bağ - TACSO

Transkript

bağ - TACSO
 AB KATILIM SÜRECİNDE YEREL GIDA ÜRETİMİNİN DÖNÜŞÜMÜ: FIRSATLAR VE ENGELLER KONFERANSI 19-­‐20 Kasım 2014, İstanbul Bu yayın Avrupa Birliği’nin yardımıyla hazırlanmıştır. Yayının içeriğinden tümüyle TACSO Projesi sorumludur ve burada yer alan görüşler Avrupa Birliği’ni bağlamaz. Gündem 1 Gün: 19 Kasım 2014 09.00 – 09.30 Kayıt 09.30 – 09.45 Hoş geldiniz konuşmaları EUD Temsilcisi, TACSO 09.45 – 11.00 Panel Yerel Gıda Üretiminde AB Katılım Sürecine İlişkin Güncel Eğilimler Duygu Kayadelen, Buğday Derneği Michele Rumiz, Slow Food (Yavaş Gıda) Vakfı Burcu Gezeroğlu ve Emilija Nedelkovska, ESSEDRA Projesi 11.00 – 11.30 Kahve Arası 11.30 – 12.30 Panel. Üretici Birlikleri ve STK Bakış Açısından Türkiye ve Makedonya’da Gıda Üretiminde Mevcut Düzenlemelere Bağlı Kısıtlamalar Prof. Sonja Srbinovska, PhD, Ss. Kiril ve Metodiy Üniversitesi, Makedonya Natasha Mateva, PhD, Slow Food Makedonya Oluş Molu, Üretici, Türkiye 12.30 – 14.00 Öğle Yemeği 14.00 – 16.00 Paralel Çalıştaylar Fırsatların ve Engellerin Ortaya Çıkarılması AB Katılım Reformları ile İlgili, Hijyen Standartları Dahil Olmak Üzere Gıda Üretimi ve Pazarlamaya İlişkin İhtiyaçlar ve Mevcut Durum İki çalışma grubu Kolaylaştırıcılar: Emilija Nedelkovska ve Anita Glavevska 16.00-­‐16.30 Kahve Arası 16.30 – 18.00 Grup çalışmalarının sunumu ve günün kapanışı 19.30 Kiva Galata Restoranda akşam yemeği 2 Gün: 20 Kasım 2014 09.30 – 11.30 Çalıştay AB Katılım ve Reform Sürecinde, AB reform süreçleri, yerel gıda üretiminde STK’ların kapasitesi, ortaklıkları açısından mevcut durum, bilgiye erişim ve kararlara katılım alanındaki ihtiyaçlar Kolaylaştırıcılar: Burcu Meltem Arık Akyüz, Emilija Nedelkovska 11.30-­‐12.00. Yorumlar ve Öneriler 12.15 – 15.30 ESSEDRA Projesi Nuh’un Ambarı Tadım Yemeği için Bilgi Üniversitesi’ne Gidiş 15.30 – 16.00 Etkinliğin sonu Katılımcı Listesi Ad Kuruluş İletişim Bilgileri Abdulezel Dogani Gıda ve Veterinerlik Kurumu – Veterinerlik Halk Sağlığı Sektörü [email protected] www.fva.gov.mk Anita Glavevska Slow Food Bitola [email protected] http://www.slowfood.mk/bitola/ Aylin Öney Tan Slow Food Ankara [email protected] Burcu Gezeroğlu ESSEDRA Projesi Mutfak Dostları Derneği [email protected] http://www.essedra.com/ http://www.mutfakdostlari.org.tr/ Burcu Meltem Arık Akyüz Kolaylaştırıcı [email protected] Burçin Hatipoğlu Boğaziçi Üniversitesi [email protected] Deniz Kurtsan Slow Food "Yaveş Gari" Bodrum Yerel [email protected] Grubu http://www.slowfood.com/
Duygu Kayadelen Buğday Derneği [email protected] http://www.bugday.org/ Elena Nikolovska Çevre Koruma Derneği Terra Floria [email protected] http://www.terrafloria.org/en/ Elena Tapandzioska Tarım Bakanlığı – Tarım Ürünleri Pazarlama ve Kalite Bölümü [email protected] http://www.mzsv.gov.mk/ Emilija Nedelkovska Slow food Bitola [email protected] http://www.slowfood.mk/bitola/ Fadrija Mustafovska Radika Derneği-­‐DE -­‐ Debar [email protected] Fatma Denizci Slow Food Şile Palamut Ağı [email protected] Fidanco Hristov Aronija Organik Gıda Üretimi Derneği [email protected]
Hüseyin Serdar Tanal Doğal Beslenme Bilinçli Besin Grubu [email protected] http://ankaradbb.wordpress.com/ Ad Kuruluş İletişim Bilgileri İlhan Eğribaş Siyez Bulgur Üreticisi İlhan Koçulu Slow Food Boğatepe Covivium [email protected] Kezziban Kaya S.S. Turizm, Gıda, Çevre Kadın [email protected] Girişimi Üretim ve İşletim Kooperatifi Kosta Galimanovski Tarımsal Üreticiler Derneği -­‐ Rainbow [email protected] Lide Stojanovska Ekokrater [email protected] Mert Altıntaş Kolaylaştırıcı [email protected] Michele Rumiz Slow Food İtalya [email protected] http://www.slowfood.com/ Mustafa Döğen Keçi Peyniri İmalatçısı [email protected] Mustafa Kazancı TEMA-­‐Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı [email protected] www.tema.org.tr Natasa Mateva Tarım ve Gıda Fakültesi, Hayvan Bilimleri Enstitüsü, Ss. Kiril ve Metodiy Üniversitesi (UKIM) [email protected] http://www.fznh.ukim.edu.mk/ Oluş Molu Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Derneği [email protected] Özgür Onur Dermani Çanakkale Ekolojik Yaşam Girişimi [email protected] http://cayek.org/ Risto Atanasovski Yerel Kalkınma ve Enformasyon Teknolojileri Vakfı [email protected] Sonja Srbinovska Tarım ve Gıda Fakültesi, Ss. Kiril ve Metodiy Üniversitesi (UKIM) [email protected] http://www.fznh.ukim.edu.mk/ Trajan Dimkovski Kırsal Koalisyon [email protected]
Ülkü Kahraman ESSEDRA Projesi/ Mutfak Dostları Derneği [email protected] http://www.essedra.com/ http://www.mutfakdostlari.org.tr/ Ad Kuruluş İletişim Bilgileri Vargın Boy Kars tarım İl Müdürü, Gıda Bölümü Başkanı [email protected] http://kars.tarim.gov.tr/ Yahya Kemal Avşar YÜCİTA-­‐Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı [email protected] http://yucita.org/ Ayça Bulut Bican TACSO Türkiye [email protected]
Akça Şaylan TACSO Türkiye [email protected]
Valentina Atanasovska TACSO Makedonya [email protected] TACSO Temsilcileri AB Katılım Sürecinde Yerel Gıda Üretiminin Dönüşümü: Fırsatlar ve Engeller Konferansı 19-­‐20 Kasım 2014 tarihinde İstanbul’da İnsandan İnsana (P2P) Programı kapsamında düzenlenmiştir. Etkinlik, Batı Balkanlar ve Türkiye’de dört yıldır uygulanmakta olan AB destekli TACSO Projesi (TACSO Türkiye ve TACSO Makedonya Ofisleri ortaklığında) tarafından düzenlenmiştir. Bölgesel düzeyde yürütülen AB destekli “Kırsal Alanlarda Çevresel ve Sosyoekonomik Sürdürülebilir Kalkınma (ESSEDRA) Projesi, projenin Türkiye ortağı Mutfak Dostları Derneği (MDD) ile Makedonyalı ortak Slow Food Bitola süreci desteklemiştir. AB Katılım Sürecinde Yerel Gıda Üretiminin Dönüşümü: Fırsatlar ve Engeller Konferansı, AB katılım sürecinde yerel gıda üretimi alanındaki deneyimleri paylaşmak üzere iki ülkeden yaklaşık 40 STK temsilcisini ve paydaşı bir araya getirmiştir. Bu iki günlük Konferansın amacı, çevresel ve biyolojik çeşitlilikle ilgili konular bağlamında yerel gıda üretimi alanındaki AB politikası ve ulusal reform süreçleri hakkında farkındalık yaratmak, tartışmayı daha geniş bir STK topluluğuna taşımak ve bu kesimde iletişim ağlarını ve ortaklıkları geliştirmekti. Konferansın ikinci günü öğleden sonra katılımcılar ESSEDRA Projesi Türkiye ortağı MDD’nin Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile işbirliği yaparak düzenlediği “Nuh’un Ambar” Yerel Yiyecek Tatma Etkinliğine katıldılar. Açış Konuşmaları
Konferansın açılış konuşmasını yapan AB Türkiye Delegasyonu Temsilcisi Eser Canalioğlu Çınar, AB sürecine ve reformlara sivil toplum katılımı konusunda AB tarafından verilen destek üzerinde durdu. Canalioğlu İnsandan İnsana (P2P) Programının katılım sürecindeki ülkelerdeki STK’ların AB müktesebatı, politikaları ve programları konusunda bilgi ve deneyim paylaşımındaki rolüne işaret etti. Çınar, Delegasyon olarak Konferanstan beklentilerini de, Konferansın, yerel gıda, sürdürülebilir üretim ve tüketim konularındaki tartışmalar aracılığıyla her iki ülkeden taraflar arasında karşılıklı diyalog ve işbirliği oluşturulmasına katkıda bulunması şeklinde dile getirdi. TACSO Türkiye ve TACSO Makedonya adına konuşan Ayca Bulut Bican katılımcılara hoş geldiniz dedikten sonra Konferansın TACSO projesinin AB genişleme bölgesinde sivil toplumu desteklemeyi amaçlayan İnsandan İnsana (P2P) Programı çerçevesinde düzenlenmiş olduğunu belirtti. P2P Sivil Toplum Aracı’nın (CSF) üç ayağından biridir. Batı Balkanlar ve Türkiye’deki STK’lara, Avrupalı STK’larla toplantılar yaparak AB’deki tarafların faaliyetleri hakkında bilgi edinme, uluslararası ve bölgesel ölçeklerde ağ oluşturma fırsatları vermektedir. Bican “AB Katılım Sürecinde Yerel Gıda Üretiminin Dönüşümü: Fırsatlar ve Engeller Konferansı”nın amaçlarını şöyle özetledi: Çevresel ve biyolojik çeşitlilikle ilgili konular bağlamında AB Politikası ile yerel ölçekli gıda üretimine ilişkin ulusal reform süreçleri hakkında bilgilenmek, tartışmaları daha geniş bir STK çevresine yaymak ve bunlar arasında ağlar oluşturulup ortaklıklara gidilmesine yardımcı olmak. Panel: AB’ye Katılım Bağlamında Yerel Gıda Üretiminde Güncel Eğilimler
İlk oturumun amacı, Konferans tartışmaları için uluslararası ve bölgesel zeminin oluşturulmasıydı. Yakınlarda gerçekleşen iki uluslararası etkinlik, İstanbul’daki 18. IFOAM Kongresi ile Torino’daki Terra Madre 2014 küresel toplantısı, bunların yanı sıra Balkanlar’da Slowfood tarafından uygulanan ESSEDRA Projesi, düzenleyici kuruluşların yerel gıdanın bugünü ve geleceğine ilişkin vizyon ve öngörüleri panelistler tarafından katılımcılara sunuldu. Duygu Kayadelen, Buğday Derneği: 13-­‐15 Ekim 2014’te İstanbul’da gerçekleşen 18. IFOAM 1 Kongresi’nin 2 ev sahiplerinden, Buğday Derneği temsilcisi Duygu Kayadelen organik üretim ve sürdürülebilirlik gündemini, ayrıca Kongre sırasında açıklanan sürdürülebilirlikle ilgili Sivil Manifestoyu paylaştı. Kayadelen 18. IFOAM Kongresiyle ilgili olarak şu noktalar üzerinde durdu: -­‐
-­‐
-­‐
-­‐
-­‐
Organik 3.0 Üreticilerle tüketiciler arasında köprüler oluşturulması GDO’lar, patentler, tohumlar, bitki yetiştirme CSA/GPS – Gıda toplulukları oluşturulması Türkiye Sivil Forumu Organik 3.0, daha güçlü kaynaştırma, izlenebilirlik, kapsayıcılık, saydamlık ve katılımcılık temelinde doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve gıda güvenliği, iklim değişikliği, yoksulluk, açlık ve insan hakları gibi küresel sorunların ele alınmasına yönelik olarak IFOAM tarafından benimsenen yeni bir yaklaşımdır. Farklı piyasa aktörlerini katarak daha geniş bir destek sağlanması, tüketici-­‐çiftçi bağlantılarının kolaylaştırılması ve sertifikalı ve sertifikasız organik üreticiler arasında köprüler oluşturularak organiğin ötesine geçilmesi bu bakımdan önemli hususlardır. Kongre sırasında özellikle yerel ölçekte gıda toplulukları oluşturulması güçlü biçimde vurgulandı. Topluluk destekli tarım (TDT) ve katılımcı güvence sistemi (KGS), küçük üreticileri ve yerel ekonomileri güçlendirme, risk ve yararları paylaşma bakımından özendirilmelidir. TDT/KGS yaklaşımı, karşılıklı güvene dayalı tüketici-­‐üretici ilişkisi aracılığıyla sertifikasyon olmaksızın organik ürünlere erişilmesine olanak tanır. Buğday Derneği Türkiye’de Gıda Toplulukları girişimi başlatmıştır ve yerel gıda topluluklarını tanıtma amaçlı bir web sayfası3 açmıştır. Girişim aynı zamanda Kongre öncesinde gerçekleştirilen iki ön konferansın da konusu olmuştur. İkinci ön konferans sırasında bir Sivil Forum gerçekleştirilip bir Sivil Manifesto hazırlanmış ve bu manifesto Kongre sırasında açıklanmıştır.4 Kayadelen ayrıca Buğday Derneği’nin yerel organik pazarlar kurulması, “Organik Çiftlikler için Dünya Ölçeğinde Fırsatlar” 5 kapsamındaki TATUTA6 organik çiftlik ağı ve Tohum Mübadele Ağı 7
gibi alanlarda sürmekte olan çalışmaları hakkında bilgi verdi. 1
Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu: www.ifoam.bio IFOAM 18. Organik Gıda Kongresi: www.owc2014.org 3
www.gidatopluluklari.org (Türkçe) 4
IFOAM, Organics International, Organik 3.0’a Köprü Kurma Bildirgesi http://www.ifoam.bio/sites/default/files/owc_2014_declaration_.pdf 5
Organik Çiftlikler için Dünya Çapında Fırsatlar (WWOOF): www.wwoof.net 2
Michele Rumiz, Slow Food İtalya: Slow Food8 temsilcisi Michele Rumiz konuşmasına Slow Food’u kısaca tanıtarak başladı. Slow Food 1989 yılında, fastfooda karşı bir hareket olarak sürdürebilir yerel gıdaları yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuştur ve zamanla uluslararası üyelerin destekledikleri tasanda yaygın bir ağ haline gelmiştir. Slow Food halen conviviayı (yerel ölçekli Slow Food girişimleri) ve 160 ülkeden 2000 gıda kooperatifini kapsamaktadır ve dünyadaki üye sayısı 100 bini bulmuştur. Rumiz Slow Food’un misyonunu, insanların hoşnutluklarını sağlama; iyi, temiz ve adil gıda anlayışını yaygınlaştırma ve yerel gıdaları destekleme olarak özetlemiştir. “iyi, temiz ve adil” “yavaşı” tanımlayan başlıca ölçütlerdir ve hepsi birlikte sürdürebilir kaliteli gıdanın çerçevesini çizmektedir: İyi Tadı iyi olan ve yenmesi hoş gıdalar (dalayışıyla kültürel olarak tanımlanmış bir ölçüt) Temiz Çevreye, hayvan sağlığına ve insan sağlığına saygılı üretim Adil Tüketiciler (ve eş üreticiler) açısından uygun fiyatlar, küçük ölçekli üreticiler açısından adil koşullar ve demeler Rumiz Balkanlarda ve küresel ölçekte sırasıyla Haziran 2014 ve Ekim 2014’te gerçekleştirilen bienal Terra Madre9 etkinliklerinin ön plana çıkan yönleri hakkında bilgi verdi ve bunları Slow Food’un üç ana girişimiyle ilişkilendirdi: Ark of Taste (tükenme tehlikesi altında olan geleneksel gıdaların listesi), Slow Food Kurulları ve Afrika’da 10.000 Gıda Bahçesi. Yok olmanın eşiğindeki istisnai gastronomik ürünlerin kataloğu olan Ark of Taste, aynı zamanda ESSEDRA Projesinin bir parçasını oluşturduğundan Konferansla yakından ilişkilidir. Konuşmasına ESSEDRA Projesiyle devam eden Rumiz katılımcılara projenin hedefleri ve kapsamı ve son dönemdeki başarıları hakkında bilgi verdi. Proje bekiz ülkede uygulanmaktadır (Arnavutluk, Bosna, Bulgaristan, Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan ve Türkiye). Amaçlanan, STK’ların kapasitesinin güçlendirilmesi; iyi, temiz ve adil geleneksel gıdalara dayalı bir tarımsal modelin yaygınlaştırılmasıdır. Proje “sandviç yaklaşımı” denilen bir yaklaşımı benimsemektedir. Burada söz konusu olan, tehlikedeki gıda ürünlerine ilişkin politikalar ve bu ürünlerin durumu hakkında somut veriler elde edilmesi, bu verilere dayanarak tanıtım-­‐savunu ve tabandan geliştirilen projelerin desteklenmesi ve böylelikle karar vericiler ile yurttaşlar arasındaki farkındalık düzeyinin artırılmasıdır. Proje kapsamındaki saha araştırması sonucunda geleceği tehlikede olan 274 gıda ürünü tespit edilmiş ve bunlar belli başlı tehditlerle birlikte sekiz ülke için kataloglanmıştır. Proje aynı zamanda, geleceği tehlikede olan yerel ürünler açısından büyük önem taşıyan bir husus olarak AB politikalarında yeni esneklik hükümlerine yer verilmesi gerektiğini de savunmaktadır. 6
Türkiye’de Organik Çiftlik Ziyaretleri (TATUTA): www.tatuta.org Tohum Mübadele Ağı: www.tohumtakas.org, www.yasasintohumlar.org (Türkçe) 8
www.slowfood.com, www.slowfoodfoundation.com 9
www.terramadre.info 7
Rumiz konuşmasını, AB katılım sürecini ortak bir manevra zemini olarak kullanarak, AB politikalarını etkileyecek bir manivela ve kritik kütle oluşturmada birlikte hareket etmenin önemine vurgu yaparak tamamladı. ESSEDRA Projesi: Burcu Gezeroğlu, Mutfak Dostları Derneği10 ve Emilija Nedelkovska, Slow Food Bitola11 ESSEDRA 12Projesinin Makedonya ve Türkiye’deki ulusal koordinatörleri, Emilija Nadelkovska ve Burcu Gezeroğlu, projenin iki ülkedeki kazanımları ve gelecekte atılacak adımlara ilişkin ortak bir sunum yaptı. Emilija Nadelkovska ilk olarak, ortadaki fırsatlar ve engeller dâhil olmak üzere Makedonya’daki tarımın ve yerel gıdaların bugünkü durumunu özetledi. Nadelkovska tarafından verilen istatistiklere göre tarım ülkede üçüncü büyük sektör durumundadır; toplam işgücünün %36’sı bu sektörde çalışmaktadır ve nüfusun kırsal salanda yaşayan %44’ü geçimini tarımdan sağlamaktadır. Tarımdaki belli başlı engeller, Nadelkovska’nın ele aldığı gibi AB müktesebatına uyum zorunluluklarından kaynaklanmaktadır ve bu engeller ülkedeki kayıtlı tarım üreticilerinin çoğunluğunu oluşturan küçük çiftçiler üzerinde daha güçlü bir basınç oluşturmaktadır. AB düzenlemeleri ve hijyen standartları, tümü de kültürel kimliğin ayrılmaz bir parçası olan yerel gıdayı ve yerel gıda üreticilerini tehdit etmektedir. Buna karşın, AB katılım süreci beraberinde örneğin IPARD, Horizon 2020 ve COSME gibi yeni finansman fırsatlarınız da getirmektedir. Nadelkovska ESSEDRA Projesinin etkinliklerini ve başarılarını da paylaştı: Yerel üreticilerle doğrudan temasta gelişmeler; Nuh’un Ambarı kataloğuna 15 yerel ürünün dâhil edilmesi (55 ürün daha işlemde); çiğ süt, “yavaş” balık, GDO ve okul bahçeleri gibi alanlarda yürütülen kampanyalarla karar vericiler nezdinde tanıtım-­‐savunu çalışmaları gibi. Ayrıca, yerel gıda STK’larının karar verme süreçlerine katılımı ile ilgili bir pozisyon belgesi üzerinde çalışılmaktadır ve bu çalışma yerel gıdaların yerel üreticilerle birlikte güvence altına alınması açısından büyük önem taşımaktadır. Burcu Gezeroğlu Aralık 2012’de başlatılan ESSEDRA Projesinin Türkiye’den yeni yerel ürünlerin Nuh’un Ambarı kataloğuna tanıtılmasında oynadığı rolü vurguladı. Proje öncesinde bu Katalogda yer alan Türkiye’den ürünlerin sayısı yalnızca iki iken bu sayı şimdi giderek artmaktadır. Gezeroğlu başlıca engeli yerel üreticiler, tüketiciler ve yerel/ulusal yönetimler arasındaki iletişimsizlik olarak tanımladı ve projenin en kritik başarısı olarak da bu paydaşlar arasında bir diyalogu başlatmasına işaret etti. Gezeroğlu projenin iki yıl daha uzatılmasına ve yeni evrede Nuh’un Ambarı’nın yanı sıra Presidia’ya odaklanılmasına yönelik planları paylaştı. Tartışmalar 10
www.mutfakdostlari.org.tr www.slowfood.mk/bitola (Makedonca) 12
Environmentally Sustainable Socio-­‐Economic Development of Rural Areas (ESSEDRA) Project: www.essedra.com 11
İlk panelin sonunda katılımcılar ve panelistler sunumlar sırasında gündeme getirilen kimi konuları birlikte tartıştılar. Coğrafi işaretleme (Cİ) yerel gıdanın kataloglanmasının bir başka yolu olarak tartışıldı. Belirtildiğine göre Türkiye’de iki yüzden fazla Cİ uygulaması işlemdedir ve ülkenin büyüklüğü ve coğrafi çeşitliliği düşünüldüğünde daha binlercesinin gündeme gelmesi mümkündür. Bununla birlikte, belirli yerel gıdalara Cİ uygulanması her zaman kolay değildir; çünkü herhangi bir gıda birden fazla bölgenin/yerin yerel mutfağının bir parçası olabilir (örneğin yanık yoğurt, eski göçebe kültürün bir mirası olarak Türkiye’de en az üç bölgenin geleneksel gıdaları arasında yer almaktadır). Dolayısıyla burada üreticilerin, STK’ların, kamu kurumlarının vb. kolektif çabaları temel önem taşımaktadır. Katılımcılar, özellikle hayvansal ürünlere ilişkin AB hijyen standartları söz konusu olduğunda panelistlerin önemli bir engel olarak AB düzenlemeleri ve standartları konusundaki kaygılarına katıldılar. Bir peynir üreticisi tarafından paylaşılan bir örneğe göre, ürettikleri yerel peynir geleneksel yöntemlerin kullanılmasını gerektirmektedir ve bu peynirin “sınai olarak kabul edilebilir” yöntemlerle ve/ya da donanımlı üretilmesi mümkün değildir. Michele Rumiz ise aynı sorunun çeşitli yöresel peynirlerin bulunduğu İtalya için de geçerli olduğunu, ancak soruna üzerinde geniş kapsamlı mutabakata dayalı bir çözüm bulunamadığını belirtti. Rumiz ayrıca, bu ürünlerin ekonomik anlamda yaşayabilirliği sorununa çözümün ancak ilgili kurumlarla sürekli diyalog ve bu kurumlar nezdinde tanıtım-­‐savunu çalışmalarıyla bulunabileceğini vurguladı. Yerel ekonomik pazarların ve yerel gıda topluluklarının bu tür el ürünlerinin pazarlanması açısından etkili kanallar oldukları üzerinde duruldu. Duygu Kayadelen’in açıklamalarına göre Buğday Derneği konuyla ilgilenen belediyelerle ekolojik pazarlar kurulup sürdürülmesi konusunda birlikte çalışmaktadır; ancak bunların kapasitesi sınırlıdır ve yapabilecekleri tek şey ilgilenen tarafların tekrarlayabilecekleri işleyen bir model ortaya koymaktır. Yerel bir üreticinin belirttiğine göre, asıl olarak internet üzerinden örgütlenen yerel bir gıda topluluğu ürünlerini pazarlamada başlıca yol durumundadır. Panel: Yerel Gıda Üretiminde Fırsatların ve Engellerin Ortaya Çıkarılması
İkinci oturum, her iki ülkedeki yerel gıda üretimi bağlamındaki engeller ve fırsatlar olmak üzere mevcut özel duruma odaklandı. Burada özellikle ön plana çıkarılan konu, AB’nin hijyen politikalarının ve standartlarının geleneksel üretim yöntemleri ile yerel üreticileri ve ürünleri kollayan esneklik hükümleri üzerindeki etkileriydi. Prof. Sonja Srbinovska, PhD, Ss. Kiril ve Metodiy Üniversitesi Prof. Srbinovska yaptığı sunumda yerel gıda üretimiyle ilgili mevcut yasal düzenlemeleri, fırsatları ve yerel gıdalarla geleneksel yöntemleri gözeten esneklikleri, geleneksel ürünlerin korunması ve gıda güvenliğinin sağlanması açısından sürmekte olan çabaları ve atılması gereken adımları ele aldı. Prof. Srbinovska sunumuna geleneksel gıda ürünleriyle ilgili mevcut ulusal mevzuata, koruma ve esneklikte kurumsal düzeyde görülen farklılaşmalara değinerek başladı. Makedonya’da geçerli mevzuata göre esneklik halen özellikle küçük ölçekli üreticiler için tanınmaktadır ve geleneksel yöntemlerin bundan sonra da kullanılmasını sağlayacak bir derogasyon gündemdedir. Ülkede kalite için üç ulusal kategori ve sembol bulunmaktadır ve beş yerel geleneksel ürün de halen kayıt sürecindedir. Prof. Sbrinovska’nın da açıkladığı gibi, esnekliğe ilişkin topluluk hükümlerinde yol gösterici iki ilke vardır: Yerindenlik Yerel durumlara çözüm bulma açısından en iyi konumda olanlar ülkelerin kendileridir Saydamlık Taslak halindeki ulusal önlemler Komisyona ve diğer Üye Devletlere bildirilmelidir. Prof. Sbrinovska’nın çeşitli örneklerle ortaya koyduğu gibi, bu ilkeler Hijyen Paketinin eklerinde yer alan belirli gereklilikler karşısında derogasyona/muafiyete imkân tanımakta ve/ya da adaptasyonları öngörmektedir. Prof. Sbrinovska 2009-­‐2010 yıllarında altı AB ülkesini kapsayan bir görev gezisinin sonuçlarını paylaştı. Buna göre, esneklik uygulaması Üye Devletlerin kendi içlerinde ve aralarında değişkenlik göstermektedir, geleneksel gıda mutlaka pis gıda değildir, esneklikler pragmatik biçimde ele alınmalı, tüketiciler açısından risk getirmemeli ve her ülke/bölge tarafından bağımsız biçimde uygulanmalıdır. Prof. Sbrinovska sonuç olarak paydaşların işbirliği temelinde riske dayalı bir yaklaşım tavsiyesinde bulundu. Bu bağlamda geleneksel gıdaların, yerel mutfak alışkanlıklarının, yerel kimliklerin ve geleneklerin korunması için kapasite geliştirme, sağlam bir hukuksal çerçeve, kalite kontrol sistemleri ve ürün tanıtımı gibi öğeler birbirleriyle kaynaştırılacaktır. Natasha Mateva, PhD, Slow Food Makedonya Natasha Mateva sütteki biyolojik çeşitliliğe, buradan hareketle peynirdeki çeşitliliğe, yerel üretimdeki güncel sorunlara ve Slow Food Makedonya’nın geleneksel peyniri muhafaza etme yolundaki çabalarına odaklandı. Mateva kısaca “sütün biyolojik çeşitliliği” kavramını tanıttı. Bundan kastedilen, sütü için beslenen hayvan ırklarının çeşitliliği, sütün işlenmesinde kullanılan teknolojilerin çeşitliliği ve f2arklı tatlara yol açmak üzere hayvanların otladıkları meraların çeşitliliğidir. Mateva sütü için beslenen yerel hayvan ırklarına ilişkin bilgi verirken bunlardan bazılarının neslinin ciddi tehdit altında olduğunu ekledi (örneğin saf karakaçan koyunu ve manda gibi). Mateva ayrıca yerel peynirin çeşitli türlerini tanıttı. Hayvan ırkı çeşitliliğindeki azalmayla birlikte geleneksel üretici sayısındaki azalma, bu geleneksel peynir türlerinin üretiminde azalmayı beraberinde getirmiştir. Bu peynirlerin üretim süreçleri özel geleneksel donanım, özel çevresel koşullar ve yerel kimi girdiler gerektirmektedir ki bunlar da yerel topluluklarla ve göçebelik gibi kırsal yaşam tarzlarıyla bağlantılıdır. Dolayısıyla, çiğ süt ve yerel peynir çeşitlerinin üretiminin güvence altına alınması kırsal yaşamın sosyal ve ekonomik sürekliliği açısından kritiktir. Mateva’nın da anlattığı gibi bu alandaki güncel engeller arasında geleneksel süt ve peynir üretimine ilişkin özel bir mevzuatın bulunmayışı, kayıt işlemlerinin yalnızca sınai işlemler için yapılması, azalan otlatma ve iklim değişikliği nedeniyle meraların kalitesindeki düşüş gibi hususlar bulunmaktadır. Mateva, sunuşunun son bölümünde sütte ve geleneksel peynirde biyolojik çeşitliliğin korunması için Slow Food Makedonya tarafından sergilenen çabaları paylaştı. Slow Food Makedonya, özel bir yasal düzenlemeye, yerel hayvan ırklarının korunmasına, bilgi ve deney paylaşımına, sürekli eğitime, tüketicide farkındalık yaratılmasına, geleneksel peynirle birlikte diğer mandıra ürünlerinin tanıtılmasına duyulan ihtiyacı ele almaktadır. Çalışmalara ivme kazandırma amacıyla 2010 yılında sütte biyolojik çeşitlilikle ilgili bir konferans düzenlenmiş, o günden bu yana çalışmalar “sütte biyolojik çeşitlilik” kampanyasına dönüşmüştür. Sürmekte olan tadım çalıştayları ile birlikte 2014 yılında iki konferans daha düzenlenmiştir. Slow Food Makedonya 2015 yılında mevzuatta iyileşme sağlanmasına yönelik bir çalışma grubu oluşturmayı planlamaktadır ve deney paylaşımı, saha araştırması ve tüketicilerin eğitimi gibi alanlardaki çalışmalarını sürdürecektir. Oluş Molu, Üretici Kapadokya yakınlarındaki bir Orta Anadolu ilinde (Kayseri) 2006 yılından bu yana organik bağcılık yapan Oluş Molu kendi birinci elden deneyimlerine dayanarak Türkiye’de yerel ve organik üretimin bugünkü durumu hakkında bilgi verdi. Molu organik üretime başlarken karşılaştığı ilk engel olarak yerel tarım yetkililerinin yayım çalışmalarının yetersizliğinden söz etti. Kendisinin şansı ise biyoloji dalında lisansı olması ve bir yandan işini yaparken diğer yandan kapasitesini geliştirebildiği bilgili bir ortak bulması idi. Molu açısından ikinci önemli engel pazara erişimdi; çünkü üretimi yaptığı yerde bu imkân hemen hemen hiç yoktu. Molu bu engeli en başta sivil örgütlenme ve ağlar oluşturarak aşmaya çalıştı. Yöredeki üreticileri bir araya getirerek yerel bir dernek kurdular; sertifikalı organik üretime geçmelerinde yerel üreticilere destek kapsamında Buğday Derneği ve yöredeki resmi tarım kurumu sile işbirliği yapıldı. Organik üreticilerin sayısı birkaç yıl içinde 25’ten 75’e çıktı ve Kayseri’de iki organik market açmayı başardılar. Molu, yerel üreticilerin doğrudan katılımıyla aşağıdan yukarıya doğru bir yaklaşım benimserken çeşitli engelleri nasıl aşmaya çalıştıklarını anlattı. Yaratıcı olmaları; yerel koşullarla, beklentilerle, geleneklerle vb. uyumlu çözümler geliştirmeleri gerekiyordu. Molu bunları anlatırken yerel düzeyde bir araya gelmenin, paydaşlarla verimli bir işbirliği oluşturmanın ve yerel üretimin başarısı ve yaşayabilirliği açısından temel faktör olarak yerel üreticileri güçlendirmenin önemini vurguladı. Çalıştay: AB Katılım Reformları ile İlgili, Hijyen Standartları Dahil Olmak
Üzere Gıda Üretimi ve Pazarlamaya İlişkin İhtiyaçlar ve Mevcut Durum
Konferansın ilk günü öğleden sonra oturumunda katılımcılar iki gruba ayrılarak iki ülkedeki gıda üretimi ve pazarlanmasındaki mevcut durumu ve ihtiyaçları ele aldılar. Grup çalışmalarında kolaylaştırıcılığı Emilija Nedelkovska ve Anita Glavevska yaparken kendilerine Burcu Meltem Arık Akyüz ve Mert Altıntaş yardımcı oldu. Tartışmalarda öne çıkan noktalar aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır: Engeller -­‐ Gerek ulusal mevzuatın gerekse AB standartlarının getirdiği hijyen kuralları nedeniyle yerel üreticiler ürettikleri kimi geleneksel ürünler (özellikle hayvansal ürünler) için üretim sertifikası alamayabilirler. Bu da onları bu tür ürünleri kayıt dışı kanallardan pazarlama zorunda bırakmakta, böylece satışlar ve üretim sınırlı kalmaktadır. -­‐ Geleneksel üretim yöntemleri patojenik risklerin tümünü ortadan kaldırmada her zaman etkili olmayabilir ve bu da gıda güvenliği ve tüketicilerin sağlığı açısından tehlike oluşturabilir. -­‐ Coğrafi işaretleme için seçilebilirlik ölçütleri üretim izni için aranan ölçütlere uymamaktadır. Bu da, bir ürünün coğrafi işaretleme almasına karşın üretim sertifikası almamış olması gibi çelişkili durumlara yol açmaktadır. -­‐ Üreticiler, geçimlerini sağlamak için, kayıt dışı ürünlerini kayıt dışı kanallardan pazarlayabilirler. Gerek üreticileri gerekse ürünleri kayıt altına almaya yönelik çözümler, üreticilerin, yetkili denetim mercilerinin ve akademinin ortak çalışmalarıyla geliştirilebilecekten ortada etkili bir işbirliği yoktur. -­‐ Yerel üreticilerin ürünlerini tüketicilere doğrudan ulaştırmaları söz konusu olduğunda lojistik ciddi bir sorundur. Satış noktaları kurulması üreticiler açısından masraflı olabilir. Bir alternatif, ürünleri tüketicilere küçük parçalar halinde ulaştıracak kurye hizmetleri olabilir; ne var ki bu hizmetlerin çoğu, özellikle şarap, melas, sıvı yağ gibi sıvı ürünleri kabul etmemektedir ve uygulanma bile tüketici açısından pahalıya gelebilecektir. -­‐ Yerel üreticiler çoğunlukla mevsimlik ve küçük miktarlarda üretim yaptıklarından bu ürünlerin süreklilik temelinde temini mümkün olmayabilmektedir ki bu da yerel marketlerde ve süpermarketlerde düzenli yer bulma açısından büyük bir dezavantajdır. Ayrıca, süpermarketlerin kendi tedarik standartları ve adil olmayan ödeme politikaları vardır ve bu da onları yerel üreticiler için daha da az erişilebilir/elverişli kılmaktadır. -­‐ Yerel üreticileri destekleyen düzenlemeler ya hiç yoktur ya da zayıftır ve mevcut olanlar da çoğunlukla sınai üretimden yanadır. Yerel üreticilerin kendi ihtiyaçlarını ve taleplerini seslendirme kapasiteleri çoğu durumda sınırlıdır ve bunlar yerel/ulusal meclis ya da komisyonlarda temsil edilmemektedir. Böylece ortalık endüstriyel lobilere kalmaktadır. Fırsatlar -­‐ Yerel üreticilerin, ürünlerinde hijyen sağlamak üzere üretim yöntemlerini iyileştirmeleri mümkündür. Kamu mercilerinin bu alanda kapasite geliştirmesi temel önemdedir. -­‐ Yerel çeşitliliğin öğeleri olarak yerel ürünlere ve üretim yöntemlerine esneklik hükümleri getirilmesi mümkündür. İtalya, Fransa, Avusturya vb. kimi AB ülkeleri bu tür hükümlerden başarıyla yararlanmaktadır. -­‐ Yerel üreticileri e-­‐gruplar, web sayfaları, Facebook kanalları vb. aracılığıyla tüketicilerle ilişkiye geçiren ve/ya da her iki ülkede de yeni yerel pazarlar kuran yerel girişimlere verilebilecek örnekler vardır. Bu tür girişimlerin pazarlara erişim olanakları sınırlı üreticiler açısından büyük önemi vardır. İnternet bu açıdan eşsiz fırsatlar sunmaktadır. -­‐ Yerel toplulukların ve/ya da yerel yönetimlerin ve idarelerin ortak çalışmalarıyla yerel ürünlerin ve üreticilerin tanıtımına yönelik olarak başlatılan başka yerel girişimler de vardır. Örnekler arasında ekolojik çiftlikleri gösteren rehberler/haritalar, yerel markalar oluşturulması, köy ya da kasaba ölçeğinde yerel kooperatifler kurulması da yer almaktadır. -­‐ Yerel üreticilerin kapasitelerini ve işlerini geliştirmeleri için finansman fırsatları da bulunmaktadır. Önümüzdeki evrede yerel üreticiler açısından daha erişilebilir koşullara sahip olması beklenen IPA fonları bu bakımdan kritik önem taşımaktadır. Ayrıca, uluslararası kuruluşlar (örneğin UNDP) ya da yerel/ulusal resmi kurumlar tarafından uygulanan finansman programları da vardır (örneğin Türkiye’deki kalkınma ajansları). -­‐ Alternatif tanıtım yollarına başvurulması pazarlamaya önemli ölçülerde yardımcı olmaktadır. Gıda festivalleri etkili bir tanıtımın geçerliliği kanıtlanmış yollarındandır. Benzer biçimde, yerel iletişim kanallarındaki (yerel TV’ler gibi) programlar da ürünlerin tanıtımına yardımcı olmakta, aynı zamanda farkındalığı da artırmaktadır. Blogging ise halka uzanmanın ve yerel gıdaları tanıtmanın etkili bir başka yoludur. -­‐ Örgütlenmek, yerel üreticiler açısından, üretim için gerekli donanıma daha kolay ve az maliyetli erişimden daha etkili pazarlamaya ve daha güçlü lobicilik kapasitesine kadar birçok avantajı beraberinde getirmektedir. -­‐ Slow Food hareketi paydaşları bir araya getirme ve yerel üreticilerin sesini duyurma açısından ortak bir platform sunmaktadır. Tavsiyeler -­‐ Etkili bir pazarlama için yerel üreticiler bir araya gelmeli ve kendi pazar zincirini kurmalı, ürünlerinin daha geniş çevreye dağıtımı için daha geniş piyasa markaları ile çalışmalı ve/ya da üretici dernekleri olarak örgütlenmelidir. -­‐ Yerel idarelerle işbirliğine gidilerek, yerel ürünlerin haftanın ya da ayın farklı günlerinde farklı yerlerde satılabilmesi için “mobil pazarlar” oluşturulabilir. -­‐ Yerel üreticiler bir araya gelerek ortak kullanılacak üretim tesisleri kurabilirler. Bu, maliyetleri düşürecek ve hijyen standartlarına uyma kapasitesini artıracaktır. Üreticilere yönelik sertifikasyon eğitimi ürünlerin kayda geçirilmesinde üreticilere yardımcı olabilir. -­‐ Finansman kaynağı bulma ve başvuru prosedürleri gibi konulara aşina olabilmeleri için küçük üreticilerde kapasite geliştirilmesi gerekmektedir. -­‐ Yerel gıdaların sürdürülebilir turizm etkinlikleriyle bütünleştirilmesi yerel ürünleri tüketicilere yakınlaştıracaktır. Gastronomi turizmi özellikle yerel yiyeceklere ve gıda kültürüne odaklanmaktadır ve çeşitli ülkelerde örneğin kültür turizmi, ekoturizm, spor turizmi gibi diğer sürdürülebilir turizm yöntemleriyle bağlantılı olarak başarılı biçimde uygulanmaktadır. -­‐ Yerel gıdaların restoran ve otel gibi yerel işletmelerde kullanılması satışlarda önemli bir fark yaratabilir; çünkü yerel gıdalar bu tür işletmelerin hedef grupları gözünde önemli bir cazibe merkezidir. Gelgelelim, burada da üretim izni olmayışı sorunu gündeme gelmektedir ve işyeri sahipleri bu tür kayıt dışı ürünleri satın alıp kullanmakta genellikle isteksiz davranmaktadır. -­‐ Karar vericiler küçük üreticilerin ihtiyaçlarından ve sorunlarından her zaman haberdar değillerdir; dolayısıyla yerel ve merkezi düzeylerde etkili lobi faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. -­‐ Adil ticaret gibi sürdürülebilir ticaret modelleri gerek üreticiler gerek tüketiciler arasında yaygınlaştırılmalıdır. Ön plandaki bu noktalara ek olarak, katılımcılar gıdanın insanların yaşam hakkıyla ilgili olduğunu, dolayısıyla herhangi bir ticari meta gibi ele alınmaması gerektiğini belirttiler. Yerel gıda yerel kültürün içsel bir öğesidir ve buna standartların ya da kısıtlamaların dayatılması yerel gıda ve üretim yöntemlerini tehlikeye düşürmekle kalmayıp bununla bağlantılı olan kültürü ve kimliği de tehdit eder. Çalıştay: AB Katılım ve Reform Sürecinde, AB reform süreçleri, yerel gıda üretiminde STK’ların kapasitesi, ortaklıkları açısından mevcut durum, bilgiye erişim ve kararlara katılım alanındaki ihtiyaçlar Konferanstaki son çalıştay ikinci gün, Emilija Nedelkovska ve Burcu Meltem Arık Akyüz’ün kolaylaştırıcılığında tam katılımlı oturumda gerçekleşti. Bu son oturumun asıl konusu karar süreçlerine katılım, STK kapasitesi ve ortaklık olmasına karşın katılımcılar tartışmaları daha geniş bir kapsama taşıdılar, önceki günün tartışmalarını temel alarak kimi kritik noktaların altını yeniden çizdiler. Ön plana çıkan başlıklar şöyle sıralanabilir: -­‐ Tüketici talebi, yerel gıdaların ve küçük üreticilerin yaşayabilmesi için temel önemdedir. Sağlıklı, yerel ve gerçek gıda maddeleri arayan tüketiciler, geleneksel yöntemlerin, yerel ırkların, kırsal kültür ve kimliğin yaşaması ve sürdürülebilirliği açısından temel koşuldur. -­‐ Yerel topluluklar, yerel gıdaların toplandığı ve üretildiği çevrenin doğal koruyucularıdır. Kırsal alanlardan büyük kentlere göç, geleneksel bilgilere sahip nüfusun azalması nedeniyle geleneksel yerel gıda üretimini olumsuz etkilemekle kalmayıp üretimin gerçekleşeceği alanları bu koruyucu kalkanın kaybedilmesi yüzünden altyapı, enerji vb. alanlardaki kalkınma yatırımlarının istilasına ve olumsuz etkilerine açık kılmaktadır. -­‐ Geleneksel gıdanın mutlaka sağlıklı gıda olması gibi bir zorunluluk yoktur. Geleneksel üretim yöntemleri bilgisizlik ya da yanlış bilgi gibi nedenler yüzünden yanlış uygulamalardan muaf değildir ki bunlardan bir kısmı sağlık açısından ciddi riskler de getirebilir. Bu yöntemler ürünün özgünlüğünü muhafaza edecek şekilde geliştirilmelidir. İki ana yaklaşım vardır: Fransız yaklaşımı üretimde geleneksel yöntemler kullanır; ancak işleme ve muhafaza söz konusu olduğunda çağdaş ve teknolojik yöntemlere başvurur. Buna karşılık İspanyol yaklaşımı çiftliğin test etme ve kontrol tesislerinin de içinde bulunabileceği büyüklükte olmasını öngörür. -­‐ Kamu kurumları yerel gıdayla ilgili konulara stratejik bir perspektiften yaklaşmalıdır. Uzun vadeli bir yol haritası çıkarılması ve sahiplenme sağlanması açısından stratejik planların katılımcı bir yaklaşımla hazırlanması gerekir. -­‐ Üreticiler arasında kadınlara odaklanılması ve kapasitelerinin geliştirilmesi yalnızca bu kesimi kendi topluluklarında güçlendirmekle kalmayacak, kadınlar yerel gıda üretimi ve işlenmesinde başlıca aktör konumunda olduklarından aynı zamanda ürün kalitesini de artıracaktır. -­‐ Köylerde yaşayan çocuklar bile sınai olarak üretilip başka yerlerden gelen paket süt içmektedir. Okul eğitimleri aracılığıyla çocuklara ve gençlere ulaşılması yerel gıdalar konusunda farkındalık yaratılmasında büyük önem taşımaktadır. -­‐ Süpermarketler için kendi ürünlerinin bileşimini belirli bir oranda yerel gıda içerecek biçimde oluşturma yükümlülüğü getirilebilir. -­‐ Kamuoyunun güvenini kazanmış ve herkesçe tanınan bilim insanlarının (özellikle çevre bilimci) sürece katılmaları dikkatlerin yerel gıdalara ve küçük üreticilere çevrilmesine yardımcı olabilir. -­‐ Yerel ürünleri tanıtmak amacıyla Facebook’ta ortak bir kampanya başlatılabilir (Makedonyalı katılımcılardan biri bu amaçla bir Facebook profili oluşturmuştur ve tüm üreticilere katılmaları için çağrıda bulunmuştur). -­‐ Bu konferanstaki tartışmalar ve üzerinde anlaşmaya varılan konular Slow Food ve katılımcı diğer STK’ların da katkılarıyla lobi faaliyetlerinde kullanılabilir. -­‐ Yatırımcılar tarımı yatırım yapma açısından cazip bir alan olarak görmemektedir. Geleneksel yerel gıda sektöründeki potansiyel konusunda yatırımcılar arasında farkındalık yaratılması önemlidir. -­‐ Eko müzeler ve TAMADI 13gibi dayanışma turizmi ağları, tanıtım ve farkındalık yaratma aracı olarak geleneksel yerel gıdalarla sürdürülebilir turizmi kaynaştırmada önemlidir. Buğday Derneği’nin organik çiftlik ağı TATUTA da bu amaca hizmet etmektedir. -­‐ Konferans sırasında yapılan öngörüler ve dile getirilen tavsiyeler temelinde somut adımlar atmak için bir kurumsal yapıya ya da merkezi ekibe ihtiyaç vardır (örneğin bir ağ, bir komisyon, vb.). -­‐ Slow Food Merkezi, küçük ölçekli çiftçiler ve ürünlerinin rolünü korumanın önemine dikkat çekmek üzere AB’den tüm tarım bakanlarının katıldıkları bir toplantı düzenlemiştir. Merkez, gıda üreticilerini ve ürünlerini de bu toplantıya getirmiş, bakanlara üreticilerle konuşma, ürünleri tatma ve neden tehlikede olduklarını anlama fırsatları sağlamıştır. Benzer toplantılar iki ülkede de yapılabilir. Sonuç Konferans EYCM ve Türkiye’den katılımcılara birbirlerini tanıma, AB katılım öncesi koşullar bağlamında geleneksel yerel gıdaların üretimine ve pazarlanmasına ilişkin engelleri ve fırsatları değerlendirme açısından önemli ve verimli bir fırsat sunmuştur. Konferans, iki ülkeden paydaşlar arasında kaygılar, ihtiyaçlar, beklentiler ve görüşler açısından ortak bir zemin bulunduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu ortak zemin sayesinde çeşitli tavsiyeler üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu tavsiyelerin çoğunda iki ülkeden paydaşların ortak girişimlerde bulunmaları öngörülmektedir: Daha ileri düzeyde iletişim ve işbirliği için bir ağ oluşturulması; bilgi ve deney paylaşımı için yeni fırsatlar yaratılması; kapasite geliştirme, yerel gıdaların tanıtımı ve savunulması çalışmaları vb. ESSEDRA Projesi ikinci evresinde de iletişimi ve işbirliğini kolaylaştırma açısından işlevini sürdürecektir. 13
www.tamadi.org (Fransızca ve İngilizce) 

Benzer belgeler