapmışlardır. Çalışmada farklı sosyo-ekonomik düzeyleri ve etnik kökenleri (Afrika kökenli Amerikalı, Asya kökenli ya da Hint kökenli Amerikalılar) temsil edebilecek 18 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ergenlerden yararlanılmıştır. Ergenlerden, silah kullanımı, şiddet davranışları, silah taşıma, birilerini yaralama ya da tehdit etme konularında kendilerine yöneltilen sorular yoluyla 7.8.9.10. ve 12. Sınıf düzeylerinde bilgiler toplanmıştır. Çalışmaya katılan 4586 ergenden bir kısmı bu süreç içerisinde çeşitli nedenlerle çalışmadan ayrılmış 4500’ünden alınan veriler değerlendirilmiştir. Örneklemin yarıdan çoğunun (%54), son bir yıl içerisinde şiddetin değişik biçimlerinden birisini uyguladığını ve dörtte birinin (%23), aile üyeleri ve tanıdıklarına karşı sürekli şiddet davranışları yönelttiklerini ortaya koymuşlardır. Yine bu çalışmada kızların da erkekler kadar şiddet eylemlerinde bulunduğu, ancak cinsiyet farklılığının daha çok uygulanan şiddet biçimlerinde ortaya çıktığı bulunmuştur. Örneğin aştırmada erkeklerin % 21’i çakı, bıçak gibi aletler söylerken, kızların sadece % 4’ü bu tarz aletler taşıdığını belirtmiştir. Her iki grubun da ailede şiddet uygulamaya eğilimli olduğu görülmüştür. Şiddetin içinde erken yaşlarda bulunmak da daha sonraki yaşlarda şiddet ve suç dünyasında bulunmanın en güçlü işaretlerinden birisi olarak görülmektedir. Erken yaşlarda şiddetin içinde bulunmak, ergenlik döneminde suçlu (delinquent) davranışları ve ciddi şiddet suçlarıyla (planlanmış saldırı, silahlı soygun) özdeşleştirilmektedir (Dahlberg, 1998). Ergenlerin Şiddet Davranışlarının Akranlarla İlişkisi Akran ilişkilerinin doğası, gençlerin saldırgan davranışlarındaki risk etkenlerini değerlendirmede ve anlamada önemli olabilir. İki farklı ancak temelde ilişkili süreç çocukluk ve ergenlik dönemlerinde olumsuz akran ilişkilerini tanımlamaya yardım etmektedir. Birincisi akranlar tarafından kabul edilmeme ve ikincisi suçlu akranlar ile bağlılık kurmadır (Borum, 2000). Dahlberg ve Potter (2001) ’a göre, ergenlik süreci içinde, ergenler birçok fiziksel, psikolojik ve sosyal isteklerde bulunmaktadırlar. Yaşamın bu evresi boyunca, ergenler 19 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ kendilerini aile otoritesinden uzaklaştırarak yeni kimlikler denemekte ve yetişkin rollerine hazırlanmaktadırlar. Bu süreç içerisinde ergenin, akran gruplarının dilini, giyim biçimini ve ayrı bir kimlik kanıtlamaya yönelik arkadaş destek sistemini benimsemesi olağan dışı değildir. Akran grupları gelişim için kritik önem taşımaktadır. Belki de yaşamın diğer hiçbir evresinde akran grupları ergenlik dönemindeki kadar önemli gözükmemektedir. Akran grupları kişiler arası gelişimi biçimlendirmede genelde işlevseldir. Erken çocukluk yıllarındaki saldırgan davranış örnekleri, yetersiz sorun çözme becerileri ve diğer deneyimler ergenlik boyunca olumlu arkadaş ilişkileri ve diğer toplumsal ilişkiler ile engellenebilmektedir. Ancak akran etkileri olumsuz da olabilmektedir. Özellikle akran grubuna kabul edilmek için risk davranışlarında bulunma yönünde güçlü bir baskı varsa akran etkileri olumsuz özellikler gösterebilmektedir. Ergenlerin davranışları akran grubu tarafından cesaretlendirildiği, arkadaşları tarafından desteklendiği ve hatta ödüllendirildiği zaman olumsuz etkinliklerle meşgul olma olasılığı daha fazla olmaktadır. Grup içinde ergenin statüsü işlediği suça ve düzeyine göre artmaktadır. Hawkins ve Herrenkohl (1998)’e göre, ergenlikte şiddetin en güçlü yordayıcılarından biri suç işleyen akranlarla bütünleşmektir (Akt.Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Şiddet uygulayan ya da şiddeti cesaretlendiren arkadaşlara sahip olmak, şiddet kurbanı olma ya da şiddet uygulama riskini artırmaktadır (Krug ve diğerleri, 2002). Ergenlerin genellikle suçlu akran gruplarına diğer akranlar tarafından reddedildikleri zaman katıldıkları bilinmektedir. Bu reddedilme genelde erken çocukluk yıllarında başlamakta, kısmen saldırgan ve anti-sosyal davranışlara doğru ilerlemektedir. Bu davranışlarda bulunan çocuklar, bu davranışları kabul etmeyen akran grupları ile ilişkilerini zor biçimlendirmektedirler. Akran grupları tarafından reddedilme sosyal başarısızlık olarak görülmektedir. Akran kabulüne önem veren antisosyal ve saldırgan çocuklar kendilerine daha çok benzeyen diğer gruplara yönelmekte ve sonuçta şiddet davranışları ve suç içerikli davranışlarda bulunma olasılığı artmaktadır (Borum, 2000; Dahlberg ve Potter, 2001). 20 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Cillessen (2002) birçok dışlanmış saldırgan çocuğun akranlarıyla etkileşimlerindeki davranışları doğru algılayamadıklarını belirtmektedir. Bu çocuklar genellikle başkalarının onlara karşı düşmanca niyetleri olduğunu düşünmektedirler ve başkaları üzerinde kendi davranışlarının etkilerini yanlış algılayabilmektedirler. Yine Cillessen’e (2002) göre bu düşmanca algılamaların saldırganlığa neden olup olmadığını, istismarcı ana babalar aracılığıyla ya da şiddet davranışları içeren çevrede yetişme nedeniyle saldırganlık deneyimleri yaşamanın düşmanca dünya görüşüne neden olup olmadığını belirlemek güçtür. Her iki sürecin birlikte işlediğini düşünmek daha mantıklı görünmektedir. Şiddet kullanan ergenler, şiddet kullanmayan diğer akranları ile karşılaştırıldığında, bu ergenlerin değişik sorunlarla yüz yüze oldukları görülmektedir. Madde kullanımı, akademik başarısızlık, okulu asma, şiddet içermeyen suçlar (hırsızlık, dolandırıcılık vs.) işlemek bu sorunların bir bölümüdür. Ayrıca şiddet kullanan kızların, kullanmayan akranlarına göre iki kat daha fazla hamile kaldıkları belirlenmiştir (Ellickson ve Saner, 1997). Vernberg ve Jacobs (1999), erken ergenlik dönemi boyunca şiddete yönelik tutum ve arkadaşlar arasında şiddet konusu ile ilgili bir araştırma yapmıştır. Yedi, sekiz ve dokuzuncu sınıflarda okuyan 503 erkek ve 530 kız olmak üzere toplam 1033 ergen üzerinde yapılan araştırmada, ergenler farklı sosyoekonomik düzeyleri ve farklı etnik kökenleri temsil eden iki okuldan gelmektedirler. Araştırmada kendilerinin akran kurbanı olmaları, başkalarının akran kurbanı olmaları konusunda ve şiddete yönelik tutumu öğrenme konusunda iki farklı ölçek kullanılmıştır. Akran kurbanı olma ile ilgili ölçek, ergenlerin arkadaşlarının kurbanı olma ya da arkadaşlarını kurban etme ile ilgili olarak sözel saldırganlık, fiziksel saldırganlık, ilişki kesme (ostracism) ve dedikodu yayma, birilerini etkinlikten çıkarma gibi durumları içeren ilişkisel (relational) saldırganlık konularında ergenlerin kendileri hakkında bilgi toplamayı amaçlamaktadır. Ergenlerin şiddete yönelik tutum ve inançlarını ölçmek amacıyla da tutum ölçeği kullanılmıştır. 21 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Sonuçta tutum ölçeğinden alınan sonuçlar ile ergenlerin kendileri hakkında bilgi verdikleri akran kurbanlığı ölçeğinden alınan sonuçlar karşılaştırılmış ve şiddete yönelik olumlu tutum ile arkadaşlara yönelik saldırganlık arasında ilişki bulunmuştur. Saldırganlığın kabul edilebilir ve haklı görülmesi ve hak edildiğinin düşünülmesine ilişkin güçlü bir inanç akranların şiddet davranışlarının kurbanı olması ile ilişkilidir. Erkek ve kız ergenlerin her ikisi de şiddete karşı ne kadar olumlu tutuma sahipse, arkadaşlarına karşı o kadar saldırgan davranışta bulunmaktadırlar. Ergenlerin Şiddet Davranışlarının Aile ile İlişkisi: Hawkins ve Herrenkohl (1998)’e göre, aile içindeki çocuklar olumlu ve olumsuz davranışların sergilendiği bir ortam içerisinde toplumsallaşabilirler (Akt. Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Kardeşler ya da anababalar tarafından tutarlı olarak şiddet ya da diğer anti sosyal davranışların sergilendiği ailelerde büyüyen çocuklar, şiddete daha çok karışmaktadırlar. Çocukların, aile üyeleri ya da evin dışındaki bireylerin taşıdığı antisosyal norm ve değerlere göre yaşaması da aynı zamanda şiddeti kabul edilebilir göstermekte ve çocukların davranışı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilmektedir (Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Loeber ve Stouthamer-Loeber (1998), anababa-çocuk ve kardeşler arasındaki ilişkide bazı aile etkileşimlerinin şiddet, saldırganlık gibi açık (overt) sorun davranışları üzerinde etkiliyken, bazılarının da hırsızlık gibi gizli (covert) sorun davranışlarda etkili olduğunu belirtmişlerdir. Aile içi çatışmalar, ev içindeki saldırgan davranışlar ergenin şiddet davranışlarında bulunmasında daha etkilidir. Yapılan çalışmalar ihmal edilmiş ya da yok sayılmış çocukların şiddet dolu ve anti sosyal davranışlar için büyük risk taşıdıklarını göstermektedir. Çocuklarını ihmal eden ve onlarla ilgilenmeyen ana babalar çocuklarının gereksinimlerine karşılık verememekte ve onlardan da herhangi bir şey istememektedirler (Dahlberg, 1998). Çocuğunun etkinliklerini yakından izleyen ailelerin, sorunlu davranışlar gösteren bir çocuğa sahip olma olasılığı daha az gözükmektedir. Ana-babalar, çocuklarına akranlarıyla etkileşmelerine ilişkin verdikleri olanaklar ve arkadaş seçiminde verdikleri geribildirim 22 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ konusunda olumlu rol oynamaktadır. Buna karşın, çocuklarına karşı fiziksel istismar uygulayan ya da çocuklarına saldırgan davranış modelleri sağlayan ana-babaların çocukları tarafından taklit edilme olasılığı bulunmaktadır. Çocukların etkinliklerinin ana-babalarca takip edilmemesi, iletişimsizlik, aileden saygı görmeme, aşırı aile baskısı (Ellickson ve Saner, 1996; Herrenkohl ve diğerleri, 2000; Dahlberg ve Potter, 2001; Cillessen, 2002; Williams ve Myers, 2004), ana-babaların çocuğun davranışları için açık beklentiler oluşturmadaki başarısızlıkları, tutarsız davranışlar (Borum, 2000) ve uygulanan fiziksel cezalar saldırgan davranışların ve madde kullanımının yordayıcılarıdır (Ellickson ve Saner, 1996; Herrenkohl ve diğerleri, 2000; Dahlberg ve Potter, 2001; Cillessen, 2002). Katı disiplin, çocuklara yanlış davranışlar gösterilmesi, eşe uygulanan şiddet, çelişki ve düşmanlıkla dolu ortam şiddet davranışlarının ortaya çıkması ile bağlantılı olabilmektedir (Dahlberg ve Potter, 2001). Kuram ve açıklamalar suç ve şiddet riskinin, yanlış davranışları görmezden gelen, çocuklarını takip etmede başarısız ailelerin çocukları arasında daha çok olduğunu göstermektedir (Beyers ve diğerleri, 2001). Dahlberg ve Potter (2001) ise suçlu gençlerin ana babalarının çocuklarının etkinlikleri ya da arkadaşları konusunda fazla bilgiye sahip olmadıklarını belirtmişlerdir. Olumsuz akran gruplarının etkisi, yetersiz aile ortamı ile birleştiğinde, şiddet uygulama ve şiddet kurbanı olma riski artmaktadır. Ayrıca ilgisiz ana-baba tutumları, aile ile zayıf bir iletişime sahip olma ve aile etkinliklerine katılmama suçlu akranlar ile arkadaşlık etme riskini artırmaktadır. Ana-babanın alkol ya da uyuşturucu kullanıyor olması ya da bir suça karışmış olması da ergenin şiddete yönelmesinde etkilidir (Beyers ve diğerleri, 2001; Dahlberg ve Potter, 2001). Chisholm (1995) ana-babalarına yönelik şiddet uygulayan gençlerin ailelerinde ana-baba arasında ya da ana-baba ve çocuklar arasında şiddet ve saldırganlığın yaygın olduğunu belirtmektedir. Ek olarak ailenin bir takım işlevlerini yerine getirememesi, 23 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ uygunolmayan disiplin yöntemlerinin kullanılması, paylaşım yetersizliği ve alkol kullanımı ana-babaya yönelik şiddeti artırmaktadır. Dahlberg’in (1998), ergenlik döneminde şiddet davranışlarının oluşumunda, ailenin etkili olduğu alanları belirttiği sınıflaması bu konudaki görüşleri bir araya topluyor görünmektedir. Bunlar: • Ana-babalar ve çocuklar arasındaki duygusal bağla ilgili olan etkenler, • Ana babaların sorunlu davranışları (suça yatkınlık, alkol ya da uyuşturucu kullanma) ya da disiplin sağlama, kontrol etme ve çocuklarına danışmanlık yapma gibi konularda ana-babanın tavırları ile ilgili olan etkenler, • Genel olarak ailenin işlevi (iletişim, birliktelik ya da ailede çelişkili tutumlar ve şiddet) ile ilgili olan etkenler olarak belirtilmektedir. Ergenlerin Şiddet Davranışlarının Çevre ve Toplumla İlişkisi Ergenlik döneminde meydana gelen şiddet davranışları akranlar ve aile ile birlikte ergenin yaşadığı toplumdan da etkilenmektedir. Çevrenin sosyo ekonomik düzeyi, suç işlenme oranları silahlara ve uyuşturucu maddelere ulaşılabilmede ki kolaylıklar ve toplumda doğrudan ya da dolaylı olarak şiddete maruz kalma ergenin şiddet davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Yoksulluk ve şiddet arasındaki ilişki karmaşık olmakla birlikte suç ve şiddet olayları yoksul çevrelerde daha yüksektir (Dahlberg, 1999, Beyers ve diğerleri (2001), 13-19 yaşları arasında, alt sosyoekonomik düzey (alt SED) ve üst sosyoekonomik düzey (üst SED)’de yaşayan 420 erkek ergen ile erkeklerdeki suç gelişimi üzerine odaklanmış boylamsal bir çalışma yapmışlardır. İlk gözleme katılan 506 erkek Halk Eğitim Merkezi (Board of Public Education) tarafından isim ve adres listesinden rastgele seçilmişlerdir. Ön gözlem değerlendirmelerinde çocuğunkendi başına göstermiş olduğu özgeci ve anti sosyal davranışlar birinci derece yakınları olan ana babalarından ve öğretmenlerinden edinilmiş bilgilerle desteklenmiştir. İlk gözlemi değerlendirmelerinin ardından sekiz gözlemden altısına katılmış olanlar, 24 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ komşuluk ilişkilerinin saptanmasına izin veren adreslerdeyaşayanlar ve ikinci izleme değerlendirmelerinden önce tekrarlanan şiddet davranışlarına maruz kalmayan 420 erken ergen seçilmiştir. Veriler 19,5 yaşına kadar altı buçuk yıl toplanmıştır. Toplam 10 gözlem yapılmış, bunlardan ilk altısı her altı ayda bir ve son dördü 12 ayda bir sonuçlandırılmıştır. Yaptıkları çalışma sonucunda, şiddet uygulama ve SED arasında ilişki olduğunu bulmuşlardır. Üst SED’de yaşayan erkek ergenler, anlamlı bir biçimde daha az şiddet olayına katılmakta ve suç olaylarından daha az sorumlu tutulmaktadırlar. Araştırmaya göre, üst SED’lerde dürtüsellik (impulsivity) gibi biyolojik etkenler saldırganlık riskini artırırken, alt SED’lerde bu riski zayıf ana-baba-çocuk ilişkileri, erken cinsel ilişki gibi etkenlerle ilişkilidir. Bununla birlikte, erken ergenlik döneminde suçlu akranlarla arkadaşlık etmek, sorun davranışlara yönelik olumlu tutuma sahip olmak, SED dikkate alınmaksızın sonraki yıllardaki şiddet davranışları için risk etkeni olmaktadır. Yine bu etkenler üst SED’lerdeki erkek ergenler arasında alt SED’dekilere göre daha belirleyici etkenler olmaktadır. Cillessen (2002) şiddete maruz kalmanın şiddeti artırdığını belirtmektedir. Toplumda ve evde şiddete maruz kalma daha sonra gelen suç işleme ve şiddete maruz kalmanın belirleyicileri olabilmektedir (Malık, Sorenson ve Aneshensel, 1997). Ayrıca silahlara ulaşabilirlik (Cillessen, 2002) ve toplumda silahlara maruz kalma, şiddete tanıklık etme (Malık ve diğerleri, 1997), toplumsal düzenleme eksikliği (Borum, 2000) detin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Callahan ve Rivara de şid(1993) Washington, Seattle’de yapılan bir çalışmada devlet liselerindeki öğrencilerin yarısının kolayca silaha ulaşabildiklerini ifade ettiklerini ileri sürmektedir (Akt.Dahlberg, 1998). Çevrede suça ve ilaç satışına maruz kalma daha sonra meydana gelebilecek şiddet davranışlarına ilişkin riski artırabilmektedir. Hem çevre hem de aile düzeyinde güce maruz kalma, büyük olasılıkla çevrenin düzensizliğiyle ortaya çıkmakta, aynı zamanda şiddet davranışları ile ilişkisi artmaktadır (Herrenkohl ve diğerleri, 2000). Yapılan araştırmalar, uyuşturucu kullanımının kullanılan dönemde ve daha sonraki dönemlerde (ergenlik ve genç 25 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ yetişkinlik) suç ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Benzer biçimde alkol kullanımı da uyuşturucu gibi risk etkenlerindendir (Borum, 2000). Ergenin Şiddet Davranışlarının Okulla İlişkisi Williams ve Myers’in (2004) Shulman’dan (1998) aktardığına göre, ergenlik döneminde görülen şiddet davranışlarının artışı okullarda gözlenen şiddet suçlarının artmasıyla paralel görülmektedir. Okulda şiddet genellikle, okul içinde, bahçesinde ya da servis aracı gibi okulla ilişkili diğer alanlarda gerçekleşen şiddet olarak tanımlanmaktadır. Anti-sosyal davranış sergileyen ergenlerde okulda düşük başarı, okuldan kaçma en belirgin ortak özellikler olarak görünmektedir. Anti-sosyal ergenler genellikle ders dışı etkinliklere katılmamaktadır ve genellikle okula karşı tutumları olumsuzdur (Borum, 2000; Williams ve Myers, 2004). 15 yaşından önce eğitimini yarım bırakma yine bu ergenlerin özelliklerindendir (Borum, 2000). Okula daha az ilgi duyan ve akademik konularda düşük performans gösteren çocuklar sadece okul başarısızlığı ve atılma riski değil, aynı zamanda suçlu akranlarla yakın olma ve şiddet içeren anti-sosyal davranışlara yönelme riskini de taşımaktadır (Herrenkohl ve diğerleri, 2000). İlkokul yıllarında başlayan başarısızlık daha sonraki yıllarda şiddet ve suç için artan risk etkenleri oluşturmaktadır (Borum, 2000). Amerika Ulusal Araştırma Konseyi (National Research Council), okul ortamlarında şiddetin daha fazla ortaya çıktığını belirtmektedir. Buna disiplinsiz sınıflar, hareket etme olanaklarının yokluğu, kızgınlık, öfke ve reddedilme duygularının yol açtığı belirtilmektedir (Dahlberg, 1998). Ancak, bununla birlikte, bu etkenlerin mi okulda şiddete neden olduğu yoksa okullardaki yüksek şiddet oranlarının mı bu etkenlere neden olduğu çok açık değildir. Okullarda birçok ciddi şiddet olayları yaşanmakla birlikte, bunlar genellikle ölümcül değildir. Çocuklar, okullarda diğer hiçbir yerde olmadığından daha güvende olsa da, okullarda yaşanan şiddet ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır ve okullar bu davranışları anlama çabası için en ulaşılabilir yerlerdir. O’keefe (1997), ergenlerin toplumda ve okulda şiddete maruz kalma ile ilgili algılarını öğrenmek amacıyla, farklı sosyo-ekonomik 26 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ düzey ve etnik kökeni temsil eden 378 erkek ve 557 kız olmak üzere 14-20 yaş arasında 935 lise öğrencisi ile çalışma yapmıştır. Çalışmada 118 maddelik sorun davranışları içeren kendini ifade etmeye yönelik bir anket (Youth Self-Report) kullanılmıştır. Araştırma sonucunda bu çalışmadaki öğrencilerin okulda ve toplumda şiddete yüksek düzeylerde maruz kaldıkları ortaya konulmuştur. Son bir yıl içerisinde, okulda erkeklerin %49’u ve kızların %40’ı bıçaklama olayına şahit olduğunu, erkeklerin %45’i ve kızların %37’si silah kullanımına şahit olduğunu belirtmişlerdir. Hiyerarşik regresyon analizi sonucunda, erkekler için toplum ve okul şiddetine maruz kalmak, aile şiddeti ve diğer sosyo-demografik etkiler kontrol edildiğinde bile anlamlı bir belirleyiciyken, kızlar için sadece okulda şiddeti saldırgan davranışların belirleyicisi olduğu belirtilmiştir. Flannery, Wester ve Singer (2004), okulda şiddete maruz kalmanın ergenler ve çocukların akıl (mental) sağlıkları ve davranışları üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. 3-8 ve 9-12. sınıflarda okuyan iki ayrı grup üzerinde yapılan çalışmaların ilkinde okulda şiddete maruz kalma ve lise öğrencilerinin psikolojik travma belirtileri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya altı farklı okuldan toplam 3724 öğrenci katılmıştır. İkinci çalışmada çocuklar arasında okulda şiddete maruz kalma ve psikolojik travma belirtileri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu çalışmaya 3-8. sınıflarda okuyan 11 farklı okuldan 2245 öğrenci katılmıştır. Bu çalışmalarda okulda şiddeti gözleme ve şiddete maruz kalma boyut- ların ölçen tehdit, dövme, tokat atma, yumruklama, itme davranışını içeren sorulara yanıt verilmesi istenmiştir. Ayrıca şiddet davranışları geçmişte birilerini tehdit etme, diğerinden önce tokatlama, itme, yumruklama, birilerini dövme, saldırma davranışlarına ilişkin soruların yöneltildiği bir ölçekle ve travma belirtileri de “Çocuklar İçin Travma Belirtilerini Saptama Ölçeği” (Trauma Sympton Checklist for Children) kullanılarak belirlenmiştir. Sonuçta, kızlar ve erkekler için okulda şiddete maruz kalma ile şiddet davranışları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Her iki cinsiyet için yaş ile şiddete maruz kalma 27 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Lise öğrencileri şiddeti daha çok gözlediklerini söylemelerine rağmen, ilkokul öğrencileri daha çok şiddet kurbanı olduklarını belirtmişlerdir. İlkokul öğrencilerinin %56’sı okulda birilerinin dövüldüğünü gördüğünü belirtmiş, %87’si birilerinin itildiğini/tokatlandığını/yumruklandığını gördüklerini belirtmişlerdir. Ortaokul (middle-school) öğrencilerinin %44’ü okulda tehdit edildiklerini belirmişlerdir. Ergenlerin Şiddet Davranışları Üzerinde Medyanın Etkisi Medyada, şiddet konusu ve bunun toplum, çocuklar ve ergenler üzerindeki etkileri uzun zamandır araştırılan ve tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Televizyonda izlenen saldırganlık ve şiddetin izleyenler üzerindeki etkileriyle ilgili pek çok laboratuar deneyi yapılmıştır. Televizyon izlemenin şiddet üzerindeki etkisiyle ilgili ilk laboratuar deneyini Bandura ve arkadaşları gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada çocuklara dört farklı durum izletilmiştir. Birinci durumda çocuklar, oyun sırasında biri diğerine karşı fiziksel saldırganlıkta bulunan ve bu saldırganlığından dolayı ödüllendirilen erkek çocuğu izlemişlerdir. İkinci durumda, çocuklar aynı filmi bu kez saldırgan davranışta bulunan çocuğun cezalandırıldığı biçimde izlemişlerdir. Üçüncü durumda, saldırgan davranış içermeyen bir film izlemişler ve dördüncü durumda da çocuklara film izletilmemiştir. Sonuçta tüm çocuklar, içinde bir bebeğin de bulunduğu oyuncaklarla oynarken izlenmişlerdir. Bandura ve arkadaşları, deney sonucunda saldırganlığından dolayı ödül alan çocuğun filmini izleyen çocukların diğerlerine göre daha çok saldırganlık gösterdiği bulunmuştur. Araştırma sonucunda kızların erkeklerden daha az saldırganlık gösterdiği görülmüştür (Primavera ve Herron, 1996). Bandura ve arkadaşlarının çalışmalarından sonra, benzer biçimde pek çok çalışma televizyonda şiddet izleme ve saldırganlık arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışmıştır. Televizyonun, görsel araçların ve son zamanlarda bilgisayar oyunlarının şiddet 28 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ davranışlarının oluşumundaki etkisi halen tartışılmaya devam etmektedir. Amerikan Pediatri Akademisi (AAP), televizyon, film, müzik ve bilgisayar oyunlarını içeren görsel basındaki şiddete maruz kalmayı, çocukların ve ergenlerin sağlığı için önemli bir risk etkeni olarak görmektedir. Araştırmalar görsel basın (medya) şiddetinin, saldırgan davranışlara, şiddete yönelik duyarsızlaşmaya, gece kâbuslarına ve mağdur olma korkusuna neden olabileceğini göstermektedir. Yapılan araştırmalar 18 yaşına kadar Amerikalı bir gencin televizyonda ortalama olarak 200.000 şiddet eylemi gördüğünü göstermektedir. Amerikan medyası, özellikle şiddeti çatışma çözmenin ve başkalarından üstün olmanın meşrulaşmış şekli olarak kullanan kahramanları resmetme eğilimindedir. Bu tür medya sahnelerine uzun süre maruz kalma şiddetin, hedefleri gerçekleştirme ve problem çözmenin uygun bir yolu olarak kabullenilmesiyle sonuçlanmaktadır. Deneysel çalışmalar, bilgisayar oyunları oynadıktan sonra, gençlerin özgeci (prosocial) davranışlarında ve yardım etmelerinde ölçülebilir düşüşler olduğunu ve saldırgan düşüncelere ve tahrik davranışlarına karşı şiddetle karşılık vermede artış olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte çocuklar ve ergenler bilgisayar oyunlarında puanlarını artırmak ve üst düzeylere çıkmak için uzun süre oyun oynamaktadırlar. Bu tür tekrarlamaların şiddetin etkisini ilişkilendirmektedir (AAP, 2001). Medya şiddetine maruz kalma, çocuklar ve ergenler arasında saldırganlık, anti sosyal tutumlar ve şiddete katkı sağlayan tek neden olmasa da, müdahale edilmesi gereken önemli bir konu olarak ele alınmalıdır. Freedman ve Sears (1993) televizyonda şiddet eylemleri gözlemenin saldırganlıkla ilgili düşüncelerin uyarılmasına yol açacağı, bunun davranışsal eğilimlere yayılmasıyla gözleyenleri eyleme daha hazır hale getireceğini vurgulayarak medya-şiddet ilişkisini açıklamaktadır. (Akt. Palabıyıkoğlu,1997). Funk, Baldacci, Pasold ve Baumgardner (2004), bilgisayar oyunlarında şiddete maruz kalmanın daha güçlü bir şiddet taraftarlığına ve empatiyi azaltmaya neden olduğunu belirtmektedir. Güçlü bir şiddet taraftarlığı ve empatinin azalmasıyla duyarsızlaşma da artmaktadır. Şiddet içerikli bilgisayar oyunlarında şiddet yanlısı tutum ve davranışlar düzenli olarak 29 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ ödüllendirildiği için ve artan duyarsızlaşma nedeniyle ahlaki değerlendirme oluşmaz. Bensley ve Eeenwyk (2001), dışarıda bilgisayar oyunları oynayan ortaokul ve lise öğrencilerinin evde oynayanlardan daha fazla saldırgan suçlar bildirdiğini, kızlarda ise aradaki ilişkinin anlamlı olmadığını belirtmiştir. Saldırganlığı kabul etme hem kızlar hem erkeklerde çok fazla bilgisayar oyunu oynama ile ilişkilidir. Erkekler için çok fazla bilgisayar oyunu oynama ile başkaldırma ve asilik arasında da ilişki vardır. Cillessen (2002) şiddetin yukarıda belirtilen belli başlı yor dayıcıları dışında, saldırgan davranışın karşılıklı (reciprocity) olmasının şiddet uygulamadaki etkilerinden de söz etmektedir. Saldırgan davranış gösteren kişiler başkalarının saldırgan davranışlarının hedefi ya da kurbanı olma eğiliminde olmaktadırlar. Bireysel düzeylerdeki analizlerde görülmektedir ki, başkalarının saldırgan davranışlarının hedefi olan çocuklar ya da ergenler, genelde kendi akranlarına yönelik saldırgan artırdığı ileri sürülmektedir (AAP, 2001). “Er Ryan’ı Kurtarmak” gibi şiddetin ciddi bir biçimde işlendiği, kurbanlara ve baş rol oyuncularına acı verici, huzursuzluk yaratıcı bir eylem olarak anlatıldığı filmlerde izleyiciler şiddetin tehlikesini ve acısını, onun sonuçlarını başkalarının deneyimleri yoluyla öğrenmektedirler. Ancak çoğu eğlence programları şiddeti her hangi bir değere odaklanmaksızın yalnızca içsel heyecanlar için kullanmaktadır. Özel efektlerle ve grafiksel olarak resmedilerek şiddet çekici hale getirilmektedir. Cinsel alanlarda şiddetin komik öğelerle işlenmesi başkalarının canını acıtma ile olumlu duyguları eylemlerde bulunma eğilimindedirler. Sık sık başkalarının saldırganlığına hedef olan birisi, ya belirli bir kişiye ya da genel olarak akran grubuna karşı misilleme eğilimi geliştirebilir. 1.3.ŞİDDETİN TÜRLERİ 30 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Şiddeti toplumun genelinde algılandığı gibi fiziksel zarar olarak tanımlamak oldukça sınırlı kalmaktadır. Uygulanışına göre şiddeti; fiziksel, duygusal, ekonomik, ihmal ve istismar olarak gruplandırabiliriz (Koç, 2006 ). 1.3.1.Fİziksel Şiddet Bireyin itaati ve disiplini sağlama, cezalandırma ya da öfke boşaltma amacı ile şiddet uygulayarak çocuğa bir zarar verilmesidir. Bu dövülme, anma, ısırılma vb. yollarla olabilir. Sadece dayak değil, çocuğu yaralayan, vücudunda iz bırakan, kaza dışındaki her turlu eylem fiziksel şiddettir. 1.3.2.Duygusal Şiddet Çocuğa duygusal acıdan zarar veren psikolojisini bozan her turlu eylem ya da eylemsizliktir. Reddetme, yalnız bırakma, aşırı koruma, aşırı hoşgörü, baskı, sevgiden ve uyarandan yoksun bırakma, sürekli eleştiri, aşağılama, tehdit, korkutma, yıldırma, suca yöneltme, suçlama, yok sayma, çocuğun yasına ve özelliklerine uygun olmayan beklentiler içinde olma, çocuğu aile içi uyuşmazlıklarda taraf tutmaya zorlama, aile içi şiddete tanık etme vb. davranışlar duygusal şiddettir. 1.3.3.Ekonomik Şiddet Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici islerde ya da düşük ücretli is gücü olarak çalışması veya çalıştırılması ekonomik şiddettir. Çocuk ihmali: Çocuğun beslenme, barınma, giyim, temizlik, oyun, eğitim, güvenlik, sevilme ve sağlık hizmetini sağlama görevinin reddedilmesi ya da yerine getirilmemesidir. 1.4.ŞİDDETİN SINIFLANDIRILMASI Gümüş (2005) tarafından Şiddet Sempozyumunda yayınlanan bir bildiride şiddet aşağıdaki gibi sınıflandırılarak aktarılmıştır. 31 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Güç, Kuvvet ve Şiddet Michaud'a (1994, s. 6) göre "gücün şiddet olarak tanımlanabilmesi için belirlenmiş norm sayısı kadar şiddet biçiminin bulunduğu kabul edilebilir". Yine de bir tanım yapmak gerekirse, biri veya bir grup, bir diğerine veya gruba yönelik, onların "bedensel veya törel bütünlüğüne veya mallarına veya simgesel ve sembolik kültürel değerlerine zarar verecek şekilde davranırsa..." bu şiddettir (Michaud 1994, s. 9). Arendt (1997, s. 50–52) 'e göre ise "güç (force)... Fiziki ve toplumsal hareketlerin serbest bıraktığı enerjiyi belirtmek için kullanılır..." Kuvvet (strength) de "su götürmez bir biçimde tek olan, bireysel bir şeyi niteler...". "Şiddet (violence) ve "tecavüz/ihlal" (violation) ise, araçsal karakteriyle ayrılır. Kuvvete yakındır". Bu durumda bir şeye şiddet diyebilmemiz için iki temel öğe bulunuyor: (1) Güç bulundurma/zor potansiyeli, (2) zorlama/zorbalık (zarar verme-engelleme, yaptırtma yaptırtmama). Yani birincisi potansiyel, ikincisi eyleme denk düşmektedir. Egemenlik, İktidar, Nüfuz ve Şiddet Arendt (1997, s. 50-52) 'ye göre, "iktidar (povver/Macht), insanın sadece eyleme ka32 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ biliyetini değil, uyum içinde eyleme kabiliyetine tekabül eder... Bir halk ya da grup olmaksızın iktidar da yoktur... "İktidar sahibi/güçlü kişi" derken daha çok söylemek istediğimiz şey 'kuvvettir". İktidar ve nüfuz (casusluğu) üzerinde özellikle düşünülmesi gerekiyor. Fiziksel güç (şiddet) kadar, belki de daha fazla, Blau'ya (1967, s. 17, 75–76) göre, karşı tarafın gereksinim duyduğu hizmetleri tekelinde tutan taraf, nüfuz kazanmakta ve diğerini kendine bağımlı hale getirmektedir. Burada tek taraflı olarak kaynakları ele geçirme (diğerine bağımlı olmama ve tekel oluşturma), onların zor kullanmasını engelleme ve karşı tarafı kendi hizmetine bağımlı tutma gibi mekanizmalar kullanılmaktadır (Eserpek, 1981, s. 11 7). Nüfuz ve egemenlik için yaygın olarak yoksun bırakma, dışlama, ayrımcılık gibi yollar kullanılmaktadır. Burada doğrudan "açık bir güç" (şiddet) kullanımı gözlemlenmemesi, bunların diğerine yönelik bir zorbalık (şiddet) olmadığını göstermez, aksine en yaygın şiddet örnekleridir. Düzen, Otorite, Devlet, Yasa, Rıza ve Şiddet (Meşru-Yasal Şiddet) Neyin şiddet olup olmadığı konusunda önemli bir tartışma konusu, "zorbalığa" maruz kalanın (mağdurun) bunu kabullenip kabullenmediğidir. "Rıza" prensibi, yani karşılıklı anlayış içinde yapılan "zorlamanın" şiddet olarak tanımlanıp tanımlanamayacağıdır. Burada "devletin kolluk hizmetleri", "ötenazi" veya "türban" örnekleri sayılabilir. Parsons (1966, s. 20, 55) gibi sosyologlara göre sosyal sistem bir aksiyon sistemidir ve bir diğerine yönelik olduğu için her tür sosyal eylemde zorlayıcı bir unsurun bulunduğu söylenebilir (Eserpek, 1981, s. 114). Spitz'e göre otorite "sosyal iktidarın bütün şekillerinde müşterek olan bir müeyyidedir: Aileden mahalli kulübe ve devlet denen büyük siyasi cemiyete kadar her toplulukta mutlaka otorite vardır. İçtimaî teşkilât olan her yerde otorite de mevcuttur. Ve otoritenin bulun33 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ duğu her yerde de, şu veya bu türlü bir içtimaî nizam vardır." Ancak devlet bütün kuvveti tek başına elinde tutamaz; kilise, aile, okul, irili ufaklı çeşitli gruplar, hepsi kuvvetin bir kısmını elinde bulundurur (Spitz, 1994, s. 108, 280). Weber (1987 [1921], s. 80-81): "Devlet de insanın insana egemenliği ilişkisidir. Meşru (yani meşru sayılan) şiddet araçlarıyla desteklenen bir ilişkidir. Memurluk, Gardiyanlık, Polislik, Askerlik ve Öğretmenlik (Terfi-Rütbe) Veber (1987 [1921], s. 80) "devletin, erkleri açısından tanımlanamayacağını, aksine "bütün sosyal birlikler gibi, sosyolojik olarak ancak kendine özgü somut araçları açısından tanımlanabileceğini" söylemektedir. Kolluk kuvvetleri ve adalet sistemi, "meşru" baskı ve yoksun bırakmanın en önemli araçlarını (gösterenlerini) oluşturmaktadır. Sadece içsel meşrulaştırma araçları örgütlü egemenliğin ki sürekli yönetim gerektirir, sürdürümü için yeterli değildir; aynı zamanda insanların davranışlarının meşru gücün sahibi olduklarını iddia eden efendilere itaat için şartlandırmasını gerektirir. Bu itaat gereği yüzünden de, "örgütlü egemenlik fiziksel şiddetin kullanımı için gerekli maddi denetimini araçların gerektirir. Dolayısıyla, örgütlü egemenlik, kişisel yönetici kadro ile yönetimin maddi araç ve gereçlerinin de denetimini gerektirir". Maaş ve saygınlık bu dışsal araçlardandır (VVeber 1987 [1921], s. 82). 34 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Devletler ve Büyük Gruplar Arası Şiddet: Savaş, Fetih ve Soykırım Savaş ve terör, politikanın yıkıcı araçlarla sürdürümü olarak genellenebilir. "Savaş, ölümün yaşama üstün tutulduğu yasallaştırılmış bir terördür. Gerçek savaş, bir veya birden fazla toplumun hayatındaki standartların, alışkanlık ve değer yargılarının alt üst olarak, aralarındaki çıkar çatışmasını, kuvvet kullanarak çözmek istemeleridir" (Ferraguti, 1984, s. 226–227). Devletler ve bir devlet içindeki kesimler veya halk grupları arasındaki siyasal, askeri, ekonomik vb. kısaca çıkar sürdürümü için "örgütlü silahlı mücadelelere" savaş adı verilmektedir. Fanatizm, Radikalizm, Ekstremizim, Terörizm (Gayrimeşru-Yasadışı Şiddet) "Meşru olmayan" baskı ve yoksun bırakma türleri bu grupta sayılabilir. En uç noktalardan birini terörizm, yani dehşet ve korku salmak amacıyla yapılan şiddet türü oluşturmaktadır. Peki. bir iktidar ya da fiziksel zorun "meşru" ya da "hukuk ötesi" olarak değerlendirilmesi nasıl olmaktadır? "Devlet şiddeti", "işçi sınıfı şiddeti" gibi verili bir eylemi kim öyle adlandırıyor? Bu aşamada bir "çekirdek amaç" esas olur. Devlet şiddeti ile ilgili olarak çoğunlukla kurumlaştırılmış meşruluk esas olur: "Olağanüstü hal", "ulusal güvenlik adına alınmış önlemler", "tutukevleri" vb. (Parkin 1989, s. 250). Gene de, aktör bunun meşruluğunu, tanık gayri meşruluğunu iddia eder. Ancak bir toplumda yer alan teröristlerle toplumun önderleri (otoriteleri) arasında da paralellikler bulunmaktadır ve ikisi de kendi ideallerini dışarıdan benimsetmeye çalışan "dışarılıklar" (outsiders) sayılabilir. Her ikisi de birbirinin eylemini barbarlıkla suçlar ve kendi eylemini kahramanca sayar (Riches 1989, s. 11–14, 15). "Terörizmi belki de en doğru olarak başkasının yaptığı şey' olarak tanımlayabiliriz. Tabii bu durumda bizim yaptığımız da anti veya karşı terörizm olur. (...) Terörizm, yalnızca teröristin zihninde cereyan eden hayali bir savaştır. Ancak gerçek 'düşman' tarafından kabul edilirse gerçek bir savaşa dönüşür (Ferraguti, 1984). Bireysel ve Örgütlü Şiddet (Mafya, Çete) Bireysel şiddet daha çok psişik süreçlere bağlanabilen veya basit savunma mekaniz35 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ maları içinde gerçekleştiren daha az sorunlu bir alana denk düşerken, esas sorunlu ve aşılması güç olanı hegemonya, otorite, savaş ve terörizm gibi "örgütlü" şiddet türleridir. Örgütlü şiddetin, bunların yanı sıra günlük yaşamda sıklıkla kullanılan mafyalaşma, çeteleşme, suç grupları, rüşvet çevreleri gibi pek çok alt türü daha sayılabilir. Araçsal, Duygusal ve Düşmanca Şiddet: Elde Etme, Savunma, Öfke, Kızgınlık, Düşmanlık Başkalarına zarar vermeye (incitmeye veya kötülük yapmaya) yönelik saldırgan (aggression) davranışların (Berkovvitz 1993, s. 20-21) ayrımı ile ilgili önemli bir sorun, yıkıcılığın özsel bir şey mi, yoksa yaşam koşullarına bağlı mı olduğu sorusunda düğümleniyor. Psikologlar; saldırgan davranış haz almaktan daha çok, dışsal bazı amaçları gerçekleştirmek, yani kötülük yapmanın ötesinde başka objektivitelere de sahipse, bu tür eylemleri 'araçsal saldırganlık' olarak adlandırıyor. Bu formülasyona göre insan saldırganlığı tipik olarak baskı oluşturmak için veya birinin gücünü, başatlığını veya sosyal statüsünü korumak için yapılıyorsa, bu saldırganca eylemler, esasen araçsal saldırganlık olarak görülür" (Berkowitz 1993, s.11). Bu ayrıma göre şiddet (violence) daha çok araçsal (instrumental) niteliktedir. Savunma veya Fromm'daki reaksiyoner şiddet de (saldırı ve engelleme karşısında gösterilen kızgınlık), araçsal şiddete denk düşüyor. Saldırganlığın altında; çok açık bir ayrım yapmak zor olsa da, içsel bir duygu veya dürtüyle harekete geçen kısa erimli kızgınlık (anger) da, diğerini negatif değerlendiren daha uzun süreli düşmanlık (hostility) da bulunabiliyor (Berkowitz 1993, s. 19). Eğer şiddet, öncelikle kurbanı incitmeye veya yıkıma yönelikse, bu durumda düşmanca saldırganlıktan (duygusal saldırganlık) söz edilebilir, hatta duygusal olarak gerilmese bile, başkalarına acı vermekten haz almayı öğrenebilir (Berkowitz 1993, s. 21–22). Avcılık-Balıkçılık, Hayvanlara veya Başka Nesnelere Yönelik Şiddet: Av ve Kurban Belki de en yaygın şiddet türü "doğaya" (diğer canlılara) yönelik olanı sayılabilir. "Hakim" 36 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ varlık olarak insan, protein ihtiyacının çoğunu diğer canlıları tüketerek sağlıyor. Av ve yetiştiricilikte büyükbaş hayvanlardan kuşa, balığa, sürüngenlere kadar diğer canlı türleri insana yem oluyorlar. Kendine Yönelik Şiddet (Çilecilik, Kahramanlık, İntihar, Ötenazi) Sadistik karakterin dışında, bir de mazoşist karakterde saldırganlık söz konusu. Kendine yönelik şiddetin en yaygın türü ise intiharlar. Durkheim (1986) intiharları; a) bencillik-egoistik, b) elcillik-alturistik, c) anomik intihar şeklinde üçe ayırıyor. Anomik intihar altında sınıflanabilse de bunlara bir de d)"zorlanma-çaresizlik" sonucu ölüm tercihini de eklemeli. Örneğin 2005 yılında sadece Van'da özellikle genç kızlar arasında 45 intihar vakası meydana gelmiştir (Birgün, 06.06.2006). Bunun en yaygın örneği "ötenazi" sayılabilir. Çilecilik, neredeyse tüm kültürlerde az ya da çok rastlanan yaygın bir "dolaylı şiddet". Oruç tutmak da, Nirvana'ya ulaşmak için katlanılan acılar da, rahip ve rahibelerin evlenme yasağı da bu grup altında sayılabilir. Bunlar çoğu kez "nefis ve beden terbiyesi" altında uygulanıyor. Dolaylı Şiddet: Zorlama ve Stres (Engelleme, Yoksun Bırakma, Dışlama, Ayrımcılık) Şiddet, Fransızca'da, rıza göstermesini sağlamak için birine baskı uygulama fikrini ifade eder. Bu ikinci anlamda dolaylı, yani ahlaki şiddetten söz etmiş oluyoruz. Şiddetin ikinci anlamı olan zorlama veya dolaylı şiddeti, Bourdieu (ekonomik zorunluluklarla ortaya konan) "açık" şiddet ve (ahlaki ve etkiye dayanan zorunluluklarla ortaya konan) "sembolik" şiddet olmak üzere tekrar ikiye ayırmaktadır. Bu dolaylı şiddet, sosyal düzenin devamını sağlar ve Weberci perspektife uyar (Copet-Rougier 1989, s. 69, 71). Dolaylı şiddet ve stres kaynakları; kişi ve toplumları süreç içinde öldürmekle kalmıyor; aynı zamanda fiziki şiddetin de en önemli tetikleyicileri arasında yer alıyor. Ekonomik zorunluluklarla ortaya konan "açık" şiddet arasında, yoksulluk ve yoksunluğa yol açan her tür engelleme ve ayrımcılık sayılabilir. Bürokratik sistem içinde işleyen tarzı 37 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ ise, daha çok kayırmacılık görünümündedir. Dolaylı Şiddet: Sembolik Şiddet (Töre, Ahlaki Şiddet, Kültürel-Normatif Şiddet, İdeolojik Şiddet, Medya) Otoritenin devlet-yasaya göre bir alt formu olup, ancak etki ve yaygınlığı açısından en kalıcı ve şiddetli olanıdır. Ahlaki ve etkiye dayanan zorunluluklarla ortaya konan şiddettir. Örneğin "namus" anlayışı. Bu dolaylı şiddet, tekrar fiziki şiddete (eylem) de dönüşebilmektedir: Namus davaları (töre cinayeti), kan davaları, erken evlilik, zorla evlilik veya zorla evlenmekten yasaklama, türban şartı , türbanı çıkarma şartı, kadına dışarı çıkma yasağı, zorla dışarı çıkarma, büyüklere hürmet... Kötü Muamele (Psikoterör/ Mobbing) Kötü muamele (mobbing, psiko-terör), çoğu kez kendisi davranış olarak tanımlanmış açık bir hatayı oluşturmamaktadır. Özü itibariyle birinin moral, psişik, sosyal veya ekonomik karakter ve motivasyonunu yaralayıcı her tür hareket bu kapsamdadır. Leymann'ın (1995: 18) tanımıyla "kötü muameleden işyerlerinde çalışanlar veya amir ile çalışanlar arasındaki çatışma yüklü iletişim anlaşılmaktadır. (1) Bir veya belirli birilerince sistematik şekilde, sık sık (2) ve belirli bir süre boyunca (3) kişinin verimini etkileyici şekilde (4) doğrudan veya dolaylı bir saldırı yapılıyor ve bu ayrımcılık olarak hissediliyorsa kötü muamele söz konusudur." Kötü muamele (psiko terör), kötü yönetim sorunundan kaynaklanmaktadır ve bununla herkes karşılaşabilmektedir. Küfür, Kavga ve Gündelik Şiddet (Konvansiyonel Şiddet) Öğrenci ve gençlerin hemen tamamı; kardeşleriyle, diğer öğrenciler¬le ve sokaktaki arkadaşlarıyla küfürleşiyor ve kavga ediyorlar (Gümüş, Tümkaya, Dönmezer 2004; Eğitim Sen 2004 ve 2006 Taramaları). Her maç sonrası, her düğün dernekte, her ramazan ve bayramda, sünnette, gerdekte, yaylada, kızgınlık anında veya sevinçte silah sıkılması ortalama ve beklenir bir davranış haline gelmiş bulunuyor. 38 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Dayak Şiddetin açık anlamı, fiziksel güç kullanma veya fiziksel güç kullanımıyla tehdit etme anlamına gelmektedir. En üst formlarından biri savaş sayılabilir. Örtük anlamı ise her tür fiziki baskılama-engelleme karşılığındadır. Dayak, şiddetin sadece bir türü; hatta birine yönelik fiziki bir saldırıyı içerdiğinden tanımlanması ve belirlenmesi en kolay türlerinden biridir. Öldürme ve sakat bırakma gibi kastı olmadan ve kesici-delici aletler kullanmadan tekme, tokat, sopayla vurma gibi, genelde hezimete uğratmayla sınırlı fiziki cezalandırmaları içermektedir. Ancak onunla ters orantılı bir şekilde eğer kültürel bir arka planı bulunuyorsa, mücadelesi çok zordur. Nerdeyse bütün dünyada ama özellikle Doğu ve İslam toplumlarında aile tarafından çocuklara, öğretmen tarafından öğrencilere, amirler tarafından çalışanlara ve erkekler tarafından kadınlara yönelik fiziki saldırı yaygın ve çoğu kez kültürel anlamda da meşrudur (haklı kabul edilmektedir). Taciz "Cinsel taciz, karşı tarafça hoş karşılanmayan ve sonuçta tehdit edici, küçültücü, rahatsız edici hislere yol açan jestler ve ifadeler, istenmedik fiziki dokunmalar, kinayeli laf atmalar veya seksüel işaretler içeren her tür yaklaşımdır. Kişinin verimliliğini ve saygınlığını veya çalışma atmosferindeki sükûn ve huzuru bozan cinsel içerikli sözler ve işaretler de rahatsızlık öğelerindendir" (Plogstedt ve Değen, 1992: 14). Cinsel tacize herkes mazur kalabilmektedir. "Dolayısıyla cinsel taciz, belirli bir tipteki kadınla sınırlı bireysel bir sorun değildir. Sizin yaşlı ya da genç, çekici, evli veya bekâr, heteroseksüel veya lezbiyen, stajyer veya şef oluşunuzun bir rolü yoktur. Bununla birlikte kadınlar, ağırlıklı risk grubunu oluşturmaktadır. Öğrenciler ve stajyerler, işe yeni başlayanlar (3 yıldan daha az), çocuksuzlar, bekârlar ve 20-30 yaş grubu kadınlar 39 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ özellikle risk altındadır" (Kussing, 1997: 22). İşkence, İnfaz, Linç, İdam (Düşünce Soykırımı) Başkasına yönelik en ağır şiddet türü, her halde "işkencedir" ve bugün de özellikle Devlet Şiddeti olarak yaygın olarak kullanılıyor. Bunlara yargısız infazlar, linç ve idamlar da eklenince kabarık bir liste oluşuyor. Guantanamo, Abu Gharib, "CİA uçuşları" ve Hadise olayları; sadece ABD ve Koalisyon güçlerinin Irak işgalinden sonra yaşananlar bile gerek işkence, gerekse yargısız infazların yaygınlığını gösteriyor. Geriye doğru gidilirse Arjantin, Şili, Türkiye örnekleri; Alman Esir Kampları, Fransız sürgün adaları hatırlanacaktır. Roma'da aslanlara atılan esirler, aşağı yukarı bütün tarihi filmlerin klasik kareleri arasında yer alıyor. Şiddet; fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik olabilir. Fiziksel şiddet vurma, fırlatma, tekmeleme, yakma gibi bireyde fiziksel yaralanmalara neden olma; duygusal şiddet sözel saldırı veya tehditlerle bireyi yıldırma, alay etme ve küçümseme; cinsel şiddet bireyin isteği dışında baskı yada güç kullanarak cinsel aktiviteye zorlanma; ekonomik şiddet hakların istismar edilmesi, para yada malın kötüye kullanılması şeklinde tanımlanabilir (Tel, 2002). Konya'da yapılan bir çalışmada kadınların %31.7'si dayağı, %2.3'ü cinsel ilişkiye zorlanmayı, %7.9'u küçümseme, küfür, alay etme, hakaret ve emretmeyi, %5.7'si eğitim ve sosyal haklarının engellenmesini, %52.4'ü hepsini şiddet olarak kabul etmiştir.. Gelişmekte olan ülkelerde kadınların %20–50 si eşlerinin fiziksel şiddetlerinin kurbanıdır (Öztunç, 2005). İstanbul'da yapılan bir çalışmada kadınların % 40,4’ü (Hıdıroğlu, vd. 2002); Bolu'da %50,9’u (Mayda, Akkuş, 2004); Aydın'da % 14.4'ü (Karaçam, Akkuş, 2004); Nikaragua'da % 52'si (Ellsberg, vd. 2000); Güney Afrika'da %24.6'sı (Jewkes, vd. 2002) şiddete maruz kalmaktadır. 40 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ BÖLÜM 2 EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDET 41 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ 2.1.İLKÖĞRETİMDE ŞİDDET Araştırmalar, son yıllarda, çocuk ve ergenler arasında saldırgan davranışların arttığını (Webster-Stratton, 1999), okullarda şiddetin dikkat çekici bir problem olduğunu ve okul çağındaki birçok çocuk ve ergenin saldırganlık ve şiddetten dolayı mağdur olduğunu göstermektedir. (Flannery ve ark., 2003). Henüz okul öncesi dönemde birçok çocuk, karşı gelme bozukluğu ve erken başlangıçlı davranım bozukluğu tanısı almakta ve bu çocuklar, saldırgan ve yıkıcı davranışlar sergilemektedir. Saldırgan davranış, çocuk ve ergenlerin psikiyatri servislerine yönlendirilmelerinin de en yaygın nedeni olmaktadır (Griffin ve Gross, 2004). “Okulda şiddet” kavramı; gelişme ve öğrenmeyi engelleyen, okul atmosferine zarar veren suça yönelik eylemlere ve saldırganlığa işaret etmektedir (Furlong ve Morrison, 2000). Şiddet görmenin, çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Çocukluk dönemi saldırganlığı, uzun dönemde ciddi sosyal sonuçlarla bağlantılı bir halk sağlığı problemidir (Postema, 2006). Çocuklarda saldırgan davranışlar, yıllar boyunca devam etmek eğiliminde olup, olumsuz davranışsal, sosyal ve akademik sonuçlara yönelik riskleri arttırmaktadır. Gelinas (2003), şiddete maruz kalmanın, çocuk ve ergenleri, anksiyete ve depresyon, fobiler, temas bozukluğu ve özellikle travma sonrası stres bozukluğu için anlamlı olarak risk altına soktuğunu bildirmektedir. Okul çağındaki çocuk ve ergenler arasında, şiddete yönelik davranışlar yanında, alay etme ve gözdağı verme gibi zorbalık olarak tanımlanan saldırgan davranışlar da dikkat çekmektedir. Araştırmalar, akranlarınca zorbalığa maruz kalma ile anksiyete ve depresyon, sosyal uyumsuzluk, yalnızlık ve yakın akran ilişkilerinden yoksun kalma arasında anlamlı ilişkiler bulunduğunu göstermektedir (Griffin ve Gross, 2004). Bu sorunlar, mağdur olan çocukları, psikolojik ve sosyal gelişimleri açısından risk altına sokabilmekte ve öğrencilerin kendilerini güvende hissetmedikleri ve öğrenmeye odaklanamadıkları bir okul ve sınıf 42 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ atmosferi yaratmaktadır. Bu bakımdan okulda şiddet sorunu, okulların eğitimsel misyonuyla ilişkilidir (Postema, 2006). Okul çağındaki çocuk ve ergenlerde görülen saldırganlık ve şiddet sorunu, okullarda görev yapan yönetici, öğretmen ve psikolojik danışmanları, çocuk ve ergen ruh sağlığı alanında çalışan uzmanları ve kanun koyucuları söz konusu problemleri önlemeye yönelik çabalar sergilemeye yöneltmiştir. Okulların, küçük çocuklar için güvenli bir ortam olarak düzenlenmesi gereksinimi doğmuştur. Erken dönemdeki saldırgan davranışların sonraki yıllardaki saldırgan davranış ve eş istismarı gibi antisosyal davranışla, aynı zamanda düşük akademik başarı ve okulu bırakma gibi akademik sorunlarla bağlantılı olduğuna dair araştırma bulgularının elde edilmesi erken önleme çabalarına olan gereksinimi arttırmıştır (Leff ve ark., 2001). Okullarda görev yapan yönetici ve öğretmenlerin, yakın zamana kadar şiddet sorunuyla ilgilenmek konusunda aktif bir rol üstlenmekten kaçındıkları görülmektedir. Bunun önemli nedenlerinden birisi, şiddetin toplumsal bir sorun olarak değerlendirilmesi ve çözümüne yönelik girişimlerin hukuk sistemi ve emniyet teşkilatı gibi eğitim alanı dışındaki toplumsal kurumlardan beklenmesidir. Şiddet çok boyutlu bir yapı olmakla beraber, şiddete yönelik önleme ve müdahale çabalarında eğitimcilerin pasif bir rol sergilemesi uygun görünmemektedir. Yapılan çalışmalar, emniyet görevlilerine ve kanun koyuculara bel bağlamanın, üst arama, gizli ajanlar ya da sadece disiplin cezaları gibi yöntemlere başvurmanın şiddeti önlemede etkili olmadığını göstermiştir (Eisenbraun, 2007). Okulda şiddetinin önlenmesi ve azaltılmasında multidisipliner bir yaklaşım sergilenmesi gerekmektedir (Begun ve Huml, 1999). Bu bakımdan, kanun koyucular, hukukçular, emniyet görevlileri, ruh sağlığı uzmanları ile okul yöneticileri, öğretmenler ve okul psikolojik danışmanları gibi okul ortamında çalışan eğitimcilerin ortak çabaları, önleme ve müdahale girişimlerinin etkililiğinde vazgeçilmezdir. Okulların, bu konudaki potansiyel rollerinin farkında olmaları gerekmektedir; çünkü okullar, şiddeti önlemeye yönelik çalışmaların sergilenmesi için ideal ortamlardır. Okullar öğrencilerin zamanlarının önemli bir kısmını geçirdiği ortamlar olup, aynı zamanda, diğer ruh sağlığı hizmetlerine ulaşma fırsatı 43 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ bulamayan öğrenciler için yegâne ruh sağlığı hizmeti sağlayan kurumlardır. Okul psikolojik danışmanları ise bu durumdaki öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyen yegâne ruh sağlığı personeli olarak hizmet sunmaktadır (Aviles, Anderson ve Davila, 2006). Okulda saldırganlık ve şiddet sorununu konu alan çalışmaların önemli bir kısmının nicel araştırmalar olduğu görülmektedir. Konuya ilişkin nitel çalışmaların sayısı ise oldukça sınırlıdır (Peters, 2004; Gambliel, Hoover, Daughtry ve Imbra, 2003). Peters (2004), okul psikologlarının okulda şiddet konusundaki bilgi düzeyleri ve rollerine ilişkin olarak yaptığı çalışmada, okul psikologlarının okulda şiddet konusunda kendi rollerini ağırlıklı olarak değerlendirme ve konsültasyon hizmetlerini sunanlar olarak tanımladıkları, okulda şiddete yönelik başlıca rolü okul müdürlerinin üstlendikleri sonucuna ulaşmıştır. Bunun yanında, okul psikolojik danışmanlarının önemli bir kısmının okulda şiddet sorunuyla ilgilenmek konusunda kendilerini kısmen yeterli hissettikleri bulunmuştur. Kendilerini oldukça yeterli ya da tamamen yetersiz hisseden psikolojik danışmanların sayısı oldukça azdır. İlköğretim düzeyinde davranışsal sorunların, ortaöğretim düzeyine göre daha öncelikli bir problem alanı olarak algılanmasının, önleme çalışmalarına dair önemli doğurguları olduğu düşünülmektedir. Birçok kişi, şiddet sorununun ilköğretim düzeyinde görülemeyeceğini ya da şiddet sorununun ergenlik ve sonraki dönemlere özgü bir sorun olduğunu düşünebilmektedir. Oysaki ilköğretim düzeyindeki çocuklar arasında, sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek şiddete yönelik davranışların habercisi olarak değerlendirilen olumsuz davranışlar görülebilmektedir. Gençlerdeki şiddet davranışının en önemli yordayıcısının çocukluk dönemindeki şiddet ve saldırganlığa yönelik davranışlar olduğu kabul edilmektedir (Postema, 2006). Bu nedenle, ilköğretimin ilk yıllarından, hatta okul öncesi yıllardan başlamak üzere, çocuklara yönelik olarak temel önleme kapsamında çalışmaların planlanması ve uygulanması önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar, bu amaçla hazırlanan okul temelli 44 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Türkiye’de konu ile ilgili çalışmalar ve etkililiği deneysel olarak sınanmış programlara ait veriler son derece sınırlıdır. Tekinsav Sütçü (2006), 12–15 yaş arasındaki ergenlerde öfke ve saldırganlığı azaltmaya yönelik olarak sergilenen davranışçı müdahalenin okul bilişsel- temelli etkililiğine bir dair sonuçlar bildirmektedir. Odacı (2007), okullarda şiddeti önlemeye yönelik müdahalelerde, saldırgan ve antisosyal davranışlar gösteren çocukların aileleriyle ilgili birçok faktörü incelemek gerektiğini, ailelere eğitim sağlanmasını ve bu eğitimlerde ebeveynlerin çocuklarını etkili olarak nasıl disipline edecekleri, gözlemleyecekleri ve denetleyeceklerinin öğretilmesi gerektiğini belirtmektedir. Psikolojik danışmanların grup rehberliği ve grupla psikolojik danışma çalışmalarında yeterli düzeyde hizmet vermedikleri çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir (Ripley ve Goodnough, 2001). Oysaki etkililiği kanıtlanmış birçok okul temelli önleme programı, gerek temel önleme kapsamında, risk altında olsun ya da olmasın, belli bir sınıf düzeyinde bulunan bütün öğrencileri hedef alan, grup rehberliği çalışmalarına yer vermekte, gerekse ikincil önleme kapsamında saldırgan davranışlar gösteren çocuklarla grupla psikolojik danışma çalışmalarını içermektedir. Grup rehberliği çalışmalarının amacı, genel olarak öğrencilerin, öfke yönetimi, çatışma çözümü ve sosyal beceri gibi becerilerinin geliştirilmesini sağlamaktır (Leff ve ark, 2001). Bu nedenle, psikolojik danışmanların saldırganlık ve şiddeti önlemede grupla psikolojik danışma ve grup rehberliği çalışmalarına daha çok ağırlık vermeleri gerektiği 45 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ düşünülmektedir. Bireysel psikolojik danışma hizmetlerinin ise, belli bazı öğrencilere, gereksinimlerine bağlı olarak grup çalışmalarına ilave olarak ya da tek başına sunulması gerekmektedir. Etkililiği deneysel olarak sınanmış birçok okul temelli şiddeti önleme programının, öfke yönetimi ve çatışma çözümü becerilerinin gelişimine odaklandığı görülmektedir (Frey, Hirschstein ve Guzzo, 2000; Leff ve ark., 2001). Psikolojik danışmanların sundukları hizmetlerden diğerleri, öğretmenlere yönelik seminer çalışmaları ile emniyet teşkilatı ve mülki amirliklerle işbirliği yapılması ve okul düzeyinde kapsamlı müdahale ekiplerinin oluşturulmasıdır. Şiddeti önlemeye yönelik etkili müdahalelerin en önemli özelliklerinden birinin çoğul bileşenli/kapsamlı programlar uygulanması olmasından dolayı, psikolojik danışmanların kapsamlı müdahaleler konusundaki farkındalıkları ile bilgi ve beceri düzeylerinin geliştirilmesine gereksinim duyulduğu düşünülmektedir 2.2.ORTAÖĞRETİMDE ŞİDDET Ortaöğretim kurumlarında şiddet, ergenin güç ve baskı uygulayarak akranının bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya arkadaş grubu ile gerçekleştirdiği hareketlerin tümüdür. Şiddetin bu tanımından da anlaşılacağı üzere okullarda şiddet, sadece bedensel olarak akranını darp etmek değil aynı zamanda fiziksel olmasa bile darp edilen öğrenci de kalıcı veya geçici bir takım ruhsal problemler yaratılması durumu da şiddetle açıklanır. Çağın gelişimine paralel olarak ortaöğretimlerde görülen şiddetin yapısı da değişmiş bazen kendisini kaba kuvvetle gösterirken bazen de bir bilgisayarla chatleşme esnasındaki bir tehdit veya hakaretle kendisini gösterebilmektedir. Buradaki temel prensip şiddet ne şekilde olursa olsun şiddeti gerçekleştiren ergen kendi otoritesinin, saygınlığının ve üstünlüğünün sınıfında veya okulunda kabullenilmesi amacıyla yapıyor olup, şiddeti gerçekleştiren ergenin ruhsal doyumunun gerçekleşerek karşı tarafta şiddete uğrayan şahsın ise kişiliğini zedeleyebilmek amaçlanmaktadır. 46 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Ergenlik bir geçiş dönemidir. Bireyler üst düzeyde düşünen hale gelirler ve kendi kararlarını daha iyi alabilirler. Kendilerinin daha fazla farkına varırlar, daha bağımsız olur ve geleceğin onlardan ne beklediği ile daha fazla ilgilenirler Ergenlik çağı, belirgin ve hızlı fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerin görüldüğü, çeşitli gelişimsel görevleri içeren ve çocukluktan yetişkinliğe geçişi ifade eden bir yaş dönemidir. Ergenliğin başlangıcı kızlar için 11 ile 13 yaş, erkekler için ise 13 ile 15 yaş arası kabul edilmektedir. Ergenlik, hızlı ve sürekli bir gelişim ve değişim dönemi olarak bilinmektedir. Ergenler sürekli yerini arama çabasındadır ve özdeşleşme, sorumluluk, özerklik sorunları ile baş etmek zorundadır. Bu kaygı verici duruma çözüm aramada aile bireylerinin özellikleri önem taşır. Genç özdeşim kurduğu bireyin özelliklerini göre duyuş, düşünüş ve davranış modelleri oluşturur. Eğer kötü modeller benimsenirse ergen bu yönde davranabilmektedir. Genel nüfus içerisinde, antisosyal davranışların başlangıcının ergenlik yılları olduğu ve bu yaş döneminin bitimi ile bu tür davranışların da azaldığı düşünülmektedir. Düşük oranda bireyde ise bu davranışlar daha erken dönemde başlar ve yetişkinlik döneminde de devam eder Suç işleme, saldırganlık ve diğer davranım sorunları ergenlerde ve genç yetişkinlerde çok daha yüksek oranda görülmektedir. Araştırmalar, şiddet içeren suçların ergenlik öncesi ve ergenlik döneminde artış gösterdiği, lise yıllarında doruk noktasına eriştiğini göstermektedir. Suç ergen için bir endişe kaynağıdır, çünkü ergenler en fazla saldırı, tecavüz ve hırsızlığa maruz kalan yaş grubudur. Perkins (1997) raporuna göre; 18 yaşın altındaki ergenler nüfusun %10'unu oluşturmalarına rağmen, işlenen suçların dörtte birine maruz kalmaktadırlar. Orta öğretim kurumlarında gerçekleşen şiddet eylemlerinde etkili olan nedenlere bakıldığı zaman öncelikli olarak öğrencilerin ergenlik dönemi içerisinde olmaları en büyük etmen olarak görülmektedir. Ergenliğin vermiş olduğu psikolojik ve fizyolojik değişiklik ve farklılıklar neredeyse öğrenciyi suç gruplarına girmeye ya da suç işlemeye teşvik etmektedir. 47 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Örneğin bireysel farklılık olarak sınıf içerisinde akranlarından daha erken fizyolojik değişikliğe uğrayan ve boy olarak akranlarından iri olan öğrenci diğer sınıf arkadaşları tarafından korku ve saygı görmeye başlamış, bunun farkına varan ergende bu fizyolojik değişimini bir fırsata dönüştürmüştür. Okul çağındaki çocuk ve ergenlerde görülen saldırganlık ve şiddet sorunu, okullarda görev yapan yönetici, öğretmen ve psikolojik danışmanları, çocuk ve ergen ruh sağlığı alanında çalışan uzmanları ve kanun koyucuları söz konusu problemleri önlemeye yönelik çabalar sergilemeye yöneltmiştir. Okulların, küçük çocuklar için güvenli bir ortam olarak düzenlenmesi gereksinimi doğmuştur. Erken dönemdeki saldırgan davranışların sonraki yıllardaki saldırgan davranış ve eş istismarı gibi anti-sosyal davranışla, aynı zamanda düşük akademik başarı ve okulu bırakma gibi akademik sorunlarla bağlantılı olduğuna dair araştırma bulgularının elde edilmesi erken önleme çabalarına olan gereksinimi arttırmıştır (Leff ve ark., 2001). Grubun ve arkadaşların etkisi: Orta öğretim kurumlarındaki şiddet türlerine bakıldığı zaman genel anlamda daha çok gruplar arasında gerçekleşen kavga olayları birinci sırada iken ikinci sırada karşı cinse ilgi ile birlikte kendini gösteren kıskançlık, paylaşamama v.b. nedenlerin etkili olduğu görülmektedir. Özellikle bireysel anlamdaki husumetlerin genişleyerek aralarında husumet olan bireylerin arkadaş gruplarını da bu durumun içine kattığını ve bireysel bir problemin giderek genişleyip tüm grupları içerisine alan bir duruma geldiği görülmektedir. Öğrenciye “niçin kavga ettiniz?” sorusunu sorduğunuzda alacağınız cevap büyük bir ihtimalle “arkadaşım kavga ediyordu, bende karıştım” olacaktır. Ergenlik döneminin en belirgin özelliği olan bir gruba dâhil olma, bir grubun üyesi olma 48 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ isteği, grubun yapacağı her türlü yanlışı da kabul etmeye, grubun yaptığı yanlışı kendi yanlışı olarak görmeye neden olur. Özellikle aileden bağımsızlığı kazanma dönemi olan ortaöğretim kuşağındaki bir öğrenci yeni arkadaşlara ve yeni karşı cins ilişkilerine bağlı olarak aileden iyice kendisini soyutlar. Artık ön planda olan aile değil arkadaşlardır. Babanın ve annenin değil arkadaşların istekleri yerine getirilir.Sevgi sıralamasında bile bazen arkadaş aile bireylerinin önüne geçer.Çünkü öğrenci bu dönemde zamanın yüzde 80’ nini arkadaş yanında geçirmektedir.Her türlü probleminde arkadaşının desteğini gördüğüne inanmaktadır. Eğer arkadaşı onu bırakmıyorsa eve bile bazen gitmemektedir. Arkadaşın telkinleri ile hareket eden birey bu dönemde bazen arkadaşının çıkarı için kendisini bile feda etmekten çekinmez. Özellikle bu kız arkadaş olursa durum daha da içinden çıkılmaz hal alır. Kız arkadaşına kendisinin yetişkin bir birey olduğuna inandırmak için öncelikle sigara içmeye başlar. Kız arkadaşına sevdiğini göstermek amacı ile kendisine veya çevredeki eşyalara zarar vermekten çekinmez. Özdeşimin etkisi Çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olan ergenliğin 12-18 yaşları arasını kapsamaktadır. Bu geçiş döneminin genellikle fırtınalı ve uyum sorunlarıyla birlikte yaşanmaktadır. Kız ya da erkek olsun her ergen, otoriteye, özellikle de anne ve babaya karşı bağımsızlık mücadelesi verir. Özgür olmak, kararlarını kendisi vermek ister. Ergenlerin bu dönemde çevresinde anne ve baba dışında özdeşim kuracağı başka modeller aradığını, bu modelin de arkadaşı, öğretmeni ya da toplumun önünde olan oyuncu, sporcu gibi bir kişi olabildiğini anlattı. 49 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Bu dönemde popüler kişilere ve kimliklere öykünmenin daha fazladır. Bu dönemde insanlık ve toplum için görevlerde rol alma isteği yoğundur. İdealler için mücadele bu dönemde had safhadadır. Ancak bu enerji ve iyi niyet, başkaları tarafından çok kolay kullanılabilir. Ergenin risk alma ve marjinal olmaya yatkınlığı, kötü niyetli kişilerin elinde kolayca farklı mecralara kaydırılabilir. Bu nedenle birçok illegal örgüt kendisine sempatizan kazandırma yolunda öncelikle ergenleri seçer(M.ÖZTÜRK Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı – 2006). Filmlerin etkisi: Yapısal olarak dürtülerini kontrol edemeyen bazı ergenlerin şiddet konusunda sorun yaşamaktadırlar. Öte yandan, bir grup gencin de ailede, çevrede, okulda karşı karşıya bulunduğu için şiddeti bir davranış kalıbı olarak öğrenmektedirler. Gençler, şiddeti, sorun çözme, kendini haklı gösterme, güçlü olma arzusuyla uygulamayı öğreniyor`` . Şiddete yönelik film ve dizilerin de ergenlerin özdeşim modeli olarak buradaki kişileri kendilerine örnek almalarına neden olmaktadır. ``Ergenler, dizi ve filmlerde yaşananların rol olduğunu ayırt edebiliyorlar ama `Güçlü olmak için her yöntemi uygulamak gerekir’ düşüncesiyle, güçlü olma arzusuyla bunları örnek alıyorlar. Çünkü biliyorlar ki bunlar hayatın içinde de var olan şeyler. Ergenler, Süperman`e özenip kendini balkondan atmıyor ama dizi ve filmlerde gördüğü tabancaya, bıçağa özeniyor (M.Öztürk Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı, 2006). 2.3. EĞİTİMDE ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE AZALTILMASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR Okullarda şiddeti önleme çalışmaları büyük gruplarda ve popülasyonda ortaya çıkacak çoklu risk etmenlerine cevap verecek kapsamlı, gelişmeye yönelik ve hassas olmalıdır (Herrenkohl, ve ark, 2000). 50 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Şiddeti önleme ve azaltmada ulusal ve yerel otoritelerin işbirliği, farklı kamu paydaşlarının ortaklığı zorunludur. Bu işbirliğinin ana paydaşları; eğitim kurumları, emniyet ve adli birimler, sosyal hizmet ve sağlık kuruluşları, hatta mali kuruluşlar, ilgili Sivil Toplum kuruluşları olarak ifade edilebilir (Kılıç, R. 2006). Birçok toplumda okullar, sosyal servisler, mentol sağlık tedarikçileri, yasa uygulayıcıları ve çocuk adalet yetkililerinin kapsamlı ve bütünleşmiş plan geliştirilmesi ile okul şiddeti azaltılabilmektedir (http://www.safetyouth.org/scripts/faq/schoolplan.asp). Toplumda şiddet içeren olayların okul ve çevresini içine alacak şekilde yaygınlaşması, basta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar, şiddetin önlenmesi ve azaltılması konusundaki çalışmalarını hızlandırmıştır. Ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı’nın şiddetin önlenmesi ve azaltılması konusunda yürüttüğü çalışmalar şunlardır (Ergin ve ark., 2007): — İlköğretim programına toplumsal, duyuşsal, bilişsel alanlarla ilgili sorunlarla baş etme becerilerine ilişkin kazanım ve etkinlikler dâhil edilmiştir. — Milli Eğitim Bakanlığı çeşitli kuruluşlarla, okul ve çevresindeki şiddetin azaltılması ve önlenmesine doğrudan ya da dolaylı etkisi bulunan program ve projeler yürütmektedir. Bunlar: — Sokakta Çalışan Çocukların Eğitime Yönlendirilmesi Projesi — Ergenlerde Sağlık Bilinci Geliştirme Projesi — Çocuk ve Ergenlerde Yasam Becerileri Eğitim Projesi — Çocuk ve Gençlerimizin Risklerden Korunma Bilincini Geliştirme, Temel Önleme Projesi 51 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ — Hayata Sahip Çıkmak Programı — Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından 14.03.2006’da “Öğrencilerimizin Zararlı Madde Kullanımı ve Şiddet Gibi Risklerden Korunması” genelgesi çıkarılmıştır. — Özel Eğitim, Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 24.03.2006’da “Okullarda Şiddetin Önlenmesi Genelgesi” hazırlanmıştır. Acil rehberlik önlemlerini içeren bu genelge çerçevesinde “Okul Vaka Analiz Formu” ile okullarda ki şiddetle ilgili mevcut durumu belirleyen bilgiler elde edilmiştir. — 2006 yılında, eğitim ortamlarında şiddetin azaltılması ve önlenmesi çerçevesinde duyarlılığı ve farkındalığı arttırmak amacıyla İlköğretim Genel Müdürlüğü ve UNICEF işbirliğiyle, uluslar arası katılımlı “Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre; ülke sınırları içinde yasayan herkesin, sağlıklı bir çevrede yasayabilmesi bir devlet görevidir. Biyolojik ve fiziksel çevrenin yanında toplumsal çevrenin de sağlıklı olması bireyin en temel anayasal hakkıdır. Sağlıklı bir çevrenin oluşması ve sürdürülmesinin önündeki en büyük engellerden biri de bireysel ve toplumsal şiddettir. 52 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ BÖLÜM 3 AİLE İÇİ ŞİDDET 53 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ 3.AİLE İÇİNDE ŞİDDET Aile Toplumsal yapının en küçük birimleri olan bireylerin kan bağıyla birbirine kenetlendiği, yaşam standartlarına ayak uydurabilmek, hayatta kalabilmek için ortak hedefleri ve hareketleri olan bir yapı, hatta bir organizmadır. Şiddet Şiddet olgusu günümüzde en çok ilgi gösterilen konulardan biri haline getirilmiştir. Şiddetin çeşitli tanımı ve sınıflandırılmaları yapılmaktadır. Şiddet zamana ve topluma göre değişen bir kavramdır. Şiddetin temelinde yer aya saldırganlık dürtüsü bireyin topsulaşma süreç içinde öğrenilmektedir. Sertlik, sert ve katı davranış, kaba kuvvet olarak tanımlanmaktadır. Şiddet olayları ise insanları sindirmek, korkutmak için yaratılan olay ya da girişimler olarak tanımlanmaktadır. (Ünsal,1996) Aile içi şiddet: Şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümü olarak tanımlanır. Kısaca; eşe, çocuklara, anne -basına, kardeşlere, yakın akrabalara eski eşe, kız veya erkek arkadaşa, nişanlıya saldırganlık davranışlar olarak tanımlanmaktadır. 3.1.AİLE İÇİ ŞİDDETE KURAMSAL BAKIŞLAR Aile içi şiddet her yaşta her toplumda eğitim düzeyinde ve sosyo-ekonomik grupta meydana gelen yaygın bir problemdir. Şiddet ve etkileri ailenin bütün fertlerinde fiziksel, ruhsal ve psikolojik hasarlara yol açmaktadır. 54 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Sosyal Öğrenme Kuramı: Şiddet kuşaktan kuşağa aktarılabilir. Aile içi şiddete maruz kalan çocukların çoğu büyüdüklerinde şiddet uygulayan eşlere ya da anne babalara dönüşmeseler de şiddet uygulayan yetişkinlerin büyük bölümünde çocuklukta aile içi şiddete maruz kaldığı savunulmaktadır (Ünal,2005). Kaynak Kuramı: Aile içinde şiddet kullanımı zaman zaman güç faktörü ile de ilişkilendirilmektedir. Ev ortamında erkek, ekonomik ve sosyal açıdan kendisini güçlü hissediyorsa şiddet uygulamamaktadır. Tam tersine eşler arasındaki statü farkı kadının lehine ise erkek evde şiddet uygulayıcısı olabilmektedir (Karaduman,T.A, Uyanık,D,Karakaya.Z,1993). Değişim Kuramı: Aile içi şiddet kullanımda fayda-maliyet ilişkisi olduğu savunulmaktadır. Şiddet kullanımının maliyeti faydadan daha da ağır basıyorsa şiddet oluşmamaktadır. Şiddetin yararı bir insan üzerinde güç kullanabilme maliyeti ise şiddet kullanma sonunda oluşabilecek toplum dışına itilebilme, polis müdahalesi ve cezalandırmadır. Sosyal İzolasyon Kuramı: Kötüye kullanan tarafından kurbanın izolasyonu sağlanmakta, sosyal ya da reaksiyonel aktivitelere katılmasına izin verilmemektedir (Chase ,2001). Kültür Kuramı: Aile içi şiddetin algılanması ve tanımlanması her zaman toplumun ve bireylerin kültürel değerleri üzerinde şekillenmektedir. Bu yüzden şiddet kullanımı toplumun benimsediği ve meşru gördüğü bir amaç için gündeme geldiğinde, o davranışın şiddet olarak algılanıp tanımlanması da oldukça güç olmaktadır (Şahin, Beyazova,2001). Psikopatoloji Kuramı: Şiddet uygulayan kişilerin % 60- 72 sinde alkol ve maddenin kötüye kullanımı gözlenirken, % 85 inde anti-sosyal, borderline, edilgen-saldırgan, paranoid kişilik özellikleri, öfke denetimi, dürtü bozuklukları gözlenmektedir. Ailesinde tekrarlı bir şekilde şiddet gören kişilerde depresyona daha fazla rastlanmaktadır. Şiddet davranışı sonucunda öfkenin bir şekilde bastırılması ile ortaya çıkan depresyon, bu kişilerde intihar girişimine neden olmaktadır (Ünal,2005). 55 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ 3.2.AİLE İÇİ ŞİDDET ÇEŞİTLERİ Fiziksel: Vurma, tekmeleme, yakma, silahla yaralama ve öldürme… Gibi Sosyal: Yakınları ile görüşmeyi yasaklama, evden çıkmama, zorla evlendirme… Gibi Ekonomik: Zorla parasını alma, zorla çalıştırma ya da çalıştırmama… Sözel/Duygusal: Aşağılama, küfür, tehdit, alay etme, uzun süreli küsme… gibi Cinsel: Tecavüz, istemediği cinsel ilişkiye zorlama, kadınlığı/erkekliği ile alay etme… Gibi (Dölek, 2005) 3.2.1.Çocuğa Yönelik Olan Şiddet Çocuğa yönelik şiddet için kullanılan genel terim çocuk istismarıdır. Bu tanım ailesi ya da yakınları tarafından çocuğa karşı uygulanan fiziksel, psikolojik veya cinsel kötü davranışlarının tümünü kapsamaktadır. Çocuk ihmali ise, çocuğun sağlığına, beslenmesine, giyimine, eğitimine ve sosyalleşmesine gereken dikkat ve özenin gösterilmediği anne baba davranışlarının tümüdür (Dölek, 2005). Aile içi şiddet olan evlerde büyüyen çocuklar • Güçlü olanın güçsüz olana vurma hakkı olduğunu; • Şiddet yolu ile istediklerini elde etmenin mümkün olduğunu; • Büyüklerin gücünü yanlış kullanabileceğini; • Erkeklerin ( veya kadınların) kadınları ve çocukları dövebileceğini; • Annelerin/babaların çocuklarına vurabileceğini; • Şiddet hakkında konuşmamak gerektiğini; • Duyguları belli etmenin zayıflık olduğunu; • Kimseye güvenmemeyi; öğrenir. 3.2.2.Yaşlılara Yönelik Olan Şiddet 56 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Aile içi şiddete maruz kalma riski taşıyan diğer grup ise yaşlılardır. Yaşlılarda diğer aile bireyleri gibi çeşitli boyutlarda şiddet ve istismar görmektedir. Yaşlılarda görülen aile içi istismar çeşitleri • Psikolojik istismar: Tehdit, korkutma, sözlü saldırı gibi duygusal veya zihinsel sıkıntı yaratacak uygulamalardır. • Fiziksel istismar: Dövme, itme cinsel taciz gibi yaralayıcı veya fiziksel acı veren uygulamalardır. • Ekonomik istismar: Yasal olmayan ve uygunsuz bir biçimde yaşlı bireyin parasını veya diğer mali kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmasıdır. • Aktif Fiziksel istismar: Bilerek ve isteyerek yaşlı bireyden yiyecek, içecek, ilaç, tıbbi cihaz (protez, gözlük, işitme cihazı vb) gibi ihtiyaçlarını esirgemek, bakım vermedeki sorumluluklarını yerine getirmede isteksiz davranarak veya reddederek ona duygusal fiziksel acı vermektir. • Bireysel hakların ihmali: Davranış ve düşüncelerini önemsememe, karar verme mekanizmalarını engelleme ve gücünü zayıflatma, çatışma çıkararak yaşlıyı dışlama, onun yasal ve tıbbi haklarını aramasını engellemedir. • Duygusal ve sosyal istismar: Önemli ve saygı duyulacak bir birey olmadığı duygusu yaratarak yaşlının özgüveninin kaybolmasını sağlamak. Akraba, arkadaş ve diğer sosyal ilişkilerini kısıtlayarak veya engelleyerek onu yalnızlığa ve izole olmaya terk etmek (Sayan, A. Durat, G. 2004). 3.2.3.Kadınlara Yönelik Olan Şiddet Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona 57 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış olarak tanımlanmaktadır (DSÖ,1993). Kadınların çoğunlukla kendilerini istismar edenlere duygusal ve ekonomik olarak bağlıdırlar. Kadınlarda daha çok bir aile bireyi ya da eşi tarafından mağdur edilme görülmektedir. 3.2.4.Erkeklere Yönelik Şiddet Erkeğe yönelik şiddette, erkeğin ilişkide kontrolü uzun süreli olarak elinde tutmak için şiddet uyguladığını, kadının ise anlık çatışmaları kontrol altına almak için şiddete başvurduğu görülmektedir. Bu nedenle erkeğin uyguladığı şiddetin yarattığı korku daha uzun sürelidir. Başbakanlık Aile Kurumu tarafından Türkiye genelinde yapılan araştırmada, erkeklerin yüzde 2,1 inin sık sık, yüzde 1,2 sinin ara sıra eşleri tarafından dövüldüklerini söylemeleri ilginç. Yine Türkiye genelinde, kentsel ve kırsal olmak üzere 271 yerleşim biriminde 5385 kişi üzerinde yapılan araştırmada, erkeklerin kadınlara oranla eşlerinin sözlü şiddetine daha çok maruz kaldıkları saptanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre erkeklerin yüzde 69’ u, kadınların ise yüzde 73,2’ si eşlerine değişik sıklıklarda hakaret küfür, alaya alma, aşağılama gibi kaba söz ve ifadelerle sözlü şiddet uyguluyorlar (Dölek, 2005). 3.3.AİLEDE ŞİDDET GÖREN KİŞİNİN YAŞADIKLARI 3.3.1.Fiziksel Sorunlar 58 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ • Aşırı korku, ani seslere karşı aşırı tepki, yalnız sokağa çıkamama • Çarpıntı, halsizlik, bitkinlik • Öfke patlamaları, titreme krizi, sık ağlama krizleri • Uyku sorunları, korkulu rüyalar görme • Konuşurken göz iletişimi kuramama, donuk bakma gibi 3.3.2.Duygusal Sorunlar • İçten içe aşırı kızgınlık ve intikam alma isteği • Unutkanlık, çekingenlik, umutsuzluk, çaresizlik duygusu • Güvensizlik, kendini sevmeme • Şiddetle bağlantılı olarak kendini suçlama gibi 3.3.3.Düşünsel Sorunlar • Geleceğe yönelik plan yapamama, • Karar verme güçlüğü • Kendinde bir sorun olduğuna inanma veya her şey için başkalarını suçlama gibi Şiddete dayalı güç ne yapar? Aile içinde gücünü şiddetle sağlayan eş • Baskıcı gücü ve kontrolü elinde tutan kişidir, • Duygusal yönden eşini istismar eder, çocukları kullanır, • Eşini çevresinden uzaklaştırır, yakınları, dostları ile görüşmesini engeller, • Para vermez ya da kazandığı parayı elinden alır, • Sürekli korku yaratır suçlar, • Karşısındakinin kendisine düşmanca duygular beslemesine neden olur, • Sürekli rekabet, birbirinden bilgi saklama, birbirini suçlama ve üste çıkma mücadelesi yaşatır. Aile içinde gücü şiddet kullanmadan sağlayan eş; karşısındakinin kendini güvende hissetmesini, sevgi, saygı, anlayış, dürüstlük ve işbirliği olan bir aile ortamı oluşturur. 59 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Eşinin görüşlerine değer verir, onu dinler, hatalı olduğunda kabul eder. Aile kararlarını ailenin diğer üyeleri ile birlikte alır. Bilginin paylaşıldığı, herkesin önerilerini sunduğu, birbirine bir şeyler öğretebildiği bir ortam oluşturur. 3.4.AİLE İÇİ ŞİDDET HAKKINDA YANLIŞ İNANIŞLAR 1- Şiddet sadece yoksul ve eğitimsiz ailelerde yaygındır. 2- Aile içi şiddet sadece fiziksel olduğu zaman şiddettir. 3- Aile içi şiddet sadece kadınlara yöneliktir. 4- Şiddetten sonra özür dilenirse her şey tamamen unutulur. 5- Aile bireylerinin birbirlerine olan sevgisi ve bağlılığı yüksektir. Aile içi şiddet zarar vermez. 6- Kızgınlık kontrol edilemez ve şiddete yol açar. 7- Aile içi şiddetin temel nedeni alkoldür. 8- Şiddet uygulayan kişi duygusuzdur(Dölek, 2005). 60 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ BÖLÜM 4 ŞİDDETİ ÖNLEMEYE YÖNELİK FAALİYETLER 61 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ 4.1.AİLEYE YÖNELİK FAALİYETLER Önerilen yollar arasında, • Duyguları anlamak ve fark etmek, • Gerginliği azaltma becerilerini öğrenmek, • Kızgınlık duygusunu anlamak ve kontrol etmek • Şiddet davranışına neden olan düşünce yapısına bakmak ve gerekirse farklı düşünce yapılarını da değerlendirmek, • Şiddetten başka çözüm yolları üzerinde çalışmak için sorunları çözme yöntemini öğrenmek ve denemek, • Şiddet göstermeye neden olan duyguları anlamak ve fark etmek, • Duyguları anlamak ve fark etmek: • Aile içindeki çatışmalar bir şeylerin istediğiniz gibi gitmediğini anlatır. Bu da kızgınlık, nefret v.b. duyguların yaşanmasına neden olur. • Duygular hakkında bilgi edinmek ve duygularınızı kızgınlığa öfkeye dönüşmeden fark edip ifade etmek rahatlatır. • Olumsuz duyguların yanında yeri geldikçe olumluları da söyleyin. • Duygularınızı söylemeden önce o kişinin davranışının sizde olumlu ya da olumsuz nasıl duygular yaşattığını anlamaya çalışın sonra size bu duyguyu yaşatan davranışla birlikte iletmeye çalışın. • Örneğin: Geç kalan eşe kızgınlıkla “nerdesin?” “ Saat kaç?” yerine “bu kadar geciktiğin için başına bir şey mi geldi diye endişelendim, seni çok merak ettim” demek. Sorunları Barış İçinde Çözmek • Sakin olmak • Tartışmayı durdurmak • Bir kişi üzgün ve huzursuzsa sakinleşmesi için zaman tanımak Problemi Tanımlamak Yargılamadan kaçınmak, durumu netleştirmek, dinlemek 62 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ a. Neden bu bizim için bir sorun oldu? Hangimizin ne gibi ihtiyaçları karşılanmıyor? b. Sorun daha çok nerede oluyor? c. Nasıl oluyor? d. Ne zaman oluyor? e. Kiminle oluyor? ( burada probleme dâhil olan kişileri belirlerken kişileri suçlamamaya dikkat edin) f. Neden oluyor? g. Problemi tarif eden birkaç cümle yazın Çözümler Düşünmek • Saçma da olsa çözüm için bütün fikirleri birlikte yazmak / oluşturmak • Toplanan bilgiler doğrultusunda olabilecek çözüm yollarını sıralayın. • Bu çözüm yollarını üretirken diğer aile bireylerini de işin içine katın, • Üretilen çözüm yolları uygun olmasa da onları engellemeyin. Ne kadar çok çözüm yolu üretilirse aradan seçmek o kadar kolay olur. • Bu aşamada gerçekleşmesi kolay mı zor mu diye bakmadan çok sayıda çözüm listeleyin Fikirleri Değerlendirmek Çözüm yollarına tek tek bakarak olabilecek sonuçları düşünün, Karşılaşabileceğiniz engelleri sıralayın ve bu engellerle nasıl baş edeceğinizi düşünün. Yalnız bir kişiye değil problemden etkilenen herkese uyabilecek çözüm yolları üzerinde durun ve bunlardan bir tanesini seçin. Bu çözümü uygularsak ne olur? İhtiyaçlarımız karşılanır mı? Başka kim etkilenir? Bir Plan Seçmek • En iyi fikri seçip uygulamaya koymak • Problemin çözümünde kimlerin nasıl rol alacağını belirleyin ve adım adım yapılacakları 63 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ sıralayın. • Çözüm için kullanılacak kaynaklarınızı listeleyin. • Problemin çözülmüş olduğunu nasıl anlayacağınızı belirleyin. • Yapılacakları gerçekleştirmek için sistemde ve kurallarda yapmanız gereken değişiklikleri sıralayın. • Size gerekli zamanı belirleyin. Uygulamak/Değerlendirmek • Çalışmalar planlanan şekilde yürütülüp yürütülmediğini tespit edin. • Uygulanan çözüm yolunun yararlı olup olmadığına bakın. • İyi sonuçlar vermişse çözüm yoluna devam edin, istenen sonuçlar gerçekleşmediyse de devam edin. • Planın gerçekçi olup olmadığına bakın. • Değişmesi gereken yerleri tespit edin. Tekrar önceki aşamalara dönüp yeniden başlayabilirsiniz. 4.2.TOPLUMSAL DUYARLILIĞI ARTIRICI FAALİYETLER Ülkemizde şiddetin önlenmesine yönelik yasal alanda yürütülen çalışmaların yanı sıra, toplumsal duyarlılığın artırılması amacıyla da çeşitli kampanyalar yürütülmektedir. 25 Kasım 2004 tarihinden itibaren KSGM ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) işbirliği ile yürütülen “Kadına Karşı Şiddete Son Kampanyası” çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirliği yapılarak özellikle erkeklerin bilinçlendirilmesi ve farkındalık kazandırılmasına özel önem verilmektedir. Genel Kurmay Başkanlığı ile işbirliği yapılarak, vatani görevini yapmakta olan er ve erbaşlara yönelik yurttaşlık sevgisi eğitim programına “kadın-erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddet, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi” konuları dâhil edilmiştir. Bu konuya ilişkin yazılı ve görsel materyaller KSGM tarafından hazırlanmıştır. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ile işbirliği yapılarak, erkek giyim ürünlerinin 64 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ firma/marka-fiyat etiketlerinin yanında “Kadına Karşı Şiddete Son” ifadeli etiketlerle satışa sunulması sağlanmıştır. Kadına yönelik şiddet, töre ve namus cinayetleri konularında kamuoyunda farkındalık ve duyarlılık yaratmak için Sayın Başbakan ve Kadın, Aile ve Çocuktan Sorumlu Devlet Bakanı’nın yer aldığı spot film hazırlanmıştır. Bu konuda yürütülen bir diğer kampanya, 2004 yılında Hürriyet Gazetesi, Çağdaş Eğitim Vakfı ve CNN Türk tarafından ortaklaşa başlatılan “Aile İçi Şiddete Son” kampanyasıdır. Bu kampanya ile aile içi şiddetin kadın ve çocuklar üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak, şiddetin olmadığı aileler oluşturmak ve toplumun her kesiminde aile içi şiddeti ortadan kaldırmak için yurt içinde ve yurt dışında etkinlikler yürütülmektedir. Kadına yönelik aile içi şiddet konusunda kamuoyunda farkındalık ve duyarlılık oluşturmak için yürütülen çalışmaların yanı sıra, bu alanda hizmet sunan kamu personeline (kolluk kuvvetleri, yargı organları ve sağlık kuruluşlarında çalışan ve sosyal hizmet alanında görev yapan personel) yönelik hizmet içi eğitim programları yürütülmektedir. Bu kapsamda, İçişleri Bakanı ve Kadın, Aile ve Çocuktan Sorumlu Devlet Bakanı tarafından, 26.12.2006 tarihinde şiddet mağduru kadınlar için ilk başvuru yerleri olan polis merkezleri ve karakollarda çalışan yaklaşık 40.000 Emniyet Teşkilatı personelinin eğitimine yönelik bir protokol imzalanmıştır. “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Polisin Rolü ve Uygulanacak Prosedürler Eğitimi Programı” kadına karşı şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddet mağdurlarına yaklaşım tarzı, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve diğer ilgili kanunların uygulanması konularını kapsamaktadır. Adalet Bakanlığı, hakim ve savcılara hizmet içi eğitim programlarında kadına karşı şiddet konuları ile 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna da yer vermektedir. Sağlık Bakanlığı, ülke çapında yaygın olarak eğitim çalışmaları yapan “Üreme Sağlığı Eğitim Merkezleri” aracılığı ile sağlık personelinin katıldığı “Üreme Sağlığı Eğitim Modülü” kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim çalışmaları yürütmektedir. Yine 65 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Sağlık Bakanlığı’nca yürütülen acil servis ebe, hemşire ve sağlık memurlarına yönelik “Acil Bakım Hemşireliği Kursu” kapsamında “Şiddete Maruz Kalma, Pediatrik Aciller ve Bakımı” başlıklı on saatlik ders programı uygulanmaktadır. Kadınlar arasında görülen intihar vakalarının önlenmesi amacıyla, Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilen “Acil Serviste İntihar Girişimlerine Psiko-sosyal Destek ve Krize Müdahale Programı” kapsamında, 49 ilde 81 pilot hastane belirlenmiş ve acil servisler bünyesinde oluşturulan “Psiko-sosyal Destek ve Kriz Müdahale Birimleri” 01.02.2006 tarihi itibariyle faaliyete geçmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) “Kadının ve Ailenin Kişisel Kaynaklarının Güçlendirilmesi” çalışmaları kapsamında “Haydi Kızlar Okula Kampanyası”nı yürütmektedir. “Etkili Anne Baba Eğitimi” kapsamın da ulusal düzeyde etkinlikler düzenlenmekte ve şiddet konusu program içinde yer almaktadır. Ayrıca 4 Temmuz 2006 tarih ve 17 sayılı Başbakanlık Genelgesi dikkate alınarak MEB tarafından hazırlanan Eylem Planı çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde çok sayıda çalışma ve etkinlikler yürütülmektedir. Diğer taraftan, Halk eğitimi merkezlerinde yaşam boyu eğitim kapsamında kadın ve erkeklere yönelik işlevsel okuma yazma, gelir getirici meslek kursları, bilgi beceri geliştirme kursları ve aileye yönelik ebeveyn eğitim programları uygulanmaktadır. Aynı zamanda “Aktif Vatandaşlık İçin Kadınların Güçlendirilmesi Projesi” ile kadınların sosyal hayata etkin katılımı hedeflenmektedir. Yetişkin eğitimi yoluyla; erken evlilik, çok eşlilik, kumalık, başlık parası, berdel, aile içi şiddet, fiziksel şiddet, sözel şiddet, cinsel şiddet gibi konularda kadınların bilinçlendirilmesine çalışılmaktadır. Töre cinayetlerinin yoğun olduğu bölgelerde; evlilik öncesinde çiftlerin bilgilendirilmesi ve aile içi iletişim, temel düzeyde evlilik yeterlilikleri ve sorumluluğu kazandırılması amacıyla aile eğitimi verilmektedir. Tüm bunların yanı sıra, kadınlara ve çocuklara yönelik ihmal, istismar ve şiddet konularının kurs programlarına dahil edilmesi üzerinde çalışılmaktadır. 66 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Diyanet İşleri Başkanlığı hizmet içi eğitim programlarında KSGM ile işbirliği içinde “Kadın Hakları Açısından Yeni Türk Medeni Kanunu, Töre ve Namus Cinayetleri ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” konularına yer vermektedir. Ülkemizde şiddete uğrayan veya bu riski taşıyan kadınlara yönelik olarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’ne (SHÇEK) bağlı 20 kadın konukevi ile sivil toplum kuruluşu ve yerel yönetimlere bağlı 20 sığınma evi (bunlardan 2’si insan ticareti mağdurlarına yönelik bulunmaktadır) hizmet vermektedir. Şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan ve desteğe gereksinimi olan kadınlara ve çocuklara psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık hizmetleri sunmak ve yararlanabilecekleri hizmet kuruluşları konusunda bilgilendirerek, gereksinim duydukları hizmet türüne en kısa zamanda ulaşmalarını sağlamak amacıyla 183 Alo Kadın ve Çocuk Danışma Hattı hizmet vermektedir. Ayrıca, 20 ilde SHÇEK’e bağlı 38 adet “Aile Danışma Merkezi”nde hizmet sunulmaktadır. SHÇEK’e bağlı toplam 70 “Toplum Merkezi”nde aile içi şiddete uğramış kadınlara da hizmet verilmektedir. Merkezin temel amaçları doğrultusunda kadınlara psikolojik, hukuksal danışmanlık ve ekonomik yardımlar yapılmakta, kadın konukevlerinde kalma talepleri değerlendirilerek ilgili birimlere yönlendirilmektedir. 13.07.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediyeler Kanunu ile Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyelere kadın ve çocuklar için koruma evleri açma yükümlülüğü getirilmiştir. Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresine bağlı bölgede 29 adet Çok Amaçlı Toplum Merkezi (ÇATOM) eğitim, yönlendirme, meslek edindirme v.b. konularda kadınlara hizmet sunmaktadır. 2007 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile işbirliği içinde imam ve muhtarlara yönelik olarak toplumsal cinsiyet eğitimi düzenlenmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren şiddet mağduru kadınlara yönelik çeşitli hizmetler, Mor Çatı 67 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kadın Merkezi Vakfı, Adana Kadın Danışma Merkezi ve Sığınma evi, Van Kadın Derneği, Kırkörük Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kooperatifi gibi sivil toplum kuruluşlarınca da yürütülmektedir. Bu kuruluşlar tarafından danışma merkezlerinde, hukuki ve psikolojik destek ile sığınma evlerinde barınma olanağı sağlanmakta; aile içi şiddet konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi için kampanyalar, hizmet sunucularına yönelik eğitim programları ve mevzuatın kadınlar lehine güçlendirilmesi yönünde çalışmalar sürdürülmektedir. Kadın hakları konusunda çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşları, 1998 yılından itibaren her yıl “Kadın Sığınakları Kurultayı” düzenlemektedir. Temel bileşenlerini bağımsız kadın örgütlerinin oluşturduğu Kurultaylara SHÇEK’e bağlı kadın konukevleri, belediyelere bağlı danışma merkezleri ve kadın sığınma evi temsilcileri katılım sağlamaktadır. 2005 yılı Türkiye-Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali İşbirliği Programı kapsamında, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün sorumlu kuruluş olduğu ve 2007-2008 yıllarını kapsayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yaygınlaştırılması Projesi” başlatılmıştır. Projenin “Kadına Karşı Aile İçi Şiddetle Mücadele” İkinci Bileşeninde; kadına karşı aile içi şiddetin sebep ve sonuçları hakkında niteliksel ve niceliksel bir araştırma yer almaktadır. Aile içi şiddetle mücadele konusunda kapsamlı bir Ulusal Eylem Planı geliştirilmesi, bu alanda ülkenin gösterdiği değişimleri izlemek üzere bir veri tabanı modeli oluşturulması, hizmet modelleri, çeşitli bilinçlendirme ve hizmet-içi eğitim program modülleri geliştirilmesi yine proje kapsamında yer alan ana faaliyet alanlarıdır. Ülkemizde aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için yürütülen çalışmalar son yıllarda yoğunlaştırılmış ve 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesinin yayınlanması ile kadına yönelik şiddetle mücadele bir devlet politikası haline gelmiştir. Söz konusu Genelge’de de belirtildiği üzere Eylem Planı tüm tarafların katılımı ve işbirliği ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün koordinasyonunda hazırlanmıştır. Eylem Planının hazırlık sürecinde yapılan geniş katılımlı toplantılarda, atölye 68 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ çalışmalarında, mevzuat ve literatür taramasında kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra yerel yönetimlerin, üniversite ve kadın alanında çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de katkıları alınmıştır. Eylem planındaki hedefler, öncelikler ve aktiviteler bu hazırlık sürecinde yapılan çalışmalar ile belirlenmiştir. 4.3.EĞİTİM ORTAMLARINDA ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALAR Şiddeti önleme adına yapılacaklar aşağıdaki gibi sınıflanabilir: 1-Okulların yapacağı faaliyetler 2- Öğretmenlere yönelik yapılacak faaliyetler 3-Öğrencilere yönelik yapılacak aktiviteler 4-Velilere yönelik yapılacak çalışmalar 5-Uzmanların, idarecilerin ve organizasyonların yapacağı çalışmalar. Şiddet açısından yüksek risk taşıyan okullarda okul politikaları ve idarecilerinin problemlere yaklaşım tarzı çok önemlidir. Şiddetle savaşmada en önemli faktör bilgi ve paylaşımdır. Amerika da yapılan araştırma ve çalışmalarda herkesin katılımcı olduğu ( öğretmen veli öğrenci ve ilgilendiren diğer fertler ) bir problem çözüm şeklinin sonuca ulaşmada daha etkili olduğu görülmüştür. Şiddetin çok yaşandığı okullarda okul kuralları hakkında müzakerelerin yapılması ve sosyal kuralların belirlenerek bunlara uyulmaması karşısında yapılacakların belirlenip bunların yayınlanıp duyurulması gereklidir. İlköğretim okullarında genellikle şiddet olayları oyun alanlarında meydana gelmektedir. 69 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Yüksek risk taşıyan okullalar da genellikle mutsuz ve yalnız çocukların gözlem altında tutulması gereklidir. Yapılan araştırmalar ilköğretimde genellikle bu tip öğrencilerin kurban olarak seçildiğini göstermiştir (Boulton, 1998; Ferreira & Pereira, 2001; Pereira, 2002). Okullarda öğrencilerin beraber hareket etmelerini sağlayan kulüp ve spor çalışmaları öğrenciler açısından daha güvenli bir okul atmosferinin oluşmasını sağlamaktadır. Okullarda şiddeti önleme adına yapılacak faaliyetlerden belki de en önemlisi okul atmosferinin takip edilmesi ve buna göre gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır. Okul ve çevresinde aşağıdaki şekilde düzenlemelerin yapılması okulun atmosferinde pozitif yönde iyileşmenin sağladığını göstermektedir. -Temiz, ışıklı, iyi idare edilen, insanların güler yüzle karşıladığı bir okul. -Okul aktivitelerinin ( velilere kahvaltı özel konser ve programlara velilerin katılımının sağlanması ) sık sık düzenlenmesi, -En temiz sınıf en düzenli sınıf v.b yarışmalarla sınıfların ve başarıların ödüllendirilerek bunların teşvik edilmesi, -Takım çalışması, liderlik programları ve işbirliğinin vurgulanmasına yönelik çalışmaların yapılması, - Polis haftası, kütüphanecilik haftası v.b hafta ve günlerin ciddi bir şekilde öğrencilere sorumluluklar verilerek kutlanması. -Kahvaltı programlarının ( kahvaltının öğrenciler tarafından sunulması ve öğrencilerin bu şekilde işbirliğini ve paylaşımı öğrenmeleri ) düzenlenmesi, 70 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Okullarda yukarıda sayılan faaliyetlere ek olarak yapabilecekleri diğer çalışmalar; a) Şiddet olaylarının sık sık görüldüğü okullarda öğretmenlere yönelik bu konuda nasıl davranacakları ile ilgili seminer konferans ve kursların organize edilmesi, b)Okul idarecilerine yönelik seminer, konferans ve kursların düzenlenmesi, c) Ailelere ve şiddet mağduru ile saldırganlara yönelik davranışların nasıl olacağı konusunda rehberlik çalışmalarının yapılması, d) Mili Eğitim müdürlüklerinden sivil toplum örgütlerine kadar diğer tüm kurum ve kuruluşların bu konuda yapabileceklerinin belirlenip işbirliği içerisinde çalışılması, Sağlanabilir. 4.4. OKUL VE AİLELERE REHBERLİK Okul öncesi yıllar Şiddet eğilimi gösterecek ergenlerin 7 yaşında tespit edilebileceği bazı araştırmalarda gösterilmiştir. Bu yaşta saldırgan, bozucu ve karşıt davranışlar gösteren çocukların %50 oranında ergenlik döneminde şiddet eğilimi gösterdiği saptanmıştır. Okul öncesi döneme ait bulgular oldukça yetersiz olmakla birlikte bazı ipuçları vermektedir. İki yaşından itibaren anne çocuk arasında zorlayıcı ilişkiler başlayabilir. Bu dönem sağlıklı bir şekilde aşılmaz ve doğru idare edilmezse, sorunların başlangıcı olabilir. Çocuğun huzursuzluk, dürtüsellik ve dikkat sorunlarının olması, çocuk anne-baba ilişkisine olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu yaştaki çocuklarda tepkisel davranışlar gözlenmektedir. Anne-babalar kontrolü kaybettikleri zaman, etkin olmayan çözümlere 71 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ yönelebilirler. Çocuk bir kenara atılabilir, ihmal ya da istismar edilebilir. Ebeveynlerin yoğun stres altında olması da, onların sosyal becerilerini azaltmakta ve çocukla ilişkisine olumsuz yansımaktadır. Bu aileler çocuklarına karşı baskıcı davranmakta, ağır cezalar vermektedir. Çocuğun yaşantıları ebeveyn tarafından aşırı ve uygunsuz tepkilerle karşılanmaya başlanır. Acı veren duyguların ifadesi bile kabullenilmez, çocuk cezalandırılır. Sonuç olarak çocuk, yaşantılarını ve duygularını adlandırılamaz, stresle başa çıkmayı, makul hedefler koymayı öğrenemez, kendi duygusal yanıtlarına güvenemez, yardım için aşırı duygusal ifade yolları kullanmaya başlar. Ebeveyn çocuğa hep olumsuz yaklaştığı, duygularını ortaya koyma fırsatı vermediği, ihtiyaç duyduğu sevgiyi göstermediği için çocuk bunları farklı yollarla elde etme yoluna gitmeyi öğrenmektedir. Okul öncesi yıllarda deneyimi böyle olan çocuklar ergenlik dönemine geldiklerinde eğitime hazırlıklı olmadığı, akranlarına karşı saldırgan davrandığı, arkadaşlık ilişkileri geliştirmekte zorluk çektiği gözlenmektedir. Orta yıllar Çocuğun bu durumu ileriki yıllarda okul başarısızlığına dönüşür. Başarısızlık okula karşı ilgi kaybına da yol açar. Akranlarıyla kurdukları ilişkiler oldukça zayıftır. Sorumluluklarını almakta ve üstlenmekte zorlanırlar. Tepkilerinde saldırganlık hâkim olmaya başlamıştır. Bu durum arkadaş, okul ve aile ilişkilerini de olumsuz etkilemeye devam eder. Önceki yılarda evde yaşanan çatışmalara okul başarısızlığı gibi yeni bir sorun daha eklenmiştir. Aile çocuğun okul başarısızlığı ile nasıl başa çıkabileceğini bilememektedir. Kendisi bir anlamda teslim olmaya başladığı için, tek çare olarak okulu görmeye başlarlar. Ancak, okuldan beklentileri yüksek olduğu için sıklıkla hayal kırıklığına uğrarlar. Ya da kabahat okula bulunabilir, böylece ailenin okulla ilişkisi de bozulur. Giderek, çocuğu dışlamaya ve red etmeye başlarlar. Çocuğun "itici" davranışları okul çalışanlarının da desteklerini ondan kesmelerine yol açar. Giderek "ümitsiz vaka" olarak değerlendirmeye başlanır, çocuk. Ebeveynlerin okulu çözüm olarak görmeleri ve evde yaşadıkları başarısızlıkları okula yansıtmaları, okul konusuna evden bir destek gelmemesi de okul çalışanlarıyla aile ilişkisini iyice bozar. 72 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Ergenlik Ergenlik döneminde ise okula devamsızlıkla bu durum kendini gösterir. Ergenin artık hedefleri kaybolmuştur ve aile ya da toplumsal değerlere yabancılaşmıştır. Akranları tarafından reddedildiği için kendisine uygun arkadaşlar armaya başlar. Bunlar kimi zaman kendisinden yaşça büyükler olabilir. Tüm ergenler gibi ebeveynlerinden uzaklaşır ve arkadaş ilişkileri önem kazanır. Kurduğu arkadaşlıklar genelde kurallara uymayan suça eğilimli gruplar olup, çeteleşme eğilimi yüksektir. Yaşı büyüdüğü ve çevresi geliştiği için, kendisi gibi ergenleri bulmakta zorlanmaz. Aile ise, artık ondan ümidi kesmiştir. Bir dönem uyguladıkları başarılı yöntemleri bile uygulamaktan vazgeçerler. Bir nevi teslim olmuşlardır. Onu izlemekten vazgeçer ve kendi haline bırakırlar. Bu da sorunun giderek çözümsüz hale gelmesine yol açar. Okul çalışanları da aileye ve ergene karşı olumsuz bir tutum geliştirirler. En iyi çözümün çocuğun bir an önce okuldan uzaklaşması düşüncesi yoğunlaşmaya başlar. Erken Tanı ve Uyarı İşaretleri Erken tanıma ve uyarı işaretleri şiddet ve suç oluşmadan önce fark etmemizi sağlayan işaretlerdir. Önemli olan şiddet ve suç oluştuktan sonra müdahale etmek değil okulda çocukları takip ederek erken uyarı işaretlerine bakarak önlemektir. Erken uyarı işaretlerini anlamada dikkat edilecek noktalar vardır. Birçok suç ve şiddet olayında erken tanıma ve uyarı işaretleri vardır. Bunlar çoğunlukla davranışsal ve duygusal işaretlerdir. Çocukları bulundukları ortam içinde gözlemlediğimizde davranışlarındaki değişimi fark edebilir ve problem çıkarabilecek çocukların belirtilerini de yakalamak için fırsat elde etmiş oluruz. Erken uyarı işaretlerinin oluşturulmasının sebebi zaten çocuğa yardım etmektir. Erken uyarı işaretleri çocuklar problem yaşamadan durumu anlama ve müdahale etme sorumluluğunu bize vermektedir. Burada vurgulanan, çocuklar için endişelenmenin normal olduğu ama her şeye aşırı tepki göstermenin ve sonuç almak için her olayı derinlemesine konuşmanın doğru olmadığıdır. Öğretmenler, yöneticiler ve diğer okul çalışanları öğrencilerin duygularını ve hareketlerini profesyonel olarak analiz etmek için eğitilmemişlerdir. 73 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Ama okulda bir problem ile karşılaşıldığında olay okul psikolojik danışmanına veya psikolog ya da psikiyatra yansıyana kadar bu sorun ile uğraşanların ilk sırasını onlar oluşturmaktadırlar. Uzmanlara olay ile ilgili tanımlayıcı bilgi vermede önemli bir rol oynamaktadırlar. Bu sebeple güvenli okulların okul içersinde erken uyarı işaretlerini bilmeleri ve kullanmaları için okul grubunun eğitimini önem taşımaktadır. Eğitimcilerin ve ailelerin erken uyarı işaretlerini fark etmelerini sağlamak amacıyla öncelikle çocuk ve ergenlerle olan iletişimlerini açık hale getirmekleri, onların ihtiyaçlarının ve becerilerinin farkında olmaları ve onların davranışlarına dikkat etmeleri ilk adım olabilir. Hangi davranışların şiddet ile sonuçlanacağı hakkında her zaman tahmin yapmak mümkün olmamaktadır. Bazı durumlarda gençlerin şiddet ve öfke ile ilgili değişik davranış ve duygu durumları vardır. Özellikle bu durumlarda analiz etmek müdahale için önemlidir. Eğer uyarı işaretleri şiddet davranışının yakında olabileceğini gösteriyor ise güvenlik ilk ve en önemli unsurdur. Okul yönetimi tarafından acil müdahalede bulunulmalı, gerekli durumda yasal işlem başlatılmalıdır. Yasal işlem için örnek teşkil edebilecek durumlara örnekler şunlar olabilir: çocuk; zamanı, mekânı ve metodu belirlenmiş bir saldırganlık planı yapmışsa, bıçak ya da silah taşıyorsa. Ebeveynler de bu gibi durumlardan mutlaka haberdar edilmelidir. Erken ve son dakika işaretlerini bilmek güvenli okul olmanın ilk ve temel adımlarından biridir. Bir sonraki adım davranışsal ve duygusal olarak çocukların uyum sağlamasına yardımcı olmaktır. Okullarda suç ve şiddet nasıl önlenir? Gençlerde şiddeti engellemeye yönelik programların birçoğu, şiddet riskini arttıracak "risk faktörlerini" ve riski azaltacak "koruyucu faktörlerini" tanımlamaya çalışmaktadır. Son yıllarda şiddeti önlemeye yönelik çabalar belirli risk faktörlerini azaltıp koruyucu faktörleri arttırmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle önlemeye yönelik programlar, şehrin iç kısımlarında yaşayanlar ve düşük gelirli gençler gibi risk altında olduğu düşünülen nüfusun bütününe yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. 74 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Erken saldırgan davranışlar, düşük özdenetim, zayıf sorun çözme yetenekleri veya belirgin aile problemleri gibi seçilmiş risk faktörlerinin varlığı nedeniyle risk altında görülen bazı gençler bu programlara katılıma teşvik edilmektedir. Gençlerde şiddeti engellemeye yönelik bir başka yaklaşım ise gençlerin olumlu gelişiminin önemini vurgulamaktadır. Gelişim yaklaşımı; belirli risk faktörlerine yoğunlaşıp bunların nasıl azaltılacağı yerine, gençlerin sağlıklı ve başarılı birer yetişkin olabilme kapasitelerini arttırıp çeşitli yetenekler geliştirmelerine ve toplumla kaynaşıp destek alabilmelerine odaklanmıştır. Gençlik gelişim programları sadece risk altında olduğu düşünülen kesimi değil bütün gençleri kapsamaktadır. Olumlu gelişim, sosyal yeterlik ve yeni değerler oluşturma sık kullanılan terimlerdir. Gençlik gelişim yaklaşımının amacı hedeflenen olumlu sonuçların artmasını sağlamaktır. Şiddeti engellemeye yönelik gençlik gelişimi yaklaşımı, gençlerin belirli gelişimsel ihtiyaçlarını anlama ve bunlara katkıda bulunma konusuna odaklanmıştır. Ancak gençlerde görülen şiddet davranışlarının tek nedeni gelişimsel sorunlar değildir. Ayrıca gelişimle doğrudan bağlantılı olmayan problem faktörlerini de tanımlamak gerekmektedir. Örneğin toplumdaki kontrol şiddet riskini azaltırken, gençlerin ateşli silahlara kolay erişebilmesi şiddet davranışları riskini arttırmaktadır. Şiddeti önlemeye yönelik eksiksiz bir yaklaşım gençliğin gelişimi üzerine inşa edilmeli ve şiddete neden olabilecek diğer faktörleri de kapsamalıdır. İyi bir önleme programında olması gereken özellikler: • Erken uyarı işaretlerini bilerek potansiyel şiddet oluşturacak davranışları fark etmek ve bu işaretleri gösteren çocukları teşhis etmek. • Okuldaki bütün çocukları korumayı kapsayacak bir önleme planı geliştirmek. • Okulda riskli çocuklar için uygulanabilecek bir müdahale planı oluşturacak kadar riskli davranış gösteren çocuklara erken müdahale yöntemleri geliştirmek. • Mutlaka bir krize müdahale planı yapılmalı, ani gelen olaylara karşı nasıl davranılması, şiddet davranışı karşısında neler yapılması gerektiği bu planda bulunmalı. Suç ve şiddete eğilimli çocuklara müdahale Çocuk ve ergenlere şiddetten korunma yollarını öğretmeliyiz. Bunun için çocuk ve ergenlere şiddet ile başa çıkabilmelerini sağlayacak becerileri kazandırmak gerekir. 75 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Çocuklara iyi rol modelleri sunmamız gerekmektedir. Önleme çalışmasında atılacak en acil adım çocuk ve gençlerin şiddet karşıtı tutumlar takınmalarını sağlamak amacıyla hem kendilerine hem de ailelerine yönelik müdahale programları uygulamaktır. Şiddet ve suç ile mücadele yapılmaya başlandığında izlenecek müdahale programının temel noktası hem şiddet uygulayanı hem de mağdurları düşünmesi ve bilimsel temellere dayanmasıdır. Polis ve toplum arasında gelişen işbirliği sonucunda ortaya çıkan toplum polisi kavramı gençlerin uyguladığı şiddet davranışlarını önlemede kilit rol oynamaktadır. Fakat unutmamak gerekir ki polise kalmadan olayın toplum tarafından önlenmesi ya da olaya toplum tarafından müdahale edilmesidir. Müdahale hedef grubun özel ihtiyaçları doğrultusunda ve dikkatle düzenlenmelidir. Burada müdahale edilecek grubun yaşı, cinsiyeti, gelişimsel özellikleri, kültürel değerleri, gelenekleri gibi şiddette etkili olabilecek diğer faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk ve gençlerle şiddet karşıtı tutumları geliştirmek yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Müdahale programının başarısı için toplumun desteğini almak gerekir. Ancak toplumun şiddet konusundaki düşünceleri, tutumları göz ardı edilmemelidir. Aile içinde ya da toplumda çocuklara uygulanan fiziksel cezalar (dayak, ağır mahrumiyet gibi olaylar) ileride çocukların şiddet davranışında bulunmalarını tetikleyeceği unutulmamalıdır. Müdahale programında bu konunun mutlaka yer bulması gerekmektedir. Televizyon ve medyada karşımıza çıkan şiddet sahnelerinin çocuklar arasında görülen şiddet davranışını tetiklediği unutulmamalıdır. Toplumdaki silah kullanımının serbestliği, toplumun silaha bakış açısı üstünde durmamız gereken önemli bir noktadır. 76 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Zorbaca Davranışlar Zorbaca davranış denince sözel ve fiziksel küçük düşürücü davranışlar aklımıza gelmektedir. Saldırı, tehdit, ad takma, sosyal olarak dışlama, vurma, işkence etmek, küçük düşürmek karşıdaki kişiye karşı yapılan zorbaca davranış biçimleridir. Zorbaca davranışların özellikleri içinde saldırganlık içermesi, düzenli zaman aralıklarında gerçekleşmesi, kurbanların kendilerini korumakta zorluk çekmeleri sayılabilir. Zorbaca davranışlara maruz kalan çocuklarda düşük kendine güven, içine kapanıklık, depresyon, intihar düşünceleri ve akademik başarıda düşüşler görülmektedir. Yapılan araştırmalarda çıkan sonuçlara göre ortaöğretim öğrencilerinin %51'i okulda zorbaca davranışlara maruz kaldıklarını, %54'ü okullarında zorbaca davranışlar olduğunu bildirmiştir. Yurt dışında yapılan başka bir araştırmaya göre kızlarında erkekler kadar grup kurdukları ve sözel olarak zorbaca davranışlar ile akranlarına tacizde bulundukları ortaya çıkmıştır. Aynı araştırma sonuçlarında erkeklerin erkek arkadaşlarına zorbaca davranış tasladıkları, kızların ise hem erkeklere hem de kızlara zorbaca davranış tasladıkları ortaya çıkmıştır. Zorbaca davranışlarında bulunan çocukların özellikleri; Zorbaca davranışlarda bulunan çocuklar engellenmişlerdir, daha önce kendileri zorbaca davranışlara maruz kalmışlardır, örnek alacak rol modelleri yoktur ya da zayıftır, aile içinde ihmal edilmektedirler, davranış problemleri vardır, aşırı-uygunsuz etkileşimlere sahiptirler. Bu çocukların okul içinde gösterdikleri davranışlar şunlardır: Ad takma, sosyal izolasyon, hakkında dedikodu yapmak, itip kakmak, cinsel içerikli ad takma, fiziksel zarar verme, taciz içerikli dokunuşlar, taciz içerikli mesajlar yollama, taciz içerikli e-postalar yollama. Zorbaca davranışlarda bulunan çocukların kişisel, fiziksel ve ailesel özellikleri Bu çocuklar genelde fiziksel olarak güçlüdürler. Koordinasyonları yüksektir, sporda ve bahçe oyunlarında başarılıdırlar. Enerjik ve aktiftirler. Acıya dayanma eşikleri yüksektir, gözü 77 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ pektirler. Mağdurlardan yaşça ve bedence büyüktürler. Görünümleri normaldir. Fiziksel olarak çekicidirler. Bu çocuklar evde az zaman geçirir, aile içinde olumlu etkileşimi azdır. Güvenli, hazır cevap, dalgacı ve alaycıdır. İletişimde başarılıdır. Kendi sosyal idealine uygun olan baskın ve güçlü erkeklere uyma gösterir, yaşıtlarınca kabul gören "maço" imajı taşırlar. Kaygı düzeyi düşüktür. Güce dayalı benlik algısına sahiptir; kendisini sert, başarılı ve becerikli görür; tatminsizlik duymaz. Baş etme becerileri yüksektir, bağımsızdır ve kendini güvenle ortaya koyabilir. Mağdurun cezayı hak ettiğine inanır. Eve geliş saatleri denetlenmez. Bu çocukların anne babalarına yönelik olumsuz duygular taşırlar, aile içindeki empati düzeyi, sevgi ve şefkat düşüktür. Örneğin aşırı rahat veya cezalandırıcı-özellikle fiziksel ceza kullanılır. Aile içinde saldırganlığa göz yumulur, güçlü ve sert imajı güçlendirilir. Anne babaların da geçmişte zorba olma ihtimalleri yüksektir. Anne baba arasında evlilik problemleri ve kaotik ev ortamı vardır. Zorbaca davranışlara maruz kalan çocukların kişilik, fiziksel ve aile özellikleri Zorbaca davranışlara maruz kalan çocuklar ev yaşamından hoşlanır, ailesi ile yakın ilişki içindedir. Çekingen, içedönük, endişeli, pasif, eli sıkıdır. Uyum zorlukları çeker, etkili olamama gibi kaygı sorunları vardır. Aşağılık duygusu vardır. Kendisini zihinsel yetenek ve çekicilikte yetersiz görür. Bazı sorunlarla tek başına baş edemeyeceğine inanır ve yaşıtlarından yardım isteyemez. Kendini çaresiz ve etkisiz hisseder. Zorbalığı hak ettiğini sanır. Zorbaca davranışlara maruz kalan çocukların fiziksel güçleri zayıftır, intikam alamazlar. Bahçe oyunlarına ilgileri ve becerileri yoktur. Enerji düzeyleri düşüktür. Acıya dayanma eşikleri düşüktür, güvensiz oldukları için korkaktırlar. Zorbalardan yaşça ve bedence küçüktürler. Fiziksel bozuklukları -gözlük, şişmanlık, aşırı zayıflık vs. olabilir. Bu çocukların ailelerinde aşırı koruyucu anne baba tutumları vardır. Aileye aşırı bağımlılık görülür. Aile içinde yakın ilişkiler görülür. Çocuklar anne babalarının beklentilerini karşılayamayacaklarına inanırlar. Okulda mağduriyet belirtileri 78 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ • Teneffüslerde genellikle yalnızdır, sınıfta hiç yakın arkadaşı yoktur • Takım oyunlarına seçilmez veya en son seçilir • Teneffüslerde öğretmene veya diğer yetişkinlere yakın olmak ister • Sınıfta konuşma zorluğu çeker, endişeli ve güvensiz bir yüz ifadesine sahiptir • Okul başarısı aniden veya yavaş yavaş düşer • Canını acıtmaktan korkar • Yaşıt grupları içinde kendini göstermekten (fiziksel veya sosyal olarak) kaçınır Evde mağduriyet belirtileri • Eve üstü başı, kitapları ve çantası yırtılmış veya kirlenmiş gelmesi, • Belli bir açıklama olmaksızın vücudunda yara, çürük, kesik, tırnak izi olması, • Eve arkadaş getirmemesi, arkadaşlarına hiç gitmemesi, • Partilere davet edilmemesi, kendi partisine okuldan kimseyi davet etmek istememesi, • Okula gitmek istememesi, okul değiştirmek istemesi, sabahları iştahsızlık çekmesi, sürekli karın ağrısı ve baş ağrısı, • Okula giderken yolu gereksiz uzatması, • Korkulu rüyalar görmesi, uykusunda ağlaması, yatağını ıslatması, • Ödev yapma isteğinin azalması, • Duygusal değişiklikler, sık ve nedensiz ağlaması ve sık sık nedensiz ekstra para istemesi Çeteler Çete üyelerinin oldukça küçük bir kısmı ergen nüfusundan oluşmaktadır. Buna rağmen, şiddet suçlarının büyük çoğunluğu da ergenler tarafından işlenmektedir. Araştırmacılar 1990'ların başından beri çeteleri ve çete olgusunu araştırmaktadırlar. Fakat hala ergenlerin neden çetelere katıldığına dair somut nedenler tanımlanamamaktadır. Çeteler genellikle 12-25 yaş arası genç erkeklerden oluşmaktadır. Ancak yaşça daha büyük çete üyeleri de görülmektedir. Bazı çeteler bağımsız ve belirli bir yapıdan uzakken, bazıları oldukça kalabalık, organize ve sıkı disiplinlidirler. Birçok durumda çeteler, üyelerine 79 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ prestij, güç ve para sağlamak için düzenlenmiş girişimsel faaliyetlere dahil olmaktadırlar. Risk-etkenleri Ergenlerde şiddet ve suç işlemeyle ilgili birçok risk faktörü, yüksek çete oluşumu riskini de belirlemektedir. Suç ve şiddetle ile ilgili risk faktörleri çete oluşturmak için de geçerlidir. Araştırmacılar çevre, aile, okul ve akran etkileşiminin, çete oluşumundaki etkisine dikkat çekmektedirler. Ergenlerin çetelere üye oluşunun artmasının önlenmesi amacıyla birçok farklı program geliştirilmiştir. Bu programların çoğunluğu önleme, müdahale ve engellemeye yöneliktir. • Önleme programları, ergenelerin çetelere katılımını eğitim yoluyla engellemeyi amaçlamaktadır. • Müdahale programları ise, okul sonrası programlar, danışmanlık ve staj imkânları sunarak ergenlerin çetelere katılımını engellemeyi amaçlamaktadır. • Engellemeye yönelik programlar ise suç davranışlarını ve suç işleyenleri teşhis etme, soyutlama ve cezalandırma stratejilerini içermektedir. Ergenlerin çetelere katılımı ve çete aktivitelerini önleyici çeşitli programlar yürütülmektedir. Çeteler düşük gelirli çevrelerdeki ergenelerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sosyal kurumlardır. Bu nedenle bireysel riski azaltıp bireysel şiddet davranışlarını düzeltmeye yönelik olarak geliştirilen özel programların etkin olmadığı bilinmektedir. Temel beceriler ve düşük maaşlı iş fırsatları, çetelerin ergenlere sağladığı sosyal ve ekonomik fırsatlarla yarışamamaktadır. Bunun yanı sıra, sert yargılar ve çete üyelerini mahkum etmek önlem almaktan ziyade onların cezaevlerinde çete faaliyetlerini devam ettirmelerine hatta arttırmalarına neden olmaktadır. Çete sorununda uzun süreli, kalıcı bir çözüme gidebilmek için gençlere, çetelerin onlara sunduğu çeşitli fırsatlara alternatif oluşturacak öneriler ve seçenekler sunulması gerekmektedir. Okulda Acil Durumlarda Olması Gereken Telefonlar 80 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Okullarda karşılaşılabilecek acil durumlardan ve bu acil durumlarda yapılması gerekenlerden bahsedildi. Her an okullarda yaşanabileceklere karşın okul yönetimi ve öğretmenler de bazı telefon numaralarının bulunması gerekmektedir. Bu numaralar aşağıda belirtilmiştir. • Çocuk şube'nin numaraları • Acil ambulans numaraları • Öğrencilerin velilerinin numaraları • En yakın polis merkezinin numarası • İtfaiyenin numarası • En yakın hastanelerin numaraları • Olaya ilk müdahaleyi yapabilecek ilk yardım bilgisine sahip bireylerin numaraları • Baro numarası • İller ve ilçelerde bağlantı kurulabilecek resmi kurumların numaraları Sonuç olarak, Güvenli Okul Girişimi gelecekte okullardaki şiddeti önleyebileceğimize dair öneriler sunmaktadır. Birçok saldırgan, olay öncesinde davranışlarını planlamakla meşgul olur, niyetlerini ve planlarını başkaları ile paylaşırlar. Bu durum gösteriyor ki, yapılan bu tür tehditleri değerlendirmek için araştırma veya soruşturma yapmak bu tür bilgileri ortaya çıkartabilir. Güvenli okulları yaratmanın bir süre alacağını unutmamak gerekir. Krize Müdahale Kriz "bireyin, grubun, örgütün ya da topluluğun normal işlevlerini yerine getirmesini engelleyen, acil müdahale ve çözüm gerektiren, tolare edilemeyen, sıra dışı, beklenmeyen bir olay" biçiminde tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılabileceği gibi birden fazla kriz türünden söz etmek mümkündür. Gelişimsel krizlere örnek olarak, madde kullanımı, annebabanın boşanması, cinsel-fiziksel-psikolojik istismar, bir yakının kaybedilmesi, ağır hastalıklar, sosyal rol ya da ortamın değişmesi, ergen hamileliği, yeme bozuklukları örnek verilebilir. Bu tür krizler daha çok bireysel müdahaleyi gerektiren durumlar olarak nitelendirilebilir. 81 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin çoğunluğunu etkileyebilecek, bireysel ve toplumsal müdahaleyi gerektirebilecek, durumlar olabilir. Örneğin bir öğrencinin ya da bir öğretmenin ölümü, okulda yaşanan şiddet olayı, doğa felaketleri, çevresel felaketler, okulun içinde bulunduğu bölgeyi etkileyen sosyal ve ekonomik değişiklikler gibi durumsal/travmatik krizler olabilir. Böyle olaylardan sonra okulun normal fonksiyonlarını yerine getirmesi beklenemez. Böyle bir duruma hazırlıksız yakalanmak, acele ve yanlış kararlara yol açabileceğinden durumu daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle her okulun bir kriz yönetimi ya da kriz müdahale planına sahip olması gerekir. Olası bir kriz durumuna hazırlık çalışmalarının ilk basamağı bir "Kriz Kurulu'nun" oluşturulmasıdır. Bu kurul okul müdürü ya da yardımcılarından birisinin koordinatörlüğünde, okul rehber öğretmeni, öğretmen ve veli temsilcilerinden oluşabilir. Kriz Kurulunun başlıca sorumlulukları şunlardır: 1. Krize müdahale planı hazırlanmalı ve geliştirilmelidir. Kriz durumu oluştuğunda, tüm okul çalışanları kendilerinin ne yapacağını önceden bilmelidir. 2. Kriz durumunda yararlanılabilecek kişi ve kurumlar ile işbirliği sağlanmalıdır. 3. Tüm okul personelinin, okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, öğrencilerin ve hatta velilerinin kriz durumları ve yapacakları hakkında eğitim alması gerekmektedir. Kriz durumunun ortaya çıkması ile yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir: 1. Koordinatör kriz kurulunu toplantıya çağırır. Krizin boyutu, yapılması gerekenler, koruyucu tedbirler, görevler gözden geçirilir. 2. Milli Eğitim Bakanlığı-İl Milli Eğitim Müdürlüğü-İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü durumdan haberdar edilir. 3. Okul öğretmenlerinin krizden haberdar edilmesi için önceden oluşturulmuş telefon bilgilerinden yararlanarak öğretmenler arasında bir telefon zinciri başlatılmalıdır. 4. Sağlık personeli ile irtibata geçerek gerekiyorsa olay yerine gelmeleri sağlanmalıdır. 5. Bölgedeki güvenlik gücü ile irtibata geçilerek olay yerine gelmeleri sağlanmalıdır. 6. Öğrenciler kriz durumundan haberdar edilmelidir. 7. Veliler de bu durumdan haberdar edilmelidir. 8. Kriz kuruluna olayla ilgili yeni bilgi geldikçe bu bilgiler gerekli kişilere aktarmalıdır. 82 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ 9. Gerekiyorsa kriz durumundan basın haberdar edilebilir. Doğru, net ve kısa bilgilerle basına açıklama yapmak gerekir. Milli Eğitim Müdürlüğü onayı ile bir basın sözcüsü seçilip açıklama yapılmalıdır. 10. Öğretmenlerle destek toplantısı yapılmalıdır. 11. Kriz grubu tekrar toplanıp son değerlendirmeleri yapmalıdır. 4.5.OKUL STRATEJİK PLANLARINDA ŞİDDET KONUSU İLE İLGİLİ YER ALMASI GEREKENLER Stratejik planlama, kuruluşun bulunduğu nokta ile ulaşmayı arzu ettiği durum arasındaki yolu tarif eder. Kuruluşun amaçlarını, hedeflerini ve bunlara ulaşmayı olanaklı kılacak yöntemleri belirlemesini gerektirir. Uzun vadeli ve geleceğe dönük bir bakış açısı taşır. Kuruluş bütçesinin stratejik planda ortaya konulan amaç ve hedefleri ifade edecek şekilde hazırlanmasına, kaynak tahsisinin önceliklere dayandırılmasına ve hesap verme sorumluluğuna rehberlik eder. Kamu Yönetimi Reformu kapsamında alınan Yüksek Planlama Kurulu kararlarında ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda, kamu kuruluşlarının Stratejik Planlarını hazırlamaları ve kuruluş bütçelerini bu plan doğrultusunda oluşturmaları öngörülmektedir. 5018 sayılı Kanunun dokuzuncu maddesi şöyledir; “ Kamu idareleri; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını oluşturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş olan göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlarlar. Kamu idareleri, kamu hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmesi için bütçeleri ile program ve proje bazında kaynak tahsislerini; stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedefleri ile performans göstergelerine dayandırmak zorundadırlar. 5018 Sayılı kanunun yürürlüğe girmesi ile Bakanlığımızda Stratejik Planlama çalışmalarına başlamış, ilk etapta Bakanlık 2010-2014 Stratejik Planı ve paralelinde İl Milli 83 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Eğitim Müdürlükleri 2010-2014 plan çalışmaları 31 Aralık 2009 tarihi itibariyle tamamlanarak uygulamaya başlanmıştır. Ancak gerek Bakanlık planları gerekse de il planlarında istenilen hedeflere ulaşılabilmesi okul faaliyet ve etkinliklerine bağlıdır. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığımız 2010/14 nolu genelge ile tüm okul ve kurumlarımız için 2011-2014 Planlarını hazırlamaları zorunluluğu getirmiştir. 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle de okul ve kurumlar plan hazırlama çalışmaları tamamlamış ve uygulamaya koymuşlardır. Ancak yapılan planlara bakıldığında şiddet problemine yeterince çözüm getirilemediği görülmüş ve bu kılavuz kitapta bu konu üzerinde durulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan önce kısa bir durum analizi yapacak olursak; Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğümüzün her yıl okullardan elde ettiği vaka bildirimleri incelendiğinde 2010 yılında toplam 786 adet uyumsuz öğrenci davranışı tespit edilmiştir. Bu davranışlardan en fazla görülenleri; okuldan kaçma, okula zarar verme ve sokakta çalışma olduğu gözlemlenmiştir. Yukarıda 2009 ve 2010 yıllarında tespit edilen uyumsuz öğrenci davranışları ve iyileşme yüzdesi verilmiştir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere öğrencilerde gözlemlenen uyumsuz davranışlarda 84 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ biz azalma söz konusudur. Ancak kaliteli bir eğitim hedefliyorsak bu rakamların en alt seviyeye düşmesi gerekmektedir. Ayrıca öğrenciler de gözlemlenen bu uyumsuz davranışların yanında öğretmenlerin de öğrenciler üzerinde olumsuzluk oluşturan bir takım davranışlar da gözlenmektedir. Dilekmen (2011); Erzurum il merkezinde bulunan 280 sınıf öğretmeninin görev yaptığı farklı sosyo-ekonomik çevrelerde bulunan 24 ilköğretim okulunda mesleki rehberlik derslerine giren 210 sınıf staj öğrencisi aracılığı ile yapılan araştırmada en fazla görülen uyumsuz öğretmen davranışları olarak fiziksel şiddet (kulak çekme, saç çekme, tokat atma sopayla vurma ), sözlü saldırı, sürekli sinirlilik hali ve iletişim sorunu olarak tespit etmiştir. Bu sayısal veriler doğrultusunda şiddet sorunu özelinde SWOT analizi yapacak olursak: Güçlü Yönlerimiz • Bütün okulumuzda en az bir rehber öğretmenin bulunması, • Rehber öğretmenlerin özellikle bu alanda yeterli bilgi, deneyim ve tecrübelere sahip olması, • Rehberlik ve Araştırma Merkezinin okullarda şiddetin azaltılması konusunda faaliyetlerini yoğunlaştırması, • Şiddeti önleme yönelik Bakanlık ve il düzeyinde eylem planlarının yapılmış olması, • Merkezi ve yerel yönetimin konu üzerinde çalışmalar yapması, Zayıf Yönlerimiz • Yöneticilerin, öğretmenlerin ve ailelerin şiddeti önleme, şiddetten uzak durma konusunda yeterli eğitimlerinin olmaması, • Öğretmen ve yöneticilerin şiddet eğilimli öğrencilere yaklaşımları hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları, • Geleneksel eğitim ve yönetim anlayışının sürmesi, çağdaş eğitim ve yönetim anlayışının yeterince gelişmemiş olması, • Öğrencilere konu ile ilgili yeterli rehberlik hizmetlerinin verilmemiş olması, • Öğrencilerin sosyal, sportif, sanatsal ve kültürel faaliyetlere katılım oranlarının düşük 85 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ olması, • Öğrencilerin sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımı için yeterli altyapının olmaması, • Okul ve sınıfların kalabalık olması, • Okullarda mevcut öğrenci kulüplerinin yeterince aktif çalışmaması, • Okulların fiziki ortamlarının yetersizliği nedeniyle spor ve boş zaman aktivitelerinin yeterince değerlendirilememesi, • Okul ile aile arasında şiddetin önlenmesi konusunda yeterli işbirliğinin sağlanamaması, • Okullarda ödül ve ceza sisteminin sağlıklı yürütülememesi, Fırsatlar • Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan yararlanma fırsatı (eğitim ve sosyal faaliyetler amacıyla çeşitli projeler üretilip destek sağlanabilir), • Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğünün şiddetin azaltılması konusunda deneyime sahip olması, • Atatürk Üniversitesi’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümünün olması ve şiddet alanında çalışan çok sayıda öğretim görevlisinin bulunması, • Devlet Tiyatrosunun bulunması, • Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gençlik merkezlerinin varlığı, • İlimizde sinema, tiyatro, kütüphane, vb altyapı imkânları, • 2011 Kış Oyunları için yapılmış olan tesisler ve bunlardan yararlanma imkânı, • İl ve ilçelerde yapılan çeşitli spor, kültür, sanat vs. yarışmalar, etkinlikler, • Öğrenci velilerinin maddi kazançları arasında ki farklılıklar, • Parçalanmamış aile ortamları, • Kurumlar arası yeterli işbirliğinin oluşturulması, Tehditler • İnternet cafeler, oyun ve eğlence merkezleri, kahvehaneler, • Şehrin bazı kesimlerinin gecekondu yapılaşması içinde olması, • Okul çıkışlarında öğrenci dışı oluşumların bulunması, • TV programlarında özellikle şiddet içerikli yayınlar, • Parçalanmış aile yapısı, 86 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ • Okul dışında da (evde, sokakta, vs) öğrencilerin şiddete karışma ve ya şiddet mağduru olma durumları. Stratejik Planlar İçin Örnek Amaç, Hedef ve Faaliyetler Amaç: Eğitim çatısı içerisinde yer alan bireylerin bedensel, ruhsal ve zihinsel yönden sağlıklı gelişimlerini sağlamak amacıyla okul içi etkili yönetim anlayışı içerinde, yönetici, öğretmen, veli ve öğrenci arasında doğru bir iletişim yoluyla okulu şiddetten arındırılmış huzurlu ve güvenli eğitim ortamı haline getirmek. Örnek Hedefler: • Okul ortamında meydana gelen uyumsuz davranış ve vaka sayısını her yıl %... azaltmak. • Şiddet konusunda her eğitim öğretim yılında yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarını tespit ederek bu ihtiyaçların her yıl %... kadarını karşılayacak eğitim, bilgilendirme ve seminerler gerçekleştirmek. • Okulda düzenlenen sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyet sayısını artırarak bu etkinliklere katılan öğrenci sayısını her yıl %..... artırmak. • Okulda her eğitim öğretim yılında bilinçlendirmeyi artırıcı bir adet panel, sempozyum, konferans düzenleyerek toplumda söz sahibi kişilerin katılımını sağlamak. • Her hangi bir şiddet eylemine karışmış ve ya mağduru olmuş öğrencilerin velilerine yönelik aile ziyaretleri gerçekleştirmek. • Şiddet eğilimli öğrencilerden her yıl %.... ‘nu sosyal sorumluluk gerektiren bir projeye katılımlarını sağlamak. Faaliyet ve Projeler • Şiddet konusunda çalışacak ekiplerin oluşturulması, • Yıl boyunca yapılacak eğitim, kültür, sanat ve spor faaliyetleri içeren planların hazırlanması, • Eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi, • Gerekli eğitimlerin (aile, öğrenci, öğretmen) planlanması ve uygulanması, 87 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ • Öğrenci etkinlik gruplarının oluşturulması ve eğitim öğretim süresince çalışmasının sağlanması, • Aile ziyaretlerinin planlanması ve uygulanması, • Okul içi panel, konferans, sempozyumların düzenlenmesi, • Yıl içerisinde çeşitli afiş, broşür, slogan ve resim yarışmaları ile öğrenciler arasında bilinçlendirici faaliyetler yapılması, • Çeşitli kampanyalar organize edilerek şiddete karşı farkındalığın oluşturulması, • Öğrencileri yerel, ulusal ve ya uluslar arası alanda düzenlenen yarışmalara katılımlarının sağlanması, STRATEJİLER Eğitim ortamlarında rastlanan şiddet ve benzeri uyumsuz davranışların giderilmesinde tek sorumluluk okul rehberlik servisi ve ya okul yönetimi değildir. Bu süreçte tüm bireylerin işin içerisine katılması gerekmektedir. Şiddeti önleme bir ekip ve motivasyon işidir. Yapılacak en iyi iş öncelikle iyi ve deneyimli bir ekibin okul içerisinde oluşturulmasıdır. Bu ekipte yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilerden temsilci bulunmalıdır. Okul içerisinde oluşturulacak ekip için 3 grup önerilebilir. Bu grupların biri okul içerisinde yer alan tüm bireylerin eğitim ihtiyaçlarını belirleyip bir plan dâhilinde eğitimler gerçekleştirilebilir. Bu eğitimleri gerçekleştirmek için gerek okul rehberlik servisleri, gerek Rehberlik Araştırma Merkezi ya da Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesinden yararlanılabilir. Şiddeti önlemede fayda sağlayacak başlıca eğitim başlıkları şunlardır: • Zararlı Alışkanlıklar • Şiddet ve Saldırganlık • Öfke Kontrolü • Çocuk Hakları • İletişim • Özgüven Geliştirme • Sosyal Beceri Geliştirme • Psiko-sosyal Destek • Gelişim Dönemleri ve Sorunları • Ergenlik Dönemleri Özellikleri 88 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ • Çatışma Çözme ve Akran Arabuluculuğu • Stresle Baş Etme Yöntemleri • Akran İlişkileri • Aile İçi İletişim • Ana-Baba Tutumları Şiddeti önleme ekibinde yer alabilecek diğer grup ise etkinlik grubudur. Bu ekibin görevi okul bünyesinde öğrencilere yönelik olarak sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyetler düzenlemek ve öğrencileri bu faaliyetlere yönlendirmek olmalıdır. Özellikle oluşturulacak bu ekiplere şiddet eğilimli öğrencilerin kazandırılması çok büyük önem kazanmaktadır. Bu ekipleri kurarken okul imkânlarının yanında çevremizde yer alan diğer kurum ve kuruluşlarının imkânları da değerlendirilmelidir. Özellikle Erzurum Büyük Şehir Belediyesi bünyesinde bulunan Toplum Merkezi ve Gençlik Merkezi, Gençlik Spor İl Müdürlüğü bünyesinde bulunan Gençlik Merkezinde gençlere bir takım etkinlik ve faaliyet imkânı tanınmaktadır. Ayrıca Halk Eğitim Merkezleri okullarda açılacak sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal kurslara eğitici desteği sağlamaktadır. Etkinlik grubunda görev alan ekip üyeleri bu imkânları değerlendirebilecekleri gibi her yıl ilan edilen ulusal ve uluslar arası projelere de proje sunarak mali destek sağlayabilirler. Şiddeti önlemede oluşturulması tavsiye edilen ekipte yer alabilecek üçüncü grup ise organizasyon grubudur. Bu grubun görevi şiddet konusunda okul içi bilinçlendirme ve farkındalık oluşturmaktır. Okul içerisinde çeşitli yarışmalar (afiş, broşür, slogan ve resim yarışmaları) yaparak okulda öğrencilerin sürece daha aktif katılımlarını da bu grup sağlayabilir. Ayrıca aile ziyaretleri ve okulda yapılacak konferans, sempozyum ve panel tarzı bilinçlendirici faaliyetler yapabilirler. Bununla beraber özel eğlenceler, geceler, piknikler, geziler v.b sosyal faaliyetleri de düzenleyerek bireyler arasında güçlü bir iletişim kurulması da sağlanabilir. KAYNAKÇA Anendt, H. (1997). Şiddet Üzerine. İstanbul: İletişim. 89 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Aviles,A.M., Anderson, T.R. ve Erica R. Davila, E.R. (2006). Child and adolescent social-emotional development within the context of school. Child and Adolescent Mental Health 11,1, 32–39. Berkowitz, L (1993). Aggression. Its Causes, Consuquences, and Control. New York: Mcgravv-Hill. Chase,K.A. O’ Leary K.D.Heymen,R.E Categorizing partner-violent Men Within The Reactive-Proactive Typology Model 2001 Dilekmen, M. (2011). Student Teachers’ Observations of Unfavorable Teacher Behaviors Exhibited in Classrooms, Psychological Reports, 108(1), 45-53. Dölek, N. (2005) Yanlış İnanışlar, Ofset Yapımevi, İstanbul Dünya Sağlık Örgütü 2003 Yılı Raporu Eisenbraun, K.D. (2007). Violence in schools: prevalence, prediction and prevention. Aggression & Violent Behavior, 12, 4, 459–469. Ellsberg M, Pena R, Herrera A, Liljestrand J, Winkvist A. Candies in hell: women\'s experiences of violence in Nicaragua. Soc Sci Med. 2000; 51: 1595–1610. Ergin, F., Biçer, E., Bal, S., Tınmaz, C., Molla, E. (2007). Okulda Şiddet ve Zorbalık. 2006–2007 PDR/Rehberlik Semineri, Erişim: [http://www.mustafaotrar.com/ dersnotu/002_siddet_zorbalik.htm] Ersim Tarihi: 10.11.2007 Eserpek, A. (1981). Sosyoloji. Ankara: A.Ü. DTCF. Ferraguti, F. (1984). 'Terörizm Teorileri". İç. Ankara Üniversitesi, Uluslararası Terörizm Sempozyumu. 17-18 Nisan 1984. Ankara, s. 216-231.. Flannery, D.J., Vazsonyi, A.T., Liau, A.K., Guo, S., Powel, K.E., Atha, H., Vesterdal,W. ve Embry, D. (2003). Initial behavior outcomes for the peace builders universal schoolbased violence prevention program. Developmental Psychology, 39, 2, 292–308. Flannery, D.J., Vazsonyi, A.T., Liau, A.K., Guo, S., Powel, K.E., Atha, H., Vesterdal,W. ve Embry, D. Furlong, M.J. ve Morrison, G. (2000). The school in school violence: Definitions and 90 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ facts. Journal of Emotional & Behavioral Disorders, 8, 71–82. Griffin,R.S. ve Gross, A.M. (2004). Childhood bullying: current empirical findings and future directions for research. Aggression and Violent Behavior, 9, 4, 379–400. Gümüş, A., Tümkaya, S., Dönmezer, T. (2004). Sıkıştırılmış Okullar. Adana'da İlköğretim Okulları, Öğretmenleri ve Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma. Ankara: Eğitim-Sen Yay. Gümüş, Adnan (2005), şiddet türleri, Şiddet Sempozyumu, Çukurova Üniversitesi. Adana. Herrenkohl, T.,I., Maguin, E., Hill, K.G., Hawkins, J.D., Abbott, R.D., Catalano, R.F. (2000). Developmental Risk Factors for Youth Violence, Adolesc Health., Mar; 26(3): 176186 Hıdıroğlu S, Topuzoğlu A, Ay P, Karavuş M. Kadın ve çocuklara karşı fiziksel şiddeti etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi: İstanbul'da sağlık ocağı tabanlı bir çalışma. New/Yeni Semposium Journal. 2006; 44: 196-2002. www.yenisymposium.net http://edergi.mehmetakif.edu.tr/index.php/efd/article/viewFile/125/49 Jewkes R, Levin J, Penn Kekana L . Risk factors for domestic violence: findings from a South African cross-sectional study. Soc Sci Med. 2002; 55: 1603–1617 Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2007–2010), TC Başbakanlık, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ankara. Karaçam Z; Çalışır H, Dündar E, Altuntaş F. Evli kadınların aile içi şiddet görmelerini etkileyen faktörler. 3.Uluslararası–10. Ulusal hemşirelik Kongre Özet Kitabı. 135 Eylül 2005, İzmir. Karaduman, T.A, Uyanık, D,Karakaya, Z. Şiddeti İçselleştiren Kadın Profili 1993 Kılıç, R. (2006). Özel eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları Kapsamında Okullarda Şiddetin Önlenmesi Çin Koruyucu ve Önleyici çalışmalar. Bilim ve Aklın Aydınlığında eğitim Dergisi, Milli eğitim Bakanlığı Yayınları, yıl: 7, sayı: 76, s.: 25-28, Haziran 2006, Ankara. 91 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ Koç, M. (2006). “Şiddetin Ortaya Çıkardığı Psikolojik Travmayla Bas Etmede Sporun İşlevselliği”, 1. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu, 28–31 Mart, İstanbul. Leff,S.S, Power, T.J., Manz, P.H., Costigon, T.E. ve Nabors, L.A. (2001). School-Based aggression prevention programs for young children: current status and ımplications for violence prevention, School Psychology Review, 30, 3, 344–362. Manifesto 2000. 6 Key Points. Erişim:[http://www.unesco.org/ menifesto2000/uk/uk_6points.htm]. Erişim Tarihi: 04.03.2007 Mayda SŞ, Akkuş D. Domestic violence against 116 Turkish housewives: a field study Women Health. 2004; 40: 95–108. Milli Eğitim Bakanlığı, 2010-2014 Stratejik Planı Milli Eğitim Müdürlüğü, Erzurum Şiddeti Önleme Eylem Planı, Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Raporu Odacı, H. (2007). Çocuk Suçları ve Şiddet Olayları. (Ed. Âdem Solak). Okullarda Şiddet ve Çocuk Suçluluğu. Ankara: Hegem Yayınları. Öztunç E, Eşer İ. Evli kadınların şiddete maruz kalma durumlarının incelenmesi. Sağlık ve Sosyal Hizmetlerde Şiddet Sempozyum Kitabı. 6 Eylül 2005. İzmir.42 Peters, M.A. (2004). Knowledge And Roles In The School Vıolence Agenda: A National Survey Of School Psychologists, Unpublished doctoral dissertation, State University of New York, New York Postema, K.J. (2006). School-Based Social Competence Program: A Grant Proposal Project. Unpublished Master’s Thesis, California State University, CA. Ripley, V.V. ve Goodnough, G. E. (2001). Planning and ımplementing group counseling in a high school. Professional School Counseling, Vol. 5, 1, p62. Sayan ,A. Durat ,G. Atatürk Üniversitesi. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, Cilt:7, Sayı:3, 2004 Subaşı, N. Akın, A. (2003). Kadına Yönelik Şiddet, Nedenleri, Sonuçları.Erişim: 92 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI ERZURUM MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ [www.huksam.hacettepe.edu.tr/ şiddet.htm]. Erişim Tarihi: 19.07.2007 Şahin, F. ve Beyazova, U. Çocuğun Şiddetten Korunma Hakkı Milli Eğitim Dergisi Sayı 151 Tekinsav Sütçü, G.S. (2006). Ergenlerde Öfke ve Saldırganlığı Azaltmaya Yönelik Bilişsel Davranışçı Bir Müdahale Programının Etkililiğinin Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir. Tel H. Gizli sağlık sorunu: ev içi şiddet ve hemşirelik yaklaşımları. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2002; 6: 1-9. Türnüklü, A. (2006). Sınıf ve Okul Disiplinine Çağdaş Bir Yaklaşım: Onarıcı Disiplin. Ankara: Ekinoks UN Study on Violence Against Children Follow-up and _mplementation of Recommendations. November 20, 2006. Erişim: Ünal, G. (2005) Aile ve Toplum Dergisi, Yıl.7, Cilt.2, Ankara Ünsal, A. (1996), Genişletilmiş Bir Şiddet Tipolojisi , Cogito Sayı 6-7 Webster-Stratton, C. (1999). How To Promote Children’s Social and Emotional Competence. London: Paul Chapman Publishing. Who. (2005). Changing The Face of Violence Prevention. Erişim: [http://www.who.int/features/2005/violence/en/index.html]. Erişim Tarihi: 01.01.2007 [http://www.yeniden.org.tr. 93 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI AR-GE & REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ 94 EĞİTİMDE ŞİDDET SORUNUNA ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI