İstihare ve Rüya -Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme Girişimi-

Transkript

İstihare ve Rüya -Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme Girişimi-
İstihare ve Rüya
-Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme GirişimiDoç. Dr. Hidayet Aydar
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Giriş
Bu bildiride, dini kurallara göre yaşamaya özen gösteren Müslümanlar ve özellikle de
tasavvufi çevrelerin çok önem verdikleri bir husus olan istihare konusu işlenmektedir. Bir
Müslüman, yapıp yapmamak konusunda mütereddit olduğu işini kendisi için hayırlı kılmasını
Allah’tan diler ve sonucu hakkında kendisine bir işaret göstermesini niyaz eder. Sonra namaz
kılar ve yatar. Rüyasında beyaz veya yeşil renkleri; din büyüklerini veya huzur ve sükunet
veren, hoşa giden hayırlı ve güzel şeyler görse, bu işin hayırlı olduğuna karar verir ve onu
gönül rahatlığı içinde yapar; siyah mavi, sarı veya kırmızı renkler yahut sevilmeyen tipler,
tiksinti veren, çirkin şeyler görür ise o zaman bu işin kendisi için hayırlı olmadığına karar
verir ve onu yapmaktan vazgeçer. İşte bu, İslam geleneğinde “istihare” olarak bilinir.
Bildiride bu girişimin dini dayanakları, Müslümanların günlük hayatında kullanılıp
kullanılmadığı, hangi davranışlar için istihare yapılabileceği gibi hususlar da işlenmektedir.
Bunun için Müslümanların temel dini referansları olan Kur’an ve hadis mecmuaları ve konu
ile ilgili müstakil eserler incelenmiş; ayrıca pratikte istihareye başvuran bazı Müslümanların
tecrübeleri göz önünde bulundurulmuştur.
I - İslamiyet’ten Önceki Dönemlerde Geleceği Önceden Öğrenme Yöntemleri
Ve İstihareyle İlişkisi
Gelecekte nelerin olacağını bilmek, her zaman insanoğlunun ilgi duyduğu bir husus
olmuştur. İnsanlar akıllarını ve bilimsel bir takım yöntemleri kullanarak gelecekte neyin
olacağını öğrenmeyi başaramayınca, başka yollarla ve kendileri dışındaki bir takım
varlıklardan bunu öğrenmeye çalışmışlardır. Söz gelişi, İslamiyet’ten önceki dönemde Araplar
–özellikle de Kureyşliler-, herhangi bir işe girişecekleri zaman, bunun sonucunun hayır mı
yoksa şer mi olduğunu öğrenmek ve ona göre hareket etmek için fal oklarına başvururlardı.
Kaynakların verdiği bilgilere göre, -mesela- herhangi bir yere yolculuk yapacak olan bir
Kureyşli, önceden sonucunu bilemediği ve kendisine iyilik mi, yoksa kötülük mü getireceğini
tahmin edemediği bu eylemi için, Kabe’de Hubel adındaki büyük putun yanında bulunan fal
oklarını çeker ve ona göre kararını verirdi. Fal okları (el-ezlâm), bir kısmının üzerinde “yap”,
diğerinin üzerinde ise “yapma” yazılı olan oklardı. Bir kısmının üzerinde ise herhangi bir şey
1
yazılı değildi. Bu oklar, üzerindeki yazının görülemeyeceği, fark edilemeyeceği karışık bir
vaziyette bulunurlardı. Kişi gelir, içinden eylemini geçirir ve niyet ederek bu oklardan birini
çıkarmasını oradaki görevliden (es-sâdin) isterdi, görevlinin çekip çıkardığı okun üzerinde
şayet “yap” yazılı ise, bu yapacağı işin kendisi için hayırlı olduğunu kabul eder ve o işe
hemen koyuluverirdi. Şayet çektiği okun üzerinde “yapma” yazılı ise, o zaman da bu
eyleminin kendisi için kötü bir sonuç doğuracağını varsayarak ondan vazgeçerdi. Eğer üzeri
boş ok çıkmışsa, ok çekme işini yenilerdir.1 ez-Zeccâc’ın belirttiğine göre, ezlam, Cahiliyye
döneminde kullanılan bir takım oklardı; bunların bir kısmının üzerinde “Rabbim bana
emretti”, diğer kısmının üzerinde ise “Rabbim beni nehyetti” ibaresi yazılı idi. Bir kişi sefere
çıkacağı veya herhangi bir işe girişeceği zaman bu oklara başvurur; şayet üzerinde “Rabbim
bana emretti” ibaresinin yazılı olduğu ok çıkarsa, hemen yapacağı işe girişir, fakat üzerinde
“Rabbim beni nehyetti” yazılı ok çıkarsa o zaman da Rabinin o işi kendisi için uygun
görmediğine kanaat getirir ve onu yapmaktan vazgeçerdi.2 Başka bir yöntem de fal okunu
hedefe doğru fırlatmaktı; şayet isabet ederse bu işin hayırlı olduğuna kanaat getirirdi, isabet
etmezse, o zaman da bu işte hayır olmadığına karar verir ve onu yapmaktan vazgeçerdi.
Nakledildiğine göre, Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiği dönemlerde oradaki müşrikler,
tereddüt ettikleri konularda karar vermek için fal oklarına başvuruyorlardı. Bir konuda karar
vermekte tereddüt edince fal oklarını hedefe fırlatıyorlar, isabet ederse o işin haklarında
hayırlı, isabet etmezse hayırsız olacağına karar veriyorlardı. Müslümanlara da böyle yaparak
karar vermelerini telkin ediyorlardı. Halbuki fal oklarının ilimle, ibadetle hiçbir ilgisi yoktu.
Müşriklerin bu dönmede başvurduğu bir diğer yöntem de kuşlarla kehanette
bulunmaktı. Söz gelişi havaya salınan bir kuşun, sol tarafa doğru uçması kötülük alameti, sağ
tarafa doğru uçması ise iyilik alameti olarak değerlendiriliyordu.3 Ortadoğu bölgesinde
yaşayan Yahudiler ve diğer bazı topluluklar arasında yaygın olan4 bu anlayışın bir benzeri,
İslamiyetten önceki dönemlerde Antakya’da yaşamış olan halk arasında da görülmektedir.
Kur’an’ın belirttiğine göre, Hz. İsa’nın elçileri olarak bu bölgeye gidip dinerini tebliğ eden
havarilerin bu davranışı, bölgede oturan halk tarafından sol tarafa uçan bir kuşun durumu ile
1
Ebû Abdirrahman el-Halîl b. Ahmed, Kitâbu’l-Ayn, (Tahk. M.el-Mahzûmî-İ.es-Sâmerrâî), Dâru ve
Mektebetu’l-Hilâl, V/87; Muhammed Murtaza ez-Zebidî, Tacu’l-’Arus Min Cevahiri’l-Kamus, Matbaa-ı
Hayriye, 1306, (z-l-m) maddesi; Ebu’l-Fadl Cemâluddin Muhammed b. Mukrim İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab,
Dâru’l-Fikr, Beyrût 1414/1994, (z-l-m) maddesi, XII/270.
2
İbn Manzûr, (ka-s-m) maddesi, XII/478.
3
İbn Manzûr, (ta-y-r maddesi). Ayrıca bkz. Ebû Abdillah Muhammed b. Ebîbekr ez-Zer’î, Zâdu’l-Meâd
fî Heydi Hayri’l-İbâd, Muessesetu’r-Risâle – Mektebetu’l-Menâr el-İslâmiyye, Beyrût – el-Kuveyt 1407/1986,
II/404.
4
Kur’an Ortadoğuda yaşamış olan bazı toplulukların kuşların uçuşunu uğursuz addettiğini belirtmektedir.
(Bkz. en-Neml, 47; el-A’râf, 7/131).
2
tasvir edilmiş ve “sizin yüzünüzden biz uğursuzlandık; sizin gelmenizle talih kuşumuz sola
doğru uçar oldu, yağmurumuz kesildi, ürünlerimiz bitti; o yüzden siz kötülüğün simgesisiniz;
hemen bu davranışınızdan vazgeçmelisiniz. Aksi takdirde sizi öldüreceğiz” demişledir.5
Bunların hepsi müşriklerin akıbetini bilemedikleri gayb ile ilgili olan hususlarda bilgi sahibi
olma çabalarıydı.6
İslam’dan önceki dönemde sıkça ve pek çok kişi tarafından kullanılan bu yöntemler,
Kur’an ayetlerinde kesin olarak yasaklanmış ve Müslümanların böyle bir yönteme
başvurmaları haram sayılmıştır. “Ey inananlar! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları; bunlar
yalnızca şeytanın işi birer pisliktir. Öyleyse bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz.”7 Zira
İslam’a göre gelecekte nelerin olacağını bilmek, başka bir ifadeyle gaybı bilmek, sadece
Allah’a has bir husustur. Gelecekte nelerin olabileceğini yalnız o bilir. Müşrikler, fal okları
aracılığıyla gelecekte bilgi sahibi olduklarını zannetmekle sadece kendilerini aldatmış
oluyorlardı. Zira fal okları veya benzeri yöntemlere başvurarak, gayb ile ilgili bir hususta bilgi
sahibi olmak mümkün değildir. Bu tavır, İslamın geleceği sadece Allah’ın bildiği şeklindeki
temel prensibe ters düşüyordu. Bu yüzden Kur’an bu yöntem yerine inananlara geleceğe
yönelik işlerinde akıllarını kullanmalarını, planlar yapıp buna göre gayret ve eylemler
sergilemelerini tavsiye etmiştir; o iş hususunda bilenlere danışmalarını (istişare), ardından da
o işi kendileri hakkında hayırlı kılmasını Allah’tan dileyerek (istihare) ve O’na güvenerek o
işe girişmelerini önermiştir.8
Alimlerimiz, İslam dini ile birlikte fal oklarının bırakılarak, onun yerine istihareye
başvurulmasının emredildiğini belirtmişlerdir. İstihare Arapça bir kelime olup “hayr”
kökünden gelir ve “hayır dilemek, bir işin sonucunun hayır mı, şer mi olduğu konusunda
kendisine bir işaret göstermesini Allah’tan murat etmek” demektir.9 Başka bir ifadeyle gaybı
bilen Allah’a danışmak ve bu konuda kendisine bir işaret vermesini talep etmektir. İstihare
“düş falı” şeklinde Türkçe’ye çevrilmiş ve İslam inançlarında, özellikle evlenmenin hayırlı
olup olmadığını önceden bilmek için, başvurulan dinsel bir fal yöntemi olarak da
5
Bkz. Yasin 36/18-19; ayrıca er-Râğıb el-Isfahânî, el-Mufredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, (Tahk. M.S.Keylânî),
Dâru’l-Ma’rife, Beyrût ty., 309; Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân;
Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1405/1985, XV/16; Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm,
(Tahk. M.İ.el-Benna ve diğerleri), Dâru Kahraman, İstanbul 1985, VI/555; İbn Manzûr, (ta-y-r maddesi).
6
Abdurrahmân b. Ali el-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr fî İlmi’t-Tefsîr, el-Mektebetu’l-İslâmî, Beyrût 1404, II/404.
7
el-Mâide, 5/90.
8
Bkz. Al-i İmran, 3/159.
9
Bkz. Ebu’s-Saâdât el-Mubârek b. Muhammed el-Cezerî, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîsi ve’l-Eser, (Tahk.
T.A.ez-Zâvi – M.M. et-Tanâhi), el-Mektebetu’l-İlmiyye, Beyrût 1399/1979, II/189; Muhammed b. Ebîbekr erRâzî, Muhtâru’s-Sıhah, (Tahk. M. Hâtır), Mektebetu Lubnân Nâşirûn, Beyrût 1415/1995, I/196; Semîr Karnî –
Muhammed Rızk, el-İstihâre, Dâru’l-Vesâm, Beyrût 1993, 16.
3
tanımlanmıştır. İstihare olayına eski bazı medeniyetlerde de rastlandığı belirtilmektedir.
Nitekim İslamiyet’ten çok önce Yunan ve Roma inançlarında da buna benzer bir yöntemin
varlığına işaret edilmektedir. Yunanlılar “uyku falı” da denen bu yönteme Egkoimesis,
Romalılar ise İncubatio derlerdi. Özellikle Argolis’teki Epidauros’ta bulunan Asklepios düş
bilicilerince hastaların iyi olup olmayacağını ve ne türlü bir ilaçla iyi olabileceğini saptamak
için uygulanırdı.10 Bugün modern dünyada da rüya yoluyla gelecek hakkında bilgi sahibi
olmak, karşılaştığı bazı problemleri rüyada çözmek gibi yöntemler kullanılmaktadır.11
Bir yönüyle İslam’dan önceki dönemde Arapların baş vurduğu ve sonra Kur’an’ın
tamamen yasakladığı fal okları yöntemine benzeyen ve tarih boyunca olduğu gibi bugün de
pek çok müslümanın baş vurduğu bu yöntemin dini dayanakları var mıdır? Dini referanslarda
bu yöntem önerilmekte midir? Bir çok müslümanın hayatında uygulamakta olduğu bu
anlayışın İslami kaynaklarda yeri var mıdır? Bu çalışmada bu tür soruların cevapları
aranacaktır.
II - Kur’an’da İstihare Var mı
İstihare kelimesi Kur’an’da geçmemektedir. Mütereddit olunan bir konuda uykuya
dalmak ve görülen rüya yoluyla alınan işarete göre karar verip hareket etmeye gelince, temel
İslami kaynak olan Kur’an’da bu anlayışı öneren herhangi bir ifade bulunmadığı gibi, böyle
bir anlayışı tasvip eden bir bilgiye dahi rastlamak mümkün değildir. Tam tersine Kur’an’da
“ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı”12 denilerek, fal okları ve ona
benzeyen tüm anlayışlar yasaklanmıştır. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Kur’an,
inananlardan akıllarını kullanmalarını, her türlü iş ve eylemlerinde düşünerek hareket
etmelerini, dikkatli ve duyarlı olmalarını, yapacakları iş konusunda bilgili ve tecrübeli
olanlara danışmalarını, onlarla istişare yapmalarını, bundan sonra Allah’a güvenerek
eylemlerde bulunmalarını istemektedir. Nitekim Kur’an’da, “iş konusunda onlarla istişare
yap. İstişareden sonra o işi yapmaya tam olarak karar verince, artık Allah’a dayan ve
güven.”13; “şayet bilmiyorsanız, bilenlere sorun”14 denilmektedir. Ayrıca bir çok ayette “ey
akıl sahipleri ibret alın”15, “akıl etmiyor musunuz”16 denilerek insanlardan yapacakları
10
“İstihare ve Duası”, http://sevkan2001.sitemynet.com/ruya/peygamber.htm (6 Ekim 2005).
Geniş bilgi için bkz. Gayle Delaney, Riyalarla Problem Çözme, (Çev. M.Temelli), İm yay., İstanbul
1997, 25-35; Rüyalarınızdan Yararlanın Rüyalarla Kendinizi Yeninden Düzenleme ve Dönüştürme Teknikleri,
(derleyen, G. Öğüt), Ege Meta Yay., İzmir ty., 103-162.
12
el-Maide, 5/3.
13
Al-i İmran, 3/159.
14
En-Nahl, 16/43.
15
El-Haşr, 59/2.
16
Es-Sâffât, 37/138.
11
4
işlerde akıllarını kullanmaları istenmekte; aklını kullanmayanların sıkıntılara maruz kalacağı
ifade edilmektedir.17 Dolayısıyla bu anlayışın Kur’an’dan kaynaklandığını veya Kur’an’a
dayandığını söylemek mümkün değildir.
Burada, Hz. İbrahim’in gördüğü rüyaya göre hareket ettiği; Yusuf peygamberin
hayatının, küçükken gördüğü bir rüyaya göre cereyan ettiği, Hz. Muhammed’in gördüğü bazı
rüyaların gerçekleştiği gibi hususların Kur’an’da geçtiği hatırlatılarak, bunun istihareyle ilgisi
kurulabilir. Biz, bu hususların istihareyle ilgisinin olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü istihare,
yukarıda da geçtiği gibi, mütereddit olunan bir konuda kendisine hangisini yapmanın daha iyi
olacağı konusunda bir işaret göstermesini Allah’tan istemektir. Oysa bu olaylarda böyle bir
husus söz konusu değildir.
Bununla birlikte herhangi bir konuda Allah’a dua etmek, ondan hayır dilemek, elbette
doğru bir iştir ve Kur’an’ın muhtelif yerlerinde buna teşvik edilmektedir: “Rabbiniz
buyurmuştur: Bana dua edin, duanıza cevap vereyim…”18 Dolayısıyla teşebbüs edeceğimiz
herhangi bir işin sonucunu bizim için hayırlı kılmasını Allah’tan dilemek ve bunun için ona
dua etmek, Kur’an’ın tavsiye ettiği bir husustur. Zira Kur’an’ın muhtelif yerlerinde belirtildiği
gibi, olayların içyüzünü biz bilemeyiz. Hatta bazen yararımıza sandığımız bir şey zararımıza,
zararlı zannettiğimiz bir şey de hayrımıza olabilir: “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız;
oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir
kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”19
III – Hadiste İstihare
Bir kaynak olarak Hadise gelince, hadis kaynaklarında istihareye yer verildiği
görülmektedir. Yukarıda geçtiği gibi Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde, oradaki
müşriklerin mütereddit oldukları hususlarda oklara başvurduklarını ve Müslümanlara da bunu
tavsiye ettiklerini belirtmiştik. Hz. Peygamber, inananları böylesine batıl ve manasız bir
anlayıştan korumak için bunun yerine onlara istihareyi tavsiye etmiştir. Başta Buhari’nin
Sahih’i olmak üzere pek çok hadis kaynağımızın Cabir b. Abdillah’tan naklettiğine göre Hz.
Peygamber ashabına, tıpkı Kur’an’dan bir sure öğretir gibi istihareyi öğretirdi. Cabir’in
nakline göre Hz. Peygaber bunun için önce farz namazın dışında iki rekat namaz kılınmasını,
ardından da şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir: “Sizden biri bir işi ciddî olarak düşünüp
karar aşamasına geldiğinde, farzın dışında iki rek’ât namaz kılsın ve ardından şu anlama
17
18
19
Bkz. Yûnus, 10/100.
el-Mu’min (el-Ğafır), 40/60.
El-Bakara, 2/216.
5
gelen bir dua20 yapsın: Allah'ım ilminle bana hakkımda hayır olanı bildirmeni niyâz ederim.
Bana güç vermeni isterim; çünkü senin her şeye gücün yeter. Hayırlı olan tarafı bana
açıklamayı senin o büyük fazl u kereminden dilerim. Çünkü sen güçlüsün, bense güçsüzüm;
sen bilensin, ben bilemem. Gaybın bütün sırlarını bilen sensin. Allah’ım, eğer şu işimin (işini
söylersin) sonucunun dinim, hayatım, âhiretim için hayırlı olduğu bilgin içindeyse, onu bana
kolaylaştır ve nasip et. Allah’ım eğer işimin sonucunun dinim, hayatım, âhiretim için hayırsız
olduğu bilgin içindeyse, beni o işten soğut, onu benden uzaklaştır ve nasip etme. Nerede
olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur”21 Kişi
bu şekilde dua ettikten sonra kalbinin meylettiği yöne göre hareket eder. Kalbi o işi yapmanın
hayırlı olacağına meylediyorsa onu yapar; o işi yapmanın zararına olacağı hissi ağır basıyorsa
o zaman da ondan vazgeçer.
Yine hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in ashabından pek çok kişiye her konuda
istihare yapmalarını tavsiye ettiği nakledilmektedir. Aralarında Hz. Ebûbekir, İbn Mes’ûd,
Ebû Eyyûb el-Ensarî, Ebû Saîd el Hudrî, Sâ’d bin Ebî Vakkas, Abdullah bin Abbas, Ebû
Hureyre gibi birçok önde gelenlerin de bulunduğu bir gurup sahabi, Hz. Peygamber’in
kendilerine istihare yapmalarını tavsiye ettiğini söylemişlerdir.22
İlk girişimde olumlu veya olumsuz herhangi bir işaret alınmayabilir. Bu durumda aynı
ibadet ve dua bir kez daha tekrar edilmelidir. Şâyet yine gerekli ve yeterli işaret alınmazsa, bu
işi yedi kez tekrarlamak icap eder.23 Zira bir hadiste belirtildiğine göre Hz. Peygamber, Enes
bin Mâlik'e bu konuda şöyle demiştir: “Ey Enes, bir işe teşebbüs etmek istediğinde, o iş
hakkında yedi kere istihare et. Sonra gönlünden geçen karara, eğilime bak. Çünkü hayır,
gönüldeki temayüldedir."24
20
Duanın Arapçası şöyledir: Allahümme innî estehîruke bi ilmike estakdiruke bi kudretike ve es’eluke min
fadlike’l-azîm. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a'lemu ve ente allâmul ğuyûb. Allahumme in
kunte ta’lemu enne hâze’l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fakdurhu lî ve yessirhu lî fîhi. Ve in
kunte ta'lemu enne hâze’l-emre şerrun liî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fe asrifhu annî ve asrifnî ahnu vakdur
li’l-hayre haysu kâne summe ardınî bihi. (Muhammed b. İsmail Buharî, Sahîhu’l-Buhâri,el-Kutubu’s-Sitte
içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Ebû İsâ et-Tirmizî, Sunenu’tTirmizî, el-Kutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Vitr, 18; İbn Mace, Sunenu İbn Mâce, elKutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, Musnedu Ahmed b.
Hanbel, el-Kutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, III, 344).
21
Buharî, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmet b.
Hanbel, III, 344.
22
Bkz. Ahmed b. Ali İbn Hacer el-Askalâni, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhâri, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût
1379,I/419-444, XI/184-187.
23
Karnî –Rızk, 63.
24
İbn Hacer, XI/191.
6
Yedi kez istihare yapıldığı halde yine de, rüyada bir şey görülmezse o zaman kalbe
bakılır; o işi yapmak arzusu varsa, yapılır, yoksa vazgeçilir.25
İstiharenin önemi daha pek çok sözle işaret edilmiştir.26 “Dört şey yapan dört şeyden
mahrum kalmaz; şükreden, kendisine verilen nimetlerin arttırılmasından; tevbe eden,
affedilmekten; istihare yapan hayrı bulmaktan ve istişare yapan da doğruyu bulmaktan
mahrum kalmaz”27 sözü de bunlardan biridir.
Kaynaklarımızın istihareyle ilgili verdiği bu bilgilere dayanan pek çok alim, istihareyi
“sünnet” olarak değerlendirmiştir. İslam inancına göre “sünnet” olan bir eylem, Müslümanlar
için büyük önem kazanır ve onu mümkün olduğunca yapmak gerekir. Dolayısıyla bütün
Müslümanların, girişecekleri eylemleri için istihare yapmaları sünnet olmuştur.
IV – İstihareye İlaveler
Hadis kitaplarımızda verilen bilgiler bundan ibarettir. Ancak kalbinin meyli konusu
müphem olduğu ve her kişinin bunu rahat bir şekilde anlayamayacağı düşüncesinden
hareketle, bazı alimler namaz ve duanın ardından uyumayı tavsiye etmişlerdir. Hatta aşağıda
geleceği gibi istihareye daha başka bazı ritüeller de eklenmiştir. Buna göre istihare yapmak
için, önce günahlardan tevbe edilmelidir. Tevbe için kısaca, "Ya Rabbi! Büluğ anımdan
şimdiye kadar yaptığım günahlara pişman oldum. Bundan sonra, günah işlememeye söz
veriyorum" denir. Sonra gusledilir. Gusülden sonra, o gece (istihareye niyet ettim) diyerek
yukarıda geçtiği gibi iki rekat nafile namaz kılınır.28 İstihare namazından sonra yukarıda
geçen dua okunur:29 Sonra abdestli olarak, kıbleye dönülür, Hz. Peygamber’e salat ve selam
getirilir, istenilen şeye niyet edilerek sağ yan üzere yatılır. Bu arada dünya kelamı edilmez,
uykuya dalıncaya kadar içinden “Allah, Allah” denmelidir. Bu halde iken rüyada beyaz veya
yeşil görmek, din büyüklerini görmek, huzur ve sükunet veren, hoşa giden hayırlı ve güzel
şeyler görmek hayra; siyah mavi, sarı veya kırmızı renkler görmek, sevilmeyen tipler, tiksinti
veren, çirkin şeyler görmek ise şerre alamettir. Kişi bu şekilde rüyada gördüğü simgelere bir
25
“İstihare Nasıl Yapılır”,
http://www.dinibilgiler.org/BirBileneSoralim/DuaninOnemiveCesitliDualar/IstihareNasilYapilir.htm
(6 Ekim 2005).
26
Bkz. Şihâbuddin Muhammed b. Ahmed el-Ebşîhî, el-Mustatraf fî Kulli Fennin Mustazraf, (Tahk. M.M.
Kumayha), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 1986, I/167, 169.
27
Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Dâru’n-Nedveti’l-Cedîde, Beyrût
ty., I/206.
28
İstihâre namazında nelerin okunacağı konusunda hadis olarak nakledilen bazı rivayetler vardır. Buna
göre, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Kâfirun, ikinci rekâtta ise, İhlâs sûrelerinin okunması tavsiye edilmiştir.
(Bkz. el-Gazâlî, I/206).
29
Söz konusu dua, namazda yapılabileceği gibi, namazdan sonra da yapılabilir. Ancak selamdan sonra
yapılmasının daha iyi olacağı belirtilmiştir. (Bkz. Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Abdulhalîm İbn Teymiyye el-Harrânî,
el-Fetâvâ’l-Kubrâ, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût 1386, II/265.
7
takım manalar yükler; onu iyi görür söz konusu işi yapmaya karar verir, ya da kötü olarak
değerlendirir, yapmayı düşündüğü işten vazgeçer.30 Kalbinin meylettiği hususu böylece tespit
edip ona yönelmiş olur.
V - İstihare Yapan Kişinin Durumu
İstihareyi yapacak kişinin durumu, psikolojik yapısı ve ruh dünyası, istiharede doğru bir
sonuç elde etme hususunda çok önem arz etmektedir.31 Buna göre kişi tamamıyla kendini
dünyaya adamış biri ise, bunun din işleri konusunda yapacağı istihare doğru bir sonuç
vermeyebilir. Şayet ruhen ahiret aleminde yaşayan biri, dünya işleri konusunda istihare
yaparsa, onun istiharesi de doğru bir sonuç vermeyecektir. Zira bunların içinde bulunduğu ruh
haleti, duygularına, hislerine, etki edecek, dolayısıyla objektif olamayacaklardır. Mesela
dünyevi bir temayülü varsa, zihni ve duyguları oraya meyledecek ve istihare de bu yönde
tecelli edecektir. O yüzden, istihare, objektif bir ruh haleti içinde, kişinin zihninin her türlü
düşünceden hali olduğu bir durumda yapılmalıdır.
VI - İstihare Yapılacak Yer
İstiharenin özel bir yerde yapılması gerektiği konusunda hadislerde herhangi bir bilgi
yoksa da, uygulamada bunun için belli bazı yerlerin tercih edildiği görülmektedir. Mesela
camide istihare yapıp ardından uyumanın daha evla olduğu söylenmiştir. İstiharenin bir
velinin türbesinin ya da manevi yönü kuvvetli bir kişinin mezarının başında yapılmasının ve
orada uyumanın da güzel olduğu belirtilmiştir.32 Nakledildiğine göre istihare için Kuzey
Afrika’da bir velinin, İran’da ise Hz. Peygamber’in ailesinden olduğu kabul edilen bir kişinin
mezarının başı tercih edilmektedir.33 Türkiye’de bir takım dua ve dilekler için belli bazı
camiler veya türbeler, yatırlar tercih edildiği halde, toplum tarafından hoş karşılanmadığı için
istihare niyetiyle buralarda uyunmamakta, istihare için daha çok evler tercih edilmektedir.
VII - İstiharenin Vakti
30
Abdullah İmamoğlu, Psiko-Sosyal Açıdan Rüya ve İstihare, Aktüel Yay., İstanbul 2004, 51.
Karnî – Rızk, 21-22.
32
Bu şekliyle istiharenin antik çağlarda tapınaklarda yapılan uykularla yüce güçlerle ilişki kurma
yöntemiyle ilişkisi kurulmuş ve onun devamı olduğu iddia edilmiştir. (Bkz. Annemarie Schimmel, Halifenin
Rüyaları İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri, (Çev. T.Erkmen), Kabalcı Yay., İstanbul 2005, 48).
33
Schimmel, 47.
31
8
İstihare gece yapılır, ama icap ettiğinde gündüz de yapılabilir. Çünkü hadiste vakit
belirtilmemiştir. Bununla birlikte en uygun vaktin gece yarısından sonra olduğu, çünkü bu
vaktin duaların kabulü için en münasip vakit olduğu söylenmektedir.34
VIII - Hangi Ameller İçin İstihare Yapılır
İstihare, kulun hangisini yapmasının kendisi için daha iyi olduğunu bilemediği ve
tereddüde düştüğü konularda Allah’tan hayır dileyip tereddütten kurutulması için yapılır.
Başka bir ifadeyle istihare, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen mubah işlerde olur. Hayırlı ve
sevaplı olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihâreye gerek kalmaz.35 Mesela namazın
kılınıp kılınmaması, orucun tutulup tutulmaması, zekatın verilip verilmemesi gibi hususlarda,
yani vücubiyeti kesin olan konularda istihare söz konusu olmaz. Ancak farz bir ibadet olan
Haccın yapılıp yapılmaması konusunda istihare söz konusu olmadığı halde, vakti konusunda,
-yani bu sene mi, yoksa bir sonraki yıl mı yapsam şeklinde- bir tereddüt hasıl olduğunda
istihare yapılabilir.36 Aynı şekilde bir şey kesin olarak haram ise, -örneğin zina, içki içmek
kumar oynamak gibi- o konuda da istihare mevzu bahis olamaz.37 Ticaret yapma, uzun bir
yolculuğa çıkma gibi bazı olayların sonucu, işin başında kestirilemez. Kişinin yapıp
yapmamakta serbest olduğu bu durumlarda istihare, mü'min için önemli bir dayanaktır.
Evlenmeye gelince, bazı kişiler bunun için de istihare yapılması gerektiğini söylerken38,
bazıları son derece önemli olan bu hususta istihare yapılmasını hoş bulmazlar. “Bilhassa
evlenmek gibi hayati konularda istihareyi değil, istişareyi öne almak en doğru harekettir.
Çünkü tarafların birbirlerine denk olup olmadıkları, mizaç, kültür, hayat anlayışı bakımından
ne kadar uyuşabilecekleri gibi çok ciddi konular; ancak bilenlerin, görenlerin verdikleri
istişari bilgilerle anlaşılır, isabetli kararlar; ancak böyle sağlam istişare bilgileriyle
verilebilir.”39 Bununla beraber, kalbin mutmain olması için istişareden sonra istihare
yapılabileceği söylenmiştir.40
34
“İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422
35
Ahmed b. Muhammed İsmail et-Tahtâvî, Hâşiye alâ Merâkî’l-Felâh Şerhu Nûri’l-Îzâh, el-Matbaatu’lKubrâ el-Emîriyye, Bûlâk, 1318, 262;
36
Hasan b. Ammâr eş-Şürünblâlî, Merâkî’l-Felâh Şerhu Nûri’l-Îzâh, el-Matbaatu’l-Kubrâ el-Emîriyye,
Bûlâk, 1318, 263; et-Tahtâvî, 263.
37
“İselû Ehle’z-Zikr”,
http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar
38
“İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422 .
39
Ahmed Şahin “Evlenme kararını istihareyle mi, istişareyle mi vermeli?”,
http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6 Ekim 2005) ; “İselû Ehle’z-Zikr”,
9
IX - Müslümanlar Bugün İstihare Yapıyorlar mı
İstihare öteden beri bazı sırların keşfinde ve bazı gizli işaretler elde etmede çok kuvvetli
bir yöntem olarak kullanıla gelmiştir. Vereceği fetva, alacağı savaş kararı, yapacağı evlilik,
girişeceği ticaret, yapacağı seyahat vb. yapması düşünülen iş konusunda istihare yapan pek
çok alim, komutan, tacir ve benzeri insana dair örnekler kitaplarımızda yer almaktadır.41
Tarikatlarda da istihareye çok başvurulmuştur. Çoğu zaman müritler kendilerine kimi şeyh
seçecekleri, yahut şeyhler, yanına gelen sofiyi kendine mürit yapıp yapmayacağı, hatta
ölümünden sonra yerine kimi halife yapacağı vb. konularda istihare yapmışlardır.42 Özellikle
Müslümanların Şii kesimi istihareye daha çok önem vermekte ve istihareyi daha sık
kullanmaktadır.43
Yukarıda istihareyle ilgili Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetleri ve sahabenin bu
konuya verdiği önemi anlattık. Bu bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla sahabe ve onların ardından
gelenler, muhayyer oldukları işler konusunda istihare yapmışlardır. Bugün de pek çok
mütedeyyin aile ve kişiler, yapmayı düşünüp, fakat mütereddit oldukları konularda istihareye
başvurmaktadırlar.44 Özellikle din içerikli gazete, dergi ve sitelerde istihareyle ilgili çok sık
sorular sorulduğu görülmektedir. Buralarda okuyucular, muhtelif vesilelerle istihare yapmak
istediklerini belirterek kendilerine yol gösterilmesini istemekte, yahut yaptıkları istiharede
çıkan sonucun ne anlama geldiği gibi sorular sormakta ve yetkililerden bilgi talep
etmektedirler. Konu hakkında bilgisi olanlar bu sorulara cevaplar vererek okuyucularını
aydınlatmakta, onlara yol göstermektedirler.45 Belli bazı tarikat veya cemaatlere bağlı olan
http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar
40
Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %49’u evlenme konusunda istihare yaptıkları tespit
edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 74).
40
Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %49’u evlenme konusunda istihare yaptıkları tespit
edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 74).
41
Mesela bkz. Ebû Ca’fer Muhammed İbn Cerîr et-Taberî, Târîhu’l-Umemi ve’l-Mulûk, Dâru’l-Kutubi’lİlmiyye, Beyrût 1407, III/345; Ahmed b. Ali el-Kalkaşandî, Subhu’l-A’şâ fî Sanâati’l-İnşâ, (Tahk. Dr. Y. A.
Tavîl), Dâru’l-Fikr, Dimaşk, 1987, IX/367, 382, 385, 394, X/370; Schımel, 47-48; İmamoğlu, 54.
42
Bkz. Abdurrahman b. Hasan el-Ceberûtî, Târîhu Acâibi’l-Âsâr fi’t-Terâcimi ve’l-Ahbâr, Dâru’l-Ceyl,
Beyrût ty., I/342.
43
Şiilerde istihare için bkz. Muhammed Bâqir Haiderî, Istikhâra Seeking The Best From Allâh (swt)
Significance, Methods and Types in Light of Fourty Hadîth and The Views of The Ulemâ, (Translated by Saleem
Bhimji), Qum 2002, 19-80; Muhammed Bâqir al-Majlisi, Mafâtih al-Gayb fî Âdâb al-Istikhâra wa Salât al-Layl,
(Taarjama : Bahneh el-Huda), Dâr al-Hâdî, Bayrût 1413/1993, 13-74; İmamoğlu, 53.
44
Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %81’inin istihare yaptığı tespit edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu,
69).
45
Bkz. Schımel, 47; http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00053.htm (6 Ekim 2005); Ahmed Şahin
“Evlenme Kararını İstihareyle mi, İstişareyle mi Vermeli?”,
http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6 Ekim 2005); “İstihare Nasıl Yapılır”,
10
müritler ise, istihare konusunda ya tarikatın veya cemaatin lideri olan zattan, veya onun
görevlendirdiği bir kişiden yardım almaktadırlar. Hatta bazı tarikatlarda yapılacak her iş
hususunda tarikatın bir yetkilisinin istihareye yattığı ve rüyada gördüğü simgeye yüklediği
manaya göre hareket edildiği belirtilmektedir. Bu tür istiharelerin istismara açık olduğu
ortadadır.
X - İstiharede Görülen Rüya Bağlayıcı mı
İstihare yaptıktan sonra kalbe doğanı yapmak ya da rüyada görülene uymak ve bunun
sonunda ortaya çıkan durumdan razı olmak gerektiği belirtilmiştir. Nakledildiğine göre Dâvûd
peygamber, “Rabbim, en kızdığın kulun kimdir?” diye sormuş, Allah da, “Mütereddit olduğu
bir iş konusunda bana istiharede bulunan, sonra da kalbine doğan hususa razı olmayıp
yapmayan kişi” diye cevap vermiştir.46
Türkiye’nin tanınmış ilim adamlarından Hayrettin Karaman’a konuyla ilgili sorulan bir
soruya, o şöyle cevap vermiştir: “Önemli olanın istihare namazı ve duasıdır; bunu yapmak
yeterlidir. Bundan sonra görülecek rüya önemli ve bağlayıcı değildir, her rüyaya şeytan
karışabilir. Bu sebeple görülen şeyler, dinin ve aklın kesin hükümlerine göre
değerlendirilmeli ve buna göre hareket edilmelidir.”47 Bununla birlikte konuyla ilgili yapılan
bir ankette, deneklerin % 69’unun istiharelerinin, kararını etkilediğini ve kendilerini
bağladığını söyledikleri tespit edilmiştir.48
XI - Başkası Adına İstihare Yapılabilir mi
Alimler, istihareyi herkesin kendisinin yapması gerektiğine işaret etmişlerdir. İstihare
başkasına yaptırılmaz. Bu yüzden herkes istihare yapmasını öğrenmeli, bu sünneti kendisi ifâ
etmelidir. Bununla birlikte bazı kişilerin başkası adına istihare yaptıkları vaki olmaktadır.49
http://www.dinibilgiler.org/BirBileneSoralim/DuaninOnemiveCesitliDualar/IstihareNasilYapilir.htm; “İselû
Ehle’z-Zikr”, http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnlineArabic-Ask_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar
46
Abdullah b. Muhammed İbn Ebî Dunyâ, er-Rıdâ ani’lâhi bi Kadâih, (Tahk. Z. H. Es-Selefî), ed-Dâru’sSelefiyye, Bombay, ty., I/92; Ebû Nuaym Ahmed b. Abdillah el-Asbehânî, Hilyetu’l-Evliyâ ve Tabakâtu’lAsfiyâ, Dâru’l-Kutubi’l-Arabi, Beyrût 1405, IV/55; Celâluddin es-Suyûti, ed-Durru’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’lMe’sûr, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1993, VII/127.
47
http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00053.htm (6 Ekim 2005); Ahmed Şahin “Evlenme Kararını
İstihareyle mi, İstişareyle mi Vermeli?”, http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6
Ekim 2005).
48
Bkz. İmamoğlu, 70.
48
Bkz. İmamoğlu, 70.
49
Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %36’sınıın başkasına istihare yaptırdığı tespit edilmiştir.
(Bkz. İmamoğlu, 69).
11
Bilhassa kendini istihare için hazırlıklı ve ehil görmeyen kimselerin, güvendikleri kişilere
istihare yaptırdıkları görülmektedir.50
Başkası adına istihare işi daha çok tarikatlarda olmaktadır. Müritler, her girişimleri için
şeyhlerinden istihare yapmasını isterler, şeyh de müritleri adına istihare yapar ve yatar.
Rüyada gördüğünü ona aktarır. Şeyh ayrıca gördüğü işareti yorar ve müridine bu girişiminin
iyi mi, yoksa kötü mü olduğu hakkında bilgi verir. Mürit de ona göre hareket eder. Nitekim
çok iyi tanıdığım birinin bana anlattığı şu olay bunu göstermektedir. “1991 yılında bekâr
olduğumu öğrenen bir zat, kızı için münasip bir eş aradığını ve beni de bunun için uygun
gördüğü söyledi. Kızla ve ailesiyle tanıştıktan sonra olabileceğini belirttim. Onlar da bunu
istediklerini söylediler. Bununla birlikte kızları dâhil bütün fertleri İstanbul’daki güçlü bir
tarikata mensup olan ailenin reisi, bir de ‘şeyh efendiye danışacaklarını’ söyledi. Ben de
‘olabilir’ dedim ve şeyh efendiden gelecek cevabı bekledim. Kısa bir süre sonra kızın babası
bana, ‘şeyh efendinin istihareye yattığını ve olumsuz bir işaret aldığını, bu işin hayırlı
olmayacağını söylediğini naklederek, kızlarını vermekten vazgeçtiklerini’ bildirdi. Böylece bu
iş ‘istihare’ sonunda aileye göre elde edilen ‘menfi işaret’ sonunda, başlamadan bitti.”
XII - İstiharenin Psikolojik Boyutu
İnsan nasıl bir sonuç doğuracağı konusunda emin olmadığı bir işe girişirken, doğal
olarak bir takım tereddütler yaşar, endişeye kapılır; “acaba bu iş benim zararıma olabilir mi?
Sonuçta kaybedebilir miyim?” diye korkup, psikolojik bir rahatsızlık duyabilir. Oysa istihare
girişiminde bulunarak teşebbüste bulunduğunda, güven hisseder, arkasında bir destek
bulunduğu, anlayışıyla gönül rahatlığı içinde hareket eder.51 Sa'd b. Ebi Vakkas'a atfedilerek
nakledilen bir hadise göre Hz. Peygamber, istihareyle Allah'tan hayır dileyenin pişmanlık
duymayacağını ve sonunda mutlu olacağını; istihareyi terk edenin ise mutsuz ve bedbaht
olacağını belirtmiştir.52
İstihareyi savunanlara göre kişi, yapmayı kararlaştırdığı bir iş hususunda istihare
yapmakla, -bir nevi- o iş konusunda Allah’a danışmış oluyor. “Hâlık’a istihare yapan ve
mahluka istişare yapan pişman olmaz ve işinde doğru karar vermiş olur” denmiştir.53
Burada, daha önce de işaret ettiğimiz “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o
sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür.
50
İmamoğlu, 52
Karnî – Rızk, 18-19; İmamoğlu, 48.
52
Ahmed b. Hanbel, I, 167; Tirmizi, Kader, 15.
53
Ebû Abdillâh Muhammed b. Ebîbekr ez-Zer’î, el-Vâbilu’s-Sayyib mine’l-kelimi’t-Tayyib, Dâru’lKutubi’l-Arabî, Beyrût 1405/1985, I/157.
51
12
Allah bilir, siz bilmezsiniz.”54 ayetini hatırlamak gerekir. Dolayısıyla inanan bir kişi,
arzuladığı halde bir işi gerçekleştirme imkanı bulmazsa, ya da burada olduğu gibi rüyada
gördüğü olumsuz bir işaret üzerine yapmayı arzuladığı bir işten vazgeçerse, ayetteki genel
ilkeden hareketle hakkında bu işin olmamasının daha iyi olduğuna inanarak, herhangi bir
psikolojik travma yaşamadan o arzuyu bırakabilir. O açıdan kişinin ruhi dengesi ve düzeni
üzerinde istiharenin bu olumlu yanından bahsedilebilir.
Öte yandan bu olgu, kişileri el falı, kahve falı vb. İslam’ın uygun görmeyip yasakladığı
falcılık yollarına tevessülünü de engeller.55
İstihare ve türleri hakkında daha başka bilgiler de vardır. Özellikle Kur’an ve tesbihle
istihare de bulunmak çok yaygın olarak kullanılmıştır.56 Ancak konumuzun dışında olduğu
için bunların üzerinde durmak istemiyoruz.
Değerlendirme
Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden anlaşılıyor ki, istihare İslam dininde önemli bir
olgu olarak yer almaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de pek çok müslüman mütereddit
olduğu hususlarda veya arzu ettiği durumlarda istihareye başvurmaktadır. Ancak, istiharenin
zamanla hakiki anlamından ve formundan çıkartıldığı; daha önceki bazı inançların ve
kültürlerin kalıntılarının karıştırıldığı bir şekle sokulduğu görülmektedir. İslam, insanlardan
yapacakları iş hususunda öncelikle akıllarını kullanmalarını, çevrelerinde bulunan tecrübeli
insanlara danışıp onlardan fikir almalarını emretmektedir. Ardından da mütereddit olduğu
konuda iki rekat namaz kılarak bu işi kendisi için hayırlı kılmasını Allah’tan dilemesi dinen
makuldür. O halde istiharenin güvenilir rivayetlerde geçen namaz ve dua kısmı uygulanabilir.
Esasen istihare, bundan ibarettir.57 Fakat uykuya yatıp rüyada görülen simgelere yüklenen
manalara göre hareket etme kısmı dinin asli kaynaklarında yoktur. Bunlar tamamen daha
sonraları –başka inanç ve kültürlerin de etkisiyle- oluşmuş hususlardır.58 Bunlara göre hareket
etme zorunluluğu yoktur. Hatta bu tür girişimleri, fal oklarına başvurarak gelecek hakkında
bilgi edinmeye çalışan Cahiliye dönemindeki müşrik Arapların yaptıklarına benzetmek de
mümkündür ki, biz yukarıda böyle bir girişimin Kur’an’da açık bir şekilde yasaklandığını
54
El-Bakara, 2/216.
İmamoğlu, 52; “İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnlineArabic-Ask_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422
56
Bkz. al-Majlisî, 63-74; Haiderî, 56.; Karnî – Rızk, 42-44; İmamoğlu, 52.
57
Bkz. Abdullah b. Kudâme el-Makdısî, el-Kâfî fî Fıkhı’l-İmâm el-Mubeccel Ahmed b. Hanbel, I/264;
aynı müellif, el-Muğnî fî Fıkhı’l-İmam Ahmed b. Hanbel eş-Şeybânî, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1405, I/804;
Muhammed b. Ali eş-Şevkânî, ed-Derârî el-Madiyye Şerhu’d-Dureri’l-Behiyye, Dâru’l-Ceyl, Beyrût 1407/1987,
129; el-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, I/517;
58
Karnî – Rızk, 63-64.
55
13
belirttik. Dolayısıyla bunları, İslam’da tasvip edilip tavsiye edilen istihareyle bir görmek
mümkün değildir.
14

Benzer belgeler