- Aile Hekimliği Portalı

Transkript

- Aile Hekimliği Portalı
1
Yenİ Çıkan İlaç ve Takvİye Edİcİ Gıdalar
AZADIN 100 MG SC ENJEKSIYONLUK SUSPANSIYON ICIN TOZ
ICEREN 1 FLAKON
Etken Madde: Azasitidine
Özelliği: Pirimidin analoğu antineoplastik. 4 haftada bir 7 gün
75mg/metrekare IV-SC.
P.S.F.: 552,90TL
Firma: KOCAK FARMA
CHOLUDEXAN 300 MG 100 KAPSUL
Etken Madde: Ursodeoksikolik asit
Özelliği: Kontrendikasyon; 2cm’den büyük taşlarda, safra
kesinin taşla yarı dolu olanlarda, sürekli kolik ağrıları
olanlarda, enflamatuar karaciğer safra yolları mide
rahatsızlığı olanlarda, gebelerde kullanılmamalı.
P.S.F.: 62,82TL
Firma: WORLD MEDICINE
FLOXIMED %0.3 5 ml göz damlası ilaç prospektüsü
Etken Madde: Siprofloksasin - oftalmik
Özelliği: DNA Gyrase enzim inhibitörü fluorokinolon grubu
antibiyotik. 2-4 saatte bir.
P.S.F.: 6,00TL
Firma: WORLD MEDICINE
GLİFİX PLUS 15MG/1000 MG 30 tb!
Etken Madde: Metformin + pioglitazon
Özelliği: Glifix Plus’ın yeni formu tip 2 diyabet
tedavisinde 15 mg Pioglitazon ve 1000 mg metformin
içermektedir.
P.S.F.: 21,23TL
Firma: BİLİM İLAÇ
2
İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar
için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz.
3
İÇİNDEKİLER
30
20
Dr. Rıdvan KARAGÖZ
Yanlışlar Bizlerle
Düzelir
18
22
28
56
Dr. Yavuz ERDEN
KÜRŞAT BAŞAR
UZM. DR. MİTHAT TOSUN ANMA SAYFASI
DR. HAKAN UZUN
DR. HATİCE BOLATCAN
42
Türkiye’nin Güneş
Enerjili Otomobili
Solaris
8
MEGAPİKSEL
12
BÜYÜK FİKİR
14
Dr. Nuh
DENİZ
60
KİTAP KULÜBÜ
24
YENİ BİR OLUŞUM
AHEF GÜÇ BİRLİĞİ
34
KAPADOKYA
DR. HASAN KOCA
40
TEKNOLOJİ
44
EVRENİN DİLİ
50
BALIKLAMA
ATLIYORUZ
4
5
EDİTÖR
kalemleri bu ay
NE YAZDI?
KÜNYE
Dr. Tolga SUCU
İMTİYAZ SAHİBİ VE GENEL YAYIN
YÖNETMENİ
MUHAMMET SIDDIK AKDOĞAN
YAYIN EDİTÖRÜ
MURAT KAAN YURTTÜRK
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
MUHAMMET SIDDIK AKDOĞAN
REDAKTÖR
CEYDA AKDOĞAN
HUKUK DANIŞMANI
Av. Fahrettin CANPOLAT
KURUMSAL İLETİŞİM
TM Bilgisayar
Tel: (0 362) 237 22 56
Kazımkarabekir Mah. Siteler Bulvarı
No:3Demetkent Sitesi A Blok Daire 8
İlkadım/SAMSUN
www.ailehekimleri.net
[email protected]
[email protected]
GRAFİK TASARIM
UĞUR OFSET
www.ugurofset.com.tr
REKLAM REZERVASYON
GSM: 0 505 637 00 69
BASKI YERİ
UĞUR OFSET MATBAACILIK
Pazar Mahallesi Mukayyitzade Sk.
No:48 İlkadım/SAMSUN
Tel: 0362 431 52 55 – 432 09 90
Baskı Tarihi: 5 EYLÜL 2015
6
EYLÜL’ÜN İSMİ DE GÜZEL…
Tamam, kabul güzeldi denize karşı uzanmak. Kimilerimiz yerine görevini
devredeceği bir arkadaşını bularak bir haftada olsa tatil yapabildi, ama
kimilerimiz yapamadı. Mesleğimizdeki sorunlara çözüm getirmesini
beklediklerimizin çözümler getirmesini istiyoruz. Sonuç ortada…
Bu sayımızda AHEF Güç Birliği adında bir oluşumu sizlere tanıtacağız.
AHEF Güç Birliği asla AHEF’in alternatifi değil. AHEF çatı örgütümüzü daha
etkin hale getirmek için yeni projelerin geliştirildiği ve ekip ruhuyla hareket
edilmesini sağlayacak bir oluşum. Gerisini bu oluşumda yer alanlardan
okuyacaksınız.
Bu ay ki kapak konumuzda Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan
Karagöz’ü ağırladık ve farklı bir bakış açısıyla mesleğimizdeki sorunları işledik.
Teknolojiden otomobile keyifle okuyacağınız sayfaların arasına yeni bir
çalışma daha ekledik. Bu sayfamızda farklı mekanlardaki tatları ve ortamın
atmosferini sizlere tanıtacağız. Hafta sonları vakit geçirmek için şık ve nezih
yerler arayanlara bir bakıma rehber niteliğinde olan bu çalışma hoşunuza
gidecek.
Sonbahar geldi. Bizce içinde bulunduğumuz bu aylar büyük değişimlere
sahne olacak. Bekleyip göreceğiz. Dilek tutmak için yeni yıla ihtiyacınız yok;
yeni bir ay, yeni bir mevsim başlıyor. Bu yeter!
Kalbinizi hızlandıracak şeyler olsun bu ay…
Çünkü eylül güzeldir! İsmi bile yeter…
7
Z MAKİNESİ
Burası dünyanın en güçlü kesintili güç ve
X-ışını jeneratörü tesisi. ABD’nin New Mexico
eyaletinde, Albuquerque’de bulunan Z
makinesi, enerjiyi uzay- zamanda muazzam
oranlarda sıkıştırarak olağanüstü derecede
güç üretiyor. Kesintili güç, elektrik enerjisini
dönüştürerek X-ışınları ve gamma ışımalarını
ortaya çıkarıyor.
8
9
KAFANIZI KURCALAYAN
KEŞFET
BiR SORU MU VAR
?
[email protected]
Adresine yollayın cevaplayalım
Sesin
Nereden
Geldiğini
Nasıl
Anlıyoruz?
C
Kısa yanıt:Beyin kökünde
yapılan zaman ve yön
saptaması sayesinde.
Sadece iki kulağımız var
ama sesler söz konusu
olduğunda üç boyutlu algıya
sahibiz. Çünkü beynimiz her
iki kulaktan aldığı verileri son
derece küçük detaylarına
kadar ölçebiliyor. Örneğin
sağ
kulağımızın
olduğu
taraftan gelen bir ses, bu
kulağa diğerine göre daha
çabuk ulaşıyor ve daha
fazla duyuluyor. Ses tam
önümüzdeki bir noktadan
geliyorsa her iki kulakta aynı
oranda duyuyor ve beyne
iletilen sinyaller bunun ya
önümüzde ya da arkamızda
gerçekleşen
bir
durum
olduğunu söylüyor. Ama
beynimiz
saniyenin
100
binde birinde tüm bu farkları
ölçüp işleyebildiği için sesin
tam olarak hangi noktadan
geldiğini de anlıyor.
Kulağa gelen sinyaller, işitme
sinirleri aracılığıyla beyin
köküne ulaşıyor. Buradaki
her bir hücre, zaman ve yön
saptaması yaparak belirli
aralıklara karşılık verecek
durumda çalışmakta. Sesin
hangi yöne ait olduğu
bu
birimde
belirleniyor.
Bunun
için
beynimizde
zorlu bir hesaplama süreci
gerçekleşiyor. Burada işlenen
veri beynin ilgili birimlerine
ulaştırıldığında sesin yönü
ve şiddetinin algılanması
sağlanıyor.
Yeni Bir Lisan Öğrendiğimizde
Beynimizde Neler Oluyor?
C
NANO ÇİÇEKLER
Harvard Üniversitesi araştırmacıları Joanna
Aizenberg ve Wim Noorduin, laboratuarlarında
dünyanın en narin çiçeklerini yaratıyorlar.
Bu çiçekler gözle görülemeyecek kadar
küçük. Kristalleri kimyasal tepkimeye sokarak
ortaya çıkardıkları çiçeklerden oluşan nano
bahçe ancak bir elektron mikroskobuyla
görüntülenebiliyor. Yaprak ve çiçeklerin aldığı
şekiller, kristalin girdiği kimyasal tepkimeye
göre değişiklik göstermekte.
10
Kısa yanıt:Nasıl ve ne zaman
öğrendiğimize bağlı.
Beynin belli birimleri fiziksel olarak büyüyor ve işlem
kapasitesi artıyor. Buna sol yarımküredeki Broca
bölgesi de dahil. Beynin bu birimi konuşma ve
dili algılama becerilerinden sorumlu. Çift lisan
konuşabilen çocuklar büyüdüklerinde, her iki lisan
da aynı birimde işlenecek duruma gelmiş oluyor.
Ancak bir yetişkin ikinci bir lisan öğrendiğinde,
anadilden sorumlu bölgenin yakınındaki başka bir
birim devreye giriyor.
Bazı insanlar, yeni bir lisan öğrenmek konusunda
diğerlerinden daha iyiler. Çabuk öğrenebilenlerin
beyninde hipokampus ve Broca bölgesinde
değişim gerçekleşmekte. Bu değişim, yavaş
öğrenenlerde motır korteks biriminde oluşuyor.
Sonuç olarak genelleyecek olursak, yeni bir lisan
öğrendiğimiz zaman beyin fonksiyonları gelişiyor,
hafıza güçleniyor, yaratıcı ve esnek düşünebilme
yetimizde artış oluyor.
11
BÜYÜK FİKİR
VIROME
İnsan vücudunun içinde ya
da dışında bulunan tüm virüslerin toplamı.
Görsel Veri
NASIL ÇALIŞIYOR?
VirScan bir insanın kan örneğindeki antikorları 93.000 virüs
kodu parçacığı içeren bir kütüphaneyle eşleştiriyor ve 1.000
farklı virüsün izlerini tespit edebiliyor.
Tarihçeniz bir
damla kanda
TÜR: Enterovirüs C
YAYGINLIK: % 37
ÖZELLİKLER: Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezi’nin (CDC) 1979’dan
beri ABD’de görülmediğini söylediği
çiçek hastalığını (polio) tetikliyor.
Çocuklukta yapılan aşılar genelde
hastalığı önlese de koruma etkisi
zamanla kayboluyor. O yüzden de
çiçek hastalığının hala görüldüğü az
sayıda ülkeye yolculuk yapacaklardan
bu aşıyı tazelemeleri isteniyor.
Harvard’da geliştirilen VirScan adlı yeni bir test
sayesinde, bir kan örneğiyle hayatınız boyunca
vücudunuza giren tüm virüslerin bir kaydı elde
edilebiliyor. Test bağışıklık sisteminin istilacı virüsleri
öldürmek için ürettiği antikorları arıyor. Genetikçiler
bunu balık tutmaya benzetiyor. İçi virüs parçalarıyla
dolu koca bir göl düşünün. Kocaman bir virüs parçası
gölü var. Bunlara hangi antikorların tutunduğu
inceleniyor. İşte bulunan virüsler.
TÜR: Hepatit C virüsü
YAYGINLIK: % 1,7
ÖZELLİKLER: İlk başta
semptom göstermeyen Hepatit
C enfeksiyonuna yol açıyor.
Yazı/Araştırma: Kaan YURTTÜRK
Hepatit C en yaygın virüs olmasa
da çok tehlikeli çünkü sebep olduğu
iltihap ve karaciğer hasarı ileride
karaciğer kanserine yol açabiliyor.
TÜR: Rhinovirüs B
YAYGINLIK: % 75
ÖZELLİKLER: Sıradan soğuk
algınlığında görülen burun tıkanıklığı,
boğaz ağrısı ve aksırıktan sorumlu.
Rhinovirüs B temasla bulaştığından,
yetişkinlerden çok çocuklarda yaygın. O
yüzden de ortak kullanılan oyuncaklar
ya da salya kaplı parmaklar gibi
görünürde masum şeyler bile birer virüs
vektörüne (yayılma aracına) dönüşüyor.
TÜR: İnsan Herpes Virüsü 3
YAYGINLIK: %24
ÖZELLİKLER: Suçiçeğinin
ve zonanın kaynağı.
Çoğu insan 10 yaşına gelene
kadar suçiçeğine ya yakalanıyor ya da yakalanmamak
için aşılanıyor. Antikor sayısı
zamanla azalıyor. O yüzden
sayısı VirScan’in saptayamayacağı kadar düşük
olabiliyor. Bu, virüs yetişkinlik
döneminde zona formunda
döndüğünde virüsle savaşacak kadar antikor kalmadığı
anlamına da gelebilir.
BU GÖRSELLEŞTİRMEYİ
NASIL OKUYACAKSINIZ?
Her daire VirScan’in taradığı ayrı bir virüsü gösteriyor.
Araştırmacılar HIV ve
Hepatit C pozitif olmayan
303 adet Amerikalıdan
örnek almış.
12
KAYNAK: HARVARD ÜNİVERSİTESİ SEROLOGICAL
%90
%50
%10
Artı işaretleri FDA’nın onayladığı aşısı
bulunan virüs türlerini gösteriyor.
Renkler, genomuna ve çoğalma
yöntemine göre virüsün ait olduğu
sınıfı belirtiyor.
%1
Daire büyüklüğü yaygınlığı, yani bünyesinde o virüse karşı antikor bulunanların
yüzdesini gösteriyor.
I
II
III
IV
V
VI
VII
TÜR: Rubella virüsü
YAYGINLIK: % 3,3
ÖZELLİKLER: Yol açtığı kendine özgü kızarıklarla tanınıyor.
Rubella, bildiğimiz kızamıktan daha az ciddi ve daha az bulaşıcı olan kızamıkçığa yol
açıyor. Araştırmacılar çevresel ve genetik faktörler de dikkate alındığında rubella
virüsünün multiplskleroz hastalığının kaynaklarından biri olduğunu düşünüyor.
SİZİ NEYİN HASTA ETTİĞİNİ ÖĞRENİN
Hasta olduğunuzda semptomlar belli bir virüsü işaret eder
(mesela grip) ve doktor da ne testi yaptıracağını buna göre
belirler. Zira günümüzdeki virüs taramalarının çoğu tek bir
virüsü saptayabilir. Oysaki Hepatit C gibi kimi virüsler dışarıya hiçbir belirti vermeden yıllarca bünyenizde kalır. Bir rutin
VirScan taraması bunu ve diğer ender görülen patojenleri
saptayıp sizi tedaviye yönlendirebilir.
92
CDY’ye göre 2013
itibariyle ABD’de
kızamık, kızamıkçık
ve kabakulağa
karşı aşılanmış
çocukların yüzdesi.
GİZEMLERİN PEŞİNDE
Kronik yorgunluk sendromu 1 milyondan fazla
Amerikalıyı etkilese de sebebi bilinmiyor. CDC’nin
şüpheliler listesindeki 10 sebepten yedisi (içlerinde
rubella ve mononükleoz da var) virüs. Kronik
yorgunluktan yakınan ya da yakınmayan insanları
tarayarak VirScan onların virüs geçmişine ilişkin yeterli veri toplarsa, bu sendromda virüslerin payını
öğrenebiliriz. Araştırmacılar ancak bu noktadan
sonra bir çözüm bulabilir.
13
KİTAP
KULÜBÜ
Hazırlayan: Kaan YURTTÜRK
HANGİ TÜRÜ
TERCİH
EDERSİNİZ
?
BİR OTURUŞTA BOWİE
HAYRANI
OLMAK ELDE DEĞİL!
KARADAN KAÇIP, DENİZE
SIĞINMAK İSTEYENE
Deniz Benim Kardeşim /
Jack Kerouac /
Siren Yayınları
Denizlerde gezinen kaptan
Wesley Martin’le kitaplar
arasında dolanmayı
tercih eden Bill Everhart’a
yoğunlaşan Deniz
Benim Kardeşim, yazarın
sonradan başına çok iş
açan şizoid ruhunun ve
bölünmüş kişiliğinin de
bir örneği. Bu romanda
karadaki durağan hayatın
aksine denizlerdeki
enginliğe koşma arzusu,
benim gibi sizlerin de içini
kıpır kıpı edecek. Yazarın,
deniz ve gemi anlatımıyla
bize yaşattığı şey, bir
kendinden geçme hali.
BİR ‘ARAYIŞ’ ROMANI
OKUMAK İSTEYENE
Sürgünler Çağı / Elie
Wiesel /
Helikopter Yayınevi
Sürgün Çağı için bir arayış
romanı diyebiliriz; ana
kahraman çocukken
barışı, büyüdüğünde
ise iyi bir yazar olmanın
yollarını arıyor. Yazarın
kendisi yani Elie Wiesel,
Romanya doğumlu,
soykırım mağduru Yahudi
bir yazar. Annesi ile
kardeşinin büyük ihtimalle
yaşamlarını yitirdikleri
Auschwitz Toplama Kampı
kabusunu bizzat yaşamış.
Fakat buna rağmen
Wiesel’in edebiyatı, yaşam
öyküsüne sıkı sıkıya bağlı.
Romanın kahramanı
Gamaliel’den uzun
uzadıya söz ediliyor.
14
Müziği sevmek
her müzisyeni
sevmek anlamına
gelmiyor
David Bowie / Simon Critchley /
Encore
Simon Critchley’in David Bowie’si,
küçük ve tek kelimeyle şahane bir
kitap. Bir oturuşta sizi Bowie hayranı
yapabilir. Müziği sevmek her müzisyeni sevmek anlamına gelmiyor
tabii, biliyorum, ama David Bowie
benim kalemim değil. Daha doğrusu öyleydi. Ama Simon Critchley’in kitabını okuduktan sonra, bir
de onun gözüyle baktım Bowie’ye.
Youtube’dan bu kitabı okuduktan
sonra Bowie’nin ‘Let’s Dance’ şarkısını dinledim. Simon Critchley, David Bowie kitabının başında şöyle
sıfatlar kullanmış onun için: “Çekici,
bilge, sinsi ve tuhaf görünüyordu.
Hem burnu havada, hem de her
an incinebilir.”
Felsefe tarihi, edebiyat, etik alanlarında çalışan, halihazırda New
York’ta dersler veren ve Türkçeye
çevrilmiş beş kitabı bulunan Simon
Critchley, David Bowie kitabının ilk
sayfalarında 12 yaşındaki bir çocuğun bir “star”dan ruhsal ve fiziksel etkilenişini öyle iyi anlatıyor ki,
Bowie’nin müziğini sevmeseniz de
onu seviyorsunuz. Kitabı okunası
kılan sadece bunlar değil bence.
Öncelikle felsefi bir kitap ama son
derece anlaşılır kalmayı da başaran bir kitap.
EDEBİYAT ALEMLERİNDE KONUŞULAN 3 MEVZU
1
2
3
Çok satanlar ve çok okunması gerekenlerin yüzeyde bıraktığı tekdüzeliği aralamak isteyenler için butik yayınevleri revaçta. (Örn:
Sinek Sekiz, Labirent).
Tuna Serim’in beklenen kitabı ‘Feride’ nihayet raflarda yerini aldı.
Yalnız yazarın bu kitabı Osmanlı’nın son dönemlerine ışık tutar nitelikte olmadığı için eleştirilmekte.
Son zamanlarda çok satan ve dünyada başlı başına bir akım
yaratan İskandinav yazarların arasına bir yenisi daha eklendi. Hakan Östlundh… Bu isim ‘Engerek’ adlı kitabıyla çok konuşulacağa
benziyor.
HAYATIN GERÇEKLİĞİNE DAİR
HİKAYELER OKUMAK İSTEYENE
Ağaçların Özel Hayatı /
Alejandro Zambra /
Notos Kitap
Her şey, Julian’ın karısı
Veronica’nın o akşam
resim kursundan
gelmemesiyle başlıyor ve
bitiyor. Julian, Veronica’nın
gelmeyişini üvey kızı
Daniela’ya çaktırmamak
ve onu huzurla uyutmak
için ‘Ağaçların Özel Hayatı’
adını verdikleri bir dizi
uydurulmuş hikayeden
birini seçiyor. Hikayenin
kahramanı bir kavak
ağacıyla bir baobap
ağacı.
Maybelline ürünleri şimdi vadelialisveris.com’da
BU HÜSRAN BANA
TANIDIK GELİYOR DİYENE
Stefan Zweig’in Son
Günleri / Guillaume Sorel /
YKY
Bu kısacık çizgi roman,
uzun uzun yazmış, dolu
dolu yaşamış bir adam ve
onun yazdıklarıyla satır satır
uğraşmış, kısacık yaşamış
bir kadının hikayesi…
Sonbahar ayına uygun
bir çizgi roman. Dönemin
atmosferini, Zweig’ın dokuz
köyden kovulan ama
enternasyonal düzeyde
sahip çıkılan hümanist
kimliğini, ikisinin aşk ve
inançlarını bir çırpıda okura
ulaştırıyor. Çizimler sinema
dilinde.
MAYBELLİNE FONDÖTEN DREAM
PURE BB OİLY SKİN LİGHT
MAYBELLİNE VOLUM EXPRESS
COLOSSAL MASCARA - SİYAH
KOD: 0830000899
KOD: 0190001128
26.00 TL
15.90 TL
16.94 TL
15.90 TL
MAYBELLİNE AFFİNİTONE
24H FOUNDATİON 32
GOLDEN - FONDÖTEN
KOD: 0190000382
29.24 TL
19.90 TL
MAYBELLİNE HYDRA
EXTREME COLLAGEN
RUJ 480
KOD: 0830000572
18.00 TL
12.00 TL
İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar
için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz.
15
Teröristlerce öldürülen doktor
toprağa verildi
Diyarbakır’ın Kulp ve Lice ilçeleri arasında karayolunu kesen terör örgütü PKK
mensuplarınca durmaması üzerine
ateş edilen araçta yaşamını yitiren Dr.
Abdullah Biroğul’un cenazesi defnedildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun Dr. Biroğul, Kulp’ta Toplum Sağlığı Terör hedef gözetmiyor!
Merkezi’nde sorumlu hekim olarak gö- Terör örgütü tarafından, Diyarbakır’ın
Uzm. Dr. Mithat Tosun vefat etti
Kulp İlçesi’ndeki Toplum Sağlığı MerEskişehir’de aile hekimi olarak görev rev yapıyordu.
kezi’nde sorumlu hekim olarak görev
yapan ve dergimiz yazarlarından Uzm.
yapan Dr. Abdullah Biroğul’un öldürülDr. Mithat Tosun, yaşam mücadelesi
mesine yönelik açıklama yapan AHEF
verdiği Osmangazi Üniversitesi yoğun
Yönetim Kurulu, terörün hedef gözetbakım ünitesinde hayatını kaybetti.
mediğini ifade etti. AHEF tarafından
Beyninde meydana gelen rahatsızlık
yapılan açıklamada terör örgütü lasonucu kaldırıldığı hastanede hayatınetlenirken, Türkiye’nin terör örgütüyle
nı kaybeden Uzm. Dr. Mithat Tosun’un
mücadele edecek güce sahip olduvefatı bizleri ve tüm sevenlerini üzüntüğu vurgulandı.
ye boğdu.
bu ay neler oldu?
Anketler gizli tutulacak!
Sağlık Bakanlığı tarafından aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının doldurması amacıyla ‘Aile Hekimliği
Uygulaması Anket Formu’ yayımlandı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, anketin kimlik bilgilerini
içermediği ve gizli tutulacağı belirtildi.
Sağlık
Bakanlığı
tarafından görüş ve önerileriniz bizim için yanıtlarınız gizli tutulacak ve amacı
aile hekimleri ve aile sağlığı büyük önem taşımaktadır.Hizmet dışında kullanılmayacaktır. Müsterih
elemanlarına yönelik bir duyuru sunumunda karşılaştığınız sorun ve olunuz.Görüş
ve
önerilerinizi
yapıldı. Sağlık Bakanlığı tarafından güçlükler konusunda bilgi edinmek rahatlıkla ifade etmeniz ve soruların
yapılan duyuruda şu ifadelere ve çözüm üretmek amacıyla bu tümünü yanıtlamanız bizim için çok
yer verildi; “Sağlık Bakanlığı olarak anket formunu oluşturduk. Anketimiz önemlidir.”
aile hekimliği uygulamasıyla ilgili kimlik
bilgisi
içermemektedir,
Türkiye ‘yetim’ ilaçlar için kolları sıvıyor
Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı kapsamında, nadir
hastalıklarla
mücadeleye
yönelik
kapsamlı bir çalışma yapılacak. Bu
çerçevede, Türkiye’de nadir hastalıklar
konusunda detaylı bir mevcut durum ve
ihtiyaç analizi yapılacak. Tespit edilen
sonuçlar doğrultusunda da “yetim”
ilaçların geliştirilmesine ve üretimine
yönelik politikalar belirlenecek. Yetim
ilaçlara yönelik çalışmalar Sağlık
Bakanlığının sorumluluğunda Sosyal
Güvenlik Kurumu, Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve bu
alanda faaliyet gösteren sivil toplum
örgütleriyle yürütülecek.
16
Beyin Araştırma Merkezi kuruldu
Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji
Araştırma Merkezi Malzeme Bilimi ve
Nanoteknoloji Enstitüsü (UNAM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Begüm Tekinay, Türkiye’de Bilkent Üniversitesi’nde
beyinle ilgili araştırmalara başlanıldığını söyledi. TÜBİTAK desteğiyle yürütülen
FDA, kolesterol iğnesine onay verdi proje kapsamında, el titremesi ve parABD Gıda ve İlaç Dairesi, kronik yüksek kinson arasındaki ilişkiyi ortaya koyan
kolesterolü bulunan hastalar için ge- bir gen bulundu. Araştırmaların devam
liştirilen şırınga edilebilir yeni bir ilaca ettiği belirtildi.
onay verdi. Kolesterolü düşüren antikorlara sahip olan ilacın 12 haftalık
kullanımında kötü kolesterol seviyesinin yüzde 60 azaldığı görüldü. Yüksek
LDL (kötü kolesterol) damarlarda pıhtılaşmaya ve kalp rahatsızlıklarına yol
açıyor. FDA daha önce de benzer bir
ilaca onay vermişti.
Genetik hastalığa erken teşhis
Tekrarlayan düşükler, tüp bebek başarısızlıkları ve ileri anne yaşı sebebiyle
çocuk sahibi olamayan çiftlerin faydalanabileceği yeni genetik tarama testi, 4 saat gibi kısa sürede, embriyodaki
genetik bozuklukları ortaya koyuyor.
Amerika ve İtalya’dan sonra Türkiye’de
de uygulanmaya başlayan test, tüp
bebekteki gebelik oranlarını yüzde 65
artırıyor. Opr. Dr. Hakan Özörnek, testin
maliyetinin yüzde 20 daha ucuz olduğunu söyledi.
Başbakana
rağmen acil
nöbeti yazıldı
Başbakan
Ahmet
Davutoğlu’nun
talimatlarına rağmen Tokat’ta aile
hekimlerine devlet hastanesi nöbetleri
yazıldı. Başbakan Davutoğlu, Sağlık
Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısı
sonrası bir açıklama yaparak “Aile
hekimlerini alanda, hastanelerden
daha çok alanda ve toplum sağlığı
merkezlerinde düşünüyoruz” demişti.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan
AHEF Genel Sekreteri Dr. Lütfi Tiyekli bu
uygulamanın ‘Başbakan’a rağmen’
yapıldığını belirterek, “Başbakanın
talimatına rağmen aile hekimlerine
acil servislerde nöbet yazılmaya
başlandı. Hem de 24 saat!” diye
konuştu.
Karikatür: Dr. Serdar ÇELİKTAŞ
34 şehir hastanesi
hizmete girecek
Türkiye genelinde toplam 43 bin yatak kapasiteli 34 şehir hastanesi 2018 yılının sonuna kadar tamamlanacak. Sağlık
alanında yapılan reformlar kapsamında hayata geçirilen şehir hastaneleri ve yapımı devam eden diğer hastaneler
ile üç yıl içerisinde 100 bin yatak kapasiteli hastane, vatandaşların hizmetine sunulacak. Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, sağlık alanındaki önemli sorunlar arasında yer alan hastanelerin fiziki mekan sıkıntılarının, hayata geçirilen
yatırımlarla sona ereceğini söyledi.
17
YAZAR
R
Kürşat BAŞA
BİR İLİŞKİDE
CAZİBE YOKSA?
EĞER İKİ KİŞİ BİRLİKTE EĞLENEMİYORSA O İLİŞKİ
YÜRÜMÜZ…
CİDDİ BİR İLİŞKİDE EN ÖNEMLİ ŞEY NEDİR?
Aşk mı?
Seks mi?
Heyecan mı?
Tutku mu?
Huzur mu?
Karşılıklı anlayış ve saygı mı?
Sadakat mi?
Fedakarlık mı?
Dostluk mu?
Bazıları için belki hepsi aynı önemde, bazıları için
bunlardan biri veya birkaçı öne çıkıyor.
Elbette bunların hepsi önemli bir ilişki için.
Eğer hepsi bir arada olursa herhalde bulunmaz bir
ilişki sayılır.
Bu listede benim için bir ilişkide en önemli olan şey
yok.
Nedir o?
Bana göre, ‘cazibe’....
Hayır çiftlerden birinin ya da ikisinin aynı anda
‘çekici’ olmasından söz etmiyorum.
İlişkinin kendisinde, o iki kişi arasında var olan ve çoğu
zaman dışarıdan baktığımızda nasıl oluştuğunu
tam olarak anlayamadığımız bir cazibeden söz
ediyorum.
Biliyorum günümüzde cazibe, çekicilik derken
18
çoğumuz cinsel çağrışımlara yönelecek, fiziksel bir
çekimden söz ettiğimi düşünecek...
Elbette bunu da önemsemiyor değilim. Ama
gerçekte söylemek istediğim şey başka...
Ben ilişkinin, iki kişi arasındaki cazibenin peşindeyim.
Benim ya da onun çekici olmasından değil, benim
ve onun birlikte ortaya çıkardığımız bir cazibeden söz
ediyorum.
Bir ilişkinin cazibesi yoksa, ne diye sürekli aynı insanı
görmek isteyesiniz? Onunla bir süre sonra zaten
ezbere bildiğiniz hayatını, anılarını neden konuşup
durasınız? Bir çok değişik, eğlenceli insan dururken
ne diye onunla gezesiniz? Kafanızı dinleyecek yerde
neden onun söylenmelerine katlanasınız?
Arkadaşlar arasında ufak çapta bir anket yapınca iki
farklı şeyden söz eden, iki farklı beklentisi olan gruplar
ortaya çıktı.
Bir bölümü, yukarıda yazdığım maddelerin ilk
dördüne takılmışlardı, ötekilerse aksine ikinci gruptaki
özellikleri önemsiyorlardı.
Yani bir bölüm, seks, aşk, heyecan, tutku önemli,
bunlar olmadan bir ilişki yürümez derken ötekiler,
huzur ve sadakatin, fedakarlık ve dostluğun, anlayış
ve saygının çok önemli olduğunda ısrar ediyordu.
Erkekler daha çok tutku, seks, heyecan üzerinde
dururken kadınlar aşk, sadakat ve anlayışı öne
çıkartıyorlardı.
Aslında her iki grup için de söyleyebileceğim şey
kafalarımızın bu konuda oldukça karışık olduğu...
Çünkü soru cümlemin başında “ciddi” sözcüğü var.
Bu ne demek?
İki kişinin birbirini tanıdığı, uzun süreli, muhtemelen
evliliğe uzanacak bir ilişki.
Erkekler tutku, seks ve heyecandan söz ederken
aslında çok daha farklı ilişki tarzlarını düşünüyorlar.
İnsanın uzun süreli sevgilisine ya da eşine sürekli tutku
duyması, onun için hep heyecanlanması ve yalnızca
onunla seks istemesi çok rastlanan bir durum değil
çünkü...
Kadınların da önce bir ilişkinin ‘olmazsa olmaz’ı olarak
öne sürdükleri şey ‘aşk’ ama onun hemen yanına
ekledikleri de ‘sadakat’ ve ‘anlayış’... Hatta bazıları
için ‘sadakat’ aşk’tan bile önce geliyor.
Aşk’ın ömrünün çok da uzun sürmeyeceği, bu
nedenle geri kalan kavramların ilişki için daha önemli
olduğunu söyleyenler de çok.
Bu arada farklı yaş gruplarında değişik cevaplar
geldiğini de eklemem gerek...
Daha yaşlı kuşak, beklentilerini sınırlarken, genç
kuşaklar kadın ya da erkek yüksek beklentilere sahip.
Üstelik bu beklentilerde ısrarlı...
Yani, benim için en önemlisi şu derken
ona sahip olduğunda yetinmeyi
bilmiyor. Keşke şu özelliği de olsaydı,
keşke biraz da anlayışlı olsaydı, keşke
biraz daha mutlu olabilseydi, keşke
daha açık fikirli olsaydı, keşke beni bu
kadar sıkmasaydı...
Keşkeler uzayıp gidiyor...
Konuştuğum daha genç kuşaktan
herkes, ilişkilerinde çok başarılı
olmasa, hatta birçok hayal kırıklığı
yaşamış
da
olsa,
neredeyse
mükemmel bir insan portresi çizip
kendisine onu layık görüyor.
Ve bir başka gözlem...
Kendisine mükemmel bir insan istiyor
ama kendisinin ne kadar mükemmel
bir aşık olduğunu hiç sorgulamıyor.
Kendi yaptıklarını genellikle yeterli ve
hatta fazla buluyor. Daha çok karşı
tarafı suçlamayı, onun eksiklerini
bulmayı, onu eleştirmeyi tercih
ediyor.
Her iki tarafın beklentileri de bu kadar
yüksek olunca ilişkilerin yürümesi ister
istemez güçleşiyor.
Bu durumu, günümüzde alternatiflerin
fazlalığına, alternatiflere ulaşabilirliğin
artmasına bağlayanlar var.
Özellikle
kadınlar,
erkeklerin
sorumluluktan
kaçtığını,
başka
seçenekleri değerlendirmek için fırsat
kolladığını ve buna artık çok rahat
imkan bulduğunu öne sürüyor.
Oysa ilginçtir, bu güce sahip olanlar
aslında kadınlar...
Aşkın ömrü üzerine teorilerin ortaya
atıldığını, kiminin iki, kiminin üç yıl
verdiğini düşünürsek, bir ilişkinin
yalnızca aşk ya da erotik aşk üzerine
kurulması
durumunda
hemen
hepimizin bir süre sonra hayal
kırıklığına uğrayacağımıza kuşku yok.
Bir gün o heyecan ilk günlerdeki gibi
olmadığında, ‘başlangıçta böyle
miydin, çok değiştin’ diye söylenmeye
başlamamızda şaşıracak bir şey
yok...
İlk günlerde bize çok aykırı gelse bile,
karşımızdakinin bir takım davranışlarını
hoşgörüyle karşılarken, hatta belki
olmadık anlamlar yüklerken, bir
süre sonra hepsinin bize fazlasıyla
batması,
bırakın
çaktırmadan
eleştirmeyi bir kavga konusu haline
anlatmaya çalıştığı şeyin içinde de
cazibe var...
Bir de, iki kişinin birbirine bir şeyler
katabilmesi,
hayatın
içinde
karşınızdaki insanın sizi zengileştirmesi
var ki ilişkinin bence canlı kalabilmesi
için en önemli şeylerden biri...
İlk günlerin heyecanı, birbirini tanıma
sürecinin gizemi, ortak paylaşımlar,
anılar bir süre sonra geçip gidince
geriye ne kalır?
İlişkinin başlangıcında görmezden
gelinen olumsuzluklar tek tek ortaya
çıkmaya, göze batmaya başlar mı?
Ama eğer sevdiğiniz insandan bir
şeyler öğreniyorsanız, size şu ya
da bu şekilde destek olduğunu
hissediyorsanız, size bir şeyler kattığını
düşünüyorsanız cazibesi artmaz mı?
Kim yalnızca güzel ya da sevimli diye
Ben bu kavramları sorup dururken bir birkaç yıllık sevgilisinden sabah mesaj
arkadaşım bütün bu kavramlara bir geldiğinde yüzü güler?
Onun için diyorum ki, cazibe bir
yenisini ekledi.
ilişkide en önemli şeydir...
O da, ‘eğlence’...
Eğer iki kişi, birlikte eğlenemiyorsa, Eğer onu kaybedersek geriye kalanlar
yalnız başlarına evde otururken, bir ilişkinin heyecanını sürdürmeye
bir film izlerken, herhangi bir yere yetmez.
gittiklerinde, seyahatte, alışverişte,
arkadaş ortamında ne olursa
olsun birbirleriyle neşeli bir bağlantı
kurmuyorlarsa ilişki yürümez, dedi...
Ben bir başkasını da eklemek isterim.
Cazibe derken ne kastettiğimi daha
iyi anlatabilmek için...
Bana göre, arkadaşımın iki kişinin
birlikte
eğlenebilmesi
derken
gelmesi, tartışmaların ufacık bir
davranıştan,
sözden
başlayıp
inanılmaz bir çatışmaya dönüşmesi
bilmediğimiz şeyler mi?
O zaman ne yapacağız?
Beklentilerimizi sınırlayarak, birbirimizin
olumlu ve güzel yanlarını öne
çıkartıp ufak tefek şeyler üzerinde
fazla durmadan ilişkimizi sürdürmeyi
mi yoksa yeni bir başlangıca, yeni
bir arayışı yönelip hayalimizdeki
o mükemmel formu bulmayı mı
deneyeceğiz?
Peki ama böyle bir form var mı
gerçekten yoksa o yalnızca bizim
kafamızda yarattığımız bir masal
kahramanı mı?
Aslında her iki
grup için de
söyleyebileceğim
şey kafalarımızın
bu konuda oldukça
karışık olduğu...
19
RÖPORTAJ
MEVZUATLAR UYGULANABİLİR DEĞİL!
Sağlık Bakanlığı’nın sahada görev yapan aile hekimlerinin yapılanmasını
görmezden gelen yaklaşımı Çanakkale Aile hekimleri Derneği Başkanı Dr.
Yavuz Erden’e göre çıkarılan kanun ve mevzuatları uygulanabilir olmaktan öte
kılıyor. Peki sorun nasıl çözülecek?
N
Dr. Yavuz ERDE
20
Aile hekimlerinin her yıl artarak gelen
ve çözüm bulunamayan sorunları
neredeyse bir kör düğüm haline geldi. Aile hekimleri farklı arayışlar içerisinde. Umudunu kaybetmeyenler de
var. Onlarda uygulamadaki sorunların çözümüne yönelik olarak, aile hekimlerinin çatı örgütü olan AHEF içerisinde yeni bir oluşumun yaratılması
için çalışmalar yapmakta. Çünkü,
aile hekimleri sorunlarının çözümüne yönelik ve mesleklerinin icraatına
yönelik alınan her kararda masada
olmak istiyor.
Çanakkale Aile Hekimleri Derneği
Başkanı Dr. Yavuz Erden, tek taraflı alınan kararlar ve çıkarılan mevzuatların
bu nedenle sahada uygulanmasında sorunlar yaşandığını söylüyor.
Sorunların çözülmemesinin neden
olduğu sıkıntılara da dikkat çeken
Dr. Erden; “Eğer çözüm bulunmaz
ise meslektaşlarıma uygulanan ceza
puanları nedeniyle sözleşmelerimiz
fesh edilecek ve 1. basamak sağlık hizmetlerinde kaos yaşanacaktır.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar
olumsuz şarta rağmen mesleğini korumak için çaba sarf eden meslek
gurubu yok. Aile hekimi dostlarım bu
anlamda Türkiye Tıp tarihinin altın sayfasını yazmıştır. Dünya,koruyucu 1.
basamak sağlık hizmetine yönelirken
ülkemizde maalesef büyük zorluklar
ile getirilmiş aile hekimliği sistemini
sonlandırmak için elden ne geliyorsa
yapılmaya çalışılıyor” diyor.
Çanakkale’de kaç aile hekimi görev yapmakta ve bu bölgede görev
aile hekimlerinin karşılaştığı sorunlar nelerdir?
Çanakkale’de 136 aile hekimi görev
yapmaktadır. Bu aile hekimlerinin 111
i derneğimize üyedir.Çanakkale’deki
aile hekimleri de diğer aile hekimleri gibi statüsünden ve mevzuattaki
belirsizliklerden kaynaklanan sıkıntıları
yaşamaktadır.Acil nöbetlerinin PDC
oranlardaki doluluğa göre yazılma-
ya başladığı ilk dönemlerde, oranlar
tutmadığı halde acil nöbeti tutmaya
zorlanan sanırım ilk illerdeniz. Ve halen devam eden nöbet boykotunun
başladığı ilk iliz.Yaşadığımız sorunlar
ülke genelinde yaşananlar ile aynı.
Detaya girmeden sınırları çizilmemiş
aile hekimliği kanunun getirdiği belirsikler temel sorunumuz.
Sizce ideal aile hekimliği uygulaması nasıl olmalı? Hangi sorunlara nasıl
çözüm önerileri sunmaktasınız?
Bir kere aile hekimliğinin tıp disiplini
olarak tanımında sorunu var.Bu sorunu bazen kendi meslektaşlarımızla
bile yaşadığımızı düşünüyorum.Son
iki üç senedir bakanlığımızda da bu
iraden uzaklaşma olduğunu düşünüyorum.Bu temel melese aşıldıktan
sonra uygulamada sorunların çözümündeki anahtarın yapıcı diyalog
olduğunu düşünüyorum.Örgütümüz
AHEF ile bakanlığın aralarında kuracak yapıcı diyaloğun aşamayacağı
bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
cağı,bu yerlerin temizliğinin, bakımının,ısınmasının ,elektrik telefon ve
internetinin kimin tarafından sağlanacağı belli değil. Bu konuda her şey
aile hekimlerinin üzerine yıkılmış gibi
görünüyor.
Aile hekimlerine getirilen ceza yönetmeliği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Sanırım bahsettiğiniz son çıkan ücret
yönetmeliği.Bu yönetmelikteki ceza
puanları ile ilgili bölümün hukuki açıdan sorunlu olduğunu düşünüyorum.Aile hekimliği kanununda aile
hekimlerine uygulanacak cezalarla
ilgili bir kanun maddesi olmamasına rağmen yönetmelikle böyle bir
ihtar puanı uygulaması yapılmasının
hukuki olmadığı açıktır. Çünkü kanunda olmayan bir şeyi yönetmelikle getiremezsiniz.Ayrıca cezaların
kendi içinde de tutarsız olduğunu
düşünüyorum.Örneğin
mazeretsiz
işe gelmemek 10 ceza puanı iken,
mesai dışı bir uygulama olduğu söylenen ASM nöbetine gelmemenin 20
ceza puanı olması hukukta orantılılk
ilkesine aykırıdır.AHEF bu yönetmeliği
mahkemeye taşıdı diye biliyorum.
Gözden kaçan en önemli konulardan bir tanesi de bu ihtar puanlarının
her yıl sıfırlanırken sözleşme dönemi
boyunca yani iki yılda sıfırlancak olması aslında cezaların örtülü olarak
ikiye katlandığını gösteriyor. Bakanlığın sürekli sorunları bu şekilde ceza
ile, cezaları arttırarak çözeceğini sanması çok yanlış.Sorunları bu şekilde
çözemezsin tam tersine aile hekimlerinin çalışma şevkini ve motivasyonunu düşürürsün.Tekrar söylüyorum
sorunlar ancak karşılıklı yapıcı diyalog
ile çözülür.
DR. YAVUZ ERDEN KİMDİR?
1966 Çanakkale doğumluyum,Ege
Tıp Fak. 1989 mezunuyum.Mesleğin
her kademesinde görev aldım,son
6 yılımı aile hekimliği ve Çanakkale
Aile Hekimleri Derneği için çalışarak
geçirdim.
Bakanlık tarafından yayınlanan
mobil hizmet yönetmeliği hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Mobil hizmet yönetmeliğinde daha
önce Km hesabı yapılmaksızın 100
er kişilik bantlara göre ücret hesabı yapılıyordu.Bakanlık yapılan geri
bildirimleri dikkate alarak km ve kişi
sayısı esaslı bir ücret hesaplamasına gitmiştir. Bunlardan ziyade mobil
hizmetlerde karşılaşılan daha ciddi
sorunlar olduğunu düşünüyorum.
Örneğin köylerde hizmet verdiğimiz
yerlerin kimin tarafından sağlana21
YAZARIMIZ DR. MİTHAT TOSUN’UN SONSuZ YOLCULUĞUNA
HAFIZAMIZDA BİZLERE BIRAKTIĞI GÜZEL ANILARLA
UĞURLUYORUZ...
Bir o kadar bilgili, bir o kadar kültürlü, bir o kadar
naif gönül insanı Mithat abi. Seni tanımış olmak, seninle vakit geçirmiş olmak benim için bir onurdu.
Seninle keyifli sohbetler yaptığım ve engin bilgilerinden faydalandığım için kendimi çok şanslı addediyorum. Sen Aile Hekimliği camiasının gönül teline
dokundun, devamlı fikirler ürettin ve bizlere çok şey
öğrettin. Uygulamak istediğin çok ilginç fikirlerin ve
gelecekle ilgili çok güzel hayallerin vardı. En son
seni otobüsle Eskişehir’e uğurlarken, sana el sallarken ve daha sık görüşmeyi planlarken bir daha
görüşemeyeceğimizi nerden bilecektim. Hastalık
sürecinde içimde hep iyileşeceksin, seni yeniden
göreceğim umudu vardı ama olmadı, yorgun bedenin savaşa yenik düştü. Çok ani gittin be Mithat
abim. Aramızdan ayrıldığına hala inanamıyorum.
Seni hiç unutmayacağım, senin için hep dua edeceğim, sen kalbimde yaşayacaksın…
Not: Resimde sana teşekkür plaketi verirken çok
duygulanmış, heyecanlanmış ve gururlanmıştım.
Seninle daha nice kutlamalarda bir arada olacaktık Mithat abi, katkılarını ve desteğini üzerimizden
hiç çekmedin, sana ne kadar teşekkür etsek az.
Seni ve yazılarını çok özleyeceğiz..
DR. CEYDA AKDOĞAN, MURAT AKDOĞAN
Okul yıllarından tanırdım dostumu. Çok yakın arkadaşlığımız olmasa sa okumaya düşkünlüğü ve aykırı, tartışmaya açık fikirleri hep etkilemiştir. Dergide ki
yazıları da öyle. İnsanız, gelir gideriz. Erken gidişler
çok zordur kalanlara. Sonsuz ayrılıkların zorluğunu
bıraktı bize şimidi. Ailesi olmak zordur bu ayrılıkların.
PROF. DR. KORAY TOPGÜL
Okumaya düşkünlüğü, aile hekimliği konusndaki
engin fikirleri ve bilgisiyle bizlere ışık oldu. Bu erken
gidişler bizler için kan kaybı oldu Mithat Hocam. Huzur içinde uyu...
DR. HASAN KOCA
Heyecanla yazılarını her ay beklediğim ve ilgiyle kendisini takip
ettiğim çok değerli bir meslektaşımıuzda. Başka denemeleri olduğunu dergimizin editöründen
öğrenmiştim. Yazarlığından ötürü tanışmayı istediğim bir insandı. Ailesi ve dostlarına başsağlığı
diliyorum.
DR. HATİCE BOLATCAN
Duruşuyla bizlere örnek teşkil
eden çok değerli meslektaşımızla birlikte, aile hekimleri olarak
önemli bir şahsiyeti kaybettik.
Başımız sağolsun.
DR. ERKUT COŞKUN
Mithat bey benim gördüğüm,
tıp camiasına ve hekim etiğine
en çok sahip çıkan biriydi. Kendisine bu emeklerinden dolayı
saygı duyuyor ve teşekkür ediyoruz.
AHEF GENEL SEKRETERİ DR. LÜTFİ TİYEKLİ
Fikirlerine ve görüşlerine önem verdiğim,
sohbetimizden zevk aldığım bir abimdi.
Erken kaybetmenin acısını yaşıyorum.
Kendisinden alacağım çok feyz vardı.
Allah’tan rahmet diliyorum.
DR. JÜLİDE AKSOY
Değerli bir meslektaşımızı, farklı bakış açısıyla bizlerin ufkunu açan değerli bir büyüğümüzü kaybettik. Aile hekimleri
ailesi olarak, yazılarıyla, duruşuyla ve fikirleriyle önemli bir
Ailen Hekimliği, konulara yaratıcı fikir ve değişik bameslektaşımızı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz.
kış açısını kaybetti. Başımız sağolsun.
AHEF BAŞKANI DR. MURAT GİRGİNER
22
DR. HAKAN UZUN
Mithat TOSUN denilce akla yüzlerce şey
gelir. Birçoğumuzu özetlemeye bir kaç
cümle yeterken, bana Mithat hoca’yı bir
kaç cümleyle anlat deniliyor. İmkansız.
Hangisini anlatayım, nasıl dürüst, saygılı, kültürlü, işte olması gereken insan bu.
Prortotip bunun gibi bişey olmasınımı
nasıl bir bilgi deryası olduğunumu, milyonların takip ettiği bir yazar olmasınımı,
o eşsiz espri anlayışınımı veya beraber
yaptığımız, dünya projelerinimi... Kelimelerin kifayetsiz kaldığı an. Seni çok
özleyeceğiz abi.
dr. Tolga sucu
23
RÖPORTAJ
Aile hekimleri, içinde bulundukları ortamdan
memnun değil. Sahanın ise AHEF’ten beklentisi
yüksek. Peki, aile hekimlerinin tek çatı örgütü olan
AHEF’in içindeki bir bölünme mi AHEF Güç Birliği?
Kesinlikle değil! O halde nedir AHEF Güç Birliği?
YENİ BİR
AHEF
22 Bin aile hekimi AHEF’in çatısı altında
toplanıyor. AHEF, aile hekimlerinin ve aile
hekimi sağlık elemanlarının haklarını koruyan tek örgüt. Bir de yaklaşan seçimlerde
adını duymaya başladığımız AHEF Güç
Birliği var. Peki, nedir AHEF Güç Birliği? Sizleri fazla merakta bırakmadan cevabını
kısaca özet geçelim ama daha detaylı
bilgiye İstanbul’dan Gaziantep’e kadar
AHEF’in içinde de çok önemli bir yer edinen aile hekimleri dernekleri başkanlarından ulaşacağız. AHEF Güç Birliği’nin asıl
amacı Türkiye’de aile hekimlerinin temsil
edilmediği hiçbir yerin kalmamasını sağlamak, şeffaf, demokratik ve temsiliyet
skalası geniş bir AHEF Yönetimi oluşturmak.
Bu yolda bir çok il başkanıyla toplantılar
24
yapıldı ve güçlü bir AHEF ruhuna sahip kişilerle bir araya gelinerek AHEF’e üye bir
çok ilin dernek başkanları ve delegeleriyle stratejiler geliştirildi. İşte AHEF Güç Birliği
böyle ortaya çıktı. Peki, tam olarak neyin
gerçekleştirilmesi amaçlanıyor ve hedefleri neler? İşte bu ve buna benzer daha
bir çok merak edilen soruların cevaplarını, AHEF Güç Birliği’ni oluşturanlara sorduk.
İSTAHED 2. BAŞKANI DR. GÜRSEL
ÖZER; “AİLE HEKİMLERİ PROJE
GELİŞTİRECEK”
Öncelikle AHEF Güç Birliği’ni oluşturma
fikri nasıl ortaya çıktı? Bu fikrin ortaya
çıkışında hangi faktörler etken oldu?
AHEF GÜÇ BİRLİĞİ güçlü AHEF= güçlü
Aile hekimliği gerçekliğine proje üretme,
fikir üretmek ve gerçekliğe yönelik çalış-
malarda bulunmak ideali ile oluşturuldu.
Yegane kaygısı mesleki mücadele olan,
aile hekimliği uygulamasını sağlık sunanlar ve sağlık hizmeti alanlar için en üst
seviyeye getirme mücadelesinin çatısı
tartışmasız AHEF’dir. Özetle, çatı örgütüne ortak idealler çerçevesinde farklı
bakış açıları getirmek, mücadeleye
yeni aktivistler katmak, Şeffaf ve Aleni
yönetim anlayışını yerleştirmek, bireylerden bağımsız ilke bazlı EKİP ruhu
oluşturmak amacı güç birliği oluşumu
gerçekleştirilmiştir.
AHEF Güç Birliği, AHEF’in içinde bir bölünme olduğunun mu göstergesidir?
Bunu diğer meslektaşlarınızın nasıl algılaması gerekir?
Malumunuz üzere AHEF bir Sivil Toplum
OLUŞUM
GÜÇ BİRLİĞİ
kuruluşudur. STK’ların gücü ve etkinliği demokrasinin varlığı ile direk ilintilidir. Demokrasi ise çok seslilik ve düşünsel zenginliktir.
AHEF içerisinde Güç Birliği gibi fikir ve seçenek üreten yapıların olması AHEF için
ortak ideale katkıdır. Ortak ideal ve ideale
giden yolda oluşturulan Ortak Akıl Birlikteliğin perçinleyicisidir.
AHEF Güç Birliği, AHEF seçimlerine girecek mi? AHEF Güç Birliği oralak seçimlere girip kazandığınızda, AHEF’de ne
gibi değişiklikler söz konusu olacak?
Ahef Güç Birliği elbetteki anlayışını ilkelerini projelerini uygulamak üzere AHEF’in
Yönetim Kurulu seçimine girecektir. Şeffaflık ve Aleniyet ilkemiz gereği kurulduğumuz tarihlerde FACEBOOK sayfamızdan
yönetime talip olduğumuzu deklere etmiştik. Biz kazandığımız takdirde sahanın
enerjisini direk yönetim kuruluna ekleyecek yaklaşımla AHEF güvenirliliği Yönetim
Grubu ile birleşecek. Günümüze değin
AHEF yönetim kurullarında görev almış
ve AHEF e üretsel ve düşünsel katkı sunmuş meslektaşlarımızdan danışma kurulu oluşturacağız. Danışma kurulunda
oluşturulan projeler Yönetim Kurulunda
tarafında uygulanacak. Yönetim Kurulu
sadece yürütme görevini üstlenecek. YK
içerisinden ve dışından oluşturulacak ekip
sahanın fikir ve projelerini derhal danışma
danışama kuruluna getirecek ve Kurulda
son şekli verilen uygulanabilir projeler YK
tarafından yürütülecektir. Sahanın YK üyeleri etkisinde olduğu yönetim anlayışımızın
en büyük destekçisi Komisyonlar olacaktır. Komisyonların işleyişi yeniden gözden
geçirilerek komisyon üretileri mutlaka YK
gündemine alınacak.
Aile hekimlerinin mesleki gelişimlerine
destek amacı ile özellikle nüfus yoğun
olmayan illerde sürekli eğitim toplantıları
yapılacaktır. Bu toplantıların ön görüşmeleri devam etmektedir.
AHEF üyeleri olan il derneklerine hukuki
destek sağlayacaktır. AHEF hukuk bürosu
tüm derneklerin Hukuk bürosu olacak
AHEF in en büyük marka değeri olan
AHEKON çalışmalarını yılın oniki ayında
etkin kılmak üzere yetkisi sadece bilimsel
programla kısıtlı olmayan kurul oluşturulacak sürekli çalışma ile var olan marka
değerinin çok üzerinde bir AHEKON oluşturulacak..
Tüm AHEF dernekleri Yönetim Kurullarını
katılımı ile Türkiye Aile hekimliği çalış tayı
yapılacak. Yapılan çalıştay kılavuz niteliği taşıyan bir yapıt halinde basılacaktır.
Kaynak dahil olmak üzere ön çalışmamız başlatılmıştır.
Kurumsallaşma çalışmalarına hız verilecek ve bu çalışmalar profesyonel bir
partner ile devam edecektir.
Günümüzde yadsınamaz olan medya
gücü AHEF tarafından etkin olarak kulla25
mı koymuş bulunmaktayım . Gönül ister
ki farklı farklı gruplar yerine tek bir grup ortaya çıksın . Ama bu şimdilik eski defterler yüzünden pek mümkün olamayacak
gibi görünüyor. Aslında bu sebeple kendimi tüm grupları kaynaştırabilecek pozisyonda görüyorum. Bu sebeple bende
kendimi rahat ifade edebileceğim AHEF
Güç Birliği grubuyla hareket etmeye karar
vermiş bulunmaktayım. Umarım herkes
için hayırlı olur.
süreklilik kazanılacak. Süreğen bir şekilde
her seviyede bakanlıkla ile görüşülecektir.
Diyalog süreci için Bakanlık, STK ve Siyasiler ile sürekli iletişim kuran ekipler kurulacak. Belli takvimle görüşmeler devam
edecektir. Özetle talep eden konum üreten öneren konuma dönüştürülecektir.
GAZİANTEP DR. JÜLİDE AKSOY
“AHEF DAHA ETKİN OLACAK!”
nılacaktır. AHEF in kendi gazetesi , Kendi
Radyosu olacak ve AHEF TV için çalışmalar yapılacaktır.
Tabip Odası ve Tüm sendikalar siyasi partilerle sürekli diyalog için ekipler kurulacak
ve TÜM STK lara eşit mesafede İşbirliği içerisinde çalışılacaktır.
Oluşturulacak bilimsel kurul ile Üniversitelerle işbirliği yapılacak ve Aile hekimliği
modelimizin esasına yönelik bilimsel çalışmalar yapılacak.
Ana hatları özetlediğim çalışmalara ek
olarak başka projelerde bulunmakla birlikte alt yapısı hazırlanmadığı için şimdilik
belirtmeyelim. Çalışmalar bittiğinde var
olan projelerin detayları ve yeni projeler
AHEF GÜÇ BİRLİĞİ tarafından paylaşılacaktır.
AHEF Güç Birliği’nin Sağlık bakanlığı ile
izleyeceği politika nasıl olacak?
AHEF GÜÇ BİRLİĞİ Bakanlık, STK’lar ve Siyasiler ile sürekli diyalog halinde olacak.
Diyalog zorunlu kalındığında başvurulacak eylem sellik döneminde kesintiye
uğratılmayacaktır. Diyalog yöntemi ise
talep değil önermeler olacaktır. Yukarıda
bahsettiğimiz hukuksal ve bilimsel üretiler
26
AHEF Güç Birliği’ne neden ihtiyaç duyuldu ve sizin bu güç birliğinde (Gaziantep olarak) bulunma nedeniniz nedir?
Sürekli ivme kaybeden AHEF’i nasıl yeniden güçlü bir çatı örgütü haline dönüştürürüz diye düşünmeye başladık. Mart
ayında Afyon’da yapılan aile hekimlerinin sesi gazetesi lansmanında bu fikirlerimizi diğer arkadaşlarımızla paylaştık.
Asıl amacımız Türkiye haritasında temsil
edilmeyen hiçbir bölge kalmamasıydı.
Harita önümüzde kimlerle yola çıkabiliriz
dedik ve ekip oluşturmaya başladık. Birçok il başkanı ile toplandık ve yola çıktık.
Amacımız şeffaf, demokratik ve temsiliyet skalası geniş bir AHEF oluşturmaktı. Bu
çizgide görüşmelerimize başladık.
İnancımız güçlü bir AHEF için ekip ruhuna
sahip insanları bir araya getirmekti. Mayıs
ayından itibaren bu çalışmalarımıza hız
verdik ve Temmuz ayında bir toplantı yaparak AHEF Güç Birliği Yürütme Kurulu’nu
kurduk. Yaptığımız görüşmeler ile AHEF’e
üye birçok ilin başkan ve delegelerinden
oluşan güçbirliğini oluşturduk.
AHEF Güç Birliği olarak nasıl bir yol haritası izlenecek, Sağlık Bakanı ve bürokratlarla ilişkileri nasıl olacak?
AHEF Güç Birliği, AHEF’in yeni seçim dönemi için bir ekip oluşturmak için kurulmuştur. Amacı AHEF’in kaybettiği prestiji
yeniden kazanması için çalışmak ve aile
hekimlerinin birlikteliğinin kuvvetlenmesini
sağlamaktı. AHEF Güç Birliği aile hekimlerini bölmek için değil birleştirmek için
kurulmuştur.
Son olarak bu oluşum hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
AHEF Güç Birliği AHEF Genel Kurulu’na
aday bir liste çıkaracaktır. Eğer seçimi
kazanırsak her yönü ile tüm Türkiye’de
AHEF’e üye dernekleri kapsayacak ve
geliştirecek projeler yapacağız. Derneği bulunmayan illerin dernek kurmasına
mevcut derneğin yürütülmesinde sorun
yaşayan illere destek vereceğiz. Federasyon olarak aile hekimliği ile ilgili her
konuda söz sahibi olabilmek için çalışacağız. Bakanlıkla gerekli dirsek temasına
geçip sistemdeki yanlışların düzeltilmesi
için uğraşacağız. Aile hekimliğinin temeli
olan koruyucu hekimliğin ön plana çıkması ve bunun bize ek angaryalarla değil pozitif yöntemlerle olmasına çalışacağız. Attığımız her adımda Ardahan’dan
Edirne’ye, Sinop’tan Antalya’ya Türkiye’nin
her metrekaresine aynı uygulamaların
yapılması için görüşmeler yapacağız.
Yapacağımız çalıştaylar ve bakanlığın
yapacağı çalıştaylara yüksek katılım sağlayarak sesimizi duyuracağız.
SAKARYA DR. RIDVAN KARAGÖZ
“DAHA DİNAMİK VE DAHA BAŞARILI OLACAĞIZ!”
AHEF Güç Birliği’nde Sakarya olarak bulunma nedeniniz nedir?
AHEF birinci basamağın tek çatı örgütüdür. En önemli özelliği apolitik olup siyasi
bir kimliğinin olmamasıdır. Bu sebeple
sahada talep ve teveccüh gören bir konumdadır. AHEF’in önümüzdeki bu zorlu
süreçte daha dinamik ve daha başarılı
olması gerekmektedir. Bu da yine ancak
çalışkan, genç, kurumsal hafızasını etkin
bir şekilde kullanan ve dinamik bir ekip
sayesinde oluşabilecektir. Aslında geçen
dönemki yönetim kurulu içinde de görev
almak üzereyken aile hekimliği görevimden ayrılıp Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde
göreve başladığımdan bu görevde bulunamamıştım. Hem başkanı olduğum
Sakarya ilinin başarılı çalışmalarında bir
parça payım olması ve coğrafi açıdan
stratejik konumu nedeniyle, bununla beraber AHEF delegelerinin teveccühünü
kazanabileceğim ümidiyle ile bu dönem
ki AHEF Yönetim Kurulu üyeliğine adaylığı-
Son olarak bu oluşum hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
AHEF güç birliği normal olarak bir seçim
grubu gibi görülse de esasen daha fazlasıdır. Dinamizmi , şeffaflığı ve ilkesel tarzı
ile tüm sahanın beklediği çalışma grubudur. Eminim ki beklentileri karşılayacak bir
ekip olarak karşınıza çıkacaktır. En önemli
özelliği olan şeffaflığı sayesinde yapılan
ve yapılacak olan her şeyi gözlerinizin
önünde yapacağından, hesap sorula bilir bir anlayışla çalışacaktır. Aile hekimliği
sisteminin geleceği için gayret gösterip
her tür platformda aile hekimliği konusunda fikirlerini cesaretle dile getirerek görüş
bildiren bir anlayış içinde olacaktır. Dolayısı ile AHEF Güç Birliği Aile Hekimliğinin
geleceği için herkese elini uzatacak ve
AHEF’in sahanın tek sesi olduğu günlere
kavuşması için tüm gücüyle çalışacaktır.
Bu oluşumun aile hekimliği için elinden
gelenin fazlasını yapacağını bu grubun
ve bu ailenin bir parçası olarak taahhüt
ediyorum.
YOZGAT DR. MURAT YILDIRIM
“DİNAMİK BİR OLUŞUM GEREKLİ!”
AHEF güç birliğine mevcut yönetimin çok
yıpranmadan dolayı artık iş yapamaz
hale geldiğini söylüyor Yozgat Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Murat Yıldırım.
AHEF için dinamik bir oluşumun gerekli olduğunu savunan Dr. Yıldırım; “Yozgat olarak bu grubta bulunma sebebim inandığım güvendiğim insanlardan oluşması ve
özellikle İstanbul olarak Gürsel başkanın
burda olması. AHEF Güç Birliği olarak aile
hekimliğinin geleceği için bekası için sistemi iyileştirmek iççin sağlık bakanlığı ve
bürokratlarla arasının iyi olması diyalogta
olması herşeye karşı bir AHEF değilde sistemin iyileştirilmesi sistemin düzeltilmesi
ilkesi olan bir AHEF in olduğunu ilgili makamlara göstermelidir. Özlük haklarını almış gerçekten birinci basamakta çalışan
toplumun sağlığını koruyan bunun için
uğraşan, angaryalarla vakit kaybetmeyen bir aile hekimliği hedefleniyor. Oluşum gerçekten inanmış çalışkan proje
üreten arkadaşlardan oluşmakta. İnşallah herşey daha güzel olacak” diyor.
DENİZLİ DR. HASAN GÖKÇE
“İYİ BİR SİSTEM İÇİN!”
DAHED Başkanı Dr. Hasan Gökçe, AHEF
Güç Birliği’nin AHEf’in içinde bulunduğu
yönetimsel sorunların tüm aile hekimliği camiasını etkilemesi neticesinde var
olan arayışların bir sonucu olarak ortaya
çıktığını söylüyor. AGB’nin kapsayıcılığı
ve oluşan ekibe olan inançları gereği
bu oluşumda yer aldıklarını belirten Dr.
Gökçe; “Bu kararı almamızdaki en büyük
etkenlerden birisi Ege Aile Hekimleri Dernekleri Birliğinin çoğunluğunun AGB oluşumu içinde yer almasıdır. Öncelikle AGB
kendi iç oluşma mekanizmasını tamamladıktan ve Ahef olağan genel kurulunda
seçimle AHEF yönetimine geldikten sonra
aile hekimliği için, ülkemizin sağlık sorunlarının çözümü için bürokrasi ile görüşleri
doğrultusunda her fırsatta bir araya gelecektir, gelmelidir. AGB yi oluşturan ve
içinde yer alan illerin ortak özelliğinin aile
hekimliğini benimsemiş,aile hekimliğinin
geleceğinden endişe duyan ve geleceği aile hekimliğinde gören arkadaşlardan oluştuğunu düşünüyorum.Bu ekip
bu güne kadar fikirleri ile her ortamda
değer görmüş liderlerin buluşma noktası
olduğunu görüyorum.Bu ekipte şahsi çıkarların en az olduğu,kaybedilen geçmiş
nedeniyle gelecekten de endişe duyan
arkadaşlarımın olduğunu görüyorum.Ben
bu ekibin talip olduğu görevde seçilmesi
durumunda başarılı işlere imza atacağını
düşünüyorum” diyor.
ZONGULDAK DR. EROL ÜNAL
“SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ”
AHEF’in daha da güçlenmesini istediklerini vurgulayan ZAHED Başkanı Dr. Erol Ünal,
şunları söylüyor; “AHEF’in artık Türkiye’nin
tüm illerinde dernekleşmesini tamamlayarak TAHEF olmasını, sadece dernek adı
olup seçimlere bile ketılmayan yönetim
ve delegelerin önce inanmalarını ve tüm
enerjilerini AHEF için vermelerini bekliyoruz. Günümüzde sıkışıp kaldığımız nöbet,
100 ceza puanlarının durdurulmasını, Aile
Hekimliğinin diğer sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Emeklilikte karşılaşacağımız
ve ömrümüzün geri kalan kısmında yaşayacağımız çıkmazı şimdiden çözmek
istiyoruz. Biriken işyükünün azaltılmasını
istiyoruz.Bunun için AHEF Güç Birliğine
inanıp güveniyoruz.Yönetimlerin özveriyle
çalışsalar da bir süre sonra yorulduğunu,yıprandığını,sorunların
kişiselleştiğini
gözlemlediğimiz için Zonguldak ZAHED
olarak AGB’nin çözüm olacağına inandığımız için bu yerdeyiz.”
AHEF Güç Birliği olarak nasıl bir yol haritası izlenecek, Sağlık Bakanı ve bürokratlarla ilişkileri nasıl olacak?
Bakanlığımız ve bürokratları ile tüm sivil
toplum kuruluşları arsında siyasi ve geçmiş olumsuzluklarına takılmadan, tarafsız
ve önyargısız görüşme ve işbirliği yapacağız.İller arasındaki uygulama farklılıklarını kaldıracağız.Önce diyalog,olmazsa
huhuk yollarını , eylem gerekirse de en
radikallerini uygulamaktan çekinmeyeceğiz.Arkadaşlarımız için birlik olacağız,
tüm seçenekleri değerlendirip sonu nereye varırsa varsın,baskılara boyun eğmeyeceğiz,kimseden korkmayacağız
OSMANİYE DR. YUSUF BAŞAK
“SAHANIN SESİ OLACAĞIZ”
Yozgat Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr.
Yusuf Başak, guc birligi olarak dinamik
üretken ve yıpranmamış bir kadroyla sahanin sesi olacaklarını söylüyor. Bu projenin aile hekimliği uygulamasını daha da
ileriye taşıyacağını ifade eden Dr. Başak,
şunları söylüyor; “Her il derneğine eşit mesafede olacağız. Üye sayısı az olan illere AHEF’ten maddi kaynak aktaracağız.
Sağlık Bakanlığı’na çaıştaylarımızda yaptığımız çalışmaları kitaplaştırarak elimizde donelerle gideceğiz. Çözüm odaklı
olacağız. Aile hekimliği uygulamasında
ülkenin gerçekleri göz önüne alınarak koruyucu hekimliği ön planda tutarak kaliteden ödün vermeden halkımıza hizmet
vereceğiz. Sadece hasta memnuniyeti
değil çalışan memnuniyeti de ön planda
olacak. Bu oluşum seffaf ve demokratik
bir oluşum. Ben odaklı değil biz odaklı bir
birliktelik. Aile hekimliğinin bilimsel gerçekler ışığında ilerlemesini sağlayacak bir
birliktelik.”
27
YAZAR
ZON
UN - TRAB
UZ
Dr. Hakan
İŞE GİRİŞ RAPORU
VERMEK KİMİN
GÖREVİDİR?
BU SAYIMIZDA AİLE HEKİMLERİNİ YAKINDAN İLGİLENDİREN BİR
SORUNUN CEVABINI KANUN MADDELERİ ARASINDA ARAYACAĞIZ. Her zaman olduğu gibi algoritmamızı değiştirmeden
önce kanunlara, sonra yönetmeliklere en son olarak yönergelere bakacağız. Şimdi sırasıyla inceleyelim ve bu sorunun
doğru cevabını bulmaya çalışalım. İlk önce bu konu ile ilgili
kanunlara bakalım.
İlk olarak bakacağımız kanun, 14.04.1928 tarihinde 863 sayılı
Resmi Gazete yayınlanan ve 02.01.2014-6514/21 değişikliğe
uğrayan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanun olacaktır. Bu kanun’ nun 12. Maddesinde 02.01.2014
tarihinde yapılan değişiklikle “(Değişik dördüncü cümle:
2/1/2014-6514/21 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, kurum ve kuruluşlarındaki çalışma saatleri dışında ve kurumlarının izniyle aylık otuz saati geçmemek üzere iş yeri hekimliği
yapabilir. Döner sermayeli sağlık kuruluşları ise kurumsal olarak
işyeri hekimliği hizmeti verebilir. (Ek cümle: 2/1/2014-6514/21
md.) Tabipler, iş yeri hekimliği eğitimi alma ve iş yeri hekimliği
belgesine sahip olma şartı aranmaksızın 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliği görevini yapabilirler.
Bu maddenin uygulamasına ve işyeri hekimliğine ilişkin esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir.
28
Bu kanunda dikkat çeken noktalar, tabipler ile aile hekimlerine, aylık otuz saati geçmemek üzere iş yeri hekimliği yapma yetkisinin verilmiş olmasıdır. Birde tabiplere, iş
yeri hekimliği belgesi olmasa bile 10’dan az işçi çalıştıran
az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliğini yapma yetkisi verilmiştir. Buradaki en ilginç nokta ise Kanunda ilk değişiklik
yapılan cümlede aylık otuz saat iş yeri hekimliği yetkisi
için tabipler ile aile hekimleri tanımı geçerken, 10’dan
az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinde iş yeri hekimliği
görevi yetkisi için sadece Tabipler tanımının geçmesi,
aile hekimlerinden tanımda bahsedilmemesini de bir
kenara not edelim. Genel yorum olarak da Tabiplerin
içine aile hekimlerinin de girdiğini farz edelim. O zaman
da şu soru akla gelebilir. İlk değişiklikte neden tabipler ile
aile hekimleri tanımı ayrı ayrı yazılmıştır? Bunu ayrı bir konu
olarak daha sonra tartışabiliriz ama buradan şu sonucu
çıkartabiliriz. Kanun hazırlamak ciddi bir iştir ve kanunları
Türkçe’ yi çok iyi bilenlerin hazırlaması gerekir. Bu kanun
maddesinde ikinci önemli hususta, bu maddenin uygulanmasına ve iş yeri hekimliğine ilişkin esasların Sağlık Bakanlığınca belirlenecek olmasıdır.
İkinci olarak bakacağımız kanun ise; 30.06.2012
tarihinde 28339 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. Bu kanunun 10/9/2014-6552/17 tarihinde yapılan değişiklikle, 15. maddesinde işverene, işçisinin iş yerinde
maruz kalacağı sağlık ve güvenlik risklerini dikkate
alarak sağlık gözetimi uygulatması ve işçisinin işe
girişlerde, iş değişikliğinde, işe dönüşlerde, işin devamı sürecinde düzenli aralıklarla sağlık muayenelerini yaptırması görevi verilmiştir. Aynı kanunun 15.
maddesinin 3. bendinde “(Değişik birinci cümle:
10/9/2014-6552/17 md.) Bu Kanun kapsamında
alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden
alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir.” hükmü getirilmiştir.
Sağlık gözetimi
MADDE 15 – (1) İşveren;
a) Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve
güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine
tabi tutulmalarını sağlar.
b) Aşağıdaki hallerde çalışanların sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamak zorundadır:
1) İşe girişlerinde.
2) İş değişikliğinde.
3) İş kazası,
meslek hastalığı
veya
sağlık nedeniyle tekrarlanan işten
uzaklaşmala-
rından sonra işe dönüşlerinde talep
etmeleri hâlinde
4) İşin devamı süresince, çalışanın ve
işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına
göre Bakanlıkça belirlenen düzenli
aralıklarla.
(2) Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer
alan işlerde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık
raporu olmadan işe başlatılamaz. (1)
(3) (Değişik birinci cümle: 10/9/20146552/17 md.) Bu Kanun kapsamında
alınması gereken sağlık raporları işyeri
hekiminden alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için
ise kamu hizmet sunucuları veya aile
hekimlerinden de alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından
belirlenen hakem hastanelere yapılır,
verilen kararlar kesindir.
(4) Sağlık gözetiminden doğan maliyet ve bu gözetimden kaynaklı her
türlü ek maliyet işverence karşılanır,
çalışana yansıtılamaz.
(5) Sağlık muayenesi yaptırılan çalışa-
Az Tehlikeli ve 10’dan az işçi çalıştıran
İş Yerleri için ise, ilgili kanun da belirtildiği gibi iş yeri hekimliği sertifikasına
sahip olma şartı aranmadan tüm tabipler ( içine aile hekimleri de katılabilir bir görüşe göre ) iş yeri hekimliği
sözleşmesi imzalayarak, az tehlikeli
ve 10’dan az işçi çalıştıran iş yerlerinin
iş yeri hekimliğini yaparak, bu yerlerde çalışan işçilere rapor tanzim edebilirler.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun,
“15. maddesinin (3). bendindeki
(Değişik birinci cümle: 10/9/20146552/17 md.) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları
işyeri hekiminden (bakınız iş yeri hekimi tanımı) alınır. 10’dan az çalışanı
bulunan ve az tehlikeli işyerleri için
ise kamu hizmet sunucuları veya aile
hekimlerinden de ( Bakınız Tababet
ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanun’un 12.maddesine göre)
alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem
ve 02.01.2014-6514/21 değişikliğe
uğrayan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un
12.maddesine göre, yetkilendirilerek “ Tabipler, iş yeri hekimliği eğitimi
alma ve iş yeri hekimliği belgesine
sahip olma şartı aranmaksızın 10’dan
az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliği görevini yapabilirler” hükmüne göre iş yeri hekimliği
görevini yaparak,” 10’dan az çalışanı
bulunan ve az tehlikeli işyerleri için
ise kamu hizmet sunucuları veya aile
hekimlerinden de alınabilir.” hükmü
yerine getirilebilir.
nın özel hayatı ve itibarının korunması
açısından sağlık bilgileri gizli tutulur.
hastanelere yapılır, verilen kararlar
kesindir.” hükümleri bu açıklamalar
doğrultusunda tekrar inceleyecek
olursak;
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3.
maddesinde yer alan tanımlar kısmının ı) bendinde, iş yeri hekimi tanımı
olarak “İşyeri hekimi: İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, işyeri
hekimliği belgesine sahip hekimi,”
Bu yüzden, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmemiş ve iş yeri hekimliği belgesine sahip olmayan aile
hekimleri ancak 14.04.1928 tarihinde
863 sayılı Resmi Gazete yayınlanan
İşte bu sorunun cevabı bizi doğru
noktaya getirecektir.
İş yerinin az tehlikeli olduğunu nasıl
anlayacağız?
İş yerinde 10 ‘dan az çalışan olduğunu nasıl anlayacağız?
İş yerinde çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini nasıl anlayacağız?
Çalışanların çalıştığı işe uygunluğunu
nasıl anlayacağız ?
İşe giriş, iş değişikliği, işe dönüş, işin
devamı sürecinde düzenli aralıklarla
sağlık muayenelerini, nasıl takip edeceğiz ?
Aile Hekimleri Ancak;
Az Tehlikeli (10’dan fazla çalışanı
bulunan), Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İş
Yerleri için; İş Yeri Hekimliği Sertifikasına sahip olmak şartıyla, Az Tehlikeli (10’dan fazla çalışanı bulunan),
Tehlikeli ve Çok Tehlikeli işyerleri için,
ayda 30 saati aşmayacak şekilde, iş
yeri hekimliği sözleşmesi imzaladıktan sonra bu az tehlikeli (10’dan fazla çalışanı bulunan), tehlikeli ve çok
tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliğini
yaparak, çalışan işçilere rapor tanzim edebilirler.
Aile Hekimleri, 10’dan az işçi çalıştıran ve az tehlikeli iş yerleri için iş yeri
hekimliği belgesine sahip olmasa
bile ancak iş yeri hekimliği sözleşmesi
imzalayarak ve o iş yerinin iş yeri hekimi olarak rapor tanzim edebilir. Neden mi ?
Yazının devamı ekim sayısında.
29
RÖPORTAJ
Yama şeklinde uygulanmaya çalışılan yönetmelikler, genelgeler ve tüm bunların kanunla çelişen yönleri neticesinde her
okuyanın farklı yorumladığı garip bir aile hekimliği uygulaması ortaya çıktı. Parça parça yayınlanan ve birbiriyle örtüşmeyen yönetmelikler sahada görev yapan aile hekimlerini
daha da zor duruma düşürüyor. Peki, neredeyse her ilçede
farklı bir aile hekimliği uygulamasının yaşanmasına neden
olan bu sorunların çözümü ne? Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz, öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın
aile hekimlerine dirsek çevirmekten vazgeçip, aile hekimleriyle aynı masaya oturarak sağlıklı bir aile hekimliği sistemini
oluşturmak için ortak hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
YANLIŞLAR
BİZLERLE
DÜZELİR!
Sahada görev yapan aile hekimleri,
bakanlık bürokratlarının sahayı iyi
analiz edememesinden şikayetçi.
Dr. Rıdvan Karagöz, uygulamadaki
boşlukların ve eksikliklerin ancak
aile hekimleriyle aynı masaya oturulduğunda çözüme kavuşabileceğini söylüyor.
AGÖZ
Dr. Rıdvan KAR
30
Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr.
Rıdvan Karagöz, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da iyi bir sistem olduğu
belirtilen aile hekimliği uygulamasının
Türkiye’ye özgü şartlar göz önünde
bulundurularak yeniden ele alınması
gerektiğini söylüyor. Şu anda ülkemizde tüm sağlık hizmetleri aile hekimliği
uygulaması ile çalışıyor. Hizmeti alan
hasatalara yönelik gerçekleştirilen
anketlerde, hastalar yüzde 80 oranında memnun olduklarını dile getiriyor ama aynı anket verileri hastalara
bu hizmeti sunan aile hekimlerinin
yüzde 34 oranında ancak memnun
olduğunu ortaya koyuyor. Peki, bu
çelişki nasıl ifade edilmeli? Dr. Rıdvan Karagöz’e göre birbiriyle çelişen
yönetmelikler ve çıkartılan kanunların
sahanın ihtiyaçlarına uzak olması,
tüm yaşanan sorunların temelini teşkil
ediyor.
Ülkemizde aile hekimliği uygulaması sizce nasıl olmalı? Sorunlara
getirdiğiniz çözüm önerileri nelerdir?
Kanun yapıcılarımızın acilen ama
mutlaka sahada bu işi yapan biz aile
hekimlerinin önerilerini ele alması gerekiyor. Aile hekimlerinin de aynı
masaya oturarak, birlikye yeni bir
aile hekimliği kanununun yazılmasına ihtiyaç var. Son 3 yıldır tüm Türkiye aile hekimliği sistemi ile çalışıyor.
Sistemin defektleri boşlukları ve eksiklerini bizler yaşayarak görüyoruz. Bu
sebeple bizlerle ancak bu yanlışlar
düzelebilir. Fakat Bakanlık son 2 senedir yaptığı gibi sahanın bu bakış açısına dirsek çevirmeye devam ederse
; bu günkü gibi yama şeklinde ama
ne estetiği nede fonksiyonelliği olan ,
hem hukuksuz hem de işlevsel olmayan bir sürü genelge yayınlar durur.
Ondan sonra “Neden aile hekimleri
bunlara uymuyor?” diye söylenir durur. Bu sebeple ortak dil kullanmayı
ve işbirliği yapmayı öğrenmeliyiz.
Biz bağlı bulunduğumuz müdürlüklerin, bakanlığımızın, devletimizin daha
da güçlü olmasını isteriz. Çünkü bizler
onların bir parçasıyız. Onların başarısı
ve yücelmesi bizi mutlu eder ve gururlandırır. Ama tersi de mutlaka bizi
üzer. Düşünsenize başka bir meslek
grubundan biri bizim bakanımızı niye
eleştirsin? Bakanımız veya bakanlık
bizlerle beraber iyi şeylere imza atsın
istiyoruz.
Bu dediklerinizin gerçekleşe bilmesi için mevcut AHEF Yönetiminin bu
özellikleri taşıdığını düşünüyor musunuz?
Bakanlık, AHEF’in saha üzerindeki etkisinin farkında ve bu nedenlede çeşitli
manevralar yaparak bu etkiyi kırmaya çalışıyor. İşte bu nedenle AHEF
Yönetimi, herşeyden önce bir ekip
olmalıdır. 22 Bin aile hekiminin büyük
umutlar beslediği, tüm kazanım ve
başarılarına rağmen hak ettiği değere ulaşamayan AHEF’in yeniden bu
özelliklerine sahip olması gerekir.
AHEF, İYİ BİR ŞEF OLMALI!
AHEF, aile hekimlerinin haklarını savunan ve bunu yaparken de siyasi bir
eksene sapmayan tek platform. Kısacası, aile hekimlerinin çatısı. Fakat,
sahada görev yapan aile hekimleri
ve çeşitli platformlardan yükselen
seslere rağmen yaşanan sorunlar devam ediyor. Sağlık Bakanlığı’nın sahada görev yapan aile hekimlerinin
isteklerini iyi bir şekilde analiz edemediği ortada ve çok sayıda platformdan uygulamaya geçirilen haksızlıklara karşı sesler yükseliyor. Farklı farklı
sivil toğlum kuruluşlarından yükselen
bu sesler iyi bir şekilde yönetilemediğinden ortaya gürültü çıkıyor. Peki,
bu gürültü neye neden oluyor? Dr.
Rıdvan Karagöz bu gürültünün Sağlık
Bakanlığı’nı halkın gözünde haklı bir
konuma getirdiğini söylüyor.
Bu konuya ilginç bir bakış açısı getiren Dr. Rıdvan Karagöz’e soruyoruz;
AHEF, nasıl bir yaklaşımda bulunmalı?
“
AHEF, öyle bir koro şefi
olmalı ki tüm sivil toplum
kuruluşlarını organize
edip, ortak hareket tarzını
belirlemeli ve sahanın
ihtiyaçları doğrultusunda
tüm bu farklı seslerden
oluşumları oyuna dahil
edebilmelidir.
“
“GÜDÜK BİR SİSTEM
ORTAYA ÇIKTI!”
Bizim bu farklı sesleri , farklı notaları senfoniye çevirmemiz lazım. Bunun yolu birinci basamakta elbette
AHEF’den geçiyor. AHEF, öyle bir
koro şefi olmalı ki tüm sivil toplum
kuruluşlarını organize edip, ortak
hareket tarzını belirlemeli ve sahanın ihtiyaçları doğrultusunda tüm
bu farklı seslerden oluşumları oyuna dahil edebilmelidir. Günümüzde
koro şefliğine soyunan Türk Tabipleri
Birliği son zamanlardaki siyasi söylemleri sebebiyle tam manasıyla bu görevi yerine getiremediği için AHEF bu
görevi üstlenip sorunların üstesinden
gelmelidir. Bu nedenle AHEF tüm aile
hekimlerinin haklarını savunmaya en
önemli aday.
31
ısınma, elektrik ve su giderleri gibi
pek çok kalemin verilen ödenekten
ödenmesi var. Dr. Karagöz, bakanlığın, aile hekimlerinin kullanmayacağı şeylerin de almasını istemesinin ve hatta aşı yapılan sağlık
ocaklarında jenaratör yokken, kendi eliyle yerleştirdiği aile hekimlerine
aşıları korumasını isteyip jenaratör
almasını istemesinin de etik olmadığını söylüyor.
AİLE HEKİMLİĞİ
UYGULAMASININ
EN DEĞERLİ YANI; MOBİL
HİZMET
Bu sebeple yeni AHEF Yönetimi öncelikle her grup, her STK ile her platformda diyalog kurabilen, görüşlerine
inanmasa bile bir sonuç alınamayacağı başından belli olsa bile gidip
kendini ifade edebilen bir yönetime
sahip olmalıdır.
Mevcut AHEF yönetimi meydanlarda doğruları söylüyor ama neden
sonuç alamıyor?
Evet, mevcut yönetim doğruları
meydanlarda dile getiriyor. Fakat
bu doğruları yüksek perdede söylemeli ki ;bu doğru artık gürültünün
arkasında kalmadan istenen hedefe
ulaşabilsin. Bu sebeple AHEF’in yeni
yönetiminin mutlaka siyaset ilmini bilmesi gerekiyor. Amaç, aile hekimliği
sisteminin daha da iyi hale getirilmesi
olduğundan, kırmızı çizgilerini dikkatlice belirleyip, muhatabı olan bakanlıkla aynı masada oturabilmelidir.
Fakat, sahada AHEF’ten çok fazla
şey bekliyor. Bu konuda haklılar mı?
Saha AHEF’ten çok şey bekliyor,
doğru ama bu isteklerinde de haklılar. AHEF, hızlı ve soğukkanlı hareket
edebilen öncü ve lider pozisyonunu yeniden kurgulamalıdır. Önceliği
aile hekimliği sistemi olmalı ve kişisel
menfaatler söz konusu bile olmamalıdır. Bu seçimlerden önce bir çok
yönetim kurulu gördük. Esas önemli
olan, kurumsallığı sağlayan, her yönetimin bir öncekini yıkıp yenisini yap32
mak yerine mevcut değerler üzerine
bir tuğla daha koyup gelecek nesillere kökleri kuvvetli bir yönetim anlayışı
bırakmak olmalıdır.
“KAMUOYU YANLIŞ
BİLGİLENDİRİLDİ!”
Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz, aile hekimlerinin aldıkları ücret konusunda
kamuoyunda yanlış bir algı yaratıldığını söylüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından aile hekimlerine ödenen ücretin
içinde çalıştırılan personelin maaş
ve sigortası, muayene odasının kira,
Dr. Rıdvan Karagöz’e göre aile hekimliği sisteminin en güzel, en değerli kısmı mobil hizmet . Nedenini
sorduğumuzda Dr. Karagöz, “Sizden önce gitmedikleri hastane kalmayan, şişe şişe serumlar ve ilaçlar
verilen Ali Rıza amcanın açılamayan iştahını, yatağının başına gidip
“Hadi maşallah iyi gördüm seni” dediğinizde asık suratını güldürüp beraber sütlaç yedirdiğinizde ailesi tarafından “O kadar doktor gezdik ama
hiç biri sizin kadar ilgilenmedi” dememiştir. Aslında mobil hizmetin ruhu
budur benim pratiğimde. Zaten her
gün onlarca hasta polikliniklerimize
geliyor ama arkada bekleyen hastalar yüzünden mi dersiniz , odalarımızı
her ne kadar renklendirsek de resmi
havada olmasından mı dersiniz , evlerindeki yataklarının başına oturup
moral vermenizin yerini tutamıyor.
Emin olun ki ASM’lerde çok daha
kuvvetli ilaç verseniz bile o moralin o
motivasyonun yerini tutmuyor” diyor.
Yani mobil hizmet bölgelerine gittiğinizde sizi tüm aile sahipleniyor
mu?
Zaten, bir ailenin yaşantısına ve acılarına ortak olabildiğiniz de aile heki-
misinizdir. Sizi öyle benimsiyorlar ki ailelerinin bir bireyi haline geliyorsunuz.
Sizi ailelerinin bir parçası götürdükleri
için çok daha samimi ve çok daha
rahat problemlerini dile getiriyorlar.
Sizi o kadar benimsiyorlar ki kedileri
köpekleri bile sizi sevip benimsiyor.
İnsanoğlu sosyal bir varlık olduğu
için sosyalleşmek bu bağlamda çok
önemlidir. Bizler mühendis değiliz, tamirci değiliz. Çalıştığımız alan insan
olduğu için mutlaka sosyal ilişkilerimizin daha kuvvetli olması gerekiyor.
Bunun için mobil hizmet sosyal kaynaşmanın daha da güçlenmesi için
eski değerine kavuşturulması gerekiyor.
Peki, en son yayınlana Aile Hekimliği
Ücret Yönetmeliği ile Aile Hekimleri
ve Aile Sağlığı Çalışanlarının mobil
bölgelerine vereceği hizmetin gün
ve saatlerini yeniden ayarlaması
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aile hekimliği sistemini bilmedikleri
yada bu ruhun ne olduğunu anlayamadıklarının yegane göstergesidir. Eğer amaç bizlerin daha fazla
ASM’lerde kalıp daha çok poliklinik
yapması ise ki anlaşılan bunu istiyorlar; o zaman dün aynı mobil bölgesine gittiğimizin yarısı kadar gitmemizi
istemelerini anlayacağız. Ama aile
hekimliği bu mu? Kast ettiğim bu
işte. Sıkıntılarımızın başında bu geliyor. Ne sahada çalışmış, ne aile
hekimliği yapmış yöneticilerimiz var.
Sağlık kurumlarını, Aile Hekimliği Birimlerini bir oda, bir masa ve bir sedyeden ibaret sandıkları için tamamen oturdukları yerden sahaya ne
istediğini sormadan “yaptık oldu” ile
yazıyor çiziyorlar. Bu sefer olan hem
vatandaşa hem de biz aile hekimliği
çalışanlarına oluyor. Geçen aylarda
ayda 2 kez gittiğimiz bir köye artık
ayda bir kez gidince bunu vatandaşa anlatamıyorsunuz. Şanslıysanız sizi anlayışla karşılıyorlar ama
şanssızsanız muhtarı ayrı söyleniyor
hastalar ayrı söyleniyor.
Eğer bakanlık yöneticileri aile hekimliğinin parlamasını ve sağlıkta gerçekten ileri seviyelere ulaşmak istiyorlarsa net bir şekilde mobil hizmetlerde
ki bu kısıtlamaları kaldırmalı ve uzak
bölgelerdeki ailelerin hekimleri ile buluşmasına fırsat verilmelidir.
33
KAPADOKYA
CA
san KO
Dr. Ha
Kapadokya’ya bir turla gitmişseniz
çok şey gördüğünüz izlenimine kapılır
ama birçok şeyi görmeden dönersiniz. Göreceklerinin birkaç peribacası,
kayalara oyulmuş birkaç kilise, yol kenarlarındaki hediyelik eşyalar, Asmalı
Konak, Avanos’ta turistlere çömlek
yapımını gösteren turistlik atölyelerden biri ve şarap fabrikalarının fabrika satış mağazası. Bir sonraki sabah
da gün doğmadan kalkıp yapacağınız
balon yolculuğu.
34
2000 yılında Siirt’in Ormanardı
kırsalında Göreme’nin muhteşem günbatımı hakkında uzun
ve derin bir sohbet yapıyoruz.
Bedelli askerlik için bir aylığına
bulunmaktaydım bu askeri bölükte. Sohbeti açansa Üst Teğmen
Özkan Ölmez Tosun. Askerliğini
yedek subay olarak yapan bir turist rehberi olan Özkan Üsteğmen,
sivil yaşantısında Kapadokya’da
rehberlik yapmış olan, yaşama
ve hayata sıkı, sıkı tutunan ve en
zor şartlarda bile bardağın dolu
tarafını görebilen biri.
O yıllarda terör olayları neredeyse
sıfırlanmış bir süreç yaşanıyordu.
Tabii bu sadece benim bulunduğum kısa sürede böyleydi. Ama
benim bulunduğum bu bölük
daha önce Eruh’un Fındık karakolu gibi çok ünlü bir bölgeden buraya geldiği için, terörle ilgili çok
korkunç hikayeler de anlatılmıyor
değildi. Ama askerlik yapanların
çok iyi bileceği gibi, asker en çok
sıla hikayeleri anlatmayı sever.
Özkan Üsteğmen de üniversiteyi
okuduğu ve sonrasında birkaç yıl
çalıştığı Nevşehir’den bahsetmeye bayılırdı. Askerliğinin bitmesine
kırk beş gün gibi kısa bir süre kalmış, sıla özlemi doruklara çıkmıştı.
O güne kadar genellikle hafta
sonları bir yada iki günlük geziler
ile hızlı bir şekilde görmenin yeterli
olacağını düşündüğüm Kapadokya, dinlediklerimden sonra,
her kayasını tek, tek yaşamak istediğim bir yer halini aldı. Hemen
askerlik bitimi bir kongre vesilesiyle
gittiğim Nevşehir’de, kongre biter
bitmez ilk işim Özkan Üsteğmeni
bulmak oldu. Kendisi beni davet
etmişti ve gerçek Kapadokya’yı
sana ben gezdireceğim diye söz
vermişti. İşte ben de sizlerle her
yerde okuyabileceğiniz bir Kapadokya gezi yazısı değil de, farklı
bir Kapadokya anlatacağım bu
ay sizlere.
Kapadokya tarihi, Hıristiyanlığın
kurulduğu yıllara kadar uzanan
ve günümüze kadar çok değişmiş olan bir kültür hakkında ne
kaldı aklımızda. Peribacalarının nasıl
oluştuğunu jeolojik olarak bilmeyenimiz yok gibidir. Elbette Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyanlara yaptığı
baskılar sonucu bu halkın dinlerini
burada gözlerden uzak yaşadıklarını
da biliyoruzdur. Ama bu peribacası
evleri kullananlar ne yer, ne içer, ne
düşünür, nasıl yaşar? Doksan yaşını
geçmiş ninenin artık neredeyse görmeyen gözleriyle satmaya çalıştığı
bez bebekler nasıl yapılır? Asmalı Konak’ta kimler yaşamış? Avanos’ta neden çömlek imalathaneleri boldur?
Ya da evde kendi şarabımızı nasıl
yaparız?
PERİBACASINDA YAŞAM
İşte bu ve bunun gibi birçok sorunun
cevabını bulmak için takılıyorum Özkan Üsteğmenin peşine. Göreme’nin
arka kayalıklarındaki kayaevlerden
birine gidiyoruz. Peribacasının önündeki alana masa kuruluyor. Ev sahibi
Yaşar Amca. Eşi ve çocukları Nevşehir’de yaşayan bu genç ihtiyar, babadan kalma bu peribacası evde
yaşamayı tercih ediyor. Bu evlerin
“Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” kapsamında korunduğunu ve her yıl denetçilerin gelip
evde tadilat ve değişiklik yapılıp yapılmadığını kontrol ettiğini anlatıyor.
“Bu evlere bir çivi bile çakamazsınız”
diyor Yaşar Amca bahçede rakısını
yudumlarken. Biz ise onun kendi elleriyle yaptığı şarabın tadına bakmayı
tercih ediyoruz. Bu şarap öyle şarap
fabrikalarında tattırılanlara hiç benzemiyor. Biz soruyoruz o anlatıyor şarap
yapımını. Sonrada bize yeni yaptığı
şarapların mayalandığı yeri gösteriyor. Burası peribacasının içinde
bir bölme. Dışarıda yakıcı bir sıcak
olmasına rağmen peribacasının
içinde doğal bir klima havası var.
O zaman bu işin sırrının ne üzümde,
ne üreticisinde olmadığını çok net
anlıyoruz. İşin tüm sırrı bu kayalara
oyulmuş şarap mahzenlerinin yaz
kış belli bir sıcaklıkta olması. İşte bu
sıcaklık da şarabın iyi şarap olmasını
sağlayan en önemli etken.
AŞIKLAR TEPESİNDEN GÜN BATIMI
Gün bitimine doğru Özkan Üsteğmenin bahsettiği Göreme Aşıklar
Tepesi, nam-ı diğer Aydın Kırağı’na
doğru yola çıkıyoruz. Aydın Kırağı’na
geldiğimizde nasıl bir masalsı coğrafyada olduğumuzu tam anlamıyla
idrak ettim. Burası Türkiye’de gün batımının en iyi izlenebildiği mekanlar
arasında gösteriliyor. Gün batımının
eşsiz kızıllığı turistleri büyülüyor. Bu seyir
tepesi sadece gün batımını izlemek
için değil, aynı zamanda balon turu
yapmayan fakat balonların eşsiz
manzarasını seyretmek isteyenler için
de bulunmaz bir yer. Sabahın erken
35
de köylü kadınlarca yapılarak bütün
Kapadokya bölgesinde satılan ve
Soğanlı Bebeği adı ile ün yapan bu
bebekler, köyün en önemli gelir kaynaklarından birisiymiş.
saatlerinde kalkıp çıktığınız taktirde,
gökyüzünde onlarca uçan sıcak
hava balonlarının muhteşem manzarasının seyrine doyamıyorsunuz.
Elbette balon yolculuğu bir çoğumuz
için bir çocukluk rüyasıdır. Kapadokya bu rüyanın gerçek olabileceği bir
yer. Hazırlıklar sabah gün doğmadan
başlar. Güneşin ilk ışıklarıyla havalanan balonların birinin içinde olmanın sizde yarattığı heyecan ve
usunuzda bıraktığı anılar belki de
ömrünüzün sonuna kadar silinmeyecektir hafızanızdan. Yere indiğinizde verilen katılım sertifikası sanki diş
hekimlerinin çocuklara verdiği cesaret diploması gibi bir şey. Elbette cesaret gerektiriyor yerden yaklaşık 400,
500 metre kadar yükseğe çıkmak.
Ama büyüleyici Kapadokya manzarasını seyretmek için bu cesareti göstermeye değer.
TOPRAĞIN SANATA DÖNÜŞTÜĞÜ YER
Bir sonraki gün Avanos’a gidiyoruz.
Burası çanakçılığı ile meşhur. Burada çanakçılık Hititlere kadar uzanan
geçmişiyle bir ata mesleği durumundadır. Avanos’un dağlarından ve Kızılırmak’ın eski yataklarından yumuşak
ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice
yoğrularak çamur haline getirilir, işlik
adı verilen çanakhanelerde ustalarca işlenip, 800-1200 derece ısıda
pişirilmesiyle çanak ürün olarak ortaya çıkar. Bölgede kullanılan tüm
testi ve çömlekler burada üretiliyor.
Bir çok esnaf günümüzde hala bu
çanak, çömlek işleri sayesinde karın
doyuruyor. Topraktan yapılan su testileri, yoğurt kapları, bardaklar, vazolar ve süs eşyaları hem satılıyor, hem
de üretilirken izlenebiliyor. Su testisinin
suyu soğuk tuttuğunu biliyoruz. Pişiri36
len toprağın gözenekli yapıya sahip
olmasından dolayı içindeki suyu dışına geçiriyor. Sıvı halden buhar haline
geçen su enerji kaybediyor ve soğuyor. Testi soğuk olunca da içindeki su
ısınmıyor, soğuk kalıyor. Yoğurt kapları
da aynı şekilde. Ev yapımı yoğurt için
çok kullanışlı. Bu kaplar sayesinde sulanmayan kalıp gibi yoğurt yapmak
mümkün.
Geleneksel biçimde köyün genç kızları ve kadınları tarafından evlerde
el yapımı olarak üretilen Soğanlı Bez
Bebekleri yöreye gelen turistlerin yoğun ilgisini çekmiş ve giderek bir bez
bebek sektörü oluşmasını sağlamış.
Ama maalesef vaktimin kısıtlı olması nedeniyle bu köye uğrayamadık.
Daha sonraki ziyaretimde de bir tur
gezisi ile gittiğim Kapadokya’da, tur
kapsamında bu köy ziyareti yoktu.
Sadece yol kenarlarında satışı yapılan Soğanlı Bez Bebeklerini fotoğraflayabildim. Bu satıcılar arasında en
çok ilgimi çekense, yüze yaklaşan
yaşlarına rağmen bu bebekleri satmaya çalışan yaşlı nine ve dede
oldu. Uzunca sohbet edip, fotoğraflarını çektikten sonra, birkaç tane de
Soğanlı Bez Bebeği almayı unutmadım.
Yazımın başında da dediğim gibi,
Kapadokya’da her bacanın her taşın
bir hikayesi var. Bunlar sadece benim
hikayelerim. Elbette sizlerin de bambaşka hikayeleri olacaktır. Bunun için
de görmeyenlerin görmesi, görenlerin ise tekrar, tekrar görmesi gereken
bir coğrafya burası.
Her yerde bulunamayan hediyelik
ürünler vadelialisveris.com
ALIŞVERİŞ
360 DERECE DÖNEBİLEN 2
MP HD KAMERALI JJRC H8C
QUADCOPTER
KOD: TYRFOK
664.90 TL
419.90 TL
GÜNEŞ ENERJİLİ 10.400 MAH
POWERBANK (DARBE VE SUYA
DAYANIKLI) - KARE
KOD: KNSHRKGS
UZAKTAN KUMANDALI
HELİKOPTER UFO QUADCOPTER
KOD: T650
189.90 TL
119.90 TL
PARA YİYEN KÖPEK KUMBARA
CHOKEN BAKO
KOD: 2100000351
49.90 TL
GÖKKUŞAĞI PROJEKSİYON GECE
LAMBASI - LUCKY RAİNBOW
KOD: LCK70045
86.70 TL
28.90 TL
LEG MAGİC EGZERSİZ ALETİ
KOD: LG2077
169.90 TL
129.90 TL
169.90 TL
99.90 TL
SOĞANLI BEZ BEBEKLERİ
İlk Kapadokya ziyaretim sırasında
her yerde gözüme çarpan bez bebekler oldukça ilgimi çekmişti. Bu
bebeklerin nerede üretildiğini merak
ediyordum. Özkan Üsteğmen’in turist
rehberi olması işimi kolaylaştırdı bu
konuda da, her konuda olduğu gibi.
Bu bebeklerin üretiminin Kayseri Yeşilhisar’ın Soğanlı Köyü’nde yapıldığını
öğrendim ondan. Soğanlı Köyü’n-
AUTOMİX MUCİZE 3D
KAYDIRMAZ TORPİDO PEDİ
KOD: 32NN54
19.90 TL
9.90 TL
IŞIKLI FİBER OPTİK
AYAKKABI BAĞCIĞI
KOD: 1090000482
13.06
KENDİNDEN ÇİÇEK
SULAYAN BULUT SAKSI
KOD: YMB0203400
49.90 TL
19.90 TL
İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar
için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz.
37
YAZAR
da sonucun nasıl olduğunun da pek bir önemi yok.
Sonuç iyiyse ve istenen şekilde ortaya çıktıysa onun
mutluluğu ve sarhoşluğu içinde sonucun dışında kalan her şey unutuluyor. Yaşanan, sonuca ulaşmayı
sağlayan aşamalarda ve çalışmalarda büyük miktarda zaman ve güç sarf edilmiş, maddi manevi
harcamalar yapılmış olsa da bu durum değişmiyor.
Dr. Şinası GÖNENÇ
HATİCE’ NİN FENDİ,
NETİCEYİ YENDİ
Eğer sonuç istenen gibi değilse işte o zaman unutma ve yaşanmamış sayma büyük ölçüde hızlanıyor.
Çünkü o zaman ortada boşu boşuna harcanmış
olduğu varsayılan zaman, güç, heyecan vb. şeyler
olduğu düşünülüyor. Bütün harcamaların boşu boşuna yapıldığı, insanların boşu boşuna çaba sarf ettiği,
yapılan birçok organizasyonun boşa gittiği algısı oluşuyor. Bu algıyı pekiştiren ve yerleşmesine imkan
sağlayan düşünce tabii ki ortada sonuç olarak istenildiği gibi birşey olmamasından kuvvet alıyor...
Sonuç istendiği gibi olmasa da
önemli değlldir bu kişiler için. Onlar
zaten sonuca ulaşmak için yaşadıkları her basamakta ruhlarını doyuracak,
bilgi , görgü ve tecrübe dağarcıklarına dolduracak bir çok şeyi yaşamış
olacaklar. Öylesine zevk alırlar ki yaşadıklarından, bazen “ bitmese bu
ortam” diye düşünüp sonucun gecikmesini bekler hale bile gelebillirler.
“HATİCE’Yİ BIRAK,
NETİCEYE BAK”
TÜRK ÖZDEYİ
“EEE SONUÇ NE OLDU” DİYE NORMAL YA DA HAFİF İRONİK
TONDA BİR SORUYLA HER ZAMAN KARŞILAŞMA İHTİMALİMİZ
MEVCUT. BÖYLE BİR DURUMDA HATİCE’ YLE DEĞİL sadece
ve sadece neticeyle ilgilenen ve dilimizdeki yeni kelimeyle
söyleyecek olursak sonucu her şeyden önemli gören birisiyle sohbet ediyorsunuz demektir. Yaşanan olayların, yapılan
girişimlerin, harcanan mesai ve gücün sonucun yanında hemen hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığını düşünen çok fazla
insan var etrafımızda.
Böyle düşünenlere göre sonuca götüren aşamaların hemen
hemen hiçbir önemi yoktur. Bu aşamaların her hangi birinin
taşıdığı bir önem varsa da bunun sebebi, olsa olsa sonuca
ulaşmayı sağlayan ögelerden birisi olduğu içindir. Tabii bu
aşamaların sonuca gidene kadar dikkatle takibi gerçekleştirilir. Olumlu olması için gerekli müdahaleler ve düzeltmeler
yapılır. Ama bir kez sonuca ulaşıldı mı işte o zaman bu
aşamaların hiçbir önemi de kalmayacaktır, hatırası da.
Sonuca giderken yaşanan aşamaların unutulması konusun-
38
diği için yapılan eksiklikleri ve hataları
değerlendirme söz konusu olamıyor.
Böylece ileride planlanabilecek ve
uygulamaya konulacak bir başka gi-
rişimde eli güçlü olarak başlama imkanı da önceden yok edilmiş oluyor.
Günümüzün yaşam koşulları ve insanların anlayışları
bu durumu besler mahiyette. İnsanlar istedikleri gibi
sonuçlanmayan olaylara Adeta hiç itibar etmiyorlar. Sonuca ulaşana -ya da ulaşamayana- kadar
geçen sürenin, yaşanmışlıkların, geçirilen iyi ya da
kötü zamanların hiç bir önemi yok. O aşamalarda bir
kazanç oluşması, bir keyif alınması tabii ki mümkün
olamıyor bu durumda. Oysa; böyle sonuca odaklı bir
düşünce tarzı insanın hayatı yaşamasını, ondan heyecan duyup haz almasını ve yaşananlardan kendine, kişiliğinin oluşma ve gelişme sürecine bir takım
paylar çıkarmasını çok zorlaştırıyor. İnsanın yaşamı
algılayıp değerlendirmesini, kendisine sonradan çok
ihtiyacı olabilecek bir tecrübeler birikimi oluşturma ihtimalini yok ediyor. Belki de hayatını güzelleştirecek
bir çok imkanını elinden alıyor sessizce.
Aslında böylece, bu düşünce tarzı sonucunda o
çok önem verilen sonuç kavramı da zedeleniyor.
Çünkü muhtemel başarısız bir sonuçta yaşanan aşamalar önemsiz addedilip yeteri kadar özümsenme-
Ama her şeylerini sonuca, sonucun
istenen ve beklenen şekilde ortaya
çıkmasına endekslemeyenler her zaman daha şanslılar bence. Bir kere
yaşantılarında kendi önlerine mutlaka iyi ve beklenen sonuca ulaşmak
zorunda olmak gibi bir hedef koymadıkları için yapacakları her şeye
daha özgür ve daha güvenli olarak
başlarlar. Hedefi tutturma baskısından uzak, rahat bir psikolojik ortamda
zevkle başlatırlar yapacakları şeyleri.
Bir kere psikolojik ağır bir yük taşımak
zorunda olmadıkları için son derece
keyifli bir ortamda faaliyet gösterirler.
Sonucu değil, yaşadıkları ambiansı
önceledikleri için hem büyük bir haz
duyarlar yaptıklarından hem de her
zaman daha başarılı olabilmek gibi
bir ayrıcalığın içinde buluverirler kendilerini.
Eğer sonuç istendiği gibi gerçekleşmişse o zaman alınan keyif bir kat
daha artacaktır tabii ki. Anlatılacak o
kadar şeyin üzerinde bir de sonucun
o büyüleyici güzelliği yerleşmişse; yaşanan onca güzellik bir kat daha artmış olarak yerini alır kişinin gönlünde.
Huzur içinde başlanan ve her anında
keyif veren yaşanmışlık, bittiğine üzülünecek ama bir yandan da sonuç
itibariyle sevinilecek bir hal almıştır.
Ve her haliyle güzeldir artık. Her haliyle hatırlanmaya değer, her haliyle
tekrar tekrar konuşulmaya değer bir
şeydir. Hatırlanacak, konuşulacak
tekrar kritiği yapılacak çok şey
vardır. Önceden düşüncelere ve
hayallere sınır konmadığı için, kendi önünü kesecek mecburiyetlerle
zihinler bulandırılmadığı için şimdi o
yaşanmışlıkları tazeleme, alınan keyfi artırma, yaşananların güzelliğini ve
tadını özümseme zamanı gelmiştir.
39
TEKNOLOJİ
KARGO BİZDEN
SAMSUNG T230 GALAXY TAB 4
8GB 7” Wİ-Fİ BLUETOOTH BEYAZ
(SAMSUNG TÜRKİYE GARANTİLİDİR)
Şık ve taşınabilir
Mükemmel ergonomik uyumu ile Galaxy Tab 4
(7”) maksimum taşınabilirlik ve şık tasarım sağlar.
Deri hissi veren arka kapağı Galaxy Tab 4’e (7”) lüks
ve klasik bir hava katıyor. İnanılmaz ince ve hafif
tasarımı ve yumuşak kıvrımlı arka kapağı yanınızda
taşımayı ve elde tutmayı kolay hale getirecek,
nereye yolculuk ederseniz edin uzun süre rahat
kullanım sağlayacaktır.
CANON İ-SENSYS LBP6030 MONO LAZER
YAZICI
HP LASERJET PRO P1102 LAZER YAZICI
Bu küçük boyutlu ve uygun maliyetli HP LaserJet ile iki
dakika gibi kısa bir sürede takın ve yazdırın – HP Smart
Install ile CD gerekmez. Anında Açılma Teknolojisiyle daha
az enerji kullanarak paradan tasarruf edin. HP Otomatik
Açılma/Otomatik Kapanma Teknolojisiyle enerji tasarrufunu
daha da artırın.
Hızlı, kompakt ve enerji tasarruflu siyah beyaz lazer yazıcı
kişisel veya küçük ofislerde kullanım için tasarlanmış
ekonomik ve yerden kazandıran siyah beyaz lazer yazıcı.
Düşük güç tüketimi ile sessiz, güvenilir ve enerji tasarrufuna
sahip olan bu ürün, hızlı ve yüksek kaliteli baskılar üretir.
KOD: 0440005680
249.90 TL
299.99 TL
KOD: 621904
184.90 TL
219.90 TL
KOD: 0580017885
450.00 TL
KARGO BİZDEN
399.00 TL
KARGO BİZDEN
VESTEL 4K 3D SMART 50UA9200 127
EKRAN UYDU ALICILI LED TV ( VESTEL
ELEKTRONİK GARANTİLİDİR )
KARGO BİZDEN
LG H815 G4 KAHVERENGİ DERİ CEP
TELEFONU (DİSTRİBÜTÖR GARANTİLİ)
Üstün panel yenileme hızı ve arka plan aydınlatmasını,
gelişmiş Pixellence teknolojisiyle birleştiren Super Motion
Rate (SMR), hareketli görüntü performansında mükemmel
iyileştirme sağlar.
Mükemmel selfie’yi yakalamak için ideal olan bu
sınıfının en yüksek kalitesine sahip 8 MP ön kamera,
LG’nin eğlenceli ve kullanımı kolay Hareketle Çekim
ve Tanıma özelliklerini barındırıyor.
KOD: 50UA9200
1,999.00 TL
KOD: H815G4KD
3,500.00 TL
2,849.00 TL
HP L0F27EA İ5-5200U 2.2 GHZ 4GB/500,2GB
VGA,FREEDOS 15.6 HD (BEYAZ İNCİ ÖZEL
KASA) + MCAFEE ANTİVİRUS PLUS HEDİYE
Asla yer disk alanınızın azalmasından endişe etmeyin: bu
güvenilir dizüstü bilgisayar depolama ortamıyla birlikte
verilir. Dosyalarınız, müzikleriniz, videolarınız ve sevdiğiniz ve
ihtiyacınız olan her şeyin daha çoğu için 1TB’a kadar sabit
disk sürücü alanı alın.
KARGO BİZDEN
KOD: L0F27EA
KARGO BİZDEN
1,600.00 TL
1,399.00 TL
STARMAX SX213 TEMASSIZ
VÜCUT VE YÜZEY ATEŞ ÖLÇER
KARGO BİZDEN
ASUS T100TAF-DK001B 2’Sİ 1
ARADA NOTEBOOK
SEAGATE SLİM 500GB
2.5” USB 3.0 GÜMÜŞ
TAŞINABİLİR DİSK
STCD500204
Transformer Book T100, Intel’in en yeni ve dört çekirdekli
Atom™ Z3740 işlemcisiyle güçlendirilmiştir ve çoklu
işlemlerde performans ile enerji verimliliğini dengede tutar.
Mükemmel selfie’yi yakalamak için ideal
olan bu sınıfının en yüksek kalitesine sahip
8 MP ön kamera, LG’nin eğlenceli ve
kullanımı kolay Hareketle Çekim ve Tanıma
özelliklerini barındırıyor.
KOD: 0540002027
40
KOD: T100DK
899.00 TL
699.00 TL
CANON EOS 1200D 18-55MM IS DİJİTAL
SLR FOTOĞRAF MAKİNESİ
Kolay kullanılan ve beğeneceğiniz sonuçlar veren DSLR
kamerayla anın duygusunu yakalayın.
KOD: 0440003160
Hem VÜCUT hem Nesne için
Temassız kullanım
Kolay kullanım
Otomatik kapanma
Vücut ve yüzey ısı değeri ölçebilme
Hızlı ve kesin sonuç
Işıklı LCD ekran
KOD: 605675
69.90 TL
1,999.99 TL
999.90 TL
199.90 TL
139.90 TL
KARGO BİZDEN
İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar
için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz.
41
OTOMOBİL
SOLARIS
SOLARIS-7
TEKNİK ÖZELLİKLER
Üç Kıtada Yarışan Bir Ekibin Başarı Hikayesi
İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi’nin, güneş
enerjisiyle çalışan
araçlar üreten ekibi
Solaris, bu kategorideki
yarışmalarda
uluslararası alanda
tanınıyor.
KAAN YURTTÜRK
2005 yılında, kurucu kaptanları Yrd. Doç. Dr. Aytaç Gören’in katkılarıyla Türkiye’nin ilk güneş enerjili aracını ürettiler. Sadece bir yıl sonra ikinci otomobil Solaris-2 yaratıldı ve 2006’da bu araçla Tübitak’ın Formula- G yarışında
derece kazanmayı başardılar. 2008’de bunu bir adım
ileri taşıyıp ilk uluslararası başarılarına imza attılar. Yunanistan’da gerçekleştirilen yarışmada aldıkları tasarım ödülü,
Solaris ekibinin ne kadar iyi bir iş çıkardığını tescilliyordu. İki
yıl sonra Smyrna isimli bir araç daha ürettiler. Ancak ekip
bununla da yetinmeyip 2013’de Solaris-7’yi yarattı. Aynı
yıl, ender rastlanabilecek bir başarıya imza atarak; sadece 1,5 ayda, 3 araçla, 3 farklı yarışta derece kazandılar.
yüksek olduğu anlar tespit edilip, mikro-denetçilerle gerçekleştirilen karmaşık algoritmalar sayesinde %99 verim
elde edilmesi sağlanıyor. Yine tamamen kendileri tarafından üretilen Batarya Yönetim Sistemi (BMS), kullanıcıların
bataryanın anlık durumunu kontrol etmesine izin vermenin yanı sıra, diğer elektronik cihazlara da bilgi iletimi sağlıyor. Tabii yarış esnasında tüm değerleri takip edebilmek
adına geliştirdikleri programlanabilir ekranı da unutmamak gerek. Solaris ekibi, tüm bu konularda Türkiye’de lider
konumda. Üstelik tasarımdan hesaplamaya, yazılımdan
üretime, geliştirdikleri her yeni teknoloji, ekibin teorik ve
pratik eğitimine de katkıda bulunuyor.
Onların, ülkemizin en üretken güneş enerjili araç ekiplerinden biri olduklarına hiç şüphe yok. Kendi elektrik motorlarını üretiyor, lisans ve yüksek lisans araştırma-bitirme
projelerini bu motorun geliştirilebilmesi üzerine yapıyor,
ürettikleri otomobiller için farklı ekiplerden sipariş alıyor,
güneş enerjisinden anlık olarak daha yüksek verim almak
adına yeni teknolojiler geliştiriyorlar. Solaris, bu konudaki
ünü nedeniyle yurt dışındaki yarışmalardan da özel davet
alan bir ekip. Ürettikleri Maksimum Güç Noktası Takipçisi
(MPPT) adlı teknolojiyle, güneşten elde edilen enerjinin en
Solaris güneş enerjili araçlarf ekibi son derece nitelikli bir
AR-GE çalışması yürütmekte. Zaten projenin temel amacı, eğitim ve üniversite-sanayi işbirliğine katkıda bulunmak. Örneğin, uluslararası yarışmalardan davet aldıklarında, bu yarışmalara katılabilmek için çeşitli mühendislik
çalışmaları gerçekleştirip otomobillerinin boyutlarını 1-2
metre kadar küçültmek zorunda kaldılar. Neden mi? Karşılayamadıkları araç nakliye ücretlerini düşürmek için.
Hepimiz, ülkemizde yaratılan teknolojilerin uluslararası
alanda taçlandırıldığını görmek
istiyoruz. Ama burada, burnumuzun dibinde türlü imkansızlıklara karşı büyük başarılar
yakalayan gençler var. Onlar
gibi güzel örnekleri öne çıkarıp
tanıtarak, teknoloji yatırımcıları
ve sponsorların sayısını artırmak
gerek. Bunca zorluğa rağmen
böyle güzel başarılar yakalamış
bir ekibin, yeterli destek sağlanırsa neler yapabileceğini bir
düşünün. Bu tür yatırımlar sadece bir grup genci mutlu etmek
için gerçekleştirilmiyor. Aksine
böyle bir ekibe destek olmak
demek,ülkemizde üretilen teknolojinin de, bu tür projelere
imza atılmasını sağlayan üniversitelerin de gelişimi demek. Tüm
bu çarklar birbirine sıkıca bağlı.
Bizim, teknoloji üreten ülkelerden
beyin gücü, bilgi ya da beceri
anlamında hiçbir eksiğimiz yok.
Tek eksik, bu alana yatırım yapıl-
mıyor olması. Yine de bu gençler mevcut koşullara boyun eğmiyor, yarışlara katılabilmek için
kendi çözümlerini kendileri üretiyorlar. Ekip, Avustralya’da yapılacak olan World Solar Challenge yarışına hazırlık yaptığı bu
günlerde zorlu bir süreçten geçiyor. Kısıtlı bir bütçeyle çalışmak
zorunda kaldıkları için malzeme
yetersizliği yaşıyorlar. Panel ve
pilleri hariç, herşeyini kendilerinin
tasarlayıp ürettikleri yeni otomobillerini bitirmek ve uluslararası
alanda yeni başarılara imza atmak için desteğe ihtiyaçları var.
Karbon fiber kompozit yapıya
sahip olan bu aracın aerodinamik yapısını kendileri tasarladı.
Araçta yine kendilerinin tasarlayıp ürettikleri MPPT ve BMS sistemi
haricinde, bir de monokristal yarı
ewsnek panellerden oluşan güneş enerjisi teknolojisini kullanıyor
olacaklar.
BOYUTLAR: 4,6 m x 180
m x 120 m
AĞIRLIK: 175 kg
GÖVDE ve ŞASİ: Karbon
fiber
TEKERLEK SAYISI: Önde 2,
arkada tek
LASTİKLER: 2,5 – 16 inç
tubeless
JANTLAR: 16 inç 5 kollu,
alüminyum alaşımlı
GÜNEŞ ENERJİSİ GÜCÜ:
1350 Watt
PANEL YERLEŞİMİ: 392
adet6 metrekare; 10 cm x
10 cm
GÜNEŞ ENERJİSİ VERİMİ:
% 22,5
NOMİNAL VOLTAJ: 86,8
Volt
MAKSİMUM VOLTAJ: 108
Volt
AKÜ GÜCÜ: 1 kW saat
AKÜ CİNSİ: Li-Polimer
AKÜ ÖZELLİKLERİ: 24
adet seri grup,
11 Ah pil hücresi
MOTOR: DC fırçasız
motor
MAKSİMUM VERİM: % 92
NOMİNAL GÜÇ: 3000
Watt
NOMİNAL DEVİR: 980
RPM
MPPT: 3 adet
MPPT MAKSİMUM VERİM:
% 99
AR-GE BAŞARISI
Solaris, ülkemizin en üretken güneş enerjili araç ekiplerinden biri. Kendi elektrik motorlarını üretiyor, lisans ve
yüksek lisans araştırma bitirme projelerini bu motorun
geliştirilebilmesi üzerine yapıyor, ürettikleri otomobiller
için sipariş alıyor, güneş enerjisinden anlık olarak daha
yüksek verim almak adına yeni teknolojiler geliştiriyorlar.
42
43
ARAŞTIRMA
EVRENİN
DİLİ O
Fibonacci Dizilimi
Leonardo Fibonacci, bu dizilimi matematik
bilimine sunduğunda Altın Oran olarak
adlandırdığımız ölçünün de farkına varmıştı.
Dizilimdeki her bir sayı, kendisinden önceki iki
sayının toplamına eşit oluyor.
ALTIN ORAN
EVREN, MESAJLARINI
KOZMİK BİR KODLA
İLETEREK
BİZİMLE İLETİŞİM
KURUYOR
OLABİLİR Mİ? BU
SORUYU
SORDUĞUMUZDA,
SIRLARINI
ÇÖZMEMİZİ
BEKLEDİĞİNE DAİR
BİR YAKLAŞIMDA
BULUNMUŞ
OLUYORUZ. BELKİ DE
BİZİ
BÖYLE DÜŞÜNMEYE
İTEN ŞEY
SADECE ONA
ANLAM YÜKLEME
ARZUMUZDUR.
M
ADDENİN ÖZÜNÜ KEŞFETMEK amacıyla çıktığımız yolda atom altı seviyeye
indik. Tüm dünyayı saran bir ağ ile ışık
hızında iletişim kurabiliyoruz. Dev teleskoplarla evreni gözlüyor, kuantum seviyede yaptığımız ince müdahalelerle
maddenin evrimine öncülük ediyoruz.
Henüz cevabını bilmediğimiz sorular
ve anlayamadığımız oluşumlar da var. Ama öğrenmek için
çıktığımız bu yolda müthiş bir hızla ilerlemekteyiz. Tüm bunları neden yapıyoruz? Cevabı basit: Evreni anlamak istiyoruz.
44
İşte bu yüzden onunla aynı dili konuşmamız gerek. Peki gerçekten böyle bir dil var mı? Ve bunca değişken üzerine kurulu bir sistemin kozmik olarak kodları nerede gizli? Diyelim ki
evren, sırlarını çözmemizi, yani anlaşılmayı bekliyor. Öyleyse
kullandığı kodun her yerde geçerli olması ve fark edebilmemiz için sürekli tekrar etmesi gerek. Aynı mantıkla hareket
eden herkes tarih boyunca doğanın karşımıza çıkardığı düzen ve kalıpları takip etti. Çağlar öncesinden yıldızları izlemeye başladık; gruplar halinde bir araya gelip takımyıldızları
oluşturduklarını gördük. Günü, geceyi, mevsimleri takip ettik ve zamanı algıladık. Maddenin yapısına ve özelliklerine
baktık, hem kendimizde hem de doğada simetrik kalıpların
bulunduğuna dikkat ettik. Tüm bunları kavramaya, bizimle
ARAŞTIRMA: KAAN YURTTÜRK
ve birbirleriyle olan ilişkilerini keşfetmeye çalıştık. Dahası, keşfettiklerimiz bilimden sanata, sanattan mimariye kadar yaşamımızın bir parçası olarak tasarladığımız her şeye yansıdı.
Binlerce yıldır süregelen bu serüvende evrenin bilinmeyenleri hakkında bize kesin bilgiler verebilecek bir düzen bulduk.
Bu, sırların kilidini açacak olan bir şeyi; kozmik dili işaret ediyordu. Ve o dil matematikti. Dünyanın dört bir yanında, farklı
çağlarda, bambaşka uygarlıkların etkisinde yaşayan büyük
bilginleri ünlü birer matematikçiye dönüştüren şey, öncelikle
iyi bir gözlemci olmalarıydı.
Peki, evrenin dili olarak kabul ettiğimiz matematik, biz onu
ortaya çıkarmadan önce de orada mıydı? Yoksa kozmozu
kavrama yolculuğumuzda her şeyi açıklayabilecek, şifreleri kırabilecek bir sistem inşa etmek zorunda kalmış olabilir
miyiz? Albert Einstein, “Matematiğin, evreni açıklama
konusunda bu derece başarılı bir sistem olması nasıl
mümkün olabiliyor?” diye sormuştu. Çünkü hata ve belirsizliklerden arınmış olarak, doğanın nesneleri arasındaki ilişkileri
ifade edebilen daha evrensel, daha basit ve daha uygun
bir dil yok. Belki sadece insan zihninin, duyguların yetersizliğini dengelemek için yarattığı bir yetenek bu. Belki de evren
bizzat matematikten oluştuğu için böyle. Bunun cevabını
bulmak için doğadaki düzen ve kalıplara bir göz atmakta
fayda var.
rtaçağ Avrupa’sının ilk büyük matematikçisi çocukken babasıyla birlikte Kuzey
Afrika’yı dolaştı ve burada Arap matematiğindeki gelişmeleri öğrendi. Adı
Pisalı Leonardo; nam-ı diğer Leonardo
Fibonacci’ydi. Fibonacci, Bağdat’ta
Harezmi önderliğinde kurulan Bilgelik
Evi’nde, bizzat Harezmi tarafından geliştirilmiş olan bir sistemi Batı’ya taşıyan matematikçiydi. Harezmi, sıfır rakamının
nasıl kullanılacağını ve ondalık sayı sistemini bulmuş, böylece sayıların davranışlarını belirleyen kurallara yön vermişti. Özetle matematiğin dilini ortaya çıkarmıştı ve bu dilin
adı Cebir’di. Cebir, tıpkı bir bilgisayar programını çalıştırmak için gereken koda benziyor; programa hangi sayıları
girerseniz girin, her koşulda çalıştırıyor. Günümüz matematik dünyasında hala bu dili kullanıyoruz.
Fibonacci, tekrar evine, İtalya’ya döndüğünde tüm bu
bilgileri bir kitapta topladı ve bu sayede matematiği bir
adım daha ileri götürebilecek olan soruları da sormaya
başladı. Fibonacci Dizilimi böyle ortaya çıktı. Aslında tavşanların çiftleşme alışkanlığına dair bir proplemi çözmeye
çalışıyordu. Soru şuydu:
Diyelim ki bir çift tavşanınız var ve ergenleşmeleri iki ay sürüyor. Ergenliğe eriştikten sonra her ay yeni bir çift dünyaya
getiriyorlar. Herhangi bir ay içinde kaç çift tavşana ulaşılacağınızı nasıl hesaplarsınız?
Dizilimi oluşturan sayılar, kendilerinden önce gelen sayıya bölündüklerinde birbirine çok yakın sonuçlar elde ediliyor. 13. sıradaki 144 sayısından
sonra gelen her sayı, bir öncekine bölündüğünde
sonuç sabitlenip 1,618 oluyor. Bu sayı altın orana karşılık gelmekte. Sayıların bir araya gelerek
oluşturduğu bu matematiksel güzellik, farkında olalım ya da olmayalım, hepimizi derinden
etkiliyor. Plastik sanatlar ve mimarinin ifadesinde
de altın orana sık sık başvuruyoruz. Çünkü görsel veya işitsel olarak bu oranı yansıtan her bir
eser estetik açıdan güzel olma özelliğine sahip. Bunun en iyi örneklerine, aynı zamanda bir
matematikçi olan Da Vinci’nin eserlerinde rastlamak mümkün. Güzelliğin matematiksel tasviri
gibi ortaya çıkan bu oran aslında her yerde.
Ayçiçeklerin taç yaprak sayısı Fibonacci sayılarından birine karşılık gelir. Diğer çiçeklerin
yapraklarında da durum değişmiyor. Salyangozlar bile kabuklarını geliştirirken aynı sayıları
kullanıyor. Doğanın canlılık gösterdiği her yerde
Fibonacci sayılarını bulmak mümkün: Çam kozalakları, deniz kabukları, DNA’nın çift sarmalının
birbirine oranı, virüs ve mikro-organizmaların yapısı, kar kristalleri, galaksiler, parmak boğumlarımız,
yüzümüz, dişlerimizin dizilimi, örümcek ağları,
bir kovandaki dişi ve erkek arı sayısının oranı, bir
atomdaki elektron sayısının nötron sayısına oranı ve bazı gezegenlerin birbirine olan uzaklıkları.
İki ay sadece bir çift tavşan var ve henüz ergen olmadıklarından üreyemezler. Dolayısıyla ikinci ayda hala bir çift
var. Üçüncü ay ilk çift yavru verebilecek duruma geliyor;
iki çift oluyorlar. Dördüncü ay ilk çift tekrar yavru verirken,
ikinci çift henüz ergenleşmemiş olacak: Hala üç çiftimiz
var. Beşinci ayda ilk ve ikinci çift yavru verirken, üçüncü
çift hala çok genç; Beş çiftimiz var. Çiftleşme geleneği
bu şekilde devam edecek. Ancak çok geçmeden fark
edeceğiz ki herhangi bir ayda sahip olduğumuz tavşan
çifti sayısı, önceki iki ay içinde elimizde olan çift sayısının
toplamı kadar. İşte bu! Öyleyse dizi şöyle devam edecek:
1-1-2-3-5-8-13-21-34-55-89-144-…
Fibonacci bu dizilimi matematik bilimine sunduğunda Altın Oran olarak adlandırdığımız ölçünün farkına varmıştı.
Doğanın Kusursuz Simetrisi
Ayçiçeklerinin taçyaprak sayısı Fibonacci
sayılarından birine karşılık gelir. Diğer çiçeklerin
yapraklarında da durum değişmiyor. Altın
oran; notilusun sarmal şeklinden,
galasilerin yapısına dek her yerde
karşımıza çıkıyor.
45
Fizikçi ve kozmolog Max Tegmark, evrenin bir
simülasyon olduğunu, matematiğin bu nedenle
tüm sistem ve oluşumlarda doğru sonuçlar
verdiğini düşünüyor
“
Da Vinci
Sayıların bir araya gelerek oluşturduğu bu
matematiksel güzellik, farkında olalım ya da
olmayalım, hepimizi derinden etkiliyor. Plastik
sanatlar, müzik ve mimarinin ifadesinde de
altın orana sık sık başvuruyoruz. Bunun en iyi
örneklerine Da Vinci’nin eserlrinde rastlayabiliriz.
İster mikrokozmos, ister makrokozmos düzeyine bakalım, fark etmiyor. Sadece aynaya bakmamız bile yeterli. Bir notilusun
sarmal şekli nasıl oluyor da galaksinin
yapısından bitki yapraklarının dizilişine
dek her yerde karşımıza çıkıyor? Doğadaki düzen ve kalıpları fark ediyor oluşumuz, bizim de onları tespit edebilmek için
evrim geçirdiğimizi gösteriyor. Neticede
onları algılayabilecek durumda olmasaydık varlıkları hiçbir şey ifade etmeyecekti.
İşte çağlar boyunca matematikçileri
en çok etkileyen şey buydu: Şekillerde
saklı olan simetri.
Mısırlılar, Büyük Piramit’i inşa ederken altın
orandan faydalanmışlardı. İki kenarın altın
orana uygun olması için; uzun ve kısa kenar arasındaki ilişkinin, iki uzunluğun toplamının uzun kenarla olan ilişkisiyle aynı
olmalı. Piramitlerin mimarları bunu matematiksel bir kavram olarak biliyorlar
mıydı, yoksa sadece göze hoş göründüğü için mi böyle yaptılar? Bunu hiçbir
zaman bilemeyeceğiz.
46
Pİ’NİN GİZEMİ
E
vren ve matematik arasındaki bağlantıda daha
derine inmekte mümkün. Nasıl mı? Tabii ki Pi sayısıyla. Pi’yi Arşimet’in keşfettiğini biliriz. Hesabını
kürenin yüzölçümü ve hacminden yola çıkarak yapmıştı. Çapı 1 birim olan dairenin çevresi
Pi’ye eşit oluyor. Ama Arşimet onun için net bir
sayı elde edemedi. Aslında ondan önce Mısırlılar 3,1605 gibi daha basit bir rakam kullanmaktaydılar.
Bunu nasıl hesapladıkları bilinmiyor. Ancak yapılarında bu
oranı yansıttıkları ortada. 6. Yüzyılda, Hindistan’da Aryabhata adlı bir matematikçi Pi için 3,1416 değerini elde etti.
17. Yüzyılda bir başka Hintli matematikçi Madava, Pi’nin
değerinin sonsuza uzanabileceğini keşfetti. Mocdern bilgisayarlarla yaptığımız hesaplamalar, Pi sayısının ilk 1 trilyon
basamağını görmemizi sağladı. Ama onda daha fazlası
da var.
Pi sadece dairede değil, olasılık teorisinde de ortaya çıkıyor. Örneğin; parmaklarınızın arasında bir toplu iğne tutuyorsunuz diyelim. Hemen altında, eni toplu iğnenin uzunluğuna eşit olan bir kağıt parçası olsun. İğneyi bıraktığınızda
ortaya çıkacak iki ihtimal var: Ya kağıdın ortasına denk gelecek ya da üst veya alt çizgiye. İğnenin çizgilerden birinin
üstüne düşme olasılığı Pİ; yani yüzde 64. Bunun anlamı;
işlemi çok defa tekrarladığınızda sadece olasılığı değil,
ortada bir daire bile yokken Pi’yi de hesaplayabilecek olmanızdır. Özetle, olasılık dağılım fonksiyonlarının çoğu Pi
sayısını içermekte. Ama bu kadarla da kalmıyor. Pi, kavisli
oluşumlarda da kendini gösteriyor. Kıvrılarak akan bir nehri
ele alalım. Nehrin, kaynağından son bulduğu noktaya kadar olan uzunluğunu ve bu iki noktayı düz bir çizgi ile birleş-
İlk başta
matematiksel
olarak hiçbir şey
ifade etmeyen
nesnelere ne
kadar yakından
bakarsak,
ardındaki
matematiği de o
ölçüde keşfetme
şansına sahip
oluyoruz.
“
Güzelliğin Tasviri
Altın Oranı insan yüzünde de görmek mümkün.
Hatta yüzümüz bu ölçülere ne kadar uygunsa
estetik açıdan çekici bulunma ihtimalimiz de o
kadar artıyor.
Pİ Her Yerde!
Kıvrılarak akan bir nehrin, kaynağından başlayıp son
bulduğu noktaya kadar olan uzunluğu, bu iki noktayı
düz bir çizgi ile birleştirip bu çizgiye oranlayacak
olsak Pi’ye karşılık geldiğini görürüz.
tirip elde ettiğimiz uzunluğu oranlayacak olsak Pi’ye karşılık geldiğini
görürüz. Tabii sadece kıvrımlar değil, ışık ve ses dalgaları da Pi’yi içeriyor. Hatta gökkuşağında hangi
renklerin olacağını ya da notaların
piyanoda nasıl bir sese dönüşeceğini de söylüyor. Şaşırtıcı değil mi?
Buna ne dersiniz: Pi sayısı, büyüme
aşamsındaki bir elmada hücrelerin aldığı küresel formda ya da bir
süpernovanın parlaklığının belirlenmesinde de rol oynamakta.
Pi, birbirine bağlı olan sistemlerin
içinde önemli bir yere sahip. Ancak bunun nasıl olabileceğini tam
olarak açıklayamıyoruz. Fibonacci
dizilimi biçimsel olarak ortaya çıkıyorsa da, Pi sayısı derinlerde yatan
bir düzene işaret etmekte. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’n-
den fizikçi ve kozmologlar bu olaya bir açıklama getiriyor. Üniversite
tarafından yapılan bu açıklama ise şöyle: Çok gelişmiş bir bilgisayar
oyununda, bilinç geliştirmiş sanal bir karakter olduğumuzu düşünelim.
Bilinçli olduğumuz için oyunun içindeki dünyayı incelemeye başlardık.
Ama bunun bir bilgisayar oyunu olduğunu asla bilemez, gerçek bir
dünyada yaşıyormuş gibi hissederdik. Bu dünyayı araştırdıkça tabii ki
her yerde matematiksel işaretler görmeye başlayacaktık. Neticede o
bir bilgisayar oyunu ve bu özelliği barındırıyor. Programcının oyuna şekil
vermek için kullandığı matematik, dikkatlice bakan karakterin gözüne
çarpmaya başlayacaktır. Bu noktada, oyundaki fizik kanunları (bir nesnenin yüzebiliyor, diğerinin batıyor oluşu gibi) da programcının yarattığı
matematiksel hesaplamalarla şekillenmiş olacak. Neticede oyun evreni sadece sayılardan ibaret. İşte araştırmacılar, bizim evrenimizin de
böyle bir yer olduğunu söylüyor. İlk başta matematiksel olarak hiçbir
şey ifade etmeyen nesnelere ne kadar yakından bakarsak, ardındaki
matematiği de o ölçüde keşfetme şansına sahip oluyoruz. Öyleyse
evrenimiz de tıpkı bilgisayar oyunu gibi bir simülasyondan mı ibaret?
Matematiğin tüm sistem ve oluşumlarda bu kadar doğru sonuçlar veriyor oluşu, kodları onun üzerine kurulu bir evrende yaşıyor olabileceğimizi işaret ediyor.
Fibonacci dizilimi biçimsel olarak ortaya çıkıyorsa da,
Pi daha derinlerde yatan bir düzene işaret etmekte.
47
Tetrahedron
Ateş
İkosahedron
Su
Dodekahedron
Kozmos
Oktahedron
Hava
Küp
Dünya
ARMONİ VE PLATONİK CİSİMLER
T
egmark’ın Matrix-vari gerçeklik kurgusunun son
derece radikal bir yaklaşım olduğuna şüphe
yok. Ancak tam bu noktada tarihte geriye
doğru yolculuk yapıp, Antik Yunan’da yaşamış
Pisagor adlı dahiyi hatırlamakta fayda var. Filozof ve matematikçi olan Pisagor, rivayete
göre; bir gün demircinin yanından geçerken
örs seslerini duyar ve sesin harika bir armonisi
olduğunu fark eder. Sesteki bu cazibeyi anlamaya, akılcı
bir açıklama getirmeye çalışır. Cevap matematiktedir. Bir
telli çalgı ile deney yaparken, armoni içindeki ses aralıklarının her zaman tam sayı oranlarıyla temsil edildiğini
anlar. Anlatılanlara göre; Pisagor bu buluştan öylesine etkilenmişti ki tüm evrenin sayılardan
oluştuğu kararına varmıştı.
hepsinin daha derin anlamları var. Dört yüzlü tetrahedron
ateşi, küp dünyayı temsil ediyor. Sekiz yüzlü oktahedron
ise havayı. Üçgenlerden meydana gelen yirmi yüzlü dodekahedron Platon’un evren görüşünü; yani kozmosun
bütününü simgeliyor. Onun bu teorisi herkese ilham kaynağı oldu. Galileo da aynı şeyi düşünüyor, “Evren, matematik diliyle yazılmıştır” diyordu. Isaac Newton’ın 1687’de
yazdığı Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri adlı ünlü
kitabının temelinde yine doğanın matematiksel bir açıklamasını yapma isteği yatıyordu. Kitabında ele alıp incelediği nesneler, küre formundan galaksilere kadar her şey
üzerinde hakim olan, tüm evrende geçerli bir fizik kuralını;
kütleçekim gücünü anlamasını sağladı.
Pisagor’un büyük keşfinden sonra,
müzik ve matematik ilişkisine açıklama getirmeye çalışan başkaları
da oldu. Platon’un Atina’da M.Ö.
387’de kurduğu akademi, Pisagor’un dünya görüşünü devam
ettiriyordu. Bugün onu filozof olarak tanıyor olsak da aslında matematiğin kurucuları arasında yer
alıyor. O da matematiği tüm bilginin kaynağı olarak görüyor, fiziksel gerçekle doğrudan bağlantısı
olduğunu savunuyordu. ‘Timaes’
adlı diyaloğunda, geometrinin,
tüm sırların kilidini açan anahtar
olduğu tezini öne sürdü. Günümüz bilim insanlarının görüşü de
bundan pek farklı değil. Onun geometriye verdiği önem, Akademi’nin kapısına asılan “Geometri
Bilmeyen Giremez” tabelasından
da açıkca anlaşılıyordu.
Platon, evrenin beş düzgün ve
simetrik şekil içerdiğini, tüm evrenin bunlar üzerinden yapılanmış
olabileceğini söyledi. Bugün ‘platonik cisimler’ adlandırdığımız bu
şekiller düzgün çokgenlerden oluşuyor ve bir araya geldiklerinde 3
boyutlu simetrik nesneleri ortaya
çıkarıyorlar. Ama Platon’a göre
48
49
GEZİ
Balıklama atlıyoruz!
TANZANYA
Kimi ormanın ortasında, kimi vahşi hayvanların burnunun dibinde,
kimi ise neredeyse gökyüzünde… Birbirinden ilginç havuzları derin bir
inceleme sonucu bulduk çıkardık.
yazı: Kaan YURTTÜRK
Luacala Island Resort
Four Seasons
FOUR SEANSONS SAFARI
LODGE SERENGETI
Vahşi yaşam meraklıları buraya
bayılıyor. Özel olarak tasarlanan
havuzda yüzerken birkaç metre
uzaktaki sığ çamur havuzunda
toplanıp su içip yıkanan
filleri, aslanları ve leoparları
izleyebiliyorsunuz. Afrika’nın en
ünlü vahşi hayvan rezervinin
derinliklerindeki 72 odalı otelin
25 metrelik havuzu Serengeti
düzlüklerine bakıyor. Burası,
güneşlenme terasları ve havuz başı
barıyla safari sonrası genişlemek
için ideal. Çift kişilik odalar 1540
Dolar’dan başlayan fiyatlarla.
fourseasons.com/serengeti
BREZİLYA
HOTEL FASANO
RIO DE JANERIO
FİJİ
LAUCALA ADASI
Red Bull’un kurucu ortağı Ditrich Mateschitz’in sahibi
olduğu bu özel adadaki süitlerin her birinin kendine özel
sonsuzluk havuzu bulunuyor. Asıl “vay canına” dedirten
ise biri diğerinin içinde yer alan, otelin ortak kullanım
havuzları. Lagün tarzı ana havuzun içine oturtulmuş,
50
Hindistan cevizi ağaçlarının arasında yükselen 25
metre uzunluğundaki iç havuzun duvarları camdan.
Kelebek stiliyle yüzerken hava atmak isteyenler için
ideal. Çift kişilik odalar 5 bin 520 Dolar’dan başlayan
fiyatlarla. laucala.com
Ipanema plajının altın kumlarının
sekiz kat üstüne tünemiş bu 89
odalı, Phillippe Starck tasarımı otelin
terasındaki sonsuzluk havuzunda
çekeceğiniz fotoğraflar İnstagram’da
bol ‘like’ alacak. Sonsuz mavi
panoramanın ve Dois Irmaos (İki
Kardeş) doruklarının manzarasına nazır
havuz keyfi yapmayı unutmayın. Gün
batımına doğru, havuz kenarında
parti başlıyor. Otelin broz tenli çekici
müdavimleri lounge müzik eşliğinde
güneşin Atlantik Okyanusu üzerinde
batışını izliyorlar. Çift kişilik odalar 460
Dolar’dan başlayan fiyatlarla.
fasano.com.br/hotelaria
51
Pichola gölünün sahillerinde bulunan ve Lake Palace’le
City Palace’a tepeden bakan The Oberoi Udaivilas,
bir Merwari sarayını andırıyor. Yedi gölü kanallarla
birbirine bağlı olan Udaipur şehrinin kendisinden ilham
alınarak yaratılan otelin binası, hendeğe benzer ışıl
ışıl gök mavisi havuzlarla kuşatılmış. Göl manzaralı
bir oda ayırtan konuklar, otel boyunca uzanan,
odaların önünden kıvrıla kıvrıla geçen yarı özel havuza
doğrudan girebiliyor, kendi balkonlarından havuza
atlayabiliyorlar. Çift kişilik odalar 345 Dolar’dan
başlayan fiyatlarla. oberoihotels.com/hotels-inudaipur
TAYLAND
The Library
THE LIBRARY, KOH SAMUI
Butik tasarım oteli The Library’nin kırmızı havuzu, diğer
otellerin standart camgöbeği renkli havuzlarına muhalif
bir duruşa sahip. Havuzun rengi koyu kırmızı, turuncu ve
sarı İtalyan mozaik fayanslarına yansıması. Chaweng
Plajı cephesinde bulunan ahşap platformdaki kırmızı
şezlonglarla şemsiyelerde havuzun rengine uyum
sağlıyor. Çift kişilik odalar 322 Dolar’dan başlayan
fiyatlarla. thelibrary.co.th
ENDONEZYA
BALE
INTERCONTINENTAL DUBAI-FESTIVAL CITY
VILLA D’ESTE, COMO GÖLÜ
Romantik Como Gölü’nün hoş bir köşesinde
konumlanmış Rönesans tarzı bu palazzo’nun yüzen
havuzu, gölün ve arkasında yükselen dağların insanın
içini açan manzarasına bakıyor. Sahildeki bir platformda
yer alan ve içinde bir de jakuzi olan turkuaz rengi
havuzun etrafını çevreleyen ahşap platform, Avrupa’nın
en gözde güneşlenme teraslarından biri. Çift kişilik odalar
950 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. villadeste.com
Intercontinental Dubai-Festival City
THE OBEROI UDAIVILAS, UDAIPUR
HİNDİSTAN
AMANGANI JACKSON HOLE, WYOMING
Wyoming kayak merkezini ziyaret etmek için
elbette kış ideal mevsim. Wyoming’deki Kuzey
Amerika’nın ilk Aman Resort’u ise kalmak için
en akıllıca seçim. Özellikle de 27 derece
sıcaklıktaki, muhteşem Grand Tetons ve Snake
River vadisi manzarasına bakan 35 metrelik
açık hava havuzuyla. Deniz seviyesinden 2 bin
metre yükseklikte kurulmuş kuvarsit fayanslı jakuzili
havuz, kayak sonrası dinlenmek için ideal. Çift
kişilik odalar 835 Dolar’dan başlayan fiyatlarla.
amanresorts.com/amangani
Bu 36 katlı şehir otelinin çatısındaki çıkıntıda yer alan
havuz kalbi zayıf olanlara uygun değil. Isı kontrollü
havuzun duvarları camdan yapılmış. Dolayısıyla
zemininden çok aşağıda kalan caddeyi ya da Dubai
Körfezi’ni ve şehir siluetini direkt suyun içinden izlemek
mümkün. Adeta havadasınız ve manzaranızı kesecek
hiçbir engel yok. Baş döndürücü olmasıyla tanınan
Dubai’yi bu 25 metrelik yüzme havuzunun içinden izleyin.
Çift kişilik odalar 145 Dolar’dan başlayan fiyatlarla.
ihg.com
Amangani Jackson Hole
Hanging Gardens
HANGING GARDENS, UBUD, BALİ
Bir uçurumun tepesine kondurulmuş, yağmur ormanının
kuşattığı iki katlı sonsuzluk havuzu Endonezya’daki 38
villalı bu tatil köyünün en merkezi öğesi. Ayung Nehri’ne
tepeden bakan havuzun tasarımında, Ubud’un
taraçalı pirinç tarlalarından ilham alınmış. Havuzun alt
katındaki taş banka oturup yukarıdan gelen doğal su
serpintisiyle serinleyebilir ya da doğanın huzur verici sesi
eşliğinde havuz kenarında gerçekleştirilen spa seansı
ile rahatlayabilirsiniz. Çift kişilik odalar 400 Dolar’dan
başlayan fiyatlarla. hanginggardensubud.com
52
İTALYA
Villa d’Este
ABD
53
Usta tatilcilere
fotoğraf tüyoları
Usta tatilci olmak yetmez, o tatiller yeterince güzel bir şekilde belgelenemediyse…
Profesyonel fotoğrafçıların farklı konseptlerde güzel tatil fotoğrafları için tüyoları var.
AİLE PORTRELERİ
Tatilinizin her anını fotoğraflamak için
kendinizi yormayın. Her gün güzel aile
fotoğrafları yakalamaya uğraşmak
yerine, tüm aile fotoğraflarınız için
belli bir gün seçin. Eğer sonuçtan
memnun kalmazsanız, pozu
değiştirerek yeniden deneyin. Sonra
en iyi resmi çekemediğiniz için
pişman olmayın.
MANZARA FOTOĞRAFLARI
Fotoğraf çekmek için en güzel ışık gün
doğumundan ya da gün batımından
önceki dakikalardaki ışıktır. Fotoğraf
çekmek için günün bu saatlerini
kaçırmayın. Gün ortasında çok parlak
bir ışıkta çekim yapmanız gerekiyorsa
geniş bir alanı gören, uygun bir nokta
bulun ve koyu gölgelerden kaçının.
DENİZ MANZARALARI
Işık kaynakları değişkense flaşınıza
güvenip fotoğraf çekmeyin. Onun
yerine ISO ile oynayarak kameranızın
ışığa duyarlılığını ayarlayın. Ardından,
çekmek istediğiniz imajın kadrajda
kaybolmaması için öne doğru üç
adım atın.
Güneş Göcek’te
nereden batırılır?
Göcek’in yegane beyaz
kumsal plajına ev sahipliği
yapan D-Marin Göcek,
bir ilke daha imza atıyor:
Q Lounge ile bölge,
çağdaş Japon mutfağı
ile tanışıyor. Göcek
Koyu’na nazır muhteşem
bir manzaraya sahip olan
Q Lounge’da izayaka
usulü paylaşımlı menüler
ve özel kokteyller servis
ediliyor. Zengin bir şarap
menüsü bulunan restoran
Zuma’nın mimarları
tarafından tasarlanmış. DJ
performansları düzenlenen
mekan, güneşi batırmak
için ideal mekanlar
arasında gösteriliyor.
54
Qlounge
55
YAZAR
linceye dek. Kırklı yaşlarda bir hanım ‘’hastaneden
taburcu olur olmaz size koştum ‘’ dedi saç kesimiyle
meşgul kuaföre kendini göstermeye çalışırken. Yan
tarafta oturan otuzlu yaşlardaki iki kadından biri diğerine ilişkiye son noktayı koyduğunu anlatıyordu..
ilişki jübilesinde gelmişti. Bir anne ve kızını ameliyat
BOL ATCAN
KADINLAR
ve
KUAFÖR
Yenilenme içgüdüsü insan
yaşamında en önemli, en
tetikleyici güç olsa gerek..
İnsanlar yenilenme içgüdüsünü
canlı tutmak, akışkan olabilmek,
akışkan kalabilmek için sürekli
çaba harcarlar. Seyahat etmek,
spor yapmak, bir hobiyle meşgul
olmak bunlardan sadece bir kaçı.
ANCAK İNSANIN YENİLENME İÇGÜDÜSÜNÜ CANLI
TUTAN ÖYLE BİR ŞEY VAR Kİ… Evde olmayan, profesyonel olan, bağımlılık ya da alışkanlık yapan o şey..
Kuaför
Kadınların kuaför tutkularını bilmeyen yoktur. Günlük
hayatın koşuşturması içinde kendimizi olumlamak
istediğimizde gidilen ilk yerlerden biridir kuaförler.
Kadınların manikürden saç dizaynına kadar pek çok
hizmeti alabildikleri, kendilerini ruhsal olarak ta rahat ve özgür hissettikleri birkaç yerden biridir kuaför
salonları. En son saç kesimine gittiğimde salondaki
kadınları gözlemleme şansım oldu sıra bana ge56
Kuaför seçiminde
kuaförün güncel
olması, kendini
yenilemesi,
proaktif bir duruş,
pürüzsüz bir
iletişim, müşteriyi
rahat hissettirme,
keskin bir sosyal
zeka, hijyen,
güven duygusu
verme gibi birçok
faktör etkili.
“
Dr. Hatice
“
olacağı için operasyon öncesi hastaneye yatış arefesinde getirmişti. Hastaneden taburcu olur olmaz,
ilişki jübilesi , operasyon öncesi sonrası, hayal kırıklıklarını geriye atmaya çalışıyorken günümüz insanını
mecburi istikameti gibi kuaförler. Kadınlar yenilenme
içgüdüsünü canlı tutmak, dış görünümlerine enerji
katmak, kendine ve çevreye ‘’her şeye rağmen iyiyim’’ mesajı vermek istediğinde kuaföre giderler. Her
saç kesiminde kadın içindeki farklı bir ‘’ben’’ i açığa
vurur. Sosyal tehdit altındaki kadının asgari düzeyde
dışavurumudur saçlardaki değişiklikler. Saçlardaki
keskin renk dönüşleri kadının yaşam algısıyla direkt
ilgili olabiliyor. Kişi kendi içinde kurduğu hayatı dışa
vurarak, dış dünyaya açılarak yaşamaya başlıyor.
Saçlar siyahsa sarıya, sarıysa siyaha dönebilir. Bunda
bazan alınan kötü hastalık tanıları da etkilidir. Farkındalıkları değişişen insanın dışavurumu diyebiliriz. Dış
görüntümüze enerji katmak zor süreçleri daha katlanılır kılıyor daha kolay geçirilmesine yardımcı oluyor.
Erkekleri kısa sürede afakan basarken, kadınlar gönüllü olarak saatlerini geçirebiliyor kuaför salonlarının
tılsımı nedir? Biraz yorgun biraz yenilenmeye ihtiyaç
duyuyorken gidilen, enerjik ve memnun ayrıldığımız
yerler kuaför salonları. Bir kadınla aldığı profesyonel
hizmet arasında ticareti aşan o ilişki..Sanırım bunda
kadın ve kuaför arasında sürece yayılan
iletişimin de etkisi var.
Kuaförlüklük gibi profesyonel bir hizmetin ne kadar
detaylı,
profesyonelce
uygulandığını, kadınların
bu bakıma ne kadar çok
zaman ayırmak zorunda
olduklarını vurgulamakta
fayda var. Kuaför seçiminde kuaförün güncel
olması, kendini yenilemesi,
proaktif bir duruş, pürüzsüz
bir iletişim, müşteriyi rahat
hissettirme, keskin bir sosyal zeka, hijyen, güven
duygusu verme gibi birçok
faktör etkili. Hem hem de
durumları..Hayatın içinde
bir artı birin iki etmemesi durumunu anımsattı
bana..Kuaförden
fazla
olma hali..İyi bir kuaför
imaj danışmanı, bir sanatçı gibi çalışır. Vizyoner bir
göz, maharetli eller, biriktirilmiş tecrübeyle saçlara
değil insanların hayatına
dokunmaktır o..
57
SİNEMA
Kaan YURTTÜRK
GÖREVİMİZ
TEHLİKE 5
ORJİNAL ADI
Mission: Impossible
Rogue Nation
YÖNETMEN
Christopher
McQuarrie
OYUNCULAR
Tom Cruise,
Rebecca Ferguson
Jeremy Renner,
Simon Pegg,
Ving Rhames,
Sean Harris,
Alec Baldwin
YAPIM
2015 ABD
131 dk
DAĞITIM UIP
CIA’İN AĞIRLIKLI BİR
ŞEKİLDE HİKAYEYE
DAHİL OLMASIYLA
İSTİHBARAT
ÖRGÜTLERİNİN
KİRLİ İŞLERİ
–CILIZ DA OLSASORGULANIR HALE
GELİYOR.
58
B
EŞİNCİ FİLMİN SENARİST-YÖNETMENİ
OLARAK CHRISTOPHER MCQUARRIE
AÇIKLANDIĞINDA BEKLENTİLER BİRAZ
düşmüştü açıkçası. “Olağan Şüpheliler” (The
Usual Suspects) dışında üst düzey bir senaryosu olmayan, yönetmen olarak da oldukça vasat iki filme “Silahların Gölgesinde”
(The Way Of The Gun) ve “Jack Reacher”a
imza atan McQuarrie’nin nasıl bir iş çıkaracağı büyük bir soru işaretiydi.
Serinin vasat bölümlerine, John Woo ve
J.J.Abrams ikinci ve üçüncü filme benzemesi ise en kötü senaryoydu. “Görevimiz
Tehlike” serisi bir diğer ajan-casus hikayesi olan “Bourne” üçlemesi (Matt Damon’ın
oynamadığı filmi seriye dahil etmek zor!)
kadar sofistike ve dört başı mamur bir seri
sayılmaz belki ama Brian De Palma imzalı
ilk film ve Brad Bird’ün yönettiği “Ghost Protocol” sadece serinin değil türünün en iyileri
arasında rahatlıkla gösterilebilir. Bu yüzden
dördüncü film çıtayı yükseltmişken neden
daha iyi bir yönetmen seçilmedi sorusu kafamızda dönüyordu. Neyse ki endişelerimiz
fazlasıyla yersiz çıktı.
“Görevimiz Tehlike 5”te düşman, Ethan
Hunt’ın da dahil olduğu IMF’yi bitirmeyi
amaçlayan, bütün ülkelerin istihbarat servislerini tehdit eden operasyonlara imza atan
Sendika adlı gizli bir örgüt… Cümlenin devamına, yani filmin öyküsünden bahsetmeye gerek yok aslında. Evet, Google’a yazdığınızda bulabileceğiniz bir cümleyle yeri
işgal etmek sebeplerden bir tanesi ama
kanımca daha da önemlisi, 2015 yılında
bir ajan filminin hikayesi değil hikayesini
nasıl işlediği merak konusu olan. “Rogue
Nation”, “Görevimiz Tehlike” dünyasının olmazsa olmazlarından vazgeçmiyor. Ekibin/
Ethan Hunt’ın yalnız bırakılması, hikayenin
dünyanın birçok şehrine yazılacak şekilde
ilerlemesi, adının hakkını verecek şekilde imkansız görevlerin aşılması, her başarılı görevin ardından tehlikenin daha da büyümesi,
değişen yüzler, adrenalin dolu sahneler…
McQuarrie, bütün bunları kurarken yaratıcılığını gösteriyor ve hikaye kusursuza yakın bir
şekilde işliyor. Bir yandan Ethan Hunt ve ekibi
Sendika’ya ulaşmak isterken diğer taraftan
CIA’e karşı var olma ve kendini temize çekme savaşı veriyor. CIA’nın ağırlıklı bir şekilde
hikayeye dahil olmasıyla istihbarat örgütlerinin kirli işleri –cılız da olsa- sorgulanır hale
geliyor. (CIA’nın ti’ye alındığı bölümlerde cabası.) Hikayenin kötü adamı Lane’in
masum insanları öldürdüğü suçlamasına
cevap olarak aynı şeyin devletin de yapıyor olduğunu söylemesi- ve bu söylediğinin
cevapsız kalması- filmin en çarpıcı repliklerinden biri olarak akılda kalıyor.
“Görevimiz Tehlike” serisinin sevdiğimiz özelliklerinden biri, sinema teknolojik açıdan
ne kadar ilerlerse ilerlesin tamamen buna
yaslanmaması. Ajanların kullandığı teknolo-
ji geleceğe ayak uydursa da sahneler eski
usul aksiyon teknikleriyle tasarlanıp çekiliyor.
“Rogue Nation” da bu geleneği sürdürüyor
ve ortaya çok iyi fikirler barındıran, çok iyi
çekilmiş sahneler çıkıyor.
Özellikle de operada ve su altında geçen
bölümler yönetimi ve kurgusuyla hayranlık
uyandırıyor. Diğer bütün aksiyon sahnelerinde de filmin hiç aksamadığını belirtmek lazım. Aksiyona rağmen hikaye kısmını
hiç boşlamıyor McQuarrie. Ritmi her sahnede çok iyi ayarlıyor ve son ana kadar merak
unsurunu ayakta tutmayı başarıyor.
Filmin en büyük artılarından biri de mizahı.
Yarattığı dünyayla dalgasını geçmek konullsa rolündeki Rebecca Ferguson. Yer
aldığı her sahneyi izlenir kılıyor.
sunda bir hayli hünerli olan “Rogue Nation” açık ara serinin en değerli filmi. Simon
Pegg’in varlığıyla bu tarafını güçlendiren
“Ghost Protocol” den sonra mizah dozajı
biraz daha artıyor. Bunda Pegg’in rolünün
biraz daha artmasının ve iyi diyalog yazımının büyük katkısı var. Oyuncu seçimindeki
başarı Pegg’le sınırlı değil. Sean Harris ve
Rebecca Ferguson’ın performansları da filmi yukarıya taşıyor.
Sonuç iyi. Endişeye mahal yok. Tom Cruise’un bir kez daha yaşlanmadığını kanıtladığı “Rogue Nation”, “Görevimiz Tehlike”
dünyasının en iyi parçalarından biri. Altıncı
filmi zevkle bekliyoruz.
Bazı sahnelerde diyaloglar
gereksiz yere uzuyor.
YARATTIĞI
DÜNYAYLA
DALGASINI
GEÇMEK
KONUSUNDA
BİR HAYLİ HÜNERLİ
OLAN “ROGUE
NATION” AÇIK ARA
SERİNİN EN
EĞLENCELİ
FİLMİ.
59
SAMSUN’DA ENFES LEZZETLER
DÖNERHAN RESTORANT
MEKAN
ENİZ
r. Nuh D
Uzm. D
pişirilen lavaşlar, yine odun ateşinde
kuyruk yağının verdiği o eşsiz tatla
birlikte oldukça ince kesilen servis
edilen dönerler harika.
Restorandaki büyük detaylar size
huzuru yaşatmak için düşünülmüş.
Hafta sonları ailece de harika bir
zaman geçirebilirsiniz. Dönerhan
çocuklu ailelerin rahatını düşünerek
bahçesinde minik bir de oyun alanı
kurmuş.
Yemek sonrası çayınızı mekanın her
bir noktası büyük bir özenle detaylandırılan alanlarından birinde içebilir ve eşinizle, dostlarınızla yemek
sonrası huzurunuz kaçmadan sohbet edebilirsiniz.
Ayrıca yoğun iş stresinin
ardından sevdikleriyle
keyifli bir akşam yemeğinde
bir araya gelmek isteyenler,
tandırda pişirilen lavaş
ekmeği ve geniş porselen
tabaklarla servis edilen
yüzde yüz yaprak
dönerin tadına, özellikle
yayık ayranıyla birlikte
bakmalılar. Menüde yer
alan 3 ana döner çeşidini
mutlaka tatmalısınız.
Dönerhan öncelikle, en sevdiklerimizin bir listesi gibi
hazırlanmış harika menüsü ile ve geniş porselen
tabaklarda yapılan harika sunumuyla bizlerden tam
not aldı.
Samsun’un en gözde eğlence ve
tatil beldesinde yer alan Dönerhan,
lezzet konusunda iddialı bir menüye
sahip. Dönerhan size, daha mekandan içeriye adımınızı attığınız anda
farklı olduğunuzu hissettiriyor. Böyle hissetmenizin en büyük nedeni
mekanın sizi sarıp sarmalayan sıcak
enerjisi kadar, çalışanlarının güler
yüzlü karşılaması. Türk misafir perverliği ile karşılaşmanız sizi görsel zerafetin
ve duygusal sıcaklığın harmonisi ile
sarıp sarmalıyor.
Tandır ateşinde pişirilen lavaşlar yaprak inceliğinde
kesilmiş, dönerlerle servis ediliyor.
Gelelim Dönerhan’ın menüsüne. Öncelikle menü, en sevdiklerimizin bir
listesi gibi hazırlanmış. Geniş porselen
tabaklardaki döner sunumları, gerçek bir tandırda ve odun ateşinde
60
61
ÇENGEL BULMACA
ÖD
Ü
LLÜ
Yukarıdan Aşağı
Soldan Sağa
2. Bir betabloker
3.Kansızlık hastalığı
6.Kenelerin neden olduğu hastalık kısaca
8.Mektupların üzerine yapıştırılır
10.Alman bir müzik topluluğu resim
12.Göz tansiyonu
13.Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı kitap
14.karaciğer yetmezliğinde oluşan durum
18.Bir insülin preparatı
22.Afrikada bir ülke
24.Ünlü şarkıcı, söz yazarı, besteci (Resim 4)
26.Telefon sözü
27.Latince göz
28.kıl kurdu hastalığının bizim dilimizdeki adı
31.Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli meslektaşımız(Resim 3)
36.latince kalp
1.Sakarya Aile Hekimleri Der. Başkanı (Resim 1)
4.uyluk kemiği
5.Uzunluk ölçüsü birimi
7.Belçikalı-Türk şarkıcı ve söz yazarı (Resim 5)
9.Çek Cumhuriyeti’nin başkenti
11.Osmanlıda bir devre ismini veren çiçek
15.Mesleki sorumluluk sigortası kısaca
16.Nimesulid içeren bir jel
17.basur hastalığı
19.Testislerin iltihabı
20.Karaelmas
21.Kısaca “Halk Sağlığı Müdürlüğü “
23.Ege’de bir ilimiz...
25.Çanakale Aile Hekimleri Derneği Başkanı (Resim 2)
28.Afrika’da salgın yapan ölümcül bir viral hastalık
29.Karaciğer iltihabı
30.bir bağlaç
32.akut romatizmal ateş
33.dalak büyümesi
34.Haftada bir gün
35.Güneş sisteminin dışında milyonlarda donmuş göktaşından oluşan göktaşları kuşağı
37.Bir proton pompa inhibitörü
1
2
3
4
5
6
30 EYLÜL’de Anahtar Kodunu
aşağıdaki E-mail adresine gönderen ilk
Aile Hekimine 32 GB Flash Memori HEDİYE!
e-mail: [email protected]
Not: Mail adresine gelen cevapların
gönderiş saatlerine bakılacaktır.
62
63
64

Benzer belgeler

- Aile Hekimliği Portalı

- Aile Hekimliği Portalı KİTAP KULÜBÜ Hazırlayan: Kaan YURTTÜRK

Detaylı

parumph

parumph KİTAP KULÜBÜ Hazırlayan: Kaan YURTTÜRK

Detaylı

- Aile Hekimliği Portalı

- Aile Hekimliği Portalı KİTAP KULÜBÜ Hazırlayan: Kaan YURTTÜRK

Detaylı