OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASINDA EGZERSİZ ÖNERİLERİ (2

Transkript

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASINDA EGZERSİZ ÖNERİLERİ (2
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASINDA
EGZERSİZ ÖNERİLERİ (2)
Harcamadığınız herhangi bir kalori vücudunuzda yağ halinde
depolanır. Bu şekilde aldığınız kiloyu vermek için
vücudunuzun, aldığınızdan daha fazla kaloriyi yakması gerekir.
Yemek önerileri, kalori alımınızı nasıl azaltacağınızı
gösterir ancak ameliyat sonrası zayıflamanızı optimize etmek
için egzersizinizi artırarak daha fazla kalori yakmalısınız.
Egzersiz yapmak sarkık ciltlerde mucize yaratmaz, ancak
kaslarınızı güçlendirerek bedeninizin desteklemesi gereken
çökmüş durumdaki duruş ve durumunuzu iyileştirir.
Egzersiz yapmak aynı zamanda zihinsel olarak da iyi
hissetmenizi sağlar, günlük rutinlerinizden ayrılarak
kendinize zaman ayırmanızı ve doğrudan kendinize odaklanmanızı
sağlayarak stres ve anksiyetenin azalmasına yardımcı olur.
Bu durum paniğe kapılıp ameliyattan hemen sonra bir fitness
salonuna üye olmak için acele etmenizi gerektirmez, eklem ve
kaslarınızı incitmemelisiniz. Ancak fazla kilolarınızı
verdikçe fiziksel egzersizler daha kolay bir hale gelecek ve
daha aktif olmak için doğal olarak daha fazla enerjiye sahip
olacaksınız ve içinizde egzersiz yapmak için daha fazla istek
uyanacak. Nihai hedefiniz günde en az 30 dakika egzersiz
yapmak olmalıdır. Ancak ufak adımlarla başlayın ve kendinize
kısa süreli hedefler belirleyin, hergün 10 dakikalık aktif ev
işleri yapmak iyi bir başlangıç olacaktır!
Egzersizden en fazla yararı sağlamak için yapmayı sevdiğiniz
aktiviteleri (yüzme, yürüme, bisiklet sürme vb) seçmek
önemlidir. Yavaşça başlayın ve egzersizin hızını ve süresini
giderek artırın, egzersizi doğru bir hızda yaptığınızın
kanıtı, egzersizin kendinizi daha sıcak ve ağır nefes alır
hissederken aynı zamanda birileriyle konuşabilmenizdir!
Fazla egzersiz yapmaya alışık değilseniz yürümek en iyi
egzersizdir ve her gün yürüme mesafenizi ölçen bir pedometre
(adım ölçer) satın almayı tercih edebilirsiniz. Günlük
hedefimiz en az 10,000 adım olmalıdır. Pedometrenin avantajı,
günlük olarak size anında geri bildirim yapmasıdır ki bu
durumda örneğin öğlen zamanı hedefinizin altında iseniz arada
yürüyüş yapabilirsiniz. Kendi başlangıcınızı hedefleyin, daha
sonra haftalık %10 artırarak kısa zamanda 10,000 adıma
ulaşacaksınız.
Günlük rutin yaşantınızda aktivite miktarınızı artıracak çok
sayıda küçük ipuçları vardır. Örneğin;
* Gideceğiniz yer yakın ise araba kullanmaktansa yürüyerek ya
da bisikletle gitmeye çalışın.
* Varmak istediğiniz yere bir durak önce inin ve yolun geri
kalanını yürüyün.
* TV, müzik seti vb kumandaları kullanmayın (gerekirse
pillerini çıkarın!). Bunun yerine oturduğunuz yerden kalkın.
* Asansör yerine merdivenleri kullanın.
* Gazetenizi ya da sütünüzü eve istemeyin, markete giderek
kendiniz alın.
* Kendinizce bir pilates topu alın ve telefonla konuşurken
üzerine oturun-dengenizi sağlamaya çalışmak kalça, göbek ve
uyluk kaslarınızın form kazanmasına yardımcı olacaktır!
Aerobik egzersizleri de kaslarınızın forma girmesine yardımcı
olur ve kilo verdikçe oluşacak sarkık cilt miktarının
azalmasına yardımcı olur.
İyi bir spor eğitmeni yapmanız gereken egzersizleri
sınıflandırıp, size uygun bir programla doğru egzersiz
yapmanız için sizi yönlendirir. Bu noktada yardım alabilecek
durumdaysanız muhakkak geçirdiğiniz ameliyatı da anlatarak iyi
bir spor merkezi ya da spor eğitmenine başvurabilirsiniz.
Programa bağlı kalmanız açısından gün içinde yaşam tarzınıza
en çok uyan zaman dilimini seçin. Sabahları erken uyanan biri
değilseniz, kısa zamanda planlı 07:00 yürüyüşü için bahaneler
bulmaya başlayacaksınız. Egzersiz konusunda mantıklı davranın,
yorgunsanız, iyi hissetmiyorsanız ya da kötü hava koşulları
varsa programınızı değiştirin.
Fiziksel egzersiz hem beden hem de ruh sağlığına iyi gelir.
Eklemleriniz daha sağlam ve esnek hale gelir, kaslarınız
güçlenir, ciğerleriniz daha iyi oksijen çekebilir, dolaşımınız
canlanır ve sindirim sisteminiz daha iyi çalışır. Fiziksel
egzersiz kemiklerinizi güçlendirir ve yaşlanma sürecini
geciktirir.
İyilik duygusu uyandırır, kendinizi daha az
yorgun ve güçsüz, daha az stresli, daha fazla tetikte
hissedersiniz ve herşeyin kontrolünüz altında olduğu duygusuna
sahip olursunuz. Bu yeni yaşam tarzınızı sürdürmek için sizi
motive edecektir!
Doç. Dr. Halil Coşkun
Gastrik Bypass Ameliyatının
Beslenme ile İlgili Geç Dönem
Komplikasyonları
Gastrik Bypass ameliyatı ile birlikte, beslenme ile ilgili
olarak en çok oluşan problemler:
Vitamin B12 eksikliği
Demir eksikliği
Kalsiyum eksikliği
Tiamin (Vitamin B1) eksikliği
Vitamin B12 kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarlar) olgunlaşması
için önemli olan bir vitamindir. Ayrıca sinir fonksiyonu ve
DNA sentezinde de önemli etkileri vardır. En yaygın vitamin
B12 kaynakları et, yumurta, karaciğer ve süt ürünleridir.
Alınan vitamin B12 normal olarak, midede üretilerek daha sonra
barsaklara geçen ve ince barsağın bitiminde tercihli olarak
emilen intrensik faktöre bağlanır. Yetersiz vitamin B12 en çok
anemiye (kansızlığa) neden olur. Ancak güçsüzlük, kararsızlık,
hezeyan ve konfüzyon gibi nörolojik değişiklikler de
oluşabilir. Gastric Bypass ameliyatından sonra gıdalar,
midenin intrensik faktörü yapan kısmından geçmezler, sonuç
olarak vitamin B12’nin emilimi, normal anatomideki kadar
etkili olmaz. Neyse ki vitamin B12 eksikliği semptomlarının
gelişmesi aylar ya da yıllar alır. Vücudumuzda, eksik
oluşmadan önce yaklaşık 6 ay sürecek kadar yeterli B12
depolanmaktadır. Vitamin B12 eksikliğiniz oluşursa, ağızdan
alınan vitamin B12 ile eksikliği gidermeniz gerekebilir, ancak
bazı hastalarda bunu başarılı bir şekilde tedavi etmek için
aylık iğne olmak gerekmektedir.
Demir eksikliği de anemiye yol açmaktadır. Temel bileşen olan
alyuvarları üretmek için vücudun çok miktarda demire
gereksinimi vardır. Diyetimizdeki başlıca demir kaynakları;
sığır eti, böbrek, karaciğer, fasulye ve bezelyedir. Demir
başlıca ince barsağın ilk bölümünde (duodenum) emilmektedir.
Gastric
Bypass
dan
sonra
gıdalar
duodenumdan
geçmeyeceklerinden, barsağın geri kalanından yetersiz emilim
olabilecektir. Demir yetmezliği anemisi birkaç ay boyunca
yavaş yavaş gelişmekte olup, hastaların çoğunda ağızdan alınan
takviyelerle kolayca giderilebilmektedir. “Önleyici” demir
takviyesi dikkatli bir şekilde yapılmalıdır, çünkü fazla demir
alımından kaynaklanan çeşitli tıbbi problemler (siroz,
diyabet, cilt pigmentasyonu) gelişebilir.
Kalsiyum temel bir eş-etken olup, vücudumuzdaki çoğu fonksiyon
için gerekli olmaktadır. Kemik ve dişlerin güçlenmesi için
kalsiyum gerekir. Kanın pıhtılaşması kalsiyuma bağlıdır.
Ayrıca kaslarımızın kasılabilmesi ya da kalbimizin
çarpabilmesi, kalsiyum olmaksızın mümkün olmazdı. Neyseki
diyetlerimizde bol miktarda kalsiyum mevcuttur. Süt ürünleri,
et, balık, yumurta, tahıl ürünleri, meyve ve sebzelerde
bulunur. Ne yazık ki gastric bypass hastası için ameliyat
öncesinde olduğu kadar kolay emilmezler. Emilimin başlıca
kaynağı oniki parmak barsağındadır (duodenum). Tıpkı demir
emiliminde olduğu gibi gastric bypass dan sonraki anatomi,
sindirim sisteminin bu kısmında yeterli kalsiyum emilimini
sağlamaz. Bununla birlikte ince barcağın kalan kısmı
kalsiyumun emiliminde oldukça etkili olduğundan, genellikle
önlenmesi kolay bir problemdir. Akılda tutulması gereken
başlıca şey hangi tür kalsiyuma gereksiniminiz olduğudur.
Gastric Bypass’ın bir sonucu olarak kalan küçük mide de artık
asit bulunmamaktadır. Kalsiyum karbonatın, parçalanıp kolay
emilebilmesi için asit gereklidir. Diğer taraftan Kalsiyum
sitrat ise mide asidinin yardımı olmaksızın kolaylıkla
emilmektedir. Bu nedenle ameliyatınızdan sonra kalsiyum sitrat
ürünlerinin kullanılması tavsiye edilmektedir.
Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği genel olarak devamlı
kusmadığınız sürece problem oluşturmaz. Vitamin B1 eksikliği
semptomları nörolojik çeşitlilikte olup, dudakların ve parmak
uçlarının uyuşması ve karıncalanmasını içerir. Ciddi olabilir
ve alkoliklerdeki Wernicke-Korsakoff sendromu denilen,
konfüzyon, hafıza kaybı ve yürürken dengesizliğe neden olan
bir merkezi sinir sistemi hastalığını taklit edebilir. Aynı
zamanda vücudun bir tarafının güçsüzlük ve uyuşmasına yol açan
inmeyi de taklit edebilir. Yeterince erken tedavi edilmez ise
kalıcı ve tamamen güçten düşürücü olabilir. Neyse ki bu durum
nadir olup, genellikle ağızdan B vitamini (B1) alınmasına
yanıt vermektedir.
Bu yetmezliklerin tümü de ihmal edildiklerinde ciddi
olabilmektedir. Neyse ki aynı zamanda uygun vitamin
takviyeleri ile kolayca önlenebilmekte ve tedavi
edilebilmektedir. Bu, yaşamınızın geri kalanında Obezite
Cerrahınızı görmeye devam etmeniz için önemli birçok nedenden
bir tanesidir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
TÜRKİYE’DE OBEZİTENİN GÖRÜLME
SIKLIĞI:
T.C.
SAĞLIK
BAKANLIĞI VERİLERİ
Ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite
görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. Bakanlığımız Temel
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 7 coğrafik bölgede
seçilen 7 ilde 14 sağlık ocağında 30 yaş üstü 15468 birey
üzerinde yapılan “Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım”
çalışmasına göre;
Obezite görülme sıklığı; Erkeklerde %21.2, Kadınlarda ise
%41.5 olarak bulunmuştur. Bunun yanı sıra Vücut Kitle İndeksi
(VKİ) değeri 40-69 yaş arasında doğrusal olarak artmakta, 70
yaşından sonra doğrusal olarak düşmektedir.
Bölgesel dağılımlar göz önüne alındığında;
* Obezite Doğu Anadoluda en düşük (%17.2)
* İç Anadoluda en yüksektir (%25.0)
* Güneyde %24
* Kuzeyde %23.5
* Batıda ise %21.6 olarak saptanmıştır.
Tüm coğrafi bölgelerde ve yerleşim birimlerinde kadınlarda
görülme sıklığı erkeklere kıyasla daha yüksek bulunmuştur.
Genel olarak obezite sıklığının yaşlanmayla arttığı
gözlenmiştir. 55-59 yaş grubunda çalışma kapsamındaki
bireylerin %34.8‘nün, 40-45 yaş grubunda çalışma kapsamındaki
bireylerin %30’nun obez olduğu görülmüştür.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı-Hıfzıssıhha
Mektebi Müdürlüğünce yapılan beyana dayalı “Ulusal Hanehalkı
Araştırması” sonuçlarına göre; Ülkemizde 18 yaş ve üzeri
bireylerde fazla kilolu olanların sıklığı %31.35, obezite
sıklığı ise %12.02 olduğu bulunmuştur. Cinsiyete göre
değerlendirildiğinde, Kadınların %28.93’ü fazla kilolu,
%14.49’unun obez, erkeklerin %33.64’ünün fazla kilolu, %
9.70’nin ise obez olduğu bulunmuştur. Yetişkinlerde obezite
görülme sıklığını geniş çapta araştıran 5 büyük çalışma
tamamlanmış olup, aşağıda sıralanmıştır.
Toplam 3681 kişiyi kapsayan “Türkiye’de Erişkinlerde Kalp
Hastalığı ve Risk Faktörleri (TEKHARF)“ çalışmasında VKİ>30
kg/m² obezite olarak kabul edilmiştir;
1990 yılı değerlendirmesinde; obezite görülme sıklığı %16.4,
Erkeklerde %9.0, Kadınlarda ise %24.0, 1997-1998 yılı
değerlendirmesinde; bu rakamlar %28.6, Erkeklerde %18.7’ye,
Kadınlarda ise %38.8’e yükselmiştir. Buna göre 8 yıl içinde
obezite görülme sıklığı; Erkeklerde %65, Kadınlarda ise %50
artmıştır. 2000 yılı değerlendirmesinde ise obezite görülme
sıklığının, Erkeklerde %21.1’e, Kadınlarda ise %43.0’e
yükseldiği bildirilmiştir.
1999-2000 yılları arasında 23.888 erişkin kişi üzerinde
yapılan “Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Araştırması” (TOHTA)
çalışmasının
değerlendirilmesinde;
Erkeklerin
%40’ı,
Kadınların %50’si ve genel erişkin nüfusun %44.4’nün normal
vucut ağırlığının VKİ > 25 kg/ m² üzerinde olduğu
saptanmıştır. 20 yaş üzeri 24.788 birey üzerinde yapılan
“Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidomiyolojisi”
(TURDEP) çalışmasında obezite görülme sıklığı (VKİ>30 kg/m²),
Erkeklerde %12.8, Kadınlarda %29.9 olarak belirlenmiştir.
Çocuklarda ve Adölesanlarda:
Ülkemizde çocuk ve adolesanlarda obezite sıklığını araştıran
ulusal bazda yapılmış bir çalışma mevcut olmamakla birlikte
lokal ve bölgesel düzeyde yapılan çeşitli çalışmalar
bulunmaktadır. Çocuklarda ve gençlerdeki obezite profilinin
ortaya konulması açısından farklı bölgelerde yürütülen
çalışmalardan bazıları aşağıda belirtilmiştir;
Kayseri’de 6-10 yaş grubunda 1032 ve 11-17 yaş grubunda 2671
olmak üzere 6-17 yaş grubu 3703 çocukta yürütülen bir
çalışmada çocukların %10.6’sını kilolu (VKİ > 85-<95.yüzdelik)
ve %1.6’sının obez (VKİ >95) olduğu belirtilmiştir .
İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde 12-13 yaş grubu 1044
adolesan üzerinde yapılan bir çalışmada çocukların %12’si
zayıf, %12’si kilolu ve %2’si obez olarak saptanmıştır. Yine
bu üç büyük ilde 12-13 yaş grubunda 1014 adolesanda yapılan
bir başka çalışmada toplam obezite prevalansı erkeklerde
%15.1, kızlarda %13.3 olarak bulunmuştur.
Yeditepe Üniversitesi tarafından yüksek sosyo-ekonomik bölgede
20 özel yuva, ilköğretim okulu ve lisede 1669 çocuk arasında
yapılan beslenme araştırması sonuçlarına göre her altı
çocuktan birinin obezite sınırında olduğu, kızlarda %16.7,
erkeklerde ise %25 sıklıkla görüldüğü, 10-12 yaş grubu erkek
çocukların %34.4’ünün obezite açısından yüksek risk altında
olduğu görülmüştür.
Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) tarafından İstanbul
Şişli Bölgesinde 12-15 yaş grubunda 1821 çocukta yapılan bir
çalışmada, VKİ 18-25 kg/m2 (85.-95. yüzdelik) olanların oranı
%9.9, VKİ>30 kg/m2 (>95.yüzdelik) olanların oranı ise %6.2
bulunmuştur.
Muğla’da 6-15 yaş arasında 4260 çocuk obezite açısından
değerlendirilmiş ve kızların %7,6’sının, erkeklerin %9,1’inin
obez olduğu saptanmıştır. Bu yaş grubunda obezitenin nedenleri
TV başında fazla süre kalma, TV başında atıştırma, annenin
çalışması ve okulda en az 1 öğün tatlı tüketimi olduğu
belirlenmiştir.
Günümüzde obezite çocukluk çağının en sık görülen kronik
hastalıklardan biri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde
çocukluk obezitesinin görülme sıklığının son 20 yılda %6-7’den
%15-16’ya çıktığı bildirilmektedir. Çocukluk çağı obezitesinin
yetişkinlik obezitesine yol açtığı ve pek çok kronik hastalık
için zemin oluşturduğu düşünüldüğünde obezite ile mücadeleye
çocukluk çağında başlamanın ne kadar önemli olduğu açıkça
görülmektedir.
Türkiye Obezite Araştırma Derneği tarafından, 2000-2005
yılları arasında 6 ilde (İstanbul, Konya, Denizli, Gaziantep,
Kastamonu ve Kırklareli) 20 yaş üstü 13.878 bireyde yapılan
“Türkiye Obezite Profili” çalışmasında;
VKİ>25 kg/m2 olan 4255 birey (%30.9)
VKİ
=
25-30
kg/m2
olan
5443
birey
(%29.5) Kadın:%34.5 Erkek:%44.8
VKİ>30 kg/m2 olan 4056 birey (%29.5) Kadın:%34.5 Erkek:%21.8
bulunmuştur.
7306
birey
bel
çevresine
(santral
obezite)
göre
değerlendirildiğinde, bel çevresi ortalaması kadınlarda 96.83
cm, erkeklerde ise 97.33 cm. olarak tespit edilmiştir.
Bu çalışma verileri T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler
Daire Başkanlığı web sitesinden derlenmiştir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
MİDE BALONU UYGULAMASI NEDİR,
NASIL UYGULANIR?
Obezite tedavisinde ilk defa endoskopik olarak yerleştirilecek
bir cihaz fikri 1982’de ortaya çıkmıştır. O günden sonra bir
çok mide içi yer kaplayan cihaz, özellikle de balon hakkında
kısa ve uzun dönem başarılarını ölçen bir çok araştırma
yapılmıştır.
Mide balonu yumuşak, pürüzsüz, silikon yapıdadır. ABD de 2015
yılında içi sıvı ile doldurulan ORBERA balonu FDA tarafından 6
ay lık süre kalmak koşuluyla onaylanmıştır. Balon endoskopik
yolla ağızdan, yemek borusuna oradan da mideye geçirilir. Boş
balon serum fizyolojik dediğimiz tuzlu suyla içine
renklendirici (metilen mavisi) konularak 400-700 ml arasında
doldurulur. Balon midenizde serbet halde kalarak mide
hacminizi küçültür, daha erken tokluk hissi almanızı sağlar ve
kilo kaybınıza yardımcı olur.
Mide Balonu sistemi, teknik olarak uygulaması kolay (15-20
dk), efektif ve minimal risk içeren bir prodedürdür. Uygulama
sonrasında 2-4 saat süreyle kişi gözetim altında tutulduktan
sonra taburcu edilebilir. Altı aylık süre dolduğunda balonu
çıkartmak gerekir, çıkartma işlemide endoskopik yöntemle özel
aletler kullanılarak gerçekletirilir (15-20 dk) ve işlem
bittikten sonra kişi taburcu edilir.
Literatür
sonuçları
değerlendirildiğinde
özellikle
süper
morbid obez hastalarda (VKİ >50 kg/m2) obezite cerrahisi öncesi
yandaş hastalık riskini azaltmak ve ameliyat morbiditesi ve
mortalitesini düşürmek için kullanılmaktadır ayrıca VKİ 27-35
kg/m2 arasında olan hastalarda obezitenin geçici tedavisinde
kalori kısıtlayıcı diyet (1000-1200 Kcal/gün) ve davranış
tedavisi ile kombine olarak uygulanması önerilmektedir.
Mide balonu kilo vermenize yardımcıdır fakat kilo kaybının
kalıcı olması için balon çıkarıldıktan sonra da sağlıklı
beslenme kurallarına dikkat etmek gerekir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
TÜP MİDE (SLEEVE GASTREKTOMİ)
AMELİYATI NEDİR?
Bu ameliyatta midenin büyük kenarı kesilip çıkartılarak
150-200 ml arasındaki hacime sahip bir mide tüpü oluşturulur.
Bu uygulamada 2 mekanizma ile kilo kaybı olmaktadır.
1- Kısıtlayıcı Etki: Mide hacminin küçültülmesi ile mekanik
bir kısıtlanma ve mide hareketlerinin azaltılmasına bağlı kilo
kaybı
2- Endokrin Etki: Çıkartılan mide bölümünden salgılanan ve
açlık hormonu olarak tanımlanan GHRELİN hormon seviyesinde
düşme sağlanarak tokluk hissi oluşumu gerçekleşmektedir.
Ghrelin midenin fundus denilen üst parçasındaki hücrelerce
salgılanan bir peptid proteindir. Beyindeki iştah artırıcı
bölgenin kuvvetli bir uyaranıdır. Tüp mide ameliyatında
Ghrelin üretilen midenin fundus bölgesi çıkartıldığından iştah
da azalmış olur ve kilo kaybına katkıda bulunur.
Bu uygulama mide hacmini kısıtlayıcı bir işlem olduğu için
bağırsaktaki besin emiliminde bir problemle karşılaşılmaz.
Ancak bazı vitaminlerin emilimi için mide parietal
hücrelerinden salgılanan aside ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla
hastaların ameliyat sonrasında demir ve B12 vitamini takviyesi
almaları gerekmektedir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
OBEZİTE
ARTIK
KADERİNİZ
DEĞİL! DOÇ. DR. HALİL COŞKUN
Obezite günümüzde ülkelerin en önemli sağlık sorunları
arasında yer alıyor. Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte
olan ülkelerde obezite görülme sıklığı her geçen gün artıyor.
Memorial Hastanesi Obezite ve Diyabet Cerrahisi Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Halil Çoşkun ile obez hastalara uygulanan tüp mide
ameliyatlarını konuştuk. Coşkun, “Tüp mide ameliyatı son
yıllarda obezite cerrahisinde yoğun bir şekilde uygulanıyor.
Hastalar açısından yüz güldürücü bir ameliyat” dedi.
Coşkun AKŞAM’a tüp mide ameliyatını anlattı:
TÜP MİDE AMELİYATI NEDİR?
Bu ameliyatta midenin yaklaşık %80-85’i dikey olarak
çıkartılarak 150-200 ml arasındaki hacme sahip bir mide tüpü
oluşturulur. Bu uygulamada 2 mekanizma ile kilo
kaybı
olmaktadır.
1- Kısıtlayıcı Etki: Mide hacminin küçültülmesi ile mekanik
bir kısıtlanma ve mide hareketlerinin azaltılmasına bağlı kilo
kaybı sağlanır.
2- Endokrin Etki: Çıkartılan mide bölümünden salgılanan ve
açlık hormonu olarak tanımlanan GHRELİN hormon seviyesinde
düşme sağlanarak tokluk hissi oluşumu gerçekleşmektedir. G
Beyindeki iştah artırıcı bölgenin kuvvetli bir uyaranıdır. Tüp
mide ameliyatında Ghrelin üretilen midenin fundus bölgesi
çıkartıldığından iştah da azalmış olur ve kilo kaybına katkıda
bulunur.
NASIL UYGULANIR?
Tüp Mide ameliyatı laparoskopik (kapalı) yöntem kullanılarak
uygulanmaktadır. Bu yöntemde karın içerisine CO2 gazı
verilerek şişirilmekte ve sonrasında 4 ya da 5 ayrı noktadan
1cm’lik küçük kesiler yapılıp özel aletler ile giriş yapılarak
ameliyat gerçekleştirilmektedir. Bu yöntem ile vücutta kesi
izi oldukça küçük olur.
YAN ETKİSİ VAR MI?
Tüp mide ameliyatı mide hacmini kısıtlayıcı bir işlem olduğu
için bağırsaktaki besin emiliminde bir problem yaratmıyor.
Ancak hastaların ameliyat sonrasında demir ve B12 vitamini
takviyesi almaları gerekiyor. Tüm ameliyatlar için geçerli
olan kanama, organ yaralanması, solunum problemleri, emboli
gibi çok düşük oranlarda komplikasyonlar burada da geçerli.
Tüp mide ameliyatına özel komplikasyon ise midenin kesilip
dikilen kısmından (zımba hattı) gerçekleşebilen sızıntı. Bu
durum bazen ikinci bir müdahaleyi gerektirebilmektedir.
AMELİYAT SONRASI PAHA BİÇİLEMEZ!
Volkan Akyıldız küçükken geçirdiği zatürree rahatsızlığı
sonrasında kilo almaya başlamış ve 2006’da evlendiğinde 85
kiloya ardından 121 kiloya kadar ulaşmış. Akyıldız tüp mide
ameliyatına karar verdiğinde dışarı çıkamaz hale gelmiş.
Araştırmalar sonucunda ise Memorial Hastanesi Obezite ve
Diyabet Cerrahisi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Halil Coşkun’un
kapısını çalan Akyıldız
başarılı bir operasyonla tekrar
sağlığına kavuştu, her türlü şikayeti sona erdi, kolesterolü
düştü, uyku apnesi bitti. Genç adam artık şimdiye kadar
yaşayamadığı
enerjisine kavuştu.

Benzer belgeler

obezite cerrahisi geçiren hastalar için ameliyat sonrası beslenme

obezite cerrahisi geçiren hastalar için ameliyat sonrası beslenme Gastric Bypass hastalarının, ameliyatlarının bypass kısmı tarafından oluşturulan emilim yetersizliğinden dolayı demir, kalsiyum ve B12 vitamini takviyeleri almaları gerekmektedir. Ancak hangi tür a...

Detaylı

obezite cerrahisi, beslenme ve saç dökülmesi,çocukluk obezitesi

obezite cerrahisi, beslenme ve saç dökülmesi,çocukluk obezitesi Kayseri’de 6-10 yaş grubunda 1032 ve 11-17 yaş grubunda 2671 olmak üzere 6-17 yaş grubu 3703 çocukta yürütülen bir çalışmada çocukların %10.6’sını kilolu (VKİ > 85-<95.yüzdelik) ve %1.6’sının obez ...

Detaylı