Bir usta: Mengü Ertel
Transkript
Bir usta: Mengü Ertel
Sayı: Sonbahar ’12/18 Bir usta: Mengü Ertel Minyatürlerle Beşiktaş Yurdun Resimleri, Yurdun Ressamları Sporda Kadın Devrimi Kazanım: Beşiktaş’ın Vahaları Nasuh Mahruki: Kentim İçin, Kendim İçin 02 B+ SONBAHAR Cumhuriyet Türkiye’dir En yüce varlığımız olan Cumhuriyet Bayramı’nın 89. yılı kutlamaları kolay unutulmayacak Resmi kutlamaların kuruluğuna itibar etmeyen halk, Cumhuriyet Bayramı’nı alanlarda inanılmaz bir coşku ve katılımla kutladı. Cumhuriyet kutlamalarını engellemeye çalışanların tutarsız siyasal demeçleri de bu “anti demokratik” uygulamaların tuzu-biberi olarak belleklerimize kazındı. Beşiktaş yaşayanları ise, 29 Ekim 2012 akşamı, yaklaşık 250-300 bin kişinin katılımıyla muhteşem bir kutlama gerçekleştirdi. Değil kaldırımlara, Barbaros Bulvarı’na ve Beşiktaş Meydanı’na sığmayan kalabalıklar yeri göğü Cumhuriyet sevdasıyla inletti. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği burada, Atatürkçü Düşünce Derneği burada, Siyasi parti temsilcileri burada, Üniversite öğrencileri burada, Yollarda yürüyüp meydanlara sığmayanlar burada, Çağdaş insanlar burada, Mustafa Kemal’in laik temsilcileri burada, Mustafa Kemal’in devrimcileri burada, Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet’e sahip çıkanlar burada, Mustafa Kemal sevdalıları burada, Beşiktaş kentlisi burada İşte İşte İşte İşte Beşiktaş, İstanbul, yollara sığmayanlar meydanlara sığmayanlar Bizim sloganımızı hep birlikte tekrarlayalım mı? “Cumhuriyet’in ve Atatürk Devrimleri’nin kalesi Beşiktaş”ın Belediye Başkanı İsmail Ünal ise şunları söyledi; “AKUT burada, Kabataş Lisesi burada, Beşiktaş Çarşı burada, Devrimler için sonuna kadar Çağdaş çizgimiz için sonuna kadar Mustafa Kemal için sonuna kadar Cumhuriyet için sonuna kadar Ben de sizinle sonuna kadar varım ” B+ SONBAHAR 03 Nasuh Mahruki AKUT ile “Kentim İçin Kendim İçin” 28 BEŞİKTAŞ KENTLİSİ NİN DERGİSİ Sonbahar İMTİYA SA İBİ Beşiktaş Belediyesi adına Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Y NETİM YE İ Beşiktaş Belediyesi Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi Başlık Sokak No: 1 34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 Kapak: Mengü Ertel Başkan ın Beşiktaşlılara Mesa ı Yaz Kampları Öğrenciler yaz kamplarında buluştular. Kazanım Park Kafeleri Kente kazandırılan “vahalar” YAY N T Dergi/Yaygın YAY N KU ULU Hasan Özgen, Yüksel Türkili, Görkem Kızılkayak Cumhuriyet Bayramı Cumhuriyetimizi yüz binlerle kutladık. P O E Y NETMENİ Hasan Özgen EDİT Görkem Kızılkayak Albüm Sabine Buchmann Minyatürlerle Beşiktaş GENEL YAY N Y NETMENİ Cengiz Erdil G SEL Y NETMEN Nadir Mutluer SO UMLU YA Ayla Çiringel İ LE İ M D YA İ LE İ Cengiz Erdil, Ayla Çiringel, Melis Baydur, Nazan Ortaç, Aybüke Sakaoğlu KOO DİNAT Melis Baydur 06 Cumhuriyet Kazanımları Yurdu gezen ressamlar ve “Yurt Sergileri”. OTO A LA Alaattin Timur, Erdem Aydın, Burak Kara, Şenol Kaşıkçı, Burak Görgün, Hayri Doğan, Mesut Tufan, Levent Özer, Berkay Tezcan YAP M NDR Tasarım ve Reklamcılık Tic. A.Ş. Nisbetiye Mahallesi, Birlik Sokak Akyıldız Sitesi. C Blok No: 22/6 Beşiktaş / İstanbul Tel: 0212 284 99 22 46 İçimizden biri “Kor ve Ateş Yılları” ile Tülay German SAY A YAP M Merve Selvi, Engin Ak KATK DA BULUNANLA Etem Çalışkan, Cengiz Kahraman, Kıymet Giray, Nesli Yalçın, Funda Demir, Ferda Çağlayan, Şenol Durmuş, Sabine Buchmann, Levent Özer, Mustafa Taha, Didem Pekün, Yalçın Çiringel, Elif Şengün, Rahim Gökmen Tezer, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Ali Murat Hamarat 40 14 Spor da Kadın Devrimi Kadın atletlerimizin Olimpiyat başarıları Türkiye’yi coşkulandırdı. 52 Portre Metin Erksan Türk sinemasının düşünürü. BASK Promat Matbaacılık 0212 622 63 63 BASK TA İ İ Ekim 2012 22 04 B+ SONBAHAR 56 Levent Duvar esimleri 4. Levent’in duvarlarındaki hazineler korunacak. rt Sporun ve sanatın coşkusu 60 Semt Muradiye ve Türkali Nüzhetiye Caddesi’nin iki kanadındaki komşu mahalleler. 66 Bu yaz çok sıcak geçti. Güneş ve Bu sergilerin serüvenini de nem adeta kavurdu. Bu yaz içimiz sayfalarımızda bulacaksınız. ayrıca Olimpiyat meşalesiyle ısındı. Kadın atletlerimizin Olimpiyatlar’daki Bu sayımızda ayrıca, “Burçak Tarlası” başarılarıyla gururlandık. Önlerine türküsüyle yüreğimizde yer edinen, çıkarılan engellere rağmen Türkiye’nin ilk siyasi mültecilerinden kadınlarımız aldıkları madalyalarla Tülay German’ın hayatına yer veriyoruz; hepimizi duygulandırdı. Bu sayımızda, Didem Pekün ve Barış Doğrusöz’ün kadınlarımızın 1936’ya uzanan “Kor ve Ateş Yılları” belgeseli Olimpiyat serüvenini bulacaksınız. üzerinden İki milli sporcumuz Esra Gümüş Bir Usta Ethem alışkan ın kaleminden Men ü Ertel “Grafiker desek de yapıtları resimdir” 72 ve Yasemin Horasan da bizler için İstanbul’un bazı semtleri kentin büyük kadın sporcularımızın başarılarını uğultusu, 24 saate sığmayan hay huyu değerlendirdi. içinde kaybolmuş görünse de, sadece mahalle sakinlerine değil, günübirlik Nasuh Mahruki’yle AKUT üzerine ziyaretçilerine de geçmişten kalan o gerçekleştirdiğimiz bir söyleşiyi de kent ruhunu hissettirebilir. Beşiktaş bu sayımızda bulacaksınız. Beşiktaş kentinin Muradiye ve Türkali semtleri Belediyesi’nin afet bilinci ve eğitimini böyle yerleşimlerdendir. Semtlerin genç nesillere aktarabilmek için AKUT kıyıda köşede kalan bazı tarihi yapılarının ile birlikte düzenlediği yaz kampı da öykülerini okuyunca biraz şaşıracaksınız. sayfalarımızda olacak. Hoşça kalın... “Cumhuriyet Kazanımları” Park Buluşmaları Beşiktaş Parkları yine İstanbulluların nefes alma noktaları oldu. bölümümüzde ise, yurdu ve yurt insanını resmetmek üzere tüm Türkiye’de görevlendirilen ressamlarımızın hikâyesini aktarıyoruz. Cumhuriyet’in kurucusu devrimci kadro, kalkınma hamlesini tüm hızla sürdürürken sanatı da ihmal etmiyordu. Kapımızda duyulan savaş seslerine 78 [email protected] rağmen 1938-1944 yılları arasında sanatçılar Anadolu’yu resmetmek için yüreklendiriliyor ve harcamaları devlet aberler Beşiktaş’ta gerçekleşen etkin liklerden özetler. ehber saat tarafından karşılanarak farklı kentlerde görevlendiriyorlardı. Yapılan eserler Düzeltme Geçen sayımızın 26. sayfasında sol üst köşede bulunan fotoğraf altı bilgisinde, Vecihi Hürkuş’un “tayyare mühendisliği” ise “Yurt Sergileri” başlığı altında eğitimi için Almanya’ya gönderilme tarihini sergilenmekteydi. 1937 olarak düzeltir, özür dileriz. B+ SONBAHAR 05 mh ri et Ba ram Sonuna kadar Cumhuriyet Fotoğraf ERDEM AYDIN, ŞENOL KAŞIKÇI, LEVENT ÖZER Cumhuriyet Bayramı’nda Balmumcu’da buluşan yüz binler, ellerinde meşalelerle Beşiktaş’a aktı. Beşiktaş kenti için çok özel olan bu günü yazıyla anlatmak yerine bir fotoğraf albümüyle sizlerle paylaşmak istedik. 6 B+ SONBAHAR a aş i imi i i sonuna kadar! Mustafa Kemal için sonuna kadar! Devrimler için sonuna kadar! mh ri et i i sonuna kadar! 12 B+ SONBAHAR “Ben de sizinle sonuna kadar varım!” mh ri et ka a m ar Gaziantep Tabakhane Köprüsü - Feyhaman Duran, 1938 Y r r ressam ar resim eri Yazı KIYMET GİRAY Fotoğraf KIYMET GİRAY VE CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVLERİ Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro, 1938 yılından başlayarak ressamlarını yurdun çeşitli kentlerinde görevlendirdi. Ressamlar Anadolu’yla, tablolarsa büyük kentlerde yaşayan yurttaşlarla buluştu. 14 B+ SONBAHAR T ürkiye Cumhuriyeti’nin 1930’lu yılları, tarih, sosyoloji, politika, ekonomi ve sanat dallarında kapsamlı araştırmalarla incelenip bilimsel yayınlar, kitaplar ve makalelerle ele alınması gereken bir dönemdir. Bu dönemde Avrupa, siyasi ve ideolojik kamplaşmaların ortaya çıktığı yılları yaşamakta; Almanya nasyonal sosyalizm, İtalya faşizm, Rusya Stalin döneminin komünizmiyle, İkinci Dünya Savaşı’nı hazırlayan yönetim biçimleriyle idare edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetlerle çıkan Türk ulusu ise, savaş sonrasının yenidünya düzeni içinde kazandığı Kurtuluş Savaşı ile bu düzende var olmayı başarmış ve ulusun yönetim biçimi “cumhuriyet” olarak belirlenmişti. 1930’ların söylemiyle bu dönemin “ülkü”sü bilimsel düşünce biçiminin benimsenmesi, toplumsal yaşama yerleşmesi ve bilim dallarında çağdaş medeniyetler düzeyine ulaşılmasıdır. Ülkünün ana fikri hümanizmadır. Üzerinde sistemli olarak çalışılan ve programlar geliştirilen bu düşüncenin temeline eğitim, öğretim ve sanat yerleştirilir. Cumhuriyet henüz ilan edilmeden, 1923 yılının Ocak ayında 1. Ankara Resim Sergisi ile başlayan sanat etkinlikleri, 1926 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Ankara’da açılmasına karar verilen Galatasaray Sergileri ile ivme kazanır. Cumhuriyet’in 1. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Türk ressamlarının yurt dışına gönderilmelerine yönelik projelere başlatılması da, özellikle Türk resim ve heykel sanatının gelişmesine olanak sağlayan programların planlandığını ve uygulandığını kanıtlar. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yılı kutlamalarıyla ise yeni bir dönem başlar. 1930’larda Türk sanatına modernizm ve çağdaş sanat kavramlarının yerleşmesi bu program kapsamında ortaya çıkar. Reformlar, üniversiteden sanata kadar uzanan tüm alanlarda 20. yüzyılın bilime dayalı düşünce sistemiyle desteklenmektedir. Bu bağlamda, sanat dallarında da yeni ve büyük organizasyonlar hedeflenir ve uygulamaya konulur. 1933 yılının 29 Ekim’inde Ankara’da açılan İnkılâp Sergileri ile başlayan bu program Devlet Resim ve Heykel Sergisi ve Yurdu Gezen Türk Ressamları Sergileri’ni de kapsar. 1930’lu yılların programlarının bu iki büyük etkinliğinin kararları Atatürk tarafından alınır ancak Devlet Resim ve Heykel Sergisi gibi Yurt Sergileri de Mustafa Kemal’in ölümünden sonra gerçekleşir ve 1940’lı yılları kapsayan en önemli sanat faaliyetleri olur 1 . Mahmut Cûda 1938 yılının Temmuz ayı gazeteleri Türk resim sanatı ve ressamlarını yakından ilgilendirecek olan bir sanat programını halka duyurmaktadır Duyurulmakta olan, “mühim mevzu” ve “müspet karar”; Yurt Resimleri ve Sergileri’nin amaçlarının, hedeflerinin belirlenmiş, programlanmış olarak yapılmasıdır. 27 Temmuz 1938 tarihli CHP toplantısında “Yurt içinde sanat tetkik seyahati tertiplenmesi” kararı alınmıştır. Amaç ise; “yurdun güzelliklerini yerinde tespit ettirmek ve sanatkârlarımızın memleket mevzuları üzerinde çalışmalarını kolaylaştırmak” olarak açıklanmıştır. Katılacak olan sanatçıların seçimi, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne bırakılır. Süre sonunda, illerde yapılacak olan resimlerin, seçici bir jüri incelemesine toplu olarak katılmasına karar verilir. Sanatçıların yol masraflarının ve zorunlu giderlerinin parti tarafından ödeneceği, üretecekleri yapıtlar için ise Cumhuriyet Halk Partisi Pirisi verileceği açıklanır. “CHP Yönetim Kurulu, dün öğleden önce toplanarak bazı kararlar vermiştir. Bu arada memleket sanat hayatını alakadar eden mühim mevzular, müspet kararlara varılmıştır 2 .” Birinci yurt gezisi kapsamında gezilecek ve resimlenecek olan iller; Antalya, Antep, Bursa, Edirne, Erzurum, İzmir, Konya, Malatya, Rize ve Trabzon olarak belirlenir. 19 Ağustos 1938 tarihli gazeteler; “CHP’nin güzel kararı Bursa’dan - Cevat Hamit Dereli Trabzon’dan - Mahmut Cûda, 1938 B+ SONBAHAR 15 Anadolu obanları - Cemal Tollu On ressamımız tablolar yapmak üzere yurt içinde dağılıyor” başlıklı yazılarla çıkar. Seçimleri akademi tarafından yapılan sanatçıların adları ve gönderildikleri iller de belirtilerek Ulus Gazetesi’nden duyurulur “Trabzon Lisesi Resim Muallimi Saim Özeren Konya’ya, Cibali Orta Mektebi Resim Muallimi Hamit Görele Erzurum’a, Güzel Sanatlar Akademisi “D” Grubu muallimlerinden Bedri Rahmi Eyüboğlu Edirne’ye, Güzel Sanatlar Akademisi “D” Grubu muallimlerinden Cemil Tolo Antalya’ya, Güzel Sanatlar Akademisi birliğinden ressam Sami Yetik İzmir’e, Güzel Sanatlar Akademisi muallimlerindenHikmet Onat Bursa’ya, Feyhaman Duran Antep’e, RessamMahmut C da Trabzon’a, Güzel Sanatlar Akademisi Müstakil Ressamlar Birliği’nden Muallim Ali Avni Çelebi Malatya’ya, Güzel Sanatlar Müstakil Ressamlar Birliği’nden Zeki Kocamemi Rize’ye gidecektir (3).” Sanatçıların, “memleket güzelliklerini ve enteresan tipleri” konu alan yapıtlarının, jüri seçimi sonrasında önce Ankara sonra da İstanbul’da sergilenecekleri de duyurulmaktadır. Ressamlara yol masrafları dışında “300” er lira ödenek verileceği ve jürinin seçtiği resimlerin parti tarafından satın alınacağı net olarak açıklanır 4 . men, Muradiye’de Eski Sokak, Saat Kulesi, Gazi Mihal’de Minaresiz Cami; Cemal Tollu Şehirden Bir Manzara, Akköprü Ziraat İstasyonu’nda Fidanlı Bir Yol, Limanda Fırtına, Antalya Limanı, Alanya Kale İçi, Manavgat Şelalesi; Feyhaman Duran Nalbant Hasan Çavuş, Tabakhane Köprüsü, Antep’te Bir Sokak; Hikmet Onat Yeşil Türbe, Çelik Palas, Yeni Kaplıca; Mahmut C da Park, Eski Tabakhanede Bir Sokak; Saim Özeren Beyşehir, Eski Konya’da Bir Sokak; Sami Yetik Kapalı Havada Karataş’ta Güzel Yalılar, Eşrefpaşa; Zeki Kocamemi İslampaşa Camii, Müftü Cami, Müftü Mahallesinden, Çarşı İçi, Rize’den Kompozisyon ve Kavaklardan Taşlıdere resimleri satın alınır 7 . Maarif Vekâleti tarafından ise, Ali Çelebi Hezenek Yolu, Şehir Harici; B. Rahmi Kirişhaneden Manzara, Tunca Köprüsü; Cemal Tollu Tophane Bahçesinden Akşam, Antalya’da Ağaçlı Bir Köşe; Feyhaman Duran Gaziantep Ömeriye Camii; Hamit Görele Kümbetler, Mescit Camii; Hikmet Onat Irganda Köprüsü; Mahmut C da Kanita, Çarşı Camii; Saim Özeren Alâeddin Camii, Beyşehir Bademli Köyü; Sami Yetik Bir Sokak Bergama; Zeki Kocamemi Çay Ziraati, Küçük Ziraat adlı resimleri satın alır 8 . Böylece birinci sergiden hükümet adına 60 resim satın alınmış olur. Satın alınan bu resimler, bakanlık binalarına ve Halkevi’ne asılır. Yurdu Gezen Türk Ressamları etkinliğinin ikincisi, Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamına alınır ve hemen aynı yıl içinde gerçekleştirilir. Yapılacak olan resimlerin Ressamlar, mesleklerinin ilk kez hükümet tarafından kabul görmesi ve kendilerine sanat üretimi için olanaklar sağlanması olarak değerlendirdikleri bu etkinliği benimserler ve övgüyle karşılarlar 5 . Eylül sonunda bitmesi hedeflenen 1. Yurt Resimleri çalışmaları, Atatürk’ün hastalığının ilerlemesi ve ölümü, ardından yeni cumhurbaşkanının belirlenme süreci nedenleriyle ertelenir. 29 Ekim 1938 tarihinde açılması hedeflenen sergi ancak 1939 yılının Şubat ayında karara bağlanır ve ilki, on ressamın on ilden yaptığı 116 resimle, 23 Mart 1939 tarihinde, Ankara Halkevi Sergi Salonu’nda açılır 6 . Ertesi gün, Cevdet Kerim İncedayı başkanlığında, Nafi Atıf Kansu, Reşat Nuri Güntekin, Burhan Toprak, S.Kemal Yetkin, Refik Epikman ve Malik Aksel’den oluşan jüri 43 resmin satın alınmasına karar verir Ali Avni Çelebi Malatya Harici, Kerkes Dağı, Arapkir Civarı, Arapkir İçinden, Şehir İçinden, Arapkir Herzende Civarı. B. Rahmi Tunca Boyu, Arda Boyu, Arda Boyunda Eskideğir- 16 B+ SONBAHAR Kemah - eref Kamil Akdik Yurdu Gezen Türk Ressamları ve Devlet Resim Heykel Sergileri.... İlki vatanın kentlerini, kasabalarını, köylerini ve yaşayan insanlarını konu alan bir resimli yurt tanıtma programı; ikincisi Türk ressam ve heykeltıraşlarının ilerlemesine olanak tanıyan ve topluma tanıtılmasına önayak olan iki büyük etkinlik... Basın yayın ve toplum Cumhuriyet sergilerini gezmekte; resimleri yapılan illerin halkı kendi kentlerini, kasabalarını, köylerini ve yerel giysili halk kahramanlarını, kent sokaklarında akıp giden yaşamın izlerini görmek için başkent Ankara’ya koşmakta ve sergi salonlarını doldurmaktadır. Belirlenen hedefe ulaşılmıştır. Ressamların gittikleri kentlerin meydanları, sokakları, evleri ve kahveleri resimlere yansımaya başlar ve bu resimleri yapmak için kaldıkları kentlerde kurdukları dostluklar da sergilere ziyaret olarak geri döner. Sanat-toplum-sanat eseri bağı sıkı ilişkilerle perçinlenmiş olur. Sanat eserlerinin satın alınması için hazırlanan yasalar ve yapılan teşviklerle bu sergilerde önce devlet kurumları sonra bankalar ve ardından da özel teşebbüs ve şahıslar koleksiyon yapma kazanımları elde ederler. Erciş - Tur ut aim 29 Ekim 1939’da Ankara’da açılacak büyük resim sergisinde sergilenmelerine karar verilir 9 . Aynı yıl Başbakan Dr. Refik Saydam’ın açılış konuşmasıyla ve Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in katılımıyla, Birinci Devlet Resim Sergisi ile aynı gün ve aynı mekânda fakat farklı bölümlerde açılmış olur. II. Yurt Sergisi kapsamında Abidin Dino Balıkesir’e, Ali Karsan Bolu’ya, Ayetullah Sümer Afyon’a, Cevat Dereli Sinop’a, Malik Aksel Sivas’a, Refik Epikman Hatay’a, Sabiha Bozcalı Zonguldak’a, Seyfi Toray Diyarbakır’a, Turgut Zaim Kayseri’ye, Zeki Faik İzer Eskişehir’e gönderilir. Bu sanatçıların yaptığı 101 resim, kent görünümleri, yerel yaşam, yerel giysiler ve önemlisi hükümet programı çerçevesinde gelişen sanayileşmeyi konu olarak seçer. II. Yurt Sergisi resimleri, CHP ve Maarif Vekâleti jürisi tarafından elemeye alınır. Sonuçta; Cevat Dereli birinci, Refik Epikman ikinci, Malik Aksel üçüncülüğe değimli bulunur. Yurt gezilerine katılan sanatçılara bu sergi ile birlikte derecelendirme uyarlanırken bu derecelere göre de nakit ödül verilmeye başlanır 10 . 1940 yılının ağustos ayında III. Yurt Gezisi’ne gönderilen Arif Kaptan Kastamonu, Eşref Üren Yozgat, Elif Naci Samsun, Melahat Ekinci Aydın, Nurettin Ergüven Isparta, Nurullah Berk Amasya, Saip Tuna Maraş, Şeref Akdik İçel’den olmak üzere toplam 87 resimle dönerler. Yapılan resim sayısı yurt gezilerinin resim üretimine ne denli hız kazandırdığını kanıtlar. III. Yurt Gezisi Sergisi 29 Ekim 1940 tarihinde, II. Devlet Resim ve Heykel Sergisi ile birarada Ankara Sergievi’nde açılır. Bir ay sonra, Sergievi salonunda, İstanbul Mebusu Salah Cimcoz, Gire- Peyzaj - Malik Aksel B+ SONBAHAR 17 sun Mebusu Nafi Kansu, Çoruh Mebusu Ali Rıza Eren, Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye Azası Enver Ziya Karal, Güzel Sanatlar Umum Müdürü S. Kemal Yetkin, Matbuat Umum Müdürlüğü Turizm Müdürü Vedat Nedim Tör, Ressam Turgut Zaim ve Cevat Dereli’den oluşan jüri toplanır ve gizli oyla seçim yapar. Sonuçta Halil Dikmen birinci, Arif Kaptan ikinci, Edip H. Köseoğlu üçüncü seçilir 11 . Bu sergi sırasında Parti Genel Sekreterliği 3 sene içinde geziye katılan sanatçıların kendi yaptıkları krokileri ve özgeçmişleri ve resimleri ile düzenlenecek olan bir katalogun hazırlandığını duyurur. 1941 yılında IV.Yurt Resimleri gezisi kapsamında görevlendirilen; Ahmet Hakkı Anlı Kütahya’dan, Ali R.Beyazıt Elazığ’dan, Refia Erden Ordu’dan, Fahri Arkunlar Çoruh’tan, Kemal Zeren Van’dan, M. Selim Turan Muğla’dan 12 , Nusret Karaca Urfa’dan (13), Sadık Göktuna Tokat’tan, Sami Lim Kars’tan, Salih Urallı Manisa’dan yaptıkları 102 resimle dönerler. Fakat bu yıl Yurt Sergileri, Cumhuriyet bayramı kutlamaları programından çıkartılır. 31 Ekim 1941’de açılan Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nin yanında Yurdu Gezen Türk Ressamları Sergisi yoktur ve bu tarihten başlayarak da hiç olmayacaktır. Nedeni, iki sergi arasında var olduğu sayılan rekabet olarak gösterilse de, Cumhuriyet’in kutlama yıldönümlerinden Anadolu kent gezilerinin yansımaları çıkartılmış ve kutlama etkinlikleri zayıflatılmış olur. IV. Yurt Gezileri Sergisi, Halkevleri’nin kuruluşunun onuncu yıldönümü kutlamaları kapsamına taşınarak ve eklemlenerek 22 Şubat 1942 tarihinde açılır 14 . Yurt Sergileri’nin en görkemli gösterimi bu kapsam içinde gerçekleşir; yalnızca 1941 çalışmaları değil, dört yıl boyunca yapılan resimler toplu halde sergilenir. Ankara Halkevi salonları, etkinliğe katılmış olan 40 ressamı 393 resmi ile tanıtır. Düzenlenen büyük etkinlik, basının dikkatieref Kamil Akdik Erzurum’dan Kümbetler - Hamit Görele 18 B+ SONBAHAR nin tekrar Yurt Sergileri üzerinde yoğunlaşmasına neden olur. Etkinliğin ve ressamların övgü dolu eleştirilerle tanıtımlarının yapılmasının yanında, yazarların eleştirilerinde -gerçekçi ve doğru yaklaşımlarla- yergiler de bulunmaktadır. Bu sergilere gösterilen büyük ilginin, halkın resimlerde kendilerini ve anılarını bulmalarından kaynaklandığı söylenir. Ressamların atölyenin sıcak ve rahat ortamında, natürmort ve görünüm resimleri yerine; Karabük işçileriyle birlikte ateş karşısında resim yapmaları, kent ve kasabalarda gezmelerinin anlamlı olduğu savlanır. Sanatçıların çalışma gücü ve isteği içinde oldukları ve meslekleri ile ilgili olan işlere koştukları belirtilir. Resim ve özellikle karikatürlerde izlenen yabancı etkilerin terk edilmesinin bu yolla gerçekleşeceği görüşüne, “halk resmi yaratmak”, “benliğimize dönmek” gibi savlar hedef gösterilecek ve bu yolla evrenselleşme yerine yerelleşme görüşleri filizlenmeye başlayacaktır 15 . Bu övgülerin yanında, ressamların çalışma sürelerinin yetersizliği nedeniyle yaptıkları resimlerin de yetersiz oldukları eleştirilmeye başlanır. Kısa çalışma süreleri içinde yapılan resimlerde, etüt nitelikleri taşıyanlarla, gerçek resimlerin birbirlerine karışmaya başladığı vurgulanır. Ressamların iyi resim yerine, çok resim yapmayı yeğlemelerinin yanlış olduğu belirtilir “Eğer maksat yalnız mahalli kıyafetleri, abideleri bir müzeci gözüyle tespit etmek olsaydı bu iş için ressam değil, fotoğrafçı göndermek daha doğru olurdu 16 .” Ahmet Muhip Dranas Güzel Sanatlar Dergisi’ndeki uzun yazısında sanatçıları, katıldıkları yılları ve şehirleri belirler ve tek tek olumlu ve olumsuz yönleriyle eleştirir “Sanatına bir yenilik katıp katmadığı kendisince bilinecektir; boyayı palette karıştırıp ezmeye bile üşeniyor, tabiatı ihmal ediyor; az hislidir; güneş ışıklarına fazla yer verilmiş; yeni buluşlar göstermez; birbirinin kopyası denecek kadar birbirlerine benzerler; daha fazla alın teri ve hislilik isterdi; baştan savma yapılmış mecmua resimlerini düşündürmektedirler; boyalarla tutulmuş notlar gibidir; minyatür dünyasından bir türlü ayrılmazlar; son zamanlarda resimlerine perspektifi ve derinliği koydu; fakat o yassılık bir türlü gitmiyor; en güzel peyzajının bir tanesinin ortasına koyduğu mavi leke; tabloya kazara mavi mürekkep dökülmüş hissini veriyor; kırık dökük gibi duran desen bu eserlere düşünülmüş ihmalin zarifliğini verir; ne dereceye kadar kendisini gayeye ulaştırdığını Allah bilir; hassasiyeti tek cepheli midir diye bir tereddüdün mevsimi henüz gelmemiştir; iptidai bir atmosfer denemesidir; özenti hissi vermesine rağmen; ince çizgiler onları biraz tezyini kılar; maksatsız bir karanlık içindedir; bu eserler ona şahsiyet verecek kudrete erişememiştir.” Yurt ezileri kapsamında resim üretilmiş ve halkla buluşturulmuştu Yeni Gelin - Nusret Karaca anlıurfa Ressamlar bu telaş dolu çalışmaya iş bulma sevinci içinde katlanırlar. Kendi deyişleriyle “Bu geziler ressamlarımızın senenin yalnız birkaç ayını olsun tam bir ressam gibi yaşamalarına imkân verecektir 17 .” Buna karşın, o günün zor koşullarında buldukları işi kaybetmeme heyecanı içinde ödünler veren sanatçılar, acı eleştirilerle, gerçeklerle yüz yüze getirilirler. Bu cesur eleştiriler, yol gösterici ve toplumu aydınlatan açıklamalarıyla, günümüzün salt övgülere yer veren eleştirilerine yol gösterecek bir doğruluk belgesi olarak dikkatle incelenmelidir. Bu sert ve doğru eleştiriler V. Yurt Resimleri Sergisi’nin gündemini hazırlar. Beşinci sergi sanatsal bir güvenceye alınacak ve bu sergiye daha önce ödül alan sanatçıların katılmaları tasarlanacaktır. Bu aşamada sanatçıların çalışmaları da yeni bir sisteme bağlanır. Geziye katılan ressamlar, en az on etüt ve boyu iki metreden fazla ve bir buçuk metreden az olmayacak kompozisyonlar üretmek zorundadırlar. Gezilere katılan ressamların etütlerini geliştirmeleri için yapacakları atölye çalışmaları için Ankara, İstanbul ve İzmir halkevleri atölyeleri hazırlanır. Serginin açılışı sırasında yayınlanacak katalog için, sanatçılar kendi çizgileri olan desenlerini ve özgeçmişlerini yapıtları ile birlikte bırakacaklardır. Refik Epikman, Malik Aksel, Cevat Dereli, Eşref Üren, Turgut Zaim, Ali Çelebi ve Cemal Tollu’nun desenleri, bu haberle birlikte Ülkü dergisinde de yayınlanır. Refik Epikman bu bilgileri belirttiği yazısına şu ilginç açıklama ile devam eder “Konuyu seçmekte ressam serbesttir. Ancak hangi cereyana mensup olursa olsun, sanatçının vereceği eserler, çalıştığı çevrenin özelliklerini belirten yerli ve öz motiflerimizle zenginleştirilecektir (18).” Bu açıklama ressamların çok da özgür olmadıklarını belgeler. Memleket resimleri düşüncesi ile belirlenen istek; yerellik, geleneksel kaynakların yinelenmesi ve partinin yurt içinde gerçekleştirdiği gelişme programlarının vurgulanması ereğini taşır. Bu kez, sık sık yetersizliği vurgulanan çalışma süresi de uzatılacaktır. Ressamlar 1942 yılında gittikleri gezilerde üç ay çalışma şansını yakalayacaktır 19 . B+ SONBAHAR 19 essamlar Türkiye çapında varlıklarını ilk kez Yurt Ser ileri yle duyurdular İbrahim allı Sami Yetik eyhaman Duran evket Dağ ikmet Onat Kuşağı esim 1942 Yurt Resimleri gezisine 12 ressam gönderilmesi ve serginin Mayıs 1943’de açılması düşünülür 20 . Sonuçta bu geziye 14 ressam katılır ve 166 resimle dönerler. Abit Elder Muş; Ali Avni Çelebi, Avni Arbaş, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu, Cevat Dereli, Hamit Görel, İbrahim Çallı İstanbul’dan, İlhami Demirci, Malik Aksel Denizli; Refik Epikman, Şefik Bursalı Kocaeli; Turgut Zaim Kırşehir’den yaptığı resimlerle 1943 sergisine katılırlar 21 . Sanatçı sayısı ile birlikte resim sayısı da artar. 6 yıl içinde 63 ile 63 ressam gönderilmesi tasarlanan etkinlik bu ereğe, 1943 Eylül ayında açılan sergide ulaşır 22 . Aynı yıl, VI. Yurt Resimleri gezisine gönderilen Arif Kaptan Çanakkale, Cemal Bingöl, Halil Dikmen Erzurum, Hulusi Mercan, Mahmut C da Bitlis, Melehat Ekinci Bilecik, Nurullah Berk Tekirdağ, Saim Özeren Hakkari, Saip Tuna Kırklareli, Şeref Akdik Erzincan resimleri ile dönerler. 1944 yılında bir katalog ile sanatçılar ve resimleri, Cumhuriyet Halk Partisi Resim Sergisi adı altında toplu bir sergide bir araya getirilir. Bu 6 yıllık çalışmaların genel değerlendirmesi olarak önem kazanır. Eylül ayında 675 resim Ankara Sergievi salonlarında sergilenir. Sergiden seçilen resimlerin, Ekim ayında, Manisa ve Konya halkevlerinde sergilenmeleri, Ankara ve İstanbul dışında açılan büyük sergilere örnek olması nedeniyle, çok önemlidir 23 . 1945 yılında çok partili sisteme geçiş hazırlıkları politik yarışı gündeme getirmesi nedeniyle bu etkinlik ilgi alanından çıkar, illerin resimlenerek belgelenmeleri yeni bir alanda ele alınır. 1 Ekim 1945 tarihli Ülkü Dergisi bu yeni uygulamanın sonucunu duyurur. Bu uygulamayla, mimarlar kentlerin tarihi dokusunu inceleyen projeleriyle 20 B+ SONBAHAR eyhaman Duran yarışacaktır. Mimarlık Sergisi adlı bu etkinlik, 15 Eylül 1945 tarihinde, Ankara Sergievi salonlarında yapılan törenle sergilenmeye açılır “Mimarlarımızın yurdun tarihini ve milli özelliklerini, sanat değerlerini açıkça belirten bu sergisi takdirle karşılanmış” açıklamasını birinci seçilen çalışmayı tanıtan şu satırlar izler “ Sergide Anadolu Türk Mimarlığının en eski eserlerinin önemli bir kısmını bağrında saklayan Erzurum şehrinin anıtları gösterilmektedir. 37 parça eserde Erzurum şehri, büyük tarihi anıtları ve eserleri gösterilir 24 .” Yurt Sergileri’nin amacı olan kent tanıtımları yeni bir boyut kazanırken resim çalışmaları ne olmuştur? Yeni sorular ve bakış açıları burada gündeme gelir. Sabancı Koleksiyonu resimleri arasında tarafımızdan belgelenen 1945 tarihli Konya resmi, bu yıl içinde yurt gezilerinin yapıldığını kanıtlamakta ve Ferruh Başağa’nın bu gezilere katıldığını göstermektedir. Ancak ne yazık ki o yılların basınında bu konuya ayrılan yazılara rastlanmaz. Büyük umutlarla başlanan ve yedi yıl gibi uzun bir zaman dilimi içinde birçok resmin üretimine önayak olan bu etkinlik sessizce biraz da ihmal edilerek son bulur. Bu arada etkinlik, parti adına eleştiriler alır ve bu eleştirilerde ressamlara baskıcı tutumda bulunulduğu söylenir. “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan totaliter ve tek partili devletlerde olduğu gibi, bizde de devlet, sanat ve fikir hayatına müdahale ederek, her çeşit kültür çalışmasını kendi sabit ve dar görüşlü prensipleriyle hemahenk olarak yürütmek istemiştir. Halk Partisi, Anadolu’ya gönderdiği ressamlara verdiği direktiflerle memleketi gerçekler ile değil, iyi taraflar ile görmelerini emrettiğinden bu ısmarlama resimlerle resim sanatı fonksiyonunu ifa etmekten uzak bırakılmıştır. Parti himayesine girmeyen müstakil ressamların çalışma imkanları her bakımdan tahdit edilip sergi açmaları güçleştirildiği, anlayışsız tenkitçilere bu ileri eserleri kötüleyici yazılar yazdırdığı için halk hizmetinde realist bir resim çığırının açılması gecikmiştir 25 .” Bir partinin belli komutlarla ressamlara görev vermesi elbette ki demokratik değildir; ancak bu etkinliklerin ressamların varlıklarını kabul ettirme şanslarının çok zayıf olduğu yıllarda yakaladıkları büyük bir şans olduğu yadsınamaz. Sanatçı olarak ressamlar Türkiye çapında varlıklarını ilk kez bu etkinlikler çerçevesinde yaygınlaştırır. İl il gezen sanatçılar devlet adına gönderilmiş olmanın ayrıcalığı ile gittikleri illerde dikkati çekerler ve kabul görürler. Bu arada kendi ülkelerinin gerçekleri ile yüz yüze gelirler. Bu etkinlik ressamlara, ressamca yaşama şansı verdiği için önemlidir. Folklor araştırmaları, yurt türküleri, yurt hikâyeleri ve gezi notları gibi yurt resimleri de ülkenin kentleri içinde sanat etkinliklerinin yoğun bir şekilde yaşanmasını sağlar. 1944 yılı etkinlikleri kapsamı içinde; Sinekli Bakkal romanının birinci ve Yaban romanının ikinci seçilmesi de bu çalışmaların sonucudur. Hakkâri’den Edirne’ye uzanan topraklar üzerinde ressamlar, araştırmacılar ve yazarlar, halkla iç içe, köy köy kendi ülkelerini rahatça gezip dolaşarak çalışmışlardır. Bu güzel işbirliği ve uyum, sanatı etkin kılar. Günümüzde ise bu konuda bir başka gerçekle yüz yüze gelmekteyiz. Bu resimler nerededir? Yapıldıkları kentlerin doğal ve tarihi dokuları gibi bu resimler de kaybolmuş ya da dağılmıştır. Halkevlerinin kapatılması ile kayıtları kaybolan koleksiyon ne olmuştur? Bu makale, konu hakkında yeni tartışmalar açılmasına ve somut sonuçlara ulaşılmasına hizmet etmelidir. B+ Kaynakça 1 Kıymet Giray, “Yurdu Gezen Türk Ressamları-2” 1939-1944 Yurt Sergileri, Türkiye’de Sanat, Mayıs-Ağustos, Sayı 19, s.38-46; Kıymet Giray, “Yurdu Gezen Türk Ressamları-1” 1939-1944 Yurt Sergileri, Türkiye’de Sanat Mart Nisan 1995, Sayı 18, s.34-38. 2 Kıymet Giray, “Yurdu Gezen Türk Ressamları-2” 1939-1944 Yurt Sergileri, Türkiye’de Sanat, Mayıs-Ağustos, Sayı 19, s.38-46; Kıymet Giray, “Yurdu Gezen Türk Ressamları-1” 1939-1944 Yurt Sergileri, Türkiye’de Sanat Mart Nisan 1995, Sayı 18, s.34-38. 3 Anonim, “CHP’nin Güzel Kararı Ulus” 19 Ağustos l938; harf hataları yazının özgünlüğüne dokunulmamak için aynen bırakılmıştır. , 4 Anonim, “CHP’nin Güzel Kararı”, Ulus, 19 Ağustos 1938. 5 Anonim, “Ressamların CHP’sine Teşekkürleri”, Ulus 14 10, İkinci teşrin Kasım , 1938. 6 Anonim, Ankara Halkevindeki Resim Sergisi, Ülkü, Cilt 13, Sayı 75, 1939, s.277. 7 Anonim, “CHP 43 Parça Tablo Satın Alacak”, Ulus, 25 Mart 1939. 8 Refik Epikman, Yurdu Gezen Türk Ressamları, Güzel Sanatlar I. İlkteşrin Ekim . 1939, s.137. 9 Refik Epikman, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türk Ressamları Arasında Tertip Ettiği Yurt Gezisi, Ülkü, Eylül, l939, Cilt. XIV. Sayı 79, s.73-79, 2. Yurt Sergisi, Ankara Sergievi Salonları’nda. 10 Refik Epikman, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Tertip Ettiği II. Yurt Gezisi. Güzel Sanatlar. 11 Anonim, “CHP Genel Sekreterliğinin Güzel Sanatlara Yaptığı Büyük Hizmet”, Ulus, 28 Kasım l940. 12 Kıymet Giray, “Türk Resim ve Heykel Sanatının Paris Elçisi Selim Turan” T.İş Bankası Kültür ve Sanat, Sayı 20 Aralık 1993, s.28-35. 13 Kıymet Giray, Kaybolan Resimler Unutulan Görünümler ve İsimlerle Şanlıurfa, Kültür ve Sanat, Sayı 14, Haziran 1992, s.63-65. 14 Anonim, CHP Resim Sergisi, Ülkü, Cilt 2. Sayı 12. l Nisan 1942, s.9; Eşref Üren, Bir Sanat Hesaplaşması, Ülkü, Sayı 35, 1942, s.24. 15 M.A, Memleket Resimleri, Ülkü. 1 Nisan 1942, sayı 13, s.12-13. 16 Nusret Suman, Resim Sergisi Dolayısıyla, Ülkü, Cilt 2, 1 Nisan 1942, Sayı 13, s.14. 17 Nusret Suman, Resim Sergisi Dolayısıyla, Ülkü, 1942, Sayı 35, s. 14. 18 Refik Epikman, C.H.Partisi’nin Yurt İçi Ressamlar Gezisi, Ülkü, Cilt 3, Sayı 35, 1943, s.10. 19 Malik Aksel. 20 Yıllık Sanat Hareketleri, Ülkü, Sayı 51, 1943, s.25. 20 Eşref Üren,1942, s.24. 21 Cumhuriyet Halk Partisi Resim Sergisi Kataloğu, 1944. 22 Arif Kaptan, “Yirmi Yılda Resim”, Ulus, 30 Ekim l943. 23 Anonim, C.H.Partisi’nin Manisa ve Konya Halkevlerinde açtığı Seyyar Yurt Sergisi. Ülkü, Sayı 97, Cilt 9, s.20. 24 Anonim, Ülkü, Sayı 97, Cilt 9, s.20. 25 S.Hakkı Esatoğlu, C.H.P ve Kültür Hayatı, Fikir ve Sanat, Sayı 4, Haziran1950, s.1, Burada sözü edilen müstakiller, yurt gezilerine katılmak istemeyen ressamlardır. Grup olarak bilinen Müstakiller değildir. Onlar sergi kapsamında yer almışlar ve bu etkinlik için övgü dolu yazılar bile yazmışlardır. İlk eçen treni seyreden köylüler - Bedri ahmi Eyüboğlu B+ SONBAHAR 21 Spor r a ka devrimi Yazı MUSTAFA TAHA Söyleşiler B Fotoğraf CENGİZ KAHRAMAN, GENÇLİK VE SPOR BAKANLI I ARŞİVİ Bir yanda kocaları tarafından dövülen, öldürülen kadınlarımız, diğer yandan olimpiyatlara damga vuran kadınlarımız. Spordaki kadın devriminden çıkarmamız gereken dersler var. T ürkiye gibi kadınların devamlı şiddet gördüğü, hakkını talep ettiği için dayak yediği, haklarını büyük ölçüde elde edemediği bir ülkede, önce Olimpiyat’ta erkek sporcudan daha fazla sayıda kadın sporcuyla temsil edildik. Sadece temsil edilmedik, judodan atletizme, basketboldan voleybola kadın sporcularımız ve takımlarımız göğsümüzü kabartan başarılar elde ettiler. Biz onlara gereken desteği, gereken ilgiyi zamanında göstermesek de 22 B+ SONBAHAR Kadın sporcularımızın Olimpiyat yolculuğu Berlin 1936’ya kadar dayanıyor. Tarihin en siyasi Yaz Oyunları’nda, eskrimde mücadele eden Suat Aşani ve Halet Çambel ilk kadın sporcularımızdı. İlk madalya kazanan kadın sporcumuzu görmek için Barcelona 1992’yi beklemek gerekiyordu. Judoda 48 kiloda mücadele eden Hülya Şenyurt bronz madalyayı boynuna takarak spor tarihimize geçiyordu. Podyumun en üst basamağına çıkan ilk kadın sporcumuz ise Atina 2004’te halterde 48 kiloda şampiyon olan Nurcan Taylan’dı. Her geçen Olimpiyat oyunlarında kadın sporcularımız, performanslarının üstüne eklemeye devam ediyor, Pekin’de elde ettiğimiz sekiz madalyadan dördü onlardan geliyordu. Kadın sporcularımızın başarıları Londra 2012’de de devam etti. Önce katılımcı sayısı olarak, ardından da sportif başarı açısından... Olimpiyat’ın belkemiği atletizm, Türkiye’nin çok sayıda podyum gördüğü bir spor dalı değildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ulusları tekrar biraraya getiren 1948 Londra Yaz Oyunları’nda Ruhi Sarıalp’ın üç adım atlamada kazandığı bronz, masal gibi anlatılmıştı. Münih’te düzenlenen 2003 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Süreyya Ayhan’ın elde ettiği şampiyonluğun ardından bir rüzgâr yakalanacağına inansak da atlamak istediğimiz eşiğin kıyısından dönüyor gibiydik. Pistteki fırtına Olimpiyatlarda kazandığımız madalyanın ü kadın sporcularımıza ait 2008 Pekin Yaz Oyunları’nda Elvan Abeylegesse’nin “on bin”de kazandığı gümüşü, bir hafta sonra “beş bin”de yine ikincilikle süslemesi; 2010 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda elde edilen başarılar umut vericiydi. Elvan “on bin” metrede altın madalya alırken, “beş bin” metrede iki Türk atlet duble yapıyordu. 100 metre engellide Nevin Yanıt’ın elde ettiği Avrupa şampiyonluğu ise bu başarıyı taçlandırıyordu. Peki bu sefer başarıların devamı gelecek miydi? Bu sorunun cevabı için 2012’yi beklememiz gerekiyordu. Önce mart ayında İstanbul’daki Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda Aslı Çakır Alptekin 1500 metrede mükemmel bir performans gösterip bronz madalyayı boynuna takıyordu, ki şampiyona için yapılan salona kadar ülkemiz sınırları içerisinde dünya standartlarında bir atletizm salonu bulunmuyordu, yani atletlerimiz rakipleriyle ya aynı koşullarda hazırlanamıyordu ya da hazırlanmak için yurt dışına gitmek zorunda kalıyordu. Haziran ayıyla birlikte atletizme dair beklentilerimiz artıyordu. Helsinki’de düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Nevin Yanıt üst üste ikinci kez Avrupa şampiyonu oluyor; kadınlar 1500 metrede ise iki Türk atlet birden ilk iki sırada yer alıyordu. Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut’a sevinirken, onların bunu 40 gün sonra Londra’da bir kere daha tekrarlayabileceklerini hayal bile edemiyorduk. Olimpiyat’ta ise hiçbirimizin beklemediğini gerçekleştirdi bu üç kadın. Nevin finalde koşarken, yarışı dördüncü sırada bitiren Birleşik Amerikalı Lolo Jones ile aynı dereceyi yaparak beşinci oldu. Aslı Çakır Alptekin ile Gamze Bulut ise altın ve gümüş dublesi yaparken sadece biz değil, dünyanın geri kalanı da şaşırıyordu. Şaşırmamak imkânsızdı gerçekten de. Bireysel sporlar ve sporcular yerine takım sporlarına sponsor olmaya daha önem veren şirketlerin olduğu, atletlerimizin uluslararası organizasyonlara katılma şansını çok fazla bulamadığı ülkemizden aynı yarışta hem Olimpiyat şampiyonu hem de Olimpiyat ikincisi çıkarmanın mucizesine imza atmıştık. Peki, aynı yıl içerisinde hem Dünya, hem Avrupa şampiyonalarında hem de Olimpiyat’ta podyuma çıkmış bir sporcunun ne yapmasını beklersiniz? Bu başarıların ardından yeni sponsorlarla anlaşmalar imzalamasını, Elmas Ligi gibi uluslararası organizasyonlarda koşmasını, daha iyi koşullarda antrenman yapmasını değil mi? Halbuki Aslı bambaşka bir karedeydi; yeni öğretim yılı açılırken öğrencileriyle birlikte beden eğitimi öğretmeni olduğu okulun bahçesinde poz vermişti. Halbuki elde edilen bu başarı, bir futbol kulübü tarafından kazanılsaydı el üstünde tutulur, günlerce kendilerini yüceltirdik Yıkıntılar arasından tarih yazmaya Jimnastikte yarışan Göksu Üçtaş, aslında bu ülkede birçok şeyin mümkün olabileceğini anlatıyordu. Bu toprakların Olimpiyat’a ilk yolladığı sporcu olan Aleko Mulos’tan tam 104 yıl sonra aynı branşta ikinci bir isim, Yaz Oyunları’nın yolunu tutuyordu. Avrupa ampiyonu Süreyya Ayhan Gaziantep’te komşularının kızının jimnastik kursuna gittiğini gören Üçtaş’ın annesi, kendi çocuğunu da salona götürüyor; Göksu’nun yeteneğini fark eden antrenör Yalçın Titiz’in ısrarı, Türkiye’nin bir asır sonra bir başka olimpik branşta sporcu çıkarmasına sebep oluyordu. Bolu’da daha iyi bir eğitim merkezine gönderilen kızlarını, sonradan ailesi takip etmişti. Memur olan babasının tayini çıkmış ancak 1999’daki deprem felaketi on binleri olduğu gibi Üçtaşları da derinden etkilemişti. Aile uzun süre çadırda kalırken, Göksu antrenmanlarına sokaklarda, parklarda yıkıntılar arasında devam etmek zorunda kalmıştı. Hiçbir şekilde vazgeçmeyen sporcu, ulusal şampiyonalardaki başarılarını, uluslararası alana taşıyordu. Akdeniz Oyunları’ndaki ikinciliği, başka dereceler kovalıyordu. Seçmelerde 23. olarak Olimpiyat vizesi alan jimnastikçi hazırlıklarını sürdürürken denge aletinden düşüyor, kırık bilekle yoluna devam ediyordu. Bileği Londra’da sadece bir branşta yarışmasına izin verse de o denge aletinin üstüne çıktığında tarihi yeniden yazmıştı. B+ SONBAHAR 23 Sabrın sonu selamet Son Yaz Oyunları’nın en fazla ilgi çeken konularından biri de voleybol ve basketbol kadın takımlarının Londra seferleriydi. Evet, belki de birçokları onları Olimpiyat sayesinde keşfetse de aslında on yıllık bir planlama meyvelerini vermişti. 2003 Avrupa Şampiyonası’na evsahipliği yapan Türkiye, finale kadar yükselmiş, finalde ise Polonya’ya 3-0 yenilmişti. O turnuva, aslında Londra’daki başarının tohumlarının atıldığı organizasyondu. O takımda görev yapanlardan Gülden Kayalar, Neslihan Darnel ve Esra Gümüş, Olimpiyat’ın yolunu tutmuştu. 2003’e kadar, en son 1995’te bir Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden Türkiye, o tarihten sonra ise iki yılda bir düzenlenen bu organizasyonda yer almaya başladı. Her ne kadar 2003 ile 2011 yılları arasında kalan üç turnuvada da yarı finale kalamasak da oyuncuların elde ettikleri tecrübenin meyvelerini geçen yıl İtalya ve Sırbistan’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda aldık. O turnuvada, çeyrek finalde Rusya gibi dünyanın en güçlü ülkelerinden birini set vermeden yenmek, üçüncülük maçında da setlerde 2-1 yenikken, geriden gelip İtalya’yı 3-2 mağlup ederek Avrupa üçüncüsü olmak kadın voleybolumuzun geldiği noktayı göstermesi açısından önemli örnekleri oluşturuyor. Geçen yıl eylül ayında Avrupa Şampiyonası’nda başlayan ivme, bu yaz Dünya Grand Pri ’inde de devam etti. Farklı bir formatta dünyanın dört bir yanında oynanan bu organizasyonda, önce final grubuna kalan Türkiye, Olimpiyat finalini oynayan Birleşik Devletler ve Brezilya’nın ardından üçüncü sırada yer aldı. Kadın voleybolundaki gelişme sadece üstyapıda değil altyapıda da kendi gösteriyor. Ağustos ayı içerisinde Genç Kız Voleybol Milli Takımı, Ankara’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda finalde Sırbistan’ı set vermeden yenerek şampiyon oldu. Yıldızlar seviyesinde de Türkiye, 24 B+ SONBAHAR kadınlar voleybolunda en üst düzeyde. Bunu anlamak için 2007 yılına gitmek gerekli. O Yıl Meksika’da düzenlenen Dünya Yıldız Kızlar Voleybol Turnuvası’nda mücadele eden Türkiye, finale kadar yükselmeyi başarmış; Çin’e 3-1 yenilerek dünya ikinciliğiyle yetinmişti. O jenerasyon dünya şampiyonu olamasa da dört yıl sonra mutlu bir son bizi bekliyordu. 2011’de önce Avrupa şampiyonluğu elde edilirken, bu sefer ülkemizde düzenlenen Dünya Yıldız Kızlar Voleybol Turnuvası’nda mücadele edip, finalde de dört yıl önce olduğu gibi Çin ile karşılaştık ve sahadan 3-0’lık galibiyetle, yani dünya şampiyonu olarak ayrıldık. Kadın voleybolcularımızın başarısında üstyapı ve altyapının yanı sıra kulüplerin de etkisinden bahsetmemek olmaz. Son 20 yılda Türk takımları, Avrupa kupalarında neredeyse her sene final ya da yarı final oynuyor. Kadın voleybolundaki elişme sadece üstyapıda değil altyapıda da kendini österiyor Bununla birlikte kulüp ve müessese takımlarının ayırdıkları bütçelerin her geçen sene büyümesiyle dünyanın önde gelen, üst düzey voleybolcularını da Türkiye’de izlemeye başladık. Bu voleybolcularla birlikte oynamak da çıtayı yükseltmiş oldu. Bu arada erkek voleybol milli takımının katıldığı son üç Avrupa Şampiyonası’nda aldığı en iyi derecenin 11.’lik olması da kadın voleybolcuların elde ettiği başarının önemini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Londra 2012’nin en başarılı performanslarından bir diğeri de kadın basketbol milli takımımızdan geldi. Grubunda oynadığı maçlarda sadece üst üste beşinci kez Olimpiyatı alan Amerika Birleşik Devletleri’ne yenilen kadın basketbolcularımız, çeyrek finalde de Rusya’ya son topta kaybettiler. Bu, onların başarısını anlamlandırmak açısından önemliydi. Olimpiyat gibi sporun en üst seviyesi olarak kabul edilen bir turnuvada yenildiğiniz takımlar son Dünya, Olimpiyat ve Avrupa şampiyonu. Ki daha önce mücadele ettiğiniz en üst düzey turnuva ise Avrupa Şampiyonası. Milli takımlar düzeyinde kadın basketbolunun son beş yıldaki atılımı oldukça önemli. 2005 yılından beri üst üste katılarak elde edilen Avrupa Şampiyonası tecrübesi, 2011’de elde edilen kıta ikinciliğinin zeminini oluşturdu. Daha önce değil yarı final, çeyrek finalden ötesini görmeyen milli takım, finalde Rusya’ya yenilirken bile beklentilerimizi aşmış, çok büyük bir işe imza atmıştı. Londra 2012’de kadın basketbolcularımızın gösterdiği performansı görünce, iki yıl sonra Türkiye’de düzenlenecek olan Dünya Basketbol Şampiyonası’nda daha önemli işlere imza atacağımızdan şüphe duymuyoruz. B Londra Olimpiyatları metre en elli koşuda Avrupa ampiyonu Olimpiyat beşincisi Nevin Yanıt metre birincisi Aslı akır Alptekin ve ikincisi Gamze Bulut Kırık bileğiyle Londra da imnastik dalında ülkemizi temsil eden Göksu çtaş B+ SONBAHAR 25 Bir s ta sra m ş Genç Milli Takım hakkında ne düşünüyorsunuz Onlar da Avrupa şampiyonu oldular Onlar zaten çok iyi bir grup, takımdan önce bir grup olmayı başardılar. Yıldızlar’da Avrupa ve Dünya şampiyonu oldular. Şimdi de Gençler’de Avrupa şampiyonu oldular. Seneye bu jenerasyon Dünya Şampiyonası’nda oynayacak. Orada da bence madalya alacak bu takım; şampiyonluk da gelebilir Çok yetenekli, istekli ve çalışkan bir grup. Aralarından mutlaka 4-5 kişi elit sporcu olacak. Bizim aramıza gelecekler. Bir sonraki olimpiyatlarda onları da izlersiniz. Voleybol ve basketbol kadın takımlarının erkek takımlarına öre özle örülebilir yükselişini neye bağlıyorsunuz yıldır Ulus ta yaşayan Voleybol Kadınlar Milli Takım Kaptanı Esra Gümüş le Beşiktaş Belediyesi nin yeni hizmete açtığı Kültür Cafe de buluştuk Voleybol hayatını kadın sporcuların olimpiyatlardaki başarısını konuştuk Esra Gümüş nerede doğdu spora nasıl başladı 1982 yılında Ankara’da doğdum. Son 12 senedir İstanbul’dayım, 8 senedir de Ulus’ta oturuyorum. Voleybola Vakıfbank Spor Kulübü’nde 13 yaşında başladım. Çok sevdim voleybolu. Antrenörüm de yetenekli buldu ki oradaki elemelerden geçtim. Ondan sonra başlayış o başlayış Küçük takım, yıldız takım, genç takım derken bir baktım ki A takıma çıkmışım. Aslında, ailem Lise 1’i bitirdiğimde voleybolu bırakmamı istemişti. Bütün arkadaşlarım üniversite için kursa giderken ben hep antrenmanlara gidiyordum. Annemler de “Artık yeter, biraz voleybolu yavaşlat, okula ağırlık ver” dedi. Sonra şans eseri, o yaz genç milli takıma çağrıldığımı öğrendim. Annem “Tamam artık, sporda önün açık, ne istiyorsan onu yap” dedi. Sporu bıraksaydınız üniversitede tercihiniz ne olacaktı Mühendisliğe yönelecektim büyük ihtimalle. Milli takıma seçilmem bir dönüm noktası oldu. 2000 yılında genç yaşım bittiğinde tam bir A takım oyuncusu olacaktım. Yeşilyurt Spor Kulübü’ne transfer oldum. Ve İstanbul maceram başladı. İlk defa İstanbul’a gelmiştim. Dört sene orada oynadım. 2003’te Avrupa Şampiyonası oynadık. Bu şampiyonada gerçekten çok iyi performans gösterdim, takım olarak da çok iyiydik, Avrupa ikincisi olduk. “Filenin Sultanları” orada çıktı. O yıldan sonra voleybola ilgi de artmaya başladı. Bir sene sonra da Eczacıbaşı’na transfer oldum. Bu sezon 9. sezonum olacak ve 7 senedir de kaptanım. Olimpiyatları ördükten sonra kariyeriniz hakkında şunu da yapmak istiyorum dediniz mi Beş sene önce yurt dışını düşünüyordum. Ama Türkiye’de o kadar farklı yatırımlar oldu ki, voleybolun NBA’i diye tabir edeceğim İtalya ligi şu an bizim ligden daha zayıf. Oyuncular bizim ülkemizi tercih ediyor. Genelde Türkiye ve Azerbaycan’da bir hareketlilik var, bir de Rusya’da 26 B+ SONBAHAR Kadınlar daha duygusal, bir şeyi kafalarına koydukları zaman ve bir hedefe kilitlendikten sonra gerçekten çok iyi işler yapıyor. Biz olimpiyat öncesinde kimin ne sakatlığı var, ne ağrısı sızısı var, dinlemedik; hiçbir şey düşünmedik. Sadece kafamıza koyduk, biz oraya gideceğiz, dedik. Aramızda ufak bir huzursuzluk bile çıksa herkes alttan alıyordu. Bence bu kadınların bir özelliği. Duygusallık bize itici bir güç oluyor. Bunun dezavantajları da olmuyor mu? Saha içinde bazen inişlerimiz çıkışlarımız oluyor. Yüreğimizi koyup oynuyoruz. Bazen Türk insanı mantığıyla değil yüreğini ortaya koyarak başarılı oluyor. Federasyonumuz da yatırım yapıyor, Brezilyalı veya İtalyan antrenörler getiriyorlar. Gençler bu hocalarla çok erken yaşta çalışma fırsatı yakaladıkları için başarılı oluyorlar. Biz Olimpiyatlara giderken açıkçası önceki performansımıza göre kendimize çok şans veriyorduk. Olimpiyat elemelerini geçtikten sonra, tüm Türkiye’nin gözü üstümüzdeydi, herkes madalya umuduyla gönderdi bizi Olimpiyatlara. İlk defa katılmıştık Oradaki ortamda ilk defa bulunuyor olmak bizim konsantrasyonumuzu çok etkiledi elbette ki. Bir kez daha gitsek çok daha başarılı olacağımızı düşünüyorum. Son olarak da oturduğunuz mahalleyi soralım Ulus ta yaşamaktan mutlu musunuz Ben İstanbul’da ilk Yeşilyurt’a geldim. Orada bir aile ortamımız vardı. Eczacıbaşı’na transfer olduğumda ise Ulus’ta kulübün evi vardı. Yeşilyurt’taki mahalle havasını burada yine yakaladım. Evden çıkıyorsunuz esnaf sizi tanıyor, mahalle muhtarı sizi tanıyor. Bu çok hoşuma gitti. Ulaşım olarak da her yere yakın. İstanbul’da olduğum sürece burada yaşarım diye düşünüyorum. Belediye başkanımız da bizi unutmadı. Evden çıkıyorum, muhtarlığın olduğu ışıklarda, tam karşıda yazı asılmış “Olimpiyatlar’da Esra Gümüş’e başarılar.” Hakikaten insan mutlu oluyor. Bir Yasemi eri rasa geçtiğimiz sene Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda aldığımız madalya, ardından Olimpiyatlar’a katılma hakkı kazanmamız ve daha sonra ilk kez katıldığımız Londra 2012 Olimpiyatları’nda grup maçlarında çok başarılı bir grafik çizip çeyrek finale kalmamız Türk kadın basketbolu adına yazılmış bir tarihtir. Rusya maçında maalesef 3 sayıyla yenilerek yarı finale kalma şansını yitirdik. Umuyorum ki bundan sonraki turnuvalarda burada edindiğimiz tecrübeleri kullanıp bayrağımızı daha yukarılara taşıyabiliriz. Milli takımımızın bundan sonraki hedefi, öncelikle 2013 yılındaki Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda madalya almak. Ardından 2014 yılında ülkemizde yapılacak olan Dünya Basketbol Şampiyonası’nda başarılı olmayı ve 2016’da Rio’da yapılacak olan Olimpiyatlar’da madalya şansını zorlamayı hedefliyoruz. Olimpiyatlar ı ördükten sonra elecek hedeflerinizde bir değişiklik oldu mu Yeniden yurtdışında oynamayı planlıyor musunuz Galatasaray Beşiktaş enerbahçe ve İtalya Li i ampiyonu Phard Napoli de forma iyen milli basketçimiz Yasemin orasan da bizler için Olimpiyatlar ı değerlendirdi Basketbol kadınlar milli takımı nın hedeflerini paylaştı Şu anda Türkiye Basketbol Ligi Avrupa’nın en kaliteli liglerinden bir tanesi. Gerek basketbol seviyesi olarak gerek imkânlar olarak Türkiye çok cazip şartlara sahip. Benim de şu andaki kariyer planlarım içerisinde yurt dışında oynamak yok. Çünkü bu tecrübeyi yıllar önce yaşadım ve elbette ki hem oyunculuğuma hem de karakterime çok fazla şey kattığını düşünüyorum. Dediğim gibi; şimdilik Türkiye’den ayrılmayı düşünmüyorum fakat tabii ki zamanın ne getireceği belli olmaz. Sizi tanıyabilir miyiz Nerelisiniz Basketbola nasıl başladınız an i takımlarda oynadınız 1983 İstanbul doğumluyum, basketbola yaklaşık 15 sene önce Beşiktaş altyapısında başladım, uzun bir süre burada oynadıktan sonra İtalya Ligi Şampiyonu Phard Napoli takımına transfer oldum. Bir sezon orada oynadıktan sonra iki sezon Galatasaray’da oynadım, ardından tekrar iki senelik bir Beşiktaş serüveninden sonra bu sezon kariyerime Fenerbahçe takımında devam edeceğim Bu yıl ilk defa takımlar düzeyinde Olimpiyatlar da temsil edildik lkemizde erkek takımlarına daha fazla yatırım yapılmasına karşılık kadın takımlarının uluslararası arenada daha başarılı olmasını neye bağlıyorsunuz Dediğiniz gibi ülkemizde erkek sporlarına gerek yazılı ve gerekse de görsel basında çok daha fazla yer ve destek veriliyor. Kadın basketbolunun son yıllarda yaşamış olduğu yükseliş medyanın da ilgisinin artmasına neden oldu ancak hâlâ olması gereken düzeyde olduğunu düşünmüyorum. Gerek bizim, gerek diğer kadın spor branşlarının olimpiyatlarda aldığı başarılar beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Gelecekte kadın sporculara yapılacak yatırımın ve verilecek olan desteğin artması ve erkeklere verilen desteğe biraz olsun yaklaşılması durumunda çok daha büyük başarılara imza atılacağını düşünüyorum. Umarım gerek basın gerek sponsorlar bu konuda daha çok destek olurlar ve ülkemizin bu tip organizasyonlara katılımı, kazandığı madalyalar üst düzeylere ulaşır. Basketbol takımımızın elecekteki yeri hakkında neler düşünüyorsunuz io da yapılacak Olimpiyatlar da takımımızın hedefi ne olmalıdır Basketbol takımımızın şu anda altın çağını yaşadığını düşünüyorum, gerek B+ SONBAHAR 27 Be im Beşiktaş m e tim i e im i Söyleşi NESLİ YALÇIN Fotoğraf ALAATTİN TİMUR, AKUT ARŞİVİ Nasuh Mahruki farklı alanlarda faaliyet gösterip başarıyı yakalamış nadir insanlardan biri. Mahrukilerin Etiler’deki aile yadigârı, huzur dolu evlerinde, bu başarılarından belki de en önemlisi olan AKUT’la ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. A li Nasuh Mahruki’nin unvanları saymakla bitmiyor. Profesyonel dağcı, yazar, fotoğrafçı, motivasyon konuşmacısı ve Türkiye’nin en başarılı sivil toplum kuruluşlarından biri olan AKUT’un yönetim kurulu başkanı Başta dağcılık olmak üzere doğa sporlarına olan ilgisini ve deneyimlerini, arama kurtarma çalışmalarına aktaran Mahruki, 16 yıl önce kurdukları AKUT ile binlerce insanın hayatına dokundu, hayata tutunmasını sağladı. AKUT aralıksız sürdürdüğü çalışmalarla ülke çapında “gönüllülük bilincini” uyandırmak için bir an boş durmuyor. İstanbul’un köklü ailelerinden, gerçek bir Beşiktaş kentlisi olan Mahruki, AKUT ve AKUT’un birbiri ardına hayata geçirdiği projeler hakkındaki sorularımızı yanıtladı. da kurulmasından bu yana AKUT un nasıl bir elişim österdiğini özetleyebilir misiniz AKUT’un derneği, vakfı, spor kulübü, iktisadi işletmesi, yayınevi, üniversite toplulukları, enstitüsü, çocuk akademisi, kent gönüllüleri gibi birçok kurumsal yapılanması ve projeleri var. Çalışmalarımızı gerçekleştirirken yeri geldikçe hangisi bizim için daha avantajlıysa onun üzerinden ilerliyoruz. 15. yılında AKUT Vakfı’nı kurduk. Vakıf bu çerçevede çok önemli bir yapılanma. AKUT’un arama kurtarmayla ilgili tüm faaliyetlerini dernek üzerinden, tüm sosyal sorumluluk projelerini de vakıf üzerinden yapmayı planlıyoruz. 28 B+ SONBAHAR Kamu yararına çalışan dernek statüsüne nasıl eçildi AKUT’un ilk gerçek deprem deneyimi 1998 Adana Ceyhan depreminde oldu. O gün biz Hatice Öğretmen ve 11 yaşındaki Sercen’i kurtardık. Bu olay sonrasında AKUT’un bilinilirliği hayli arttı. Bülent Ecevit hükümeti de, gösterdiği yararlılıklar sonucu Bakanlar Kurulu kararıyla AKUT’a “kamu yararına çalışan dernek” statüsü verdi. Türkiye’de arama kurtarma alanında faaliyet gösteren ve bu statüyü alan tek dernek AKUT’tur. ayata Devam Türkiye pro eniz nasıl ortaya çıktı Bu deprem, sel ve yangını kapsayan afet eğitimi projemizdi. Afetlerle ilgili öncesi ve sonrasında neler yapılmalı neler yapılmamalı, bunları detaylandıran bir eğitim sistemi uyguladık. Bunlarla birlikte çağdaş ülkelerin en önemli unsurlarından biri olan, “riski transfer etme bilinci”ni de Türkiye’de yaygınlaştırmaya çalıştık. Eğitim tır ı ile Türkiye yi dolaşıyorsunuz bu pro enin kapsamı hakkında bil i verir misiniz Bu proje illeri dolaştığımız bir projeydi. Üç boyutlu bir deprem simülatörüne sahibiz ve bunu tamamen biz oluşturduk. Son 100 yılın tüm deprem verilerini sisteme işledik ve yaşanılan depremleri birebir deneyimlenebilir hale getirdik. Bu simülatörün de bulunduğu eğitim tırıyla birlikte 81 ili dolaştık, ekipte bir tiyatro grubu da vardı, gittiğimiz yerlerde çok çeşitli unsurlardan faydalanarak eğitimler, seminerler verdik. İlkini 2004’te yapmıştık, tüm illeri iki kere dolaşmış olduk. Şimdi farklı bir sponsorla ilçeleri dolaşmaktayız. Toplamda 8 yıl süreceğini tahmin ettiğimiz bir proje, şimdi 4. yılındayız. Bir de de başlattığınız Liselere Yönelik Afet Bilinçlendirme Eğitim Pro esi var Onun hik yesi nedir Biz çok yaygın seminerler veriyoruz, bir seminer ekibimiz var ve hemen her gün farklı yerlerde, hatta bazen 4-5 yerde seminerler vermekteler. Genellikle ilköğretim öğrencilerine yönelik çalışmalar yapılırken, Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı’ndaki bir yabancı öğretmenle görüşmelerimiz sonucunda kendini geliştiren bir süreç gerçekleşti aslında. Ancak bunu liselere dönük bir afet bilinçlendirme eğitimine yoğunlaştırma fikri, AKUT Spor Kulübü’nün sporcularından olan genç bir arkadaşımızın, eğitim gördüğü lisede de bir eğitim yapılmasını önermesiyle başladı. Lise düzeyindeki gençlerin afet konusunda bilinçlenmiş olması gerçekten çok önemliydi. Gençlerin bu eğitimde verilen bilgilerin önemini, daha doğrusu olası bir felakette nasıl hayati önem arz ettiğini kavramaları, bu sebeple gerçekten gönüllü bir ilgiyle katılmaları çok önemliydi. Başarılı çalışmalar yapıldı, zaman içerisinde de kendimizi ve projeyi oldukça geliştirdik. Beşiktaş Belediyesi ile birlikte yürüttüğünüz Afetlere azırlık Yaz Kampı fikri nasıl elişti Öncelikle söylemeliyim ki belediyelerden çok talep görüyoruz. AKUT’la çalışmak, çok çeşitli zeminlerde projeler geliştirmek istiyorlar. Bu projeyi de Beşiktaş Belediyesi’nden gelen ihtiyaca göre tasarladık. Onlar ne istediklerini gerçekten çok iyi biliyorlardı. Zaten Çocuk Akademisi, Genç AKUT AKUT un deprem tırı eçtiğimiz nisan ayında Beşiktaş a uğradı AKUT Kent Gönüllüleri pro esiyle yaşadığı kente artı değer kazandırmak isteyen kentlileri biraraya etiriyor gibi çocuklara yönelik çalışmalarımız vardı. Bu çalışmada, eğitimi bir haftalık daha kapsamlı bir sürece yaydık, çadır kamp, ateş yakmak gibi birtakım “outdoor” becerilerin yanı sıra güvenli yaşam kültürü, arama ve kurtarma bilinci, sosyal sorumluluk, gönüllülük benzeri, çocukların hem kişiliklerine hem de fiziksel kabiliyetlerine yönelik eğitimlerin beraber yürütüldüğü bir kamp oldu. Beşiktaş Belediyesi ile birlikte bizim de isteyerek yaptığımız çok keyifli bir çalışma çıktı ortaya. Başkanımız İsmail Bey de geldi, ilk iki kampa 190 öğrenci katıldı, şimdi 100 öğrencilik yeni bir grupla devam ediliyor. AKUT un en önemli pro elerinden biri de Kent Gönüllüleri Pro esi Bu pro e nasıl şekillendi Kent Gönüllüleri’nin hazırlıklarıyla 6 aydır uğraşıyoruz, sonbaharda uygulamaya geçeceğiz. AKUT, 99 depremiyle birlikte bir sivil toplum kuruluşu olarak çok ön plana çıktı. Gönüllülüğün ne kadar etkili bir araç olduğunu, sivil toplum kuruluşlarının ne kadar kuvvetli olduğunu ve sonucu nasıl değiştirebileceğini herkes gördü. Sonuçta Türkiye’de ciddi bir sivil toplum kuruluşları gerçeği konuşuluyor. AKUT’un 99 depremindeki yararlılıklarından, ciddi disiplinle sonucu değiştiren çalışmalarından dolayıdır bu ilginin ve bilincin artması. Şu anda da geldiğimiz yerde insanlar bir şeyler yapmak istiyorlar, gönüllü olarak birtakım STK’lara girmek istiyorlar. Bu isteğe rağmen yeterli zamanlarının olmadıklarını ya da yeteneklerinin elvermeyeceğini düşünüyorlar. Halbuki işin operasyon kısmında, mutfak kısmında çalışan pek çok arkadaşımız var. İnsanlar meseleyi sahada çalışmakmış gibi algılıyor ve kendi kendilerini engelliyorlar. Bu sorunu aşmak, süreci organize etmek gerekiyordu. AKUT Kent Gönüllüleri organizasyonuyla, mesela “Haftada 5 saatimi ayırabilirim” diyen bir gönüllünün hem o ayırdığı 5 saatin verimliliğini sağlıyor, hem de bunu hangi alanda hangi noktada yapabileceği konusunda destekleyici oluyoruz. Beşiktaşlı çocuklar yaz tatillerini Beşiktaş Belediyesi nin AKUT la erçekleştirdiği yaz kamplarında eçirdiler B+ SONBAHAR 29 Van depremi arama kurtarma operasyonu sırasında Eğitimlerden de kısaca bahsedebilir misiniz Projede çok çeşitli dersler var. Başlangıçta bir gün içerisinde birkaç saat süren, gönüllülük bilincini ve bu bilinçle yaşadığımız kente sahip çıkmayı vurgulayan bir eğitim verilmesi planlandı. Gönüllüler daha sonrasında ilgi ve yetenekleri doğrultusunda diğer eğitimlere devam edebilecekler. Gönüllülük bilincinin kazanılması kazandırılması pro enin temelini oluşturuyor diyebilir miyiz Artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki hepimizin enerjisine ihtiyaç var ve ne yazık ki bizi yönetenler olan bitenin bizim kadar farkında değil. Ülkenin neresinde bir taşı kaldırsanız hangi işe baksanız, fırsat maliyetleri ve kayıplar yatıyor. Bu da hepimizin hayatını, doğrudan birinci dereceden etkiliyor. Dolayısıyla bu meseleye hepimizin sahip çıkması gerekmektedir. Bu sahip çıkmada da en etkin araç sivil toplum kuruluşlarıdır. Burada Türkiye’yi kurtarmaktan bahsetmiyorum, birtakım eksikleri ve yanlışları kendi gönül çabalarımızla gidermekten bahsediyorum. Aslında bunu gösteriyoruz insanlara ve gönüllü olarak bir şeyler yapmalarına fırsat tanıyoruz. AKUT Kent Gönüllüleri’nin sloganlarından bir tanesi “Kentim İçin Kendim İçin ” Aslında biz kent için, İstanbul için bir şeyler yapıyoruz. İstanbul’da yaşayanların hayatlarındaki sıkıntılı konulara değmeye ve rahatlatmaya çalışıyoruz ama bunu aynı zamanda kendi yaşamımız için de ize sel arama kurtarma operasyonu sırasında 30 B+ SONBAHAR yapıyoruz, çünkü biz burada yaşıyoruz. Bu kent bizim, nasıl bu ülke bizimse bu kent de bizim. Kente sahip çıkarsak aslında kendimize sahip çıkmış oluyoruz, kendi yaşam kalitemizi yükseltiyor ve geleceği garanti altına alıyoruz. Bu bir bilinç, hem insanlara bu bilinci aşılamak hem de onların o atıl kalan enerjisini doğru projelere yönlendirip, hepimiz için daha kaliteli bir yaşam sağlamaya çalışıyoruz. Pro eleriniz ittikçe daha kapsamlı bir sosyal sorumluluk bütünlüğüne ulaşıyor Bunun altında nasıl bir temel yatıyor Türkiye, ekonomik büyüklük olarak dünyada 17. sırada. Ancak insani gelişmişlik endeksine bakıldığında 92. sıradayız. Korkunç bir fark var burada ve bu fark maalesef yönetimden, kaynakların adil dağıtılmamasından kaynaklanıyor. Vatandaş aslında daha iyi şartlarda yaşama imkânı varken maalesef dünya sıralamasında 92. sıra layığında bir hayat sürdürüyor. Bu fotoğrafın değişmesi, bu farkın azalması lazım, kaybedilecek zamanımız da yok. Biz yola bir arama kurtarma derneği olarak çıktık ama sonrasında Türkiye’nin en etkili ve güçlü sivil toplum kuruluşlarından birine evrildik. Şimdi de bir harekete doğru evriliyoruz. AKUT sonuçta Türkiye’ye hizmet etmek isteyen, daha iyi bir Türkiye’de yaşamayı isteyip bunun kendiliğinden olmayacağını bilen, bilinçli insanlarla birlikte projeler üretiyor. Everest e tırmanış Arama kurtarma çalışmalarının nasıl yürütüldüğünden bahsedebilir misiniz Geçtiğimiz yıl uluslararası ölçekte bir başarıya imza attınız neler yaşadığınızı paylaşabilir misiniz Arama kurtarma iki aşamalı bir süreç ve en önemli bileşkeni arama sürecidir. Çünkü önce kazazedeyi ivedilikle bulmamız lazım. Burada da iletişim ve ulaşım ön plana çıkıyor. İhbarı almak, bölgeye ulaşmak, kazazedeyi bulmak sonra da gerekli kurtarma çalışmasını yapıp sağlık birimlerine teslim etmek gibi bir akışı var sürecin. Burada da kullandığımız çeşitli araçlar var. Öncelikle bölgedeki yerel insanlardan bilgi alınıyor, sonra eğer depremse binanın şekline göre öncelikle kazazedenin nerede olduğunu belirlemek gerekiyor. Bunu da dediğim gibi aldığımız bilgiyle, çağrıyla değerlendiriyoruz. Arama kurtarma çalışmalarında eğitimli köpeklerle birlikte bir de ses yükseltici cihazlar ve arama kameraları dediğimiz yüksek teknoloji ürünü cihazlar kullanıyoruz. Birleşmiş Milletler’e bağlı çalışan INSARAG International Search Rescue Advisery Group Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu tarafından akredite edilen tek kurtarma ekibiyiz. 6 ay kadar süren çok ciddi bir hazırlığın yanı sıra 2 -3 sene kadar tüm AKUT üyelerini ilgilendiren ön zihinsel hazırlık gerektirdi. Bunların sonucunda İzlanda, Fransa, Litvanya, İngiltere, Amerika ve Avustralya’dan gelen 8 uzman denetçi ve 5 gözlemcinin gözetiminde zorlu bir tatbikata girdik. Epey zordu ama çok başarılı geçti. Eğitmenler özellikle teşekkür ederek ayrıldılar yanımızdan. Bu sertifikasyonla birlikte AKUT, dünyanın en yetenekli ve en iyi arama kurtarma ekipleri arasına kabul edilirken, meydana gelebilecek afetlerde, maksimum faydayla çalışabilecek kapasitede olduğunu gösterdi. B+ Kurtarma çalışmalarının önemli unsurlarından olan köpekler de merak edilen bir konu Nasıl eğitiliyorlar nasıl katılıyorlar İstanbul, Kocaeli ve Ankara’da eğitim birimlerimiz var, gönüllüler köpeklerine burada uluslararası sertifikalı eğitimler aldırıyor ve olası bir afet durumunda birlikte arama kurtarma çalışmalarına geliyorlar. Afet sonrası sendrom konusunda ne ibi çalışmalar yürütüyorsunuz 99 depreminden sonra ortaya çıkan bir şey “afet sonrası sendrom”. Türkiye’de pek bilinmiyordu ancak o korkunç afet sonrasında çok sayıda insanın hayatında aylar hatta yıllarca devam eden travmalar oldu. AKUT’un o dönemdeki gönüllülerinden 20-25 arkadaşımız da uzunca bir süre yalnız kalamadılar. Sonra tabii yavaş yavaş normale döndü hayat. AKUT bünyesinde psikolojik destek konusunda çalışmalar yapan gönüllülerimiz var. Eğitim odaklı da destek veriyorlar. Mahruki nin evinin bir duvarını seyahatlerinde çektiği fotoğraflar süslüyor Nasuh Mahruki eşi Mine Mahruki ile Etiler deki aile yadi rı evlerinin önünde B+ SONBAHAR 31 Ya kam ar AKUT’la Afetlere a r k Ya am Yazı AYBÜKE SAKAO LU Fotoğraf BARIŞ GÖRGÜN Beşiktaş Belediyesi, bu yaz, yaz okullarına ek olarak, öğrencilere yönelik doğayla iç içe kamplar düzenledi. Kamplardan ilki AKUT işbirliği ile düzenlenen “Doğada Hayatı İdame ve Afetlere Hazırlık Kampı”ydı. 32 B+ SONBAHAR Çocuklar, afet eğitiminin yanında çeşitli sanat ve spor aktiviteleriyle renkli deneyimler yaşadılar B eşiktaş Belediyesi, AKUT’la işbirliği içerisinde kentlilere deprem seminerleri düzenliyor ve afetlere hazırlık programları uyguluyordu. Bunun yanı sıra AKUT ekibi tarafından “Hayata Devam Türkiye” deprem tırı doğal afetlerden korunma eğitimini Beşiktaş kentlilerine uygulamalı olarak göstermişti. Bu kez de Beşiktaş Belediyesi AKUT işbirliği ile Beşiktaş kentinde yaşayan ya da okuyan başarılı öğrencilere yönelik Doğada Hayatı İdame ve Afetlere Hazırlık kampı düzenledi. Böylelikle afet eğitimlerinin çocuklara eğlenebilecekleri bir ortamda yani kampta verilmesi planlandı. Bu plan çerçevesinde harekete geçen Beşiktaş Belediyesi, hem eğitim hem de eğlence için ideal bir kamp yeri olan Antalya ilinin Kemer ilçesindeki “Naturland Ekolojik Tatil Köyü”nü kamp yeri olarak seçti. Beşiktaş kentinde farklı okullarda okuyan yüzlerce öğrenci kamp sayesinde biraraya geldi. Kampın sağladığı eğitimlerin dışında öğrenciler arasında sosyal açıdan da bir birliktelik sağlanmış oldu. Naturland’daki kampta birer hafta süreyle iki grup öğrenci eğitim gördü. Birinci grup 1-7 Temmuz, ikinci grup ise 8-14 Temmuz 2012 tarihleri arasında eğitim aldı. Yaz kampına katılan öğrenciler altışar ve sekizer gruplara ayrıldı ve her grubun başına birer eğitmen verildi. Eğitmenlerin gözetiminde güvenli bir ortamda yapılan yaz kampı ile öğrenciler, birçok detayı yerinde öğrenme fırsatı yakalamış oldu. Ekolojik Tatil Köyü’nde yüzlerce öğrenci hem bilgilerini pekiştirdi hem de eğitimlerin dışında oyunlar oynayarak güzel bir yaz tatili geçirmiş oldu. Öğrencilere kaya tırmanışı, ip-düğüm eğitimi, kampçılık, pusula-yön bulma eğitimi, deprem semineri ve güvenli yaşam; dans, tiyatro, yaşayan değerler eğitimleri verildi. Bu eğitimlerin yanı sıra yüzme bilmeyen öğrencilere havuzda yüzme öğretildi. Voleybol, basketbol havuz oyunları ise kamp eğlencelerinin başında yer alıyordu. Akşamları kamp ateşi yakarak kampı tüm güzelliğiyle yaşayan çocuklar, oynadıkları skeçlerle de sanatçı yönlerini keşfetme fırsatı buldular. B+ B+ SONBAHAR 33 34 B+ SONBAHAR Mustafa olakoğlu Şair Behçet Kemal Çağlar İlköğretim Okulu’nda okuyorum. 13 yaşındayım. Beşiktaş altyapısında basketbol oynuyorum. Kampa gitmeyi ben istedim. Okulda, beden öğretmenimiz bize, ortalamaları yüksek olanların Beşiktaş Belediyesi tarafından tatil programına gönderileceğini söyledi. Birinci dönemde kampa katıldım. Daha önce hiç kampa katılmamıştım. Kampı görünce çok mutlu oldum, kendi okulumdan gidenlerin dışında çok arkadaş edindim. Ailemden uzakta geçireceğim kampta hiç korkmadım. Hatta daha rahattı. 6 kişilik ağaç evlerde kaldık. Başımıza öğretmen verdiler, ağabeylerimiz ablalarımız vardı. Çeşitli eğitimler verdiler, dağcılık gibi. Hatta hepimiz yapay dağlara tırmandık. İp düğüm eğitimlerimiz oldu. Deprem semineri verdiler. Deprem öncesi, deprem anı ve sonrası için alabileceğimiz önlemleri anlattılar ve sonrasında bu önlemleri uyguladık. Sağlık seminerleri de düzenlediler. Küçük arkadaşlarımız vardı. Onlara diş ve el temizliği öğretildi. Yüzme bilmeyen arkadaşlarımız vardı aramızda, onlara yüzme öğretildi. Spor aktivitelerimiz vardı. Basketbol, voleybol oynadık. Her günümüzü dolu dolu geçirdik. Sosyal bir ortamımız oluştu. Arkadaşlarımız arasında da hiçbir zorluk çekmedik, uyum içindeydik. Öğretmenlerimiz bizim yaşımıza göre ağabeyler ablalar seçmiş. Çok da iyi yapmışlar. Eğitimlerin dışında havuza girip yüzdük, akşamları dans gösterilerimiz vardı. Öğretmenimiz Emre ağabey AKUT’tandı; çok iyi vakit geçirdik onlarla beraber. En güzel günümüz kampın son günüydü. Buraya geldiğimde arkadaşlarıma da anlattım kampı. Beşiktaş Belediyesi yaz kampından başka sportif faaliyetlere de önem versin, öğrenciler spora teşvik edilsin. Altyapı faaliyetleri artsın. Zaten olimpiyatlarda da görüyoruz, diğer ülkelere göre daha zayıfız. mer olakoğlu 13 yaşındayım. Şair Behçet Kemal Çağlar İlköğretim Okulu’nda okuyorum. İkiz kardeşimle aynı sınıftayız. Kampa beraber gitmek istedik, anne ve babamızı ikna ettik. Kardeşimle kampa katıldığım için daha rahattık. Bir de sınıf arkadaşlarımızla aynı odada kaldığımız için birbirimize yabancılık çekmedik. Ama ailemi çok özledim. Ben kampta tatil yapacağımızı sanıyordum. Bu kadar disiplinli olacağını tahmin etmiyordum. Kamp yerimiz harikaydı, doğayla iç içeydik. Ağaç evlerimiz vardı. Kalabalık bir gruptuk. Onlarla birlikte havuza girme şansı yakaladık. Denize girmemize izin verilmedi çünkü öğrenciler açılabilirdi. Havuz çok eğlenceliydi. Kaydırak vardı bir kere ve tren yapıp kayıyorduk. Hocalarımızla yarışıyorduk. Aslında kampta eğlence ve disiplin biraradaydı. Yapay kaya tırmanışı, ip düğüm, pusulayla doğada yön bulma, afetlere karşı korunma eğitimlerimiz oldu. İzcilerin işaret dillerini öğrendik. AKUT’taki eğitmenlerimiz de bize deprem öncesi, anı ve sonrasını anlattı. Deneyim kazandık. Kampta çadır gibi büyük bir sahnemiz vardı. Orada dans ettik, ateş yaktık. Son gün zaten çok eğlenceliydi. Yine kamp olsa yine giderim. Zaten ders notlarımı daha yüksek tutacağım bundan sonra. Yemekler çok güzeldi, açık büfemiz vardı. Son gün zaten Belediye Başkanımız İsmail Ünal geldi; “Ne istersiniz benden?” dedi. Biz de topluca “Yemek olarak hamburger istiyoruz” dedik. Mutfağa girdi ve bize hamburger yaptırttı. O kadar çok hamburger yaptırdı ki hepimiz üçer dörder tane yedik. Akşam öğretmenlerimiz bize skeç düzenletti. Hayatımda ilk defa skeçte oynadım, ağa rolündeydim. Daha sonra komik haber bülteni sunduk. Herkes çok eğlendi. Elmas Gün ör Beşiktaş İlköğretim Okulu’ndan mezun oldum. Liseye hazırlanıyorum. Öğretmenlerim beni başarılı buldukları için adımı yazmışlar. Kampın 1. dönemine katıldım. Daha önce hiç kampa gitmemiştim. Kampı görünce hayran kaldım. İlk başta yalnız olduğum için korkmuştum fakat otobüse bindiğimiz anda herkes birbiriyle kaynaştı ve arkadaşlarıma alıştım. 7 kız bir evde kaldık biz. Başımızda AKUT’tan öğretmenimiz de bulunuyordu. Her bir gruba zaten bir öğretmen verilmişti. Çok eğlenceliydi, öğretmenlerimizle oyunlar oynadık. Yüzme yarışı düzenledik. Eğlencenin dışında ip düğüm eğitimi aldık, kaya tırmanışı yaptık. AKUT’taki öğretmenlerimiz bize deprem öncesi, anı ve sonrası için yapabileceğimiz şeyleri seminer halinde anlattılar. İlk önce deprem semineri düzenlediler, sonra hepsini tek tek anlattılar; heyelan, yangın, sel her şeyi öğrendik. Artık öğrendiklerimizi de evde uyguluyoruz. Biz sabah eğitim alıp yüzmeye gittikten sonra, akşamları eğitmenlerimiz eşliğinde dans ettik. Kamptan geldikten sonra doğaya karşı daha duyarlı oldum. Arkadaşlarımızla birbirimizden kopamadık. Buraya geldiğimizde de buluşma kararı aldık. Keşke ben de gitseydim, diyen arkadaşlarımız oldu. B+ SONBAHAR 35 Beşiktaş i i er a a a kt Yazı B Fotoğraf Burak Görgün Kemer’deki Naturland yaz kampından sonra Antalya’da, Akseki Süleymaniye’deki Hadım Yaylası’nda kurulan izci kampı da büyük ilgi gördü. A ntalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Naturland tatil köyünde düzenlenen kampın ardından yine Antalya’da, Akseki Süleymaniye’de bulunan Hadım Yaylası’nda Beşiktaş Belediyesi, ilçede ikamet eden ve okuyan başarılı öğrencilere yönelik izci kampı düzenledi. 28 Ağustos’ta Beşiktaş Belediyesi önünden yola çıkan yaklaşık 200 öğrenci 2 Eylül’e kadar izci kampında farklı, eğlenceli ve eğitici bir hafta geçirdi. İki kişilik çadırlarda kalan öğrenciler, başlarında bulunan eğitmenler ile birlikte izcilik ruhunu yaşadı. Süleymaniye’nin merkezine on dakikalık mesafede bulunan Hadım Yaylası’nda, izci kampına katılan öğrencilerin herhangi bir sorunla karşılaşmamaları için 7 24 ambulans hazır bulundu. Beşiktaş Belediyesi kamp yerine çadırlar, revir, yemekhane, seyyar tuvalet ve banyolar kurarak öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarını karşıladı. 36 B+ SONBAHAR İzci kampına katılan öğrencilere doğada haritayla ve pusulayla yön bulma, afet bilinçlendirme eğitimleri verildi. Kampta öğrenciler gece yürüyüşlerine çıkarak çevreyi keşfettiler, yön bulma becerilerini uygulamalı olarak geliştirdiler. Bunların yanı sıra perküsyon ve her sabah düzenli olarak aktif spor eğitimleri alan öğrenciler spor ve sanatla iç içe bir tatil geçirdiler. Her gece yakılan kamp ateşlerinin etrafında oturarak şarkılar söyleyen ve gitar çalan öğrenciler birlikte olmanın ve doğal hayatta özgürce hareket edebilmenin keyfini sürdüler. Uygulamalı eğitimlerin dışında Süleymaniye’yi gezme şansı yakalayan öğrenciler daha sonra Süleymaniye Müzesi’ni de ziyaret ederek müze içerisindeki eserleri tek tek incelediler. Müze ziyareti ve Süleymaniye gezisinin ardından Konya Seydişehir’de bulunan Tınaztepe Mağarasına da giden öğrenciler astım hastalığı için doğal bir tedavi ortamı olan mağarayı da eğitmenleri eşliğinde gezdiler. B+ İzci kampında eğlence ve eğitim biraradaydı B+ SONBAHAR 37 38 B+ SONBAHAR B+ SONBAHAR 39 a a m Beşiktaş aha ar NESLİ YALÇIN Yazı NESLİ YALÇIN Fotoğraf ŞENOL KAŞIKÇI, MESUT TUFAN, LEVENT ÖZER Beşiktaş Belediyesi’nin kısa sürede büyük ilgi gören park kafeleri, gündelik hayatın koşuşturmasından uzaklaşmak isteyenlerin uğrağı haline geldi. K ent içinde kenttir Beşiktaş. İş, yaşam ve ziyaret yoğunluğu açısından özel bir dengeye sahiptir. Aranılan hemen her şey ayaklarınızın altındadır; deniz, alışveriş, kültür, eğitim ve daha pek çok şey... Tüm bunların yanında köklü bir yaşam alanıdır da. Bir zamanlar karşılaştıklarında selamlarını esirgemeyen, komşusunun sevincinden, sıkıntısından haberdar olan, yaşadığı yerin sınırı kendi dış kapısıyla sınırlı olmayan insanların olduğu, sokaklarında birliğin ve paylaşımın huzurunu hissedebileceğiniz bir yaşam alanıydı Ne zaman kapılar onlarca noktasından kilitlenmeye, komşunun kapısı bir fincan şeker için tıklatılmamaya, merdivenlerden selamsız sabahsız geçilmeye başlandı belli değil. Yaşam hızlı, zorlu, yorucu olmaya başladıkça, bir bir kayboldu mahallelilik duygusu, kapı komşusunun adı, bir selamın kıymeti Bu bir sorundu, bu bir özlemdi ve birileri bir şeyleri değiştirmeliydi. Ancak bu, insanların kendi istekleriyle ve iradeleriyle olmalıydı.Beşiktaş Belediyesi, böyle bir 40 B+ SONBAHAR fikrin peşine düştü. Kamusal alanda bu eski, yitik duyguyu hatırlamamıza faydası dokunacak noktalar oluşturmak istedi ve Beşiktaş parklarındaki mekânları, tekrar tasarlayarak kendi eliyle ve işletmesiyle Beşiktaşlıların hizmetine sunmaya karar verdi. Bu doğrultuda, Başkan İsmail Ünal’ın da katılımıyla haziran ayında Prof. Dr. Aykut Barka Deprem Parkı’ndaki “Kültür Cafe”nin, temmuz ayında Etiler Mahallesi Sanatçılar Parkı’ndaki “Sanatçılar Cafe”nin ve Konaklar Mahallesi Sporcular Parkı’ndaki “Sporcular Cafe”nin açılışı yapıldı. Bunaltıcı sıcaklardaki huzur ve serinliği, keyifli iftar buluşmalarında da doyasıya yaşamak mümkün oldu.Yenilenmiş halleriyle Beşiktaşlılarla buluşturulan bu mekânların açılışlarının kısa bir süre önce gerçeklemiş olmasına rağmen bu üç mekânda da huzur, memnuniyet ve o yitirilen aidiyet duygusu hâkim durumda. Bu kafelerde artık daha çok selamlaşılıyor. Peki, siz en son ne zaman selam verdiniz? B+ Sanatçılar Cafe aşağıda ve yukarıda B+ SONBAHAR 41 Kentlikart sahipleri park kafelerinde indirimden faydalanabiliyor Ni ar azim -Ev hanımı Komşularımızla tanışma fırsatı buluyoruz Ben buraya hemen hemen her gün geliyorum. Çok beğeniyorum, servisleri çok iyi, yemekleri güzel. Burada hava da çok ferah. Tanıdıklarımızla, arkadaşlarımızla karşılaştığımız gibi burada tanışma fırsatı bulduğumuz komşularımız da oluyor. Sporcular Cafe aşağıda ve yukarıda 42 B+ SONBAHAR Kutlay ve İbrahim Ba atur - essam İstanbul un özbebeği Beşiktaş 40 yıllık Beşiktaşlıyız, evimiz yakın olduğu için zaman zaman yürüyüşe geliyorduk. Burası kapalıyken ölü bir doğaydı, güzel fakat yaşanmayan bir yerdi. Bir eksikliği vardı, neyse ki belediyemiz böyle bir uygulama ile buraya da hayat getirdi. Parkın tasarımı olağanüstü, rahmetli Aykut Barka’nın adını taşıyor, biz hemen bitişik sitedeki insanlar olarak hem amacına hem de aldığı biçime çok sevindik. Neticede böyle fonksiyonel bir park oluşu hakikaten bizi çok mutlu etti. Bir ara burası kiraya verildi ama kaliteli ve yeterli olmadı sanırım, sonra uzunca bir süre boş kaldı. İçimiz burkuluyordu buraya baktıkça. “Kültür Cafe” açıldı sonra, bizler servisten, çalışanlarından, kullanılan malzemelerden, yemeklerden çok memnunuz. Fiyatlar için söyleyecek bir şey yok, indirimler var. Bu da çok daha cazip hale getiriyor burayı. Fiyatlar öyle makul durumda ki bazen evde yenilen yemek daha pahalıya gelebiliyor. Kart sahibi ederek semtli insanını kazanmak da çok iyi bir buluş. Asansörde selam vermeyen insan burada selamlaşıyor, insan ilişkisini sıcak kıldı, komşuluk ilişkisini canlandırması da çok hoş. Türkiye’nin gözbebeği nasıl İzmir ise İstanbul’un gözbebeği de Beşiktaş’tır. Gerek dünya görüşü, kültür çizgisi ve gerek varlıklarıyla çok kıymetli. Böylesi değerlere sahip bir ilçenin yönetiminin de doğru yatırımlar yapması önemli. Beşiktaş Belediyesi’nin bu ve benzeri projelerinin devamını diliyoruz. Kültür Cafe aşağıda ve yukarıda B+ SONBAHAR 43 Mustafa Necip Kumbaracıbaşı -Mimar ehir Plancısı ehrin içindeki vahalar Sanatçılar Parkı’na sık sık gelirdik, bir ara nedense orası terk edilmiş duruma düştü. Üzülmemize sebep oldu, neyse ki arkasından açıldı. Tekrar geldiğimizde belediyenin afişlerinden gördük ve sırasıyla kafeleri ziyaret ediyoruz. Oturduğumuz yere yakın olduğu için Sanatçılar Parkı’na gidiyoruz; çok da seviyoruz. İşletmesinin de belediye tarafından yürütülmesinden çok memnunuz. Başkanımızın zaten arkasındayız ama bu tarz işlerden dolayı özellikle kutluyoruz. Bu kafelere “şehrin içindeki vahalar” demek lazım bence. Yeşiliyle, doğallığıyla, fiziksel ve insani ortamıyla yenileniyor insan. Çünkü hiç tanımadığınız bir insana bile merhaba diyebiliyorsunuz. Bizim komşuculuk dediğimiz eski mahalle ortamımız yaşatılıyor. Mahalle ölçeği, şehir planlamanın içinde de çok önemli, yani abuk sabuk kuleler dikmek yerine insanın ayağının yere basacağı, daha insani boyutta bir ölçütün içinde yaşamak bambaşka bir şey. ülya Karatamu - Eczacı Misafir ağırlıyoruz Öncesinde sık sık yürüyüşe gelen arkadaşlarımız, kafeler açılınca buraya gelmeye başladılar. Onlar vasıtasıyla haberdar olduk ve artık biz de sürekli geliyoruz. Özellikle yazın sıcak akşamlarında çok keyifli oluyor. Ziyadesiyle Beşiktaş insanları geldiği için çok kaliteli, çok nezih bir müşteri profili var. Kalabalık gruplar halinde gelebiliyoruz ve bunalmadan çok keyifli akşamlar geçirebiliyoruz. Evlerde misafir ağırlamak bir hayli güçleşti, burada görüşebiliyoruz rahatlıkla. Diğer kafelerin de tavsiyeleri geliyor ama biz buradan ayrılıp da diğerlerine gidemedik henüz. Bu akşam misafirlerimiz var, onlara burada iftar yemeği vereceğiz. Çalışanlar, özel olarak isteklerimizle de yakından ilgileniyorlar. Beşiktaş Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. Sanatçılar Cafe aşağıda ve yukarıda 44 B+ SONBAHAR Mek nlar kaliteli lezzetli ve ekonomik menüleriyle de Beşiktaşlıları memnun ediyor B+ SONBAHAR 45 Albüm Minyatürlerle Beşiktaş Bir İstanbul sevdalısı Sabine Buchmann Beşiktaş temalı minyatürlerini B dergisiyle paylaştı. Sabine Buchmann Fransa Strasbourg doğumlu olan sanatçı, eğitimini Montpellier Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı; 1986’da Türkiye’ye yerleşerek 1996 yılından itibaren aralıksız düzenlediği yurt içi ve yurt dışı sergileriyle sanatseverlerle buluşmuştu. Osmanlı tarihine olan yakın ilgisi Türk minyatür sanatı ile tanışmasına vesile oldu, bu ilgi daha sonra coğrafi zemine de kayarak Türkiye’nin çok farklı köşelerine, özellikle Istanbul’a odaklandı. “Minyatür, okunması gereken bir resim türüdür” diyen Sabine Buchmann 2004 ve 2005’te yazdığı ve resimlediği “Nina’nın Vapurları” ve “Nina’nın İstanbul’u” çocuk kitaplarını özgün minyatürleriyle bezeyerek minyatürü ve metni yeniden birbirleriyle kavuşturdu. Ayrıca sanatçının İstanbul temalı akrilik ve gravür üzerine çalışmaları da mevcut. B+ 46 B+ SONBAHAR Amande Beşiktaş vapuru eski sebze pazarı B+ SONBAHAR 47 50 B+ SONBAHAR B+ SONBAHAR 51 imi e biri a erma r e teş Y ar Söyleşi NAZAN ORTAÇ Fotoğraf DİDEM PEKÜN ARŞİVİ Türkiye’nin en önemli kadın seslerinden Tülay German’ın hayatı belgesel oldu. Didem Pekün’ün, Barış Doğrusöz ile birlikte hayata geçirdiği “Tülay German Kor ve Ateş Yılları” birçok uluslararası festivalde ilgiyle karşılandı. N âzım Hikmet’e Saygı plağımı doldurdum. Radyo ve televizyon programları yaptım. Festivallere katıldım. Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde durmaksızın sayısız konser verdim. Şarkıcılık hayatımın en iyi, en yetkin dönemiydi. Yıllar sesimi de, beni de olgunlaştırdı. Tam zamanı Dünya çapında bir caz vokaliyken, sanatsal yönünü tamamen değiştirip, siyasi çalkantıların ortasındaki Türkiye’de, Ruhi Su’dan ders alıp, yasaklı türküleri söylemeye başlayan bir kadın, nasıl biri olmalı? Sesim bozulmaya, nefesim tükenmeye, coşkum azalmaya, içimde yanan alev sönmeye yüztutmadan, eskimeden, yıpranmadan, gürültüsüz, sessiz, sedasız çekilmek, kaybolmak Bu gece Hollanda’da konserim var. Kimse bilmiyor, son konserim olduğunu Erdem dahil Didem Pekün, bu soruların izinden gitmiş ve Tülay German’ın kendisine ulaşmış German’la onlarca kez biraraya gelerek de, ortaya sinema filmi tadında bir belgesel çıkartmış “Tülay German Kor ve Ateş Yılları” Belgeselin gösterimi, geçtiğimiz sene Beşiktaş Belediyesi’nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Belgesel Sinemacılar Birliği ile düzenlendiği Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit etkinliğinde gerçekleştirilmiş,Tülay German’ın ismini hafızamızda tazelemiş, “Burçak Tarlası” şarkısını tekrar dilimize dolamıştı. Biz de, Didem Pekün ve belgeselin yapım yönetmeni Barış Doğrusöz ile filmin hikâyesini konuşmak istedik Tülay German’ın otobiyografik kitabı “Düşmemiş Bir Uçağın Karakutusu”nu okuyan genç sinemacı Didem Pekün’ü, en fazla çarpan bu cümleler olmuştu herhalde Şöhretinin, güzelliğinin, sanatının zirvesinde bu kararı veren bir kadın, nasıl biri olmalı? 52 B+ SONBAHAR Ve ülkenin en önemli sanatçılarından biriyken, sevdiği adam uğruna vatanını terk ederek Paris’e yerleşen bir kadın, nasıl biri olmalı? Neden Tülay German? Didem Pekün Kişiliği, müziği, hayatı beni çok etkiledi. Zor aslında üç beş kelimede açıklamak, içimden bir ses yap’ dedi, ben de olabilecek her türlü zorluğa rağmen karşı koyamadım. Bel esel fikrini kendisine söylediğinizde tepkisi nasıl oldu “Tabii yap, ama ben gözükmem” dedi. Kendisiyle yüz yüze de örüştünüz İnziva hayatı yaşadığı için son yıllarına dair bir kayıt yok onu nasıl tarif edersiniz Gururlu, politik ve güzel. “Sosyo-politik olaylar Tülay German’ın müziğini ve yaşamını nasıl etkilemiş? Bugün için hâlâ nasıl bir anlam taşıyor?”u düşündük. Erdem Buri ile ilişkisine dair nasıl bir izlenim edindiniz ve bunu nasıl aktardınız Minimumda kişiselleştirerek, otobiyografik kitabında, Çınar Yayınları’ndan çıkan “Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu” isimli kitabında yazdığı şekilde aktardık. Filmin ekseni ne sadece ilişkisi, ne de sadece müziğiydi, elimizden geldiğince her şeyiyle bir kadını ele aldık. İzledikten sonra tepkisi nasıl oldu Beğendi mi eleştirdiği yerler oldu mu Sessizce izledi, ardından beni ve Barış’ı alnımızdan öptü ve yalnız kalmak istedi. Neden kamera önüne eçmedi Kendisince sebepleri vardı. Bana düşmez onları açıklamak. Birçok festivale ve etkinliğe katıldınız tepkiler nasıldı Çok ilgi gördük, iyi tepkiler aldık, almaya da devam ediyoruz. n hazırlık aşamaları ne kadar sürdü ve ne yaptınız o süreçte Ön hazırlık ve prodüksiyon paralel gelişti, herhangi bir film gibi yapmadık biz bu filmi. Sürekli devam eden bir araştırma, yazma ve “Tülay Hanım olmadan bu filmi nasıl yaparız”ı düşünme süreci vardı. Heykel gibi adeta, sürekli fazlalıkları kazıyarak, eksikleri doldurarak, durup mesafe alıp sonra geri gelerek... Bel eselde sadece şarkıcı oluşu değil farklı kimlikleri de mercek altına alınıyor değil mi Bu vur uları nasıl yaptınız Sanatını tarihsel çerçeveye oturtup, bu çerçeveden bakmaya çalıştık, ilmde siz de yer alıyorsunuz ve zaman anlatımı bu şekilde yapılıyor Bu anlatımı seçmeniz nasıl oldu Barış ve ben sıradan bir televizyon belgeseli yapmak istemiyorduk, her şeyden önce bağımsız olmak istedik. Bu yolda benim bakış açımı dahil ettik filme. Sizden başka kadın öyküleri bekleyebilir miyiz Pro eleriniz neler Kadın öyküleri olması şart değil, ama olabilir de tabii. Şu an İngiltere’de doktora yapıyorum ve tezime eşlik edecek videolar hazırlıyorum. Didem Pekün Barış Doğrusöz B+ SONBAHAR 53 Barış Doğrusöz ve Didem Pekün Barış Bey siz pro eye nasıl dahil oldunuz Sizi çeken ne oldu Barış Doğrusöz 2008 yazında yeni tanıştığımızda kişisel projelerimizi paylaşıyorduk, Didem bir yıldan beri bu projeyi hazırlamaktaydı, heyecanlı bir şekilde bana Tülay German’ın müziklerini, kitabı “Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu”ndan alıntılarla projesini sunuyordu. Bir akşam Fransız Televizyon Arşivi INA ve Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık’tan elde ettiği arşivleri izlettirdi. Çok etkilendim, arşivin gücü beni benden aldı. Bir şekilde zaman tüneli açılmıştı ve ilişkiler çarpışıyordu kafamda. Bir yandan bugün 30 yaşlarında bir genç kadın, öbür taraftan saygın ve dolu yaşanmış bir hayata sahip olan Tülay Hanım, değişik jenerasyonlar, değişik siyasi konjonktürler ve bellek kaybından endişelenmeyen bir ortamda yaşarken... Çok heyecan verici ve çağdaş bir projeye katılmaya pek direnemedim. Tülay German ve Erdem Buri Siz de ransa da yaşadınız ancak farklı bir kuşak olarak Buna rağmen kendi yaşamınıza dair paralellikler kurabildiniz mi Ben göç yaşamış gibi hissetmiyorum, çünkü orada temellerim oluştu, 1980’lerin ve Mitterrand’ın Fransasında büyüdüm. O dönem sosyal gelişmeler için çok öncü bir ülke, kıskanacak kadar. Ve tabii bugün göçmenlik ve mülteci açısından baktığımızda, hukuk devletini durmadan geliştirmek için çok aktif bir yer hâlâ. Türkiye üzerinden bir paralellik kurmak zor, tabii ki birinci şahıstan düşünürsek. Ama hafıza besleniyor durmadan, Fransa’da veya herhangi ülkede yabancı uyruklu olmak çok zor. Becerikli ve iyi satranç oyuncusu olmak lazım. Filmde, Tülay Hanım, “Aksanınızı kaybetmek için çalışıyor musunuz?” sorusuna, bence çok güzel ve heyecanlı bir şekilde cevap veriyor “Evet, evet, sizin gibi konuşmak istiyorum, herkes gibi...” Yeni pro eleriniz neler Malzeme sıkıntısı çektiğinizi biliyoruz kur uda monta da zorlandınız mı Kabul etmek lazım ki, inanılmaz bir durumdaydık, arşiv zaten çok azdı ve Tülay Hanım’ın bir şekilde filmde gözükmek istememesi saygı duyduğumuz nedenlerden hareket alanımızı çok daralttı. Fakat baştan beri ve diğer işlerimizdeki gibi, çok basit ve dominant imaj rejiminin anlatımlarından kaçındık her zaman. Daha serbest bir şekilde denemek istediğimiz yeni formları araştırmış ve yaratmış olduk kendimizce. “Essay” film yaptık kısacası. İki senedir ve bu filmden sonra, video çalışmalarımı arşiv kullanımıyla yoğunlaştırdım. Fransız Devlet Televizyonu’nun arşivlerine girdim ve değişik indeksler üzerinden Türkiye 1980’den bugüne hakkında çıkan televizyon haber bültenlerini taramaktayım ve o arşivlerle dokular ve “pattern”ler çıkartmakla uğraşıyorum. B+ ilmin en sürpriz kısmı kendi sesiyle kitabından bölümler okuması Bunu nasıl erçekleştirdiniz Hasan Saltık sihirli değneği dokundu. O gece unutulmazdı, Paris’teki son gecemizdi, çok zor koşullarda gelmiştik O gece yanımızda getirdiğimiz tarayıcının başında fotoğraflar, afişler ve plakları dijitalleştiriyorduk. Bir ara Didem’in telefonu çaldı; Tülay Hanım arıyordu. “Atlayın gelin” demiş, “Neyi okumamı istiyorsanız bu gece yapalım” demiş. Hemen notları toparlayıp, ses ekipmanımızı kapıp gittik. Ondan sonra odasına yerleştik, sahne öncesi gibi bir viski rica etti ve Didem’in seçtiği bölümleri okumaya başladı. Heyecanımızı zor kontrol ediyorduk, ilk paragrafı okuduktan sonra, bizden ses çıkmıyordu. Tülay Hanım bize bakıp “Nasıldı?” diye sordu, hâlâ dinliyorduk seyirci gibi, ancak o fark etti durumu ve, “Çocuklar, art direction yapın” dedi. O şekilde kendimizi toparlayıp, eve sızan araba seslerinin arasında Tülay German’ın sesini kaydettik. 54 B+ SONBAHAR Burçak Tarlası onun sesine hasret Kimdir? İstanbul’da 1933 yılında doğan Tülay German, 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdi. Sahneye ilk olarak ailesinden gizli Ankara’da çıkan German, 1960-1962 yılları arasında caz şarkıcısı olarak isim yaptı ve İstanbul Radyosu’nda Salim Ağırbaş Beşlisi’nin haftalık programlarında caz şarkıları söyledi. 1960’lı yıllarda hayat arkadaşı, caz sanatçısı Erdem Buri ile “Çoksesli Türk Popüler Müziği” çalışmaları yapan Tülay German, Ruhi Su’dan ders alarak, türküleri “modern sound”larla yeniden yorumladı ve “Anadolu Pop” adını alan akımın öncüsü oldu. 1964 yılında Milli Orkestra ile katıldığı Balkan Melodileri Festivali’nde, “eleştirmenlerin en beğendiği şarkıcı” seçilip, Arena dergisine kapak oldu. German, bu sırada, Türk pop müziğinin “ilk hit parçası” kabul edilen “Burçak Tarlası” plağını doldurdu. Caz müziğinde de sayısız çalışma yapan German, “Caz müziğinin dehası” sayılan Charles Mingus gibi isimlerle de çalıştı. Bir kitap çevirisi yüzünden Erdem Buri hakkında dava açılması, çiftin hayatında bir dönüm noktası oldu. İkili, Paris’e taşınarak müzikal hayatını burada sürdürdü. German, Fransa, Belçika, Almanya, Polonya, Tunus, Fas, Hollanda ve Brezilya’da radyo ve televizyon programları, konserler gerçekleştirdi ve çeşitli festivallere katıldı. Fransa’da Türkçe olarak yaptığı albüm, Charles Cros Akademisi 1981 Plak Büyük Ödülü’nü aldı. 1982 yılında çıkardığı “Nâzım Hikmet’e Saygı” plağı, son albümü oldu. 1987 yılında ise son konserini vererek, müzik hayatına sessiz sedasız nokta koydu. 1993 yılında hayat arkadaşı Erdem Buri’yi kaybeden Tülay German, hâlâ Paris’te yaşıyor. Sanatçının iki kitabı bulunuyor; “Erdemli Yıllar” ve “Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu”. B+ SONBAHAR 55 Portre rk si emas a bir Metin Erksan ş r Yazı MEHMET ERYILMAZ Fotoğraf CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVİ Ağustos ayında kaybettiğimiz Metin Erksan’ı bir başka yönetmenin, Mehmet Eryılmaz’ın kaleminden sizlerle buluşturuyoruz. M etin Erksan, Türk sinemasının çığır açan, dönüşümler gerçekleştiren önemli bir yönetmeni. Yönetmenliğinin yanı sıra kültür-sanat insanı olarak farklı bir yetkinliğin, orjinalliğin de simgesidir Metin Erksan. 4 Ağustos 2012 tarihinde kaybettiğimiz bu ünlü sinema insanı farklı bir anlatımla sayfalarımıza konuk olacak. Yetiştirdiği onlarca öğrencisinden biri olan ve kendisi de yönetmen olan Mehmet Eryılmaz’ın farklı iki dönemde yazdığı iki küçük yazı ile ünlü yönetmenimizi analım istedik. Yazılardan ilki Metin Erksan yaşarken, ikincisi ise ölümün hemen ardından kaleme alınmış. Mehmet Eryılmaz’ın duygu ve düşünce evreninden akıp dile gelenler sinemamızdaki Metin Erksan gerçeğini ve boyutunu bizlere az ve öz özetliyor. B+ 1965 56 B+ SONBAHAR Metin Erksan önce bir düşünür, sonra da bir sinemacı-yönetmendir. Yönetmenler vardır stilleriyle ve özgünlükleriyle varolurlar sinemada; yönetmenler vardır anlattıkları konulara göre sosyal,siyasal vb. etiketlerle yaftalanırlar. Bir de Metin Erksan gibi yönetmenler vardır ki,öncelikle onları düşünür saymak gerekir. Hayatın her alanında kafa yorarken, o alana ait akademisyenlerle tatışacak kadar o konuya hakim insan ve sanatçı bulmak da pek nasip olmaz her ülkeye, üstelik bu düşünür sinema alanında faaliyet gösteriyorsa...Türkiye insanı ve Türk sineması bu yönden şanslıdır ve her ülkeye nasip olmayacak Metin Erksan gibi bir büyük dehaya sahiptir. Metin Erksan’ı Türk sinemasının ilk “auteur” - yaratıcı yönetmeni saymak gerekir öncelikle. Daha ilk filmlerinden itibaren hem kurulu düzeni ve hem de kurulu düzenden beslenen sinema tacirlerini rahatsız etmiştir yaptığı her iş. İnatla algı alışkanlıklarını zorlayan -ki sanatın en önemli işlevlerinden biridir bence- sıradan tüketici izleme alışkanlığını zedeleyen, bir tarzla filmler üreten Erksan’ın, neredeyse her filmi çok değişik tepkilerle karşılaşmıştır. “Sosyal konuların filmi olmaz” derken, sosyal konular içinde insanı merkeze alarak anlatır derdini Erksan. Derdi insandır aslında, Anadolu insanının değerlerini hiç yatsımadan temel meselelere insan merkezli yaklaşarak bakar. “Yılanların Öcü” filminde toprak mülkiyetini ele alırken kadın erkek ve sosyal sınıf çelişkisinin de inceden inceye altını çizer. “Susuz Yaz” da ,elle tutulamayan suyun mülkiyetidir konu ve yine su çevresinde Anadolu’nun bin yıllık ezen-ezilen draması vardır... Sadece anlatım konuları değil anlatım biçimi ve ustalığı da çok önemlidir Metin Erksan eserlerinde... Her şeyden önce o, bir mizansen ustasıdır. Zaman zaman yaptığı ticari filmlerde bile mizansen ustalığı hemen göze çarpar. Resim izleme zevkiyle bile izlenebilir bu ticari filmler “Susuz Yaz” filminin özgünlüğü ve güçlü etkisi uluslararası sinema dünyasının da gözünden kaçmaz ve onu Berlin’de “Altın Ayı” ile ödüllendirirler. Ödül önemli değildir Erksan için, çoğu ödülleri reddettiği de bilinir, başı dik alnı açık, onurlu ve biraz da kibirli bir sanatçıdır o. Anlaşılması zor, geçinmesi zor ama, bir o kadar da yanında bulunan herkesin engin bilgi deryasından nasiplendiği bir ustadır. Gerçek bir usta... Tutku temel takıntısı gibi gözükür, kara sevda bir Anadolu masalıdır aslında. Metin Erksan’ı ülkesine ve dünyaya tanıtan, yerelliğinden, kendi kültüründen aldığı güçtür. “Kuyu” filminde sıra, bir kadının bir erkek tarafından “mal” edilişinin anlatımındadır ve aynı zamanda kadının kendi özgürlüğü için varoluş savaşının da çok trajik öyküsüdür. Kuran-ı Kerim’den kadınlarla ilgili yazılmış bir ayetle başlar filme Türk sinemasının ilk “auteur” yönetmeni B+ SONBAHAR 57 Metin Erksan tüm eserlerinde kendi coğrafyasının tüm girinti ve çıkıntılarını sosyal, siyasal, kültürel anlamda ve tarihsel olarak içselleştirmiştir. “Sevmek Zamanı” bir dönemeç sayılmasa da gerek plastik ve gerekse dramatik yapı olarak üstün vasıflarının yanında bir erkeğin bir kadının resmine aşık olması bağlamından hareketle, mutlak güzellik-tanrısal teklik diyebileceğimiz tasavvufi bir gerçeklik kavramına el atar. Gerçek bir ustalık eseridir bu filmi. Uzun diyaloglar beylik laflar ardında çok özel şifrelemeler gizlidir, bir aşkı anlatırken altan alta, bir eseri klasik yapan unsurları da hatırlarız sanki. Gününün sosyal gerçekliğini de tam damardan ortaya koyar filmlerinde “Acı Hayat”da kira sorunundan, “Gecelerin Ötesi” filminde yoksul insanların çaresizliğinden dem vurur... Bu nedenle “Sevmek Zamanı” gibi kült olmuş, bu kadar estetik ve biçimiyle öne çıkmış bir film için Fransız sinema tarihçisi - eleştirmen Sadoul yazılarında, “sinemada sınıf çatışmasının en net göründüğü bir film” olarak bahseder. Metin Erksan klasik deyimle hem biçim ve hem de bir öz ustasıdır Kaynak aldığı tüm kavramlar önce tarihsel anlamda insandan başlar, insanın hikayesinden insanlık hikayesine dönüşür ve kendi toprağında, Anadolu’da filiz verip şekillenir ve yeniden bir üst kavram olarak dünyaya sunulur Bizi hep düşünmeye ve tavır almaya çağırır Erksan filmleriyle; hep çok okumalı, çok katmanlı anlam yapılarıyla filmlerinin anlaşılmadığından kendi kendine yakınması her büyük sanatçının kaderi sayılır. Yalnız ve gezgin ozan kimliğinde yaşar; konuşur- yazar-kızar öfkelenir ama sevgisi hep derinlerde içindedir Preveze Deniz Savaşı’nı kaptan köşkündeki sahnelerle anlatır ve “Hiç savaş sahnesi görmedik” diyenleri hazırcevaplığı ile karşılar. “Onun için savaşlar masada kazanılır, sahada değil.” der. Onun için sanat üretimi de yeteneğin yanında önce düşünceyle üretilir. Ben yaptım oldu benzeri hazır, tembel kaçak sanat teorilerine pas vermez. Çektiği her karesinin hesabı-kitabı vardır, vardır ama; o hesap-kitap, kutsal bir kitabın indirilişindeki hesap-kitap kadar ince ve her okuyanın ancak bulunduğu tekamül ve algı seviyesinden anlayabileceği kadar da geniş bir kesime hitap eder. Kalibre edilmiş bir estetiği sunar sanki filmlerinde İçine giren ve kafa yoran nasiplenir ancak, ve içine girdikçe aldığı haz ve sanatsal bilgisi-bilinci ve duygusu birikimi artar Boşuna değildir sinemamızın usta oyuncularından Hülya Koçyiğit’in bir röportajında setteki heyecanını saklayamayışı... “Metin Erksan sanki bir tanrı gibiydi ” der. Metin Erksan elinde kalem ve yönetmen vizörüyle dolaşan, saatlerce açı arayan sıradan bir film insanıyken, filmleriyle tanrılaşır Erksan ı dünyaya tanıtan kendi kültüründen aldığı üçtür 58 B+ SONBAHAR 1964 eti rksa ar a Hocamızı neredeyse tanımlayacak bir cümle olan ve çok sevip kullandığı bu “unutmak ihanettir” sözünde sadece kötülük ve olumsuzlukları unutmak değil, iyilik güzellik ve her türlü pozitif şeyleri de unutmak kavramı saklıydı. Aslında unutmamak, iyilik ve güzellikleri unutmamak saklıydı bu cümlede, aynı zamanda bir tarih bilinci tabii ki. O nedenle tarih ve kültürle özel ilgisi bu yüzdendi Erksan’ın. Dünya ve ülke tarihine gösterdiği çok özel ilgi, onu döneminin bir çok kendi alanında yetkin isimleriyle yakın dost ve arkadaş olmasını sağlamıştır. Biz öğrencilerine en çok kullandığı sözcüklerin başında da “yöntem bilimsel düşünce” cümlesi gelirdi. Sait Faik’in “Ecel Atı” öyküsünün senaryosunu çalışırken, ihtiyar kadının sadece ev içinde kapıyı açma sahnesinin neredeyse iki üç dersimizi işgal ettiğini, yazamadığımızı ve hatta dersin akışında giderek Engels’in “Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” kitabından kavramsal destekler aldığımızı bugün gibi hatırlıyorum. Bir kapı açılışı sahnesinde, bin adet soruyla çıkardı karşımıza Kapıyı açar ama, nasıl açar, neyle açar, eliyle ise hangi eliyle açar Neden, neden, neden? Hiçbir şeyi “ben yaptım oldu” kaçamağının sığınağına sokmaz, yazdığı her konu, kelime ve kavramın, etimolojik yanı da dâhil dünyada üretilmiş ne kadar anlam ve açısı varsa neredeyse tümüne ait yorumlarını da içinde taşırdı. Sırası gelmişken genç yönetmenlere de bir anımsatma olsun diyerek, rejisör kelimesinin rejim kökünden geldiğini, tekel anlamını, sıkı disiplin anlamını içerdiğini ve bu nedenle de rejisör demenin düzen koyan, disipline eden, sette tek sözü geçen kral tanrı olduğunun altını çizerdi. Ve eklerdi tabii ki söylediği her sözün farkında olarak, yanlış anlaşılmak istemediğinden “Kral ve tanrı olmak despot ve baskıcı olmak değildir” derdi. Sevmek amanı “Onu unutmak ihanettir!” Hocam Metin Erksan gibi 30 yıldır yakından tanıdığım bir ustanın ardından yazacaklarım nasıl olsa eksik kalacak Bu nedenle bir Erksan titizliğiyle huysuzlanıp, onun çok sevdiği ve çoğu zaman kullandığı “unutmak ihanettir” deyişini başlığa taşıdım. Metin Erksan’ın sinemacı yanı çok yazıldı çizildi, ve daha da yazılacak muhtemelen Oysa o, kendisinin sinemacı kimliğinden öte bir düşünür kimliğiyle tanımlanmasından hoşlanırdı. Nitekim cenaze töreninde tüm konuşmacıların ortak cümlesi Onun her şeyden önce ülkemize bahşedilmiş, bir dahi olduğu üzerineydi. Okul yıllarımda, çoğu konferans ve seminer benzeri etkinliklerinde yanında bulundum. Yanında bulunuşumuzun bir sebebi de, o her konuşmaya, derse, vb etkinliklere giderken titizlikle seçtiği konuşma konusu ile ilgili kitap ve belgeleri de yanında taşıması gerekliliğinin bize düşen hammallığı idi. O hammallıklardan ben ve bir çok öğrencisi çok şey kazandı. Belgesiz konuşmazdı, alıntı yaptığı her cümlesini, istenirse hemen yanında getirdiği kitaptan, açar yeniden okurdu dinleyicilere. Onun için “unutmak ihanettir” cümlesini her kullandığında da “Karl Jasper’in bu müthiş sözü” diye, kaynağına saygıyı hiçbir zaman ihmal etmezdi. Sinema diğer tüm sanatlar gibi bireysel bir sanattır ve yaratıcısı tektir, kollektif bir sanat değildir Erksan’a göre. Erksan, yöntembilimsel düşünce tekniğiyle hiçbir tabuyu direk kabul etmemiş ve hatta üstüne gitmiş ve aklının ermediği hiçbir şeye de hemen onay vermemiştir. Yaramaz bir çocuk edasıyla nerede ne yapacağı kestirilemeyen bu büyük düşünür, doğal olarak sıradan tüm varlıklarca da, huzur bozucu, tabuları yıkıcı, rahatsız edici bulunmuştur. Erksan için en büyük gaflete düşmek onu ideolojik sınırlarla kalıplarla algılayıp değerlendirmektir. O, dar açılı tüm ideoloji mensuplarınca karşı taraftan olmakla suçlanmış, sıradan halk Kızıltoprak İstasyonu’na giren trende komünizm propagandası bulurken, kadın meselesinin en önemli filmlerinden olan “Kuyu” filmine Kuran’dan bir ayetle başlamıştır. Marksistlere Mar ’ı, vaiz ve papazlara Muhammed ve İsa’yı tüm detaylarıyla anlatacak kadar ufku geniş, dünya edebiyatından ve neredeyse tüm sanatlardan onların köklerine inebilecek felsefi ve maddi bilgisiyle konferanslar verebilecek bir donanıma da sahipti Erksan. Filmler sadece sonuçlardır hayatında. Onun filmlerini incelemek ayrı bir konu ve fakat “Sevmek Zamanı”ndaki “surete aşık olma” tasavvufi yaklaşımı bile zamanının entelektüellerince kavranamamıştır. Kısacası Erksan sıra dışı kimliğiyle, bu ülkeye nasip olmuş bir deha niteliğiyle, bugün bedensel olarak aramızdan ayrılsa da, sanat, kültür ve sinema adamlarımızın görevleri henüz yeni başlamaktadır bence, tekrar Erksan hocanın deyimiyle söylemek gerekirse Metin Erksan’ı unutmak ihanettir Ve onu bu kısa sınırlı yazıda anarken onun aşkla ve tutkuyla bağlı olduğu, ve dehasına hayranlığını her vesileyle dile getirdiği Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Yunus Emre’yi de özellikle burada anmadan geçmek istemem. Yunus’un aşağıdaki dörtlüğünü çok söylemişizdir beraber, bu kez Erksan’dan dinleyelim; Biz bu elden gider olduk, kalanlara selam olsun Arkamızdan hayır dua edenlere selam olsun Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun B+ SONBAHAR 59 Duvar mozaikleri 4. Levent’in hazineleri Yazı ve Fotoğraf FERDA ÇA LAYAN Türk resminin en önemli sanatçılarının 1950’li yıllarda 4. Levent Toplu Konutları duvarlarına yaptıkları mozaikler, sanatı kentle ve kentin özgün mimari yapılarıyla buluşturan eşsiz örneklerdi. A tlas İstanbul dergisinde 2003 yılında, “Sanata Düşman Şehir 4. Levent” başlığıyla 4. Levent Toplu Konutları’nın dış cephe duvarlarını süsleyen mozaik resimlerini gündeme taşımıştım. Sonraki yıllarda başka dergilerde de yazmayı sürdürdüm. Bugün hiçbiri hayatta olmayan Türk resminin en önemli sanatçılarının, ustalarının 4. Levent Toplu Konutları duvarlarına yaptıkları değerli resimlerin korunması için dikkat çekmek ve bir duyarlılık geliştirmek umuduyla. Ama hiçbir olumlu gelişme olmadı, hiçbir kişi ve kurum bu konuda harekete geçmedi ve kaderine terk edilen resimler teker teker yok ediliyorlar. Sitenin duvarlarında bulunan, Türk resminin en önemli sanatçılarından Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu’nun, Sabri Berkel, Nurullah Berk, Ercüment Kalmuk ve Ferruh Başağa’nın paha biçilemez değerdeki resimlerinden bugün geriye sadece 9 tanesi ulaşabilmiş. Oysa sitenin ilk yapıldığı dönemdeki mozaik pano sayısı 23 iken 2003 yılında bu sayı 17 idi. 60 B+ SONBAHAR 4. Levent Sitesi, uzun yıllar sakin, gösterişsiz, huzurlu bir yaşama evsahipliği yapan kimliğini korusa da, 1980’den sonra inşaat istilasıyla birlikte semtin görünümü hızla değişti. İlk istila, işyerleriyle geldi. Konutlar bir bir lokanta, kafe, ofis, mağaza oluverdi. Bu işyerlerinin tabelaları, reklam panoları da gelip o muhteşem duvar resimlerinin üzerine vidalandı. Sonra klima çağı başladı, duvarlar delindi ve klima motorları çakıldı, ışıldayan mozaik panoların üzerine. Bu da yetmedi mağaza, dükkân sahipleri vitrin açmak için duvarlardaki bu mozaik panoları gözlerini kırpmadan yıkıp attılar. Birçok resmin üzeri sıvandı, boyandı. İnsanların erişemediği yükseklikte bulunan ve insan tahribatından kurtulan mozaik panolar ise üç beş kuruş uğruna reklam panoları altında bırakılarak izleyicisinden koparıldılar. Sayısı her geçen gün artan dev boyutlarıyla ölçü ve sınır tanımayan bu reklam panoları birer ibret tablosu olarak bugün de karşımızda duruyor. Sanat tarihimizin açık alanda, mimaride bulunan nadide örnekleri değer bilmezliğin, sahipsizliğin, tepkisizliğin, güzelliğe karşı düşmanlığın sert darbeleri altında yok edildiler. Bedri ahmi nin yaptığı mozaik pano üstte çeşitli kurumların verdiği reklamlarla kapatılmış durumda altta 2003 yılında hayatta iken söyleşi yaptığım ve resimlerin buraya yapılmasında birinci derece etkili olan Prof. Dr. Kemal Ahmet Ar derin bir hayal kırıklığı içinde “Geçenlerde dolaştım oralarda. Sitenin o perişan görüntüsüne dayanamadım. Yazık ki geri kalmışlığın, görgüsüzlüğün, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün acı sonuçları bunlar” diyor. “Resimlerin fotoğraflarını çekin, o haliyle büyütün, böyle yan yana dizin. Eski fotoğrafları da bulalım, herkes görsün vahşeti. Haykırış olmalı bu yani” diye ekliyor ve devam ediyor “4. Levent’in bir bahçeli evler niteliğini taşımasını istedik. Daha ziyade karışık bir doku, hem kat evi, hem de tek aile evi; alçalan yükselen kontrastlarla mekân düzenlemede ilk araştırmadır. Kent mekânları için burada ilk defa bir kompozisyon yaratıldı. Mekân araştırma, mekânlarda alçalma, yükselmeler, 1950’lerde Emlak Kredi Bankası’nın, toplu konut projesi için Levent semtini seçmesiyle burada yerleşim başladı. Levent semtinin çekirdeğini oluşturan 4. Levent Toplu Konutları, nüfusun hızla arttığı ve modern toplu konut fikrinin yeni geliştiği dönemde uygulaması yapılan ilk örneklerden biriydi. Site dönemini yansıtan mimari özelliklerinin yanı sıra toplu konutta resme yer vermesi ve mimarlık - plastik sanatlar ilişkisini yeniden kurması açısından önemli bir projeydi. Mimar, kent plancı Prof. Dr. Kemal Ahmet Ar ve mimar Prof. Dr. Rebii Gorbon’un ortak çalışmalarıyla 1947-57 yıllarında gerçekleştirilen ve yüz hektar alan içinde 420 konutun yer aldığı projede evler iki, üç, beş katlı olarak tasarlandı. Site, geniş park ve bahçeleri, balkonlu planı, ferah yerleşimiyle, daha da önemlisi duvarlarındaki mozaik resimleri; dışa dönük, sıcak, alçakgönüllü bir hayat tarzına kucak açan özellikleri ile dikkat çekiyordu. Ayrıca Toplu Konut alanı içinde bulunan on katlı blok, yapıldığı dönemde İstanbul’un en yüksek binasıydı. Levent Toplu Konutları nın duvarlarındaki eşsiz eserlerin bazıları h l zamana direniyor B+ SONBAHAR 61 Eren Eyüboğlu gerilmeler yaratma, kontrastlar yaratma, içeriye doğru çekme, ileriye doğru çıkışlar gibi ” Prof. Dr. Kemal Ahmet Ar konutlar inşa edilirken sitede duvar resimlerine yer verilmesi için Emlak Bankası yetkililerine yarışma açılmasını önerir. Yetkilileri ikna edemeyince işi bırakacağını söyleyerek isteğini kabul ettirir. Ar , sonra da Akademi’den arkadaşları olan ressamları davet ederek onlardan proje ister. “Bunların hepsi görmüş geçirmiş insanlardı, kültürlülerdi. Hepsi de biliyordu resmin mekânı tamamlayan büyük bir eleman olduğunu; o bakımdan bilinçli olarak koydular.” Sanatın en büyük çağına ancak mimarinin yardımıyla erişilebileceğini söyleyen Bedri Rahmi “Mozaik Hakkında” başlıklı yazısında şöyle diyor “Şurası muhakkak ki herhangi bir tabloya en güzel ışığı, en uzun ömrü, en büyük seyirci kalabalığını, kısaca hayata karışma gücünü sağlayan mimaridir. Mimar eli değmedikçe resim bir göçebe hayat yaşamaya, daha doğrusu yaşamadan diri diri gömülmeye yahut da loş müze salonlarında uykuya dalmaya mahk mdur.” Bedri Rahmi bu işin sırrına varanlardandı. Batı sanatını iyi bilen bir ressam olarak sanatı kendi köklerinde arayan, sanatın halkla buluşmasının en çok kavgasını veren ressamlarımızdan biriydi. Bu yüzden 1950’li 60’lı yılların kısıtlı sanat ortamında İstanbul’da büyük boyutlu mozaik panolara imza attı. Ne yazık ki Bedri Rahmi’nin, resme en uzun ömrü kazandıran mozaikle yaptığı resimlerinin ömrü çok uzun olmadı. Halbuki bu teknik Roma’da, Bizans’ta uygulanmış, günümüze kadar ulaşmıştı. Sanatçının İstanbul’da, en yoğun yapılaşmanın olduğu bölgede ve etrafı gökdelenlerle kuşatılan 4. Levent Toplu Konutları ve duvarlarındaki 4 mozaik panosu biri kısmen tahrip edilmiş, diğer ikisi reklam panolarıyla kapatılmış bu baskıya daha ne kadar direnebilir bilinmez. Bu arada Bedri Rahmi’nin ve birçok sanatçının İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda İMÇ bulunan mozaik panoları, rölyefleri de kentsel dönüşüm tehdidiyle karşı karşıya.4. Levent Sitesi’nde mozaik panoları bulunan Ferruh Başağa ile 2002 yılında hayatta iken yaptığım söyleşide yapım süreciyle ilgili şu bilgileri vermişti 62 B+ SONBAHAR Sabri Berkel “Kemal Ahmet Ar muhtelif binalara mozaik panolar yapılması için bankayla anlaşmış. Nurullah Berk, Sabri Berkel, sonra ben, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Ercüment Kalmuk. Altı kişiden proje istediler. Projeleri verdik. Sonra Kemal Ahmet Ar dedi ki Birkaç yer daha var, kim daha çabuk bitirirse ona vereceğim o yerleri’. Ben o zamanlar boştum, işsizdim. Bir an evvel evde gece-gündüz çalışarak o işleri bitirdim götürüp yerine taktım. Tamam’ dedi ve bunun üzerine binanın arka cephesindeki yerleri 2-3 parti çalıştım. Sonuçta güzel bir iş oldu, o iş devam etseydi ve muhafaza edilseydi Türkiye için çok büyük bir kazanç olurdu. Bakıyoruz Avrupa’nın birçok şehrinde hep mozaikler, freskler duvarları süslemiş. Bizde maalesef çoğu yok edildi. 1952’de Lütfi Kırdar Salonu ilk yapıldığında İstanbul Fuarı diye bir sergi yapıldı. O sergiye giriş ve danışma büroları vardı. O büroların cepheye bakan kısmına, yola bakan cepheye mozaikten 10 m ’lik büyük bir sanayi kompozisyonu yapmıştım. O da durdu durdu, bir de baktım, danışma büroları yok oldu. Oraya askeri bina yapıldı.” Başağa, dış duvarlarında yapıtlarının yer aldığı 17. bloktaki dükkânlardan birinin iç kısmında da mozaik panosu olduğunu belirtmiş ancak bu pano bulunamamıştır. Ayrıca sanatçının yıllardır ada vapurlarıyla önünden geçenleri selamlayan Heybeliada Deniz Lisesi’nin cephesindeki, “Preveze Deniz Savaşı” konulu Türkiye’nin en büyük mozaik panosu 210 m , binayla birlikte 1999’da yıkılarak yok edilmiştir. Açık alanlarda yapıtları bulunan ressamların, heykeltıraşların payına hep hayalkırıklığı düşmüştür. Ölümsüz olması gereken sanat ürünleri itilmiş kakılmış, horlanmış, siyasilerin hedefi haline gelmiş, bakımsız bırakılmış, kişisel beğenilerin kurbanı olmuş, depolara kaldırılmış, sürgün edilmiş, vandalların saldırısı sonucu tahrip edilmiş, değersiz görülerek yok edilmişlerdir. Kente kimlik ve kişilik kazandıran, Cumhuriyet döneminin mimari özelliklerini taşıyan özgün yapılardaki değerli sanat ürünleri bu yapılarla birlikte yıkılarak; cam, çelik, betondan oluşan tekdüze çok katlı binalara dönüşüyor. Medeniyetin göstergesi olan boşluklar gittikçe daralıyor. Sanat tarihinin izleri hızla siliniyor, İstanbul görsel hafızasını yitiriyor. B+ i haber Bu yazı baskıya hazırlandığı sırada iyi bir haber aldık. Beşiktaş Belediyesi’nin Koruma Kurulu’na yaptığı başvuru uygun görüldü ve 6 sanatçıya ait 20 duvar mozaiği tek tek koruma altına alındı. B+ Sabri Berkel B+ SONBAHAR 63 Sabri Berkel Ercüment Kalmuk un eseri sıvadan önce solda ve sıvadan sonra sağda 64 B+ SONBAHAR Beşiktaş Belediyesi hayata eçireceği pro eyle bu sanat eserlerini tekrar kente kazandırmayı planlıyor erruh Başağa Sabri Berkel Sabri Berkel B+ SONBAHAR 65 Semt ki k mş maha e ra i e e rka i Yazı CENGİZ ERDİL Fotoğraf ALAATTİN TİMUR Beşiktaş Çarşısı’ndan Ihlamur Kasrı’na doğru devam ettiğinizde karşınıza çıkan Muradiye ve Türkali mahalleleri birbirine paralel kısa sokakları, ünlü Cumartesi Pazarı ve hâlâ yaşatılan mahalle kültürüyle B sayfalarında. 66 B+ SONBAHAR Beşiktaş ın hareketliliği Muradiye ve Türkali yle sakin mahalle yaşantısına dönüşür B+ SONBAHAR 67 İ stanbul’un bazı semtleri kentin büyük uğultusu, 24 saate sığmayan hayhuyu içinde kaybolmuş görünse de, sadece mahalle sakinlerine değil, günübirlik ziyaretçilerine de geçmişten kalan kent ruhunu hissettirebilir. Beşiktaş kentinin tüm semtlerinde vardır bu özellik. Kâh yokuş ve merdivenleriyle, kâh kıyıda köşede kalmış eski bir yapısıyla bu ruhun yanınızda dolaştığını duyumsarsınız. ve ekliyor “Bizim tek şikâyetimiz ses kirliliği. Burada trafik çok yoğun. Boğaziçi’ne akan trafiğin bir bölümü buradan geçiyor. 24 saat gürültü var. Zaten İstanbul’un sorunu olan trafik çözülürse belki sesten şikâyetimiz de ortadan kalkar.” Kentin modern coşkusuna karşı ayakta kalma savaşı veren birbirine yaslanmış evlerin dayanışmasında da hissedersiniz bu semt ruhunu. Beşiktaş kentinin Muradiye ve Türkali semtleri böyle yerleşimlerdendir. Muradiye Mahallesi Hepsi hepsi on sokağın bulunduğu Muradiye Mahallesi, adını burada 1898 yılında yaptırılan camiden alır. Nişantaşı’ndan yuvarlanılarak inilen ama soluk soluğa çıkılan bir yokuşla anılır bu mahalle. Şişli ve Beşiktaş ilçeleri arasında sınırdır ve Beşiktaş’tan yana tavır almış eski bir semtimizdir. Muradiye Camii Dedik ya, adını camiden alır... Cami öyle gösterişli sayılmaz ama, meraklısı için tarihe not düşülecek bir yapı kabul edilir Muradiye Camii, Nüzhetiye Caddesi’nin üst tarafında, Göknar Sokağı ile Şair Nazım Sokağı’nın kesiştiği köşede yer alır. Adı geçen sokaklara açılan madeni kanatlı avlu kapılarının üzerinde birbirinin eşi olan kitabeler göz alıcıdır. Dört satırlık mermer kitabelerden, caminin 1898 yılında İkinci Abdülhamid’in analığı Perestü Kadın’ın Başağası Servet Ağa ile Nazseza ve Ferahnak kalfalar tarafından yaptırıldığını anlıyoruz. Bu yapıma yine Halime Hatun adlı bir hayırseverin katkıda bulunduğu yazıyor kitabelerde. Mimarı bilinmeyen cami, eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiş. İçi hayli aydınlık olan caminin sekiz kollu yıldızın işlendiği ahşap tavanı ise bir ustalık eseri. Cami 1952 yılında onarım görmüş. Muradiye Mahallesi Beşiktaş’ın eski semtlerindendir ama bu camiden başka da tarihi bir yapının kalmadığı bir yerleşimdir aynı zamanda. 1960’lı yıllardan sonra başlayan apartman modası burayı da kuşatmış, semt bugünkü görünümünü almıştır. Kayıtlara 318 bina ve 3471 hanenin düştüğü mahallenin muhtarlığını 20 yıldır Cengiz Hacıömeroğlu yapıyor. Muhtar Cengiz Hacıömeroğlu, “Mahallemizin öyle büyük bir sorunu yok” diyor Cumartesi ünleri kurulan semt pazarı tüm İstanbul un özde pazarları arasında Cumartesi Pazarı 68 B+ SONBAHAR Cen iz acıömeroğlu Muradiye Mahallesi Muhtarı 40 yıldır Muradiye Mahallesi’nde oturmakta ve dört dönemdir muhtarlık yapmaktayım. Mahallemiz, öğrencilerin tercih ettiği, kültür seviyesi oldukça yüksek, Beşiktaş’ın en eski mahallelerinden biridir. Yaklaşık 7500 nüfus, 3471 hane mevcuttur. Şişli ilçesi Teşvikiye Mahallesi’yle sınır oluşturur. Nüzhetiye Caddesi nin Türkalili ve Muradiyeli sakinleri ramazan ayını caddeye kurdukları iftar sofralarıyla keyifli eçirdiler Mahalleliler pazardan taze ürünleri uy un fiyatla alabiliyorlar B+ SONBAHAR 69 hlamur Kasrı Türkali Mahallesi Türkali Mahallesi de eski semtlerdendir ama eski adına fazla bir yapının kaldığı söylenemez. Beşiktaş kentinin en kalabalık semtlerindendir. 15 bin nüfusu, 7033 hanesiyle modern zamanın hızına ayak uydurmayı başarmış bir semt olarak kayıtlara düşmüştür. Mahalle Muhtarı Ahmet Bayraktar’a göre, en büyük sorunları, aslında tüm İstanbul’un ortak sorunu Otopark. Yoksa dört teker, iki ayak arasında hayat akıp gidiyor Türkali Mahallesi’nde... Mahallede iki önemli eser var Tuzbaba Camii ve Zübeyde Hanım Çeşmesi. Tuzbaba Camii 15. yüzyıl yapısı olması nedeniyle öncelikli koruma altında tutulan camiyi Fatih Sultan Mehmet’in Tuzcubaşı Rum Ali Ağa yaptırmış. Ali Ağa Mescidi olarak da bilinir. Mescit İstanbul’un bu bölgesinde inşa edilen ilk Türkİslam yapısı olduğu için de önemlidir. 19. yüzyıl sonunda tamirat görmüş; şimdiki pencereleri de o dönemin eseridir. Bu cami de eğimli bir araziye inşa edilmiştir. Camideki türbe zamanla özellikle kutsal günlerde ziyaretçilerin akınına uğrar olmuş; Tuzbaba hakkında efsaneler ortaya çıkmıştır. Çeşmesi. Bu çeşme 1850 yılında bostan çalışanlarına ve yöre halkına sağlıklı su getirmek için yaptırılmış. Abdülmecid Çeşmesi olarak da bilinir. Ama yaptıran bir padişah değil, yüksek düzeyde bir paşadır ve bu paşa adının gelecek yıllarda unutulacağını bile bile çeşmeyi devrin padişahı Abdülmecid adına kaydettirir. Yıllarla birlikte harap olan, suyu akmayan çeşmeyi Birinci Dünya Savaşı yani 1914-18 yılları arasında Akaretler’de yaşayan Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım görür. Zübeyde Hanım komşuları harekete geçirir ve çeşmeyi el birliğiyle onarırlar. Bu tamirattan sonra şöyle bir kitabe konur çeşmeye “ İş bu çeşme ile aşağıdaki çeşme, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin valideleri Zübeyde Hanımefendi’nin fevkalade ve ehali-i hamiyetmendanın muavenetleriyle tamir ve termin edilmiştir.” İşte böyle... Muradiye ve Türkali, Beşiktaş’ın asırlık mahalleleri. İki komşu mahallenin fazla bir derdi yok bugünlerde. Ancak gelecek ne gösterir bilinmez. Malum; gelecek, İstanbul için kentsel dönüşüm yılları olacak. Muradiye ve Türkali semtleri de bu dönüşümden payını alabilir. En azından bazı mahalle sakinlerinin görüşü bu yönde. B+ Efsaneye göre,“Tuzbaba” Fetih döneminde Fatih’in ordusundaki askerlerden biridir. Tuz sıkıntısı çeken orduya tuz temin etmiş ve Fatih’in “tuzcubaşı”sı olmuştur. Fetihten sonra şimdi Tuzbaba Camii’nin bulunduğu bölgeye yerleşmiş, 1490 yılında camiyi yaptırmıştır. Rufai tarikatındandır. Halk arasında kerametleri anlatılır. Caminin Büyük Esma Sultan İlköğretim Okulu’na bakan duvarında türbenin dış yüzeyinde mermer bir çıkma bulunur. Bu çıkmanın üzerine tuz paketleri bırakılır. Gelen geçenler dilek dileyip, buradan tuz alıp yerler. Bu gelenek, Türk filmlerine bile konu olmuştur. übeyde anım eşmesi Dedik ya, burası artık eski görünümünü yavaş yavaş yitiren bir semt. Türkali Mahallesi’ndeki ahşap konaklar, bostan evleri, taş yapılar apartmanlara yenik düşmüş. Güzelim vadide, destek köstek birbirine bağlı evler silsilesi var artık. Ayakta kalan birkaç tarihi izden biri de Zübeyde Hanım 70 B+ SONBAHAR Tuzbaba Camii Dünya Barış Parkı Yumurtacı Ahmet Bayraktar Türkali Mahallesi Muhtarı 1994’den beri Türkali Mahallesi muhtarıyım. 1953 doğumluyum, 7750 haneye hizmet ediyorum. 1974’ten beri yumurtacılık yaptığım için Beşiktaş halkı beni “Yumurtacı Ahmet” olarak tanır ve bilir. Bu lakabım sebebiyle 1989 seçimini kaybetmiştim. 1994 tarihinde bütün haneleri gezerek ve soyadımı söyleyerek seçimi büyük farkla kazandım. 1996 tarihinde okuldan 2. sınıf talebeleri geldi. Öğretmenleri “Muhtarımızın adı nedir?” diye sorduğunda hepsi bağırarak “Yumurtacı Ahmet” dedi. O kadar duygulandım ki aynı yıl mahkeme kararı ile “Yumurtacı” olan lakabımı soyadı olarak aldım. Halkım beni çok sever, sevgileriyle her dönem muhtar olarak seçerler. Mahallemizin kültür düzeyi yüksektir. Herkes birbirini tanır ve saygılıdırlar. Komşulukları iyidir ve yardımseverdirler. Mısırlıbahçe Parkı B+ SONBAHAR 71 Bir sta e rte e ka ar ra iker esek e a t ar resim ir Yazı ETEM ÇALIŞKAN Fotoğraf ETEM ÇALIŞKAN VE ERTEL AİLESİ ARŞİVLERİ Etem Çalışkan, Mengü Ertel’in sanat yaşamını ve dostuyla paylaştığı anıları B için kaleme aldı. 72 B+ SONBAHAR B irinci Levent’in doğu yakası meskenimiz oldu. Adı, 4. Gazeteciler Sitesi. Güvercin durağındaki banka evlerine bitişik. Birinci Levent’in bahçeli evleri ile karşı karşıyayız. Onların güneşi bizim ufuktan doğar. Bizim güneş de onların üzerinden batar. Aramızdan bir dere kuzeye doğru iner. Bizim 4. Gazeteciler Sitesi’nin bittiği yer sebze, meyve, bostan bahçesidir. Bitişiğimizdeki tepede 1970’li yıllarda mandıra vardı; bir de padişahın avcı köşkü. Kapılarımıza mevsimine göre lahana, kıvırcık, marul, fasulye, bakla, maydanoz, nane, çilek ve daha birçok sebze ve meyveler kokularıyla gelirdi dalından, kökeninden. Şimdiki Maya Siteleri’nin yerindeki mandıradan da yemyeşil ot kokan süt, yoğurt, kaymak, tereyağı gelirdi. Dönelim 1950’nin ilk yıllarına; Mengü Ertel o yıl gireceği iki okulun sınavından hangisini kazanırsa o okulda yapacaktı sanat öğrenimini. Güzel Sanatlar Akademisi’nin sınavı, konservatuardan önce idi. Onun sınavına girdi ve kazandı. Akademi gerçekleşti. Konservatuar hayal oldu. Yurdaer Altıntaş, Güzel Sanatlar Akademisi Afiş Atölyesi’nden arkadaşım; Mengü başka atölyeden arkadaşım. Anılarla Mengü’yü gülüşüyle de öfkesiyle de güzelce bir ıslattık yağmurla. Mengü de, Yurdaer de yurt içinde ve yurt dışında yenilikçi, öncü afiş ve grafik sanatçısı Yurdaer ile sohbetimiz dünkü 18 Mayıs’tı. Akşamüzeri, camlarda damlalar, inen günün ışıkları ile mısralaştı. Üstüne, içine boşalan ebemkuşağı ile 19 Mayıs’a süslenmiş gökyüzünden doygun bir mutluluk içinde yeryüzü. Çiçekli yeşil dallar gülümsedi camlardan yüzümüze. Beşiktaş kandillerinden Yurdaer Altıntaş, Beşiktaş kandili Mengü Ertel’le ilgili sohbetimizin sonunu şu sözleriyle vurguladı “Mengü’nün yaşamı, sanata tutkudur Sanatın bütününe, tiyatroya, sinemaya, resme, afişe, grafiğe, müziğe, sanatın tamamına tutkudur. Hem de paraya hepimiz gibi ihtiyacı olduğu halde. Mengü’nün örnek yönüdür sanata tutkusu Keşanlı Ali Destanı, Aslan Asker Şvayk unutulmazlarından Mengü Ertel’i yazarken sıralama yapamıyorum. Aklıma gelenleri yazıyorum. Çünkü Mengü’nün çalışmaları da böyledir. Yapıtların tasarımı beynindedir önceden. Adı üstünde, ta-sa-rım Mengü iyi bir grafik sanatçısı oldu. Zamanının en büyük, çağdaş reklam ajansını kurdu. Ama içinden çık- Men ü Tiyatro Afişleri ser isi için duyuru afişi mıyordu sinema ve tiyatro kurdu. Mengü konservatuTasarım durağandır beyinde. Beyinden muslukları açıp ele-göze yol veara girmiş olsaydı, yeni bir Muhsin Ertuğrul vakası doğabilirdi. Fakat, Türk rince başlıyor sanatın gümbürtüsü, coşkusu, çizgisi, rengi, musikisi, sahafiş sanatı dünyasında Mengü Ertel vakası olmazdı. nesi Sona yaklaşırken Mengü ter içinde bir orkestra şefidir sahnede Haldun Taner, Keşan’da Ali ile destanı konuşurken meydan kahvesinde, Mengü bu ikili ile buluşmuş olmayacaktı. Hüsmen Ağa’nın taze demli çayını, Mengü’nün yerine bir başkası içecekti Keşanlı Ali ile Daha? Türkçe’si Behçet Necatigil’den, Borchert’in “Kapıların Dışında” oyununun afişi, Brecht’in “Carrar Ananın Silahları” afişi, “Aslan Asker Şvayk ” İstanbul Devlet Opera ve Balesi için Beethoven’ın Fidelio’su için afiş tamamlanmıştır, Mozart’ın Figaro’nun Düğünü afişi tamam, W. Shakespeare’in Fırtına oyunu için afiş hazır, Mengü sahnesi sakin Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı bitmiştir; Keşan’da Hüsmen Ağa’nın çayını içerek Mengü, Haldun Taner ve Keşanlı Ali sohbettedirler. Ve daha daha ve de dahaları, Jan Dark’ın Çilesi-Carl Dreyer’in eseridir, W. Shakespeare’ler, Romeo ve Juliet, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Arthur Miller’in üç perdelik oyunu, Bütün Oğullarım Yüzlerce tiyatro, sinema afişleri, kitap kapakları, grafik tasarımlar, öğrenciler ve de ödüller Güzel yazı hocam Hattat Emin Barın’ın da yakın dostu olan Alman Graphis dergisinin editörlerinden Ale andre Ale andre’ın, derginin Nisan 1977 sayısında Mengü Ertel için yazdığı uzunca bir yazısından birkaç cümle sunmak istiyorum siz okurlara “Güçlü kuvvetli bir Türk, siyah saçlı, sakallı, sınırsız bir enerji ve büyük bir yaratıcılık gücü yansıtan bir aydın yüzü, o ölçüde sağlam ama duyarlı eller, işte Mengü Ertel’in görünüşü. Michelangelo’nun ruhunu taşıyor sanki. Onun elinden bir yontu da olabilirdi. Az gülüyor, ama kahkahayı bastı mı yürekten kopuyor gülüşü. Bu büyük sanatçıda, özentili, yapmacık, hesaplı hiçbir şey yok. İkiyüzlülük, haksızlık, aldatmaca karşısında öfkesi bir gökgürültüsü gibi patlayıveriyor ” Efendim, Beşiktaşımız İstanbul’un Güzel Sanatlar Akademisi’yle, üniversiteleriyle, sarayları, müzeleri, kütüphaneleri, kültür merkezleri, meydanları, anıtları, mimarisi ve camileri, dinsel yapıları ile kültürün, sanatın ocağıdır. Sanatçıları, yazarları, çizerleri de ülkemizin kandilleridir. Kandiller yeni kandilleri tutuşturuyor. Beşiktaşımız aydınlanıyor, İstanbul’u aydınlatıyor, ülkemiz aydınlanıyor. Kenan Temizan’dan, İhap Hulusi’den, Emin Barın’dan ışıklanan Mengü Ertel için buluştuk Yurdaer Altıntaş’la Levent’te Gökyüzünde koyulaştı bulutlar. Mayıs’ın erguvani pembe mavisi karardı. Ufuklardan şimşekler çaktı üstümüze. Sonra gökgürültüsü kulaklarımızda patladı. İri iri cam damlası gibi rengârenk kocaman kocaman damlalar Boşaldı gökyüzü yeryüzüne Yurdaer, cigarasını bastırdı masadaki yağmur suyuna. Nisbetiye Kafe’nin dış cam dibinden iç cam dibine geçtik. Gökyüzünün Mengü gürlemesi camları titretti, camlardan yağmur aktı şırıl şırıl. Görünür görünmez oldu dışarısı. Aslan Asker vayk oyunu için afiş Arena tiyatrosu B+ SONBAHAR 73 Men ü Ertel eşi lfet Ertel ve oğlu Murat Ertel ile Oyuncular ser isinin açılışında Maçka Sanat Galerisi Mengü Ertel’in oğlu, mahallemizin dünkü çocuğu, bugünün Baba Zula müzik ailesinden Murat Ertel’le de konuştuk babasını. Sanatçı babanın sanatçı oğluyla “Babam çalışmalarında, sanatta sınırları zorlardı ve sanatı disiplinlerarası kurgulardı. Babam Mengü Ertel’i grafik sanatçısı olarak değil, sınır ötesi bir sanatçı olarak tanımlarım. Çünkü grafik sanatına resmi, karikatürü, kaligrafiyi, fotoğrafı katmış ve kendi meslektaşlarının bazıları tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş, yerilmiştir. Ben çocukken babamın devrimci yöntemlerle çalıştığını gözlemledim. Örneğin bir afiş yaparken çamaşır suyu, saç kurutma makinesi, diş dolgu malzemeleri gibi akla gelmeyecek malzemeleri büyük bir rahatlıkla kullanırdı.” i aro nun Düğünü operası için afiş İstanbul Devlet Opera ve Balesi idelio operası için afiş İstanbul Devlet Opera ve Balesi 74 B+ SONBAHAR Keşanlı Ali Destanı oyunu için afiş Devlet Tiyatroları Kitap kapağı Nasreddin oca Erdoğan Tokmakçıoğlu Bir Kavuk Devrildi oyunu için afiş basılmadı Otello operası için afiş İstanbul Devlet Opera ve Balesi Kapıların Dışında oyunu için afiş basılmadı B+ SONBAHAR 75 Yüzler resimleme dizisinden örnekler 76 B+ SONBAHAR Bundan önce de gene benim 100. yıl için çizdiğim Atatürk portrelerinde ki bu portreler 1981 yılı için takvim yapıldı . Mengü bana sanat danışmanlığı yaptı. Zaman zaman sabahları erken saatlerde işyerimize giderken karşılaşırdık Kemal’le. Kemal, Renault’nun direksiyonunda. Rastgele ara sokaklardan Levent meydanından Karaköy’e, Gümüşsuyu’na Arabasının lastik izlerinin bulunmadığı ara sokak kalmamıştır. Ama denk düştükçe Çalıkuşu sokağından geçerken, solumuzdaki Reşat Nuri Güntekin’in evine gıyabi “Günaydın Reşat Nuri” derdik. Mengü Ertel’in atölyesinde çok çalışanlar oldu. Onlara Mengü Ertel öğrencileri demek gerek. Benim iki oğlumdan büyüğü, Murat’la okul arkadaşıydı. Raci’nin küçüğü Adnan da Mengü’nün çırağı Adnan Mengü’ye “Mengüç abi” derdi. T C Kültür Bakanlığı için lo o Türkiye adyo Televizyon Kurumu için lo o 4. Gazeteciler Sitesi, dere boyunca tam bir sanatçılar, gazeteciler mahallesiydi. Evlerimizin bahçelerinden seslenirdik birbirimize, bir fincan kahve, bir bardak çay veya bir kitap, bir bilgi, bir tüp mavi, sarı, kırmızı boya için. Bazen Doğan Ergin’de ney sesiyle Dede Efendi, Sadun Aksüt’ten yaylı tambur, Celal Şahin’in sakız kadar mızıkasından Lüküs Hayat, Ergin Konuksever’den bir arşiv veya acil yardım Erdoğan Tokmakçıoğlu, kapağını Mengü Ertel’in yaptığı Nasrettin Hoca kitabını da yanına alarak, Hoca’yla eşeğine ters binip, Bâbıâli’ye giderken görülürdü. Tarık Dursun K.’nın daktilo sesinden erken uyanan Osman Karaca ve kaligrafinin ustası Yılmaz Özbek Ve dere boyunca mevsim bahar yaz ise akasyalar, erguvanlar içinde, gündüzleri serçeler oynaşır ayva çiçeklerinde. Şafakta bülbülün Mayıs güllerine aşk şakımaları. Yıl 1980. Atatürk’ün doğumunun 100. yıl kutlama afişlerinin yapımı, Mengü ile benden istendi, TBMM adına Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel tarafından. Evimin çatı katı çalışma yerimdi. Ortak çalışmayla 10 afiş yaptık. Afişleri tamamladıktan sonra, ters çevirip yere yaydık. Karışık olarak beşine ben adımı yazdım, beşine de Mengü yazdı adını. Ben Etem yerine Mustafa, Mengü de Kemal yazdı. Çevirdik afişleri ve imzaladık. Bu olaydan sonra, birbirimize hep “günaydın Kemal, günaydın Mustafa” diyerek seslendik. Mengü Ertel yenilikçidir. Bir şeyi bulmak için aramazdı. Aramazdı bulurdu. “Şöyle olsun böyle olsun” isteklerini duymazdı. Aramazdı derken “hazırı aramaz”dı. Mengü kendinde olanı arardı. Ben Mengü’nün afişlerine, “sanatın resim hali” desem, Mengü kızmaz da sizler ne dersiniz, bilemem. Sanatta öncü, yenilikçi ustayı, arkadaşımı, dostumu saygıyla anıyorum. B+ Men ü Ertel yenilikçidir Bir şeyi bulmak için aramazdı Bulurdu Men ü kendinde olanı arardı Etem alışkan ın B için el yazısı ile yazdığı Men ü Ertel yazısı ve portresi B+ SONBAHAR 77 Etkinlik 78 B+ SONBAHAR Ya akşam ar ark B şma ar güzel! a Yazı FUNDA DEMİR Fotoğraf BERKAY TEZCAN, ALAATTİN TİMUR Bu yıl altıncısı düzenlenen Park Buluşmaları’nda binlerce Beşiktaşlı birarada eğlendi.... Film gösterimleri, konserler, kabareler ve söyleşiler Beşiktaş ecelerini hareketlendirdi. B+ SONBAHAR 79 B eşiktaş halkı kadar tüm İstanbullular için yaz gecelerinin vazgeçilmez etkinlikleri haline gelen gelenekselleşmiş “Park Buluşmaları” önceki yıllardaki coşku ve enerjisini katlayarak gelecek yıla devretti. 22 Haziran 2012 Cuma akşamı Abbasağa Parkı’nda düzenlenen Suzan Kardeş konseri ile başladı. Etkinlikler boyunca, başta Konaklar Sporcular Parkı, Ortaköy Meydanı, Ulus Prof. Dr. Aykut Barka Parkı, Vişnezade Şairler Sofası Parkı, Abbasağa Parkı, Ulus Ambarlıdere Parkı, Kuruçeşme M. Emin Ergün İ.Ö.Ö. Bahçesi, Dikilitaş Muhtarlık Parkı, Nisbetiye Birlik Parkı, Etiler Uçaksavar Parkı, Etiler Belediye Sitesi ve Arnavutköy Satış Meydanı, Etiler Lisesi Bahçesi olmak üzere toplam yirmi alanda birbirinden renkli etkinliklere evsahipliği yaparak Beşiktaşlılara sıcak yaz akşamlarında stres atabilecekleri ve ücretsiz seyredebilecekleri onlarca alternatif sundu. Park Buluşmaları’nda her yaştan ve her zevkten insanın beğenisine sunulan çok çeşitli bir program hazırlandı. Beşiktaşlılar yaz boyunca konser, film gösterimi, söyleşi, tek kişilik gösteri, orta oyuncular ve kabarelerden oluşan etkinlikler ile buluştu. Parklara sığmayan coşku Beşiktaş sokaklarına taştı. Park Buluşmaları’nın bu yılki konukları arasında; Erkan Oğur, İ. Hakkı Demircioğlu, Bülent Ortaçgil, Birsen Tezer, Fuat Saka, Güvenç Dağüstün, Zardan Adam, Grup Merdiven, Suzan Kardeş, Ceylan Ertem, Cezmi Ersöz, Ali Atay, Entu, Peyk, Şenova Ülker uartet, Zeliha Sunal, Reiner Glass, Lu us, Vedat Sakman, Malt, Mavi Işıklar, Tayyar Erdem, Neyzen Ünal, Zafer Diper ve Haluk Çetin, Serhat Özcan, Hande Akın, Mehmet Esen, Üst Kattakiler gibi birbirinden değerli sanatçı ve gruplar yer aldı. Şarkılar, türküler hep bir ağızdan söylendi, kahkahalara karışan tempo hep birlikte tutuldu. 80 B+ SONBAHAR Park Buluşmaları’nın olmazsa olmazı sinema gösterimleri Beşiktaşlıları eski İstanbul günlerine götürerek, anılarını tazeledi. Mahalleliler açık hava sinemalarında biraraya gelerek “Paris’te Çılgın Macera”, “Sevimli Kahraman”, “Çizmeli Kedi”, “Berlin Kaplanı”, “Güzel Günler Göreceğiz”, “Sen Kimsin?” ve “Entelköy Efeköy’e Karşı” gibi filmleri izlediler. Çocuklar çizgi film gösterimlerini keyifle izlerken Hacivat ve Karagöz’le tanışmış oldu. Cezmi Ersöz, Haluk Çetin, Zafer Diper ve Serhat Özcan’ın katıldığı söyleşiler ile karşılıklı sohbetler edildi. Geçtiğimiz altı yılın ardından Beşiktaşlılar kadar İstanbulluların da nefes alma ve buluşma noktası haline gelen Park Buluşmaları, doğru zemin yaratıldığında sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda birbirinden farklı insanların birarada olabileceğinin en güzel kanıtlarından biri oldu yine. Ne öğrencinin gürültüsünden, kılığından kıyafetinden şikâyet eden teyzeler, ne de çocukların sağa sola özgürce koşuşturmasından rahatsız olan büyükler vardı. İşten çıkıp çantasına bir şişe şarap alarak gelenler ve çaylarını termosta getirenler. Toplumun her kesiminden insan birarada çok güzel zaman geçirdi. Herkes halinden memnundu; parka gelen herkes içindeki önyargıları park kapısında bırakmış içeri öyle girmişti... Her akşam yanında getirdiği çekirdeği, oturduğu kilimi paylaşanlar oldu. Dostluklar pekişirken yeni arkadaşlıklar kuruldu. Etkinlik öncesinde doğum günü, evlilik yıldönümü gibi özel günler sahneden kutlandı. Gün geldi Karagözüm evlilik teklifine bile aracılık yaptı. Mahalle halkı birarada dostluk ve dayanışma duygularını perçinlerken geçen iki saat insanların dertlerini, sıkıntılarını bir nebze de olsa hafifletti ve unutulmayacak güzellikte anılar bıraktı. Önümüzdeki yılı çok daha büyük bir coşkuyla bekliyor Beşiktaş halkı. B+ .. Suat Nurdan Akbaş ocuğumla kaliteli vakit eçiriyorum Park etkinlikleri sayesinde çocuğumla doya doya ve kaliteli zaman geçiriyorum. Normalde benzer etkinliklere katılmak bu kadar kolay olmuyor, hele de çocuğunuz varsa... Ulaşım problem, etkinlik saati problem, aile boyu eğlenmenin maddi külfeti problem. Oysa buraya kimseye bağlı kalmadan sadece çocuğumu alıp gelebiliyorum. Hem de neredeyse her akşam bir şeyler oluyor. Çocuğum buraya gelen diğer çocuklarla oynuyor, sosyalleşiyor. Uykusu gelirse beş dakika sonra evde olacağımızı bilmenin rahatlığı var. Özellikle çocuklara yönelik etkinlikleri daha sık görmek istiyoruz... Parkın karşısında oturan şanslılardanım Park Buluşmaları’ndan çok memnunum, evimin karşısında her akşam bir şenlik var... Ancak etkinliklerin hafta içi yerine özellikle hafta sonları yapılmasını istiyorum. Başka hiçbir ilçede görmediğim, duymadığım bu park etkinlikleri biz Beşiktaşlılar için çok büyük bir şans, hatta bulunmaz bir nimet. Etkinlik duyuruları cep telefonuma mesaj olarak geliyor, bu uygulamadan da çok memnunum. Bu sene neredeyse bütün etkinliklere geldim. Gelmesem dahi balkonumdan oturup izliyorum ark ar a b İlkay Aksum Pazar ünleri çocuklara ayrılsın Parktaki etkinlikler o kadar güzel ki, çoğu zaman başka bir program yapamıyoruz. Tamamına katılamasak da, geçerken mutlaka uğrayıp bakıyoruz. Erken saatte başlayıp, çok geç saatlerde bitmediği için park etkinliklerinin kimseyi rahatsız ettiğini düşünmüyoruz. Buraya gelen herkesin keyfi yerinde gözüküyor. Yazlık sinemalar ve konserleri önceki yıllarda duyar, burada oturan arkadaşlarımıza özenirdik. Ama artık biz de Beşiktaş’a taşındık ve bundan çok mutluyuz. Burayı seviyoruz. Belediyenin özellikle kültürel alandaki çalışmaları takdiri hak ediyor. Bu buluşmalar artık bir şenliğe dönüştürülmeli. Özellikle pazar günleri parkların insanların çocuklarıyla keyifli vakit geçireceği bir buluşma noktası haline gelmesini isteriz. zcan şt ar Emel Ak ül - Evren akır cretsiz olması çok üzel İşyerimiz Levent’te olduğu için sokaktaki afişler sayesinde etkinliklerden haberdar oluyoruz. İki yıldır özellikle Abbasağa Parkı’ndaki konserleri kaçırmamaya çalışıyoruz. İnanılmaz keyifli geçiyor, mesai bitimlerini iple çekiyoruz. Birsen Tezer’in burada verdiği konseri hâlâ arkadaşlarımıza anlatıyoruz. Burada gerçekten birbirinden değerli isimleri hiçbir ücret ödemeden dinliyoruz. Tıklım tıkış bir hal de yok.Yalnız belediyenin sitesindeki duyuruların daha güncel olmasını istiyorum. Beşiktaş’ta afişlerle, mesajlarla duyurular gerçekleştiriliyor; fakat Beşiktaş’ta oturmayan insanlar ya sosyal paylaşım sitelerinden ya da belediyenin sitesinden haberdar oluyor. B+ SONBAHAR 81 Beşiktaş parkları İstanbulluların nefes alma noktaları oldu 82 B+ SONBAHAR B+ SONBAHAR 83 Haberler Beşiktaş ta Ağustos coşkusu 30 Ağustos Zafer Bayramı tüm Beşiktaş’ta coşkuyla kutlandı. Evler ve sokaklar bayraklarla donatılırken Beşiktaşlılar Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla birlikte zorluklarla kurdukları laik Türkiye Cumhuriyeti’ne olan sevgi ve bağlılıklarını fener alayıyla bir kez daha gösterdiler. 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni anmak ve hatıraları önünde şükranla eğilmek amacıyla kutlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Büyük Taarruz sırasında şehit düşen isimsiz kahramanlarımız saygı ve minnet duygularıyla anıldı. 84 B+ SONBAHAR Ulus’taki “İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar Anıtı” önünde biraraya gelen binlerce kişi, ellerindeki meşaleler ve bayraklarla marşlar söyleyerek coşku içinde Arnavutköy’e yürüdü. Yürüyüşe katılanlar arasında bulunan AKUT ekibi de coşkulu kalabalığa ellerindeki meşaleleriyle eşlik etti. Motosiklet tutkunları ise motosikletleriyle konvoyun önünde yerlerini aldı. Arnavutköy’de Ömer Güven Parkı’nda Beşiktaşlılara seslenen Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın “Türkan Saylan’ın, İlhan Selçuk’un yuvasına hoş geldiniz. Kurtuluş Savaşı’nın başladığı noktaya hoş geldiniz” diyerek başladığı konuşması uzun süre alkışlandı. B+ SONBAHAR 85 Haberler Dünya Barışı Beşiktaş ta kutlandı Beşiktaş Belediyesi, 1 Eylül Dünya Barış Günü çerçevesinde “Türkiye - Yunanistan Dostluğu Halk Oyunları Festivali” etkinliği düzenledi. Yunanistan’dan altı grubun da aralarında bulunduğu yaklaşık 300 sanatçının katıldığı etkinlik, Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda düzenlendi. Açılışa Beşiktaş Belediye Başkan Vekili Kemal Çiloğlu’nun yanı sıra Yunanistan’dan çeşitli protokol üyeleri de katıldı. Kemal Çiloğlu, etkinlikle ilgili olarak “Barış, insanların mutluluk, güven ve huzur içinde yaşayabilmesi, savaşlar ve anlaşmazlıklar nedeniyle meydana gelen can kaybının ortadan kalkma- 86 B+ SONBAHAR sı için önemli bir unsurdur. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü Yunanistanlı komşularımızla biraraya gelerek Beşiktaşlılarla birlikte renkli bir etkinlikle kutlayacağız.” dedi. Etkinlik kapsamında, aralarında Beşiktaş Belediyesi Halk Oyunları Ekibi’nin de yer aldığı Türk ekibi ile Kostas Leivadiotis yönetimindeki Yunanlı halk oyunları grupları Beşiktaş Çarşısı’nda, Beşiktaş’ın cadde ve sokaklarında tur attılar. Etkinliği ilgi ve keyifle karşılayan halk ve katılımcılar, aynı zamanda Best FM’den Gönen’in konserini izlediler. Yaz okullarına yoğun il i Beşiktaş Belediyesi ve Beşiktaş Halk Eğitimi Merkezi’nin, öğrencilerin yaz tatillerini değerlendirirken, farklı alanlardaki yeteneklerini geliştirebilmelerini amaçlayarak düzenlemeye başladığı yaz okulu bu sene de çok sayıda öğrenci ağırladı. Önceki yıllarda da olduğu gibi, katılımın ücretsiz gerçekleştiği yaz okulu kursları büyük ilgi gördü. Futbol, basketbol, voleybol, tenis, yüzme, drama, bale, İngilizce, gitar ve satranç branşlarında faaliyet gösteren yaz okulları için Haziran ayında kayıtlar alındı ve 1500 civarında öğrenci başvurdu. Yaz okulunda yüzme eğitimleri Türkiye Spor Yazarları Derneği’nde gerçekleştirilirken, drama dersleri Dikilitaş Semt Evi`nde, basketbol kursları İsmail Tarman İlköğretim Okulu`nda, voleybol kursları Şair Mehmet Emin Yurdakul İlköğretim Okulu’nda, futbol kursu Yeni Levent Lisesi`nde, bale kursları Akatlar Kültür Merkezi`nde, gitar dersleri Beşiktaş Gençlik Eğitim Merkezi’nde, tenis kursları Sporcular Parkı’nda, İngilizce dersleri ise Dikilitaş Semt Evi ile Beşiktaş Gençlik Eğitim Merkezi’nde verildi. Haziranın son haftası başlayıp, eylülün ikinci haftasına kadar süren ve sezon sonunda sertifikaların verildiği yaz okulunda kurslar hafta içi günlerde yapıldı. Yaş grupları esas alınarak farklı saat dilimlerinde düzenlenen eğitimlerden 7-16 yaş grubundaki çocuklar yararlandı. Kuruma ser isi Beşiktaş taydı Kuraklık sorununa dikkat çekmek için Beşiktaş Belediyesi Göçebe Bağımsız Sanatçı İnisiyatifi işbirliğiyle “Kuruma” adlı uluslararası yerleştirme sergisi düzenledi. 15 Ekim-13 Kasım 2012 tarihinde Ortaköy Sanat Galerisinde ziyaretçileri ağırlayan sergide Türkiye’den ve dünyadan 28 sanatçının eserleri kuraklığın toplum üzerinde yarattığı kalıcı etkilerine dikkat çekmek için sergilendi. Daha önce bütünleşme, vazgeçme, dönüşme, acıkma ve paylaşma gibi farklı temalara değinen eserleriyle sanat ve sanatçının göçebe olduğuna inanan, göçebelik ve değişkenlerin toplumdaki etkisini göstermeyi amaçlayan grup İstanbul’da kuraklık temasını seçtiler. Göç süreci, göçebelik ve değişkenlerinin toplumdaki etkisini irdelemek için birlikte olan sanatçılar; göç sürecinin küresel boyutuna değinen yeni işlerde üretmeyi planladılar. B+ SONBAHAR 87 Haberler Atatürk ün manevi kızı lkü Adatepe yi kaybettik Yaşı kaç olursa olsun bu memlekette ilkokul sıralarına oturan hemen herkes, kitaplarda Atatürk’ün onunla çekilmiş olan fotoğraflarına özenerek baktı... Nesiller değişse de; bu ülkede doğmuş olan milyonlarca çocuğun hayalini yaşayan isim oldu Ülkü Adatepe... Okumayı öğrenirken kara tahtanın önünde gördük onu. Yanında Atatürk... Sonrasında kısacık saçları ve çocuk gülüşüyle hayat bilgisi kitaplarımızda çıktı karşımıza. Sımsıkı tuttuğu ve son nefesine kadar hiç bırakmadığı el Mustafa Kemal’e aitti. O Atatürk’ün yadigârı, manevi kızı Ülkü Adatepe’ydi. Geçtiğimiz ay geçirdiği trafik kazası sonucu hayata gözlerini yuman Ülkü Adatepe 80 yıllık ömrüne öyle güzel anılar sığdırdı ki; bu millet için o her zaman Atatürk’ün kitaplardaki güler yüzlü küçük kızı olarak kalacak ve onlarca nesil daha ona özenerek büyümeye devam edecek. Ülkü Adatepe, Atatürk’ün çok sevdiği, gözbebeği en küçük manevi kızıydı. Mustafa Kemal Atatürk ’ün annesi Zübeyde Hanım’ın evlatlık olarak yetiştirip büyüttüğü Vasfiye Hanım ile Fransızca öğretmeni ve aynı zamanda gar şefi olan Mehmet Tahsin Çukurluoğlu’nun kızı olarak dünyaya geldiğinde takvimler 27 Kasım 1932’yi gösteriyordu. Vasfiye Hanım ile Mehmet Bey’in çocukları olacağını öğrendiğinde ister kız, ister erkek olsun Ülkü isminin verilmesini isteyen Mustafa Kemal, henüz 9 aylık bir bebekken küçük Ülkü’yü Çankaya Köşkü’ne aldırdı ve biraz büyüdüğünde onu yurt gezilerine dahi götürmeye başladı. Daha çok küçük olmasına rağmen Mustafa Kemal’i her gördüğünde tanıyan ve kollarına atılmak isteyen bir bebekti. Ülkü’nün bu sıcakkanlı tavırları ve Ata’ya olan sevgisi karşılıksız kalmıyordu. Bazen Atatürk’ün kucağında sesi çıkmadan saatlerce kalır ve saatiyle oynamayı çok severdi. “Zekâyı takdir ederim; bu çocukta kıymetli bir zekilik görmekteyim, Ülkü ile onun için alakadar oluyorum” diyen Mustafa Kemal bu küçük kıza çok özel bir sevgi besliyor ve yanından 88 B+ SONBAHAR ayırmıyordu. Çok yorgun olduğu zamanlarda bile Ülkü’yü kıramaz ve ona vakit ayırırdı. Ülkü artık adeta Atatürk’ün çocuklara olan sevgisinin simgesi haline gelmişti. Manevi babası Atatürk’ü kaybettiğinde altı yaşında olan Ülkü bu süreçte eğitimini tamamlayamadı ve genç yaşta evlendi. İlk evliliğini Atatürk’ün bir diğer manevi kızı olan Sabiha Gökçen’in amcasının oğlu olan üsteğmen Fethi Doğançay, ikinci evliliğini yağ tüccarı Yeşua Bensusen, üçüncü evliliğini ise işadamı Öke Adatepe ile yaptı. İlk evliliğinden iki erkek çocuk sahibi oldu. Son nefesine kadar Atatürk ilke ve inkılâpları ışığı altında yaşayan Ülkü Adatepe bu büyük mirası bizlere devrederek ve ardında büyük bir acı bırakarak sonsuzluğa uğurlandı. Köyiçi yenileniyor Meslek edindirme kursları Beşiktaş Belediyesi, Ortaköy Meydan’ının ardından Beşiktaş Köyiçi’nin yenilenmesi çalışmalarına başladı. Köyiçi esnafıyla toplantı yapan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal hem yenileme çalışmaları hakkında bilgi verdi hem de Kartal heykeli önünde yapılacak zemin çalışmasından bir örnek gösterdi. Köyiçi esnafının konuyla ilgili görüşlerini de alan Ünal, Balık Çarşısı’nın yenilenmesi konusunun üzerinde de özellikle durdu. Beşiktaş en Beşiktaş Belediyesi, Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle kentlilerine ücretsiz olarak el emeğini değerlendirme ve meslek edindirme kursları sunuyor. Başvurularının 17-28 Eylül tarihlerinde yapıldığı meslek edindirme kursları, yabancı dilden, el sanatlarına, müzik ve gösteri sanatlarından kişisel gelişim ve eğitim kurslarına, bilişim teknolojilerinden grafik ve fotoğrafçılık kurslarına kadar çok farklı alanlarda yetkinleşme ve yeni bir meslek kazanma imkanı tanıyor. Kurs programını başarı ile tamamlayan katılımcılara, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı eğitim sertifikaları verilecek. renk otoğraf Yarışması Yılda bir kez yayımlanan özel sayı Atlas İstanbul ve Beşiktaş Belediyesi, İstanbul’un en güzel ilçelerinden olan Beşiktaş’ı konu alan bir fotoğraf yarışması düzenliyor. “Beşiktaş Rengârenk Fotoğraf Yarışması” adıyla düzenlenen yarışma, amatör ve profesyonel bütün fotoğrafçıların katılımına açık. İstanbul’un görkemli tarihini yansıyan saraylarıyla, sekiz üniversitede ağırladığı on binlerce öğrencisiyle, Boğaz’a nazır semtleriyle, kültürel ve sanatsal etkinlikleriyle, bin bir renge ve kültüre kucak açmış olan Beşiktaş, şimdi kapılarını fotoğrafçılar için açıyor. Son katılım tarihi 15 Kasım 2012 olarak belirlenen yarışmaya tüm Beşiktaş ilçe sınırları içinde çekilmiş fotoğraflarla katılmak mümkün. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Atlas Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek, Atlas Fotoğraf Editörü Sinan Çakmak, Atlas fotoğrafçısı Turgut Tarhan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Ozan Bilgiseren’in juri üyeliği yapacağı yarışmanın ödülleri ise Canon EOS 5D Mark III, Canon EOS 7D ve Canon EOS 60D olacak. otoğraf Sinan akmak B+ SONBAHAR 89 Haberler Meme kanseri ile mücadele Dil devrimi yaşında Dil Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği Beşiktaş Şubesi, Troya Folklor Araştırmaları Derneği, Beşiktaş Belediyesi ve Cumhuriyet Gazetesi’nin katkılarıyla 80. Dil Bayramı kutlaması 29 Eylül 2012 Cumartesi günü Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Dil Bayramı kutlamaları kapsamında Tükçe’nin gelişmesi ve korunması için önemli katkıları bulanan; Prof. Dr. Yener Aytekin, Rutkay Aziz, Deniz Banoğlu, Ahmet Cemal, Yusuf Çotuksöken, Yılmaz Dağdeviren, Prof. Dr. Ömer Emircan, Prof. Dr. Aysel Ekşi, Prof. Dr. Ahmet Ercan, Prof. Dr.Cem Eroğul, Yaşar Kemal, Ufuk Karakoç, Prof. Dr. Türker Mirata, Prof. Dr. Z. Gökalp Mülayim, Zeynep Oral, Prof. Dr. Tuncer Ören, Prof. Dr. M. Zaman Saçlıoğlu, Şükran Soner ve Emin Tunçbilek’e “Onur Ödülleri” verildi. Türkiye’de 16 yıldır sağlık alanında yürütülen sosyal sorumluluk projesi olan AVON Meme Kanseri ile Mücadele Yürüyüşü, Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle 14 Ekim 2012 tarihinde Beşiktaş’ta düzenledi. Ortaköy-Beşiktaş hattında düzenlenen Meme Kanseri ile Mücadele Yürüyüşü’nün açılışını Filiz Akın ve oğlu İlker İnanoğlu yaptı. Türkiye’de her yıl yaklaşık 30 bin kadının hayatını tehdit eden meme kanseri ile ilgili bir kez daha “Erken Teşhis Hayat Kurtarır” diyen binlerce kadın, tek bir ses ve yürek olup yürüdüler. Bu seneki yürüyüşün sloganı, meme kanserinin rengi olarak kabul edilen pembeyi vurgulayan “Hayata Pembe Gözlüklerle Bak” sloganı oldu. Yürüyüş, Beşiktaş Meydanı Vapur İskelesi’nde Nilüfer’in verdiği konserle son buldu. essam Adnan oker in ismi Beşiktaş ta yaşayacak 2010 yılında, çağdaş Türk resminin öncüsü Prof. Adnan Çoker’in retrospektif sergisini açan Beşiktaş Belediyesi bu önemli ressamımızın adını Akatlar Mahallesi’ndeki bir sokağa verdi. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ve Prof. Adnan Çoker’in de katıldığı tören sanatçının adının verildiği sokakta saat 19 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleşti. “Ressam Adnan Çoker Sokağı”, Beşiktaş Cihannuma Mahallesi’ndeki “Ressam Hamdi Bey Sokağı”nın ardından Beşiktaş’ta bir ressamdan adını alan ikinci sokak olma özelliğini taşıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Akatlar’daki sokağa Adnan Çoker’in isminin verilmesini, Sanayi-i Nefise’nin kurucusu Osman Hamdi Bey’den Çağdaş Türk resminin öncüsü Adnan Çoker’e ve gelecekte bu iki simge ismin izinden gidecek genç ressamlara Beşiktaş kentlilerinin gösterdiği saygının bir ifadesi olarak açıkladı. 90 B+ SONBAHAR e el e el e karşı Berlin’de bulunan Uluslararası Hegel Derneği’nin düzenlediği “XXIX. Uluslararası Hegel Kongresi”, Boğaziçi Üniversitesi’nin ortaklığı ve Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğiyle, 3-6 Ekim tarihleri arasında ilk kez İstanbul’da düzenlendi. “Hegel Hegel’e Karşı” ana başlığı altında gerçekleşen kongrenin amacı, Hegel felsefesi üzerine tartışmaları yeniden değerlendirmek yerine bugünün koşullarıyla Hegel felsefesini mercek altına almaktı. Hegel, bugünün dünyasını nasıl değerlendirdi? Global ekonomi, göç dalgaları, iklim değişimi ve sözde demokrasiler karşısında ne söylerdi? Sorularının yanıtları arandı. Kongre dört ana oturum ve sekiz mekânda düzenlenen paralel oturumlarla gerçekleşti. Ana oturum, “Açık Perspektifler”, “Dün ve Yarın Arasında Hegel”, “Kavram, Hangi Anlamda?”, “Özne mi? Her Anlamda” başlıklarından oluştu. Ana oturuma katlan konuşmacılar arasında, İlber Ortaylı, Wilfried Ver Ecke, Brady Bowman, Theodore Geraets, Violetta Waibel, Claudia Bickmann, Maria del Carmen Paredes-Martin, Eva Bockenheimer, Ryosake Ohashi, Erzsébet Rózsa, Birgit Sandkaulen, Walter Jaeschke, Alper Türken yer aldı. Ana oturumlar, Zeynep Direk, Türker Armaner, Sanem Yazıcıoğlu ve Önay Sözer tarafından yönetildi. Eğitim desteği Beşiktaş Belediyesi, Beşiktaş ilçe sınırları içinde ikamet eden öğrenci velisi ve vasilerine 2012-2013 eğitim öğretim yılı için kıyafet desteği ve eğitim yardımında bulundu. 3-9 Eylül tarihleri arasında resmi ilkokul, ortaokul ve lise akademilerinin herhangi birinde öğrenim gören öğrencilerin yakınlarının başvurduğu yardımdan, özel okullarda %100 burslu olarak öğrenim gören öğrenciler de faydalandı. Boğaz da iftar Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği iftar yemekleriyle Beşiktaşlılar Ramazan’da da birarada olabilmenin tadını çıkardılar. Belediye, 24 Temmuz - 7 Ağustos tarihleri arasında her gün farklı bir mahalleye Boğaz’da tekne turu düzenleyerek iftar yemeği verdi. Tekne turu ile iftar yemeğinin ilki 24 Temmuz’da Dikilitaş - Türkali Mahallesi sakinleri ile gerçekleştirildi. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın da katıldığı teknede iftar turuna ilgi yoğundu. Beşiktaş İskelesi’nden tur teknesiyle hareket eden Beşiktaşlılar, Ramazan sofralarının huzurunu ve keyfini, Boğaz’ın eşsiz manzarasında yaşadılar. B+ SONBAHAR 91 24 saat Beşiktaş'ta Yaşam Rehberi Her konu için arayın... 7 gün 24 saat 444 44 55 ACİL NUMARALAR BEŞİKTAŞ BELEDİYES‹ 110 Yangın İhbar Beşiktaş Belediye Başkanlığı 112 Sıhhi İmdat Nisbetiye Mah. Aytar Cad. Beşiktaş Tel: 0212 319 42 42 Faks: 0212 319 42 70 İletişim: 444 44 55 www.besiktas.bel.tr 121 Telefon Arıza 122 Ankesör Arıza 126 Kablo TV Arıza 154 Alo Trafik Beşiktaş Belediye Başkanlığı (Eski Bina) Çırağan Cad. No: 77 Yıldız Mah. Tel: 0212 236 10 20 (10 Hat) Faks: 0212 259 16 83 Özel Kalem Müdürlüğü Tel: 0212 280 48 00 155 Polis İmdat 156 Jandarma İmdat 158 Alo Sahil Güvenlik Emlak ve İstimlak Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 54 Teftiş Kurulu Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 94 175 Alo Tüketici 177 Orman Yangın İhbarı 182 Ruhsal Bunalım Danışma İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 96 Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 42 184 Sağlık Danışma 185 Su Arıza 186 Elektrik Arıza Temizlik İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 65 Arnavutköy Zabıta Karakolu Tel: 0212 265 12 66 Yazı İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 26 Levent Zabıta Karakolu Tel: 0212 269 53 08 Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 92 Gayrettepe Zabıta Karakolu Tel: 0212 272 37 89 Mali Hizmetler Müdürlüğü Tel: 0212 319 41 23 Hukuk İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 28 Sağlık İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 04 Destek Hizmetler Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 34 İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 53 Zabıta Müdürlüğü Tel: 0212 260 60 05 Plan ve Proje Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 75 Beşiktaş Evlendirme Dairesi Nüzhetiye Cad. No: 68 Türkali Mah. Tel: 0212 260 64 97 Fen İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 63 Ortaköy Zabıta Karakolu Tel: 0212 260 54 53 Park ve Bahçeler Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 64 Beşiktaş Çarşı Zabıta Karakolu Tel: 0212 258 16 73 187 Gaz Arıza 188 Cenaze Hizmetleri Dikilitaş Semt Evi Emirhan Cad. Dilek Sok. No:2 Beşiktaş Tel: 0212 2612926 Etiler Yaşam Evi Etiler Mah. Ahular Sok. No:19 Beşiktaş Tel: 0212 2634369 Ulus Yaşam Evi Nisbetiye Mah. Ilgın Sokak No: 3 Ulus-Beşiktaş Tel: 0212 269 81 98 Ulus Semt Evi Ulus Mah. Yol Sokak No: 2 Ulus-Beşiktaş Tel: 0212 2872715 Ortaköy Yaşam Evi Ambarlıdere Yolu Sk. No: 4 Ortaköy Tel: 0212 227 33 94 Gençlik Merkezi Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 3 Kat: 5 Beşiktaş Tel: 0212 259 06 73 Kız Öğrenci Konuk Evi Çitlenbik Sok. No: 29 Yıldız-Beşiktaş Tel: 0212 236 10 24-25 Erkek Konuk Evi Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. No: 25/A Gayrettepe-Beşiktaş Tel: 0212 274 07 30, 0212 274 00 87 RESM‹ DA‹RELER BEDAŞ Bedaş Genel Müdürlük Tel: 0212 347 74 10 Faks: 0212 347 75 03 Bedaş Beyoğlu İşletme Şefliği Tel: 0212 237 23 50 Faks: 0212 297 63 04 Harp Akademileri Komutanlığı Konaklar Mah. Org. İzzettin Aksalur Cad. Beşiktaş Tel: 0212 284 80 65 Sanatçılar Cafe 92 B+ SONBAHAR İstanbul Merkez Komutanlığı Mecidiye Mah. Palanga Cad. No: 62 Beşiktaş Tel: 0212 258 99 60 Faks: 0212 258 60 65 İlçe Emniyet Müdürlüğü Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 81 Beşiktaş Tel: 0212 327 50 01 Faks: 0212 260 99 99 2. Şube Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe Mah. Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 214 40 18 Faks: 0212 214 45 00 3. Kolordu Komutanlığı Konaklar Mah. Org. İzzettin Aksalur Cad. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 285 06 46 Faks: 0212 285 03 23 Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü Gayrettepe Mah. Barbaros Bulvarı No: 137 Beşiktaş Tel: 0212 274 64 80 Beşiktaş Kadastro Müdürlüğü Cihannuma Mah.Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş Tel: 0212 261 33 97 Faks: 0212 236 34 98 Darphane Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sok. No: 55 Beşiktaş Tel: 0212 275 09 50 Faks: 0212 274 90 94 Deniz Müzesi Komutanlığı Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 327 43 45 Faks: 0212 236 68 93 Devlet İstatistik Enstitüsü Bölge Müdürlüğü Cihannuma Mah. Barbaros Bulvarı No: 53 Beşiktaş Tel: 0212 258 92 96 Faks: 0212 258 36 76 Halk Eğitimi Merkezi Dikilitaş Mah. Leylak Sok. No:10 Beşiktaş Tel: 0212 260 31 30 Faks: 0212 236 91 02 İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Nisbetiye Mah. Okul Sok. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 325 50 01 Faks: 0212 325 91 20 İlçe Özel İdare Müdürlüğü Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 261 02 72 Faks: 0212 259 67 63 İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı Nisbetiye Cad. Başlık Sok. No:1 Beşiktaş Tel: 0212 269 15 41 Faks: 0212 269 15 41 Jandarma Bölge Komutanlığı Balmumcu Mah. Şakir Kesebir Cad. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 213 44 00 Kaymakamlık Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 327 33 10 Faks: 0212 327 33 11 Nüfus Müdürlüğü Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 259 84 44 Faks: 0212 327 33 15 Milli Saraylar Daire Başkanlığı Vişnezade Mah. Dolmabahçe Cad. No: 11 Beşiktaş Tel: 0212 236 90 00 Faks: 0212 259 32 92 Müftülük Sinanpaşa Mah. Beşiktaş Cad. No: 37 Beşiktaş Tel: 0212 261 00 84 Faks: 0212 260 33 10 Polis Eğitim Müdürlüğü Akat Mah. Selçuklar Sok. No: 24 Beşiktaş Tel: 0212 352 36 93 Faks: 0212 352 36 92 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş Tel: 0212 261 73 90 Faks: 0212 258 32 51 2. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş Tel: 0212 260 20 02 Faks: 0212 236 51 65 İGDAŞ Etiler Şefliği Tel: 0212 358 51 62 Faks: 0212 358 51 63 İGDAŞ Fulya İşletme Şefliği Tel: 0212 212 52 87 Faks: 0212 212 52 88 İSKİ Beşiktaş Şube Müdürlüğü Tel: 0212 285 94 19-20 İSKİ Müşteri Hizmetleri Tel: 0212 328 17 55 Faks: 0212 328 17 61 İSKİ Beşiktaş Şefliği Tel: 0212 328 17 58 Faks: 0212 328 17 59 İTFAİYE Tel: 0212 261 75 00 - 0212 261 75 01 0212 227 81 19 - 0212 227 14 79 0212 258 75 34 Faks: 0212 227 81 19 MUHTARLIKLAR TRT İstanbul Televizyonu Kuruçeşme Mah. Ahmet Adnan Saygun Cad. No: 83 Beşiktaş Tel: 0212 259 72 75 Faks: 0212 227 61 16 Abbasağa Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Yüksel Sağat Cihannuma Mah. Çömezler Sok. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 227 83 27 Faks: 0212 259 39 57 Türk Telekom Müdürlüğü Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 40 Beşiktaş Tel: 0212 288 24 00 Faks: 0212 212 42 42 Akat Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Murat Tayfun Kirmanlı Akat Mah. Haydar Aliyev Cad. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 351 21 69 Faks: 0212 351 12 84 Beşiktaş İlçe Afet Merkezi Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 83 Beşiktaş Tel: 0212 261 46 46 - 0212 327 33 13 Arnavutköy Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Sedef İrteş Arnavutköy Mah. Satış Meydanı Sok. No: 27 Beşiktaş Tel: 0212 265 67 95 Faks: 0212 265 67 95 POLİS MERKEZLERİ Arnavutköy Polis Merkezi 1.Cadde No: 52 Arnavutköy-Beşiktaş Tel: 0212 263 60 07 Beşiktaş Polis Merkezi Yıldız Parkı girişi Çırağan-Beşiktaş Tel: 0212 327 52 80 Etiler Şehit Naci Soydan Polis Merkezi Nisbetiye Caddesi Dilhayat Sok. No: 1 Etiler-Beşiktaş Tel: 0212 263 17 67 Levent Polis Merkezi Hacı Adil Caddesi No:1 Levent-Beşiktaş Tel: 0212 264 18 00 Faks: 0212 236 96 63 H‹ZMET B‹R‹MLER‹ İ.E.T.T. Beşiktaş 1. Hareket Amirliği Tel: 0212 268 35 38 İ.E.T.T. Beşiktaş Boğaz Hareket Amirliği Tel: 0212 259 56 30 İ.E.T.T. Beşiktaş İşletme Şefliği Tel: 0212 259 33 57 İ.E.T.T. Dereboyu Hareket Amirliği Tel: 0212 347 79 50 İ.E.T.T. 4. Levent Aktarma Merkez Amirliği Tel: 0212 268 35 38 İGDAŞ Genel Müdürlüğü Tel: 0212 626 46 46 Faks: 0212 626 46 86 İGDAŞ İstanbul Bölge Müdürlüğü Tel: 0212 534 37 73 Faks: 0212 534 44 10 Balmumcu Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Cüneyt Doğan Balmumcu Mah. Zincirlikuyu Sok. No: 21 Beşiktaş Tel: 0212 274 58 75 - 347 75 05 Faks: 0212 347 75 05 Bebek Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Aydın Onar Bebek Mah. Bebek Hamamı Sok. No: 8B Beşiktaş Tel: 0212 263 33 00 Faks: 0212 263 33 00 Cihannuma Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Ertan Kurtlutepe Cihannuma Mah. Mazharpaşa Sok. No: 15 D: 1 Beşiktaş Tel: 0212 258 79 61 Faks: 0212 259 99 62 Dikilitaş Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Abdullah Sızmaz Dikilitaş Mah. Cami Meydanı Sok. No: 12A Beşiktaş Tel: 0212 261 57 33 Faks: 0212 261 57 33 Etiler Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Seçil Eşki Etiler Mah. Ahular Sok. No: 19 Beşiktaş Tel: 0212 287 53 83 Faks: 0212 263 69 28 Yaz okulu Kültür Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Dursun Gül Kültür Mah. Sekbanlar Sok. No: 88 Beşiktaş Tel: 0212 263 35 37 Faks: 0212 263 35 37 Levazım Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Ziya Uygur Levazım Mah. Koru Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 288 93 21 Faks: 0212 288 93 21 Levent Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Muzaffer Türk Levent Mah. Gonca Sok. No: 12 Beşiktaş Tel: 0212 264 75 31 SAĞLIK KURULUŞLARI Dentistanbul Diş Hastanesi Abbasağa Mah. Yıldız Cad. No: 71 Beşiktaş Tel: 0212 327 40 20 Hattat Hastanesi Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 13 Beşiktaş Tel: 0212 282 36 48 Mecidiye Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Cemal Şensöz Mecidiye Mah. Ambarlıdere Sok. No: 5 Beşiktaş Tel: 0212 261 73 30 Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi Gayrettepe Mah. Cemil Arslan Güder Sok. No: 8 Beşiktaş Tel: 0212 283 34 00 Muradiye Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Cengiz Hacıömeroğlu Muradiye Mah. Muradiye Deresi Sok. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 260 41 25 Levent Semt Polikliniği Levent Mah. Binbir Çiçek Sok. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 268 35 45 Nisbetiye Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Hatice Ayşe Şirinler Nisbetiye Mah. Ahmet Adnan Saygun Cad. No: 30 Beşiktaş Tel: 0212 281 71 61 Şaban Gündeş Semt Polikliniği Kültür Mah. İETT Blokları Yolu No: 21 Beşiktaş Tel: 0212 257 01 16 Ortaköy Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Refik Namunlu Gürcü Kızı Sokak. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 261 65 21 Ege Polikliniği Nisbetiye Mah. Nisbetiye Cad. No: 26/16 Beşiktaş Tel: 0212 325 40 46 Sinanpaşa Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Zeki Bölükbaşı Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 5 BeşiktaşTel: 0212 258 75 74 Beşiktaş Polikliniği Sinanpaşa Mah. Şair Leyla Sok. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 261 00 81 Türkali Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Ahmet Bayraktar Türkali Mah. Ihlamurdere Cad. No: 136 Beşiktaş Tel: 0212 261 58 34 Sefa Polikliniği Muradiye Mah. Nüzhetiye Cad. No: 15/2 Beşiktaş Tel: 0212 227 24 97 Gayrettepe Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Necla Başar Gayrettepe Mah. Fahri Gizden Sok. No: 26 Beşiktaş Tel: 0212 288 20 16 Faks: 0212 288 20 16 Ulus Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Kadriye Gedik Ulus Mah. Öztopuz Cad. Yol Sok. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 287 27 15 Faks: 0212 263 42 12 Konaklar Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Aslı Akyüz Konaklar Mah. Faruk Nafiz Çamlıbel Sok. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 282 42 12 Faks: 0212 282 33 99 Vişnezade Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Reyhan Cinyusuf Vişnezade Mah. Şair Nedim Cad. No: 53 Beşiktaş Tel: 0212 261 15 94 Faks: 0212 258 24 23 Kuruçeşme Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Adnan Soysal, Kuruçeşme Mah. Kırbaç Sok. No: 40 Beşiktaş Tel: 0212 287 06 38 Faks: 0212 287 06 38 Yıldız Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Şevki Yıldırım Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 17/1 Beşiktaş Tel: 0212 261 50 05 Transmed Polikliniği Levent Mah. Fulyalı Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 281 10 94 Cosmed Polikliniği Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 17 Beşiktaş Tel: 0212 283 91 81 Yaşasın Hayat Polikliniği Vişnezade Mah. Süleyman Seba Cad. No: 39 Beşiktaş Tel: 0212 236 73 00 Medis Polikliniği Konaklar Mah. Akasyalı Sok. No: 10 Beşiktaş Tel: 0212 269 66 66 Clinika Gayrettepe Polikliniği Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 34 Beşiktaş Tel: 0212 347 55 77 Micromed Polikliniği Levent Cad. Sümbül Sok. No: 34/A Levent Tel: 0212 280 10 87 Etiler Kardiyoloji Polikliniği Akat Mah. Nisbetiye Cad. No: 41/25 Beşiktaş Tel: 0212 352 52 51 Kranioplast Polikliniği Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40: 7 Beşiktaş Tel: 0212 283 92 92 Refresh Polikliniği Levent Mah. Krizantem Sok. No: 19 Beşiktaş Tel: 0212 324 74 54 Tunç Polikliniği Kültür Mah. Esra Sok. No: 2A D: 3 Beşiktaş Tel: 0212 287 01 00 Güzel Günler Polikliniği Levent Mah. Güllü Sok. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 278 27 71 Beşiktaş Dikilitaş Sağlık Ocağı Dikilitaş Mah. Bestekâr Aralığı Sok. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 327 17 89 Beşiktaş Sağlık Grup Başkanlığı Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 327 17 86 Beşiktaş Verem Savaş Dispanseri Sinanpaşa Mah. Sinanpaşa Köprüsü Sok. No: 13 Beşiktaş Tel: 0212 327 79 86 Faks: 0212 327 79 86 Merkez Sağlık Ocağı Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 327 33 14 Faks: 0212 327 33 14 Ana Çocuk Sağlığı Dispanseri Mecidiye Mah. Müverrih Saadettin Sok. No: 20 Beşiktaş Tel: 0212 261 44 00 SSK Dispanseri Cihannuma Mah. Bostancı Veli Sok. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 227 04 41 Sait Çiftçi Kamu Sağlığı Merkezi Dikilitaş Mah. Barbaros Bulvarı No: 109 Beşiktaş Tel: 0212 236 77 62 B+ SONBAHAR 93 24 saat NeoLife Tıp Merkezi Nisbetiye Mahallesi Yücel Sok. No: 6 1. Levent Tel: 0212 385 31 00 Ortaköy Tıp Merkezi Balmumcu Mah. Varnalı Sok. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 347 11 30 Ortaköy Beltaş Sağlık Ocağı Mecidiye Mah. Müverrih Saadettin Sok. No: 20 Beşiktaş Tel: 0212 259 56 18 Otim Med Diyaliz Merkezi Dikilitaş Mah. Yeşilçimen Sok. No: 9 Beşiktaş Tel: 0212 327 87 47 Levent Sağlık Ocağı Nisbetiye Mah. Yücel Sok. No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 279 58 26 Karanfilköy Sağlık Ocağı Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 121 Beşiktaş Tel: 0212 351 25 53 Baykent Tıp Merkezi Nisbetiye Mah. Aydın Sok. No: 8 Beşiktaş Tel: 0212 284 00 90 Boğaziçi Tıp Merkezi Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 227 00 00 Çebi Tıp Merkezi Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 58 Beşiktaş Tel: 0212 227 55 55 Renmed Diyaliz Merkezi Levent Mah. Begonya Sok. No: 10 Beşiktaş Tel: 0212 269 47 31 K.S.V. Onkoloji Merkezi Nisbetiye Mah. Yücel Sok. No: 6-8 Beşiktaş Tel: 0212 278 83 41 Cosmed Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 17 Beşiktaş Tel: 0212 283 91 81 Levent Genel Cerrahi Merkezi Levent Mah. Yasemin Sok. No: 2/1 Beşiktaş Tel: 0212 324 01 50 İstanbul Anestezi Merkezi Levent Mah. Çamlık Cad. No: 31 Beşiktaş Tel: 0212 324 01 48 Ota Tıp Merkezi Sinanpaşa Mah. Beşiktaş Cad. No: 23 Beşiktaş Tel: 0212 227 84 50 İstanbul Ortopedi Merkezi Levent Mah. Çilekli Cad. No: 32 Beşiktaş Tel: 0212 324 03 24 Jinemed Tıp Merkezi Muradiye Mah. Deryadil Sok. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 283 92 70 Onep Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi Levent Mah. Manolyalı Sok. No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 283 92 70 Dikilitaş Tıp Merkezi Dikilitaş Mah. Karakol Çıkmazı Sok. No: 1A Beşiktaş Tel: 0212 327 19 12 Novita Cerrahi Merkezi Levent Mah. Manolyalı Sok. No: 5 Beşiktaş Tel: 0212 284 97 03 Acıbadem Etiler Tıp Merkezi Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40/8 Beşiktaş Tel: 0212 283 03 33 International Etiler Tıp Merkezi Levent Mah. Nisbetiye Cad. No: 19 Beşiktaş Tel: 0212 280 40 30 Özel Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi Etiler Mah. Yıldız Çiçeği Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 284 90 90 Özel Aileden Biri Evde Bakım Hizmetleri Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 8 2 Blok D: 24 Beşiktaş Tel: 0212 347 26 70 Park Buluşmaları - Abbasağa Parkı Özel Dünya Göz Sağlığı Merkezi Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38/7-9-10 Beşiktaş Tel: 0212 324 73 73 Ortaköy Princess Hotel Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 10 Beşiktaş Tel: 0212 227 60 10 , Faks: 0212 260 21 48 Sevgi Kadın Sağlığı Merkezi Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38/11 Beşiktaş Tel: 0212 324 99 99 Parksa Hilton Vişnezade Mah. Bayıldım Cad. No: 12 Beşiktaş Tel: 0212 310 12 00 Faks: 0212 227 91 85 Özel Gastro Med Merkezi Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38 Kat: 2 Beşiktaş Tel: 0212 324 73 73 Fertijin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Mrk. Bebek Mah. Bebek Dağı Sok. No: 99 Beşiktaş Tel: 0212 287 57 75 Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Nisbetiye Cad. Erdölen İş Merkezi No: 38 / 13 Etiler-Beşiktaş Tel: 0212 324 30 10 Jinepol Kadın Sağlığı Kliniği Aytar Cad. Başlık Sok 1/B Levent Tel: 0212 264 18 28 Faks: 0212 264 18 80 OTELLER Bebek Oteli Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. No: 34 Beşiktaş Tel: 0212 358 20 00 Faks: 0212 263 26 36 Conrad International Yıldız Mah. Yıldız Cad. No: 79 Beşiktaş Tel: 0212 227 30 00 Faks: 0212 259 66 67 Çırağan Palace Kempinski Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 32 Beşiktaş Tel: 0212 258 33 77 Faks: 0212 259 66 87 Dedeman Otel Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 50 Beşiktaş Tel: 0212 227 42 63 Faks: 0212 275 11 00 Türkali Mahallesi Muhtarlığı Bebek İskelesi 94 B+ SONBAHAR La Maison Hotel Yıldız Mah. Müvezzi Cad. No: 43 Beşiktaş Tel: 0212 227 42 63 Faks: 0212 227 42 78 Radisson Sas Bosphorus Hotel Yıldız Mah. Ortaköy Salhanesi Sok. No: 9 Beşiktaş Tel: 0212 260 57 57 Faks: 0212 257 65 55 Sürmeli Hotel Gayrettepe Mah. Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 272 11 60 Faks: 0212 272 75 32 The Plaza Otel Gayrettepe Mah. Barbaros Bulvarı No: 165 Beşiktaş Tel: 0212 274 13 13 Faks: 0212 273 15 90 Hotel Les Ottomans Kuruçeşme Mah. Muallim Naci Cad. No: 68 Beşiktaş Tel: 0212 359 15 00 Faks: 0212 359 15 40 Swissôtel The Bosphorus, Istanbul Bayıldım Caddesi No: 2 Maçka-Beşiktaş Tel: 0212 326 11 00 , Faks: 0212 326 11 22 W Hotel Süleyman Seba Cad. No: 22 Beşiktaş Tel: 0212 381 21 21 , Faks: 0212 381 21 81 SİNEMALAR Akmerkez AFM Kültür Mah. Nisbetiye Cad. No: 56 Beşiktaş Tel: 0212 282 05 05 Peugeot Cine City (Alkent Sitesi) Akat Mah. Tepecik Yolu Kaktüs Sok. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 352 16 66 Mayadrom AFM Akat Mah. Orkide Sok. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 352 23 51 Ortaköy Feriye Sinemaları Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 42 Beşiktaş Tel: 0212 236 28 64 Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu Levent Mah. Çalıkuşu Sok. No: 2-4 Beşiktaş Tel: 0212 325 73 71 KÜLTÜR MERKEZLERİ Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 16 Beşiktaş Tel: 0212 351 93 82-84 Mustafa Kemal Merkezi Attila İlhan Sahnesi Akat Mah. Uğur Mumcu Cad. No: 8 Beşiktaş Tel: 0212 351 24 56 Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu Levent Mah. Çalıkuşu Sok. No: 2-4 Beşiktaş Tel: 0212 325 73 71 Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi Ortaköy Mah. Ortaköy Dere Çıkmazı No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 236 10 27 Beşiktaş Kültür Merkezi Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 227 54 92 - 0212 236 18 18 MÜZELER Aşiyan Müzesi Bebek Mah. Aşiyan Yolu No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 263 69 86 Deniz Müzesi Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 327 43 45 Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi Vişnezade Mah. Dolmabahçe Cad. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 261 42 98 Şehir Müzesi Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Yıldız Sarayı Beşiktaş Tel: 0212 258 53 44 Yıldız Sarayı Müzesi Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Beşiktaş Tel: 0212 258 30 80 ÜNİVERSİTELER Conrad Taksi Tel: 0212 260 55 40 Çırağan Taksi Tel: 0212 227 72 66 •Akatlar Mahallesi Karanfil Taksi Tel: 0212 651 97 68 Akatlar Taksi Tel: 0212 351 65 25 Bahçeşehir Üniversitesi Yıldız Mah. Osmanpaşa Mektebi Sok. No: 4-6 Beşiktaş Tel: 0212 236 54 90 Boğaziçi Üniversitesi Bebek Mah. Şehitlik Dergâhı Sok. No: 2 Beşiktaş Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. No: 115 Beşiktaş Tel: 0212 359 54 00 Galatasaray Üniversitesi Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 36 Beşiktaş Tel: 0212 227 44 80 İstanbul Teknik Üniversitesi Vişnezade Mah. Süleyman Seba Cad. No: 90 Beşiktaş Tel: 0212 293 13 00 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yıldız Mah. Çiğdem Sok. No: 1 Beşiktaş Tel: 0212 236 69 35 Yıldız Teknik Üniversitesi Yıldız Mah. Hamam Sok. No: 2 Beşiktaş Tel: 0212 259 70 70 TAKSİ DURAKLARI Site Taksi Tel: 0212 268 42 85 Mayadrom Taksi Tel: 0212 325 81 69 MKM Taksi Tel: 0212 352 02 41 - 61 Muradiye •Arnavutköy Mahallesi İskele Taksi Tel: 0212 265 94 33 Sizin Taksi Tel: 0212 263 38 50 •Dikilitaş Mahallesi Güven Taksi Tel: 0212 261 65 27 Konaklar Taksi Tel: 0212 281 56 19 Köşk Taksi Tel: 0212 264 44 23 •Ortaköy Mahallesi Öz Ortaköy Taksi Tel: 0212 260 06 95 Aile Taksi Tel: 0212 261 48 55 Dikilitaş Merkez Taksi Tel: 0212 261 56 26 •Kuruçeşme Mahallesi Emirhan Taksi Tel: 0212 260 75 35 Çeşme Taksi Tel: 0212 265 88 22 •Balmumcu Mahallesi Dikilitaş Taksi Tel: 0212 258 05 41 Park Taksi Tel: 0212 287 61 56 Merkez Taksi Tel: 0212 263 72 45 Öner Taksi Tel: 0212 211 66 63 Sahil Taksi Tel: 0212 265 88 22 •Bebek Mahallesi Koza Taksi Tel: 0212 267 17 00 •Kültür Mahallesi Öz Ulus Taksi Tel: 0212 263 05 06 Bulut Taksi Tel: 0212 265 77 11 Ulus Taksi Tel: 0212 263 69 46 •Levazım Mahallesi 2. Ulus Turizm Taksi Tel: 0212 264 70 79 Kültür Taksi Tel: 0212 265 94 33 Bebek Taksi Tel: 0212 263 72 45 Çınar Taksi Tel: 0212 265 22 37 •Etiler Mahallesi İskele Taksi Tel: 0212 263 72 45 Bahar Taksi Tel: 0212 351 19 03 •Ulus Mahallesi Merkez Taksi Tel: 0212 269 59 81 Ulus Vadi Taksi Tel: 0212 287 69 19 •Abbasağa Mahallesi Yıldız Taksi Tel: 0212 260 06 06 Bizim Taksi Tel: 0212 263 53 15 Levazım Taksi Tel: 0212 267 17 29 Turizm Taksi Tel: 0212 264 70 91 •Levent Mahallesi Doğan Taksi Tel: 0212 265 32 71 Günaydın Taksi Tel: 0212 265 32 17 Özen Taksi Tel: 0212 287 04 02 •Vişnezade Mahallesi Sevgi Taksi Tel: 0212 282 43 77 Basın Taksi Tel: 0212 264 69 89 Levent Taksi Tel: 0212 264 16 17 •Gayrettepe Mahallesi Esentepe Taksi Tel: 0212 266 23 80 İdil Taksi Tel: 0212 266 05 30 Cihan Taksi Tel: 0212 272 03 07 Esen Taksi Tel: 0212 272 29 07 Levent Merkez Taksi Tel: 0212 264 19 64 Uygun Taksi Tel: 0212 269 22 65 Birlik Taksi Tel : 0212 269 01 87 Birlik Taksi Tel: 0212 269 01 87 •Konak Mahallesi Oyak Site Taksi Tel: 0212 264 16 58 Yeni Levent Taksi Tel: 0212 268 12 10 Dünya Barış Günü Valide Çeşme Taksi Tel: 0212 260 36 24 Merkez Taksi Tel: 0212 327 33 60 Site Taksi Tel: 0212 268 42 85 •Nisbetiye Mahallesi Öz Ulaş Taksi Tel: 0212 266 18 17 Öz Valide Çeşme Taksi Tel: 0212 259 41 52 Nisbetiye Taksi Tel: 0212 264 22 31 Öz Turizm Taksi Tel: 0212 269 90 99 İSKELELER Arnavutköy İskelesi Arnavutköy Mah. Bebek-Arnavutköy Cad. Beşiktaş Tel: 0212 263 56 25 Bebek İskelesi Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. Beşiktaş Tel: 0212 263 60 23 Beşiktaş İskelesi Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. Beşiktaş Tel: 0212 261 96 15 Ortaköy İskelesi Mecidiye Mah. Vapur İskelesi Sok. Beşiktaş Tel: 0212 227 88 19 4. Levent Merkez Taksi Tel: 0212 264 19 64 B+ SONBAHAR 95