- Aile Hekimliği Portalı
Transkript
- Aile Hekimliği Portalı
1 Yenİ Çıkan İlaç ve Takvİye Edİcİ Gıdalar AZADIN 100 MG SC ENJEKSIYONLUK SUSPANSIYON ICIN TOZ ICEREN 1 FLAKON Etken Madde: Azasitidine Özelliği: Pirimidin analoğu antineoplastik. 4 haftada bir 7 gün 75mg/metrekare IV-SC. P.S.F.: 552,90TL Firma: KOCAK FARMA CHOLUDEXAN 300 MG 100 KAPSUL Etken Madde: Ursodeoksikolik asit Özelliği: Kontrendikasyon; 2cm’den büyük taşlarda, safra kesinin taşla yarı dolu olanlarda, sürekli kolik ağrıları olanlarda, enflamatuar karaciğer safra yolları mide rahatsızlığı olanlarda, gebelerde kullanılmamalı. P.S.F.: 62,82TL Firma: WORLD MEDICINE FLOXIMED %0.3 5 ml göz damlası ilaç prospektüsü Etken Madde: Siprofloksasin - oftalmik Özelliği: DNA Gyrase enzim inhibitörü fluorokinolon grubu antibiyotik. 2-4 saatte bir. P.S.F.: 6,00TL Firma: WORLD MEDICINE GLİFİX PLUS 15MG/1000 MG 30 tb! Etken Madde: Metformin + pioglitazon Özelliği: Glifix Plus’ın yeni formu tip 2 diyabet tedavisinde 15 mg Pioglitazon ve 1000 mg metformin içermektedir. P.S.F.: 21,23TL Firma: BİLİM İLAÇ 2 İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz. 3 İÇİNDEKİLER 30 20 Dr. Rıdvan KARAGÖZ Yanlışlar Bizlerle Düzelir 18 22 28 56 Dr. Yavuz ERDEN KÜRŞAT BAŞAR UZM. DR. MİTHAT TOSUN ANMA SAYFASI DR. HAKAN UZUN DR. HATİCE BOLATCAN 42 Türkiye’nin Güneş Enerjili Otomobili Solaris 8 MEGAPİKSEL 12 BÜYÜK FİKİR 14 Dr. Nuh DENİZ 60 KİTAP KULÜBÜ 24 YENİ BİR OLUŞUM AHEF GÜÇ BİRLİĞİ 34 KAPADOKYA DR. HASAN KOCA 40 TEKNOLOJİ 44 EVRENİN DİLİ 50 BALIKLAMA ATLIYORUZ 4 5 EDİTÖR kalemleri bu ay NE YAZDI? KÜNYE Dr. Tolga SUCU İMTİYAZ SAHİBİ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ MUHAMMET SIDDIK AKDOĞAN YAYIN EDİTÖRÜ MURAT KAAN YURTTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ MUHAMMET SIDDIK AKDOĞAN REDAKTÖR CEYDA AKDOĞAN HUKUK DANIŞMANI Av. Fahrettin CANPOLAT KURUMSAL İLETİŞİM TM Bilgisayar Tel: (0 362) 237 22 56 Kazımkarabekir Mah. Siteler Bulvarı No:3Demetkent Sitesi A Blok Daire 8 İlkadım/SAMSUN www.ailehekimleri.net [email protected] [email protected] GRAFİK TASARIM UĞUR OFSET www.ugurofset.com.tr REKLAM REZERVASYON GSM: 0 505 637 00 69 BASKI YERİ UĞUR OFSET MATBAACILIK Pazar Mahallesi Mukayyitzade Sk. No:48 İlkadım/SAMSUN Tel: 0362 431 52 55 – 432 09 90 Baskı Tarihi: 5 EYLÜL 2015 6 EYLÜL’ÜN İSMİ DE GÜZEL… Tamam, kabul güzeldi denize karşı uzanmak. Kimilerimiz yerine görevini devredeceği bir arkadaşını bularak bir haftada olsa tatil yapabildi, ama kimilerimiz yapamadı. Mesleğimizdeki sorunlara çözüm getirmesini beklediklerimizin çözümler getirmesini istiyoruz. Sonuç ortada… Bu sayımızda AHEF Güç Birliği adında bir oluşumu sizlere tanıtacağız. AHEF Güç Birliği asla AHEF’in alternatifi değil. AHEF çatı örgütümüzü daha etkin hale getirmek için yeni projelerin geliştirildiği ve ekip ruhuyla hareket edilmesini sağlayacak bir oluşum. Gerisini bu oluşumda yer alanlardan okuyacaksınız. Bu ay ki kapak konumuzda Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz’ü ağırladık ve farklı bir bakış açısıyla mesleğimizdeki sorunları işledik. Teknolojiden otomobile keyifle okuyacağınız sayfaların arasına yeni bir çalışma daha ekledik. Bu sayfamızda farklı mekanlardaki tatları ve ortamın atmosferini sizlere tanıtacağız. Hafta sonları vakit geçirmek için şık ve nezih yerler arayanlara bir bakıma rehber niteliğinde olan bu çalışma hoşunuza gidecek. Sonbahar geldi. Bizce içinde bulunduğumuz bu aylar büyük değişimlere sahne olacak. Bekleyip göreceğiz. Dilek tutmak için yeni yıla ihtiyacınız yok; yeni bir ay, yeni bir mevsim başlıyor. Bu yeter! Kalbinizi hızlandıracak şeyler olsun bu ay… Çünkü eylül güzeldir! İsmi bile yeter… 7 Z MAKİNESİ Burası dünyanın en güçlü kesintili güç ve X-ışını jeneratörü tesisi. ABD’nin New Mexico eyaletinde, Albuquerque’de bulunan Z makinesi, enerjiyi uzay- zamanda muazzam oranlarda sıkıştırarak olağanüstü derecede güç üretiyor. Kesintili güç, elektrik enerjisini dönüştürerek X-ışınları ve gamma ışımalarını ortaya çıkarıyor. 8 9 KAFANIZI KURCALAYAN KEŞFET BiR SORU MU VAR ? [email protected] Adresine yollayın cevaplayalım Sesin Nereden Geldiğini Nasıl Anlıyoruz? C Kısa yanıt:Beyin kökünde yapılan zaman ve yön saptaması sayesinde. Sadece iki kulağımız var ama sesler söz konusu olduğunda üç boyutlu algıya sahibiz. Çünkü beynimiz her iki kulaktan aldığı verileri son derece küçük detaylarına kadar ölçebiliyor. Örneğin sağ kulağımızın olduğu taraftan gelen bir ses, bu kulağa diğerine göre daha çabuk ulaşıyor ve daha fazla duyuluyor. Ses tam önümüzdeki bir noktadan geliyorsa her iki kulakta aynı oranda duyuyor ve beyne iletilen sinyaller bunun ya önümüzde ya da arkamızda gerçekleşen bir durum olduğunu söylüyor. Ama beynimiz saniyenin 100 binde birinde tüm bu farkları ölçüp işleyebildiği için sesin tam olarak hangi noktadan geldiğini de anlıyor. Kulağa gelen sinyaller, işitme sinirleri aracılığıyla beyin köküne ulaşıyor. Buradaki her bir hücre, zaman ve yön saptaması yaparak belirli aralıklara karşılık verecek durumda çalışmakta. Sesin hangi yöne ait olduğu bu birimde belirleniyor. Bunun için beynimizde zorlu bir hesaplama süreci gerçekleşiyor. Burada işlenen veri beynin ilgili birimlerine ulaştırıldığında sesin yönü ve şiddetinin algılanması sağlanıyor. Yeni Bir Lisan Öğrendiğimizde Beynimizde Neler Oluyor? C NANO ÇİÇEKLER Harvard Üniversitesi araştırmacıları Joanna Aizenberg ve Wim Noorduin, laboratuarlarında dünyanın en narin çiçeklerini yaratıyorlar. Bu çiçekler gözle görülemeyecek kadar küçük. Kristalleri kimyasal tepkimeye sokarak ortaya çıkardıkları çiçeklerden oluşan nano bahçe ancak bir elektron mikroskobuyla görüntülenebiliyor. Yaprak ve çiçeklerin aldığı şekiller, kristalin girdiği kimyasal tepkimeye göre değişiklik göstermekte. 10 Kısa yanıt:Nasıl ve ne zaman öğrendiğimize bağlı. Beynin belli birimleri fiziksel olarak büyüyor ve işlem kapasitesi artıyor. Buna sol yarımküredeki Broca bölgesi de dahil. Beynin bu birimi konuşma ve dili algılama becerilerinden sorumlu. Çift lisan konuşabilen çocuklar büyüdüklerinde, her iki lisan da aynı birimde işlenecek duruma gelmiş oluyor. Ancak bir yetişkin ikinci bir lisan öğrendiğinde, anadilden sorumlu bölgenin yakınındaki başka bir birim devreye giriyor. Bazı insanlar, yeni bir lisan öğrenmek konusunda diğerlerinden daha iyiler. Çabuk öğrenebilenlerin beyninde hipokampus ve Broca bölgesinde değişim gerçekleşmekte. Bu değişim, yavaş öğrenenlerde motır korteks biriminde oluşuyor. Sonuç olarak genelleyecek olursak, yeni bir lisan öğrendiğimiz zaman beyin fonksiyonları gelişiyor, hafıza güçleniyor, yaratıcı ve esnek düşünebilme yetimizde artış oluyor. 11 BÜYÜK FİKİR VIROME İnsan vücudunun içinde ya da dışında bulunan tüm virüslerin toplamı. Görsel Veri NASIL ÇALIŞIYOR? VirScan bir insanın kan örneğindeki antikorları 93.000 virüs kodu parçacığı içeren bir kütüphaneyle eşleştiriyor ve 1.000 farklı virüsün izlerini tespit edebiliyor. Tarihçeniz bir damla kanda TÜR: Enterovirüs C YAYGINLIK: % 37 ÖZELLİKLER: Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) 1979’dan beri ABD’de görülmediğini söylediği çiçek hastalığını (polio) tetikliyor. Çocuklukta yapılan aşılar genelde hastalığı önlese de koruma etkisi zamanla kayboluyor. O yüzden de çiçek hastalığının hala görüldüğü az sayıda ülkeye yolculuk yapacaklardan bu aşıyı tazelemeleri isteniyor. Harvard’da geliştirilen VirScan adlı yeni bir test sayesinde, bir kan örneğiyle hayatınız boyunca vücudunuza giren tüm virüslerin bir kaydı elde edilebiliyor. Test bağışıklık sisteminin istilacı virüsleri öldürmek için ürettiği antikorları arıyor. Genetikçiler bunu balık tutmaya benzetiyor. İçi virüs parçalarıyla dolu koca bir göl düşünün. Kocaman bir virüs parçası gölü var. Bunlara hangi antikorların tutunduğu inceleniyor. İşte bulunan virüsler. TÜR: Hepatit C virüsü YAYGINLIK: % 1,7 ÖZELLİKLER: İlk başta semptom göstermeyen Hepatit C enfeksiyonuna yol açıyor. Yazı/Araştırma: Kaan YURTTÜRK Hepatit C en yaygın virüs olmasa da çok tehlikeli çünkü sebep olduğu iltihap ve karaciğer hasarı ileride karaciğer kanserine yol açabiliyor. TÜR: Rhinovirüs B YAYGINLIK: % 75 ÖZELLİKLER: Sıradan soğuk algınlığında görülen burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı ve aksırıktan sorumlu. Rhinovirüs B temasla bulaştığından, yetişkinlerden çok çocuklarda yaygın. O yüzden de ortak kullanılan oyuncaklar ya da salya kaplı parmaklar gibi görünürde masum şeyler bile birer virüs vektörüne (yayılma aracına) dönüşüyor. TÜR: İnsan Herpes Virüsü 3 YAYGINLIK: %24 ÖZELLİKLER: Suçiçeğinin ve zonanın kaynağı. Çoğu insan 10 yaşına gelene kadar suçiçeğine ya yakalanıyor ya da yakalanmamak için aşılanıyor. Antikor sayısı zamanla azalıyor. O yüzden sayısı VirScan’in saptayamayacağı kadar düşük olabiliyor. Bu, virüs yetişkinlik döneminde zona formunda döndüğünde virüsle savaşacak kadar antikor kalmadığı anlamına da gelebilir. BU GÖRSELLEŞTİRMEYİ NASIL OKUYACAKSINIZ? Her daire VirScan’in taradığı ayrı bir virüsü gösteriyor. Araştırmacılar HIV ve Hepatit C pozitif olmayan 303 adet Amerikalıdan örnek almış. 12 KAYNAK: HARVARD ÜNİVERSİTESİ SEROLOGICAL %90 %50 %10 Artı işaretleri FDA’nın onayladığı aşısı bulunan virüs türlerini gösteriyor. Renkler, genomuna ve çoğalma yöntemine göre virüsün ait olduğu sınıfı belirtiyor. %1 Daire büyüklüğü yaygınlığı, yani bünyesinde o virüse karşı antikor bulunanların yüzdesini gösteriyor. I II III IV V VI VII TÜR: Rubella virüsü YAYGINLIK: % 3,3 ÖZELLİKLER: Yol açtığı kendine özgü kızarıklarla tanınıyor. Rubella, bildiğimiz kızamıktan daha az ciddi ve daha az bulaşıcı olan kızamıkçığa yol açıyor. Araştırmacılar çevresel ve genetik faktörler de dikkate alındığında rubella virüsünün multiplskleroz hastalığının kaynaklarından biri olduğunu düşünüyor. SİZİ NEYİN HASTA ETTİĞİNİ ÖĞRENİN Hasta olduğunuzda semptomlar belli bir virüsü işaret eder (mesela grip) ve doktor da ne testi yaptıracağını buna göre belirler. Zira günümüzdeki virüs taramalarının çoğu tek bir virüsü saptayabilir. Oysaki Hepatit C gibi kimi virüsler dışarıya hiçbir belirti vermeden yıllarca bünyenizde kalır. Bir rutin VirScan taraması bunu ve diğer ender görülen patojenleri saptayıp sizi tedaviye yönlendirebilir. 92 CDY’ye göre 2013 itibariyle ABD’de kızamık, kızamıkçık ve kabakulağa karşı aşılanmış çocukların yüzdesi. GİZEMLERİN PEŞİNDE Kronik yorgunluk sendromu 1 milyondan fazla Amerikalıyı etkilese de sebebi bilinmiyor. CDC’nin şüpheliler listesindeki 10 sebepten yedisi (içlerinde rubella ve mononükleoz da var) virüs. Kronik yorgunluktan yakınan ya da yakınmayan insanları tarayarak VirScan onların virüs geçmişine ilişkin yeterli veri toplarsa, bu sendromda virüslerin payını öğrenebiliriz. Araştırmacılar ancak bu noktadan sonra bir çözüm bulabilir. 13 KİTAP KULÜBÜ Hazırlayan: Kaan YURTTÜRK HANGİ TÜRÜ TERCİH EDERSİNİZ ? BİR OTURUŞTA BOWİE HAYRANI OLMAK ELDE DEĞİL! KARADAN KAÇIP, DENİZE SIĞINMAK İSTEYENE Deniz Benim Kardeşim / Jack Kerouac / Siren Yayınları Denizlerde gezinen kaptan Wesley Martin’le kitaplar arasında dolanmayı tercih eden Bill Everhart’a yoğunlaşan Deniz Benim Kardeşim, yazarın sonradan başına çok iş açan şizoid ruhunun ve bölünmüş kişiliğinin de bir örneği. Bu romanda karadaki durağan hayatın aksine denizlerdeki enginliğe koşma arzusu, benim gibi sizlerin de içini kıpır kıpı edecek. Yazarın, deniz ve gemi anlatımıyla bize yaşattığı şey, bir kendinden geçme hali. BİR ‘ARAYIŞ’ ROMANI OKUMAK İSTEYENE Sürgünler Çağı / Elie Wiesel / Helikopter Yayınevi Sürgün Çağı için bir arayış romanı diyebiliriz; ana kahraman çocukken barışı, büyüdüğünde ise iyi bir yazar olmanın yollarını arıyor. Yazarın kendisi yani Elie Wiesel, Romanya doğumlu, soykırım mağduru Yahudi bir yazar. Annesi ile kardeşinin büyük ihtimalle yaşamlarını yitirdikleri Auschwitz Toplama Kampı kabusunu bizzat yaşamış. Fakat buna rağmen Wiesel’in edebiyatı, yaşam öyküsüne sıkı sıkıya bağlı. Romanın kahramanı Gamaliel’den uzun uzadıya söz ediliyor. 14 Müziği sevmek her müzisyeni sevmek anlamına gelmiyor David Bowie / Simon Critchley / Encore Simon Critchley’in David Bowie’si, küçük ve tek kelimeyle şahane bir kitap. Bir oturuşta sizi Bowie hayranı yapabilir. Müziği sevmek her müzisyeni sevmek anlamına gelmiyor tabii, biliyorum, ama David Bowie benim kalemim değil. Daha doğrusu öyleydi. Ama Simon Critchley’in kitabını okuduktan sonra, bir de onun gözüyle baktım Bowie’ye. Youtube’dan bu kitabı okuduktan sonra Bowie’nin ‘Let’s Dance’ şarkısını dinledim. Simon Critchley, David Bowie kitabının başında şöyle sıfatlar kullanmış onun için: “Çekici, bilge, sinsi ve tuhaf görünüyordu. Hem burnu havada, hem de her an incinebilir.” Felsefe tarihi, edebiyat, etik alanlarında çalışan, halihazırda New York’ta dersler veren ve Türkçeye çevrilmiş beş kitabı bulunan Simon Critchley, David Bowie kitabının ilk sayfalarında 12 yaşındaki bir çocuğun bir “star”dan ruhsal ve fiziksel etkilenişini öyle iyi anlatıyor ki, Bowie’nin müziğini sevmeseniz de onu seviyorsunuz. Kitabı okunası kılan sadece bunlar değil bence. Öncelikle felsefi bir kitap ama son derece anlaşılır kalmayı da başaran bir kitap. EDEBİYAT ALEMLERİNDE KONUŞULAN 3 MEVZU 1 2 3 Çok satanlar ve çok okunması gerekenlerin yüzeyde bıraktığı tekdüzeliği aralamak isteyenler için butik yayınevleri revaçta. (Örn: Sinek Sekiz, Labirent). Tuna Serim’in beklenen kitabı ‘Feride’ nihayet raflarda yerini aldı. Yalnız yazarın bu kitabı Osmanlı’nın son dönemlerine ışık tutar nitelikte olmadığı için eleştirilmekte. Son zamanlarda çok satan ve dünyada başlı başına bir akım yaratan İskandinav yazarların arasına bir yenisi daha eklendi. Hakan Östlundh… Bu isim ‘Engerek’ adlı kitabıyla çok konuşulacağa benziyor. HAYATIN GERÇEKLİĞİNE DAİR HİKAYELER OKUMAK İSTEYENE Ağaçların Özel Hayatı / Alejandro Zambra / Notos Kitap Her şey, Julian’ın karısı Veronica’nın o akşam resim kursundan gelmemesiyle başlıyor ve bitiyor. Julian, Veronica’nın gelmeyişini üvey kızı Daniela’ya çaktırmamak ve onu huzurla uyutmak için ‘Ağaçların Özel Hayatı’ adını verdikleri bir dizi uydurulmuş hikayeden birini seçiyor. Hikayenin kahramanı bir kavak ağacıyla bir baobap ağacı. Maybelline ürünleri şimdi vadelialisveris.com’da BU HÜSRAN BANA TANIDIK GELİYOR DİYENE Stefan Zweig’in Son Günleri / Guillaume Sorel / YKY Bu kısacık çizgi roman, uzun uzun yazmış, dolu dolu yaşamış bir adam ve onun yazdıklarıyla satır satır uğraşmış, kısacık yaşamış bir kadının hikayesi… Sonbahar ayına uygun bir çizgi roman. Dönemin atmosferini, Zweig’ın dokuz köyden kovulan ama enternasyonal düzeyde sahip çıkılan hümanist kimliğini, ikisinin aşk ve inançlarını bir çırpıda okura ulaştırıyor. Çizimler sinema dilinde. MAYBELLİNE FONDÖTEN DREAM PURE BB OİLY SKİN LİGHT MAYBELLİNE VOLUM EXPRESS COLOSSAL MASCARA - SİYAH KOD: 0830000899 KOD: 0190001128 26.00 TL 15.90 TL 16.94 TL 15.90 TL MAYBELLİNE AFFİNİTONE 24H FOUNDATİON 32 GOLDEN - FONDÖTEN KOD: 0190000382 29.24 TL 19.90 TL MAYBELLİNE HYDRA EXTREME COLLAGEN RUJ 480 KOD: 0830000572 18.00 TL 12.00 TL İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz. 15 Teröristlerce öldürülen doktor toprağa verildi Diyarbakır’ın Kulp ve Lice ilçeleri arasında karayolunu kesen terör örgütü PKK mensuplarınca durmaması üzerine ateş edilen araçta yaşamını yitiren Dr. Abdullah Biroğul’un cenazesi defnedildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun Dr. Biroğul, Kulp’ta Toplum Sağlığı Terör hedef gözetmiyor! Merkezi’nde sorumlu hekim olarak gö- Terör örgütü tarafından, Diyarbakır’ın Uzm. Dr. Mithat Tosun vefat etti Kulp İlçesi’ndeki Toplum Sağlığı MerEskişehir’de aile hekimi olarak görev rev yapıyordu. kezi’nde sorumlu hekim olarak görev yapan ve dergimiz yazarlarından Uzm. yapan Dr. Abdullah Biroğul’un öldürülDr. Mithat Tosun, yaşam mücadelesi mesine yönelik açıklama yapan AHEF verdiği Osmangazi Üniversitesi yoğun Yönetim Kurulu, terörün hedef gözetbakım ünitesinde hayatını kaybetti. mediğini ifade etti. AHEF tarafından Beyninde meydana gelen rahatsızlık yapılan açıklamada terör örgütü lasonucu kaldırıldığı hastanede hayatınetlenirken, Türkiye’nin terör örgütüyle nı kaybeden Uzm. Dr. Mithat Tosun’un mücadele edecek güce sahip olduvefatı bizleri ve tüm sevenlerini üzüntüğu vurgulandı. ye boğdu. bu ay neler oldu? Anketler gizli tutulacak! Sağlık Bakanlığı tarafından aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının doldurması amacıyla ‘Aile Hekimliği Uygulaması Anket Formu’ yayımlandı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, anketin kimlik bilgilerini içermediği ve gizli tutulacağı belirtildi. Sağlık Bakanlığı tarafından görüş ve önerileriniz bizim için yanıtlarınız gizli tutulacak ve amacı aile hekimleri ve aile sağlığı büyük önem taşımaktadır.Hizmet dışında kullanılmayacaktır. Müsterih elemanlarına yönelik bir duyuru sunumunda karşılaştığınız sorun ve olunuz.Görüş ve önerilerinizi yapıldı. Sağlık Bakanlığı tarafından güçlükler konusunda bilgi edinmek rahatlıkla ifade etmeniz ve soruların yapılan duyuruda şu ifadelere ve çözüm üretmek amacıyla bu tümünü yanıtlamanız bizim için çok yer verildi; “Sağlık Bakanlığı olarak anket formunu oluşturduk. Anketimiz önemlidir.” aile hekimliği uygulamasıyla ilgili kimlik bilgisi içermemektedir, Türkiye ‘yetim’ ilaçlar için kolları sıvıyor Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı kapsamında, nadir hastalıklarla mücadeleye yönelik kapsamlı bir çalışma yapılacak. Bu çerçevede, Türkiye’de nadir hastalıklar konusunda detaylı bir mevcut durum ve ihtiyaç analizi yapılacak. Tespit edilen sonuçlar doğrultusunda da “yetim” ilaçların geliştirilmesine ve üretimine yönelik politikalar belirlenecek. Yetim ilaçlara yönelik çalışmalar Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda Sosyal Güvenlik Kurumu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle yürütülecek. 16 Beyin Araştırma Merkezi kuruldu Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü (UNAM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Begüm Tekinay, Türkiye’de Bilkent Üniversitesi’nde beyinle ilgili araştırmalara başlanıldığını söyledi. TÜBİTAK desteğiyle yürütülen FDA, kolesterol iğnesine onay verdi proje kapsamında, el titremesi ve parABD Gıda ve İlaç Dairesi, kronik yüksek kinson arasındaki ilişkiyi ortaya koyan kolesterolü bulunan hastalar için ge- bir gen bulundu. Araştırmaların devam liştirilen şırınga edilebilir yeni bir ilaca ettiği belirtildi. onay verdi. Kolesterolü düşüren antikorlara sahip olan ilacın 12 haftalık kullanımında kötü kolesterol seviyesinin yüzde 60 azaldığı görüldü. Yüksek LDL (kötü kolesterol) damarlarda pıhtılaşmaya ve kalp rahatsızlıklarına yol açıyor. FDA daha önce de benzer bir ilaca onay vermişti. Genetik hastalığa erken teşhis Tekrarlayan düşükler, tüp bebek başarısızlıkları ve ileri anne yaşı sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftlerin faydalanabileceği yeni genetik tarama testi, 4 saat gibi kısa sürede, embriyodaki genetik bozuklukları ortaya koyuyor. Amerika ve İtalya’dan sonra Türkiye’de de uygulanmaya başlayan test, tüp bebekteki gebelik oranlarını yüzde 65 artırıyor. Opr. Dr. Hakan Özörnek, testin maliyetinin yüzde 20 daha ucuz olduğunu söyledi. Başbakana rağmen acil nöbeti yazıldı Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun talimatlarına rağmen Tokat’ta aile hekimlerine devlet hastanesi nöbetleri yazıldı. Başbakan Davutoğlu, Sağlık Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısı sonrası bir açıklama yaparak “Aile hekimlerini alanda, hastanelerden daha çok alanda ve toplum sağlığı merkezlerinde düşünüyoruz” demişti. Konuyla ilgili bir açıklama yapan AHEF Genel Sekreteri Dr. Lütfi Tiyekli bu uygulamanın ‘Başbakan’a rağmen’ yapıldığını belirterek, “Başbakanın talimatına rağmen aile hekimlerine acil servislerde nöbet yazılmaya başlandı. Hem de 24 saat!” diye konuştu. Karikatür: Dr. Serdar ÇELİKTAŞ 34 şehir hastanesi hizmete girecek Türkiye genelinde toplam 43 bin yatak kapasiteli 34 şehir hastanesi 2018 yılının sonuna kadar tamamlanacak. Sağlık alanında yapılan reformlar kapsamında hayata geçirilen şehir hastaneleri ve yapımı devam eden diğer hastaneler ile üç yıl içerisinde 100 bin yatak kapasiteli hastane, vatandaşların hizmetine sunulacak. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık alanındaki önemli sorunlar arasında yer alan hastanelerin fiziki mekan sıkıntılarının, hayata geçirilen yatırımlarla sona ereceğini söyledi. 17 YAZAR R Kürşat BAŞA BİR İLİŞKİDE CAZİBE YOKSA? EĞER İKİ KİŞİ BİRLİKTE EĞLENEMİYORSA O İLİŞKİ YÜRÜMÜZ… CİDDİ BİR İLİŞKİDE EN ÖNEMLİ ŞEY NEDİR? Aşk mı? Seks mi? Heyecan mı? Tutku mu? Huzur mu? Karşılıklı anlayış ve saygı mı? Sadakat mi? Fedakarlık mı? Dostluk mu? Bazıları için belki hepsi aynı önemde, bazıları için bunlardan biri veya birkaçı öne çıkıyor. Elbette bunların hepsi önemli bir ilişki için. Eğer hepsi bir arada olursa herhalde bulunmaz bir ilişki sayılır. Bu listede benim için bir ilişkide en önemli olan şey yok. Nedir o? Bana göre, ‘cazibe’.... Hayır çiftlerden birinin ya da ikisinin aynı anda ‘çekici’ olmasından söz etmiyorum. İlişkinin kendisinde, o iki kişi arasında var olan ve çoğu zaman dışarıdan baktığımızda nasıl oluştuğunu tam olarak anlayamadığımız bir cazibeden söz ediyorum. Biliyorum günümüzde cazibe, çekicilik derken 18 çoğumuz cinsel çağrışımlara yönelecek, fiziksel bir çekimden söz ettiğimi düşünecek... Elbette bunu da önemsemiyor değilim. Ama gerçekte söylemek istediğim şey başka... Ben ilişkinin, iki kişi arasındaki cazibenin peşindeyim. Benim ya da onun çekici olmasından değil, benim ve onun birlikte ortaya çıkardığımız bir cazibeden söz ediyorum. Bir ilişkinin cazibesi yoksa, ne diye sürekli aynı insanı görmek isteyesiniz? Onunla bir süre sonra zaten ezbere bildiğiniz hayatını, anılarını neden konuşup durasınız? Bir çok değişik, eğlenceli insan dururken ne diye onunla gezesiniz? Kafanızı dinleyecek yerde neden onun söylenmelerine katlanasınız? Arkadaşlar arasında ufak çapta bir anket yapınca iki farklı şeyden söz eden, iki farklı beklentisi olan gruplar ortaya çıktı. Bir bölümü, yukarıda yazdığım maddelerin ilk dördüne takılmışlardı, ötekilerse aksine ikinci gruptaki özellikleri önemsiyorlardı. Yani bir bölüm, seks, aşk, heyecan, tutku önemli, bunlar olmadan bir ilişki yürümez derken ötekiler, huzur ve sadakatin, fedakarlık ve dostluğun, anlayış ve saygının çok önemli olduğunda ısrar ediyordu. Erkekler daha çok tutku, seks, heyecan üzerinde dururken kadınlar aşk, sadakat ve anlayışı öne çıkartıyorlardı. Aslında her iki grup için de söyleyebileceğim şey kafalarımızın bu konuda oldukça karışık olduğu... Çünkü soru cümlemin başında “ciddi” sözcüğü var. Bu ne demek? İki kişinin birbirini tanıdığı, uzun süreli, muhtemelen evliliğe uzanacak bir ilişki. Erkekler tutku, seks ve heyecandan söz ederken aslında çok daha farklı ilişki tarzlarını düşünüyorlar. İnsanın uzun süreli sevgilisine ya da eşine sürekli tutku duyması, onun için hep heyecanlanması ve yalnızca onunla seks istemesi çok rastlanan bir durum değil çünkü... Kadınların da önce bir ilişkinin ‘olmazsa olmaz’ı olarak öne sürdükleri şey ‘aşk’ ama onun hemen yanına ekledikleri de ‘sadakat’ ve ‘anlayış’... Hatta bazıları için ‘sadakat’ aşk’tan bile önce geliyor. Aşk’ın ömrünün çok da uzun sürmeyeceği, bu nedenle geri kalan kavramların ilişki için daha önemli olduğunu söyleyenler de çok. Bu arada farklı yaş gruplarında değişik cevaplar geldiğini de eklemem gerek... Daha yaşlı kuşak, beklentilerini sınırlarken, genç kuşaklar kadın ya da erkek yüksek beklentilere sahip. Üstelik bu beklentilerde ısrarlı... Yani, benim için en önemlisi şu derken ona sahip olduğunda yetinmeyi bilmiyor. Keşke şu özelliği de olsaydı, keşke biraz da anlayışlı olsaydı, keşke biraz daha mutlu olabilseydi, keşke daha açık fikirli olsaydı, keşke beni bu kadar sıkmasaydı... Keşkeler uzayıp gidiyor... Konuştuğum daha genç kuşaktan herkes, ilişkilerinde çok başarılı olmasa, hatta birçok hayal kırıklığı yaşamış da olsa, neredeyse mükemmel bir insan portresi çizip kendisine onu layık görüyor. Ve bir başka gözlem... Kendisine mükemmel bir insan istiyor ama kendisinin ne kadar mükemmel bir aşık olduğunu hiç sorgulamıyor. Kendi yaptıklarını genellikle yeterli ve hatta fazla buluyor. Daha çok karşı tarafı suçlamayı, onun eksiklerini bulmayı, onu eleştirmeyi tercih ediyor. Her iki tarafın beklentileri de bu kadar yüksek olunca ilişkilerin yürümesi ister istemez güçleşiyor. Bu durumu, günümüzde alternatiflerin fazlalığına, alternatiflere ulaşabilirliğin artmasına bağlayanlar var. Özellikle kadınlar, erkeklerin sorumluluktan kaçtığını, başka seçenekleri değerlendirmek için fırsat kolladığını ve buna artık çok rahat imkan bulduğunu öne sürüyor. Oysa ilginçtir, bu güce sahip olanlar aslında kadınlar... Aşkın ömrü üzerine teorilerin ortaya atıldığını, kiminin iki, kiminin üç yıl verdiğini düşünürsek, bir ilişkinin yalnızca aşk ya da erotik aşk üzerine kurulması durumunda hemen hepimizin bir süre sonra hayal kırıklığına uğrayacağımıza kuşku yok. Bir gün o heyecan ilk günlerdeki gibi olmadığında, ‘başlangıçta böyle miydin, çok değiştin’ diye söylenmeye başlamamızda şaşıracak bir şey yok... İlk günlerde bize çok aykırı gelse bile, karşımızdakinin bir takım davranışlarını hoşgörüyle karşılarken, hatta belki olmadık anlamlar yüklerken, bir süre sonra hepsinin bize fazlasıyla batması, bırakın çaktırmadan eleştirmeyi bir kavga konusu haline anlatmaya çalıştığı şeyin içinde de cazibe var... Bir de, iki kişinin birbirine bir şeyler katabilmesi, hayatın içinde karşınızdaki insanın sizi zengileştirmesi var ki ilişkinin bence canlı kalabilmesi için en önemli şeylerden biri... İlk günlerin heyecanı, birbirini tanıma sürecinin gizemi, ortak paylaşımlar, anılar bir süre sonra geçip gidince geriye ne kalır? İlişkinin başlangıcında görmezden gelinen olumsuzluklar tek tek ortaya çıkmaya, göze batmaya başlar mı? Ama eğer sevdiğiniz insandan bir şeyler öğreniyorsanız, size şu ya da bu şekilde destek olduğunu hissediyorsanız, size bir şeyler kattığını düşünüyorsanız cazibesi artmaz mı? Kim yalnızca güzel ya da sevimli diye Ben bu kavramları sorup dururken bir birkaç yıllık sevgilisinden sabah mesaj arkadaşım bütün bu kavramlara bir geldiğinde yüzü güler? Onun için diyorum ki, cazibe bir yenisini ekledi. ilişkide en önemli şeydir... O da, ‘eğlence’... Eğer iki kişi, birlikte eğlenemiyorsa, Eğer onu kaybedersek geriye kalanlar yalnız başlarına evde otururken, bir ilişkinin heyecanını sürdürmeye bir film izlerken, herhangi bir yere yetmez. gittiklerinde, seyahatte, alışverişte, arkadaş ortamında ne olursa olsun birbirleriyle neşeli bir bağlantı kurmuyorlarsa ilişki yürümez, dedi... Ben bir başkasını da eklemek isterim. Cazibe derken ne kastettiğimi daha iyi anlatabilmek için... Bana göre, arkadaşımın iki kişinin birlikte eğlenebilmesi derken gelmesi, tartışmaların ufacık bir davranıştan, sözden başlayıp inanılmaz bir çatışmaya dönüşmesi bilmediğimiz şeyler mi? O zaman ne yapacağız? Beklentilerimizi sınırlayarak, birbirimizin olumlu ve güzel yanlarını öne çıkartıp ufak tefek şeyler üzerinde fazla durmadan ilişkimizi sürdürmeyi mi yoksa yeni bir başlangıca, yeni bir arayışı yönelip hayalimizdeki o mükemmel formu bulmayı mı deneyeceğiz? Peki ama böyle bir form var mı gerçekten yoksa o yalnızca bizim kafamızda yarattığımız bir masal kahramanı mı? Aslında her iki grup için de söyleyebileceğim şey kafalarımızın bu konuda oldukça karışık olduğu... 19 RÖPORTAJ MEVZUATLAR UYGULANABİLİR DEĞİL! Sağlık Bakanlığı’nın sahada görev yapan aile hekimlerinin yapılanmasını görmezden gelen yaklaşımı Çanakkale Aile hekimleri Derneği Başkanı Dr. Yavuz Erden’e göre çıkarılan kanun ve mevzuatları uygulanabilir olmaktan öte kılıyor. Peki sorun nasıl çözülecek? N Dr. Yavuz ERDE 20 Aile hekimlerinin her yıl artarak gelen ve çözüm bulunamayan sorunları neredeyse bir kör düğüm haline geldi. Aile hekimleri farklı arayışlar içerisinde. Umudunu kaybetmeyenler de var. Onlarda uygulamadaki sorunların çözümüne yönelik olarak, aile hekimlerinin çatı örgütü olan AHEF içerisinde yeni bir oluşumun yaratılması için çalışmalar yapmakta. Çünkü, aile hekimleri sorunlarının çözümüne yönelik ve mesleklerinin icraatına yönelik alınan her kararda masada olmak istiyor. Çanakkale Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Yavuz Erden, tek taraflı alınan kararlar ve çıkarılan mevzuatların bu nedenle sahada uygulanmasında sorunlar yaşandığını söylüyor. Sorunların çözülmemesinin neden olduğu sıkıntılara da dikkat çeken Dr. Erden; “Eğer çözüm bulunmaz ise meslektaşlarıma uygulanan ceza puanları nedeniyle sözleşmelerimiz fesh edilecek ve 1. basamak sağlık hizmetlerinde kaos yaşanacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar olumsuz şarta rağmen mesleğini korumak için çaba sarf eden meslek gurubu yok. Aile hekimi dostlarım bu anlamda Türkiye Tıp tarihinin altın sayfasını yazmıştır. Dünya,koruyucu 1. basamak sağlık hizmetine yönelirken ülkemizde maalesef büyük zorluklar ile getirilmiş aile hekimliği sistemini sonlandırmak için elden ne geliyorsa yapılmaya çalışılıyor” diyor. Çanakkale’de kaç aile hekimi görev yapmakta ve bu bölgede görev aile hekimlerinin karşılaştığı sorunlar nelerdir? Çanakkale’de 136 aile hekimi görev yapmaktadır. Bu aile hekimlerinin 111 i derneğimize üyedir.Çanakkale’deki aile hekimleri de diğer aile hekimleri gibi statüsünden ve mevzuattaki belirsizliklerden kaynaklanan sıkıntıları yaşamaktadır.Acil nöbetlerinin PDC oranlardaki doluluğa göre yazılma- ya başladığı ilk dönemlerde, oranlar tutmadığı halde acil nöbeti tutmaya zorlanan sanırım ilk illerdeniz. Ve halen devam eden nöbet boykotunun başladığı ilk iliz.Yaşadığımız sorunlar ülke genelinde yaşananlar ile aynı. Detaya girmeden sınırları çizilmemiş aile hekimliği kanunun getirdiği belirsikler temel sorunumuz. Sizce ideal aile hekimliği uygulaması nasıl olmalı? Hangi sorunlara nasıl çözüm önerileri sunmaktasınız? Bir kere aile hekimliğinin tıp disiplini olarak tanımında sorunu var.Bu sorunu bazen kendi meslektaşlarımızla bile yaşadığımızı düşünüyorum.Son iki üç senedir bakanlığımızda da bu iraden uzaklaşma olduğunu düşünüyorum.Bu temel melese aşıldıktan sonra uygulamada sorunların çözümündeki anahtarın yapıcı diyalog olduğunu düşünüyorum.Örgütümüz AHEF ile bakanlığın aralarında kuracak yapıcı diyaloğun aşamayacağı bir sorun olduğunu düşünmüyorum. cağı,bu yerlerin temizliğinin, bakımının,ısınmasının ,elektrik telefon ve internetinin kimin tarafından sağlanacağı belli değil. Bu konuda her şey aile hekimlerinin üzerine yıkılmış gibi görünüyor. Aile hekimlerine getirilen ceza yönetmeliği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sanırım bahsettiğiniz son çıkan ücret yönetmeliği.Bu yönetmelikteki ceza puanları ile ilgili bölümün hukuki açıdan sorunlu olduğunu düşünüyorum.Aile hekimliği kanununda aile hekimlerine uygulanacak cezalarla ilgili bir kanun maddesi olmamasına rağmen yönetmelikle böyle bir ihtar puanı uygulaması yapılmasının hukuki olmadığı açıktır. Çünkü kanunda olmayan bir şeyi yönetmelikle getiremezsiniz.Ayrıca cezaların kendi içinde de tutarsız olduğunu düşünüyorum.Örneğin mazeretsiz işe gelmemek 10 ceza puanı iken, mesai dışı bir uygulama olduğu söylenen ASM nöbetine gelmemenin 20 ceza puanı olması hukukta orantılılk ilkesine aykırıdır.AHEF bu yönetmeliği mahkemeye taşıdı diye biliyorum. Gözden kaçan en önemli konulardan bir tanesi de bu ihtar puanlarının her yıl sıfırlanırken sözleşme dönemi boyunca yani iki yılda sıfırlancak olması aslında cezaların örtülü olarak ikiye katlandığını gösteriyor. Bakanlığın sürekli sorunları bu şekilde ceza ile, cezaları arttırarak çözeceğini sanması çok yanlış.Sorunları bu şekilde çözemezsin tam tersine aile hekimlerinin çalışma şevkini ve motivasyonunu düşürürsün.Tekrar söylüyorum sorunlar ancak karşılıklı yapıcı diyalog ile çözülür. DR. YAVUZ ERDEN KİMDİR? 1966 Çanakkale doğumluyum,Ege Tıp Fak. 1989 mezunuyum.Mesleğin her kademesinde görev aldım,son 6 yılımı aile hekimliği ve Çanakkale Aile Hekimleri Derneği için çalışarak geçirdim. Bakanlık tarafından yayınlanan mobil hizmet yönetmeliği hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Mobil hizmet yönetmeliğinde daha önce Km hesabı yapılmaksızın 100 er kişilik bantlara göre ücret hesabı yapılıyordu.Bakanlık yapılan geri bildirimleri dikkate alarak km ve kişi sayısı esaslı bir ücret hesaplamasına gitmiştir. Bunlardan ziyade mobil hizmetlerde karşılaşılan daha ciddi sorunlar olduğunu düşünüyorum. Örneğin köylerde hizmet verdiğimiz yerlerin kimin tarafından sağlana21 YAZARIMIZ DR. MİTHAT TOSUN’UN SONSuZ YOLCULUĞUNA HAFIZAMIZDA BİZLERE BIRAKTIĞI GÜZEL ANILARLA UĞURLUYORUZ... Bir o kadar bilgili, bir o kadar kültürlü, bir o kadar naif gönül insanı Mithat abi. Seni tanımış olmak, seninle vakit geçirmiş olmak benim için bir onurdu. Seninle keyifli sohbetler yaptığım ve engin bilgilerinden faydalandığım için kendimi çok şanslı addediyorum. Sen Aile Hekimliği camiasının gönül teline dokundun, devamlı fikirler ürettin ve bizlere çok şey öğrettin. Uygulamak istediğin çok ilginç fikirlerin ve gelecekle ilgili çok güzel hayallerin vardı. En son seni otobüsle Eskişehir’e uğurlarken, sana el sallarken ve daha sık görüşmeyi planlarken bir daha görüşemeyeceğimizi nerden bilecektim. Hastalık sürecinde içimde hep iyileşeceksin, seni yeniden göreceğim umudu vardı ama olmadı, yorgun bedenin savaşa yenik düştü. Çok ani gittin be Mithat abim. Aramızdan ayrıldığına hala inanamıyorum. Seni hiç unutmayacağım, senin için hep dua edeceğim, sen kalbimde yaşayacaksın… Not: Resimde sana teşekkür plaketi verirken çok duygulanmış, heyecanlanmış ve gururlanmıştım. Seninle daha nice kutlamalarda bir arada olacaktık Mithat abi, katkılarını ve desteğini üzerimizden hiç çekmedin, sana ne kadar teşekkür etsek az. Seni ve yazılarını çok özleyeceğiz.. DR. CEYDA AKDOĞAN, MURAT AKDOĞAN Okul yıllarından tanırdım dostumu. Çok yakın arkadaşlığımız olmasa sa okumaya düşkünlüğü ve aykırı, tartışmaya açık fikirleri hep etkilemiştir. Dergide ki yazıları da öyle. İnsanız, gelir gideriz. Erken gidişler çok zordur kalanlara. Sonsuz ayrılıkların zorluğunu bıraktı bize şimidi. Ailesi olmak zordur bu ayrılıkların. PROF. DR. KORAY TOPGÜL Okumaya düşkünlüğü, aile hekimliği konusndaki engin fikirleri ve bilgisiyle bizlere ışık oldu. Bu erken gidişler bizler için kan kaybı oldu Mithat Hocam. Huzur içinde uyu... DR. HASAN KOCA Heyecanla yazılarını her ay beklediğim ve ilgiyle kendisini takip ettiğim çok değerli bir meslektaşımıuzda. Başka denemeleri olduğunu dergimizin editöründen öğrenmiştim. Yazarlığından ötürü tanışmayı istediğim bir insandı. Ailesi ve dostlarına başsağlığı diliyorum. DR. HATİCE BOLATCAN Duruşuyla bizlere örnek teşkil eden çok değerli meslektaşımızla birlikte, aile hekimleri olarak önemli bir şahsiyeti kaybettik. Başımız sağolsun. DR. ERKUT COŞKUN Mithat bey benim gördüğüm, tıp camiasına ve hekim etiğine en çok sahip çıkan biriydi. Kendisine bu emeklerinden dolayı saygı duyuyor ve teşekkür ediyoruz. AHEF GENEL SEKRETERİ DR. LÜTFİ TİYEKLİ Fikirlerine ve görüşlerine önem verdiğim, sohbetimizden zevk aldığım bir abimdi. Erken kaybetmenin acısını yaşıyorum. Kendisinden alacağım çok feyz vardı. Allah’tan rahmet diliyorum. DR. JÜLİDE AKSOY Değerli bir meslektaşımızı, farklı bakış açısıyla bizlerin ufkunu açan değerli bir büyüğümüzü kaybettik. Aile hekimleri ailesi olarak, yazılarıyla, duruşuyla ve fikirleriyle önemli bir Ailen Hekimliği, konulara yaratıcı fikir ve değişik bameslektaşımızı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. kış açısını kaybetti. Başımız sağolsun. AHEF BAŞKANI DR. MURAT GİRGİNER 22 DR. HAKAN UZUN Mithat TOSUN denilce akla yüzlerce şey gelir. Birçoğumuzu özetlemeye bir kaç cümle yeterken, bana Mithat hoca’yı bir kaç cümleyle anlat deniliyor. İmkansız. Hangisini anlatayım, nasıl dürüst, saygılı, kültürlü, işte olması gereken insan bu. Prortotip bunun gibi bişey olmasınımı nasıl bir bilgi deryası olduğunumu, milyonların takip ettiği bir yazar olmasınımı, o eşsiz espri anlayışınımı veya beraber yaptığımız, dünya projelerinimi... Kelimelerin kifayetsiz kaldığı an. Seni çok özleyeceğiz abi. dr. Tolga sucu 23 RÖPORTAJ Aile hekimleri, içinde bulundukları ortamdan memnun değil. Sahanın ise AHEF’ten beklentisi yüksek. Peki, aile hekimlerinin tek çatı örgütü olan AHEF’in içindeki bir bölünme mi AHEF Güç Birliği? Kesinlikle değil! O halde nedir AHEF Güç Birliği? YENİ BİR AHEF 22 Bin aile hekimi AHEF’in çatısı altında toplanıyor. AHEF, aile hekimlerinin ve aile hekimi sağlık elemanlarının haklarını koruyan tek örgüt. Bir de yaklaşan seçimlerde adını duymaya başladığımız AHEF Güç Birliği var. Peki, nedir AHEF Güç Birliği? Sizleri fazla merakta bırakmadan cevabını kısaca özet geçelim ama daha detaylı bilgiye İstanbul’dan Gaziantep’e kadar AHEF’in içinde de çok önemli bir yer edinen aile hekimleri dernekleri başkanlarından ulaşacağız. AHEF Güç Birliği’nin asıl amacı Türkiye’de aile hekimlerinin temsil edilmediği hiçbir yerin kalmamasını sağlamak, şeffaf, demokratik ve temsiliyet skalası geniş bir AHEF Yönetimi oluşturmak. Bu yolda bir çok il başkanıyla toplantılar 24 yapıldı ve güçlü bir AHEF ruhuna sahip kişilerle bir araya gelinerek AHEF’e üye bir çok ilin dernek başkanları ve delegeleriyle stratejiler geliştirildi. İşte AHEF Güç Birliği böyle ortaya çıktı. Peki, tam olarak neyin gerçekleştirilmesi amaçlanıyor ve hedefleri neler? İşte bu ve buna benzer daha bir çok merak edilen soruların cevaplarını, AHEF Güç Birliği’ni oluşturanlara sorduk. İSTAHED 2. BAŞKANI DR. GÜRSEL ÖZER; “AİLE HEKİMLERİ PROJE GELİŞTİRECEK” Öncelikle AHEF Güç Birliği’ni oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu fikrin ortaya çıkışında hangi faktörler etken oldu? AHEF GÜÇ BİRLİĞİ güçlü AHEF= güçlü Aile hekimliği gerçekliğine proje üretme, fikir üretmek ve gerçekliğe yönelik çalış- malarda bulunmak ideali ile oluşturuldu. Yegane kaygısı mesleki mücadele olan, aile hekimliği uygulamasını sağlık sunanlar ve sağlık hizmeti alanlar için en üst seviyeye getirme mücadelesinin çatısı tartışmasız AHEF’dir. Özetle, çatı örgütüne ortak idealler çerçevesinde farklı bakış açıları getirmek, mücadeleye yeni aktivistler katmak, Şeffaf ve Aleni yönetim anlayışını yerleştirmek, bireylerden bağımsız ilke bazlı EKİP ruhu oluşturmak amacı güç birliği oluşumu gerçekleştirilmiştir. AHEF Güç Birliği, AHEF’in içinde bir bölünme olduğunun mu göstergesidir? Bunu diğer meslektaşlarınızın nasıl algılaması gerekir? Malumunuz üzere AHEF bir Sivil Toplum OLUŞUM GÜÇ BİRLİĞİ kuruluşudur. STK’ların gücü ve etkinliği demokrasinin varlığı ile direk ilintilidir. Demokrasi ise çok seslilik ve düşünsel zenginliktir. AHEF içerisinde Güç Birliği gibi fikir ve seçenek üreten yapıların olması AHEF için ortak ideale katkıdır. Ortak ideal ve ideale giden yolda oluşturulan Ortak Akıl Birlikteliğin perçinleyicisidir. AHEF Güç Birliği, AHEF seçimlerine girecek mi? AHEF Güç Birliği oralak seçimlere girip kazandığınızda, AHEF’de ne gibi değişiklikler söz konusu olacak? Ahef Güç Birliği elbetteki anlayışını ilkelerini projelerini uygulamak üzere AHEF’in Yönetim Kurulu seçimine girecektir. Şeffaflık ve Aleniyet ilkemiz gereği kurulduğumuz tarihlerde FACEBOOK sayfamızdan yönetime talip olduğumuzu deklere etmiştik. Biz kazandığımız takdirde sahanın enerjisini direk yönetim kuruluna ekleyecek yaklaşımla AHEF güvenirliliği Yönetim Grubu ile birleşecek. Günümüze değin AHEF yönetim kurullarında görev almış ve AHEF e üretsel ve düşünsel katkı sunmuş meslektaşlarımızdan danışma kurulu oluşturacağız. Danışma kurulunda oluşturulan projeler Yönetim Kurulunda tarafında uygulanacak. Yönetim Kurulu sadece yürütme görevini üstlenecek. YK içerisinden ve dışından oluşturulacak ekip sahanın fikir ve projelerini derhal danışma danışama kuruluna getirecek ve Kurulda son şekli verilen uygulanabilir projeler YK tarafından yürütülecektir. Sahanın YK üyeleri etkisinde olduğu yönetim anlayışımızın en büyük destekçisi Komisyonlar olacaktır. Komisyonların işleyişi yeniden gözden geçirilerek komisyon üretileri mutlaka YK gündemine alınacak. Aile hekimlerinin mesleki gelişimlerine destek amacı ile özellikle nüfus yoğun olmayan illerde sürekli eğitim toplantıları yapılacaktır. Bu toplantıların ön görüşmeleri devam etmektedir. AHEF üyeleri olan il derneklerine hukuki destek sağlayacaktır. AHEF hukuk bürosu tüm derneklerin Hukuk bürosu olacak AHEF in en büyük marka değeri olan AHEKON çalışmalarını yılın oniki ayında etkin kılmak üzere yetkisi sadece bilimsel programla kısıtlı olmayan kurul oluşturulacak sürekli çalışma ile var olan marka değerinin çok üzerinde bir AHEKON oluşturulacak.. Tüm AHEF dernekleri Yönetim Kurullarını katılımı ile Türkiye Aile hekimliği çalış tayı yapılacak. Yapılan çalıştay kılavuz niteliği taşıyan bir yapıt halinde basılacaktır. Kaynak dahil olmak üzere ön çalışmamız başlatılmıştır. Kurumsallaşma çalışmalarına hız verilecek ve bu çalışmalar profesyonel bir partner ile devam edecektir. Günümüzde yadsınamaz olan medya gücü AHEF tarafından etkin olarak kulla25 mı koymuş bulunmaktayım . Gönül ister ki farklı farklı gruplar yerine tek bir grup ortaya çıksın . Ama bu şimdilik eski defterler yüzünden pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Aslında bu sebeple kendimi tüm grupları kaynaştırabilecek pozisyonda görüyorum. Bu sebeple bende kendimi rahat ifade edebileceğim AHEF Güç Birliği grubuyla hareket etmeye karar vermiş bulunmaktayım. Umarım herkes için hayırlı olur. süreklilik kazanılacak. Süreğen bir şekilde her seviyede bakanlıkla ile görüşülecektir. Diyalog süreci için Bakanlık, STK ve Siyasiler ile sürekli iletişim kuran ekipler kurulacak. Belli takvimle görüşmeler devam edecektir. Özetle talep eden konum üreten öneren konuma dönüştürülecektir. GAZİANTEP DR. JÜLİDE AKSOY “AHEF DAHA ETKİN OLACAK!” nılacaktır. AHEF in kendi gazetesi , Kendi Radyosu olacak ve AHEF TV için çalışmalar yapılacaktır. Tabip Odası ve Tüm sendikalar siyasi partilerle sürekli diyalog için ekipler kurulacak ve TÜM STK lara eşit mesafede İşbirliği içerisinde çalışılacaktır. Oluşturulacak bilimsel kurul ile Üniversitelerle işbirliği yapılacak ve Aile hekimliği modelimizin esasına yönelik bilimsel çalışmalar yapılacak. Ana hatları özetlediğim çalışmalara ek olarak başka projelerde bulunmakla birlikte alt yapısı hazırlanmadığı için şimdilik belirtmeyelim. Çalışmalar bittiğinde var olan projelerin detayları ve yeni projeler AHEF GÜÇ BİRLİĞİ tarafından paylaşılacaktır. AHEF Güç Birliği’nin Sağlık bakanlığı ile izleyeceği politika nasıl olacak? AHEF GÜÇ BİRLİĞİ Bakanlık, STK’lar ve Siyasiler ile sürekli diyalog halinde olacak. Diyalog zorunlu kalındığında başvurulacak eylem sellik döneminde kesintiye uğratılmayacaktır. Diyalog yöntemi ise talep değil önermeler olacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz hukuksal ve bilimsel üretiler 26 AHEF Güç Birliği’ne neden ihtiyaç duyuldu ve sizin bu güç birliğinde (Gaziantep olarak) bulunma nedeniniz nedir? Sürekli ivme kaybeden AHEF’i nasıl yeniden güçlü bir çatı örgütü haline dönüştürürüz diye düşünmeye başladık. Mart ayında Afyon’da yapılan aile hekimlerinin sesi gazetesi lansmanında bu fikirlerimizi diğer arkadaşlarımızla paylaştık. Asıl amacımız Türkiye haritasında temsil edilmeyen hiçbir bölge kalmamasıydı. Harita önümüzde kimlerle yola çıkabiliriz dedik ve ekip oluşturmaya başladık. Birçok il başkanı ile toplandık ve yola çıktık. Amacımız şeffaf, demokratik ve temsiliyet skalası geniş bir AHEF oluşturmaktı. Bu çizgide görüşmelerimize başladık. İnancımız güçlü bir AHEF için ekip ruhuna sahip insanları bir araya getirmekti. Mayıs ayından itibaren bu çalışmalarımıza hız verdik ve Temmuz ayında bir toplantı yaparak AHEF Güç Birliği Yürütme Kurulu’nu kurduk. Yaptığımız görüşmeler ile AHEF’e üye birçok ilin başkan ve delegelerinden oluşan güçbirliğini oluşturduk. AHEF Güç Birliği olarak nasıl bir yol haritası izlenecek, Sağlık Bakanı ve bürokratlarla ilişkileri nasıl olacak? AHEF Güç Birliği, AHEF’in yeni seçim dönemi için bir ekip oluşturmak için kurulmuştur. Amacı AHEF’in kaybettiği prestiji yeniden kazanması için çalışmak ve aile hekimlerinin birlikteliğinin kuvvetlenmesini sağlamaktı. AHEF Güç Birliği aile hekimlerini bölmek için değil birleştirmek için kurulmuştur. Son olarak bu oluşum hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? AHEF Güç Birliği AHEF Genel Kurulu’na aday bir liste çıkaracaktır. Eğer seçimi kazanırsak her yönü ile tüm Türkiye’de AHEF’e üye dernekleri kapsayacak ve geliştirecek projeler yapacağız. Derneği bulunmayan illerin dernek kurmasına mevcut derneğin yürütülmesinde sorun yaşayan illere destek vereceğiz. Federasyon olarak aile hekimliği ile ilgili her konuda söz sahibi olabilmek için çalışacağız. Bakanlıkla gerekli dirsek temasına geçip sistemdeki yanlışların düzeltilmesi için uğraşacağız. Aile hekimliğinin temeli olan koruyucu hekimliğin ön plana çıkması ve bunun bize ek angaryalarla değil pozitif yöntemlerle olmasına çalışacağız. Attığımız her adımda Ardahan’dan Edirne’ye, Sinop’tan Antalya’ya Türkiye’nin her metrekaresine aynı uygulamaların yapılması için görüşmeler yapacağız. Yapacağımız çalıştaylar ve bakanlığın yapacağı çalıştaylara yüksek katılım sağlayarak sesimizi duyuracağız. SAKARYA DR. RIDVAN KARAGÖZ “DAHA DİNAMİK VE DAHA BAŞARILI OLACAĞIZ!” AHEF Güç Birliği’nde Sakarya olarak bulunma nedeniniz nedir? AHEF birinci basamağın tek çatı örgütüdür. En önemli özelliği apolitik olup siyasi bir kimliğinin olmamasıdır. Bu sebeple sahada talep ve teveccüh gören bir konumdadır. AHEF’in önümüzdeki bu zorlu süreçte daha dinamik ve daha başarılı olması gerekmektedir. Bu da yine ancak çalışkan, genç, kurumsal hafızasını etkin bir şekilde kullanan ve dinamik bir ekip sayesinde oluşabilecektir. Aslında geçen dönemki yönetim kurulu içinde de görev almak üzereyken aile hekimliği görevimden ayrılıp Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde göreve başladığımdan bu görevde bulunamamıştım. Hem başkanı olduğum Sakarya ilinin başarılı çalışmalarında bir parça payım olması ve coğrafi açıdan stratejik konumu nedeniyle, bununla beraber AHEF delegelerinin teveccühünü kazanabileceğim ümidiyle ile bu dönem ki AHEF Yönetim Kurulu üyeliğine adaylığı- Son olarak bu oluşum hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? AHEF güç birliği normal olarak bir seçim grubu gibi görülse de esasen daha fazlasıdır. Dinamizmi , şeffaflığı ve ilkesel tarzı ile tüm sahanın beklediği çalışma grubudur. Eminim ki beklentileri karşılayacak bir ekip olarak karşınıza çıkacaktır. En önemli özelliği olan şeffaflığı sayesinde yapılan ve yapılacak olan her şeyi gözlerinizin önünde yapacağından, hesap sorula bilir bir anlayışla çalışacaktır. Aile hekimliği sisteminin geleceği için gayret gösterip her tür platformda aile hekimliği konusunda fikirlerini cesaretle dile getirerek görüş bildiren bir anlayış içinde olacaktır. Dolayısı ile AHEF Güç Birliği Aile Hekimliğinin geleceği için herkese elini uzatacak ve AHEF’in sahanın tek sesi olduğu günlere kavuşması için tüm gücüyle çalışacaktır. Bu oluşumun aile hekimliği için elinden gelenin fazlasını yapacağını bu grubun ve bu ailenin bir parçası olarak taahhüt ediyorum. YOZGAT DR. MURAT YILDIRIM “DİNAMİK BİR OLUŞUM GEREKLİ!” AHEF güç birliğine mevcut yönetimin çok yıpranmadan dolayı artık iş yapamaz hale geldiğini söylüyor Yozgat Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Murat Yıldırım. AHEF için dinamik bir oluşumun gerekli olduğunu savunan Dr. Yıldırım; “Yozgat olarak bu grubta bulunma sebebim inandığım güvendiğim insanlardan oluşması ve özellikle İstanbul olarak Gürsel başkanın burda olması. AHEF Güç Birliği olarak aile hekimliğinin geleceği için bekası için sistemi iyileştirmek iççin sağlık bakanlığı ve bürokratlarla arasının iyi olması diyalogta olması herşeye karşı bir AHEF değilde sistemin iyileştirilmesi sistemin düzeltilmesi ilkesi olan bir AHEF in olduğunu ilgili makamlara göstermelidir. Özlük haklarını almış gerçekten birinci basamakta çalışan toplumun sağlığını koruyan bunun için uğraşan, angaryalarla vakit kaybetmeyen bir aile hekimliği hedefleniyor. Oluşum gerçekten inanmış çalışkan proje üreten arkadaşlardan oluşmakta. İnşallah herşey daha güzel olacak” diyor. DENİZLİ DR. HASAN GÖKÇE “İYİ BİR SİSTEM İÇİN!” DAHED Başkanı Dr. Hasan Gökçe, AHEF Güç Birliği’nin AHEf’in içinde bulunduğu yönetimsel sorunların tüm aile hekimliği camiasını etkilemesi neticesinde var olan arayışların bir sonucu olarak ortaya çıktığını söylüyor. AGB’nin kapsayıcılığı ve oluşan ekibe olan inançları gereği bu oluşumda yer aldıklarını belirten Dr. Gökçe; “Bu kararı almamızdaki en büyük etkenlerden birisi Ege Aile Hekimleri Dernekleri Birliğinin çoğunluğunun AGB oluşumu içinde yer almasıdır. Öncelikle AGB kendi iç oluşma mekanizmasını tamamladıktan ve Ahef olağan genel kurulunda seçimle AHEF yönetimine geldikten sonra aile hekimliği için, ülkemizin sağlık sorunlarının çözümü için bürokrasi ile görüşleri doğrultusunda her fırsatta bir araya gelecektir, gelmelidir. AGB yi oluşturan ve içinde yer alan illerin ortak özelliğinin aile hekimliğini benimsemiş,aile hekimliğinin geleceğinden endişe duyan ve geleceği aile hekimliğinde gören arkadaşlardan oluştuğunu düşünüyorum.Bu ekip bu güne kadar fikirleri ile her ortamda değer görmüş liderlerin buluşma noktası olduğunu görüyorum.Bu ekipte şahsi çıkarların en az olduğu,kaybedilen geçmiş nedeniyle gelecekten de endişe duyan arkadaşlarımın olduğunu görüyorum.Ben bu ekibin talip olduğu görevde seçilmesi durumunda başarılı işlere imza atacağını düşünüyorum” diyor. ZONGULDAK DR. EROL ÜNAL “SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ” AHEF’in daha da güçlenmesini istediklerini vurgulayan ZAHED Başkanı Dr. Erol Ünal, şunları söylüyor; “AHEF’in artık Türkiye’nin tüm illerinde dernekleşmesini tamamlayarak TAHEF olmasını, sadece dernek adı olup seçimlere bile ketılmayan yönetim ve delegelerin önce inanmalarını ve tüm enerjilerini AHEF için vermelerini bekliyoruz. Günümüzde sıkışıp kaldığımız nöbet, 100 ceza puanlarının durdurulmasını, Aile Hekimliğinin diğer sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Emeklilikte karşılaşacağımız ve ömrümüzün geri kalan kısmında yaşayacağımız çıkmazı şimdiden çözmek istiyoruz. Biriken işyükünün azaltılmasını istiyoruz.Bunun için AHEF Güç Birliğine inanıp güveniyoruz.Yönetimlerin özveriyle çalışsalar da bir süre sonra yorulduğunu,yıprandığını,sorunların kişiselleştiğini gözlemlediğimiz için Zonguldak ZAHED olarak AGB’nin çözüm olacağına inandığımız için bu yerdeyiz.” AHEF Güç Birliği olarak nasıl bir yol haritası izlenecek, Sağlık Bakanı ve bürokratlarla ilişkileri nasıl olacak? Bakanlığımız ve bürokratları ile tüm sivil toplum kuruluşları arsında siyasi ve geçmiş olumsuzluklarına takılmadan, tarafsız ve önyargısız görüşme ve işbirliği yapacağız.İller arasındaki uygulama farklılıklarını kaldıracağız.Önce diyalog,olmazsa huhuk yollarını , eylem gerekirse de en radikallerini uygulamaktan çekinmeyeceğiz.Arkadaşlarımız için birlik olacağız, tüm seçenekleri değerlendirip sonu nereye varırsa varsın,baskılara boyun eğmeyeceğiz,kimseden korkmayacağız OSMANİYE DR. YUSUF BAŞAK “SAHANIN SESİ OLACAĞIZ” Yozgat Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Yusuf Başak, guc birligi olarak dinamik üretken ve yıpranmamış bir kadroyla sahanin sesi olacaklarını söylüyor. Bu projenin aile hekimliği uygulamasını daha da ileriye taşıyacağını ifade eden Dr. Başak, şunları söylüyor; “Her il derneğine eşit mesafede olacağız. Üye sayısı az olan illere AHEF’ten maddi kaynak aktaracağız. Sağlık Bakanlığı’na çaıştaylarımızda yaptığımız çalışmaları kitaplaştırarak elimizde donelerle gideceğiz. Çözüm odaklı olacağız. Aile hekimliği uygulamasında ülkenin gerçekleri göz önüne alınarak koruyucu hekimliği ön planda tutarak kaliteden ödün vermeden halkımıza hizmet vereceğiz. Sadece hasta memnuniyeti değil çalışan memnuniyeti de ön planda olacak. Bu oluşum seffaf ve demokratik bir oluşum. Ben odaklı değil biz odaklı bir birliktelik. Aile hekimliğinin bilimsel gerçekler ışığında ilerlemesini sağlayacak bir birliktelik.” 27 YAZAR ZON UN - TRAB UZ Dr. Hakan İŞE GİRİŞ RAPORU VERMEK KİMİN GÖREVİDİR? BU SAYIMIZDA AİLE HEKİMLERİNİ YAKINDAN İLGİLENDİREN BİR SORUNUN CEVABINI KANUN MADDELERİ ARASINDA ARAYACAĞIZ. Her zaman olduğu gibi algoritmamızı değiştirmeden önce kanunlara, sonra yönetmeliklere en son olarak yönergelere bakacağız. Şimdi sırasıyla inceleyelim ve bu sorunun doğru cevabını bulmaya çalışalım. İlk önce bu konu ile ilgili kanunlara bakalım. İlk olarak bakacağımız kanun, 14.04.1928 tarihinde 863 sayılı Resmi Gazete yayınlanan ve 02.01.2014-6514/21 değişikliğe uğrayan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun olacaktır. Bu kanun’ nun 12. Maddesinde 02.01.2014 tarihinde yapılan değişiklikle “(Değişik dördüncü cümle: 2/1/2014-6514/21 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, kurum ve kuruluşlarındaki çalışma saatleri dışında ve kurumlarının izniyle aylık otuz saati geçmemek üzere iş yeri hekimliği yapabilir. Döner sermayeli sağlık kuruluşları ise kurumsal olarak işyeri hekimliği hizmeti verebilir. (Ek cümle: 2/1/2014-6514/21 md.) Tabipler, iş yeri hekimliği eğitimi alma ve iş yeri hekimliği belgesine sahip olma şartı aranmaksızın 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliği görevini yapabilirler. Bu maddenin uygulamasına ve işyeri hekimliğine ilişkin esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir. 28 Bu kanunda dikkat çeken noktalar, tabipler ile aile hekimlerine, aylık otuz saati geçmemek üzere iş yeri hekimliği yapma yetkisinin verilmiş olmasıdır. Birde tabiplere, iş yeri hekimliği belgesi olmasa bile 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliğini yapma yetkisi verilmiştir. Buradaki en ilginç nokta ise Kanunda ilk değişiklik yapılan cümlede aylık otuz saat iş yeri hekimliği yetkisi için tabipler ile aile hekimleri tanımı geçerken, 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinde iş yeri hekimliği görevi yetkisi için sadece Tabipler tanımının geçmesi, aile hekimlerinden tanımda bahsedilmemesini de bir kenara not edelim. Genel yorum olarak da Tabiplerin içine aile hekimlerinin de girdiğini farz edelim. O zaman da şu soru akla gelebilir. İlk değişiklikte neden tabipler ile aile hekimleri tanımı ayrı ayrı yazılmıştır? Bunu ayrı bir konu olarak daha sonra tartışabiliriz ama buradan şu sonucu çıkartabiliriz. Kanun hazırlamak ciddi bir iştir ve kanunları Türkçe’ yi çok iyi bilenlerin hazırlaması gerekir. Bu kanun maddesinde ikinci önemli hususta, bu maddenin uygulanmasına ve iş yeri hekimliğine ilişkin esasların Sağlık Bakanlığınca belirlenecek olmasıdır. İkinci olarak bakacağımız kanun ise; 30.06.2012 tarihinde 28339 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. Bu kanunun 10/9/2014-6552/17 tarihinde yapılan değişiklikle, 15. maddesinde işverene, işçisinin iş yerinde maruz kalacağı sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimi uygulatması ve işçisinin işe girişlerde, iş değişikliğinde, işe dönüşlerde, işin devamı sürecinde düzenli aralıklarla sağlık muayenelerini yaptırması görevi verilmiştir. Aynı kanunun 15. maddesinin 3. bendinde “(Değişik birinci cümle: 10/9/2014-6552/17 md.) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir.” hükmü getirilmiştir. Sağlık gözetimi MADDE 15 – (1) İşveren; a) Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlar. b) Aşağıdaki hallerde çalışanların sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamak zorundadır: 1) İşe girişlerinde. 2) İş değişikliğinde. 3) İş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmala- rından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde 4) İşin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla. (2) Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamaz. (1) (3) (Değişik birinci cümle: 10/9/20146552/17 md.) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem hastanelere yapılır, verilen kararlar kesindir. (4) Sağlık gözetiminden doğan maliyet ve bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyet işverence karşılanır, çalışana yansıtılamaz. (5) Sağlık muayenesi yaptırılan çalışa- Az Tehlikeli ve 10’dan az işçi çalıştıran İş Yerleri için ise, ilgili kanun da belirtildiği gibi iş yeri hekimliği sertifikasına sahip olma şartı aranmadan tüm tabipler ( içine aile hekimleri de katılabilir bir görüşe göre ) iş yeri hekimliği sözleşmesi imzalayarak, az tehlikeli ve 10’dan az işçi çalıştıran iş yerlerinin iş yeri hekimliğini yaparak, bu yerlerde çalışan işçilere rapor tanzim edebilirler. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun, “15. maddesinin (3). bendindeki (Değişik birinci cümle: 10/9/20146552/17 md.) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden (bakınız iş yeri hekimi tanımı) alınır. 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de ( Bakınız Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 12.maddesine göre) alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem ve 02.01.2014-6514/21 değişikliğe uğrayan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 12.maddesine göre, yetkilendirilerek “ Tabipler, iş yeri hekimliği eğitimi alma ve iş yeri hekimliği belgesine sahip olma şartı aranmaksızın 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliği görevini yapabilirler” hükmüne göre iş yeri hekimliği görevini yaparak,” 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir.” hükmü yerine getirilebilir. nın özel hayatı ve itibarının korunması açısından sağlık bilgileri gizli tutulur. hastanelere yapılır, verilen kararlar kesindir.” hükümleri bu açıklamalar doğrultusunda tekrar inceleyecek olursak; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan tanımlar kısmının ı) bendinde, iş yeri hekimi tanımı olarak “İşyeri hekimi: İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, işyeri hekimliği belgesine sahip hekimi,” Bu yüzden, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmemiş ve iş yeri hekimliği belgesine sahip olmayan aile hekimleri ancak 14.04.1928 tarihinde 863 sayılı Resmi Gazete yayınlanan İşte bu sorunun cevabı bizi doğru noktaya getirecektir. İş yerinin az tehlikeli olduğunu nasıl anlayacağız? İş yerinde 10 ‘dan az çalışan olduğunu nasıl anlayacağız? İş yerinde çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini nasıl anlayacağız? Çalışanların çalıştığı işe uygunluğunu nasıl anlayacağız ? İşe giriş, iş değişikliği, işe dönüş, işin devamı sürecinde düzenli aralıklarla sağlık muayenelerini, nasıl takip edeceğiz ? Aile Hekimleri Ancak; Az Tehlikeli (10’dan fazla çalışanı bulunan), Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İş Yerleri için; İş Yeri Hekimliği Sertifikasına sahip olmak şartıyla, Az Tehlikeli (10’dan fazla çalışanı bulunan), Tehlikeli ve Çok Tehlikeli işyerleri için, ayda 30 saati aşmayacak şekilde, iş yeri hekimliği sözleşmesi imzaladıktan sonra bu az tehlikeli (10’dan fazla çalışanı bulunan), tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerlerinin iş yeri hekimliğini yaparak, çalışan işçilere rapor tanzim edebilirler. Aile Hekimleri, 10’dan az işçi çalıştıran ve az tehlikeli iş yerleri için iş yeri hekimliği belgesine sahip olmasa bile ancak iş yeri hekimliği sözleşmesi imzalayarak ve o iş yerinin iş yeri hekimi olarak rapor tanzim edebilir. Neden mi ? Yazının devamı ekim sayısında. 29 RÖPORTAJ Yama şeklinde uygulanmaya çalışılan yönetmelikler, genelgeler ve tüm bunların kanunla çelişen yönleri neticesinde her okuyanın farklı yorumladığı garip bir aile hekimliği uygulaması ortaya çıktı. Parça parça yayınlanan ve birbiriyle örtüşmeyen yönetmelikler sahada görev yapan aile hekimlerini daha da zor duruma düşürüyor. Peki, neredeyse her ilçede farklı bir aile hekimliği uygulamasının yaşanmasına neden olan bu sorunların çözümü ne? Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz, öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın aile hekimlerine dirsek çevirmekten vazgeçip, aile hekimleriyle aynı masaya oturarak sağlıklı bir aile hekimliği sistemini oluşturmak için ortak hareket etmesi gerektiğini söylüyor. YANLIŞLAR BİZLERLE DÜZELİR! Sahada görev yapan aile hekimleri, bakanlık bürokratlarının sahayı iyi analiz edememesinden şikayetçi. Dr. Rıdvan Karagöz, uygulamadaki boşlukların ve eksikliklerin ancak aile hekimleriyle aynı masaya oturulduğunda çözüme kavuşabileceğini söylüyor. AGÖZ Dr. Rıdvan KAR 30 Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da iyi bir sistem olduğu belirtilen aile hekimliği uygulamasının Türkiye’ye özgü şartlar göz önünde bulundurularak yeniden ele alınması gerektiğini söylüyor. Şu anda ülkemizde tüm sağlık hizmetleri aile hekimliği uygulaması ile çalışıyor. Hizmeti alan hasatalara yönelik gerçekleştirilen anketlerde, hastalar yüzde 80 oranında memnun olduklarını dile getiriyor ama aynı anket verileri hastalara bu hizmeti sunan aile hekimlerinin yüzde 34 oranında ancak memnun olduğunu ortaya koyuyor. Peki, bu çelişki nasıl ifade edilmeli? Dr. Rıdvan Karagöz’e göre birbiriyle çelişen yönetmelikler ve çıkartılan kanunların sahanın ihtiyaçlarına uzak olması, tüm yaşanan sorunların temelini teşkil ediyor. Ülkemizde aile hekimliği uygulaması sizce nasıl olmalı? Sorunlara getirdiğiniz çözüm önerileri nelerdir? Kanun yapıcılarımızın acilen ama mutlaka sahada bu işi yapan biz aile hekimlerinin önerilerini ele alması gerekiyor. Aile hekimlerinin de aynı masaya oturarak, birlikye yeni bir aile hekimliği kanununun yazılmasına ihtiyaç var. Son 3 yıldır tüm Türkiye aile hekimliği sistemi ile çalışıyor. Sistemin defektleri boşlukları ve eksiklerini bizler yaşayarak görüyoruz. Bu sebeple bizlerle ancak bu yanlışlar düzelebilir. Fakat Bakanlık son 2 senedir yaptığı gibi sahanın bu bakış açısına dirsek çevirmeye devam ederse ; bu günkü gibi yama şeklinde ama ne estetiği nede fonksiyonelliği olan , hem hukuksuz hem de işlevsel olmayan bir sürü genelge yayınlar durur. Ondan sonra “Neden aile hekimleri bunlara uymuyor?” diye söylenir durur. Bu sebeple ortak dil kullanmayı ve işbirliği yapmayı öğrenmeliyiz. Biz bağlı bulunduğumuz müdürlüklerin, bakanlığımızın, devletimizin daha da güçlü olmasını isteriz. Çünkü bizler onların bir parçasıyız. Onların başarısı ve yücelmesi bizi mutlu eder ve gururlandırır. Ama tersi de mutlaka bizi üzer. Düşünsenize başka bir meslek grubundan biri bizim bakanımızı niye eleştirsin? Bakanımız veya bakanlık bizlerle beraber iyi şeylere imza atsın istiyoruz. Bu dediklerinizin gerçekleşe bilmesi için mevcut AHEF Yönetiminin bu özellikleri taşıdığını düşünüyor musunuz? Bakanlık, AHEF’in saha üzerindeki etkisinin farkında ve bu nedenlede çeşitli manevralar yaparak bu etkiyi kırmaya çalışıyor. İşte bu nedenle AHEF Yönetimi, herşeyden önce bir ekip olmalıdır. 22 Bin aile hekiminin büyük umutlar beslediği, tüm kazanım ve başarılarına rağmen hak ettiği değere ulaşamayan AHEF’in yeniden bu özelliklerine sahip olması gerekir. AHEF, İYİ BİR ŞEF OLMALI! AHEF, aile hekimlerinin haklarını savunan ve bunu yaparken de siyasi bir eksene sapmayan tek platform. Kısacası, aile hekimlerinin çatısı. Fakat, sahada görev yapan aile hekimleri ve çeşitli platformlardan yükselen seslere rağmen yaşanan sorunlar devam ediyor. Sağlık Bakanlığı’nın sahada görev yapan aile hekimlerinin isteklerini iyi bir şekilde analiz edemediği ortada ve çok sayıda platformdan uygulamaya geçirilen haksızlıklara karşı sesler yükseliyor. Farklı farklı sivil toğlum kuruluşlarından yükselen bu sesler iyi bir şekilde yönetilemediğinden ortaya gürültü çıkıyor. Peki, bu gürültü neye neden oluyor? Dr. Rıdvan Karagöz bu gürültünün Sağlık Bakanlığı’nı halkın gözünde haklı bir konuma getirdiğini söylüyor. Bu konuya ilginç bir bakış açısı getiren Dr. Rıdvan Karagöz’e soruyoruz; AHEF, nasıl bir yaklaşımda bulunmalı? “ AHEF, öyle bir koro şefi olmalı ki tüm sivil toplum kuruluşlarını organize edip, ortak hareket tarzını belirlemeli ve sahanın ihtiyaçları doğrultusunda tüm bu farklı seslerden oluşumları oyuna dahil edebilmelidir. “ “GÜDÜK BİR SİSTEM ORTAYA ÇIKTI!” Bizim bu farklı sesleri , farklı notaları senfoniye çevirmemiz lazım. Bunun yolu birinci basamakta elbette AHEF’den geçiyor. AHEF, öyle bir koro şefi olmalı ki tüm sivil toplum kuruluşlarını organize edip, ortak hareket tarzını belirlemeli ve sahanın ihtiyaçları doğrultusunda tüm bu farklı seslerden oluşumları oyuna dahil edebilmelidir. Günümüzde koro şefliğine soyunan Türk Tabipleri Birliği son zamanlardaki siyasi söylemleri sebebiyle tam manasıyla bu görevi yerine getiremediği için AHEF bu görevi üstlenip sorunların üstesinden gelmelidir. Bu nedenle AHEF tüm aile hekimlerinin haklarını savunmaya en önemli aday. 31 ısınma, elektrik ve su giderleri gibi pek çok kalemin verilen ödenekten ödenmesi var. Dr. Karagöz, bakanlığın, aile hekimlerinin kullanmayacağı şeylerin de almasını istemesinin ve hatta aşı yapılan sağlık ocaklarında jenaratör yokken, kendi eliyle yerleştirdiği aile hekimlerine aşıları korumasını isteyip jenaratör almasını istemesinin de etik olmadığını söylüyor. AİLE HEKİMLİĞİ UYGULAMASININ EN DEĞERLİ YANI; MOBİL HİZMET Bu sebeple yeni AHEF Yönetimi öncelikle her grup, her STK ile her platformda diyalog kurabilen, görüşlerine inanmasa bile bir sonuç alınamayacağı başından belli olsa bile gidip kendini ifade edebilen bir yönetime sahip olmalıdır. Mevcut AHEF yönetimi meydanlarda doğruları söylüyor ama neden sonuç alamıyor? Evet, mevcut yönetim doğruları meydanlarda dile getiriyor. Fakat bu doğruları yüksek perdede söylemeli ki ;bu doğru artık gürültünün arkasında kalmadan istenen hedefe ulaşabilsin. Bu sebeple AHEF’in yeni yönetiminin mutlaka siyaset ilmini bilmesi gerekiyor. Amaç, aile hekimliği sisteminin daha da iyi hale getirilmesi olduğundan, kırmızı çizgilerini dikkatlice belirleyip, muhatabı olan bakanlıkla aynı masada oturabilmelidir. Fakat, sahada AHEF’ten çok fazla şey bekliyor. Bu konuda haklılar mı? Saha AHEF’ten çok şey bekliyor, doğru ama bu isteklerinde de haklılar. AHEF, hızlı ve soğukkanlı hareket edebilen öncü ve lider pozisyonunu yeniden kurgulamalıdır. Önceliği aile hekimliği sistemi olmalı ve kişisel menfaatler söz konusu bile olmamalıdır. Bu seçimlerden önce bir çok yönetim kurulu gördük. Esas önemli olan, kurumsallığı sağlayan, her yönetimin bir öncekini yıkıp yenisini yap32 mak yerine mevcut değerler üzerine bir tuğla daha koyup gelecek nesillere kökleri kuvvetli bir yönetim anlayışı bırakmak olmalıdır. “KAMUOYU YANLIŞ BİLGİLENDİRİLDİ!” Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Rıdvan Karagöz, aile hekimlerinin aldıkları ücret konusunda kamuoyunda yanlış bir algı yaratıldığını söylüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından aile hekimlerine ödenen ücretin içinde çalıştırılan personelin maaş ve sigortası, muayene odasının kira, Dr. Rıdvan Karagöz’e göre aile hekimliği sisteminin en güzel, en değerli kısmı mobil hizmet . Nedenini sorduğumuzda Dr. Karagöz, “Sizden önce gitmedikleri hastane kalmayan, şişe şişe serumlar ve ilaçlar verilen Ali Rıza amcanın açılamayan iştahını, yatağının başına gidip “Hadi maşallah iyi gördüm seni” dediğinizde asık suratını güldürüp beraber sütlaç yedirdiğinizde ailesi tarafından “O kadar doktor gezdik ama hiç biri sizin kadar ilgilenmedi” dememiştir. Aslında mobil hizmetin ruhu budur benim pratiğimde. Zaten her gün onlarca hasta polikliniklerimize geliyor ama arkada bekleyen hastalar yüzünden mi dersiniz , odalarımızı her ne kadar renklendirsek de resmi havada olmasından mı dersiniz , evlerindeki yataklarının başına oturup moral vermenizin yerini tutamıyor. Emin olun ki ASM’lerde çok daha kuvvetli ilaç verseniz bile o moralin o motivasyonun yerini tutmuyor” diyor. Yani mobil hizmet bölgelerine gittiğinizde sizi tüm aile sahipleniyor mu? Zaten, bir ailenin yaşantısına ve acılarına ortak olabildiğiniz de aile heki- misinizdir. Sizi öyle benimsiyorlar ki ailelerinin bir bireyi haline geliyorsunuz. Sizi ailelerinin bir parçası götürdükleri için çok daha samimi ve çok daha rahat problemlerini dile getiriyorlar. Sizi o kadar benimsiyorlar ki kedileri köpekleri bile sizi sevip benimsiyor. İnsanoğlu sosyal bir varlık olduğu için sosyalleşmek bu bağlamda çok önemlidir. Bizler mühendis değiliz, tamirci değiliz. Çalıştığımız alan insan olduğu için mutlaka sosyal ilişkilerimizin daha kuvvetli olması gerekiyor. Bunun için mobil hizmet sosyal kaynaşmanın daha da güçlenmesi için eski değerine kavuşturulması gerekiyor. Peki, en son yayınlana Aile Hekimliği Ücret Yönetmeliği ile Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Çalışanlarının mobil bölgelerine vereceği hizmetin gün ve saatlerini yeniden ayarlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Aile hekimliği sistemini bilmedikleri yada bu ruhun ne olduğunu anlayamadıklarının yegane göstergesidir. Eğer amaç bizlerin daha fazla ASM’lerde kalıp daha çok poliklinik yapması ise ki anlaşılan bunu istiyorlar; o zaman dün aynı mobil bölgesine gittiğimizin yarısı kadar gitmemizi istemelerini anlayacağız. Ama aile hekimliği bu mu? Kast ettiğim bu işte. Sıkıntılarımızın başında bu geliyor. Ne sahada çalışmış, ne aile hekimliği yapmış yöneticilerimiz var. Sağlık kurumlarını, Aile Hekimliği Birimlerini bir oda, bir masa ve bir sedyeden ibaret sandıkları için tamamen oturdukları yerden sahaya ne istediğini sormadan “yaptık oldu” ile yazıyor çiziyorlar. Bu sefer olan hem vatandaşa hem de biz aile hekimliği çalışanlarına oluyor. Geçen aylarda ayda 2 kez gittiğimiz bir köye artık ayda bir kez gidince bunu vatandaşa anlatamıyorsunuz. Şanslıysanız sizi anlayışla karşılıyorlar ama şanssızsanız muhtarı ayrı söyleniyor hastalar ayrı söyleniyor. Eğer bakanlık yöneticileri aile hekimliğinin parlamasını ve sağlıkta gerçekten ileri seviyelere ulaşmak istiyorlarsa net bir şekilde mobil hizmetlerde ki bu kısıtlamaları kaldırmalı ve uzak bölgelerdeki ailelerin hekimleri ile buluşmasına fırsat verilmelidir. 33 KAPADOKYA CA san KO Dr. Ha Kapadokya’ya bir turla gitmişseniz çok şey gördüğünüz izlenimine kapılır ama birçok şeyi görmeden dönersiniz. Göreceklerinin birkaç peribacası, kayalara oyulmuş birkaç kilise, yol kenarlarındaki hediyelik eşyalar, Asmalı Konak, Avanos’ta turistlere çömlek yapımını gösteren turistlik atölyelerden biri ve şarap fabrikalarının fabrika satış mağazası. Bir sonraki sabah da gün doğmadan kalkıp yapacağınız balon yolculuğu. 34 2000 yılında Siirt’in Ormanardı kırsalında Göreme’nin muhteşem günbatımı hakkında uzun ve derin bir sohbet yapıyoruz. Bedelli askerlik için bir aylığına bulunmaktaydım bu askeri bölükte. Sohbeti açansa Üst Teğmen Özkan Ölmez Tosun. Askerliğini yedek subay olarak yapan bir turist rehberi olan Özkan Üsteğmen, sivil yaşantısında Kapadokya’da rehberlik yapmış olan, yaşama ve hayata sıkı, sıkı tutunan ve en zor şartlarda bile bardağın dolu tarafını görebilen biri. O yıllarda terör olayları neredeyse sıfırlanmış bir süreç yaşanıyordu. Tabii bu sadece benim bulunduğum kısa sürede böyleydi. Ama benim bulunduğum bu bölük daha önce Eruh’un Fındık karakolu gibi çok ünlü bir bölgeden buraya geldiği için, terörle ilgili çok korkunç hikayeler de anlatılmıyor değildi. Ama askerlik yapanların çok iyi bileceği gibi, asker en çok sıla hikayeleri anlatmayı sever. Özkan Üsteğmen de üniversiteyi okuduğu ve sonrasında birkaç yıl çalıştığı Nevşehir’den bahsetmeye bayılırdı. Askerliğinin bitmesine kırk beş gün gibi kısa bir süre kalmış, sıla özlemi doruklara çıkmıştı. O güne kadar genellikle hafta sonları bir yada iki günlük geziler ile hızlı bir şekilde görmenin yeterli olacağını düşündüğüm Kapadokya, dinlediklerimden sonra, her kayasını tek, tek yaşamak istediğim bir yer halini aldı. Hemen askerlik bitimi bir kongre vesilesiyle gittiğim Nevşehir’de, kongre biter bitmez ilk işim Özkan Üsteğmeni bulmak oldu. Kendisi beni davet etmişti ve gerçek Kapadokya’yı sana ben gezdireceğim diye söz vermişti. İşte ben de sizlerle her yerde okuyabileceğiniz bir Kapadokya gezi yazısı değil de, farklı bir Kapadokya anlatacağım bu ay sizlere. Kapadokya tarihi, Hıristiyanlığın kurulduğu yıllara kadar uzanan ve günümüze kadar çok değişmiş olan bir kültür hakkında ne kaldı aklımızda. Peribacalarının nasıl oluştuğunu jeolojik olarak bilmeyenimiz yok gibidir. Elbette Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyanlara yaptığı baskılar sonucu bu halkın dinlerini burada gözlerden uzak yaşadıklarını da biliyoruzdur. Ama bu peribacası evleri kullananlar ne yer, ne içer, ne düşünür, nasıl yaşar? Doksan yaşını geçmiş ninenin artık neredeyse görmeyen gözleriyle satmaya çalıştığı bez bebekler nasıl yapılır? Asmalı Konak’ta kimler yaşamış? Avanos’ta neden çömlek imalathaneleri boldur? Ya da evde kendi şarabımızı nasıl yaparız? PERİBACASINDA YAŞAM İşte bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabını bulmak için takılıyorum Özkan Üsteğmenin peşine. Göreme’nin arka kayalıklarındaki kayaevlerden birine gidiyoruz. Peribacasının önündeki alana masa kuruluyor. Ev sahibi Yaşar Amca. Eşi ve çocukları Nevşehir’de yaşayan bu genç ihtiyar, babadan kalma bu peribacası evde yaşamayı tercih ediyor. Bu evlerin “Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” kapsamında korunduğunu ve her yıl denetçilerin gelip evde tadilat ve değişiklik yapılıp yapılmadığını kontrol ettiğini anlatıyor. “Bu evlere bir çivi bile çakamazsınız” diyor Yaşar Amca bahçede rakısını yudumlarken. Biz ise onun kendi elleriyle yaptığı şarabın tadına bakmayı tercih ediyoruz. Bu şarap öyle şarap fabrikalarında tattırılanlara hiç benzemiyor. Biz soruyoruz o anlatıyor şarap yapımını. Sonrada bize yeni yaptığı şarapların mayalandığı yeri gösteriyor. Burası peribacasının içinde bir bölme. Dışarıda yakıcı bir sıcak olmasına rağmen peribacasının içinde doğal bir klima havası var. O zaman bu işin sırrının ne üzümde, ne üreticisinde olmadığını çok net anlıyoruz. İşin tüm sırrı bu kayalara oyulmuş şarap mahzenlerinin yaz kış belli bir sıcaklıkta olması. İşte bu sıcaklık da şarabın iyi şarap olmasını sağlayan en önemli etken. AŞIKLAR TEPESİNDEN GÜN BATIMI Gün bitimine doğru Özkan Üsteğmenin bahsettiği Göreme Aşıklar Tepesi, nam-ı diğer Aydın Kırağı’na doğru yola çıkıyoruz. Aydın Kırağı’na geldiğimizde nasıl bir masalsı coğrafyada olduğumuzu tam anlamıyla idrak ettim. Burası Türkiye’de gün batımının en iyi izlenebildiği mekanlar arasında gösteriliyor. Gün batımının eşsiz kızıllığı turistleri büyülüyor. Bu seyir tepesi sadece gün batımını izlemek için değil, aynı zamanda balon turu yapmayan fakat balonların eşsiz manzarasını seyretmek isteyenler için de bulunmaz bir yer. Sabahın erken 35 de köylü kadınlarca yapılarak bütün Kapadokya bölgesinde satılan ve Soğanlı Bebeği adı ile ün yapan bu bebekler, köyün en önemli gelir kaynaklarından birisiymiş. saatlerinde kalkıp çıktığınız taktirde, gökyüzünde onlarca uçan sıcak hava balonlarının muhteşem manzarasının seyrine doyamıyorsunuz. Elbette balon yolculuğu bir çoğumuz için bir çocukluk rüyasıdır. Kapadokya bu rüyanın gerçek olabileceği bir yer. Hazırlıklar sabah gün doğmadan başlar. Güneşin ilk ışıklarıyla havalanan balonların birinin içinde olmanın sizde yarattığı heyecan ve usunuzda bıraktığı anılar belki de ömrünüzün sonuna kadar silinmeyecektir hafızanızdan. Yere indiğinizde verilen katılım sertifikası sanki diş hekimlerinin çocuklara verdiği cesaret diploması gibi bir şey. Elbette cesaret gerektiriyor yerden yaklaşık 400, 500 metre kadar yükseğe çıkmak. Ama büyüleyici Kapadokya manzarasını seyretmek için bu cesareti göstermeye değer. TOPRAĞIN SANATA DÖNÜŞTÜĞÜ YER Bir sonraki gün Avanos’a gidiyoruz. Burası çanakçılığı ile meşhur. Burada çanakçılık Hititlere kadar uzanan geçmişiyle bir ata mesleği durumundadır. Avanos’un dağlarından ve Kızılırmak’ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice yoğrularak çamur haline getirilir, işlik adı verilen çanakhanelerde ustalarca işlenip, 800-1200 derece ısıda pişirilmesiyle çanak ürün olarak ortaya çıkar. Bölgede kullanılan tüm testi ve çömlekler burada üretiliyor. Bir çok esnaf günümüzde hala bu çanak, çömlek işleri sayesinde karın doyuruyor. Topraktan yapılan su testileri, yoğurt kapları, bardaklar, vazolar ve süs eşyaları hem satılıyor, hem de üretilirken izlenebiliyor. Su testisinin suyu soğuk tuttuğunu biliyoruz. Pişiri36 len toprağın gözenekli yapıya sahip olmasından dolayı içindeki suyu dışına geçiriyor. Sıvı halden buhar haline geçen su enerji kaybediyor ve soğuyor. Testi soğuk olunca da içindeki su ısınmıyor, soğuk kalıyor. Yoğurt kapları da aynı şekilde. Ev yapımı yoğurt için çok kullanışlı. Bu kaplar sayesinde sulanmayan kalıp gibi yoğurt yapmak mümkün. Geleneksel biçimde köyün genç kızları ve kadınları tarafından evlerde el yapımı olarak üretilen Soğanlı Bez Bebekleri yöreye gelen turistlerin yoğun ilgisini çekmiş ve giderek bir bez bebek sektörü oluşmasını sağlamış. Ama maalesef vaktimin kısıtlı olması nedeniyle bu köye uğrayamadık. Daha sonraki ziyaretimde de bir tur gezisi ile gittiğim Kapadokya’da, tur kapsamında bu köy ziyareti yoktu. Sadece yol kenarlarında satışı yapılan Soğanlı Bez Bebeklerini fotoğraflayabildim. Bu satıcılar arasında en çok ilgimi çekense, yüze yaklaşan yaşlarına rağmen bu bebekleri satmaya çalışan yaşlı nine ve dede oldu. Uzunca sohbet edip, fotoğraflarını çektikten sonra, birkaç tane de Soğanlı Bez Bebeği almayı unutmadım. Yazımın başında da dediğim gibi, Kapadokya’da her bacanın her taşın bir hikayesi var. Bunlar sadece benim hikayelerim. Elbette sizlerin de bambaşka hikayeleri olacaktır. Bunun için de görmeyenlerin görmesi, görenlerin ise tekrar, tekrar görmesi gereken bir coğrafya burası. Her yerde bulunamayan hediyelik ürünler vadelialisveris.com ALIŞVERİŞ 360 DERECE DÖNEBİLEN 2 MP HD KAMERALI JJRC H8C QUADCOPTER KOD: TYRFOK 664.90 TL 419.90 TL GÜNEŞ ENERJİLİ 10.400 MAH POWERBANK (DARBE VE SUYA DAYANIKLI) - KARE KOD: KNSHRKGS UZAKTAN KUMANDALI HELİKOPTER UFO QUADCOPTER KOD: T650 189.90 TL 119.90 TL PARA YİYEN KÖPEK KUMBARA CHOKEN BAKO KOD: 2100000351 49.90 TL GÖKKUŞAĞI PROJEKSİYON GECE LAMBASI - LUCKY RAİNBOW KOD: LCK70045 86.70 TL 28.90 TL LEG MAGİC EGZERSİZ ALETİ KOD: LG2077 169.90 TL 129.90 TL 169.90 TL 99.90 TL SOĞANLI BEZ BEBEKLERİ İlk Kapadokya ziyaretim sırasında her yerde gözüme çarpan bez bebekler oldukça ilgimi çekmişti. Bu bebeklerin nerede üretildiğini merak ediyordum. Özkan Üsteğmen’in turist rehberi olması işimi kolaylaştırdı bu konuda da, her konuda olduğu gibi. Bu bebeklerin üretiminin Kayseri Yeşilhisar’ın Soğanlı Köyü’nde yapıldığını öğrendim ondan. Soğanlı Köyü’n- AUTOMİX MUCİZE 3D KAYDIRMAZ TORPİDO PEDİ KOD: 32NN54 19.90 TL 9.90 TL IŞIKLI FİBER OPTİK AYAKKABI BAĞCIĞI KOD: 1090000482 13.06 KENDİNDEN ÇİÇEK SULAYAN BULUT SAKSI KOD: YMB0203400 49.90 TL 19.90 TL İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz. 37 YAZAR da sonucun nasıl olduğunun da pek bir önemi yok. Sonuç iyiyse ve istenen şekilde ortaya çıktıysa onun mutluluğu ve sarhoşluğu içinde sonucun dışında kalan her şey unutuluyor. Yaşanan, sonuca ulaşmayı sağlayan aşamalarda ve çalışmalarda büyük miktarda zaman ve güç sarf edilmiş, maddi manevi harcamalar yapılmış olsa da bu durum değişmiyor. Dr. Şinası GÖNENÇ HATİCE’ NİN FENDİ, NETİCEYİ YENDİ Eğer sonuç istenen gibi değilse işte o zaman unutma ve yaşanmamış sayma büyük ölçüde hızlanıyor. Çünkü o zaman ortada boşu boşuna harcanmış olduğu varsayılan zaman, güç, heyecan vb. şeyler olduğu düşünülüyor. Bütün harcamaların boşu boşuna yapıldığı, insanların boşu boşuna çaba sarf ettiği, yapılan birçok organizasyonun boşa gittiği algısı oluşuyor. Bu algıyı pekiştiren ve yerleşmesine imkan sağlayan düşünce tabii ki ortada sonuç olarak istenildiği gibi birşey olmamasından kuvvet alıyor... Sonuç istendiği gibi olmasa da önemli değlldir bu kişiler için. Onlar zaten sonuca ulaşmak için yaşadıkları her basamakta ruhlarını doyuracak, bilgi , görgü ve tecrübe dağarcıklarına dolduracak bir çok şeyi yaşamış olacaklar. Öylesine zevk alırlar ki yaşadıklarından, bazen “ bitmese bu ortam” diye düşünüp sonucun gecikmesini bekler hale bile gelebillirler. “HATİCE’Yİ BIRAK, NETİCEYE BAK” TÜRK ÖZDEYİ “EEE SONUÇ NE OLDU” DİYE NORMAL YA DA HAFİF İRONİK TONDA BİR SORUYLA HER ZAMAN KARŞILAŞMA İHTİMALİMİZ MEVCUT. BÖYLE BİR DURUMDA HATİCE’ YLE DEĞİL sadece ve sadece neticeyle ilgilenen ve dilimizdeki yeni kelimeyle söyleyecek olursak sonucu her şeyden önemli gören birisiyle sohbet ediyorsunuz demektir. Yaşanan olayların, yapılan girişimlerin, harcanan mesai ve gücün sonucun yanında hemen hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığını düşünen çok fazla insan var etrafımızda. Böyle düşünenlere göre sonuca götüren aşamaların hemen hemen hiçbir önemi yoktur. Bu aşamaların her hangi birinin taşıdığı bir önem varsa da bunun sebebi, olsa olsa sonuca ulaşmayı sağlayan ögelerden birisi olduğu içindir. Tabii bu aşamaların sonuca gidene kadar dikkatle takibi gerçekleştirilir. Olumlu olması için gerekli müdahaleler ve düzeltmeler yapılır. Ama bir kez sonuca ulaşıldı mı işte o zaman bu aşamaların hiçbir önemi de kalmayacaktır, hatırası da. Sonuca giderken yaşanan aşamaların unutulması konusun- 38 diği için yapılan eksiklikleri ve hataları değerlendirme söz konusu olamıyor. Böylece ileride planlanabilecek ve uygulamaya konulacak bir başka gi- rişimde eli güçlü olarak başlama imkanı da önceden yok edilmiş oluyor. Günümüzün yaşam koşulları ve insanların anlayışları bu durumu besler mahiyette. İnsanlar istedikleri gibi sonuçlanmayan olaylara Adeta hiç itibar etmiyorlar. Sonuca ulaşana -ya da ulaşamayana- kadar geçen sürenin, yaşanmışlıkların, geçirilen iyi ya da kötü zamanların hiç bir önemi yok. O aşamalarda bir kazanç oluşması, bir keyif alınması tabii ki mümkün olamıyor bu durumda. Oysa; böyle sonuca odaklı bir düşünce tarzı insanın hayatı yaşamasını, ondan heyecan duyup haz almasını ve yaşananlardan kendine, kişiliğinin oluşma ve gelişme sürecine bir takım paylar çıkarmasını çok zorlaştırıyor. İnsanın yaşamı algılayıp değerlendirmesini, kendisine sonradan çok ihtiyacı olabilecek bir tecrübeler birikimi oluşturma ihtimalini yok ediyor. Belki de hayatını güzelleştirecek bir çok imkanını elinden alıyor sessizce. Aslında böylece, bu düşünce tarzı sonucunda o çok önem verilen sonuç kavramı da zedeleniyor. Çünkü muhtemel başarısız bir sonuçta yaşanan aşamalar önemsiz addedilip yeteri kadar özümsenme- Ama her şeylerini sonuca, sonucun istenen ve beklenen şekilde ortaya çıkmasına endekslemeyenler her zaman daha şanslılar bence. Bir kere yaşantılarında kendi önlerine mutlaka iyi ve beklenen sonuca ulaşmak zorunda olmak gibi bir hedef koymadıkları için yapacakları her şeye daha özgür ve daha güvenli olarak başlarlar. Hedefi tutturma baskısından uzak, rahat bir psikolojik ortamda zevkle başlatırlar yapacakları şeyleri. Bir kere psikolojik ağır bir yük taşımak zorunda olmadıkları için son derece keyifli bir ortamda faaliyet gösterirler. Sonucu değil, yaşadıkları ambiansı önceledikleri için hem büyük bir haz duyarlar yaptıklarından hem de her zaman daha başarılı olabilmek gibi bir ayrıcalığın içinde buluverirler kendilerini. Eğer sonuç istendiği gibi gerçekleşmişse o zaman alınan keyif bir kat daha artacaktır tabii ki. Anlatılacak o kadar şeyin üzerinde bir de sonucun o büyüleyici güzelliği yerleşmişse; yaşanan onca güzellik bir kat daha artmış olarak yerini alır kişinin gönlünde. Huzur içinde başlanan ve her anında keyif veren yaşanmışlık, bittiğine üzülünecek ama bir yandan da sonuç itibariyle sevinilecek bir hal almıştır. Ve her haliyle güzeldir artık. Her haliyle hatırlanmaya değer, her haliyle tekrar tekrar konuşulmaya değer bir şeydir. Hatırlanacak, konuşulacak tekrar kritiği yapılacak çok şey vardır. Önceden düşüncelere ve hayallere sınır konmadığı için, kendi önünü kesecek mecburiyetlerle zihinler bulandırılmadığı için şimdi o yaşanmışlıkları tazeleme, alınan keyfi artırma, yaşananların güzelliğini ve tadını özümseme zamanı gelmiştir. 39 TEKNOLOJİ KARGO BİZDEN SAMSUNG T230 GALAXY TAB 4 8GB 7” Wİ-Fİ BLUETOOTH BEYAZ (SAMSUNG TÜRKİYE GARANTİLİDİR) Şık ve taşınabilir Mükemmel ergonomik uyumu ile Galaxy Tab 4 (7”) maksimum taşınabilirlik ve şık tasarım sağlar. Deri hissi veren arka kapağı Galaxy Tab 4’e (7”) lüks ve klasik bir hava katıyor. İnanılmaz ince ve hafif tasarımı ve yumuşak kıvrımlı arka kapağı yanınızda taşımayı ve elde tutmayı kolay hale getirecek, nereye yolculuk ederseniz edin uzun süre rahat kullanım sağlayacaktır. CANON İ-SENSYS LBP6030 MONO LAZER YAZICI HP LASERJET PRO P1102 LAZER YAZICI Bu küçük boyutlu ve uygun maliyetli HP LaserJet ile iki dakika gibi kısa bir sürede takın ve yazdırın – HP Smart Install ile CD gerekmez. Anında Açılma Teknolojisiyle daha az enerji kullanarak paradan tasarruf edin. HP Otomatik Açılma/Otomatik Kapanma Teknolojisiyle enerji tasarrufunu daha da artırın. Hızlı, kompakt ve enerji tasarruflu siyah beyaz lazer yazıcı kişisel veya küçük ofislerde kullanım için tasarlanmış ekonomik ve yerden kazandıran siyah beyaz lazer yazıcı. Düşük güç tüketimi ile sessiz, güvenilir ve enerji tasarrufuna sahip olan bu ürün, hızlı ve yüksek kaliteli baskılar üretir. KOD: 0440005680 249.90 TL 299.99 TL KOD: 621904 184.90 TL 219.90 TL KOD: 0580017885 450.00 TL KARGO BİZDEN 399.00 TL KARGO BİZDEN VESTEL 4K 3D SMART 50UA9200 127 EKRAN UYDU ALICILI LED TV ( VESTEL ELEKTRONİK GARANTİLİDİR ) KARGO BİZDEN LG H815 G4 KAHVERENGİ DERİ CEP TELEFONU (DİSTRİBÜTÖR GARANTİLİ) Üstün panel yenileme hızı ve arka plan aydınlatmasını, gelişmiş Pixellence teknolojisiyle birleştiren Super Motion Rate (SMR), hareketli görüntü performansında mükemmel iyileştirme sağlar. Mükemmel selfie’yi yakalamak için ideal olan bu sınıfının en yüksek kalitesine sahip 8 MP ön kamera, LG’nin eğlenceli ve kullanımı kolay Hareketle Çekim ve Tanıma özelliklerini barındırıyor. KOD: 50UA9200 1,999.00 TL KOD: H815G4KD 3,500.00 TL 2,849.00 TL HP L0F27EA İ5-5200U 2.2 GHZ 4GB/500,2GB VGA,FREEDOS 15.6 HD (BEYAZ İNCİ ÖZEL KASA) + MCAFEE ANTİVİRUS PLUS HEDİYE Asla yer disk alanınızın azalmasından endişe etmeyin: bu güvenilir dizüstü bilgisayar depolama ortamıyla birlikte verilir. Dosyalarınız, müzikleriniz, videolarınız ve sevdiğiniz ve ihtiyacınız olan her şeyin daha çoğu için 1TB’a kadar sabit disk sürücü alanı alın. KARGO BİZDEN KOD: L0F27EA KARGO BİZDEN 1,600.00 TL 1,399.00 TL STARMAX SX213 TEMASSIZ VÜCUT VE YÜZEY ATEŞ ÖLÇER KARGO BİZDEN ASUS T100TAF-DK001B 2’Sİ 1 ARADA NOTEBOOK SEAGATE SLİM 500GB 2.5” USB 3.0 GÜMÜŞ TAŞINABİLİR DİSK STCD500204 Transformer Book T100, Intel’in en yeni ve dört çekirdekli Atom™ Z3740 işlemcisiyle güçlendirilmiştir ve çoklu işlemlerde performans ile enerji verimliliğini dengede tutar. Mükemmel selfie’yi yakalamak için ideal olan bu sınıfının en yüksek kalitesine sahip 8 MP ön kamera, LG’nin eğlenceli ve kullanımı kolay Hareketle Çekim ve Tanıma özelliklerini barındırıyor. KOD: 0540002027 40 KOD: T100DK 899.00 TL 699.00 TL CANON EOS 1200D 18-55MM IS DİJİTAL SLR FOTOĞRAF MAKİNESİ Kolay kullanılan ve beğeneceğiniz sonuçlar veren DSLR kamerayla anın duygusunu yakalayın. KOD: 0440003160 Hem VÜCUT hem Nesne için Temassız kullanım Kolay kullanım Otomatik kapanma Vücut ve yüzey ısı değeri ölçebilme Hızlı ve kesin sonuç Işıklı LCD ekran KOD: 605675 69.90 TL 1,999.99 TL 999.90 TL 199.90 TL 139.90 TL KARGO BİZDEN İlandaki TL fiyatlara KDV dahildir. Vadelialisveris.com haber vermeden ürünlerin fiyatını değiştirme hakkını saklı tutar. Güncel kampanya bilgileri ve güncellenmiş fiyatlar için Vadelialisveris.com’u ziyaret ediniz. 41 OTOMOBİL SOLARIS SOLARIS-7 TEKNİK ÖZELLİKLER Üç Kıtada Yarışan Bir Ekibin Başarı Hikayesi İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin, güneş enerjisiyle çalışan araçlar üreten ekibi Solaris, bu kategorideki yarışmalarda uluslararası alanda tanınıyor. KAAN YURTTÜRK 2005 yılında, kurucu kaptanları Yrd. Doç. Dr. Aytaç Gören’in katkılarıyla Türkiye’nin ilk güneş enerjili aracını ürettiler. Sadece bir yıl sonra ikinci otomobil Solaris-2 yaratıldı ve 2006’da bu araçla Tübitak’ın Formula- G yarışında derece kazanmayı başardılar. 2008’de bunu bir adım ileri taşıyıp ilk uluslararası başarılarına imza attılar. Yunanistan’da gerçekleştirilen yarışmada aldıkları tasarım ödülü, Solaris ekibinin ne kadar iyi bir iş çıkardığını tescilliyordu. İki yıl sonra Smyrna isimli bir araç daha ürettiler. Ancak ekip bununla da yetinmeyip 2013’de Solaris-7’yi yarattı. Aynı yıl, ender rastlanabilecek bir başarıya imza atarak; sadece 1,5 ayda, 3 araçla, 3 farklı yarışta derece kazandılar. yüksek olduğu anlar tespit edilip, mikro-denetçilerle gerçekleştirilen karmaşık algoritmalar sayesinde %99 verim elde edilmesi sağlanıyor. Yine tamamen kendileri tarafından üretilen Batarya Yönetim Sistemi (BMS), kullanıcıların bataryanın anlık durumunu kontrol etmesine izin vermenin yanı sıra, diğer elektronik cihazlara da bilgi iletimi sağlıyor. Tabii yarış esnasında tüm değerleri takip edebilmek adına geliştirdikleri programlanabilir ekranı da unutmamak gerek. Solaris ekibi, tüm bu konularda Türkiye’de lider konumda. Üstelik tasarımdan hesaplamaya, yazılımdan üretime, geliştirdikleri her yeni teknoloji, ekibin teorik ve pratik eğitimine de katkıda bulunuyor. Onların, ülkemizin en üretken güneş enerjili araç ekiplerinden biri olduklarına hiç şüphe yok. Kendi elektrik motorlarını üretiyor, lisans ve yüksek lisans araştırma-bitirme projelerini bu motorun geliştirilebilmesi üzerine yapıyor, ürettikleri otomobiller için farklı ekiplerden sipariş alıyor, güneş enerjisinden anlık olarak daha yüksek verim almak adına yeni teknolojiler geliştiriyorlar. Solaris, bu konudaki ünü nedeniyle yurt dışındaki yarışmalardan da özel davet alan bir ekip. Ürettikleri Maksimum Güç Noktası Takipçisi (MPPT) adlı teknolojiyle, güneşten elde edilen enerjinin en Solaris güneş enerjili araçlarf ekibi son derece nitelikli bir AR-GE çalışması yürütmekte. Zaten projenin temel amacı, eğitim ve üniversite-sanayi işbirliğine katkıda bulunmak. Örneğin, uluslararası yarışmalardan davet aldıklarında, bu yarışmalara katılabilmek için çeşitli mühendislik çalışmaları gerçekleştirip otomobillerinin boyutlarını 1-2 metre kadar küçültmek zorunda kaldılar. Neden mi? Karşılayamadıkları araç nakliye ücretlerini düşürmek için. Hepimiz, ülkemizde yaratılan teknolojilerin uluslararası alanda taçlandırıldığını görmek istiyoruz. Ama burada, burnumuzun dibinde türlü imkansızlıklara karşı büyük başarılar yakalayan gençler var. Onlar gibi güzel örnekleri öne çıkarıp tanıtarak, teknoloji yatırımcıları ve sponsorların sayısını artırmak gerek. Bunca zorluğa rağmen böyle güzel başarılar yakalamış bir ekibin, yeterli destek sağlanırsa neler yapabileceğini bir düşünün. Bu tür yatırımlar sadece bir grup genci mutlu etmek için gerçekleştirilmiyor. Aksine böyle bir ekibe destek olmak demek,ülkemizde üretilen teknolojinin de, bu tür projelere imza atılmasını sağlayan üniversitelerin de gelişimi demek. Tüm bu çarklar birbirine sıkıca bağlı. Bizim, teknoloji üreten ülkelerden beyin gücü, bilgi ya da beceri anlamında hiçbir eksiğimiz yok. Tek eksik, bu alana yatırım yapıl- mıyor olması. Yine de bu gençler mevcut koşullara boyun eğmiyor, yarışlara katılabilmek için kendi çözümlerini kendileri üretiyorlar. Ekip, Avustralya’da yapılacak olan World Solar Challenge yarışına hazırlık yaptığı bu günlerde zorlu bir süreçten geçiyor. Kısıtlı bir bütçeyle çalışmak zorunda kaldıkları için malzeme yetersizliği yaşıyorlar. Panel ve pilleri hariç, herşeyini kendilerinin tasarlayıp ürettikleri yeni otomobillerini bitirmek ve uluslararası alanda yeni başarılara imza atmak için desteğe ihtiyaçları var. Karbon fiber kompozit yapıya sahip olan bu aracın aerodinamik yapısını kendileri tasarladı. Araçta yine kendilerinin tasarlayıp ürettikleri MPPT ve BMS sistemi haricinde, bir de monokristal yarı ewsnek panellerden oluşan güneş enerjisi teknolojisini kullanıyor olacaklar. BOYUTLAR: 4,6 m x 180 m x 120 m AĞIRLIK: 175 kg GÖVDE ve ŞASİ: Karbon fiber TEKERLEK SAYISI: Önde 2, arkada tek LASTİKLER: 2,5 – 16 inç tubeless JANTLAR: 16 inç 5 kollu, alüminyum alaşımlı GÜNEŞ ENERJİSİ GÜCÜ: 1350 Watt PANEL YERLEŞİMİ: 392 adet6 metrekare; 10 cm x 10 cm GÜNEŞ ENERJİSİ VERİMİ: % 22,5 NOMİNAL VOLTAJ: 86,8 Volt MAKSİMUM VOLTAJ: 108 Volt AKÜ GÜCÜ: 1 kW saat AKÜ CİNSİ: Li-Polimer AKÜ ÖZELLİKLERİ: 24 adet seri grup, 11 Ah pil hücresi MOTOR: DC fırçasız motor MAKSİMUM VERİM: % 92 NOMİNAL GÜÇ: 3000 Watt NOMİNAL DEVİR: 980 RPM MPPT: 3 adet MPPT MAKSİMUM VERİM: % 99 AR-GE BAŞARISI Solaris, ülkemizin en üretken güneş enerjili araç ekiplerinden biri. Kendi elektrik motorlarını üretiyor, lisans ve yüksek lisans araştırma bitirme projelerini bu motorun geliştirilebilmesi üzerine yapıyor, ürettikleri otomobiller için sipariş alıyor, güneş enerjisinden anlık olarak daha yüksek verim almak adına yeni teknolojiler geliştiriyorlar. 42 43 ARAŞTIRMA EVRENİN DİLİ O Fibonacci Dizilimi Leonardo Fibonacci, bu dizilimi matematik bilimine sunduğunda Altın Oran olarak adlandırdığımız ölçünün de farkına varmıştı. Dizilimdeki her bir sayı, kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit oluyor. ALTIN ORAN EVREN, MESAJLARINI KOZMİK BİR KODLA İLETEREK BİZİMLE İLETİŞİM KURUYOR OLABİLİR Mİ? BU SORUYU SORDUĞUMUZDA, SIRLARINI ÇÖZMEMİZİ BEKLEDİĞİNE DAİR BİR YAKLAŞIMDA BULUNMUŞ OLUYORUZ. BELKİ DE BİZİ BÖYLE DÜŞÜNMEYE İTEN ŞEY SADECE ONA ANLAM YÜKLEME ARZUMUZDUR. M ADDENİN ÖZÜNÜ KEŞFETMEK amacıyla çıktığımız yolda atom altı seviyeye indik. Tüm dünyayı saran bir ağ ile ışık hızında iletişim kurabiliyoruz. Dev teleskoplarla evreni gözlüyor, kuantum seviyede yaptığımız ince müdahalelerle maddenin evrimine öncülük ediyoruz. Henüz cevabını bilmediğimiz sorular ve anlayamadığımız oluşumlar da var. Ama öğrenmek için çıktığımız bu yolda müthiş bir hızla ilerlemekteyiz. Tüm bunları neden yapıyoruz? Cevabı basit: Evreni anlamak istiyoruz. 44 İşte bu yüzden onunla aynı dili konuşmamız gerek. Peki gerçekten böyle bir dil var mı? Ve bunca değişken üzerine kurulu bir sistemin kozmik olarak kodları nerede gizli? Diyelim ki evren, sırlarını çözmemizi, yani anlaşılmayı bekliyor. Öyleyse kullandığı kodun her yerde geçerli olması ve fark edebilmemiz için sürekli tekrar etmesi gerek. Aynı mantıkla hareket eden herkes tarih boyunca doğanın karşımıza çıkardığı düzen ve kalıpları takip etti. Çağlar öncesinden yıldızları izlemeye başladık; gruplar halinde bir araya gelip takımyıldızları oluşturduklarını gördük. Günü, geceyi, mevsimleri takip ettik ve zamanı algıladık. Maddenin yapısına ve özelliklerine baktık, hem kendimizde hem de doğada simetrik kalıpların bulunduğuna dikkat ettik. Tüm bunları kavramaya, bizimle ARAŞTIRMA: KAAN YURTTÜRK ve birbirleriyle olan ilişkilerini keşfetmeye çalıştık. Dahası, keşfettiklerimiz bilimden sanata, sanattan mimariye kadar yaşamımızın bir parçası olarak tasarladığımız her şeye yansıdı. Binlerce yıldır süregelen bu serüvende evrenin bilinmeyenleri hakkında bize kesin bilgiler verebilecek bir düzen bulduk. Bu, sırların kilidini açacak olan bir şeyi; kozmik dili işaret ediyordu. Ve o dil matematikti. Dünyanın dört bir yanında, farklı çağlarda, bambaşka uygarlıkların etkisinde yaşayan büyük bilginleri ünlü birer matematikçiye dönüştüren şey, öncelikle iyi bir gözlemci olmalarıydı. Peki, evrenin dili olarak kabul ettiğimiz matematik, biz onu ortaya çıkarmadan önce de orada mıydı? Yoksa kozmozu kavrama yolculuğumuzda her şeyi açıklayabilecek, şifreleri kırabilecek bir sistem inşa etmek zorunda kalmış olabilir miyiz? Albert Einstein, “Matematiğin, evreni açıklama konusunda bu derece başarılı bir sistem olması nasıl mümkün olabiliyor?” diye sormuştu. Çünkü hata ve belirsizliklerden arınmış olarak, doğanın nesneleri arasındaki ilişkileri ifade edebilen daha evrensel, daha basit ve daha uygun bir dil yok. Belki sadece insan zihninin, duyguların yetersizliğini dengelemek için yarattığı bir yetenek bu. Belki de evren bizzat matematikten oluştuğu için böyle. Bunun cevabını bulmak için doğadaki düzen ve kalıplara bir göz atmakta fayda var. rtaçağ Avrupa’sının ilk büyük matematikçisi çocukken babasıyla birlikte Kuzey Afrika’yı dolaştı ve burada Arap matematiğindeki gelişmeleri öğrendi. Adı Pisalı Leonardo; nam-ı diğer Leonardo Fibonacci’ydi. Fibonacci, Bağdat’ta Harezmi önderliğinde kurulan Bilgelik Evi’nde, bizzat Harezmi tarafından geliştirilmiş olan bir sistemi Batı’ya taşıyan matematikçiydi. Harezmi, sıfır rakamının nasıl kullanılacağını ve ondalık sayı sistemini bulmuş, böylece sayıların davranışlarını belirleyen kurallara yön vermişti. Özetle matematiğin dilini ortaya çıkarmıştı ve bu dilin adı Cebir’di. Cebir, tıpkı bir bilgisayar programını çalıştırmak için gereken koda benziyor; programa hangi sayıları girerseniz girin, her koşulda çalıştırıyor. Günümüz matematik dünyasında hala bu dili kullanıyoruz. Fibonacci, tekrar evine, İtalya’ya döndüğünde tüm bu bilgileri bir kitapta topladı ve bu sayede matematiği bir adım daha ileri götürebilecek olan soruları da sormaya başladı. Fibonacci Dizilimi böyle ortaya çıktı. Aslında tavşanların çiftleşme alışkanlığına dair bir proplemi çözmeye çalışıyordu. Soru şuydu: Diyelim ki bir çift tavşanınız var ve ergenleşmeleri iki ay sürüyor. Ergenliğe eriştikten sonra her ay yeni bir çift dünyaya getiriyorlar. Herhangi bir ay içinde kaç çift tavşana ulaşılacağınızı nasıl hesaplarsınız? Dizilimi oluşturan sayılar, kendilerinden önce gelen sayıya bölündüklerinde birbirine çok yakın sonuçlar elde ediliyor. 13. sıradaki 144 sayısından sonra gelen her sayı, bir öncekine bölündüğünde sonuç sabitlenip 1,618 oluyor. Bu sayı altın orana karşılık gelmekte. Sayıların bir araya gelerek oluşturduğu bu matematiksel güzellik, farkında olalım ya da olmayalım, hepimizi derinden etkiliyor. Plastik sanatlar ve mimarinin ifadesinde de altın orana sık sık başvuruyoruz. Çünkü görsel veya işitsel olarak bu oranı yansıtan her bir eser estetik açıdan güzel olma özelliğine sahip. Bunun en iyi örneklerine, aynı zamanda bir matematikçi olan Da Vinci’nin eserlerinde rastlamak mümkün. Güzelliğin matematiksel tasviri gibi ortaya çıkan bu oran aslında her yerde. Ayçiçeklerin taç yaprak sayısı Fibonacci sayılarından birine karşılık gelir. Diğer çiçeklerin yapraklarında da durum değişmiyor. Salyangozlar bile kabuklarını geliştirirken aynı sayıları kullanıyor. Doğanın canlılık gösterdiği her yerde Fibonacci sayılarını bulmak mümkün: Çam kozalakları, deniz kabukları, DNA’nın çift sarmalının birbirine oranı, virüs ve mikro-organizmaların yapısı, kar kristalleri, galaksiler, parmak boğumlarımız, yüzümüz, dişlerimizin dizilimi, örümcek ağları, bir kovandaki dişi ve erkek arı sayısının oranı, bir atomdaki elektron sayısının nötron sayısına oranı ve bazı gezegenlerin birbirine olan uzaklıkları. İki ay sadece bir çift tavşan var ve henüz ergen olmadıklarından üreyemezler. Dolayısıyla ikinci ayda hala bir çift var. Üçüncü ay ilk çift yavru verebilecek duruma geliyor; iki çift oluyorlar. Dördüncü ay ilk çift tekrar yavru verirken, ikinci çift henüz ergenleşmemiş olacak: Hala üç çiftimiz var. Beşinci ayda ilk ve ikinci çift yavru verirken, üçüncü çift hala çok genç; Beş çiftimiz var. Çiftleşme geleneği bu şekilde devam edecek. Ancak çok geçmeden fark edeceğiz ki herhangi bir ayda sahip olduğumuz tavşan çifti sayısı, önceki iki ay içinde elimizde olan çift sayısının toplamı kadar. İşte bu! Öyleyse dizi şöyle devam edecek: 1-1-2-3-5-8-13-21-34-55-89-144-… Fibonacci bu dizilimi matematik bilimine sunduğunda Altın Oran olarak adlandırdığımız ölçünün farkına varmıştı. Doğanın Kusursuz Simetrisi Ayçiçeklerinin taçyaprak sayısı Fibonacci sayılarından birine karşılık gelir. Diğer çiçeklerin yapraklarında da durum değişmiyor. Altın oran; notilusun sarmal şeklinden, galasilerin yapısına dek her yerde karşımıza çıkıyor. 45 Fizikçi ve kozmolog Max Tegmark, evrenin bir simülasyon olduğunu, matematiğin bu nedenle tüm sistem ve oluşumlarda doğru sonuçlar verdiğini düşünüyor “ Da Vinci Sayıların bir araya gelerek oluşturduğu bu matematiksel güzellik, farkında olalım ya da olmayalım, hepimizi derinden etkiliyor. Plastik sanatlar, müzik ve mimarinin ifadesinde de altın orana sık sık başvuruyoruz. Bunun en iyi örneklerine Da Vinci’nin eserlrinde rastlayabiliriz. İster mikrokozmos, ister makrokozmos düzeyine bakalım, fark etmiyor. Sadece aynaya bakmamız bile yeterli. Bir notilusun sarmal şekli nasıl oluyor da galaksinin yapısından bitki yapraklarının dizilişine dek her yerde karşımıza çıkıyor? Doğadaki düzen ve kalıpları fark ediyor oluşumuz, bizim de onları tespit edebilmek için evrim geçirdiğimizi gösteriyor. Neticede onları algılayabilecek durumda olmasaydık varlıkları hiçbir şey ifade etmeyecekti. İşte çağlar boyunca matematikçileri en çok etkileyen şey buydu: Şekillerde saklı olan simetri. Mısırlılar, Büyük Piramit’i inşa ederken altın orandan faydalanmışlardı. İki kenarın altın orana uygun olması için; uzun ve kısa kenar arasındaki ilişkinin, iki uzunluğun toplamının uzun kenarla olan ilişkisiyle aynı olmalı. Piramitlerin mimarları bunu matematiksel bir kavram olarak biliyorlar mıydı, yoksa sadece göze hoş göründüğü için mi böyle yaptılar? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. 46 Pİ’NİN GİZEMİ E vren ve matematik arasındaki bağlantıda daha derine inmekte mümkün. Nasıl mı? Tabii ki Pi sayısıyla. Pi’yi Arşimet’in keşfettiğini biliriz. Hesabını kürenin yüzölçümü ve hacminden yola çıkarak yapmıştı. Çapı 1 birim olan dairenin çevresi Pi’ye eşit oluyor. Ama Arşimet onun için net bir sayı elde edemedi. Aslında ondan önce Mısırlılar 3,1605 gibi daha basit bir rakam kullanmaktaydılar. Bunu nasıl hesapladıkları bilinmiyor. Ancak yapılarında bu oranı yansıttıkları ortada. 6. Yüzyılda, Hindistan’da Aryabhata adlı bir matematikçi Pi için 3,1416 değerini elde etti. 17. Yüzyılda bir başka Hintli matematikçi Madava, Pi’nin değerinin sonsuza uzanabileceğini keşfetti. Mocdern bilgisayarlarla yaptığımız hesaplamalar, Pi sayısının ilk 1 trilyon basamağını görmemizi sağladı. Ama onda daha fazlası da var. Pi sadece dairede değil, olasılık teorisinde de ortaya çıkıyor. Örneğin; parmaklarınızın arasında bir toplu iğne tutuyorsunuz diyelim. Hemen altında, eni toplu iğnenin uzunluğuna eşit olan bir kağıt parçası olsun. İğneyi bıraktığınızda ortaya çıkacak iki ihtimal var: Ya kağıdın ortasına denk gelecek ya da üst veya alt çizgiye. İğnenin çizgilerden birinin üstüne düşme olasılığı Pİ; yani yüzde 64. Bunun anlamı; işlemi çok defa tekrarladığınızda sadece olasılığı değil, ortada bir daire bile yokken Pi’yi de hesaplayabilecek olmanızdır. Özetle, olasılık dağılım fonksiyonlarının çoğu Pi sayısını içermekte. Ama bu kadarla da kalmıyor. Pi, kavisli oluşumlarda da kendini gösteriyor. Kıvrılarak akan bir nehri ele alalım. Nehrin, kaynağından son bulduğu noktaya kadar olan uzunluğunu ve bu iki noktayı düz bir çizgi ile birleş- İlk başta matematiksel olarak hiçbir şey ifade etmeyen nesnelere ne kadar yakından bakarsak, ardındaki matematiği de o ölçüde keşfetme şansına sahip oluyoruz. “ Güzelliğin Tasviri Altın Oranı insan yüzünde de görmek mümkün. Hatta yüzümüz bu ölçülere ne kadar uygunsa estetik açıdan çekici bulunma ihtimalimiz de o kadar artıyor. Pİ Her Yerde! Kıvrılarak akan bir nehrin, kaynağından başlayıp son bulduğu noktaya kadar olan uzunluğu, bu iki noktayı düz bir çizgi ile birleştirip bu çizgiye oranlayacak olsak Pi’ye karşılık geldiğini görürüz. tirip elde ettiğimiz uzunluğu oranlayacak olsak Pi’ye karşılık geldiğini görürüz. Tabii sadece kıvrımlar değil, ışık ve ses dalgaları da Pi’yi içeriyor. Hatta gökkuşağında hangi renklerin olacağını ya da notaların piyanoda nasıl bir sese dönüşeceğini de söylüyor. Şaşırtıcı değil mi? Buna ne dersiniz: Pi sayısı, büyüme aşamsındaki bir elmada hücrelerin aldığı küresel formda ya da bir süpernovanın parlaklığının belirlenmesinde de rol oynamakta. Pi, birbirine bağlı olan sistemlerin içinde önemli bir yere sahip. Ancak bunun nasıl olabileceğini tam olarak açıklayamıyoruz. Fibonacci dizilimi biçimsel olarak ortaya çıkıyorsa da, Pi sayısı derinlerde yatan bir düzene işaret etmekte. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’n- den fizikçi ve kozmologlar bu olaya bir açıklama getiriyor. Üniversite tarafından yapılan bu açıklama ise şöyle: Çok gelişmiş bir bilgisayar oyununda, bilinç geliştirmiş sanal bir karakter olduğumuzu düşünelim. Bilinçli olduğumuz için oyunun içindeki dünyayı incelemeye başlardık. Ama bunun bir bilgisayar oyunu olduğunu asla bilemez, gerçek bir dünyada yaşıyormuş gibi hissederdik. Bu dünyayı araştırdıkça tabii ki her yerde matematiksel işaretler görmeye başlayacaktık. Neticede o bir bilgisayar oyunu ve bu özelliği barındırıyor. Programcının oyuna şekil vermek için kullandığı matematik, dikkatlice bakan karakterin gözüne çarpmaya başlayacaktır. Bu noktada, oyundaki fizik kanunları (bir nesnenin yüzebiliyor, diğerinin batıyor oluşu gibi) da programcının yarattığı matematiksel hesaplamalarla şekillenmiş olacak. Neticede oyun evreni sadece sayılardan ibaret. İşte araştırmacılar, bizim evrenimizin de böyle bir yer olduğunu söylüyor. İlk başta matematiksel olarak hiçbir şey ifade etmeyen nesnelere ne kadar yakından bakarsak, ardındaki matematiği de o ölçüde keşfetme şansına sahip oluyoruz. Öyleyse evrenimiz de tıpkı bilgisayar oyunu gibi bir simülasyondan mı ibaret? Matematiğin tüm sistem ve oluşumlarda bu kadar doğru sonuçlar veriyor oluşu, kodları onun üzerine kurulu bir evrende yaşıyor olabileceğimizi işaret ediyor. Fibonacci dizilimi biçimsel olarak ortaya çıkıyorsa da, Pi daha derinlerde yatan bir düzene işaret etmekte. 47 Tetrahedron Ateş İkosahedron Su Dodekahedron Kozmos Oktahedron Hava Küp Dünya ARMONİ VE PLATONİK CİSİMLER T egmark’ın Matrix-vari gerçeklik kurgusunun son derece radikal bir yaklaşım olduğuna şüphe yok. Ancak tam bu noktada tarihte geriye doğru yolculuk yapıp, Antik Yunan’da yaşamış Pisagor adlı dahiyi hatırlamakta fayda var. Filozof ve matematikçi olan Pisagor, rivayete göre; bir gün demircinin yanından geçerken örs seslerini duyar ve sesin harika bir armonisi olduğunu fark eder. Sesteki bu cazibeyi anlamaya, akılcı bir açıklama getirmeye çalışır. Cevap matematiktedir. Bir telli çalgı ile deney yaparken, armoni içindeki ses aralıklarının her zaman tam sayı oranlarıyla temsil edildiğini anlar. Anlatılanlara göre; Pisagor bu buluştan öylesine etkilenmişti ki tüm evrenin sayılardan oluştuğu kararına varmıştı. hepsinin daha derin anlamları var. Dört yüzlü tetrahedron ateşi, küp dünyayı temsil ediyor. Sekiz yüzlü oktahedron ise havayı. Üçgenlerden meydana gelen yirmi yüzlü dodekahedron Platon’un evren görüşünü; yani kozmosun bütününü simgeliyor. Onun bu teorisi herkese ilham kaynağı oldu. Galileo da aynı şeyi düşünüyor, “Evren, matematik diliyle yazılmıştır” diyordu. Isaac Newton’ın 1687’de yazdığı Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri adlı ünlü kitabının temelinde yine doğanın matematiksel bir açıklamasını yapma isteği yatıyordu. Kitabında ele alıp incelediği nesneler, küre formundan galaksilere kadar her şey üzerinde hakim olan, tüm evrende geçerli bir fizik kuralını; kütleçekim gücünü anlamasını sağladı. Pisagor’un büyük keşfinden sonra, müzik ve matematik ilişkisine açıklama getirmeye çalışan başkaları da oldu. Platon’un Atina’da M.Ö. 387’de kurduğu akademi, Pisagor’un dünya görüşünü devam ettiriyordu. Bugün onu filozof olarak tanıyor olsak da aslında matematiğin kurucuları arasında yer alıyor. O da matematiği tüm bilginin kaynağı olarak görüyor, fiziksel gerçekle doğrudan bağlantısı olduğunu savunuyordu. ‘Timaes’ adlı diyaloğunda, geometrinin, tüm sırların kilidini açan anahtar olduğu tezini öne sürdü. Günümüz bilim insanlarının görüşü de bundan pek farklı değil. Onun geometriye verdiği önem, Akademi’nin kapısına asılan “Geometri Bilmeyen Giremez” tabelasından da açıkca anlaşılıyordu. Platon, evrenin beş düzgün ve simetrik şekil içerdiğini, tüm evrenin bunlar üzerinden yapılanmış olabileceğini söyledi. Bugün ‘platonik cisimler’ adlandırdığımız bu şekiller düzgün çokgenlerden oluşuyor ve bir araya geldiklerinde 3 boyutlu simetrik nesneleri ortaya çıkarıyorlar. Ama Platon’a göre 48 49 GEZİ Balıklama atlıyoruz! TANZANYA Kimi ormanın ortasında, kimi vahşi hayvanların burnunun dibinde, kimi ise neredeyse gökyüzünde… Birbirinden ilginç havuzları derin bir inceleme sonucu bulduk çıkardık. yazı: Kaan YURTTÜRK Luacala Island Resort Four Seasons FOUR SEANSONS SAFARI LODGE SERENGETI Vahşi yaşam meraklıları buraya bayılıyor. Özel olarak tasarlanan havuzda yüzerken birkaç metre uzaktaki sığ çamur havuzunda toplanıp su içip yıkanan filleri, aslanları ve leoparları izleyebiliyorsunuz. Afrika’nın en ünlü vahşi hayvan rezervinin derinliklerindeki 72 odalı otelin 25 metrelik havuzu Serengeti düzlüklerine bakıyor. Burası, güneşlenme terasları ve havuz başı barıyla safari sonrası genişlemek için ideal. Çift kişilik odalar 1540 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. fourseasons.com/serengeti BREZİLYA HOTEL FASANO RIO DE JANERIO FİJİ LAUCALA ADASI Red Bull’un kurucu ortağı Ditrich Mateschitz’in sahibi olduğu bu özel adadaki süitlerin her birinin kendine özel sonsuzluk havuzu bulunuyor. Asıl “vay canına” dedirten ise biri diğerinin içinde yer alan, otelin ortak kullanım havuzları. Lagün tarzı ana havuzun içine oturtulmuş, 50 Hindistan cevizi ağaçlarının arasında yükselen 25 metre uzunluğundaki iç havuzun duvarları camdan. Kelebek stiliyle yüzerken hava atmak isteyenler için ideal. Çift kişilik odalar 5 bin 520 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. laucala.com Ipanema plajının altın kumlarının sekiz kat üstüne tünemiş bu 89 odalı, Phillippe Starck tasarımı otelin terasındaki sonsuzluk havuzunda çekeceğiniz fotoğraflar İnstagram’da bol ‘like’ alacak. Sonsuz mavi panoramanın ve Dois Irmaos (İki Kardeş) doruklarının manzarasına nazır havuz keyfi yapmayı unutmayın. Gün batımına doğru, havuz kenarında parti başlıyor. Otelin broz tenli çekici müdavimleri lounge müzik eşliğinde güneşin Atlantik Okyanusu üzerinde batışını izliyorlar. Çift kişilik odalar 460 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. fasano.com.br/hotelaria 51 Pichola gölünün sahillerinde bulunan ve Lake Palace’le City Palace’a tepeden bakan The Oberoi Udaivilas, bir Merwari sarayını andırıyor. Yedi gölü kanallarla birbirine bağlı olan Udaipur şehrinin kendisinden ilham alınarak yaratılan otelin binası, hendeğe benzer ışıl ışıl gök mavisi havuzlarla kuşatılmış. Göl manzaralı bir oda ayırtan konuklar, otel boyunca uzanan, odaların önünden kıvrıla kıvrıla geçen yarı özel havuza doğrudan girebiliyor, kendi balkonlarından havuza atlayabiliyorlar. Çift kişilik odalar 345 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. oberoihotels.com/hotels-inudaipur TAYLAND The Library THE LIBRARY, KOH SAMUI Butik tasarım oteli The Library’nin kırmızı havuzu, diğer otellerin standart camgöbeği renkli havuzlarına muhalif bir duruşa sahip. Havuzun rengi koyu kırmızı, turuncu ve sarı İtalyan mozaik fayanslarına yansıması. Chaweng Plajı cephesinde bulunan ahşap platformdaki kırmızı şezlonglarla şemsiyelerde havuzun rengine uyum sağlıyor. Çift kişilik odalar 322 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. thelibrary.co.th ENDONEZYA BALE INTERCONTINENTAL DUBAI-FESTIVAL CITY VILLA D’ESTE, COMO GÖLÜ Romantik Como Gölü’nün hoş bir köşesinde konumlanmış Rönesans tarzı bu palazzo’nun yüzen havuzu, gölün ve arkasında yükselen dağların insanın içini açan manzarasına bakıyor. Sahildeki bir platformda yer alan ve içinde bir de jakuzi olan turkuaz rengi havuzun etrafını çevreleyen ahşap platform, Avrupa’nın en gözde güneşlenme teraslarından biri. Çift kişilik odalar 950 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. villadeste.com Intercontinental Dubai-Festival City THE OBEROI UDAIVILAS, UDAIPUR HİNDİSTAN AMANGANI JACKSON HOLE, WYOMING Wyoming kayak merkezini ziyaret etmek için elbette kış ideal mevsim. Wyoming’deki Kuzey Amerika’nın ilk Aman Resort’u ise kalmak için en akıllıca seçim. Özellikle de 27 derece sıcaklıktaki, muhteşem Grand Tetons ve Snake River vadisi manzarasına bakan 35 metrelik açık hava havuzuyla. Deniz seviyesinden 2 bin metre yükseklikte kurulmuş kuvarsit fayanslı jakuzili havuz, kayak sonrası dinlenmek için ideal. Çift kişilik odalar 835 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. amanresorts.com/amangani Bu 36 katlı şehir otelinin çatısındaki çıkıntıda yer alan havuz kalbi zayıf olanlara uygun değil. Isı kontrollü havuzun duvarları camdan yapılmış. Dolayısıyla zemininden çok aşağıda kalan caddeyi ya da Dubai Körfezi’ni ve şehir siluetini direkt suyun içinden izlemek mümkün. Adeta havadasınız ve manzaranızı kesecek hiçbir engel yok. Baş döndürücü olmasıyla tanınan Dubai’yi bu 25 metrelik yüzme havuzunun içinden izleyin. Çift kişilik odalar 145 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. ihg.com Amangani Jackson Hole Hanging Gardens HANGING GARDENS, UBUD, BALİ Bir uçurumun tepesine kondurulmuş, yağmur ormanının kuşattığı iki katlı sonsuzluk havuzu Endonezya’daki 38 villalı bu tatil köyünün en merkezi öğesi. Ayung Nehri’ne tepeden bakan havuzun tasarımında, Ubud’un taraçalı pirinç tarlalarından ilham alınmış. Havuzun alt katındaki taş banka oturup yukarıdan gelen doğal su serpintisiyle serinleyebilir ya da doğanın huzur verici sesi eşliğinde havuz kenarında gerçekleştirilen spa seansı ile rahatlayabilirsiniz. Çift kişilik odalar 400 Dolar’dan başlayan fiyatlarla. hanginggardensubud.com 52 İTALYA Villa d’Este ABD 53 Usta tatilcilere fotoğraf tüyoları Usta tatilci olmak yetmez, o tatiller yeterince güzel bir şekilde belgelenemediyse… Profesyonel fotoğrafçıların farklı konseptlerde güzel tatil fotoğrafları için tüyoları var. AİLE PORTRELERİ Tatilinizin her anını fotoğraflamak için kendinizi yormayın. Her gün güzel aile fotoğrafları yakalamaya uğraşmak yerine, tüm aile fotoğraflarınız için belli bir gün seçin. Eğer sonuçtan memnun kalmazsanız, pozu değiştirerek yeniden deneyin. Sonra en iyi resmi çekemediğiniz için pişman olmayın. MANZARA FOTOĞRAFLARI Fotoğraf çekmek için en güzel ışık gün doğumundan ya da gün batımından önceki dakikalardaki ışıktır. Fotoğraf çekmek için günün bu saatlerini kaçırmayın. Gün ortasında çok parlak bir ışıkta çekim yapmanız gerekiyorsa geniş bir alanı gören, uygun bir nokta bulun ve koyu gölgelerden kaçının. DENİZ MANZARALARI Işık kaynakları değişkense flaşınıza güvenip fotoğraf çekmeyin. Onun yerine ISO ile oynayarak kameranızın ışığa duyarlılığını ayarlayın. Ardından, çekmek istediğiniz imajın kadrajda kaybolmaması için öne doğru üç adım atın. Güneş Göcek’te nereden batırılır? Göcek’in yegane beyaz kumsal plajına ev sahipliği yapan D-Marin Göcek, bir ilke daha imza atıyor: Q Lounge ile bölge, çağdaş Japon mutfağı ile tanışıyor. Göcek Koyu’na nazır muhteşem bir manzaraya sahip olan Q Lounge’da izayaka usulü paylaşımlı menüler ve özel kokteyller servis ediliyor. Zengin bir şarap menüsü bulunan restoran Zuma’nın mimarları tarafından tasarlanmış. DJ performansları düzenlenen mekan, güneşi batırmak için ideal mekanlar arasında gösteriliyor. 54 Qlounge 55 YAZAR linceye dek. Kırklı yaşlarda bir hanım ‘’hastaneden taburcu olur olmaz size koştum ‘’ dedi saç kesimiyle meşgul kuaföre kendini göstermeye çalışırken. Yan tarafta oturan otuzlu yaşlardaki iki kadından biri diğerine ilişkiye son noktayı koyduğunu anlatıyordu.. ilişki jübilesinde gelmişti. Bir anne ve kızını ameliyat BOL ATCAN KADINLAR ve KUAFÖR Yenilenme içgüdüsü insan yaşamında en önemli, en tetikleyici güç olsa gerek.. İnsanlar yenilenme içgüdüsünü canlı tutmak, akışkan olabilmek, akışkan kalabilmek için sürekli çaba harcarlar. Seyahat etmek, spor yapmak, bir hobiyle meşgul olmak bunlardan sadece bir kaçı. ANCAK İNSANIN YENİLENME İÇGÜDÜSÜNÜ CANLI TUTAN ÖYLE BİR ŞEY VAR Kİ… Evde olmayan, profesyonel olan, bağımlılık ya da alışkanlık yapan o şey.. Kuaför Kadınların kuaför tutkularını bilmeyen yoktur. Günlük hayatın koşuşturması içinde kendimizi olumlamak istediğimizde gidilen ilk yerlerden biridir kuaförler. Kadınların manikürden saç dizaynına kadar pek çok hizmeti alabildikleri, kendilerini ruhsal olarak ta rahat ve özgür hissettikleri birkaç yerden biridir kuaför salonları. En son saç kesimine gittiğimde salondaki kadınları gözlemleme şansım oldu sıra bana ge56 Kuaför seçiminde kuaförün güncel olması, kendini yenilemesi, proaktif bir duruş, pürüzsüz bir iletişim, müşteriyi rahat hissettirme, keskin bir sosyal zeka, hijyen, güven duygusu verme gibi birçok faktör etkili. “ Dr. Hatice “ olacağı için operasyon öncesi hastaneye yatış arefesinde getirmişti. Hastaneden taburcu olur olmaz, ilişki jübilesi , operasyon öncesi sonrası, hayal kırıklıklarını geriye atmaya çalışıyorken günümüz insanını mecburi istikameti gibi kuaförler. Kadınlar yenilenme içgüdüsünü canlı tutmak, dış görünümlerine enerji katmak, kendine ve çevreye ‘’her şeye rağmen iyiyim’’ mesajı vermek istediğinde kuaföre giderler. Her saç kesiminde kadın içindeki farklı bir ‘’ben’’ i açığa vurur. Sosyal tehdit altındaki kadının asgari düzeyde dışavurumudur saçlardaki değişiklikler. Saçlardaki keskin renk dönüşleri kadının yaşam algısıyla direkt ilgili olabiliyor. Kişi kendi içinde kurduğu hayatı dışa vurarak, dış dünyaya açılarak yaşamaya başlıyor. Saçlar siyahsa sarıya, sarıysa siyaha dönebilir. Bunda bazan alınan kötü hastalık tanıları da etkilidir. Farkındalıkları değişişen insanın dışavurumu diyebiliriz. Dış görüntümüze enerji katmak zor süreçleri daha katlanılır kılıyor daha kolay geçirilmesine yardımcı oluyor. Erkekleri kısa sürede afakan basarken, kadınlar gönüllü olarak saatlerini geçirebiliyor kuaför salonlarının tılsımı nedir? Biraz yorgun biraz yenilenmeye ihtiyaç duyuyorken gidilen, enerjik ve memnun ayrıldığımız yerler kuaför salonları. Bir kadınla aldığı profesyonel hizmet arasında ticareti aşan o ilişki..Sanırım bunda kadın ve kuaför arasında sürece yayılan iletişimin de etkisi var. Kuaförlüklük gibi profesyonel bir hizmetin ne kadar detaylı, profesyonelce uygulandığını, kadınların bu bakıma ne kadar çok zaman ayırmak zorunda olduklarını vurgulamakta fayda var. Kuaför seçiminde kuaförün güncel olması, kendini yenilemesi, proaktif bir duruş, pürüzsüz bir iletişim, müşteriyi rahat hissettirme, keskin bir sosyal zeka, hijyen, güven duygusu verme gibi birçok faktör etkili. Hem hem de durumları..Hayatın içinde bir artı birin iki etmemesi durumunu anımsattı bana..Kuaförden fazla olma hali..İyi bir kuaför imaj danışmanı, bir sanatçı gibi çalışır. Vizyoner bir göz, maharetli eller, biriktirilmiş tecrübeyle saçlara değil insanların hayatına dokunmaktır o.. 57 SİNEMA Kaan YURTTÜRK GÖREVİMİZ TEHLİKE 5 ORJİNAL ADI Mission: Impossible Rogue Nation YÖNETMEN Christopher McQuarrie OYUNCULAR Tom Cruise, Rebecca Ferguson Jeremy Renner, Simon Pegg, Ving Rhames, Sean Harris, Alec Baldwin YAPIM 2015 ABD 131 dk DAĞITIM UIP CIA’İN AĞIRLIKLI BİR ŞEKİLDE HİKAYEYE DAHİL OLMASIYLA İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN KİRLİ İŞLERİ –CILIZ DA OLSASORGULANIR HALE GELİYOR. 58 B EŞİNCİ FİLMİN SENARİST-YÖNETMENİ OLARAK CHRISTOPHER MCQUARRIE AÇIKLANDIĞINDA BEKLENTİLER BİRAZ düşmüştü açıkçası. “Olağan Şüpheliler” (The Usual Suspects) dışında üst düzey bir senaryosu olmayan, yönetmen olarak da oldukça vasat iki filme “Silahların Gölgesinde” (The Way Of The Gun) ve “Jack Reacher”a imza atan McQuarrie’nin nasıl bir iş çıkaracağı büyük bir soru işaretiydi. Serinin vasat bölümlerine, John Woo ve J.J.Abrams ikinci ve üçüncü filme benzemesi ise en kötü senaryoydu. “Görevimiz Tehlike” serisi bir diğer ajan-casus hikayesi olan “Bourne” üçlemesi (Matt Damon’ın oynamadığı filmi seriye dahil etmek zor!) kadar sofistike ve dört başı mamur bir seri sayılmaz belki ama Brian De Palma imzalı ilk film ve Brad Bird’ün yönettiği “Ghost Protocol” sadece serinin değil türünün en iyileri arasında rahatlıkla gösterilebilir. Bu yüzden dördüncü film çıtayı yükseltmişken neden daha iyi bir yönetmen seçilmedi sorusu kafamızda dönüyordu. Neyse ki endişelerimiz fazlasıyla yersiz çıktı. “Görevimiz Tehlike 5”te düşman, Ethan Hunt’ın da dahil olduğu IMF’yi bitirmeyi amaçlayan, bütün ülkelerin istihbarat servislerini tehdit eden operasyonlara imza atan Sendika adlı gizli bir örgüt… Cümlenin devamına, yani filmin öyküsünden bahsetmeye gerek yok aslında. Evet, Google’a yazdığınızda bulabileceğiniz bir cümleyle yeri işgal etmek sebeplerden bir tanesi ama kanımca daha da önemlisi, 2015 yılında bir ajan filminin hikayesi değil hikayesini nasıl işlediği merak konusu olan. “Rogue Nation”, “Görevimiz Tehlike” dünyasının olmazsa olmazlarından vazgeçmiyor. Ekibin/ Ethan Hunt’ın yalnız bırakılması, hikayenin dünyanın birçok şehrine yazılacak şekilde ilerlemesi, adının hakkını verecek şekilde imkansız görevlerin aşılması, her başarılı görevin ardından tehlikenin daha da büyümesi, değişen yüzler, adrenalin dolu sahneler… McQuarrie, bütün bunları kurarken yaratıcılığını gösteriyor ve hikaye kusursuza yakın bir şekilde işliyor. Bir yandan Ethan Hunt ve ekibi Sendika’ya ulaşmak isterken diğer taraftan CIA’e karşı var olma ve kendini temize çekme savaşı veriyor. CIA’nın ağırlıklı bir şekilde hikayeye dahil olmasıyla istihbarat örgütlerinin kirli işleri –cılız da olsa- sorgulanır hale geliyor. (CIA’nın ti’ye alındığı bölümlerde cabası.) Hikayenin kötü adamı Lane’in masum insanları öldürdüğü suçlamasına cevap olarak aynı şeyin devletin de yapıyor olduğunu söylemesi- ve bu söylediğinin cevapsız kalması- filmin en çarpıcı repliklerinden biri olarak akılda kalıyor. “Görevimiz Tehlike” serisinin sevdiğimiz özelliklerinden biri, sinema teknolojik açıdan ne kadar ilerlerse ilerlesin tamamen buna yaslanmaması. Ajanların kullandığı teknolo- ji geleceğe ayak uydursa da sahneler eski usul aksiyon teknikleriyle tasarlanıp çekiliyor. “Rogue Nation” da bu geleneği sürdürüyor ve ortaya çok iyi fikirler barındıran, çok iyi çekilmiş sahneler çıkıyor. Özellikle de operada ve su altında geçen bölümler yönetimi ve kurgusuyla hayranlık uyandırıyor. Diğer bütün aksiyon sahnelerinde de filmin hiç aksamadığını belirtmek lazım. Aksiyona rağmen hikaye kısmını hiç boşlamıyor McQuarrie. Ritmi her sahnede çok iyi ayarlıyor ve son ana kadar merak unsurunu ayakta tutmayı başarıyor. Filmin en büyük artılarından biri de mizahı. Yarattığı dünyayla dalgasını geçmek konullsa rolündeki Rebecca Ferguson. Yer aldığı her sahneyi izlenir kılıyor. sunda bir hayli hünerli olan “Rogue Nation” açık ara serinin en değerli filmi. Simon Pegg’in varlığıyla bu tarafını güçlendiren “Ghost Protocol” den sonra mizah dozajı biraz daha artıyor. Bunda Pegg’in rolünün biraz daha artmasının ve iyi diyalog yazımının büyük katkısı var. Oyuncu seçimindeki başarı Pegg’le sınırlı değil. Sean Harris ve Rebecca Ferguson’ın performansları da filmi yukarıya taşıyor. Sonuç iyi. Endişeye mahal yok. Tom Cruise’un bir kez daha yaşlanmadığını kanıtladığı “Rogue Nation”, “Görevimiz Tehlike” dünyasının en iyi parçalarından biri. Altıncı filmi zevkle bekliyoruz. Bazı sahnelerde diyaloglar gereksiz yere uzuyor. YARATTIĞI DÜNYAYLA DALGASINI GEÇMEK KONUSUNDA BİR HAYLİ HÜNERLİ OLAN “ROGUE NATION” AÇIK ARA SERİNİN EN EĞLENCELİ FİLMİ. 59 SAMSUN’DA ENFES LEZZETLER DÖNERHAN RESTORANT MEKAN ENİZ r. Nuh D Uzm. D pişirilen lavaşlar, yine odun ateşinde kuyruk yağının verdiği o eşsiz tatla birlikte oldukça ince kesilen servis edilen dönerler harika. Restorandaki büyük detaylar size huzuru yaşatmak için düşünülmüş. Hafta sonları ailece de harika bir zaman geçirebilirsiniz. Dönerhan çocuklu ailelerin rahatını düşünerek bahçesinde minik bir de oyun alanı kurmuş. Yemek sonrası çayınızı mekanın her bir noktası büyük bir özenle detaylandırılan alanlarından birinde içebilir ve eşinizle, dostlarınızla yemek sonrası huzurunuz kaçmadan sohbet edebilirsiniz. Ayrıca yoğun iş stresinin ardından sevdikleriyle keyifli bir akşam yemeğinde bir araya gelmek isteyenler, tandırda pişirilen lavaş ekmeği ve geniş porselen tabaklarla servis edilen yüzde yüz yaprak dönerin tadına, özellikle yayık ayranıyla birlikte bakmalılar. Menüde yer alan 3 ana döner çeşidini mutlaka tatmalısınız. Dönerhan öncelikle, en sevdiklerimizin bir listesi gibi hazırlanmış harika menüsü ile ve geniş porselen tabaklarda yapılan harika sunumuyla bizlerden tam not aldı. Samsun’un en gözde eğlence ve tatil beldesinde yer alan Dönerhan, lezzet konusunda iddialı bir menüye sahip. Dönerhan size, daha mekandan içeriye adımınızı attığınız anda farklı olduğunuzu hissettiriyor. Böyle hissetmenizin en büyük nedeni mekanın sizi sarıp sarmalayan sıcak enerjisi kadar, çalışanlarının güler yüzlü karşılaması. Türk misafir perverliği ile karşılaşmanız sizi görsel zerafetin ve duygusal sıcaklığın harmonisi ile sarıp sarmalıyor. Tandır ateşinde pişirilen lavaşlar yaprak inceliğinde kesilmiş, dönerlerle servis ediliyor. Gelelim Dönerhan’ın menüsüne. Öncelikle menü, en sevdiklerimizin bir listesi gibi hazırlanmış. Geniş porselen tabaklardaki döner sunumları, gerçek bir tandırda ve odun ateşinde 60 61 ÇENGEL BULMACA ÖD Ü LLÜ Yukarıdan Aşağı Soldan Sağa 2. Bir betabloker 3.Kansızlık hastalığı 6.Kenelerin neden olduğu hastalık kısaca 8.Mektupların üzerine yapıştırılır 10.Alman bir müzik topluluğu resim 12.Göz tansiyonu 13.Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı kitap 14.karaciğer yetmezliğinde oluşan durum 18.Bir insülin preparatı 22.Afrikada bir ülke 24.Ünlü şarkıcı, söz yazarı, besteci (Resim 4) 26.Telefon sözü 27.Latince göz 28.kıl kurdu hastalığının bizim dilimizdeki adı 31.Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli meslektaşımız(Resim 3) 36.latince kalp 1.Sakarya Aile Hekimleri Der. Başkanı (Resim 1) 4.uyluk kemiği 5.Uzunluk ölçüsü birimi 7.Belçikalı-Türk şarkıcı ve söz yazarı (Resim 5) 9.Çek Cumhuriyeti’nin başkenti 11.Osmanlıda bir devre ismini veren çiçek 15.Mesleki sorumluluk sigortası kısaca 16.Nimesulid içeren bir jel 17.basur hastalığı 19.Testislerin iltihabı 20.Karaelmas 21.Kısaca “Halk Sağlığı Müdürlüğü “ 23.Ege’de bir ilimiz... 25.Çanakale Aile Hekimleri Derneği Başkanı (Resim 2) 28.Afrika’da salgın yapan ölümcül bir viral hastalık 29.Karaciğer iltihabı 30.bir bağlaç 32.akut romatizmal ateş 33.dalak büyümesi 34.Haftada bir gün 35.Güneş sisteminin dışında milyonlarda donmuş göktaşından oluşan göktaşları kuşağı 37.Bir proton pompa inhibitörü 1 2 3 4 5 6 30 EYLÜL’de Anahtar Kodunu aşağıdaki E-mail adresine gönderen ilk Aile Hekimine 32 GB Flash Memori HEDİYE! e-mail: [email protected] Not: Mail adresine gelen cevapların gönderiş saatlerine bakılacaktır. 62 63 64