iranı anlamak - WordPress.com

Transkript

iranı anlamak - WordPress.com
SALĠH KARDEġLER
MUSTAZAF DOSTLAR
FĠLĠSTĠN
K.KORE
LÜBNAN
VENEZUELA
SURĠYE
BOLĠVYA
KÜBA
IRAK
VĠETNAM
SUDAN
NĠKARAGUA
MÜSLÜMAN
HALKLAR
BELARUS
EKVADOR
URUGUAY
PARAGUAY
EZĠLEN HALKLAR
“Ey Rehber-i Azade,
Âmâdeim âmâde!”
“Ey hürr rehber, emrine hazırız, hazır”
1
2
ġeyh Said‟in Oğlu ġeyh Mahmud Selahadin Efendi
(k.s) Ġran Ġslam Ġnkılabı Ġçin ġöyle Diyor:
Bu AHĠR ZAMANDA BEKLEDĠĞĠMĠZ
ve bu nimetin bize verilmesi için özellikle çaba
sarfettiğimiz, fakat onların ve halkının büyük
fedakarlıklarla elde ettikleri bir mükâfattır.Bu
tamamen ĠSLAMĠ BĠR DEVRĠMDĠR.
(Cihan Gözünden Saklı ġeyh Ali Rıda-i Kolhisari‟nin
vaazı –Fetevası Ġle Zamanın Mübelliği ġeyh Mahmud
Selahadin‟in Bey‟atnamesi ve Hayatları Kitabı Sayfa:81)
3
4
ĠÇĠNDEKĠLER
Mehdilik Ġnancı ………………………………………..7
Ġmamı Mehdi Gelecektir ve Ehlibeyttendir …………9
Ġran Ġslam Ġnkılabının Mahiyeti …………………….12
Hakikate Göz Yumanlar …………………………....23
Peygamberin KardeĢleri / Selman-ı Farisi‟in Kavmi
…………………………………………………………27
Ġran, Emperyalist ve Siyonist DüĢmanıdır ………....37
Devrimin Yansımasını Önlemek Ġçin Alınan Tedbirler
………………………………………………………... 48
Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in
devrimi çalma-hedefinden
saptırma-kotrol etme
anıları …………………………………………………70
Ġran‟ın Suriye siyaseti neye dayanıyor? ……………72
Ġran‟ın dıĢ siyasetinin temeli ……………………...... 76
Ġran devrimi ve yansıması/Ġslami UyanıĢ mı Arap
Baharı mı? …………………………………………... 79
Ġran Halkının En Büyük Silahı/ Allah-u Ekber ġiarı
……………………………………………………….. 90
Suriye Olayları ……………………………………… 97
5
Zamanında
Hizbullah
ve
Ġnkılab
aĢıkları
olanlar,bugün neden bu kesimlere düĢmanca
yaklaĢmaktadır?........................................................ 103
Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn ülkelerinde
baĢlayan- Ġslami uyanıĢ -kıyamlarında halkları
dikkat
etmesi
gerekenler
nelerdir?
……………………………………………………… 106
SONSÖZ …………………………………………… 109
6
Mehdilik Ġnancı
Ġmam Mehdi yıllardır beklenilen bir Ģahıstır. Ne zaman
geleceği, ne hizmetler yapacağı ve kim olduğu
müslümanlar arasında önemle konuĢulmuĢ ve bu konuda
birçok sözler edilmiĢtir. Genel görüĢ, Ġmam Mehdi‟nin
gelip islamı tüm dünyaya hakim kılacağını ve bunu
mucizevi bir Ģekilde yapacağı Ģeklindedir. Ġmam
Humeyni ise bir beklentiden ziyade Ġmam Mehdi‟ye
hazır bir devlet-ordunun hazırlanması gerektiğini söyler.
Bilindiği gibi Hüccetiye düĢüncesine göre; Hz. Ġmam- ı
Zaman'ın zuhuru için , dünyada zulmün ve fesadın
artması gerekmektedir. Onun için müslümanlar dünyayı
ıslah etmek için uğraĢmamalı ve iktidara talip
olmamalıdırlar. Dünyada zulmün çoğalması gerektiği
için zalimlere müdahale edilmemelidir ki Mehdi biran
önce zuhur etsin. Hiçbir akıllı müslüman , zulüm ve
sapıklığın yayılmasına müsamaha göstermez. Mehdi
inancına sahip her müslüman , dünyada tevhidin, adaletin
ve ilahi değerlerin hakim olması için çalıĢmak
zorundadır.Rahmetli
Ġmam
Humeyni,
bütün
konuĢmalarında ve eserlerinde Hüccetiye olarak ün salan
bu grubun fikirlerini reddetmiĢ ve onların fikirlerini
çürütmüĢtür. Ayrıca kendisi hem Ģii hem de sünni
dünyada akil insanlar tarafından genel kabul gören
VELAYET-Ġ FAKĠH düĢüncesini ortaya koyarak Ġslam
dünyasının ufkunu açmıĢtır. Ġmam Humeyni bu
düĢüncenin kabul görmesi sayesinde Ġran'da 1979
7
ġubat'ında 2500 yıllık ġahlık rejimini devirerek yerine
ĠSLAM CUMHURĠYETĠ'ni kurmuĢtur. Ġran Ġslam
Cumhuriyeti'nin kuruluĢ felsefesi ve varlığı ; zulümle,
fesatla , Amerika'yla , Ġsrail'le mücadele etmek ve
insanları Allah'a kulluğa davet ederek Hz. Mehdi (as) ın
zuhuru için gereken maddi ve manevi hazırlıkları
yapmaktır.
Nakledildiğine göre, Said Nursi sürgünde iken saf
gönüllü bir zat "efendim, üzülmeyin. Mehdi gelecek, her
Ģeyi düzeltecek" der. Said Nursi, Ģu anlamlı mukabelede
bulunur: "Mehdi geldiğinde seni vazife baĢında bulsun!"
Mehdilik inancı, müslümanların sorumluluktan kaçma
düĢüncesi yerine tam bir sorumluluk bilinci haline
dönüĢmesiyle faydalı bir hale gelir.
8
Ġmamı Mehdi Gelecektir ve Ehlibeyttendir
Peygamber efendimizin 10 yıllık ve halifelerin 30 yıllık
döneminden sonra ısırıcı sultanlar-krallar dönemi
baĢlamıĢtır. Müslümanlar 1400 yıldır bir kurtarıcı
beklentisi içerisindedirler. Sünni ve ġii Müslümanlar bu
kurtarıcının Mehdi olacağı ve Mehdinin de ehlibeytten
olacağı noktasında hemfikirdirler. Birgün Avf bin
Malik'e Allah Resûlü, “Çok karanlıklı ve Ģiddetli bir
kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip
eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdî denilen
bir zât çıkıncıya kadar devam eder. Sen ona
ulaĢtığında tabi ol ki hidayette olanlardan olasın.”
(Süyûtî, el-Havî, 2:67-68; el-Burhan, v. 87a.)
buyurmuĢlardı.
“Mehdî ehli beyttendir, Allah onu bir gecede ıslah eder"
(Ġbn'i Mace)
Hz. Ali (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle
buyurdu:
"Dünyanın ancak bir günlük ömrü kalmıĢ olsa bile,
Allah, Ehl-i beytimden yeryüzünü adaletle dolduracak bir
zatı (Mehdi'yi ) insanların baĢına gönderecektir."(Ebu
Davud, Kitabu'l-Mehdî, 1).
9
Ümmü Seleme anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle
buyurdu:
"Mehdi, benim neslimden; Fatıma'nın evladındandır."
(Ebu Davud, a.g.e; Tirmizî, Fiten, Ġbn Mace, Fiten, 34).
Ebu Said el-Hudrî anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle
buyurdu:
"Mehdî bendendir / benim soyumdandır, alnı açık /
geniĢtir, burnu tümsektir, yeryüzünü -daha önce zulüm ve
hasızlıkla / iĢkenceyle dolduğu gibi- adalet ve hakla,
huzur ve güvenle dolduracaktır."(Ebu Davud, a.g.e).
Hz. Ali, birgün Resûl-ü Ekreme (a.s.m.) sorar: "Ya
Resûlallah! Mehdî bizden mi? Bizim dıĢımızdan mı?"
Efendimiz (a.s.m.) buyururlar ki: "Bilakis bizdendir.
Allah bu dini bizimle sona erdirdiği gibi bizimle
açacaktır. ġirkten bizimle kurtulacaklar. Allah yine bizim
sayemizde kalblerini ap açık bir düĢmanlıktan sonra telif
edecek."( eĢ-ġeblencî, Nuru'l-Ebsar, s. 189.)
Bediüzzaman'ın görüĢü ise Ģöyle:
"Cenab-ı Hak, âhirzamanın en büyük fesadı zamanında;
elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir
müceddit, hem hâkim, hem mehdî, hem mürĢid, hem
kutb-u âzam olan bir zât-ı nûrânîyi gönderecek ve o zât
da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır."( Nursî, Mektûbât,
s. 411.)
10
Müslümanlar
peygamberimizin
emri-tavsiyesi
doğrultusunda Ehlibeyt‟e olan bağlılıkta birleĢeceklerdir.
Suyun asıl mecrasına dönmesi ise ahir zaman da
olacaktır. Böylece Ġmam Mehdinin komutasında
Ġslam‟ın dünya hakimiyeti gerçekleĢecektir. Peygamber
efendimiz Ģöyle diyor:
„‟Ben sizin aranızda, sarıldığınız müddetçe benden
sonra asla sapmayacağınız iki Ģey bırakıyorum. Biri
diğerinden daha büyüktür.(Bu iki Ģey) gök ile yer
arasında sarkıtılmıĢ bir ip olan Allah‟ın kitabı ve itretim
Ehlibeyt ‟imdir. Bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar
asla birbirinden ayrılmazlar. O hâlde o ikisine karĢı nasıl
davrandığınıza iyi bakın.‟‟(Sünen-i Tirmizî, c.5, s.663,
hadis:37788)
Üstad H..Hakverdi Ģöyle diyor:
“Ehl-i beyt-i Resülüllah (s.a.v.)‟in yüce yoluna karĢı
gerçek Müslümanlar aslâ lâkayt kalmamalı (mezhebsizlik
ile mezhebi din edinme marazına kapılmadan ) o yüce
nesli kendileri için rehber ittihâz edinmelidir…”
11
Ġran Ġslam Ġnkılabının Mahiyeti
Üstad Bediüzzaman Said‟i Nursi Ġslam devriminin olma
zamanının yakın olduğunu belirtmektedir. Bu konuda
Üstad Ģöyle diyor:
“Hem de Ġslâmiyet güneĢinin tutulmasına,inkisâfına ve
beĢeri tenvir etmesine mümânaât eden perdeler açımaya
baĢlamıĢtır.Omümânaât
eden
perdeler
açılmaya
baĢlamıĢtır.O
mümânaât
edenler
çekilmeye
baĢlıyorlar.Kırk beĢ sene evvel o fecrin emâreleri
göründü.YetmiĢ birde fecr-i sadıka baĢladı veya
baĢlayacak.Eğer bu fecr-i kâzip de olsa,otuz-kırk sene
sonra fecr-i sâdık çıkacak,”(Hutbe-i ġamiyye s.34)
Bu tarihleri miladi olarak hesapladığımızda Ġran‟da vuku
bulan devrime tekamül ettiği gün gibi aĢikardır. Fecri
sadıkın çıkıĢı Ġslam devrimiyle baĢlamıĢtır.Bu konuda
Üstad H.Hakverdi Ģöyle diyor:
“Ezel‟den ebed‟e kadar, her Ģeyi ve tüm hâdisâtı „ihata
eden‟ Kuran-ı kerim, „El-fecr‟ suresinde kat‟i bir Ģekilde,
asrımızın harika Ġslam Ġnkılabından bahsetmekte, daha
önce dediğimiz gibi; Ġmam‟ın Ġran‟a geliĢ tarihi olan 1
ġubat 1979 tarihi ile, kesin zaferin kazanıldığı 11 ġubat
1979 tarihleri arasında geçen „korkulu, karanlık on
günün‟ (on gecenin) geçmesinden sonra „fecr-i sâdık‟
doğmakta, yani çağlar üstü muhteĢem „Ġslam Ġnkılabı‟
bil-fiil hakim olmaktadır.”
12
Ġnkılabın nerede olacağı konusunda Üstad Bediüzzaman
Ģöyle demektedir:
“ġark tarafından bir nur zuhur edecek(orada çıkacak),
bid‟atlar zülümatını dağıtacak.Ben böyle bir nurun
zuhuruna çok intizar ettim(gözledim) ve ediyorum.Fakat
çiçekler baharda gelir.Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır
etmek lazım gelir.Ve anladık ki,bu hizmetimizle o nurani
zatlara zemin izhar ediyoruz.(hazırlıyoruz)”(Tarihçe-i
Hayat 194,Mektubat,370)
Bu da Ģarkta bir nurun doğacağını ve Ġslam devriminin
ilahi bir nur patlaması olduğunu göstermektedir.
Ġslam devrimini yapan kadroların seyyidlerden olması da
bu devrimin inkılab-ı mehdi olduğunu doğrular
mahiyettedir. Ġmam Humeynî ile birlikte, Ġslam
Ġnkılâbı‟nın fikrî ve fiilî bânilerinin ve (değiĢik yerlerde)
yürütücülerinin ekseriyetinin (ġehid BeheĢti, ġehit Arif
H. Hüseynî, Mahmut Telagânî, Musevi Khoeyniha,
T.Hurremâbâdî, Seyyid A.Hamaney, Mîr Hüseyin
Musevi ve sâir…) Resülüllah (s.a.v) Efendimizin pâk
neslinden, ehl-i beytinden, yani „seyyidlerden‟ oldukları
nazar-ı itibâra alınırsa, konunun önemi (kudsiyet ve
nurâniyeti) daha iyi anlaĢılmıĢ olur.
Üstad Bediüzzaman Said‟i Nursi ise kendisine isnat
edilen Mehdiliği kesin bir dille reddediyor. Üstad seyyid
13
olmadığını, Mehdi‟nin seyyid olacağını belirtiyor. Hiçbir
ehlibeyt imamı „ben seyyid değilim‟ demez. Demek ki
Üstad ne seyyid ne ehlibeyt imamı ne de Mehdi‟dir.
Üstad Ģöyle diyor:
“Ġddianamede benim hakkımda dört esas var:
Birinci Esas: Güya bende tefahur ve hodfüruĢluk var
ve kendimi müceddid biliyorum.
Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem
Mehdilik isnadını hiç kabul etmediğime bütün
kardeĢlerim Ģehadet ederler. Hattâ Denizli'deki ehl-i
vukuf, "Eğer Said mehdiliğini ortaya atsa bütün Ģakirdleri
kabul edecek" dediklerine mukabil, Said itiraznamesinde
demiĢ ki: "Ben seyyid değilim. Mehdi seyyid olacak."
diye onları reddetmiĢ.” (14.ġua sayfa: 383 )
Üstad kendisini sadece Ġmam Ali‟nin veled-i manevîsi
olarak gördüğünü Ģöyle belirtmektedir:
“Hem mahkemede Denizli ehl-i vukufu, bazı Ģakirdlerin
bu itikadlarına göre, bana karĢı demiĢler ki: "Eğer
Mehdilik dava etse, bütün Ģakirdleri kabul edecekler."
Ben de onlara demiĢtim: "Ben, kendimi seyyid
bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki
âhir zamanın o büyük Ģahsı, Âl-i Beyt'ten olacaktır.
Gerçi manen ben Hazret-i Ali'nin (R.A.) bir veled-i
manevîsi hükmünde ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i
Muhammed Aleyhisselâm bir manada hakikî Nur
14
Ģakirdlerine Ģamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten
sayılabilirim; fakat bu zaman Ģahs-ı manevî zamanı
olmasından ve Nur'un mesleğinde hiçbir cihette benlik ve
Ģahsiyet ve Ģahsî makamları arzu etmek ve Ģan Ģeref
kazanmak olmaz ve sırr-ı ihlasa tam muhalif olmasından,
Cenab-ı Hakk'a hadsiz Ģükür ediyorum ki, beni kendime
beğendirmemesinden, ben öyle Ģahsî ve haddimden
hadsiz derece fazla makamata gözümü dikmem ve
Nur'daki ihlası bozmamak için, uhrevî makamat dahi
bana verilse, bırakmağa kendimi mecbur biliyorum."
dedim, o ehl-i vukuf sustu.”Emirdağ Lahikası-1 ( 267 )
Ġmam Mehdi‟ye mutlak itaat edilmesi gerekiyorken
Üstad kendisine böyle bir itaati Ģart koĢmamıĢtır.
Peygamberimizin sımsıkı sarılın dediği ehlibeyt imamları
hiçbir zaman beni mihenge vurun demez-diyemez.
Ehlibeyt
imamlarına
muhalif
davrandığımızda
sapacağımızı bizzat peygamberimiz sakaleyn hadisinde
belirtmiĢtir.(Ben sizin aranızda, sarıldığınız müddetçe
benden sonra asla sapmayacağınız iki Ģey
bırakıyorum.Biri diğerinden daha büyüktür.(Bu iki
Ģey) gök ile yer arasında sarkıtılmıĢ bir ip olan
Allah‟ın kitabı ve itretim Ehlibeyt‟imdir.Bu ikisi
havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden
ayrılmazlar.O hâlde o ikisine karĢı nasıl
davrandığınıza iyi bakın.‟‟(Sünen-i Tirmizî, c.5, s.663,
hadis:37788) Üstad ise ;söyledikleri yanlıĢ ise red, doğru
ise kabul edilmesi gerektiğini özellikle belirtmiĢtir. Üstad
, bir sözü kendisi söyledi diye veya risalede geçiyor diye
15
mutlak olarak kabul edilmesi gerekmediğini Ģöyle
belirtmekte:
“Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i
haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse
demez ayranım ekĢidir. Fakat siz mihenge vurmadan
almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta
benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip
tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya
bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen
sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. ĠĢte, size
söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge
vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır
çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız,
bana reddediniz, gönderiniz.” (Münazarat, Sualler ve
Cevaplar.)
Bu da gösteriyor ki Üstad Mehdi değil, Ülkemiz de
Mehdi‟nin ülkesi değildir. Zaten ülkemizde Üstad‟ın
dıĢında günümüze kadar Mehdiliğe aday bir insan
bilinmemektedir. Üstad da bunu reddediyorsa artık kendi
kendimize gelin güvey olmanın da bir manası yoktur.
Çünkü ülkemize yönelik-has hiçbir belirti-alamet-iz
yoktur.
Ġranlı Müslümanlar gerçekten de Hz. Mehdi'nin aĢığı
durumunda. Kendi ülkelerini de "Mehdi'nin ülkesi"
olarak adlandırmaktadırlar.(Bir devrimin anatomisi.Kadri
ÇELĠK) Ehl-i sünnet kaynaklarında ve ehli sünnet
16
alimleri bizzat buna iĢaret etmektedir ve bu konuda çok
sağlam deliller mevcuttur.
Üstad bu devrimin olacağını ve dünyanın hiçbir
ordusunun buna karĢı duramayacağını da belirtmektedir.
Üstad bu konuda Ģöyle diyor:
“(Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali
seyyidina Muhammedin keme salleyte ala Ġbrahime filâlemine inneke hamidün mecid) duası umum
ümmet,umum namazında günde beĢ defa tekrar ettikleri
bu duâ,bil‟müĢade kabul olmuĢtur ki;Al-i Muhammed
aleyhissalatü ve alihi vessellem, Al-i Ġbrahim
aleyhisselam gibi öyle bir vaziyet almıĢ ki;umum
mübarek silsilelerinin baĢında,umum aktar ve asarın
mecmuâlarında o nurânî zatlar kumandanlık ediyorlar.Ve
öyle
bir
kesrettedirler
ki;o
kumandanların
mecmuu,muazzam bir ordu teĢkil ediyorlar.Eğer maddi
Ģekle girse ve bir tenasüd ile bir fırka vaziyetini
alsalar,Ġslamiyet dinini,millîyet-i mukaddese hükmünde
rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar,hiçbir milletin ordusu
onlara karĢı dayanamaz!...ĠĢte o pek kesretli,o
muktedir ordu,Al-i
Muhammed
aleyhissalatü
vesselam‟dır ve Hazret-i Mehdi‟nin „en has‟
ordusudur.
Evet,bugün tarih-i alemde hiçbir nesil,Ģecere ile ve
senetlerle ve an‟ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek
Ģeref ve âli haseb ve asil neseb ile mümtaz hiçbir nesil
17
yoktur ki,Al-i Beyt‟ten gelen seyyidler nesli kadar
kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun.Eski zamanlardan
beri,bütün ehl-i hakikatın fırkaları baĢında onlar; ve ehl-i
kemalin namdar reisleri yine onlardır.ġimdi de
,kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir.
Mütenebbih ve kalpleri imanlı ve muhabbet-i nebî ile
dolu ve cihan değer Ģeref-i intisabiyle serfinazdırlar.
Böyle bir cemaat-i azime içindeki mukaddes kuvveti
„tehyic‟ edecek ve uyandıracak hadisat-ı vücûda
geliyor…Elbette,o kuvvet-i azimedeki bir hamiyet-i aliye
fevaran edecek ve Hazret-i Mehdi baĢına geçip,tarik-i
hak ve hakikate sevkedecek. Böyle olmak ve böyle
olmasını,bu kıĢtan sonra baharın gelmesi gibi
âdetullahtan ve rahmet-i ilâhiyeden bekleriz ve
beklemekte haklıyız…” (Mektubat:408-409)
Üstad ,tarih-yer ve soy olarak Ġran devrimini adeta
resmini çizip önümüze koymuĢtur. Acaba bunların hepsi
tesadüf müdür? Ki Müslümanlar tesadüfe değil tevafuka
inanır. Biz de buna binaen Ġran‟ın Ġslam Ġnkılabı‟nın,
Ġmam Mehdi‟ye zemin-ordu hazırladığına inanıyoruz. Bu
ordunun hedefi Kudüs‟e Ġslam bayrağını dikmektir. Bu
konuda Peygamber efendimiz( s.a.v.) Ģöyle diyor:
“Horosan (tarafların)‟ dan siyah sancaklar çıkacak, hiçbir
kuvvet onları önleyemeyecek ve neticede Ġlyâ‟ya
(Kudüs‟e) (o sancaklar) dikilecektir.”( Tirmizi:4/128)
gibi hadis-i Ģerifler, „Kudüs ordusu‟nun Ġlâhî misyonuna
18
dikkat çekmekte, Ümmet-i Muhammed‟e (a.s.) ileri
hedefler göstermektedir. Yeryüzünde tüm küfür fitnesini
kaldırmak, „Muhammedî Ġslâm‟ı‟ cihana hakim kılmak
için „Muhammed Ordusu‟ Ġnkılab ile birlikte hareket
haline geçmiĢtir. Ġslam Ġnkılabının hazırladığı Kudüs
ordusu, kutsal Kudüs‟ün ve Filistin‟in kurtarılması ve
Allah‟ın hükümlerinin , yani gerçek hürriyetin ve
adaletin o bölgelerden baĢlayarak tüm yeryüzüne
hükümran kılınması amacıyla kurulmuĢ, bu hususta
bütün dünya müslümanlarının güçleri nispetinde katkıda
bulunmaları gayesi takib edilmiĢtir. ĠĢte Kudüs günü, bu
ulvî gâyenin ve mukaddes mefkürenin temel
dinamiklerinden biri olsun, diye ilân edilmiĢ, dünya
Müslümanları teyâkkuz durumuna getirilmiĢtir.
19
“(EY MUHAMMEDÎ) ORDU!..(EY MUHAMMEDÎ)
ORDU!..;
(YÖNEL) KUDÜSE DOĞRU!...(KUDÜSE DOĞRU)!..
(CANĠ SĠYONĠSTLERĠ
SAVAġ!..SAVAġ!...
ZAFERE
KADAR!(YĠNE
SAVAġ!...)!...”
YOK
ETMEK
ĠÇĠN)
SAVAġ!DURMADAN
Peygamber efendimiz( s.a.v.) Ģöyle diyor:
“Siz, Yahudilerle mutlaka savaĢacaksınız ve onları
mutlaka (topyekün tepeleyip) öldüreceksiniz. Hatta her
taĢ, „Ey Müslüman! Bu arkamdaki Yahudi‟dir, gel de onu
öldür!‟
diyecektir”;
“Müslümanlarla
Yahudiler
harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Müslümanlar
onları öldürecekler. Hattâ, Yahudîler, taĢın ve ağacın
arkasına saklanacak, her taĢ ve ağaç da: Ey Müslüman!
Ey Allah‟ın kulu!Ģu arkamdaki Yahudi‟dir; hemen gel de
onu
öldür!
diyecektir…”(Müslim:
11/361-362;
Zübde‟tül- Buhari:493; Tecrid-i Sarih: 8/341; Tirmizi:
4/95)
Bu konuda Üstad H.Hakverdi Ģöyle diyor:
“Hazret-i Mehdî‟nin (as) hükmü altında bulunacak
olan, Harameyn-i ġerifeyn‟den önce; bir feth-i karib ile
Ġslam Ġnkılâbı‟na mülhak olacak ve feth-i Hayber‟i
tecessüm ettirecek olan beldenin, öncelikle Kudüs ve
Filistin topraklarının (müteakiben baĢka beldelerin,
mesela ġam-Irak, Orta Asya ve benzerlerinin) olacağı
umudunu-kanaatini taĢıyorum…
Hem..; dünyanın ve tüm âlemin kalbi hükmünde
olan Kabe‟nin fethi ile, bütün dünya dahi, feth edilmiĢ
olacak;.. ve;.. dünyanın gözü-kulağı olan Mescid-i Aksa
ve Kudüs‟ün fethi ile de, tüm insanlığın duyguları,
Ġnkılâb-ı Ġslam‟a râm ve musahhar olacak, böylece; tüm
dünya halkları, Din-i Ġslam‟ın Ġlâhî nurunun gölgesi ve
himayesi altında, eĢi ender mesud bir hayat yaĢayacak,
maddî ve manevî huzura kavuĢacaktır, inĢaallah...
Kudüs‟ün ve Filistin‟in kurtarılması amacıyla,
Muhammed Ordusu‟nun siyonist Ġsrail ile tutuĢacağı
savaĢ-ta; “tüm siyonist ve müfsid Yahudilerin yok
20
edileceği-ne..” Kur‟an-ı Kerim iĢaret etmekte (Ġsrâ:4-8;
A‟râf:167;
Mâide: 32-33, 64, 78-80;..); hadis mecmualarının pek
çoğunun, fiten-siyer-melâhim, bölümlerinde de konuyla
alâkalı mufassal hadisler nakledilmektedir...
Siyonist Ġsrail‟in tabiatıyla, yardımına koĢacak olan
Büyük ġeytan Amerika ile habis uĢaklarının da,
Kudüs‟te-diyâr-ı ġam‟da bulunan ve MuhammediMehdî Ordusu‟nun kumandanlığını deruhte eden Hazreti Ġsa (as)‟nın güçleri tarafından yok edileceği;.. “…
Hazret-i
Ġsa, Büyük Deccâlı öldürecek...” diye, varid olan hadis-i
Ģeriflerin esrarından ve anlamından istinbâd edilebileceği
kanaatindeyim. Zira; ġeytan-Deccâl (aldatıcı-hilekârsahtekâr…gibi) müteradif anlamlı iki kelime olup, Büyük
ġeytan, Büyük Deccal anlamlarını (karĢılıklı olarak)
tedâî ettirme özelliğine hâizdir, Olayların geliĢmesi,
Ġmam Humeynî (ra)‟nin; “Büyük ġeytan Amerika ile ve
onun yok edilmesi, denize gark kılınması vb.. konularla
alakalı beyanları”; “...Hazret-i Ġsa‟nın (as); “Ġnkılâb-ı
Mehdî olan Ġslam Ġnkılâbı‟na bağlı ve tabi olacağı, ve o
dönemde, Medine ve Mekke‟nin Hazret-i Mehdî‟nin
nurlu
elinde ve idaresinde bulunacağı..” Ye‟cüc Me‟cüc ile ilgili muhtelif rivayetlerin mecmuu nazar-ı itibara
alındığında; mezkûr Kurânî ve Nebevî ihbarın
tahakkukunun
kesin ve de çok yakın olduğu anlaĢılmıĢ olacaktır,
inĢaallah... (vel-ilmu indellah.. vallahu a‟lemü
bis‟sâvâb...) (Yüce Rabbimizden;.. Büyük ġeytan-Büyük
Deccal
Amerika‟nın ve uĢaklarının Akdeniz‟in,
Umman
21
ve Hind Denizi‟nin ve Körfez‟in derin sularına gark edilmesi ve, Hicaz‟ın-Ortadoğu‟nun sıcak çöllerine gömülmesi savaĢında; bizlere de bir hisse ihsân eylemesini
niyaz ederiz, inĢallah…”
“Ġslam Ġnkılâbı‟nın bu muhteĢem Ġlâhî fethi-fütuhatı ve
nurunun cazibesine kapılacak olan insanlık, fevc fevcyığın yığın ve büyük kitleler halinde, Ģeriat-ı
Muhammediye‟nin (sav) ağûĢ-û nura-nisine coĢarak
koĢacak ve Hizbullah ümmetinin yiğit saflarına iltihak
edecektir, inĢaallah...” (Nasr suresi, ayet 1-3‟e atıf ve
telmihen...); ilaahir..”
22
Hakikate Göz Yumanlar
Necip Fazil 1400 ismini verdiği Ģiirinde, Peygamber
efendimiz (sav)'in hadislerinde hicri 1400 yılında
geleceği bildirilen Hz Mehdi (as)'i beklediğini Ģu
dizelerle belirtmiĢtir:
' 1400'e bir yıl var, YaklaĢtı zamanımız,
Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız'
Necip Fazıl bu Ģiiri 1978‟de yazmıĢtır.1979‟da Ġran Ġslam
Devrimi olunca derin bir suskunluğa bürünmüĢtür. Evet,
hicri 1400‟de bir beklenti vardı ama nedense bu tarihte
tarihin en büyük halk kıyamı olmuĢ ve bu kıyam
devrimle sonuçlanmıĢ ama bu beklenti içinde olan ve
bunu dile getirenler gözlerini bu hakikate kapatmaları
tarihin tekerrür ettiğinin göstergesidir. En azından
dünyanın baĢka bölgelerinde bulunan Ġslamî Hareketler,
Ġslam Ġnkılabı ile irtibat kurarak fikir ve hareket birliği
içerisinde girmeleri, istiĢarede bulunmaları Ġslami ve
Kur‟anî bir gerekliliktir. Ġslam devrimiyle hareket birliği
bir yana duyarsızlık veya düĢmanlık kabul edilecek bir
davranıĢ değildir.
Yahudiler, Peygamber efendimizin geliĢinden önce
müĢriklere ve putperestlere karĢı gelecek bir
peygamberle övünüyor ve bu peygamberin geliĢiyle de,
onlara karĢı üstün olacaklarını söylüyorlardı. O
zamandaki insanlar, ALLAH tarafından hüccet ve
23
ayetlerle desteklenmiĢ bir peygamberin geleceğini
biliyorlardı. Sadece Evs ve Hazrec kabileleri değil, bunun
yanı sıra Yahudiler de Peygamber efendimizin geleceğini
biliyorlardı. Hatta Evs ve Hazrec kabilelerinin cahiliyet
döneminde birbirleriyle savaĢmalarından önce de
insanlar, Peygamber efendimizin geleceğine dair
haberleri almıĢlardı. Tarihi olarak sabit olduğuna göre,
Yemen hükümdarlarından Tübba1 Eba Küreyb,
Medine´ye saldırıya gelmiĢ ve adamlarından birinin
öldürülmesi üzerine büyük bir öfke ye kapılarak
Medineliler´le savaĢmıĢtı. Tübba´, Medineliler´le
savaĢırken, Kurayza oğulları Yahudilerinden iki alim,
Tübba´nın yanına gelmiĢlerdi. Bunlar, yahudilik
bilgilerine vakıf alimlerdi. Tübba´ya Ģöyle demiĢlerdi:
"Ey hükümdar! Medineliler´le savaĢmayı bırak. Eğer
onlarla savaĢmakta ısrar edersen baĢına bir felaket
gelmesinden korkarız." Tübba1 onlara: "Ne diye baĢıma
felaket gelecekmiĢ? " diye sorunca, onlar Ģu cevabı
vermiĢlerdi: "Bu Ģehir, KureyĢliler arasından çıkacak ve
buraya hicret edecek olan bir peygamberin diyarı ve
yurdu olacaktır. "[Ibn Kesir, el-Bidaye Ve´n-Nihaye, c. 2,
s. 164.]
Yahudiler´in, Peygamber efendimizin geleceğine iliĢkin
ver dikleri haberler Medine´de yayılmıĢ, halk arasında
dilden dile intikal etmiĢti. Bu haberler, Ensar´ın,
Peygamber efendimizin davetine hemen icabet
etmelerine sebep olmuĢtu. Çünkü Ensar, Yahudilerin
naklettikleri haberlere dayanarak kitap hakkında bilgi
sahibi olmuĢlardı. Katade, kendi kavminden bazı
kimselerin, Peygamber efendimizin davetine hemen
24
icabet ediĢlerinin ve ona yardıma koĢmalarının sebebini
anlatarak Ģöyle demiĢtir:
"Bizi islamiyet´e kavuĢturan sebeplerin en baĢında tabii
ki Allah´ın rahmet ve hidayeti gelir. Ancak bizler,
Yahudiler´den müĢriktik ve putperestlik zamanında bazı
haberler iĢitirdik. Bu haberlerin kaynakları bizim
yanımızda değil, onların yanında bulunuyordu. Aramızda
çok kavgalar ve savaĢlar olmuĢtu. HoĢlarına gitmeyen
bazı zaferleri elde ettiğimiz zaman bize Ģöyle meydan
okurlardı:
"Yakında bir peygamber gelecek, onunla birlikte size
karĢı savaĢıp Ad ve Iran halkı gibi sizi helak edeceğiz!
Onlardan buna benzer çok sözler iĢitmiĢtik. Cenab-ı
ALLAH Peygamber efen dimizi risaletle
görevlendirdiğinde ve o bizi ALLAH´ın dinine davet
ettiğinde hemen onun çağrısına icabet ettik. Yahudilerin
bize meydan okumalarından öğrendiğimiz için, Hz.
Muhammed´in gerçek peygamber olduğunu anlamıĢ ve
çağrısına hemen koĢmuĢ tuk. Ama buna karĢılık
Yahudiler, onu inkar etmiĢlerdi. " [Ibn HiĢam, Siret, c. 1,
s. 211.]
Böylece, Amerikanın bölge iĢbirlikçi-jandarması olan
tağuti devletlerin Ġran‟a karĢı davranıĢının alt yapısıtemeli anlaĢılmaktadır. Vahabilerin-haricilerin ehlibeyt
düĢmanlığı da Yahudilerin peygamber düĢmanlığının
ürünü olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu konuda Dr.Kelim
Sıddıki Ģöyle diyor:
25
“Emperyalist güçler Muhammedî Ġslam‟ın ve Hizbullahi
Müslümanların karĢısına bizzat çıkmak yerine, Ġslâmî
görünümle kiĢi ve kurumları çıkartmakta, böylece
Müslüman halklar arsında fikrî-itikadî bir kâos ve
curcuna havası uyandırmak istemektedir.
26
Peygamberin KardeĢleri / Selman-ı Farisi‟in Kavmi
Üstad‟ın ahir zamanda gerçekleĢeceğini müjdelediği
Ġslam
devriminin
alt
yapısı-kaynağı
hadislere
dayanmaktadır. Yani Üstad, peygamberimizin söylediği
kavmin yakın zamanda zuhur edeceğini söylüyor.
Peygamberimiz hadislerinde bu kavmin kimler olacağını
açıkça belirtmektedir. Peygamberimiz ise bu müjdeyi
Ģöyle vermektedir:
“…KardeĢlerimi görmüĢ olmayı çok arzu ederim!
buyurdu.
Ashab:
-Biz senin kardeĢlerin değil miyiz?Ya Resulullah!
27
Resululla(sav) de :
-(Hayır!)Siz benim ashabımsınız!
KardeĢlerim ise,henüz gelmeyenlerdir!”diye
buyurmuĢlardır.(Müslim 2/342)
“Muhakkak ki Ġslam‟garib‟ olarak baĢladı.Ve tekrar
„garib‟olacaktır!Ne mutlu o gariblere!”(Ġbn-i Mace
10/203-205,Müslim
2/21-23,Müsned-i
Ahmed
1/184,398,Cami‟us Sâğir 2/164,Tirmizi 4/385-386)
Merhum Ġmam Humeynî (ra) Bu Hadis-i Ģerifi Ģöyle
dikkat çekmektedir.; "Bugün Ġslam 'garib'dir! Ġslam'ı
tanıyan kalmamıĢtır. Sizin, Ġslam'ı ve Ġslam'ın
hükümlerini halka ulaĢtırmanız gerekir ki halk, Ġslam'ın
ne olduğunu, Ġslamî yönetimin ne olduğunu anlasın,
risaletin ve imametin ne demek olduğunu kavrasın; Ġslam
'ın niye geldiğini ve ne istediğini öğrensin!... Böylece;
yavaĢ yavaĢ Ġslam tanınsın ve inĢaallah bir gün, Ġslamî
yönetim kurulsun!..."
Bu hadisin Hazret-i Mehdi (as) ile olan ilgisini beyan ve
ifade eden Hazret-i Ali (as), ezcümle Ģöyle
buyurmaktadır:
"... O; Ġslam garib olunca, 'gurbete' düĢer;., boynu üstüne
yere 'ıhlar', kuyruğunu yere vurur; bir daha kalkmaz
yerinden!.. O; Allah'ın hüccetlerinin kalanlarındandır,
Peygamberlerinin 'bıraktıklarındandır'!... O'nun zuhuriyle
bilinir, aĢikar olur o sırlar..." (Nehc'ül-Belağa/Türkçe
terc: 283-284) (Ayrıca; "dinin arıbeyi" diye de teĢbih
edilmiĢtir. N.Belağa-Arapça: 1202)
Ve yine..; "..Tuba lil'ğureba!..." anlamının zuhûr edeceği
zaman, Hazret-i Mehdi'nin (as) zuhûr zamanı olacağı.,
hadis-i Ģerif ile açıkça ifade edilmektedir: Sefınet'ülBihar: 1/644; Ve; ..Ġmam Humeynî (ra) ise; mezkür
zamanın ve vaktin, günümüz ve zamanımız olduğuna.,
dikkat çekmektedir. (Ġslam Fıkhında Devlet: 184;
SahifeiNur: 18/87; KonuĢmalar/Terc: 2/113;...)
“Ümmetimin misali, yağmur misalidir.Ki,evveli mi
daha hayırlıdır,yoksa ahiri mi ?bilinmez”(Tirmizi
5/17)
28
“Arkanızda öyle günler gelecek ki,o günlerde
(Ġslam‟da) sabır,ateĢ közünü elde tutmak gibidir.O
günlerde (dinin ahkâmıyla)amel edenlere „sizden‟elli
kiĢinin secabı kadar ecir verilecektir.”(Tirmizi 5/171172)
“Resul-i Ekrem(sav) ellerini yanında bulunan
Selman-ı Farisi‟nin(ra)dizine veya omzuna vurarak:
Onlar Selman‟ın kavmidir!Benliğimi elimde tutan
Allah‟a
andolsun ki „din‟ Süreyya yıldızında
olsa,Farisilerden olan yiğitler muhakkak ki ona
ulaĢacak, onu elde ederek yeryüzüne indirecektir.”
(Buhari,Ġbn-i Hatim,Nesei ve Ġbn-i Cerir‟den,Ġbn-i
Kesir:14/7879-7880; Tirmizi:K.Tefsir/62; (Ter) :
5/412; 6/397, Müslim:K.Fezail‟us-Sahabe; 59 ; (Ter) :
10/476-477;Zübbet‟ül Buhari;842;Tecrid-i Sarih;
11/200-201;El
Mizan:19/269,Dürr‟ul
Mensur:
6/215;Tefsir-Hazin(M.Tefasirde)6/258)(Cum‟a
suresi,2-3 Tefsir bak.)
“Siyah bayraklılar gelip de karĢınıza çıktığında
farslılara ikramda bulunun.Zira sizin devletiniz
onlarla beraberdir”
Ġbn-i Abbas
“Yakında size Horosan tarafından siyah bayraklılar
gelecek. Kar üzerinde emekleyerek olsa da onlara
iltihak ediniz.Zira onların arasında Allah‟ın halifesi
„Mehdi‟ vardır.”
Hz.Sevban
29
“Horosan tarafından siyah sancaklar çıkacak,hiçbir
kuvvet onları önlemeyecek ve netice de Ġlyâ‟ya
(Kudüs‟e)o sancaklar dikilecektir.”(Tirmizi/128)
Peygamberimizin belirttiği ve Üstad‟ın iĢaret ettikleri yan
yana getirildiğinde hakikat gün gibi ortaya çıkmaktadır.
Böylece Ġslam Ġnkılabının, Ġnkılab-ı Mehdi olduğu
sonucuna varıyoruz.
ġanlı ve cihan-Ģümul Ġslam Ġnkılabı'nın kurucusu olan
Merhum Ġmam Humeynî(ra)'nin, sürekli olarak Sahib-i
Zaman (as)'ın ülkesi! Diye vurguladığı, Ġslam Ġnkılabı
merkezinin, gerçekten, Sahib-i Zaman'a layık bir konuma
geldiği, dost-düĢman herkes tarafından yakinen
müĢahede edilmektedir.( Konuyla ilgili Ġmam Humeynî
(ra)'nin tavsifatına örnek olarak, bakınız; 'Siyasî
ve Ġlâhî Vasiyetname' (terc): 19; 1987 Hacc Mesajı, sah.
16,62.)
Bir gün Ġmam'a;"Sizin konuĢmalarınız içinde neden
Ġmam-ı Mehdi'nin ismini az ĠĢitiyoruz?"diye bir soru
soruldu.Ġmam,bu sözü iĢitince yerinden KALKARAK;
"SEN NE DĠYORSUN?" BENDEKĠ, BĠZDEKĠ VE BU
DEVRĠMDEKĠ DEĞERLERĠN TÜMÜNÜN ĠMAM-I
ZAMAN'dan
KAYNAKLANDIĞINI
BĠLMĠYOR
MUSUN? " dedi.
(Kaynak:Ġmam En Büyük Önder-Ensar Kinmânî s.21)
30
Ġran Ġslam Ġnkılabı, Mehdi‟nin ülkesidir. Ve bu devrimin
bereketi Ġmam-ı Zaman‟dan kaynaklanmaktadır. Ġmam-ı
Zaman gelene kadar devrimle gönül-eylem birliği içinde
olmak tüm Müslümanların vazifesidir.Bu konuda Üstad
H. Hakverdi Ģöyle diyor:
“Ġslam Ġnkılabı‟nın, meriyette bulunan „siyasetini‟ sabote
edecek, plan ve programlarını akamete uğratacak her
türlü indî, fevrî ve „keyfe mâ yeĢâ „ hareketlerden
kaçınmak, gerçek imanın ve samimi Müslümanlığın
„zarurî‟ gereğidir.”
Mesela, Mevdudi Ġnkılabını tam anlamasa da sorumluluk
sınırını da unutmuĢ değildir. Müslüman bir insanın en
asgari tavrı Ġnkılabı desteklemesidir. Bu konuda Mevdudi
Ģöyle diyor:
31
“Ġmam Humeyni‟nin Ġnkılâbı Ġslami bir inkılaptır.
Pakistan Ġslami Cemaati‟nin taraftarları ve diğer
Müslümanların vazifesi Ġnkılâbı teyit etmek ve tüm
zeminlerde dayanıĢmalarını göstermektir.”
Hazret-i Hüseyn (as) gibi bir Ġmam-ı Âl-i ġan'ın; ''Eğer
onun (Mehdi'nin) zamanında olsaydım, hayatım boyunca
ona hizmet ederdim!'(Bihar'ül-Envar: 51/133.) dediği bir
zatın (Hazret-i Mehdi'nin) ne yüce bir makama sahib
bulunduğunun belgesidir!.
Üstad H.Hakverdi
söylemektedir:
ise
Mehdi
hakkında
Ģunları
„Resul-ü Ekrem (sav)‟den sonra, hiçbir peygamberin
gelemeyeceği kesin olması karĢısında, Din-i Ġslam‟ın;
Ġlâhî-nebevi-inkılâbî cihanĢümul özelliğine kamilen
ircaı, böylece; risalet-i Muhammediye (sav)‟nin
hedefine ulaĢtırılması dinî ve aklî bir zaruret olarak
tezahür ve tebellür etmektedir. Ki iĢte; bu Ġlâhî görev,
Ehl-i Beyt-i Ne-bi‟nin son ve kâmil halkası olan, Resulü Ekrem (sav) ve Eimme-i Masume ile Sülehayı
ümmet (as) tarafından zuhuru müjdelenen Hazret-i
Mehdî-i Muntazar (as) vasıtasıyla yapılacak, Din-i
Ġslam‟ın ihyası ve yeniden cihanĢümul inkılâbî
çizgisine getirilmesi, böylece sağlanmıĢ olacaktır...
Ümmet-i Ġslamiye‟yi ve biçare mustazaf halkları,
Ġslam‟ın Ġlâhî-Nebevî nuruyla yeniden aydınlatacak, ahkâm-ı Kur‟aniye‟yi ve Ģeriat-ı Muhammediye (sav)‟yi
asli kimliğine ve özüne yaraĢır Ģekilde uygulayacak, böylece;
insanlığı
hidayete
götürme-ulaĢtırmakavuĢturma Ġlâhî faziletini ihraz etmiĢ bulunacaktır. Ġlmî
ve Ġslamî tetkik ve tahkikatımız ile, isim olmayıp sıfat
olduğu ka-naatini uyandıran Mehdî; Ruhullah,
Habibullah, Zebihullah gibi Ġlâhî ve kudsî bir unvanı ve
hidayete eren ve erdiren bir misyonu kamilen temsil
etmektedir... Ki; Ġran Ġslam Ġnkılâbı için, Ġnkılâb-ı
Mehdî (as) denmesinin, aklen ve Ģer‟an tam yerinde
olduğu kanaatini taĢıyorum...‟
32
Üstad Bediüzzaman da bu konuda Ģöyle diyor:
“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın istikbalden
haber verdiği bazı hâdiseler, cüz'î birer hâdise değil; belki
tekerrür eden birer hâdise-i külliyeyi, cüz'î bir surette
haber verir. Halbuki o hâdisenin müteaddid vecihleri var.
Her defa bir vechini beyan eder. Sonra râvi-i hadîs o
vecihleri birleĢtirir, hilaf-ı vaki' gibi görünür. Meselâ:
Hazret-i Mehdi'ye dair muhtelif rivayetler var. Tafsilât ve
tasvirat, baĢka baĢkadır. Halbuki Yirmidördüncü Söz'ün
bir dalında isbat edildiği gibi; Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm, vahye istinaden, her bir asırda
kuvve-i maneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek için,
hem dehĢetli hâdiselerde ye'se düĢmemek için, hem
âlem-i Ġslâmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Âl-i
Beytine ehl-i imanı manevî rabtetmek için, Mehdi'yi
haber vermiĢ. Âhirzamanda gelen Mehdi gibi, herbir asır
Âl-i Beytten bir nevi Mehdi, belki Mehdiler bulmuĢ…”
(Mektubat 19.mektup 4.nükte)
Üstad H.Hakverdi Ġmam Humeynî (ra) ve mücahit Ġran
halkı hakkında Ģunları söylemektedir:
“Ehl-i Beyt-i Resulullah (as)'ın eĢi ender, yüce vârisi ve
mümessili ve medar-ı iftiharı olan Ġmam Humeynî
(ra)'nin ulvî-nuranî değeri,her ne kadar kadirĢinas ve
vefakâr-kahraman Ġran halkı ve öncüleri tarafından
büyük ölçüde bilinip takdir edilmiĢse de, içtimaî
sünnetullah gereği, yine de layık olduğu kıvama
ulaĢamamıĢ; Yüce Ġmam'in, Resul-ü Ekrem'den ve
Eimme-i Ma'sume'den maada, ondört asırlık bir zaman
33
diliminin en yüce ve en azametli bir Ġslam mücahidihidayet imamı ve evliyalar sultanı., olduğu vakıası
(çoğunlukla) kavranamamıĢtır. Bununla beraber,
kahraman Ġran halkı; (hiç mübalağasız) Hz. Âdem'den
günümüze kadar gelen Ġslam tarihinin, Yüce Ġslam'a,
Kur'an-ı Kerim'e ve Aziz Resule- Eimme'ye ve Ġlâhî
değerlere., bağlılıkta en sadık, en vefakâr, en halis, en
fedakâr ve en cefakâr bir millet-i mukaddesesi olduğunu
bil-fıil ispatlamıĢtır. 'Ümmet-i Hizbullah', 'Aherinler',
'mutlu olan ğaribler', 'din süreyya yıldızında da olsa,
yeryüzüne indirecek olan yiğitler...', 'yeryüzünün
halifeleri-vârisleri olan önderlersâlihler ve mustaz'aflar'
olan kahraman Ġran halkının bu kudsî özellikleri yer yer
Ġmam Humeynî (ra) tarafından bizzat dile getirilmiĢtir.
Örneğin; Sahife-i Nur: 21/180-181;Vasiyetname (terc):
37-38; îlh...
Bununla beraber, yine de asırlar geçtikçe Yüce Ġmam
(ra)'ın Ġlâhî makamı-derecesi ve azâmeti daha iyi ve daha
çok anlaĢılacak, tâ., sonsuzluğa kadar ulaĢmıĢ olacaktır...
Aynı Ģekilde, muhteĢem Ġslam Ġnkılabı‟nın da eĢsiz
ve sınırsız değeri ve Ġlâhî azâmeti ve yüceliği, gelecek
çağlarda (günümüze kıyasla) daha net ve Ģümullü bir
Ģekilde takdir edilecek, nesl-i ati. Yüce Ġnkılab'ın ve onun
müessisi olan Ġmam'in ve Hizbullahî ümmetin huzur-u
manevîyesinde kemal-i hürmet ve muhabbetle eğilecek;
melaike-i kiram, enbiya-i izam ve ervah-ı tayyibe ise, bu
vesileyle Nebîyy-i Ekrem (sav)'e sonsuz tebriklerini
sunacak, Aziz Ġmam'dan ve muhteĢem Ġnkılab'dan dolayı,
böylece; Resul-ü Ekrem (sav)'i kutlamıĢ olacaklardın.
ĠnĢaallah.,.”
34
Ahir zamanda gelecek ve Salihlerin dünya hakimiyetini
sağlayacak olan dört ehlibeyt imamı bir anlamda mehdi
konumundadırlar. Mehdisel hareketin temelini atan,
iskelesini yapan, tuğlasını-sıvasını yapan ve çatısını ören
bu dört imamdır. Bu dört imamdan hangisinin Ġmamı
Mehdi olduğu ise diğer üç imamın ona olan teveccühleri
ile anlaĢılabilir. Biz muhabbet gözüyle ve sağlam
delillerle bir iĢarette bulunuyoruz. Önemli olan Mehdinin
kim olduğu değil mehdisel hareketin(inkılab-ı mehdinin)
baĢlandığının bilinmesidir. Yoksa Ģahıs odaklı
konuĢmalar kısır döngüye neden olur ki bunun da
ümmete faydası yoktur. Ġran halkı yaptıkları devrimle
Ġmam Mehdi‟ye devlet-ordu hazırlamıĢlardır.
Ġmam Humeyni ahir zamanda gelecek bu ehlibeyt
imamlarını Ģiirinde Ģöyle anlatmaktadır:
ġair, Sad‟i ġirazi ise eğer,
Benim ve senin söylediklerimiz tümü oyundur.
Bende de Ģu an seni Ģiirle oyalayamadığım için
miir‟le oyalayarak ısrarını kırayım hiç olmazsa:
Ahmettir Muhammed Muhtardan
Ki hamid‟i koruyucu olsun
Ya Hamid, Muhammed Hakkı için
Fatıma, Hz.Fatıma‟nın yüce neslindendir.
Bu ağacın meyvesinin hüsnü ise Hasan
Muhsin payidar dost olsun.
Yasir pak sıpteyn alindendir
35
Ġhsanın sırrına mazhar olsun
Ali, al-i Ali‟nin bostanındandır.
Ali‟nin zikri ali (cc) olsun
Ahmed sülalesinden beĢ kiĢi
Cümlesinin Ģefaatçisi sekiz ve dört olsun.
Kızım yeni bir Ģiir istedin benden
Miir dedim ki hatırında kalsın.(Pir-i AĢk,Hamd yay. Ġst.
1994,s.283)
Ahir zaman fitnelerinin Ģiddeti zamanında dünya
haklarına bu imamlar yol gösterecektir.
Ġmam Humeyni, Ġslam devrimi ile Ġran‟ı tağutların
pisliğinden temizledi. Ġran coğrafyasında islamın
bayrağını yani Allah‟ın kanunlarının hakimiyetini
sağlamıĢ oldu. Yani bir anlamda Ġran halkının kurtarıcısı
oldu. Ġmam,insi Ģeytan olan Büyük Ģeytan Amerika‟nın ,
Ġran‟daki ellerini-kollarını kesti.Batı ve doğu emperyalist
devletlerin,devrimi içten yıkma giriĢimleri halkın direniĢi
ve Ġmamın basireti sonucu fiyasko ile sonuçlandı.
36
Ġran, Emperyalist ve Siyonist DüĢmanıdır
Ġran devriminin en belirgin özelliği Siyonist ve
emperyalist karĢıtı olmasıdır. Devrim liderinin amacı
islamı yeryüzüne hakim kılıp, Salihlerin yönetimini
sağlamaktır. Devrim müstekbirlere karĢı mustazaflarla
dayanıĢma içerisindedir. Bu devrim batı emperyalist
devletlerin kabusudur.
Dönemin siyonist rejim baĢbakanı Menahem Begin:
11 ġubat‟da Ġslam Ġnkılabı zafere ulaĢtığında “Ġsrail için
kabus dolu günler baĢladı”diyor.
Yeni baĢbakan Netenyahu “hayatımın en sıkıntılı
anlarını yaĢıyorum” diyor.
Ġslam Ġnkılabı önderi Merhum Ġmam Humeyni ise “11
ġubat”ı “Allah‟ın günü”yani “yevmullah” olarak
tanımlamıĢtı.
Aivgdor Lieberman diyor ki:
“Dünya güçleri uluslar arası kararlara itaat etmesini
sağlamak için Ġran üzerindeki baskılarını artırmalı ve
Ġran‟ı durdurmalı” (Haaretz 21.08.2010)
Siyonistler Ġran‟ın hazırladığı Kudüs ordusunun bir gün
harekete geçip Ġslam bayrağını Kudüs‟e dikmelerinden
korktukları-endiĢelendikleri için Ġran‟ın durdurulması
37
gerektiğini özellikle belirtiyorlar. Ġran sınırlı sayıdaki
Lübnan Hizbullah‟ı eliyle bir anlamda büyük günün
antrenmanlarını yapmaktadır. Siyonist Ġsrail devletçiği
sayıları milyonları bulan Hizbullahilerin karĢısında
tarihin çöplüğüne gömülecek bir daha bu küstahlığa
cesaret edemeyecek ve yok olup gideceklerdir.
Eski
ABD
BaĢkanı
George
Bush
diyor
ki:
“Dünya barıĢının önündeki en büyük tehdit Ġran‟dır.”
(UsaToday13.11.2006)
Aslında tüm dünya halkları, dünya barıĢının önündeki en
büyük tehlikenin Büyük ġeytan Amerika ve uĢaklarının
olduğunu çok iyi biliyorlar. Ġran, dünya halklarının değil
Ġsrail‟in en büyük düĢmanıdır .Dünya halkları,
emperyalistlerin
hiç
umurlarında
bile
değildir.Emperyalistlerin tüm gayeleri Ġsrail‟in varlığıbüyük Ġsrail‟in kurulmasıdır.
Ġsrail eski baĢbakanı
Ehud Olmert diyor ki:
“Ġran sadece Ġsrail için değil, bütün dünya için bir
tehdittir” Usa Today 13.11.2006)
Bütün dünya diyerek aslında dünyadaki bütün
Siyonistleri kastetmektedir.
38
Ġsrail CumhurbaĢkanı Shimon Peres diyor ki:“Eğer
dünya uyanıp Ġran‟ı zamanında durdurmazsa, dünyanın
geleceği tehlike altına girecektir.” (Jerusalem Post
32.09.2008)
Evet, Ġran durdurulmadığında Ġsrail‟i yok edecektir.
Siyonitlerin geleceği tehlike altına girecektir-yok
olacaklardır.
ABD‟nin Ġsrail büyükelçisi Jeremy Issacharoff diyor
ki:
“Ġran tehdidinin kapsamı sadece Ġsrail ile sınırlı değil.
Nükleer askeri kapasiteye sahip bir Ġran‟ın teröre verdiği
destekle ılımlı Arap rejimlerini de tehdit etmekte, bu
tehdit bütün bölgeyi kapsam alanına almaktadır. Ġran‟ın
Hamas‟a verdiği destek, onun Gazze‟nin kontrolünü ele
almasına yol açtı, Ġsrail‟e karĢı kullanmak üzere füzelerle
donattı. Aynı Ģekilde Lübnan‟da, 2006 savaĢından beri
Hizbullah‟ı uzun menzilli füzelerle donattı. Böylelikle
Hamas Ġsrail‟i güneyden Hizbullah ise Kuzey‟den tehdit
ediyor.”
(Washington
post
09.02.2009)
Ġran, Ġsrail ve Amerikan‟ın bölge iĢbirlikçi-jandarması
tüm rejimleri tehdit etmektedir. Ġran, halkların uyanıĢ
39
kaynağıdır. Halklar uyanıp bilinçlendiklerinde bu habis
rejimler yok olmaya yüz tutacaktır.
H.Hakverdi bu
anlatmaktadır:
münafık
güruhun
akıbetini
Ģöyle
“Emperyalist-müstekbir kâfirlerin güçlü, müslümanların
da zayıf olduğu zehabıyla , kâfirlere yağcılıkdalkavukluk yarıĢında bulunan hain-habis münafıklar
dahi, Allah‟ın bir fethi (ya da Ġlâhî bir emri) gelip,
kâfirler mağlub, mü‟minler de muzaffer olunca; bin
bir piĢman olacak..” (Mâide:52) Fakat, mülevves kültür
ve ahlâkın Ġslam ümmeti arasında yayılmasının âmili
olmakla..; “Ģehir Ģehir ve sokak sokak yakalanıp,
lanetlenmiĢ olarak,
ele
geçirilip,
öldürüldükçe
öldürülecek..”(Ahzâb:60-62), böylece; ihanetin ve
Ģeytaniyetin cezasını bulacaklardır...
CihanĢümul fethe eriĢme gününüz ne zaman?...” diye,
mü‟minlerle
istihza
eden,
mülhid-müĢrik-ve
münafıkların.., o kutlu fetih günü vâki olacak olan
piĢmanlıkları, kendilerine asla fayda sağlamayacak, hak
ettikleri zillete ulaĢacaklardır. (Secde:28-30‟a telmih).
Zaten; “hal-i ye‟sde; tevbenin ve nedametin kabul
olunmayacağı ve hiçbir fayda sağlayamayacağı..”
Kur‟an-ı Kerim‟de,
açıkça
ifade
edilmiĢ
bulunmaktadır.
(Yûnus:90-91;
Mü‟min-Ğâfir:8385;..)…”
40
Seyyid Ali Hamaney :
‟‟Her nerede istikbar karĢı, Siyonizm‟e karĢı, Amerika‟ya
karĢı bir hareket varsa bu hareket bizim için makbuldür;
onu destekler ve onaylarız.‟‟(2011)
Ya da:
„‟Amerika ve Siyonizm karĢıtı hareketler özgün ve halkçı
hareketlerdir. Eğer sloganlar Amerika ve Siyonizm‟in
çıkarınaysa o sapık bir harekettir‟‟(Haziran 2011)
Ġslam Devrimi lideri Ġmam Hamenei‟nin “Emperyalizm
ve siyonizmin müdahil olduğu hareketlerin
karĢısındayız; emperyalizm ve siyonizme karĢı olan
hareketlerin yanındayız”
Ġran, emperyalist ve Siyonist karĢıtı-düĢmanı tüm
hareketlere her türlü yardım kapısını açmıĢtır. Bu
kapsamda tüm dünya mustazaflarını desteklemektedir.
ABD
BaĢkanı
Barack
Obama
diyor
ki:
“Biz Ġran‟ı izole etme çabalarımızı sürdüreceğiz”
Bilakis,Ġran yerinde hamleleriyle Amerika‟yı izole
edecektir. Ve zaman bize bunu gösterecektir. Ġran,
Barack Hüseyin Obama‟nın deccalvari yüzünü aĢikar
edecektir. Barak yahudilerin, Hüseyin Müslümanların
ve Obama hiristiyanların taktıkları bir isimdir. ġimdi bu
Ģahısın dini nedir? Bir taraftan ağlama duvarının yanında
41
ibadet ediyor, bir taraftan kilisede diğer yandan
Ġstanbul‟da camide geziyor. Bu Ģahıs ismi-cismi ve
ameliyle tarihin en dehĢetli-sinsi bir kafiridir. Ama nafile,
Ġran yapacağı hamlelerle bu kafiri de alt-üst edecektir.
Allah‟ın yardımıyla bu kafirin (deccalin) planları, Hasan
RUHANĠ‟nin izleyeceği ılımlı-akılcı-barıĢçı politikası
sayesinde akamete uğrayacaktır. Bu Tehdit edene(Bush)
tehdit(Ahmedinejat) ,barıĢ-demokrasi diyene(Obama)
barıĢ(H.Ruhani) hamlesidir. Bakalım el mi yaman biz mi
yamanız.
Ġsrail BaĢbakanı Benyamin Netenyahu diyor ki:
“Ġsrail‟in ve dünyanın karĢı karĢıya olduğu en büyük
tehlike Ġran‟dır. Ġran Ġsrail‟i ortadan kaldırmakla tehdit
ediyor. Holocaust‟u reddediyor. Terörü destekliyor.
Afganistan ve Irak‟ta Amerika ile savaĢıyor. Lübnan ve
Gazze‟yi kontrol altında tutuyor. Arabistan ve Afrika‟da
köprübaĢları kuruyor. Dünya Ġran‟a karĢı harekete
geçmeli, Ġran durdurulmalı. Ġran‟a karĢı askeri seçenek
masada
durmalı.”
(Onejerusalem
01.03.2011)
Bu serzeniĢ,Amerika ve NATO‟nun Afganistan-Irak,
Ġsrail‟in Hamas-Hizbullah‟tan yediği darbelerin dıĢa
yansımasıdır.
“Ġran; Ġsrail devleti, Ortadoğu ve bütün dünyaya bir
tehdittir. Bugün önümüzde duran en büyük tehdit
Ġran‟dır. Radikal unsurları harekete geçirip bölgenin
istikrarını bozuyor.” (Ġnternational Free News Agency
16.08.2011)
42
Bu itiraflar, kafirlere karĢı sert ve caydırıcı politika
izlenmesinin ne kadar da isabetli olduğunun
göstergesidir. Bunların anladığı dil budur. Eğer bir hak
gasbı varsa bu hak masa baĢında değil bunların baĢına
vurularak alınır. Emperyalistlerin istikrarı-psikolojilerihuzurları bozulmalı-tokat yemeli ki laf anlasınlar.
“Ġsrail‟in tarihinde karĢılaĢtığı en büyük tehdit ve meydan
okuma Ġran‟dan kaynaklanıyor” (CNN 21.02.2009)
Dünya halklarını köle, kendilerini efendi olarak
gördüklerinden baĢ kaldırmayı kabul edilemez
görüyorlar. Dünya halklarının, Ġran halkını örnek-model
almasından
korkuyorlar.
Devrimin-inkılabın
yansımalarından çekiniyor-ürküyorlar.Uykularının kaçma
nedeni budur.Ya da devrim sadece Ġran ile sınırlı kalsa
bunlar bu kadar tedirgin olmazlar.
“Ġran lideri Hamenei global güvenlik için en büyük
tehdittir. O ülkeye hükmekmekte ve fanatizmi
aĢılamaktadır. Eğer Ġran rejimi atom silahına kavuĢursa
tarihi değiĢtirecektir. Dünyanın ve ortadoğunun geleceği
kesinlikle buna bağlı” (The Jewish Chronicle
05.05.2011)
Rehber feraset-basiret ehli bir önder olduğunu gayet iyi
biliyorlar. Alimler meclisinin en alimi ve alimler ile
daima istiĢare eden bir rehberden korkuyorlar. Meclis-i
Hubregan‟dan korkuyorlar.Peygamberlerin varisi olan
alimlerden korkuyorlar. Velayet-i fakih yani Salihlerin
yönetimini istemiyorlar. Bilimsel ilerlemelerin sadece
kendi kontrollerinde olmasını istiyorlar. Korktukları
43
baĢlarında bir bomba misali patlayacak ve gerçeğe
dönüĢecektir.
“Ġsrail Ġran‟ı, nükleer programı ve balistik füzeleri
dolayısıyla en büyük tehdit olarak görmektedir. Ġsrail‟in
yok edilmesinden söz eden Ġran füzelerine nükleer baĢlık
takabilir. Belki bazılarınız Ġran rejiminin sadece
Yahudileri tehdit ettiğini düĢünüyor. Eğer böyle
düĢünüyorsanız, çok yanlıĢ düĢünüyorsunuz, kesinlikle
çok yanlıĢ düĢünüyorsunuz.” (Msnbc 24.09.2009)
Ġran, Yahudilerin değil Siyonist ve emperyalistlerin
düĢmanıdır. Ġran‟ın amacı nükleer silah üretip halkları
yok etmek değil, bilimsel ilerlemedir. Ama Ġran,
Siyonistlerin yok edilmesi gereken birer pislik olduğunu
açıkça ifade ediyor. Amerika‟nın dünyanın her yerinde
taĢlanması gereken büyük Ģeytan olduğunu söylüyor. Batı
emperyalist devletlerin dünyanın efendi olmadığını
bilakis kan içmekten doymayan vampirler-sömürgeciler
olduğunu belirtiyor. Ġran, müstekbirlerin mustazaflara
haklarını hiçbir zaman vermeyeceğini hakkın bunlardan
zorla
alınacağını
haykırıyor.
Ġsrailli General Ephraim Sneh diyor ki:
“Amerika tarafından terörist örgüt olarak tanımlanan
Hizbullah Güney Lübnan‟dan Ġsrail‟e saldırdı. Onun
silahları da Suriye üzerinden Ġran‟dan geldi. Ġran
terörizmi desteklemekte ilk sırada yer alıyor.”
(Washington Post 07.11.2011)
44
Sanki de güney Lübnan bunların toprakları ve
Hizbullah‟ın bu bölgeye bir saldırısı var. Bilakis iĢgalci
olan Ġsrail kendi toprakları uğruna savaĢan Hizbullah‟tır.
Suriye Hizbullah‟a Ġran‟dan gelen silah ulaĢtırmada bir
köprü vazifesi görüyor.Ġran-Suriye ve Hizbullah direniĢ
eksenidir.Ve bu üçlüye saldıranlar ne adla olursa olsun
Siyonist eksene tabidir.
ABD Eski DıĢiĢleri Bakanı Condoleezza Rice diyor ki:
“Amerika‟nın ortadoğu‟daki çıkarlarına en büyük tehdit
Ġran‟dır. Bunda hiçbir Ģüphe yok. Ortadoğu‟daki
çıkarlarımıza yönelik en büyük meydan okuma Ġran‟dan
kaynaklanıyor. Görmek istediğimiz Ortadoğu‟ya yönelik
en büyük tehdit yine Ġran‟dır.” (BBC 31.06.2007)
Batı Asya‟nın adı bu emperyalistlerce Ortadoğu‟dur. Bir
kıtanın adına bile müdahale etmektedirler. Kıtaların adına
bile müdahale eden bu sömürgeciler, kendi çıkarlarına
meydan okuyan bir Ġran‟a tahammül etmeleri
imkansızdır. Ġran‟ın bunların korkulu rüyası haline
gelmesi ve bu sömürgeci güçlerin planlarını akamete
uğratması Müslümanlar için ne büyük bir onur
kaynağıdır.
Fransa DıĢiĢleri Bakanı Douste-Blazy diyor ki:
“Bugün bizim üzerinde durduğumuz iki anahtar kelime:
Ġran‟a karĢı birleĢme ve uluslar arası toplumun
kararlığıdır. Bu konuda uluslar arası toplumun birlik
içinde olmamasından daha kötü bir Ģey yoktur.” (China
Daily 17.05.2006)
45
Uluslararası toplum Ġsrail-Amerika ve NATO‟ya karĢı
dur demelidir. Tüm kötülüklerin kaynağı bunlardır. Ġran
bunlara(müstekbirlere) karĢı ve mustazaf halklardan
yanadır.
Amerikalı Cumhuriyetçi Senator Wasserman Schultz
diyor
ki:
“Washington ile Ġsrail arasındaki iliĢkiler Ġran karĢısında
güçlü bir Ģekilde ve birlik içinde olunmalıdır. Ġsrail‟in
karĢı karĢıya kaldığı en ciddi tehdit Amerikalı ve Ġsrailli
yetkililerin sıkça vurguladığı üzere, Ġran‟dır. Ġran bölge
için ölümcül bir tehdit olarak durmaktadır.”
(Wassermanschultzhouse
29.04.2010)
46
Amerika Siyonist Kongresi temsilcisi Wasserman
Schultz diyor ki:
“Yahudi devleti teröristlerden ve Ġran gibi düĢman
devletlerden büyük acı çekmektedir.”
(Wassermanschultzhouse 29.04.2010)
Siyonizme ve emperyalizme darbe vurmanın, O‟nların
planlarını alt-üst etmenin adı terörizm ise biz(Ġnkılabiler)
teröristtiz. Biz bundan onur duyuyoruz. Ama tüm dünya
halkları biliyor ki Ġsrail terörist ve katil bir devlettir.
Bunlara liderlik eden ġaron- Lieberman- NetenyahuShimon Peres..gibileri insan kılığındaki vampirlerdir.
Siyonistler yine Ġran'a yükleniyor: "Ġran Hamas'ı yeni
füzelerle donattı...!"
Gazze zaferinin üzerinden günler geçmeden Hamas lideri
Halid MeĢal, Tahran'a, Ġmam Hamenei'nin yanına
gidip "kazanılan zafer için" Ģüklanlarını sundukton
sonra "kazandığımız
bu
zaferde
asıl
pay
sizindir" diyor.
47
Devrimin Yansımasını Önlemek Ġçin Alınan Tedbirler
Ġslam devrimi dünya mustazaf halkları nazarında
müstekbirlerin hakimiyetinden kurtulma ümidi oldu.Eğer
devrim kendi bünyesinde büyüme-geliĢme dinamiğini
gösterirse bu ümidin gerçekleĢme olasılığı yüksektir
denilebilir.Batı
emperyalist
devletler,
devrimin
bünyesinde bu enerjiyi barındırdığını bildiklerinden
dolayı Ġran‟ın komĢu ülkelerinde önlemler almaya
baĢladılar.
Bu önlemlere binaen bu ülke rejimleri devrimin gerçek
manada yansımasını önlemek için uzun vadeli-programlı
planlar yaptılar.Örneğin ülkemizde
devrim etkisini
önlenmek-kırmak-çarptırmak için birçok önlemler
alındı.Mehmet UFUKALP kardeĢimiz bu konudaki
tespitleri kayda değerdir:
„‟Ġran Ġslam Devrimi vuku bulduğunda bütün dünyada
büyük yankılar uyandırmıĢ, bu dalganın etraftaki bütün
ülkeleri bir anda saracağı korkusu emperyalistleri ve uĢak
tağutları sarmıĢtı. Bu yüzden Türkiye‟de askeri ihtilal
yaptırdılar, Afganistan‟ı iĢgal ettiler, Pakistan‟da darbe
yaptırdılar,
Irak‟ta
Saddam‟ı
baĢa
geçirdiler.
Ġslam inkılabının bir yıldırım etkisi ile bütün sayılan ülke
halklarında büyük bir heyecan büyük bir enerji meydana
gelmiĢ, rejimler toplumsal patlamalarla her an
yıkılabilecek zehabına kapılmıĢlardı.
48
Bu sebeple emperyalistler ve iĢbirlikçileri bütün güçleri
ile bunun önüne geçmeye çalıĢtılar, önce Ġslam
inkılabından etkilenen düĢünen insanları Ġslam Ġnkılabına
düĢman ettiler, yetmedi vahhabizmi bu ülkelere islam
inkılabı kültürüne aĢı olsun diye soktular. MüthiĢ bir
vahhabiyat kitapları tercümesi baĢlatıldı.
Bu güne kadar "ne Ģamın Ģekeri, ne arabın pis yüzü " diye
bir kültür oluĢturup araplara karĢı olan türkler ve onların
darbeci generalleri rabıta örgütü ile iĢbirliğine gittiler,
vahhabilerden parasal yardımlar aldı, adamlar, mollalar,
aydınlar satın aldılar,hepsini islam inkılabı aleyhine
kullanmaya baĢladılar.
Bu durum Turgut Özalın liberalist yönetimi altında bütün
hızı ile sürdürüldü, daha sonra bu kendi oluĢturdukları
frenkteĢtaynı herhalde kendileri için bir tehlike olarak
görmüĢ olmalılar ki, bu kendilerine islam inkılabına karĢı
gaz verdikeri adamları hapispahenelere alıp presten
geçirdiler, beyinleri ile oynadılar.
Hapishaneye radikal islamcı olarak girenler diyalogçu
ılımlı müslüman olarak çıktılar.
Bu beyin kontrol hareketleri içeride dıĢarıda her yerde bir
Ģekilde devam etmektedir.Ġslam devrimi olur olmaz,
diğer ülkelerdeki islami yapılanmalarda bir heyecan
oluĢtu. Sanki bu gün Ġran'da yarın baĢka bir ülkede her an
bir sosyal patlama yaĢanacakmıĢ gibi durumlar yaĢandı.
ÇeĢitli cemaatler gruplar partiler meydana gelebilecek
sosyal patlamalara lokomotiflik yapmak üzere harekete
geçtiler. Ġslam Ġnkılabından hemen sonra Tatvanda
49
yapılan miting ve Selamet partisinin Konya mitingi
söylediğimiz heyecanın birer ispatı gibidir. ĠĢte bu
olayları da korkarak ve bahane ederek Türkiyede darbe
yapıldı.
Darbenin hemen akabinde, darbeyi yapanda Amerika
olduğundan dolayı, ülkelerinde bir islam devrimi
yaĢanmasını istemeyen bütün arap ülkeleri ile türkiye‟yi
abd bu noktada birleĢtirdi. Bu arap ülkeleri mısır Suud, o
zamanın Irakı, Suudi ve diğer beylik arap ülkeleri
Türkiye ile siyasi kültürel iliĢkilerini hızlı bir biçimde
geliĢtirmeye baĢladılar.
Ġran‟da Ġslam Ġnkılabı olduğunda Türkiye‟de özellikle
doğuda bulunan mütevazi medrese mollaları Ġmam
Humeyni için Mehdi çıktı diye kurbanlar kestiler. Ġmam
Humeyninin evladı resül bir alim bir önder olduğunu
halka anlatmaya baĢladılar. Bütün bu durumlar elbette
rejimin muhbirleri tarafından efendilerine rapor
ediliyordu. Rejim bunun için tedbirler aramaya baĢladı.
Tam bu sırada Adıyamanın kahta ilçesinde o güne kadar
ismi cismi duyulmayan bir Ģeyhi devlet gözetim altına
aldı ve bu gözaltını kendi eliyle bütün halka yaydı. Bütün
halk o zamanın sınırlı iletiĢim araçları ile de olsa bu
adamın rejim tarafından gözaltına alındığından haberdar
edildi. Böylece insanları bu adamın etrafında toplamak
için zemin uygun hale getirmeye baĢlandı. Ġnsanlar bu
zatı tanıdıkça oraya bedava otobüs seferleri ziyaretler
seyahatler düzenlendi. Anlattığımız Ģeyhte rejimin her
kanaldan kendine yönelttiği insanları bir güzel rejime
bağlama ameliyesine baĢladı. Menzil köyünde insanlar
hidayet ediliyor, günahkar giden masum dönüyordu,
namaz kılmayanlar namaza baĢlıyor, içki içenler içkiyi
kumar oynayanlar kumarı bırakıyordu ve bu meyanda bir
50
sürü keramet hikayeleri halkın arasında hızla yayılmaya
baĢlamıĢtı.
Seksenli yılların ilk yılları, rejime muhalif insanların
(700
yüzbini
aĢkın)
hapishanelere
taĢınması,
uslanmayanların idamı ve hapisteki hayatına devamı
sağlandı. Uslananlar ise rejimin hazırladığı çeĢitli
programlarında
görev
aldılar.
Rejim hemen her cemaat, parti, grup, klik ve hareketten
insanlarla ilgilendi ve adamları vasıtası ile çoğunu
yönlendirir
hale
geldi.
Sağ veya sol, dindar veya laik her kesim artık rejim
tarafından
kontrol
ediliyordu.
Rejimle asla hiç bir zaman uzlaĢmayan, anlaĢmayan,
rejimle hiç bir iliĢkisi olmayan kesim Ġslam Ġnkılabına
bağlı
olan
kesimdi.
Rejim bu kesimide içerisine ajan ve muhbirler sokmaya
çalıĢarak çalıĢmalarından haberdar olmaya gayret etti.
Amerika israil, ülkelerine islamın hakim olmasından
endiĢe eden arap ülkeleri ve türkiye elele kolkola Ġslam
Ġnkılabı hareketini engellemek, halkın gözünrden
düĢürmek, karalamak için ellerinden geleni ardına
koymadılar.
Arap sermayesi ile ayakta duran Rabitkatül Alemil Ġslami
(Vahhabi) hemen sünnilikle mücadelesini durdurdu,
sünniliği yedeğe alıp islam inkılabı ve Ģia aleyhinde
harekete geçti. Türkiye köy köy gezilerek mollalarla
irtibat
kuruldu.
Mal, para, makam ve dünyalıkla halk üzerinde nüfuzu
olan insanlar bir bir satın alınmaya baĢlandı.
Burada Ģimdilik isim resim belirtmemeyi uygun
bululuyorum, gerekirse eğer farklı Ģekilde de
davranabiliriz
elbette.
51
Mesela güneydoğuda önemli bir medrese alimi Ġmam
Humeyniden Ġslam Ġnkılabından övgü ile sitayiĢle
bahsediyordu. Ancak ne zamanki muaviye tipi arapların
dostu bir parti baĢkanının sağladığı imkanlarla dünyanın
orasına burasına rabıta alimleri ile birlikte yaptıkları
seyahatlere
baĢladı
iĢin
rengi
değiĢti.
Bu zat rabıta Ģebekesinin kontrolünde Ġrana da
gönderildi. Orada Ġranda güya kendi kalıplarına uymayan
konularda Ġslam Ġnkılabının ne kadar da islamdan uzak
olduğu vehmini o zatlara vermeye çalıĢtılar.
Her zamanki gibi zaafların sahibi zavallı insanlar ne
olacak. Gözü dünya görmüĢ, midesi hayal edilmeyecek
nimetlerle müreffeh olmuĢ, etrafı dünya mal ve metai ile
donanmıĢ, etrafındadi insan görünümlü Ģeytan rabıta ve
onların yerli iĢbirlikçilerinin sahte iltifat ve itibarları ile
gözleri dönmüĢ bu zavallılar öyle zavallı bir hale
gelmiĢlerdi ki, artık haĢa affınıza sığınarak ifade etmek
istiyorum çünkü bizzat kendi ifadesidir: Sünni bir ( ....
)nin bile irandaki en namuslu kadından islama daha yakın
olduğunu anlatmaya baĢlamıĢtı bu belam kılıklı
biĢerefler.
Amerikancı islam projesi Ġslam Ġnkılabına ümit bağlayan
müslümanlar dıĢındaki bütün yerel cemaat ve
yapılanmaları kontrolüne aldı. Artık partiye baĢkan
milletvekili aday bilmem ne olacak kiĢi vaĢingtonun
yolunu tutuyordu. Cemaatlere lider, Ģeyh, önder olmanın
yolu da yine vaĢintondan geçiyordu. Bütün klasik
geleneksel sünni çevre amerikanın kendilerine
tanımladığı Ģia tehdidi ile amerikanın emrinde bir ve
beraber idiler.
52
Amerikanın, israilin, avrupa emperyalist devletlerinin,
uĢak arap ve benzeri rejimlerin onca çabalarına rağmen,
vahhabizmi finanse edip her türlü yolla türkiye
toplumuna pompalamalarına rağmen, anadolu halkını
islam inkılabına ilgiden, muhabbetten, araĢtırmaktan
alıkoyamadı.
Bütün fitne hareketlerine rağmen türkiyede Ġslam
Ġnkılabına ilgi duyan kitleler oluĢtu. Bu kitleler
genellikle, rejimle muhalefeti birazda eti ve kemiği ile
hisseden doğu illerindeydi. Her yerde islam inkılabına
muhabbet duyan insanlara rastlansa bile doğuda daha sık
kümelenmiĢlerdi
tabii
olarak.
Tabi emperyalizmin emrindeki rejim ve dostları buna da
bigane kalacak değillerdi. Ġslam Ġnkılabına Ġmam
Humeyniye lebbeyk diyen kitleler, elbette oldukları yerde
kalmayacak, bu halka geniĢledikçe rejim kendisini
tehlikede
hissedecekti.
Rejim ve dostları bu sefer de Ġnkılapçı müslümanları
islam inkılabından soğutmak, yolarını saptırmak,
aralarına nifak sokmak için harekete geçti. Bir çok
inkılabpçı genci, etnik köken,
bölgeciliki ve
hemĢehricilik fitnesi ile bu kitle arasına sızan rejim
taraftarı
adamlar
kontrollerine
aldılar.
Ġslam Ġnkılabına sadık, Ġmam Humeyninin mektebini esas
almıĢ hareket bütün olup bitenlere karĢın yolunda emin
adımlarla ilerlemeye devam etti ve etmektedir.
Bununla birlikte bir çok müslüman kendilerini bu
53
çizgiden ayıran fitne taifelerine kapıldı ve doğuda bir çok
menfur eylemlerin yaĢanmasına alet oldular. Zaman
içerisinde bu yapıda bilmeden bulunan samimi inkılapçı
müslümanlar temizlendi, yapılanma tümüyle rejimin
adamları tarafından kontrol edilen rejime uygun insanlara
kaldı.
Ġnkılabı hareketten kopartılarak rejimin kontrolündeki
harekete sokulan kesim rejim tarafından pkk ile
çatıĢtırılarak türkiye genelinde bu kontrollü harekete
sempati ile bakılmasını sağladılar. Bir kaç yıl olaylar bu
minval
üzere
devam
etti.
Artık batıdaki ve türkiye genelindeki halk pkk gibi cani
bir terör örgütü ile savaĢan bu rejim güdümlü harekete
islami hareket olarak bakıyor ve sempati duyuyordu.
Ancak bölge halkı bu güdümlü hareketle birlikte
islamdan
da
soğuyordu.
Bu güdümlü hareket rejime bağlı efendilerince pkk ile
ateĢkes yapıp (ki rejimin hedefi buydu zaten) inkılapçı
müslümanları hedef almaya baĢladılar. Camilerde orda
burda nice inkılapçı müslümanı hedef alıp ortadan
kaldırdı ve ülkeyi mezar evlerle örmeye baĢladılar.
Rejimin hedefi pkk yı tasfiye edip bu güdümlü hizbi
kontrayı harekete geçirip bütün inkılapçı ve diğer
müslümanları bu örgüt eliyle kontrol etmekti.
Ancak planlar istedikleri gibi yürümedi. Bu hareketin
rejim tandanslı bir hareket olduğu bütün eylem ve
söylemleri ile inkılapçı müslümanlar tarafından her yerde
54
her türlü çalıĢma ile ifĢa edildi. 2000 yılı Ocak ayında
yapılan operasyonla hizbikontra rejim güdümlü hareketi
son kez daha bütün ülkeye duyuruldu, reklamı yapıldı.
Urfa kırsalına silah ve mühimmat bırakılmıĢtı ki bu örgüt
bu silah ve mühimmatla dağa çıkarılacak ve bunların
yapacakları eylemlerle inkılapçı müslümanlar kontrol
edilecek ve müslüman anadolu halkı da Ġran yanlısı
gösterilmeye çalıĢılan bu canavarlar sayesinde islam
inkılabına düĢman edilecekti, bu güdümlü hareket pkk da
yapıldığı gibi rejimin kontrolünde görünüĢte ise rejime
düĢmanmıĢ gibi hareket edecek ve rejime muhalif ne
kadar insan varsa bu yapılanmanın jurnalı sayesinde
rejim tarafından imha edilecekti. Ama elhamdulillah ki
olmadı.
Türkiyede Ġslam Ġnkılabına olumsuz bakıĢta bu
yapılanmanın önemli bir etkisi vardır. Halbuki bu
canilerin hedefi, kendilerini yönlendiren rejimin de
hedefi aynı idi, ki bu hedef islam inkılabı düĢmanlığı idi.
Ġslam Ġnkılabına karĢı global emperyalizm, ülkemizde
bütün klasik ya da yarı modern bütün sünni çevreleri
islam inkılabı karĢıtlığı çerçevesinde organize etmiĢti.
Buna karĢılık, devrimci bir köklü geçmiĢe sahip olmasa
bile, fıtri bir dine bağlılık ve fıtri bir zulme karĢı oluĢ
ruhu ile bu ülkede din düĢmanlarına karĢı verilen
mücadelelerin simgeleri olan ġeyh said Palevi ve Üstad
Bediüzzamanın mücadelesi anadolu toprağında islami
devrim kıvılcımlarını bu topraklara ve insanların
ruhlarına ekmiĢti.
55
Bu kıvılcımların neĢvu nema bulduğu ruhlar, iĢte,
evrensel istibarın bütün çabalarına, onca fitne ve fesadına
rağmen Ġslam Ġnkılabına lebbeyk demiĢti.
Bu arada eĢyanın tabiatındaki daimi ibtila devam
ettiğinden, bu yolda nice insanlar nefislerinin, heva ve
heveslerinin, efendi ve hocalarının ve onların
yanlıĢlarının kurbanları oldular. Yani bu sefer sorun
inkılapçı müslümanlarda idi.
Rejimle mücadelenin zemininin vahhabi kültürü olarak
temayüz ettiği bu yıllar ne yazık ki ortaya hem vahhabi
hem inkılabçı gibi türler ortaya koymuĢtu. Ġslam Ġnkılabı
mektebi ile taban tabana zıt olmasına rağmen vahhabi
kültürü ile yetiĢmiĢ nice genç insan bir yandan da islam
inkılabı heyecanını taĢıyor Ġslam Ġnkılabına müĢtak bir
haleti ruhiye taĢıyorlardı.
Zamanla Ġslam Ġnkılabının nuru her türlü vesile ile
temayüz edince vahhabizmden etkilenen bir kısım
insanlar ya vahhabizmden yana tavır aldılar ya da
vahhabizmi terkettiler.
Vahabizmi terkedenler daha bir ihlasla islam inkılabı
mektebine yönelirken, vahhabizmde direnenler çok kısa
bir zamanda çözüldüler, liberalleĢtiler, dün söylediklerine
taban tabana zıt hareketler tavırlar içerisine girdiler. Bir
zamanlar küfür diye niteledikleri iĢleri bizzat kendileri
yapmaya baĢladılar. Vahhabizm gerçeklere tosladı.
56
Velhasıl bu adamlarda amerikancı islam kervanına
katılmıĢ oldular.
Ġslam Ġnkılabı bütün dünyada olduğu gibi bütün insanlık
üzerinde de önemli etkiler bıraktı. Öyle ki insanlar bu
etkinin Ġslam Ġnkılabından dolayı olduğunu bile
bilememeyecek tarzda.
Her insan, grup, cemaat, kitle, ülke, bölge bir Ģekilde
etkilendi. Elbette Ġslam Ġnkılabının en fazla etkilediği
kesim bu inkılabı gerçek anlamda anlayıp ona karĢı
çıkanlarla ona destek olanlarda olduğu aĢikardır.
Ġslam inkılabının insanların mayaları, ihlasları, o
insanların ALLAHa yakınlık ve uzaklıkları, dostları,
düĢmanları, çıkarları, zevklerine göre de etkileri oldu.
Mesela bir kısım insanlar arap tağuti rejimlerinin
rabıtasından beslenen alimlerin nemalandığı gibi, onlarda
islam inkılabından çıkar beklediler.
Bazıları hizmet bizden, para sizden stratejisi ile irana
gittiler, sözümona islami çalıĢmalarında kullanılmak
üzere finans kaynağı temin etmek istediler. Ġran Ġslam
Cumhuriyeti devasa bir devlet. Bu para karĢılığı hizmete
talip olanlara istedikleri ücreti nasıl temin ettikleri
konusu ayrı bir konu. Vahhabizmden etkilenipte rabıtaya
takılmayan çoğunuda medrese hocalarının oluĢturduğu
bu zatlar rabıtanın inkılap düĢmanlarına verdiği ücreti,
kendilerini inkılap dostu gördüklerinden islam
inkılabından talep etmiĢlerdi.
57
Bu adamlara Ġran‟dan büyük ihtimalle sivil yapılanma
vakıflardan gönderilen ücretler devam ettikçe
kendilerince Ġslam inkılabına hizmet sadedinde
kendilerince çalıĢmalar yaptılar. Ancak bu insanlar islam
inkılabı adına sadece ismini biliyorlardı. Ġslam Ġnkılabına
muhabbetleri ilahi ahkamı, Ģeriati ğarrayı hakim
kılmasından duydukları muhabbetten öte geçmiyordu. Ne
devrimden, ne sosyal vakalardan, ne toplum
psikolojisinden bir Ģey anlamıyorlardı.
Bu yüzden Ġslam Ġnkılabını idrak etmiĢ müdrik ulema
karĢısında farklı bir konuma geldiler. Çünkü eylem ve
söylemleri ile inkılabı yansıtmaktan uzak idiler. Ġslam
inkılabı toplumda inkılabi çevrelerde anlaĢıldıkça
bunların yüzeyselliği sığlığı anlaĢılıyordu. Bunlar ise bu
sığlıklarını savunmaya, islam inkılabı bağlamında
topluma yayılan bilince karĢı çıkıyorlardı.
Zamanla bunların islam inkılabına güya dostluklarının
ucunda bir de ücretin olduğu anlaĢılınca bu durum
inkılabın sorumlularının haberdar olmasının
sağlanmasına kadar sürdü. Bu yüzden bu durumda hüccet
tamam olduğunda bunlara akan finansman kaynağı
kesiliyor, bu kesinti üzerine bu güya inkılap dostları
hemen islam inkılabına sırt çeviriyor, hemen toplumda
islam inkılabı aleyhine çalıĢmalara baĢlıyorlardı.
KardeĢlerimiz için bu söylenenler birer hikaye gibi
glemesi muhtemeldir. Ancak anlatılanların bir arka planı,
bir gerçeği, olayların kahramanları velhasıl herĢeyi fiilen
vardır ve Ģimdilik biz de mahfuzdur.
58
Gayri islami rejim, Ġslam Ġnkılabının etkilerinden her
zaman korktu ve daima bu etkileri kırma ve nötralize
etmeye çalıĢtı.
Ġslam inkılabına mezhebi bakıĢla yaklaĢanları ta baĢından
beri ayırmıĢ, onları islam ınkılabı karĢısında amerikancı
islam yapısı olarak baĢtan organize etmiĢti.
Rejmini üzerinde durduğu sorun, bu sefer islam
inkılabına olumlu yaklaĢanları islam inkılabından nasıl
uzaklaĢtıracağı idi. Rejim kendi eliyle kurup örgütleyip
diğer bütün illegal kürt hareketlerini onun vasıtasıyla
sindirdiği pkk bölgede hem halkı islamdan ve dolayısı ile
islam inkılabından uzaklaĢtırıyor, hem de marksist bir
manifesto ile yola çıkardığı pkk militanları temizlemekte
de sıkıntı yaĢamıyordu.
59
Güneydoğu bölgesinde, islam inkılabı heyecanı ile dolu
bir kitle vardı. Bu kitle dindar halkın çocukları
gençlerden oluĢuyordu. Ġslam inkılabı onların gözünde
zulme direniĢin adresiydi. Ġslam Ġnkılabına yaklaĢımları
duygusal planda kalıyordu.
Rejim adamları vasıtasıyla bu kitleyi kontrol etmeyi
baĢardı. Bir zamanlar islam inkılabı muhabbeti ile dolu
gençler, ya inkılaba düĢmanr ettirildi ya da düĢman
olmayanlar ise balta ile satır ile tasfiye edildi. Bir kısmı
ise kandırıldı, bu yapılanma tümüyle inkılapla hiç bir
alakası kalmadığı halde halkın gözünde iran yanlısı
imajını acımasızca kullanmaya devam etti.
Bu rejim yapılanmasının bölgeye ve ülkeye korkunç
kötülükleri oldu. Onlar sayesinde bölge halkı hem islama
hem de islam inkılabına soğudu, pkk nın kucağına itildi.
Rejim daha sonra bu yapılanma eliyle islam inkılabına
muhabbet eksenli diğer islami hareketleri sindirmeye,
yok etmeye, eritmeye karar verdi. Ġddiaları ise Ģuydu,
Tek Ġslami Hareket. ParçalanmıĢ bir hareketin baĢarı
Ģansı olmaz deniyordu. Halbuki kimse onlarla ne baĢında
ne sonunda birlikte değildi ki bir parçalanmadan söz
edilebilsin. Bu hareket elbetteki bu düĢüncesini kendisini
kontrol eden rejimden almaktaydı, rejimin hedefide bütün
inkılapçı müslümanları tek merkezden kontrol etmek
istiyordu. Onların hedefi rejimin çarklarına uymayan,
uzlaĢmayan, rejime bağlı olmayan insanları, önderleri
yok edip, onlara tabi cemaatleri rejime bağlı yapılanma
içerisine sokup kontrol etmekti. Bu adamlar o zaman
Ģöyle diyorlardı: Bakınız pkk nasıl ayakta kalmıĢ ve
mücadele ediyor, diğer bütün kürt hareketlerini DDKD,
KUK, RIZGARĠ gibi hareketleri yok etti, onların
tabanlarına el koydu ve tek hareket haline geldi bu
yüzden mücadeleye devam ediyor.
Halbuki bilmiyorlardı ki, pkk yı rejim diğer bağımsız
muhalf kürt örgütlerini yok etmek için bizzat kendisi
kurmuĢtu. Aynı Ģeyi islami hareketler içinde
düĢünmüĢlerdi, ancak ALLAHın izni ile bunu
baĢaramadılar.
Ġslam inkılabına gerçek anlamda sadık müslümanlar,
bunların rejimle bağlantılarını deĢifre edip halka ilan
ettiler. Bütün hareketleri adım adım takip edilip
komploları bertaraf edildi.
60
1989 yılı adeta hendeğin kazıldığı ve insanların saflarının
belirginleĢtiği yıllardı. Bütün dünya 1988 de Ġranın BM
ateĢkes kararını kabul edip savaĢa son vermesi
sebebiyle, Ġranı sanki, yenik, tükenmiĢ bitmiĢ bir ülke
gibi görmeye baĢladılar. Bütün kafirler Ġslam Ġnkılabına
son darbeyi her türlü yolla vurmaya hazırlanmıĢken,
bütün münafıklar da Ġslam Ġnkılabına düĢmanlıklarını
alenen gösterdi kendilerini açığa çıkardılar. ĠĢte tam bu
sıralarda Salamon RuĢdinin ġeytan Ayetleri adlı romanı
çevresinde fitne değirmeni oluĢturdular.
Ġslam Ġnkılabı bütün haĢmeti ile bu densizliğe
kalkıĢanlara savaĢ açtı. Bütün bu fitne hareketine destek
olan ülkelerle diplomatik ve benzeri krizler yaĢandı,
büyükelçiler geri çekildi, adeta savaĢ açma durumuna
geldi.
Kafirler ve münafıklar 8 yıl süren savaĢta iran halkının,
yorgun, bitkin, bezgin ve inkılaba sırt çevirmiĢ halde
olduğuna hükmediyorlardı.
GeliĢi devrim olan Yüce Ġmam Humeyni a.s. ın rihleti de
bir devrim oldu. 30 milyona yakın insan onun yasına,
cenaze merasimine katılarak Ġmamlarına
yüzçevirmediklerini dosta düĢmana gösterdiler.
Bu olayların ülkemize de yansımaları oldu. Ġranın
ateĢkesle savaĢtan çıkması bazı inkılapçı çevrelerde hayal
kırıklığına dönüĢtü, Ġslam Ġnkılabını eleĢtirmeye
baĢladılar.
Ġslam Ġnkılabı mektebi elhamdulillah ki anadolu
coğrafyasında da hattı imamı esas almıĢ islami davet
61
cemaati yoluna devam ediyordu. Ġnkılabi kültürün
yaygınlaĢtırılması maksadıyla DAVET dergisi yayın
hayatına baĢlıyordu.
Varlıklarını inkılabi gençlere borçlu olan kimi çevreler
de, kendi fikir ve düĢüncelerini Ġslam Ġnkılabı haberleri
ile harmanlayarak yayınlar yapmaya baĢladılar.
Ġnkılabı seven gençlerde sevinmiĢlerdi, ne güzel islam
inkılabını esas alan dergiler yayın hayatına baĢladılar
diye.
Ancak Davet dergisinde Ġslam Ġnkılabı ile ilgili FECR
suresinin tefsirine diğer dergilerden eleĢtiri yöneltildi.
Ġnkılabı mı Kurana uydurmak gerekiyor, Kuranı mı
inkılaba uydurmak gerekiyor diye Fecr Suserisin Ġslam
Ġnkılabı bağlamında tefsirine itiraz yönelttiler. Bu tefsiri
cifircilikle suçladılar. Sonradan bu tefsirin Ġmam
Humeyniye ait olduğunu anladıklarında baltayı taĢa
vurduklarını anladı ve özür meyanında yazılar yazdılar.
Yayının inkılapçı müslümanlar arasında gereksiz
polemiğe neden olduğu anlaĢılınca Davet dergisi
yayınına son verdi, tabii, fıtri tebliğ ve faaliyetlere devam
edildi
Seksenli yıllar, iran Ġslam Ġnkılabı tanınıp anlaĢılınca
kendi yapılarına uygun görmeyen amerikancı islam
kesimi islam inkılabının karĢısında yer aldığı yıllar
olurken, doksanlı yıllar, Ġslam Ġnkılabını benimseyen ya
da benimsemiĢ görüntüsü verenlerin ayrıĢma yılları oldu.
62
Ġslami hareket görüntüsü altında, hedefleri halk olan,
zalim yönetimlerin izalesine yönelik hiç bir çabayı
bünyelerinde barındırmayan, vahhabizm kültüründen
etkilenmiĢ yapılar da doksanlı yıllarda amerikancı islam
saflarına katılıyorlardı.
Tabanlarını islam inkılabına sadık gençlerden
zahmetsizce oluĢturan kimi yapılanmalar da, tabanlarına
ihanet içerisine girerek islam inkılabı ile yollarını
ayırıyor, tabanlarını kaybetmeyecek tarzda yavaĢ yavaĢ
saflarını belli ediyorlardı. Bünyelerinde islam inkılabına
sadık, okuyan, anlayan, yaĢayan bilen inkılabi gençliği
çeĢitli vesilelerle bünyelerinden atmaya, sindirmeye, yok
etmeye çalıĢıyorlardı.
Doksanlı yıllar, seksenli yıllarda pkk yi dengelemek için
rejimin oluĢturduğu hizbikontra yapılanmasının, islam
inkılabına sadık ya da sempati ile bakan cemaatleri ya
yoketmek üzere tedhiĢ ve sindirme hareketlerinin
baĢlamasına tanık oldu. Rejim bu organizasyon ile islam
inkılabına sadık veya sempati ile bakan müslümanları
hedef almıĢtı tümüyle.
Bu hareket, tabanına aldığı insanlara kitap dergi ve
benzeri ilimle irtibat kuracak kaynakları yasaklıyor, ele
geçirdikleri insanları tam bir mankurt haline getiriyor,
tümüyle zihinsel kontrol kıskacında bir robot gibi
kullanmaya baĢlıyordu.
Bölgede kendileri haricinde hiç kimseyi islami hareket
olarak görmüyor, ancak hedef olarak islam inkılabını
seven müslümanları görüyorlardı. Bu karanlık güruh
63
bölgede tehdit, Ģantaj, kavga, dayak, yaralama, öldürme
eylemleri ile tam bir sindirme hareketine baĢladı.
Daha önce pkk ile çatıĢtıkları için, bölge halkını
kaybetseler bile türkiye kamuoyunda iyi bir imaj elde
ettiklerinden, inkılapçı müslümanları sindirmek için pkk
ile ateĢkes yapıp, satorların ucunu müslümanlara
çevirmeye baĢladılar. Artık bir müslüman ya camide, ya
sokakta, ya namazda, ya çarĢıda, ensesine inecek bir
satırla bu dünyayı terkediyordu. Hedef seçilenlerin ortak
özellikleri islami duyarlılıkları olan insanlar olmalarından
baĢka bir Ģey değildi. Bu örgüt camileri iĢgal etti. Kuran
okumaktan aciz insanlar camilerde insanlara kuran
dersleri vermeye baĢladılar. Camilere namaz vakitlerinde
bile insanlar engellenmeye baĢladı. Bu meyanda binlerce
onbinlerce müslümanı katliam edip yok ettiler.
Bu insanların tabanı kendilerini rejimin
yönlendirdiğinden haberleri yoktu. Çünkü onlara okuma,
anlama, öğrenme yasaklanmıĢtı. Onlara sadece
körükörüne ittaat öğretilmiĢti. Onlar da o kör itaatle
islama hizmet ettiklerini sanıyorlardı. bu örgüt, askeri
birliklerin yanında çalıĢma kampları oluĢturdu. O
kamplarda çeĢitli askeri, gerilla eğitimleri aldılar. Bu tür
hareketlerle de kendilerini diğer islami hareketlerden
güçlü görüyor övünüyorlardı.
Halkın düğünlerini, mevlitlerini, cenaze törenlerini
örgütsel hareketleri için bir zemin olarak kullanıyor,
düğünlerde hareketin önde gelenleri halay çekerek
64
insanlara bu güne kadar göremedikleri güya islami bir
tebliğ yöntemi sunuyorlardı.
Siyasal Bilgiler fakültesindeki arkadaĢlardan birisine kürt
halkını rejimin kontrolüne sokmak için görev verilmiĢti.
Diğerine ise islam inkılabından etkilenen islami
duyarlılık sahibi insanları rejime entegre etme görevi.
Bunlardan birisi a. öcalandır ki pkk eliyle rejimden
bağımsız hareket eden kürt örgütlerini sindirerek pkk yı
rejime, derin devlete, ergenekon yapılanmasına bağladı.
Diğer zat ise Hüseyin Durmaz dan baĢkası değildi.
Nedense sonradan soyadını velioğlu olarak değiĢtirme
gereği duymuĢtu.
Bu zat ise Diyarbakırda Ġlim Kitabevinde örgütlenmeye
baĢlamıĢtı. Kitabevi BalıkçılarbaĢı semtinde bir pasaj
içerisinde sota sayılabilecek bir yerde idi. Direkt caddeye
açılmıyordu kapısı. Kitabevi asma katlı idi, çoğu insan
bitabevinin içeriden yukarıya açılacak ikinci bir katının
olduğunu bilmiyordu. H. Velioğlu genelde ikinci katta,
kitabevine gelenlerin haberi olmayacak Ģekilde bulunur,
aĢağıda konuĢulanları takip ederdi.
Bu adamlar 1989 yılına kadar halka kendilerini Ġslam
Ġnkılabına sempatizan olarak tanıttılar. Daha çok Mısır
ihvanının takipçileriymiĢ izlenimini vermeyi de ihmal
etmezlerdi.
89 dan sonra ne olduysa oldu, grup kitap ve dergi
sansürüne baĢladı. Kitabevlerine dergi almıyorlar,
sempatizanlarına dergilerden uzak durmalarını salık
veriyorlardı.
65
O yıllarda oralarda bulunduğumuz için yaĢananlara
bizzat tanık oluyorduk. Ancak bu adamların hem islami
inkılabı sempatizanı gözüküp hem de dergi kitap
okumalarına sınır getirmelerine bir anlam veremedik ve
biz bu sınırlamayı kabul etmedik ve hiç uymadık.
Çünkü onların dergilere kitaplara sınırlama getirip sansür
uyguladıkları tam o zamanda islam inkılabı ile ilgili
dergiler kitaplar yoğun bir Ģekilde yayınlanmaya
baĢlamıĢtı. Bu grup bu hedeflerini takipçileri arasında
çok sıkı bir Ģekilde uyguladı. O zamanlar Ġslami Davet ve
Tevhid adlı dergiler yayına baĢlamıĢtı.
Biz bu sansürün rejim tarafından uygulandığını çok iyi
biliyorduk. Çünkü hedef bu yapılanma ile islam
inkılabına sempatizan olabilecekleri toparlayıp islam
inkılabına soğutmaktı ki, bu dergilerde ne oluyordu. Bu
dergiler Ġslam Ġnkılabını anlatarak rejimin kontrolündeki
bu hareketin tabanının rejimi kontrol edenlere karĢı
uyanmalarına neden olabilirdi.
CIA MOSSAD ve derin devlet bu örgütü tümüyle
kıskacına almıĢ, tümüyle merkezine yerleĢmiĢ, her türlü
materyal ile yönlendirme içerisine girmiĢti. PKK nın
diğer sol marksist bağımsız örgütlerin üzerindeki rolünü,
bağımsız islami hareketlere karĢı bunlara vermiĢlerdi.
Bu adamlar doğu, güneydoğu yoğunluklu olmak üzere
bütün türkiyede varlıklarını zikredilen Ģer odaklarının
yardımları ile hissettirmeye baĢlamıĢlardı. Gezmedikleri
köy, ulaĢmadıkları mezra, muhatap olmadıkları belirgin
Ģahsiyet ve hareket bırakmamıĢlardı. Gittikleri her yerde
islami hareketin ekseninin kendilerinin olduklarını,
66
islami bir çalıĢma içerisinde olanların kendilerine mutlak
itaat etmelerini istiyorlardı. KarĢı çıkan, eleĢtirenler ise,
kendi güya islami hareketlerinin önündeki engel olarak
görüyor münafık damgası vurarak o insanları ele
geçiriyor yok ediyorlardı.
Bu gün bile bu yokediĢlerin ucunun ergenekona
dayandığını görmek, zaman müfessirinin olayları nasıl
bir güzel etfsir ettiğini gönderiyor. Ülkede yüzbinden
fazla insan kayboluyordu.
CIA MOSSAD ve derin devletin bu yapılanma ile hedefi
Ģuydu:
Bir taraftan mevcut rejime tehlike arz edecek islami
uyanıĢı bunların kontrolüne zorlayarak kontrol altına
almak.
Ġkincisi ise, bu yapılanmayı sanki Ġslam Ġnkılabı
destekliyormuĢ izlenimi uyandırarak adına hizbullah
diyerek, halkın gözünde gerçek hizbullah olan Lübnan
Hizbullahını da karalamak istiyorlardı.
Konu ile ilgili bir anekdotu paylaĢmak istiyorum. O
yıllarda Muhammed Hüseyin Fadlullaha bir türk gazeteci
hizbikontra asıllı kendilerini hizbullah diye adlandıran
derin devlet örgütünü sormuĢtu.
Fadlullah Lübnan Hizbullahının bu yapılanma ile hiç bir
alakasının olmadığını söylemiĢti. Tabi bu açıklama
adamların hiç hoĢuna gitmemiĢti. Çünkü zemin kaybına
uğruyorlardı. Hata ele baĢlarından birisi Fadlullahı
67
eleĢtiriyor ve güye bu yapılanmayı rejime hedef
göstermek için böyle söylediğini ifade ediyordu.
Bu hareketin bütün islam ve inkılap dıĢı, ihanet içerikli
hareketleri islam inkılabına sadık müslümanlarca tespit
edilip halka izah ediliyordu.
93 lü yıllardan 2000 yılına kadar süren tedhiĢ, cebr,
zulüm ve yoketme olayları, halkın bu örgütten nefret
etmesine, örgütün bir derin devlet yapılanması olduğunun
anlaĢılmasına kadar sürdü.
2000 yılı Ocak ayında son bir çaba ile yine derin devletin
çabası ile dağa çıkarılarak pkk türü bir hareket baĢlatmak
istedilerse de bu tutmadı. Çünkü dağa çıkarılmak için
Urfada hazırlanmıĢ beĢyüzü aĢkın eĢkiya, Urfa kırsalına
bırakılmıĢ silah ve cephaneye ulaĢamadan bölgeye yoğun
bir kar yağıĢı baĢladı. EĢkiya kar altında kalan silahları
bulamayınca bu uğursuz maya tutmadı ve bu yapılanmayı
yönlendirenler bir Ģekilde bu iĢe son verdiler. ġimdi bu
yapılanma bir zaman karĢı olduğu yöntemlere kendisi
geri döndü, vakıflar, dergiler ve benzeri yollarla cılız
varlığını korumaya, devam etmeye çalıĢmaktadır.
Hizipçi ilim fraksiyonu ile rejimin hedefi bölge halkını
iyice pkk nın kucağına itmek, (ondan sonra da zaten pkk
da derin devletin ergenekonun bir uzantısı, ilim
fraksiyonu gibi,) böylece hem islamdan uzaklaĢtırılmak
hem ed imhasını sağlamaktı.
Mitinglerde toplanan islami duyarlılığı olan halkın
tamamıdır, bunu hizipçi fırkaya mal etmek doğru
değildir. Çünkü bölgede saadet partisi de güçlüdür.
68
Ayrıca daha bir çok irili ufaklı islami cemaatler vardır.
Bir gerçek var ki, rejim bu taĢeron örgütü kullandığı için
bütün gücü ile her vesile ile onlara yardım yapmakta
ayakta tutmaya çalıĢmaktadır.
Ancak bölge halkı artık bu canilerin cinayetlerine canlı
tanık oldukları için bu örgütün orada veya Türkiye
çapında önemli bir etkinliği kalmamıĢtır, var olmaya
devam etmekle birlikte.
Yazılarını buraya alıntı olarak aldığım Mehmet
UFUKALP 1985 yılından 2000 yılına kadar bölgede
bulunup malum cemaatin yapısından tavanından
tabanından tebliğ metodları, bağlantıları, dostları ve
düĢmanları konusunda bizzat söylediklerini yaĢadığını
belirtmektedir.
69
Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in
devrimi çalma-hedefinden
saptırma-kotrol etme
anıları:
Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in, Ġslam
inkılâbı ateĢinin tutuĢtuğu ve mazlum halkın özgürlük
sedalarıyla kurĢunlara göğüslerini siper ettiği o günler
için anlattıklarına bir kulak verelim isterseniz.
“…Heykel, hatırâlarında, bugünlerde 32. yıldönümünü
kutlamaya hazırlanan Ġslâm Ġnkılabı Hareketi‟nin en
hassas günlerine ait bazı ilginç ipuçları da verir..
Ġran‟da ġahlık rejiminin çökmesi öncesinde, kadınlıerkekli milyonlar, „Allah‟u Ekber.. Khomeynî Rehber!.
Lâ ġarqıyye- Lâ Garbiyye.. Hukûmet-i Ġslâmiyye!.‟
(Doğu‟ya -yani komünist bloka- da Hayır; Batı‟ya -yani,
kapitalist dünyaya- da Hayır!.. Sadece Ġslam Hükûmeti )
diye bütün dünyayı hoplatan dev gösteriler yapar ve
ġah‟ın ordusu da, bu sivil ve silahsız halk kitlelerinin
üzerine ateĢ açıp, bir günde hattâ bazen, 10 binden fazla
insanı bile öldürdüğü günlerde, 1978‟lerde; (USA
emperyalizminin gizli servisi) CIA, (ġah‟ın gizli servisi)
SAVAK; (siyonist Ġsrail rejiminin gizli servisi)
MOSSAD ve (Türkiye‟nin gizli servisi) MĠT temsilcileri
ve Mısır‟dan da kendisinin katılımıyla, ġahlık rejiminin
kurtarılabilmesi için yığın birçok toplantılar yapıldığını
ve çareler düĢünüldüğünü anlatır, Heykel..
70
Heykel‟in anlattığı o çareler içinde;
1- Önce, hükûmet değiĢikliğine gidilmesini ve liberal
görünümlü birisine yeni bir hükûmet kurdurulmasını,
baskıcı düzenlemelere son verilip, Ġran toplumunda bir
rahatlama sağlanmasının planlandığını;
2- Bunun sonuç vermemesi halinde, o hükûmete de iĢten
el çektirilip bir askerî hükûmet kurulmasını ve tanınan
özgürlüklerden anlamayan kitlelere sert bir demir
yumruk indirilmesini;
3- Bu tedbirin de olumlu bir etkisinin görülmemesi
halinde, ġah rejimine muhalif gibi bilinen bir meĢhur
muhalif kiĢiye hükûmet kurdurulmasını,
4- Onun da bir tedbir olmaması halinde, Ġslamî eğilimli
bir generale bir darbe yaptırarak, halkın Ģiarlarında dile
getirilen Ġslam Cumhuriyeti ilan edilmesini;
5- Bunun da etkili olmaması halinde ise.. Ġran‟ın tam bir
kaosa sürükleneceğini öngördüklerini anlatmıĢtı..
Ve o tedbirlerin her birisi uygulanmıĢtı..”
ġimdi Mısır‟da da bu ve benzeri senaryolar ortaya
kondu/konulmaya çalıĢılmakta… Bu muhteĢem kıyamın
ateĢini bu gibi tedbirlerle söndürmek isteyeceklerdir…
ÇağdaĢ Samiriler devreye girecek, yine böğüren buzağı
heykelleri ile arz-ı endam edecektir… Mısır halkının
imtihanı daha bitmedi.
71
Ġran‟ın Suriye siyaseti neye dayanıyor?
Ġran‟ın Suriye‟ye yaklaĢımı çıkar esaslı değil, islami
dayanağı olan bir siyasettir. Ġran her zaman zor günlerin
dostu olmuĢtur. Zaten dost kara günde belli olur. BosnaFilistin-Afganistan-Irak-Sudan‟a zor durumda yardım
eden Ġran dıĢında bir devlet var mı? Bu devletlere silah
baĢta olmak üzere her türlü yardımda bulunmanın islami
duyarlılıktan baĢka ne dayanağı olabilir ki? Ġran
devriminin daha ilk yıllarında batı emperyalist devletler
Saddam‟ı Ġran‟a saldırdı. Bu zor günlerde Ġran‟a sadece
Suriye silah yardımında bulundu. Ġran bu günden itibaren
Suriye ile dostluk iliĢkileri olmuĢtur. Bu dostluk iliĢkisi
sayesinde Ġran silahları, Hizbullah ve Hamas‟a ulaĢmıĢtır.
Bugün, batı emperyalistlerin devletlerin saldırılarına
maruz kalan Suriye‟yi Ġran yalnız bırakmayacaktır.
Peygamberin Huzaalara yardımı gibi Ġran‟da Suriye‟ye
yardım edecektir. Siyonistlerin kontrolünde olan-uĢağı
olan Suud‟un-Katar‟ın yönlendirmeleriyle Suriye‟ye
yönlendirilen vahabilerin islami bir davaya hizmet
etmeyeceği her akıl sahibi insanın öngörüsüdür.
Ġslam Siyaset Fıkhı‟nda Ġslami olmayan devletlere
yaklaĢım-bakıĢ açısı nasıldır?
Ġslam Siyaset Fıkhı‟nda Ġslami olmayan devletler iki
gruba ayrılırlar: birincisi “harbi devletler” ikincisi
“kendileriyle anlaĢma yapılan devletler”
72
Enfal süresinin 72. ayetinde beyan edilmiĢtir. Bu hükmün
Hz. Resulüllah (s.a.v)‟in sünnetindeki karĢılığı
ise “Hudeybiye anlaĢması"dır.
ġöyle ki, Allah Tebareke ve Teala Kur‟an-ı Kerim‟de bu
hususu Ģöyle beyan etmektedir:
"Gerçek Ģu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah
yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile
(hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, iĢte
birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. Ġman edip hicret
etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar sizin onlara
hiçbir Ģeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda
sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir
yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında
anlaĢma bulunan bir topluluğun aleyhinde
değil.Allah, yapmakta olduklarınızı görendir."
TEFHĠMU‟L KUR‟AN‟DAN:
Bu ayet, Ġslam anayasasının çok önemli bir maddesini
içermekte ve müslümanlar arasında "velayet" iliĢkisinin
Ģartlarını ortaya koymaktadır.
“Ġslam'ın dıĢ politikada takındığı bu tavır, genellikle bir
çok uluslararası sorunun nedenini oluĢturan bu tür
tartıĢmalara kökten bir çözüm getirmektedir.”
73
“Bir önceki ayette Ġslam devleti sınırları dıĢında yaĢayan
müslümanlar, devletin siyasal korumasından hariç
tutulmuĢlardı ama bu durum onların iman kardeĢliği
iliĢkisi içinde olmasını engellemez. Bu nedenle, eğer
yardım isterlerse ezilmiĢ ve haksızlığa uğramıĢ
kardeĢlerine yardım etmek, Ġslam devletinin ve
vatandaĢlarının en büyük görevidir. Fakat bu durumda da
Ġslam devleti, uluslararası hukuka ve kabul edilen
evrensel hukuk kurallarına riayet etmelidir. Eğer Darü'lKüfr ile bir anlaĢma yapmıĢsa bu anlaĢmaya aykırı
olduğu müddetçe Darü'l-Ġslam müslümanlarının Darü'lKüfr'de zulüm gören müslümanlara yardım etmeleri
yasaktır.
Bu ayette "velayet" kelimesi anlaĢma için kullanılmıĢtır.
Saldırmazlık kararından açık olarak bahsedilsin veya
bahsedilmesin, ilgili taraflara barıĢ garantisi verildiğini
ifade eder.
Bunun yanı sıra metindeki "...ki onlarla sizin aranızda bir
anlaĢma vardır..." sözleri, Ġslam devleti ile küfür devleti
arasında yapılan bir anlaĢmanın sadece iki devlet
arasında yapılmıĢ bir anlaĢma değil, aynı zamanda iki
millet arasında da yapılmıĢ bir anlaĢma olduğunu
göstermektedir. Bu nedenle anlaĢma hem Ġslam devleti
hem de Ġslam devletinde yaĢayan müslümanlar için
bağlayıcıdır. Ġslam hukuku, müslüman vatandaĢların
Ġslam devletinin baĢka ülke veya milletlerle yaptığı
anlaĢmalarda sorumlu olmaması gibi bir duruma
müsamaha göstermez. Elbette anlaĢma yapan devletin
sınırları dıĢında yaĢayan müslümanların anlaĢmaya uyma
gibi bir zorunlulukları yoktur. ĠĢte bundan dolayı, Hz.
74
Peygamber'in (s.a) , Mekke müĢrikleriyle yaptığı
Hudeybiye antlaĢması Darü'l-Ġslam'ın vatandaĢlarından
olmayan Ebu Busayr, Ebu Cendel gibi müslümanlar için
bağlayıcı değildi.
FĠZĠLALĠ‟L KUR‟AN‟DAN
“Medine'ye göç etmeyenlere gelince, bunlar göç
etmedikçe kendilerine karĢı hiçbir ya aĢlık, koruyuculuk
yükümlülüğünüz yoktur. Eğer böyleleri sizden, aranızda
saldırmazlık antlaĢması bulunmayan bir topluma karĢı
din konusunda yardım isterlerse kendilerine yardım
etmekle yükümlüsünüz."
“Fakat bu yardım, müslümanların karĢı taraflarla
imzaladıkları antlaĢmaları ihlal etmeme Ģartına bağlı
olarak gerçekleĢmelidir. Bu fertlere, dinleri ve inançları
açısından haksızlık eden taraf, bu antlaĢmalı taraf dahi
olsa, durum değiĢmeyecektir. Çünkü asıl korunması
gereken müslüman toplumun çıkarıdır, hareket
stratejisidir ve bunların gerektirdiği iliĢkiler ve
antlaĢmalardır. Öncelikle korunup gözetilmesi gereken
bunlardır iĢte.”
75
Ġran‟ın dıĢ siyasetinin temeli
Ġran‟ın dıĢ siyaseti hususunda bu ülke anayasasının
152.ve 154. Maddelerinde Ģöyle kaydedilir:
“152. Madde: Ġran Ġslâm Cumhuriyeti'nin dıĢ siyaseti her
türlü tahakkümün ve tahakküm altına girmenin reddi,
ülkenin her yönden bağımsızlığının ve toprak
bütünlüğünün
korunması,
bütün
müslümanların
haklarının savunulması ve zorba /sultacı güçlere karĢı
hiçbir taahhüd altına girmeme, savaĢ yanlısı olmayan
devletlerle karĢılıklı barıĢçı iliĢkiler temeline dayanır.
154. Madde: Iran islâm Cumhuriyeti, bütün insanlık
düzeyinde insanın mutluluğunu ülkü bilir ve özgürlüğü
ve Hak ve Adalet yönetimini, bütün insanlığın hakkı
olarak tanır. ġu halde baĢka milletlerin içiĢlerine
karıĢmaktan tamamen sakınmakla birlikte, mustaz'afların
müstekbirlere karĢı hak arama mücadelesini yeryüzünün
her noktasında destekler.”
- Afganistan‟ın Sovyet Rusya‟nın iĢgaline uğraması
ardından kendisi savaĢta olmasına rağmen ekseriyeti
Sünni olan 3 milyon Afganlı‟ya kapılarını açmıĢ ve 30
yılı aĢkın bir süre her türlü yardımı yapmaktan
kaçınmamıĢtır. Liderliğini Gulbeddin Hikmetyar gibi
Ġslam inkılabına muhalif ve ġia düĢmanlığını gizlemeyen
mücahit gruplarına bile silah eğitimi ve silah vermekten
kaçınmamıĢtır. Hala bile Afganistan‟ın NATO iĢgali
altında bulunmasına rağmen bu ülke halkına yardımlarını
sürdürmektedir.
76
- Ġslam Ġnkılabı lideri Ġmam Hamanei baĢta olmak üzere
Ġslami Ġran üst düzey yöneticilerinin Ġslam ülkelerindeki
grup ve partilere yaklaĢımı, liderlerinin veya partilerin
Ġran‟a karĢı tavırları ve yakınlığı ölçü alınarak değil o
bölge veya
ülke halkının menfaatleri gözetilerek
belirlenmiĢtir hep. Ġran- Irak savaĢı sırasında Yaser
Arafat‟ın açıkca Saddam‟ın yanında yer almasına
rağmen Ġran, Tahran‟da kendi açtığı Filistin elçiliğini asla
kapatmamıĢ ve Filistin davası siyasetini asla Filistinli
grup ve partilerin
cahilce tutumlarına göre
belirlememiĢtir.
- KomĢu ülkelerin zayıflamasını asla fırsat olarak
değerlendirmeyen
Ġslami Ġran, sekiz yıl boyunca
savaĢtığı Irak‟ın ABD ve müttefikleri tarafından iĢgal
edilmesini fırsat bilerek intikam alma düĢüncesine
kapılmamıĢ ve tam aksine bu komĢu ülkenin iĢgale son
vermesi, toprak bütünlüğünü koruması ve bağımsızlığını
elde ederek halkına temel hak ve özgürlükleri sunması
için elinden gelen
yardımı yapmıĢ ve hala da
yapmaktadır.
- Öteki
komĢu ve bölge ülkelerindeki geliĢmeler
karĢısında da aynı tavrını sürdürmesine rağmen
emperyalizmin ve taassubun hizmetindeki kalemler
durmadan, utanmadan Ġslami Ġran‟ı Fars miliyetçiliği,
ġiicilik ve en iyimser ifadeyle
hakkı stratejik
hedeflerine feda etmekle suçlamaktadırlar.
Suriye konusunda insafsızca saldırılara maruz kalmasına
rağmen sorununun ülke içinde çözülmesi gerektiği tezini
savunan Ġran, bu doğrultuda sunduğu planında bu
ülkenin geleceğini Suriye halkının serbest seçimlerde
77
belirlemesini teklif etmiĢtir. Suriye halkının kararından
çekinen emperyalist güçlerle kuklaları ise zalim olarak
niteledikleri rejimin yerine baĢka bir zorba gücün
seçimsiz
gelmesini
teklif
edecek
kadar
zalimleĢmektedirler. Esad rejimi gitsin yerine bizim
adamlarımız gelsin diyerek ilkel çağ yöntemlerini
dayatmaktadırlar. Taassup girdabında boğulan kalemler
ise gözleri dönmüĢçesine emperyalizmin
yalan
mekanizmasına
alet
olmaktan
bir
zerre
utanmamaktadırlar.
78
Ġran devrimi ve yansıması/Ġslami UyanıĢ mı Arap
Baharı mı?
Bu gelen mevsim sonbahar mı, ilkbahar mı? diye bir soru
dolaĢıyor dünya Müslüman ve mustazaflarının zihninde.
Ne kadar da bahar-uyanıĢ sözcüğü bize doğanın
canlanmasını, yeĢeren rengarenk çiçekleri, kuzuların
melemesini müjdelese de, yeniden doğuĢu hatırlatsa da
bir bilinmezlikle karĢı karĢıyayız.
Güzel baĢlayan, umut veren bir yaĢamın sonu ne olacağı
bilinmez.
Ġyi baĢlayan bir savaĢın sonunun ne olacağı bilinmez.
GeliĢmeler umut verici de olsa sonucun ne olacağı yine
bilinmezlerle dolu.
Dünya mustazaf halkları uzun bir zamandan beri bir ıĢık,
bir kıvılcım bekliyor. Defalarca hayal kırıklığına uğrasa
da yaĢanan halk kıyamları umutların tükenmediğinin
göstergesidir adeta.
Binlerce soru dolaĢıyor zihnimizde. Acaba bu halk
kıyamları dıĢ emperyalist odakların kıĢkırtmaları,
oyunları sonucu mu oluĢtu? Veya bu doğal olarak mı
oluĢtu? GeliĢmelere hangi bakıĢ açısına göre
değerlendireceğiz, nasıl okuyacağız? Bu vakayı
değerlendirmede ihtiyatlı davranıp sonunun nasıl
olacağını mı beklemeliyiz? Yada vakıa bizi sonunu
beklemeye kadar sabrımızı taĢıran bir bitmez maceraya
mı dönüĢecek? Veya dünya mustazaf halkları dolap
beygiri gibi hep bir Ģeyler yaptığını zannedecek ama elde
var sıfır sinsi planının bir parçası mı olacak?...
Peki biz bu soruların cevaplarını nasıl bulacağız?
sorusunu irdeleyerek iĢe koyulalım.
79
Dünya halkları medya tarafından yönlendirilmektedir.
Siyaset, ekonomi, eğitim…gibi konularda dünya halkları
istenildiği-tasarlandığı gibi yönlendirilir. Hayır veya Ģer.
Ne yazık ki dünya ki medyanın %95‟den fazlasını
Siyonist, emperyalist blok kontrol etmektedir.( Ġnsanlık
tarihi boyunca güç elde etmek veya rakip gördükleri
kiĢi veya gruplara karĢı avantaj elde etmek için
baĢvurulan en etkili yollardan birisi “yalan haber”
olagelmiĢtir. “Medya Gücü”, zamanın Ģartlarına göre
kimin elinde ise en etkili silah olarak kullanılmıĢtır
hep…Peygamberlerin
mücadelelerinde
de,
Peygamber karĢıtı gücün bu silahı sürekli
kullandığını görmek mümkündür. Peygamberleri
yalanlamak için, ona katılımı azaltmak ve insanların
kafalarını ve kalplerini karıĢtırmak için bu “yalan
haberler” hep etkili olmuĢtur…Mesela Hz. Resulullah
(s.a.a.) döneminde, o Rahmet Peygamberi için,
“kahin, sihirbaz, Ģair” gibi yakıĢtırmalar ortaya
atılmıĢ, O‟nun –haĢa- Peygamber olmadığını ispat
için, tebliğ ettiği ayetlerin aslında Yahudi ve
Hıristiyanların tarihlerinden etkilenip uydurduğu
masallar” olduğu yalanını yaymıĢlardır.
Yine Ġslam tarihinde, medyayı olumsuz yönde
kullananlardan birisi olarak Muaviye‟yi görüyoruz.
Hz. Ali‟ye karĢı ġam ahalisini öylesine yalan
enformasyona tabi tutmuĢtur ki, Hz. Ali‟yi (a.s.)
“dinden çıkmıĢ” birisi olarak tanıtmıĢ ve uzun yıllar
boyunca minberlerden Ġmam Ali‟ye ve evladına lanet
okutturmuĢtu. Hatta Ġmam Ali (a.s.) mihrapta
suikasta uğrayarak Ģehit edildiğinde ve bu haber
ġam‟a ulaĢtığında ġamlılar ĢaĢkın bir halde “Ali‟nin
80
camide ne iĢi vardı? Ali namaz kılıyor muydu ki,
Mihrapta iken vurulsun” demiĢlerdi… Ġmam Ali‟ye
lanet okuma âdeti ise, bilindiği gibi Ömer bin
Abdulaziz zamanında, onun tarafından kaldırılmıĢtır.
Elbette bütün bu “yalancı medya” ya karĢı Kur‟an-ı
Kerim de gerekli önlemi almıĢ ve apaçık bir uyarıda
bulunmuĢtur:
“Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber
getirirse, onu 'etraflıca araĢtırın'. Yoksa cehalet
sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra
iĢlediklerinize piĢman olursunuz.”(Hucurat/6)
ġimdilerde ise, Ġslam Ġnkılâbına karĢı top yekûn bir
saldırı halinde bulunan uluslar arası istikbarın,
medyayı nasıl da kendi çıkarına kullandığına Ģahit
oluyoruz.)Bu blok dünya halklarını elinde bulundurduğu
böyle büyük bir güç vasıtası ile kendi menfaatleri
doğrultusunda yönlendirmektedir. GeliĢmeleri analiz
eden dünya halkları bu blokun medyayı elinde
tutmasından dolayı analizlerinde çoğu kez yanlıĢa
düĢmektedir. Evet zihinler böyle yönlendirilmekte veya
kontrol edilmektedir. Aslında dünya tarihi incelendiğinde
hep mustazaf kesimin müstekbirler tarafından
susturulduğunu görürüz . Amaç nedir denilecek olsa;
Kendilerinin menfaatine ters düĢen, halkların zihinlerinde
acaba sorusunun bırakılmasına tahammülleri bile yoktur.
Peki doğru habere, sağlıklı bilgilere nasıl ulaĢabiliriz?
Allah(cc) peygamberleri aracılığıyla yeryüzünü hiçbir
zamamn hüccetsiz bırakmamıĢtır. Son peygamberinden
sonra da onların varisi alimler vasıtasıyla bu görev icra
edilmiĢtir.
Bu açıklamalardan sonra soruların cevabına gelelim;
81
Bu kıyamlardan iki Ģekilde analiz edilebilir:
1-Bunlar
emperyalizmin
kıĢkırtmaları
sonucu
oluĢmuĢtur.
2-Halkların kendi iradesi ile doğal olarak oluĢmuĢtur.
Birinci sorunun analiz edersek; Batı emperyalist devletler
bölgede bulunan uĢaklarının artık modelin geçtiğini ve
halklar üzerinde olan otoritelerinin kayıp edilmesi
nedeniyle
bunların
kendi
amaçlarına
hizmet
edemeyeceğini ve halkların asıl mecraları olan alimlere
yönelmeleri ihtimalinin olması nedeniyle oluĢturulan
yapay bir tasarım sonucu yeni, etkili ve çekici modellerle
değiĢikliğe gitmek ve eski dümenin farklı bir vizyon ile
sürdürülmek istenmesidir.
Ġkinci sorunun analizine baktığımızda, kıyamların
meydana geldiği ülkelerdeki diktatörler kime hizmet
ediyorsa cevap da bir anlamda orada saklıdır.
Emperyalist uĢaklarına tahammül edemeyen, doğal
kaynaklarının emperyalist odaklara peĢkeĢ çekilmesine
ve bu nedenden dolayı aç ve periĢan bırakılan halkların
sabrının taĢması ve halkta bir infaalin oluĢması. Bu
soruların cevabının ikinci Ģıkta olduğu yönünde ipucular
da var. Peki ikinci Ģık doğru ise kısıtlı imkanlara rağmen
bu duruma nasıl gelindi?
Dünya halklarına ilk önce bir model gerekiyordu. Model
olmadan halkların böyle bir giriĢimde bulunulma olasılığı
son derece düĢüktür. Evet Model Ġran Ġslam Cumhuriyeti
ve onun yansıması Hizbullah ve Hamastır. Bunlar Ġslam
ümmetinin izzetini temsil etmektedir. Peki Ġnkılabın
modeli ne idi diye bir soru haklı olarak karĢımıza
82
çıkıyor? Ġnkılabın modeli peygamberin hareket etme
metodu, ilahi yardım ve ilahi bir Ģahsiyettir.
Bu hareketlerin dik duruĢları sayesinde halkların uyanıĢı,
harekete geçiĢi ve Ģahlanması yani devrimci hareketler
yeĢerdi. Ve dünya halkları müstekbirlerin bir örümcek
ağı gibi olduğunu ve kendilerinin güçlerini öğrenmiĢ
oldu. Bu emperyalist odaklar için tehlike çanlarının
oluĢtuğunun ve onların tahtlarının alaĢağı edileceğinin
habercisiydi.
Emperyalistler
artık
karĢılarında
Ġnkılabileri
(serdengeçtileri) buluyordular. Kafirlere karĢı sert, kendi
aralarında merhametli olan Ġnkılabiler savaĢta aslan
gibidirler. Ġmamları onlara sancağı verip savaĢa
yolladıklarında, komutanları saflarını düzelttiklerinde
Ġmam Ali gibi Ģu öğüdü kulaklarına fısıldar:
“Dağlar yerinden ayrılsa sen yerinden ayrılma, diĢini sık,
baĢını Allah‟a emanet et, ayağını yere bas ve diren,
gözünü ordunun ta sonuna dik, gözünü kıs ve bil ki
yardım ve zafer ancak Ģanı yüce olan Allah katındadır.”
Bu sonuçlara nasıl ulaĢıldı denilecek olursa;
Ehlibeytten biri kıyam etti ve mehdisel hareket baĢladı.
Artık dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Ġslami
uyanıĢ Ġmam Hamaney‟in deyimiyle;
“ Ġslam ülkeleri bir yana
uzanacaktır .”
Avrupa'nın göbeğine kadar
Evet Müslüman halklar Ehlibeyte asıl mecralarına
dönecektir ve bu kıvılcımlar onun ayak sesleridir.
83
Süreçin ise Ģöyle olması bekleniyor; Bu yeni doğmuĢ
Ġslami hareketler belirli bir süre tıpkı yeni doğmuĢ bir
çocuk gibi geçiĢ döneminde geliĢip olgunlaĢmak için ana
bünyeden beslenirler. Yani yine sistemin içinden ama
sisteme karĢı akıllıca bir yöntem ile hareket oturana
kadar ve batının devrimleri sahiplenme, kendi adamlarını
devrimin iplerini ele geçirme rolleri dibe vurana kadar
devam eder. Hareket bu Ģekilde beslenmeli ki belirli bir
süre sonra ana bünyenin sütü zaten acılığını
hissettirecektir.
Zaten bu birliktelik halkın isteklerine süreç içinde cevap
veremeyecektir. Bu süreç iyi yönetildiğinde batının
oyunlarının ve adamlarının dibe vurması hiç içten bile
değildir.
Bu açıklamalarda Mısır ve Tunus‟un izleyeceği yöntem
ve sonucun bu Ģekilde olması bekleniliyor. Zaten
sistemde sözde halkların taleplerine yanıt vereceği
yönünde yeĢil ıĢık yakmaktadır. Bu direniĢ açısından
olumlu bir koz olmasına rağmen bunun narkoz etkisi
yapıp sisteme güvenip entegre olmamaları konusuna
dikkat etmelidirler. Yani bu aĢamayı hedef değil bir
basamak olarak kullanmalıdırlar.
Libya‟da ise protestolar, itiraz yerine savaĢa
baĢvurulması bir zorunluluğun sonucudur. Yoksa bir
ülkedeki hareket zaruret durumları dıĢında orada yöntem
olarak ikna, konuĢma dilini kullanmalıdır. Tıpkı
peygamberin Mekke dönemindeki yöntemi gibi
olmalıdır. Ama Libya‟daki durum daha çok Medine
dönemine benziyor. Çünkü düĢmanın anladığı tek dil
savaĢ ve halkların desteğinin direniĢten yana olması. Bu
da bu yönteme bir anlamda kapı açmaktadır. Ve
kutuplaĢmanın, ayrıĢmanın olması da savaĢ dilini
84
kullanmayı gerektiriyor. Çünkü halklar artık iç içe değil,
tamamen ayrıĢmıĢ bir durumdadır.
Bahreyn, Yemen gibi ülkelerin ise uzun vade de sabır ve
gaybi yardımlarla, halkın direniĢiyle oradaki diktatörlerin
sonunun Mısır ve Tunus diktatörlerinin haline düĢmesi
bekleniyor .Halk kıyamlarının olduğu bu ülkelerde en
büyük sorun ipleri ellerinde tutacak kadroların olmaması,
var olan kadroların ise yaĢ oranının düĢük olmasıdır.
Buda gösteriyor ki sadece halkın kıyamı yeterli değil,
halkların kıyamı ve kadro ikisi birden olmalıdır. Batının
halkı uyutma-sindirme giriĢimleri devam edecektir. Bu
süreçte kadrolar hazır hale gelir, yine halklar kıyam
ederse iĢin rengi o zaman değiĢecektir.
Diğer Ġslam ülkeleri ise bu sürecin sonucuna göre tavır
alıp Ģekillenecektir.
85
Suriye konusuna gelince; Suriye konusu karmaĢık gibi
görünse de çok çeĢitli ellerin iĢin içinde olduğu
bilinmektedir. Acaba Suriye deki halk neden rahatsız?
Gerçekten sıkıntılar var mı? Yönetim bir Ģeyler mi
yapmak istemiyor veya yapamıyor mu? Ġki zıt kutup olan
Ġnkılabi ve Siyonist blok bu meseleye yaklaĢımı nedir?
gibi sorular cevaplanmalı ki meselenin iç yüzü
bilinebilsin.
Ġnkılap, Hizbullah ve Hamas üst düzey kiĢileri Suriye
konusunda BeĢar Esad‟ı destekler bir pozisyonda olması
,muhaliflerin ise ABD, Ġsrail ve bölge iĢbirlikçilerince
desteklenmesi olayı karmaĢık hale getiriyor. Bu durumda
meseleyi medya aracılığıyla değerlendirme yanlıĢlığına
da düĢmemeliyiz. BeĢar Esad baĢa geçtiğinden beri ġeyh
Ayetullah Fadlalah ile iyi bir iletiĢimi olmuĢ, Ġmam
Hamaney‟in tavsiyelerine uymaya çalıĢmıĢ ve direniĢi
her türlü desteği vererek bir anlamda Ġsrail‟in burnunun
yere sürtülmesi ve izzetinin ayaklar altına alınmasına
neden olmuĢtur. Bunlar bilinen gerçeklerdir.
Batı emperyalist devletlerin, muhalif kanatla ortak payda
da buluĢmaları, muhaliflerin bölge diktatör ve zalim
uĢaklardan her türlü desteği almaları muhalif kanadın
dayandığı temelin çürüklüğünü göstermesi bakımından
hayret vericidir. Bu noktada sanki Ġmam Ali‟ye muhalif
olanlar ile günümüzde Ġnkılabi çizgiye muhalif olanlar
aynı noktada buluĢuyorlar. Ġmam Ali muhaliflerini
7.Hutbede Ģöyle eleĢtirmektedir:
“ĠĢlerinde Ģeytanı ölçü aldılar, Ģeytan da onları ortaklar
edindi. ġeytan gönüllerinde yuva yaptı, yumurtladı,
civciv çıkardı, onları kendi eteğinde terbiye etti, büyüttü.
Böylece onların gözleriyle baktı, dilleriyle söyledi.
Onların hatalar merkebine bindirdi, onlara kötülükleri
süsleyip güzel gösterdi. Sonunda iĢleri, güç ve
saltanatında Ģeytanla ortak olanın ve onun diliyle batıl
söz söyleyenin iĢine benzedi.”
Ġster batı destekli ister de doğal oluĢan gösteriler diyelim
fark etmez, eğer bir ortamda zaaf var ise ve ortam buna
müsait ise o ülkede sorun var demektir. Acaba BeĢar
Esad bu sorunları neden çözemedi ve süreç bu seviyeye
geldi? Sonuç olarak sorunlar var ama Ģuna bakmalıyız bu
sorunları çözecek bir ortam oluĢturulmaya çalıĢılıyor
mu? Arapların izzeti olan ve Ortadoğu halklarının en
sevilen Ģahsiyeti olan BeĢar Esad niçin bu duruma geldi?
Neden yaĢlı, çocuk ve kadınların ızdıraplarının
86
halledilmesi bu kadar zaman alıyor? Bu adaletsizlik ve
kalpsiz oluĢun göstergesi değimlidir?
Bu sorulara cevap alınmadıkça emperyalist odakların
bize sunduğu, vermeye çalıĢtığı haberlere inanmaktan
baĢka bir çare kalmıyor. Ġlk önce Ģunu belirteyim ki
BeĢar Esadın alimler ile diyaloğu veya direniĢ gruplarını
savunması onun zalim olmadığının belirtisidir. Evet
bugün batı emperyalist devletleri temsil eden Ġsrail‟e
karĢı dünyada en çok direniĢe destek veren kiĢilerin biri
hiç kuĢkusuz BeĢar Esad‟dır.
Biz olayları duygusal değil akıllıca değerlendirmeliyiz.
Acaba diyorum Hz. Yusuf babası Hz.Yakub‟un sıkıntıda
olduğunu bilmiyor muydu? Otuz küsur yıl babasının
ızdırap çekmesini ve gözlerinden olmasına neden
olanlardan biri de Hz.Yusuf değil midir? Yapılması
gereken Hz.Yusuf‟un bir habercisini babasına
göndermesi ve ızdırabın sona ermesidir. Olay tamamen
bu kadar basittir. Ama biz iyi biliyoruz ki bu olayın böyle
olmasında büyük hikmetler saklıydı. Bu hikmetlerden
biri de Ģartların olgunlaĢmasıydı.
Olaya farklı bir açıdan bakılırsa dördüncü Amon ve
Hz.Yusuf‟un ülkede izlediği metod ile bugün BeĢar
Esadın izlediği yol arasında bir benzerliğin oluĢudur.
Evet tüm reformları bir kerede çıkması ve sistemdeki
çürük elemanların hemen elenmesi aceleyle değil yavaĢ
yavaĢ ve akıllıca olmalıdır.
Ġmam Alinin yanına gelip destek vereceğiz diyen dost
Hz.Abbas ve düĢman Ebu Süfyan‟ı davranıĢını acaleci
olarak nitelendiren Ġmam bir Ģeylerin oluĢması için
zamana ihtiyacın oluĢması gereklidir tespiti bize mihenk
taĢı olmalıdır. Bugün aynı tavrı dost ve düĢman odakların
BeĢar Esad‟a tavsiye etmesi ,dillendirmesi olayın
87
benzerliği açısından tarihteki tekerrürün bir anlamda
ifadesidir. Evet meyve olgunlaĢmadan yenmez.
Velev ki bir halk ;haklı bir davayla bile sahneye çıkmak
istese gerekli hazırlık, halk desteği olmadan iĢe acelecilik
ile koyulursa yanlıĢ yapmıĢ olur, bu bir basiretsizlik
örneğidir. Bu muhaliflerin selefleri önce böyle bir yanlıĢa
düĢtü. BaĢarı oranı çok düĢük bir iĢe giriĢip halkı
ayaklandırdılar ve iĢin sonu kötüye gidince savaĢtan ilk
önce kaçan bunlar oldu. Bununla da yetinmeyip zamanın
Muaviye‟si Saddam gibi bir zalimin kucağına kendilerini
attılar ve onun destekleyicisi, taraftarı olup böyle kötü bir
akıbet, siyah bir kalp ile Allah‟ın huzuruna gittiler.
DireniĢin savunucusu BeĢar Esad‟ın uzun vadede her Ģeyi
yerli yerine oturtacağından emin olabiliriz. Suriye
olaylarını da direniĢin geleceği açısından(HizbullahHamas) iyiye alamet olarak yorumlamak gereklidir.
Çünkü halk içinden kandırılmaya müsait kiĢiler olası bir
müdahale öncesi açığa çıkmıĢ veya süreç içerisinde
olayın iç yüzünü anlamıĢ olacaklardır. Ama müdahele ile
birlikte bu olaylar yaĢansaydı direniĢin beli Suriye
yönetiminin çok zor durumda kalması veya ipinin
çekilmesi hiç içten bile değildi. Suriye‟nin ipleri
çekilince bu Hizbullah‟ı, Hamas ve Ortadoğu halklarının
direniĢini beraberinde getirecek yani olay emperyelisler
açısından son bulmuĢ olup bir çorap söküğü gibi
yenilgiler ardı ardına gelecekti. Bu da Ġnkılabın Ortadoğu
açılımı projesinin iflası ile sonuçlanacak ve Ġnkılabın
varlığı tartıĢma konusu haline gelecekti. Her taraftan
kuĢatılan ve büyük darbeler ile yaralanan Ġnkılap çakallar
ve sırtlanlara yem olacaktı. Allah‟ın(cc) yardımı,
halkların direniĢi ve hareketi elde tutan Ģahısların
alimlerle istiĢaresi sonucu emperyalist odakların planları
88
suya düĢecek ve bu ülkeler bırakın mustazaf ülkelerin iç
iĢlerine karıĢmayı, ordaki halkları kontrol altına tutmayı
kendi ülkelerinde bile halkların kontrol edemeyecek
tarih sayfasından silinip gideceklerdir.
Evet batı emperyalist devletlere(insi Ģeytana) dayanan
Suriye muhalif hareketi Cemel ashabı gibi baĢarıya
ulaĢamadan dağılıp yok olacaktır. Ġmam Ali‟nin
deyimiyle:
“Gök gibi gürlediler, ĢimĢek gibi çaktılar. Ancak
korkuyla kala-kaldılar, dağıldılar.”
Ġmam kendi taraftarları hakkında ise Ģu benzetmeyi
yapmaktadır:
“Biz ise çakmadan gürlemeyiz, yağmadan akmayız.”
89
Sonucun ise yine Ġmam Ali‟nin tespitiyle Ģöyle olunması
bekleniliyor:
“Dünya inattan sonra yavrusuna Ģefkatle dönen ısırıcı
deve gibi Ģefkatle bize dönecektir.” Daha sonra Ģu ayeti
okudu:
“Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde müstaz‟aflara (güçsüz
düĢürülenlere) lütufta bulunalım, onları imamlar/önderler
yapalım, onları vârisler kılalım (ötekilerin yerini
aldıralım).” (28/Kasas,5 (Hikmetli sözler 209) diyor.
Ġran Halkının En Büyük Silahı/ Allah-u Ekber ġiarı
HerĢey Allahu Ekber‟de saklıydı. Allahu Ekber
uyanıĢı ve yeniden diriliĢi sembolize etmektedir. Tohuma
öyle bir kuvvet vermekte ki, yer altı zindanlarında
prangaları kırarak yeryüzüne çıkmakta ve kendini
göstermektedir. Mustazafların esaret ve kölelikten
kurtulmaları bu iki kelimeyi özümsemelerine bağlıdır.
Müminlerin dayanağı ,gücü, kuvveti her Ģeyidir. Allah‟a
dayanma ve güvenme baĢarının ana kaynağıdır. Bunu
Ģiar edinenler hiçbir zaman yenilmezler. Çünkü Allah
için kıyamda yenilgi yoktur.
Allah Resulünün Ģiarı Allah-u Ekber‟di. Tek sermayesi
sadece buydu. Ne büyük bir sermaye…Bu seda önce
Mekke, sonra Medine semalarında yankılandı. Bir damla
su çağlayan oldu, temizledi kiri, pisliği Resulün ayak
bastığı tüm topraklarda. Yalın ayaklı Araplar az bir
kuvvetle iki imparatorluğu bu Ģiarı özümsemeyle yerle
bir etti. Ellerinde paslı kılıçlarıyla zaferden zafere
koĢtular. Ruhlarda inkılap olunca düĢman çil yavrusu
gibi dağılıp savruldu ve canlarının derdine koĢtu.
Bu Ģiar zalim güruhun korkulu rüyası haline geldi.
Seleflerinin akıbetleri onları
tedirgin ediyordu.
Yapılması gereken iki seçenek vardı. Ya bu Ģiarı
yasaklamak veya içini boĢaltmak. Birinci seçenek halkın
tepkisi, mukavemetiyle karĢılaĢılacak ve yenilgiyle
sonuçlanacaktı. Çözüm ikinci seçenekteydi. Belam kılıklı
saray mollaları aracılığıyla hiç zaman kaybedilmeden iĢe
koyuldular. Ve itiraf edilmeli ki baĢarılı da oldular. Artık
müezzinlerin günde beĢ defa avazı çıktığı kadar
haykırması, her namazdan sonra otuz üç defa Allah-u
Ekber demek ne ruhlar üzerinde nede toplum üzerinde bir
90
etkisi kaldı. Ebu Cehilleri tir tir titreten Allah-u Ekber
Ģiarı, günümüz Ebu Cehillerinin olmazsa olmazları halkı
uyuĢturma, uyutma aracı haline gelmiĢ Allah-u Ekber‟e
doğru bir dezenformasyon sürecine dönüĢtü.
Zalimlerden tebberi edip ,yeniden beyaz bir sayfa
açılmalıydı. Bembeyaz, tertemiz bir sayfa.1400 yıl sonra
ehlibeytten bir alim(peygamberin teninden bir parça),
etrafında bir grup gençle cebbar, zalim ġah‟a Allah-u
Ekber diye haykırdı. Halklara bu Ģiarın gücünü
gösterdiler. ġah kanlı bir Ģekilde bu kıyamları bastırmaya
çalıĢtıkça bir taraftan da kendi kuyusunu kazıyordu. Halk
Ģehitlerin kanlarının bereketi ile uyanıyor ve yumruklar
sıkılıyordu. ġah korktukça yanlıĢ yapıyor ve hayatının
yanlıĢı olarak halkı katlediyordu.
Milyonların uyanıĢına vesile olan Allah-u ekber Ģiarı
oldu. Sokağa çıkma yasakları, elektriklerin kesilmesi
halkı durduramıyordu. Gece Tahran‟da sokağa
çıkamayan halk damlarına çıkıyor ve Allah-Ekber diye
haykırıyorlardı. Binlerce insanı katlettiler.(“Tasua ve
AĢure gösterileri,devrim‟in en epik anılarından birini
oluĢturuyor. Gösterileri önleyebilmek için Tahran‟ın
havadan bombardıman bile edileceği yolundaki
tehditler üzerine, gösteriye katılanların bir çoğu kefen
giyiniyor, eğer ölürlerse kimlikleri belli olsun diye
karınlarının üzerine isimlerini yazıyorlar, yakınlarına
vasiyetlerini bırakıyorlar, gösterilerin bir gece öncesi
mezarlarını kazıyorlar ve ertesi sabah gösteriye
katılıyorlar.”(Dünden
Yarına
Ġran,s.15,Cengiz
Çandar)Sonuç olarak zalimler katlettikleri insanların
kanlarında Firavun misali boğulup yok oldular, bittiler,
tükendiler. Ġran halkı rehberlerinin direktifleriyle Allah-u
91
Ekber dedikçe Ģeytanlar ülkeyi bir bir terk etmek zorunda
kaldı. Artık Ġran onların barınacakları bir ülke olamazdı
,olmadı.
Ġmamın rehberliğinde
Lübnan, Filistin zalimlerin
cehennemi haline geldi. Nasıl mı oldu denilecek olsa?
Ġmam‟ın hareketinin özü Allah-u Ekber demek ve Allaha
dayanmak. Yapılması gereken tek Ģey ölmeyi
yaĢamaktan daha çok arzu etmek, cennetin kokusunu
hissetmek, kendini Allah‟a adamak. Selman, Ammar,
Hamza gibi.. Sonra Afganistan, Irak, Yemen, Tunus,
Mısır, Libya, Bahreyn…ve böyle devam edecektir.
Ġran‟daki inkılap ve onun yansıması olan diğer Ġslam
ülkelerindeki halkların baĢkaldırma (intifada) süreci
artık dünyanın eskisi gibi olmayacağını ve emperyalist
kafirlerin istedikleri gibi at koĢturamayacağının
göstergesidir. Ġnkılabın doğuĢu mazlum halklara kıĢın
zemheri soğuğunun biteceği müjdeliyordu. Ġnkılap Ġslam
coğrafyasına düĢen ilk cemreydi. Baharın geliĢini
müjdeleyen kardelendi. Ġnkılap Resulün kardeĢlerim
dediği Selman‟ın kavmidir. Ġnkılabiler ahir zamanda
gelen ve Resulün „Ne mutlu o gariblere!.‟ dediği
serdengeçtilerdir. Biz bu hakikatleri çok geç de anlasak,
düĢmanlarımız Ġnkılabın ilk olduğu andan itibaren bunun
farkındaydı. Ġnkılabı bitirmek, yok etmek, tarih
sayfasından silmek için tüm kartları devreye koydular ve
hala da uğraĢmaya devam ediyorlar ama nafile.
Emperyalistler bu doğan güneĢi ne kadar da balçıkla
sıvamaya çalıĢsa da tüm dünya Ġslam güneĢi ile
aydınlanacak ve Allah‟ın vaadi gerçekleĢecektir. (1)
Allah-u Ekber sloganının Ġran, Lübnan, Filistin ve
Irak‟ta emperyalist putları bir bir devirmesi ve onları
92
model alan diğer Ġslam ülkelerindeki halkların kıyamları
aydınlık geleceğimizi müjdelemektedir. Bundan sonraki
süreç hem Müslümanlar
hem de kâfir-zalim ve
münafıklar için varlık-yokluk mücadelesine dönüĢecektir.
Ġnkılap olur-olmaz emperyalist blok tüm güçleriyle Irak
vasıtasıyla Ġran‟ı yok etmek için sarfettiler.8 yıllık savaĢ
süresince Ġnkılap yüz binler Ģehit vermesine rağmen
dimdik ayakta duruyordu ve savaĢ Ġran‟ın lehine
sonuçlanıyordu. Çünkü Ġnkılabilerin kalplerinde iman,
ellerinde silahları ve baĢlarında Allah‟a dayanmıĢ bir
imamları vardı. Emperyalist blok bu zinciri kıramadıkları
sürece aciz kalıyordu. Bu denklemlerden bir tanesinin
eksikliği zaferin yönünün emperyalistlerin lehine
dönüĢmesine kapı açacaktı. Hemen iĢe koyulup Ġran‟a
silah desteğinde bulunan Suriye devre dıĢı bırakılmalıydı.
Uyarılar ile uslanmayan Suriye yönetimi içteki muhalif
çevrelerin kıĢkırtılması sonucu devre dıĢı bırakılmak
istenildi ama sonuç fiyasko ile sonuçlandı. Suriye‟den
silah yardımı alan Ġran ayakta kalmayı baĢardı.
Ġran-Irak savaĢında Suriye açık ve net olarak safını
belli etti. Suriye‟deki muhalif grup Saddam‟dan yana
olduğunu belirtti. Sonuç olarak Ġran-Suriye rejimleri
ayakta kaldı, karĢıt blok‟un saldırgan tavrı baĢarısızlıkla
sonuçlandı. Bu süreç Ġran-Suriye blokunun yenilgisi ile
sonuçlanacak olsaydı bugün Ġslami uyanıĢ değil de Arzı
Mevud konuĢulacaktı. Ġslam‟ın dünya hakimiyeti yerine
Siyonizm‟in dünya hakimiyeti konuĢulacaktı .Bugün her
akıl sahibinin ulaĢacağı sonuç budur.
93
Suriye yönetiminin milli çıkarlar eksenli hareket
etmesi, yönetim kadrolarındakilerin milliyetçi yapıları
,rejimin güç bakımından zayıflığı ve Ġsrail tehlikesi gibi
nedenlerden dolayı, Suriye direniĢ blokuna ister-istemez
dahil olmasına neden olmuĢtur. Ġran bu ortamdan
yararlanarak Batı Asya‟da Suriye köprüsünü kullanarak
el altından, Hizbullah-Hamas eliyle Ġsrail ile savaĢa
koyulmuĢ. Ġsrail her taĢkınlık yapmaya yeltendiğinde
Hizbullah-Hamas füzeleri Ġsrail‟e fırlatarak bir anlamda
Ġsrail‟in burnunu yere sürmüĢtür. Ġsrail Arz-ı Mevud
hayalleri kurarken, sürecin bu hale gelmesi ile etrafına
duvar örmek zorunda bırakılmıĢtır.
Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn, Irak, Afganistan
halklarının kıyamlarıyla emperyalist kafirler ve uĢakları
Ģok
olmuĢtur.
Tüm
dünyadaki
sömürgelerini
kaybetmekle karĢı karĢıya kalan emperyalist blok
mustazafların uyanıĢına vesile olan Ġran‟ı savaĢ ile
yenemeyeceklerini anlayınca uluslar arası yaptırımlarla
yanlızlaĢtıma, muhasara altına almaya çalıĢmıĢtır. Ġran
Allah‟ın yardımları ve halkın çabası ile bu süreçte kendi
kendine yeterlilik seviyesine ulaĢmıĢ, bilimsel çalıĢmalar
ile dostların ümit ıĢığı haline geldiğini bir kez daha
ispatlamıĢtır. Ġran‟a bir Ģey yapamayan emperyalist blok
hedef tahtasına daha zayıf olarak gördükleri Suriye‟yi
koymuĢlardır. Bu aĢamada Suriye‟yi iç karıĢıklıklar ile
yıpratmak, rejimi devirmek amaçlanmaktadır. Suriye‟yi
devirince direniĢin köprüsü yıkılmıĢ ,Hizbullah-Hamas‟a
silah yardımlarını alamayınca eli kolu bağlı bir Ģekilde
Ġsrail‟e sunulmuĢ olacak.Ve böylece Ortadoğu‟da tağuti
düzenlere baĢkaldıran halkların maneviyatları sarsılacak
94
ve mukavemet edemeyecek. Süreç devam ediyor.Zafer
inananlarındır.
Burada Ģu sonuç ortaya çıkmaktadır:
DireniĢin beyni Ġran, belkemiği Suriye, yumrukları
Hizbullah-Hamas‟dır.
Amaçları tüm yeryüzünde
mustazafların iktidara gelmesini sağlamaktır. Evet bu
ideale ulaĢılacaktır.(2)
Dipnot:
(1)"Andolsun ki biz, 'zikir'den (Tevrat'tan) sonra
Zebur'da da:'Hiç Ģüphesiz arz'a salih kullarım vârisçi
olacaktır!' diye yazdık!"[Enbiya(21): 105]
"Allah sizlerden iman edip de 'salih' amellerde
bulunanlara va'detmiĢtir: 'Hiç Ģüphesiz, onlardan
öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi (istihlaf) kıldıysa,
onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi (istihlaf)
kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini,
kendilerine yerleĢik kılıp sağlamlaĢtıracak ve onları,
korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnız
bana ibadet ederler ve bana hiçbir Ģeyi ortak koĢmazlar.
Kim ki, bundan sonra küfre saparsa, iĢte onlar fasık
olanlardır!" [Nur(24): 55]
„‟Biz
ise,
yeryüzünde
mustaz'af
bırakılanlara
(güçtendüĢürülenlere)
lütufta
bulunmak,
onları
(yeryüzünde) 'imamlar' yapmak ve 'vârisler' kılmak
istiyoruz!" [Kısas(28): 5]
95
(2)Bediüzzaman Saidi Nursi ise Ģöyle buyurmaktadır:
«Evet o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele
ve zulümler, Ġslâm dünyasında, hürriyet ve istiklal ve
ittihad-ı Ġslâm cereyanını da hızlandırmıĢtır. Nihayet,
müstakil Ġslâm devletlerinin teĢkilini intac etmiĢtir.
ĠnĢâallahü Teâlâ, Cemahir-i Müttefika-i Ġslâmiye de
meydana gelecek ve Ġslâmiyet, dünyaya hâkim ve
hükümran olacaktır. Rahmet-i Ġlahîden kuvvetle ümid ve
niyaz ediyoruz.»
Ġmam Ali „Hz.Mehdi(as)‟ın zuhuru hakkında‟
buyurmuĢtur:
“Dünya inattan sonra yavrusuna Ģefkatle dönen ısırıcı
deve gibi Ģefkatle bize dönecektir.”Daha sonra Ģu ayeti
okudu:
“Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde müstaz‟aflara (güçsüz
düĢürülenlere) lütufta bulunalım, onları imamlar/önderler
yapalım, onları vârisler kılalım (ötekilerin yerini
aldıralım).” (28/Kasas,5 (Hikmetli sözler 209)
96
Suriye Olayları
Kalemimiz kırık, sesimiz kısık, nefesimizde boğmak
istiyorlar bizi. Acımız büyük ama sevdamız da büyük,
davamız da büyük, inancımız da büyüktür.
Ortadoğu‟daki geliĢmeler umut vericiydi, mazlumların
Firavunlara baĢ kaldırması kıvancımızdı. Tağutların bir
bir düĢüĢü emperyalist odakların sonunun baĢlangıcıydı.
Tunus, Mısır, Libya…devrim, devrim, devrim. Ġntifada,
intifada, intifada. Batı bunları böyle izleyecek değildi.
Önce iĢe dahil olmak , devrimleri sahiplenmek
istediyseler de sonuç fiyasko oldu. Artık halklar Ģunu iyi
anlamıĢtı:
Batıya dair her Ģey münker‟dir, batının eli yahudi
elidir, Amerika tüm münkerlerin ana kaynağıdır.
Ġmam‟ın deyimiyle Büyük ġeytandır. Bu bilinç
devrimlerin Ġslam devrimi olduğunu, ilham kaynağının
Kur‟an olduğunun niĢanesidir. Müslüman halklar
kurtuluĢun, çözümün, ilacın islamda olduğunu yakin
etmiĢtir. Seyyid Kutup dediği gibi;
„„Izdırap ve korku içinde bunalan hür dünya kâmil islâm
nizâmına dönünceğe kadar selâmet,huzur, emniyet ve
adalete asla ulaĢamayacaktır.‟‟
Halklar acı tecrübeler sonucu nihayet bunu anlamıĢ
bulunmaktadır. Ve Ġslam dıĢı nizamlar halkın albenisi
olmaktan çıkmıĢtır.
Batı emperyalist devletler çeĢitli hamlelerle süreci
münafık aktörlerle sabote edip, rayından çıkardı. Ama bu
97
halkların geçici olarak aldatılması-kandırmasıdır. Halk
ayaklanmalarının olduğu ülkelerde çeĢitli iyileĢtirmeler,
renk renk münafıklar aracılığıyla-hamlelerle olaylar
yatıĢtıracak ama tamamen bitmeyecektir. Uzun vadede
sıkıntılar yine baĢ göstereceğe benziyor. Halkların
uyanıĢı Ġran-Suriye-Hizbullah ve Hamas dörtlüsünün
direniĢi ile oluĢmuĢtu. Bu eksenin baĢı Ġran, gövdesi
Suriye kol-bacakları Hizbullah-Hamas‟tır. Bu birliktelik
parçalanmadığı sürece emperyalistler rahat yüzü
göremeyeceğini iyi biliyor.
Amerika da Ģunu iyice anlamıĢ görünüyor: Ġran
ortadan kaldırılmadığında değil Müslümanlar tüm
dünyadaki hatta kendi mazlum halkları bile kendilerine
baĢkaldıracak. Dünya mazlum halklarının ortak
paydaları, sesleri, haykırıĢları adalet eksenli olacaktır.
Ve yeryüzünde adalete dayalı sistemler oluĢacaktır. Bu
da kendilerinin sonu demektir.
Ve Ġran da iyi biliyor ki; Amerika‟nın Ģımarık oğlu
yani tahtının varisi Ġsrail ortadan kalkmadan dünya
mazlumları rahat bir gün bile göremeyecek ,inim inim
inleyecek ve kan kusacaklardır. Buna binaen Ġran
siyasetinin ana hedefi olarak Ġsrail‟in ortadan kaldırılması
üzerine inĢa etmektedir. Ġran yıllardır izlediği akıllıca
siyaset ile içte ve dıĢta büyük geliĢmeler sağladı,
dengeleri kendi yani Müslüman halklar lehine çevirmeyi
baĢardı.
Aslında Ġsrail ile Hamas-Hizbullah arasıdaki savaĢların
perde arkasında bir Amerika-Ġran savaĢı vardı.
Ortadoğudaki
halkların
uyanıĢlarının
ve
baĢkaldırıĢlarının altında ise Hamas-Hizbullah‟ın dik
duruĢu ve de Ġsrail‟in etrafına duvar örecek kadar acizliği
yatmaktadır. Ġsrail etrafına duvar örmesi bir anlamda yok
98
oluĢu kabullenmek anlamındadır. Evet süreç Ġsrail ve
Amerika‟nın çıkmaza sürüklendiğinin göstergesidir.
Siyonist blok her hamle ediĢinde alt oluyor ve teselliyi
içkide buluyor ve sarhoĢ kafayla verdiği dengesizce
kararlar ise hep aleyhine sonuçlanıyor.
Firavun çıkmaza girdiğinde nasıl Bel‟am‟dan yardım
talep ettiyse Amerika‟da çözümü bu Ģahıslara havale
etmiĢ bulunmaktadır. Ġran ve dostlarıyla savaĢ yeni bir
aĢamaya gelmiĢ gözükmektedir. Suriye olayları ve iç
karıĢıklıklar, bulanık suda balık avlamalar yeni politik
ataklar olarak sıkça karĢımıza çıkacaktır. Din perdesi
altında saklanmak, dine karĢı din taktiklerini kullanmak
yani yeni politik dil ile karĢı karĢıya kalmıĢ durumdayız.
Suriye olaylarında kullanılan söylemler ,yalan haberler,
kafa karıĢtırmalar, tüm güçleriyle halkı tahrik etmeler
görevimizin ne kadar ağır olduğunun göstermektedir.
Halbuki Allah(cc) Ģöyle buyuruyor:
“Ey inananlar! Size fasık (yoldan çıkmıĢ) bir adam bir
haber getirirse onun doğruluğunu araĢtırın. Yoksa
bilmeyerek bir topluluğa karĢı kötülük edersiniz de sonra
yaptığınıza piĢman olursunuz.”(Hucurat,6)
Basının Suriye olaylarını çarptırmak için ağız birliği
etmesi ve imkanların yetersizliği hiçbir zaman bizi
umutsuzluğa sevketmemelidir. Gücümüzün yettiği kadar
halkı Suriye ve batı asya‟daki geliĢmeler hakkında
bilgilendirmeliyiz. Ve Ģu ayeti kerimeyi hiçbir zaman
unutmamalıyız:
“Onlardan bir topluluk:‟Allah‟ın helâk edeceği veya
Ģiddetli bir Ģekilde azap edeceği kavme niçin va‟z
99
ediyorsunuz?‟ dediklerinde :‟‟Rabbinize karĢı özür beyan
etmek için ve sakınırlar ümidi ile (va‟z ediyoruz) ‟‟
dediler.
Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ,kötülükten
alıkoyanları kurtadık ve zulmedenleri,fasıklıkları
sebebiyle kötü bir azapla yakalayıverdik.‟‟(A‟raf 164165)
Allah(cc) bu ayeti kerimeler ile Ģu mesajı vermektedir:
Cumartesi yasağını (Allah‟ın hududlarını) çiğneyenleri
uyarmak her tebliğcinin vazifesidir. Verilen nasihatın
etki düzeyi ne kadar da az olsa bu tebliğci için bir özür
oluĢturmamalıdır. Bizi bu vazifeden alıkoymak isteyen
sözde pragmatist dostların olumsuz propagandalarına
karĢı daima uyanık olmalıyız. Toplumda iĢlenen tüm
münker‟lere karĢı tebliğci her zaman uyarıcı, nasihat
verici olmalıdır. Hidayetin Allah‟ın elinde olduğu
unutulmamalıdır. Umutsuzluk ,karamsarlık, duyarsızlık
tebliğcinin karakteristik özelliği olmamalıdır. Karanlığa
küfretmek acizlerin, bir mum yakmak ise alimlerin iĢidir.
IĢığın
karanlığı
boğacağına
olan
inancımızı
kaybetmemeliyiz. Ümmetin sorunları bizim de
sorunumuzdur. Hz.Yunus‟un vazifesi kavmini terk etmek
değildi. Her muvahhit kendi çevresiyle ile mükelleftir.
Eğitimin bir süreç olduğu ve her zaman olumlu dönüt
alınmayacağı unutulmamalıdır. Eski kavimlerden
edindiğimiz deneyimler müminlerin ruhlarına sorumluluk
bilincini inĢa etmekte, kazımakta, Ģekil vermektedir.
Kötülükten alıkoyanların davranıĢları etki etsin-etmesin
takdire Ģayandır, övülmüĢtür.
Ġslami uyanıĢta asıl rolü oynayan gençlerdi, onların
sarsılmaz azimleriydi. Davalarına candan bağlı olan
100
gençler tağutlara Ebuzer misali meydanlarda haykırıyor.
Vücutları kanlara boyanan ama geri adım atmayan
gençler Bilal‟ler misali la ilahe illalah demekten
vazgeçmiyor. Zaten tarih hep gençlerin eliyle
değiĢtirilmiĢtir. Peygamberlerin çağrılarına ilk olumlu
tepki gençlerden gelmiĢ ve hareket bunların eliyle
baĢarıya ulaĢmıĢtır. Gençlerin devrimin ana kadrosunu,
kitlesini oluĢturması zaferin ilk ıĢıklarıydı. Süreçte
gençlerin rejime dair her Ģeyden teberri etmeleri ve ileri
gelen sözde soydaĢ-dindaĢların rejim ile müzakare
talepleri Kur‟an‟ın canlılığının göstergesiydi adeta.
Hz.Musa(as)‟ın taraftarlarını Allah(cc) Ģöyle anlatıyor:
“ Musa'ya soydaĢlarının sadece bir bölüm gençleri
inanmıĢtı. Bunlar da hem Firavun'dan ve hem de ileri
gelen soydaĢlarından kaynaklanan iĢkence korkularına
rağmen inanmıĢlardı. Çünkü Firavun yeryüzünde koyu
bir diktatörlük kurmuĢ, iyice azıtmıĢtı.”
Seyyid Kutub bu ayetlere binaen Ģöyle diyor:
„Kur'an-ı Kerim'in bu ayetleri açıkça ifade ediyordu ki,
Ġsrailoğulları'ndan Hz. Musa'ya iman ettiklerini ve ona
katıldıklarını açıklayanlar, Ġsrailoğulları (Yahudi)
milletinin tamamı değil, sadece bu milletin küçük yaĢta
sayılabilecek gençliği idi. Bu gençler soydaĢlarının
eziyetlerinden çekiniyor ve Hz. Musa'ya bağlılıktan
alıkoyarlar diye endiĢe ediyorlardı. Bir taraftan
Firavun'dan, bir taraftan da iktidar sahipleri katında çıkar
sağlayan kendi büyüklerinin nüfuzlarından, ayrıca bütün
iktidar sahiplerine yaltaklık yapan ve özellikle
101
Ġsrailoğulları'nın bu özelliğini taĢıyan ayak takımının
ispiyonlamasından çekiniyorlardı‟.(Fizilal)
Halk kıyamları gençlerin azimi ile gerçekleĢti.Ama
satılmıĢ yaĢlılar iĢe el koydular ve geçici olarak kontrolü
ele geçirdi. Bu da aslında taĢların tam oturmadığının
göstergesidir. Devleti yönetecek kadronun yokluğu en
büyük eksiklik olarak görülmektedir. Malesef Ģeytanlar
bu boĢluğu doldurdular. YaĢı olgun-imanlı-yönlendirici
kadrolar oluĢtuğunda yeni bir kıvılcım ile devrim tam
olarak oturacaktır.
Müslüman halkların kıyamları korku duvarlarının
aĢıldığının ve halkın kendi gücünün farkına vardığının
yansımasıdır. Hüzün ve sevinci birlikte yaĢıyoruz.
Yarınlar bizimdir, bu Allah‟ın(cc) vadidir.
102
Zamanında
Hizbullah
ve
Ġnkılab
aĢıkları
olanlar,bugün neden bu kesimlere düĢmanca
yaklaĢmaktadır?
Temel neden bu kesimin kendi ataları-büyükleri-ipleri
ellerinde
tutanları
tarafından
aldatılmıĢlıkları,
beslendikleri kaynakların dezerformansyonları ve
mektebi anlamamalı ( akli değil de duygusal bağlılıkları)yanlıĢ okuma yapmalarıdır. Allah kendilerini en güzel
Ģekilde döndürür inĢallah.Kudüs‟ün fethi tüm bağların
koparacak, duvarları parçalayacaktır. Ve putları alaĢağı
edecektir. Samimi olup aldatılanlar-aldananlar için bu
geçerlidir.
- Ġslam tarihinde bunun en bariz örneklerinden birisi
Süleyman b. Surat‟tır… Süleyman b. Surat, Cemel
savaĢında gösterdiği üstün gayret ve bağlılıkla imam
Ali‟nin (a.s.) övgüsüne mazhar olmuĢ, Kufe‟nin
eĢrafından bir Ehl-i Beyt dostudur. Ancak aynı Süleymen
b. Surat, Ġmam Hasan‟ın (a.s.) Muaviye ile barıĢ yapmak
zorunda kalmasını hazmedememiĢ ve “Ulu‟l Emre itaat”
ilkesini çiğneyerek, Masum Ġmam‟a karĢı gelmiĢ ve O‟nu
(a.s.), “müminleri zillete düĢürmekle” suçlamıĢtı…
Süleyman b. Surat, Ehl-i beyt‟e bağlılıktan kopmamıĢtı,
ama Ulu‟l Emre itaat” konusunda da büyük bir zaaf
göstermiĢti… Ve O‟nun bu zaafı, kendisini “Kerbela
ġehitleri” gibi ölümsüzlerden olmaktan alıkoymuĢ, ancak
zaafına gösterdiği piĢmanlık, onu ancak tevvabun
hareketinin liderliğine taĢımıĢtı…
Samimi olmayıp ta baĢından Hizbullah‟a ve Ġnkılaba
içleri kin dolu olan ama zamanın gereği olarak bunlardan
taraf görünen kesim ise ġebes bin Rabi‟yı temsil
etmektedirler.
103
ġabes bin Rabi Beni Tamim kabilesinden, Kufe‟nin ileri
gelenlerindendi. Sıffeyn savaĢında Hz. Ali‟nin yanında
Muaviye‟ye karĢı savaĢıyordu, Kuran mızrak baĢına
takılınca „aklı gözünde‟olduğundan saf değiĢtirdi veya
gerçek safına geçti.
SavaĢ esnasında Hz. Ali‟ye kılıç çekip savaĢı
durdurmasını isteyen Haricilerin safına geçti. Daha sonra
piĢman oldu.Veya öyle görünmek zorunluluğunu hissetti.
Emevilerin zalim olduğunu inanan ve Kufe ye gelmesi
için Ġmam Hüseyin‟i Kufe‟ye davet edenlerin arasında
yer aldı.
Ġmam Hüseyin, Kufe‟lilerden biat alması için Kufe‟ye
Muslim bin Akil‟i gönderdiğinde Kufe‟de Muslim bin
Akil‟e ilk biat edenlerden biri yine ġebes idi.
Ubeydullah, Yezid tarafından Kufe‟ye vali tayın edildi,
Ubeydullah‟ın tehditleri neticesinde Ġmam Hüseyin‟in
elçisinin etrafı boĢaldı ve Ubeydullah‟ın yanında yer
aldılar. Muslimi yalnız bırakıp Ubeydullah‟ın yanına
geçenlerden bir de “ġebes” idi. Bununla da kalmadı,
Kerbela‟da Ömer Sa‟d‟ın ordusunun piyade kuvvetlerinin
komutanı oldu.
Kerbela katliamı sonrası piĢman olup Kerbela‟nın
intikamını almak için kıyam eden Muhtar-ı Sakefi‟nin
yanında yer aldı. Muhtar‟ın gücü zayıflayıp yenileceği
belirginleĢince Muhtarı terk edip Ehlibeyt düĢmanı
Zübeyrcilere katıldı; Abdullah bin Zübeyr‟e biat ederek
Muhtar‟a karĢı savaĢtı.
Zübeyr Oğulları zayıflayınca tekrar Emevilerden Mervan
Oğulları'nın saltanat kapısını çaldı.
Nihayetinde 80 yaĢında iken Ġbrahim bin Malik EĢter
tarafından derisi yüzülerek öldürüldü.
104
Veliyy-i Fakih‟in etrafını boĢaltan ve Ġslam ümmetinin
liderini yalnız bıraktığını sanan, her gün birinin kapısında
akıl dağıtan sivri zekalar, heva hevesinin esiri olmuĢ
ġebes‟lerdir.
105
Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn ülkelerinde
baĢlayan- Ġslami uyanıĢ -kıyamlarında halkları
dikkat etmesi gerekenler nelerdir?
Ġslam ümmeti rehberi müslümanları, bu uyanıĢ ve
ayaklanmalar hakkında bilgilendiriyor ve önemli
noktaları beyan ediyor;
1-Bu ayaklanmalar Ġslami uyanıĢdır, halkın fıtratında
olan adalet talebi, hakka yöneliĢi ve zülme karĢı
kıyamıdır; hem kalbi, hem de cismi olarak cihaddır. “
Halk, sadece kalben veya inanç gereği veya istek olarak
değil, bizzat meydanlardadır, çatıĢma ve cihad
sahnesindedir, cismen, bedenen olayların içindedir.”
2-Bu kıyamlarda halkı tehdit eden en büyük tehlike
hakkında, müslümanları bu konuda uyarıyor ve Ģöyle
buyuruyor: “Öncelikle Ģunu söylemeliyim ki tehlikeler
vardır ancak tehlikelerden korunma yolu da vardır.
Sürekli tehlikelerden bahsederek milletleri korkutmak
doğru değildir. Bırakın, düĢmanlarınız sizden korksun.
Tehlikleri bilin ve tanıyın ki karĢılaĢtığınız zaman hayret
ve tereddüt göstermeyip, çare ve çözüm yollarını da
bilesiniz.
En önemli tehlike, kendilerini Amerika ve Batıya söz
vermiĢ olarak görenlerin, bölge ülkelerindeki inkılaplar,
anayasalar gibi unsurlar üzerinde etki etmeye
çalıĢmasıdır.
3- “Önemli bir tavsiye Ģudur ki, kendinizi her zaman
meydanda görün ve Allah‟ın size yardım etmeye hazır
olduğuna inanın.
106
4- Diğer bir tavsiye, daimi inkılabın göz önünde
tutulmasıdır ki bağımsızlık, özgürlük, adalet, istikbar ve
sömürgeciler karĢısında teslim olmamak, Siyonizmin
iĢine yarayacak olan ayırımcılık, ırkçılık ve mezhepçiliğe
karĢı olmaktır.
5- Asla Amerika, Nato ve uzun zaman ülkelerinizi
aralarında taksim edip somüren cinayetkar Ġngiltere,
Fransa ve Ġtalya gibi rejimlere güvenmeyin. Onlara su-i
zannınız olsun; size gülümsemelerine aldanmayın,
gülümsemelerinin arkasında gizli planlar ve hiyanet
gizlidir.
6- Sizlerin en önemli ve büyük iĢiniz rejimlerinizi
oluĢturmaktır. Bu iĢ zor ve karmaĢıktır. Laik, batı
liberalizmi, nasyonalist ve sosyalist kominizm sistemleri
size dayatmalarına izin vermeyin.
7-Geleceğe yönelik bu Ġslami uyanıĢın hedefinden
saptırılmaması ve ve kıyamların hedefine ulaĢması için
halkın desteği ile reçeteyi de sunmaktadır: “ Nihai hedef;
Ġslami ümmet ve vahdet, ve din, akıl, bilim, ahlak üzerine
kurulmuĢ yeni bir Ġslami medeniyeti meydana
getirmektir.”
Batı emperyalizminin mücadelesi bu ilahi nurun
müslüman ve mustaz‟af halkların kulağına ulaĢmasını
engellemek ve onları cehalet karanlığında kalmalarını
sağlayarak sömürmektir.
Ġlahi irade de bu nuru bütün karanlıkları yok etmek için
dünyanın en ücra köĢelerine kadar ulaĢmasını
sağlayacaktır.
107
Ġslam Ümmetinin Rehberi Ġmam Hamenei, Ayatullah
ġehid Mutahhari‟nin Ģehadet yıldönümü münasebetiyele
kendisini ziyarete gelen öğretmenlere yapmıĢ olduğu
konuĢmasında önemli evrensel mesajlar verdiler.
Ayatullah
ġehid
Mutahhari‟nin
Ģehadet
günü
“Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor.
Rehber‟in son konuĢmasında buyurduğu Ģu sözler,
basiret, feraset ve ileri görüĢlülüğün simgesi olup küresel
uyanıĢın habercisidir:
“ Kuzey Afrika‟da ve Asya‟daki bu uyanıĢ kesinlikle
Avrupa‟nın kalbine kadar ilerleyecektir.
Avrupa halkları kendilerini kültürel ve ekonomik alanda
Amerika ve siyonistlerin esaretine sürükleyen siyasetçi
ve hakim sistemlere karĢı ayaklanacaklardır.
Bugünkü uyanıĢ, Ġran milletinin büyük inkılabının
derinliklerinden kaynaklanmaktadır. Eğer onun daha
güçlü olarak hızlanmasını istiyorsak, yetenekleri ortaya
çıkartmalıyız ve güçlü, imanlı, basiretli ve bilgili insanlar
yetiĢtirerek
birlik
ve
beraberliği
daha
da
güçlendirmeliyiz”.
108
SONSÖZ
Ġmam Ali(as) ve ondan sonra gelen imamlar hep zalim
yönetimlere karĢı durdular. Zalim yönetimlerle hiçbir
zaman iĢbirliği yapmadıkları, makam-mevki almadıkları
gibi halkı onların yaptıklarına karĢı bilinçlendirdiler.
Ġslam‟ın tarif edilmemesi ve Öz Muhammedi Ġslam‟ı
ayakta tutmak için bu imamların hepsi sürgün edildi,
öldürüldü ve zehirlendiler. Tarihte birçok insan
zalimlerin tekliflerini reddetti, onlara karĢı tavır aldı.
Ama hiçbir nesil Ehlibeyt‟ten gelen insanların nesli gibi
ilk günden bugüne kadar sistematik olarak bu Ģekilde
davranmamıĢlardır. Ama Ehlibeyt imamları ve onlardan
soyundan gelen alimler bu davayı babalarından miras
aldılar.Ehlibeyt imamları ve onların soylarından gelen
alimler hep babaları Hz.Muhammed (sav)in yolunu takip
ettiler. Onların ektiği filiz 11 ġubat 1979‟da kökleri
sağlam olan bir çınar oldu. Evet, Ġran Ġslam Ġnkılabının
temelleri Hz.Mumammed (sav) döneminde atılmıĢtır.
Bugün bu güneĢin ıĢıklarıyla zifiri karanlığa gömülmüĢ
olan dünya aydınlanmaya, nurlanmaya baĢlamıĢtır.
Halklar kendi güçlerinin farkına varmıĢ ve süper güçlerin
kuklalarına karĢı ayaklanmaya baĢlamıĢtır. Ġnkılap
yeryüzündeki tüm mustazaflar için pratik bir model
olmuĢtur.
ġehid Muhammed Bakır es-Sadr diyor ki:
“Ġmam Humeyni Ġslam‟da eridiği gibi siz de Ġmam
Humeyni‟nin rehberliğinde eriyin.”
ġehit Murtaza Mutahhari diyor ki:
“Ruhumuzsun Humeyni!...Canımızsın Humeyni!..”
109
110

Benzer belgeler