sibirya mektupları - Qafqaz University

Transkript

sibirya mektupları - Qafqaz University
Yırçı Kazak, ilk Kumuk şairlerdendir. O, sanatında kendi yolunu çizerek,
bu yolda devamlı başarılar elde etmiştir. Yırçı Kazak, Kumuk Prensler
tarafından, kendi taraflarına çekmek için, saraya davet edilir; ama Kazak
halkını bırakıp, suçsuz günahsız insanların cellatlarını övemez. Bundan
sonraki hayatı hapishanelerde, zindanlarda ve sürgünde geçer. Bütün
bunlara rağmen onun sağlam iradesi kırılmaz. Sibirya'ya sürgününden
döndükten sonra kalemi yine halk için çalışır.
O, büyük bir şairdir. Onun nazmı Kumuk nazmının başlangıcı olduğu gibi
gelecekteki Kumuk şairleri de rehberidir.
YIRÇI KAZAK'IN
SİBİRYA
MEKTUPLARI
Nikolay TİHANOV
Erdal KARAMAN
Yırçı Kazak'ın eserleri günümüzde de hala büyük bir zevkle okunmaktadır. Çünkü, bu eserler okuyanları heyecanlandırıyor, onların ilgilerini
çekebiliyor. Bu nazımların içinden sanki milletin yüce ruhu yansıyor gibi.
Eserlerinde, insanın yükselmesi için gereken yüce idealler, hedefler
nazmedilmiştir.
Rasul GAMZATOV
Kumuk edebiyatında en istidatlı şair Yırçı Kazak'tır. İfade etmedeki başarısını, hak ve adalet değerlendirmesindeki isabetli görüşünü, iç alemini mısralarına taşımadaki ustalığını Türkmen şair Mahdum Kulu'ya
benzetmektedirler. Ama, Yırçı Kazak'ın üslûbu Mahdum Kulu'dan daha
güzel, daha orijinal ve daha güçlüdür. Onun sanatı orijinalliği ve estetiği
ile güzeldir.
Bekir ÇOBANZADE
KAFKASYA ARAŞTIRMALARI
MERKEZİ YAYINLARI
KAFKASYA ARAŞTIRMALARI
MERKEZİ YAYINLARI
Bakü - 2005
YIRÇI KAZAK’IN
SİBİRYA
MEKTUPLARI
Erdal KARAMAN
QAFQAZ ÜNİVERSİTESİ
KAFKASYA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
YAYINLARI NO: 3
Erdal KARAMAN
YIRÇI KAZAK’IN
SİBİRYA MEKTUPLARI
Redaktör
Prof. Dr. Ömer OKUMUŞ
Dizgi
Sahib KAZIMOV
Bu eserin, Qafqaz Üniversitesi Yayın Komisyonunun Ç-QU-250-300/09 sayılı
24.02.2005 tarihli teklifi ve İdare Heyeti’nin 02.03.2005 tarih, 2005/25.08 sayılı
kararıyla Kafkasya Araştırmaları Merkezi yayını olarak basılmasına karar
verilmiştir.
ISBN: xxxx-xx-xx-xx
Q
41358167548
© Qafqaz University
121-2003
İÇİNDEKİLER
TAKDİM................................................................... III
ÖN SÖZ ...................................................................VII
I YIRÇI KAZAK........................................................... 1
I.I HAYATI.........................................................................1
I.II Y. KAZAK HAKKINDA SÖYLENİLENLER............................7
II YIRÇI KAZAK'IN MEKTUPLARI ............................. 9
II.I MEKTUPLARIN BULUNMASI ..........................................9
II.II MEKTUPLARIN MAHİYETİ .......................................... 10
III METİN ............................................................... 27
III.I DUA ........................................................................ 27
III.II TRANSKRİPSİYON-ÇEVİRİ ........................................ 31
IV SÖZLÜK .............................................................. 70
V TIPKI BASIM ÖRNEKLER ..................................... 83
V.I DUA .......................................................................... 83
V.II MEKTUPLAR ............................................................. 93
i
TAKDİM
Şiirlerimi Türkiye Türkçesi’ne aktaran KARAMAN’ın, bana
takdim ettiği ‘’Sibirya Mektupları’’ adlı eseri bir solukta okudum.
Kazak’ın, Sibirya’dan yakın dostları için göndermiş olduğu bazı dizeleri okurken, gözyaşlarıma hâkim olamadım. Bir dönemin umumi
manzarasını aksettiren mektuplar, o dönemde hadsiz bir zulmün
pençesinde kıvranan aydınların çekmiş oldukları ıstırapları, sıkıntıları göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Kitaptaki feryat, sadece Dağıstan’dan kopup gelen küçük bir
çığlık değildir. Rusların hüküm sürdüğü Azerbaycan, Özbekistan,
Kırgızistan, Türkmenistan vb. Türk cumhuriyetlerinde de bu feryadı misliyle görmek mümkündür. Sadece Azerbaycan’da 1937’de
otuz bin aydın sürgüne gönderilmiş, bunlardan birçoğu Sibirya’da
hayatını kaybetmiştir.
Bu dönemde, Azerbaycanlı olup da Türkiye ile bağlantısı
olduğu için sürgün cezasına çarptırılanlar da vardır. Türkiye’de
tahsilini tamamlayan yirmiye yakın piyesin yazarı, yüzlerce şiirin
altında imzası bulunan Hüseyin Cavit bunlardan birisidir. Türkiye’de öğrenim gördüğü için Sovyet hükümeti tarafından takip edilen
Cavit, rejim tarafından tehlikeli görülerek tutuklanır, Sibirya’ya
gönderilir. Orada zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren şair,
sürgünde hayatını kaybeder.
Bunun yanında, istiklal marşımızın müellifi Ahmet Cevat; çok
genç yaşına rağmen çok güzel eserler vücuda getiren Mikail
Müşfik; Türk milletinin, Türk halkının eski tarihini yazan Yusuf
Vezir ve Hacı Kerim Sanılı gibi Azerbaycan’ın yetiştirmiş olduğu aydınlar o dönemde rejime zararı dokunacağı korkusuyla birer birer
ortadan kaldırılmıştır.
ii
iii
Bu dönemde, Türklerin bulunduğu coğrafya, bütün olarak
göz önünde bulundurulduğunda bu felaketin şiddetinin hangi
boyutta olduğunu derk etmek daha kolay olur. Özellikle aydınların
maruz kaldığı sindirme politikası, Türk toplumunun benliğine, inanışlarına yönelik bir tehdit niteliğindedir. Toplumun kalburüstü
diye nitelendirdiğimiz kesimi sistem tarafından planlı olarak dramatik bir şekilde ortadan kaldırıldıktan sonra, sözü edilen yönetim
bu memleketlerde rahatça sistemini yerleştireceği ortamı da
bulmuş olur.
Milletini seven, milleti için her türlü fedakârlığa hazır olan
sözü edilen baskılara maruz kalan Türk soylu şairlerden birisi de
Yırçı Kazak’tır. Mektuplarından da anlaşılacağı gibi diğer soydaşları
için hazırlanan sürgün fermanı onun için de imzalanır. Bin bir türlü
işkence, diğer aydınlara olduğu gibi, ona da uygulanır. Bu zulmün
yankılarını onun mektuplarında görmek mümkündür:
Size dinden uzaklaştık diye ağlarım,
El bilsin diye yazdık, deyip ağlarım,
Acılar içinde yüzdük deyip ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Derinlere düştük, battık çıkmamak üzere,
Yad ellere gidip dönmemek üzere,
Ölsek ana baba yüzümüz görmez,
Can ağalar siz dua edin.
En son vakit ben size söylerim,
Hasret kuşları Ashar dağına konsun deyip,
O Asharın yamaçları şenlensin.
Güzel kuşlar, gün gibi, ay gibi olsun deyip,
Asharın yamaçlarında otlar yeşersin.
Dost ve kardeşe, eller toplanıp,
“Elham okuyup” hayırlısı olsun desinler.
Şairin çaresizliği, bu mısralardan anlaşılmaktadır. Kazak,
Sibirya’da, diğer insanların başına gelenleri gördüğü için, er ya da
geç, kendisinin de bir gün kör bir kurşunla hayatının sona ereceğini vurgulamaktadır. Kendilerinden haber alamadığımız, hangi
şartlar altında yaşadıkları ve nasıl öldüklerini bilemediğimiz binlerce insan düşünüldüğünde bu olayın vahşetini daha iyi anlayabiliriz.
Bu eseri hazırlayıp Türk okuyucuna sunduğu için, KARAMAN’a
teşekkür ediyorum. Anadolu’daki kardeşlerimizin eseri dikkatli bir
şekilde okuyup iki yüz yıldır bu coğrafyada, Rusların hükümranlığı
altında yaşayan soydaşlarının, hangi şartlarda yaşadıklarını görmelerini arzu ediyorum.
Bahtiyar VAHABZADE
Bakü-2005
Bu mısralardan da anlaşılacağı gibi vatanından zorla götürülen bu insanlara, her türlü işkence reva görülür. Birçok aydın
ülkesinden zorla çıkartıldıktan sonra, yakınları kendilerinden bir
daha haber alamaz. Bunlardan bir kısmı da bir dönemde serbest
bırakılmış, ülkelerine dönmelerine izin verilmiştir. Sürgüne gönderilen insanların orada çok zor şartlar altında bulundukları, eserlerinden anlaşılmaktadır. Bunu, Yırçı Kazak’ın yakınlarına gönderdiği
mektupta da görmekteyiz:
iv
v
ÖNSÖZ
Her milletin edebiyatında mektupların ayrı bir önemi vardır.
Edebi mektuplar, yıllar geçse de değerini yitirmedikleri gibi, yazıldığı döneme ait özel ve genel bilgiler vermesi yanında; kaleme
alındığı dönemin sosyal, siyasi ve tarihi olaylarına da ışık tutacak
mahiyettedir. Dağıstan'dan 1850'li yıllarda Sibirya'ya sürgüne gönderilen Kumuk şair Yırçı Kazak'ın mektupları da bu bakımdan
önemli belge niteliği taşımaktadır.
Yırçı kazak'ın, Sibirya'dan yakınlarına göndermiş olduğu
manzum mektuplar, şairin, sanatının ve hayatının, ikinci devresi
olan Sibirya sürgünü sırasında yazmış olduğu şiirlerden oluşmaktadır. Bu mektuplarda, Kazak'la birlikte arkadaşı Atabey'in, sürgün
cezasına neden çarptırıldıkları, Dağıstan'dan ne zaman, nasıl sürgüne gönderildikleri, yol boyunca şahit oldukları olayların, görmüş
oldukları manzaraların anlatılması yanında; şairi ve arkadaşını
Sibirya'ya götürmekle vazifeli memurların Kazak’a ve arkadaşına
yapmış oldukları hakaretler, işkenceler, Sibirya'da çekmiş oldukları
sıkıntılar etkili ve dramatik bir şekilde dile getirilmiştir.
Kazak'ın mektupları, önce babası Tatarhan'ın eline geçer.
Arap alfabesiyle yazılan mektupları okuyamayan baba, mektupları
okutmak için dönemin âlimlerinden olan ve medresede ders veren
Akay Kadı'ya götürür. Akay Kadı, bu mektupları Tatarhan'a okuduktan sonra üç nüsha yapar. Bu nüshalardan birisi günümüze
kadar korunarak gelir, diğer iki nüsha kaybolur. Bugün elimizde
bulunan nüshanın bazı mısraları tahrip olmuştur. Tahrip olan bu
dizelerin bazıları Yırçı Kazak'ın şiirlerinin toplandığı kitaplardan
tamamlanmaya çalışılmıştır. İlgili kısımlar italik olarak asıl metne
eklenmiştir. Tamamlanamayan kısımlar ise, üç nokta halinde verilmiştir.
vi
vii
Sibirya Mektupları
Çalışmada, Yırçı Kazak'ın hayatı, mektuplarının bulunması,
mektupların özellikleri ele alındıktan sonra; şairin mektupları,
transkripsiyonu ve Türkiye Türkçesi'ne aktarılmış şekliyle birlikte
verilmiştir. Kumuk Türkçesinde kullanılan ‘’kaf’’ sesi karşılığı olarak
kullanılan ‘’q’’ sesi diğer ‘’k’’ sesiyle karışmaması düşüncesiyle
transkripsiyonda ve sözlükte ‘’q’’ şeklinde gösterilmiştir. Araştırmaya mektupta geçen Kumukça kelimelerin sözlüğü de eklenmiştir.
Türk olmasına rağmen Türkiye’de pek bilinmeyen, bir dönemde yapılan haksızlara boyun eğmediği için baskı altında tutulan,
görmüş oldukları haksızlıkları kalemiyle, diliyle haykıran, halkın
takdirini kazanmış; vermiş olduğu mücadeleden dolayı işkence
çekmiş, sürgünlere gönderilmiş ve bu uğurda canından olmuş bir
Türk büyüğünün ülkemize tanıtılması gerektiğine inanmaktayız.
Böyle bir çalışmanın bu alandaki eksikliği gidereceği düşüncesindeyiz. Türkiye'de, hakkında geniş araştırma yapılmayan Kumuk
edebiyatının kurucusu, sürgün şair Yırçı Kazak'ı ülkemize tanıtmada, katkıda bulunabilirsek araştırmamız hedefine ulaşmış olacaktır.
Yırçı KAZAK’ı çalışmamız için bize tavsiyede bulunan, çalışmanın her aşamasında fikirlerinden istifade ettiğim, bize her
zaman bir anne şefkatiyle ve güler yüzle yol gösteren değerli
danışman hocam Prof. Dr. Emine GÜRSOY-NASKALİ’ye; çalışmalarımızı destekleyen ve bu konuda yardımlarını esirgemeyen Uluslararası Doğu Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ömer OKUMUŞ'a;
mektupları okuyup araştırmanın bir an evvel basılması için bizi
teşvik eden değerli hocam Prof.Dr. Bahtiyar VAHABZADE‘ye; eserin tashihinde emeği geçen Yrd. Doç. Dr. H. İbrahim TANÇ’a ve
kaynakların bulunmasında bizlere yardımcı olan Kumuk Türklerinden araştırmacı-yazar Hasan ORAZAYEV'e teşekkür ederim.
I.YIRÇI KAZAK (1830-1879)
I.I HAYATI
Dağıstan’ın, Temir Han Şura merkezine bağlı Müslim Avul
(şimdiki adı Atlan Avul) köyünde dünyaya gelen1 şairin gerçek
adı Tatarhanoğlu Kazak’tır.2 1830 yılında dünyaya gelen Türk
halk şairi ve düşünürlerinden biri olan Y. Kazak, Dağıstan’daki
Şamhal Kumuklar’ına topluluğuna mensuptur; yani Dede Korkut
Oğuz namelerinde “Alaca Atlu Şavkalu Melik” diye adlandırılan
Hazar/ Kıpçak hükümdarlarının soyundandır. Kuzey Kafkasya
Türkleri arasında Yırçı Kazak namıyla tanınan şair,3 çocukken
şiirler yazmaya başlar, yazdığı bu şiirleri besteleyip düğünlerde ve
bayram-larda söylemesiyle halk arasında meşhur olur. Halk, yazdığı bu şiirleri besteleyip söylemesinden dolayı ona şarkıcı anlamında Yırçı ismini takar. Halkın takmış olduğu bu isimle günümüze kadar anılagelir.4
Yoksul bir ailede dünyaya gelen şairin gençlik yılları sıkıntılar içinde geçer.5 Gençken vatanının güzelliklerini, aşkını, kahramanların fedakârlıklarını anlatan şiirler yazmaya başlayan Kazak;
zamanla köylülerin hayatını ele alan, onların yerli Prenslerden ve
Rus idarecilerinden çektikleri sıkıntıları dile getiren şiirler söylemeye başlar. Bu dönemde köylülerin ezildiğini, çok zor şartlar
altında çalıştıklarını, idarecilerin halka zulüm ettiklerini şiirlerinde
dile getirir. Yırçı Kazak’ın, halkın durumunu anlatan şiirleri, ezi-
1
Erdal KARAMAN
Bakü-2005
2
3
4
5
viii
Aliyev, Kamil Güner (Neşre Hazırlayan, H. Alparslan), “Yırçı Kazak”,
Kardeş Edebiyatlar, sayı 38, Ocak, Şubat, Mart 1997, s. 24.
Komisyon, Yırçı Kazak Lirika, Mahaçkala 1988, s. 8.
Aliyev, K.G, age, s. 8.
Komisyon, Dagestanskaya Literaturı,Mahaçkala 1989, c.10, s. 125.
Breytburga, C. M.,Oçerki Dagestanskoy Savetskoy Literaturı, Mahaçkala
1957, s. 15-16.
1
Erdal Karaman
len, baskılara maruz kalan, sadece onurlu Kumuk köylülerini
anlatmaz; bütün Dağıstan halklarının içinde bulunduğu sıkıntıları,
mücadeleleri de terennüm eder. Şiirlerinde İnsanların mutlu olabilmesi için, sömürülmekten kurtulup, özgür olmasını vurgular.6
Kazak, aynı zamanda, yaşadığı dönemindeki mal mülk
dağılımının dengesizliğini, sosyal eşitsizliğin ve gelir dağılımının
bozukluğunu görmüş, bu problemlerin neden kaynaklandığını
eserlerinde etkili bir şekilde dile getirmiştir.7
Şair, “Şiirlerimi sadece benim gibi yoksullar için yazıyorum. Nitekim bu yoksullarda da bende de bir kapik (kuruş) yok.
Feodaller bizi sömürerek bu hale getirmiştir.” demek suretiyle
devleti idare edenlerle arasındaki anlaşmazlıkların neden kaynaklandığını ifade etmektedir.8
Halkın içinde halktan birisi olan Kazak, şiirlerinde Dağıstanlıların portresini çizdiği için, halk onu zevkle dinler. Yıllar
geçer, halk arasında en çok sevilen şair olup çıkar. Rusları ve yerli
Kumuk idarecileri korkusuzca tenkit eden şiirleri, gün geçtikçe
artar. Şairin hicivleri, idarecileri tedirgin etmeye başlar.
Kumuk Prens Ebu Müslim Han Şamhal, halk arasında meşhur olan, Rusları ve Kumuk idarecileri pervasızca eleştiren şairi,
kendi sarayına davet eder. Onun gönlünü alıp kendisine bağlamak
ister, Kazak’a iltifatlarda bulunur. Kazak, halkın hangi şartlar
altında yaşadığını çok iyi bilmektedir. Şaire göre; kendisinin halkı
anlatan şiirler söylemeyi bırakıp, halka zulüm eden idarecilerin
tarafına geçmesi, Prenslerin insanlara yaptığı baskıları, haksızlıkları gömemezlikten gelmesi, onun, halkına karşı yapabileceği en
büyük ihanettir. Sevenlerine karşı sadakatini koruyan Kazak’ı,
6
7
8
2
Komisyon, age, s. 9.
Abdullayev, M. A., İz kulturna Filosofskogo Naslediya Dagestane,
Mahaçkala 1994, s. 84.
Gamzatov, G.G., Literatura Naradov Dagestane, Mahaçkala 1982, s. 255.
Sibirya Mektupları
Şamhal'ın övmeleri yolundan çeviremez. O, Şamhal’ın icraatlarını
eleştiren şiirler söylemeye devam eder.9
Bu gelişmelerden sonra şairle Şamhalların arası iyice açılır.
Ebu Müslim Han Şamhal, Yırçı Kazak’ı cezalandırmak için fırsat
kollar. Kazak’ın, Şamhal’ın cariyesini kaçırmada yakın arkadaşı
Atabey’e yardım etmesi bardağı taşıran son damla olur. Kazak’ın
hata yapmasını bekleyen Şamhal idaresinin eline fırsat geçmiştir.
Bu olay, Şamhal'ın, Kazak’ı cezalandırması için yeterli sebep olur.
Bu gelişmeden sonra Yırçı Kazak, yakalanır, Sibirya’ya sürgüne
gönderilmek üzere, Rus makamlarına teslim edilir. Artık şairin
çileli hayatının ikinci dönemi başlar. Sürgüne gönderilen şair orada da Kumuk Prensleri eleştiren şiirler söylemeye devam eder.10
Kazak'ı, Sibirya'ya gönderen Şamhal, onun sanatında yeni
bir dönemin açılacağını, olgunlaşıp, mücadelesinde daha da ısrar
edeceğini hiç hesaba katmaz.11
Genç yaşta arkadaşı Atabey ile sürgüne gönderilen şairin
hayatında ve sanatında yeni bir dönem başlar. Sibirya’da, sürgünde olduğu dönemde, kendisini sürgüne gönderen Ebu Müslim Han
Şamhal sağdır. Kazak, Ebu Müslim Han Şamhal’ın kardeşi,
Muhammet Han’a bir mektup yazar. Bu mektubunda Muhammet
Han’a şöyle seslenir:
Aslan beyim, asil elmas Han Bey’im,
Bir şans bize ahımız için,
Uzaklarda bizi dinsiz öldürme,
Ebu Müslim Şamhal Ulu Şah(!) için.
9
10
11
Aliyev, C.M.C., Jiznenniy i Tvorçeskiy Put Yırçı Kazaka, Mahaçkala
1980, s. 36.
Sultanov, Kamil, Raznıh Naradov, Mahaçkala 1971, s. 25.
Aliyev, A. M., Kumıkskaya Naradnoya Payeziya, Mahaçkala 1983, s. 38.
3
Erdal Karaman
Sibirya’da şaire yapılan işkenceler ve hakaretler hat safhaya
ulaşır. Burada esir muamelesi görür. Ona yapılan hakaretler duygularıyla alay etme insan takatinin üzerindedir. Şair, bu işkenceleri kendisine reva görenlere karşı kinle dolar. Buna rağmen,
sürgünde bile vatanını düşünür, yurduna döneceği günün hayaliyle yaşar. Sibirya’da sürgünde bulunduğu sırada; halkın sırtından
geçinen, insanlara zulüm eden, halkın yaşadığı hayatla kendi lüks
yaşamları arasında uçurumlar kadar fark olan, bu durumu görmeyen ya da görmek istemeyen Kumuk idarecilere ateş püskürür.
Onların halkı köle olarak gördüklerini, halkın sırtından geçindiklerini ifade eder.
M.Y. Lermantov ve N.G. Çernişevskiy gibi büyük Rus
yazarların, kendi halkının esir muâmelesi görmesini kabullenmedikleri gibi, Yırçı Kazak da, aynı haksızlıklara maruz kalan milletinin hazin durumuna razı olmaz.
Sibirya'da vatan, Yırçı Kazak için hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar kutsaldır. Onun için ülkesi elmas dağ, altın taht'tır. Vatanından uzakta iken şair, ülkesinin bağımsızlığa kavuşacağı günlerin uzak olmadığını, zorbaların bir gün hakkettikleri
cezayı çekeceklerini dile getirir.12
Yırçı Kazak, Ebu Müslim Han Şamhal ölünce memleketine
döner. Bu tarihten sonra şair, Hasavyurt’ta yaşamaya başlar.
Şair’in, Sibirya’ya ne zaman gönderildiği şiirlerinden çıkarmak
mümkündür. Kazak’ın 1860 yılında Şamhal’ın ölümüyle Dağıstan'a döndüğü bellidir. Bir şiirinde, Sibirya'daki sürgününü vurgulayarak, üç yıllığına ben olcasız yatayım, “üç yıl ben eşimden ayrı
yatayım” dizesiyle şairin Sibirya'ya en az üç yıllık bir sürgüne
gönderildiği hükmüne varılabilir. Adı geçen şiirde durumunu şu
mısralarda dile getirir:
12
4
Komisyon, age, s. 12-13.
Sibirya Mektupları
Batırıma, can damadım Akay'a,
Karımla babam sana emanettir.
Bu Sibirya denen gâvurun elinde,
Üç yıl ben eşimden ayrı yatayım.
Üç aydan sonra dönersem, çekip gelirim.
Gelmezsem yeni atımı satayım.
Kazak'ın, bu şiirinden çıkarılacağı gibi, o 1857'de Sibirya’13
ya gönderilmiş olmalı, bu durumda şair, 27 yaşındadır.
Şamhal'ın ölümüyle memleketine dönen şairin hayatında ve
sanatında üçüncü dönem başlar. Sibirya'da hayallerini süsleyen,
hasretiyle tutuştuğu vatanına dönmesi Kazak’ı mutlu etmeye yetmez. Ülkesine döndüğünde, gördüğü manzaralar, onun mücadelesinin bitmediğini, kaldığı yerden devam edeceğini gösterir. Yırçı
Kazak, önce Temir Han Şura’ya yerleşir, burada yaşamaya başlar.
Fakat, Şamhallar onu burada da rahat bırakmazlar. Ters bölgesindeki Hasavyurt’un Batayurt köyünde kalmasına izin verirler. Şair,
bu köyde yaşamaya başlar; fakat Şamhal idaresinin gözleri
devamlı onun üzerindedir. Kazak, burada insanlar arasındaki çıkar
kavgalarını, insanların ihtiraslarını, zenginlere ayrıcalıklı davranıldığını, bilginlerin ve fakirlerin toplumda hor görüldüğünü yakından görür ve hayal kırıklığına uğrar. Bu durum ince düşünceli,
hassas şairi oldukça sarsar, vatanında, Sibirya'da olduğu gibi tekrar gurbet hayatı yaşamaya başlar.
Bu manzaralar karşısında çok etkilenen şair, ümitsizliğe
kapılır. Bu durum, bazı araştırmacılar tarafından eleştirilir. Yırçı
Kazak gibi mücadeleci insanların her şartta mücadelesine devam
etmesi gerektiği vurgulanır. Zor durumlarda büyük insanların çabucak pes etmemeleri onların büyüklüğünün işareti olduğu ifade
edilir. Fakat, Kazak'ın bu hali süreklilik arz etmez.
13
Akavov, Zabit, Birinciler, Mahaçkala 1981, s. 24.
5
Erdal Karaman
Şair, Sibirya'dan döndükten sonra Kumuk Prenslerle yirmi
yıl daha mücadele eder. Onların emirlerine uymak istemez, kaldığı köyde şiirleriyle Şamhalları taşlamaya devam eder.
Prenslerle arası açılan mücadeleci şairi, Şamhal idaresi tekrar tutuklatır, zindana attırır; fakat onu susturamazlar, Batayurt
köyünde zor durumda kalan şair, sık sık Aksay’a gider orada dostlarıyla görüşür. Halk, kendi düşüncelerini terennüm eden, hislerinin tercümanı olan Kazak’ı çok sevmektedir. Bu sevgi, şairi öldürmek için fırsat kollayan Kumuk idarecileri korkutmaktadır.
Onu alenen öldürmekten çekinirler. Bu dönemde aydınlar da
Kazak’ı yalnız bırakmazlar. Petersburg şehrinde Şarkiyat Fakültesinde ders veren, Kazak’ın çağdaşı Kumuk akademisyen Muhammet Efendi Osmanov, Kazak’a destek verir, mücadelesinde onun
yanında yer alır.14
Sibirya’dan döndükten sonra iradesini kaybetmeyip, kalemini halkı için kullanan şair,15 kırk dokuz yaşına geldiğinde
esrarlı bir şekilde öldürülür.16
Hayatı sürgünlerde ve zindanlarda geçen çileli şairin ölümüyle ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bunlar;
Yırçı Kazak, köyünde tek başına yaşamaya devam eder, bir
gün sabah erkenden işe giden köylüler, köprünün altında şair’i ölü
olarak bulurlar. Hiç kimse Kazak’ı kimin öldürdüğünü bilemez,
katil de yakalanamaz.17
Diğer bir görüşe göre şair, Kumuk Prensler tarafından
tutulan kiralık kâtil tarafından öldürülmüştür.18
14
15
16
17
18
6
Komisyon, age, s. 12-15.
Aliyev, C.M.C., Zarojdeniye i Razvitiye Kumıkskoy Literaturı, Mahaçkala
1979, s. 37.
Sultanov, K., age, s. 46.
Sultanov, K., age, s. 47.
Komisyon, age, s. 38.
Sibirya Mektupları
Üçüncü bir rivayet’e göre Kazak, 1879 yılında yine Ruslar
tarafından tutuklanır ve gizlice sürgüne gönderilir. Kazak, sürgündeyken acı çekerek ölür.19
I.II YIRÇI KAZAK HAKKINDA
SÖYLENİLENLER
Nikolay TİHANOV:
Dağıstanda lirik şair çoktur. Ben özellikle dört şair üzerinde
durmak istiyorum. Çünkü, onlar öyle yükselmişlerdir ki, sanki
Diklosmta, Bazardüzi, Şalbuzdağ ve Şah dağları gibidirler. Bunlar;
Kumuk Yırçı Kazak, Lezgin Yetim Emin, Dargin Batıray ve Avar
Mahmut Kahab Rosola'dır.
Yırçı Kazak, ilk Kumuk şairlerdendir. O, sanatında kendi
yolunu çizerek, bu yolda devamlı başarılar elde etmiştir. Yırçı
Kazak, Kumuk Prensler tarafından, kendi taraflarına çekmek için,
saraya davet edilir; ama Kazak halkını bırakıp, suçsuz günahsız
insanların cellatlarını övemez. Bundan sonraki hayatı hapishanelerde, zindanlarda ve sürgünde geçer. Bütün bunlara rağmen onun
sağlam iradesi kırılmaz. Sibirya'ya sürgününden döndükten sonra
kalemi yine halk için çalışır.
O, büyük bir şairdir. Onun nazmı Kumuk nazmının başlangıcı olduğu gibi gelecekteki Kumuk şairleri de rehberidir.
Efendi KAPİYEV:
Geçmiş yüzyılın yarısında yaşamış ünlü bir şarkıcıdır.
Kazak, halk arasında büyük bir şöhrete sahiptir. Onun etkisi
Kumuk edebiyatı'nda hala devam etmektedir.
19
Aliyev, K. G., age, s. 24-25.
7
Erdal Karaman
Rasul GAMZATOV:
Yırçı Kazak'ın eserleri günümüzde de hala büyük bir zevkle
okunmaktadır. Çünkü, bu eserler okuyanları heyecanlandırıyor,
onların ilgilerini çekebiliyor. Bu nazımların içinden sanki milletin
yüce ruhu yansıyor gibi.
Eserlerinde, insanın yükselmesi için gereken yüce idealler,
hedefler nazmedilmiştir
Natalya KAPİYEVA:
Onun kaderi zor bir inkılapçının kaderidir. Kazak, şiiriyle,
şarkısıyla dağlı köylülerin, yoksulların yanında; zalimlerin karşısında idi.
Dağıstan'da hiç kimse adalet, eşitlik, bağımsızlık kavramlarını Yırçı Kazak kadar ilhamlı, açık ve seçik anlatamamıştır.
Bekir ÇOBANZADE:
Kumuk edebiyatında en istidatlı şair Yırçı Kazak'tır. İfade
etmedeki başarısını, hak ve adalet değerlendirmesindeki isabetli
görüşünü, iç alemini mısralarına taşımadaki ustalığını Türkmen
şair Mahdum Kulu'ya benzetmektedirler. Ama, Yırçı Kazak'ın üslûbu Mahdum Kulu'dan daha güzel, daha orijinal ve daha güçlüdür. Onun sanatı orijinalliği ve estetiği ile güzeldir.
Alim Paşazade SALAVATOV:
Kazak, halkın üzüntüsünü, çektiği acıları; halk diliyle
kendisine has üslubuyla dile getiren bir şarkıcıdır. Bu nedenle
Kazak'ı, Kumuk edebiyatında ilk şair olarak kabul ederim. 20
C. M. C ALİYEV:
Rus edebiyatında Puşkin ne ise, Kumuk edebiyatında da
Yırçı Kazak odur.
20
8
Xaybullayeva, C. M., Musahanova, Klasik Dagestanskoy Literaturı,
Mahaçkala 1982, s. 10.
Sibirya Mektupları
II. KAZAK'IN MEKTUPLARI
II. I MEKTUPLARININ BULUNMASI
Vahap Zahirov, 1953'te Heli köyünde bulunduğu dönemde
komşusu bir akşamüstü elinde balmumlu bir beze sarılmış bir
tomar kâğıtla çıkagelir. Bu bezi açıp baktıklarında Arapça dualarla başlayan elyazması küçük bir kitapçık bulurlar. Duaları okurlar;
fakat anlamlarını çıkaramazlar. Metinleri okumaya devam ederler.
Kumukça, Sizden savlay ayrıldık zamansız, mısralarına geldiklerinde bu mısraları anlarlar. Okunması çok zor olmasına rağmen
dizeleri çözerler ve ayrı bir kâğıda tekrar yazarlar. Atabaynı ayı
günü yoldu dep, Kazakıma qara qayġı dep, mısralarına geldiklerinde bu dizelerin Yırçı Kazak'a ait olduğunu anlarlar. Metinler
çözülmeye başlayıp, dizelerin sahibi ortaya çıkınca, Zahirov'un
aklına, Müslimavullu Kazak'ın, hiçbir yerde kitabının olmadığı,
bu kitapçığın Heli köyüne nereden ve nasıl geldiği sorusu takılır.
Zahirov, köyde, bu şiirler hakkında araştırma yapmaya
başlar. Köyün ileri gelenlerine, Yırçı Kazak'ın hayatta olduğu
dönemde, Heli'de kimlerin yaşadığını ve okuduğunu sorar. Zikredilen tarihlerde halen hayatta olan İdris Muhammet'in, Kazanişli
Akay Kadı'dan ders aldığını öğrenir. İdris Muhammet, bu olayların geçtiği sırada bir hayli yaşlanmıştır. Zahirov, İdris Muhammet'e gider ve okuduğu dönemde Yırçı Kazak hakkında herhangi
bir şey duyup duymadığını sorar. Ömrünün son günlerini yaşayan,
kendinden geçmiş, konuşmaya mecali kalmamış, hareketleri
çocuklaşmış olan bu pirifâni, Kazak'ın ismini duyunca birden
canlanır, konuşmaya başlar:
— “Nasıl olmam, ben onun babası Tatarhan'ı da tanırım.” der
ve devam eder: “Biz öğrenciler Akay Kadı ile birlikte güzün tarlada patates toplarken, şapkası sarı kıldan örülmüş, sarı sakallı,
9
Erdal Karaman
keten cepkenli, bugün görmüş gibi gözümün önünde bulunan
güzel çarıklı birisi gelip, Akay'a selam verdi. Bunlar çok eski iki
dostmuş gibi uzun uzun konuştular. Sonra koynundan bir top
kâğıt çıkarıp Akay'a uzattı. Akay, bu yazıları kendisine bir defa
okudu, ihtiyar tekrar okumasını istedi. Aynı şahıs aralıklarla
birkaç kez geldi. Sonunda bu gelenin Müslimavullu Tatarhan
olduğunu, Sibirya'da sürgünde bulunan oğlu Kazak'ın, Arap alfabesiyle yazılmış olan mektuplarını kendisinin okuyamayıp Akay'a
okutmak için getirdiğini öğrendik.”
— “Akay Kadı, gelen bu mektupları toplayıp üç nüsha yaptı.
Bu nüshalardan birisini alıp kendisinde alıkoydu. Diğerini mektupları okutmak için ara sıra kendisine gelen Yırçı Kazak'ın babasına, Tatarhan'a, üçüncü nüshayı da köyün ileri gelenlerinden
birine verdi.” diye anlatır İdris Muhammet.
Akay Kadı'nın kendisine alıp muhafaza ettiği nüshalar hariç
diğerleri kaybolmuştur. Bu aşamadan sonra diğer bir sorunun
cevabı aranır. Heli köyünde bulunan bu kitapçık Vahap Zahirov'un komşusunun eline nasıl geçmiştir? Zahirov, araştırmaları
neticesinde ikinci sorunun da cevabını bulur. Akay Kadı'nın büyük oğlu Abuhayr'ın talebeliği Heli köyünde geçer. Bu köyden
evlenir ve buraya yerleşir. Abuhayr Zahirov'un komşusuna kız
verir, akraba olurlar. Abuhayr'ın babasından kalan kitaplar kızına
intikal eder. Abuhayr'ın kızında bulunan bu mektuplar, Akay
Kadı'nın muhafaza edip oğluna verdiği mektuplardır.21
II. II KAZAK'IN MEKTUPLARININ MAHİYETİ
Yırçı Kazak, Kumuk edebiyatının kurucusudur. Ondan önce
edebi mahsuller halk arasında sözlü olarak söylenirdi. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Yırçı Kazak'ın şiirlerinin yazıya
Sibirya Mektupları
geçirilmesiyle birlikte, yazılı Kumuk edebiyatının temelleri de
atılmış olur. Bu dilde düşüncelerini edebi bir şekilde ifade eden
şair, halkın beğenisini kazanır. Şairin düşüncelerini ifade etmedeki ustalığı, ona Kumuk edebiyatının kurucusu olma sıfatını kazandırmıştır.
Şairin eserleri, daha hayattayken ağızdan ağza dolaşmaya
başlar, halk onun şiirlerini çok sever. Kazak, mısralarında bir
taraftan sıkıntılar içinde yaşayan yoksul halkı anlatırken; diğer
taraftan da, her türlü konfor içerisinde yaşayan, halkı sömüren,
halkın sesine kulak vermeyen yerli Prensleri eleştirir. Halk, onun
eserlerinde kendisini bulur. Şair, dönemindeki olumsuzlukları çok
iyi görür, idarecilerle halk arasındaki uçurumları şiirlerinde dile
getirir.22
Yırçı Kazak, yeni Kumuk edebiyatının gelişmesinde çok
büyük rol oynar. Hem on dokuzuncu asırda hem de günümüzde
yaşayan Kumuk şairler, onun şiirlerinden etkilenmiştir. Onun akıcı dili, musikili şiiri, cezbedici nazmı Kumuk dilinde her zaman
tazeliğini korumuştur.23
Kazak’ın haykırışı, zulme baş kaldıran, yapılan haksızlıkları
içine sindiremeyen insanların mücadelesinden doğan tepkilerdir.
Sanatı ise, ezilen dağlı fakirlerin şarkısıdır.
Kazak, yüzyıllar boyu süregelen nazmını kurdu. Şairin;
Dağıstan halkının kültürünü, hayat anlayışını, acımasız öfkeli beylerini, ezilen köle durumundaki halkını, yaşadığı dönemdeki çarpıklıkları anlatan eserleri nesilden nesile aktarılmaktadır. Onun
şiirleriyle on dokuzuncu yüzyılda yaşayan Kumukların düşünceleri, hisleri, hayalleri, hayat mücadeleleri, umutları ve üzüntüleri
günümüze kadar taşınmıştır.24
22
23
21
10
Zahirov, Vahap , ‘’O Bulay Boldu’’, Lenin Yolu Gazetesi, 19-Kasım-1980
24
Aliyev, A.M., Kumıkskaya Narodnaya Payetiya, Mahaçkala 1983, s. 35.
Tihanov, Nikaloy, Payeti Staravo Dağıstana, Leningrad 1961, s. 11.
Aliyev, C.M.C., age, s. 44-45.
11
Erdal Karaman
Araştırmacılar, şairin hayatını ve eserlerini üç bölümde ele
alırlar:
a) Sibirya’ya gönderilmeden önceki hayatı ve eserleri,
b) Sürgün sırasında Sibirya’daki hayatı ve söylediği şiirler,
c) Sibirya’dan döndükten sonraki hayatı ve şiirleri.25
Biz bu çalışmamızda, şairin sanatının ve hayatının, ikinci
dönemi olan, sürgün sırasında Sibirya’dan dostlarına göndermiş
olduğu mektupları ele aldık.
Kazak'ın, zikredilen dönemde yazdığı şiirler, sürgüne gönderilmesinden vatanına dönünceye kadar, yakınlarına yazdığı
manzum mektuplardan oluşmaktadır. Bu mektuplar, şairin
cezasını çekmek üzere(!) gönderildiği Sibirya’daki haletiruhiyesini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Şair, sözü
edilen zaman dilimi içerisinde, mektuplarından da anlaşılacağı
gibi çok sıkıntı çekmiştir. Kazak'ın, çekmiş olduğu acıların şiddetini bu mektuplarda görmek mümkündür. O, mektuplarında sürgüne gitmek üzere yola çıkışlarını, yolda şâhit oldukları olayları,
görmüş oldukları manzaraları, Sibirya'ya götüren görevlilerin kendilerine yapmış olduğu hakaretleri, Sibirya'da maruz kaldığı işkenceleri, vatanına ve milletine duymuş olduğu özlemini, dostlarını asla unutmadığını, unutamadığını, ülkesine döneceği günlerin
hayaliyle yaşadığını etkili bir şekilde dile getirmiştir.
Sibirya Mektupları
Araştırmacılar, Kazak'ın sürgün sırasında sanatında doruk noktaya
çıktığını belirtirler.
Kazak, milletini çok sevmektedir. Vatanından binlerce
uzakta ülkesi için gözyaşı dökmekte; ülkesinde, beylerin, efendilerin köleye döndürüldüklerini haykırmaktadır. Bu haliyle şair,
Sibirya'da yaralı bir aslanı andırır. Sibirya şartlarında bile ülkesinin kurtulması için fikir yürütür, milletinin dertleriyle dertlenir.
Yırçı Kazak'ı cezalandırmak için fırsat kollayan Ebu Müslim
Han Şamhal, aradığı bu fırsatı şairin, saraydan bir cariye kaçırmada arkadaşı Atabey'e yardım etmesiyle yakalar. Kazak, Ebu
Müslim Han Şamhal'ın gözünde affedilmez suçludur. O, cezasını
Sibirya'da çekmelidir. Öyle de olmuştur. Ebu Müslim ölünceye
kadar Kazak, Sibirya'da çilesini doldurmuştur. Şair, sürgün sebebinin cariye olmadığını çok iyi bilmektedir. Bu durumu ''İş
Allah'tan sebep oldu karavaş'' dizesiyle dile getirirken kendisine
Sibirya yollarının gösterilmesinin gerçek sebebinin ne olduğunu
îma etmektedir.26
Kazak'ın çileli sürgünü, onun bir şiirinden de anlaşılacağı
gibi, Dağıstan'da yaşanılan güzel bir sonbahar gününde başlar.
Şair, o günü şu dizelerle anlatır:
Gittiğimizde güzün parıltılı, güzel günlerindendi.
Bir cariye ile birlikte gönderilmiştik.
Altıncı Artuluh Dağ'dan geçip,
Yedinci Çaçan Dağ'a ulaşınca,
Vardığımız yer Aktaşavuhtu,
Az olan mısır ekmeğimiz de bitince,
Tanrı'nın emri de ulaştıktan sonra,
Döndüğümüzde kar kalkmamış yaz idi.
Kazak, Sibirya'da kendisi gibi çeşitli ülkelerden sürgüne gelen insanlarla görüşme imkanı elde eder, onlarla fikir teâtisinde
bulunur. Şair için Sibirya, işkencelerin yanında onun yetişmesinde
mektep olur. O, bu dönemde en güzel şiirlerini kaleme alır.
25
12
Aliyev, C.M.C., Jiznenniy i Tvorçeskiy Put Yırçı Kazaka, Mahaçkala
1980, s. 85.
26
Sultanov, Kamil, Kumuklanı Adabıyatı, Mahaçkala1964, s. 58.
13
Erdal Karaman
Annesini, babasını, sevdiklerini ve vatanını terk etmek
zorunda kalması, ona çok dokunmuştur. Sonu belli olmayan, zor
şartlar altında geçen bu yolculuğu şair şu mısralarda dile getirir:
Tanrıdan deli düşümü yüceltip,
Dünyamızı duman bastı bulut gibi.
Dumanlar basıp, dert yutup,
Kaygılar koptu birden Kazak'a.
Sibirya yollarında yazdığı “Ne bileyim, yüz türlü hilesi var
hanların” şiirinde arkadaşı Atabey'le birlikte yolda çekmiş oldukları sıkıntıları anlatır:
Hesabı yok! Yürüdüğümüz yolların,
Başımızdan geçen çetin hallerin.
Düz meydanları eğri edip gösteren,
Nerden bileyim, yüz türlü hilesi var hanların.
Şairi, Ruslara bağlayıp teslim eden idareci de Kazak
gibi Kumuk Türklerindendir. Kazak, Kumuk Prensin kendisine bunu yapmasını kabullenemez. O, kuzu gibi tutulup
düşmana teslim etmenin çözüm olmadığını vurgularken,
kendisine Sibirya'da reva görülen işkencelerin şiddetini
mektuplarında dostlarına anlatır:
Kuzu gibi tutup vermek yol muydu?
Gazaba gelen it gâvurun eline.
Kazan gibi içimizi kaynatıp,
Katıksız kara peksimet çiğnetip,
At gibi arabaya koşup,
Dünyanın türlü azabını çektirip
En sonunda bağlayıp gönderdin,
En azılı gâvurun Sibirya denen yoluna.
14
Sibirya Mektupları
Kazak, sürgüne gönderilirken yol boyunca hissiyatını şiirlerinde dile getirir. Başından geçen olayları yakınlarına yazar. Bu
sıkıntılar, şairin mısralarından da anlaşılacağı gibi, insan takatinin
üzerindedir. Kendisine yapılanlar, ona öyle dokunur ki, başına
gelenleri düşündüğünde gözlerinden kanlı yaşlar gelmesini
engelleyemez. Bununla birlikte şair, bu soğuk illerden kurtulup
vatanına dönme ümidiyle yaşar. O, bir gün bu özleminin gerçekleşebileceğini düşünür. Bir taraftan dostlarına vatanına dönmesi
için dua etmelerini söylerken, diğer taraftan da Yaratıcı’nın
kendisine acıyıp rahmet etmesini ister. O isterse, Arap atın kendisini yolda koymayıp bir gün sılaya ulaştırabileceğini söyler:
İç çektiğinde mavi ela gözden kan gelir.
Ah, dediğimizde arka kemiğimiz eğilir.
Beller kırılmış, güneş batmış,
Ah, demekle şimdi ele ne gelir?
Ahlarla, inlemeyle, sızlamayla geçer günümüz.
Yaradanım bize rahmet gönder.
Yaradanım senden olsun merhamet
Sen geçirsen yolda koymaz Arap at.
Arap at gibi kullarına güç verip,
Âşıkları selamete sen ulaştırdın.
Genç yaşta şiirler söylemeye başlayan Kazak, zamanla eserlerinde halkın içinde bulunduğu sıkıntılı durumu dile getirmeye
başlar; halkın içinden çıkıp halkla bir olmasını başaran şair, kısa
bir süre sonra insanların gönlünde taht kurar. Halk, onu çok sever,
onun şiirlerinde kendisini bulur. Şamhalların, Kazak’ı saraylarına
davet edip, kendilerini eleştirmekten vazgeçmesini istemeleri
sonuç vermez. Bunu kabul etmesi durumunda, idarenin, kendisine
her türlü kolaylığı sağlayacağı yönünde söz vermeleri; Kazak'ın
bu tekliflere aldırmaması, milletinin gören gözü, konuşan dili
olmaya devam etmesi, onu halkın nezdinde müstesna bir yere
15
Erdal Karaman
getirir. Halkın gözünde saygınlık kazanan Kazak’ın, sevdiği insanlardan ayrılması hiç de kolay olmaz. Bundan dolayıdır ki sonu
belli olmayan bu yollar, şairi yer yer ağlatır; gözüne günler karanlık, dumanlı gözükür; onun çaresizliği, uçmak isteyen; fakat kanatları kırılıp bir yere çakılıp kalan, uçmaya çalışan bir kuşa benzemektedir. Kazak, çekmiş olduğu sıkıntıları dostlarına bir bir
anlatırken, diğer taraftan da yakınlarının kendisini hoş görmesini
ister. Durumunun şikâyet edecek kadar ciddi olduğunu vurgular.
''Halinden şikayet ediyor diye ayıplanmaz.'' mısrasıyla içinde
bulunduğu sıkıntıların çekilmez olduğuna dikkat çeker:27
Sıkıntılı günlerde dert yanmasak ellere
Ellere yanmayalım da kime yanalım?
Burmalı bağ ağır gelir ayaklara.
Ayaklarımızı burmalı bağ sarmış,
Adım atsak baş vurulur kasıklara.
Şikayet ediyor diye ayıplanmaz.
Kuzeyde güneş ışık vermez köylere.
Kuzeyimizden güneş çıkmaz tepeden.
Ateş etmekle silah işlemez yelekten.
Hay, dediğimizde Burak at ele gelmezse.
Kazak'ın mektuplarından da anlaşılacağı gibi, o sürgündeyken anne ve babası hayattadır. Oğlunun mektuplarını alan; fakat
Arap alfabesiyle yazılmış olan bu satırları okuyamayan Tatarhan,
mektupları okutmak için o dönemde medresede ders veren Akay'a
getirir. İhtiyar baba, Akay'ın ağzından oğlunun satırlarını, birkaç
kez okutarak, can kulağıyla dinler. Yaşlı anne ve babasını geride
bırakıp onlara ihtiyarlığında sıkıntı çektirmek istemeyen şair, şu
dizelerde onlara olan hissiyatını dile getirir:
27
16
Sultanaov, K., age, s. 58-73.
Sibirya Mektupları
Anne babanı altmışında geride bırakıp,
Yetmişinde kaygı ile kocaltıp,
Koca dünyada göreceği günü yarım edip,
Bizim gibi giden nerede, kaç kişi var?
Kaprisli diye ad koydu Rus,
Ağaçların çürük kurusu,
Taşıyamaz ağır gelir yükümüz.
Anne ve babasını unutmayan vefalı Kazak, dostlarını da
unutmamıştır. ''Selam Kağız'' adlı şiirinde dostlarını tek tek anar,
sonunda da içinde bulunduğu zor durumdan kurtulabilmesi kendisine dua etmelerini ister:
Bizden selam olsun Hacı Mamak'a,
Can İnsaphanum'a, Kuytul Kamav'a,
Müezzin bunun hepsini oku cumada.
Can ağalar siz dua edin.
Selam olsun Buday'a, Boragan'a,
Okuyana şu Türk'e bakana,
Can ağalar siz dua edin.
Bizden selam olsun küllü ümmete
Haşim'e, Murat'a, Hasa Bammat'a,
Anne babasını ve dostlarını mektuplarında zikreden şair,
sevgilisine de dizelerinde selam gönderir, ona mısralarında kaygılarına ortak olmadığı için sitem eder:
Dağıstanlı Tatar Oğlu Kazak'tan,
Reyhanat'a buruk selam uzaktan.
Sevgilim niçin kaygılarımı gelip almadın?
Tilki gibi düştüğümde demir tuzağa.
Demir tuzak düştü benim ayaklarıma
Ulaşamadım öz yurduma.
Sevgilim benim kaygımı çekmez deyip,
Bin defa dönüp bakarak gittim arkama.
17
Erdal Karaman
Dostlarından binlerce kilometre uzakta çilesini dolduran
şair, gördüklerini, çekmiş olduğu sıkıntıları yakınlarına yazar.
Sibirya'da, gözyaşlarını tutamayıp, kendisi ağlatan sebepleri sıralayan Kazak, içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmanın yolunu
mektuplarında sık sık tekrarladığı dostlarının duasında arar:
Size dinimiz zayıfladı diye ağlarım,
El bilsin diye yazdık deyip ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Asker cepkeni giydik diye ağlarım,
Siyah peksimet yedik diye ağlarım,
Çorbasına doyduk deyip ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Su dökülüp sönmüş gibi olduk deyip ağlarım,
Din düşmanlarına döndük deyip ağlarım,
Geri dönmez ata bindik deyip ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Din düşmanları kandı deyip ağlarım,
Boynumuza bindi deyip ağlarım.
Kendisini sürgüne gönderen Şamhal'ın adaletsiz olduğunu,
güçlülere göz yumup kendisi gibi zayıflara zulüm ettiğini:
Güçlülere geç deyip bizim gibiler vardıktan sonra,
Görenlere bağlayıp vermek, çare midir?
Yüce İskender aslan beyim han beyim!
Dizeleriyle anlatır.
Kazak’ın mektupları, arkadaşının ve kendisinin çekmiş
olduğu sıkıntıları günümüze taşıması yanında; bir dönemde sürgüne çarptırılan insanların hangi şartlar altında ölüm kalım mücadelesi verdiklerini de gözler önüne sermektedir. Bu insanların bir
kısmı yollarda sorgusuz sualsiz bir şekilde başındaki askerler
tarafından öldürülürken, diğerleri de sonu belli olmayan bir yolcu18
Sibirya Mektupları
luğun vermiş olduğu elemle hayatlarını devam ettirirler. Bu yolculuğun bilinmeyen bir anında mahkumlar her an için ölümle karşılaşabilirler. Nitekim Kazak’ın, bir mektubundan da anlaşılacağı
gibi, birçok yiğit daha gönderildikleri menzile varmadan Miniski
yakınlarında esrarlı bir şekilde ortadan kaldırılır:
Neşe yok, dertten yürekler dolmuş,
Yürekler dolmuş, kömür gibi dert olmuş.
Gezip safa süreceğimiz günler geçti eyvah!
Güzel günler yel gibi gelip geçtikten,
Çekeceklerimiz geldikten sonra başımıza,
İş Allah'tan sebep cariye.
Karanlıklar kopmuş, ışık yok.
Kazakların eğlenip yatacağı bağ da yok.
Bahadırlarla birlikte Kazak,
Bağlanıp düşmüşüz tuzağa.
Tazılayın kolay tutulacak av da yok.
Miniski'den biraz ileri geçince,
Moskova'ya bin kilometre kaldığında,
Mikevlev'de askerin cezası şiddetlendiğinde,
Kazakların ortada ölüsü de yok, dirisi de...
Şair, yol boyunca başlarına gelen dayanılmaz işkenceleri,
mısralarına taşıması yanında, yolda şahit olduklarını da
mektuplarına almıştır. Bir mektubunda yolda gördüklerini şu
mısralarla anlatır:
Bu gavurların akıldan çıkmayacak işleri de var.
Sokakların iki yanına söğüt dikip,
Çamdan tahta çıkarıp kale deyip,
Çamdan yapılmış kare tahtaya,
Yüz çizip, kaş çekip, el, göz yapıp
Din düşmanları Allah deyip tapınırlar.
19
Erdal Karaman
Yırçı Kazak'ın, hiçbir mektubu elimizde olmasa, Sibirya’ya
götürülürken iki büklüm olarak bağlanmış halini tasvir eden,
didarlar tizge, tiz gözge, ''yüzler dize, diz göze'' dizesi olsa, onun
hangi şartlarda Dağıstan'dan Sibirya'ya götürüldüğünü, kensinie
reva görülen işkencelerin şiddetini anlamak mümkün olurdu. Bu
mektubunda başında dönen belaları bir bir anlatırken, genç yaşında güzel günlerin elden çıktığını, kara günlerin kendisini amansız
yakaladığını, bu şartlarda ömrünü sürdürmesinin çok zor olduğunu dile getirir:
Yüzler dize, diz göze,
Yasaklanmış yıllar ulaşmaz bin yüze.
Aylar, yıllar, haftalar, sonra dumanlı günler,
Elden çıkıp gitti has günler.
Has günler alkışlandı şarkılarla,
Işık verip çoğaldı nurla.
Ömrümüz geçer mi böyle?
Mektuplarında şair, içini dostlarına döker, onlarla hasbıhal
eder, acılarını onlarla paylaşır. Onun için tek teselli kaynağı yakınlarıdır. Şikâyetlerini dostlarından başka kimseye anlatamayacağını söyler:
Sıkıntılı günlerde dert yanmasak ellere,
Ellere yanmayalım da kime yanalım,
Burmalı bağ ağır gelir ayaklara.
Ayaklarımızı burmalı bağ sarmış,
Adım atsak baş vurulur kasıklara.
Şikayet ediyor diye ayıplamak doğru olmaz,
Kuzeyde güneş ışık vermez köylere.
Genç şairin sürgün sırasında başında dönen belaların sınırı
yoktur. O, bazen derin sulardan geçer, bazen agular çiğner. Bu
yüzdendir ki, ağaran yüzü kendisine bir türlü gelmez. Bütün bu
20
Sibirya Mektupları
sıkıntıların vermiş olduğu elemlerden kurtulmak için o bazen
hayallerini süsleyen Ashar dağdan medet umar. Ashar dağının
tepesinden yüzüne ışık verecek ayın doğmasını bekler:
Ağalara ışık verip giden
Ashar dağdan ay doğmaz mı öfkeli?
Ashar dağ'a, asillere yapmaz mı?
Asillerin eski derdi bitmez mi?
Asil hanlar ay gibi yüzünü parlatıp,
Güneşler gibi gülüp de sözünü söylemez mi?
Gürleyen gökler gibi coşkulu,
Coşkun mavi atlar gibi yürüyüşlüm.
Merhamet edip de söylediği sözden dönmez mi?
Ay Ashar dağ, bir senin için yapalım,
Ay sıkıntıda, güneş sönük, ışık vermez ağlayalım.
Kazak'ı, çekmiş olduğu sıkıntılar yer yer ağlatır. Onun güzel
günleri dostlarından yüzlerce kilometre uzakta ahlarla, inlemelerle
geçer. Bu işkencelerin vermiş olduğu sıkıntılar, şairin mısralarında bir bir karşımıza çıkar:
Su dökülüp sönmüş gibi olduk deyip ağlarım,
Din düşmanlarına döndük deyip ağlarım,
Geri dönmez ata bindik deyip ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Bunlara rağmen Kazak, yurduna döneceği günlerin ümidiyle yaşar. Yurduna döneceği günlerin hayali, zor şartlar altında
yaşamaya çalışan şaire can verir. Onun, ümitle korku arasında
gidip gelen hayalleri, bazı mısralarında ışığı sönmekte olan zayıf
bir mumu andırır. Bu mum bazen sönecek gibi olur, bazen
kuvvetlenir parlar; ama hiçbir zaman ışığını kaybetmez. O bazı
dizelerinde coşar, düşmanlarının kanını içerken, bazı mısralarında
yurduna dönmesini Azrail'in gelip canını almasına bağlar. Ne
21
Erdal Karaman
zaman Azrail gelir, canını alırsa, o zaman vatanına dönebileceğini
şu mısralarda dile getirir:
Azrail can alınca gidelim,
Azizlere aksayarak ulaşalım.
Ahsayların altı da Anadol,
O metruk yerden de nasıl geçelim.
Terkanası da ıssız derin su,
Fırlayıp atılmakla da olmaz ne yapalım.
Bunu yapmaya güç de yok, çare de.
Ah demekle artmaz yardımlar,
Sararmış yüzler, sanki dertler binlerce.
Fakir şair, gençken düğünlerde şarkı söyler, ailesinin geçimine katkıda bulunur. Bu dönemde her şey onun için ayrı bir
güzeldir. Vatanını över, sevgilisine besteler yapar, aşkından bahseder. Ne zaman ki, Ebu Müslim Han Şamhal, Ruslarla bir olup,
halkın üzerine gelmeye, onlara zulüm etmeye başlar. O dönemde,
Kazak'ın mısralarında işlenen tema da değişmeye başlar. Kazak,
mısralarında Ebu Müslim Han Şamhal'ı karşısına alır. Bu
mücadele Kazak'ın ölümüne kadar sürer. Kazak, milletine yapılan
zulümlere göz yumamaz. Bunların yanında kendi halkından
birisinin şairi tutup Ruslara teslim etmesine de tahammül edemez.
O, kendisine, ‘’Hanımız bizi bağlayıp sarı Rus'a teslim ettikten
sonra, bize kim sahip çıkar?’’ diye sorar. Bir mektubunda bu
durumu Ebu Müslim'e yakıştıramadığını şöyle anlatır:
Sarı yağ gibi eriyip gider bedenimiz,
Sarı Rus'a bağlayıp da vermiş hanımız.
Hanımız bizi bağlayıp verdikten sonra,
Şimdi bizim yardımcımız kim olur?
Şairin, sürgünden kurtulabilmesi için önünde iki seçenek
vardır. Birincisi; kalkıp karşısındakilerle mücadele etmek, silahsız
bir şekilde böyle bir şey yapmanın ölüm olduğunu kendisi ifade
22
Sibirya Mektupları
eder. Diğer seçenek ise kaçmaktır. Bu da onun için hiç kolay
değildir. Ağaçlardan ırmaklara, ırmaklardan dağlara kadar, adeta
her şey, şairin aleyhinde sözbirliği etmişçesine, karşısında durmaktadır. Adadol (Don nehri) Kazak'a hiç acımaz, onun inadına
daha gür akar. Terkanası hiç az değildir Don nehrinden. Şairin
gözünde Ashar dağı daha bir başka yükselmiştir. Şairi, Anadolu’dan, Ashar dağından Argumak atı geçiremediği gibi, kuş kanatlı
atlar da onu sevdiklerine yetiştirmede çaresiz kalmıştır:
Kaçalım desek, girmeye koru yok.
Gizlenmeye çukurları söğütsüz ormansız.
Ormanı cılız, çukurları dolmuş köyden.
Baş sokmaya çalısı yok gâvurdan.
Bu gâvurun köyü çok, kırı az.
Velhasıl kaçmak abes, ölmek farz.
Yaka paça olup ölelim desek silah yok.
Silahsız şakalaşsan işin b..
Dost kardeşe yazıktır, kırılmasa.
Bizim gibi nasipsizlere yol da yok.
Kuşkanatlı atlara binip kaçsak da,
Kurtulmamak üzere düştük demir tuzağa.
Bu sıkıntılara rağmen Kazak ümidini yitirmemiştir. Canı sağ
olursa yâd ellerden, bir gün vatanına dönebileceğini, düşmanlarının
kanını döküp eşine ve dostlarına kavuşabileceğini söyler:
Uzaklardan göçeriz,
O gâvurun koyununu keser,
Azığa beyaz etini kızartıp,
Susayınca yatıp kanını içeriz.
Kumukların başında bulunan Ebu Müslim Han Şamhal’la,
Yırçı Kazak'ın yıldızları bir türlü barışmaz. Kazak'ın, milletiyle ve
diğer Kumuk prenslerle herhangi bir sıkıntısı yoktur. Kazak, Ebu
23
Erdal Karaman
Müslim Han Şamhal'dan sonra Kumukların başına geçen Muhammet Han'a bir mektubunda seslenerek kendisine sahip çıkmasını
ister. Milleti ve vatanı için elinden gelen her şeyi yapacağını,
gerekirse bu uğurda canını bile verebileceğini söyler:
Muhammet Han, buyruk senden kan benden,
Bileli kılıç senden kan benden.
Aslan beyim, asil elmas han beyim,
Bir acısan bize kopan ah için,
Uzaklarda bizi dinsiz öldürme.
Ebu Müslim Şamhal Ulu(!) şah için.
Kazak, yapılan bütün işkencelere rağmen onurunu kaybetmemiştir. O, milletini canından aziz tutar. Şair, başına gelen belaları kimseye boyun eğmeden tamamladığını, bütün bunları da Türk'ün şanı için yaptığını ve bunda da muvaffak olduğunu haykırır:
Sibirya Mektupları
Dost ve kardeşe, eller toplanıp,
“Elham okuyup” hayırlısı olsun desinler.
Çok genç yaşlarda sürgüne gönderilen Kazak, kendisine
verilen üç yıllık cezayı Sibirya’da doldurur. Sürgün sırasında kaleme aldığı mektuplar, bir dönemde bu coğrafyadaki insanların
çekmiş olduğu sıkıntıları gösteren yazılı belgelerdir. Bu tarihi belgeler, yazıldığı dönemdeki Kumuk Türkçesi’nin dil özelliklerini
göstermesi yanında, bir dönemde, Dağıstan'da yaşanılan siyasi
olaylara da ışık tutmaktadır. Bununla birlikte mektuplar, tarihi bir
şahsiyetin, Yırçı Kazak’ın, vatanından ayrılıp tekrar Dağıstan'a
dönünceye kadar başından geçen olayları anlatması yönüyle de
önem arz etmektedir.
Can ağalar candan dilek can için,
Dost kardeşe biraz yardım için sahip çıkmak için,
Kazak tamam kıldı Türk'ün şanı için.
Can ağalar siz dua edin.
Şair, dostlarına yolda başına gelenleri, hayattan beklentilerini, hayallerini, vatanına olan özlemini, çekmiş olduğu sıkıntıları
etkili bir dille anlattıktan sonra, başına gelebilecek en son ihtimali
de düşünerek dostlarından kendisi için yapması gerekenleri bir bir
sıralar; sonunda takdir edilen acı sonun gelmesi halinde, yakınlarının üzülmemesini, dostlarının, kendi ifadesiyle ''elham okuyup''
hayırlısı olsun demelerini ister:
En son vakit ben size söylerim,
Hasret kuşları Ashar dağına konsun deyip,
O Asharın yamaçları şenlensin.
Güzel kuşlar gün gibi, ay gibi olsun deyip,
Asharın yamaçlarında otlar yeşersin.
24
25
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
III. METİN
III. I DUA
–I–
ve 'aleyhi ettüklân
bismillahirrahmanirrahim ve bihi nesta'in
velhamdülillahi rabbi’l-âlemin ve’s-selâtü ve’s-selâmü
‘ala muhammedin ve âlihi ve ashâbihi ecma'in emma ba'dü
ve haze kitâbü’n-muhtasarün min kütibi’l-fikhi ve gayriha
...mezhebi’l-imâmi’ş-şafi'iyyi rahmetüllahi te'âla
bimekkete liyekune kûten li’lmübtediyyi fi dînihi ve teshilen
lehu lihifzi ve billâhi et tevfik kitâbü
….essela vessünne â'lem enne
– II –
'âlemu’l-eşyâ küllihâ mütekellimun
fi’l-ahireti li’l-mü'minine kâdîrun 'ala
kullü şeyin müridü’l-hayri ve’ş-şerri velâkin
leyse yerda bi’ş-şerri ve ta'tekidu
enne cemi’ sifâti’llahi te'âla
min kevnihi hayyen semî'an basîran
ev gayrihâ kadîmun la yüşbihu bişeyin
leyse kemislihi şeyun ve ta'tekide
enne leyse lehu mekanun vela cihetün
26
27
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
– III –
hayrü’n-nâsi ba'dehum ebubekrin sümme ömerin
sümme 'osmân ali radiyallahu
te'âla aleyhim ve aleyna ecma'in
ve amme ma'ne’l-îmâni bilyevmi'lahiri fehüve en ta'tekide ennellahe
te'âla yüb'asül halka ba'de'l-mevti
veyufikuhum…'arasâtü'l-kiyâmeti
ve yeda'u mizâne veyühâsebü’l-ha...
feba'dühüm yüdhilhümü’l-cennete bigada...
ve ye'duhum yüdhilihümü'l-nöre bi'adlihi
ve ta'tekide bienne süâle münker
– IV –
bismillah
nekir hakkun ve azabu'l-kabri hakkun ve’s-sirâta
ve’l-mîzâne hakkun ve’l-cennete ve’n-nâru
hakkun ve’l-havzu hakkun ve’ş-şefâatü
hakkun ve emma me'na’l-îmani bi'l-kaderi
hayrihi ve şerrihi fehüve en ta'tekide enne cemi'a
mâ…'alemi hayren kâne ev şerren
külliha bi’takdiri’llahi te'âla lâkin
li’l-'ibâdi ihtiyâru ve’l-takdîri minellahi
ve'l-fi'ili mine'l-i'bâdi ve hümâ...
mean ve illâ feyekune ba'de’l-enbiyâi
–V–
ve inzâlu'l-kütübü abasen emme'l-islâmu
fehüve mâ bünya ala hamsetin şehâdetün
enlâilâhe illâllahu ve eşhedü
enne muhammeden rasulullahi sallallahu aleyhi vesellem
28
ve îkâmi’s-salâti ve itâü’l-zekati
ve savmu ramadâne ve haccu'l-beyti
men istita'e ileyhi sebîle ev
kemâlü'l-îmâni ikrâru bi’l-lisâni
ve tasdîki bi’l-cenâni ve amelün
bi’l-‘adâi ke’s-salati'l-hamsi
ve nahviha ve ittibâ'u’s-sünnetü fehüve
– VI –
lâ yugayyiruhu ezmânun velâ yetegayyaru 'aleyh
e’z-zamânun ve ta'tekide biennellahe te'âla
halaka’l-aleme ba'duha li’l-bekâ ve ba'duha
li’l-fenâi feamma’l-'arşi ve'l-kürsiyyü
ve’l-levhi ve'l-kalemü ve sûru ve isrâ
fîle ve'l-cennete hakkun ve’n-nâru vemâ fihâ
fehalakahâ li’l-bekâi ve ervâhi fi
esahhi’l-kavleyni ve emma ma'ne’lîmâni bimelâiketihi fehüve en ta'tekide
enne’l-melâiketi ibâdallahi ye'budunehu
– VII –
…velâ ye'sunehu mâ emârehüm
mahlukune velâ ye'kulune velâ yeşrebune
vehüm yemutune ve yub'asune ve emma ma'ne’lîmâni bikutibihi vehüve en ta'tekide enne cemi'a
ma enze’l-allahü te'âla mine’l-kütübi kettev-rati ve incîl ve’zebbur ve’l-furkân
ve gayriha kelamullahi’l-kadîmi gayre mahlûkin
ve emma me'ne'l-îmâni bi’rasulihi fehüve
en ta'tekide enne cemî'a rasulullahi meb'usunâ ile, l-halki bi’l-hakki vehüm ve hayrü’l-beşer
sâhibuhu amu’l-merhum 1310
29
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
– VIII –
ve men terekü’l-inzâli bi’llahi inne fehüve
kâfirun… ve men tereke
e’t-tasdîku fehüve münâfikun
yühellede hüma finnâri ebeden ve men tereke
li'amele fehüve fâsikun ve men tereke ittibâ'u
sünneti fehüve mübtedâun dâllin
'aleyhimâ e’t-tevbetü ve emma'l-sünneti
fehüve’t-teba'un nebiyyü 'aleyhisselam
innehu kâle …inne şefaati ya'ni
ehli e’s-sünnetü ve men şedde şezze
ennâri ebeden
elhamdulillah
– IX –
Ve’s-sünneti emme’l-îmânü fehüve tü’minu billahi
vemalâiketihi ve kütübihi ve rasûlihi ve’l-yevmi’l-ahiri
ve bi’l-kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi te'âla
emma ma'ne'l-îmâni billahi fehüve en ta’tekide
ennellahe te'âla ahadün lâ-şerike lehu kadîmün
lâ evvellehu hayyun lâ yemutu bâki lem yezel
velemma yezalü semi'u’l-esvâti bâsirun
30
III. II TRANSKRİPSİYON - ÇEVİRİ
-1Getgenbiz gökşa maral güz edi
Altıncı artulux tavdan artılıp
Gittiğimizde güzün parıltılı, güzel
günlerindendi,
Bir cariye ile birlikte
gönderilmiştik.
Altıncı Artuluh dağdan aşıp,
Yettinci çaçan tavġa yetgince
Yedinci Çeçen dağına varınca,
Tüşgenibiz Aqtaşavuxnu özü edi
Bolcallı micaribiz bitgen soñ
Vardığımız Aktaşavuh’un ta
kendisiydi.
Az olan mısır ekmeğimiz bitip,
Tengirini tez buyrugu yetgen soñ
Allah’ın emri hemen ulaşınca,
Eltgenibiz bir qaravaş qız edi
Qaytġanıbız qar taymaġan yaz edi
Döndüğümüzde kar kalkmamış yaz
idi.
Qaytıp sizge biz baş ura gelgen soñ Dönüp size başvurduktan sonra
Qazaplaymay erkin qoyma parz edi Azap çektirmeden serbest
bırakmak farzken,
Qazabıñ nege tüşdi moluna
Niçin böyle gazabın arttı?
Qozulayın tutup berme yolmıdı
Qazaplaġan it ġavurnu qoluna
Kuzu gibi tutup vermek yol
muydu?
Gazaba gelen it gâvurun eline.
Qazanlayın içibizni qaynatıp
Kazan gibi içimizi kaynatıp,
Qatıksız qara suxar çaynatıp
Katıksız kara peksimet çiğnetip,
Qunanlayın qozalaqġa yekdirip
At gibi arabaya koşup,
Dünyalanı türlü azabın çekdirip
Dünyanın türlü azabını çektirip
Çiñ artında…..
En sonunda…..
31
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-2-
-3-
..…çırmap gürmen yiberdiñ
…..apar topar gönderdin,
..…teñ qazaq
…..genç kazak.
Çiñ ġavurnu sibir degen yoluna
En azılı gâvurun Sibirya denen
yoluna.
Biz gideriz, şimdi buradan gideriz,
Temirdey nalbahları berk tuzaq
Demir gibi zindanları, çetin tuzak.
Nalbahından çıqıp qarasaq
Zindandan çıkıp baksak,
Tulparlar ötmes yimik Terk de
uzaq
Ol xucunu yaġası yavlu tübü yoq
Koşu atlarının bile geçemeyeceği
Terk de tuzak.
O ıssız yerin kıyıları yağlı dibi yok.
Biz barabız endi munna barabız
Sibirleni sıntaş bolġur eline
Boz topuraq bolcal tartġan yerine
Buyruq bolsa qaytıp gelir ölmegen
Sibirya'nın kahrolası (mezar taşı
olası) eline.
Boz topraklı, ceza doldurulacak
yerine.
Emir olsa, dönüp gelir ölmeyen,
Kaçalım desek sahipsiz Terk tuzak.
Köprü arar, canlılar yol bulup
geçmeye.
Oñ dep ters dep ayıp etme yaramas Dert yanmak yakışmaz, doğru
yanlış diye,
Bir Allahnı süyüp de bergen soluna Bir olan Allah'ın isteyip de verdiği
belaya.
Ukazlanı uzaq tügül buyruġu
Emirleri, buyruğu uzak değil,
Terk yakalap biz barabız yol bulan
Terk kıyıları boyunca gideriz,
Qaytıp gelme qart ataynı qoluna
Yavrulardan yana da çıqġan ter
bulan
Kür yürekli bizin tengil ulanlar
Kürek kemiklerimizden çıkan terle.
İnden soñ işni koysun ör bulan
Yaz erteyin yaşlıq edip yañılıp
Bundan sonra işini terk etsin
mertçe.
Yaz başında çocukluk edip yanılıp,
Paşmanlıqnı taşlap da qoysun
berenden
Bir tüşgen soñ çıqma qıyın
terenden
Ari beri talpınabız talġınca
Dönüp gelmeye ihtiyar babanın
kucağına.
Pişman olmayı bıraksın, dert
yanmasın verene,
Bir düştükten sonra çıkmak zor
derinden.
İleri geri çırpınırız, batınca,
Etden tayıp süyegibiz qalġınça
Et gidip kemiğimiz kalsa da,
Çıgıp getip qaytıp tüşse qoluna
Çıkıp gidip kazara düşse eline.
Din düşmanġa bildirmesbiz sırıbız
Bizdey qara qayġı tabar çer bulan
Bizim gibi dertle kara kaygı bulur.
Bizin yimik bolġan çaġa qolaydır
Bizim gibi olsa o vakit iyidir.
Bildirmeyiz sırrımızı din
düşmanlarına,
İçimizden Azrail canımızı alsa da.
Ölüp getip bir bolġanı yer bulan
Ölüp gider, yerle bir olur.
Terk yaġası tolġan alay …..
Terk kıyıları dolmuş bütün…..
Qart ataynı devren qotġan törüne
Barġan sayın endi de bizge yol
uzaq
Qacayıq desek xucu Terk tuzaq
32
İhtiyar babadan miras kalan
köşeye.
Bari gidelim desek şimdi yol uzak,
Cesur yürekli bizim gibi yiğitler,
Can ötmege küpür izley yoluna
İçibizden elçi canlar alġınca
Elçi gelme it gavurlar can da almas Azrail gelmez, it gâvurlar can da
almaz,
Yürekleri deşip, güçle kan da
Kökürekler teşip güçden qan da
almas
dökmez.
Gumalap …..
Bağlayıp…..
33
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-4-
-5-
…..salġan bulan nalbahġa
…..atmakla zindana
…∗ bir *…
Kömürdey qara yüzlü quş gözlü
Kömür gibi kara yüzlü, kuş gözlü,
Qıyın boldu göstermege güç boldu
Zor oldu göstermek güç oldu.
Din düşmanlar döndüremi sal
yahġa
Sallar yimik yüreklege ot yaġa
Din düşmanları ölüyü şerefli kılar
mı?
Tabutlar gibi yüreklere ateş kor,
… *nlar qarap qarap tınç boldu
…bakıp bakıp kolay oldu.
Aşkar aşıx ayan girip gelgen soñ
Açıktan çıkıp geldikten sonra,
Yoldan tayıp yol ataşġan albahġa
Yoldan çıkıp, yol arayan deliye.
Görgen gişi artıbızdan göz sala
Görenler arkamızdan baka,
Ayanlanı ayday da göngün bilgen
soñ
Tutup bermek it ġavurnu qoluna
Malum olanı, ay gibi gönlün
bildikten sonra,
Tutup verdin it gâvurun eline,
Saldın aytıp saġarı uzak yoluna
Saldın sefere uzak yoluna.
Busurman din silkinegen xanç
boldu
Bir iş edip getgen edik yaşlıqdan
İslamiyet bozulmuş, haç olmuş.
Bir iş yapıp gitmiştik çocukluktan,
Oñlu tersli haqıllaġa boşluqdan
Doğru yanlış, akıllara boşluktan,
Ayman ayman gün ay artar gün
kemir
Kür yürekler qatġan talav taş temir
Ayman ayman, gün, ay artar, gün
geçer.
Mutlu yürekler katılaşmış, sanki
kanser gibi taş, demir.
Özlemle geçse zor, zâyi ömür.
Gözlerinden büldür büldür yaş sala Gözlerinden şaşkın şaşkın yaş sala,
Yazıqsınıp bizge gelgen balahġa
Acıyıp başımıza gelen belaya.
Bu balahnı Tengiriden görmesin
Bu belayı Tanrı’dan görmesin
Çıkar canı yetişmesin salahġa
Çıksın canı yetişmesin kurtuluşa.
Bu balahnı tereni mol sayı da yoq
Bu belanın derinliği çok, hafifliği
yok.
İnsanlardan göreceğimiz fayda
yok.
Altmışında anne babanı geride
bırakıp,
Yetmişinde kaygı ile kocaltıp,
Adamlardan görgen bulan payda
yoq
Ata ananı altmışında art etip
Yetmişinde qayġı bulan qart etip
Geñ dünyada görgen günüñ yartı
Göreceği günü koca dünyada yarım
etip
edip,
Bizin yimik getgen neçe qayda yoq Bizim gibi giden nerede kaç kişi
var?
Aristan dep at qoydular orusu
Kaprisli diye ad koydu Rus,
Aġaçlanı çiriq qurusu
Ağaçların çürük kurusu,
Asırmay aslam salġan yügübüz
Taşıyamaz ağır gelir yükümüz.
Arqa …
Arka…
Sagış bulan getse de qıyın zaya
ömür
Yazġa qaçan çıqarbız dep qışlıqdan Yaza ne zaman çıkarız kıştan,
Asġarlanı qıyını tınçı teñdir dep
Atolunu at yüregi …
∗
34
Ashar dağlarının zoru kolayı
denktir deyip,
Asilzadenin at yüreği…
Bu kısımlar elyazmasında tahrip olmuş.
35
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-6…∗ gendir dep
…geniştir deyip
Şabaġatı düşmede* …
Şefkati düşmede...
… *ölünü xalbatına inanġan
…Ölünün sırrına inanan,
Qıyınlıqġa bi*…tınçlıqdan
Zorluğa…kolaydan
Bizin sizge yamanlaġan qızbaynı
Bizi size kötüleyen korkakların,
Tüşge canı yetişmesin quşluqdan
Öğleye canı yetişmesin kuşluktan.
Mendir mendir mende bar
Bendir bendir bende var.
Meni yimik bir nasipgiz sen de bar
Yazıqlanı yançılġanı taman dep
Benim gibi bir nasipsiz sen de
varsın.
Viran kalası şu dünyada,
Bizim gibilere bulunacak çukur da
var.
Bizim gibilere bulunacak
çukurlara,
Geceler gibi tüm karanlık günlere,
Aklından çıkaramayacağı yas da
var.
Aklından çıkaramayacağı yasa
salıp,
Genç gariplerden gencecik başını
kaybeden de var.
Gariplerin gencecik başlarını
ortadan kaldırıp,
Göndermeye ustadır Şamhal
Beyim.
Fakirlerin çilesi tamam deyip,
Atoluġa bir qaytmaqlıq xas da bar
Asile bir defa da döneceği yol da var.
Qaytma süyseñ qaytarsañ
Dönmek istersen dönersin,
Şabaġatlı seni günüñe
Merhametli gününde,
Dos qardaşġa yılı cuvap aytarsañ
Ay…
Dost kardeşe içten cevap söylersin.
Ay…
Beren ġalġır dünyada
Bizdeylege tabulacak çen de bar
Bizdeylege tabulacak çenlege
Geçelerdey tum qarañı günlege
Tavuşundan taymas yimik yas da
bar
Tavuşundan taymas yimik yas
qoyup
Yazıqlanı yaşlay başın tas da bar
Yazıqlanı yaşlay başın tas edip
Yibirmege Şavxal biyim usta bar
∗
Bu kısımlar elyazmasında tahrip olmuş.
36
-7Ay∗ …ılnı
Ayday gündey* …ısın tülüñnü
Ay gibi, gün gibi…
Dos qardaşlar yılay sıqtay gelgende Dost kardeşler ağlar sızlar
geldiğinde
Haq tüz etsin
Hak düzeltsin
tammat fi
Tamamlandı.
Ay Asġar
Ay Ashar!
∗
Bu kısımlar elyazmasında tahrip olmuş.
37
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-8-
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Bizden selam olsun Abdul
Manatġa
Testavul Bammatġa Temirbolatġa
Bizden selam olsun Abdulmanat'a,
Bizden selam olsun Alisultanġa
Bizden selam olsun Alisultan'a,
Testavul Bammat'a, Temirbolat'a,
Qadar Aselderge Abdurrahmanġa
Kader Aselder'e Abdurrahman'a,
İbrahimge Şahmurġa İrahmatġa
İbrahim'e, Şahmur'a, İrahmat'a,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Bay Bammat Qazige Mahay
Şahanġa
Can aġalar sizge dua amanat
Bay Bammat Kazi'ye, Mahay
Şahan'a,
Can ağalar siz dua edin.
Selam olsun Abdulġa Abulavġa
Selam olsun Abdul'a, Abalav'a,
Selam olsun Xalige Xasbolatġa
Selam olsun Hali'ye, Has Bolat'a,
Boraġanġa Mutavġa Qaziyavġa
Boragan'a, Mutav'a, Kaziyav’a,
Adinanġa Başirge Beybolatġa
Adınan'a, Başır'a, Beybolat'a,
Cangişige Canayġa İbiravġa
Cangişi'ye, Canay'a, İbirav'a,
İracabġa İxlazġa Hamuzatġa
İracab'a, İhlaz'a, Hamuzat'a,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Bizden selam olsun Abdulhamige
Bizden selam olsun Abdulhami'ye,
Bayramġa Qurbanġa Abutalilge
Bayram'a, Kurban'a, Abutalil'e ,
Mamalaġa Mamayġa
Abdulkarimge
Can aġalar sizge dua amanat
Mamala'ya, Mamay'a,
Abdulkerim'e,
Can ağalar siz dua edin.
Bizden selam olsun İmam Alige
Bizden selam olsun İmam Ali'ye,
Elmurzaġa Xorasanġa Valige
Elmurza'ya, Horasan'a, Vali'ye,
Cumla camaatġa elge Qadige
Cümle cemaate ele Kadı'ya,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Bizden selam olsun Bammatalige
Bizden selam olsun Bammatali'ye,
Çopalavġa Şixavġa Şih Alige
Çopalav'a, Şihav'a, Şıh Ali'ye,
Çavuş Baymurzaġa Murtazalige
Çavuş Baymurza'ya, Murtazali'ye,
38
39
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-9-
Şorbasından toyduq deyüp aġlaram Çorbasına doyduk deyip ağlarım,
Bizden selam olsun Hacı Mamaġa
Bizden selam olsun Hacı Mamak'a,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Can İnsaphanumġa Quytul
Qamavġa
Budun oxu şunu cumla cumaġa
Can aġalar sizge dua amanat
Can İnsaphanum'a, Kuytul
Kamav'a,
Müezzin bunun hepsini oku
cumada.
Can ağalar siz dua edin.
Selam Budayġa Boraġanġa
Selam Buday'a, Boragan'a,
Suv dökendey söndük deyüp
aġlaram
Din düşmana döndük deyüp
aġlaram
Qaytmas atġa mindik deyüp
aġlaram
Can aġalar sizge dua amanat
Su dökülüp sönmüş gibi olduk
deyip ağlarım,
Din düşmanlarına döndük deyip
ağlarım,
Geri dönmez ata bindik deyip
ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Oxuġanġa şu Türqge qaraġanġa
Okuyana şu Türk'e bakana,
Bizin halden ahvalden.
Bizim halimizden, ahvalimizden.
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Din düşmalar qandı deyüp aġlaram Din düşmanlar kandı deyip
ağlarım,
Boynubuzġa mindi deyüp aġlaram Boynumuza bindi deyip ağlarım,
Bizden selam olsun küllü ummatġa Bizden selam olsun bütün ümmete,
Haşimġa Muratġa Hasa Bammatġa Haşim'e, Murat'a, Hasa Bammat'a,
Qazaq tamam qıldı Türkün
Tammatġa
Can aġalar sizge dua amanat
Kazak tamamladı Türkün
Tammat'a,
Can ağalar siz dua edin.
Tammat
Tamamlandı.
Size dinden uzaklaştık diye
ağlarım,
El bilsin dep yazdıq deyüp aġlaram El bilsin diye yazdık deyip ağlarım,
Sizge dinden azdıq deyüp aġlaram
Zaqumlanı yüzdük deyüp aġlaram
Can aġalar sizge dua amanat
Soldat cepken giydik deyüp
aġlaram
Qara suhar yedik deyüp aġlaram
40
Acılar içinde yüzdük deyip
ağlarım,
Can ağalar siz dua edin.
Asker cepkeni giydik diye ağlarım,
Siyah peksimet yedik diye ağlarım,
41
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
Kökü…
Kökü…
Busurman din xarap tutma çola
yoq
İmandan İslamdan yarım para yoq
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Can aġalar sizge dua amanat
İslam dini harap olmuş, yaşamaya
zaman yok,
İmandan, İslam’dan yarım fayda
yok,
Can ağalar siz dua edin.
Temir…
Demir…
Saldatlayın tizip san oynatdılar
Asker gibi dizip oynattılar,
Saldat selam berdik deyüp aġlaram Asker selamı verdik deyip ağlarım,
Til talav tiş avruv dert çaynatdılar
Dil tutuk, diş ağrır, dert çiğnettiler,
Zakonuna girdik deyüp aġlaram
Kanunlarına uyduk deyip ağlarım,
Qazanlayın içibizni qaynatdılar
Kazan gibi içimizi kaynattılar,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Saldatlayın sürdük biz oyunlanı
Asker gibi oynadık biz oyunları,
Enişge enkeytdi tüz boyunlanı
Aşağı eğdirdiler dik boyunları.
- 10 -
Temir qapusunu içinde yatdıq
Demir kapıları arasında yattık
deyip ağlarım,
Terenlege tüşdük çıqmasday batdıq Derinlere düştük, hiç çıkmayacak
gibi battık,
Dinsiz düşmanlaġa dinibiz satdıq
Din düşmanlarına dinimizi sattık,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Terenlege tüşüp batdıq kalmasdey
Derinlere düştük, battık çıkmamak
üzere,
Yad ellere gidip dönmemek üzere,
Yatlap dünyalege qaytıp
çıkmasday
Ölseq ata ana betge baqmasdey
Ölsek ana baba yüzümüzü görmez,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Dos qardaşıbıznı ayda görmesbiz
Terenlege tüşdük sayda görmesbiz
Dost kardeşimizi ayda bir
görmeyiz,
Derinlere düştük saygı görmeyiz,
İmandan islamdan payda
görmesbiz
Can aġalar sizge dua amanat
İmandan, İslam’dan fayda
görmeyiz,
Can ağalar siz dua edin.
Terenlege tüşdük çıkma çara yoq
Derinlere düştük çıkmaya çare yok,
42
43
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 11 -
Altı aylıq yol uzaqman
Altı aylık uzağım.
Busurman görmesin bu qıyınlanı
Müslüman görmesin bu zorlukları,
Tengiriden gelgen yazuvġa
Allah’tan gelen kadere,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Oyunun bilmesek öçge suġalar
Oyununu bilmesek intikam alırlar,
Temirlerden yasap qaqġan
qazıqman
Temirleyin qattı dert tutup
Demirden yapılıp çakılmış
kazığım.
Demir gibi katı dert yutup,
Karapçi gavno dep yüzge bagalar
Bu bizin halibizdir can aġalar
''Karapçi kavno• '' deyip yüze
bakarlar,
Halimiz budur can ağalar,
Can aġalar sizge dua amanat
Can ağalar siz dua edin.
Lakum qad katapna qara mun
kalam
Sizge yetsin deyüp minna miñ
salam
Biz gördük görmesin munı cumla
alam
Can aġalar sizge dua amanat
Size dokunaklı söz yazdık.
Biz gördük bunları cümle âlem
görmesin
Can ağalar siz dua edin.
Can aġalar candan tilev can uçun
Can ağalar candan dilek can için,
Dos qardaşġa biraz kömek yan
uçun
Qazaq tamam qıldı Türkün şoncun
Can aġalar sizge dua amanat
Dost kardeşe biraz yardım için,
sahip çıkmak için,
Kazak tamam kıldı Türkün şanı
için,
Can ağalar siz dua edin.
Tammat
Tamamlandı.
Men Qazaqman qazaqman
Ben Kazak'ım, Kazak!
Dagıstanlı Qazaqman
Dağıstanlı Kazak'ım!
Tav bulan tüzlege
Dağlarla düzlere,
•
Tülübüz tülge yañırmay
Doğrusu! Sesimiz kimseye
ulaşmaz.
Tumanlayın bürkev getse
Dumanlı, boğucu gitse vay
yazıqman
halimize.
Tülübüzden tuman bürkev yol bara Gerçeği! Yol, dumanlı, boğucu
uzar gider
Denizleyin dert tarkalmay tul bara Deniz gibi dertler azalmaz, hep
artar.
Size ulaşsın bizden bin selam.
Rusça'da bir küfür
44
45
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 12 Qısas qopġan qıyın xal bara
Kısas uygulanmış, durum zorlaşır,
Başımızġa taymas qısas qopġan
soñ
Neterbiz bilmey de qıyın hal bara
Başımıza, geri çevrilmez kısas,
verildikten sonra,
Ne yaparız bilinmez, işler zorlaşır.
Göñüreşip söz de aytsaq
Duvansız palan sözge tıñlamak
Sorgusuz sualsiz falan sözü
dinlemek
Şavxal Biyim saġa oşaġan
Şamhal Beyim sana benzeyen var
olmuken
mıdır?
Biz haripler saña da tekin tügül dep Biz insanlar sana tekin değil deyip,
Söylegenler özdenmiken qulmıken
Söyleyenler asil midir, köle mi?
Karşılıklı oturup söz de söylesek,
Butlarıbız buġav bulan qantarlap
Ayaklarımızı iple bağlayıp,
Gözübüzden qan bulan yaş al bara
Gözümüzden kanla yaş akar.
Qollarıbız şınçır bulan begetip
Kollarımızı zincirle pekitip,
Gözlerinden büldür büldür yaş
salıp
Dos qardaşlar sama etsin qayġıbız
Gezetgeniñ gesekmiken molmuken Dolaştırdığın az mıdır, çok mudur?
Haqdan medad tiley turup yalbara
Gözlerinden şaşkın şaşkın yaş
salıp,
Dost kardeşler çeksin bari
kaygımızı,
Haktan medet dileyip yalvarsınlar.
Tammat
Tamamlandı.
Germencikler aldı teren qolmuken
Germencikler altı derin dere midir?
Güçlülege geç dep barmaq
solmuken
Güçlülege geç dep bizdey barġan
soñ
Görenlege baylap salmaq
yolmuken
Aleskender arslan biyim xan biyim
Güçlülere geç deyip gitmek
yanlışken
Güçlülere geç deyip bizim gibiler
vardıktan sonra,
Görenlere bağlayıp vermek çare
midir?
Yüce İskender aslan beyim, han
beyim,
Uzaklardan elmas gelse sana,
Alıslardan almas gelse yalına
Asıramay bermek duşman qoluna
Atoluġa altun inçi şolmuken
Acımadan düşman eline vermek
doğru mudur?
Asile altın inci böyle midir?
Tusari tavlar yimik tolkunlum
Kıvrımlı dağlar gibi dalgalım,
Tolkunlu denizlerdey hakıllım
Dalgalı denizler gibi akıllım.
46
Gök atlar geler…..
Mavi atların geleceği…..
47
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 13 -
Yerturası haray yelli deñizler
Sibirya gürültülü, coşkun, dalgalı
denizler,
Yebreylerle mujik domuzlar,
…..günlük yolmuken
…..günlük yol mudur?
Yebreyler bulan Mucuq donguzlar
Gisabı yoq biz yürügen yolanlı
Hesabı yok yürüdüğümüz yolların,
Köp donġuznu arasına düşgen soñ
Başıbızdan getgen qıyın hallarnı
Başımızdan geçen çetin hallerin.
Netmege bolsun heyler yañızlar
Tüz avlaqnı qınqır etip de görsetdi
Düz meydanları eğri edip gösterdi.
Yañızlanı bir Allahdır yoldaşı
Ne bileyim yüz dınkı bar xanlanı
Nereden bileyim yüz türlü hilesi
var hanların.
Karaağaç ve meşelerin içinden,
Mucuq bulan Yebreydir sırdaşı
Yalnızların bir olan Allah’tır
yoldaşı,
Mujikle Yebrey'dir sırdaş,
Yebrey Mucuq cinli Oruslum
Yebrey, mujik cinli Rusum,
Mucuqlar at yegegen Puruslum
Mujikler at yiyen Rusyalım.
Qaraġay makarlanı da içinden
Qayırlı aytġan Şamhal biyim
gününden
Qıdırtġanı qaqamıken qolmıken
Tutġanı dengizmiken dolmıken
Korkusuzca söyleyen Şamhal
Beyim(!) gününden,
Geçirdiği dar geçit midir, yoksa
dere mi?
Aldığı yol deniz midir, nehir mi?
Altıncı Guberniden artılıp
Altıncı Güberniden geçip,
Yettinci Yebreyge yetgende
Yedinci Yebrey'e ulaşınca,
Birçok domuzun arasına düştükten
sonra,
Ah, ne yapsın yalnızlar.
Arkamızdan takip eder,
Sürlü arkadan sala etibizde
getgende
Etmegi çarna bu ġavurnu eti haram Ekmeği siyah, bu gâvurun eti
haram,
Esgerme yoq tuvra baqma da beti
Hatır sayma yok, yüzüne baksan
haram
beti haram,
Ölmeli düşman Yebrey Mucuq
Ölmeli düşman Yebrey mujik
ölmegen
ölmemiş
Til bulan çars tuman qopqan
Dil tutuk, duman kopmuş, gece
tunmuken
midir?
Gecelerdey şavlası yoq günmuken Geceler gibi ışıksız, gündüz
müdür?
...şavlasın tuman çars qopqan
...ışığı dumanlı, karanlık kopmuş.
Yerturasu degen hucu şolmuken
48
Sibirya denen ıssız yer şurası
mıdır?
49
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 14 …∗
B…*ġavurnu kölügünde*…
…*gi bar tübü yoq
Gökdengizdey teren qolmuken
Aristanġa azap bergen yol eken
Azaplar çekdik suv geçdik
Agular çaynap uv da içdik
Aġular aççı uv güçlü
Artılıp günler geçdi hökünçlü
Aġarġan betler gelmey iç puçlu
Aġalaġa şavla berip artılġan
Asġar tavdan ay tuymaymu bizge
öçlü
Asġar tavġa asillege yetmeymu
…
B…bu gavuru…
… . var dibi yok.
Mavi deniz gibi derin deniz midir?
Esire azap veren yolken.
Azaplar çektik, sular geçtik;
Agular çiğneyip zehirler içtik.
Agular acı zehirler keskin
Birçok günümüz geçti yaslı.
Ağaran yüzler düzelmez iç bozuk
Ağalara ışık verip giden
Ashar dağdan ay doğmaz mı
öfkeli?
Ashar dağ'a, asillere yapmaz mı?
Asıllanı esgi derdi getmeymu
Asillerin eski derdi bitmez mi?
Asil Xanlar aydey betin balqıtıp
Asil hanlar ay gibi yüzünü parlatıp,
Günler yimik külep de sözün
aytmaymu
Köküregen kökler yimik tavuşlum
Güneşler gibi gülüp de sözünü
söylemez mi?
Gürleyen gökler gibi coşkulu,
Görenleñen gök atlardey yürüşlüm
Ay muñ gün tun şavla bermey
yılayıq
Qarañıda tunçuqturup öltürmey
Coşkun mavi atlar gibi
yürüyüşlüm.
Merhamet edip de söylediği sözden
dönmez mi?
Ay Ashar dağ, bir senin için
yapalım,
Ay sıkıntıda, güneş sönük, ışık
vermez ağlayalım.
Karanlık da çürütüp öldürmez.
Qaytar …..
Dönder…..
Açıvda bir aytġan sözden
qaytmaymu
Ay asġar tav bir seniçün qılayıq
- 15 …..bizin qayġı yeñen şavaġa
…..bizi kaygı yenen şafağa
Azatlama aziz kuluñ bolayıq
Azat, aziz kulun olalım.
Azatlama senden çıqġan qul yoqmu Senden hürriyetine kavuşmuş köle
yok mu?
Alıslardan bizge qaytma yol yoq
Uzaklardan bizim de döneceğimiz
mu
yol yok mu?
…
…
Ak bulutda budayıq quşday qoş
salıp
Qaraġay taqtalaġa da baş salıp
Qazaqlaġa qopġan yatuv da
bumıken
Geçelerdey şavlası yoq da gün
eken
Geçeler tuman bizge günler çars
Geceler duman bize günler sisli.
Geçelikde günler getdi qopdu yas
Koptu yas, günler karanlık geçti.
Can tarlıqda çarx sıqda
Can kafeste, yürek darda.
Gün tumanlı ay şavlasız bu yaqda
Gündüz dumanlı, ay ışıksız bu
ülkede.
Külegen kür ay artılmış gün batmış Parlayan ay gitmiş, güneş batmış.
Namus bulan yah yıġılıp yerde
yatmış
Yahġa da yarım namusġa az
Namusla şeref, yerle bir olmuş.
Şeref yarım, namus az,
Yasavular içde de men der ermiken İçeride ben diyen komutanları da,
yiğit midir?
İçkiler içmey içler tolturġan
İçkiler içmez, içler dolduran,
Çakırlarmıken xucu çermiken
∗
Ak bulutta Simurg kuşu gibi kanat
çırpıp,
Çamdan dilinmiş tahtalara da baş
koyup,
Kazakların başına ne gelmiş böyle
yatar?
Işık yok, gündüzler gece gibi,
İçkiler midir, yoksa terk edilmiş
acılar mı?
Bu kısımlar elyazmasında tahrip olmuş.
50
51
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
Çakırday içibizni qaynatġan
İçkiler gibi içimizi kaynatan,
Qayġılarmıken quzqun zermiken
Kaygı mı yoksa kuzgun zehir
midir?
Tavuklar çağrışıp tan atsa,
..…dermiken sır bulan
…..der mi sırla
…buzdan söyle sarhoş…
…buzdan söyle sarhoş…
…sır der…lar zor bulan
…sır der...lar zorla
Tumanla ışık vermez güneş batsa,
An…sansız saldat asker…
An…vücutsuz asker asker…
Tavuqlar çaqırışıp tañ qatsa
Tuman bulan şavla bermey gün
batsa
Anadaşlar haray çetde biz dertde
Aşnaların…..
Kardeşler gözden uzakta, biz
dertte.
Dostların..…
İzlep
İzleyip
- 16 -
…ın xorlap da yürüy yalġansız
…ın kötüleyip de yürür yalansız
Küstüngende gök ala gözden qan
gele
Ah degende arqa süyek de iyele
Arkalı beller sınġan gün tuñġan
İç çektiğinde mavi ela gözden kan
gelir.
Ah, dediğimizde arka kemiğimiz
eğilir.
Beller kırılmış, güneş batmış
Ah degen bulan de endi ne gele
Ah, demekle şimdi ele ne gelir?
Ah bulan zar zigerli günübüz
Yaratġanım bizge rahmuñ sebele
Ahlarla, inlemeyle, sızlamayla
geçer günümüz.
Yaradanım bize rahmet gönder.
Yaratġanım senden bo(l)sun
şabaġat
Sen göçürseñ yolda qoymas arap at
Yaradanım senden olsun
merhamet.
Sen geçirsen yolda koymaz Arap at.
Arap at day qullarıña güç berip
Arap at gibi kullarına güç verip,
Haşıklaġa sen yekdirgin salamat
Aşıkları sen selamete kavuştur.
Haşıklarıñ kimdir deyüp sorasañ
Âşıkların kimdir diye sorarsan,
Terseygen gün şayav dolġan
anadaş
Anadaşdır enni bizge de qardaş
Kötü günde üzüntüyle dolan
kardeştir.
Bacılardır şimdi bize kardeş,
Qılıqları xasa xuysuz can yoldaş
Güzel ahlaklı, has, can yoldaş,
Qılıqları qıyra bolup yatmaġan
Bigane olup yatmayan,
Aytġan sözü bir birine batmaġan
Söyledikleri sözler birbirine
batmayan,
Azıktan daha gereklidir, kız kardeş.
Aş yoldaşdan köp qolaydır
qızqardaş
52
53
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 17 -
- 18 -
Hey qurdaş qıynıbız köp quvanç
yoq
Kökrekler tolġan dertden yıbanç
yoq
Kökrekler tolġan kömür dertni
alġan
Gezmeli gözel günler getdi elivaş.
Hey kardeş! Dertlerimiz çok,
sevinç yok.
Yürekler dolmuş dertten neşe yok.
…
…
…qalasını qalkını…
…kalesini tavanını...
…kanıda al
…kanı da al.
Yürekler dolmuş, kömür gibi dert
olmuş.
Gezmeli güzel günler geçti eyvah!
Tamaklaġa tatlı dili bal
Damaklara tatlı dili bal,
Tatıvlap yutġan bulan toyarmu
Tadıp yutmakla doyar mı?
Gözel günler yelday bolup getgen
soñ
Göresi günler başımızġa yetgen
soñ
İş Allahdan sebep qaravaş
Güzel günler yel gibi gelip
geçtikten,
Görülesi günler başımıza geldikten
sonra,
İş Allah'tan sebep cariye.
Yabular da yañız yoluqsa
Kötü atla, yağız at karşılaşsa,
Yazıqsınıp ondan birin qoyarrmu
Acıyıp onlardan birisini bırakır mı?
Yazuvları yazġa qalsın dep
Kaderleri yaza kalsın deyip,
Yaz…ġarlı
Yaz… Karlı
Yay tumanlı güz zarlı
Yaz dumanlı, güz sıkıntılı.
Qarañılar qopġan şavla yoq
Karanlıklar kopmuş, ışık yok.
Yaratġanım geler balahnı alsın dep Allah'tan gelen belayı alsın deyip,
Qazaqlar quvzap yatġan bav da
yoq
Qazaqlar bulan birçe qazaqġa
Kazakların eğlenip yatacağı bağ da
yok.
Bahadırlarla birlikte Kazak,
Yaz yaşġarıp qış qüyüp
Yaz yeşerip, kış sönüp,
Yay tayġanda qurusun güz artında
Yaz gittiğinde kurusun güzden sonra.
Güz göç salıp qış qalıp
Güz göz kırpıp, kış kalıp,
Qantarlanıp biz tüşgeli tuzaqġa
Bağlanıp düşeli tuzağa.
Yazbaşına Şamil girsin yurduna
İlkbaharda Şâmil girsin yurduna.
Teginleyin eger tutġan av da yoq
Tazılayın kolayca tutulacak av da
yok.
Miniski’den biraz ileri geçince,
Qoysuvlanı eki yanın qurutup
Koysuvların iki yanını kurutup,
Miniskeden biraz ara ötgende
Meskevlege miñ bers yetgende
Moskova'ya bin kilometre
kaldığında,
Mikelevde qısas saldat qızmatda
Mikevlev'de askerin cezası
şiddetlendiğinde,
Qazaqlar ölgen de yoq sav da yoq Kazakların ortada ölüsü de yok
dirisi de.
Tammat
Tamamlandı.
Qoyulup akġan Quban suv
Koyulup akan Kuban suyu,
Qubanlar otun taşır sal etip
Kubanlılar odun taşır, sal yapıp.
Terkanası degen suvnu yaġalap
Terkanası denen suyu bulup.
54
Sarı Urusnu Sarafanġa çuburtup
Sarı Rus'u Sarafan'a arka arkaya
dizip,
Sarafanlar boyun qıyıp sal da etsin Sarafanlıların boyunlarını kesip, sal
da yapsın.
Samurlanı say qazaġın qul da etsin Samurların saygın yiğitlerini köle
etsin.
Samurlanı süzek aqġan boyundan
Samurların temiz akan
kıyılarından,
Salatav yılqı qaytayġan yol da etsin Salatavlar yılkılarını geçireceği yol
yapsın.
Salatavlar bulan da barın çaçanlar Salatavlarla birlikte bütün
Çeçenler,
Sayışmaġa saylap alġan saldatın
Vuruşmak için seçip aldığı
askerini,
Sarısından…
Sarısından…
55
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 19 -
- 20 -
…ötmes yimik ha…
…geçmez gibi…
…sanduklaġa su…
…andıklara su…
…san miñ suvlar…
…san bin sular…
…dev tüşse de tişsiz…
…dev düşse de dişsiz…
Quban boyu ullu teren qol da bar
Kuban boyu ulu derin ırmak da var.
Arqalanı algış betin qazdırıp
Uyup akġan Anadolnu üstü dep
Töbeleni tavnu taşnı da yazdırıp
Tümseklerin önünü arkasını
kazdırıp,
Tepeleri, dağı taşı da dağıtıp,
Meskevlege tuvra salġan da yol da
bar
Yollarını boyun tutup qarasaq
Moskova'ya doğru giden yol da
var.
Yollarına boyun uzatıp baksak,
Yıgıla gelgenden soñ eki yaş
Maqar da bar qaraġay içi tal da bar
Qaraġaylar tübün tutup qarasaq
Akağaç da, çamlar arasında söğüt
de var.
Çamların dibine doğru baksak,
Qalkısı sınıq qıyuvu qıyma çal da
bar
Çal içine bir çalmanıp da qarasaq
Tavanı kerpiç, etrafı çevrili duvar
da var.
Duvarın gerisine tırmanıp baksak;
Qabanı qatış qara siyrek mal da bar Melez birkaç kara domuz da var.
Til dert töküp tiz büküp
Dil dert sayıp, diz büküp,
Teñ olturup oylaşsaq
Geniş oturup, düşünsek,
Bu gavurlar başdan taymas da hal
da bar
Oramını eki yanınġa tal etip
Bu gâvurların akıldan çıkmayacak
işleri de var.
Sokakların iki yanına söğüt dikip,
Qaraġaydan tapta gıyıp da qala dep Çamdan tahta çıkarıp kale deyip,
Qaraġaydan etgen dörtgül taqtaġa
Çamdan yapılmış kare tahtaya,
Surat salıp qaş yasap göz qol etip
Yüz çizip, kaş çekip, göz, el yapıp
Din
Din
56
Din düşmanlar Allah şu dep
çoquna
Oñ kitaplar buzup yazġan sol etip
Din düşmanları Allah deyip
tapınırlar.
Doğru kitapları tahrip edip yazmış;
Xum teberip tın taşlap
Kum basıp, toprak atıp,
Eki yanın toqmaq urup da çal etip
Yük bolup bir ala turup dos qardaş
İki yanına tokmak vurup, duvar
çekip,
Oyup akan Anadolu nehrinin üstü
deyip,
Yedi kilometre, yol yapmış köprü
kurup.
Yıkılarak geldikten sonra iki
çocuk,
Yük olup, bir hal olup dost kardeş,
Bizim saña yamanlaġan qızmedi
Bizi sana kötüleyen kız mıydı?
Qız ulanġa qulak asmaq parzmedi
Kızın dediklerini dinlemek farz
mıydı?
İt ulutup, ona bakıp dert edip,
Yetti vörsge köpür salġan yol etip
İt ulutup şoġar qarap dert tutup
Atoluġa öçge açuv nazmedi
Tutup berme it gavurnu qoluna
Asilden intikam almak merhamet
midir, naz mıdır?
Tutup verdin it gâvurun eline,
Nege saldıñ Sibir denen yoluna
Niçin saldın Sibirya denen yoluna?
Bu gavurnu çarna çöregin
Bu gâvurun siyah çöreğini,
Tamaklaġa tatlı bal etip
Damaklara tatlı bal edip,
Qaraġan köp duşmanlanı yal etip
Bakan birçok düşmanı sevindirdi,
Tammat
Tamamlandı.
Gözeltirik salġan bulan göz
görmey
Göz işlemey baqġan bulan söz
vermey
Günler bara köp anadaş yüz
görmey
Anadaşlar bulan canday qurdaşġa
Aşnalar bulan yuvuq …..
Gözlük takmakla göz görmez;
Göz görmez, bakmakla söz
vermez.
Günler vardır ki birçok bacıyı yüz
görmez,
Bacılarla, can gibi kardeşi.
Dostlarla yakın…..
57
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 21 ..…sırdaşġa
Haşıklıqġa getsek qıyın biz görmey
Haşıklıkġa ay amansız ay gelse
Didarlaġa tun tumansız gün bermes
Didarlar bulan da tiri gün getse
Teñlisine er selamın muñ bermes
Er selamın muñ maxı nedendir
Anadaşlar az görünen yerdendir
..…sırdaşa.
Âşık olsak zor, biz görmeyiz.
Aşkta ay amansız ay gelse.
Dostlara gece dumansız gün vermez.
Dostlarla güzel günler geçse,
Yaşıtlarına yiğit selamını sitemle
vermez.
Yiğidin sitemle selam vermesi
nedendir?
Bacıların yâd ellerde olmasındandır.
Anadaşġa baqmay can çıqmay
Bacıya bakmaz, can çıkmaz.
Yañızlıqġa söz qoymamaq erdendir Yalnızlıktan şikâyet etmemek
erdemdir.
Avrumay aslan betin aġartıp
Ağrımayan aslan yüzünü ağartıp,
Sırqaramay sala sanın sarġaltıp
Sağlıklı asil bedenini sarartıp,
Kökürek türlü çerden tolġan soñ
Yürekler türlü türlü dertten
dolduktan sonra,
Zar zigerli qayġı qopmaq bizdendir O zaman dayanılmaz kaygı bizden
kopar.
Köküregi xasa güllüler
Yürekleri has güllüler,
Gül yüregi dert tutmaġan tüllüler
- 22 Özenige qaytġan ayaqlım
Üzengiye dönen ayaklım,
Argumaġı aytabanlı tuyaklım
Argumak atı, ay tabanlı toynaklım.
Atalular özdenlerin taşlaġan
Asiller beyleri dışlamış,
Qara qulġa döndürmege başlaġan
Köle yapmaya başlamış.
Özdenleni qara qulġa dönen soñ
Beyleri zenci köle gibi olduktan
sonra,
Işık veren mum alevi söndükten
sonra,
Şad yürekten sevinç gitmez de ne
olur?
Din düşmanları boynumuza
bindikten sonra,
Boynumuza binense yar gibi,
Şavla bergen şam çıraġı sönen soñ
Şah yürekden şatlıq getmey
neteceq
Din düşmanlar boynubuzġa miñen
soñ
Miñen busa boynubuzdan yar
yimik
Miskinleni dünyası muq tar yimik
Devür devür pitne devür zamanda
Miskinlerin dünyası sıkıntıda,
darda,
Fitnelerin kol gezdiği zamanda.
Devren getgen çuvaqdan qar yimik Eriyip giden kar gibi, gün
ortasında.
Qol panarım gesek devür sürmese El fenerimin ışığı azalmazsa,
Dos qardaşın ayda yılda görmese
Dost kardeşi ayda yılda görmese,
Şavalarda seyir etmek kürdendir
Gül yüreği dert tutmayan hakikat
erleri,
Şavalarda seyir etmek sevinçtendir.
Aşnalaġa haşıq selamın bermese
Ahbaplara sevgi selamını vermese,
Şavla bergen şam çıraġı nürdendir
Işık veren mum ışığı nurdandır.
Ananaylar bulan günün oñ bermes
Şarkılarla günü şâd olmaz.
Şavla bermey günler bara tunuqġa
Şay qara gün döndük xasa
mamuqġa
Yaratġanım bizin süyse qaytarır
Qara özdenler qulġa dönen
Qumuqġa
Özdenleri qara qulġa oşaġan
Işık vermez günler, varır karanlığa;
Kötü günümüzde döndük has
pamuğa.
Yaradanım istese bizi döndürür,
Beylerinin köleye döndüğü
Kumukistan'a.
Beyleri zenci köleye benzeyen,
Avadanlıq bulan canın soñ bermes
Acizlikle canına son vermez.
Azriyail can almaġa gelgen soñ
Azrail can almaya geldikten sonra,
Özengiler basġan ayaq boşaġan
Üzengiye basan ayağı boşa gitmiş.
Özengide
Üzengiye
58
Hökünçlü qul arsar bolmaq gertidir Sıkıntıdaki kulun korkması
gerçektir.
Qazaġımnı qayġıları qopġan soñ
Kazak’ımı kaygılar aldıktan sonra,
Kökürekden köplep çıkġan dertidir Yürekten fışkırıp çıkan derdidir.
Tammat
Tamamlandı.
59
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 23 Didarlar tizge tiz gözge
Yüzler dize, diz göze,
Tabuşamu yıllar yetmey miñ yüzge Yasaklanmış yıllar ulaşmaz bin
yüze.
Aylar yıllar cumalar soñ çars günler Aylar, yıllar, haftalar, sonra
dumanlı günler,
Aylanıp tez qoldan çıqdı xas günler Çabucak gelip geçti güzel günler.
- 24 Gecelerdey qarañı qar içinde
Gündüzlerde külep bakġan bulan
toyarmu
Tayaqquz dep tül dünyaġa qaramay
Geceler gibi karanlık kar içinde,
Gündüzleri gülüp bakmakla tatmin
olur mu?
Uyanık olup dul dünyaya aldırmaz.
Accal toqsir etip gelse soramay
Ecel hata edip gelse sormaz.
Azireyil azav bizli dört gözlü
Azrâil sivri bizli, dört gözlü,
Az bildini aziz canın ayarmu
Garibin aziz canına sahip çıkar mı?
Xasa günler xars uradı yır bulan
Güzel günler alkışlandı şarkılarla,
Şavla berip artıladı nur bulan
Işık verip çoğaldı nurla.
Azireyil gelse azav biz bulan
Azrâil gelse sivri bizle,
Ömürübüz getermiken şu küyde
Ömrümüz geçer mi böyle?
Aziz canın alıp…
Azrâil canını alıp…
İçmeyli içler tolġan çer bulan
Güzelim vücudumuz dertle
dolmuş,
Ömrümüz böyle geçse zordur,
Canlar alma gelgen soñ
Canları almaya geldikten sonra,
Aldına kim çıġacak yüz bulan
Karşısına korkmadan kim çıkacak?
Azireyil can alğınca geteyik
Azrâil can alınca gidelim.
Azizlelege aqsay toxsay yeteyik
Azizlere aksayarak ulaşalım.
Axsaylanı aldı Anadol
Ahsayların altı da Anadol,
Ol xucudan yoldan da neçik öteyik
O metruk yerden de nasıl geçelim.
Terkanası ol da xucu teren suv
Terkanası da ıssız derin su,
Tebingen bulan bolmay neteyik
Etmege amal da yoq çara da
Fırlayıp atılmakla da olmaz ne
yapalım.
Bunu yapmaya güç de yok, çare de.
Ah degen bulan artmay kömekler
Ah, demekle artmaz yardımlar.
Ömürübüz şulay geçse qıyın bar
Ölgünçege esden taymas tüyün bar Ölünceye denk akıldan gitmeyecek
düğüm var.
Tüyünübüz çekilmesdey çort
Düğümümüz çözülmemek üzere
bolġan
bağlanmış.
Kökürekden getmes yimik dert
Yürekten çıkmaz dert olmuş.
bolġan
Dert getermu tüyün taymas
Dert gider mi düğüm çözülmez
yürekden
yürekten,
Şıncırlı buġav taymas bilekden
Zincirli bağ çözülmez bilekten.
Şıncırı şılbır şek şeşne mataylar
Zincir şıngır şıngır bağlanır.
Günleri güyez cuması yıldan öte
aylar
Butların buġav qolların şınçır
çişdirip
Quvday aq betin günler bişirip
Günleri doğum sancıları, haftaları
yıldan uzun aylar
Ayakları bağ, kolları zincir şişirip,
İlbisleni inçe belin sındırıp
Şeytanların ince belini kırıp,
Kuğu gibi beyaz yüzünü güneş
yakıp,
Atatabaylaġa yol bara bitgen altı
Atabaylar yola çıkalı altı ay
aylar
geçmiş.
Yolları zaqum çekdire getgen sant Yolları elem çektirip geçen boş
aylar
aylar.
Sant aylanı günleni gümüş çortlaġa Boş ayları, günleri, gümüş bağlara,
60
Sarġalġan betler san miñ emmekler Sararmış yüzler, sanki dertler
binlerce
Sarı mayday erip bara sanıbız
Sarı yağ gibi eriyip gider
bedenimiz.
Sarı Orusġa baylap bergen xanıbız Sarı Rus'a bağlayıp da vermiş
hanımız,
Xanıbız bizin baylap bergen soñ
Hanımız bizi bağlayıp verdikten
sonra,
Endi bizin kim bolacaq yanıbız
Şimdi kim olacak bizim
yandaşımız?
Qalsaq qıyın…..
Kalsak zor…..
61
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 25 -
Alıslanı ayı günü zarmıken
Uzakların ayı günü kederli midir?
Dönüp gelen yazı kışı karlı mıdır?
…..şu ġavurnu qolunda
…..şu gavurun elinde,
Aylanġan qışı yazı qarmıken
Azirayil algınçaġa canıbız
Azrâil alıncaya dek canımızı.
Azirayil canlar alma bolarmu
Azrâil canları alabilir mi?
Gök ala göz görür günler barmıken Mavi gözlerin göreceği günler var
mıdır?
Gül aşnalı gözel tuvġan yeribiz
Gül gibi güzel vatanımız,
Yaratġan Xudayından purmansız
Yaratıcı Huda’dan fermansız.
Yeribizge yetginçege Dol da bar
Qaçayıq desek girme qoru yoq
Kaçalım desek, girmeye koru yok;
Qamalmaġa aytan talsız ormansız
Bizdey…..
Bizim gibi…..
Baş suqmaġa bölegi yoq ġavurdan
Gizlenmeye çukurları söğütsüz
ormansız.
Ormanı cılız, çukurları dolmuş
köyden;
Baş sokmaya çalısı yok gâvurdan.
Yetti ay bütün yürümege de yol da
bar
Alıslarda ayı günü tuñ bolġan
Yerimize ulaşmadan Don nehri de
var.
Tam, yedi ay boyunca yürümeye
yol da var.
Uzakların ayı, günü gece olmuş.
Bu ġavurnu avulu köp avlaġı az
Bu gavurun köyü çok, kırı az;
Amal busa qaçmaq habas ölmeq
parz
Qarışıp ölme xucu savut yoq
Velhasıl kaçmak abes, ölmek farz.
Ormanı muq aytan tolġan avuldan
Savutsuz saġalaşsañ işiñ p.q
Yaka paça olup ölelim desek
kahrolası silah yok,
Silahsız şakalaşsan işin b..
Dos qardaşġa biyler yazıqsınmasa
Dost kardeşe yazıktır, kırılmasa,
Bizdey bolġan nasipsizge ep de
yoq
Tammat
Bizim gibi nasipsizlere yol da yok.
Eki avuz söz bilebiz
İki ağız söz biliriz.
Yañız gözden görebiz
Tek gözümüzle görürüz,
Altunlu tax dur almas tav
Altınlı tahttır Elmas dağı,
Alısdadır elibiz
Uzaklardır vatanımız.
62
Tamamlandı.
63
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 26 …..neçe qazaq da bar qul da bar
…..birçok Kazak da var kul da.
Vaktiler vaqda çaq çakqa
Yaratġan bir Hudayġa yalbara
Zaman zaman içinde, devir
devirde,
Yaradanım ne buyurmuş bu
ülkeye?
Yaratıcı bir Huda’ya yalvarır.
Alıslardan göçerbiz
Uzaklardan göçeriz,
Ol ġavurnu ayda da malın biçerbiz
O gâvurun koyununu keser,
Azıkġa etin aq ġızara bişirip
Azığa beyaz etini kızartıp,
Suvsuzluqġa qanın yatıp içerbiz
Susayınca da yatıp kanını içeriz.
Yaratġanım ne buyurġan bu yaqda
Biykem nege qaygım etip almadıñ
Yetalmadım anadaşlı yurtuma
Sevgilim niçin kaygılarımı gelip
almadın?
Tilki gibi düştüğümde demir
tuzağa.
Demir tuzak düştü benim
ayaklarıma,
Ulaşamadım öz yurduma,
Biykem meni qayġım etmey
qoymas dep
Sevgilim benim kaygımı çekmez
diye.
Tülküleyin tüşgende temir
tuzaqdan
Temir tuzaq tüşdü meni butuma
Legerler degen de suv ol berginden Legerler denen o suyun
kıyılarından,
Anadollu bulan da ullu Terkinden Anadol'la Ulu Terk'in,
Say urumdan sallar baylap geçerbiz Zayıf yerinden sallar bağlayıp
geçeriz.
San savluqda can aġalar zar sıqġa Yaşıyoruz can ağalar, sıkıntılar
içinde;
Gün tumanlı ay şavlasız bu yaqda Gün dumanlı, ay ışıksız bu ülkede.
Gülaylan gün yılı baylar güz
bolġan
Güncuvaqlar suvuq salqın buz
bolġan
Güncuvaqda görgenni aytıp
oltursaq
Görenlege sıyar sıymas söz bolġan
Ayçiçeği günü yılı güz olmuş.
Dagıstanlı Tatar Oglu Qazaqdan
Güneş altı soğuk, salkım buz
olmuş.
Güneş altında gördüklerimizi
söyleyip otursak,
Görenlerin, duyanların taşıyıp
taşıyamayacağı söz olur.
Dağıstanlı Tatar Oğlu Kazak'tan,
Reyhenatġa öpke salam uzaqdan
Reyhanat'a buruk selam uzaktan.
64
65
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
Alıslarda bizin dinsiz öltürme
Uzaklarda bizi dinsiz öldürme.
Abumuslim Şavxal Ullu Şah uçun
Tengiriden teli tüşüm ullutlap
Bin defa dönüp bakarak gittim
arkama.
Tanrıdan deli düşümü yüceltip,
Ebu Müslim Şamhal Ulu(!) şah
için.
Tamamlandı.
Dünyabıznı tuman basdı bulutlap
Dünyamızı duman bastı bulut gibi.
Hey ulanlar ömürügüz oñ getsin
Tumanlar tutup dert yutup
Dumanlar basıp, dert yutup;
Qayġılar qopġan birden Qazaqġa
Kaygılar koptu birden Kazak'a.
Oynay güley gezmede gözel gün
getsin
Sizin yimik qurdaşlardan ayrılıp
Quş qanatlı atlar minip qaçsaq da
Kuşkanatlı atlara binip kaçsak da,
Bizdey günü de tuman muñ getsin
Qutulmasday tüşdük temir tuzaqġa Kurtulmamak üzere düştük demir
tuzağa.
Quş ġanatlı at minip
Kuşkanatlı ata binip, gitsek de,
Endi bizge günler qayda tumansız
- 27 Miñ burulup qaray getdim artıma
Qoşulaşġan yalvar çapmas uzaqġa
Girilen savaşlar tesir etmez uzağa.
Qoşulaşġan yav da qan da içer
Karışanlar yağ da kan da içer,
Suv şerbeti bahacun
Su şerbeti değerli olduğu için.
Koşup gelip qonaq tüşgen soñ
Qayçaqaylar qoy da sayah yav
uçun
Qayçaqaylar da yarlı bolamu
Koşup gelip misafir olduktan
sonra,
Koyun çobanları koyun keser, şeref
için.
Koyun çobanlar fakir olur mu?
Qurmanġa qoyup bergen sah uçun
Kurbanda koyup verilen hayırdan.
Tammat
Hey gençler! Ömrünüz rahat
geçsin.
Oynayıp gülerek geçireceğiniz
güzel günleriniz olsun
Sizin gibi kardeşlerden ayrılıp,
Bizim gibilerin günleri de sıkıntılı
ve dumanlı geçsin!
Şimdi bize günler nerede
dumansız?
Muhammad Xan buyruq senden qan Muhammet Han buyruk senden
menden
kan benden,
Qılavlu xıncal senden qan menden Bileli kılıç senden kan benden.
Arslan biyim asil almas xan biyim
Aslan beyim, asil elmas han beyim,
Bir yazıqsın bizge qopġan ah uçun
Bir acısan bize çekilen ah için,
66
67
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 28 -
Tammat
Tamamlandı.
Sizden savlay biz ayrıldıq
zamansız
Ölsek qıyın şu ġavurnu qolunda
Sizden sapasağlam ayrıldık,
zamansız.
Ölsek de zor şu gâvurun elinde.
Biz barabız Sibir degen ellege
Biz varırız Sibirya denen ellere,
Barġan kişi gelir gelmes yerlege
Sadaġasız ay aġalar qurmansız
Sadakasız, ay ağalar kurbansız.
Saz qıllı şam sarayġa qaytġan soñ
Şat etmeceq it ġavurlar canlanı
Şâd etmeyecek it gâvurlar canları.
Dos…
Gidenin, dönüp dönmeyeceği belli
olmayan yerlere,
Saz telli sırça saraya döndükten
sonra.
Dos…
Qar
Kar
Şabaġatlı Şavxal biyden purmansız Şefkatli(!) Şamhal Bey'den
fermansız.
Şavxal biyim xas yüregin xırs etip Şamhal Bey’im has yüreğini hırsla
doldurup,
Acuvlandı nege bulay çalmadın
Merhamete geldi, niçin böyle
devirmedin.
Geldik qaytıp getgen busaq ters
Dönüp geldik, gittiğimiz köşeleri
etip
ters edip,
Türtüp soġup nege saldıñ ters
Dürtüp, sokup niçin saldın ters
yolġa
yola?
Güzübüzge gül avlaqnı görsetip
Gözümüze gül bahçelerini gösterip.
Gül avlaqalar gülü busa yarmıken
Atabaynı ayı günü yolu dep
Gül bahçelerinin gülü ise boynu
bükük mü?
Gülüp eğlenen neşeli oğlanlar var
mıdır?
Ata Bey'in ayı, günü, yolu diyerek,
Qazaqıma qara qaygı boldu dep
Kazak’ımı kaygılar aldı deyip,
Teñlilerden tezden getmes
zarmıken
Tıġırıqdan teñ gezesin çeñliler
Yaşıtlardan biran evvel gitmez dert
midir?
Sokakta güvenle yürüsün gençler,
Çepkeni çerkes biçimi yırıq
yeñliler
Teñli ulanlar şu yırlanı aytġanda
Çerkez cepkeni yırtık elma
yanaklılar,
Yaşıt oğlanlar şu şarkıları
söylediğinde,
Dinleyip gözyaşı döker güzel
yanaklılar.
Kür ulanlar külep turup barmıken
Tıñlap gözyaş salıp gözel eñliler
68
69
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
IV SÖZLÜK
abat: adım
ananaş: bacı
accal: ecel
ananay: şarkı sözü
aççı: acı
aq-: akmak
açık: candan, samimi, açık yürekli
aqtaş toxsay yet-: aksayarak,
emekleyerek ulaşmak
ari beri: oraya buraya, ileri geri
açıv: merhamet, acıma
aristan: kaprisli
ataş-: aramak
ayan: belli, açık, bilinen
atolu: adı ulu, asil
ayar-: korumak, sahip çıkmak
avadanlıq: acizlik, dayanılmaz,
üstün, büyük
avlaq: tarla, meydan, bahçe
aylan-: dönmek, gitmek
avru-: ağrımak
ayten: çukur
avul: köy
az bildin: fakir, aciz, garip
avuz: ağız
azatla-: azat etmek, serbest
bırakmak
azav: sivri, azap
ayt-: söylemek, demek
acuvlan-: acımak, merhamete
gelmek
aġu: zehir
arqa: tümsek, tepe
Aktaşavux: yer ismi
arsar: korku
al: kırmızı, ön, alt
balax: bela
berg: yakın
ala tur-: düzensiz olmak, karışık
durmak, korumak
a'lam: alem, dünya
art et-: geride bırakmak, terk
etmek
art: geri, son, arka
balqıt-: parlatmak
bet: yüz
artıl-: artmak, çoğalmak
bar-: varmak, ulaşmak, gitmek
biç-: kesmek
alay: eyvah!, ah!, vah!
artıl: geçme, aşma
bildin: fakir, aciz, garip
albax: deli
aş yoldaş: azık, yiyecek
birçe: birlikte
alıs: uzak
asır-: korumak, tutmak, çekmek
barġan sayın: bari, hiç olmazsa,
nasıl olsa
baş sal-: baş çizmek, baş resmi
yapmak
baş ur-: baş vurmak
almas: elmas
aşkar: açık, net
bay: zengin
bolca: süre, zaman
alt: karşı, ön
aslam sal-: ağır gelmek
bayla-: bağlamak
amal: iş
aslam: çok
beget-: bekitmek, sağlamlaştırmak
bolcal tart-: ceza çekmek, süre
doldurmak
böleg: çalı
anadaş: öz, bacı
aşna: aşina, sevimli, dost
beren qal-: viran olmak, kahrolmak boray: bora
Anadol: Don nehri
ata: baba
Axsay: yer ismi
aya-: korumak
70
B
biyke: hanımefendi, sevgili
71
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
boy: yaka
burma: burmalı
çorpa: çorba
busa: ise
çırmap gürmen: apar topar, bağlı
olarak
çiş-: şişmek
boz: boz
budayıq: baykuş
busaq: köşe
çola: zaman, vakit
çort: bağ
budun: müezzin
busurman: müslüman
çoqun-: tapmak, tapınmak
çuburt-: arka arkaya dizmek
buġav: bağ, ip
but: ayak
büldür büldür: şaşkın şaşkın, belli
belirsiz
buraq: 1)burak at. 2) silah adı
buvna-: sıkı şekilde kuşatmak,
sarmak
C
cuma: hafta
cumla: bütün, herkes
Ç
çort bol-: bağlanmak
D
dert: özen, dert, tasa
didar: dost, yüz
dert tut-: dert etmek, dertlenmek
düvan: mahkeme, sorgulama
dey: gibi
doñuz: domuz
devren get-: eriyip gitmek
dörtgül: kare
devren qot-: miras kalmak
Çaçan: Çeçen
çars: dumalı, sıkıntılı, sis
çak: devir
çarx: vücut, beden
eger: tazı
enkeyt-: eğmek
çakır: şarap, içki
çat: kasık
el: vatan, yakın, insan
eñ: yanaklı
çal et-: duvar çekmek, duvar örmek çaynat-: çiğnetmek
elçi: Azrail
ep: yol
çal-: biçmek, devirmek
çen: çukur
elivaş: eyvah, vah
erden: erdem
çal: duvar
çer: dert, tasa, hastalık
elt-: göndermek, sürmek
çalman-: boyun uzatmak, atlamak,
tırmanmak
çap-: tesir etmek
çet: kuytu, köşe, ayrı
çiñ: en
emmek: 1) bela, dert, gaile.
2) emek
endi: şimdi
erkin koy-: serbest bırakmak, azat
etmek
erte: erken, sabah
çaq: vakit, iklim
çıraq: ışık
eniş: iniş, aşağı
çarna: siyah
çirik: çürük
72
E
es: akıl
esgerme: anma, hatırlama, yâd
etme
73
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
gen: geniş, koca
göz sal-: bakmak, göz gezdirmek
kesek: biraz, bir kısım
köple-: çoğalmak, kaynamak,
fışkırmak
köpür: köprü
ger: zengin, engin
gözeltirik: gözlük
kodu: ceza, azap
kül-: gülmek
gerti: gerçek, hakikat
gumala-: bağlamak
Kök: gök
küllü: bütün, herkes
gesek: parça, bölüm, az
gübe: yelek
kökür-: kükremek
kür: cesur, sevinçli, güçlü
get-: gitmek, varmak
gümen: zan, şüphe
kökürek: yürek
küstün-: iç çekmek
gezet: gezdirmek, dolaştırmak
güleylan: ayçiçeği
kömek: yardım
küy: şekil
gırġara-: ağrımak, rahatsız olmak
güncuvaq: güneş altı, gün ortası
köp: çok
gök: mavi
güy-: sönmek, kurumak
gökşa: mavi, gök
güyez: doğum sancısı
G
Kem-: geçmek
L
laküm: size
göñüreş-: karşılıklı oturmak
M
H
habas: abes, boş
haşıq: aşık
haqıl: akıl
hökünçlü: yas, sıkıntı, pişman,
merhamet
İ
iyel-: eğilmek
izle-: aramak, araştırmak
K
kalam: söz
kant: şikayet, sızlanma
kanada: kuzey
karapçi ġavno: Rusça'da bir küfür
kant et-: şikayet etmek,
katapna: biz yazdık
74
makar: akağaç
Miniske: Beyaz Rusyanın başkenti
mal: koyun
mol: çok, fazla
maral: geyik, güzel
matayla-: bağlamak
mucuq (Mujik): 1) herif,
2) Rus köylüsü
muk: sıkıntı, darlık, cılız
may: yağ
muñ: acı, sıkıntı, sitem
medad: medet, yardım
miçar: mısır
min-: binmek
N
nalbax: zindan, ceza evi
neçe: kaç
nart: kahraman, mert
nür: nur
75
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
oltur-: oturmak
oşa-: benzemek
qaravaş: cariye
qızmat-: alevlenmek, tutuşma,
şiddetlenme
qol: el, imza, vadi, dere
oñ: düz, doğru, rahat, şad
ot: ateş
qart et-: ihtiyarlatmak
qolġa tüş-: ele geçmek
oram: köşe, sokak
oylaş-: düşünmek
qart: ihtiyar, yaşlı
qoş sal-: kanat çırpmak
qaş yasa-: kaş çekmek
qoşulaş-: karışmak, girmek
qat-: katılaşmak, katı olmak
qoy: koyun, hatta, bile
O
orus: Rus
Ö
qaraqay: çam
öç: intikam, tarafkir, meyil
öt-: geçmek
qatış: melez, bozma
Qoysuv: Dağıstan'da bir nehir
öltür-: öldürmek
özden: efendi, bey
qattı: katı, sert
öpke: buruk, sitemli, kırgın
özeni: üzengi
qayçaqay: koyun çobanı
qoyul-: dalgalanmak, dalga dalga
olmak
qoza: araba
qayda: nerede
qozu: kuzu
qayt-: dönmek, gelmek
Quban su: Rusya'da bir ırmak
ör: yüce, mert, büyük
P
palan: falan
payda: fayda
qıdır: geçirmek
qul: köle, esir
panar: fener
purman: ferman
qıl: 1) kıl. 2) tel
qulak as-: dinlemek
parz: farz
puç bol-: bozulmak
qılavlı: bileli, bilenmiş
qunan: at
qılıq: ahlak
qurdaş: kardeş
qıñır: eğri büğrü
qurman: kurban
qısas: ceza, kısas
quv: kuğu
qıyma: parça, külçe
quvanç: kıvanç
qıyra bol-: hissiz, katı, sert olmak
quvzap: zinde, dinç
qıyuv: kenar
qüy-: sönmek
paşmanlık: pişmanlık
Q
qaban: domuz
qaqa: dar boğaz, geçit
qaçan: ne zaman
qantarla-: bağlamak
qalkı: çatı, tavan
qara-: bakmak
qamal-: saklanmak, gizlenmek
qaranı: karanlık
qızbay: korkak
76
77
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
S
Ş
sabur: sabır
saz: 1)saz. 2) kil
şabaġat: şefaat, merhamet
şay: kötürüm, garip, kötü
safar: sefer
sebele-: göndermek, serpmek
şam: mum
şayav: üzüntü, keder
sagış: özlem
selpin-: irkilmek
şat: mutlu, neşeli
şıncır: zincir
sah: fakirlere verilen hayır
sermen-. tutmak, el atmak
şulay: şu şekilde
sal: ceset, sal, tabut
sın-: kırmak, kırılmak
Şava: Sulak ırmağı yakınında bir
yer
şavla: ışık
sala: bir yerde duran
sınık: 1) kırık. 2) kiremit
salah: kurtuluş
tab-: bulmak, yakalamak
tarqal-: azalmak, kurtulmak
saldat: asker
sın taş bol-: mezar taşı olmak,
kahrolmak
sıq: sıkıntı, dert, bela, elem
tabuşamı: yasaklanmış
tart-: çekmek, doldurmak, almak
sal et-: sal yapmak
sırġara-: hastalanmak, ağrımak
tal-: dalmak, girmek
salkın: salkım
silkin-: bozulmak, tahrip olmak
tal: söğüt
sama: bari, mı, belki
siyrek: seyrek, az, nadir, birkaç
tala-: yağmalamak, ısırmak
tas bol-: kaybolmak, ortadan
kaldırmak
tas et-: kaybolmak, ortadan
kalkmak
taşla-: atmak, bırakmak, dışlamak
Samur: Dağıstan'da ırmak ve yer
ismi
san: kalite, vücut, gibi, nitelik
sol et-: bozmak, tahrip etmek
talav: katı, dert, tutuklu
tav: dağ
sol: haksız, yanlış
soy-: kesmek
Sarafan: Yer ismi
suhar: peksimet
talpın-: çabalamak, uğraşmak,
çalışmak
tamak: damak
tavuş: akıl, hafıza
sant: gevşek, boş, zevksiz
sarġal-: sararmak
sav: 1) sağ, canlı. 2) hafif
surat sal-: yüz çizmek, resim
yapmak
suv: su
savut: silah
T
tañ kat-: tan atmak, aydınlanmak
tay-: kaybolmak, uzaklaşmak,
gitmek
tayaqquz: uyanık, dikkatli, hazır
tapta: tahta
teber-: basmak, sıkıştırmak
suvuq: soğuk
tapul-: bulunmak, bulmak
tebin-: fırlamak, atılmak, çekişmek
say urum: Irmakların zayıf yeri
suxar: peksimet
taqta: tahta
tegin: boşuna, gereksiz
süy-: istemek
süzek: temiz
tarkal-: azalmak,
teli: deli, evliya
tarlık: darlık, sıkıntı
temir: demir
süyek: kemik
78
79
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
teñ: geniş
tol-: dolmak
tengil: denk, yaşıt
tolkun: kıvrım, dalga
ukaz: emir
ur-: vurmak, ateş etmek
Tengiri: Tanrı
ton-: donmak
ullutla-: büyütmek, ululamak
uv: zehir
teñli: yaşıt
toqsir: hata
teren: derin
tör: köşe
Terkanası: Kuzey Kafkasyada bir
nehir
tersey-: kötü gitmek, bunalmak
toy-: doymak
tersey-: Kötü olmak, kötü gitmek
tul: yalnız, tek, hep
xalbat: 1) sır. 2) uzlet. 3) inziva
xasa: has, güzel, hanımefendi, asil
teş-: deşmek, yarmak
tulpar: koşu atı
xanç: haç
xıncal: kılıç
til: dl
tülüñ: gerçek, hakiki
Xuda: Allah, Huda
tile-: dilemek, istemek
tuñ: gece
xars et-: hırsla dolmak,
sinirlenmek
xars ur-: alkışlanmak
tilev: dilek, arzu
tunçuktur-: çürütmek
U
uy-: oymak
V
vörst: 1.06 km değerinde uzunuk
birimi
tül: gerçek, hakikat
veren: viran
X
xas: has, özel, uygun
Xucu(xuju):1)terk edilmiş.
2) sahipsiz.
3) kahrolası
xum: kum
tın: 1) sessiz. 2) işlenmemiş toprak tunuq: karanlık
tinç bol-: kolay olmak
tüp: dip, alt
tınla-: dinlemek
tüş: öğle, rüya
tiri: diri
tiş: diş
tüş-: varmak, ulaşmak, gelmek,
inmek
tuvra: düz, doğru, namuslu, dürüst
tiy-: değmek, dokunmak
tuyak: toynak
tiz: diz
tüyün: düğüm
Y
yah: şeref, namus
yangılça: çile, ceza
yak: ülke
yangır-: ulaşmak
yaka: kıyı, sahil
yañıl: yanılmak, hata yapmak,
aldanmak
yal et: sakinleştirmek, sevindirmek yañız: 1) yağız, 2) yalnız, 3) tek
yalbar-: yalvarmak
yañur: kürek kemiği
yamanla-: kötülemek, karalamak
yaq: ülke, taraf
yan: sahip, yardım, taraf
yara-: yakışmak, uygun olmak
töbe: tepe
80
81
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
yarlı: fakir, garip, boynu bükük
yartı et-: yarım bırakmak
yeñ-: yenmek, mağlup etmek
yeñ-: yanak
yerturası: Sibirya
yasa-: yapmak
yet-: ulaşmak, varmak
yaş: çocuk
yetdir-: ulaştırmak, yetiştirmek
yaş sal-: ağlamak
yetti: yedi
yaşġar-: yeşermek, yeşillenmek
yıbanç: neşe
yabu: kötü at
yıla-: ağlamak
yad: el, yabancı
yılı: içten, sıcak
yav: yağ
yır: şarkı
yavrun: kürek kemiği
yırıq: yırtık
yazbaş: ilkbahar
yiber-: göndermek
V. TIPKI BASIM ÖRNEKLER
DUA
-I-
yazıqsa-: acımak, merhamet etmek yimik: gibi
yazıqsın-: acımak, merhamet
etmek
yazuv: kader, alınyazısı
yoluq-: karşı gelmek, karşılaşmak
yebe: 1) at. 2) ot
yuvuq: yakın
yekdir-: arabaya koşmak
yük bol-: korumak, saklamak, kefil
olmak
yurd: köy
Z
zakon: kanun
zaya: boşa, zayi
zakum: elem, acı
zer: altın
zar: üzüntü, yas, keder
ziger: şikayet, sızlanma, inleme
zar ziger: çekilmez, dayanılmaz
82
83
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- II -
84
- III -
85
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- IV -
86
-V-
87
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- VI -
88
- VII -
89
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- VIII -
90
- IX -
91
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
MEKTUPLAR
-1-
92
93
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-2-
94
-3-
95
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-4-
96
-5-
97
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-6-
98
-7-
99
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
-8-
100
-9-
101
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 10 -
102
- 11 -
103
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 12 -
104
- 13 -
105
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 14 -
106
- 15 -
107
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 16 -
108
- 17 -
109
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 18 -
110
- 19 -
111
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 20 -
112
- 21 -
113
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 22 -
114
- 23 -
115
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 24 -
116
- 25 -
117
Erdal Karaman
Sibirya Mektupları
- 26 -
118
- 27 -
119
Erdal Karaman
- 28 -
120

Benzer belgeler