Blogların Cinsiyeti: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin Bloglarda Sunumu
Transkript
Blogların Cinsiyeti: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin Bloglarda Sunumu
International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey Blogların Cinsiyeti: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin Bloglarda Sunumu Sibel Fügan Varol Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, [email protected] Neşe Kars Tayanç İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi, [email protected] ÖZ Bu çalışma, bloglarda (web günlükleri) sunulan toplumsal cinsiyet kimliği özelliklerinin gerçeği birebir temsil etmese bile blog yazarının değer yargılarını yansıttığı varsayımından yola çıkmıştır. Bu varsayım temelinde, 54 kadın ve 46 erkek tarafından tutulan toplam 100 blogda toplumsal cinsiyet kimliğinin nasıl sunulduğuna yönelik bir araştırma yapılmıştır. İki aşamadan oluşan araştırmanın birinci aşamasında bloglar on ayrı kategori temelinde taranmış, bu tarama sonucunda, tipik kadın ve erkek blog yazarı özelliklerine en fazla ve en az uyan ikişer blog seçilmiştir. Araştırmanın ikinci aşamasında, bu dört blogun yazarının toplumsal cinsiyet kimliğini nasıl sunduğu ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bulgular, blog yazarları arasında homojen bir kadın veya erkek kimliğinden söz edilemeyeceğini, ancak yine de, kadın ve erkek blog yazarlarının ilgi alanları ve kendilerini tanımlama öncelikleri arasında belirgin farklar bulunduğunu ortaya koymuştur. Buna göre, kadın blog yazarları daha çok fiziksel görünüm, yemek ve annelik konularıyla ilgilenmekte, kendini aile ilişkileri üzerinden tanımlamakta, erkek blog yazarları ise daha çok bilişim, futbol ve siyasete ilgi göstermekte ve kendini tanımlarken aile ilişkilerine daha az gönderme yapmaktadır. Araştırmanın iki aşamasında elde edilen bulgular toplu olarak dikkate alındığında, blog tutmak için gereken teknoloji bilgisinin toplumsal cinsiyet kimliğini değiştirici etki yapmadığı, gerçek yaşamda kadın ve erkek kimlik özelliklerinde görülen farklılaşmanın sanal dünyada da devam ettiği, ancak blog yazarları arasında eğitim düzeyinin yüksek ve yaş ortalamasının düşük olması nedeniyle, toplumsal cinsiyet kimliği özelliklerinde çeşitliliğin gerçek yaşamdakine nazaran daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. ABSTRACT This paper assumes that the gender identity features presented in personal blogs reflect the values of blog authors even if such features do not represent the real life literally. On the basis of this assumption, 100 personal blogs maintained by 54 female and 46 male bloggers have been analysed. The analysis was performed in two steps. At the first step, blogs were scanned in terms of ten categories, and as a result, two typical bloggers, one male and one female, and two atypical bloggers, again one male and one female, were selected according to the gender identity features of the bloggers. At the second step of the analysis, the blogs of such four bloggers were analysed in detail to find out how they present their gender identity. Findings reveal that although there is no homogeneity among the bloggers’ gender identity features, there are distinct differences in priority order for the identity features that male and female bloggers use to identify themselves. Female bloggers are mostly interested in physical appearance, cooking and maternity, and identify them primarily with family relations, whereas male bloggers are interested in information technologies, football and politics, and refer to family relations less than the female bloggers to identify themselves. Considering the findings obtained at the both steps of the analysis, one finds that the technical skills required to maintain a blog does not affect the gender identity of women and men, and the specific gender identity features of women and men in real life also continues in the virtual life, and that diversity among the bloggers’ gender identity features is higher than the real life, which may be ascribed to the fact that the bloggers have a higher education level, but a lower age on average than those in the real life. GİRİŞ İnsanlar binlerce yıldır günlük tutmaktadır. İnternet üzerinden günlük tutmaya başlayabilmeleri ise ancak 1994’ten sonra mümkün olmuştur. “Blog” olarak da adlandırılan web günlüğünü ilk tutanlardan biri, Swarthmore College öğrencisi Justin Hall’dur. Hall, video oyunları ve oyun toplantıları hakkındaki yazılarını 1990’lı yıllardan itibaren internette yayınlamıştır. Başlangıçta bu günlükler, web sitesinin düzenli olarak güncellenmesinden başka bir şey değildir. Bu işlemin teknik bilgi gerektirmesi, o dönemde sıradan insanların kendi bloglarını açabilmelerini engellemiştir. Ancak 1999’da, LiveJournal ve Blogger’ın açılmasıyla birlikte bloglar yaygınlık kazanmıştır. Bu iki site, kullanıcıların teknik bilgileri olmasa da kendi web günlüklerini ücretsiz olarak açabilmesine olanak sağlamıştır. 2008 yılına gelene kadar 184 milyon kişi kendi web günlüğünü oluşturmuş, 346 milyon kişi de web günlüklerini okumuştur (Zarella, 2010: 11). Günümüzde bu rakam çok daha yüksek olup, web günlüğü için en çok kullanılan sitelerden biri olan WordPress.com’da 2014 yılı itibarıyla 409 milyonu aşkın kişinin her ay 14.7 milyardan fazla web günlüğü sayfasını ziyaret ettiği tespit edilmiştir (WordPress.com). Bloglar, “çoğunlukla haber (mesaj) içeren, düzenli olarak güncellenen, bir günlük biçiminde olan (en yeni mesajların en üstte ve genellikle sınıflandırılmış olarak gösterildiği), özel olarak tasarlanmış interaktif bir araç kullanarak oluşturulmuş ve genellikle bir tek kişi tarafından hazırlanan ve işletilen bir tür kişisel internet sitesi” (Pointblog.com, 2005:7; Sütçü, 2010: 96) şeklinde tanımlanmaktadır. Blogcu (blogger) ise, bir blogu başlatan, geliştiren, tasarımlayan, güncelleyen ve hem kendi blogunda hem de diğer bloglarda yazarak yorumda ve paylaşımda bulunan bireyi ifade etmektedir. Blogcunun web günlüğüne koyduğu herhangi bir içerik, görüntü, hareketli görüntü veya metin iletisi mesaj (post) olarak, blog okurlarının bu mesajlara çeşitli içeriklerle verdiği yanıtlar ise yorum olarak adlandırılmaktadır (Sütçü, 2010: 98). Diğer yeni iletişim ortamları gibi bloglar da interaktif bir nitelik taşımaktadır. İnsanlar blog tutarken, bloglarına “mesajlar” eklemekte, böylece izler kitlelerine bu yeni yazıları okuma ve geri bildirimde bulunma olanağı vermektedir. Bu da, insanların çoğunlukla diğer blogları kendi beğendikleri blog listelerine (blogroll) ekledikleri karşılıklı bir ilişkiyi beslemekte ve bir blog ağı oluşturmaktadır. Bu blog ağı ise çoğu kez “blogosfer” olarak anılmaktadır (Van Doorn, v.d., 2007: 146-7). Bloglardaki yazıları yorumlayan mesajlar, blogosferdeki bir tür temel bilgi alışverişini ifade etmektedir (Zafiropoulos ve 325 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey Vrana, 2008: 3). Bloglardaki linkler ve sayfa görüntüleme sayıları ise Drezner ve Farrell’in (2004) ifadesiyle söylenirse, “blogosferin tedavüldeki para birimini” oluşturmaktadır (s. 17). Bloglar aynı zamanda sıradan insanın özel yaşamını kamusal alana açması olarak da nitelendirilebilir. İnsanlar daha önceleri kendi yaşamını, ilgi alanlarını, duygu, deneyim ve özlemlerini özel alanın en mahrem unsurlarından biri sayılan günlüklerine yazarken, artık bu bilgileri gerçek veya takma isimlerle sanal dünyaya aktarmaktadır. Bu ise, daha önceden yalnızca yakın ilişkiler içinde veya psikolojik danışmanlık, hukuk danışmanlığı gibi hizmetlerden yararlanmak için açıklanan özel yaşam bilgilerine kamusal yaşamda rahatlıkla ulaşılabilmesi anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, bu kanal farklı kimliklerin kendini kamusal alanda görünür kılmasına imkân tanımaktadır. Kimliklerin kamusal alanda görünür kılınması ise, toplumdaki kimlik farklılaşmalarını ve benzerliklerini tespit edebilmeye yönelik yeni bir araç sağlamaktadır. Toplumsal Cinsiyet Kimliği Web günlüklerinde görünür kılınan kimlik türlerinden biri de toplumsal cinsiyet kimliğidir. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadına karşı ayrımcılığı biyolojik cinsiyete dayandıran cinsiyetçiliğin görünür kılınması amacıyla oluşturulmuştur. Toplumsal cinsiyet kavramıyla işaret edilen farkındalık, toplumsal cinsiyetin doğuştan edinilip genetik olarak belirlenen biyolojik cinsiyetten farklı olduğu ve sonradan edinilip kültürel olarak kurulduğudur. Toplumsal cinsiyet, cinsiyeti olan bir bedene zorla kabul ettirilmiş bir kategoridir, erkeklerin ve kadınların öznel kimliklerinin sadece toplumsal kökenlerini belirgin kılmanın bir yoludur (Scott, 2007: 11). Toplumsal cinsiyet kimliği ise, bireyin kendini kadın veya erkek olarak nasıl algıladığını ifade etmekte (Ross-Gordon, 1999: 29), doğumla birlikte başlayan toplumsallaşma süreci içinde kurulmaktadır. Herbert Goldenberg ve Irene Goldenberg (2011), toplumsallaşma sürecinde öğrenilen toplumsal cinsiyetin kadın ve erkeklerde çoğunlukla farklı tutum ve beklentileri geliştirdiğini ve eşit olmayan fırsat ve ayrıcalıkların verilmesine yol açtığını söylemiştir. Bunun sonucunda, kadın ve erkekler tipik olarak farklı hak duygusuna, farklı iktidar seviyelerine ve farklı yaşam deneyimlerine sahip olmaktadır. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet bireysel kimlik ve beklentilerimizi, aile içindeki rol ve konumumuzu, bize sunulan gerçek ve algılanmış yaşam seçeneklerini şekillendirmektedir (s. 5). Robert Connell (1987), kadınlarla erkekler arasında tarihsel olarak oluşturulmuş iktidar ilişkileri modelini ve erillik-dişilik tanımlarını ifade etmek üzere "toplumsal cinsiyet düzeni"kavramını kullanmıştır. Toplumsal cinsiyet düzeninde, kadınlar ve erkekler için öngörülen bireysel kimlik özellikleri “eril” ve dişil” özellikler temelinde şekillendirilmektedir. Bireylerin kendini algılama ve tanımlama sürecinde de etkili ve çoğu kez baskın olan bu özellikler, Serpil Sancar’ın (2011) ifadesiyle birbirine zıt, dışlayıcı, ikili karşıtlıklar olarak tanımlanan özeliklerdir. Örneğin, akılcılık, aktiflik, hırs, saldırganlık, çıkarcılık ve güçlülük eril özellikler olarak görülürken, duygusallık, yumuşaklık, pasiflik, duyarlılık, bağımlılık ve zayıflık dişil değerler olarak kabul edilmektedir. Biyolojik kökenli olduğu kabul edilen bu cinsiyet özellikleri, birbiri karşısında daha üstün, daha güçlü veya zayıf ya da daha önemli veya önemsiz olarak anlam kazanmakta, sonuçta, kadınlarla erkekler arasındaki toplumsal statü ve fırsat paylaşımında yaşanan eşitsizlikler için mazeret oluşturmaktadır (ss. 169-70). Judith Butler (2006) ise, toplumsal cinsiyetin performatif, yani icra edilen bir nitelik olduğunu ileri sürmüştür. Butler’a göre, toplumsal cinsiyetin “iç özü” yoktur. Kendimizde “iç” özellik sandığımız şey, aslında beklentiyle ve bir takım bedensel eylemler üzerinden ürettiğimiz bir şeydir. En uç anlamıyla, doğallaştırılmış bedensel hareketlerin halüsinojen etkisidir (s. 20). Toplumsal cinsiyet dediğimiz olgu, performatif olarak üretilir ve onu tutarlı kılan düzenleyici pratikler gereği zorla inşa edilir. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet her zaman bir yapma edimidir; ama yapılandan önce var olduğu söylenebilecek bir özneye ait değildir. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet ifadelerinin ardında bir toplumsal cinsiyet kimliği yatmaz; o kimlik, tam da kendisinin birer sonucu olduğu söylenen “dışavurumlar”, “ifadeler” tarafından performatif olarak kurulur (s. 27). Butler’ın vurguladığı nokta, toplumsal cinsiyetin özsel bir nitelik taşımadığı, onu tutarlı kılan düzenleyici pratikler üzerinden performatif olarak kurulduğudur. Başka bir ifadeyle, toplumsal cinsiyet icra edilen, uygulanan bir olgudur. Farklı icra alanlarında belli bir tutarlılık içinde yaşanır. İcra alanı okul, siyaset, alışveriş merkezi, mutfak veya sanal ortam olabilir. Kadın ve erkekler, bu icra alanlarının her birine toplumsal cinsiyet düzenini tutarlı kılan düzenleyici pratikleriyle katılmaktadır. Fakat bu pratikler ebedi veya homojen nitelik taşımamakta, toplumsal, kültürel ve teknolojik değişimlerle birlikte yeni biçimler alabilmekte, dahası, toplumsal cinsiyet düzeninin tutarlılığını tehdit eden çeşitlilikler içerebilmektedir. Dolayısıyla, bilgi teknolojilerinin yaşamın her yanına nüfuz ettiği günümüz toplumunda, kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet kimliğini sanal ortamda nasıl sunduğunun, yani nasıl icra ettiğinin sorgulanması anlamlı olacaktır. Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Rolleri Toplumun kadın ve erkeğe biçtiği “toplumsal cinsiyet rolü” pek çok mekanizma aracılığıyla her iki biyolojik cinsiyetin de sağlığını olumsuz etkilemektedir. Kadın ve Erkeğe toplum tarafından biçilen roller, oluşturulan kalıplar mevcuttur; Türkiye’de kadın ve erkek geleneksel olarak daha doğmadan başlayıp ölümüne dek farklı bir sosyal kalıba konulmaktadır. Toplumun kadın ve erkekten farklı beklentileri ve bununla ilgili inançları, bireylerin de bu yönde, yani cinsiyetlerine uygun davranışlar geliştirmesine yol açmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye dünyada toplumsal cinsiyet uçurumunun en derin olduğu ülkelerden biridir. Bu raporda ülkeler, toplumsal cinsiyet uçurumuna göre “ekonomik katılım ve fırsatlar, eğitime erişim, siyasal güçlenme, sağlık ve hayatta kalabilme” olmak üzere dört temel ölçüt esas alınarak sıralanmaktadır (Hacıoğlu-Hobikoğlu, 2012: 123-130). Dünya Ekonomik Forumu’nun 2012 yılı toplumsal cinsiyet eşitliği göstergelerinde 135 ülke arasında 124. sırada olan Türkiye’de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile ilişkili pek çok sosyal etken kadınların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilemektedir. Kadın ve Toplumsal cinsiyet eşitliği 1. Kadınlara yüklenen en önemli toplumsal rol, analıktır. Kadınlar, toplumsal olarak desteklenmediklerinde ve güçsüz kaldıklarında, annelik rollerini de gereği gibi yerine getiremezler. 2. Kadınlar, anneliğin yanı sıra, evin idaresinden de sorumludurlar. Ev işleri, yapıldığı sürece farkına varılmayan, ancak yapılmadığında görülebilen, bu nedenle de “görünmez” denen işlerdir. Ev işlerinin bir özelliği de maddi bir karşılığının olmaması, “çalışma” tanımına girmemesidir. Ev kadını, çocuk sayısına ve yaşına da bağlı olarak günde ortalama on-on iki saat çalışır. Ancak herhangi bir sosyal güvencesi olmadığı gibi, geçinmek için de kocasına bağımlıdır. 326 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey 3. Kadınların çoğu çalışma hayatına yeterince katılamamaktalar. Kadınlar, toplumsal olarak “ev kadınlığı” ve “analık”ın uzantısı olan işlevleri yerine getirirler. Kadınlar ücretli çalışmaya katıldıklarında da, asıl sorumluluklarının ailelerine karşı olduğu düşünülür, bu nedenle de çalışma hayatında erkeklerle eşit kabul edilmeleri zordur. Aile sorumluluklarının ve anneliğin bir uzantısı gibi sayılan işler yaparlar: hemşirelik, hastabakıcılık, öğretmenlik, sekreterlik gibi. 4. Kadınlar, ailenin namusu olarak görülürler. Kadınların hareket alanları erkeklerden çok daha dardır. Çünkü yakın akrabalar ve komşular dışındaki ilişkilerin onların namusuna zarar verebileceği düşünülür. Bu nedenle de eğitime ve çalışmaya katılmaları, toplumsal faaliyetlerde bulunmaları engellenir, engellenmediğinde de çok sıkı bir denetim altında tutulurlar. (http://www.gata.edu.tr/ureme_sagligi/toplumsal_cinsiyet.htm) Sanal Kimliğin Gerçek Kimlikten Farklılığı Toplumsal cinsiyet kimliğinin sanal dünyada nasıl sunulduğuna yönelik bir sorgulama, sunulan kişi ile gerçek kişi arasında bir farklılık olup olmadığı sorusunu da beraberinde getirmektedir. Sanal ve sanal olmayan toplumsal cinsiyet kimliği arasındaki ilişkileri sorgulayan araştırmalarda, siber uzamda sahnelenen karakterin kaynağını fiziksel dünyadaki gerçek kişiden aldığı kabul edilmiştir (Van Doorn, v.d., 2007: 145). Başka bir deyişle, sanal yaşam gerçek yaşamı aşmamakta, daha çok yansıtmaktadır (Valk, 2008: 207). Zogby International’ın 2008 yılında 3585 yetişkin üzerinde yaptığı bir ankette, katılımcılara “sanal dünyada kendileri için bir avatar oluştursalar, bu avatarın fiziksel özelliklerini kendi fiziksel özelliklerinden ne kadar farklılaştıracakları” sorulmuştur. Yetişkinlerin yalnızca %15’i sanal dünyadaki fiziksel görünümlerinde önemli bir değişiklik yapacağını söylemiştir. Katılımcıların %18’lik bölümü, avatarının kendisine benzer, fakat daha eril veya daha dişil bir görünüme sahip olacağını, %44’lük bölümü ise avatarını kendisiyle aynı şekilde yaratacağını belirtmiştir (Reuters, 2008). Huffaker ve Calvert (2005) de, 20 yaş altı genç blog yazarlarının bloglarında kendilerini sunma ve ifade etme yollarını incelediği bir çalışmada, “blogların, insanların gerçekten tamamen kopuk şekilde rol yaptıkları bir yer olmaktan çok gerçek dünyanın uzantısı olduğu” sonucuna varmıştır (s. 24–5). Nick Yee’nin (2008), MMORPG oyunları üzerinde yaptığı çalışmada da benzer bulgular ortaya çıkmıştır. Yee, elde ettiği bulgulardan yola çıkarak, “MMORPG oyunlarını oynayan kişilerin kendi toplumsal cinsiyetlerine ilişkin kalıp yargıları yansıtan avatarları tercih ettiğini” söylemiştir. Yukarıda sıralanan veriler, bloglarda sanal kimlikler oluşturulurken gerçek yaşamdaki değer yargılarının kullanıldığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, ister gerçek isimle, ister takma isimle tutuluyor olsun, bloglarda sunulan toplumsal cinsiyet kimliklerinin analizi, toplumdaki gerçek kişilerin toplumsal cinsiyet kimliklerine ilişkin mevcut bilgilere katkıda bulunacaktır. Bu varsayımdan yola çıkılarak, blog yazarlarının toplumsal cinsiyet kimliklerini sanal dünyada nasıl sundukları ve sunulan bu kimliklerin hangi özellikleri içerdiği Türkçe bloglar arasından seçilen bir örneklem üzerinde incelenmektedir. Bu amaçla, aşağıdaki araştırma sorularına yanıt aranmıştır: 1. 2. Kişisel blog yazarlarının bloglarında açıkladıkları yaş, eğitim, meslek, ilişki durumu, yer bilgileri, hobileri/ilgi alanları, fotoğraflarının bulunup bulunmaması ve kendilerini tanımlama öncelikleri ile cinsiyetleri arasında bir bağlantı var mıdır? Kişisel blog yazarları toplumsal cinsiyet kimliklerini bloglarında nasıl sunmaktadır? ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Bu çalışmanın araştırma yönteminde, Niels van Doorn, Liesbet van Zoonen ve Sally Wyatt tarafından yazılan “Writing from Experience: Presentations of Gender Identity on Weblogs. European Journal of Women's Studies” adlı makalenin araştırma modelinden yararlanılmıştır. Bu doğrultuda, araştırma iki aşamalı olarak oluşturulmuştur. Birinci aşamada birinci araştırma sorusuna, ikinci aşamada ise ikinci araştırma sorusuna yanıt aranmıştır. Araştırmanın birinci aşamasında, 29.01.2014 tarihinde, Google arama motorunda “blog” ve “ben kimim” anahtar kelimeleriyle yapılan arama sonucunda bulunan ve içinde (ana sayfasında veya diğer sayfalarında) kişisel bilgilerin yer aldığı ilk 100 kişisel blog taranmıştır. Bu taramada, söz konusu bloglar, “cinsiyet”, “yaş”, “eğitim”, “meslek”, “yaşadığı yer”, “ilişki durumu”, “hobileri/ilgi alanları”, “fotoğrafının bulunup bulunmadığı”, “blog tutma nedeni” ve “kendini tanımlama bilgileri” kategorileri temelinde incelenmiştir. Araştırmanın ikinci aşamasında, birinci aşamada elde edilen bulgular temelinde biri kadın biri erkek iki adet tipik ve yine biri kadın biri erkek iki adet tipik olmayan blog yazarı tespit edilmiştir. Bu dört blog ayrıntılı olarak incelenerek blog yazarlarının toplumsal cinsiyet kimliğini nasıl sunduğu çözümlenmiştir. Bu çözümlemede belli kategorilere bağlı kalınmamış, blogtaki bütün yazılı ve görüntülü içerikler dikkate alınarak blog yazarının genel olarak çizdiği kadın/erkek profili tespit edilmeye çalışılmıştır. ARAŞTIRMANIN BULGULARI Araştırmanın birinci aşamasında, 100 blog yazarının her biri “cinsiyet”, “yaş”, “eğitim”, “meslek”, “ilişki durumu”, “yer”, “hobileri/ilgi alanları”, “fotoğrafının bulunup bulunmadığı”, “web günlüğü yazarı olma nedeni” ve “kendini tanımlama bilgileri” şeklinde on kategori temelinde taranmıştır. Elde edilen toplam 1000 sonuçtan 223’ü “belirtilmemiş” şeklindedir. Ancak “belirtilmemiş” bilgilerin de blog yazarının “açıklamayı tercih etmediği bilgi” olarak değerlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet kimliğini sunma biçimleri açısından bir veri olarak kabul edilmesi, eksik bilgilerin araştırma sonuçlarının nesnelliğini etkilemesini engellemiştir. 100 blog yazarından oluşan toplam örneklemin 54’ü kadın, 46’sı erkektir. 18 kadın ve 15 erkek, toplam 33 blog yazarı yaşını belirtmemiştir. Yaşını belirten 36 kadının yaş ortalaması 28.7, erkeklerin ise 29.3 olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla, örneklemdeki kadın ve erkek blog yazarları arasında anlamlı bir yaş farklılığı bulunmadığı söylenebilir. 327 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey 100 blog yazarından yalnızca 15’i yaşadığı yeri belirtmemiştir (K= 7, E= 8) Yaşadığı yeri belirtenlerin 47’si (K=29, E=18), yani %55.2’si İstanbul’da yaşamaktadır. Bu rakamlar, İstanbul’da yaşayan kadınların blog yazarlığına ilgisinin erkeklerden daha fazla olduğu şeklinde yorumlanabilir. Blog yazarlarından 78’i (K=40, E=38) eğitim seviyesini belirtmiştir. Eğitim seviyesini belirten blog yazarlarından 44’ü (%56.4) yükseköğretim mezunudur. Bunlardan 6’sı (K=2, E=4) ön lisans, 25’i (K=13, E=12) lisans, 9’u (K=6, E=3) yüksek lisans, 4’ü (K=2, E=2) ise doktora mezunu olduğunu belirtmiştir. Eğitim seviyesi lise mezunu görülmekle birlikte, halen üniversiteye devam eden blog yazarı sayısının 22 (K=12, E=10) olduğu dikkate alındığında, üniversite öğrencisi veya mezunu durumundaki toplam blog yazarı sayısının 66, yani toplam örneklemin %66’sı, eğitim seviyesini belirtenlerin ise %84.6’sı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu rakamlar, cinsiyet temelinde karşılaştırıldığında, kadın ve erkek blog yazarlarının eğitim seviyesi arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı tespit edilmiştir. 54 kadın blog yazarından 12’si, 46 erkek blog yazarından ise 14’ü mesleğini belirtmemiştir. Mesleğini belirten toplam 74 blog yazarının 31’i (%41.8) öğrencidir. Öğrencilerin 18’i (%58) kadın, 15’i (%48.3) ise erkek blog yazarlarından oluşmaktadır. Öğrencilerden 7’si (K=3, E=4) lise öğrencisi, 2’si (K=1, E=1) yüksek lisans, geri kalan 22’si (K==12, E=10) lisans düzeyinde üniversite öğrencisidir. Dolayısıyla, özellikle üniversite düzeyindeki öğrencilerin blog tutmaya ilgisinin yüksek olduğunu ve kadın ve erkek blog yazarları arasında bu konuda anlamlı bir farklılığın bulunmadığını söylemek mümkündür. 100 blog yazarından 64’ü (K=32, E=32) ilişki durumunu belirtmemiştir. Evli olduğunu belirten blog yazarı sayısı 27 (K=18, E=9), kız arkadaşı olduğunu söyleyen erkek blog yazarı sayısı 5, erkek arkadaşı olduğunu söyleyen kadın blog yazarı sayısı ise 4’tür. İlişki durumunu belirtmeyen kadın ve erkek blog yazarı sayısı hemen hemen aynı olmakla birlikte, evli olduğunu söyleyen kadınların sayısı erkeklerin iki katıdır. İncelenen kadın ve erkek blog yazarlarının hobileri ve ilgi alanları arasında önemli farklılıklar tespit edilmiştir. Bu farklılıklardan en belirgin olanı, blogunda annelik, yemek yapmak, moda, kozmetik, takı eşyaları, diyet ve alışverişten en az birine yönelik hobisine veya ilgi alanına yer veren kadın blog yazarı sayısının 34 (%62.9) erkek blog yazarı sayısının ise 1 olmasıdır. Bunun karşısında, hobi/ilgi alanları kategorisinde, bilgisayar, internet, bilişim erkeklerin hobi/ilgi alanlarının başında gelmektedir (n=12). Örnekleme dahil edilen 54 kadının tümü blog yazarı olduğu halde bilişim alanına ilgi duyduğu tespit edilen kadın sayısı yalnızca 3’tür. Erkeklerin en fazla ilgili olduğu ikinci hobi alanı futboldur (E=8). Kadınların ilgilendikleri spor dalları ise pilates (n=1) ve tenistir (n=3). Hobileri/ilgi alanları içinde kitap okumanın bulunduğunu söyleyen kadın sayısı erkek sayısının üç katından fazladır (K= 18, E= 5). İncelenen blog yazarlarının 27’si (kadın: 17, erkek: 10) sitesine kendi fotoğrafını koymamıştır. Başka bir ifadeyle, hem kadın, hem de erkek blog yazarları arasında kendi fotoğrafını bloguna koyanların sayısı (K= 37, E=36), fotoğrafını koymayanlardan daha fazladır. 100 blog yazarından 57’si (K=29, E=28) blog yazma nedenini belirtmemiştir. Blog tutma nedenini belirten 25 kadın ve 18 erkeğin önemli bir bölümü (K=11, E= 9), blog açma nedenini düşünce ve deneyimlerini başkalarıyla paylaşma üzerinden açıklamıştır. Ancak, aynı kümedeki kadınların blog yazma nedenleri arasında “başka insanların fikrini almak” ve “başkalarının tecrübelerinden yararlanmak” gibi sebepler bulunurken, erkeklerde başka insanların düşünce ve deneyimlerini öğrenmeye yönelik bir istek belirtilmemiştir. Bu ise, kadın blog yazarlarının başkalarının fikirlerini daha çok merak ettikleri veya merak ettiklerini belirtmeyi bir zaaf olarak görmedikleri, erkek blog yazarlarının ise başkalarının fikirlerine ya ihtiyaç duymadıkları veya bu ihtiyaçlarını açıklamaktan çekindikleri şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, blog yazma nedenini yazan toplam 23 kadından 5’i, toplam 18 erkekten ise yalnızca 2’si blog yazmayı “duygusal rahatlama” ile ilişkilendirmiştir. Bu rakamları, kadınların duygusal ihtiyaçlarını açıklamaya erkeklerden daha yatkın oldukları şeklinde yorumlamak mümkündür. “Kendini tanımlama bilgileri” kategorisi, kadın ve erkek blog yazarları arasında kendini tanımlama öncelikleri açısından bir farklılık bulunup bulunmadığını saptamaya yöneliktir. Bu kategorinin yanıtları, blog yazarlarının “Ben Kimim?” başlığı altında verdikleri bilgilerden elde edilmiştir. Bu bilgilere göre, hem kadın hem de erkek blog yazarları kendilerini tanıtırken birinci sırada adlarını (K=19 (%35.1), E=18 (%39.1)) ya da doğum tarihlerini veya yaşlarını (K=11 (20.3), E=16 (29.6)) belirterek başlamaktadır. Doğduğu yer ve/veya yaşadığı yer bilgisi önemli sayıda kadın ve erkek blog yazarının tanıtım bilgilerinde ilk üç arasına girmektedir (K=22 (40.7), E= 26 (56.5)). Kendini tanıtırken verdiği ilk dört bilgi arasında eğitiminden veya okulundan bahseden kadın sayısı 25 (46.2), erkek sayısı ise 14’tür (30.4). Verdiği bilgilerin ilk beşi içinde ailesinden, ilişki durumundan, çocuğundan veya eşinden bahseden kadın sayısı 27 (%50), erkek sayısı ise yalnızca 5’tir (%0.83). Ayrıca, 6 kadın blogunda kendini tanıtmaya ailesinden, evliliğinden veya çocuğundan/çocuklarından bahsederek başlamıştır. Kendini tanıtmaya bu göndermelerle başlayan erkek blog yazarı hiç yoktur. “Ben Kimim?” başlığı altında verdikleri tanıtım bilgileri içinde ailesinden, ilişki durumundan, çocuğundan veya eşinden bahseden erkek sayısı 11 iken, bu bilgiler genel olarak beşinci veya altıncı sırada verilmiştir. Toplam 18 evli kadın blog yazarından 16’sı (%88,8), toplam 9 evli erkekten ise yalnızca 4’ü (%44.4) “Ben Kimim?” başlığı altında evli olduğunu belirtmiştir. Dahası, evli erkekler evli olduklarını belirtse bile bu konuda ilave bilgi vermezken, kadınlar çoğu kez, eşlerinin mesleklerini, çeşitli konulara ilişkin düşüncelerini ve aralarındaki paylaşımları da yazmaktadır. Bu verilerden yola çıkarak, kadın ve erkek blog yazarlarının kendilerine ilişkin demografik bilgileri verirken aralarında anlamlı bir farklılık çıkmamakla birlikte, aile ve özel ilişkilerle ilgili bilgi verme konusunda aralarında önemli bir ayrımın bulunduğu tespit edilmiştir. Kadınlar kendilerini tanıtırken aile ilişkilerine erkeklerden daha fazla gönderme yapmakta, başka bir deyişle kimliklerini aile ilişkileriyle veya özel ilişkilerle bağlantılı olarak tanımlamaktadır. Araştırmanın birinci aşamasında elde edilen nicel veriler Tablo 1’de özet olarak gösterilmiştir. 328 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey Tablo 1: Araştırmanın Birinci Aşamasında Elde Edilen Nicel Veriler Kadın Cinsiyet Yaş Belirtmeyenler Eğitim Yüksek Öğretim Mezunu Üniversite Öğrencisi Lise Mezunu Belirtmeyenler Yaşadığı Yer İstanbul Diğer Belirtmeyenler Meslek Öğrenci Belirtmeyenler İlişki Durumu Evli Kız/erkek arkadaşı var Belirtmeyenler Hobileri/İlgi Alanları Annelik, yemek yapmak, moda, kozmetik, takı eşyaları, diyet ve alışveriş Bilgisayar, internet, bilişim Futbol Pilates, tenis Kitap Okumak Fotoğrafı Var Yok Blog Yazarı Olma Nedeni Düşünce ve deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak Duygusal rahatlama Belirtmeyenler Kendini Tanımlama Bilgileri İlk beş tanımlama bilgisinde ailesinden, ilişki durumundan, çocuğundan veya eşinden bahsedenler “Ben Kimim” başlığı altında evli olduğunu belirtenler Erkek Toplam n % 54 54 Ort.= 28.7 18 33.3 n % 46 46 Ort.= 29.3 15 45.4 n 100 23 12 13 14 42.5 22.2 24 25.9 21 10 13 8 45.6 21.7 28.2 17.3 44 22 26 22 29 18 7 53.7 33.3 12.9 18 20 8 39.1 43.4 17.3 47 38 15 18 12 54.5 22.2 15 14 45.4 30.4 33 26 18 4 32 33.3 7.4 59.2 9 5 32 19.5 10.8 69.5 27 9 64 34 3 0 4 18 62.9 5.5 0 7.4 33.3 1 12 8 0 5 2.1 26 17.3 0 10.8 35 15 8 4 23 37 17 68.5 31.4 36 10 78.2 21.7 73 27 11 5 29 20.3 9.2 53.7 9 2 28 19.5 4.3 60.8 20 7 57 27 50 5 10.8 32 16 29.6 4 8.6 20 33 Tipik ve Tipik Olmayan Blog Yazarları Araştırmanın ikinci aşamasında, birinci aşamada verilen temel statik bilgilerin ötesine geçilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, birinci aşamada elde edilen bulgular temelinde 100 kişilik örneklem içinde en tipik örnek sayılabilecek bir erkek ve bir kadın blog yazarı ve tipik özelliklerden en fazla farklılaşmış iki blog yazarı tespit edilmeye çalışılmıştır. Ancak, araştırmanın birinci aşamasındaki analiz, 100 blog yazarlık örneklemin “tipik” blog yazarı genellemesine kolayca uymayacak çeşitli insanlar olduğunu ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, kadın veya erkek blog yazarlarının toplumsal cinsiyet kimliği homojen değil, çeşitlilik gösteren bir profile sahiptir. Araştırmanın birinci aşaması, blog yazarlarının kimlik özelliklerinin bazı yönlerini vurgularken diğer yönleri göz ardı ettiklerini de ortaya çıkarmıştır. Yine de, bu genel profil, tipik ve tipik olmayan dört blog yazarı seçmek için bir başlangıç noktası oluşturacak verileri sunmuştur. Bu veriler temelinde seçilen tipik ve tipik olmayan yazarların toplumsal cinsiyet kimliğini nasıl sunduğu, bu dört blog ayrıntılı olarak incelenerek çözümlenmiştir. Bu çözümlemede belli kategorilere bağlı kalınmamış, blogtaki bütün yazılı ve görüntülü içerikler dikkate alınarak blog yazarının genel olarak çizdiği kadın/erkek profili tespit edilmeye çalışılmıştır. Birinci aşamada elde edilen verilere göre, “tipik blog yazarı”, 28 veya 29 yaşında, üniversite öğrencisi veya mezunu, İstanbul’da yaşayan, ilişki durumunu belirtmeyen, blogunda kendi fotoğrafı bulunan, kadın ise, hobi/ilgi alanları içinde annelik, yemek yapmak, moda, kozmetik, takı eşyaları, diyet ve alışverişten en az birinin, erkek ise bilişim alanının bulunduğu, kadın ise kendini öncelikli olarak ailesiyle tanımlayan, erkek ise kendini tanımlama bilgileri arasında öncelikli olarak aile ilişkilerine gönderme yapmayan blog yazarlarıdır. 54 kadın ve 46 erkek blog yazarı arasında bu profile birebir uyan kimse bulunamamış, ancak en yakın özelliklere sahip bir kadın ve bir erkek blog yazarı tipik blog yazarları olarak tespit edilmiştir. Tipik blog yazarı özelliklerinden en fazla sapma gösteren bir kadın ve bir erkek blog yazarı da “tipik olmayan blog yazarı” olarak kabul edilmiştir. Araştırmanın birinci aşamasında elde edilen veriler doğrultusunda seçilen tipik ve tipik olmayan kadın ve erkek blog yazarları aşağıda gösterilmiştir: 329 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey Tipik Kadın Blog Yazarı Tablo 2: Tipik kadın ve erkek blog yazarları Tipik Erkek Blog Yazarı http://hazioz.blogspot.com/2013/07/ben-kimim-mim.html Cinsiyet: Kadın Yaş: 28 Eğitim: Üniversite Mezunu Meslek: Belirtilmemiş İlişki Durumu: Evli Yer: İstanbul Hobileri/İlgi Alanları: Kozmetik, kitap okumak, alışveriş Fotoğrafının Bulunup Bulunmadığı: Var Blog Tutma Nedeni: Fikirlerini paylaşmak ve güzel arkadaşlıklar kurmak Kendini Tanımlama Bilgileri: Adı, doğum tarihi, doğum yeri, okul bilgileri, evli olduğu, blog adının kaynağı http://sesliblog.com/ben-kimim/ Cinsiyet: Erkek Yaş: 28 Eğitim: Ön lisans mezunu Meslek: İşsiz İlişki Durumu: Belirtilmemiş Yer: İstanbul Hobileri/İlgi Alanları: Spor yapmak, bilişim, siyaset Fotoğrafının Bulunup Bulunmadığı: Var Blog Tutma Nedeni: Belirtilmemiş Kendini Tanımlama Bilgileri: Doğduğu yer, yaşadığı yer, eğitimi, spordaki başarıları, mesleki ilgileri. Tablo 3: Tipik olmayan kadın ve erkek blog yazarları Tipik Olmayan Kadın Blog Yazarı Tipik Olmayan Erkek Blog Yazarı http://taskinyilmaz.wordpress.com/ben-kimim/ http://www.yogaevim.com/ben-kimim/ Cinsiyet: erkek Cinsiyet: Kadın Yaş: 53 Yaş: 52 Eğitim: Ortaokul mezunu Eğitim: Üniversite Mezunu Meslek: Öğrenci Meslek: Yoga Eğitmeni İlişki durumu: İlişkisi yok İlişki durumu: Belirtilmemiş Yer: Düzce Yer: İstanbul Hobileri/İlgi Alanları: Futbol, edebiyat Hobileri/İlgi Alanları: Yoga Fotoğrafının Bulunup Bulunmadığı: Yok Fotoğrafının Bulunup Bulunmadığı: Var Blog Tutma Nedeni: Belirtilmemiş Blog Tutma Nedeni: Belirtilmemiş Kendini Tanımlama Bilgileri: Adı, meslek yaşamı, ailesi, eğitimi Kendini Tanımlama Bilgileri: Adı, doğum tarihi, doğduğu yer, hastalığı, eğitim hayatı, başarıları. Daha sonra, yukarıda gösterilen tipik ve tipik olmayan kadın ve erkek blog yazarlarının toplumsal cinsiyet kimliklerini nasıl sunduğu her birinin blogu ayrıntılı olarak incelenerek çözümlenmiştir. Bu çözümlemede belli kategorilere bağlı kalınmamış, blogtaki bütün yazılı ve görüntülü içerikler dikkate alınarak blog yazarının genel olarak çizdiği kadın/erkek profili tespit edilmeye çalışılmıştır. Tipik Kadın Blog Yazarı: Hazel Hazel, 1986 Eskişehir doğumludur. İnşaat mühendisliği mezunudur ve çevre mühendisliği alanında yüksek lisans yapmaktadır. Evlenince İstanbul’a yerleşmiştir. Blogu “Hayata Dair Her Şey” başlığıyla açılmaktadır. Bu başlığın arka fonunda Hazel’in tek başına, eşiyle birlikte ve bebeklik resimleri yer almaktadır. Hazel, blogunun adını eşinin ismiyle kendisinin isminin bileşimiyle oluşturmuştur. İlgi alanlarından bahsederken öncelikle kitap okumayı sevdiğini söylemiştir. Bilim kurgu, korku, gizem ve savaş konulu kitaplara ilgi duymakta, fakat kozmetiğe olan sevgisini “çoook” sözcüğüyle ifade etmektedir. Alışveriş yapmak, manikür yaptırmak, güneşlenmek, mum almak ve hayvanlar da Hazel’in sevdiği şeyler arasındadır. Hazel’in blogunda yer alan yazıların konu başlıkları “Seyahat”, “Edebiyat”, “Beyaz Perde”, “Siyaset”, “Genel Kültür”, “Kozmetik”, “Tarihte Bugün” ve “Blog Yardım” şeklindedir. “Seyahat” başlıklı bölümde kendisinin tek başına ve eşiyle birlikte fotoğraflarına yer vermiştir. “Kozmetik” başlıklı bölümde ise kendisinin çeşitli kozmetik ürünlerini kullanmış olarak çok sayıda fotoğrafı bulunmaktadır. Aynı bölümün yorumlar kısmında Hazel’in güzelliğine yönelik bol sayıda övgü yer almaktadır. Hazel, kendi fotoğrafını “Tarihte Bugün #5 Hz. İsa” başlıklı bölümde dahi kullanmıştır. Yukarıda belirtilen bilgiler doğrultusunda, Hazel’in evli, kocasıyla çok mutlu, genç, güzel, üniversite mezunu, çalışma hayatının içinde yer alan orta sınıf bir kadın profili çizdiği söylenebilir. Sitenin ana sayfasında yer alan sekiz resimden dördünde kocasıyla mutlu anlarını paylaştığı ve aralarından birinde Hazel’in gelinliğiyle görüldüğü bir fotoğraf bulunmaktadır. Diğer dört fotoğraftan ikisinde Hazel yakın plan çekimde yalnız görülmektedir. İki fotoğraf da Hazel’in bebeklik dönemine ait olduğunu düşündüren fotoğraflardır. Hazel’in blogunda eşinin de birçok görüntüsü yer almaktadır. Böylece, Hazel, bir yandan evli ve kişisel blogunu bile eşiyle ilişkilendirecek kadar eşine sadık, mutlu bir kadın portresi çizerek geleneksel “evli ve sadık eş kadın” kuralını yerine getirmektedir. Diğer yandan ise, blogunda açtığı başlıklar ve değindiği konularla, edebiyatla, sinemayla, tarihle, siyasetle, hatta bilişimle dahi ilgili, dolayısıyla entelektüel birikime sahip, çalışma hayatının içinde yer alan modern bir kadın çerçevesi çizmiştir. Özellikle “Kozmetik” başlıklı bölüm Hazel’in alana ilişkin önemli bir bilgi birikimine sahip olduğu göstermektedir. Hazel’in blogunda kozmetik ürünlerine ilişkin ilgisinin ve internet aramalarının iş saatlerinde bile devam ettiğini ima eden ifadeler bulunmaktadır. Hazel, kozmetik ürünleri kendisinde uygulamakta ve o ürünlerin uygulandığı yüzüyle fotoğraf çektirip bloguna koymaktadır. Hemen her fotoğrafının altında, güzelliğine yönelik bol sayıda övgü yer almaktadır. Dolayısıyla, Hazel için, kozmetik, yalnızca güzelliğini artıran bir araç değil, güzelliğinin sürekli olarak yeniden onaylanmasını sağlayan bir varoluş alanı gibi görünmektedir. Tipik Erkek Blog Yazarı: Tansu Tansu, 28 yaşında, ön lisans mezunu, İstanbul’da yaşayan, spor, bilişim ve siyasetle ilgili bir erkek blog yazarıdır. İstanbul’un Kanlıca semtinde doğup büyümüştür; halen aynı semtte yaşamaktadır. Tansu, blogunun “Ben Kimim?” başlıklı bölümünde Kanlıca’nın ne kadar güzel ve güvenli bir yer olduğunu, ancak liseyi Etiler’de okuduğunu, kürek sporundaki başarılarını sıralamıştır. Bu ifadeler, Tansu’nun sportmen bir orta sınıf erkeği olduğu izlenimi vermektedir. Tansu, aynı 330 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde turizm alanında bir bölüm bitirmiştir. olsa bitmiştir. Daha okul yıllarında iş hayatına girmiş, şirket kurmuş ve ancak araya askerlik girince, iş hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. çalışma hayatına aktif olarak katılmamıştır. Ancak son zamanlarda kazanmaya başlamış durumdadır. Okulu bir hoca yüzünden uzamış, ancak geç de kendisinin deyimiyle, işleri “çok çok” iyi gitmiş, Tansu askerden geleli bir yıl olmuştur ve halen bilişim güvenliğiyle ilgili siteler kurarak para Tansu’nun blogunun en üst kısmında, yatay olarak yüzüstü uzanmış çıplak bir kadın resmi vardır. Bu resim bütün sayfalarda aynı şekilde yer almaktadır. Yine aynı sayfanın sağ kısmında, Hollywood’un tanınmış kadın oyuncularının 12 adet resmi yer almaktadır. Bu resimlere ilişkin herhangi bir yazı bulunmamaktadır. Blogda bu fotoğrafların kullanılıp fotoğraflara ilişkin herhangi bir açık ifadenin yer almamasının, “çıplak kadın bedeni” ve “güzel kadın yüzü” içeren resimlerle erkek kimliği arasında toplumsal düzeyde kabul edilmiş “doğal”, fakat örtülü bir bağlantının bulunmasından kaynaklandığı söylenebilir. Dahası, bu görüntüler, Tansu’nun blogunda hakim olan “hegemonik erkeklik” vurgusunu artırmaktadır. “Hegemonik erkeklik” terimini ilk kez kullanan Robert Connell (2000: 84), hegemonik erkeklik kalıplarının esas olarak kadınların ikincilleştirilmesine, eşcinsel erkeklerin marjinal kabul edilmesine ve erkekliğin sertlik ve rekabetçilikle ilişkilendirilmesine işaret ettiğini söylemiştir. Tansu’nun blogundaki hegemonik erkeklik vurgusu, yazılarının geneline hakim olan sert ve rekabetçi üslubu ve sıkça kullandığı küfür ve hakaret ifadeleriyle de kendini göstermektedir. Tansu, blogundaki yazılarda sürekli birilerini eleştirmiş ve meydan okuyan bir dil kullanmıştır. Tuna Kiremitçi’nin yazarlığını eleştirmiş, yarışma sunucusu Acun’u “dengesiz”, Barış Akarsu hayranlarını “niteliksiz”, Habertürk okuyucularını ise “salak” olarak nitelendirmiştir. Blogdaki “Atilla Olgaç Olmak…” ve “Biz Bu Bayram Yavru Köpek Kurban Ettik” başlıklı yazılarda da argoda eşcinselleri aşağılamak üzere kullanılan küfürlü ifadeler yer almaktadır. Tipik Olmayan Kadın Blog Yazarı: Banu www.yogaevim.com adresindeki blogun yazarı Banu, tipik kadın blog yazarı özelliklerinden en fazla farklılaşan kadın blog yazarı olarak kabul edilmiştir. Banu’nun yaşını belirten kadınlar arasında en büyük kadın olması ve ilgi alanlarına moda, kozmetik, takı eşyaları, diyet, annelik ve alışverişten hiç birini dahil etmemiş olması, tipik kadın blog yazarı özelliklerine aykırı bir blog yazarı olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Banu, 52 yaşında bir yoga eğitmenidir. Yoga eğitiminin Türkiye’deki öncülerinden sayılabilir. Hamileliği ve sonrası için yoga eğitimine ara vermişse de, daha sonradan çeşitli yoga, reiki, pilates eğitimlerine katılarak çeşitli sertifikalar kazanmıştır. 2004 yılından bu yana yoga eğitmeni olarak çalışmaktadır. Banu’nun blogu kendisinin işlettiği “Yoga Evim” adlı yoga merkezinin tanıtımını amaçlamaktadır. Bu merkezin işletmecisi ve eğitmeni olarak kendisi hakkında kişisel bilgileri ve resimleri de blogda yer almaktadır. Ayrıca, blogda yogaya ilişkin çok sayıda teknik bilgi veren yazı da bulunmaktadır. Banu Değer’in sitesinin “Ben Kimim” sayfasının ortasında Banu Değer’in spor yaparken görüntülenen bir resmi bulunmaktadır. Sağ üst kısımda ise, ikisinde bir bebekle birlikte, diğer ikisinde spor yaparken çekilmiş dört fotoğrafı yer almaktadır. İki farklı resimdeki bebeğin aynı olması, bebeğin Banu’nun torunu olduğu yolunda bir izlenim vermektedir. Bu ise, Banu’nun kendisi için, yoga üzerinde yoğunlaşmış, fakat aynı zamanda ailesel aidiyet bağları bulunan bir kadın olarak sunmak istediği şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, Banu, yoga merkezinin potansiyel öğrenci adaylarına “anne şefkati” vaadinde de bulunmaktadır: “Yoga Evimde isteyen her öğrenci istediği zamanda; tabi randevu dâhilinde gelip benimle konuşabilir (hayatını ve problemlerini, gizlilik dâhilinde paylaşır ve yardımcı olmak için elimden geleni yaparım), kitaplıktan kitap okuyabilir, aç ise, yemek yer, kıyafetini unutmuş ise kıyafet verilir, yağmurdan ıslanmış ise; kıyafetleri kurutulur, Eğer anne şefkati arıyorsa? Burada gerçek sevgiyi ve paylaşımı yaşar.” (Yoga Merkezimiz başlıklı sayfa) Annelik ve aile ilişkilerine yapılan örtülü göndermelere rağmen, Banu’nun sitesi esasen yoga ağırlıklı bir sitedir. Moda, kozmetik, takı eşyaları, diyet ve alışveriş konularından hiç bahsedilmemiştir. Bu yönleriyle tipik kadın blog yazarı profilinden açıkça ayrılmaktadır. Diğer taraftan, Banu’nun yazılarında yumuşak bir üslup kullanması, meydan okuyan ifadelere yer vermemesi, sitesinin yazılı veya görsel hiçbir içeriğinde siyaset, bilişim, futbol gibi konulara göndermede bulunmaması ve bu tür içeriklere sahip herhangi bir siteye link vermemesi, onu tipik erkek blog yazarı profilinden de kesin çizgilerle ayırmaktadır. Tipik Olmayan Erkek Blog Yazarı: Halil http://taskinyilmaz.wordpress.com adlı blogun yazarı Halil, tipik erkek blog yazarı özelliklerinden en fazla farklılaşan erkek blog yazarı olarak kabul edilmiştir. Halil’in ortaokul mezunu olması, ilgi alanları arasında edebiyatın bulunması, Düzce’de yaşaması ve fotoğrafının bulunmaması, tipik erkek blog yazarı özelliklerine aykırı bir blog yazarı olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Halil, 24 yaşında, açık liseye devam eden, Düzce’de yaşayan, futbol ve edebiyatla ilgilenen bir blog yazarıdır. Cam kemik hastalığı da denilen osteogenesis imperfecta hastasıdır ve kemikleri cam kadar kırılgandır. Halil, blogunun “Ben Kimim?” başlıklı sayfasında hastalığından kısaca bahsettikten sonra, başarılarını anlatmaya başlamıştır. 6 yaşında okuma yazmayı kendi başına sökmüş, girdiği sınavlarda ve zekâ testlerinde “üstün zekâlı” olduğu tespit edilmiş ve birinci sınıf için ona tahsis edilen öğretmen onun kaydını doğrudan üçüncü sınıfa aldırmıştır. Ancak Gölcük ve Düzce depremleri nedeniyle eğitim hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. Halil, “Toplanın Anlatıyorum” başlıklı bölümde %92 engelli olduğunu yazmıştır. Ancak, buna rağmen aktif bir kişidir. Blogunda “pasif insanlardan haz etmiyorum” diye yazar. Bu yaklaşımı, engellilerin yaşamlarını aktif bir şekilde sürdürebilme gücünü gösteren olumlu bir örnek olarak kabul edilebilir. Halil’in futbol ilgisi ve Fenerbahçe sevgisi onu tipik erkek profiline yaklaştırmışsa da, edebiyata, yazmaya ve yeni şeyler öğrenmeye eğilimi onu bu profilden farklı kılmaktadır. Halil’in “iyi bir yazar olma” ideali de bu farklılıkla uyumludur. Aynı zamanda iyi bir kitap okuru olan Halil, kitap okumanın “belli bir kültür, konsantrasyon ve özen” gerektirdiğini düşünmektedir. Halil, tiyatro ve sinemayla da ilgilenmekte, radyo, 331 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey televizyon, bilgisayar ve interneti de hayatının olmazsa olmazları arasında saymaktadır. Okan Bayülgen hayranıdır. Magazin dünyasının diğer önemli simalarını da yakından takip ettiği yönünde bir izlenim veren yazıları da bulunmaktadır. Halil, araştırmanın birinci aşamasında elde edilen statik verilere göre tipik erkek profiline aykırı bulunmuşsa da, tipik erkek profiline sahip olduğu düşünülen Tansu ile ortak noktaları bulunmaktadır. Bu noktalardan biri, hem Halil’in hem de Tansu’nun “Ben Kimim?” başlığı altında başarılarına önemli bir yer ayırmalarıdır. Her iki blog yazarının başarısızlıklarının nedenleri de onların elinde olmayan nedenlere bağlanmış ve bu nedenler aynı sayfada ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Halil’in eğitimi Gölcük ve Düzce depremleri nedeniyle yarım kalmış, Tansu ise “hocanın inadı” nedeniyle tek ders yüzünden okulunu beş yıl geç bitirmiştir. Halil’le Tansu’nun diğer ortak yanlarından biri de, ne Tansu ne de Halil’in yazılarında kendilerinde “zaaf” olarak görülebilecek herhangi bir duyguya yer vermemeleridir. İkisi de kimsenin herhangi bir konuda önerisini talep etmemiştir. Kadın blog yazarlarının okur yorumlarını bekleyen tavrı, erkeklerde kendine aşırı güvenli bir izlenim oluşturma çabasına bürünmektedir. Örneğin, Hazel, kendinden en emin göründüğü fotoğraflarının bulunduğu yazılarında dahi okurlarının önerilerini sormuştur. Oysa, her ikisi de siyasetle ilgilenen Halil ve Tansu, siyasetle ilgili olsun olmasın hemen tüm yazılarında kavgacı, meydan okuyan bir polemik dili kullanmaktadır. Örneğin, Halil, insanları kan bağışı yapmaya çağırmakta, ancak konuyla ilgili “Unutma; Sen Bir Kahramansın!” başlıklı yazısına “Hey sen!” diye başlayıp, kan vermenin önemini okura didaktik bir dille anlatmaktadır. SONUÇ Toplumsal cinsiyet kimliğinin icra edildiği alanlardan biri olan bloglar, aynı zamanda bu kimliğin nasıl icra edildiğini ortaya koyan önemli bir inceleme alanı olarak görülebilir. Blogların doğrudan yazarının kontrolünde bulunması, yazarının gerçek kimliğini açıklama zorunluluğunun bulunmaması, herhangi bir anket veya görüşme yoluyla elde edilebilecek verilerden daha gerçek verilere ulaşma olanağı sunmaktadır. Blog yazarlarının yayınlayacakları resim ve yazıları okurlarda belli bir algı oluşturacak şekilde seçmiş olması ise, çizmek istediği kadın ve erkek profilini ortaya koyması açısından anlam taşımaktadır. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçları şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Genel olarak, kadın ve erkek blog yazarlarının yaşları birbirine yakındır ve en fazla 28-29 yaşlarındaki kadın ve erkekler blog tutmaktadır. 2. Blog yazarlarının önemli bir kesimini yükseköğrenimini sürdüren veya tamamlamış kişiler oluşturmaktadır. Kadın ve erkek blog yazarları arasında eğitim seviyesi açısından anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. 3. Üniversite öğrencilerinin blog tutmaya ilgisi yüksektir. Kadın ve erkek blog yazarları arasında bu konuda anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. 4. İlişki durumunu belirtmeyen kadın ve erkek blog yazarların sayısı birbirine yakın olmakla birlikte, evli olduğunu söyleyen kadınların sayısı erkeklerin iki katıdır. 5. İncelenen kadın ve erkek blog yazarlarının hobileri ve ilgi alanları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Kadın blog yazarları daha çok fiziksel görünüm, yemek ve annelik konularıyla ilgilenmekte, erkek blog yazarları ise daha çok bilişim, futbol ve siyasete ilgi göstermektedir. 6. Bloguna fotoğrafını koymayan kadın ve erkek sayısı arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. 7. Kadınlar, blog yazma nedenleri arasında “başka insanların fikrini almak” ve “başkalarının tecrübelerinden yararlanmak” gibi gerekçeleri sıralarken, erkeklerde başka insanların düşünce ve deneyimlerini öğrenmeye yönelik bir istek belirtilmemiştir. Ayrıca, blog yazma nedenini “duygusal rahatlama” ile ilişkilendiren kadın sayısı erkeklerden fazladır. 8. Blog yazarlarının kendilerini tanımlama bilgilerinde, “demografik bilgiler” olarak nitelendirilebilecek adı, doğum yeri, yaşadığı yer, yaşı gibi bilgilerde kadınlarla erkekler arasında anlamlı bir farklılık görülmemekle birlikte, aile ve özel ilişkilerle ilgili bilgi verme konusunda önemli bir ayrımın bulunduğu tespit edilmiştir. Kadınlar kendilerini tanıtırken aile ilişkilerine erkeklerden daha fazla gönderme yapmakta, başka bir deyişle kimliklerini aile ilişkileriyle veya özel ilişkilerle bağlantılı olarak tanımlamaktadır. Dahası evli kadınlar, çoğu kez, bloglarındaki “ben kimim” yazılarına evli olduklarını belirterek başlamakta ve ne kadar mutlu olduklarını vurgulamaktadır. Erkek blog yazarları ise “ben kimim” sayfalarına çoğu kez kendi kişisel başarılarını anlatarak başlamaktadır. Bu durum, kadın blog yazarlarının hem evli hem de mutlu bir kadın olmayı başarı olarak gördükleri, erkeklerin ise kendilerini farklı alanlardaki başarılarıyla ispatlamaya çalıştıkları şeklinde yorumlanabilir. Araştırmanın birinci ve ikinci aşamalarında elde edilen bulgular toplu olarak dikkate alındığında, blog tutmak için gereken teknoloji bilgisinin toplumsal cinsiyet kimliğini değiştirici etki yapmadığı, gerçek yaşamda kadın ve erkek kimliklerinde görülen kimlik özellikleri farklılaşmasının sanal dünyada da devam ettiği görülmektedir. Tipik blog yazarı kadınlar ve erkekler Türkiye’deki toplumsal cinsiyet tanımlarına uygun kimlik özellikleri yansıtmaktadırlar. Ancak blog yazarları arasında eğitim düzeyinin yüksek olması ve yaş ortalamasının düşük olması nedeniyle, toplumsal cinsiyet kimliğinin gerçek yaşamdakine nazaran daha fazla çeşitlilik içerecek şekilde yaşandığı sonucuna varılmıştır. KAYNAKÇA Butler, J. (2008). Cinsiyet Belası: Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi. İstanbul: Metis Yayınları. Connell, R. (1987) Gender and Power: Society, the Person, and Sexual Politics., Stanford: Stanford University Press. Connell, R. W. (2000). The Men and The Boys. California: University of California Press. Goldenberg, H. ve Goldenberg, I. (2008). Family Therapy: An Overview. Belmont: Thomson Learning. Hacıoğlu Deniz M, Haykır Hobikoğlu H (2012) Cinsiyete göre gelişme endeksi çerçevesinde kadın istihdamının ekonomik değerlendirmesi: Türkiye örneği. International Conference on Eurasian Economies, s.123-130. http://www.eecon.info/papers/546.pdf Huffaker, D.A. ve S. L. Calvert. (2005). Gender, Identity, and Language Use in Teenage Blogs. Journal of ComputerMediated Communication. 10 (2). http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1083-6101.2005.tb00238.x/full (02.02.2014). 332 International Conference on Communication, Media, Technology and Design 24 - 26 April 2014, Istanbul – Turkey Pointblog.com. (2005). What’s A Blog?. Handbook for Bloggers and Cyber-Dissidents, Reporters Without Borders. www.rsf.org (02.02.2014). Reuters, E. (31 Ocak 2008). Poll: Most Adults don’twant Fantasy Avatars. http://www.webcitation.org/5dsXUKycK (02.02.2014). Ross-Gordon, J. M. (1999). Gender Development and Gendered Adult Development. Clark, C., S. Rosemary ve M. Caffarella (Ed.). An Update on Adult Development Theory: New Ways of Thinking About the Life Course içinde. San Francisco: Jossey-Bass Publishers, 29-37. Sancar, S. (2011). Erkeklik. Ecevit, Y. ve N. Karkıner (Ed.). Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları içinde. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 168-193. Scott, Joan W., (2007). Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi, İstanbul: Agora Kitaplığı. Sütçü, G. B. (2010). Blog Ortamı ve Türkiye’de Blogosferdeki Akademik Entelektüeller Örneği. Ankara: Ankara Üniversitesi SBE Yayınlanmamış Doktora Tezi. Valk, F. V. (2008). Identity, Power and Representation in Virtual Environments. Merlot Journal of Online Learning and Teaching. Vol. 4, No. 2 (205-211). http://jolt.merlot.org/vol4no2/vandervalk0608.pdf (02.02.2014) Van Doorn, N., Van Zoonen, L., Wyatt, S. (2007). Writing from Experience: Presentations of Gender Identity on Weblogs. European Journal of Women's Studies. 14, 2 (143-158) DOI : 10.1177/1350506807075819. WordPress.com. “A Live Look at Activity Across WordPress.com”, http://en.wordpress.com/stats/ (05.04.2014). Yee, N. (2008). Our Virtual Bodies, Ourselves? The Daedalus Project. http://www.nickyee.com/daedalus/archives/001613.php?page=3 (02.02.2014) Zafiropoulos, K. & Vrana, V. (2008) “An Exploration of Political Blogging in Greece” Paper presented at Web 2.0: an International Conference, University of London, April, 17–18, 2008. Zarella, D. (2010). The Social Media Marketing Book. Sebastopol: O'Reilly. http://www.gata.edu.tr/ureme_sagligi/toplumsal_cinsiyet.htm (05.04.2014). 333