Türkiye Gündemi

Transkript

Türkiye Gündemi
2
İçindekiler
Gençlik Kolları Dış ilişkiler Birimi Gündemi
5-7
'HAND IN HAND BALKANS' İçin Hazırlıklarına Devam Ediyor.
‘HAND IN HAND BALKANS' Toplantısına Süleyman Gündüz katıldı.
Bahreynli Genç Girişimcileri Ağırladık
Türkiye Gündemi
8-9
Erdoğan, Mayıs sonunda Gazze’ye gidecek
Türkiye'deki Suriyeliler için kritik tahmin
Evrensel medeniyet konseptine doğru gidiliyor
Başkentte ''kutlu'' buluşma
Yeni Anayasa için uzlaşma bir an önce sağlanmalı
AK Parti başkanlık sistemini anlatacak
Akil İnsanlar”ın temasları sürüyor
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti Diyarbakır'da
Ege Bölgesi Heyeti İzmir’de
İç Anadolu heyeti Konya'da
Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Elazığ'da
Ortadoğu Gündemi
10-11
Hâkim çekildi, Mübarek’in davası ertelendi
Katar, darboğazdaki Mısır’ın can simidi oldu
Mısır’da provokatörler din savaşı peşinde
Fayyad’ın istifası kabul edildi
Suriye'de 15 bin çocuk öldü
Suriye'de hava saldırısı: 22 ölü
Irak'ta asker ve polis oy kullanıyor
Irak'ta Cuma gösterileri
İran şiddetli depremle sallandı
Mezhepçiliğe karşı balonlu eylem
Lübnanlı Şii liderden İran'a sert eleştiri
İsrail, Gazze'deki sınır kapısını tekrar kapattı
Amerika Gündemi
12-13
Venezuela'da seçim var
ABD Dışişleri Bakanı Kerry üçüncü kez Türkiye’ye geliyor
Meksika'da 4 ayın bilançosu 4 bin 249 ölü
ABD, Kuzey Kore’ye ‘hayalet’le gözdağı verdi
ABD’den K.Kore’ye karşı füze tedbiri
Göçmen Amerikalılar vatandaşlık için yürüdü
2
3
İçindekiler
Asya-Pasifik- Orta Asya Gündemi
14-16
Başbakan Erdoğan Orta Asya turunda
Cengiz Han'ın atlılarıyla karşılandı
Tonyukuk kitabesini gezdi, cami açtı
Askeri karargaha roketli saldırı: 13 ölü
Müşerref'e 'vatana ihanet' suçlaması
Üçlü Ticaret Konseyi' kuruluyor
Endonezya'da yolcu uçağı deniz düştü: 172 kişi sağ kurtuldu
Japonya'da deprem: 21 yaralı
K.Kore bu kez Güney'deki yabancıları tehdit etti
Pekin’e ‘K.Kore’nin kulağını çek’ mesajı
ABD ve Japonya'dan Kuzey Kore'ye müzakere teklifi
Rusya'dan ABD'ye "liste" misillemesi
Myanmar ordusu 'tecavüz' kampı kurmuş
Afrika Gündemi
17-18
Somali'de patlamalar: 20 ölü
Somalili liderleri, ilk kez Ankara buluşturacak
Kenya‟da mahkeme „Kenyatta galip‟ dedi
50 bin kişiye bir doktor!
Ahmedinejad, Afrika turuna çıkıyor
Türkiye‟den Tunus‟a 434 araçlık yardım
Tunus'ta suikastçilerin fotoğrafları yayınlandı
Tunus'ta devrik liderin adamları birleşti
Darfur'da binlerce insan yerinden oldu
Orta Afrika‟da Mülteci Dramı
3
4
İçindekiler
Avrupa Gündemi
19-20
Margaret Thatcher yaşamını yitirdi
Fransa’da Hükümet Darbesi
Güney Kıbrıs'ta Maliye Bakanı istifa etti
Neonazi duruşması için Türk basınına vize çıktı
Alman cezaevlerinde Neonazi örgütlenmesi
Aleviler, Avusturya’da resmen ‘dini cemaat’ oluyor
Hollanda’da camiye molotoflu saldırı
Kosova, Sırbistan'ın AB yolunu tıkayabilir
TİKA'dan Bosna Hersek'e yardım eli
ABD Dışişleri Bakanı Kerry üçüncü kez Türkiye’ye geliyor
Meksika'da 4 ayın bilançosu 4 Göçmen Amerikalılar vatandaşlık için yürüdü
Avrupa Gündemi
21
Ekmeleddin İhsanoğlu, Bosna-Hersek'i Ziyaret Edecek
Bosna-Hersek ile Dış ticaret hacmi önemli bir artış gösterdi
Karadağ'da Filip Vuyanoviç yeniden Cumhurbaşkanı
Mladiç`ten mahkemede Türklere hakaret
Sırp köyünde dehşet: 13 ölü
Haber / Analiz /
22-25
Yeni Bosna‟nın Tarihi 21 Yıl Önce Başladı
Filistin, nutuklar ve gerçekler…
Yazı /
26-35
Yeni Bosna‟nın Tarihi 21 Yıl Önce Başladı
Filistin, nutuklar ve gerçekler…
Devrimin sıhhati, Halkın afiyeti
Ermeni Sorunu
ABD & Çin Halk Cumhuriyeti – Yeni Bir Soğuk Savaş Mı?
4
5
Ak Parti İstanbul Gençlik Kolları 'HAND IN HAND BALKANS' İçin
Hazırlıklarına Devam Ediyor
AK Parti İstanbul İl Gençlik Kolları Dış İlişkiler Birimi tarafından 10-17 Mayıs tarihleri arasında
gerçekleştirilmesi planlanan ve Balkanlarla bağlarımızı daha kuvvetlendirmesi arzu edilen
'Hand in Hand Balkans' programının hazırlıkları yoğun şekilde devam ediyor.
'Hand in Hand' konsept projesi daha önce il başkanlığınca Mısır, Libya ve Tunus için de gerçekleştirilmiş, gençler arasında tecrübe paylaşımlarının yapılmasına ve anlamlı dostlukların
kurulmasına vesile olmuştu.
Yapılacak olan programın çalışmaları kapsamında ekip içi eğitime önem veren Dış İlişkiler Birimi tarafından İl Başkanlığı'nda eğitim programı düzenlendi. Tertip edilen yuvarlak masa toplantısında konuşmacı olarak AK Parti Kurucu üyelerinden ve 22,dönem Sakarya Milletvekili
Sayın Süleyman Gündüz Beyefendiler katıldılar.
Yaklaşık 3 saat süren yuvarlak masa toplantısında düzenlenmesi planlanan Hand in Hand
Balkans programının içeriği ele alınırken hocamızın tecrübelerini espriyle dile getirmesi toplantıya renk kattı. Balkanların Türkiye için önemi farklı pencerelerden anlatan Sayın Gündüz
böyle bir buluşmanın ülkelerin geleceği açısından büyük önem arz ettiğini belirtti.
Program bitiminde ise İstanbul Gençlik Kolları İl Yönetim Kurulu Üyesi ve Dış İlişkiler Birim
Başkan Yardımcısı Abdüssamet Çalışkan Sayın Gündüz'e katılımlarından dolayı hediye takdim etti.
5
5
6
Bahreynli Genç Girişimcileri Ağırladık
Bahreyn'den gelen otuz genç girişimci AK Parti İstanbul Gençlik Kolları'nı ziyaret etti.
15 Nisan Çarşamba günü İstanbul İl Gençlik Kolları Dış İlişkiler Komisyonu mensupları tarafından İl Başkanlığı'nda ağırlanan gençlere AK Parti teşkilatı, AK Parti tarihi, gençlik kolları
faaliyetleri ve AK Parti 2023 vizyonuyla ilgili sunumlar yapıldı. Sunumların ardından misafirlerimiz gençlerin politikadaki rolü ve barış süreciyle ilgili sorularının cevaplarını yine gençlik kolları mensuplarından dinlediler.
Misafirlerle 5 saat süren ve keyifli muhabbet ortamında gerçekleşen bilgi ve tecrübe paylaşımı
yapılan programın ardından Bahreynli misafirlerimiz memnuniyetlerini belirterek hediyelerini
takdim ettiler.
6
6
7
Danimarkali Gençler AK Parti'yi Ziyaret Etti
Danimarka Copenhagen Üniversitesi gazetecilik ve fotoğrafçılık bölümünde okuyan 20 öğrenci misafirimiz oldu.
15 nisan çarşamba günü gençlik kolları aktif mensupları tarafından İl Başkanlığı'da ağırlanan
gençler için AK Parti teşkilatı, AK Parti tarihi, gençlik kolları faaliyetleri ve AK Parti
2023vizyonu sunumları yapıldı.
Verimli geçen sunumların ardından soru cevap kısmında basın özgürlüğü, askerlik, barış süreci ve gençlerin politikadaki rolüyle ilgili Danimarkalı gençler merak ettiklerini teşkilat mensuplarımızdan dinlediler.
5 saat süren verimli toplantının ardından iki ülke gençleri birbirlerine iyi niyetlerini bildirirken
Danimarkalı gençler teşkilat mensuplarına hediyelerini takdim ettiler.
7
7
8
Türkiye Gündemi
Erdoğan, Mayıs sonunda Gazze‟ye gidecek
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılay Genel Kurul konuşmasının ardından Gazze'deki
Kızılay merkezleriyle canlı bağlantı kurdu. Gazze'ye bağlandığında Başbakan Erdoğan'a,
orada Türk Kızılay‟ının yaptığı seralarda yetişen zeytin dalı ve domateslerin yer aldığı sepet
hediye edildi. Başbakan Erdoğan, Mayıs ayının sonlarına doğru Gazze'ye gideceğini söyledi.
Türkiye'deki Suriyeliler için kritik tahmin
UNHCR Türkiye Temsilcisi Batchelor, Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin sayısının yıl sonunda 1
milyona ulaşabileceğini ve uluslararası toplumun bu artışa hazırlıklı olmadığını söyledi.
Evrensel medeniyet konseptine doğru gidiliyor
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bütün uygarlıkların ortak değerleri üzerinde yükselen evrensel
bir medeniyet konseptine doğru gidiliyor" dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Türkiye,
Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar açısından kendi özgürlüklerini koruyarak, farklılıkları zenginlikler olarak kabul eden ve birlikte yaşamanın en güzel örneğini verecek bir noktada bulunuyor" ifadelerini kullandı.
Başkentte ''kutlu'' buluşma
Ankara'da düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliğine, Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli de katıldı. Başbakan Erdoğan etkinlikte
"Kim ki kanayan yarayı sarmak varken, ırkçılığın diline teslim olmuşsa, Ebu Cehillerin yanındadır" dedi.
Yeni Anayasa için uzlaşma bir an önce sağlanmalı
TBMM Başkanı Çiçek, yeni anayasa konusunda "Seçimlere gidiyoruz. Böyle bir ortamda anayasa yapmak gerçekten çok zor olur. Uzlaşmayı bir an evvel temin etmeleri gerekiyor" dedi.
AK Parti başkanlık sistemini anlatacak
AK Parti, "Başkanlık Sistemi"ni 23 ilde düzenlenecek konferanslarla anlatacak. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, yaptığı açıklamada, başkanlık sistemiyle ilgili uzman
akademisyenlerin katılımıyla başta İstanbul olmak üzere 23 ilde konferans düzenleneceğini
bildirdi.
8
8
9
Türkiye Gündemi
“Akil İnsanlar”ın temasları sürüyor
“Akil İnsanlar"ın sorumlu oldukları bölgelerdeki temasları devam ediyor. Akil İnsanlar Akdeniz
Bölgesi Heyeti, Burdur'un Karapınar köyünde vatandaşlarla bir araya geldi. Kadir İnanır,
''Süreç için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz'' dedi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti Diyarbakır'da
Akil İnsanlar Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Diyarbakır Dernekler Platformu'nca düzenlenen Akil İnsanlar Halkla Buluşuyor Toplantısı'nda din adamları, kanaat önderleri ve vatandaşlarla bir araya geldi.
Ege Bölgesi Heyeti İzmir‟de
Başkanlığını Tarhan Erdem'in yaptığı Akil İnsanlar Ege Bölgesi Heyeti'ndeki Avni Özgürel,
Arzuhan Doğan Yalçındağ, Fuat Keyman, Baskın Oran, Fehmi Koru, Fadime Özkan, Hasan
Karakaya, İzmir'de bir araya geldi.
İç Anadolu heyeti Konya'da
İç Anadolu Bölgesi'ndeki çalışmaları başlatmak üzere Konya'ya gelen heyet üyeleri, bir otelde
kentteki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle toplantı yaptı.
Heyet Başkanı Ahmet Taşgetiren, "Akıllarımızı koyacağız, gönüllerimizi koyacağız ve Konya'dan güzel, büyük bir ses çıkacak, ülkemiz için, İslam dünyası için. Türkiye'nin kendi iç sorunlarını çözmesi, sulh ve selamete ulaşması, bu koca coğrafyada büyük bir aşk ve şevk uyandıracaktır" dedi.
Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Elazığ'da
Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti ise Elazığ'da sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri,
kanaat önderleri ve basın mensuplarıyla bir araya geldi.
9
9
10
Ortadoğu Gündemi
Hâkim çekildi, Mübarek‟in davası ertelendi
Mısır devrik lideri Hüsnü Mübarek‟in Ceza Mahkemesi‟nde yeniden görülen davası, hâkimin
sürpriz çekilme kararıyla başlamadan sona erdi. Kahire Polis Akademisi‟nde görülen duruşma, mahkeme hakimi Mustafa Hasan Abdullah davadan çekildiğini ve dosyayı İstinaf Mahkemesi‟ne gönderdiğini açıklamasıyla ileri bir tarihe ertelendi.
Katar, darboğazdaki Mısır‟ın can simidi oldu
Katar 3 milyar dolarlık Mısır hazine bonosu almayı kararlaştırdı. Katar daha önce de Mısır‟a 5
milyar dolarlık bir yardımda bulunmuştu. Ayrıca Katar yönetiminin Mısır‟da 18 milyar dolarlık
bir yatırım projesi de bulunuyor. Ancak Katar‟ın başta Süveyş Kanalı olmak üzere Mısır için
stratejik önemi bulunan bölgelere odaklanması, Mısır muhalefeti tarafından sert bir dille eleştiriliyor.
Mısır‟da provokatörler din savaşı peşinde
Üç gündür Müslüman-Hıristiyan çatışmalarına sahne olan Mısır‟da en az 7 kişi hayatını kaybetti, 90‟dan fazla kişi de yaralandı.
10
10
11
Fayyad‟ın istifası kabul edildi
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas‟ın, dün Başbakan Selam Feyyad‟ın geçen hafta sunduğu istifasını kabul ettiği bildirildi. 2007‟den bu yana başbakanlık görevini yürüten Fayyad‟ın
Abbas tarafından yeni hükümet kurulana kadar işleyişi devam ettirmekle görevlendirildiği de
ifade edildi.
Suriye'de 15 bin çocuk öldü
Suriye'de, Mart 2011'den bu yana 10 ila 15 bin arasında çocuğun çatışmalarda öldüğü bildirildi. Sınır Tanımayan Doktorlar örgütünün yan kuruluşlarından biri olan Umut Zinciri, Suriye'de
olayların başladığı tarih olan Mart 2011'den bu yana 10 ila 15 bin çocuğun öldüğünü açıkladı.
BM raporlarında ülkede en az 70 bin kişinin öldüğü ve ölenlerin yarısının sivil olduğu bilgisi
hatırlatıldı.
Suriye'de hava saldırısı: 22 ölü
Suriye ordusuna ait savaş uçağının İdlib'in Serakib ilçesine yaptığı hava saldırısında aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı 22 kişi öldü.
Irak'ta asker ve polis oy kullanıyor
Irak'ta 20 Nisan'da yapılacak yerel seçimler çerçevesinde asker ve polisler bugün oy kullanıyor. Irak'ın merkezi hükümet yönetimindeki bölgelerinde 20 Nisan'da yapılması planlanan yerel seçimler çerçevesinde Savunma ve İçişleri Bakanlıklarına mensup güvenlik görevlileri
sandık başına gidiyor.
Irak'ta Cuma gösterileri
Irak'ın batısındaki Ramadi kentinde Cuma namazının ardından düzenlenen gösterilerde Maliki
hükümeti protesto edildi.
İran şiddetli depremle sallandı
İran'ın güneyinde ilk belirlemelere göre 6,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Buşehr
eyaletindeki depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 30'a yükselirken, 800 kişinin de yaralandığı belirtildi.
Mezhepçiliğe karşı balonlu eylem
Lübnanlı gençler, gökyüzüne renkli balonlar bırakarak milletvekillerine ''toplumu mezhepçilikten uzak tutun'' mesajı verdi
Lübnanlı Şii liderden İran'a sert eleştiri
Lübnan'ın önde gelen Şii din âlimlerinden Şeyh Ali Fadlallah, İran'ın dünya üzerindeki bütün
Şiileri temsil etmediğini ancak bunu böyle yansıtarak siyasî ve ekonomik çıkar peşinde olduğunu söyledi.
İsrail, Gazze'deki sınır kapısını tekrar kapattı
İsrail, Gazze'den atılan roketler nedeniyle Kerem Şalom sınır kapısını süresiz kapattı.İsrail
savunma kuvvetleri kaynaklarından alınan bilgiye göre, İsrail dün akşam Gazze'den atılan 3
roket nedeniyle Kerem Şalom sınır kapısını süresiz olarak kapatma kararı aldı.
11
11
12
Amerika Gündemi
Venezuela'da seçim var
Venezuelalılar, geçtiğimiz ay hayatını kaybeden liderleri Hugo Chavez‟in yerini alacak yeni
devlet başkanlarını seçmek için sandık başına gidiyor. Seçimlerde, Chavez‟in halef gösterdiği
Nicolas Maduro ve Henrique Capriles yarışıyor.Chavez‟in ölümünün ardından devlet başkanlığı görevini geçici olarak devralan Maduro, son anketlerde seçimin favorisi olarak görünüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry üçüncü kez Türkiye‟ye geliyor
Henüz şubat ayında atandığı Dışişleri Bakanlığı görevi sırasında daha önce iki kez Türkiye‟ye
gelen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, 20 Nisan‟da yeniden Türkiye‟de olacak.
Meksika'da 4 ayın bilançosu 4 bin 249 ölü
Meksika'da son 4 ayda organize suç çetelerinin karıştığı olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısının 4 bin 249 olduğu açıkladı.
ABD, Kuzey Kore‟ye „hayalet‟le gözdağı verdi
ABD, müttefiki Güney Kore ve kendisine saldırı tehditlerinde bulunan Kuzey Kore'ye B-2 hayalet bombardıman uçakları ile gözdağı verdi.
12
12
13
ABD‟den K.Kore‟ye karşı füze tedbiri
ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Kuzey Kore‟nin Amerika‟yı nükleer silahlarla vurma
tehdidine karşı tedbir olarak ülkenin Batı yakasına füzeleri karaya düşmeden önce yerden
vurmaya yarayan 14 enterseptör daha konuşlandırmayı kararlaştırdıklarını açıkladı. Ek füzelerin ABD‟ye maliyeti 1 milyar dolar olacak.
Göçmen Amerikalılar vatandaşlık için yürüdü
ABD'de 11 milyon kaçak göçmene vatandaşlık yolunun açılması için 18 eyalette yürüyüşler
yapıldı.
13
13
14
Asya-Pasifik- Orta Asya Gündemi
Başbakan Erdoğan Orta Asya turunda
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Orta Asya turuna çıktı. Başbakan'ın İlk durağı Cengiz
Aytmatov'un memleketi Kırgızistan oldu. Başbakan Erdoğan'ı Kırgızistan Başbakanı Cantörö
Satıbaldıyev karşıladı. Başbakan'a ziyaret sırasında kalabalık bir işadamı heyeti eşlik ediyor.Başbakan Kırgızistan‟dan sonra Moğalistan‟a geçti.
Cengiz Han'ın atlılarıyla karşılandı
Moğolistan‟da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için resmi karşılama törenle düzenlendi. Törende, Cengiz Han'ın ordusunu temsil eden atlı birliklerin gösterisi ise dikkat çekti. İki başbakanın hazır bulunduğu törende iki ülke arasında vizenin kaldırılmasına yönelik anlaşmaya imza atıldı.
Tonyukuk kitabesini gezdi, cami açtı
Başbakan Tayyip Erdoğan, Moğolistan gezisinin ikinci ve son gününde Türk tarihi açısından
önemli görülen Tonyukuk kitabesini gezdi, cami açılışı yaptı. Erdoğan, Tonyukuk kitabesi ziyaretinin ardından da başkent Ulan Batur‟un Nalayıh merkez ilçesindeki bir yıl önce Konya
merkezli Dost Eli Derneği ve TİKA‟nın katkılarıyla inşa edilen Halife Osman Camii‟nin açılışını
yaptı
Askeri karargaha roketli saldırı: 13 ölü
Afganistan'ın Kurnar vilayetinde Afgan güçlerin karargâhının Taliban tarafından roketlerle vurulduğu bildirildi.Yetkililer, atılan roketler sonucu 13 askerin öldüğünü aktardı.
14
14
15
Müşerref'e 'vatana ihanet' suçlaması
4,5 yıllık sürgünden sonra seçimlere katılmak için ülkesine dönen eski Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref'i "vatana ihanet" suçlamasıyla Yüksek Mahkeme'ye çağrıldı.
Üçlü Ticaret Konseyi' kuruluyor
Türkiye-Afganistan-Pakistan arasında Üçlü Ticaret Konseyi kurulmasını öngören mutabakat
zabtı yürürlüğe girdi
Endonezya'da yolcu uçağı deniz düştü: 172 kişi sağ kurtuldu
Endonezya'da Lion havayollarına ait bir yolcu uçağı denize düştü. Bali seferini yapan uçağın
iniş pistinin geçerek yerel saatle 15.30'da denize düştüğü bildirildi.
Japonya'da deprem: 21 yaralı
Japonya'nın batısında meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki depremde 21 kişi yaralandı. Bazı
binalarda küçük çaplı hasar gerçekleşti.
K.Kore bu kez Güney'deki yabancıları tehdit etti
Kuzey Kore, Güney Kore'de yaşayan yabancıları, savaş çıkma ihtimaline karşı hazırlıklı olmaları konusunda uyardı.
Pekin‟e „K.Kore‟nin kulağını çek‟ mesajı
Haftalardır dünya gündemini meşgul eden Kuzey Kore nükleer gerilimini düşürmek için başlattığı Doğu Asya turu çerçevesinde Seul‟den sonra dün Pekin‟e giden ABD Dışişleri Bakanı
John Kerry, Çinli liderlerle görüştü.
ABD ve Japonya'dan Kuzey Kore'ye müzakere teklifi
ABD ve Japonya, Kuzey Kore'nin nükleer ve füze programlarına ilişkin daha önce verdiği taahhütleri yerine getirmesi durumunda müzakerelere başlayabileceklerini açıkladı
15
15
16
Rusya'dan ABD'ye "liste" misillemesi
Rusya, ABD'nin ülkeye giriş yasağı koyduğu Rus bürokratlarını içeren ve dün yayınlanan
"Magnitski Listesi"ne kendi listesini yayınlayarak yanıt verdi
Myanmar ordusu 'tecavüz' kampı kurmuş
Myanmar'da asker tarafından kurulan bir kampta zorla alınkonan Müslüman kadınlar ve genç
kızlar her gün onlarca asker tarafından tecavüze uğruyor. Kampta tutulanlardan ailelerinin bile
16
16
17
Afrika Gündemi 01-15 Nisan 2013
Somali'de patlamalar: 20 ölü
Somali'de düzenlenen bombalı saldırılarda ilk belirlemelere göre 20 kişi öldü. 3 Kızılay görevlisi yaralandı. Somali‟nin başkenti Mogadişu‟da düzenlenen bombalı ve silahlı saldırılarda en
az 20 kişi hayatını kaybetti.
Somalili liderleri, ilk kez Ankara buluşturacak
Türkiye, aralarında uzun zamandan beri ihtilaf bulunan ve resmi ilişkileri olmayan Somali ile
Somaliland'ın liderlerini İstanbul'da bir araya gelmeye ikna etti.
Kenya‟da mahkeme „Kenyatta galip‟ dedi
Kenya‟daki tartışmalı genel seçimlerin sonuçlarına son noktayı yargı koydu. Ülke yüksek
mahkemesi yaklaşık 1 ay süren çalışmalar sonrasında dün açıkladığı kararında seçimleri, Jübile Koalisyonu Başkanı Uhuru Kenyatta‟nın kazandığını duyurdu.
50 bin kişiye bir doktor!
Dünya Sağlık Örgütü 2012 sağlık istatistikleri raporuna göre Almanya'da 277.8 Danimarka'da
292.4, Türkiye'de 649.4 kişiye bir doktor düşerken; Nijer, Somali ve Ruanda'da 50 bin kişiye
bir doktor düşüyor.
17
17
18
Ahmedinejad, Afrika turuna çıkıyor
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Gana, Nijer ve Benin'i kapsayacak Afrika turuna
çıkıyor
Türkiye‟den Tunus‟a 434 araçlık yardım
Türkiye, Arap devrimlerinin başladığı ülke olan Tunus‟a 434 araçlık yardımda bulundu. Sancılı
bir geçiş süreci yaşayan Tunus halkına destek olmak üzere Ankara‟nın hediye ettiği 434 aracın teslim töreni, dün başkent Tunus‟ta Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Başbakan Ali
el-Ureyd‟in katılımıyla gerçekleşti
Tunus'ta suikastçilerin fotoğrafları yayınlandı
Tunus'ta muhalif lider Şükrü Belıyd suikastı zanlısı olduğu açıklanan 5 kişinin fotoğrafı yayınlandı
Tunus'ta devrik liderin adamları birleşti
Tunus'un devrik lideri Bin Ali'nin kapatılan partisine mensup siyasetçiler kurdukları 6 partiyi
"Anayasa Cephesi" adlı koalisyonda bir araya getirdi.Tunus‟un devrik lideri Zeynel Abidin bin
Ali döneminin iktidar partisi "Anayasal Demokratik İttifak Partisi" nin kapatılmasının ardından
parti mensupları tarafından kurulan 6 parti, "Anayasa Cephesi" ismiyle koalisyon oluşturduğunu duyurdu.
Darfur'da binlerce insan yerinden oldu
Sudan'ın Darfur bölgesindeki kabileler arası çatışmalar nedeniyle son iki ayda 74 binden fazla kişi Çad'a kaçtı
Orta Afrika‟da Mülteci Dramı
Orta Afrika Cumhuriyeti‟nde isyancıların başkenti ele geçirip hükümeti devirmesiyle sonuçlanan çatışmalardan dolayı binlerce Orta Afrikalı komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Kıtanın siyasi istikrardan yoksun diğer bir ülkesi olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti yaklaşık 40
bin Orta Afrikalı mülteciye ev sahipliği yapıyor.
18
18
19
Avrupa Gündemi (Avrupa Birliği&Balkanlar)
Margaret Thatcher yaşamını yitirdi
Eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher hayatını kaybetti. 'Demir Leydi' olarak tanınan
Thatcer 87 yaşındaydı.
Fransa‟da Hükümet Darbesi
Fransa, eski Bütçe Bakanı Cahuzac'ın istifasını konuşuyor. İsviçre basınına göre bakanı ordu
düşürdü. Fransa, eski Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac'ın ordu ve gizli servisler tarafından düşürüldüğü iddiasıyla sarsıldı.
Güney Kıbrıs'ta Maliye Bakanı istifa etti
Güney Kıbrıs Rum kesimi Maliye Bakanı Mihalis Sarris'in istifa ettiği bildirildi.Rum lideri Nikos
Anastasiades'in sözcüsü, Sarris'in istifasının kabul edildiğini açıkladı.
Neonazi duruşması için Türk basınına vize çıktı
Almanya‟da 8‟i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi “Nasyonel Sosyalist Yeraltı” (NSU) terör örgütüne yönelik dava duruşmasını Zaman, Sabah ve Hürriyet gazetesi muhabirlerinin salondan
takip edebileceği öğrenildi.
Alman cezaevlerinde Neonazi örgütlenmesi
Almanya‟da yetkililer, cezaevlerinde faaliyet gösteren ve örgütlenen bir Neonazi örgütü tespit
edildiğini açıkladı.
19
19
20
Aleviler, Avusturya‟da resmen „dini cemaat‟ oluyor
Avusturya‟da 3 yıl önce dini inanç statüsü alan Alevilik mensupları, „dini cemaat‟ statüsü kazanıyor. Karar ile Alevilik derslerinin finansmanı devlet tarafından karşılanacak.
Hollanda‟da camiye molotoflu saldırı
Hollanda‟nın Enkhuizen kentinde bulunan ve bölgede yaşayan Türkler tarafından ibadete açılan Alaattin Camii‟ne molotof kokteylli saldırı yapıldı.
İsveç‟te minareden ezana onay çıktı
İsveç!in başkenti Stockholm‟deki Fittja Ulu Cami minarelerinden cuma ezanı okunması için
yapılan başvuruya olumlu yanıt geldi.
Atina'ya cami için ihaleye çıkılıyor
Yunanistan'ın başkenti Atina'da eski bir binadan dönüştürülecek cami inşaatında son önemli
adım, Başbakan Antonis Samaras'ın yeşil ışık yakmasının ardından ilk adım atıldı.
Vatikan da 'Akil Adamlar' belirledi
Papa Franciscus kilisede reform yapmak için "akil adamlar" heyeti belirledi
AB 4'üncü yargı paketinden memnun
Avrupa Birliği 4'ncü yargı paketinin TBMM'de kabul edilmesini memnuniyetle karşıladı.
Kosova, Sırbistan'ın AB yolunu tıkayabilir
Sırbistan, Brüksel'in teklif ettiği Kosova'nın etnik bütünlüğünü korumaya yönelik planını reddederek AB sürecini tehlikeye soktu. AB planının Kosovalı Sırplara geniş özerklik vermediğini
iddia eden Sırp yetkililer, teklifi reddedeceklerini açıkladı.
TİKA'dan Bosna Hersek'e yardım eli
Tika, Bosna Hersek'te bir aşevi ile çocuk ıslahevinin çamaşırhanesini yaptırdı
20
20
21
Ekmeleddin İhsanoğlu, Bosna-Hersek'i Ziyaret Edecek
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Saraybosna'yı ziyaret edecek
Bosna-Hersek ile Dış ticaret hacmi önemli bir artış gösterdi
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Bosna-Hersek ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde olumlu
gelişmeler yaşandığını belirterek, " Bosna-Hersek ile Serbest Ticaret Anlaşması sonrasında
dış ticaret hacmi önemli bir artış gösterdi. Bosna-Hersek'le dış ticaret hacmimiz 2012 yılında
363 milyon dolara ulaştı" dedi.
Karadağ'da Filip Vuyanoviç yeniden Cumhurbaşkanı
Karadağ'ın mevcut cumhurbaşkanı ve Sosyalist Demokrat Parti (DPS) adayı Filip Vuyanoviç,
ülkede bağımsızlıktan bu yana ikinci kez yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığını açıkladı.
Mladiç`ten mahkemede Türklere hakaret
Bosna kasabı Mladiç, savaş suçuyla yargılandığı Lahey`de Türklere hakaret edilince duruşma
salonundan çıkarıldı
Sırp köyünde dehşet: 13 ölü
Sırbistan‟ın başkenti Belgrad yakınlarındaki „Velika İvanitsa‟ köyünde, 12 akrabasını ve komşusunu öldüren silahlı kişi daha sonra intihara teşebbüs etti.
21
21
22
Yeni Bosna‟nın Tarihi 21 Yıl Önce Başladı
Haber/Analiz /
Kuzey Haber Ajansı
6 Nisan 1992 tarihi, Balkanlar için bir dönüm noktası oldu. O gün yüzlerce kişi Bosna Hersek
parlamentosunun önünde toplanmıştı. Ellerinde "barıştan yanayız" yazan pankartlar vardı.
Amaçları son dönemde hâkim olan gergin havayı, ortalıkta dolaşan savaş dedikodularını ve
bu ihtimali dile getirmekten kaçınmayan siyasileri protesto etmekti. Parlamentonun önünden
yürümeye başladılar. Vrbanja köprüsüne geldiklerinde "barış istiyoruz" diye haykırıyorlardı.
Ancak bir anda silah sesleri duyuldu. Karşıdaki binaların tepesine mevzilenen Sırp çetnikleri
kalabalığa ateş açtılar.
Sonrası panik, çığlıklar, feryatlar... Kalabalık birkaç dakika içinde dağıldı. Geriye, köprünün
üzerindeki iki cansız beden kaldı: Suada Dilberoviç ve Olga Suçiç... Suada Dilberoviç,
Dubrovnikli bir ailenin, 24 yaşındaki kızıydı. Tıp fakültesinde okuyordu, hayata gözlerini yumarken son nefesinde "burası Saraybosna mı?" dedi, çünkü olanlara inanamıyordu.
Aynı gün ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna Hersek'in bağımsızlığını tanıdılar. Bosnalı Sırplar ise,
Republika Srpska yani Sırp cumhuriyeti adıyla Bosna Hersek'ten ayrıldıklarını açıkladılar.
Sonra da, bu yeni cumhuriyet için olabildiğince fazla toprak kazanmak, artık ayrı bir devlet
olan Bosna Hersek topraklarını da Sırplaştırmak için harekete geçtiler. Ve işte bu topraklarda
acının, kanın, gözyaşının üç yıl sürecek hâkimiyeti böyle başladı.
Saraybosna halkı savaşın ilk sivil kurbanlarını hiç unutmadı: Vrbanja köprüsüne savaştan
22
22
23
Bosna Savaşı Niçin Başladı?
Kurulduğu 1945 yılından itibaren 6 ayrı cumhuriyet ve 2 özerk cumhuriyete mensup Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven ve Makedonlar, Yugoslavya çatısı altında yıllarca beraber yaşadılar. Fakat devlet başkanı Joseph Tito'nun 1980 yılında hayatını kaybetmesi, bölgedeki taşları yerinden oynattı. 1990 yılında Sovyet bloğunun parçalanmaya başlaması Yugoslavya'nın
sona yaklaşmasında domino etkisi meydana getirdi. Birbirinden farklı etnik grupları aynı çatı
altında tutmak giderek zorlaşıyordu.
Önce, 1991 yılında Slovenya, Makedonya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Avrupa
birliği ülkelerinden gelen destek, Bosna Hersek'i de cesaretlendirdi. 1 mart 1992'de Bosna
Hersek bağımsızlık için referanduma gitti. Halkın yüzde 99'u bağımsızlıktan yana oy kullandı.
Ama Bosnalı Sırplar başından beri bu ayrılığa karşıydı... "Sırp kasabı" lakaplı Radovan
Karadzic "Bosna Hersek'i Slovenya ve Hırvatistan gibi cehenneme giden bir otobana sokuyorsunuz. Sanmayın ki, Bosna, cehennemi görmez, sanmayın ki Müslümanları yok olmaktan kurtarabilirsiniz. Savaş çıkarsa Müslümanlar kendilerini koruyamaz. Bosnalı Müslümanları ölümden nasıl koruyacaksınız o zaman?" diyerek açıkça tehdit ediyordu.
Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlığı için siyasi baskı yapan uluslararası kamuoyu, Bosna
Hersek'in arkasında durmadı. Avrupa'nın ortasında Müslüman ve bağımsız bir devlet, Avrupa'nın dinî bütünlüğünü bozabilirdi. Üstelik iki milyon Müslüman Kosovalı da onların izinden
giderek bağımsızlık talep edebilirdi. Bu sessiz tavırdan cesaret alan Sırplar, referandumdan
iki gün sonra Bosna'nın kuzeyini bombalamaya başladılar. Buna rağmen Bosna Hersek 5 Nisan 1992'de bağımsızlığını ilan etti.
İki Kahraman Komutan
Bosna savaşının başlamasıyla eli silah tutan herkes artık birer askerdi. Savaş boyunca şehrin
en kritik bölgelerinden Dobrinya'nın komutanı olan İsmet Hadziç cepheye giden yüzlerce sivilden biriydi. Pek çok kişiden farklı olarak komutan Hadziç, savaşa hazırlıksız yakalanmamıştı.
Ama komutan olmayı da beklemiyordu.
Ve Saraybosna kuşatmasının bir başka efsane komutanı Jovan Divjak... O bir Sırptı ama
Sırrp işgalcilere karşı durdu, 3 sene boyunca Bosna ordusunda savaştı. Divjak, Saraybosna
savunmasını örgütleyen kilit isimlerdendi.
Saraybosna Canavarı Vlahoviç
1992'de Bosna savaşında başkent Saraybosna'nın Grbavsitva, Vrasta ve Kovaçiçi semtlerinde kadın ve çocuklara yaptığı işkenceden dolayı mahkemeye çıkarılan Sırp asker Veselin
Vlahoviç, Bosna Hersek mahkemesi tarafından 45 yıl hapis cezasına mahkum edildi.
30 kişiyi katletmek ve birçok Bosnalı kadına tecavüz etmek suçlamasıyla tutuklu yargılanan
Vlahoviç hakkında Bosna Hersek mahkemesindeki dâvânın geçen hafta duruşması yapıldı.
Vlahoviç'in suçlandığı ve iddianamede yer alan 66 suçlamanın hepsi okundu. Mahkeme başkanı Zoran Boziç, "grbavsita canavarı" lakabıyla bilinen Veselin Vlahoviç'in kurbanlarına aylarca işkence ettikten sonra herkesin bildiği Trebevic tepesine götürerek, başlarından vurduğunu söyledi. Şahitlerin ifadelerine göre Sırp askerin savaş zamanında kendisini "ölüm ve hayatın efendisi" olarak tanıttığı belirtildi.
23
23
24
Dâvâ kapsamında Vlahoviç aleyhine ifade veren 105 şahit, kendilerine yapılan işkence ve tecavüzleri anlattı. "Savaş suçlusu" Vlahoviç, 2010 yılında İspanya'nın Alicante eyaletinde suç
örgütlerine karşı düzenlenen operasyonların birinde yakalanmıştı. Vlahoviç'in işlediği savaş
suçlarının çeşitliliği ve sayısının çokluğu nedeniyle hakkındaki iddianamenin hazırlanması 6
ay sürdü.Öte yandan Bosnalı Sırpların Bosna-Hersek'te kurduğu Bosna Sırp cumhuriyeti'nin
ilk içişleri bakanı Miço Stanişiç ile güvenlik merkezi başkanı Karaciç'in danışmanı Stopyan
Julpyanin de geçen ay görülen dâvâlarda 22 yıl hapse çarptırıldılar.
Öte yandan Bosnalı Sırpların Bosna-Hersek'te kurduğu Bosna Sırp cumhuriyeti'nin ilk içişleri
bakanı Miço Stanişiç ile güvenlik merkezi başkanı Karaciç'in danışmanı Stopyan Julpyanin de
geçen ay görülen dâvâlarda 22 yıl hapse çarptırıldılar.
Srebrenitsa Katliamı
Bosna savaşından akıllarda kalan en acı tarih 11 temmuz 1995 oldu. Çünkü 11 temmuz gününden başlanarak Srebrenitsa'da 3 gün içinde 8 bin Boşnak, yalnızca Müslüman oldukları
gerekçesiyle katledildi. Uluslararası savaş suçları mahkemesi, Srebrenitsa'da yaşananların
soykırım olduğunu kabul etti. Ancak soykırımdan Sırbistan'ı değil, Bosnalı Sırpları sorumlu
tuttu. 20. yüzyılda Avrupa'nın göbeğinde yaşanan soykırım halen insanların hafızalarında çok
canlı olarak duruyor.
O gün Sırp güçleri şehre girerken hiç bir direnişle karşılaşmamıştı. Çünkü bölge Birleşmiş Milletler tarafından güya "güvenli bölge" ilan edilmiş, Boşnakların da ellerinden silahları alınmıştı.
O dönemde Srebrenitsa evlerini terk etmek zorunda kalanların toplandığı bir merkezdi. Savaş
öncesinde nüfusu beş bin olan Srebrenitsa'da o günlerde yaklaşık 20 bin kişi barınıyordu.
Hollandalı askerlerin kampa almadıkları 8 bin Boşnak, 3 gün içinde sadece ve sadece Müslüman oldukları için öldürülmüştü. Yıllar sonra bazılarının cesetlerine ait parçalar toplu mezarlarda bulundu. Ancak bugün halen gözü yaşlı binlerce kişi akrabalarının cesetlerini arıyor.
24
24
25
Markale Pazaryeri katliamı
Saraybosna kuşatmasının bütün dünyanın televizyonlardan seyrettiği en kanlı 2 günü, 5 şubat
1994 ve 28 ağustos 1995 oldu. Bu günlerde Bosnalı Sırpların pazar yeri Markale'yi hedef alan
saldırılarında 105 kişi hayatını kaybetti, 244 kişi yaralandı. Katliam, bir ay önce
Srebrenitsa'dan gelen haberler üzerine, uluslararası toplumun nihayet yaşananlara "dur" demesine yol açtı.
30 ağustos 1995'te, en son barış gücü askeri de Bosna Sırp topraklarından ayrılır ayrılmaz
NATO uçakları Sırp cumhuriyetini vurdu. Uzun süre dayanamayan Sırp birlikleri, ekim 1995'te
geri adım attılar. Yani ikinci Markale katliamı Bosna'ya uzun müddettir beklenen müdahaleyi
tetikleyen olay oldu.
100'den fazla insanın ölümüne sebep olan havan topunun yerde açtığı çukur halen kapatılmamış durumda... Yanındaysa kurbanların isimlerinin yazılı olduğu duvar uzanıyor. Bu iki nişane, insanlara o korkunç katliamı hatırlatıyor.
Savaşın Korkunç Bilançosu
Savaş başladığında Bosna Hersek, bağımsızlığını henüz yeni ilan etmiş bir devletti. Bağımsızlık isteyenler geleceğin daha güzel olacağına inanmışlardı ancak öyle olmadı. Üç yıl süren
savaş, Balkanlar'ın en güzel toprağı Bosna Hersek'i derinden yaraladı. İşte savaşın getirdiği
zararın bilançosu:
Savaşın bıraktığı maddi hasar en az 5 milyar ABD dolarıydı. Doğalgaz, elektrik, su ve telefon
altyapısı kullanılamaz hale gelmişti. Fabrikalar yıkılmıştı. Bu yüzden de savaştan sonraki ilk
yıllarda Bosna Hersek'in üretimi ancak savaş öncesinin yüzde 30'u seviyesinde olabildi.
Savaştan yeni çıkmış Bosna Hersek'te işsizlik yüzde 80, savaştan önce 2 bin 430 dolar olan
gayri safi milli hasıla ise yalnızca 500 dolardı.
Savaş yıllarında ülkeyi terk etmek zorunda kalan yaklaşık 2 milyon kişi, halen Bosna Hersek'e
dönmedi. Bugün mezarı olanlar şanslı... Çünkü halen 28 bin kişinin cesedi bulunamıyor. Yani
yakınlarının nerede öldürüldüğünü, nereye gömüldüğünü bilmeyen binlerce insan var.
İşte bu nedenle de Bosna savaşı defteri bir türlü kapanamıyor.
25
25
26
Filistin, nutuklar ve gerçekler…
USA Sabah Yazarı:Taha Kılınç
İsrail'in on yıllardır Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve yok sayma politikası, Müslümanlar arasında Filistin tarafına duygusal bir yönelim doğurdu. Filistinlilerin yaşadığı tarifsiz acılar
ve yenilmişlikler karşısında başka türlü olması da mümkün değildi zaten. Ancak, İsrail'in kuruluşunun üzerinden 65 yıl geçtikten sonra, bugün geldiğimiz noktada Filistin meselesine dair
ciddi bir bilgi açığının bulunduğu da inkâr edilemez bir gerçek.
Duygusal yönelimlerin tetiklediği önyargılar nedeniyle, bu bilgi açığı sahadaki vakaları doğru
değerlendirememeye, provokasyona açık bir ruh haline, bunun sonucunda da Filistinlilerin durumunda hiçbir ilerleme sağlanamamasına yol açıyor. İslâm dünyası, Filistin konusundaki bilgi
açığını sloganlarla ve hamasetle kapatmaya çalışıyor. İsrail Filistin'e herhangi bir saldırıda bulunduğunda, İslâm dünyasında parlak nutuklar atılıyor, boykot çağrıları yapılıyor, marşlar filan
yazılıyor. Fakat sonuç değişmiyor. İsrail yapacağını yapıyor, Filistinliler de çekeceğini çekiyor.
Bugün İslâm dünyasında Gazze'nin nerede olduğunu bile gösteremeyecek olan milyonlarca
insan, Gazze'ye kaldırılacak ilk gemiyle yola çıkacak kadar Filistin destekçisi. Elbette mazlumların yanında olmak çok güzel bir davranış, ancak bilgi ve derinlemesine tanıma olmadan Filistinliler için fazla bir şey yapmak mümkün değil. Ayakları yere basmayan öfke dolu nutuklar
atarak kendi kendine tatmin olmak haricinde tabi.
Filistin söz konusu olduğunda, Müslümanların özellikle coştuğu, sokaklara döküldüğü ve İsrail'e lanetler yağdırmaya başladığı üç konu var: 1) Gazze'den atılan roketler ve İsrail'in verdiği
karşılık, 2) Gazze tünelleri, 3) İllegal yerleşimler. Bu üç konuda Müslümanların tamamına yakını aynı retorikleri ezberlemişçesine tekrarlayıp duruyor:
26
26
27
-"Filistinliler, İsrail'in saldırıları karşısında ne yapacaklarını şaşırdıkları için, son çare olarak
ilkel roketler yapıp İsrail topraklarına atıyor. Buna mecburlar. İsrail ise her seferinde bu roketleri bahane ederek Gazze'ye saldırıyor. Roket atılmasa da İsrail zaten saldıracaktır. Filistinlileri suçlamak gereksizdir."
-"Gazze tünelleri, Filistinlilerin can damarıdır. Filistin'in ihtiyacı olan bütün maddeler, bin bir
güçlükle o tünellerden geçiriliyor. Mısır ordusu bugün tünelleri tahrip ederek Filistinlilere kötülük ediyor. İsrail'in de istediği bu."
-"Yahudi yerleşimleri, Filistinlileri topraklarından kopararak onlara çok büyük kötülüklerin yapılmasına neden oluyor. Yerleşimlerle ilgili ciddi adımların atılması şart, ancak İsrail'in inadı
yüzünden bu yapılamıyor."
Bütün bunlar bir ölçüde şüphesiz doğruluk taşıyan cümleler. Ancak Filistin'deki gerçekler bunlardan ibaret değil. Belki zihinlerimizin konforu bozulacak ve tadımız kaçacak, ama yukarıdaki
üç noktayla ilgili şunların da akıllarda tutulması şart:
-"Filistinli grupların hepsi İsrail'e roket atılması taraftarı değil. Hamas da dahil birçok fraksiyon,
roket atma eyleminin İsrail'in Filistin'e daha çok zarar vermesine yol açtığını düşünüyor.
Hamas, belirleyebildiği kadarıyla İsrail'e roket atanları tutukluyor. Bazı Filistinli gruplar, sırf
Hamas'a olan muhalefetleri nedeniyle de İsrail'e roket atıyor. Amaçları ise tamamen Hamas'ı
zor durumda bırakmak ve siyasal anlamda var olduklarını göstermek."
-"Mısır'da Hüsnü Mübarek'in devrilmesinden sonra oluşmaya başlayan atmosferde, Müslüman Kardeşler ve Hamas başta olmak üzere siyasal aktörler, tüneller yerine sınır kapılarının
kullanılması üzerinde prensipte anlaşmaya vardı. Hamas yönetimi, tünellerden ciddi anlamda
kayıt dışı malın geçirildiğinden ve kaçakçılık yapıldığından şikâyetçi. Mısır ordusunun tünelleri
tahrip etmesi belki bazı homurdanmalara yol açıyor, ancak Hamas kesinlikle tüneller konusunun artık gündemden düşürülmesini istiyor. Tüneller yoluyla dolar milyoneri olan binden fazla
Gazzeli'nin bulunduğu ve bazı tünellerin İsrail topraklarına da açıldığı düşünülürse, mesele
daha iyi anlaşılabilir."
-"Filistinlilere ait toprakların işgal edilerek buralarda illegal yerleşimlerin kurulması elbette savunulamaz. Ancak ihmal edilen soru şudur: 'Bu binaları kim inşa etmektedir?' Maalesef bu,
cevabı can acıtıcı bir sorudur. Çünkü on binlerce Filistinli, yerleşim inşaatlarında çalışmakta,
buralardan kazandıkları parayla ailelerini geçindirmektedir. İslâm dünyasının yerleşimlerle ilgili
şikâyet ve öfkeleri, oralardan ekmeğini çıkaran Filistinliler tarafından aynı coşkuyla paylaşılmayabilir. Gerek yerleşimlerde, gerekse İsrail'in ördüğü devasa duvarın inşaatında kullanılan
malzemeleri de bazı Filistinli baronların sattığı da bilinen bir gerçek."
Sadece bu üç örnek bile, Filistin meselesinde nasıl ezberlerin ve duygusal nakaratların esiri
olduğumuzun ispatı sayılabilir. İslâm dünyası bu insanlık dramına son vermek ya da en azından çözümde rol almak istiyorsa, Filistin konusunda teorik anlamda hiçbir bilgi açığı bırakmamak zorunda. Çünkü o açıklardan içeri dolan parazitler, çözüme giden yoldaki uçurumu daha
da derinleştiriyor.
27
27
28
Devrimin Sıhhati, Halkın Afiyeti
Abdulkadir LİVAOĞLU
Gençlik Kolları Dış İlişkiler Komisyonu
Yayınlandı: 2013 /Dış Politika
Reforma el vermeyen her rejimde, doğanın bir kanunu sayabileceğimiz değişim, kendini devrim şeklinde gösterir. Her ne kadar sancılı olduğunu düşünsek de aslında daha önce çekilen
acıların ışığında, gelecekte çekilecek acılar göz önüne alındığında doğan bir baş kaldırı olur.
Bir nevi acıların peşinen ödenmesi olarak ya da bir örnek verecek olursak acı çeken bir insanın ölümü istemesi olarak bakabiliriz.
Liderler her ne kadar sembolik değerler taşısalar da; devrimler, liderleri değil, liderlerin uyguladığı yönetim sistemini değiştirmeyi amaçlar. Bu sebepten liderin devrildiği düzenlerde bazen
mutlak zaferin kazanıldığı yanılgısına düşülür. Arap baharı dediğimiz süreçte devrim artık lideri devirme safhasından, baş kaldırının asıl hedefi olan sisteme geçilmiştir.
Benim de ele almak istediğim husus tam bu noktada başlamaktadır. Şu an ortalığın halen durulamamış olmasındaki etkenler, devrimlerin sıhhatli tamamlanmaları açısından önem arz
eden bir konu.Önem sırasına göre bir dizilişe tabi olmamız gerekirse, ilk sırada devrimlerden
sonra sağlanamayan güvenlik konusu gelir. Burada basit yağmacıların yarattığı problemlerden öte, devrim sırasında silahlı ya da silahsız oluşan grupların oluşturduğu sorunlara bakmalıyız.
Mısır‟da baltacılar, Libya‟da silahsızlanmaları tamamlan(a)mayan devrimciler ve Tunus‟la birlikte Mısır‟da etkisini gösteren selefi gruplar. Mısır‟da göstericilerle, güvenlik kuvvetleri arasında yaşanan çatışmaların yanına, (benim görüşüme göre siyasi hatalar sonucu) bir de ihvan
destekçileriyle diğer gruplar arasında çıkan çatışmalar eklendi son dönemde. Eğer Mısır‟da
gerilimin yüksek olduğu Kahire, İskenderiye, Portsaid gibi büyük şehirlerde halkla konuşursanız hiç bir olaya karışmamalarına rağmen kendileri ve aileleri adına ne denli endişe duyduklarını görebilirsiniz.
Abboud mıntıkasında (kahirenin bir kenar mahallesidir) karşılaştığım bir Mısırlı‟nın “Dört çocuğum var. Çocuklarımı evden çıkmamaları için döverek evde tutuyorum.” cümlesiyle bu konuyu açıklayabiliriz. Libya‟daki silahsızlanma sürecinin sıkıntılarını zaten her birimiz yakından
takip ettik. Bu silahlar hala sorun teşkil ediyor. Tunus‟ta ise halkın dilinde “selefi korkusu” oldukça ön planda. Seküler olduklarına karar verdikleri gençleri istedikleri gibi darbetme hakkını
kendilerinde bulmakla beraber, güney kentlerinde “içki satıcılarının ellerini kestikleri” de neredeyse herkesin dilinde. Bu güvensiz ortam ise haliyle bölge halkının hiç hayal etmediği ve hiç
alışık olmadığı bir durum.
Sorunlar listesinin ikinci sırasında karşımıza ekonomik sorunlar çıkıyor. Libya‟da bu sorun her
ne kadar önem arzetmese de. Tunus ve Mısır‟da devrimleri taşıyan ana fikirlerden birinin ve
belki de en önemlisinin fakirlik olduğunu unutmamalıyız.
Hubzist (hubz arapçada ekmek demektir ve bu terim insanların sadece ekmek derdine düştüğü bir sistemi ifade eder) politikaların sıkı uygulandığı bu iki ülkede çözülmek bir yana, sorunun artmış olması ve bu durumun uzaması da halkın moral etkilerine negatif etkimektedir.
Bölge halklarından sıkça duyabileceğiniz bir devrim yorumu da , “Biz bu devrimi özgürlük için
28
28
29
Sadece fakirlerin değil zenginlerin bile bu durumdan “ciddi” sıkıntı duyduklarına kulaklarınız
“bakkal süt satmıyor!” şeklinde şahit olabilir. Bu durum her ne kadar halkın (kıyasla) daha alışık olduğu bir durum olsa da, çölde bir tepenin arkasındaki vahaya koşup orada aslında vaha
olmadığının görülmesi gibi, devrime karşı olan bakışı değiştiriyor.
Siyasi krizler de doğal olarak bu sürecin en öne çıkan sorunlarından. Bu sorunun belli başlı
açmazları ise halkın kafasındaki demokrasiyle ilgili bilinmeyenler, eski sistemin refleksleri ve
sorunları ile tecrübe farkı. Halkın kafasındaki demokrasiye değinecek olursak -burada kesinlikle “bölge halkı demokrasiden ne anlar!” şeklindeki oryantalist bir düşünceye kapılmadandeğişimin çok hızlı olduğu, halkın aklında ciddi bilinmeyenlerin oluşu ve henüz demokrasiye
olan güvenin tahsis edilememiş olması sebeblerine binaen ortaya sorunlu bir demokrasi çıkıyor. Bu sorun ise eski rejimin, hükümetin meşruiyetini tartışarak pozisyon almasıyla ciddileşiyor.
Eski rejimin elindeki diğer önemli madde ise değiştirilmesi zor eski sistemler. Mısır‟da İhvan‟ın
çalışmasını engelleyen sistem, Libya‟da meclis sisteminin çalışmamasına yol açtı. Tunus‟ta
ise biraz farklı olarak En-Nahda hareketi siyasi pozisyonlarında bu sistemden çok yararlansa
da, (cumhur başkanı‟nın etkisizliği ve son günlerde karşımıza çıkan başbakan‟ın yetkisizliği)
yapmak istediği değişimlerde karşısında kalıntı bürokrasiyi çokça hissetti. Bu sorunun son
noktası ise yeni hükümetle, siyasetteki sivil muhalifleri arasındaki tecrübe farkıdır.
Yeni hükümetlerin tecrübesizliklerinin göze batmasıyla birlikte, Mısır‟da Amr Musa,
Baradey,Hamdin Sabbahi gibi tabiri caizse “siyasetin yaşlı kurtları”nın bir diğer örneği Tunus‟ta Nidaa partisinin lideri Sebsi olarak karşımıza çıkar. Tecrübesiz hükümeti yönetilmesi zor
olan bu dönemin de katkısıyla çok-ça zorlamaktadırlar. Bu sorunun halktaki yansıması da panik şeklinde görülmektedir.
Bütün bu sebeblere mebni olarak halkın şu an için mutlu ya da gelecekten umutlu olduğunu
söylememiz mümkün değil. Ne kadar farklı yansıtılmış olsa da, ya da her ne kadar biz zorlama okumalarla, “özgürlük” saikiyle bu devrimlerin başarıldığı sonucuna ulaşsak da, sokakta
bu durum farklılık arz eder. Devrimi liberallerin özgürlük söylemleriyle körüklediklerini inkar
etmemeliyiz. Ancak, bir yandan da bu devrime itici gücün “hubzizm” den bıkmış bir halk olduğunu bilmemiz gerekir.
Şu anki karışılıkların sebebi ise yukarıdaki sorunların bahsettiğimiz halk psikolojisine yansımaları ile açıklamak mümkün olacaktır. Bütün bu olaylar halka, devrimi ciddi sorgulamalara
maruz
bıraktırmaktadır.
Özellikle hakkında zaten soru işaretleri beslenen demokrasinin, anlaşılmaması ve bu krizlerin
demokrasiye yüklenmesi genel bir kanıdır. Bu da devrimin kendisine olmasa da getirdiği noktalara bir karşı duruşu doğurmaktadır. Zaten devrimin kendisinin verdiği cesaret ve aştırdığı
bazı
psikolojik duvarlar insanların sokağa inmesini kolaylaştırdığından halk her seferinde sokağa
çıkmaktan geri durmamıştır.
Halk bu duruma acil çözüm aramakla beraber bazı kötü kabullenmeleri de iç dünyalarında yaşamaktadırlar. Mısır‟da askeri yönetime razı olmak, Tunus‟ta “bize bir diktatör lazım ama eskisinden iyi olsun” söylemi, Libya‟da ise devrimin tekrarlanmak istenmesi, bu sürecin uzaması
halinde halkın kabulleneceği şeylerdir.
29
29
30
Ermeni Sorunu
Abdullah Alkan
Gençlik Kolları Dış İlişkiler Komisyonu
Yayınlandı: 2013 /Dış Politika
Türk-Ermeni ilişkileri ilk olarak Türk’lerin 1071 Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu’ya hızla yerleşmesi ve Anadolu’ya Türk-İslam kültürünün oturtulmasıyla başlamıştır. O dönemde Bizans imparatorluğu hakimiyetindeki
Ermeniler , daha sonra Selçuklu Devleti’nin hakimiyetine girmiştir. Böylelikle neredeyse 800 yıllık TürkErmeni ilişkileri başlamıştır.
Osmanlı döneminde, başta Ermeniler olmak üzere bütün azınlık halklar yaşayış açısından hiçbir baskı
altında tutulmamıştır. Özellikle günümüzde bile tartışılan din ve vicdan özgürlüğü gibi kavramlar Osmanlı’da
vücut bulmuştur. Her azınlık grup istediği gibi dini ritüellerini, ibadetlerini gerçekleştirebiliyorlardı ve bu doğrudan padişahın güvencesi altındaydı.
Böyle bir ortamda başta Ermeniler olmak üzere azınlıklar rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Hatta ilişkiler
o kadar iyiydiki , buna kanıt olarak Ermeni halkının devlet kademelerinde görev almasını ve hatta millet-i
sadıka adıyla anılmasını gösterebiliriz.
Bütün bu toz pembe durum, her imparatorluğun müzdarip olduğu gibi 18.yy sonlarında Fransız Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri olan milliyetçilik akımının yayılmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nu da çok
etkilemiştir.
Milliyetçilik akımıyla beraber her etnik grup kendi devletini kurma çabası içine düşmüştür. Osmanlı
İmparatorluğu bu duruma Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı. Ve Kanuni Esasi gibi belirli aralıklarla yaptığı
düzenlemeler de işe yaramamış, nihayetinde Yunanistan, Sırbistan gibi devletler bağımsızlığını kazanmıştır.
30
30
31
19.yy tüm dünyadaki gergin ortam ve sömürge yarışı öyle bir hale gelmiştir ki artık bütün söz sahibi
devletler gözlerini Osmanlı topraklarına dikmiştir. Gerek jeopolitik konum, gerekse müthiş büyüklükteki pazar hacmi Osmanlı toprakları üzerindeki planları doruğa ulaştırmıştır.
İşte Ermeni Meselesine ilk adım burda atılmıştır. Sosyal ve siyasal olarak birlik olmuş bir Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının zor olduğu aşikardır. İşte tamda bunun için bölme çabaları, Rusya , İngiltere, Fransa ve
Birinci Dünya Savaşı’ndaki müttefiki Almanya tarafından içten içe ve bir süre sonra açık açık yürütülmüştür.
Ermeni Toplumu 19.yy sonunda kaynamaya başlamıştır. Yukarda yazıldığı üzere devletlerin kışkırtması sonucu örgütlenme hareketleri başlamıştır. Marksist kaynaklı Ermeni örgütleri illegal işlere artık başlamıştır.(Karahaç Cemiyeti-Hınçak Partisi-Ermeni İhtilal Federasyonu)
Tamda bu zamanda 1. Dünya Savaşının patlak vermesiyle doğuda Ermeniler Rusya’ya yardım ederek
en büyük ihaneti yapmışlardır. Savaş şartlarıyla zor durumda olan Osmanlı halkı doğuda birde içlerinden bu
Ermeni örgütlerinin saldırısına maruz kalmıştır. Yer yer karşılık verilse de bu hareketler iyice isyan halini almıştır.
Bölgeye gönderilen gözlemcilerin raporları sonucunda bu durumu engellemenin yolu olarak tehcir en
iyi yol olarak görülmüştür. Enver ve Talat Paşaların valiliklere verdikleri talimatlarla, Ermeni örgütleri kapatılacak ve bu işlere karışan tüm Ermeniler başka bölgelere sevk edilecektir.
Soykırım iddiaları işte bu 1915 Ermeni tehciri sırasında ortaya çıkmıştır. O dönem Osmanlı’da nüfuz
sayımı gibi uygulamalar söz konusu değildir. Bundan dolayı tam rakam bilinmemekle beraber, dış kaynaklarda yapılan araştırmalar ve Osmanlı kaynaklarına göre 430
bin civarı Ermeni tehcir edilmiş, bunların 380 bin civarı bölgelere sağ salim ulaşmıştır. Bunun sebebi yollardaki zor şartlar, eşkıyalar ve yerel illegal örgütlerdir. Osmanlı Devleti’nin direk olarak bir kıyımı vs. söz konusu
değildir. Aynı zamanda tehcir öncesi olaylarda, yapılan Türk direnişlerinde saldırgan Ermeni gruplar kayıp vermişlerdir. Buda bölgedeki mağdur konumdaki Türk halkının en önde gelen hakkı olan yaşama hakkını muhafazası uğruna olduğu için soykırım gibi safsatalarla tanımlanamaz tanımlanmamalıdır.
Tehcir sırasında Ermenilerin mal varlıkları gittikleri bölgelerde kendilerine sağlanmıştır, bu duruma ayrı hassasiyet gösterilmiştir.
Soykırım iddiaları tamamen mesnetsiz ve akıl dışı iddialardır. Hiçbir resmi kaynak bunu doğrulamamakla beraber, bu iddiaların masum olmadığının en büyük kanıtı işe siyasetin karıştırılmasıdır. Üzerinden neredeyse
100 yıl geçmiş bir durum üzerinden yapılan bir iddia varsa ve iki farklı görüş söz konusuysa, bu durumu gerçekliğe kavuşturmak akademisyenlerin, yani tarihçilerin işidir. Siyasi olarak bu durumu
parlementolarda kabul ederek Fransa gibi ülkeler hiçbir yere varamaz ve tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin
ekmeğine yağ sürerler bu şekilde. Çünkü tarafsız bir tartışma ortamında bizim haklı çıkacağımız bilindiği için
bu tarz lobi faaliyetlerine başvurmaktadırlar.
Bu duruma karşı Türkiye Cumhuriyeti olarak yapabileceğimiz en önemli şey kendi içimizdeki çatlak sesleri
susturup, tek vücut bir karar alıp, bu şekilde uluslararası platformlardada savunmalıyız. Son olarak bu konuda
gerekli eğitimi vererek, manipülasyonlara yer vermemek gündemimiz olmalıdır.
31
31
32
ABD
&
Çin
Halk
Cumhuriyeti
–
Yeni
Bir
Soğuk
Savaş Mı?
Özgür Tomakin
Gençlik Kolları Dış İlişkiler Komisyonu
Yayınlandı: 2013 /Dış Politika
Bir önceki Asya Pasifik yazımda da değindiğim gibi Çin Halk Cumhuriyeti‟nde geleneksel olarak Komünist Parti içinden seçilen lider ülkede otoritesini sağlamlaştırmak adına dış politikada
bir dizi gövde gösterisi denemesine girişir.
Bundan dolayı Çin‟in yeni liderinin seçilmesinden sonra Doğu ve Güney Çin Denizi‟ndeki adalardaki egemenlik mücadelesine dair çeşitli sorunlarda Çin‟in saldırgan politikalara yöneleceği
beklenmekteydi, lakin her halde kimse Çin‟in yeni çıkardığı resmi pasaportların içindeki Çin
haritasında bu sorunlu adaları kendisine ait olarak göstermesini beklemiyordu.
Diplomatik açıdan birçok anlamı olan bu akıllıca hareket ABD ve onun bölgedeki müttefiklerinden oldukça sert tepkiler aldı.
ABD‟nin Asya pasifik temelli olan politikasını bir önceki yazıda ele almıştık. Peki ABD‟nin bazı
kesimlerce çevreleme politikası olarak adlandırılan bu stratejisine karşı Çin‟in agresif tutumu
yeni bir Soğuk Savaş‟ın habercisi mi? Dilerseniz yaşanan son olaylar ve bazı bulgular ışığında bölgedeki egemenlik mücadelesinin düğüm noktalarını ve ABD‟nin bu mücadelenin neresinde durduğunu saptamaya çalışalım.
32
32
33
İlk olarak Güney Çin Denizi‟ne bakacak olursak bölgede yaşanan, büyük ölçüde Çin‟in sebep
olduğu siyasi kriz Aralık ayının ilk yarısında halklar nezdinde de huzursuzluk uyandırmaya
başladı.
Çin‟in yalnızca bölgedeki adaların değil Güney Çin Denizi‟nin tamamının kendisine ait olduğunu iddia etmesi problemin diğer müdahil devletleri olan Vietnam, Tayvan, Malezya, Filipinler
ve Brunei‟de de büyük huzursuzluk yarattı. Son olarak 8 Aralık‟ta Vietnam‟ın başkenti
Hanoi‟de göstericilerin Çin Büyükelçiliği‟ne saldırması ve bir diğer önemli şehir olan Chi
Minh‟deki olaylar bölgede tansiyonun ne denli yüksek olduğunun bir işareti hükmünde.
Filipinler‟de de durum pek farklı değil.
El Cezire‟nin haberine göre Filipinler ordusundan yapılan açıklama ile Çin‟in saldırgan politikalarına taviz verilmeyeceği vurgulandı. Diğer ülkeler ise şimdilik huzursuzluğunu korusa da
hükümet temsilcileri basına verdikleri demeçlerde durumdan rahatsız olduklarını gizlemiyorlar.
Doğu Çin Denizi‟ne geçecek olursak Çin ile Japonya arasında yaşanan adalar sorunu çözülecek gibi görünmüyor. Burada da aynı şekilde Çin‟in anlaşma sağlanamamış olan sulara askeri
gemilerle girmesi ve Japonya‟nın buna müdahale etme girişiminden iki ülkenin bölge politikasında adaların ne denli yer tuttuğunu anlamak mümkün.
Japonya‟nın adalar üzerindeki “de facto” kontrolüne karşın Çin‟in statükoyu değiştirme odaklı
politikası yalnızca bölgeyi değil ittifakları ile arasındaki savunma anlaşmalarından dolayı doğrudan ABD‟yi de ilgilendiriyor. Literatürde “Mutual Defense Treaty” olarak geçen anlaşma çer-
çevesinde ABD, özellikle Japonya için büyük yatırım yapıyor bölgede.
Asya Pasifik‟te özellikle Kuzey Kore‟den gelen saldırılara karşı erken uyarı sistemi bulunduran
ABD‟nin hali hazırda Japonya ile füze kalkanı projesi bulunuyor, ikincisi ise imza aşamasında.
Kuzey Kore‟nin uzun menzilli füze denemesinde Japonya ile bilgi paylaşımı ve deneme sonrası ABD‟nin sert tepkisi yeni önlemleri gündeme getirebilir.
Güney Çin Denizi‟nde ise Filipinler Hükümeti‟nin gerginliği tırmandırıcı açıklamaları, benzer
33
33
34
bir savunma antlaşmasının ABD ile Filipinler arasında da olduğu düşünülürse bölge henüz
diplomatik çözümden uzak bir görüntü çiziyor.
Bölgede artan tansiyon, ABD‟nin müttefikleriyle yaptığı son antlaşmalar ve Başkan düzeyinde
ziyaretler düşünüldüğünde bu gerilimli havayı ABD‟nin Çin‟i çevreleme politikası olarak düşünüp bir Soğuk Savaş beklentisi içinde olmak mümkün mü diye soracak olursak bu birçok açıdan imkân dâhilinde görünmüyor.
Burada bir parantez açmak gerekirse, Soğuk Savaş insanlık olarak zihinlerimize öyle bir işlemiş ki, maalesef hala birçok siyasi analiz bu perspektiften yapılıyor. Kendi bölgemizden örnek
verecek olursak, İsrail‟in Gazze‟ye yaptığı son saldırı sonrası ortaya çıkan savaşın diplomatik
kanallardan çözümünde Türkiye‟nin nispeten geride kaldığı ve Mısır‟ın bölgesel liderlikte Türkiye‟nin önüne geçtiği yorumları yalnızca Türkiye‟de değil Amerikan basınında da geniş yer
buldu. Hatta Ahmet Davutoğlu bunu sert bir üslupla eleştirmiş, Soğuk Savaş‟ın kutuplaştıran
mantığından çıkılmasının gerekliliği ve hatta zorunluluğu üzerinde durmuştu.
Bölgedeki içinden çıkılması zor durumu geçmişte yaşanılan Soğuk Savaş‟a benzetmek birçok
açıdan mümkün değil. Bunlardan birincisi durumun ideolojik boyutudur. Çin‟i komünist bir ülke
olarak ele almak ve Sovyet Rusya örneğinde olduğu gibi ABD ile arasında ideolojik bir savaş
beklemek oldukça analizimizi daha başından yanlışa sürükler. Dünyada hali hazırda var olan
ve komünist rejimle yönetilen dört ülke vardır.
Bunlar Küba, Kuzey Kore, Vietnam ve Laos. Bu ülkelerden biri olan Vietnam‟ın, ABD yönetimi ile arasındaki antlaşmalar ve Amerikan Dışişleri Bakanı düzeyinde yapılan Vietnam ziyareti
ile ilişkilerin geliştirilmesinde ortaya konan hedefler bu savaşın ideolojik yönünün ne derece
düşük olduğunu açık biçimde teşkil etmektedir. İkinci sebep ise ekonomik açıdan ABD ile Çin
ekonomisinin birbirine büyük ölçüde bağımlı olması.
Soğuk Savaş‟ın miadını doldurmak üzere olduğu zamandan da anlaşılacağı gibi ABD başkanı
Ronald Reagan‟ın yorgun Sovyet ekonomisini silahlanmaya zorlaması ve Gorbaçov‟un Sovyet Rusya‟sının yıkılışını Beyaz Saray‟daki Oval Ofis‟ten keyifle izlemesi akıllı bir stratejiydi.Yalnız bugün Çin için buna benzer bir strateji çeşitli ekonomik dinamiklerden ötürü mümkün
değil ki zaten burada asıl önemli olan ortada bir soğuk savaş yokken ABD‟nin böyle bir stratejiye ihtiyaç duymaması.
Biraz da istatistiki veriler, yani rakamlar üzerinden konuşmakta fayda var. Kuzey Kore ile her
an savaşın eşiğine gelebilen Güney Kore örneğini ele aldığımızda muhtemel bir soğuk savaş
senaryosunda ABD‟nin en önemli müttefiklerinden biri olan bu ülkenin Çin ile çok ciddi sorunlar yaşaması gerekirdi. Fakat Güney Kore – Çin ilişkileri özellikle ekonomik çerçevede oldukça yoğun ve yükselen ivmede ilerliyor.
İki ülke arasındaki ticaret hacmi,1992 yılında yalnızca 8 milyar $ iken 2011 yılında bu rakam
tam 220 milyar $‟a yükselmiştir. Bu azımsanması imkânsız rakam bile şunu gösteriyor ki küresel ekonomik bağımlılık gün geçtikçe artıyor ve bu da ideolojinin uluslararası ilişkilerdeki belirleyiciliğinin azalmasıyla birlikte dünyadaki komünist kapalı rejimlerin yıkılmasına veya Çin örneğinde olduğu gibi kimilerinde devlet kapitalizmine dönüşmesine sebep olmaktadır.
Ayrıca son örnekten de anlaşılacağı üzere karşılıklı ekonomik bağımlılık yalnızca Çin ile ABD‟ye has bir durum değildir. Küreselleşme ile birlikte gün geçtikçe tüm bölge hatta tüm dünya
34
34
35
birbirine ihtiyaç duyacak bir pozisyona doğru evrilmektedir.
Dolayısıyla ABD‟nin çevreleme politikası olarak algılanan stratejisinin temelinde bölgedeki
enerji kaynakları vardır. Çin ile herhangi bir Soğuk Savaş senaryosu çizmek hiçbir şartta gerçeği yansıtmamaktadır.
Güney Çin Denizi‟ndeki enerji mücadelesinin şu şartlarda bir galibi görünmüyor. Lakin bölgenin istikrarına zarar getirecek, söylemi aşan bir eyleme ne ABD ne de Çin izin verebilir. Bu durumda bundan sonrası için mevcut durumun Çin lehine değişse de bunun Çin‟in hedeflediği
kadar olmayacağı ve burada ABD‟nin dengeleyici rol üstleneceğini öngörebiliriz.
Japonya ve ABD‟ye yakın bazı diğer bölge ülkelerinin savunma sanayisinin bütçedeki oranının artması ancak ve ancak birer pazarlık kozu hükmündedir ve diplomatik manevra yeteneğiyle statükoyu koruma kabiliyetini arttırma amacını taşımaktadır. ,
Geçtiğimiz aylarda Çin‟in ilk uçak gemisini okyanusa indirmesi ve yapılan diğer karşı hamleler
gösteriyor ki bu statüko mücadelesinde Çin kararlı ve saldırgan biçimde yol alarak ABD müttefikleri vasıtasıyla bu ülkeye meydan okumaya devam edecektir; ta ki ABD ile pazarlık masasına oturana kadar. Yine de şunu da söylemek gerekir ki; eğer tüm bunlara rağmen işler sarpa sarar ve Asya Pasifik‟te Soğuk Savaş tadında bir çatışma ortamı oluşursa ABD bilmelidir ki
bu sefer karşısında Sovyet Rusya‟nın yaşadığı tüm tecrübeleri kuşanmış ve aynı hataları tekrarlamayacak bir ülke bulacaktır. Peki ya bu ülkeye olan bir trilyon dolar borç tahviline ne demeli?
35
35

Benzer belgeler