Köy-Koop Haber Gazetesi 40. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 40. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
MART 2015
Yıl:4 Sayı:40
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
“Tarımda Kooperatifleşme
Konferansı” Düzenlendi
»» Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO), AB Bilgi Merkezi ve AB Türkiye Delegasyonu
iş birliği ile gerçekleştirdiği ‘Tarımda Kooperatifleşme Konferansı’, Köy-Koop Merkez
Birliği’nin de katılımıyla 23-24 Şubat 2015 tarihlerinde gerçekleşti.
‘Tarımda Kooperatifleşme Konferansı”na
Diyarbakır Vali Yardımcısı Taner Bircan,
Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat
Anlı, DTSO Başkanı Ahmet Sayar, KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız, KöyKoop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar,
Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet
Varol, Köy-Koop Genel Müdürü Turgay
Solmaz, Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği Eğitim Koordinatörü Prof. Dr. Salahattin Kumlu, İlçe
Belediye Eşbaşkanları, AB Türkiye Delegasyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Sektör Yöneticisi Pierre-Yves Bellot, Tarım İl
Müdürü Mustafa Ertan Atalar, D.Ü. Ziraat
Fakültesi Dekanı Bekir Bükün, Karacadağ
Kalkınma Ajansı Temsilcileri ve DTSO
meclis üyeleri ile Almanya ve İtalya’dan
gelen konuşmacıların yanı sıra çok sayıda
sivil toplum kuruluşu başkanı ve temsilcileri katıldı. » Syf 4’te
»» 31 Ocak 2015 tarihinde yapılan Genel
Kurul’dan yine başarıyla çıkan Köy-Koop
Genel Başkanı Yakup Yıldız yapılan Genel
Kurulu değerlendirirken ‘kooperatifçilik
kazandı’ diye konuştu.
Kooperatif İstatistikleri
Toplanması İçin İlk Adım
Atıldı
»» Bu amaçla ILO ve TÜİK’in Ortak Girişimi
ile 3 Şubat 2015 tarihinde ILO Türkiye
Ofisinde ilgili kurum ve kuruluşların
katıldığı bir toplantı gerçekleşti.
19. Uluslararası İstatistikçiler
Konferansında (ICLS) da
konu gündeme gelmiş ve katılımcıların onayı ile kooperatif istatistiklerinin geliştirilmesi için daha çok çalışma
ve araştırma yapılması kararlaştırılmıştı. » Syf 10’da
“Kooperatifleri gelişmemiş
bir ülkenin gelişmiş olması
mümkün değildir”
Bu ayki röportajımızda
Prof.Dr. Ziya Gökalp MÜLÂYİM ile
Kooperatiflerde;
üst örgütlenmeyi,
kooperatifçiliği,
tarımı ve
Köy-Koop’u konuştuk.
» Syf 12’de
Köy-Koop Burdur
Birliği’nde Yakup Yıldız
Yeniden Başkan
Uluslararası Bakliyat Yılı
Tanıtım Toplantısı Yapıldı
»» Birleşmiş Milletler tarafından 2016 yılının
“bakliyat yılı” ilan edilmesiyle birlikte Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bakliyatın
günlük hayatta üretim ve tüketimini
artırmak için harekete geçti.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Bakan Eker bakliyatın önemini belirterek, “Bakliyatın anavatanı Anadolu
topraklarıdır, bu bizim üzerimize bir sorumluktur. Baklagiller hayatımızın çok büyük
önemli bir unsurudur.” diye
konuştu. » Syf 6’da
Yakup Yıldız, Genel Kurulun
ardından gazetemize yaptığı
açıklamada, “Yoğun çalışma
günlerinden sonra bir Genel Kurula daha ulaşmanın
heyecanını yaşadık. Zorlu
geçen genel kurulun ardından kooperatif ortaklarımız
beni ve yönetim kurulumuzu
göreve layık gördüler. Bizi
bu yolda yalnız bırakmayan
tüm kooperatifçi dostlarımıza sevgi ve selamlarımızı
iletir, teşekkür ederiz. Bugü-
ne kadar yapmış olduğumuz
çalışmalarımızı aynı hızla ve
heyecanla devam ettireceğiz.” dedi. » Syf 6’da
Tarım Arazilerinde Küçük
Üreticiyi Neler Bekliyor
6537 sayılı “Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun” ve 31.12 2014 tarihli ve 29222 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan “Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik” ile çiftçinin durumu
yeniden ortaya konulmakta.
6537 Sayılı Kanun çok ciddi
incelenip tartışılarak değerlendirmeye alınması gerekiyor. » Syf 8’de
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -40» Syf 2’de
Çiftçinin/ Tarımın Büyük
Sorunları Var
» Syf 11’de
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Köyde Kullandığımız Orak
Bile Çin’den Geliyormuş!
» Syf 4’te
Türkiye Tohumda
Ülkelere mi Şirketleri
mi Bağlı? » Syf 5’te
Kooperatifler İş
Dünyasının Bir Parçasıdır
» Syf 19’da
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
2015 Yılı Hibe Programları
Hepiniz Davetlisiniz
» Syf 20’de
» Syf 16’da
Erol AKAR
Nasıl Destekleyelim
» Syf 8’de
Sürdürülebilirlik:
Kooperatif Modelinin
Dahil olduğu » Syf 15’te
KOOPERATİFÇİLİK
»» İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şaylan, Türkiye’de 2100 seneye kadar yağışlarda
yüzde 20 düşüş, sıcaklıklarda ise 4-5 derece artış olacağını öngördüklerini söyledi.
01/03/2015 Şubat 2015 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Öden26/03/2015 mesi
01/03/2015 Şubat 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi İle Sürekli Mükellefiyetleri Bulunanlar İçin Makbuz
26/03/2015
Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi
26/03/2015
01/03/2015
2014 Yılına İlişkin Gelir Vergisi 1. Taksit Ödemesi
31/03/2015
01/03/2015 Şubat 2015 Dönemine Ait 4/A ve 4/B Kapsamındaki Sigortalılara ilişkin
31/03/2015 Primlerin Ödenmesi
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
31/03/2015
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Ba, Bs Formlarının Verilmesi
31/03/2015
01/03/2015
2015 Yılı Çevre Temizlik Vergisi 1. Taksit Ödemesi
01/06/2015
01/03/2015
2015 Yılı Emlak Vergisi 1. Taksit Ödeme Dönemi
01/06/2015
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
LİKLERİ M
E
RK
Şaylan, iklim değişikliklerinin yerel olarak farklılık göstereceğini, değişikliklerden en fazla İç Anadolu Bölgesi’nin
negatif
etkilenebileceğini
bildirdi.
Araştırmalara göre Ege ve Akdeniz
Bölgesi’nde yağışlarda azalma görüldüğünü aktaran Şaylan şöyle devam etti:
“Ülkedeki sıcaklıklarda 4,5 – 5 derece
artmalar bekleniyor. Bu rakamlar önem-
01/03/2015
GVK Geçici 67. Madde Kapsamında İhtiyari Beyannamenin Verilmesi
25/03/2015
BİR
En fazla İç Anadolu Bölgesi
etkilenebilir
01/03/2015
2014 Yılına ilişkin Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinin Verilmesi
25/03/2015
F
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Evrensel
radyasyonu dediğimiz güneş radyasyonunda artma riski vardır. Bu tür rizikolar de tarım sektörünü etkiler.”
li rakamlardır. Belki üretici veyahut insanoğlu birkaç ay sonrasını, yarını, en fazla
makale veyahut kışı düşünebilir ancak
karar vericilerin veya planlayıcıların 10,
30, 50 veya 100 yıl sonra o bölgede neler
olacak, neler yaşanabilir bunları bilmesi
ve ona göre tasarı yapması gerekir. Ülkemizde de bu risk vardır. İklim değişikliğinden negatif etkilenme riski vardır. Buna karşı inşa edilmesi gerekenler
bellidir.” Bölgenin, Türkiye’nin hububat
üretimi yapılan alanlarından bir tanesi
olduğunu ve düşük yağışla bu tarım faaliyetinin yürütüldüğünü belirten Şaylan,
şunları kaydetti: “İklim değişikliklerinden en fazla İç Anadolu Bölgesi negatif
istikamette etkilenebilir. Buralardaki az
bir değişiklik dahi Türkiye’deki hububat
imalatını negatif etkileyebilir. Burada
yağışın miktarının artması veya azalmasından ziyade bunların zamansal değişimleri ehemmiyetlidir. Zirai alanlarda
şöyle bakarız olaya, miktar azalabilir
ama öyle güzel zamanlarda düşebilir ki
verimi etkilemeyebilir. Dolayısıyla inşa
edilmesi gereken çok araştırma var.”
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
24/03/2015
İ
AT
Şaylan, tarımın iklim değişikliklerinden
etkilenecek en önemli sektörlerden biri
olacağını ifade eden Şaylan, “İklim değişiklikleri üzerine çalışmalar yürütüyoruz.
Yapılan araştırmalarda ülkemizin bir takım bölgelerinde yağışlarda azalmanın,
sıcaklıklarda artmanın olacağı saptadi.
Türkiye’de 2100 seneye kadar yağışlarda
yüzde 20 düşüş, sıcaklıklarda ise 4-5 derece artış olacak. Burada hem bölge hem
ülke hem de il bazında nasıl etkilenme
olur, buna bakmak gerekir.” dedi.
Trakya’nın ülke tarımında önemli bir
potansiyele sahip olduğunu dile getiren
Şaylan, şöyle devam etti: “Türkiye’nin
tek Zirai Meteoroloji Araştırma Enstitüsü Kırklareli’nde. Bu önemli bir şanstır
ve fırsattır Trakya için. Uzun zamandır
araştırma merkezi ile İstanbul Teknik
Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü olarak birlikte araştırma projeleri
yürütüyoruz. Bu projeler kapsamında iklim ne kadar değişebilir, bir takım bitkilerin gelişimini nasıl etkiler ve bu arada
bu bitkilerde abuhavası nasıl etkiler gibi
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
M
Türkiye’nin 2100 iklim öngörüsü: Yağışlar Azalacak,
Sıcaklıklar Artacak
01/03/2015 Şubat 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar için Makbuz Karşılığı
23/03/2015
RI
Yine Ecevit Hükümeti zamanında bir
TOPRAK REFORMU KANUNU çıkmıştı. Hükümetler geldi geçti. Hiçbirisi köylüyü ağanın emrinden çıkaracak
böyle bir kanunu uygulama uygulama
cesareti gösteremedi. GAP’I GAPTIRMAM diyen Süleyman Demirel bile
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi
23/03/2015
V E D İ Ğ E R TA
Toprak Reformu Şart
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı
23/03/2015
MA
Zaten biz Köy-Koop Merkez Birliği olarak Doğu Anadolu’da, özellikle de Güney Doğu Anadolu’da hemen hemen
hiç örgütlenememiştik. Bu gün durum
farklı değil. Toprağı olmayan köylü
emrinde çalıştığı ağanın emri olmadan
böyle bir örgütlenmeye giremez.
01/03/2015
Şubat 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi
16/03/2015
IN
Köylüler beni sessizce dinliyorlardı.
İçlerinden biri ayağa kalkarak “iyi söylüyorsun beyim ama burada oturduğumuz evler bizim değil. Bulunduğumuz
köy bizim değil. İşlediğimiz toprak bizim değil. Bunların hepsi Ağa’nın, onun
izni olmadan hiçbir konuda hiçbir karar alamayız” deyiverdi. Şoke olmuştum. Bir süre sustum, konuşamadım.
Ve oradan büyük bir hayal kırıklığı içinde ayrıldım.
Batıda olduğu gibi bir kooperatif anlayışının ülkemizde yerleşmesini sağlamak, köylünün çıkarlarını ayaklar
altına aldırmamak uğruna verilecek
savaşım dün de çukurların içindeydi,
bu günde aydınlığı henüz görememiş
durumda.
Yıllar önce, Tekirdağ’ın bir köyünde
çok değişik bir kooperatifçilik modeli
uygulayan ve başarılı da olan emekli bir
öğretmenin hala yaşayıp yaşamadığını,
yaşıyorsa adresini öğrenmek için KöyKoop Haber Gazetesi yöneticilerinden
yardım istedim. Aldığım yanıt 21. yüzyıla yakışmayacak bir yanıttı. Dediler
ki, “efendim Trakya’daki kooperatifler
Çanakkale Birliği ile birleşerek KöyKoop Merkez Birliğimizden koptu. Ayrı
BİR MERKEZ BİRLİĞİ KURDULAR.
Üç dört tane birlik ayrılacak ve ayrı bir
birlik kurarak onun çatısı altında birleşecekler!?
Zaten aldığım haberler, kooperatiflerin
1971 de kurulan ve bizim dönemimizde
62 Birliği çatısı altında toplayan Köy
Kalkınma Kooperatifleri Merkez Birliği
ile uzaktan yakından bir benzerliği yok.
Birlikler ufak ufak parçalara bölünerek
ayrı ayrı üst birliklerin çatısı altında dağılmış durumdalar.
Bu durumu, Türkiye’de kooperatifçiliğin geliştiği anlamına hiç gelmez. Böyle
bir politika ve bu politika içinde örgütleniş ne yazık ki TÜRK KOOPERATİFÇİLİĞİNİN her gün biraz daha geriye
gidişini simgeler. - sürecek -
01/03/2015 16-28 Şubat 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
10/03/2015 Ödemelerine Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
K
Bu Toprak Bizim Değil
Kooperatifçilik Zor Zanaat
01/02/2015
Ocak 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi
02/03/2015
L
Ayrıca, Köy- Koop olarak Doğu Anadolu’ da, özellikle de Güney Doğu’da
hemen hemen hiç örgütlenememiştik.
Bunun nedenlerini öğrenmek için Güney Doğu’da bir köye gittim. Köylüleri
bir kahvede onlara geliş nedenimin buralarda tarımsal kooperatifler kurmak
olduğunu söyleyerek “Burada yeterli
kişi var. Hemen bir kooperatif kurmak
için karar alalım. Onlara kooperatifin
neler getireceğini de açık açık anlatım.
01/02/2015
Diğer Ücretlerin Gelir Vergisi 1. Taksit Ödemesi
02/03/2015
KA
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
01/02/2015
Basit usulde Vergilendirilen Mükelleflerin Gelir Vergisi 1. Taksit Ödemesi
01/03/2015
Ğİ • KÖY
Hadi İLBAŞ
GAP’ı yabancılara, komşu ülkelerin
zenginlerine ‘gaptırmaya’ engel olamadı. Bu nedenle de GAP gibi tarımsal
yönden çok verimli topraklardan yararlanma hakkına sahip olamadı bizim
köylümüz. Yine toprak ağasının emir
kulu olarak devam etti.
Gaziantep’e büyük bir hayal kırıklığı
içinde döndüm. Ayrıca, Gaziantep’teki
Tarım Satışların Köy Kalkınma Kooperatifleriyle birleştirme çalışmaları da
bir çıkmaza girmişti. Üretici tüccarın
türlü çeşit oyunları içinde şaşkındı.
RLİ
Eğer toprak yoksa kooperatifçiliğin
ayaklarından biri eksik demektir. O zaman topallayan kooperatif güçlü kooperatif değildir. Elele vermenin anlamı
daha güçlü olmak, daha çok üretmek,
daha çok üretilenden pay alarak başkalarına muhtaç olmamak demektir.
Bu, tarımı kalkındırmakla mümkündür.
Tarımı kalkındırmayı amaç edinerek
kurulan kooperatifler, bölünmeden tepeye doğru aynı amaç uğrunda güçlenerek birlikte yol almalıdır.
Tarımsal kooperatifleri birleştirerek
ELELE’yi daha anlamlı kılmak için
1974 yılında kurulan Ecevit Hükümeti
tüm tarımsal kooperatifleri Köy İşleri
Bakanlığının çatısı altında toplamıştı. Köy-Koop Merkez Birliği’nden bazı
arkadaşları bu amaçla bulundukları
görevlerden ayrılmaksızın Tarım Satış Kooperatiflerinde görevlendirmişti.
Görevlendirilenlerden biri de bendim.
16 ilde f1aaliyet gösteren Güney Doğu
Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri
Genel Müdürlüğüne atanmıştım. Bana,
“birim kooperatifindeki başkanlık görevin üstünde kalacak, Köy-Koop Merkez
Birliğindeki görevini bırakmayacaksın.
Atandığın yeni görevde temelden başlayarak değişik adlarla faaliyet gösteren
kooperatifleri tarımsal kalkınma çatısı
altında toplayacaksın.” talimatı verildi.
Bu görevle Gaziantep’e gittim. Değişik
addaki kooperatiflerin genel kurul hazırlıklarını yapmaya başladım. Genel
kurullarda Köy Kalkınma, Tarım Satış
Kooperatiflerini bir çatı altında toplayacaktık. Gördüğüm manzara beni ürküttü. Tarım Satış Kooperatifleri önce
en üst birliğin genel kurulunu yapıyor,
seçilen kişiler birim kooperatiflerin genel kurullarında görevlendiriliyorlardı.
Ve birim kooperatiflerin genel kurulları
unların katılımıyla yapılıyordu. Oysa
bizim görevimiz tüm tarımsal kooperatiflerin aynı günde yapılacak genel
kurullarında ortak hareket etmelerini
sağlamaktı.
Köylerdeki küçük kooperatiflerden
başlayarak bu sistemi uygulamaya başladım. Ne var ki, bu öyle kolay bir iş
değildi.
Bu ayki (Mart-2015 Dönemi) muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde
madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
»» Toprak Kooperatifçiliğinin Temel Unsurlarından Biri
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -40-
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Mart 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Mart 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Mart 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Köyde Kullandığımız
Orak Bile Çin’den
Geliyormuş!
»» 30 Ocak 2015 tarihli gazetelerde, Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekci’nin ilginç bir açıklaması oldu. Çoğumuz
güncel tartışmalarının daha fazla içinde olduğumuzdan
dikkatimizi çekmemiş olabilir.
Zeybekci, “Türkiye’ye mobilya, deri
konfeksiyon, kerpeten, pense gibi
mallar yurtdışından geliyor. Köyde
kullandığımız orak bile Çin’den geliyorsa iş zıvanadan çıkmıştır. Türk
geleneksel halıları da Çin’de üretiliyor” demektedir.
Zeybekci ‘nin yakınmalarına katılmamak olası değil. Her şeyi ithal
ettiğimiz için ortaya çıkan görünüm
bu olmuş. 2014 Ocak-Aralık ayları
arasında Dış Ticaret Dengesi 84,509
milyar dolar açık vermiş. TÜİK’in
bildirdiğine göre İhracat 157,715
milyar dolar, İthalat 242,224 milyar
dolar. Ve ihracat ithalatı %65,1 oranında karşılamış.
Ancak yakınmak yarar getirmiyor.
Bu noktaya nasıl gelindiği ve çıkış
yolları üzerinde de doğru tanıların
konulması gerekiyor.
Köyde kullandığımız orağın
bile Çin’den gelmesi, yeniliberal politikaların sonucu
mu?
Ortaya çıkan sonucun en önemli nedeni, 1980 yıllardan itibaren 12 Eylül Askeri Darbesi ile devreye sokulan yeni-liberal politikalar.
Açıklayalım:
• Yeni-liberal politikalar ile devletin aşamalı olarak ekonomiden elini
çekmesi ve kamu kitlerinin özelleştirilmesiyle sağlandı. Gümrük duvarları düşürüldü. Desteklemeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine,
büyük işletmelere aktarıldı. Küçükler yok edildi.
• Avrupa Birliği(AB)’ne alınmadan
Gümrük Birliği’ne girildi. Dış ticaret
Brüksel’de belirlenen politikalarla
yürütülüyor. Üstelik Türkiye, tam
üye olmadığı için alınan kararlarda
söz sahibi değil. AB’nin üçüncü ülkelerle yapmış olduğu Serbest Ticaret
Anlaşmaları ile Çin ve diğer ülkelerin malları bile yurdumuza AB malları gibi giriyor. Neredeyse gümrük
alınmıyor.
• AB ve ABD gibi ülkeler, ellerindeki stoklar birikince olağanüstü fiyat
indirimi yapıyorlar. Bundan yararlanmak isteyenler, içte mal üretmek
ya da çiftçinin malını almak yerine,
dışarıdan daha ucuza buldukları
malları ithal ediyorlar. Bu durum,
fabrikaların kapanması ile işsizliği
yarattığı gibi kırsalın fakirleşmesine
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
neden oluyor.
• Kitlerin özeleştirilmesi ve yabancılar tarafından satın alınması ve
ucuz ithalat, Türkiye’nin araştırmageliştirme(ARGE) çalışmalarını da
olumsuz etkiliyor. Çoğu firma, ARGE
çalışmalarından çekilmiş durumda.
Dış Ticaret Dengesinin
sürekli açık vermesi nasıl
önlenebilir?
Bu amaçla:
• Bağımlılığı yaratan yeni-liberal politikalar yerine halkçılık temelinde
planlı karma ekonomi yeniden devreye sokulmalı, kitler yeniden kurulmalı.
•Tekeller yerine küçük ve orta ölçekli
sanayi ve tarım işletmeleri kooperatifleşme ile desteklenmeli.
• Teknoloji konusunda dışa bağımlılığı kıracak ARGE etkinliklerine ayrılan kaynaklar artırılmalı ve eşgüdüm sağlanmalı. Çünkü ithal edilen
her malın bedelinin yüzde 20’ si kadar kaynak, yabancı ülkelere ARGE
olarak aktarılıyor.
•Gümrük Birliği’nden çıkılmalı.
• Ve tüketicilere küçük yaşlardan
itibaren yerli malların kullanmasını
özendirecek önlemlerin alınması vb
gerçekleştirilmelidir.
Özetle Dış Ticaret Dengesi’nin sürekli açık vermesi Türkiye’de aynı
zamanda gelir dağılımını bozuyor,
yoksulluğu artırıyor.
Hani varolan iktidar, yıllardır yeniliberal politikaları uyguluyor, ancak
ya muhalefet partilerinin bu konuda
görüşleri nedir?
Yoksa onların da siyasi iktidar
oldukları zaman izleyecekleri
ekonomi-politikalar liberalizm
mi olacak? Bilen var mı?
Dünya Emekçi
Kadınlar Günü
Kutlu Olsun
“Tarımda Kooperatifleşme
Konferansı” Düzenlendi
» 1. Syf Haberi
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO), AB Bilgi Merkezi’nin
ortaklaşa düzenledikleri ve 2 gün
süren ‘Tarımda Kooperatifleşme
Konferansı’nda kooperatifleşmede
İtalya ve Almanya örnekleri yanı
sıra Türkiye örnekleri de incelendi.
Konferansın açılış konuşmasında
bölgede yaşanan tarımsal sorunlara dikkat çeken, DTSO Başkanı Ahmet Sayar, bölgede 1990’lı yıllarda
yoğunlaşan zorunlu göç nedeniyle
köylerde üretimin durdurulduğunu ifade ederek, tarım faaliyetiyle
geçimini sağlayan ve kendine yeten
nüfusun kent merkezine göç etmesiyle işsizlik yanı sıra büyük sosyoekonomik sorunların yaşandığını
anlattı.
Tarım sektöründe üretilen
katma değer yüzde 24
Sayar, Bugün gayri safi katma değer açısından 26 bölge içinde 24.
Sırada yer alan Diyarbakır ve Şanlıurfa illerinde, tarım sektöründe
üretilen katma değerin yüzde 24,
istihdamın ise yüzde 32,1 olduğunu aktaran Sayar, bugün bölgenin
tarım üretim açısından bir ihracat
merkezi olmasını hedefleyen GAP
Projesi kapsamında, sulama projelerinin gerçekleşme oranının ise
henüz yüzde 15 olarak tespit edildiğini söyledi.
Ülkemizin sosyo-ekonomik
açıdan 67. sırada yer alan
ilinde yaşıyoruz
Yerelin ekonomik olarak kalkınması ve gelişmesinde tarımsal üretimin rolünün oldukça büyük olduğunu vurgulayan Sayar, “Bugün
bölgemizin mevcut ekonomik geri
kalmışlığının giderilmesi için üretimden kopan kesimlerin ve kırsal
alanların daha fazla üretime katılımının sağlanması gerekmektedir.
Ülkemizin sosyo-ekonomik açıdan
67. Sırada yer alan ilinde yaşıyoruz. Kent merkezinde yaşanan sosyo-ekonomik sorunların yanında,
kırsal bölgelerde de kalkınmanın
sağlanması oldukça önemli bir ihtiyaç olarak önümüzde duruyor. Eğer
ekonomide gelirin daha fazla tabana yayılmasını ve özellikle sosyoekonomik açıdan daha düşük bölgelerin gelişmesini ve ekonomide
oluşan gelir dağılımı eşitsizliğini gidermek istiyorsak, ortak ve katılımcı modeller ile üretime dayalı yeni
ekonomik alanlar geliştirmeliyiz.
Kooperatifler bu açıdan oldukça
önemsediğimiz araçlardır” ifadelerini kullandı.
Devlet, kooperatifleşme
konusunda demokratik
özerk bir kooperatifçiliğin
gelişmesi için temel alt
yapıyı hazırlamalı
Sayar’ın ardından konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
Eşbaşkanı Fırat Anlı ise, kooperatifleşmede özerklik sisteminin uygulanması gerektiğini söyledi. Ekonomiyi önemli bir gündem maddesi
olarak gördüğünü aktaran Anlı, bölgede yaşanan ekonomik sorunların
giderilmesi için çaba sarf ettiklerini
dile getirerek, bu çabadan da sonuç
aldıklarını söyledi.
Anlı, “İçinde bulunduğumuz coğrafyaya baktığımızda; yanı ba-
şımızda Irak, Suriye ve Ortadoğu’daki krizli merkezlerin yanında
Diyarbakır ve bölgemiz adeta bir
istikrar adasıdır. Bunun kıymetini bilmek gerekiyor. Sürecin kalıcı
bir barışa dönüşmesi ile birlikte bu
durumdan istifade etmeyi hedefliyoruz. Kooperatifçilik çok yabancı
olduğumuz bir kavram değil, ama
maalesef çok iyi bildiğimiz bir kavram da değildir. Bölge olarak, kooperatifçiliği çok farklı bir şekilde
tanımışız. Kentteki kooperatifçilik
anlayışı, maalesef imaj olarak çok
iyi değil. Ama her geçen gün, farklı hizmet alanlarında, farklı sektörlerde kooperatifçiliğin gelişiyor
olması, bu konudaki mevzuattaki
değişikliklerle dikkate alındığında
önümüzde büyük bir potansiyelin
yattığını gösteriyor. Devlet, kooperatifleşme konusunda demokratik
özerk bir kooperatifçiliğin gelişmesi için temel alt yapıyı hazırlamalı,
destek ve pozitif ayrımcılık uygulamalıdır. Diyarbakır’daki tarımsal
arazilerin yüzde 50’si 1. Sınıf tarım
arazisi niteliğindedir. Bu son derece ciddi bir rakamdır. Ama burada
elde ettiğimiz ürün maalesef olması gerekenden uzaktır. Biz belediye
olarak kooperatifçiliği geliştirmek
konusunda kararlıyız ve buna fon
da ayırmış durumdayız. Kooperatifçiliğin Diyarbakır’da başarılı örneklerini oluşturmakta belediyemiz
sizlerin yanında olacaktır” şeklinde
konuştu.
Daha sonra söz alan AB Türkiye
Delegasyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Sektör Yöneticisi PierreYves Bellot ise tarım kooperatifleri
ile ilgili var olan potansiyelin iyi
kullanılması umudunu dile getirerek teşviklerle bu alanda önemli
atılımlar olacağını dile getirdi.
Kooperatifleşme 12 Eylül
darbesi ile uzun bir
kesintiye uğradı
Konferansta Türkiye’de kooperatifleşme ve yerel kalkınmada kolektif çözümler üzerine sunum yapan
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız ise, 1970’li yıllarda yükselen
kooperatifleşmenin Türkiye’de kısa
sürede etkin bir örgütlenme biçimine de dönüştüğünü belirterek, bu
yükselişin 12 Eylül darbesi ile uzun
bir kesintiye uğradığını dile getirdi.
O dönem kendi bankasını dahi kuran bir kooperatif örgütlenmesi
olan Köy-Koop’un tekrar faaliyetlerine başlamasının 1998’de ancak
gerçekleşebildiğini belirten Yıldız,
kooperatiflerde girdi maliyetlerinin
düşürülmesinin önemine vurgu yaparak en önemlisinin ise ortakların
birbirine güven duyması olduğunu
dile getirdi.
Yıldız, “Son yıllarda üretici ta-
rımdan kopmuştur, kırsal alanı
terk eden üreticimizle
birlikte
Türkiye’nin hayvan varlığı da hızla
düşmüş, kurbanlık hayvan ve saman ithalatı gibi yeni durumlarla
karşılaşmıştır. Peki, çözüm nedir?
Nerede dir? Çözüm, kooperatifleşmektedir. Çünkü kooperatif,
biyolojik çeşitliliğin ve sağlıklı beslenmenin, gıda güvenliğinin, sürdürülebilir kırsal kalkınmayı sağlamanın ve sosyal barışın en temel
unsurlarıdır.” diye konuştu.
Üretici Örgütlerinin Sorunları ve
Çözüm Önerileri başlığında bir
sunum gerçekleştiren; Köy-Koop
Kastamonu Birlik Başkanı Erol
Akar ise kooperatifçilik konusunda
ilk kez bir ticaret ve sanayi odasının böyle bir konferans düzenlediğine tanık olduğunu belirterek,
Türkiye’de kooperatiflerin tarihsel
süreci hakkında da bilgi verdi.
Akar, kooperatifçiliğe duyulan ihtiyacın asıl ortaya çıkışının serbest
piyasa ekonomisinin üretici ve tüketici için oluşturduğu sorunlar sonucunda olduğunu dile getirdi.
Kooperatifleşmede Almanya Örnekleri başlığı altında Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye
Temsilciliğinden Eğitim Koordinatörü Prof. Dr. Salahattin Kumlu da
bir sunum gerçekleştirdi.
Türkiye’de Kooperatifleşme ve Yerel Kalkınmada Kollektif Çözümler
başlığı ve Kooperatifleşmede İtalya
Örnekleri’nin konuşulduğu Konferans yapılan tartışmaların ardından sonlandı.
Köy-Koop Haber Mart 2015
GÜNDEM
Çiftçilere 2 Milyar
Liralık Destek Ödemesi
Yapılacak
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015
yılı tarımsal destek ödemeleri kapsamında
toplam 1 milyar 973 milyon lira karşılıksız
destek ödemesi yapacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015 yılı tarımsal destek ödemeleri kapsamında,
üreticilere başta mazot, gübre
ve toprak analiz desteği olmak
üzere çeşitli kalemlerde toplam
1 milyar 973 milyon lira karşılıksız destek ödemesi yapacak.
Bakanlıktan yapılan yazılı
açıklamaya göre, 2015 yılı
tarımsal destek ödemeleri
kapsamında, mazot, gübre ve toprak analizi desteği olarak 2 milyon 142 bin
çiftçiye 1 milyar 574 milyon lira, yem bitkileri desteği olarak 160 bin çiftçiye
260 milyon lira ödenecek.
Bakanlık, kırsal kalkınma
(GAP illeri dahil) desteği ola-
rak 105 işletmeye 29 milyon
lira, süt tozu desteklemesi olarak 9 firmaya 4 milyon lira,
sertifikalı fidan kullanım desteği olarak 2 bin 27 çiftçiye 8
milyon lira ve su ürünleri desteği olarak 1088 işletmeye 98
milyon lira olmak üzere toplamda 1 milyar 973 milyon lira
ödeyecek.
Ödemeler 28 Şubat 2015 tarihinde üreticilerin banka hesaplarında olacak.
Böylece, 2015 yılı ocak ayı
başından itibaren çiftçilere
yapılan ödeme miktarı 2 milyar 169 milyon lirayı bulacak.
Yapılan ödemeler toplam tarımsal desteklemelerin yüzde
21,7'sine karşılık geliyor.
5
Türkiye Tohumda Ülkelere mi
Şirketlere mi Bağımlı?
»» Büyükşehir veya Bütünşehir Yasası diye tanımlanan 6360 sayılı yasa bildiğiniz gibi 2012
tarihinde yasalaşmıştı.
2006 yılında köylünün tohumluk satmasına yasak getiren tohumculuk kanununa
eleştiriler getirdiğimizde o zaman Türkiye kökenli bir tohum şirketinin sahibi
bize yerli şirketlerin piyasaya hâkim olduğunu söyleyerek itiraz ediyordu.
Gel zaman, git zaman aslında o zaman
da daha çok ithalatçı olan bu büyük
şirket Fransız tohum imparatoru tarafından tamamen satın alındı. Aslında
o zaman da söylemeye çalıştığımız şirketin sermayedarlarının milliyetinin ne
olduğunun bir yerden sonra pek önemli
olmadığıydı. Çünkü sermayedarın milliyeti ne olursa olsun, hepsi de köylüye
getirilen yasaklarda anlaşıyorlardı. O
zamanlar Türkiye’de çalışan bir İsrail tohum şirketi de bir süre sonra aynı Fransız şirketi tarafından satın alındı. Bu konuda konuşanların bir kısmı nerede ise
Türkiye bütün tohumunu İsrail’den ithal ediyormuş gibi söylüyorlar. İlginçtir,
İsrail’den ithal edilen tohumun sahibi
Fransız şirketi olabiliyor. Benzer şekilde
Türkiye’den ihraç edilen tohum da Amerikan şirketine ait olabiliyor.
Türkiye’nin 2013 yılı tohum
ithalatının değer olarak (dolar
bazında) % 18’si Fransa’dan, %
9’u ABD’den, %8’i İtalya’dan,
%8’i Çin’den, % 7’si İsrail’den,
%6’sı Peru’dan geliyordu.
Gördüğünüz gibi İsrail tohumluk ithalatımızda beşinci sırada. İsrail’den
daha çok domates tohumu alıyoruz.
Türkiye’nin ithal ettiği domates tohu-
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
munun % 22’si İsrail’den geliyor. İsrail,
domates tohumluğu ithalatımızda birinci sırada.
Kanunun çıktığı 2006 yılından bu yana
Türkiye tohum ithalatı ile tohum ihracatı arasındaki fark devam ediyor. 2006’da
105 milyon dolarlık tohum ithalatımız
vardı, ihracat ise 47 milyon dolardı.
Açık 58 milyon dolardı. 2013’de ithalat
194 milyon dolar, ihracat 126 milyon dolar oldu. Açık ise 68 milyon dolara çıktı. Sonuç olarak tohumluk dış ödemeler
dengemizi hâlâ olumsuz etkiliyor. İhracat dediğimiz şeyleri de aslında büyük
ölçüde yabancı şirketler yapıyor. Daha
çok fiyatı düşük hibrit mısır ve ayçiçeği
tohumluğu ihraç edip, fiyatları yüksek
olan sebze tohumları ithal ediyoruz.
Çoğu zaman Türkiye’de konuşlanmış
yabancı tohum şirketleri pahalı orijinal
tohumluk ithal edip, daha ucuz sertifikalı tohumluk ihraç ediyorlar. Kısacası
bu iş Türkiye’nin otomobil ihracatına
biraz benziyor. Bir ölçüde montaj sanayii gibi. 2013 yılında ithal ettiğimiz domates tohumunun kilosu 6131 dolar idi.
Gördüğünüz gibi fiyatı altın gibi. Tohum
satıcıları domates tohumunu para kasalarında saklıyorlar. Türkiye’den ihraç
edilen mısır (tek melez) tohumluk fiyatı
ise 3 dolar. Mısırı (tek melez) bir miktar
ithal de ediyoruz. İthalatta ise ödediğimiz fiyat kiloda 11 dolar.
Ödemeler dengesinin tohumlukta açık
vermesi, bu alandaki sorunlar içinde
çok da önde gelenlerden değil. Petrol,
pamuk, bitkisel yağ vb. alanlardaki durum düşünülürse tohumluktaki açık
çok da fazla değil aslında. Ancak yabancı tohum şirketlerinin tohumlarına bağımlılığımız arttıkça uzaktan hepimizi
kumanda etmiş oluyorlar. Bu şirketlerin çoğu aslında tarım ilacı da satıyor.
Dolayısıyla onları da alıyoruz. Çünkü
tohumlukları hastalık ve zararlılara
dayanıklı değil. Üstelik bu ürünlerin
besin değerleri de düşük. Daha sonra
bu tarım ilaçlarını kullanırken çiftçiler,
ürünleri tüketirken halk zehirleniyor.
Besin değerleri düşük olduğundan bizleri hastalıklardan korumuyor. Dahası
bu şirketlerin bir kısmı beşeri ilaç da
satıyor. Dolayısıyla bir satış daha yapılıyor. Bu gibi şirketlerin üç ayrı cebi var.
Sağ cebine tohum, soluna tarım ilacı,
arka cebine de beşeri ilaç parası giriyor.
Tohumculuk kanunu çıkarken Türkiye’
nin tohum ihracatçısı bir ülke olacağı
söylenmişti. Bu bugüne kadar gerçekleşmedi. Hâlâ açık fazla. Ama Tarım
Bakanlığı ihracatın daha hızlı arttığını
söylüyor. Beş on yıl sonra fark olumluya da dönebilir belki. Ancak gözümde
bir değeri yok.
6
Mart 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Köy-Koop Burdur Birliği’nde
Yakup Yıldız Yeniden Başkan
»» 31 Ocak 2015 tarihinde yapılan Genel Kurul’dan
yine başarıyla çıkan Köy-Koop Genel Başkanı ve KöyKoop Burdur Birlik Başkanı Yakup Yıldız yapılan
Genel Kurulu değerlendirirken ‘kooperatifçilik
kazandı’ diye konuştu.
Yakup Yıldız, Genel Kurulun ardından gazetemize yaptığı açıklamada,
“Yoğun çalışma günlerinden sonra
bir Genel Kurula daha ulaşmanın
heyecanını yaşadık. Zorlu geçen
genel kurulun ardından kooperatif
ortaklarımız beni ve yönetim kurulumuzu göreve layık gördüler. Bizi
bu yolda yalnız bırakmayan tüm
kooperatifçi dostlarımıza sevgi ve
selamlarımızı iletir, teşekkür ederiz. Bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalarımızı aynı hızla ve
heyecanla devam ettireceğiz.” dedi.
Bu güne kadar Köy-Koop Burdur
Birliği olarak yapılan çalışmaları
değerlendiren Yıldız;
“Köy-Koop Burdur Birliği olarak
Avrupa Birliği Projesi, Köy Bazlı Yatırım Projesi ve IRFO Eğitim Projesini başarıyla tamamladık. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu (TKDK) ile
(IPARD) kapsamında Süt Fabrikası
Üretim İşletmesi inşaatına başlanmış, başarıyla tamamlanarak Süt
Fabrikamız üretime başlamıştır.
İşletmemizin toplam proje bedeli
3,611,326,76 TL olup bu bedel kendi öz kaynaklarımızla 5,102,435,82
TL ye ulaşmıştır. Günlük 12 ton
kapasiteli olan süt işletmemizde
2015-2016 yıllarında kapasite artırımına gidilerek. En az 20ton/gün
e ulaşması hedeflenmektedir.
Bu kapsamda TKDK’dan alınan
hibe toplamı, 1,713,000,00 TL’dir.
Ayrıca 2010 yılından bu yana Çallıca, Sorkun, Belenli, A. Kırlı, Yeşilova Merkez, Kartalpınar, Karaçam kooperatiflerimizden süt alımı
yapılmış, 2014 yılında Yaylabeli,
Erikli kooperatiflerimizden süt alımı yapılmaya başlanmıştır.
Diğer taraftan açılan fabrikada satış
mağazası, Bedesten Çarşısı, Yeşilo-
va, Karamanlı, Gölhisar, Tefenni ve
Bucak bürolarında hizmetlerimiz
devam etmektedir. Çayır mera, yem
bitkisi tohumu, dezenfektanlar ile
kooperatiflerimiz ihtiyaçları olan
malzemeler temin edilmekte ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaktadır.
Köy-Koop Burdur Birliğimize dönemin Tarım il Müdürü tarafından
Burdur Cumhuriyet Savcılığına nitelikli dolandırıcılık, zimmet, görevi
kötüye kullanma konusunda suç duyurusunda bulunulmuş; 01/11/2012
tarihli bu suç duyurusu ile Burdur
Cumhuriyet Savcılığı 26/02/2013
tarih ve 2012/5193 sayılı kararı
ile kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmiş, akabinde Ağır
Ceza Mahkemesine itiraz edilmiş,
18/02/2013 tarih ve 257 Sayılı karar
ile itiraz reddedilmiştir. Görüldüğü
üzere alnımız ak, başımız dik bir şekilde görevimizi yaptık, yapmaya da
devam edeceğiz.
Bundan sonra neler yapacağız;
Köy-Koop Burdur Birliğimizin
markası olan ürünlerimizi tüm
ülke çapında tanıtılması yolunda
çalışmalarımız devam edecektir.
Ürünlerimizin satışı ile ilgili olarak
Burdur ve Antalya bayilikleriyle ön
sözleşmelerimiz imzalanmıştır. Bu
yıl içerisinde diğer illerden gelen
taleplerin değerlendirilerek yeni
bayiliklerin oluşturulmasına çalışacağız. Kemer, Çeltikçi, Çağdır ve
Altınyayla ilçelerimizde satış mağazası açılacaktır.
2 Adet kapalı kasa frigofrik (soğutmalı) araç, 2 Adet süt nakil aracı
(tam donanımlı) satın alınması ile
ilgili çalışmalar başlamıştır.” dedi.
Genel Kurul’a, 248 Birim kooperatiften 536 temsilcinin
hazır bulunduğu, seçimler sonucunda: Yönetim Kurulu Asil
Üyeliklerine 4 yıllığına, Yakup Yıldız, Hasan Uçar, Hasan Hüseyin
İnç, Nurettin Duman, Abdi Aksoy.
Denetim Kurulu Asil Üyeliklerine: Durmuş Ali Demirörs, İsmail
Korkmaz ve Mustafa Toklu seçildi.
Türkiye Rüzgar Enerjisinde
Avrupa'da 10. Sırada
»» Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB)
açıklamasında yer alan GWEC verilerine göre, 2014
yılında yapılan 51,477 megawat (MW) ilave ile birlikte
dünyada rüzgar kurulu gücü 369,553 MW’a ulaştı.
Rüzgar enerjisi yalnızca düşük fiyatları ile değil maliyetindeki sabit
oranlar ile, fosil yakıtların çılgınca
dalgalanan fiyatları karşısında önlem almaya çalışan enerji üreticileri
ve firmalar için de oldukça etkili bir
seçenek olduğunu söyleyen GWEC
Genel Sekreteri Steve Sawyer, iklim
değişikliği, hava kirliliği,enerji güvenliği, fiyat istikrarı, sanayi ve istihdam için rüzgar sektörünün önemli
bir çözüm olduğunu vurguladı.
Açıklanan rapora göre Çin, 114,763
MW’lık kurulu gücü ile, küresel
rüzgar pazarının yüzde 30’unu
temsil ediyor. 2014 yılı sonunda
yeni bir rekora imza atan Çin, bir
yılda 23,351 GW kurulu güce ulaştı. 65,879 MW ile Amerika ikinci,
39,165 MW ile de Almanya dünya
pazarında üçüncülük koltuğuna
oturdu. 22,987 MW ile İspanya ve
22,465 MW ile Hindistan’ın ardından gelen İngiltere’nin 12,440 MW
kurulu gücü var. Dünyada atağa
kalkan bir başka Pazar da 560 MW
ile Güney Afrika pazarı oldu.
TÜREB Başkanı Mustafa Serdar
Ataseven, Türkiye’de 2014 yılında 804 MW’lık santralin hayata
geçtiğini belirterek, tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de rüzgar
sektörünün hızla büyümeye devam
ettiğine dikkat çekti.
2016 Uluslararası Bakliyat Yılı
Tanıtım Toplantısı Yapıldı
»» Birleşmiş Milletler tarafından 2016 yılının “bakliyat yılı” ilan edilmesiyle birlikte
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bakliyatın günlük hayatta üretim ve tüketimini
artırmak için harekete geçti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Konferans salonunda
gerçekleştirilen 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı Tanıtım
Toplantısı'na Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker, FAO Türkiye Temsilcisi Yukiro Shoji, TZOB Genel
Başkanı Şemşi Bayraktar, Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı
Mahmut Arslan, Beslenme
Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Baysal
ve birçok davetli katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Bakan Eker bakliyatın önemini belirterek, “Bakliyatın anavatanı Anadolu topraklarıdır, bu bizim
üzerimize bir sorumluktur. Baklagiller hayatımızın çok büyük önemli
bir unsurudur. Alınabilecek bütün
tedbirleri biz bir yıl boyunca dünyaya anlatacağız. Yemeklik baklagiller
kültürümüzde de, üretimde de çok
önemli oldu” diye konuştu.
‘Baklagillerin insan besininde ki
önemi yanında bir de toprağın beslenmesinde de çok önemli bir rolü
var’ diyen Eker, “Bütün bir sitemi
muhafaza etmek, sürdürülebilir tarımsal bir sistemi gerçekleştirmek
için bizim baklagil tarımını mutlak
suretle sürdürmemiz ve bunu geliştirmemiz gerekiyor. Bakanlığımızca
baklagil yılına yönelik olarak 2014 yılında eylem planı hazırladık. 3 konu
başlığı hazırladık. Bu alanda tabiatımızın gerektirdiği, iklim değişikliliğinin gerektirdiği, üretimin, ekonomin gerektirdiği AR-GE çalışmaları
yapmamız gerekiyor. Bu çalışmalar
olmadan tohumculuk ile ilgili çalışmalar yapmadan bizim bunu sürdürebilmemiz mümkün değil. Eğer biz,
kendi imkanımızı, kendi gücümüzü,
kendi zenginliğimizi, kendi değerlerimizi geliştirmezsek, buradan yeni
ürünler geliştiremezsek, o zaman kü-
resel fast food kültürünün tesirinde
kalırız ve o bizi alıp götürür. O zaman
hem değerlerimizi kaybederiz hem
de pek çok manada sağlığımızı kaybetme riski ile karşı karşıya kalırız.
İnsanlığın beslenme reçetesi de 21.
yüzyılda bu coğrafyadan çıkacaktır.
Hem kendi vatandaşlarımızın sağlığı
için hem de küresel beslenme ve gıda
kültürüne katkı sağlamak açısından
önemli” diye konuştu.
6 yılda toplam kuru baklagil üretiminin yüzde 20 arttığını kaydeden
Bakan Eker, “Türkiye’ye yapılan en
büyük iyilik, Türkiye tarımına ve geleceğine yapılan en büyük yatırım,
sigorta poliçesi topraklarda tarım
arazilerinin bölünmesinin önüne geçilmesidir. Bunu sağladık, meseleye
stratejik bakıyoruz” dedi.
Sertifikalı tohumu destekleme kapsamına aldıklarını hatırlatan Eker,
dünyada 73 milyon hektar alanda yaklaşık 66 milyon ton baklagil
üretildiğini belirterek, “Dünyada
bakliyat üretiminde Hindistan, Çin,
Brezilya, Avustralya, Kanada, Myanmar önde gelen ülkeler. Piyasa değeri yaklaşık 40 milyar dolar piyasa
gelirine sahip ürün grubudur. Türkiye dünya mercimek üretiminde
3’üncü, nohut üretiminde 4’üncü,
kuru fasulye üretiminde 23’üncü
sırada, payı yüzde 1 civarında.
Dünya bakliyat ticareti içerisindeki payımız da yüzde 3 düzeyinde. Baklagiller tane bitkileri
içerİsinde tahıllardan sonra
Türkiye’de ikinci en büyük ürün
grubu. Toplam 806 bin hektar
alanda kuru baklagil üretimi yapılıyor” ifadelerini kullandı.
2008’den bugüne kadar 446
milyon lira prim desteği sağlandığına dikkat çeken Bakan Eker,
“2015 yılı ürünü için prim desteğini yüzde 100 artırdık. Baklagillerde sertifikalı tohum kullanım
desteğini de yüzde 20 artırıyoruz.
Bu destekler önümüzdeki yıl mercimekte maliyetlerin yüzde 27’sini,
nohutta yüzde 18’ini destek olarak
karşılıyoruz. Mercimek üreten çiftçi
100 lira harcıyorsa 27 lirasını bizden
destek olarak alıyor. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi ve
IPARD kapsamında baklagil ürünlerinin işlenmesi, paketlenmesi ve ambalajlanması yatırımlarına da hibe
desteği sağlıyoruz. 168 adet baklagil
projesine 38,4 milyon lira hibe ödedik. Toplamda baklagillerle ilgili 173
projeye 40 milyon lira hibe destek
sağladık” şeklinde konuştu.
Mercimekçi Profesör Prof. Dr.
Ayşe Baysal'ın Bakan Eker'e çıkışını tüm salon alkışladı
Televizyonun tek kanallı olduğu yıllarda ekranda mercimeğin faydalarını anlatan ve 'Mercimekçi' olarak
bilinen 86 yaşındaki Prof. Dr. Ayşe
Baysal, Bakan Mehdi Eker'e "Her
şeyimizi topraktan alıyoruz ve bizim
toprağa borcumuz var. Bakan Bey
siz de yardımcı olun tarım alanlarını, tarım topraklarını bizi besleyen
toprağı inşaatlara hediye etmeyelim. İnşaatlar tarım toprağı olmayan
yerlerde yapılsın" dedi. Baysal'ın bu
sözleri salonda büyük alkış aldı.
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi 6.
Türk İhraç Ürünleri Fuarındaydı
»» Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK), Türkiye'nin zeytin ve zeytinyağı
ihracatını arttırmak için tanıtımlara devam ediyor.
Komite; Moskova'da 9-13 Şubat 2015
arasında düzenlenen 22. Prodexpo Gıda Fuarı ile Türkmenistan' ın
Aşkabat şehrinde 10-12 Şubat 2015
arasında düzenlenen 6. Türk İhraç
Ürünleri Fuarı'na katılarak tanıtımlarına devam etti.
Rusya’nın en büyük gıda fuarı olan
Prodexpo’da ve Türkmenistan'dakinde Türk zeytin ve zeytinyağına
gösterilen ilgiden son derece memnun kaldıklarını belirten ZZTK Başkanı Kadri Gündeş, fuarlara Avrupa
ve Asya'nın çeşitli ülkelerinden büyük firmaların katıldığını kaydetti.
Arjantin, Şili, Fransa, İtalya, İspanya gibi pek çok ülkenin katılımcı
olarak yer aldığı Prodexpo'da, başta
Rusya olmak üzere Çin, Brezilya gibi
dünyanın dört bir yanından firmaların ZZTK standını ziyaret ettiğini anlatan Gündeş, “Son dönemde
Rusya'nın Avrupa Birliği ülkelerine
karşı uygulamakta olduğu boykotun
fırsata çevrilerek, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi
rasında kurulan bağlantılar sayesinde ülkede Türk zeytin ve zeytinyağı
için halihazırda bir pazar bulunduğunu ifade eden Kadri Gündeş,
Rusya'nın Türk zeytin ve zeytinyağı
açısından çok büyük bir pazar potansiyeline sahip olduğunu belirtti.
açısından
Prodexpo
Fuarı çok
önemli bir
fırsat oldu.
Her ne kadar zeytin
ve zeytinyağı, boykot edilen gıda
ürünleri arasında yer almasa da yine
de alımların bu vesileyle artacağını
düşünmekteyiz.” şeklinde konuştu.
Prodexpo Fuarı’na ZZTK olarak son
beş yıldır katılmamalarına rağmen
daha önceki yıllardaki faaliyetleri sı-
ZZTK Başkanı Gündeş, Türk İhraç Ürünleri fuarında yapılan
gözlemler ve görüşmelerde ise
Türkmenistan'da daha ziyade diğer
nebati yağların yendiğini, zeytin ve
zeytinyağı kullanımının ise yeterince tanınmamasından, biraz damak
tadından ve fiyatının yüksekliğinden
salatalarla sınırlı olduğunun anlaşıldığını belirterek; "Türkler tarafından işletilen alışveriş merkezinin
market raflarında, ülkemiz zeytin
ve zeytinyağının da yer aldığını gördük ve bu durum bizi memnun etti.
Türkmenistan'da komite olarak tanıtım faaliyetlerimize devam edeceğiz. Market raflarında markalı zeytin
ve zeytinyağımızın sürekli olarak yer
alması en büyük hedefimizdir." dedi.
Köy-Koop Haber Mart 2015
TARIM
7
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanununda Değişiklik Yapıldı
Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarının
Araştırılması Çalıştayı Düzenlendi
»» Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem
kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun 17 Şubat
2015 tarih ve 29270 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı.
»» TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu tarafından
Şanlıurfa'da tarım işçilerinin sorunları konulu çalıştay düzenlendi.
11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda
ve Yem Kanununa 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
madde eklenmiştir.
Islah amaçlı yetiştirici birlikleri;
Hayvan gen kaynaklarının korunması,
araştırılması, tespiti, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlanması konularında faaliyet göstermek
amacıyla gerçek veya tüzel kişi yetiştiriciler tarafından, tüzel kişiliği haiz
ve özel hukuk hükümlerine tabi ıslah
amaçlı yetiştirici birliği kurulabilir.
Islah amaçlı yetiştirici birliği, koyun
ve keçi türlerinde müştereken, diğer
hayvan cinslerinde ise aynı türden
hayvana veya arılı kovana sahip en az
yedi yetiştiricinin bir araya gelmesiyle kurulur. İl düzeyinde ıslah amacına
yönelik aynı türden yalnızca bir birlik
kurulabilir. Kurucu üyelerce hazırlanıp imzalanan ve Bakanlık tarafından
yayımlanan tip ana sözleşmeye aykırı hükümler içermeyen ana sözleşme Bakanlık il müdürlüğüne verilir.
Birliğin kuruluşuna izin verilmesi
hâlinde ana sözleşme, kurucu üyelerin başvurusu üzerine birliğin bulunduğu yer ticaret sicilinde tescil ve ilan
olunur. Birlik, ticaret siciline tescil ile
tüzel kişilik kazanır ve tescilden itibaren üç ay içinde ilk genel kurul toplantısını yapar. İlk toplantıda birlik
asıl üye sayısının yönetim ve denetleme kurullarını oluşturacak sayının
altında olduğunun tespiti hâlinde,
toplantı tarihinden itibaren bir ay
içinde ikinci genel kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda da yeterli asıl üye
sayısına ulaşılamaması hâlinde birlik, Bakanlık il müdürlüğünün onayı
ile dağılır. Birlikler, ihtiyaç duyulan
yerlerde Bakanlığın izniyle şube veya
irtibat bürosu açabilir; birliğin görevlerini yürütmek üzere ihtiyaç duyduğu sayıda personel çalıştırabilir.
Ayrıca, 5996 sayılı Kanuna 10 uncu
maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki konu başlıkları eklenmiştir.
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin
organları, yetki ve sorumlulukları
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin
görevleri
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerine
üyelik
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin
gelir ve muafiyetleri
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin
denetimi
• Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin
dağılması ve tasfiyesi
5996 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
“Mevcut ıslah amaçlı hayvan yetiştirici birliklerinin uyumu
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte kurulu
bulunan ıslah amaçlı hayvan yetiştirici birlikleri ile merkez birlikleri,
faaliyetlerine devam eder. Ancak
bu birlikler ve merkez birlikleri, ana
sözleşmelerini Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenen usul ve
esaslara uygun hâle getirmek zorundadırlar. Birlikler dokuz ay içinde,
merkez birlikleri ise on iki ay içinde ana sözleşmelerini yönetmelikle
uyumlu hâle getirmedikleri takdirde
kendiliğinden dağılmış sayılırlar.”
Bu Kanun 7/11/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
Türkiye İstatistik Kurumu Tarım
ÜFE Verilerini Açıkladı
»» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2015 yılı ocak
ayına ilişkin Tarım ÜFE verilerini açıkladı. Buna göre
Tarım ÜFE, ocakta bir önceki aya göre yüzde 8,99,
geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 13,12 arttı.
Endeks, on iki aylık ortalamalara göre yüzde
10,88 artış gösterdi.
Aylık değişim, tarım
ve avcılık ürünlerinde
yüzde 8,5, ormancılık
ürünlerinde yüzde 13,54 ve balıkçılıkta yüzde 23,02 artış oldu.
En fazla aylık artış ise tek yıllık bitkisel ürünler ana grubunda oldu. Bir
önceki aya göre bu değişim, tek yıllık
bitkisel ürünlerde yüzde 11,67 iken
İşletmelerinin %98’i aile
fertlerinden oluşan AB’de
172
milyon hektar
Tarım arazisi işleniyor
canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda yüzde 1,33 ve çok
yıllık bitkisel ürünlerde
yüzde 11,44 artış olarak
gerçekleşti.
Alt tarım gruplarından lifli bitkiler
bir önceki aya göre yüzde 1,94 azaldı. Alt tarım gruplarından sebzelerde yüzde 24,32, yağlı meyvelerde
yüzde 4,65 ve çeltikte yüzde 0,90
artış gerçekleşti.
Ormansızlaşma ve
kuraklık gibi nedenlerle
her yıl
100
milyon hektar
Verimli alan yitiriliyor
TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin
Sorunlarını Araştırma Komisyonu
Başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili
Mahmut Kaçar, "Önemli olan, mevsimlik tarım işçilerinin insanoğluna
yaraşır şartlarda, sosyal güvenlik
kapsamına alındığı, ücretleri ve çalışma saatlerinin net olarak belirlendiği, alt yapı ve eğitimle ilgili bütün sorunlarının çözüldüğü, çağdaş
çalışma koşulları ve insani şartlara
sahip olmalarının önünü açmaktır"
dedi. Kaçar, Şanlıurfa'nın en çok
göç veren illerin başında geldiğini,
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının yalnızca çalışma hayatını ilgilendirmediğini ifade ederek, sözlerine devam etti:
"Bu konu, işçi kelimesinden dolayı
bir çalışma hayatı problemi olarak görülürse bu konuda en büyük
hatayı yapmış oluruz. Bu mesele,
çalışma hayatının çok da ötesinde bir toplumsal meseledir hatta
bazı noktalarda toplumsal mesele
olmaktan çıkıp insani bir mesele
haline dönüşmüştür. Türkiye, 2010
yılından beri tarımsal mevsim işçiliği yönünde ciddi adımlar atıyor.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde
de gezici mevsimlik tarım işçileri
var. Örneğin Fransa'da 860 bin gezici mevsimlik tarım işçisi var, Türkiye'deki sayıyla neredeyse örtüşen
bir sayı. Gezici mevsimlik işçiler
olmaya devam edecek ama önemli
olan, mevsimlik tarım işçilerinin
insanoğluna yaraşır şartlarda, sosyal güvenlik kapsamına alındığı,
ücretleri ve çalışma saatlerinin net
olarak belirlendiği, alt yapı ve eğitimle ilgili bütün sorunlarının çözüldüğü, çağdaş çalışma koşulları
ve insani şartlara sahip olmalarının
önünü açmaktır. Bu çalışmalarda
nihai olarak hedefimiz; sağlıktan,
eğitimden, altyapıdan, sosyal güvenlikten, bütün bu alanlarla ilgili
yasal bir bağlayıcı hale gelip bu kardeşlerimizin emeğinin, hakkının
korunmasıyla ilgili TBMM olarak
üzerimize düşen görevimizi yapıp
yasal düzenlemeleri yapmak, bundan sonra yapılacak çalışmalarda
toplumsal ve insani alanda daha
uygun şartlarda bu kardeşlerimizin
katkı vermesinin önünü açmak."
"En önemli sorun, çocuklarla
ilgili"
Vali İzzettin Küçük ise komisyonun,
ülke için kanayan yara durumundaki bir konuyu ele aldığını söyleyerek,
bununla ilgili önceki dönemlerde de
çalışmalar yapıldığını ve ciddi atılımlar atıldığını belirtti.
Mevsimlik işçiler için geçen yıl 153
geçici konut yapıldığını hatırlatan
Küçük, "Meclisimiz somut olarak bu
işin içinde ama hala sorunlar devam
ediyor mu? Ediyor. Benim kanaatimce en önemli sorun, çocuklarla ilgili. Okullardan erken alınmaları ve
geç okula gelmeleri; bu çok önemli
bir konu. Bu muhakkak çözülmeli.
Bu çözülmezse bu çocuklar hayatları
boyunca hep mevsimlik işçi olarak
kalacak. Ülkemizin ekonomik seviyesi yükseldi, fabrikalar açıldı ama
bu çocuklar hep mevsimlik işçi kalacak bu eğitimsizlikle" değerlendirmesinde bulundu.
Mart 2015 Köy-Koop Haber
8 TARIM
Tarım Arazilerinde Küçük Üreticiyi Neler Bekliyor
»» Tarımla ilgili çıkan 6537 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve 31.12 2014 tarihli ve
29222 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik” ile çiftçinin durumu yeniden ortaya
konulmaktadır.
6537 Sayılı Kanun çok ciddi incelenip
tartışılarak değerlendirmeye alınması gereken bir kanundur.
Kanunun amacı; “MADDE 1 - Toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım
arazilerinin sınıflandırılması, asgari
tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi,
tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun
olarak planlı kullanımını sağlayacak
usul ve esasları belirlemektir.”
Kanunun uygulanma usul ve esasları
konusunda ise; “MADDE 2 – Bu Kanun; arazi ve toprak kaynaklarının
bilimsel esaslara uygun olarak sınıflandırılması, tarımsal arazi ve yeter
gelirli tarımsal arazilerin asgari büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, arazi kullanım
planlarının hazırlanması, koruma
ve geliştirme sürecinde toplumsal,
ekonomik ve çevresel boyutlarının
katılımcı yöntemlerle değerlendirilmesi, amaç dışı ve yanlış kullanımların önlenmesi, korumayı sağlayacak
yöntemlerin oluşturulması ile görev,
yetki ve sorumluluklara ilişkin usul
ve esasları kapsar.” denilmektedir.
Genel değerlendirildiğinde; ‘Arazilerin bölünmelerinin önlenmesi’,
‘Arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak
planlı kullanımını sağlamak’ gibi çok
önemli gerekçeler gösterilmektedir.
Esasında arazileri birleştirerek yöresel olarak verimi daha yüksek tarım
ürünleri yetiştirmek, ülkede refah
düzeyini artırmak güzel şeyler. Bu
yeni kanun ve yönetmelikler buna
hizmet edecek mi?
Üretimin toplulaştırılarak geliştirilmesi ve verimin artırılarak halkın
lehine gelişen bir refaha erişilmesi;
olması gerekendir. Tarımda toplu
yapılan üretimin maliyet düşürdüğü
ve verimi artırdığı bir gerçektir. Bu
yüzden küçük parça arazisi bulunan
geniş köylü kitlesinin üretimini birleştirmesi yoluyla birlikte toplu üretim yapılması halkın faydasınadır.
Kanun ile, 50 dönümün altında arazisi olan, geniş bir küçük köylü kitlesine sahip Türkiye’de tarımı kendi
dinamikleri içinde değerlendirerek
geliştirme, üretimi toplulaştırarak
verimi artırma yerine, mülkiyeti toplulaştırarak geniş köylü kitlelerinin
mülksüzleşmelerine, tarım dışına
atılmalarına neden oluyor.
Kanunda bu yeni
uygulamaların bel kemiğini
üç ana konu oluşturuyor.
Asgari tarım arazisi , Yeter gelirli tarım arazisi , Ekonomik
bütünlüklü tarım arazi
Asgari tarımsal arazi büyüklüğü,
bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri
gözetilerek Bakanlık tarafından belirlenir. Belirlenen asgari büyüklüğe
erişmiş tarımsal araziler, bölünemez
eşya niteliği kazanmış olur.
Asgari tarımsal arazi büyüklüğü;
mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde
0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan
arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık asgari tarımsal
arazi büyüklüklerini günün koşullarına göre artırabilir. Tarım arazileri
Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin
altında ifraz edilemez, hisselendirilemez…”
Kanun, yukarda belirtilen miktarlarının altında bölünmelerde arazinin ekonomik ve rasyonel olarak
kullanılamayacağını ileri sürülerek
bu madde ile tahıl ve çeşitli tarım
ürünleri üretilen arazilerin asgari
büyüklüğü 20 dönüm, dikili arazilerde (bağ-bahçe) 5 dönüm, örtü altı
(sera) arazilerinde 3 dönüm olarak
belirleniyor. Bu büyüklüklerin altında bölünemiyorlar.
Bu uygulamayla asgari tarım arazi
miktarlarını altında kalan araziler ne
olacak? 20 dönümün altında araziler
toplam arazilerin yüzde 17’si kadardır. Toplam tarım arazisi 24.milyon
hektar olarak düşününce 3 milyon
hektar arazinin ‘asgari tarımsal arazi’
büyüklüğünün altında kalacağıdır.
Bu büyüklükte tarım arazisi bulunan
çiftçilerin, arazilerini toplulaştırma
uygulamalarıyla oluşturacağı belli
değerler üzerinden alınıp satılarak
arazilerin büyütülmesini sağlanacak, ya da kamulaştırma yöntemiyle
alıp satılacak.
Kaç kişi bu uygulamalardan
olumsuz etkilenecek? Bu
uygulamadan etkilenecek
çiftçi sayısı ise ortalama
1 milyon civarında çiftçi
ailesidir.
Bu kanuna göre bu kategoriye giren
çiftçiler, ya arazilerini başka bir çiftçinin arazisini büyütmesi için satacak,
ya kendileri alacaklar bu da olmazsa
kamulaştırma yoluyla denkleştirilecekler.
Bu durum köyde yaşamayan az bir
miktar arazisini veya ilgilenemediği
miras ortaklıklarını değerlendirmeyen sınırlı sayıda insan için faydalı
olabilir. Arazisini satarak değerlendirebilir. Bunlar zaten tarım dışı kalmış, üretken olmayan kesimler.
Bu gurupta bulunanların
ana gövdesini oluşturan
çiftçiler ise biraz
hayvancılık, 5-10 dönüm
arazisinde biraz çiftçilik
yaparak yaşayan, başka
meslekleri olmayan, köyden
başka bir yerde yaşamayı
planlamayanlardan
oluşmaktadır. Bu
uygulamaların mağduru da
bunlar olacaktır. Sayıları
1 milyon çiftçi ailesi yani
yaklaşık 4 milyon kişidir.
“Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü”
“MADDE 8/A – İl ve ilçelerin yeter gelirli tarımsal arazi büyüklükleri bölge farklılıkları göz önünde
bulundurularak bu Kanuna ekli
(1) sayılı listede belirlenmiştir. Tarımsal araziler bu Kanuna ekli (1)
sayılı listede belirlenen yeter gelirli
tarımsal arazi büyüklüklerinin altında ifraz edilemez, bölünemez.
Tarımsal arazilerin bu niteliği şerh
konulmak üzere Bakanlık tarafından ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Yeter gelirli tarımsal arazi
büyüklüklerinin hesaplanmasında,
aynı kişiye ait ve Bakanlıkça aralarında ekonomik bütünlük bulunduğu tespit edilen tarım arazileri
birlikte değerlendirilir. Yeter gelirli tarımsal arazilerin ekonomik
31.12.2014 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Tarımsal arazilerin
mülkiyetinin devrine ilişkin yönetmelik” e göre, arazi büyüklükleri yukarıdaki kıstaslara uymayan tarım
arazilerinin tapularına, satış ve miras intikallerine engel olacak şekilde şerh düşülmüştür. Bundan böyle
miras intikalleri ve tabu devir işlemleri yapılırken; ‘Yeter Gelirli Tarım
Arazileri’ ve ‘Asgari Tarım Arazileri’
miktarları göz önünde bulundurulacaktır.
bütünlüğe sahip olmayan kısımları
Bakanlığın izni ile satılabilir…”
Ekli (1) sayılı listede her il ve ilçeye
göre belirlen ‘Yeter gelirli arazi büyüklüğü’ bölgesel yüzeysel yapılan
değerlendirmelere göre, 4 kişilik bir
ailenin geçinebileceği gelir düzeyine
göre hesap edilmiş. Her il ve ilçeye
göre sulu, kuru, dikili ve örtü altı yeterli tarım arazisi tespit edilmiş. Bu
yüzden, her il ve ilçeye göre farklılık
içeriyor. Mesela Adana’nın Seyhan
ilçesinde 50 dönüm sulu, 120 dönüm kuru iken, Adananın Tufanbeyli ilçesinde sulu 95 dönüm, kuru 175
dönüm olarak tespit edilmiş.
Yeter gelirli tarım arazileri, arazi
gelirine göre tespit edilince, verimi
az olan yerlerde arazi miktarı daha
çoğalıyor. Sulu arazi 50-100 dönüm
arasında değişiyor. Kuru arazi 120200 dönüm arasında değişiyor. Dikili arazi (Bağ- bahçe)10 dönüm sabit ve örtü altı (sera) 3 dönüm sabit
olarak tespit ediliyor. Bu durumda
verimi az olan arazinin miktarı çok
oluyor. Tufanbeyli dağlık olması nedeniyle arazi verimi düşük, hem de
arazi sınırlı ve küçük parçalardan
oluşuyor. Bu rakamlara göre bu tür
ilçelerdeki köyler, arazi toplulaştırıldığında daha çok etkileneceklerdir.
Yeterli tarım arazisine takılacak arazi miktarı ülkedeki tarım arazilerinin
yüzde 33 kadardır. Yani 50 dönümün altındaki arazi miktarı 8 milyon hektar civarındadır. Yine ülkede
50 dönümün altında arazi sahibi kişi
sayısı toplam çiftçinin yaklaşık yüzde 65’i civarındadır. Bu da yaklaşık
2 milyon çiftçi ailesi demek oluyor.
Mesela İngiltere de
ortalama tarım işletmesi
büyüklüğü 238 dönüm,
ABD’ de 175 dönümdür.
Türkiye de ise bu 59
dönümdür.
200 yıla yakın bir süreçte, sanayisinin de gelişmesine bağlı olarak
tarımın sanayileştiği büyük tekelci
ülkelere bakarak, Türkiye’deki tarımı tepeden dizayn etmeye çalışmak,
tarım alt yapısını tahrip etmek anlamına gelmektedir.
Mutlaka diğer ülkelerin gelişmelerinden öğrenilecek çok şey vardır.
Lakin her ülkedeki üretim ve gelişim
dinamikleri aynı değildir. Kopyalama yoluyla yapılacak bu tarz uygulamaların yaratacağı sosyal sorunları
kim çözecek?
MADDE 8/K – Bakanlık, yeter gelirli tarımsal arazileri ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan azami oranda
verimli kılmak ve yeter gelirli tarım-
sal arazi büyüklüğünü artırmak için
gerekli tedbirleri alır. Ayrıca; … Bu
Kanunun uygulanması ile ilgili olarak, ihtiyaç duyulması hâlinde, yeter
gelirli tarımsal arazi büyüklüğünün
altındaki tarımsal arazileri yeter
gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne
çıkarmak veya mülkiyetten kaynaklanan ihtilafları gidermek amacıyla
kamulaştırma, alım ile satım işlemleri Bakanlığın talebi üzerine Maliye
Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre
yerine getirilir. Kamulaştırma ve
alım işlemleri gerektiğinde Hazineye
ait taşınmazların trampası suretiyle
de yapılabilir.”
Büyükşehirlerin
Türkiye’nin üçte ikisini
kapsadığını göz önünde
bulundurursak ve
buralardaki köylerin
mahalle haline
dönüştürüldüklerini, otlak
mera ve köy tüzel kişiliğine
ait olan malların tamamını
belediye kontrolüne
geçeceğini bu kanunla
birlikte düşünürsek;
gerçekten de ülkeyi ciddi
bir felaketin beklediğini
görebiliriz.
MADDE 7 – 5403 sayılı Kanunun
17. maddesinin altıncı ve dokuzuncu
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bakanlık, gerekli hâllerde asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki
tarımsal arazileri toplulaştırabilir
veya bu Kanun kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir.
Toplulaştırma
uygulamalarında,
tahsisli araziler asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki araziler
ile birleştirilerek asgari büyüklükte
yeni tarımsal araziler oluşturulabilir. Bu suretle oluşturulan araziler;
öncelikle toplulaştırma veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı
takdirde, yeter gelirli tarımsal arazi
büyüklüğünde tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeli
üzerinden Bakanlığın talebi üzerine
Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre doğrudan satılır.
Ekonomik bütünlük ise,
aralarında 10 km. mesafe
bulunan arazileri kapsıyor.
Yani yukarıdaki ‘Asgari
Tarım Arazisi’ ve ‘Yeter
Gelirli Tarım Arazisi
büyüklükleri 10 km alan
içinde değerlendiriliyor.
Bu yönetmelik intikalleri yapılarak
paylaşılmamış veya paylaşılacak
olan miras arazilerini yakından ilgilendirmektedir. Bundan böyle intikal yapılan araziler büyüklükleri göz
önünde bulundurularak paylaştırılacak, küçük parçalara bölünemeyeceklerdir. Yerel düzeyde oluşturulan
bir arazi değerlendirme kurulu marifeti ile arazilerin fiyatları tespit edilerek değerlendirilecektir
Miras arazileri yeterli büyüklükte değilse, mirasçılar arasından tespit edilecek bir;
• Ehil mirasçıya devredilecek (Belirlenen değer üzerinden diğer mirasçıların payları, ödenerek)
• Ehil mirasçı yoksa mirasçılar tarafından kullanım ortaklığına dönüştürülecek
• Bu yapılamazsa miras arazisi, kurulacak bir şirket vasıtası ile mirasçılar tarafından işletilecek.
• Bütün bunlarda olmazsa, satılarak
veya kamulaştırılarak mirasçıların
payları ödenecek.
Burada belirttiklerimizin dışında
birçok teknik detayı olan bu yönetmeliğin esas teması arazilerin toplulaştırılmasıdır.
Geçmiş yıllarda, tarım
arazilerinin miras
intikallerinin önündeki
bürokratik engeller ve
yüksek vergi ve harçlardan
dolayı intikallerini
yaptıramayan köylüler,
şimdide işledikleri satmak
ya da almak durumu ile
karşı karşıya kalacaklardır.
Ya da birçok masraf ederek
şirket kuracaklardır.
İntikali yapılamayan miras arazileri
miktarı konusunda resmi bir istatistik bulunmuyor. Ancak tarım il ve
ilçe müdürlüklerinde ÇKŞ sistemine
kayıtlı olmayan arazilerin toplamının yaklaşık 9 milyon hektar olduğunu, bunun 2,7 milyonunu hazine
arazisi olduğu biliniyor. Dolayısıyla
yaklaşık 5-6 milyon hektarının da
intikali yapılmamış arazi olduğu anlaşılmaktadır.
Uygulama başlayınca canı yanan
köylüler çeşitli mücadele yöntemleriyle tepkilerini dile getirmekte. Son
birkaç yıldır bu tepkiler HES iptallerinde, turistik arazi ve zeytinlik
acele kamulaştırmalarında kendini
gösterdi. Ama esas olarak tarımsal
arazilerin durumu ile ilgili uygulamalar, kanunlar uygulanmaya başladıktan sonra tartışma bilincine girdi.
Bu yüzden önümüzdeki en az 5 yılı
kapsayacak bu arazi toplulaşma uygulaması için şimdiden girişimlerde
ve bilgilendirmelerde bulunulması
gerekmektedir. Öncelikle çiftçilerin
bilgi edinmesinin sağlanması hususunda ilgililere görev düşmektedir.
Köy-Koop Haber Mart 2015
TARIM
Nasıl Destekleyelim?
»» Ülkemizde özellikle tarımsal alanda faaliyet gösteren KİT’lerin, 1980’li yıllardan
itibaren özelleştirilmeye başlanması, taban fiyat belirleme politikalarından vaz
geçilmesi, üreticinin kendi rekabetini sağlayacak yapıları oluşturamamış olması,
üretici aleyhine bir pazar ortamının oluşmasına neden olmuştur.
Bu anlamda, üreticinin bir ölçüde de
olsa mağduriyetinin giderilmesi
amacına yönelik bazı çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan biriside destekleme argümanlarının kullanılmaya
başlanmasıdır.
Tarımsal desteklemeler 5488 sayılı Tarım Kanununda bizzat hükme
bağlanarak yasal zemine oturtulmuştur.
Tarım Kanununun 18.
Maddesi ile tarımsal
desteklemelerin ilke ve
stratejileri;
a) Tarım politikalarının amaçlarına
ulaşılmasına katkıda bulunması,
b) Avrupa Birliği mevzuatı ve uluslararası taahhütler ile uyumlu olması,
c) Üreticilerin piyasa koşullarında
faaliyetlerini yürütmesi,
ç) Kullanılacak kaynağın, adil ve etkin bir şekilde üreticilere yansımasını sağlayacak yapıda olması,
d) Tarımın alt sektörlerinde dengeli
bir dağılım göstermesi olarak belirlenmiştir.
Yine aynı kanunun 21. Maddesinde,
“Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır.
Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi
millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.” Şeklinde hükme bağlanmıştır.
Gerek ilke ve stratejiler yönünden,
gerekse finansal kaynakların belirlenmesi ve mevzuatın düzenlenmesi
yönünden bu konuda önemli bir gelişme kaydedilmiştir.
Desteklemelerin, üretim politikalarının belirlenmesinde ve üreticinin yönlendirilmesinde son derece
önemli olduğu bir gerçektir. Zaman
zaman yapılan bazı uygulamaların
sonuçları hemen alınabilmekte veya
hemen hedefe ulaşılabilmektedir.
Bazı örneklerle açıklamak gerekirse:
Üretici Birlikleri yasasının uygulanmaya başladığı yıllarda, üretici birliğine üye olan süt üreticisine litre
başına 0.015 krş. İlave destek veril-
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
mesi bugün sayıları 300’e varan süt
üreticileri birliklerinin kurulmasına
neden olmuştur.
Ulusal kayıt sistemlerinin kullanım
şifresinin verilmesi yine bir destekleme argümanı olarak kullanılmış,
yetiştirici ve üretici birlikleri adı altında örgütlenmeyi teşvik eden bir
unsur olarak değerlendirilmiştir.
Orman üretimi yapan kooperatiflere
orman kanununun 34. ve 40. Maddesi ile getirilen bazı öncelikler ve
haklar, bu gün sayıları üç bini geçen
ve orman üretimi yapan tarımsal
kalkınma kooperatifinin kurulmasına neden olmuştur.
Bu uygulamalar destekleme argümanlarının ne kadar güçlü ve etkili
olduğunu göstermektedir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ nca uygulanan Kırsal Kalkınma
yatırımlarının desteklenmesinde ve
alet ve makine alımında üretici örgütlerine verilen artı puan, Orköy
proje uygulamalarında verilen hibe
ve faiz desteği önemli gelişmelerdir.
Son günlerde destekleme örgüt ilişkileri sıkça gündeme getirilmektedir. Eleştirilerin ne derece haklı olduğu şüphesiz tartışılmalıdır.
Ancak, devletin üretici örgütlerine eşit mesafede olmaması ve bazı
olumsuz uygulamalar, örgütler arası
diyalogu ve dayanışmayı sağlamamış, özel sektörle rekabet edebilirliği
getirmemiş tam aksine olumsuz bir
ortamın oluşmasına neden olmuştur.
Süt ve anaç sığır desteklemelerinin
üretici örgütleri üzerinden yapılması
örgütler adına son derece önemlidir.
1. Orhanlı Köyü
Şevketi Bostan Şenliği
Düzenlendi
»» İzmir Büyükşehir Belediyesinin organizasyonu ile
başlattığı Seferihisar Orhanlı Köyündeki organik tarım
ile üretilen şevketi bostanlar için Seferihisar İlçe Tarım
, Seferihisar Belediyesi ve İl Tarım Müdürlüğünün
ortaklaşa düzenlediği geleneksel 1.Orhanlı Köyü
Şevketi bostan şenliği yapıldı.
İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Tarım İl Müdürü Ahmet Güldal, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer,
İzmir Köy-Koop Birliği Başkanı Muhittin Akbulut, Seferihisar ve Menderes kaymakamları, Seferihisar
ve Menderes İlçe Tarım Müdürleri,
Orman işletme Müdürleri, ve birim kooperatiflerin katılımıyla gerçekleşti. Şenlikte konuklara yöresel
yemeklerin yanı sıra şevketi bostan
yemeği ikram edildi ve nasıl pişirileceği konusunda bilgiler verildi.
Bu konuda bazı sıkıntıların oluşmasının temel nedeni, örgütlerin yeterince kurumsal kimlik kazanamamış
olmasıdır.
Çözüm; bu uygulamadan vazgeçmek değil, daha güçlü bir örgüt yapısı ile kurumsal kimlik taşıyan bir
örgütlenme modeli oluşturulmasıdır. Zira örgütlerin bu hizmeti daha
iyi ve ekonomik bir şekilde verdiğini
de görmek gerekir.
Örgütlerin uygulamalarından dolayı
sorumlulukları yasalarla belirlenmiştir. Yasalara aykırı hareket eden
sorumlular hakkında yasal işlem
yapacak olan yetkili mercilerde yine
yasalarda belirtilmiştir.
Örgütlerin faaliyetlerini yürüten organlarının yetki ve sorumlulukları
belirlenmiş iken, Bakanlığın doğrudan üye/ortakla muhatap olma
temayülü, destekleme ödemelerine
bloke konulmasının, her ortaktan
her ay başvuru dilekçesi alınmasının
gerekçesini anlamak mümkün değildir. Bakanlığın yasal muhatabı bellidir. Zira bu tür uygulamalar örgütler
adına zafiyet oluşmasına neden olmaktadır.
Destekleme kalemlerinin fazlalığı,
mevcut kaynağı çok parçalamak anlamı taşımaktadır. Destekleme bedelleri, döner sermaye dosya bedelini dahi karşılamayacak kadar küçük
meblağlar haline gelebilmektedir.
Mevcut uygulamanın, yasa ile belirlenen ilke ve stratejilerle örtüştüğünü söylemekte pek mümkün
değildir. Daha spesifik, güçlü, ürün
ve havza bazında destekleme modelinin geliştirilmesi daha doğru bir
yaklaşım olacaktır.
Döner sermaye dosya bedelleri uygulamada ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu uygulamanın kaldırılması,
desteklemeler için yasa ile öngörülen
ödeneğin ayrılması ve destekleme
ödemelerini sadece parasal destek
olarak görülmemesi; örgütsel yapının
güçlendirilmesi ve kurumsallaştırılması ve örgütlerin yeniden yapılandırılmasında çok önemli bir argüman
olarak görülmesi gerekmektedir.
Şevketi Bostan Bitki
Yetiştiriciliği
Şevketi bostan gıda olarak tüketiminin
yanında tıbbı özellikleri de olan bir
bitkidir. Kök ve toprak üstü kısımları
idrar söktürücü, kum ve taş düşürücü özelliği ile böbrek hastalıklarının
tedavisinde doktorlar tarafından
önerilmektedir.
Ege bölgesinde toplatılma alanları
dağlık olması nedeniyle yabani bitki formatındadır. Bu sebeple pazarlarda sebze olarak değerlendirilen
diğer yabani otlara oranla oldukça
yüksek fiyatlara satılmaktadır.
Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinin sahile yakın kesimleri yetiştiriciliği için en uygun yerlerdir.
9
TÜİK Hayvansal Üretim
2014 İstatistikleri
»» Büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre %2
azalırken küçükbaş hayvan sayısı ise %7,7 arttı.
Yıl sonu itibariyle sığır sayısı 14 milyon 123 bin baş, koyun sayısı 31
milyon 115 bin baş, keçi sayısı ise
10 milyon 347 bin baş olarak gerçekleşti.
Hayvan sayıları, 2013-2014
Toplam süt üretimi 2014 yılında
bir önceki yıla göre % 1,5 arttı.
Toplam süt üretimi 2014
yılında 18 milyon 499 bin
ton olarak gerçekleşti.
Bu miktarın %91,2‘sini
inek sütü, %6’sını koyun
sütü, %2,5’ini keçi sütü ve
%0,3’ünü ise manda sütü
oluşturmaktadır.
Yapağı, kıl, tiftik, bal üretimi artarken, balmumu ve yaş ipek kozası
üretimi azaldı
Bir önceki yıla göre yapağı üretimi %6,5, kıl üretimi %11,4 ve tiftik
üretimi ise %7,8 arttı.
HAL VE GİDİŞ
Bal üretimi 2014 yılında bir önceki
yıla göre %8,2 artarak 102 486 ton,
balmumu üretimi ise %5,1 azalarak
4 024 ton oldu.
İpekböcekçiliği faaliyeti yapan köy
sayısı 2014 yılında 2013 yılına göre
%4 arttı ve 340 oldu. İpekböcekçiliğiyle uğraşan aile sayısı da %24,9
oranında azalarak 1 760 oldu. Açılan tohum kutusu sayısı bir önceki yıla göre %28,9 azalarak 3 739
adet, yaş ipek kozası bir önceki yıla
göre %34,1 azalarak 80 ton olarak
gerçekleşti.
Toplam kümes hayvanı sayısı bir
önceki yıla göre %10,3 arttı
Yıl sonu itibariyle et tavuğu sayısı %12,7 artışla 200 milyon adet
ve yumurta tavuğu sayısı ise %5,7
artışla 94 milyon adet olurken hindi sayısı ise %2,2 artışla 3 milyon
adet oldu. Ördek ve kaz sayılarında
2013 yılına göre artış görüldü. Ördekteki artış %8,7 olarak kazdaki
artış ise %20,7 olarak gerçekleşti.
Sait MUNZUR
10
Mart 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
ILO ve TÜİK’in Ortak Girişimi ile Türkiye’de Kooperatif
İstatistikleri Toplanması İçin İlk Adım Atıldı
»» Kooperatiflerin pek çok kişiye istihdam, ülke ekonomisine ve sosyal adalete önemli katkı sağlamasına karşın, bu konudaki istatistiklere yol
gösterecek bir standart bulunmamaktadır.
Bu ihtiyaç, Ekim 2013’te düzenlenen
19. Uluslararası İstatistikçiler Konferansında (ICLS) da gündeme gelmiş ve katılımcıların onayı ile kooperatif istatistiklerinin geliştirilmesi
için daha çok çalışma ve araştırma
yapılması kararlaştırılmıştır.
Kooperatif istatistikleri konusunda, ILO’nun geliştirmekte olduğu
kavramsal dokümanın da olgunlaştırılmasına katkı sağlayacak bu çalışmalardan ilkinin Türkiye’de yapılması için Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği öngörülmektedir.
Bu amaçla 3 Şubat 2015 tarihinde
ILO Türkiye Ofisinde ilgili kurum
ve kuruluşların katıldığı bir toplantı
yapıldı.
Toplantının açılışında ILO Türkiye
Bürosu adına Özge Berber Agtaş,
ILO İstatistik Bölümünden Hakkı Özel, Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinden Genel Başkan Muammer
Niksarlı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünden Daire Başkanı Mustafa Sepetçi ve Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) Başkan Yardımcısı Enver
Taştı birer konuşma yaptılar.
Niksarlı konuşmasında; kurumların
istatistikle işlem yapmadığı takdirde
doğru karar alamayacağını belirterek işlenmiş, yorumlanmış bilgiye
ihtiyacımız var ama elimizde bulunmuyor, bu nedenle TÜRKİYE KOOP
olarak bu girişime her türlü destekte
bulunacağımıza söz veriyoruz dedi.
Niksarlı; kooperatiflerin ekonomiye
ve sosyal yaşama desteklerinin mali
ve rakamsal katkılarının ortaya çıkarılması ve kooperatif istatistiklerinin kurumsallaştırılmasını isteyerek,
kooperatif bilançolarının merkezde
toplanarak değerlendirilmesi ve Tür-
kiye kooperatifleri konsolide bilançosunun çıkarılması gerektiğini söyledi.
ve işe buradan başlamanın daha
kolay olacağını söyledi.
Kooperatiflerin ekonomik ölçek büyüklüğünün bilinmesinin önemine
vurgu yapan Niksarlı, ulusal planlamalarda buna ihtiyaç duyulacağını,
ayrıca kooperatiflere ilişkin sağlıklı
ekonomik verilerin bilinmesinin yasal düzenlemelere de olumlu etkilerinin olacağını söyledi.
Yol Haritası konusunda
Alınan kararlar
ILO Cenevre merkezinden gelen İstatistik Bölümü görevlisi Hakkı Özel
ILO’nun çalışma istatistikleri konusunda açıklamalarda bulunduktan
sonra Kooperatifler Şubesi Müdürü
Simel Eşim de dünyada kooperatifleşme konusundaki gelişmeleri
sektörler itibariyle özetleyerek kooperatif istatistiklerine neden gerek
duyulduğunu anlattı.
TÜRKİYE KOOP adına Erol
Akar’ın sunumu
TÜRKİYE KOOP adına Kastamonu
Köy-Koop Birliği Başkanı Erol Akar
birliğinin geliştirdiği kooperatiflerle
ilgili veri tabanı ve işleyişi konusunda bir sunum yaptı. Akar sunumu
sonunda bu girişimden model oluşturmada nasıl yararlanılacağını da
anlattı. Akar, tüm kooperatif verilerinin Milli Birlik tarafından toplanması, değerlendirilmesi ve kullanımı
için kamu kurumları ile paylaşması
gerektiğini belirterek, bu işin bakanlıklar tarafından yapılmasının uygulama farklılıkları nedeni ile sorunlar
doğuracağını ifade etti. Akar’ın bu
önerisine çeşitli kooperatifçiler katıldıklarını ifade ettiler. Niksarlı ve
Polat da Akar’ı desteklediklerini,
ancak mevcut durumda Milli Birliğin altyapı ve yasal sorunlar nedeni
ile veri toplama konusunda yaptırım gücü olmadığı için başarılı ola-
Toplantıdan sonra 4 Şubat günü
TÜİK merkezinde Başkan Yardımcısı Enver Taştı’nın başkanlığında dar
kapsamlı bir değerlendirme toplantısı yapıldı. Toplantıya Taştı’nın yanı
sıra TÜİK uzmanları, ILO Temsilcileri, GTB ve TÜRKİYE KOOP temsilcileri katıldı.
mayacağını, bu nedenle yeni yasal
düzenlemeye kadar bu işin kamu
kurumları tarafından yapılması, yasal düzenlemeden sonra Milli Birliğe
devredilmesi gerektiğini ifade ettiler. Erol Akar’ın sunumundan hareketle, katılımcılardan Ecza-Koop
temsilcisi Ecz. Ali Ünal ve Prof Dr.
Ziya Gökalp Mülayim de TÜRKİYE
KOOP’a bu konuda görev verilmesi
önerisinde bulundular.
Kamu kurumlarının
sunumları
Toplantıda hazır bulunan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından
M. Ali Korkmaz kooperatiflerle ilgili
veri tabanı oluşturmaya çalıştıklarını ifade etti.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünden
Turgay Alaylı “Veri toplama ve istatistik üretme süreci” konulu sunumunda Bakanlığın 2013 yılından itibaren çıkarmaya başladığı istatistik
bültenlerinin içeriği hakkında bilgi
verdikten sonra veri kaynaklarını
belirtti ve farklı kooperatif türleri
hakkında bilgi alınamamasını bakanlıklar arasındaki koordinasyon
eksikliğine bağladı.
Toplantıda son sunumu TÜİK Yıllık
İş İstatistikleri Daire Başkanı Şenol Bozdağ yaptı. Bozdağ, TÜİK’in
kooperatif istatistikleri konusunda
yeknesak bir altyapısı olmadığını
belirterek kooperatif bilgilerinin iki
grup içerisinde mütalaa edildiklerini
bildirdi: 1) Mali aracı kuruluş istatistikleri (MAKİ) ve 2) Yıllık sanayi ve
hizmet istatistikleri (YSHİ). MAKİ
kapsamında tarım kredi kooperatifleri ve esnaf kefalet kooperatifleri
istatistiklerinin derlendiğini, YSHİ
kapsamında da taşımacılık, tüketim,
ecza ve temin-tevzi kooperatiflerinin
istatistikleri bulunduğunu söyledi.
Bozdağ sunumu sonunda kooperatif veri tabanı oluşturulması ile daha
kapsamlı istatistikler toplanacağını
ve kooperatif iştiraklerine ait istatistiklerin de toplanıp değerlendirilebileceğini ifade etti.
Niksarlı: Yasal düzenleme
yapılıncaya kadar ne
yapılmalı?
Toplantı sonunda konuşan TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Niksarlı,
kooperatif istatistiklerinin gerekliliği konusunda herkesin hemfikir
olduğunun ortaya çıktığını belirterek, sorunun yeni yasal düzenleme
yapılıncaya kadar ne yapılabileceğinde yoğunlaştığını ifade etti. Milli Birliğin katılım zorunlu olmadığı
için veri toplayamayacağını belirterek TÜİK’in veri toplama uzmanı
olduğunu, Bakanlığın da “emredici” özelliğinden dolayı veri toplaması gerektiğini söyledi. Hazır
bilgilerin değerlendirilmesi amacıyla il müdürlüklerinde toplanan
bilançoların Bakanlık merkezine
gönderilmesi gerektiğini belirten
Niksarlı, bu bilançoların konsolide
edilerek yayınlanması gerektiğini
Bu toplantıda aşağıdaki kararlar alındı:
1)
TÜRKİYE
KOOP
Başkanı
Niksarlı’nın önerisi üzerine kooperatif istatistikleri konulu bu proje hakkında ICA Antalya Küresel
Konferansı’nın “sürdürülebilirlik”
bağlamında yapılacak sunumlara
istatistik konusunun da eklenmesi
konusunda ICA ile temasa geçilmesi
kararlaştırıldı,
2) Kooperatif istatistikleri girişiminin koordinatörlüğünü Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün yapması
3) Aşağıdaki kurumların temsilcilerinde oluşacak bir Çalışma Grubu
teşkil edilmesi:
• Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
• TÜİK
• Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
• Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
• Kalkınma Bakanlığı
• TÜRKİYE KOOP - Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği
4) ILO’nun bu süreçte Çalışma Grubuna teknik destek sağlaması, ayrıca
proje geliştirme ve fon yaratılmasına
yardımcı olması
5) Çalışma Grubu için 15 gün içerisinde bir iş tanımı hazırlanması ve
taslağın grup üyeleri ile paylaşılması
6) İlk toplantının Şubat ayı sonundan önce yapılması ve iş tanımı ile iş
programının görüşülmesi amacıyla
Çalışma Grubunun GTB tarafından
toplantıya davet edilmesi.
Çalışma Grubu, neyi nasıl yapacağına
karar verecek ve uygulamaya ilişkin
yol haritasını belirleyecek. Toplantılara TÜRKİYE KOOP şemsiyesi altında
sektörleri temsilen farklı kooperatiflerin temsilcilerinin de ihtiyaç duyulduğunda katılmaları sağlanacak.
ICA Küresel Konferansı ve Genel
Kurulu İçin Kayıtlar Başladı
Kooperatif Model: AB Kalkınma Gündeminde
Başarının Anahtarı
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA’nın 10-13 Kasım
2015 tarihleri arasında Antalya’da yapılacak Küresel
Konferansı ve Genel Kurulu için kayıtlar başladı.
»» Kooperatifler Avrupa (ICA Avrupa) ile Avrupa Tüketim Kooperatifleri Örgütü
(Eurocoop) Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu salonlarında “Kalkınma için
Ticaret: Kooperatif Dünyasından Beklentiler” konulu ortak bir seminer düzenledi.
Konferans web sitesi adresi
antalya2015.coop/registration-intro ziyaret edilerek kayıt yaptırılabilir.
Konferans ve Genel Kurul
Antalya Belek’teki Pine
Beach Convention and Exhibitiion Center’da yapılacak olup, konaklama için 5 yıldızlı
Maritim Pine Beach Resort ya da Papillon Aysha Resort otellerinde yer
ayırtmak için www.dekon.com.tr/
ICA2015 web adresine girilerek re-
zervasyon yaptırılabilir.
Konferansta bildiri sunmak isteyenler, konferans web sitesinndeki
formu doldurarak başvurabilirler.
Konferans Sekretaryasına aşağıdaki iletişim adresleri yolu ile ulaşılabilir;
e-mail: [email protected]
Tel: + 32 2 743 10 30
Fax: + 32 2 743 10 39
Etkinlik, AB Kalkınma Komitesi Başkanı ve Milletvekili
Linda MacAvan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Bayan
MacAvan seminerde kooperatifleri internet kanalı ile
destekleme projesi hakkında
bir sunum yaptı. Avrupa Kalkınma Yılı 2015 çerçevesinde
düzenlenen seminerde, kooperatiflerin kalkınmada artı değer
yarattıklarının üzerinde duruldu.
Seminer sırasında “Kalkınmada
Kooperatifler” web sitesinin de
resmi açılışı yapıldı. Web sitesi,
Kooperatifler Avrupa Kalkınma
Platformu’nun
desteklediği
295 kooperatif projesi hakkında bilgi veriyor.
Seminerde Kooperatifler Avrupa Direktörü Klaus Niederlander ile Euro Coop Genel
Sekreteri Todor Ivanov da birer
konuşma yaparak kooperatiflerin sürdürülebilir kalkınmadaki rollerinden söz ettiler ve AB
kurumlarının kooperatifleri kalkınmada önemli bir partner olarak tanımalarının önemine vurgu yaptılar.
Köy-Koop Haber Mart 2015
TARIM
Çiftçinin/Tarımın
Büyük Sorunları Var
»» En önemli sorunları teknik ve ekonomik alt
yapı sorunlarının hep ihmal edilmiş olmasından
kaynaklanan sorunlardır.
• Uzun yıllar Türkiye tarımını uluslararası rekabete taşıyabilecek bir
“toprak ve tarım reformu” gerçekleştirilemedi.
• Piyasaya uyabilecek, aile emeğini
tam istihdam edebilecek optimum
bir işletme büyüklüğü yaratılamadı.
İşletmeler küçük ve çok parçalı.
• Tarımsal yapının bir sonucu olarak
tarımsal ürün maliyetleri dünya ölçeğine göre çok yüksek.
• Tarımsal girdi fiyatları dünya fiyatlarına koşut gelişirken, tarımsal
ürün fiyatları yeterli düzeyde oluşamıyor.
• Tarım ve kooperatif kesimleri için
Türkiye’de ekonomik ve hukuki alt
yapıda yetersizlikler var.
• Her şeyden önce günümüz dünya
ekonomisinde “likit sermaye” çok
önemli rol oynamaktadır.
• Likit sermayenin iki önemli ana
kaynağı vardır : tasarruflar ve Bankacılık sistemi içinde (Merkez Bankası paraları + Bankaların yarattığı
paralar) piyasaya arz edilen nakit
paralar. Her iki durumda da “Banka”
önemli rol oynar.
• Çiftçilerin/kooperatifçilerin tasarruflarını toplayıp onlar adına bu
tasarrufları yönetecek ve yönlendirecek “Banka” olgusu çok önemlidir.
Ayrıca çiftçiler /kooperatifler adına
Merkez Bankası’ndan sıcak para talep edebilecek bir “Çiftçi ve Kooperatifler Bankası” ne yazık ki Türkiye’de
hala kurulamamıştır. 1937’de “Tarım
ve Kooperatifler Bankası” durumuna
getirilen T. C. Ziraat Bankası’nın bu
statüsü 1980’li yıllarda kaldırılmıştır. Özetle, bugünkü koşullarda tarım ve kooperatif sektörü için finansal alt yapı hazırlanmamıştır.
• Küreselleşen bir ekonomide GATT
anlaşmasını hayata geçiren Dünya
Ticaret Örgütü’nün temel mantığı
“bir mal nerede ucuzsa oradan alınır,
nerede pahalıysa oraya satılır” şeklinde özetlenebilir.
com
• Tarımsal destekler büyük ölçüde
kaldırıldı. Bir taraftan gümrüklerden mal girişlerinin kolaylaşması,
diğer yandan tarımın yapısından
kaynaklanan tarımsal ürün maliyetlerinin yükselmesi, tarımsal ürünlerin ihracatını kısarken ithalatında da
11
Et ve Et Ürünleri Satışında Yeni Düzenleme
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Türk Gıda Kodeksi Et ve Et Ürünleri
Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, tebliğ kapsamındaki ürünlerin üretiminde mekanik olarak
ayrılmış etler kullanılamayacak.
Lokanta, restoran, otel gibi son tüketiciye yemek hizmeti veren işletmelere veya doğrudan son tüketiciye, mekanik olarak ayrılmış et satışı
yapılamayacak ve bu işletmelerde
mekanik olarak ayrılmış et kullanılamayacak.
Çiğ Et ve Sakatat Birbiriyle
Temas Etmeyecek
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
bir patlama yarattı.
• “Türkiye’deki kooperatiflerin rolü
nedir” gibi bir soruya, biraz geçmişe dönerek şöyle yanıt verilebilir:
Cumhuriyetin Kuruluş dönemlerinde “Tarım-sanayi-ticaret” kesiminin
bütünleşmesinde özellikle
tarım
kredi ve tarım satış kooperatifleri önemli görevler alarak tarımsal
üretimin artmasında ve çeşitlenmesinde büyük rol oynamıştır. Örneğin, kırsal kesime teknik bilgiler
“Tarımsal Yayım Servisi” ile ulaşırken, tarımsal girdilerin ve onu
finanse edecek kredilerin, o günkü
koşullarda bir tarım ve kooperatifler
bankası özelliği taşıyan “T.C. Ziraat
Bankası”nın eşgüdümünde “Tarım
Kredi Kooperatifleri (TKK) aracılığı
ile ülkenin dört bucağındaki binlerce köye ve çiftçiye ulaştırıldı. Böylece
tarımsal üretimde nitelik ve nicelik
arttı. Bu şekilde üretilen başlıca tarım ürünleri, Tarım Satış Kooperatifleri (TSK) aracılığı ile ülkenin
çeşitli bölgelerinden toplanıp işlenerek pazarlandı. 1950’lerde pancar
üreticileri kooperatifleri ile Türkiye
Şeker Şirketi’nin ortaklaşa çalışmasıyla şeker üretimi geliştirilmiş, tarımsal ithalat büyük ölçüde azalmış,
buna karşılık tarım ürünleri ihracatı
gelişmiştir. 1960’larda bugünkü “Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri”nin
atası olan “Köy Kalkınma Kooperatifleri” devreye girdi. Türk çiftçisi,
bu kooperatiflerle “kooperatifçilik
teorisi” ile daha yakından tanıştı.
• Son çeyrek yüzyıldır izlenen ekonomi politikaları, tarım kesiminde
kooperatifçiliği oldukça zayıflatmasına karşın tarım kesimindeki kooperatifler, hala önemli bir potansiyeli harekete geçirecek düzeydedir.
Yeter ki, uygulanan ekonomi politikaları içinde gerekli rol kendilerine
sunulabilmiş olsun.
Tebliğ kapsamında yer alan ürünlere dışarıdan et proteini katılamayacak. Kanatlı eti ürünlerine deri
olarak sadece kanatlı karkası üzerindeki kanatlı derisi katılabilecek.
Geleneksel metotlarla üretilen ürünleri koruma altına almak amacıyla
coğrafi işaret alarak tescil edilmiş
et ürünleri (Akçaabat köfte gibi) yatay gıda kodeksi hükümlerine aykırı
olmamak koşulu ile coğrafi işaret
tescilinde belirtilen özelliklere göre
piyasaya arz edilebilecek. Ancak bu
ürünlerde kullanılan çiğ et ve kıyma
tebliğ hükümlerine uygun olacak.
Mantı, içli köfte, çiğ köfte, kadınbudu köfte, lahmacun, pide, kebap,
pizza gibi yemek, hazır yemek, tabildot yemek ve mezelerin üretiminde kullanılan çiğ et, kıyma,
kanatlı kıyma ve et ürünleri tebliğe
uygun olacak.
Çiğ et ve sakatat birbiriyle temas
etmeyecek şekilde korunarak sevk
edilecek ve satışa sunulacak.
Lokantada Çiğ Et Satışına
Yasak
İhracat amaçlı üretilen mekanik
olarak ayrılmış et ve et ürünlerinin,
yurtiçinde onaylı işletmeler arası
sevkiyatına ihracat yapılması şartıyla izin verilecek. Perakende işletmelerde kıyma, hazırlanmış kırmızı
et ve kanatlı et karışımlarının üretimi yapılamayacak ancak tüketici
talebi üzerine anında kıyma ve et
karışımları hazırlanabilecek.
Çiğ kanatlı etleri hazır ambalajlı olarak piyasaya sunulacak ve perakendeci tarafından ambalaj bütünlüğü
bozulmadan son tüketiciye satılacak. Tüketici talebi doğrultusunda
satın alınan ürün parçalanabilecek.
Lokanta, restoran, otel gibi son tüketiciye yemek hizmeti veren işletmeler, dökme olarak çiğ et ve çiğ
durumda bulunan hazırlanmış et
karışımlarının satışını yapamayacak.
Kavurmada Tuz Oranı
Düşürülecek
Kavurma ve kıyma kavurmada,
nem miktarı kütlece en çok yüzde
45, tuz oranı yüzde 3, yağ oranı ise
en fazla yüzde 30 olabilecek.
Perakende işletmelerde ısıl işlem
görmüş sucuk, fermente sucuk,
pastırma, sosis, salam gibi et ürünleri üretilemeyecek.
Geleneksel et ürünlerinin üretimi
sırasında kurutma işlemi dış mekandan kaynaklanabilecek herhangi bir bulaşı olmaması ve gerekli
koruyucu tedbirlerin alınması şartıyla doğal şartlarda gerçekleştirilebilecek.
Ad, Renk Ve Puntolara
Standart Getirildi
Tebliğ kapsamında yer alan ürünlerin etiketinde ürün adları aynı renk,
aynı yazı karakteri ve aynı puntoda
olmak üzere bir bütün olarak ifade
edilecek. Düzenleme ile "ısıl işlem
uygulanmış et ürünü", "emülsifiye
et ürünü" vb. genel ürün grup isimlerinin ürün adı olarak kullanılması yasaklanıyor. Böylece Bakanlık
bundan sonra salam, sucuk vb.
olarak üretilmiş bir ürünün etiketine genel ifade taşıyan "ısıl işlem
uygulanmış et ürünü" gibi ifadeler
kullanılmasının önüne geçip tüketicinin yanıltılmasını engelleyecek.
Ürün etiketlerine ilişkin belirlenen
kurallar; satış reyonları, reklam pa-
noları, market katalogları, gazete
reklamları ve sanal reklamlar gibi
yollarla yapılan ürün tanıtımları
için de geçerli olacak.
"Yüzde 100 Dana ya
da Göğüs Eti" İfadesi
Olmayacak
Daha önce sucuk, salam gibi ürünlerde farklı et karışımlarının kullanılmasını yasaklayan Bakanlık, et ürünlerine ait etiketlerde yer alan "Yüzde
100 dana eti" gibi ifadelerinin kullanımını da yasaklıyor. Böylece ürün
etiketlerinde marka dahil olmak üzere "Yüzde 100, yüzde 100 dana eti ya
da yüzde 100 göğüs eti" gibi ifadeler/
logolar kullanılamayacak.
İşletmelere 1 Ay Süre
Ürün etiketlerine ilişkin kurallar,
satış reyonları, reklam panoları,
market katalogları, gazete reklamları ve sanal reklamlarla yapılan tanıtımlar için de geçerli olacak.
Tebliğ ile getirilen değişikliklere
uyum sağlamaları için işletmelere
tebliğin yayımından itibaren bir ay
geçiş süresi verilirken perakende
işletmelerin fermente sucuk, pastırma gibi ürünleri üretmesini yasaklamasını öngören hüküm için 6
ay geçiş süresi veriliyor. Kavurmada tuz miktarının azaltılmasına yönelik düzenleme kapsamında tebliğin yayımından önce piyasaya arz
edilen ürünler ise bulunabilecek.
Kavurmada tuz miktarının azaltılmasına yönelik düzenleme kapsamında tebliğin yayımından önce
piyasaya sunulan ürünler 1 Ocak
2016'ya kadar satılabilecek.
İhracatçıya İhracat İadesi Yapılacak
»» Türkiye'nin tarımsal ürünlerinin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün ve
ihracat potansiyelinin artırılması amacıyla Bakanlar Kurulu’nun “İhracata Yönelik
Devlet Yardımları Kararı”na dayanılarak hazırlanan “Tarımsal Ürünlerde İhracat
İadesi Yardımlarına İlişkin Karar” Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu
ödenekleri çerçevesinde karşılanmak üzere, kararda belirtilen
ürünlerin ihracatında, yine kararda
belirlenen ihracat iade miktarları,
azami ödeme oranları ve miktar
barajları dikkate alınarak, ihracat
iadesi yardımı sağlanacak.
Bu kapsamda 1 kilograma kadar
ambalajlarda markalı ihraç edilen
zeytinyağı ürünlerine ton başına
bin 300 TL, kümes hayvanları etlerinde ise 350 TL ihracat iadesi
yapılacak. Söz konusu Karar çerçevesinde, 1 kilograma kadar ambalajlarda, tescilli "Türk Markaları" ve "Made in Turkey" ibaresi ile
iharç edilen zeytinyağları için ihracat iadesi miktarı ton başına 1.300
TL, 1 ila 2 kilogram arasında olan
ambalajlarda markalı ihraç edilen
zeytinyağı ürününde iade miktarı,
yine ton başına 675 TL oldu.
1 kilograma kadar ambalajlarda
markalı ihraç edilen zeytinde iade
miktarı tonda 500 TL, 1 ila 2 kilogram arasındaki ambalajlarda markalı zeytinde iade 345 TL olacak.
Meyve ve sebze konservelerinde
150 TL, meyve sularında 295 TL
ödenecek. Pekmezin tonuna 450 TL
ödenirken, organik sertifikalı tarım
ürünlerinde ihracat iade miktarları
ve azami ödeme oranları yüzde 50
artırılacak.
İhracatçı Birliklerine
başvurulacak
Karar kapsamında, tarım ürününü
ihraç eden firmalar adına doğan hak
edişler, Merkez Bankası nezdinde
ihracatçı adına açılacak hesaptan,
anılan banka kanalıyla mahsup yoluyla karşılanacak. İmalatçı firmalar, kendi dış ticaret şirketleri ya
da şirketlerinin de yer aldığı aynı
kuruluş bünyesindeki bir dış ticaret
firması kanalıyla ihracatı gerçekleştirmeleri ve dış ticaret firmalarının
hak edişlerini imalatçı firmalarına
devretmeleri durumunda teşvikten
faydalanabilecek. Mahsup işlemlerinden yararlanabilmek tarımsal
ürün ihracatçılarının, için en geç
bir yıl içerisinde, ibrazı zorunlu belgelerle birlikte ihracatçı birliklerine
müracaat etmesi gerekecek.
Karar, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
12
Mart 2015 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
“Kooperatifleri gelişmemiş bir ülkenin
gelişmiş olması mümkün değildir”
»» Prof.Dr. Ziya Gökalp MÜLÂYİM, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yıllarca öğretim üyeliği yaptı. Tarımsal
Kooperatifçilik dersleri verdi. Geçmişin başarılı bir siyasetçisi (1973-1979 Yıllarında parlementer). 1979-1980 yıllarında
Köy-Koop Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Kooperatifçilik konusunda yazdığı onlarca eseri bulunuyor. “Demokratik
Kooperatifçilik Politikası ve Toprak Reformu”, “Atatürk’ten Bugüne Kooperatifçilik”, “Tarımsal Değer Biçme ve
Bilirkişilik”, “Kooperatifçlik” kitaplarından birkaçı. Seksen yaşını aşmasına karşın bütün heyecanı ile bugün de
durmadan üretiyor. Konuşuyor, yazıyor ve aynı zamanda çiziyor. Bu röportajımızda Prof.Dr. Ziya Gökalp MÜLÂYİM
ile Kooperatiflerde üst örgütlenmeyi, kooperatifçiliği, tarımı ve Köy-Koop’u konuştuk.
Röportaj:
Emel TUĞRUL
Ülkeyi kalkındırmanın
en önemli
araçlarından birisi
kooperatiflerdir.
Nasıl yol, okul,
köprü yapıyorsun,
kooperatiflerde
bu ülkenin en
önemli kalkınma
araçlarından birisidir.
Yoksul insanlara
yardım etmiyor
musun, devlet yoksul
insanlara kömür
dağıtıyor, yiyecek
dağıtıyor ama
bitiyor, ertesi sene
bir daha. Hâlbuki
kooperatiflerde üretici
haline gelmeleri ile
bu ihtiyaçları kendileri
karşılayabilirler.
Diyeceksin ki
örgütlensinler. Ama
örgütlenecek birikimi,
bilgi seviyesi yok.
Devlet o yüzden
kooperatiflere üst
örgütlerine yardım
etmeli, yol göstermeli.
Devletten yardım
istemek bir haktır,
lütuf değil.
Köy-Koop Haber- Kooperatiflerde
üst örgütlenme ne demektir?
Prof.Dr. Ziya Gökalp MÜLÂYİM
- Kooperatifçilikte en önemli olaylardan birisi üst örgütlenmedir. Bilindiği
üzere şahısların bir araya gelmesi ile
kooperatif kuruluyor. Birim kooperatiflerin birleşerek birlikl, birliklerin birleşerek merkez birliği, merkez birliklerinin birleşerek ulusal birlik veya milli
birlik oluşturmalarına üst örgütlenme
diyoruz. Buna bazen federatif örgütlenme de deniliyor. Bu tabii ki kooperatifçilik açısından çok önemli bir olaydır. Kooperatifler neden kuruluyor?
Şahısların tek başlarına yapamadıkları
işi daha iyi yapmak, ürünlerini daha iyi
değerlendirmek için veya tüketici olarak daha ucuza almaları için 50-100
kişi bir araya gelerek kooperatif kuruyorlar. Bu kooperatiflerin ortaklarına
faydası çok sınırlı. Tarım ürünlerinin
toplanması, en iyi şekilde değerlendirilmesi, işlenmesi, pazarlanması, hatta
yurt dışına ihraç edilmesi gerekiyor.
Bu işlere birim kooperatifin gücünün
yetmesi mümkün değil. Birim kooperatif en fazla tüccar, toptancı yani ufak
aracılarla rekabet edebilir. Bunun en
güzel örneğini süt kooperatiflerinde
görüyoruz. Avrupa’da süt kooperatifi
dediğimiz zaman sütü toplayarak işleyip değerlendiren kooperatifler anlaşılıyor. Biz de ise bir kooperatif üreticinin sütün topluyor, fabrikaya satıyor
kendisi işlemiyor. Eskiden devlet fabrikaları vardı ona satıyorlardı. Şimdi
onlarda yok, özel firmalara satıyorlar.
Sütün işlenmesinden doğan geliri kooperatifçi, çiftçi kazanmıyor, sanayici
kazanıyor. Onun için, üreticinin sanayi
yapabilmesi, ürünlerini toptan büyük
marketlere gönderebilmesi için kooperatiflerin üst örgütlenmesi gerekiyor.
K.K.- Kooperatiflerde üst örgütlenmenin önemi hakkında bilgi
verir misiniz?
Prof. MÜLAYİM - Benim kooperatifçilik hayatım çok eski. 1955-56
yıllarında İtalya’da kooperatifçilik konusunda doktora yaptım. Türkiye’ye
gelince bir taraftan Ziraat Fakültesinde Tarımsal Kooperatifçilik dersi
veriyor, diğer taraftan kooperatifçilik
hareketi ile ilgileniyorum. O yıllarda
dikkatimi çeken Avrupa’da, Dünya’da
kooperatifçilik hareketinin gelişmiş
olmasına rağmen bizde neden gelişmediği idi. 1960’lı yıllar. Onlarda
üst örgüt var, kooperatifler birlikleri, merkez birliklerini oluşturmuşlar,
merkez birliklerinin koca koca fabrikaları var, ihracat yapıyorlar, bize
bakıyorum ufacık birim kooperatifler
var. Bizde o dönem köy kooperatifçiliği geliştiriliyor, çiftçilere özellikle
yurtdışına gidenlere öncelik veriliyor.
Kooperatifler ideolojik olarak çok iyi
ama büyük işler yapamıyorlar. Gördüğüm yabancı ülkelerde üst örgütlenme var bizde yok, Kanun da yok. Büyük önder Atatürk’ün kurduğu Tarım
Satış ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin özel yasaları var, diğer kooperatifler Ticaret kanununa göre kuruluyor.
Ticaret kanununda kooperatiflerin
birlik kurması diye bir olay yok. Bunu
incelemeye başladım. O sıralar doçent olmuşum, profesörlük tezimde
Türkiye’de kooperatiflerin üst örgütlenmesini araştırmaya kara verdim.
Büyük bir şans eseri o zaman 1969
da 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu
çıktı. Bu Kanunun getirdiği en önemli
yenilik önce demokratik olması ikincisi kooperatiflerin üst örgütlenmesini sağlaması idi. Birlik, merkez birliği
kurulması, bu kooperatifçiliğimizde
büyük bir devrim.
1970 de profesörlük tezimi bitirdim
ve profesör oldum. Tezimi hazırlarken 1 sene Almanya’ya gittim Giessen
Üniversitesi Kooperatif Enstitüsünde
çalıştım. Kooperatiflerin üst örgütlenmesi, ülkemizdeki sorunlarını, dünyadaki gelişmeleri inceleyerek tezimi
“Türkiye’de Tarım Kooperatiflerinin
Federatif Örgütlenmesi” adıyla bir kitap olarak da yazıp yayınladım. Kitabımda Türkiye’de tarım kooperatifleri
için kooperatif üst örgütlenmesinin zorunlu olmasını, olmadığı takdirde kooperatifçiliğin gelişmesinin mümkün
olmayacağını bir öneri olarak sundum.
1969 yılında 1163 sayılı Kooperatifler
Kanununun çıkması ile Türkiye’de
üst örgütlenme hareketi başladı. Tabi
burada bir noktayı daha belirteyim.
Yurtdışındaki kooperatifçilik hareketini incelediğim zaman şunu görmüştüm. Dünyada kooperatiflerin kuruluşları 19. yüzyılda başlıyor. Tüketim
kooperatifleri 1850 li yıllarda gelişiyor, fakat enteresan olan hemen üst
örgütlenme başlıyor. O kadar ki 1895
yılında Uluslararası Kooperatifler Birliği yani ICA kuruluyor. Bizde kooperatiflerin kurulmasının yasal düzenlemesi ne zaman oluyor? 1969 yılında.
Yani 100 yıllık bir fark var. Tabi bu
farkın kapatılması kolay değil.
K.K. -Yurtdışına işçi gönderilmesi ile kooperatif hareketi arasındaki ilişkiden bahseder misiniz.?
Prof. MÜLAYİM - Bizde başta köy
kooperatiflerin kurulması yurtdışına
işçi göndermeyle ilişkili gelişti. 1960’lı
yıllarda o dönem İsmet İnönü hükümeti kuruldu. Bu hükümet Köy İşleri Bakanlığı diye bir bakanlık kurdu.
Dr. Lebit Yurtoğlu dönemin Köy İşleri
Bakanı. 1963-64 yıllarında. Sonradan Kooperatifler Bakanlığı oldu. O
yıllarda Ankara’da yedek subaylığımı
yapıyorum. Bakan, bakanlıkta kooperatifçilik ünitesi kurmuş benim
de Üniversitede kooperatifçilik dersi
verdiğimi duymuş, konu ile ilgili ola-
rak beni çağırdılar. Askerde olmam
nedeni ile komutandan izin alırsanız
gelir çalışırım dedim. Gerçekten de
izin alındı. Yarım gün Kara Kuvvetleri
Komutanlığında askerlik yapıyorum,
yarım gün bakanlıkta çalışıyorum.
Bu sırada Avrupa’ya işçi gönderme
meselesi var, bende bu işin içerisinde
bulundum. Bizde kooperatifçiliği geliştirmek istiyoruz. Yurtdışına giden
kişiler köylerinden gidiyor, bunlardan
kooperatif kuranlara gidişte öncelik
tanıyalım denildi. Zaten yurtdışına
işçi olarak gidiliyor. Önceliği köyünde
kooperatif kuranlara tanıyalım dendi. Gidenler kooperatif sermayesini
gidenler gitmeden karşıladılar. Gittikleri yerlerden de para gönderdiler.
Böylece dönem yüzlerce kooperatif
kuruldu. O dönem bu konu çok tartışıldı. Ben savunuyordum. Nasılsa bu
kişiler gidiyorlar, gidecekler, kendileri
gidiyorlar ama geride kalanlar, akrabaları kooperatifi geliştiriyorlar, sermayesini de gidenler karşılıyor. Köy
kooperatiflerinin birçokları o zaman
sanayi tesisleri kurdular, yağ tesisi,
süt tesisi, mandıra gibi. Bunun diğer
kooperatiflerde etkisi oldu. Köy işleri
bakanlığında 2 kişi ile başlayan hareket daire başkanlığına dönüştü. Daha
da yetmedi, Köy İşleri ve Kooperatifler
Bakanlığı oldu. Kooperatifçiliğe büyük bir ivme kazandıran hareket oldu.
Yurtdışına giden kişiler de köylerine
para gönderdikleri için kooperatifçilik
hareketini benimseyerek ilgilenmeye başladı. Çoğu zamanda Türkiye’ye
gelince kooperatiflere sahip çıktılar,
eğitime katkıları oldu.
O dönem Almanlarla birlikte Kooperatifçilik Eğitim Merkezi kuruldu, o
yüzden yurtdışı olayının Türk kooperatifçiliğine büyük bir ivme kazandırdığına inanırım. Bu olay bürokratları,
siyasetçileri zorladı. Onlar mecburen
bu hareketin içinde yer aldılar.
K.K.- Kooperatif üst örgütlerinin görevleri nelerdir?
Prof. MÜLAYİM- Kooperatif nedir? Bir şahsın yapamayacağı işleri
yapmak üzere şahısların bir araya
gelmesidir. Üst örgüt niye kuruluyor?
Şahıslar için değil, kooperatiflerin yapamadığı işleri yapması için kuruluyor. Bir birliğin yapamadığı işleri yapmak üzere Merkez Birlikiği kuruluyor.
Milli Birliğe gereksinim duyuluyor.
Uluslararası Kooperatif Birliğinde
(ICA) temsil etmek, ihracat yapmak,
yurtdışında temsilcilik açmak, bir kanun çıkacağı zaman görüş bildirmek,
bütçe hazırlanırken kooperatifçiliğe
ayrılan pay için meclise gidip kulis
yapmak, kooperatifçilikle ilgili sorunlar için hukuk bürosu oluşturmak,
eğitim-araştırma projeleri yapmak,
kooperatif hareketi üzerine politika
üretmek, uluslararası kooperatifçilik
hareketinde ülkemizi temsil etmek
v.b bunlar çok defa Merkez Birliklerini aşan olaylar. O yüzden ulusal birlik oluşturulması gerekir. Dünyadaki
kooperatiflere bakıldığında bu şekilde
örgütlenmişlerdir.
Yurtdışında bir merkez birliği denildiği zaman büyük oluşumlar, binalar
görülmektedir. Ülkemizde olduğu gibi
değil, keza milli birliğin yaptığı işler
büyük hareketlerdir.
Kooperatif tanımında ne diyoruz? Özel
sektörle rekabet etmek. Özel sektörün
boyutu değişti, bunlarla rekabet etmek için bir kooperatifin esamesi bile
okunmaz oldu. Onun için kooperatiflerin büyük çapta olması gerekir. Bu da
ancak üst örgütlenme ile sağlanabilir.
K.K.- Dünyadaki üst örgütlenme
yapılanması hakkında bilgi verir
misiniz?
Prof. MÜLAYİM - Profesörlük tezim hazırlarken bütün dünya ülkelerinin kooperatifçilik hareketlerini inceledim. Gördüm ki üst örgütleri güçlü
olmayan gelişmiş ülke yok. Bir ülke
gelişmişse o ülkenin kooperatifleri de
gelişmiştir. Bunların hepsi de yüzyıldan beri gelişmişlerdir. Özellikle de
kooperatif üst örgütlenmesi.
Üst örgütler dünyada ihracat, ithalat
yapıyor, fabrikaları, eğitim merkezleri
var, okulları var, bankaları var. Kooperatifçiliği dünyada 3. sektör olarak
ele almaya başlamışlar. Eskiden bir
kamu bir özel sektör vardı. 3. sektör
olarak da artık kooperatifçilik sektörü
bulunmaktadır.
Tarımdaki her sorunun
çözümünde kooperatif
var. Bugün dünyada sosyal
adaletin en büyük aracı
kooperatiflerdir. Amerika’da,
Japonya’da, Tüm Avrupa’da,
Çin’de, Avustralya gibi birçok
ülkede kooperatifçilik çok
gelişmiş bir durumdadır.
Bir ülkede kooperatifçilik
ne kadar gelişmiş, o ülke
mutlaka gelişmiş bir ülkedir.
Kooperatifleri gelişmemiş bir
ülkenin ise gelişmiş olması
mümkün değildir. Ülkemizin
gelişme düzeyini görmemiz
için kooperatiflerimize
bakmamız yeterlidir.
Örneğin Hollanda küçük bir ülke ama
bizim kadar tarımsal ihracat yapıyor,
üretim çok diye. Onun altındaki sır
oradaki kooperatif hareketidir. Dünyanın çiçeğini satıyor, kooperatif ve
üst örgütü aracılığı ile yapılıyor. Bizde de çiçek kooperatifleri var ama
bizde işin kaymağını tüccarlar yiyor.
Hollanda’da tarımsal üretimde koo-
Köy-Koop Haber Mart 2015
RÖPORTAJ
peratifin payı yüzde 90’lara varıyor.
Fabrikalarını kurmuşlar, üst örgütün amacı birim kooperatife ve üreticiye daha çok fayda sağlamaktır.
İngiltere’de tüketim kooperatifi hareketi çok güçlüdür. Yanılış hatırlamıyorsam bundan 15-20 yıl önce bir
tüketim kooperatifini ziyaret etmiştik. O zamanlar tüketim kooperatiflerinin İngiltere’de 2 milyon üyesi
vardı. Londra’da içinde her türlü
ürünü bulabileceğiniz büyük bir alışveriş merkezleri vardı. Burada satılan
ürünlerin fiyatlarını kontrol ettiğimde, dışarıdaki fiyatlarla hemen hemen aynıydı. Kooperatif başkanına
‘fiyatlarınız dışarıdaki fiyatlarla aynı,
o zaman insanlar kooperatiften niye
alış-veriş yapsın’ dedim. O da bana
‘bizim ortaklarımızın büyük bir kısmı
sendikalı işçidir. Onlar kooperatifçiliğin ne olduğunu bilirler, bildikleri
için de buradan alışveriş yaparlar. Bu
kooperatifin batması halinde, dışarıdaki fiyatların iki misli olacağının da
farkındalar. Onun için gelirler alışveriş yaparak bizi ayakta tutarlar. Dışarıdaki fiyatları aşağıya çeken bizleriz’ diye konuşmuştu.
K.K.- Ülkemizde üst örgütlenmenin sorunları nelerdir?
Türkiye’de üst örgütlenmeye baktığımızda her alanda üst örgüt yok
değil, var. Ama üst örgütler zayıf. İncelediğim bu konuya ‘Kooperatifçilik’ kitabımda da yer verdim. Bir üst
örgütün güçlü olabilmesi için kendi
alanındaki kooperatifleri mümkün
olduğu kadar kapsaması gerekli. Bakıyoruz bizde yüzde 5-10’unu ancak
kavrayabiliyor. Milli Birliğin bile;
8,5 milyon kooperatif ortağın olduğu ülkemizde, 1-1,5 milyon ortağı
sistemin içerisinde. Böyle bir durum
zayıf olduğunun göstergesidir.
Mutlaka tüm kooperatif ortaklarının sistemin içerisine dâhil edilmesi,
bunu zorunlu ya da zorunlu olmaksızın teşvik edilebilir. Üst örgütü olmayan kooperatifçilik hareketinin güçlü
olması zaten mümkün değildir. Hangi yoldan olursa olsun üst örgütün
mutlaka güçlendirilmesi gerekir.
Üst birliklerin öneminin herkese anlatılması gerekiyor. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin bu konularda
sürekli bir eğitim çalışması yapması
gerekiyor. Diğer tüm merkez birlikleri de ortaklarına üst birliğin gerekli
olduğunu, fonksiyonlarını eğitimlerle, kurslarla anlatmaları gerekiyor.
Ayrıca merkez birlikleri de kendi ortaklarının sorunlarını, sıkıntılarını,
ihtiyaçlarını belirleyerek çözüm arayışı içerisinde olmaları gerekir.
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
mutlaka bir eğitim merkezi kurmalı. Üst örgütlerin önemli bir görevi
de eğitime ağırlık vermektir. Bu anlamda medya ve tüm basın organlarını değerlendirmeleri gerekiyor.
Kooperatiflerin başarılarını ön plana
çıkartarak, sürekli kooperatifçiliği
gündemde tutmaya çalışılmalıdır.
Bizde ayrıca üst örgüt yönetimine gelen kişilerde yanlış bir algılama var.
Kendisi refah içinde, Arabalar, konfor
yerinde. Sonra şikâyet ediyor, bana
kooperatifler veya birlikler destek
sağlamıyor diyor. Sen onlara hizmet
edersen onlarda seni (birlik, merkez
birliği, ulusal birlik) finanse ederler.
Eğitim yapacaksın, pazarlama v.b faaliyetleri yapacaksın önünü açacaksın.
K.K.- Üst örgütlenme konusunda
ulusal politikalarımız yeterlimi, neler yapılmalı, önerileriniz nelerdir?
Prof. MÜLAYİM - Bir ülkenin tarımının ilerlemesi için çiftçinin emeğinin gerçek karşılığını alabilmesi
için kooperatifleşmesinden başka
etkili bir kooperatif yapının oluşturulmasından başka hiçbir çare yoktur. Devlet bütçesinden para ayırmakla falan olmuyor. İstesen % 50
ayırsınlar verdiğin para yenir gider.
Kooperatiflere, üst örgütlere devlet
yardımı yapılmalı. Örgüte verilecek.
Kooperatif, birlik, merkez birliğine
para verildiği zamanda elbette onlar
yemeyecek daha çok hizmet götürülmesi için verilecek.
Devlet kooperatifçiliğe yardım etmelidir. Ama yardım ettiğinde kooperatife benim malım demeyecek, yardım
edecek ama kooperatif demokratik
olarak kendi kendini yönetecek. Diyeceksiniz ki devlet o zaman niye
yardım etsin, devletin vazifesi ne?
Ülkeyi kalkındırmak değil mi. Ülkeyi
kalkındırmanın en önemli araçlarından birisi kooperatiflerdir. Nasıl yol,
okul, köprü yapıyorsun, kooperatiflerde bu ülkenin en önemli kalkınma
araçlarından birisidir. Yoksul insanlara yardım etmiyor musun, devlet
yoksul insanlara kömür dağıtıyor,
yiyecek dağıtıyor ama bitiyor, ertesi
sene bir daha. Hâlbuki kooperatiflerde üretici haline gelmeleri ile bu
ihtiyaçları kendileri karşılayabilirler.
Diyeceksin ki örgütlensinler. Ama
örgütlenecek birikimi, bilgi seviyesi
yok. Devlet o yüzden kooperatiflere
üst örgütlerine yardım etmeli, yol
göstermeli. Devletten yardım istemek bir haktır, lütuf değil. Kooperatif ortaklarının hakkı.
Kooperatiflere, üst örgütlerine yardım yap, arkadan denetimini de yap.
Ben parayı verdim o zaman ben seni
yöneteceğim dendiği zaman kooperatif kooperatif olmaktan çıkıyor.
Düşünün ki 1970 li yıllarda KöyKoop Merkez Birliği ilk kurulduğunda kirayı bile devlet ödüyordu.
K.K.- Teşvikler üst örgütlenmeyi güçlendirir mi?
Prof. MÜLAYİM - Teşvik şöyle
getirilebilir; üreticiye pazarlama için
yapılan yardımların, desteklemelerin kooperatiflere veya üst örgütlerine yapılması gerekir. Çünkü köylü
kooperatif ve üst örgüt sistemi içerisinde yer almadığı zaman bu desteklemelerden faydalanamayacağını
bilmesi gerekli. Yani devlet tarıma
yapacağı desteklemeleri kooperatifler ve üst örgütler kanalıyla ile yaptığı zaman bu iş olur.
K.K.- Genel olarak baktığınızda
kooperatifçilik sektörünü nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Prof. MÜLAYİM - Türkiye’de kooperatif hareketini Büyük Önder Atatürk başlatmıştır. Biliyorsunuz Atatürk en büyük kooperatifçidir. 1950
yılından sonra kooperatifçilik hareketi
komünistlik olarak gösterilmeye başladı. Sadece kooperatifçiliği değil, Köy
Enstitülerine de, Toprak Reformu’na
da o gözle baktılar. Bunun nedeni
1950 yılından sonra ülkemizde ABD
ve NATO’nun ağırlığı arttı. Komünizmi en büyük tehdit, tehlike olarak göstermelerinden kaynaklandı.
Kooperatifçiliğin zor olduğuna ben
inanmıyorum. Atatürk döneminde
birçok devrim yapan bir millet o kadar zor işlerin üstesinden gelebilmişse, kooperatifçilik sorununu da çözememesi diye bir şey düşünülemez.
Uzun yıllardır ülkemizin kooperatif hareketini izliyorum. Vardığım
kanaat, özellikle tarım alanında olmazsa olmaz koşul; Türkiye’de tarımın, köylünün muhakkak kooperatif örgütlenmelerinde yer alması
gerekliliğidir. Bunun dışında ben bir
kalkınma modeli diye başka bir şey
kabul etmiyorum. Yani köylüye para
vererek, şundan bundan değil muhakkak kooperatiflerle örgütlenecek
ve devlet yardımları, desteklemeleri
kooperatifler yoluyla gerçekleşecek.
Böylece kooperatifler sanayide, ihracatta, ithalatta etkin hale gelecektir.
Yıllardır yaptığım araştırmalarda
kooperatifçiliğimizin aşamadığı bazı
temel sorunları var. Dünya kooperatifçiliği ve bizim kooperatifçiliğimizi
karşılaştırırken, onlar kooperatifçiliği geliştirirken biz ülke olarak niye
kooperatifçiliğimizi geliştiremiyoruz. Biz de mi bir sorun var. Yaşadığımız bu sorunları onlar yüz sene
önce çözmüşler. Biz ise hala uğraşıp
duruyoruz. Nedir bu sorunlar?
Üst örgütlenme çok önemli bir sorunumuz. Çünkü yalnız birim kooperatiflerle bu iş olmuyor. 1800 yılların
ikin yarısında üst örgütlenmesine
başlayan batı, 20. Yüzyılda üst örgütlenmelerini tamamlayarak, büyük
ve güçlü hareket haline gelmişlerdir.
Biz de ise kooperatifçilik yasal olarak
1969 yılına kadar ortada yok. Sonraki
yıllarda kooperatifçiliğimizin kazandığı ivme ihtilalle durdurularak, özel
sektörün önü olabildiğince açılıyor.
Kooperatifçiliğimizin üst örgütlenmesi bir türlü yeterince gelişmiyor.
Bu şartlarda kooperatifçiliğin gelişmesi mümkün değil. Peki, nasıl gelişecek? İnsanlar bilinçlenecek, devlet
yardım edecek. Kooperatiflere bu
konuda büyük görevler düşmektedir. Kooperatifler gerçek anlamıyla
üst örgütlenmesini tamamlarsa, kooperatifçiliğimiz büyük ivme kazanır
ve büyük bir hareket haline gelir.
Kooperatif ortaklarının,
yöneticilerinin kooperatif
bilincini iyi kavramaları
gerekiyor. Amerika
kapitalist ülke diye, hiç
kooperatif yok sanılır.
Oysaki dünyada en çok
kooperatifin ve kooperatif
ortağının olduğu ülkedir
ABD. AB ülkelerinde ise
özelikle tarımda tamamen
kooperatifçilik hâkimdir.
İnsanların bilmediği
bir şeyi geliştirmesi
mümkün değildir.
Türkiye’de yüzlerce iktisat
fakültesi var. Bunlar
özel sektöre insanlar
yetiştiriyor. Kooperatifçilik
fakülteleri var mı? Yok.
Kooperatifçilik, ziraat
fakültelerinde tarım
ekonomisi bölümünde
okutuluyor. Diğer bölümde
okuyan öğrenciler
kooperatifçilik konusunu
bilmezler.
Kooperatifçiliği bilmeyen bir ziraat mühendisi, bir köye gidecek farz
edelim, köyü kalkındırmak istiyor.
Onlara rahatlıkla kooperatif kurun
diyemez çünkü bilmiyor. Şirket kurun der ancak. Nitekim köylülere
önderlik yapan valiler, kaymakamlar
hep bakarım bu durumlarda kendisi
kooperatifçiliği bilmediği veya kötü
baktığı için şirket kurun tavsiyesinde bulunurlar.
Kooperatiflerimizin kendi bünyelerinde, ortak, yönetici ve genel eğitim hiç
yok. Avrupa’da bu konuda enstitüler
var. Kooperatiflerin, merkez birliklerin hepsinde eğitim merkezleri var.
Ayrıca mevzuat sorunumuz var. Bu
da çok önemli bir konu. Demokratik
ve iyi bir kooperatifçilik mevzuatı için
yıllardır çaba sarf ediyoruz ama bir
türlü bu sorunu yoluna koyamadık.
Kooperatifçiliğin finansman sorunu
var. Çünkü kooperatifçilik bir ekonomik harekettir. İthalat, ihracat ve sanayi para ile olur. Nitekim Türkiye’de
özel sektörün onlarca bankası var. Bu
bankalar özel sektörü finanse ediyor.
Kooperatifçilik de bir sektör ama bir
tane bile kooperatifler bankası yok.
Kooperatif olarak özel sektörden para
alıp işimizi yapacağız. Özel sektörün
şartlarıyla mümkün mü? Kooperatif
sektörü olarak zaten özel sektörün
rakibisin. Onun için kooperatifler finansman sorunlarıyla karşı karşıyalar. Avrupa’da çok büyük kooperatif
bankalar var. Maalesef biz bir türlü
kuramadık. Ama kooperatiflerin finansman sorunları bizde de mutlaka
çözülmelidir.
Bu anlamda Tarım Kredi Kooperatiflerini banka konumuna çevirebilirsek; birçok il, ilçe ve kasabalarda
bu hizmeti yapabilirler. Ecevit hükümeti döneminde 1974 yılında biz
bir Kooperatifler Bankası Yasasını
hazırlamıştık. Meclise kadar getirdik
fakat yasayı çıkaramadık. Sonra biz
Köy-Koop hareketiyle banka kurabilir miyiz dedik o da mümkün olmadı.
Şimdi ise tavsiye ediyoruz, muhakkak
kurulması gerekir diyoruz. Bu konuda ya devlet önderlik yapacak, ya da
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
güçlü merkez birliklerini bir araya
toplayacak, koordinasyonunu sağlayacak ve bu sermayeyi oluşturacak.
Kooperatifçilik hareketini geliştirmek isteyen bir siyasal iktidar olursa
Kooperatifler Bankası kurulması gerçekleşir. Yetmiş yıldır kooperatifçilikle uğraşan bir kimse olarak halen
umutluyum. Çünkü ben kooperatifçiliği özellikle de tarım için olmazsa
olmaz koşul olarak kabul ediyorum.
Çağdaş bir ekonomi etkili bir kooperatif hareketi olmadan yalnızca özel
sektörle yaşayamaz.
Türkiye, dünyada gelir dağılımının en
bozuk olduğu ülkelerden birisi. Çünkü gerçek anlamda kooperatifi, sendikası olmayan bir ülkede gelir dağılımı
dengeli olmaz. Görünen şartlarda
gelir dağılımının iyi, dengeli olması
mümkün değildir. Adil bir gelir dağılımı için mutlaka etkili bir kooperatifçilik hareketi geliştirilmelidir.
Tüm bu sorunların Türkiye’de biran evvel çözüme kavuşturulması
gerekiyor. Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin mutlaka geliştirilmesi gerekli. Tabi burada tüm paydaşlara olduğu gibi siyasi partilere
de iktidara da çok önemli görevler
düşüyor. Devletin görevi toplumu
geliştirmektir. Ama bunu sadaka
vererek değil, kooperatifleri geliştirerek, kooperatif bilinci aşılayarak
yapabilir. Dünya çapında bir İtalyan Tarım Ekonomisi Profesörünün
yazmış olduğu kitabının kooperatifçilik bölümünde; ‘Kooperatif küçük işletmeler için (aile işletmeleri)
dünyanın en büyük buluşudur. Eğer
kooperatifçilik diye bir organizasyon
keşfedilmeseydi, bu işletmeler ayakta duramazdı’ sözüne yer vermişti.
13
Bu sözün üzerinden tam yetmiş yıl
geçmiş, biz de hala küçük işletmeleri
ortadan kaldıralım deniliyor. Oysaki
Avrupa’da hep küçük işletmeler var.
Bunlar nasıl ayakta durabiliyorlar?
Tabi ki kooperatif örgütlenmeleri
sayesinde bunu başarmışlar. Kooperatifin en büyük amaçlarından birisi
de küçük aile işletmelerine, büyük
işletmelerin avantajını sağlamaktır.
Küçük işletmesin ama kooperatif
sayesinde büyük işletmeler gibi hareket edebiliyorsun.
Tüketim alanında AVM’ler büyüdü,
sömürülüp duruyoruz. Meyvesi sebzesi marketlerde ateş pahası. Tarladan çok ucuza alınıp aracılardan
geçerek çok yüksek fiyata tüketiciye
satılıyor. Tüketicimiz maalesef örgütlenmiyor. Sadece şikâyet ediyor.
Ziraat mühendislerimiz iş bulma
konusunda sorun yaşıyorlar. Bu anlamda kooperatifçilik kendilerine iş
yaratma aracıdır. Gitsinler bir köyde
kooperatifçilikle ilgilensinler. Kooperatife yönetici, ortak olsun ve para
kazansınlar orayı da kalkındırsınlar.
Ziraat mühendislerimiz kendilerinin
devlete memur olarak alınmasını
bekliyorlar. Türkiye gibi tarım ülkesinde ziraat mühendisleri işsiz, bu
olacak bir şey değil. Çünkü kooperatifçilik konusunda yönlendirilmemişler. Kooperatifçilik okutulmazsa
sen istediğin kadar tarımı okut. Örgütlenmeyi bilecek ki, önderlik yapabilsin. Kooperatifçilikle uğraşan
insanlar gurur duymalılar. Bu konularda insanları suçlamamak gerekiyor, insanlarımızı, toplumu yönlendirecek olan aydınlarımız. Atatürk
dönemine baktığımızda o yaşanan
zorluklar içersinde birçok devrimler
yapmışlar. Bizim de yaşadığımız bu
dönemde Atatürk’ün yaptığı devrimlere sahip çıkmamız ve hatta yeni
devrimler yapmamız gerekiyor.
Kooperatifler demokrasiyi
öğreten en büyük
araçlardan birisidir.
Türkiye’de bir türlü demokrasiyi
rayına oturtamıyoruz. Demokrasinin en büyük aracı kooperatiflerdir. Çünkü her ortağın bir oyu var.
Bu durumun insanlara aktarılması,
topluma yerleştirilmesi demokrasiye büyük katkı sağlar, sosyal adaleti
öğretir. Kooperatifçiliğin öğretilmesi insanı daha iyi bir insan yapar.
Kooperatifçiliğin özü iyilik yaratır.
Siyasi parti liderleri ve hükümet kooperatifçiliği bir çözüm yolu olarak
görmüyorlar, göstermiyorlar toplumumuza. Bunun en önemli nedeni
kooperatifçilik konusunu iyi bilmemeleri diye düşünüyorum.
Sonuç olarak Türkiye’de özellikle
tarımda kooperatifçilik etkili bir biçimde mutlaka geliştirilmelidir.
Bu kısa söyleşide konuyu bütün yönleriyle açıklamak mümkün olamadı.
Bütün bu konuları geniş bir şekilde
öğrenebilmek için benim 2013 yılında
7. Baskısı yayınlanan Kooperatifçilik
kitabıma bakmak gerekli. O kitapta
kooperatifçilikle ilgili tüm sorunlara
yanıt bulabileceğinizi umuyorum.
14
Mart 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Kooperatif Üyesi mi, Kooperatif Ortağı mı? Tartışmalarına Son Noktayı Koyuyoruz:
“Kooperatif işletmenin ortakları olur, üyeleri değil”
»» Ülkemizde gerek kooperatif yöneticileri arasında gerekse kooperatifçilikle ilgilenen kimi bilim adamları ve uzmanlar arasında kooperatif
mensupları için yaygın biçimde “üye” deyiminin kullanıldığına tanık olunmaktadır.
Pek çok yerde ve fırsatta bu yanlışı
düzeltmeye çalışmama karşın bu
çevreler kooperatif mensupları için
kooperatiflerin örgütlü tabanları olduğu için, hatta bazı kooperatiflerin
“kâr etmedikleri için” (başka bir yanlış yorumlama daha) “üye” deyimini
kullanmaya devam ediyorlar. Kooperatifler ile sendika ve dernek örgütlenmelerini, hatta spor kulüpleri
ve siyasi partileri bir tutuyorlar. Zira
bunların da mensuplarına bilindiği
gibi “üye” deniliyor.
Farklılıklar neler?
Kooperatifler, bu kuruluşlarla aynı
kefeye konulabilir mi? Aynı kefeye
konulamayacaklarını şu farklılıklarla ifade edebiliriz:
• Sendikalar, dernekler, spor kulüpleri… sosyal ve kültürel amaçlı kuruluşlardır. Bunlar ekonomik faaliyetler için kurulmuş örgütler değildir.
• Hatta bunlar arasında sayılan sendikalar için batılılar, “kooperatiflerin
ikiz kardeşi” ifadesini kullanmakla
beraber, sendikal yapıyı kooperatif
yapıdan farklı bir yere oturtmaktalar. Bunda, kooperatiflerin işçi istihdam ettikleri için aynı zamanda
birer “işveren” oldukları gerçeği de
rol oynamaktadır. Yoksa her iki kuruluş da sanayi devrimi sonrası ortaya çıkmış ve işçiler tarafından farklı
gereksinmelerinin karşılanması için
kurulmuş örgütlerdir.
• Sendika ve dernek mensupları, bu
kuruluşlara üye olmak için sermaye
taahhüdünde bulunmazlar. Ayrılırken de birikmiş aidat ya da benzeri
ödentilerini geri istemezler.
• Sendikalar ve dernekler mensuplarına “gelir fazlası” ya da benzeri
ad altında herhangi bir ödeme yapamazlar, zira ekonomik faaliyet
olmadığı için doğal olarak gelir de
oluşmaz.
• Sendika ve dernekler, biriktirme ve
yardımlaşma sandıkları kurabilir ve
bu yolla mensuplarının tasarruflarını toplayıp üyelerine çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla “borç
para” verebilirler. Bu tür faaliyetin
“ekonomik faaliyetler” kategorisinde
algılanamayacağı 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nda belirtilmiştir 1.
• Keza, sendikalar ve derneklerin
mensupları ve aileleri için sosyal
tesisler, öğrenci yurtları ve “kantin”
işlettikleri bilinmektedir. Bu faaliyetlerin de tek başlarına birer ekonomik faaliyet olarak sınıflandırılmak
yerine, sendikaların ve derneklerin
asli faaliyetlerini “tamamlayıcı” mahiyetteki faaliyetler olarak nitelendirildikleri bilinmektedir.
• Bu örneklerden de anlaşılabileceği
gibi, sendika ve dernek mensupları
bu kuruluşlara üye olmakla doğrudan bir ekonomik fayda sağlamak
amacını değil, sosyal dayanışma,
ortak çıkarlarını savunmak ve korumak ve bu amaçla örgütlü mücadele
etmenin daha yararlı ve etkili olacağı
amacını gütmektedirler.
Kooperatiflerin, sendikalar ve dernekler ile yukarda bir bölümü sayılan
farklılıkları yanı sıra benzer yanları
da olduğunu, bunlar arasında her
1 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’ nun “Sandık Kurma” başlıklı 12. Maddesi: Dernekler,
tüzüklerinde yazılı olmak ve sağlanan kârı
üyelerine paylaştırmamak, gelir, faiz veya
başka adlarla üyelerine aktarmamak şartıyla
üyelerinin yiyecek, giyecek gibi zarurî ihtiyaç
maddelerini ve diğer mal ve hizmetlerle kısa
vadeli kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
sandık kurabilirler.
birinin “örgütsel bir tabana” sahip
oldukları öncelikle belirtilmelidir.
Buna ek olarak, her üçünün de pek
çok alanda birbirlerinin işlevlerini
“tamamlayıcı” bir rol oynadıklarını
da belirtmek gerekiyor. Nitekim bu
“örgütsel” ve “tamamlayıcı” benzerlikten dolayı dernekler, kooperatifler
ve vakıflarla birlikte “sosyal ekonomi” kapsamında yer almaktadırlar.
Sosyal ekonominin bu üçlü yapısı
içerisinde yalnızca kooperatifler birer “işletme” olarak nitelendiriliyor.
Nitekim 4721 Sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun Üçüncü ve Dördüncü
bölümleri dernekleri (kazanç paylaşma dışında kişi toplulukları) ve
vakıfları da (mal toplulukları) olarak
görmektedir. Yasanın 101. Maddesinin 3. Fıkrasında yer alan “vakıflarda üyelik olmaz” hükmü Anayasa’ya
aykırı bulunduğu için iptal edilmiştir. Bu durumda, sosyal ekonominin
unsurları olan dernek ve vakıfların
mensuplarına “üye” denilmesi ile
“benzerlikleri” kanıtlanmış bulunmaktadır. Bu iki tür kuruluşun kooperatiflerle ortak özelliği ise her
üçünün de “örgüt tabanı”na sahip
olmaları ve “sosyal sorumluluk” taşımaları olarak ortaya çıkmaktadır.
“Kooperatif işletme” ve
“birlik temeli” konularında
sürdürülmüş olan tarihsel
tartışmalar 2
ICA’nın 1927 Stockholm Kongresi,
kooperatifçiliğin temelinin birleşmeye dayalı olduğunu ifade ederek, kooperatif hareketin her türü için “örgütsel tabanın” ve “birlik” ruhunun
önemine dikkat çekmiştir. O nedenle
de kooperatiflerin “birlik temeli”ne
dönük farklı işletme olduklarına dair
tartışmalar özellikle akademisyenler
arasında, bu tarihten itibaren yoğunlaşmaya başlamıştır.
Ancak, ICA’nın bu vurgusu, kooperatiflerin birer ekonomik işletme
olduklarının mı yoksa birer sosyal
hareket/örgüt olduklarının mı öne
çıkarılması gerektiğine ilişkin tartışmaların devam etmesini durduramamıştır. Özellikle bu konu iki ünlü
Fransız kooperatifçi, Prof. Charles
Gide ile Dr. Georges Fauquet tarafından daha sonraki yıllarda tartışılmış, bu tartışmalar bu alanda ilginç
ve farklı yorumlar yapılmasının yolunu açmıştır.
Nîmes Okulu’nun da kurucusu olan
Gide, sosyal ekonomi tarihi ve tüketim kooperatifçiliği konusunda
uzman bir akademisyen olması yanında, geleneksel kooperatif federalizminin de ısrarlı bir savunucusu
idi. Gide, kooperatiflerin, özellikle
de tüketim kooperatiflerinin işletme
boyutunun öne çıkarılmasını savunmakla beraber, “kooperatif ve birlik
bir arada yürümelidir” demiştir.
ILO Kooperatifler Bölümü’nün ilk direktörü olan Dr. Georges Fauquet da
1940’larda yazdığı kitaplarda (başlıcası Le secteur coopératif) da örgütsel tabanın önemini vurgulamıştır.
Fauquet’nun “Kooperatif Sektör”
2 Bu kısa tarihsel anımsatmanın hazırlanmasında W.P. Watkins’in yazdığı ICA’nın tarihini anlatan “The International Cooperative
Alliance 1895-1970; Paul Lambert’in “Studies
in the Social Philosophy of Cooperation (La
doctrine coopérative); Charles Gide’in “Consumers’ Cooperative Societies” (1904, English
1921); ve Georges Fauquet’nun “The Cooperative Sector –Le secteur coopératif” (Fransızca
1942, İngilizce 1951) ve Fauquet’nun “Regards
sur le mouvement cooperéatif” (1949) adlı
eserlerinden yararlanılmıştır.
şirketleri arasında saymakta, ancak
ikinci paragrafında kooperatifleri
şahıs ve sermaye şirketleri dışında
tutmaktadır. Yani yasa, kooperatiflerin sermaye şirketi olmadıklarını
belirterek onların “farklı bir şirket
türü” olduklarını kabul etmektedir.
Kooperatifin “şirket” ya da “işletme”
olma özelliği ortadan kalkarsa, dernekten hiçbir farkının kalmayacağı ortaya
çıkar. Zira ortada bir işletme olmayınca mensuplarının sermaye katılımı da
söz konusu olamayacak ve bir işletme
fazlası da ortaya çıkmayacaktır.
Kooperatifler “kâr” etmez mi?
başlıklı yapıtında, Gide’in “kooperatif
ekonomi” önermesinin tersine, kooperatiflerin farklı bir sektör olarak ele
alınmasını ve bunu yaparken de kooperatiflerin “birlik” özelliğinin, “ekonomik fonksiyonu”ndan farklı olarak
ele alınmasını istemektedir.
Ünlü Belçikalı kooperatif uzmanı
Prof. Paul Lambert de “La doctrine
coopérative” başlıklı klasik eserinde
(1959) “Kooperatif, örgütlü bir grup
(association) tarafından kurulan ve
yönetilen bir işletmedir” şeklinde tanımlamış, bu tanım daha sonra ICA
tarafından da bazı eklemelerle kabul
edilerek evrensel kooperatif tanımına dönüşmüştür.
“Üye” mi “Ortak” mı?
Bu kısa tarihsel anımsatmadan sonra, burada sorulması gereken soru,
kooperatifin salt bir “örgüt tabanı”na
sahip olması özelliğinden yola çıkılarak ve yukarda sayılan örgütlerden
farklılıkları dikkate alınmadan kooperatif mensuplarına “ortak” yerine “üye” denilip denilmeyeceğidir.
Sendikalar, dernekler ve vakıfların
da tıpkı kooperatifler gibi birer “örgüt tabanı”na sahip olmalarına karşın, farklı yöntemler kullandıkları ve
farklı fonksiyonlar üstlendikleri için
mensuplarına ayrı ayrı “üye” ve “ortak” denilmektedir. Örneğin, Alman
kooperatifçi Prof. Münkner, “Kooperatifler ve Sendikalar”3 adlı yazısında sendikaların amacının toplu
sözleşme yolu ile üyelerinin ücretlerini artırma ve çalışma koşullarını
iyileştirme olarak belirtirken, kooperatiflerin amaçlarını ortaklarının
ekonomik menfaatlerini korumak
için doğrudan ekonomik faaliyette
bulunmak olarak özetlemiştir.
Kooperatifçiliğimizin başyapıtı olan
“Kooperasyon Sosyolojisi” kitabının
yazarı Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, “kooperasyon tarihi,
insanlık tarihinde iktisadi faaliyetlerin ortaklık, beraberlik zihniyeti ile
idare edilmesi şekillerinin tarihidir”4
diyerek kooperatif sosyolojisinde
ortaklığın önemine işaret etmektedir. Türkiye’nin önde gelen tanınmış
kooperatif uzmanı, “kooperatifçilikte hocaların hocası” olarak bilinen
3 H-H. Münkner: Co-operatives and Trade
Unions (ICA Review, Vol. 70, No. 1, 1977)
4 Fındikoğlu Z. F: Kooperasyon Sosyolojisi
(Nazari ve Tatbiki Kooperatifçilik Denemesi),
İst. 1967, s. 6
Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülâyim de
tüm yazılarında ve kitaplarında kooperatif mensuplarından “ortak” olarak söz etmektedir5 .
Yasalar ne diyor?
Sendikalar, dernekler ve vakıfların
yasalarında bu örgütlerin mensuplarından “üye” olarak söz edilmektedir6. Kooperatiflerle ilgili üç kanunda7 ise kooperatif mensuplarına
“ortak” denilmektedir. Bunun en
belirgin kanıtı, kooperatiflerin birer işletme olarak kabul edilmeleri
ve işletmelerin de mantıksal olarak
üyelerinin değil, ortaklarının olmasındandır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’
nun “Anonim Şirket hükümlerine
atıf” başlıklı 98. Maddesi, “bu kanunda aksine açıklama olmayan
hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır” denilmektedir.
Kooperatifler Kanununda, kooperatiflerin sosyal sorumlulukları nedeni
ile mensuplarına “üye” denilen dernek, vakıf ve sendikaların yukarda
sözü edilen yasalarına atıfta bulunulmamaktadır.
Kooperatiflerin farklı bir işletme
türü olduğu kooperatif tanımında
da vurgulanmaktadır. Gerçekten de,
kooperatif, farklı ilkelere ve değerlere göre kurulan ve işletilen bir şirkettir. 2011 yılında çıkarılan 6102 Sayılı
Türk Ticaret Kanunu’nun 124üncü
maddesi şirket türleri arasında kooperatif şirketleri de saymaktadır. Bu
sınıflandırmanın ayrıntıları aşağıya
çıkarılmıştır:
Madde 124 - (1) Ticaret şirketleri;
kollektif, komandit, anonim, limited
ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve
sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır.
Yeni Türk Ticaret Yasası, yukardaki
maddenin birinci paragrafında da
belirtildiği gibi kooperatifleri ticaret
5 Ziya Gökalp Mülâyim: Kooperatifçilik, güncellenmiş 7. baskı, 2013
6 Bkz: 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (İkinci Bölüm: Dernekler; Üçüncü Bölüm: Vakıflar); 5253 Sayılı Dernekler Kanunu; 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu; 6356 Sayılı Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
7 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu; 1581 Sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu; 5472 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri
ve Birlikleri Kanunu
Kimi uzmanlar ve akademisyenler
bazı kooperatiflerin “kâr” amacı gütmediklerinden mensuplarına “üye”
denilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Genellikle ülkemizde “kâr amacı gütmez” ifadesi ile “kâr etmez” ifadesi
birbirine karıştırılmaktadır. Kooperatiflerin kâr amacıyla kurulmadıkları, onların kâr etmemeleri gerektiği
biçiminde algılanamaz. Her işletme
gibi kooperatif işletme de yaşayabilmek için kâr etmek zorundadır. Ancak buna kooperatifçilikte “kâr” değil, “işletme fazlası” denilmektedir.
Zira bu “fazla”nın bir bölümü, bilindiği gibi, dönem sonunda kooperatifle işlemleri oranında ortaklara geri
ödenmektedir. İşletme fazlası elde
edemeyen bir kooperatif ise rasyonel bir işletme kabul edilemez ve kısa
sürede faaliyetlerini sonlandırmak
zorunda kalır. Ülkemizde, hiçbir ekonomik faaliyeti bulunmayan, dolayısıyla herhangi bir işletme fazlası elde
edemeyen, ancak varlığını kâğıt üzerinde sürdürmeye devam eden pek
çok kooperatif vardır.
Sosyal konut üreten bir konut yapı
kooperatifinin ortaklarından, salt
“sosyal konut” üretmesi nedeni ile
“üyeler” diye söz edilemez. Zira, üretilen sosyal konut da olsa bunun bir
ekonomik faaliyet olduğu ve konut
yapı kooperatifinin de bir işletme
olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Ülkemizdeki konut yapı kooperatiflerinin sürdürülebilirliğinin bir türlü
sağlanamamasında da ortaklarından
üye diye söz edilmesi yaklaşımının
payı olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak
Dünyanın her yerinde kooperatiflerin
farklı bir işletme türü oldukları kabul
edilmektedir. 1 Milyardan fazla ortağı
bulunan ve 2,2 Trilyon Dolar iş hacmi bulunan kooperatifler, 250 milyon kişiye de istihdam yaratmışlar.
Gelecek için de kooperatif işletmelere
önemli bir görev ve sorumluluk yüklenmektedir. Bilindiği gibi Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu 2012 yılını
Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etmiş ve kooperatiflerden beklentinin
önemini vurgulamak için “kooperatif
işletmeler daha iyi bir dünya kurar”
sloganını belirlemişti.
Bütün bu açıklamalardan sonra,
“Dernek” yaklaşımı ile kooperatif
işletmeciliğinin sorunlarının çözümüne katkıda bulunulamayacağı
anlaşılmış olmalıdır. Buradan hareketle, kooperatif işletmelerin sahiplerini “üyeler” diye çağıranlara sesleniyorum: Lütfen, kooperatiflerimizi
“dernekleştirmeye” çalışmayalım ve
sonuç olarak, kooperatiflerin üyeleri
mi, yoksa ortakları mı olmalı tartışmalarına son noktayı koyalım:
Kooperatif işletmelerin ortakları olur, üyeleri değil.
Köy-Koop Haber Mart 2015
TARIM
Sürdürülebilirlik: Kooperatif
Modelinin Dahil Olduğu
»» İnsanlığın yaşamını devam ettirebilmesi ve gelecek kuşaklara daha güvenilir
bir dünya bırakılabilmesi için, doğada mevcut olan kaynakları en rasyonel şekilde
kullanması bir zorunluluktur.
Ancak günümüzün küreselleşen sisteminde teknolojinin ve sanayinin
hızla gelişmesi nedeniyle, bu zorunluluğun yerine getirilerek sürdürebilirliğin sağlanmasında ciddi
sorunlar yaşanmaktadır. Sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları vardır ve bunların
hepsi birbirleriyle etkileşim içerisindedir.
Birleşmiş Milletler
kaynaklarına göre,
dünyadaki nüfusun yarısı
tanımlanan fakirlik
çizgisinin altında (günde
$2 USD altında bir gelirle)
yaşamakta olup, toplam
zenginliğin sadece %1’ne
sahiptir. Nüfusun %
1’lik kısmı ise toplam
zenginliğin % 40’nı elinde
tutmaktadır. Bu oranlara
bakıldığında dünyadaki
gelir dağılımındaki
bu ciddi dengesizliğin
sürdürülebilmesi sosyal,
etik ve ekonomik olarak
mümkün değildir.
Bu gibi nedenlerden dolayı uluslararası kuruluşlar, kooperatif hareketinin toplum yararına bir hareket
olma ilkesinden yola çıkarak, sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasında kooperatiflerin toplumdaki en önemli paydaşlardan birisi
olduğunu ifade etmektedirler.
Birçok uluslararası toplantıların
gündeminde insanların yaşamlarını devam ettirme, ayakta kalabilme
ve rakiplerine karşı güçlü olabilmelerinde ve bu gücün sürdürülebilirliğinin sağlanmasında kooperatiflerin anahtar rol oynadığına ilişkin
sağlanması, yoksulluğun
azaltılması ve
sosyalleşmede mikro
işletmelerin ve
kooperatiflerin rolünün
önemi kabul edilmiştir.
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
temalar ele alınmaktadır. Örneğin
5 Temmuz 2014 yılında Uluslararası Kooperatifler Birliği(ICA) tarafından Uluslararası Kooperatifler
Günü’nün ana teması "Kooperatif
işletmeler herkes için sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirir"
olmuştur. Kooperatif işletmeler
21.yüzyılda sürdürülebilirliğin en
etkili şekilde başlatılacağı, geliştirileceği ve uygulanabileceği en iyi
işletme modellerinden birisi olabilecek güçlü bir sinerji potansiyeline
sahiptirler.
Birleşmiş Milletlerin 22
Haziran 2012 tarihinde Rio
de Janeiro’da düzenlenen
ve 190 ülkenin katılımı
ile gerçekleştirilen ve ana
teması sürdürülebilirlik
olan toplantının Rio+20
Deklarasyonunda, özellikle
gelişmekte olan ülkelerde
sürdürülebilirliğin
Ayrıca bu deklarasyonda; 2020 yılına kadarki ve sonraki dönemler için
özellikle gelişmekte olan ülkelerde,
piyasalar ve uluslararası destek mekanizmalarının işlevini geliştirerek
tarımsal üretim ve verimliliği artırmaya yönelik hangi alanların nasıl
desteklenmesi gerektiği üzerinde
durulmuştur. Özellikle sürdürülebilir tarım uygulamaları, kırsal alt
yapı ve depolamanın geliştirilmesi
ile gıda kayıplarının hasat esnasında ve sonrasında azaltılması
yönünde karalar alınmıştır. Bu karalar genel olarak; sürdürülebilir
tarım teknolojilerinin araştırılması
ve geliştirilmesinde güçlü tarım kooperatifleri ve değer zincirinin geliştirilmesi ile kırsal-kent ilişkisinin
güçlendirilmesi yönünde olmuştur.
Sonuç olarak; kooperatiflerin sürdürülebilirlikte etkili rol oynayabilmeleri için ortaklarının ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilecek
bir kurumsal kapasiteye sahip olmaları ve profesyonelce yönetilmeleri gerekmektedir. Ayrıca ekonomik kuruluşlar olan kooperatiflerin
istihdam oluşturmada ve gıda güvenliğine katkıda bulunma misyonlarını arttırarak sürdürmelidirler.
Kaynaklar:
1. http://ica.coop/en/search/
2. http://www.co-operative.coop/
3. http://stories.coop/
sustainability-inbuilt-in-thecooperative-model/
Dicle Nehri “Dere” Statüsüne Alındı
»» Dicle Vadisi’nden geçen Dicle Nehri’nin çıkış noktasından Bismil ilçe sınırlarına
kadar olan kısmı, “nehir” statüsünden “dere” statüsüne alındı.
Nedeni ise, nehrin çıkış noktasına kurulu bulunan Kralkızı ve Dicle hidroelektrik barajlarının nehrin debisini düşürmesi. Diyarbakır kent
merkezinden geçen bölümünü de
kapsayan yaklaşık 60 kilometrelik
kısım “Kıyı Kanunu Uygulanmasına Dair Yönetmelik” kapsamında
dere statüsüne alındı.
Bu statü değişikliği de
Dicle’nin şehir içinde
kalan bölgesi olan
Dicle Vadisi’nin “kıyı
hakkı”ndan mahrum
bırakılmasına yol açıyor.
Yani nehrin dereye
dönüştürülerek, “kıyı
hakkı”ndan mahrum
bırakılmasıyla nehrin
60 kilometrelik bu
bölümünün kıyı şeridinde
50 metreye kadar yapı inşa
edilebilecek. Böylelikle de
nehrin çevresi yasal olarak
da betonlaşmaya açılmış
oluyor.
Nehrin “dere” statüsünde olduğu Devlet Su İşleri (DSİ) 10. Böl-
ge Müdürlüğü’nün konuya dair
Orman ve Su İşleri Bakanlığı DSİ
Etüt, Planlama ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı’na yazdığı yazıya
verilen yanıtla ortaya çıktı. DSİ 10.
Bölge Müdürlüğü, 12 Aralık 2014
tarihinde Bakanlığı yazılan yazı ile
Dicle Nehri’nin Diyarbakır-Bismil
ilçesi ile nehrin çıkış noktasında
kalan yaklaşık 60 kilometrelik bö-
lümünün resmi statüsü ve isminin
ne olduğunu sordu. Bakanlığa bağlı
Müdürlükçe 3 Şubat 2015 tarihinde
verilen yanıtta, konu ile ilgili yapılan incelemeler sonucunda nehrin
söz konusu bölümün “Kıyı Kanunu
Uygulanmasına Dair Yönetmelik”
ekindeki akarsuların “nehir” tanımına girmediği dolayısıyla “dere”
statüsünde sayıldığı kaydedildi.
Çözüm
15
»» Neler yapalım -IIÖnce nasıl üretelim?
En kaliteli ürünü olabildiğince ucuza üretmeliyiz. Ürünlerimizi en kısa
yoldan ve olabildiğince uygun ederler karşılığı tüketiciye ulaştırmalıyız.
Ancak bunların hepsini tek başımıza
yapamayız. Birlikte yapmanın yöntemi de tarımsal kalkınma kooperatiflerinde örgütlenmekten geçer.
Kooperatiflerle üretim planlamasından başlayarak ekilecek-dikilecek
fide, fidan tohumları en uygun koşullarda temin edebilir, üretim araçlarını ortak kullanabilir, ürünlerimizi depolayabilir ve pazarlayabiliriz.
Ne kadar güçlü bir kooperatifimiz
olursa (hem sayısal, hem nitelik,
hem de kurumsal) aynı oranda ürünümüz kaliteli ve kazancımızda daha
verimli olur. Bunun örnekleri ülkemizde ve pek çok ülkede var. Üstelik
ne kadar güçlü bir örgütümüz olursa
her yerde sözümüzü söyleriz. Haklarımızı alabilmek için baskı uygularız.
Kooperatifçiliği nasıl
yapalım?
Kooperatifimize sahip çıkmalıyız,
denetlemeliyiz hata ve yanlışları görüp uyarmalı, gerekiyorsa yöneticileri değiştirmeliyiz. Her çiftçi önce çalışıp üretirse sonrada ortak amaçta
birleşip kooperatiflerine sahip çıkarsa doğru ve demokratik yöntemlerle
yumruğunu bir yere vurursa görün
bakalım neler oluyor.
Ancak her şeyi yapacak olan insan
iradesi ve emeğidir. Bütün bunları
bizler yapmalıyız. Hiç kimse bizim
için bunları yapmaz. Birileri yapar
bize hazır verirse kıymetini bilemeyiz. Elimizden geri alındığında da
koruyamayız.
Çiftçilikte emeğin ve
alın terinin karşılığını
Kooperatifçilik ile alabiliriz.
Tarımsal üretimde emeğin ve alın
terinin karşılığını kooperatif örgütler ile alabiliriz. Bu anlamda örgütlü
olan toplumlar uygar ve huzurlu toplumlardır.
Gelecek ay bizleri yönetenlerden
beklentilerimiz ve o konuda neler
yapmalıyız’ı irdeleyelim.
Fındık Üretim Alanları
Belirlendi
»» Bakanlar Kurulu Fındık Üretiminin Planlanması ve
Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanununa
göre 16 ilde fındık üretimine izin verildi.
Fındık Alanlarının Tespitine Dair Kararda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı, 7
Şubat 2015 Tarihli ve 29260 Sayılı
Resmi Gazete'de yayımlandı. Bakanlar Kurulu Düzce'nin aralarında
bulunduğu 16 ilde fındık alanları için
karar aldı.
Buna göre, fındık üretimine
izin verilen iller ve bunların ilçeleri şu şekilde belirlendi:
Sakarya'da; Adapazarı, Akyazı,
Arifiye, Erenler,Ferizli, Geyve Hendek, Karapürçek, Karasu, Kaynarca,
Kocaali, Pamukova, Sapanca, Serdivan, Sögütlü ve Taraklı.
Düzce; merkez ve ilçelerinin tamamı
Bolu'da; Göynük ve Mudurnu.
Artvin'de; Arhavi, Borçka, Hopa ve
Murgul.
Giresun'da; Merkez, Bulancak,
Çanakçı, Dereli, Doğankent, Espiye,
Eynesil, Görele, Keşap, Piraziz, Tirebolu ve Yağlıdere.
Gümüşhane'de; Kürtün.
Kastamonu'da; Abana, Bozkurt,
Cide, Çatalzeytin, Doğanyurt ve İnebolu.
Türkiye’de Tarımda
çalışan kadınların
%96’
sı
kayıt dışı çalışmakta
Kocaeli'de; Kandıra ilçesi.
Rize'de; Ardeşen, Fındıklı ve Pazar.
Samsun'da; Alaçam, Asarcık, Atakum, Ayvacık, Bafra, Canik, Çarşamba, İlkadım, Ondokuzmayıs, Salıpazarı, Tekkeköy, Terme ve Yakakent.
Sinop'ta; Merkez, Ayancık, Dikmen, Erfelek, Gerze ve Türkeli.
Tokat'ta; Erbaa.
Trabzon, Ordu ve Zonguldak illerinin bütün ilçeleri.
Karar 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren geçerli olacak.
Türkiye Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğinde 142 ülke arasında
125.
Sırada
16
Mart 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
Okul Sütü Dağıtımı Başladı
Hepiniz Davetlisiniz
»» ​2014-2015 eğitim öğretim yılının ikinci yarıyılın
başlamasıyla Ankara’da Çankaya İlkokulunda okul
sütü dağıtımı için tören düzenlendi.
»» Geçen sayımızda sizler ile “AB’ye uyum ve örgütlenmenin önemi” konusu üzerinde
durmuştuk. Bu sayıda ise bu kapsamda sürdürülen önemli bir çalışma ile ilgili sizlere
bilgi vermek ve bu çalışmanın 24 Mart tarihinde yapılacak Kapanış Törenine hepinizi
davet etmek istiyorum.
Ülkemizin son 10 yıldır AB’ye uyum
ile ilgili sürdürdüğü faaliyetler ile
eş zamanlı olarak, üretici örgütleri ile ilgili faaliyetler de aynı hızla
sürdürülmeye çalışılmaktadır. AB
mevzuatında Ortak Tarım ve Balıkçılık Politikalarında, Ortak Piyasa
Düzenlerinin uygulanmasında Üretici Örgütlerine verilen önem, son
15-20 yılda hızla arttığı için bizim
uyum çalışmalarımızda da örgütlenme önemli bir hale gelmiştir. Hatta
son zamanlarda neredeyse uyumun
başarısında bir eşik olarak görülmeye başlamış, diğer bütün çalışmalar
açısından göz önünde bulundurulması gerektiği tespit edilmiştir.
Üretici Örgütlenmesi ile ilgili çalışmalar, Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Teknik Destek ve Bilgi Değişim Ofisi (TAIEX)
tarafından verilen Eğitim Projeleri
kapsamında başlamıştır. İlk kez
2006 yılında çalıştaylar (workshop)
ile başlayan faaliyetler, uzman çalışmaları (expert mission) ve çalışma
ziyareti (study visit) ile devam etmiş
ve bugüne kadar 10’a yakın etkinlik
gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Su
Ürünleri, Zeytin ve Zeytinyağı, Meyve ve Sebze Ortak Piyasa Düzenleri
ve Kırsal Kalkınma Alanında Üretici
Örgütleri, AB fon kaynaklı desteklemelerinin ülkemizdeki üretici örgütleri aracılığı ile yaygınlaştırılması ve
topluma tanıtımı gibi çeşitli konularda çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Önümüzdeki günlerde de bu doğrultuda çalışmalara devam edilecektir.
2015 yılı TAIEX Program hazırlanmış ve yeni faaliyetler teklif edilmiştir. Bu tekliflerden meyve ve sebze
ile ilgili olanı ön kabul almıştır.
Bu faaliyetler süresince, hem ilgili
kamu kuruluşlarında, hem de üretici örgütlerinde çeşitli bilgilendirme
eğitimleri yapılmıştır. Bu eğitimlerde önceleri genel bilgiler alınmış,
daha sonra bilgilerde detaya girilerek mukayeseler yapılmış ve ülkemiz
için bu alanda yapılması gerekenlere
ilişkin ilk kararlar alınmaya başlanmıştır. Bu kararlar arasında daha
büyük projeler ile pilot sektörlerde
konu bazında detaylı çalışmalar yapılması da bulunmaktadır. Bu doğrultuda ilk kez 2009 yılında proje
teklifleri hazırlanmaya başlanmış
ve büyük uğraş verilmiştir. Sonuçta
Avrupa Birliği Katılım Öncesi Aracı
(Instrument Pre-Accession - IPA-I)
altında, 2011 Yılı Programlaması 2.
Paket kapsamında proje önerisi kabul edilmiştir. Bir Eşleştirme (Twinning) Projesi olarak hazırlanan 1 milyon Avro bütçeli “Balıkçılık Üretici
Örgütlerinin Kurumsal Kapasitelerinin Arttırılması - Institutional Capacity Building for Fishery Producer
Organisations” Eşleştirme Projesinin 2013 yılı boyunca ihale işlemleri
tamamlanmıştır. İhaleyi Hollanda
liderliğinde Fransa ve İsveç’ten oluşan konsorsiyum kazanmıştır. Proje
öncesi hazırlıkları kapsamında proje
ofisi ve ekipmanı, bütçesi ve eleman
istihdamı ile ilgili işler yapılmıştır.
Proje, resmi olarak 03 Şubat 2014
tarihi itibariyle başlatılmıştır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde kurumsal kapasite
arttırmak amacıyla uygulanan proje
için Müsteşarlık makamının oluru
ile Bakanlık içinde farklı birimler-
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
de çalışan başlangıçta 25’e yakın
personelden oluşan bir proje ekibi
oluşturulmuştur. Daha sonra bu sayı
arttırılmıştır. Proje faaliyetleri kapsamında 100’e yakın yabancı kısa
dönem uzman ülkemize çalışmaya
gelmiştir. Proje ekibi, hemen her hafta, iki ya da üç yabancı kısa dönem
uzman ile birlikte 1, bazen de 2 aktivite gerçekleştirilmiştir. Bu aktivitelerin çoğuna ülkemizde bu sektörde
faaliyette bulunan üretici örgütlerinin merkez birliklerinin başkanları
ve temsilcileri, Pilot olarak seçilen
10 Üretici Örgütünün temsilcileri ve
pilotların seçildikleri illerde bulunan Bakanlık İl Müdürlüğü sorumlu
personeli de katılmıştır. Ülke içinde
ve dışında birçok seyahat gerçekleştirilmiştir. Kısa dönem uzmanlar ve
üretici örgüt temsilcilerinin de katılımları ile Muğla, İzmir, İstanbul,
Trabzon, Rize ve Elazığ illerine ziyaretlerde bulunulmuştur. Proje Sözleşmesi gereği hepsi kamu personeli
olmak zorunda olan toplam 50 kişi
Hollanda, İsveç, Fransa ve Belçika’ya
yurt dışı seyahatlerine katılmıştır.
son zamanlarda yoğun bir şekilde
yürütülmekte olan çalışmalara katkı
sağlanması beklenmektedir.
Sözkonusu proje, 2014 Yılı İlerleme
Raporunda yıllardır ilerleme kaydedilemeyen konularda olumlu bir gelişme olarak yer almıştır. Bu durum
ülkemiz adına güzel aynı zamanda
sorumlulukları arttıran bir gelişme
olarak değerlendirilmiştir. 2015 yılı
haziran ayı başlarında bitecek bu
projenin yaygınlaştırılarak geliştirileceği yeni projelerin başlatılması
Bakanlık nezdinde sürdürülen çalışmalar açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle; bu projenin
devamı niteliğinde yeni projelerin
2014 Yılı Programına alınması teklif
edilmiş ,fakat bütçe kısıdı gerekçe
gösterilerek, 2015 Yılı Programlamasına ertelenmiştir. Daha sonra da
projenin sonuçlarının beklenmesi
gerekçesi ile 2016 Yılı Programlamasına ertelenmesi teklif edildi ise de
oluşturulan kurumsal kapasite zaman içinde azalmadan projenin bir
an evvel başlatılabilmesi için yoğun
uğraş verilmektedir.
Üretici örgütlenmesi alanında benzer bir eşleştirme projesi de meyve
ve sebze sektörü için yine 2015 Yılı
Programı için teklif edilmiştir. Bu
arada çeşitli birimler tarafından
hazırlanan üretici örgütlenmesi
alanında önerilen yeni projeler bulunmaktadır. Bütün bu gelişmeler
ülkemizde üretici örgütlenmesi
alanında sürdürülen uyum çalışmaları adına sevindiricidir. Üretici
örgütlenmesi ile ilgili IPA kapsamında teklif edilen ve halen programlama yılları tartışılan projeler
aşağıdaki tabloda sunulmaktadır.
No
Proje Adı
Yıl
Bütçe
1
Su Ürünleri Üretici Örgütleri Kurumsal Kapasite Artırılması Eşleştirme Projesi.
2014
2015
1.000.000 €
2
AB Ortak Balıkçılık Politikasının Ortak Piyasa Düzenleri
Uyumlu Olarak Su Ürünler Üretici Örgütlerinin İl Tarım
Müdürlüklerinin Kurumsal Kapasitelerinin Geliştirilmesi
Teknik Yardım Projesi
2015
2016
1.500.000 €
3
Meyve ve Sebze Üretici Örgütleri Kurumsal Kapasite
artışı Eşleştirme Projesi
2016
1.000.000 €
4
Tarımsal Üretici Örgütlerinde İstatistik Hakkında Farkındalığı Arttırarak Bilgi Teknolojileri Kullanarak Tarımsal
İstatistikleri Toplaması Projesi
2016
2.000.000 €
5
Üretici Gruplarının Kurulması ile İlgili IPARD Tedbiri için
Eleme Kriterleri, Komite ve Bilgi İşlem Sistemleri Projesi
2017
250.000 €
Proje ekibinde yer alan kişilerin
üretici örgütlenmesi, su ürünleri ve
Avrupa Birliği konularında fikir yürütüp, iş yapabilecek şekilde kapasiteleri oluşturulmuştur. Proje ile pilot
sektör seçilen su ürünleri alanında
üretici örgütlenmesine yönelik kurumsal kapasitenin arttırılması ve
farkındalık yaratılması amaçlanmıştır. Ayrıca üretici örgütlerimizin
AB'deki emsalleri gibi İşletim Programları (Üretim ve Pazarlama Planı) hazırlayabilmeleri, Ortak Piyasa
Düzenleri içinde aktif olabilmeleri
ile ilgili gerekli çalışmalar sürdürülmüştür. Bu arada proje çalışmaları,
Bakanlık en üst düzey yöneticiler tarafından da takip edilmiştir. Bu nedenle Projenin, üretici örgütlenmesindeki sorunların çözümü ve yeni
model arayışlarının sürdürüldüğü
Ülkemizde tarım ve balıkçılık fasıllarında bu güne kadar yapılan çalışmalar ve gerçekleştirilen projeler
ile sürdürülen uyum çalışmaları
sayesinde ciddi ilerlemeler sağlanmıştır. Uyumun tamamlanabilmesi
ve yapılan faaliyetlerde başarı sağlanabilmesi için çalışmalara devam
edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle
bundan sonra yapılacak çalışmalar
ve atılacak adımlar önemlidir.
Bu Eşleştirme Projesinin sonuçlarının, üretici örgütleri aracılığı ile
ülkemiz su ürünleri sektörü piyasasının düzenlemesine olumlu katkılar
getirecek çözüm önerileri üretebilmesini ve devamında bu alanda ihtiyaç duyulan yeni çalışmalara vesile
olmasını diliyorum.
Şimdiden herkesi Kapanış Törenimize davet ediyorum.
Törene Milli Eğitim Bakanı Nabi
Avcı, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat
Pakdil ve birçok bürokrat katıldı.
Törende konuşan Bakan Yardımcısı Arzu, bu yıl 4'üncüsü uygulanan
programda, bu yıl 6 milyon 401 bin
116 öğrenciye 34 bin okulda 278
bin litre süt dağıtılacağını kaydetti. Bakan yardımcısı Arzu, süt tüketiminin son 10 yılda 12 litreden
24 litreye, üretiminin ise 10 yılda 8
milyon tondan 18 milyon tona çıktığını söyledi.
"Okul sütünden 6 milyon öğrencinin yararlanması hedefleniyor"
Okullarda, 18 milyon öğrenci ve
900 bin öğretmen, 2 haftalık yarıyıl tatilinin ardından bugün eğitim öğretim yılının ikinci yarısına
başladı. Okulların açılmasıyla, ilki
2011 yılında gerçekleştirilen Okul
Sütü Programı, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlıkları tarafından ortaklaşa uygulanıyor. Okul Sütü Programında
çocuklara, pazartesi, çarşamba ve
cuma olmak üzere haftada 3 gün
süt dağıtılıyor.
Program, resmi-özel anaokulu, uygulama sınıfı, ana sınıfı ve ilkokul
öğrencilerine yönelik uygulanıyor.
Programdan, 5 milyon 848 bin
375'i veli izni olan, 552 bin 741'i
veli izni olmayan öğrenci olmak
üzere 6 milyon 401 bin 116 öğrencinin yararlanması hedefleniyor.
Programda, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından öğrencilere içerisinde tişört, defter,
boyama kitapları, ve tükenmez
kalem, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ise üzerinde Bakan Avcı'nın
karikatürünün yer aldığı kursun
kalemleri hediye etti.
Hayvan Hastalıklarında
Tazminat Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapıldı
Resmi gazetede yayımlanan değişiklik ile Şap hastalığında, Bakanlıkça
tespit ve ilan edilen mücadele bölgelerinde hastalığın açık belirtisini
göstermesi sebebiyle veya laboratuvarlarca hastalığın varlığı ve tipi
tespit edildikten sonra öldürülen
veya kestirilen şap hastalığına duyarlı hayvanların takdir edilecek
kıymetlerinin dörtte ikisi yerine
artık tamamı ödenecek.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Patetes
Böceği
[(Bilimsel Adı: Leptinotarsa decemlineata (Say)
(Coleoptera takımı: Chrysomelidae familyası)]
Patates böceği erginin vücudu
üzerinde V şeklinde siyah bir leke
ile 10 adet boyuna siyah çizgi bulmaktadır. Larvası kiremit kırmızısı renkte olup yan tarafları siyah
lekelidir. Boyu 11-13 mm kadardır. Kışı toprakta ergin halde geçirir. Yumurtalarını gruplar halinde
veya bazen tek tek yaprakların alt
yüzeylerine bırakırlar. Yumurta
koyu sarı renkli ve oval şeklindedir. Bölgelere göre değişmekle
birlikte yılda 3-4 döl verebilmek-
tedir. Gerek larva, gerekse ergin
döneminde patatees, patlıcan,
domates gibi bitkilerin yaprak ve
sürgünlerini yiyerek beslenir. Patates böceği’nin beslenerek yaptığı
zararın yanı sıra virüs ve bakteri
etmenlerinin yayılmasında da rol
oynadığı bilinmektedir. Bacillus
thuringiensis adlı bakteriyle bir
preparat patates böceği larvalarına karşı etkili bir şekilde kullanılmaktadır.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
Köy-Koop Haber Mart 2015
DOĞA
Doğanın Mucizesi: Arılar
17
»» Kahvaltılarımızda yer alan balı üreten bal arılarını yeterince tanıyor muyuz?
Günümüzde bal arıları kutup bölgeleri dışında tüm dünyaya yayılmışlardır.
Arıların yaklaşık olarak 20.000 farklı türü vardır.
Arılar aralarında çeşitli ritmik hareketler ile iletişim kurarlar. Bilim
adamları tarafından bu hareketlere
arıların dansı denilmektedir.
Bu güne kadar arılarla ilgili on bir
farklı ses tanımlanmış ve bu seslerden bazıları belirli faaliyetlerle ilişkilendirilebilmiştir.
Arılar hareketleri ve “dansları” gibi,
vızıltılarını da bilgiyi iletmek için
kullanırlar.
Bal arıları, yavru beslenmesi ve kendi gereksinimlerini gidermek için çiçeklerden nektar ve polen toplarlar.
Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için iş birliği içinde
çalışırlar. Bir kovan içinde yaşayan
işçi arılar, kraliçe arı ve erkek arılar
bulunur.
Kovan içerisinde cinsel olarak gelişmiş tek dişi, ana arıdır. Koloninin en
uzun arısıdır. Gereksinim olduğunda
işçi arılar tarafından seçilmiş olan iki
gün yaşlı larvalardan ana arı olmak
üzere yetiştirilirler. Verimli bir ana
arı günde 2000-3000 adet yumurta
bırakabilir. Bir kolonide sadece bir
tane ana arı bulunur. Yaklaşık 4 yıl
kadar yaşar. Kraliçe arının bir günde
yumurtladığı yumurta ağırlığı, kendi
ağırlığının 20 katına erişebilir.
Erkek arılar tombul ve iğnesiz arılardır. Çiçeklerden polen veya nektar
toplayamazlar. Erkek bal arıları, yalnızca kraliçe arıyla çiftleşebilmek için
yaşarlar. Kolonide besin azlığı ortaya
çıktığında erkek arılar, işçi arılar tarafından kovan dışına atılırlar ve açlıktan ölürler. Bir kolonide mevsime
bağlı olarak 2000 adet kadar bulunabilirler. Yaşam süreleri mevsime göre
değişmekle birlikte 5-6 aydır.
İşçi arılar koloninin en küçük bireyleri olup cinsel olarak gelişmemiş dişidirler. Bir kolonide 50000-70000
adet kadar bulunabilirler. Bal arılarının yaşam süresi mevsime bağlı
olarak değişebilir. Yaşam uzunluğu
genelde 28-35 gündür. Bununla birlikte kışı geçirecek olan bireyler uzun
süre canlı kalabilirler. İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir
ve büyüdükleri hücreden çıktıkları
andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de
değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca
kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar.
Arıların petek formunda iki adet bileşik ve üç adet basit gözleri bulunmaktadır. Basit gözlerinin her biri binlerce ufak üniteden oluşur. Bileşik göz,
ana arıda 3.000 adet, işçi arıda 4.000
adet, erkek arıda ise 8.000 adetten
daha fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmektedir.
İşçi arıların ördükleri petek gözleri
altıgen yapıdadır. Petek duvarları
sadece 1/500 cm kalınlıkta olup kendi ağırlığının 25 katı ağırlığı taşıyacak sağlamlıktadır.
Bir işçi arı yaşadığı süre zarfında bir
çay kaşığının 12 de biri kadar bal yapabilmektedir.
Bal arıları yaklaşık olarak saatte 24
km hızla uçabilirler.
Bal arıları kovandaki bir adet peteği
doldurabilmek için yaklaşık 100 milyon kadar çiçeğin nektarını emerler.
Bu süre zarfında ise yaklaşık olarak
90 ila 100.000 km kadar kanat çırpmış olurlar.
Uçan bir arının her kilometrede,
enerji için yarım miligram (gramın 2
binde biri) bala ihtiyacı bulunur. Bir
arı bir litre balla 25 kilometre hızla ve
saniyede 200-250 kez kanat çırparak
3 milyon kilometre kat edebilir.
Bir kovan yaklaşık 90.000 arıya ev
sahipliği yapabilmektedir.
Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük
çekebilir.
Arılar mavi rengi ayırt edebilirken,
kırmızı ve koyu gri renkleri siyah
olarak algılarlar.
Arılar saniyede 250 kez kanat çırpabilirler. Bu kanat çırpışı genellikle
kovanı soğutmak için yapılan “yelpazeleme” sistemidir.
Tehlikeli durumlarda arılar, tehlikeyi haber vermek için daha yüksek
sesle vızıldarlar.
Kraliçe arılar çok zengin çeşitlilikte
seslere sahiptirler.
Arılar oldukça yüksek duyarlılığa sahip ayak ve bacaklarını titreşimleri
hissetmek için kullanırlar.
Arılar koku alabilirler. Arıların antenleri ile ilgili yapılan son araştırmalar, arıların koku almak için
kullandıkları kimyasal reseptörlerin
bulunduğunu kanıtlamıştır.
Bir arının kanadını koparmak sesin
şiddeti ve yoğunluğunu değiştirse
de vızıldamasını durdurmaz. Çünkü arıların vızıltıları kısmen kanatlardaki titreşimden kaynaklansa da
esasen bu vızıltıların arıların göğsünden geldiği ispatlanmıştır.
Arıların kanatları, içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan iki çift saydam zar şeklinde kanatlardan oluşur.
Arılar başında bulunan duyargaları
içindeki sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava
sıcaklığını da algılayabilirler.
Arılar kendi hayatlarını tehlikede görmediği sürece insanları sokmazlar.
Dünyanın en hızlı bilgisayarları saniyede yaklaşık 16 milyar
kadar aritmetik işlem yapabilir. Bir bal arısı ise aynı sürede
daha az enerji tüketerek yaklaşık 10 trilyonluk işlem yapma
kapasitesine sahiptir.
Bal arıları polenleri toplanmış çiçeğe
diğer arıların bir daha uğranmaması
için polen aldıkları çiçeğin üzerini bir
elektriksel bir alanla kaplarlar. Vücutlarındaki elektro alıcılar sayesinde
bu izleri görüp algılayan diğer arılar
ise bu çiçeklere uğramıyor, zaman ve
enerjiden kazanmış oluyorlar.
Arılar yaşlandıkça akıllanıyorlar,
meslek hastalığına yakalanıyor ve
toplayıcı arılar iki kilo bal üretebilmek için toplam olarak Dünya ve Ay
arasındaki mesafeye eşit bir yol kat
ediyorlar.
Arılar hastalanabiliyorlar ancak hastalıklarını kovandaki diğer arılara
bulaştıramıyorlar çünkü arılar bir
virüs kaptıklarında, yön duygularını
yitiriyor ve yuvalarını bulamadıkları
için de tek başlarına ölüyorlar.
Her arının beyninde yaklaşık olarak
bir milyon sinir hücresi (nöron) bulunmaktadır. Bir arı topluluğu ise,
100 milyar nörona sahip insanın yarısı kadar sinir hücresine sahiptir.
Alman bilim adamlarının yaptığı
araştırmalarda, arıların yönlerini
bulabilmek için bir tür haritadan
yararlandıklarını göstermiştir. Yani
arılar doğadaki birtakım işaretleri
akıllarında tutarak hedeflerine ulaşabilmektedirler.
Arılar koku aracılığı ile birbirini tanıyabilir ve farklı türlerini ayırt edebilirler. Her kovanda kraliçe arının
salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün
arılar tarafından tanınır. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alarak kraliçe ile aynı
kokuya sahip olurlar. İşte bu madde
sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.
Dolayısıyla dış görünüş olarak birbirlerine çok benzemelerine rağmen
kovana giren herhangi bir yabancı
arı kolayca tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür.
Avustralyalı araştırmacılar, bal arılarının insan yüzlerini ayırt edebildiğini keşfetmiştir.
1. Dünya Savaşı sırasında bal, askerlerin yaralarını iyileştirmek için
merhem olarak kullanılmıştır. Çünkü bal nemi emerek yaraların daha
kolay ve çabuk iyileşmesini sağlamaktadır.
Kuzey Myanmar’da bir madende
amber içinde bulunan melittosphex
burmensis cinsi arı, tarihte bilinen
en eski arıdır. Bu tür tam 100 milyon
yıl önce yaşamıştır.
Nisan 1984’te özel fakat sınırlayıcı
bir kutuya alınan 3,300 arı, uzaya
gönderildi. Sıfır yer çekimine alışan
arılar neredeyse çok düzgün bir bal
peteği oluşturabildi. Ancak tuvalete
gitmiyorlardı. Arılar yalnızca kovanın
dışına dışkılarını bıraktıkları için yedi
gün boyunca hiç dışkı bırakmadılar.
Bal bozulmayan tek gıdadır.
Tarla Faresi İle Mücadele Zamanı
»» Tarla fareleri, tarla bitkilerinin tamamında, bahçelerde, çayır ve meralarda çiftçilerin korkulu rüyası durumundadır. Tahıl, sebze, meyve vb.
her şeyi yerler. Kışlık ve yazlık ürünlerin yeşil kısımlarını, tohum ve meyvelerini kemirmek ve kesmek suretiyle zararlı olurlar.
Tarlalarda, kırlarda, orman kenarlarında görünürler. İnsanın olduğu her yerde yaşarlar ve her koşula
uyarlar. Orta Avrupa'da ki bütün
memeli hayvanlarla karşılaştırıldığında en yüksek nüfusa sahip olduğu görülür. Ama bu sayı her birkaç
yılda aniden yükselir ve yine aniden
azalır. Bu normal bir olaydır. Büyük
bir sülale içerisinde sürü halinde,
yerin altına kazdıkları karışık tünel
sistemlerinde yaşarlar. Yeryüzündeki çıkışları yaptıkları yollarla birbirleri ile bağlarlar ve bu yolları kışın
bile kullanılır halde tutarlar. İlk ve
sonbaharda ürerler. Dişileri üç hafta süren bir gebelikten sonra 3 ila 15
yavru dünyaya getirir. Bu yavrular
11 veya 13 gün sonra erginlik çağına
gelerek, kendileri yavru yapabilirler.
Fareler yediklerinin 10 katı fazlasını
da kirletirler. Geceleri faaliyetlerini
sürdürürler. Gündüz dolaştıkları görülürse sayılarının çok fazla olduğu
söylenebilir. Sabah alaca karanlıkta
ve güneş batmadan önce olmak üzere iki öğün yerler. Ancak, 45-75 dakika aralıklarla da buldukları gıdaları
atıştırmayı ihmal etmezler. Diğer taraftan öldürücü birçok hastalığın taşıyıcısı olduklarından insan sağlığını
tehlikeye sokarlar.
Kuduz, tifüs, tifo ve paratifo gibi
birçok hastalığın insanlara geçmesine yol açarlar. Ayrıca, hayvanlara da birçok hastalığın bulaşmasına neden olurlar. Bunun
yanında, hayvansal yemlere ortak
olmaları, depodaki ürünleri, tarladaki ve bağ-bahçedeki ürünleri yemeleri ile de büyük zararlar
vermektedir. Diğer zarar şekli de,
elektrik kablolarını kemirme şekli ile olmaktadır. Dünya'da nedeni bilinmeyen her 100 yangından 25
tanesinin bu yolla fareler tarafından
çıkarıldığı söylenmektedir.
Tarla Fareleri 3 çeşit delik
açarlar. Bunlar:
1-Yiyecek deliği; bu deliği yuvaya
yiyecek taşımak için kullanırlar. Delik çevresinde kesik ot ve diğer yiyecek kırıntıları bulunur. Tarla fareleri
kesinlikle yuvalarında yiyecek depo
etmezler. İhtiyaçları kadar yiyeceği
depolarına götürürler, bunları tükettikten sonra tekrar ihtiyaçları kadar
yiyeceği yuvaya taşırlar.
2- Hafriyat deliği; Tarla fareleri
bu deliği sadece tünel kazarken çıkan toprağı yuvadan dışarıya atmak
için kullanırlar. Fareler hafriyat deliğinden yiyecek yemezler!
rulmasıdır. Kapanlarla henüz kış
çıkmadan mekanik mücadele yapılırsa, hayvanın buradaki yoğunluğu oldukça azaltılıp daha sonra
zarar vermesi engellenebilir.
Derin toprak işlemesi, münavebe, tarla temizliği yapmak fare
popülasyonunu azaltır.
2-Biyolojik Mücadele:
3- Tuvalet deliği; tarla fareleri bu
deliği dışkılarını dışarıya atmak için
kullanırlar.
Tarla fareleri tuvalet deliğinden kesinlikle yiyecek yemezler! Tarla fareleri
sadece yiyecek deliğinden beslenirler.
Mücadele
En uygun ve etkili mücadele zamanı
tarla farelerinin kıştan çıktıkları İlkbahar dönemidir. Ancak fare yoğunluğu fazla ise sonbahar döneminde
de mücadele yapılabilir.
Mücadele Yöntemleri
1- Kültürel Önlemler:
Önerilen en etkili mücadele şekli;
tarlaya fare girişinin bulunduğu yerin derin sürülerek bir şerit oluştu-
Tilki, kedi, köpek, gelincik, sansar, baykuş, leylek, kerkenez, atmaca, doğan, şahin, kartal ve yılanlar
tarla farelerinin doğal düşmanlarıdır. Bu hayvanlar tarla farelerini yiyerek çoğalmalarını engellerler. Bu
sebeple, bu hayvanlar kesinlikle öldürülmemeli ve korunmalıdır.
3-Kimyasal Mücadele: Tarla faresi kış çıkarken üremeye başladığı
için kimyasal mücadelenin kıştan
çıktıktan sonra ve en zayıf oldukları erken ilkbaharda 25 m2'de 5 işlek
delik görüldüğünde mücadeleye başlanmalıdır. Başarı için mutlaka toplu
mücadele yapılmalıdır.
Toplu Mücadele:
Tarla faresi ile kimyasal mücadelede
başarılı olabilmenin iki şartı vardır.
1. Mücadele dönemine dikkat etmek
gerekir.
2. Toplu mücadele yapmak gerekir.
Çiftçiler topluca araziye çıkarlar.
Mücadele yapılacak sahalardaki bütün fare yiyecek deliklerinin içine 5
adet zehirli yem el değmeden, bir
daha kullanılmayacak tahta bir kaşık ile konulur. Bu şekilde tüm arazi
ilaçlanır. Zehirli yem el değmeden
kullanılmalıdır. Aksi halde insan kokusu bulaşmış zehirli yemi tarla fareleri yemezler. Bu da mücadelenin
başarısını azaltır. Boş yere ilaç ve
emek sarfiyatı olur. Fare mücadelesi
yapılan araziler ertesi gün yeniden
taranır, ölü fareler toplanır. Derin
bir çukur açılarak toprağa gömülür.
Böylece ölü fareleri yiyebilecek hayvanların ölümlerine engel olunur.
İlaçlama mutlaka eldiven kullanılmalı, insanlardan, evcil hayvanlardan, gıda ve sulardan uzak
tutulmalıdır. İlaçlamadan sonra vücudumuzun ilaç temas eden yerleri
iyice yıkanmalıdır. Bulantı, karın
ağrısı, göğüs sıkışması, halsizlik belirtileri görülürse hasta kusturulmalı
ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Zehirli yem ve tarla faresi mücadelesi için en yakın İl ve İlçe
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine başvurulması gerekir.
18
Mart 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
“Terketmedim... Terketmeyeceğiz...”
»» Bu ayki sayımızda Sivas Ozmuş Köyü’nde tüm ailesi ile birlikte sadece arıcılık
işiyle uğraşan bal üreticisi Enis Doğan ile söyleştik.
Kısaca kendinizi ve yaşadığınız
köyü tanıtır mısınız?
Ben Enis Doğan, lise mezunuyum.
Sivas Merkez Ozmuş Köyünde
eşimle birlikte yaşıyorum. Aile olarak sadece arıcılık yapıyoruz. Yaptığım işi çok seviyorum. İki tane
abim var. Onlar ortaokul mezunu.
Ben dışarıda okudum. Liseyi bitirince köyüme döndüm. Başka bir
işte emir altında asgari ücretle çalışmaktansa, köyümde kendi işimin
patronu olurum, işimi daha da geliştiririm düşüncesiyle baba mesleği olan arıcılığa devam etme kararı
aldım, üniversiteye devam etseydim emin olun ki yine arıcılık
yapardım.
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
Köyü ve köy yaşantısını
çok seviyorum. Eşim
benim bu konudaki en
büyük destekçim oluyor.
Köyümüzde, ağırlıklı
olarak hayvancılık
yapılıyor. Köyümüz
60 haneli ancak şuan
yoğun göç sebebiyle
30-35 haneye düşmüş
durumda. Gençler köyde
durmak istemiyor,
büyükşehirlerde asgari
ücrete çalışmayı tercih
ediyorlar. Ancak,
ben ve abimlerim
köyü terketmedik
ve terketmeyide
düşünmüyoruz.
Köyümüzde bizimle birlikte 4-5 kişi
arıcılık faaliyetleriyle uğraşmaktadır.
Arıcılık faaliyetleri kapsamında neler yapıyorsunuz?
Bu iş geriden bakıldığı kolay bir iş
değil. Tabi bütün mesleklerin kendilerine göre zorlukları vardır. Ama
arıcılık çok emek isteyen bir iş.
Köyde kışın herkes yatarken, ben
kovanlar için çerçeve yapıyorum ki
mayıs ayında herşeyimizin tamam
olması gerekiyor. Mayıs ayı itibariyle arılarımızı dağlara çıkartıyoruz. Kasım ya da Aralık aylarında
arılarımızı alarak daha sıcak bölgelere götürüyoruz. Osmaniye’ye,
Mersin’e, Antalya’ya... Daha doğrusu arılarımız için hangi bölge daha
uygunsa kiraladığımız kamyonla
arılarımızı oralara taşıyoruz. Nakliye ücretide az tutmuyor tabiki de
örneğin Sivas’dan Adana’ya 2 bin
ya da 2 bin 500 lira gibi bir ücret
ödemek durumunda kalıyoruz. Biz
aile olarak hepimiz beraber gidiyoruz. Arılarımızı her ne kadar dağlara götürsek de, köy ya da kasabalara yakın mesafeleri tercih ediyoruz.
İhtiyaçlarımızı karşılamak için
mecburen yerleşim yerlerine yakın
mesafelere kovanları yayıyoruz.
Her sene aynı yerlere gitmiyoruz.
Hangi bölge iklim olarak arılarımıza daha uygunsa öncelikle oraları tercih ediyoruz. Ama özellikle
Adana, Osmaniye, Antalya, Mersin,
Tokat olamak üzere farklı illere gidiyoruz. Tabi bu işin zahmeti de
burada.
Çam balı mı yoksa çiçek balı
mı yapıyorsunuz?
Çiçek balı yapıyoruz. Gerektiği zaman çam güzel olursa, çam balı da
üretiyoruz. Gerekirse pamuk balı,
ay çiçek balı yani duruma göre hareket ediyoruz. Bir arıcı durmadan
gezer. Biz de geziyoruz. Babam,
abilerim ailecek arılarımızla birlik-
te geziyoruz. Bu iş yılın her ayında dağlarda gezilerek yapılan bir
iş. Bunun yanında bizim şöyle bir
avantajımız var; köyümüzün iklimi
bal üretimi için çok uygun. Kafkas
türünü tercih ediyoruz. Değişik
anaç arı çeşitleri vardır. Mesela iklim olarak soğuk bölgelere yani bize
en uygun Kafkas kraliçe arısıdır.
Artvin bölgesinden getirtiyoruz.
Muğla’dan belfast, karniyol temin
ettiğmiz zamanlarda oluyor. Kovanda biri kraliçe olmak üzere kış
mevsiminde 30 ila 55 bin kadar arı
mevcutu düşerken, yaz döneminde
bu sayı 70-80 bine hatta 100 bine
kadar çıktığını arıcılık ile yapılan
araştırmaları okuduğum zaman öğreniyorum.
Siz sürekli dağlarda gezerek
doğal bal üretiyorsunuz. Peki
tüketici” iyi “balla “kötü” balı
nasıl ayırt edebilir?
Kaliteli bal her zaman için donar,
kristalleşir. Kristalleşmeyen bal bal
değildir. Tüketici bunu gözlemleyebilir. İnsan balı tattığı zaman aromasından balın iyi ya da kötü olduğunu anlayabilir. Halk arasında
balla ilgili çok yanlış bilgiler hatta
bilgi kirliliğ. Bal kristalleşince, şekerleşince bu balda şeker çok, iyi değil diyorlar. Oysa ki bu yanlış. O bal
hakikidir. Yüzde yüz gerçek olmasa
da kaliteli baldır. Mevsim değişikliklerinde arıya şeker vermez iseniz
arı aç kalır, ölür. Ne yapıyoruz biz,
arının kışlık yiyeceğini veriyoruz,
kış boyunca da şekerle de besliyoruz. Yazın da arı doğada olduğu için
buradan zaten besleniyor. Bizim
balımız, kekik balı olması nedeniyle balımızın aroması çok güzeldir.
Aslında İç Anadolu Bölgesinin balı
çok güzeldir. Bölgemizde çiçek çok.
Bu da balımızın lezzetine yansıyor
tabi. Tadı doyumsuz oluyor.Arının
doldurmuş olduğu petekleri süzüyoruz o şekilde satıyoruz.
Balın nasıl pazarlıyorsunuz?
Bal üretmek bizim için problem
değil. Bizim bu işte en çok sıkıntı
yaşadığımız durum pazarlama aşamasıdır. Balımızı pazarlama konusunda çok yetersiz kalıyor. Bunun
nedeni ise üretime ayırdığımız zaman süresi çok uzun. Pazarlamaya
zaman ayırıp strateji geliştiremiyoruz. Ayrıca balı tüketiciye tanıtmak
ve satışını yapmak başka bir ürün
gibi değil. Sivas merkezdeki toptancılar, diğer illerden gelen tüccarları
üreticilerle anlaşmasınız engelliyor.
Sıkıntıyıda burada yaşıyoruz zaten.
Dışarıdan gelen alıcı bizim gibi üreticilere yönlendirilmiş olsa
bizler bu işten çok daha iyi
kazanç sağlayabiliriz. Bugun
itibariyle 1 kg balın fiyatı bölgede toptan alımlarda fiyat,
6,5-7 TL arasında, perakende
satışlarda ise 8-8,5 TL arasında değişmekte, biz bu fiyatların artmasını istiyoruz.
Markalaşma...
Evet markalaşma konusunda
çalışmalara başladık. Yakın
bir zamanda kendi patentli
markamızla satışlarımızı yapmayı planlıyoruz. Şu an pazarımız Sivas ilinde ve ilçelerindeki gıda toptancıları.
Bu yaşamış olduğunuz
sorunlara çözüm olarak
kooperatifleşmeyi düşünmediniz mi?
Yok. Kooperatifleşme konusunda üretici arkadaşlarımız
maalesef bir araya gelmiyorlar. Çünkü sadece arıcılık yapmıyorlar. Birçoğu farklı alanlarda üretim yapıyorlar.
Bu zor şartlarda işinizi devam
ettirebilecek misiniz?
Ben yaşadığım müddetçe bu işi yaparım. Çünkü yaptığım işi çok seviyorum. İnsanın sevdiği mesleği
yapması çok önemli. Daha üretken
olmanın temelinin de burada yattığını düşünüyorum. Her ne iş yaparsanız yapın, yaptığınız işte iyi örnek
olabilmelisiniz. Bazen arıcılık yapmak isteyenler oluyor. Bizlere gelip
danışıyorlar. Ben elimden geldiği
kadar yardımcı oluyorum.
Köylerden gençlerin
şehirlere göç etmesini
istemiyorum. Çünkü
köylerden göç eden
insanlar, şehirlerde bu
sorunu çözmüş olmuyor.
Tam tersi hem şehrin
sorunları artıyor, hem de
bu insanların sorunları
dertleri çözülemez hale
geliyor.
Köyden annesinden babasından
yardımıyla geçinmeye çalışıyorlar.
Onun için onlara az ya da çok da
olsa kendi işlerini kendi topraklarında kurup köylerini terk emememelerini tavsiye ediyorum.
Arıcılara neler tavsiye ediyorsunuz?
Öncelikle çok üretip, ürünü değerinin altında satmak yerine; kaliteli
bal üretip fiyatını da gerçek değerinde satsınlar istiyorum. Çünkü
üretmiş oldukları kalitesiz ürün
fiyatı, kaliteli ürünün de fiyatının
değerinin altında kalmasına neden
oluyor. Her şey para kazanmak değil. Tabiki para da kazanacaksınız.
Ama üretmiş olduğunuz ürünün de
hakkını vereceksiniz.
"Tarıma Değer Katanlar"
Yarışması"
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
DenizBank sponsorluğunda hayata geçirilen “Tarıma
Değer Katanlar” yarışması yapılacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından tarımsal yayımın önemini vurgulamak, yoğun bir emek ve
kaynak harcanan ve uzun bir süreç
olan tarımsal yayıma gönül veren
kişileri motive etmek, yapılan çalışmalardan herkesin haberdar olmasını sağlamak amacıyla Tarıma Değer
Katanlar Ödülleri verilecektir.
Bu kapsamda aşağıda ayrıntılarına
yer verilen bir etkinlik (yarışma) düzenlenecektir.
Yarışmanın kategorileri ve katılımcılar:
1- Yarışma iki kategoride düzenlenecektir.
a- Bireysel çalışmalar kategorisi
b- Projeler kategorisi
2- Yarışmaya katılmak isteyen her
ilden en fazla 3 (üç) bireysel çalışma (kadın ve erkek yayımcılar için
toplam) ve 1 (bir) proje aday olarak
gösterilebilecektir.
Yarışmaya ilinde, ilçesinde, köyünde
herhangi bir tarımsal konuda ve tarımsal yayım faaliyetleri sonucunda
bir farklılık oluşturduğuna inanan
tüm yayımcı personelin (Bakanlık
il/ilçe Müdürlüklerinde halen görev yapan personel ve tüm Tar-Gel
personeli) çalışmaları aday gösterilebilecek. Yarışmaya jüri üyelerinin
1.derece yakınları katılamayacak.
3-Aday gösterilecek (bireysel veya
projeli) yayım çalışmalarının son 7
(yedi) yıl içerisinde 2008-2014 yılları arasındaki herhangi bir veya
birkaç yıllık süre içerisinde gerçekleşmiş veya 2014 yılı sonunda bitmiş
olması gerekmektedir.
Konuyla ilgili müracaatların 23
Mart 2015 tarihine kadar İl Müdürlükleri Koordinasyon ve Tarımsal
Veriler Şube Müdürlüğüne ulaştırılması gerekiyor.
Yarışmada, bireysel çalışmalar ve
projeler kategorisinde verilecek DenizBank hediye çeklerinden oluşan
ödüller ise şu şekilde belirlendi:
Kadın yayımcılar dalında: Birinciye 5 bin TL, ikinciye 3 bin TL,
üçüncüye 2 bin TL
Erkek yayımcılar dalında: Birinciye 5 bin TL, ikinciye 3 bin TL,
üçüncüye 2 bin TL
Projeler kategorisinde: Birinciye 5
bin TL, ikinciye 3 bin TL, üçüncüye
2 bin TL
Bununla birlikte Jüri Özel Ödülü ile
DenizBank Özel Ödülü kategorilerinde seçilen çalışmalar iki bin TL’lik
hediye çekleri ile ödüllendirilecek.
Son başvuru tarihi 3 Nisan 2015
“Tarıma desteğimiz artarak
sürecek”
Konuya ilişkin değerlendirmelerde
bulunan DenizBank KOBİ ve Tarım
Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı
Gökhan Sun, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülen
bu yarışma ile tarıma değer katan ve
toplumda fark yaratacak projelerin
yaygınlaşmasına destek olmaktan
büyük mutluluk duyduklarını, tarım
sektörüne karşı sorumlulukları gereğince Bankanın üzerine düşeni yapmaya devam edeceğinin altını çizdi.
Sun şöyle devam etti: “Tarıma yaptığımız büyük yatırımlar ve üreticimize
tanıdığımız önemli avantajlarla, özel
sektör bankaları arasında, tarım kredilerinde sektörün şampiyonu olduk.
Bize duydukları güven ve verdikleri
güç ile DenizBank’ı bu önemli konuma taşıyan üreticilerimize ve tüm
paydaşlarımıza teşekkürlerimizi sunmak üzere finansal faaliyetlerimizin
yanında üreticilerimizin sosyal hayatlarına da değer katmak için çeşitli
çalışmalara imza atıyoruz. Bu kapsamda destek verdiğimiz bu önemli
yarışmanın sektörümüze katma değer sağlayacağına, çalışanları teşvik
edeceğine yürekten inanıyorum. Ülkemiz için tarım sektörünün stratejik
önemine yürekten inanan ve bu alanda liderlik bayrağını büyük bir gururla taşıyan Bankamız açısından, tarım
ile ilişkimiz önümüzdeki dönemde de
gelişerek sürecek. Şimdiden tüm katılımcılara başarılar dilerim.”
460 Ton Koyun Sütü Açık Artırma
İle Satılacak
»» Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) 2015
yılında üretilecek tahmini 460 bin ton koyun sütünü
açık artırma usülü ihale ile satacağını duyurdu.
Gözlü, Altınova ve Polatlı tarım işletme merkezlerinde
üretilecek koyun sütünün
satışı için söz konusu ihale 18 Mart 2015 Çarşamba
günü saat 14.30’da açık artırma usulü ile Ankara’daki Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü'nde gerçekleştirilecek.
Açık artırma başlangıcı için kilosu
2,10 lira muhammen bedelinde olan
tahmini 460 bin ton koyun sütünün
muhammen tutarı ise 966 bin lira
olarak belirlendi. İhale için geçici
teminat 48 bin 300 lira
olarak hesaplandı. Kısmi teklifin kabul edilmeyeceği ihalede koyun
sütünün sağımı Gözlü,
Altınova ve Polatlı tarım
işletme müdürlüklerinde yapılacak, nakliyesi
müşteriye ait olacak. Geçici teminat, muhammen bedelin yüzde 5'i
tutarında olacak. İhale şartnamesi
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü
ve ilgili işletme müdürlüklerinden
temin edilebilecek.
Köy-Koop Haber Mart 2015
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli okurlar,
Sizlere bu sayımızda, İtalya’dan bir başarı hikayesi paylaşacağız. İtalyanlar
için önemli bir geleneksel gıda olan ve
bütün dünyada yaygın tüketilen sosis
piyasasında ve taze et ürünlerinde bir
kooperatifin çalışanları el ele vererek
nasıl büyük işler başardığını göreceğiz.
Özellikle, Kasap Çiftçiler adı altında
kendi kurdukları dükkanlar ile tüketiciye kadar ulaşmaları, kooperatiflerin
değer zincirinde üretimden tüketime
kadar her aşamada nasıl rol alabileceklerini ispatlayan güzel bir örnek olmuş.
Darısının bizim kooperatiflerimizin
başına da gelmesini ve artık bu bilincin
yaygınlaşmasını diliyoruz.
Entegre Gıda Ve Tarım
Kooperatifi (Şirketi)
CLAI (Clai Sca ), 1962’den bu yana gıda
zincirinin bütün denetimini garanti altına alarak sosis ve taze et sektöründe
çalışan bir tarımsal işçi ve yetiştiricileri
kooperatifidir. İtalya’nın Imola şehrinde kurulmuş bu kooperatif, Salumi veribankası Kasım 2010 kayıtlarına göre;
yaklaşık 230 ortağı ile 400 çalışanı ile
bugün İtalya’da Salam piyasasında
üçüncü büyük oyuncudur. Kooperatifin bütün ürünleri, kaliteyle, üstünlük
vurgusuyla ve İtalyan aşçılık geleneğine saygı duyularak yapılmaktadır.
CLAI Kooperatifi, 1962’den beri önde
olan entegre gıda ve tarımsal üreticiler arasında yayılmaya ve günümüzde
önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.
CLAI Kooperatifi’nin
1960’lara dayanan hikayesi,
yetiştirici ve çiftçilerin
çiftlikleri ile ürünleri için
birçok yeni iş geliştirme
fırsatları yaratmak amacıyla
çevresindekilerle güçlü
ilişkiler kurması üzerine
dayanır. Yıllar içinde
büyütmeye devam eden
Kooperatif, Po Vadisinden
çiftçileri de ortak tabanı
içine alarak yeni ortaklar
edinmiş ve kendi yetiştirici
çiftliklerini kurmuştur.
CLAI’nın gücü; sertifikalandırılmış
tek gıda zinciri içerisinde, hayvanlarını (sığır ve domuz) yetiştirmesi ve bu
hayvanların etini işlemesi faaliyetlerini
entegre bir şekilde yapmasından kaynaklanmaktadır. CLAI’nin faaliyetleri
hayvanların beslenmesi için gerekli
yem bitkilerini yetiştirmek, kendi yetiştirici çiftliklerini, kesim tesislerini ve
salam fabrikasını kurmak olarak sıralanabilir. Sığır ve domuz etinin büyük
bölümü kendi çiftliklerinden ve Po Vadisindeki ortaklarının çiftliklerinden
gelmektedir.
CLAI Kooperatifinin
şarküterisi, uzman salam
üreticilerinin bilgisi
dahilinde yapılmakta olup,
lezzeti ve kalitesi yüksek
teknoloji kullanılarak
sağlanmakta ve daha
çok taze İtalyan etiyle
üretilmektedir. CLAI’nın
ürün yelpazesi, Romagna
şarküterisinin spesiyalist
karakterine özel bir dikkat
vererek İtalyan geleneğinin
muhteşem klasiklerini
içermektedir.
Üretim tesisleri, ISO 9001:2008 ve
ISO 14001:2004’ü karşılayan Çevre ve
Kalite Yönetim Sistemi Sertifikasına
sahiptir. Aynı zamanda BRC (Global
Standard for Food Safety - Gıda Güvenliği için Küresel Standart) ve IFS
(International Food Standard - Uluslararası Gıda Standardı) sertifikaları da
almıştır.
CLAI Kooperatifi, hem
modern dağıtım, hem
de normal ticaretle
yönlendirilmiş bir satış
ağına sahiptir. Aynı
zamanda başka yerlerden
gelen ürünlerinin satışının
yapıldığı ve Kasap Çitçiler
(the Macellerie del
Contadino -The Farmer
Butcher) adı verilen 7
dükkanı da yönetmektedir .
CLAI Kooperatifinin yönetilme şeklinde, çevreye karşı olan sorumluluk
her zaman önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle güneş enerjisini temiz
enerjiye dönüştüren bir güneş paneli
tesisi ve işleme tesislerinin yan ürünlerinden elde edilen enerji ile ısı üreten
bir biyogaz tesisini de kurmuştur.
19
Kooperatifler İş Dünyasının Bir Parçasıdır
»» İş dünyası dediğimizde genelde üretimden tüketime kadar mal ve hizmet
üretiminin yer aldığı zincir içinde kalan yatırımların, yatırımcıların ve
profesyonellerinin yarattığı bir ekonomik çevre anlaşılır. Bu çevrede yer alan
yatırımlar oransal payları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte ya kamuya ve
kooperatiflere ya özel sektöre, ya da bunların ortaklıklarına aittir.
Ülkelerin izlediği ekonomik politikalar çerçevesinde ağırlıkları değişmekle birlikte ülkede ekonomik
ve sosyal politikalarının şekillenmesinde ve uygulanmasında etkin
roller üstlenirler.
Dünyada bugüne kadar izlenen politikalar çerçevesinde başarılı ekonomik politikaların izlenmesi bu
aktörlerin rollerini dengeli ve toplumun hak ve menfaatlerinin düşünerek oynaması
ile mümkündür. Bu dengenin bozulması toplumun
hak ve menfaatlerinin bir
kenara itilmesi bir dönem
için başarılı gibi görünse
de uzun dönemde büyük
zararlar vermiştir. Ülkelerde yoksulluğun artması,
işsizlik ve ekonomik krizin
nedeni hep saydığımız aktörlere yaklaşımda yapılan
hatalar sebep olmuştur.
Kooperatifler kurulduğu
günden bugüne iş dünyasının içinde yer almışlar. Yatırımları
ile pazarda denge sağladıkları gibi
kayıt dışılığın önlenmesinde görev
üstlenmişlerdir. İzlenen ekonomik
politikalar çerçevesinde kapitalist
sistem içinde ortaya çıkan yaraların sarılmasında başarılı hizmetleri
yerine getirmişler. Ortaklarının olduğu kadar ticaret ve sanayi sektörü
içinde ham madde üretiminden tüketime kadar en büyük güven unsuru olmuşlardır.
Ekonominin her alanında üstlendikleri görevler çerçevesinde yatırımları ile iş dünyasının rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi
noktasında küçükleri birleştirerek
ülkedeki sanayi ve ticaret alanında
güçlü bir yapının kurulmasına fırsat
yaratmışlardır. Dünyada gelişmiş
ülkeler ayni zamanda kooperatifçiliğin geliştiği ülkelerdir. Bu ülkelerde kooperatiflerin iş dünyasındaki
payı geri kalmış ve gelişmekte olan
ülkelere göre oldukça yüksektir.
Toplumsal refahın artırılmasında
kooperatifler tartışmasız ön planda
yer alan iş modelidir.
Kooperatifçilik ilkeleri çerçevesinde şekillenen politikaları ile kooperatifler global sorunlara daha yapıcı
çözümler yaratılmasında etkin olmaktadırlar. İş dünyası içinde reka-
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
beti bozan bir model değil, toplumsal dengelere ve global gerçeklere
göre hareket eden bir politika izlemektedirler. Özel sektörü bir rakip
gibi değil toplumun hak ve menfaatlerinin korunması çerçevesinde
bir iş ortağı gibi görmektedirler.
Nitekim dünyanın dört bir yanında
özel sektör ile ortak çalışmaktadırlar. İstikrarlı ve uzun vadeli planların yapılmasında en büyük güven
unsuru olmaktadırlar.
Artık günümüzde kooperatifler G20
yapısı içinde yer alan iş dünyasının
önemli kuruluşlarının yer aldığı
B20 içinde çalışmalara katkı koyan
ekonomik olduğu kadar sosyal bir
boyutta kazandıran bir rol üstlenmişlerdir. Çünkü günümüzde kooperatifler global kriz karşında güçlü
duruşları ile elde ettikleri başarılar
ile iş dünyasına ne denli önemli olduklarını kanıtlamışlardır.
İspanya’da 1976
yılından beri en yüksek
ortan seyreden işsizlik
oranı %27.2 seviyesi
kooperatiflerin yatırımları
ile 2012’nin üçüncü
çeyreğinde %7.2 ye
düşmüştür.
Kooperatifler toplam sigorta pazarında finansal krizin başlangıcından bu yana kooperatiflere duyulan
güven ve karşılıklı işbirliği sayesinde ayni dönem içinde oran %11.8
artarak sigorta sektörünün 200712 arasındaki prim gelirlerinin %27
oranında büyümesini sağlamışlardır. Kooperatif ve ortaklıkları sektörün küresel pazar payını 2007 yılında %23.4 iken 2012 yılında %26.
7’ye yükseltmişlerdir. Sektörün pazar payını %14 artırmışlardır.
Bankacılık
sektöründe
Bloomberg tarafından yapılan sıralamaya bakılırsa dünyanın en büyük 3
güçlü bankaları arasında
Kanada’dan
Desjardins
grubu ve Japonya’dan Norinchukin bankası gibi iki
kooperatif bankasının da
olduğu görülecektir.
Bu örnekleri daha da çoğaltmak
mümkündür.
Sonuç olarak kooperatifler iş dünyasının önemli bir parçasıdır. En
küçük yerleşim yerinde en büyük
şehirlere kadar kooperatif yatırımları varlığını kanıtlamıştır. Ülkemizdeki ilk 500 büyük firma içinde
kooperatiflere ait yatırımlarda yer
almaktadır. Son olarak yayınlanan
TUSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet Gücü Raporu kooperatiflerin iş dünyası için önemini çok
iyi ortaya koymuştur. İş dünyası
tüm oyuncuları ile birbirinin iş ortağıdır. Yıkıcı bir yaklaşım yerine
yapıcı ve işbirliğini ön planda tutan
politikalar hem iş dünyasının hem
de halkımızın ve ülkemizin menfaatine olacaktır.
Türk iş dünyası rekabet gücünü
yükselterek dünya pazarlarındaki
rekabete karşı güçlü bir duruş sergilemek istiyorsa kooperatiflerin
gücünü iyi bilmeli ve işbirliğinin
önemini iyi anlamalıdır. Son G20
zirvesinde uluslararası kooperatifler Birliğinin ve Avusturalya kooperatif temsilcilerinin B20 içinde verdiği mesaj bir ölçüde bugünümüz
ve yarınımız için işbirliği çağrısıdır.
Küresel sorunların her geçen gün
arttığı ve ekonomik krizin bir türlü
sona ermediği dünyamızda bu çağrı
iyi değerlendirilmelidir.
4 milyon 341 bin TL’lik Manda Destek Ödemesine
Başlanıyor
»» Anadolu Mandası Islah Projesi’ne dâhil olan yetiştiricilere manda başına
700 TL, diğer anaç manda sahiplerine de 400 TL.destek ödemesi yapılacak.
Anaç manda ve Halk Elinde Anadolu
Mandası Islah Projesi kapsamında, her ilde yapılacak destek ödeme miktarları belli olmaya başladı.
Hayvancılık desteklemesinde anaç
manda için 400 TL, Anadolu Mandası Islah Projesi kapsamında projeye dâhil olan yetiştiricilere, manda başına 700 TL destek verileceği,
2014 yılında açıklanmıştı.Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İl Müdürlükleri, kendi bölgelerinde desteklemeden faydalanacak çiftçiler
ve ödenecek tutarları tespit ederek,
hak edişleri düzenlemeye başladı.
Samsun Tarım İl Müdürlüğü de,
2014 yılına ait anaç manda ve Halk
Elinde Anadolu Mandası Islah Pro-
jesi kapsamında, toplam 1.512 üretici ve çiftçiye, toplam 4 milyon 341
bin TL destek ödemesi yapılacağını
duyurdu.
İl Müdürü Kadir Güven, Samsun’da
Anadolu Mandası Islah Projesi ve
anaç manda desteğinden faydalanacak çiftçiler ve üreticilere ödenecek tutarların tespit edilerek, hak
edişlerinin yapıldığını açıkladı;
Anaç manda destek miktarı, 2
milyon 460 bin TL
“Hayvancılık desteklemesinde anaç
manda için 400 TL, Anadolu Mandası Islah Projesi kapsamında projeye dâhil olan yetiştiricilere manda
başına 700 TL destek verilmiştir.
Anaç manda desteklemesinden
1.389 çiftçi yararlanmış olup,
destek miktarı 2 milyon 460 bin
TL’dir. Anadolu Mandası Islah
Projesi için, 123 çiftçiye 1 milyon
881 bin TL destek ödemesi yapılacaktır.2014 yılına ait anaç manda
ve Halk Elinde Anadolu Mandası
Islah Projesi için, ödenecek destek
miktarı toplamı, 4 milyon 341 bin
TL’dir.” Halim Utlu
20
Mart 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
İşletmenizin Neden Bir Web Sitesi Olmalı?
»» Web Sitesi bir maliyet kalemi değil sağladığı değer ve verimlilik ile en önemli
işletme kaynaklarından biridir.
Oğuzhan SAKAAYAR
başlayan internet teknolojilerinin
Kurumsal bir web sitesi; iletişim,
üretim, malzemeler, alım satım,
e-ticaret, müşteri ilişkileri, yeni
müşteriler, insan kaynakları gibi
entegre iş fonksiyonlarını içeren bir
elektronik iş platformu üzerine kuruludur ve kurumsal kaynakların
etkin, verimli şekilde yönetilmesine
katkı sağlar.
Sektörünüzle ilgili haber, duyuru,
makale gibi bilgi paylaşımlarımda
bulunurak sektörünüzü izleyen değil,
katkı sağlayabildiğiniz ve sesinizi duyurabildiğiniz bir platform olması.
Üretim ya da pazarlamasını
yaptığınız ürün, hizmet
ya da servisleriniz için en
etkin tanıtım/pazarlama
yapabileceğiniz bir
platformdur.
Bunun yanı sıra elektronik ticaret
avantajı ile mevcut müşteri ilişkilerinizi geliştirebilme ve potansiyel
yeni müşteriler ile ticaret hacminizi
büyütmenizi sağlar ve iletişim sayfanız, en gelişmiş kartvizitinizdir,
KooperatifWeb Proje Yöneticisi
[email protected]
dünyanın en hızlı iletişim platformu
dijital mesajlaşma ile ziyaretçilerinizin kolaylıkla istedikleri yerde ve
zamanda işletmenize ulaşmasını
sağlar. Web siteniz işletmenizin
vitrinidir, 7/24 dünyanın tüm ziyaretçilerine tek bir noktadan hizmet
vermek için açık ve çalışmaya hazırdır.
Bu örnekleri çokça çoğaltabiliriz fakat açıkçada görülebilmektedir ki
temelleri 60'lı yıllara dayanan ve
90'lı yıllarla birlikte yaygınlaşmaya
bugünkü kullanıcı sayısı 3 milyarın
üzerindedir, Türkiye'de bu rakam 45
milyon. Nüfusun yarısını aşan ve her
gün büyümeye devam eden internet
kullanıcı topluluğunun oluşturduğu
kabul görmüş bir değişimi görmezden gelmek ya da buna karşı direnmek işletmeniz adına yapılabilecek stratejik bir hatadır.
Şimdi İşletmenizin Neden Bir Web
Sitesi Olmalı? Konu başlığı ile başlayan makalemizde 'işletme' gördüğünüz yerleri 'kooperatif' olarak
değiştirin ve lütfen tekrar okuyun.
Gelecek sayıdaki yazımın devamında Kooperatiflere özel web uygulamasının yukarıda yer alan örneklendirmelere ek olarak; kaynaklarının
etkin ve verimli şekilde yönetilmesi,
maliyetleri azaltıcı, gelirleri arttırıcı
önemli bir kooperatif kaynağı olması, ulusal ve uluslararası bilgi ekonomisi içinde her ölçekte kooperatifin
verimliliğini bilgi teknolojilerini kullanarak nasıl artı değer katılabileceği hakkında yazacağım, görüşmek
üzere, hoşçakalın.
Ülkesel Tarım Envanteri Takip Sistemi
Bilgilendirme Toplantısı Yapıldı
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘Ülkesel Tarım
Envanteri Takip Sistemi’ bilgilendirme toplantısı, ATO Congresuim’da gerçekleştirildi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, ‘Ülkesel Tarım Envanteri Takip Sistemi’ne ilişkin, “32,5
milyon arazi parselinin tamamının
her birine aynı vatandaşlık numarası verir gibi kimlik numarası verildi
ve bunun tamamı bilgisayara kaydedildi. Türkiye’nin herhangi ili, ilçesi,
köyü bir tarım parselinin numarasını bilgisayara girdiğinizde büyüklüğü ne kadar, rakım ne, bakısı ne,
sulu mu kuru mu bütün bu vasıfların tamamını biliyoruz. 32,5 milyon
tarım arazisinin tamamını da kayıt
içerisine aldık” dedi.
Toplantıya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da katıldı. Açılış konuşmasını yapan Bakan
Eker, Ülkesel Tarım Envanteri Takip
Sistemi’ni anlatarak, “32,5 milyon
arazi parselinin tamamının her birine aynı vatandaşlık numarası verir
gibi kimlik numarası verildi ve bunun tamamı bilgisayara kaydedildi.
Türkiye’nin herhangi ili, ilçesi, köyü
bir tarım parselinin numarasını bilgisayara girdiğinizde büyüklüğü ne
kadar, rakım ne, bakısı ne, sulu mu
kuru mu bütün bu vasıfların tamamını biliyoruz. 32,5 milyon tarım
arazisinin tamamını da kayıt içerisine aldık. Bu 32,5 milyon parsel tarım arazisinde ve bunların üzerinde
varolan bütün tarımsal, hayvancılık
faaliyetlerini 10 bin kişi ile önceden
kendilerine bütün parsellerin uydu
görüntülerini almak suretiyle boş
olarak gönderiyoruz. Onlar sahada
bunları tek tek kendileri görüyor, işliyor, fotoğraflıyor sisteme aktarıyor.
Türkiye’nin tüm parsellerinin tamamının uydu görüntülerini alıyoruz.
Yılda iki defa, her dönem için o uydu
görüntüleri ile sahada ne ekilmiş, ne
dikili bunların hepsini biliyoruz. Envanter takip sistemi dediğimiz husus
bu. Varlığımız, potansiyelimiz, imkanımız ne bunu bileceğiz ki planlama yapabilelim. Bunu bileceğiz ki
politika üretelim, proje geliştirelim,
stratejimize uygun Türkiye’nin tarımsal potansiyelini azami düzeyde
kullanalım ve Türkiye’nin refahına
katkı sağlayacak bir sektör haline
getirelim” diye konuştu.
Sistemde 345 Farklı
Tarımsal Ürün ve 102 Alet
Ekipman Kayıtlı
Bakan Eker, konuşmasına şöyle devam etti: “Anında Türkiye haritasın-
da bakanlığımızda düğmeye bastığımızda Türkiye’nin o an itibari ile
ne kadar, hangi tür hayvanda, hangi
ürün tarlada anlık olarak bunu Türkiye haritasında istediğinizde bunun
tamamını görebiliyoruz. Bunu yedekliyoruz, takip ediyoruz. Bundan
sonraki aşama bu veri tabanının işlenmesi, bunlara uygun politikaların
belirlenmesidir. Bugüne kadar 41 bin
106 köy ve mahallede veri girişi yapıldı. 2 bin civarındaki mahalle ve köylerde de çalışma sürüyor. 345 farklı
tarımsal ürün sistemimizde kayıtlı,
102 alet ekipman sistemimizde kayıtlı. Sadece tarladaki canlı varlığı değil,
tarım ve hayvancılıkta kullanılan makine varsa çiftlikte bunların tamamını da kaydediyoruz.”
Kalkınma Bakanı Yılmaz ise, tarım
sektörünün önemli olduğunu belirterek, “Sürdürülebilir kalkınma
açısından vazgeçilmez sektör olduğunu belirtmek istiyorum. Tarım politikalarımız temel hedeflerinden en
önemlisi kuşkusuz. Türkiye’nin kendi
nüfusunu besleyecek bir seviyede ulaşabilir fiyattan yeterli tarımsal ürünü
arz etmesi, gıda güvenliğini sağlaması. Bu proje kayıtlı bilgiyle değil, kayıt
dışılığı da işin içine katarak katlayarak politika oluşturmamıza yardımcı
olacaktır” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından Bakan Eker,
‘Ülkesel Tarım Envanteri Takip Sistemi’ hakkında Konya’nın bir köyüne
canlı bağlantıda bulunarak, sistemin
nasıl çalıştığı hakkında bilgi aldı.
Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda sistemi
sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde etmek için esastır.
2015 Yılı Hibe Programları
»» Bu köşede hibe programları ile ilgili açıklamalar
yaparak yatırımcıları bilgilendirmeye çalıştık.
2015 yılı için önemli miktarda destek alınabilecek
programları ise aşağıda özet olarak aktarıyoruz.
Bunlarla ilgili detay bilgiler ilgili web
sayfalarından bulunabileceği gibi
proje yazımında dikkat edilecek
hususlar ve sizlerden gelecek soruların cevapları ileriki aşamalarda
bu köşeden açıklanacaktır.
IPARD programı hakkında
geçen aylarda açıklama
yapmıştık. Projenin
ikinci fazı onaylandı ve
muhtemelen bu yılın ikinci
yarısında teklif çağrısına
çıkılacak. Yatırımcıların
bu programı yakından
takip etmeleri ve
yeni uygulamaları da
dikkate alarak bu hibe
programından azami
ölçüde faydalanmaları
mümkündür.
Mesela güneş enerjisi kullanarak
mevcut üretiminizde maliyetleri
düşürebilirsiniz. Ancak unutmayınız ki bu yatırımınız IPARD uygulama kapsamında ve kapasite
sınırları içinde olmalıdır. TKDK
kurumunun ikinci fazla ilgili yaptığı son açıklama şöyledir
“IPARD II Programında, mevcut
sektörler (tarımsal işletmeler, tarım ve balıkçılık ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması, çiftlik
faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi)
desteklenmeye devam edilecektir. Bu mevcut sektörlere ek olarak “tarım çevre-iklim-organik
tarım”, “yerel kalkınma stratejilerinin uygulanması” ve “kırsal altyapı hizmetleri” IPARD II Programı kapsamına alınmıştır. Çiftlik
faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve
iş geliştirme sektöründe “Yenilenebilir enerji”, “makine parkları”
ve “mantar” da desteklenecek olan
sektörlere eklenmiştir.
IPARD II Programı ile mevcut
sektörlerde bazı değişiklikler olmuştur. IPARD I’den farklı olarak tarımsal işletmelere destek
kapsamında, manda sütü üretimi,
yumurta tavukçuluğu ve kaz yetiştiriciliği eklenmiştir. Ayrıca bazı
sektörlerde hibe oranlarında artışlar olmuştur.”
İKG 15 sektörde (Tarım, Avcılık
ve Balıkçılık; İş ve Yönetim; Kültür
ve Sanat; Eğitim; Elektrik ve Elektronik; Çevre; Finans; Gıda; Cam,
Çimento ve Toprak; Sağlık ve Sosyal Hizmetler; Adalet ve Güvenlik; Maden; Toplumsal ve Kişisel
Hizmetler; Ticaret [Satış ve Pazarlama]; Ağaç İşleri, Kağıt ve Kağıt Ürünleri) Meslek Standartları
Geliştirme Mesleki Bilgi ve Beceri
Sınav ve Belgelendirme Merkezleri
(VOC-Test Merkezleri) kurmak ve/
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
veya geliştirmek ve işletmek şek-
linde açıklanan yeni programından
tarım sektörü de faydalanabilecektir. Sektörde faaliyet gösteren STK
niteliğindeki kurumlar ve kooperatifler sosyal sorumlulukları gereği
bu programa katılırlarsa tarımda
meslek tanımları ve eleman yetiştirme konusunda ihtiyaçların belirlenmesinde ve yetiştirilmesinde
önemli katkılar sağlayabilirler.
Sanayi Bakanlığı, Tekno Yatırım Programı Türkiye’de bir ilk
olma özelliği taşıyan bu programı;
öncelikli teknoloji alanlarında yer
alan Ar-Ge ve Yenilik Faaliyetleri sonucu ortaya çıkan yeni ürün/
ürün ticarileştirmesi, ülke ekonomisine katma değer oluşturulması, uluslararası pazarda yer alarak
teknolojik ürün ihracatına öncülük
edilmesi ve özellikle küçük ve orta
ölçekli işletmelere geleceğe dönük
Ar-Ge kültürünün benimsetilmesi
amacıyla Bilim ve Teknoloji Genel
Müdürlüğü tarafından uygulamaya
konmuştur. Daha ziyade Üniversite Sanayi işbirliği çerçevesinde
gerçekleşmesi düşünülen bu programda tarımda kullanılan bazı kimyasalların üretimine dönük arge ve
tesis için gerekli destekler sağlanmaktadır. Detaylı bilgi ilgili kurum
web sayfasında bulunmaktadır.
KOSGEB firmaların kurumsal gelişimi ve markalaşma konusunda
yapacakları çalışmaları bir proje
kapsamında sunmaları halinde belirli miktarlarda destek sağlamaktadır. KOSGEB imalat ve hizmet
sektörüne destek vermekle birlikte
tarımsal ürün işleyen KOBİLERİN
de bu programa müracaat edebileceklerini düşünmekteyiz.
Gelecek ay görüşmek dileğiyle.
Köy-Koop Haber Mart 2015
SAĞLIK
Beynimizin Sadece Yüzde
10’unu mu Kullanıyoruz?
»» Beyinle ilgili birçok yanlış inanış var. Bunlardan biri
de beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımıza dair
algıdır.
Herkesin hoşuna gider
buna inanmak. Çünkü
geri kalan yüzde 90’ı
da kullanmayı öğrendiğimizde daha zeki,
başarılı ve yaratıcı olabileceğimiz umudunu
barındırır. Ama ne yazık ki doğru değildir.
Her şeyden önce neyin
yüzde 10’u sorusunu
sormak gerekir. Eğer
söz konusu olan beyin bölgelerinin
yüzde 10’u ise bu tez çok çabuk çürütülebilir. Nörologlar manyetik rezonans görüntüleme ya da MRI denen
teknikle, insan bir şey düşünürken ya
da yaparken beynin hangi bölümlerinin harekete geçtiğini gözleyebiliyor.
Yumruğumuzu sıkıp gevşetmek gibi
basit bir hareket ya da birkaç kelime
söylemek bile beynin yüzde 10’undan daha büyük bir bölümünün harekete geçmesini gerektiriyor. Hiçbir
şey yapmadığımızı sandığımız anda
bile beynimiz oldukça meşguldür;
nefes alma ve kalp atışı gibi fonksiyonları kontrol ediyor ya da yapılacak işler listesini hafızaya alıyordur.
Kaynağı ne?
Yüzde 10 oranı beyin hücrelerinin
sayısını ifade ediyorsa bu inanış yine
doğru değildir. Sinir hücreleri işlevsiz kaldığında ya bozulup ölür ya da
yakındaki diğer bölgelerin istilasına
uğrar. Yani beyin hücreleri boş boş
öylece durmaz. Değerli hücrelerdir
bunlar. Kaynak tüketimi bakımından
beynimiz büyük bir tüketicidir. Soluduğumuz oksijenin yüzde 20’si beyin
dokusunu canlı tutmak için kullanılır.
Doğada bazı ilginç
tasarımların olduğu bir
gerçektir; fakat ihtiyacımız
olandan 10 kat daha büyük
bir beyin evrim açısından
da mantıklı değildir.
Peki biyolojik ve psikolojik temeli olmayan böyle bir fikir nasıl olur
da böylesine yaygınlık kazanır? Bu
inancın kaynağını bulmak zor. Fakat
Amerikalı fizyolog ve filozof William
James 1908’deki bir eserinde (The
Energies of Men) “zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızın çok küçük bir
kısmını kullanıyoruz,” gibi bir laf
etmiştir. Fakat ne beyinden ne de
bir orandan söz etmiş, sadece insanın daha çok şeyi başaracağına dair
iyimserliğini ifade etmiştir.
Yüzde 10 oranı, Dale Carnegie’nin
1936 tarihli ‘Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı’ adlı kitabının
önsözünde geçiyor. Bazıları ise bu
rakamın Albert Einstein’a ait olduğunu söylüyor; fakat bugüne kadar
böyle bir alıntıya rastlanmamıştır.
Adapte olma özelliği
Bu yanlış anlamaya kaynaklık edebilecek iki şey daha var. Beyindeki
hücrelerin yüzde 90’ı gliyal hücreler
adı verilen destek hücreleridir. Bunlar beynin beyaz kısmını oluşturur
ve geri kalan yüzde 10 oranındaki
nöronlara, yani asıl düşünme işini
gerçekleştiren gri kısma fiziksel ve
besinsel olarak destek olur.
Bir de beyin taraması sonucu olağanüstü ilginç özellikleri ortaya çıkan
hastalar var. 1980’de John Lorber
adlı bir İngiliz çocuk doktoru Science dergisine yazdığı bir makalede,
bazı hidrosefali (beyinde su toplaması) hastalarının yeterli beyin dokusu kalmadığı halde hala işlevsel
olduklarından söz etmişti. Bu elbette
sağlıklı olanların beyinlerini ekstra
kullanma yeteneğine sahip oldukları anlamına gelmiyor; sadece olağanüstü durumlara adapte olmanın
örnekleri olarak gösteriliyor.
Gelişme potansiyeli
Aklımıza koyduğumuzda yeni şeyler
öğrenebileceğimiz ve bunun beynimizin yapısını değiştirdiğine dair veriler
var. Fakat söz konusu olan beyinde
yeni alanlar bulunması değildir. Beyinde sürekli olarak sinir hücreleri
arasında yeni bağlantılar oluşur ya
da artık ihtiyaç kalmayanlar ortadan
kalkar. İlginç olan şu ki, bu inanışın
doğru olmadığı söylendiğinde insanlar büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Yüzde 10 oranı, içerdiği gelişme
potansiyeli bakımından çok cazip
geliyor olmalı. Ama ne yazık ki bu potansiyel beynin kullanılmayan bir kısmında ortaya çıkmayacak. BBC Türkçe
Dt. Coşkan ARAS
BAMBAŞKA BİRİ
- Dişleriniz harika oldu…
- Doktorcuğum, sahi mi?
- Hanımefendi, bu yeni dişler sizi
bambaşka biri yaptı…!!!
- O zaman siz de faturayı bambaşka birine gönderin lütfen…!!!
21
Bütün Hastalıkların Devası Onda Saklı
»» Tıbbın babası Hipokrat “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar. Bağırsak hasta ise,
vücudun geri kısmı da hastadır” der. Bağırsak sorunlarının çözümü ise, şalgam
suyu tüketmek...
Katkı maddesiz, doğal, organik beslenmenin mide, karaciğer ve bağırsak
gibi, ölümcül hastalıkların başlangıcı ve yayılımında çok önemli yer tutan organları korumasında hem fikir
olan uzmanlar geleneksel yiyecek ve
içeceklere dönüşü öneriyor.
Stres ve sinir sistemini etkilemesi
sebepleriyle ruhsal hastalıklara dahi
yol açabilen bağırsak sorunları dikkatle üzerinde durulması konulardan. Beslenme alışkanlıklarımızdan,
tuvalet eğitimimize birçok konunun
etkili olduğu bağırsak sorunlarının
çözümü için asıl yapılması gereken
katkılı, GDO’lu gıdalar ve sigara gibi
bağırsak florasına zarar veren maddelerden uzak durmak.
Kabızlık İlaçları Bağırsakları
Tembelleştiriyor
Özellikle kış aylarında metabolizmadaki hareket hızının azalması ve
yeme alışkanlıklarının değişmesi
sebebiyle daha fazla karşılaşılan kabızlık, başta yeme alışkanlıklarının
değiştirilmesi ve spor gibi düzenli
yapılan aktivitelerle azaltılabiliyor.
Kabızlık, toplumun yüzde 80’inin
hayatında en az bir dönem maruz
kaldığı ve hemoroid gibi yaşam kalitesini oldukça kötü etkileyen sonuçlar doğuran çok önemli bir hastalık.
İlaç kullanımının “bağırsak tembelliği” ne yol açtığı hastalıkta, lifli
gıdalar ve sıvı tüketimi öneriliyor.
İçindeki bol lif sebebiyle şalgam ve
şalgam suyu hem doğallığı hem de
asırlardır bu özelliği ile bilinen ve
tüketilen bir ürün olması sebebiyle
en doğru çözümlerden. Doğanay'ın
beslenme uzmanları da özellikle B
Grubu vitaminleri içermesi sebebiyle stresin de düşmanı olan şalgam suyunun, bu konuda çok faydalı olduğunu belirtiyor.
Şeker Tüketimini Azaltmanın Çareleri
»» Besin değeri olmayan şeker diyetisyenlerin hazırladıkları uzak durulması
gerekenler listesinde başı çeker. Nedeni kalorisi yüksek olduğu halde içeriğinde
hiçbir vitamin ve mineral bulundurmamasıdır.
Aşırı miktarlarda şeker tüketimi diş
sağlığını tehdit eder, karaciğer hastalıklarını tetikler, insülin direncine
neden olarak diyabet, obezite, kalp
ve damar hastalıklarına neden olabilir, kilo alımını hızlandırır ve son
olarak da kanser hastalıklarına yol
açabilir. Bu nedenle şeker tüketimine dikkat etmek oldukça önemlidir.
Şeker İlave Etmek
Hazırladığınız yiyeceklere şeker
ilave etmek yerine onları doğal bir
şekilde tüketmeye kendinizi alıştırın. Eğer aşırı miktarda şeker tüketen biriyseniz kendinize bu duruma
alışmak için zaman tanıyın ve yavaş
yavaş miktarını azaltın. İlk olarak
kahve veya çay gibi gün içerisinde
çok tüketilen içeceklerden başlamakta fayda vardır.
İşlenmiş Karbonhidratlar
Şekeri somut olarak göremediğiniz
ancak içeriğinde un gibi yenildiği
Karabiberin
Faydaları
Nelerdir?
»» Sofralarımızda
birçok yemeğe
lezzet katan bir sos
olarak kullandığımız
karabiberin faydaları
saymakla bitmiyor.
Bakın nelere faydası
varmış:
Midenin çalışmasını düzenler ve
ısısını artırır, iştahı açar, Hazmı kolaylaştırdığı için sindirim
sisteminin sağlıklı ve düzenli
çalışmasını sağlar, mide ve bağırsakların temizlenmesini sağlar, İdrarı, midede biriken ve
rahatsızlık veren gazı söktürür,
Enerji verir. Cinsel isteği artırır. Damar sertliğini ve yüksek
tansiyonu önlemede önemli rol
oynar.Sinirleri kuvvetlendirir,
kansızlığa iyi gelir.
Hazır Meyve Suları
Hazır meyve suları içeriğinde yüksek şeker barındırır bu yüzden doğal meyve sularını tercih etmenizde
fayda vardır zira hazır meyve suları
vitaminler ve mineraller yönünden
fakir içeceklerdir.
anda şekere dönüşen maddeler barındıran işlenmiş karbonhidratlar
arasında beyaz ekmek, simit, poğaça, kurabiye gibi yiyecekler vardır.
Bu yiyecekler yerine kompleks karbonhidratlar olarak adlandırılan
tam tahıllı ekmek, yulaf, fasulye,
bezelye ve mercimek gibi gıdalar
tüketmelisiniz.
Diyet Ürünlere Dikkat
Diyet ürünlerin çoğu yağ içermez
ancak içeriğine lezzet katan tatlandırıcılar eklenir bu yüzden kilo vermek
isterken aslında sizlere farkında olmadan bu tarz yiyecekler kilo aldırır.
Tükettiğiniz gıdalar hakkında bilgi
sahibi olmanız kontrolsüz kilo almanızı ve çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasını engeller. Bu nedenle
gün içerisinde tükettiğiniz besinlerin içeriğindeki şeker oranına dikkat etmelisiniz.
Beyaz Değil Renkli
Mutfak alışverişlerinizde kendinizi
beyazlardan uzak tutup renkli olanlara yönlendirin. Alışveriş poşetinizde sarı, turuncu, kırmızı ve yeşil
rengin hâkim olmasına özen gösterin. Bu tür gıdaların besin değerleri
yüksek kalorileri düşüktür.
Terlemenin Hiç Bilmediğiniz
Faydaları
»» Terlemek vücudumuzdaki fazla ısıyı dışarı atmanın
yoludur. Hepimiz terlemeden şikayet etsek de terleme
olmazsa vücudumuz düzgün bir şekilde çalışamaz. İşte
terlemenin vücudumuza faydaları...
Ter bezleri yaraları iyileştirir
Yapılan araştırmalar
cildimizde
bulunan
milyonlarca ter bezinin yaraları iyileştiren kök hücreleri de
barındırdığını göstermektedir. Uzmanlar
ter bezlerinin derinlemesine incelenerek
yaraların iyileşmesi
yönünde yeni adımlar atılabileceğini belirtti.
Toksinlerin vücudumuzdan
atılmasını sağlıyor
Terleme sayesinde vücudumuzdaki
zehirli maddeler dışarı atılır. Aşırı
tuz, kolesterol ve alkol ter yoluyla vücuttan uzaklaştırılır.
Antibiyotik etkisi gösteriyor
Cildimizde bir yara oluştuğunda ter
bezlerinden salgılanan
antibiyotik etkili dermcidin gibi maddeler
hızlı bir şekilde yaranın üzerindeki bakteri
ve virüsleri öldürür.
Böbrek taşlarından
koruyor
Yapılan
araştırmalar
terleme ile daha fazla
sıvı alımına ihtiyaç duyan kişilerin
bu sayede böbrek taşlarından da korunduğunu gösteriyor.
Vücudun doğal kliması
Vücudumuz bulunduğu ortamın sıcaklığına terleyerek ayak uydurur.
Spor yaparak ter bezlerinin daha
efektif çalışmasını sağlayabilir ve
sıcaklık değişimlerine daha kolay
uyum sağlayabilirsiniz
22
Mart 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
MART 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
05.03.2015 - 08.03.2015
ANFAŞ FOOD PRODUCT
FOTEG İstanbul 2015
12.Gıda İşleme Teknolojileri Uluslararası
İhtisas Fuarı
Gıda İşleme Teknolojileri Ve Ekipmanları, Katkı
Maddeleri, Ambalajlama ve Lojistik, Teknolojileri, Unlu Mamul Teknolojileri, Gıda Güvenliği ve
Hijyen
HKF Fuarcılık-Yeşilköy
MART AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Her türlü tarla ziraati için toprak işlemesine devam edilir. İşleme ile birlikte gübreleme yapılır.
Kaymak bağlamış tarlalar tırmık ve kazayağı
ile kırılır. Böylece hububatta kardeşlenme de
sağlanmış olur. Güzlük ekim yapılan yerlerde ikinci azot uygulaması yapılır.
b) Yazlık hububat ekimi devam eder. Bu arada çayır-mera ve yem bitkilerinin de ekimi,
iklimi uygun yerlerde tütün fidelikleri tesisi
ve pamuk ekimine başlanır.
c) Sulanabilir sahalarda cansuyu verilirken,
tarlalardaki fazla su boşaltılır.
d) Güzlük ekilmiş hububatta mücadeleye
önem verilmelidir.
MEYVECİLİK
05.03.2015 - 08.03.2015
6. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı, Yem,
Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Ambalaj
Expolink Fuarcılık-Milas Tariş
05.03.2015 - 08.03.2015
MERSİN AGRODAYS
Mersin 10.Tarım Gıda ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Gıda
Makineleri, Seracılık, Hayvancılık, Sulama
Forum Fuarcılık-Mersin Yenişehir
11.03.2015 - 14.03.2015
Çukurova Gıda GIDA - TEK FUARI
Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda İşleme, Unlu Mamuller Teknolojileri, Depolama, Soğutma, Taşıma ve Mağaza, Market Ekipmanları
Tuyap Fuarcılık-Adana
11.03.2015 - 15.03.2015
AEGEANAGRI
11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı
Tarım , Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri,
Süt Endüstrisi
Orion Fuarcılık-Denizli
a) Toplu meyvecilik kurulacak sahalar ile
eski tesisler sürülür ve gübrelenir.
b) Fidan dikimine birçok bölgelerde devam
edilir.
c) Meyvelerde budama ile birlikte aşılama işleri de devam eder. Ilık bölgelerde sert çekirdekli meyveler çiçek açabileceğinden donlara karşı dikkatli olunmalıdır. Yeni kurulan
meyve bahçelerine cansuyu verilmelidir.
d) Çeşitli zararlı ve hastalıklara karşı mücadeleye devam edilmelidir. Özellikle armut
göz kurdu, püseron ve zeytin güvesine karşı
önlem alınmalıdır.
e) Turunçgillerin hasadına ve ambalajlanarak piyasaya arz edilmesine devam edilir.
SEBZECİLİK
a) Seralarda turfanda domates, hıyar, kabak
gibi sebzelerin hasadına devam edilir.
b) Sıcak ve ılık yastıklara ekilen sebzelerin
birinci şaşırtması yapılır.
c) Sebze bahçesi topraklarının işlenmesine
devam edilir ve gübrelenerek ekime hazır
hale getirilir.
d) Domates, biber, patlıcan yavaş yavaş tavalara alınır.
e) Şaşırtılan ve tavaya alınan fidelere cansuyu verilir. Şaşırtılma yapılmamışsa çapalama
yapılmalıdır. Özellikle bakla ve bezelyelerde
çapalama başlar.
f) Bahçede, serada, sıcak ve ılık yastıklardaki
zararlı ve hastalıklarla mücadele edilir.
BAĞCILIK
a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde
toprak işlemesi ve gübrelemeye devam edilir.
b) Köklü ve köksüz bağ çubuğu dikimine devam edilir.
c) Don tehlikesi olmayan yerlerde bu ay içinde bağ budamasına son verilir. Tehlikesi olan
yerlerde donların geçmesi beklenmelidir.
Nispeten mutedil iklimli yerlerde ve ılıman
bölgelerde aşılama işlemlerine de başlanır.
d) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilmeli, soğuk bölgelerde omcalar gözler patlamadan bordo bulamacı ile yıkanmalıdır.
HAYVANCILIK
a) Bazı bölgelerde hayvanlar meraya çıktıklarından ahır işleri yavaşlar. Ancak Doğu
Anadolu Bölgelerinde ahır temizliği, havalandırma, dezenfeksiyon işler devam eder.
b) Meraya çıkarılmış hayvanlara da ek yemler verilir. Diğer ahırda bulunan hayvanların
yemlenmesi ve bakım işleri yapılır.
c) Devam eden doğum işleri ile ilgili gerekli
tedbirler alınmalıdır.
d) Bazı bölgelerde meralarda otlatma başla-
Mevzuat
11-15 Mart 2015 - DENİZLİ
AEGEANAGRI 2015 11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı
FLORIST 2015 IFM - Yeşilköy
Her Türlü Bitki, Çiçekçilik, Peyzaj, Bahçe
Ekipmanları Fuarı
▶▶ 30 Ocak 2015 Tarihli ve
29252 Sayılı Resmî Gazete, Doğu
Anadolu, Güneydoğu Anadolu,
Konya Ovası ve Doğu Karadeniz
Projeleri Kapsamındaki İllerde
Hayvancılık Yatırımlarının
Desteklenmesine İlişkin
Uygulama Esasları Tebliği (No:
2015/4)
Pozitif Fuarcılık- İstanbul
12.03.2015 - 15.03.2015
Aksaray Tarım
2. Aksaray Tarım Hayvancılık ve Tarım
Teknolojileri Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Tarım Makineleri, Süt Endüstrisi, Ambalaj, Tohum, Peyzaj , Seracılık, Yumurta, Sulama Sistemleri, Labaratuar ve Analiz
Teknolojileri, Veterinerlik
ART Fuarcılık
▶▶ 31 Ocak 2015 Tarihli ve
29253 Sayılı Resmî Gazete,
Tarımsal Faaliyette Bulunanların
Prim Borçlarının Sattıkları
Tarımsal Ürün Bedellerinden
Kesinti Yapılmak Suretiyle
Tahsil Edilmesine Dair Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
26.03.2015 - 29.03.2015
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
▶▶ 29 Ocak 2015 Tarihli ve 29251
Sayılı Resmî Gazete, Sığır Cinsi
Hayvanlar ile Koyun-Keçi Türü
Hayvanların İthalatında Kontrol
Belgesi Alınabilmesi İçin Aranacak
Şartlar Hakkında Tebliğ (No:
2015/2)
▶▶ 29 Ocak 2015 Tarihli ve 29251
Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda
Kodeksi Takviye Edici Gıdalar
Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (No: 2015/3)
12.03.2015 - 15.03.2015
4.Bursa Karacabey Tarım ve Hayvancılık
Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler, Traktör ve Ekipmanları, Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
Renkli Fuarcılık
dığından meraların ıslah çalışmaları yapılır.
Özellikle nöbetleşe otlatma yapmakla meraları
korunduğu gibi daha uzun süre faydalanılabilir.
e) İlkbahar mevsimi ile birlikte oluşabilecek
salgın hastalıklar ile diğer zararlılara karşı
koruyucu aşı ve mücadele yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım, temizlik, dezenfeksiyon işleri devam eder. Kümes pencereleri
kedi, köpek, tilki, sansar gibi hayvanların ve
kuşların girmelerine engel olacak şekilde kafes teli ile kaplanmalıdır.
b) Kuluçka mevsimi olması nedeniyle bu
amaçla yapılan işlere önem verilir. Damızlığa
uygun yumurtalar seçilerek üretim yapılır.
c) Beslenmede özellikle yeni çıkan civcivlere
önem verilerek,büyümelerini sağlayan yemçeşitleri seçilir.
d) Tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar
ve önleyici ilaçların uygulanmasına devam
edilir. Özellikle civcivlerde bu durum özel bir
önem taşımaktadır.
ARICILIK
a) Arılar bazı bölgelerde dışarıya çıkacaklarından kovan bakım işleri buna uygun olarak
devam eder. Kovan çerçeveleri tamir edilir.
Küflü ve kırık çerçeveler değiştirilir.
b) Arılar bal toplama faaliyetine başladıklarından bakım işleri artacağından arıcılık malzemeleri daima çalışır halde bulundurulmalıdır.
c) Kovanlarda hastalık yapmaması için ilkbahar temizliği yapılır ve gerekli ilaçlar kullanılır.
Prof.Dr. Erkan REHBER
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
▶▶ 4 Şubat 2015 Tarihli ve 29257
Sayılı Resmî Gazete, Hayvan
Hastalıklarında Tazminat
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Yönetmelik
▶▶ 7 Şubat 2015 Tarihli ve 29260
Sayılı Resmî Gazete, 2014/7253
Fındık Alanlarının Tespitine Dair
Kararda Değişiklik Yapılması
Hakkında Karar
▶▶ 8 Şubat 2015 Tarihli ve
29261 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Peynir Tebliği (No:
2015/6)
▶▶ 13 Şubat 2015 Tarihli ve
29266 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Et ve Et Ürünleri
Tebliği (Tebliğ No: 2012/74)’nde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2015/7)
▶▶ 14 Şubat 2015 Tarihli ve
29267 Sayılı Resmî Gazete,
Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi
Yardımlarına İlişkin Para-Kredi
ve Koordinasyon Kurulunun
10/2/2015 Tarihli ve 2015/1 Sayılı
Kararı
▶▶ 17 Şubat 2015 Tarihli ve
29270 Sayılı Resmî Gazete, 6589
Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun
▶▶ 19 Şubat 2015 Tarihli ve
29272 Sayılı Resmî Gazete,
2015/7258 Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının
Taşra Teşkilatında, 5 Adet İlçe
Müdürlüğü Kurulması Hakkında
Karar
▶▶ 21 Şubat 2015 Tarihli ve
29274 Sayılı Resmî Gazete,
Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi
(2014-2020) ile İlgili 31/12/2014
Tarihli ve 2014/45 Sayılı Yüksek
Planlama Kurulu Kararı
Köy-Koop Haber Mart 2015
SPOR-TARIM BULMACA
Spor İçin Destek... Nereye Kadar?
23
»» Teknolojinin son sürat ilerlemesi sonucu, insanoğluna düşen iş yükü gitgide azalmaya başladı. Sonuç, daha az hareket eden ve gitgide kilosu
artan bedenlerle dolu bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu hayati konunun çözümü için elimizdeki en büyük “İCAT” ,”SPOR” dur.
Spor yapan insanlar da en çok kafa karışıklığına neden olan konu “BESLENME” dir. Beslenme iyi yapılmadığı
takdirde, spor yapılmasının hiçbir
anlamı yoktur. Hatta o kadar iddialı
söyleyebiliriz ki; beslenme, ulaşmak
istediğiniz performansta, spor ile
başa baş önem derecesine sahiptir.
Şunun iyi bilinmesinde yarar vardır: İnsanlar besinlerini kendi bedenlerinde üretemezler. Beslenme,
canlıların gelişmeleri ve yaşamlarını
sürdürebilmeleri için gerekli olan
besin maddelerini dışarıdan alıp, gerekirse işlemden geçirip tükettiği bir
süreçtir.
Beslenme, canlıların büyümesi, gelişmesi için gereklidir. Doğru beslenme ile vücut için gerekli vitamin,
karbonhidrat, protein, yağ ve minerallerin alınması sağlanır. Spor yapanlar için ise normal beslenmenin
yanında, destek amaçlı beslenme de
gereklidir ya da gerekli olabilir.
Destek amaçlı beslenme de son
günlerde en çok kullanılan sözcük “SUPPLEMENT” dir.
Supplementler, asla ilaç
olmamasının yanında
tüm dünyada rahatlıkla
kullanılan besin
takviyeleridir. Ancak
bu kadar masum
görünmesine
rağmen yine de
uzman kişilerin
önereceği şekilde
kullanılmasında
yarar vardır.
Çok basit görünen
vitamin ilaçlarının
fazla alınmasının bile
vücuda zararı olduğunu
unutmayın.
Supplementlerin, özellikle vücut
geliştirme sporu yapanlar tarafından kullanılması ve çoğunun tablet
şeklinde olması da ilaç zannedilmesine neden olmaktadır. Supplement
denildiği zaman akla ilk gelen takviye çeşitleri, protein tozları, amino
asitler, yağ yakmaya yardımcı olan
ürünler,kilo almaya yardımcı olan
ürünler, performans artırmaya yardımcı ürünler, mineral ve vitamin
katkılı ürünlerdir.
• Protein tozları: Protein, insanın
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Amino asitler, vücut
geliştirme sporları ile
ilgilenenlerin
kaslarını yoğun çalışması
neticesinde, özellikle
çalışan bu kasların yenilenme, gelişme onarılma sürecine önemli
katkılar sunmaktadır.
Kütle oluşumunu hızlandıran, yardımcı besin
kaynaklarının başında
gelmektedirler.
Supplement, en basit tanımıyla besin
takviyesi, besin desteği anlamına gelmektedir. Bu sözcükte en çok akıl karıştıran, bu besin takviyesinin ilaç ya
da doping maddesi zannedilmesidir.
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
• Yağ yakmaya ya da
kilo almaya yardımcı
ürünler: Kilo almak ya
da vermek isteyenlerin diyet programlarını desteklemek
amaçlı kullanılan bileşenlerdir.
Her şeyin fazlasının zararlı olduğu gibi kullanımlarında uzman görüşüne ihtiyaç vardır.
en temel ihtiyaçlarındandır. Kas gelişimine ihtiyaç duyulduğunda doğal
gıdalar bir noktadan sonra yetersiz
kalmaktadır. Protein ihtiyacı olan
bir sporcuya 2 kg et yedirmektense,
ölçüsünde verilmiş protein tozu karışımı daha yararlı olacaktır.
• Amino asitler: Proteinlerin en
temel taşı amino asitlerdir. Amino
asitler, özellikle vücut geliştirme
sporu ile ilgilenen ve belirli bir kütleye ulaşmak isteyenlerin tercih ettiği gıdaların başında gelmektedir.
• Performans artırıcı ürünler:
Sporcunun uzun süreçli antrenmanlarda, performansında düşüşler
yaşanabilir. Antrenmanlarını daha
yoğun ve uzun bir şekilde devam
ettirmek isteyen sporcular, kreatin
ihtiva eden ya da kan damarlarının
genişlemesine etki edecek amino
asitlerinde içinde bulunduğu bir
takım performans arttırıcı ürünler
kullanabilirler.
por yapan ya da yeni başS
layan çok insanın kafasını karıştıran bu “Gıda Takviyesi”
konusu, görünüş de zararsız
gibi olsa da, her zaman söylediğimiz gibi öncelik, uzman
kişilerden görüş alınmasıdır.
Ayrıca kulaktan dolma bilgilerle, reklamlara kanıp sağlıksız
ürünleri kullanmanız da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
• Mineral ve vitamin katkılı
ürünler: Vitaminler, büyüme, canlılık ve genel sağlık için gerekli organik maddelerdir. Metabolizmayı
Evinizde pişen ev yemeğinin tadını
ve peşini asla bırakmamanız dileğiyle spor ve sağlık dolu günler
sizinle olsun…
İnce Memed Toroslar’da
Fırtına...
»» Çukurova’nın,
pamuk tarlalarının,
öksüzlerin,
yetimlerin;
Anadolu’nun
sesi, Yaşar Kemal
yaşam mücadelesini
kaybetti.
Türk Köylüsünün En
Büyük Anlatıcısı
Soldan Sağa
1- Gerekli, yararlı bitkileri yetiştirmek amacıyla toprak üzerinde
yapılan çalışmaların bütünü 2- Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası... Muğla’nın bir ilçesi... Sunma 3- Yükselti... Öğe, unsur 4- Acele eden kişi... İsim 5- Buğday unundan yapılan bir çeşit çörek...
Bir binek hayvanı... Hayvanların yenilebilen kısımları 6- Vilayet...
Bir nota... İnsan vücudunun dış yüzü 7- Yüz boyama, yüz bakımı..
Kalayın simgesi 8- Samsun’un bir ilçesi... Gelincik denilen hayvan... Defa, kere 9- Küçükbaş hayvanların yıllanmış, olgunlaşmış
olan... Kalıtım... Ölmemiş 10- Petrol dağımız... Sinir 11- Lityumun simgesi.. Bir kıta 12- Turpgillerden, çiçekleri etli ve tanecikli
bir görünüşte olan, yaprakları lahana yaprağına benzeyen, sebze
olarak kullanılan bir bitki.
Yukarıdan Aşağıya
1- Hardal, lahana, kaşık otu vb. bitkileri içine alan geniş bir familya. 2- Mesafe... Kırmızı... Bir pamuk türü 3- Sayı... Sanayide
kullanılan bir maden 4- Kaplıca... Bir nota 5- Kuzu sesi... Durgun,
dingin 6- Bir işaret sıfatı... Devlet işlerini dinden ayrı tutan... Su
7- Bir bağlaç... Genel, soyut, objektif ve sürekli nitelikte kurallar
koyma 8- Şehzadelerin özel eğitmeni... Bağ çubuklarında görülen
bir çeşit hastalık... Gerçek 9- Sarıya çalan açık kahverengi... Tartılan bir nesnenin kabının ağırlığı 10- Bebek yiyeceği... Kendini
beğenme 11- İstenç... Baş, kafa 12- Çinkonun simgesi... İndirim
Çeltik tarlaları, orada yaşayan ‘kemikli sivrisinekler’,
Çukurova’nın ağaları, pamuk
toplamaya dağdan ovaya
inen köylüler, haksızlıklar
yoksulluklar ve tabii ki başkaldırı. Yaşar Kemal roma-
düzenleyip, enerji üreten her türlü
biyokimyasal süreci destekler. Mineraller ise, vücutta yapılamayan ve
beslenme yolu ile dışarıdan alınması
gerekli öğelerdir. Vücut işlevlerinde
gerekli olan enzimlerin aktive edilmesinde, kanda asit baz dengesinin
sağlanmasında, sinir ve kasların özel
görevlerini desteklemede, kan hücrelerinin oluşumunu sağlamada yardımcı olurlar.
nı denilince ilk akla gelen
temalar bunlar. Balıkçılar,
Ermeniler, Rumlar ve hatta
İstanbul da var onun roman
dünyasında. Ama önce Çukurova, önce Anadolu. Diliyle, doğasıyla, insanlarıyla
Anadolu’nun romancısı Yaşar Kemal’i kaybettik. Hepimizin başı sağolsun.
Doç.Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Yayınevi: Tan Kitabevi Yayınları
Türkiye tarımının sorunlarını en iyi
bilen araştırıcı ve bilim insanlarının
başında gelen Gökhan Günaydın,
Tarım ve Kırsallıkta Dönüşüm’de bu
son aşamayı derinliğine inceliyor. Bu
kitap, bir yandan, AB içinde tarıma
dönük politikaların gelişimini ve buradaki değişmelerin Birliğe sonradan
katılan ülkelerin tarımlarını nasıl biçimlendirdiğini inceliyor. Öte yandan da, AB’nin tarım
politikalarındaki eğilim ve dönüşümlerin Türkiye?nin
tarımına ve kırsalına nasıl transfer edilmekte olduğunu,
etkileriyle birlikte araştırıyor. AB-Türkiye ilişkileriyle,
Türkiye tarımının sorunları, seçenekleri ve kaderiyle ilgilenen herkes için Gökhan Günaydın’ın bu kitabı, vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.” Korkut Boratav
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Başka Bir
Hayvancılık Mümkün
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman
da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa
mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu
sorulara cevap arıyor.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 33. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 33. Sayı KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, i...

Detaylı