Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi 2015/II. Sayısı

Transkript

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi 2015/II. Sayısı
T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL
ANALİZ DERGİSİ
İMTİYAZ SAHİBİ
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
EDİTÖR
YAYIN KURULU
:
:
:
:
:
:
Prof. Dr. Şahin KARASAR
Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN
Yrd. Doç. Dr. Burak KÜÇÜK
Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN
Prof. Dr. Mehmet TANYAŞ
Prof. Dr. Süleyman Seyfi
:
:
Prof. Dr. Sadettin ÖZEN
Prof. Dr. Ergül HAN
ÖĞÜN
YAYIN KURULU SEKRETERİ : Canan AYAR
DANIŞMA VE HAKEM KURULU:
Prof. Dr. Ali Rıza ABAY
Prof. Dr. Mustafa ACAR
Prof. Dr. Melek AKGÜN
Prof. Dr. Dinç ALADA
Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN
Prof. Dr. Mustafa DİLBER
Prof. Dr. Bülent DURMUŞOĞLU
Prof. Dr. Ercan EREN
Prof. Dr. Yavuz GÜNALAY
Prof. Dr. Emine KILAVUZ
Prof. Dr. Hüseyin İNCE
Prof. Dr. Niyazi KARASAR
Prof. Dr. Nihat KAYA
Prof. Dr. Halit KESKİN
Prof. Dr. Mehmet MARANGOZ
Yalova Üniversitesi
Aksaray Üniversitesi
Sakarya Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Fatih Üniversitesi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesi
Bahçeşehir Üniversitesi
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi
Gebze Teknik Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Gebze Teknik Üniversitesi
Gebze Teknik Üniversitesi
Muğla Üniversitesi
1
Prof. Dr. Sedat MURAT
Prof. Dr. Cemil OKTAY
Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY
Prof. Dr. Mehmet TÜRKAY
Prof. Dr. Cavide UYARGİL
Prof. Dr. Özalp VAYVAY
Doç. Dr. Sinan ALÇIN
Doç. Dr. Çiğdem BOZ
Doç. Dr. Ramazan KAYNAK
Doç. Dr. Gonca ATICI
Yrd. Doç. Dr. Zeynep AKIN
Yrd. Doç. Dr. İdris AKKUZU
Yrd. Doç. Dr. Levent AKSOY
Yrd. Doç. Dr. Ebru Beyza BAYARÇELİK
Yrd. Doç. Dr. İhsan GÜLAY
Yrd. Doç. Dr. Tolga DURSUN
Yrd. Doç. Dr. Kader OSKAYBAŞ
Yrd. Doç. Dr. Deniz ÖZBAY
Yrd. Doç. Dr. Mürşide ÖZGELDİ
Yrd. Doç. Dr. Fulya TAŞEL
Yrd. Doç. Dr. Hamit VANLI
İstanbul Üniversitesi
Yeditepe Üniversitesi
Uludağ Üniversitesi
Marmara Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi
Marmara Üniversitesi
İstanbul Kültür Üniversitesi
Gaziantep Üniversitesi
Gebze Teknik Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Gelişim Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
YAZIŞMA ADRESİ
: Analiz Dergisi
Maltepe Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Marmara Eğitim Köyü 34857
Maltepe / İSTANBUL
WEB
e-MAİL
ISSN
: analiz.maltepe.edu.tr
: [email protected]
: 1303 - 0496
2
T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL
ANALİZ DERGİSİ





Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi, Maltepe
Üniversitesi’nce yılda iki kez yayımlanan hakemli bir dergidir.
Dergimizde tüm sosyal bilimler alanlarında Türkçe ve İngilizce
dillerinde yazılmış makaleler yayımlanmaktadır.
Dergide yayımlanmak üzere gönderilen yazılar, belirtilen kurallara
uygun olarak hazırlanmalıdır.
Dergide yayımlanan makalelerde görüşler yazarlara ait olup,
dergimizi bağlamaz.
Dergimizde yer alan makalelerden kaynak gösterilerek aktarma ve
alıntı yapılabilir.
Editör
Yrd. Doç. Dr. Burak KÜÇÜK
3
İÇİNDEKİLER
Aydınlanma Ve Din: Deizmden Sivil Dine, İnsandan Yurttaşa
Can ULUSOY
Türkiye İmalat Sanayinin Analizi (2003-2012)
Ergül HAN
Türkiye’deki Endüstriyel Kümelerin Durumu
Ahmet ERKOÇ
Marka Deneyimlerinin Tüketicilerin Satın Alma Davranışına
Etkisi ve Cep Telefonu Markalarında Bir Uygulama
Kader OSKAYBAŞ
Üretim ve Kalkınma Ekonomisi Sorunları ve Yönetimi
Sadettin ÖZEN, Samet GÜRSEV
İş Zekası ve Sosyal Medya Uygulamaları
Tolga DURSUN, Seher KAYA
4
AYDINLANMA VE DİN: DEİZMDEN SİVİL DİNE,
İNSANDAN YURTTAŞA
Can ULUSOY
Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üniversitesi, İİB Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü, [email protected]
ÖZET
Aydınlanma, kurumsal bir din olan Katolikliğe ve hurafelere karşı güçlü
bir itirazdır. Bu bağlamda bir özerklik ve bireyin aklileştirilmesi talebidir. Özellikle
Aydınlanmanın ilk döneminde, Katolik inancının, günahkâr bir doğaya sahip, aciz
insanına karşı; “iyi tanrı, iyi doğa, iyi insan” ilkesi savunulmuştur. Çoğunlukla
deist olan bu aydınların din hakkındaki düşüncelerinde, Saint Barthelemy Katliamı
ile püriten bir hareketin Fransa’da gelişiminin engellenmesi arasında bağlar vardır.
Püriten temellerden hareketle, yurttaşın moral dünyasını oluşturan bir sivil din
anlayışı ise, Aydınlanmanın ikinci döneminde Jean Jaques Rousseau tarafından
geliştirilebilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Aydınlanma, deizm, din, Katolik Kilisesi, Püritenizm
ABSTRACT
Enlightenment is a strong objection against superstitions and Catholicism
that is an institutional religion. In this context, it’s a demand for autonomy and for
rationalizing of the individual. Especially in the first period of Enlightenment,
principle of “good God, good Nature, good Man” has been defended against the
incapable human having an evil nature as defined by the Catholic faith. In the
thought about religion of these intellectuals who were deist, there are links between
the prevention of the development a puritanical movement in France and the Saint
Berhalemy Massacre. As for the conception of a civil religion which creates the
moral world of the citizen with the influence of Puritan ethics, it has been able to be
developed by Jean Jacques Rousseau in the second period of the Enlightenment.
Key Words: Enlightenment, deism, religion, Catholic Church, Puritanism
1.
GİRİŞ
Aydınlanma ve din ilişkisi açısından Peter Gay, Ernst Cassirer ve
Geoffrey Hawthorn’un çalışmaları bu alanla ilgili literatürde önemli bir yere
sahiptir. Cassirer’in pek çok kitabı Türkçeye çevrilmekle birlikte, en önemli
5
eserlerinden biri olarak görülen The Philosopy of The Enlightenment
başlıklı kitabı Türkçeye kazandırılmamıştır. Aynı şekilde, Aydınlanma
üzerine en önemli akademik çalışmalardan olarak kabul edilen Peter Gay’in
The Enlightenment: An Interpretation: The Rise of Modern Paganism ile
The Enlightenment: An Interpretation: The Science of Freedom başlıklı
çalışmaları da maalesef Türkçeye çevrilmemiştir. Geoffrey Hawthorn’un da
Enlightenment and Despair: A History of Social Theory başlıklı çalışması
da sosyal teori ve Aydınlanma bağlamı üzerinden, Aydınlanma-din ilişkisini
de tartışan ve Türkçeye kazandırılmamış bir başka önemli eserdir.
Dinin toplumdaki yeri ve ilmiye sınıfı mensuplarının toplum
üstündeki etkinliği Türkiye’nin modernleşme sürecinin en önemli
sorunlarından biri olagelmiştir. Modern zihin dünyasının temelde
Aydınlanmanın ilkeleri üzerinden belirlendiği düşünülürse, Aydınlanmanın
din ile ilişkisini sorgulamak, Türkiye’de sosyal bilimlerde ve ilahiyat
fakültesi bünyesinde öğrenim gören ya da öğretim kademelerinde
bulunanlar için ayrı bir öneme sahiptir. Bu çalışma, daha çok Cassirer, Gay
ve Hawthorn’un konu hakkındaki düşüncelerini temel alarak, bu alanda yer
alan Türkçe literatüre mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Bu çalışmada, Aydınlanmanın öncüleri olan 17.y.y. filozoflarının
paganizm ile Hıristiyanlığı buluşturan düşünce dünyaları, Aydınlanma
filozoflarının deizmi ve Jean Jaques Rousseau’da yurttaşın moral
değerlerini inşa ederek bir ödev ahlakı oluşturulmasında önemli rol
oynayacağını düşündüğü sivil (yurttaş) dini tartışılacaktır.
2.
ÖNCÜLER VE PAGAN HIRİSTİYAN ÇAĞ
Linda Kirk birçok yorumcuya atıfla Aydınlanma Çağı
tarihçilerinin, tarihin seçilmiş hikâyelerden oluştuğunu, tarihçinin bir şeyi
keşfetmekten ziyade onu inşa ettiğinin bilincinde olduklarını söyler (Kirk,
2000, 1137-1138).
Aydınlanmacıların kendilerini, Yunanlıların ve Romalıların
çocukları olarak gördükleri malumdur. Fakat Martin Bernal’ın da belirttiği
gibi, Aydınlanmacılar ve Newton gibi öncüler, Yunan ve Roma
6
düşüncesini, Mısır gibi daha eski köklerinden soyutlayarak ele almazlar.
Antik Yunan’ın biricikleştirilerek, buradan üstün bir Batı uygarlığı
anlayışının tesisi, Aydınlanmanın reddiyesi üzerinden gelişen bir düşünsel
hareket olan Romantizmde görülür. Bu açıdan Aydınlanmacılarda
Hermesçilik ve paganizmin yüceltilmesi, Katolik Hıristiyanlığa bir tepki
üzerinden konumlandırılır ve masonik köklere olan bağlılığı ile
evrenselciliğinin dışavurumunu antikite üzerinden de gerçekleştirmiş olur
(Bernal, 1998, s. 253, 299).
Aydınlanma filozoflarına göre İyonya mitlerin tiranlığından
insanın akıl yoluyla kurtulduğu ilk ülke, Yunanlılar gerçek uygarlığın –ilk
Aydınlanma’nın- kuruculardır (Gay, 1966, s. 72). Aynı zamanda Diderot’a
göre, “Yunanlılar Romalıların öğretmenidir.” (Gay, 1966, s. 94).
Gay’e göre 1300 ile 1700 arasındaki 400 yıl Aydınlanmanın
prehistoryasıdır. Petrarch ve Locke arasındaki bu yüzyıllarda farlı dini
gruplar arasında önlenemez bir mücadele ve geri dönülemez bir değişim
süreci nüvelerini vermiştir. Bu dönem Aydınlanma’nın hazırlandığı bir
döneme tekabül eder. Bir diğer deyişle, Modern Paganizmi önceleyen bir
Pagan Hıristiyan çağdır bu dört yüz yıl (Gay, 1966, s. 256).
Bu yüzyılın en önemli simalarından biri olan Lorenzo
de’Medici’ye göre iyi bir Platonist olmadıktan sonra iyi bir Hıristiyan ve iyi
bir yurttaş olmak mümkün değildir. Medici, kendi çağının genel
karakteristiğini yansıtır hatta onun öncülerindendir: “Orta Çağ’a karşı isyan
çok açık bir şekilde kendisini bu cümlelerde saklar fakat asla dine karşı
değildir.” (Gay, 1966, s. 257)
17. y.y. Fransa’da dâhilerin baharıdır (Gaxotte, 1964, s. 79). Bu
dahiler Aydınlanma ve Devrimcilerden farklı olarak Fransa’nın birliğinin
taç sayesinde korunduğunun farkındadırlar ve çağının hâkim ruhu, Paskal,
Descartes, Bossuet ve La Bruyère’de görüleceği üzere, hukuk ve yönetime
ilişkin konseptlerini monarşiye borçludurlar. Gaxotte’a göre, bundan farklı
olarak Aydınlanmacılar, argümanlarını gelenek, Katolisizm, tarih ve
otoriteye karşı geliştirmişlerdir (Gaxotte, 1964, s. 79).
7
17. yy.da Aydınlanmacılar için yüzlerini döndükleri birinci ülke
Fransa değil, İngiltere’dir. Grim’e göre İngiltere hariç Fransa’da bile akıl ve
felsefe henüz emekleme döneminde bile sayılmaz. Montesquieu ve Voltaire
kendilerini İngiliz filozoflarının öğrencisi ve takipçisi olarak
addetmektedirler (Gay, 1966, s. 12). Hatta Fransız Aydınlanmacılarının 17.
yy.a ilişkin bakışlarında kuvvetli bir “Anglomania” gözlenebilir.
Gerçekten de dahiler yüzyılı tanımlaması hiçbir ülkeye olmadığı
kadar İngiltere’ye yakışmaktadır. Bu dâhilerin içinde en önemlisi ve
Aydınlanmacıları en kuvvetli etkileyen Newton’dır. Aydınlanmacılar için
tam bir otorite ve referans olan Newton’ın, dönem üzerinde şahsi karizması
o kadar yüksektir ki “Beccaria kendisine “küçük Newton” denmesine
bayılmaktadır. d’Alambert ve Jefferson O’nun portresini yazıyor, Voltaire,
Bacon ve Locke ile birlikte tarihin en kutsal “üçlü”sü olarak Newton’ı da
ekliyor.” (Gay, 1996, s. 128-130).
Fakat Aydınlamacıların Newton’a yaklaşımlarında da, aynı
antikiteye olduğu gibi seçmeci yakınlıklar mantığı üzerinden hareket
ettikleri söylenebilir. Aydınlanmacılarda Newton’ın fiziğini, Tanrı merkezli
yapısından kopartarak okumak hali mevcuttur. Newton için Tanrı en üstün
niteliklerle bezenmiş mutlak bir varlık, güç ve yaratıcıdır. Tanrı herkesin
lordudur (Gay, 1996, s. 141). Aydınlanma deizminin ise, her şeyi belirleyen
mutlak bir güçten ziyade; Tanrı, doğa ve insan uyumu üzerinden hareket
ettiği ve yasa kavramını bu temelden bina ettiği söylenebilir. Netice
itibariyle, İngiliz emprisizminin Fransız rasyonalizmine dönüştürüldüğü,
bilim ve politik propaganda üzerinden tüm Avrupa’ya taşındığı söylenebilir
(Gay, 1966, s. 13).
Cassirer’e göre İngiltere ve Fransa’da Aydınlanma eski metafizik
sistemin ve filozofik düşüncenin kırılmaya uğramasıyla birlikte başlar. Bu
sisteme yönelik inancın yitirilmesiyle, eski düşünce tarzı, felsefi aklın
önünde bir engel olarak görülmeye başlanmıştır. Filozoflar bu dönemde
yorumlarını doğa bilimleri, doğal hukuk ve doğa devleti prensipleri
üzerinden hareketle kurgulamışlardır. Böylelikle bilginin tüm diğer alanları
için de yeni formlar oluşmaktadır (Cassirer, 1951, s. 3). Bilimsel devrim,
düşünsel devrime öncülük etmiştir. Aydınlanma, ideallerini, geçmişteki
8
felsefi doktrinlerin düşünce biçimlerinden değil, çağdaş doğa bilimlerinin
model ve çizgilerine göre inşa eder. Bu yeni metodolojik düzen tüm 18. yy.
düşüncesini karakterize eder. 18. yy.ın tüm bilgi teorisi, “sistemin
ruhu”ndan “sistematik düşünce”ye keskin geçişi sağlama mücadelesinin
tezahürüdür.
Condillac’a göre “sistemin ruhu”na karşı “sistematik
düşünce”, “bilimsel” ve “rasyonel” ruhu temsil eder. Bilim ve akıl asla
çatışmaz ve bir sentez haline getirilebilir. Böylelikle dogmalara karşı,
bireysel düşüncenin gelişim imkânları yükseltilmiş olunur (Cassirer, 1951,
s. 7-9).
3. AYDINLANMA VE DİN
Hegelyen bir bakış açısıyla, düşüncenin ve düşünürün, kendi
tarihinin bir ürünü olduğu söylenebilir. Hegel’i takip ederek, Aydınlanma
ve din arasındaki ilişkinin, dönemin koşullarından, yapılarından ve
düşüncelerinde ayrı olarak ele alınamayacağı iddia edilebilir. Nasıl ki
Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın ve diğer ülkelerin kendi renklerinin
nüfuz ettiği Aydınlanma pratikleri mevcutsa, bu pratiğin din ile karşılaşması
ve ona karşı bir tavır geliştirmesi de yine kendi tarihsellikleri içinde
mümkün olur. Katolik Fransa ile Protestan İngiltere’nin, Müslüman
Türkiye’nin ile İran’ın Aydınlanmacılarının din meselesi ile aynı derecede
ilgilendikleri söylenemez. Bu açıdan Fransız Aydınlanmasının din ile
kurduğu ilişki de kendi tarihsel konteksti üzerinden tartışılmalıdır.
Aydınlanmanın dine bakıştaki temel düşüncelerinin, aklın
hâkimiyetini engelleyen hurafelere ve bireyin özerkliğini ortadan kaldıran
kurumlara itiraz noktasından bir hareketle geliştiği söylenebilir. Bu açıdan
Aydınlanmacılar cephelerini, kurumsal dine ve halkın akıl dışı mistik
inançlarına karşı çevirmişlerdir.
Avrupa coğrafyasında, bütün bir tarih boyunca, Katolik
Kilisesi’nin etkisi ve kurumsal gücü ile mukayese edilebilecek başka bir
dinsel yapı ortaya çıkmamıştır. Roma’nın çöküşü ile birlikte, orta çıkan
otorite ve örgütlenme boşluğunu doldurmaya aday olan Kilise, 16. y.y. ile
birlikte merkezi gücü elinde toplamak isteyen krallar ile teşebbüs
hürriyetine getirilebilecek her türlü kısıtlamayı reddeden, bu yüzden de
9
bireyi kendi bünyesinde eriten Katolisizme karşı çıkan burjuvazinin
muhalefeti ile karşılaşmaya başlamıştır. Calvinizm, Anglikan Kilisesi ve
diğer asketik Protestan akımlar, çok genel olarak bu sürecin ürünü olarak
görülebilir. Protestanlık, Tanrıyla kişinin arasındaki aracı kurumları
kaldırıp, kişinin direk tanrıyla bağlantı kurmasına imkân vererek, kişinin
özerkliği ve haklarda eşitliği sağlamada önemli bir etki sağlar (Hawthorn,
1987, s. 11). Weber bu bağlamda Calvinizmi, kapitalizmin ruhu olarak
görmüştür (Weber, 2010), Hawthorn da İngiliz üniversitelerindeki
durgunluğa rağmen, İskoçya’da ekonomi-politiğin gelişimini ve İskoç
Aydınlanmasının moral temellerini Calvinizme bağlar (Hawthorn, 1987,
s.29). Kapitalizmin ruhu alışılagelmiş yolları sorunsallaştırır, geleneği
horlar, aynı Ansiklopedi gibi düşünce üzerinde köklü bir değişimin
gerçekleşmesine yardımcı olur ve bunu doğrudan hümanitaryanizme doğru
değil, en azından hayatın aklileşmesine (rationalization of life) doğru yapar
(Gay, 1996, s. 45).
18. y.y.da Fransa’nın Saray toplumuna ve daha sonraları burjuva
düşünürlerine de sirayet etmiş olan Aydınlanma düşüncesinin, bu bağlamda
Katolisizme karşı temel bir itirazı ortaya koymuş olduğu söylenebilir.
Katolik inancının, günahkâr bir doğaya sahip, aciz insanına karşı; “iyi tanrı,
iyi doğa, iyi insan” anlayışıyla hareket eden Aydınlanma (Öğün, 2000, s. 2),
modern dünyanın girişimci, kendine güvenen, özerkliğine son derece önem
veren yeni insan ve yaşam algısının bir tezahürüdür.
İngiltere’de VIII. Henry’nin Anglikan Kilisesi’ni kurdurarak
Katolik Kilisesi’nden kopuşu, nihayetinde de 1688 Şanlı Devrim ile erken
bir dönemde, Ada’nın modernleşmesi bağlamında din ve sosyal sınıflar
arasındaki ilişkiler belirli bir istikrara kavuşmuştur. Fransa’da ise 1572’de
Saint Barthelemy Günü Katliamı neticesinde Protestanlığın gelişimi
durdurulmuş, böylelikle 18. y.y.da Fransız Aydınlanmacıları, Katolisizmle
hesaplaşmalarında deizmi kendilerine temel inanç görüşü olarak
belirlemişlerdir.
Öyleyse, Fransız Aydınlanma düşünürlerinin, Katolisizme karşı
çıkışlarının temelinde, bireysellik ve özerklik taleplerinin yattığı
söylenebilir (Hawthorn, 1987, s. 11). Buradaki temel düstur insanın kendi
10
kaderini kendi ellerinde tuttuğu noktasındaki bir inanca tekabül eder (Gay,
1986, s. 6). Bu yüzden de hem hümanist, hem de iyimserdir. Bu
iyimserliğini insanın doğasına olan güvenden çıkardığı için de Aydınlanma
düşüncesi, deizmin genel yapısına uygun olarak evrenselcidir.
Cassirer’e göre Aydınlanma düşüncesinin iyimserlik ve
hümanizminin kökleri 16. ve 17. yy.ın hümanistik teolojisinde bulunabilir.
Bununla birlikte Aydınlanmacıların Katolisizme karşı düşüncelerini,
Yunan-Roma pagan geleneğinin mirasçıları olarak dillendirdikleri de
malumdur. Nitekim 16. y.y. ve 17. y.y.ın filozofları üzerinde de Yunan
etkisinden yukarıda bahsedildi. Fakat bu dönüşüm sadece düşünce
düzeyinde ele alınıp tartışılamaz. İyimserlik ve hümanizmanın köklerinde
17. y.y.ın büyük bilimsel devrimlerinin yarattığı ve bilinemezliğin biraz
daha sınırlandırılabileceğine dair umut, yaşam standardının yükselmesi,
burjuvazinin İngiltere’de yeni bir toplumsal düzen kurulabileceğine dair
inancın yükselmesi sayılabilir. Aydınlanma yüzyılı da bu sürecin bir sonucu
olarak mistisizmin zayıfladığı, yaşam için umutların büyüdüğü, eleştiri ve
sorgulamanın bir yükümlülük haline geldiği, sosyal reform taleplerinin
geliştiği, sekülarizmin yükseldiği, risk alma arzusunun büyüdüğü bir
döneme tekabül eder (Gay, 1986, s.6).
Bu iyimserlik ve hümanizmanın devrimci bir düşünümün alt
yapısını hazırladığı söylenebilir. Çünkü bu iki yaklaşım, nihayetinde insan
doğası kurgusundan çıkarılmakta, böylelikle “Doğa”; Tanrı, insan ve tabiatı
kucaklayan bir büyük toplam addedilerek, her türlü meşruiyetin yeni
dayanağı olarak resmedilmektedir. Nitekim geleneksel meşruiyet sisteminin
bu şekilde çözülmesi, modern dönemin şüphesiz en önemli siyasal
sonucunu ortaya çıkarmıştır. Egemenliğin kaynağının Tanrı katından
yeryüzüne indirilişinin yolu böylelikle açılmıştır.
Bu noktada iyimser ve hümanist olmamasına, insan doğasına karşı
kötücül bir yaklaşımı belirlemesine rağmen, tüm modern düşünüme
damgasını vuran, böylelikle de Aydınlanmanın ve akabinde Fransız
Devrimi’nin çözüme kavuşturduğu egemenlik anlayışını etkileyen kişinin
Hobbes olduğunu söylenebilir.
11
Hobbes devletin varlık nedenini ilahi bir merkezden alıp,
yeryüzüne yani insan katına indirerek, modern düşünce tarihimizde büyük
bir devrime imza atmıştır. Gerçi kendisi İngiltere İç Savaşı’nda karşı
devrimci bir tavır almıştır, fakat bu tavrı modernite karşıtı olarak okumak
yanlış olur. Hobbes ortaya attığı fikirlerler (sözleşme, birey, tabii hak, doğa
yasası vb.) modernitenin tam merkezinde yer alır. Onun Leviathan’ı tek tek
bireylerin toplamından oluşan bir “commonwealth”tir.
Hobbes’un özellikle doğa durumunda insanların özgür ve barış
içinde yaşadıkları, devletin ise mülkiyet temelinde yükselerek bu özgürlüğü
ve barış çağını insanların elinden aldıklarına dair liberal söylemlerle
uzlaştırılamayacağı aşikârdır. Fakat Hobbes’taki bu düşünce farklılığı onu
muhafazakâr yapmaz. Çünkü Hobbes da diğer liberal çağdaşları gibi en
başta akla vurgu yapar, liberal mitleri tersinden bile okuyor olsa kabullenir
ve yeniden üretir (Hobbes, 1993). Böylelikle din, egemenlik ve meşruiyet
bağlamında, “Doğa” düşüncesini sosyal teoriye kazandıran Hobbes’un,
Aydınlanma teolojisini etkilemiş bir diğer isim olduğu söylenebilir.
Aydınlanmanın iyimserliğini doğa düşüncesi üzerinden tartışan
düşünürlerin başında Rousseau, D’Alembert, D’Holbach ve Halvétius gelir.
Rousseau biraz daha farklı bir bakış açısına sahip olmakla birlikte, bu
düşünürler, geleneksel iyi ve kötü arasındaki ayrımı radikal olarak
değiştirmişleridir. İyi haklıdır, haklı doğrudur. Doğa iyi olmak zorundadır,
kötülükse doğa dışıdır. İnsan aklıyla bir seçim yapmak suretiyle, doğal
olanı, doğa dışından ayırıp seçebilir. Böylelikle tüm insanlık evrense akılda
buluşabilir (Hawthorn, 1987, s. 13). Bu evrenselliği sağlayan da
Aydınlanmacılara göre insan doğasının her yerde aynı oluşudur. Fakat bu
durum şartların ve düşüncelerin çeşitliliğinden görünür olamamaktadır
(Hawthorn, 1987, s. 30).
Kant’a göre Tanrı bizim düşüncelerimizi nakşeder. Bizim
düşüncelerimiz doğayı anlamak için kâfidir. Doğa böylelikle Tanrı’nın
iradesine bağımlıdır. Doğayı bütünüyle etüt etmeye ihtiyacımız yok. Doğayı
anlamak için, sadece Tanrı’nın emirlerinin ne olduğunu keşfetmek ve içsel
bir gözleme (murakabe) tabi tutmamız gerekmektedir (Hawthorn, 1987, s.
33-34). Kant’ın anlayışındaki bu iç görüşü, Rousseau’nun içsel
12
duyumlardan süzülen teoloji algısıyla birlikte okumak faydalı olabilir.
Böylelikle hem laiklik hem de sivil din (yurttaş dini-civic religion)
tartışmasını Aydınlanma ve doğa çerçevesi üzerinden gözlemek mümkün
olacaktır.
Rousseau’nun ilahiyat meselelerine yaklaşımında, diğer
Aydınlanma dönemi düşünürlerine göre farklı bir perspektif ve orijinal bir
eğilim içinde olduğu söylenebilir (Cassirer, 1951, s. 153). Bu eğilimin en
önemli yönünü, dini kaidelerden soyutlanmış ve sadece vicdanlarda yaşayan
bir din anlayışına karşı, Rousseau’nun sivil dini, yurttaşın moral değerlerini
örecek, böylelikle de yurttaşın, toplum ve devlet ile ilişkilerinde yararlı bir
birey olarak yaşamasına imkân vererek, şahsi çıkarı ile toplum çıkarını bir
görmesini sağlayacak bir anlayışı içselleştirmesine imkân verecektir.
Cassirer’e göre ilahiyata ilişkin, Leibniz, Shaftesbury veya Pope’da
izlenebilecek saf bir analitik yorumu ya da açık bir eğilimi Rousseau’da
görmek zordur. Rousseau’nun gerçek önemi ve orijinalitesi farklı bir alanda
belirgindir. Rousseau bizatihi Tanrı’yı problem etmez, yasal ve toplumsal
olan meseleler Rousseau’nun tüm düşüncesini işgal eder. Fakat Rousseau,
yeni bir ilişki kurar ve iki alan arasında bir bağlantı yaratır. Rousseau
böylelikle bu problemi bireysel varoluş meselesinden daha öteye, toplumsal
alana taşır (Cassirer, 1951, s.154). Nitekim bireyin toplumla kurduğu
önemli bağlardan biri olan sivil din, Rousseau’nun bu tercihi üzerinden bir
anlam kazanır.
Cassirer’e göre Rousseau sürpriz derecede Pascal ile uzlaşmış
bulur kendisini. Fakat bu uzlaşıya rağmen Rousseau Pascal’ın mistisizmi ve
dinsel metafiziğini reddeder. Aynı zamanda Rousseau Pascal’ın insan
isteklerinin sapkınlığı hakkındaki düşüncelerine de karşı çıkar. Bu noktada
Rousseau en az Voltaire ve Ansiklopedistler kadar ortodoksinin şiddetli ve
radikal bir muhalifidir (Cassirer, 1951 s. 155). Onun din ile olan problemi
bir inanç tartışmasından ziyade, kurumsal dine karşı bir itirazı içerir. Bu
açıdan Aydınlanmacıların Katolisizme olan tepkisini paylaşır.
Rousseau’nun Émile’i insan doğasının günahsızlığını ve doğa
durumunda insanın itibarını, Ahit ve Kiliseye karşı keskin bir biçimde
13
savunur (Cassirer, 1951, s. 157) . İnsanın doğuştan kötü olduğu söylenirse
ona tam manasıyla inisiyatif verilemez. Bir defa bu ilke kabul edildiğinde,
insanî kötülüğe ve acziyete karşı, din, Tanrı ile insan arasında bir aracı
kurum olarak devreye girer. Bu durum Rousseau’nun genel düşünce
sistemine iki açıdan tezat oluşturmaktadır. Birincisi bireyin tercih hakkına
saldırıdır ki bu tüm burjuva düşüncesi tarafından en fazla itiraz gören
tutumdur, ikincisi de Kilisenin, yurttaş ile sosyal ve siyasal yapılar arasına
girerek, egemenliğin tekliği ilkesini ortadan kaldırmasıdır. Rousseau’ya
göre iyi doğaldır, doğal olan aklidir, akli olan ise iyidir. Bu bağlamda insan
doğanın bir parçası olarak, rasyonel ve iyidir. Böylelikle Tanrıyla benzer bir
biçimde yaratıcıdır (Gay, 1966, s. 90). Rousseau’da bu yaratıcılık etik ve
politik teori bağlamında “sorumluluk” esası üzerinden hareket eder. Fakat
bu sorumluluk bireysel değil, yarattığı değer sistemi ile birlikte
“toplumsal”dır (Cassirer, 1951, s. 157). Çünkü Rousseau’da, Mirabeau’da
olduğu gibi Tanrı adaletin ve hakların öznesidir. Böylelikle Tanrı ve haklar
özdeştir (Michelet, 1964, s. 94). Bu özdeşlik, toplumun egemenliğindeki
dünyada, Tanrıya karşı duyulan sorumluluk ile temellenir. Doğa durumunda
var olan hakların korunması ile adalet sağlanmış olur (Michelet, 1964, s.
94).
Rousseau, Émile’de “Yaratıcının elinden çıktığı haliyle her şey
güzeldir, tüm dejenerasyon insan ellerinde gerçekleşir” der (Rousseau,
1889, s. 11). Bu durum, Rousseau’nun “Salon Aydınlanması”nın uygarlık
vurgusuna getirdiği yabancılaşma eleştirisinin temel bir varlık noktasından
resmedilmesidir.
Rousseau’dan önce, Onun dillendirdiği manevi duyguların sosyal
bütünleşmedeki önemine ve kullanımına benzer bir şekilde Diderot da
mitlerin benzer bir amaçla kullanılabileceğini savunur. Fakat bir farkla;
Diderot’un mitleri sekülerdir, asla bu gerekçe ile bile olsa hurafe niteliği
taşıyan gizemlerin ya da dinsel sansasyonların kullanımını talep etmez
(Gay, 1986, s. 91).
Dinsel mitlerden seküler mitlere geçiş süreci, şüphesiz, dinsel
metafizikten seküler metafiziğe, politik manada da ideolojilere geçiş
sürecini açmıştır. İdeolojileri dinlerden ayıran en temel özellik de zaten
14
söylemi, İslamcılıkta da olduğu gibi tamamen dini motiflerle süslense bile,
temelde dünyevi amaçlar üzerine konumlanmasıdır. İdeolojilerin
oluşumunda Aydınlanma döneminin sekülerizminin esasi bir rol oynadığı
söylenebilir. Bununla birlikte, dindışı olan sekülerizmin, din karşıtı ya da
ateist bir bakış açısını Aydınlanmacılara kazandırmadığını, ateistlerin
Aydınlanmacılar içinde daha az sayıda kaldığı görülebilir. Laiklik dindışı,
ideolojiler de konumlarını dünya üzerine kurgulasalar dahi, tüm ideoloji ve
laik pratiklerde din karşıtı bir tutum olmadığı söylenebilir.
Aydınlanmacıların büyük çoğunluğunun Hıristiyan olmadığı fakat
Tanrının varlığına inanan deistler olduğu bilinmektedir. Bu gurubun içinden
sadece Helvétius, Baron d’Holbach, La Mettrie, Naigeon ve nihayet
Diderot’dan oluşan oldukça küçük bir grup ateisttir. Bu isimlerin dışında
kalan Aydınlanmacılar ise ahlaki veya politik gerekçelerle ateizme karşı
çıkarlar. Voltaire, Jean François Dufour’a 1768’de yazdığı bir mektubunda
ataeizmde iyi hiçbir şey olmadığını söyler (Garrard, 1951, s. 672).
Voltaire’in düşüncelerini dikkatli bir biçimde ele aldığımızda, mücadeleri
inançla değil, batıl inançlarla, din ile değil Kilise iledir (Michelet, 1961, s.
93). Voltaire, insanları barış ve adalet içinde bir arada tutacak bir insanlık
kilisesine yer açmak istemiştir.
Fakat bir sonraki kuşak olan
Ansiklopedistler dine karşı açık bir savaş açmışlardır (Cassirer, 1951, s.
134). Holbach’a göre din insanı görünmez tiranlardan korkmak için
eğitirken, onu dünyadaki despotlar karşısında da köle ve aciz kılmış, insanın
kendi kaderinin özgür belirleyicisi olma imkânlarını boğmuştur (Cassirer,
1951, s. 134). Fakat Cassier dine karşı geliştirilen bu tavrın da inancı
tamamen dışlamadığını, yeni bir inanç formu oluşturulmaya ve dinin bu
form içinde eritilmeye çalışıldığını söyler (Cassirer, 1951, s. 135-136)).
Benzer bir durum Alman Aydınlanması için de geçerlidir. Alman
Aydınlanması’nın düşünürleri, dinin tamamen çözülmesini savunmamakla
birlikte, onun kurumsal ve yasal aşkınlığına itiraz etmişlerdir (Cassirer,
1951, s. 136).
4. SONUÇ
Protestanlığın şiddetli bir biçimde gelişiminin engellendiği
Fransa’da, Aydınlanma aktörlerinin siyasal erkten özerklik ve Kiliseye karşı
15
kritik söylem ile bireyselliklerini ortaya koyma iddialarında deizmin önemli
bir rolü olmuştur. Aydınlanmanın kozmopolit ve iyimser tavrına son derece
uygun olan deizm, bir adım sonra Fransız Devrimi’nin laiklik ilkesinin
konumunu da etkilemiştir. Nitekim din ile siyasal ve toplumsal kurumların
ilişkinin İngiltere’den oldukça farklı bir seyir izlemesinde yukarıda tartışılan
tarihsel sürecin ve zihin dünyalarının önemli bir payı olmuştur.
Püritenizmin, bir mezhepsel yapı olarak değil ama bir moral sistem
olarak Fransa ile buluşmasında Rousseau’nun büyük payı olmuştur.
Roussea’nun ödev ahlakı ile hareket eden, Saray değerlerinden uzak ve
kozmopolit olmayan yurttaşının moral dünyası, taşralı, orta sınıf püriten
değerler üzerinden örülmüştür. Bu yönüyle Aydınlanmanın içinden
Aydınlanmaya bir itiraz olarak Neo-Klasizmin de önünü açan Rousseau, 19.
y.y.ın Romantiklerinin insan-doğa-topluluk anlayışına önemli etkide
bulunmıştur.
Netice itibariyle Alfred Coban’ın da belirttiği gibi “Aydınlanma
melekler ve şeytanlar tarafından sürdürülen spiritüel düzenin sonunu
getirmiştir. Din, bireysel inanç bağlamında deizmin gayrişahsî tanrısına
yerini bırakmıştır.” (Coban, 1964, s. 187). Böylelikle kendisine yönelik
güçlü bir itiraz barındırsa bile, Fransız Devrimi’nin ve 19. y.y. ulusçu
hareketlerin yurttaş ve ulus kimliğinin inşası için önemli bir zemin
sağlamıştır. Aydınlanmanın bu zemini sağlanmasındaki en önemli unsur hiç
şüphesiz Katolik Kilisesi ile hesaplaşmasındaki başarısıdır.
16
KAYNAKÇA
Bernal, M., (1998), Kara Atena: Eski Yunanistan Uydurmacası Nasıl İcad Edildi (1785
– 1985), İstanbul, Kaynak Yayınları, Çev. Özcan Buze, İstanbul.
Cassirer, E., (1951), The Philosophy of the Enlightenment, Princeton University
Press, Translated by Fritz C. A. Koelln – James P. Pettegrove, Princeton – New
Jersey.
Cobban, A., (1964), “The Enlightenment and the French Revulation”, The Influence
of the Enlightenment on the French Revolution, Edt. William F. Church, Boston:
D.C. Heath and Company, p.p. 183-193.
Garrard, G., “The Enlightenment and Its Enemies”, American Behavioral Scientist,
Vol: 49, p.p. 664-680 , 2006.
Gaxotte, P., (1964), ‘The Enlightenment as Doctrinaire, Irreligious and
Conspiritorial’, The Influence of the Enlightenment on the French Revolution, Edt.
William F. Church, Boston: D.C. Heath and Company, p. p. 68-73.
Gay, P., (1966) , The Enlightenment: An Interpretation: The Rise of Modern
Paganism, W.W. Norton & Company, New York-London.
Gay, P., (1996), The Enlightenment: An Interpretation: The Science of Freedom,
W.W. Norton, New York.
Hawthorn, G., (1987), Enlightenment & Despair: A History of Social Theory,
Cambridge University Press, Second Edition, Londan-New York.
Hobbes, T., (1993), Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, Çeviren: Semih Lim, İstanbul.
Kirk, L., “The Matter of Enlightenment”, The Historical Journal, Vol. 43, No. 4,
2000, p.p. 1129-1143.
Michelet, J. (1964), “The Enlightenment as the Fountain of Social and Political
Justice”, The Influence of the Enlightenment on the French Revolution, Edt. William
F. Church, Boston: D.C. Heath and Company, p.p. 91-95.
17
Öğün, S. S., (2000), Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında Milliyetçilik,
Alfa Yayınları, İstanbul.
Rousseau, J. J., (1889), Émile, or Concerning Education, D.C. Heath and
Company, Translated by Elenor Worthington, Boston.
Weber, M., (2010), Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Çev.
Zeynep Gürata, 6. b.s., Ankara.
18
TÜRKİYE İMALAT SANAYİNİN ANALİZİ
(2003-2012)
Ergül HAN
Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, İİB Fakültesi, İktisat Bölümü, [email protected]
GİRİŞ
İmalat Sanayinin Ekonomideki Yeri ve Önemi
İster gelişmiş, isterse gelişmekte olan bir ülke için imalat sanayinin
katma değer, istihdam, verimlilik artışı, ihracat ve ithalat gibi makro
ekonomik büyüklüklerdeki payı ekonomik yapının en önemli göstergeleri
olarak kabul edilir. Erken sanayileşmiş ABD, Almanya, Fransa ve daha
sonra Japonya gibi gelişmiş ülkelerde imalat sanayinin, beklendiği gibi,
katma değer ve istihdamda gösterdiği düşüş eğilimi bir kenara bırakılacak
olursa, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde imalat sanayinin, hâlâ
büyümenin ve ekonominin “motoru” olma özelliğini taşıdığını söylemeliyiz.
Son yıllarda dünya ticaretinde egemen olan endüstri-içi ticaret
eğilimleri ve özellikle Çin’in dünya ticaretine olanca ağırlığıyla girmesi,
Türkiye imalat sanayinin gerek üretim gerekse dış ticaret yapısını önemli
ölçüde etkilemiştir. Öte yandan Türkiye imalat sanayi 1970’lerden bu yana
dışarda ve içerde yaşanan ekonomik çalkantı ve krizlerden, başlardakine
göre daha az etkilenir olmuştur. Buradan hareketle Türkiye imalat sanayinin
güçlenmiş bir yapıya ulaştığı söylenebilir. Nitekim Gümrük Birliği’ne, Çin
ve Hindistan faktörüne rağmen belli imalat sanayi kollarında olumlu
gelişmeler görülmektedir (Doğruel ve Doğruel, 2008, s.39).
Bu gelişmelerin, daha yaygın bir sektör demetinde ve kalıcı bir
biçimde sürdürülebilmesi, doğal olarak imalat sanayinin yapısını, küresel ve
bölgesel entegrasyonlara uyumlu hale getirecek ve güçlendirecek politika ve
stratejileri gerektirmektedir.
Dünya ölçeğinde ortaya çıkan bu eğilimler yanında, özellikle
“2001 Krizi ve sonrasında uygulanan yapısal reform ağırlıklı program,
ülkemizde başta dış ticaret olmak üzere pek çok alanda temel bir dönüşüme
19
yol açmıştır. Bu dönemde, uygulanan programlar ekonomide göreceli
istikrarı sağlamış, böylece yüksek üretim artışları gerçekleştirilmiştir.
Ancak, daha sonraki yıllarda cari açığın yükselmesi, belirli yıllardaki hızlı
büyümeye karşın işsizlik oranının düşürülememesi ve rekabet gücü kaybı
önemli sorunlar olarak ortaya çıkmıştır.” (Yükseler ve Türkan, 2008, s.19).
Buna ek olarak, özellikle 2007 yılının sonlarından itibaren olumsuz etkileri
hissedilmeye başlanan Küresel Krizin yarattığı dış talep daralması, -2010 ve
2011 yılları dışında- büyüme hızında, üretim, ihracat üzerinde ve istihdam
alanında etkilerini sürdürmeye devam etmektedir.
Bu temel sorunlar, izlenmesi gereken sanayileşme politika ve
stratejisinin ana hatlarını da göstermektedir: Bu bağlamda imalat sanayinde;
 Rekabet gücü yüksek,
 Katma değer içeriği yüksek,
 İstihdam yaratan ve
 Ara malı üreten
sektörlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu amaçlara yönelik önlemler bir
yandan ihracatı artırarak ve ara malı ithalatını düşürerek cari açık sorununa
çözüm getirirken, öte yandan yaratılan katma değerin yurtiçinde kalmasına
ve istihdamın artmasına hizmet edebilecektir.
Nitekim, Ekonomi Bakanlığının hazırladığı “Girdi Tedarik
Stratejisi”nin (GİTES) temel amaçları; tüm tedarik zincirinde tedarik
sürekliliği ve güvenliği ile ihracatta sürdürülebilir küresel rekabet gücü
artışının sağlanması, daha fazla katma değerin Türkiye’de kalması, ara
malı ithalat bağımlılığının azaltılması olarak belirlenmiştir (Ekonomi
Bakanlığı, 2012, s.7).
Bu strateji demetinde sayılan ve her fırsatta çeşitli kurum ve
araştırmacılar tarafından dile getirilen öbür amaçlar yanında, ara malı
ithalat bağımlılığının azaltılması üzerinde önemle durulması gereken bir
amaç olarak görülmelidir. Türkiye imalat sanayinin Gümrük Birliği, Çin ve
Pasifik ülkeleri faktörlerinden en fazla etkilenen sektörleri ara malı üreten
sektörleridir. Bu faktörler, özellikle ilgili sektörlerin, buna ek olarak 2008
Küresel Krizi de hemen tüm imalat sanayi sektörlerinin üretimini,
istihdamını, katma değer yaratımını ve dış ticaret büyüklüklerini önemli
20
ölçüde olumsuz etkilemiş, sonuçta üretimde dışa bağımlılık, işsizlik ve cari
açık sorunları giderek ağırlaşmıştır.
Bu çalışmada Türkiye imalat sanayinin 2003-2012 döneminde
gösterdiği gelişme; üretim, katma değer, istihdam, verimlilik ve dış
ekonomik büyüklükler esas alınarak incelenmiştir. Bunu yaparken, özellikle
2001 Krizi sonrası 2003-2008 dönemi ile 2008 Küresel Kriz sonrası 20092012 dönemi ayırımına gidilerek, iki farklı kriz sonrası iki farklı dönemde
imalat sanayindeki gelişmeler gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu
analizlerde imalat sanayi; genellikle tüketim malları, genellikle ara malları
ve genellikle yatırım malları üreten sektörler ayırımında ele alınarak,
özellikle ara malları üreten sektörler grubunun çeşitli büyüklükler açısından
gösterdiği gelişmeler vurgulanmaya çalışılmıştır.
Çalışmada Türkiye İmalat Sanayinin 2003-2012 dönemindeki
gelişimi, TÜİK’in kullandığı NACE Rev. 2 Üretim Faaliyetleri
Sınıflaması’na göre 24 (Dış Ticaret’te ISIC Rev. 4 Sınıflamasına göre 23)
Alt Sektör ayırımında ele alınmıştır. Çalışmada temel olarak TÜİK verileri
kullanılmıştır. TÜİK’in cari fiyatlarla hazırladığı veriler 2003 bazlı İmalat
1
Sanayi ÜFE’siyle reelleştirilmiştir . Alt sektörler üretim yapısı, katma
değer, istihdam, verimlilik ve dış ticaret büyüklükleri açısından
incelenmiştir.
1. İMALAT SANAYİ ÜRETİMİ VE SEKTÖREL DAĞILIMI
Bu bölümde imalat sanayi üretiminin gelişimi, alt dönemler itibarıyla
gösterdiği ortalama yıllık artış ve üretimin sektörel dağılımı temelinde ele
alınmıştır.
1.1. Üretimin Gelişimi
İmalat sanayi üretiminin 2003-2012 dönemindeki gelişimi ve üç dönem
itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış Tablo 1’de verilmiştir.
1
İzleyen yılların endeks rakamları Aralık-Aralık değişim oranı kullanılarak
elde edilmiştir.
21
Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, reelleştirilmiş
üretim büyüklüğü 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 7,40 artarak
223.118 milyon TL’den 318.835 milyon TL’ye; 2008’den 2012’e, ilk
döneme göre oldukça düşük, yüzde 5,02 oranında artarak 387.823 milyon
TL’ye çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle 2009 ve 2010 yıllarında ulaşılan
düzey 2008’in altında kalmıştır. Dönemin tümü itibariyle ortalama yıllık
artış yüzde 6,34 olmuştur.
22
Tablo 1: İmalat Sanayi Üretimi (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2008/
2003
2008
2012
2012/2008 2012/2003
2003
İmalat Sanayi
Genellikle Tüketim
Malları
Gıda Ürünleri İmalatı
İçeceklerin İmalatı
Tütün Ürünleri İmalatı
Tekstil Ürünleri İmalatı
Giyim Eşyaları İmalatı
Deri ile İlgili Ürünlerin
İmalatı
Mobilya İmalatı
B.y.s. Diğer İmalat
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür.
İm.(mobilya hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı
Med. Çoğ.)
Kok Köm; Raf. Ed. Pet.
Ürünleri
Kimyasal Madde ve Ürünl.
İm.
Temel Ecz. Ürün ve Malz.
İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünl.
İm.
Metalik Olm. Diğer Min.
Ür. İm.
Ana Metal Sanayi
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab.
Met. Ür.İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik
Ür. İm.
Elektrikli Teçhizat İmalatı
B.y.s. Mak. ve Ekipman
İmal.
Motorlu Kara Taş. Römork
İmal.
Diğer Ulaşım Araçları
İmalatı
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve
Onarımı
223.118
318.835
387.823
7,40
5,02
6,34
95.908
104.823
136.727
1,79
6,87
4,02
32.023
2.046
2.731
28.022
22.426
41.876
3.019
2.190
23.800
20.519
57.133
3.385
2.450
33.098
24.365
5,51
8,09
-4,32
-3,21
-1,76
8,08
2,90
2,84
8,59
4,39
6,64
5,76
-1,20
1,87
0,93
2.447
2.594
3.487
1,17
7,68
4,01
3.829
2.384
76.834
5.941
4.884
128.926
8.250
4.559
150.699
9,18
15,42
10,91
8,55
-1,71
3,98
8,90
7,47
7,77
2.096
4.307
5.197
15,49
4,81
10,62
3.866
5.628
7.964
7,80
9,07
8,36
2.241
3.415
3.614
8,79
1,43
5,45
9.875
19.147
21.795
14,16
3,29
9,19
13.809
14.752
18.233
1,33
5,44
3,14
6.319
4.363
4.194
-7,14
-0,98
-4,45
9.080
15.505
20.542
11,30
7,29
9,50
11.105
18.044
21.895
10,20
4,95
7,83
18.443
50.375
43.765
85.085
47.264
100.396
18,87
11,05
1,94
4,22
11,02
7,96
8.233
16.407
21.866
14,79
7,44
11,46
5.746
5.046
5.107
-2,56
0,30
-1,30
9.070
17.614
20.322
14,20
3,64
9,38
7.342
12.994
17.213
12,09
7,28
9,93
17.798
27.421
30.124
9,03
2,38
6,02
1.455
3.911
3.325
21,87
-3,98
9,62
731
1.693
2.440
18,29
9,57
14,33
TÜİK'in üretim verileri İmalat Sanayi ÜFE'siyle (2003=100) reelleştirilmiştir.
23
2003-2008 dönemine kıyasla 2008-2012 döneminde imalat sanayi
üretiminin ortalama yıllık artışının oldukça düşük kalmasının temel nedeni,
2008 ve 2009 yıllarındaki dış talep yetersizliği ve buna ek olarak 2009
yılındaki iç talep yetersizliği olmuştur. Bu yıllarda yerli ve ithal girdi temini
önemli bir sorun oluşturmadığı halde, imalat sanayinde talep yetersizliği
nedeniyle kapasite kullanım oranı, önceki yıllara göre oldukça düşük
kalmıştır (DPT, 2010 Yılı Programı, s.156).
Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta
üretim artışı ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 1,79 gibi oldukça düşük
kalırken, ikinci dönemde bu oran yüzde 6,87 olarak gerçekleşmiştir.
Dönemin tümünde artış oranı yüzde 4,02 olmuştur. İlk dönemde üretim
artışının oldukça düşük kalmasında tütün ürünleri yanında tekstil ve giyim
sektörü üretimindeki düşüşler etkili olmuş görünmektedir. Dönemin tümü
itibarıyla mobilya ve diğer imalat sektörleri üretimi grup ortalamasının
oldukça üstünde gelişme göstermiştir.
Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta üretim,
genellikle tüketim malları grubunun aksine ilk dönemde ortalama yıllık
yüzde 10,91 gibi oldukça yüksek bir oranda artış göstermiştir. İkinci
dönemde bu oran yüzde 3,98; dönemin tümünde, imalat sanayi genelinin
üstünde, yüzde 7,77 olmuştur. Bu grupta dönemin tümü itibarıyla, mobilya
hariç ağaç-mantar ürünleri, kâğıt ve kâğıt ürünleri, kok kömürü; rafine
edilmiş petrol ürünleri, kauçuk-plastik ürünleri ile özellikle ana metal sanayi
sektörleri belirgin bir üretim artışı gerçekleştirmiştir. Buna karşı kimyasal
ürünlerde en düşük üretim artışı görülürken, temel eczacılık ürünlerinde
üretim gerilemesi yaşanmıştır.
Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta
üretim, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 11,05 ve dönemin tümünde
yüzde 7,96 ile imalat sanayinin en yüksek oranını tutturmuştur. Grupta
bilgisayar, elektronik ve optik sektörü üretimi dönemin tümünde negatif
gelişirken, diğer tüm sektörler dönemin tümü itibarıyla oldukça yüksek
üretim artışları göstermişlerdir.
24
2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi
üretimindeki artışın başını yatırım malları üreten sektörlerin çektiğini, onun
hemen ardından ara malları üreten sektörün geldiğini görüyoruz. Bu iki
gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin bu gelişmedeki rolü, onların
ancak yarısına yakın olmuştur. Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık üretim
artışının % 10’un üstünde olduğu toplam 4 sektörün 2’si genellikle ara
malları, diğer 2’si de yatırım malları üreten sektör grubunda yer almaktadır.
1.2. Üretimin Sektörel Dağılımı
Alt sektör üretimlerinin toplam imalat sanayi üretimi içindeki
yüzde dağılımı Tablo 2’de üç yıl ve üç dönem itibarıyla verilmiştir.
Buna göre imalat sanayi üretiminin 2003 yılında yüzde 43’ü, 2008
yılında yüzde 32,9’u ve 2012 yılında yüzde 35,3’ü tüketim mallarından
oluşmaktadır. Görüldüğü gibi 2003’ten 2008’e yaklaşık 10 puan düşen bu
grup malların payı 2012’de az da olsa tekrar yükselmiştir. Tüketim
mallarının payı 2003-2008 döneminde ise yüzde 36,95 iken 2009-2012
döneminde 35,65’e düşmüş, 2003-2012 dönemi itibarıyla bu pay yüzde
36,36 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda gıda, tekstil ve giyim
sektörü ağırlık taşımaktadır.
Aynı yıllar için ara mallarının payı, sırasıyla yüzde 34,4, yüzde
40,4 ve yüzde 38,9 olmuştur. Bu gruptaki gelişme tüketim mallarındakinin
tersidir. İlk başta 6 puan artış ve sonra yaklaşık 1,5 puan düşüş
görünmektedir. Bu gruptaki gelişmenin temel belirleyicisi ise ana metal
sanayi sektörü olmuştur. Aynı dönemler temelinde ara mallarının payı
sırasıyla yüzde 37,05’ten yüzde 38,37’e yükselmiş, dönemin tümünde ise
yüzde 37,65 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda ana metal sanayi,
metalik olmayan diğer mineral ürünler, kimyasal ürünler, kauçuk-plastik
ürünler ve kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörü ağırlık
taşımaktadır.
Yine aynı yıllar için yatırım mallarının payı, sırasıyla yüzde 22,6,
yüzde 26,7 ve yüzde 25,9 olmuştur. Yatırım malları grubunun gelişimi ile
ara malları grubununki paralellik göstermektedir. 2003’ten 2008’e payın
yükselmesinde, bilgisayar, elektronik ve optik sektörü dışında hemen tüm
25
sektörler katkıda bulunmuştur. Her üç dönem itibarıyla yatırım mallarının
payı yüzde 26,00 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda motorlu kara
taşıtları, elektrikli teçhizat ve makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal
ürünleri sektörü ağırlık taşımaktadır.
Sonuç olarak 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde tüketim
mallarının payı düşerken ara ve yatırım mallarının payları artış göstermiş;
bu gelişme, özellikle 2003 ile 2008 arasında belirginleşmiştir. Türkiye
imalat sanayi üretiminin 2012 yılı itibarıyla üçte ikiye yakını ara ve
yatırım mallarından oluşmaktadır diyebiliriz.
Dönemin tümü itibarıyla, üretim artışında önde gelen yatırım
mallarının toplam üretim içindeki payı en düşük, ancak üretim artışında
ikinci sırada olan ara mallarının toplam içindeki payı en yüksektir.
Toplam üretim içinde tüketim mallarının payı ara mallarını izlemektedir.
Buna göre, imalat sanayi üretiminin gösterdiği gelişimi belirleyen alt
sektörlerin, gerek imalat sanayi üretimi içindeki payı gerekse üretim artışı
dikkate alındığında esas olarak genellikle ara malları üreten alt sektörler
olduğu görülmektedir.
26
Tablo 2: İmalat Sanayinde Üretimin Sektörel Dağılımı (%)
2003
2008
2012
20032008
20092012
20032012
İmalat Sanayi
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
Genellikle Tüketim Malları
42,99
32,88
35,25
36,95
35,65
36,36
Gıda Ürünleri İmalatı
14,35
13,13
14,73
13,27
14,76
13,95
İçeceklerin İmalatı
0,92
0,95
0,87
0,92
0,98
0,95
Tütün Ürünleri İmalatı
1,22
0,69
0,63
0,92
0,70
0,82
Tekstil Ürünleri İmalatı
12,56
7,46
8,53
9,79
8,37
9,15
Giyim Eşyaları İmalatı
10,05
6,44
6,28
7,87
6,39
7,20
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
1,10
0,81
0,90
0,97
0,87
0,92
1,91
Mobilya İmalatı
1,72
1,86
2,13
1,80
2,04
B.y.s. Diğer İmalat
1,07
1,53
1,18
1,40
1,53
1,46
Genellikle Ara Malları
34,44
40,44
38,86
37,05
38,37
37,65
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
0,94
1,35
1,34
1,23
1,36
1,29
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
1,73
1,77
2,05
1,80
2,02
1,90
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
1,00
1,07
0,93
1,05
0,97
1,02
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
4,43
6,01
5,62
5,01
4,92
4,97
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
6,19
4,63
4,70
5,07
5,04
5,06
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
2,83
1,37
1,08
1,91
1,48
1,72
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
4,07
4,86
5,30
4,53
5,24
4,85
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
4,98
5,66
5,65
5,66
5,69
5,67
Ana Metal Sanayi
8,27
13,73
12,19
10,78
11,65
11,17
Genellikle Yatırım Malları
22,58
26,69
25,89
26,00
25,98
25,99
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
İm.
3,69
5,15
5,64
4,56
5,38
4,93
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
2,58
1,58
1,32
2,20
1,36
1,82
Elektrikli Teçhizat İmalatı
4,07
5,52
5,24
5,03
5,36
5,18
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
3,29
4,08
4,44
3,84
4,14
3,98
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
7,98
8,6
7,77
9,10
8,12
8,66
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
0,65
1,23
0,86
0,87
1,03
0,94
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
0,33
0,53
0,63
0,38
0,60
0,48
27
İMALAT SANAYİ KATMA DEĞERİ VE SEKTÖREL
BİLEŞİMİ
2.
İmalat sanayi katma değerinin 2003-2012 dönemindeki gelişimi ve üç
dönem itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış Tablo 3’de verilmiştir.
2.1. Katma Değerin Gelişimi
Tablo 3’de görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, reelleştirilmiş
katma değer 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 2,27 artarak 56.023
milyon TL’den 62.672 milyon TL’ye; 2008’den 2012’ye, ilk dönemle
hemen hemen aynı, yüzde 2,26 oranında artarak 68.530 milyon TL’ye
çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle 2009 ve 2010 yıllarında ulaşılan düzey
2008’in altında kalmıştır. Dönemin tümü itibariyle ortalama yıllık artış
yüzde 2,26 olmuştur.
Aynı dönemler itibarıyla imalat sanayi genelinde üretimin ortalama
yıllık artışı dikkate alındığında, katma değerdeki artış oranının yüzde 2,26
ile bunun oldukça altında seyrettiği görülmektedir.
Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma
değer, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,34 oranında düşmüş; ikinci
dönemde artış oranı yüzde 5,34 olarak gerçekleşmiştir. Dönemin tümünde
artış oranı yüzde 0,43 olmuştur.
2003-2008 döneminde bu grupta sadece içeceklerin imalatı ile mobilya
imalatı sektörlerinin katma değerinde artış elde edilirken; başta tekstil
ürünleri ile giyim eşyaları olmak üzere diğer tüm sektörlerin katma değeri
gerileme göstermiştir. Her üç dönem itibarıyla, sadece içeceklerin imalatı
ile mobilya imalatı sektörleri pozitif gelişmeler göstermiştir. 2008-2012
dönemindeki pozitif gelişmede, özellikle mobilya imalatı, deri ürünleri,
tekstil ürünleri, gıda ürünleri ve giyim eşyaları sektörleri etkili olmuştur.
28
Tablo 3: İmalat Sanayi Katma Değeri (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı
2003
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2008
2008/
2003
2012
/2008
2012/
2003
2012
İmalat Sanayi
56.023 62.672
68.530
2,27
2,26
2,26
Genellikle Tüketim Malları
23.513 19.842
24.434
-3,34
5,34
0,43
Gıda Ürünleri İmalatı
6.824
6.606
8.135
-0,65
5,34
1,97
İçeceklerin İmalatı
564
784
807
6,81
0,73
4,06
Tütün Ürünleri İmalatı
798
698
732
-2,64
1,2
-0,95
Tekstil Ürünleri İmalatı
7.065
5.019
6.391
-6,61
6,23
-1,11
Giyim Eşyaları İmalatı
5.843
4.214
5.102
-6,33
4,9
-1,5
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
601
511
668
-3,19
6,93
1,18
Mobilya İmalatı
1.043
1.247
1.801
3,64
9,63
6,26
B.y.s. Diğer İmalat
775
763
796
-0,31
1,06
0,3
23.006
4,99
-1,2
2,19
Genellikle Ara Malları
18.926 24.146
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
523
876
1.185
10,87
7,85
9,51
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
905
1.066
1.561
3,33
10
6,24
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
701
769
800
1,87
0,99
1,48
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
1.167
1.436
967
4,24
-9,41
-2,07
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
3.388
2.732
3.047
-4,21
2,77
-1,17
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
2.083
1.510
1.349
-6,23
-2,78
-4,71
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
2.560
3.274
3.987
5,04
5,05
5,05
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
3.412
4.943
5.385
7,7
2,16
5,2
Ana Metal Sanayi
4.187
7.539
4.725
12,48
-11,02
1,35
Genellikle Yatırım Malları
13.584 18.685
21.090
6,58
3,07
5,01
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
İm.
2.144
4.828
11,02
7,49
9,44
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
1.255
972
926
-4,98
-1,2
-3,32
Elektrikli Teçhizat İmalatı
2.359
3.862
3.927
10,36
0,42
5,83
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
2.287
3.229
4.215
7,14
6,89
7,03
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
4.772
5.252
5.393
1,94
0,66
1,37
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
539
1.137
959
16,1
-4,17
6,61
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
228
617
842
22,03
8,08
15,62
3.616
TÜİK'in katma değer verileri İmalat Sanayi ÜFE'siyle (2003=100) reelleştirilmiştir.
29
Aynı dönemler itibarıyla imalat sanayi genelinde üretimin ortalama
yıllık artışı dikkate alındığında, katma değerdeki artış oranının yüzde 2,26
ile bunun oldukça altında seyrettiği görülmektedir.
Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma
değer, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,34 oranında düşmüş; ikinci
dönemde artış oranı yüzde 5,34 olarak gerçekleşmiştir. Dönemin tümünde
artış oranı yüzde 0,43 olmuştur.
2003-2008 döneminde bu grupta sadece içeceklerin imalatı ile mobilya
imalatı sektörlerinin katma değerinde artış elde edilirken; başta tekstil
ürünleri ile giyim eşyaları olmak üzere diğer tüm sektörlerin katma değeri
gerileme göstermiştir. Her üç dönem itibarıyla, sadece içeceklerin imalatı
ile mobilya imalatı sektörleri pozitif gelişmeler göstermiştir. 2008-2012
dönemindeki pozitif gelişmede, özellikle mobilya imalatı, deri ürünleri,
tekstil ürünleri, gıda ürünleri ve giyim eşyaları sektörleri etkili olmuştur.
Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma
değer, genellikle tüketim malları grubunun aksine ilk dönemde ortalama
yıllık yüzde 4,99 oranında artış göstermiştir. İkinci dönemde bu artış oranı
yüzde -1,20’ye düşmüş; dönemin tümünde, imalat sanayinin genelinin biraz
altında, yüzde 2,19 olmuştur.
Bu grupta 2003-2012 dönemi itibarıyla, özellikle ağaç-mantar ürünleri,
kâğıt ve kâğıt ürünleri, metalik olmayan diğer mineral ürünler ve kauçukplastik ürünleri sektörleri belirgin bir katma değer artışı gerçekleştirmiştir.
Buna karşı özellikle temel eczacılık ürünleri ve kok kömürü; rafine edilmiş
petrol ürünleri sektörleri katma değerinde gerilemeler yaşanmıştır.
Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma
değer ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 6,58 ve dönemin tümünde yüzde
5,01 ile imalat sanayinin, üretim artışında olduğu gibi, en yüksek oranını
tutturmuştur.
30
Grupta dönemin tümü itibarıyla, sadece bilgisayar, elektronik ve optik
sektörü katma değeri negatif gelişirken, motorlu kara taşıtları dışında, diğer
tüm sektörler oldukça yüksek katma değer artışları göstermişlerdir.
2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi
katma değer artışının başını, üretimde olduğu gibi, yatırım malları üreten
sektörlerin çektiğini, onun ardından ara malları üreten sektörlerin geldiğini
görüyoruz. Bu iki gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin bu
gelişmedeki katkısı, önemli görünmemektedir.
Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık katma değer artışının % 5’in
üstünde olduğu toplam 10 sektörün 5’i yatırım malları, 4’ü ara malları,
sadece 1’i tüketim malları üreten sektörlerdir.
2.2. Katma Değerin Sektörel Bileşimi
2003-2008, 2008-2012 alt dönemleri ve 2003-2012 döneminin
tümünde katma değerin gelişiminden sonra imalat sanayi katma değerinin
sektörel bileşimini de değerlendirmek konu hakkında daha anlamlı bilgiler
verecektir. Alt sektör katma değerlerinin toplam imalat sanayi katma değeri
içindeki yüzde dağılımı Tablo 4’de üç dönem itibarıyla verilmiştir.
Buna göre, imalat sanayi katma değeri içinde, ikinci sırada yer alan
genellikle tüketim mallarının payı, 2003-2008 döneminde yüzde 35,93
iken 2009-2012 döneminde 34,39’a düşmüş, 2003-2012 dönemi itibarıyla
bu pay yüzde 35,28 olmuştur.
Dönemin tümü itibarıyla, üretimin dağılımında olduğu gibi bu payda
gıda, tekstil ve giyim sektörü ağırlık taşımaktadır.
Aynı dönemler temelinde, üretim içinde olduğu gibi, imalat sanayi
katma değeri içinde de en yüksek paya sahip olan genellikle ara mallarının
payı, sırasıyla yüzde 36,35’ten yüzde 35,18’e düşmüş, dönemin tümünde ise
yüzde 35,85 olmuştur.
31
Dönemin tümü itibarıyla bu payda, sırasıyla, ana metal sanayi, metalik
olmayan diğer mineral ürünler, kauçuk-plastik ürünler ve kimyasal ürünler
sektörü ağırlık taşımaktadır.
Aynı dönemler temelinde, imalat sanayi katma değeri içinde genellikle
yatırım mallarının payı, sırasıyla yüzde 27,72’den yüzde 30,43’e
yükselmiş, dönemin tümünde ise yüzde 28,87 olmuştur.
2003-2012 döneminin tümü itibarıyla en yüksek ortalama yıllık katma
değer artışına sahip olan yatırım malları grubunun imalat sanayi katma
değeri içindeki payı en düşüktür.
Öte yandan yatırım mallarının katma değer payı her üç dönem itibarıyla,
üretimdeki payından daha yüksektir. Dönemin tümü itibarıyla katma değer
payında motorlu kara taşıtları, makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal
ürünleri, elektrikli teçhizat ve b.y.s. makine ve ekipman imalatı sektörü
ağırlık taşımaktadır.
32
Tablo 4: İmalat Sanayinde Katma Değerin Sektörel Bileşimi (%)
İmalat Sanayi
Genellikle Tüketim Malları
Gıda Ürünleri İmalatı
İçeceklerin İmalatı
Tütün Ürünleri İmalatı
Tekstil Ürünleri İmalatı
Giyim Eşyaları İmalatı
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
Mobilya İmalatı
B.y.s. Diğer İmalat
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
Ana Metal Sanayi
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
Elektrikli Teçhizat İmalatı
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
33
Yüzde Dağılım
2003-2008 2009-2012 2003-2012
100,00
100,00
100,00
35,93
34,39
35,28
10,73
11,53
11,07
1,17
1,30
1,22
1,38
1,06
1,24
10,38
9,01
9,80
8,09
6,99
7,62
0,98
0,89
0,95
2,01
2,37
2,16
1,19
1,24
1,21
36,35
35,18
35,85
1,25
1,53
1,37
1,82
2,09
1,93
1,27
1,19
1,23
2,52
1,73
2,18
4,86
4,73
4,80
2,73
2,51
2,63
4,76
5,81
5,21
8,06
7,83
7,96
9,10
7,76
8,53
27,72
30,43
28,87
4,94
6,48
5,59
1,93
1,59
1,78
5,28
5,88
5,54
4,71
5,56
5,07
8,95
8,07
8,58
1,25
1,69
1,44
0,65
1,15
0,87
3. İMALAT SANAYİNDE ÜRETİM VE KATMA DEĞERİN
YAPISI
Tablo 5’te 2003, 2008 ve 2012 yıllarına ilişkin imalat sanayi üretim
bileşimini oluşturan katma değer/üretim ve girdi/üretim oranlarının gelişimi,
imalat sanayi geneli ve üç mal grubu ayrıntısında verilmiştir.
Tabloda girdi/üretim oranı, yerli girdi ve ithal girdi olarak
ayrıştırılamamıştır. Bu ayrıntı, bilindiği gibi Girdi-Çıktı Tabloları
aracılığıyla elde edilebilir. Güncel ya da anlamlı olabilecek yakın geçmişe
ilişkin veri olmaması nedeniyle girdi büyüklüğü üretim değeri ile katma
değer arasındaki fark (yerli girdi+ithal girdi) olarak alınmıştır.
Katma değer/üretim oranı ücret ve ücret dışı olarak ayrıştırılırken, yaratılan
katma değer içinde ücretin payı da ücret/katma değer oranıyla verilmiştir.
3.1.Katma Değer / Üretim ve Girdi / Üretim Oranları
Tablo 5’te görüldüğü gibi 2003 yılında imalat sanayi toplamı
olarak katma değer/üretim oranı yüzde 25,11, girdi/üretim oranı ise yüzde
74,89’dur. Katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda yüzde 26,97
ile en yüksekken, bu oran ara malları grubunda yüzde 24,63 ve tüketim
malları grubunda yüzde 24,52’dir. Mal gruplarının girdi/üretim oranları da
yukarıdaki oranlara bağlı değerler almıştır.
34
Tablo 5: İmalat Sanayinde Üretimin Yapısı (%)
İmalat Sanayi
2012
Tüketim Malları
2003
2008
2012
Ara Malları
2003
2008
2012
Yatırım Malları
2003
2008
KD/Üretim
25,11
19,66 17,67 24,52 18,93 17,87 24,63 18,73 15,27 26,97 21,96 21,01
2003
2008
Ücret/Üretim
7,62
7,78
8,10
7,70
8,86
8,86
6,96
5,95
6,24
8,45
ÜcretDışı/Üretim
17,49
11,87
9,57
16,82 10,07
9,01
17,67 12,78
9,02
18,52 12,73 11,15
Girdi/Üretim
74,89
80,34 82,33 75,48 81,07 82,13 75,37 81,27 84,73 73,03 78,04 78,99
Ücret/KD
30,33
39,6
9,23
2012
9,86
45,85 31,41 46,82 49,57 28,28 31,77 40,90 31,34 42,04 46,94
Kaynak: TÜİK, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri
KD: Faktör Maliyetleri ile Katma Değer
Ücret: Maaş ve Ücretler
Girdi: Üretim Değeri ile Katma Değer arasındaki fark
Girdiler üzerindeki net dolaylı vergilere yer verilmemiştir.
35
2008 yılında imalat sanayi toplamı olarak katma değer/üretim oranı
yüzde 19,66’ya gerilerken, girdi/üretim oranı yüzde 80,34’e yükselmiştir.
Katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda yüzde 21,96 ile yine en
yüksekken, bu oran tüketim malları grubunda yüzde 18,93 ve ara malları
grubunda yüzde 18,73’tür.
Görüldüğü gibi, katma değer/üretim oranı 2003 yılına göre, her üç mal
grubunda da düşme göstermiş; girdi/üretim oranı ise yükselmiştir. Ayrıca
üretim başına katma değer yaratmada 2003 yılında ikinci sırada olan ara
malları grubu, 2008 yılında tüketim malları grubunun da altına düşmüştür.
2012 yılında imalat sanayi toplamı olarak katma değer/üretim oranı
gerileme eğilimini sürdürmüş ve yüzde 17,67’ye düşmüştür. Girdi/üretim
oranı da yüzde 82,33’e yükselmiştir.
2012 yılında da katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda
yüzde 21,01 ile yine en yüksek değeri alırken, bu oran tüketim malları
grubunda yüzde 17,87 ve son sıradaki ara malları grubunda önemli bir
düşüşle, yüzde 15,27’ye gerilemiştir.
Görüldüğü gibi, katma değer/üretim oranı 2003 ve 2008 yıllarına göre,
başta ara malları olmak üzere her üç mal grubunda da düşme eğilimini
sürdürmüş; girdi/üretim oranı ise yükselmesine devam etmiştir 2.
Kısacası imalat sanayi geneli ve ana mal grupları 2003’ten 2012’ye, 1
liralık üretim yaparken giderek daha az katma değer yaratır olmuştur.
2003-2012 döneminde imalat sanayi üretimi ortalama yıllık yüzde 6,34
artarken, katma değer ancak yüzde 2,26 oranında artmış; birim üretimin
yarattığı katma değer sürekli düşmüş; birim üretim başına girdi gereği ise
artış göstermiştir.
2
Girdi kullanımı artışında da ithal girdi payının giderek arttığı konusunda
bkz.: Saygılı, Ş., Cihan, C. vd (2012). Türkiye İmalat Sanayiinde İthal Girdi
Kullanımı. İktisat, İşletme ve Finans. Aralık, 2012, s.12.
36
Ayrıca her üç yılda da en yüksek katma değer/üretim oranı, yatırım
malları grubunda elde edilirken; imalat sanayi üretimi ve katma değeri
içinde en yüksek paya sahip olan ara malları grubunda bu oran, 2003
yılından sonra diğer mal gruplarına göre, en düşük düzeyde gerçekleşir
olmuştur.
3.2.
Ücret / Üretim ve Ücret / Katma Değer Oranları
İmalat sanayinde katma değeri oluşturan unsurlardan ücret/üretim
oranlarına bakarsak (Tablo 5); imalat sanayi genelinde bu oranın 2003,
2008 ve 2012 yıllarında aldığı değerler, sırasıyla yüzde 7,62, yüzde 7,78 ve
yüzde 8,10’dur. Ücret/üretim oranı yine aynı yıllarda yatırım malları üreten
grupta sırasıyla yüzde 8,45, yüzde 9,23 ve yüzde 9,86 ile diğer gruplara
göre en yüksek değeri almıştır. Aynı yıllarda bu oran tüketim malları
grubunda sırasıyla yüzde 7,70, yüzde 8,86 ve yüzde 8,86 olurken, ara
malları grubunda yüzde 6,96, yüzde 5,95 ve yüzde 6,24 olmuştur.
Aynı yıllar itibarıyla ücret dışı katma değer/üretim oranı, imalat sanayi
genelinde, sırasıyla yüzde 17,49, yüzde 11,87 ve yüzde 9,57 değerleriyle
giderek düşüş göstermiştir.
Aynı yıllarda bu oran yatırım malları grubunda yüzde 18,52, yüzde
12,73 ve yüzde 11,15 ile en yüksek değerleri alırken (2008’de ara malları
grubuyla yaklaşık aynı); ara malları grubunda bu oran yüzde 17,67, yüzde
12,78 ve yüzde 9,02 değerlerini almış; tüketim malları grubunda ise bu oran
yüzde 16,82, yüzde 10,07 ve yüzde 9,01 olmuştur. Görüldüğü gibi ücret dışı
katma değer/üretim oranı her üç mal grubunda da düşmüştür.
2003’ten 2012’ye katma değer/üretim oranının düşüşünde, bu oranın
unsurlarından ücret/üretim oranından çok, -net dolaylı vergiler, sabit
sermaye tüketimi ve diğer faktör gelirlerinden oluşan- ücret dışı katma
değer/ üretim oranı etkili olmuş görünmektedir.
Son olarak ücret/üretim oranı ile birlikte, yaratılan katma değer içinde
ücret ödemelerinin payını veren ücret/katma değer oranına bakarsak; imalat
sanayi genelinde 2003, 2008 ve 2012 yıllarında ücret/üretim oranı sırasıyla
37
yüzde 7,62, yüzde 7,78 ve yüzde 8,10 iken; ücret/katma değer oranı aynı
yıllarda sırasıyla yüzde 30,33, yüzde 39,60 ve yüzde 45,85 olmuştur.
Görüldüğü gibi, ücret/üretim oranında çok önemli bir değişme olmadığı
halde, ücret/katma değer oranı 2003’ten 2008’e ve 2008’den 2012’ye
önemli ölçüde artış göstermiştir. Ücret/katma değer oranındaki artış
2003’ten 2012 yılına yüzde 50’nin üzerinde olmuştur.
Ücret/katma değer oranının mal grupları itibarıyla gösterdiği
gelişmeye gelirsek; 2003, 2008 2012 yıllarında bu oran tüketim malları
grubunda sırasıyla, yüzde 31,41, yüzde 46,82 ve yüzde 49,57; yatırım
malları grubunda sırasıyla, yüzde 31,34, yüzde 42,04 ve yüzde 46,94 ve ara
malları grubunda ise sırasıyla, yüzde 28,28, yüzde 31,77 ve yüzde 40,90
olmuştur.
Görüldüğü gibi her üç yılda da mal gruplarında yaratılan katma değer içinde
ücret payı itibarıyla; tüketim malları en yüksek düzeyi tuttururken, ikinci
sırada yatırım malları grubu ve son sırada ara malları grubu yer almaktadır.
Başka bir ifadeyle, mal grupları itibarıyla yaratılan katma değer içinde en
düşük ücret payı, ara malları grubuna aittir.
4.
İmalat Sanayinde İstihdam ve Sektörel Dağılımı
İstihdamdaki gelişmeler üretim artışı ve ekonomik büyümeyle çok
yakından ilişkilidir. Bilindiği gibi istihdamı dar anlamıyla sadece, emeğin
üretim sürecinde bir üretim faktörü olarak kullanımı olarak görmek doğru
değildir; istihdamın çok önemli sosyo-ekonomik yansımaları olduğu açıktır.
Bu nedenle istihdam konusunu, özellikle imalat sanayinin analizi
çerçevesinde ele almamız gerekir.
Tablo 6’da TÜİK’in Nace Rev. 2 sınıflandırmasına göre, 20052012 dönemi istihdamdaki gelişmeler ve yüzde dağılımı belli sektörler
itibarıyla verilmiştir.
Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi tüm dönemler itibarıyla diğer
alanlara göre ortalama yıllık yüzde 3,42, yüzde 4,77 ve 4,19 ile en yüksek
istihdam artışı gösteren alandır. Özellikle 2008 yılından 2012 yılına
38
gelinirken, sanayi sektöründeki istihdam artışı, önceki döneme göre oldukça
yavaşlarken, imalat sanayinde bu artış yükselerek devam etmiştir. İmalat
sanayinin toplam istihdam içindeki payı ise 2005’te yüzde 13,08’den
2008’de yüzde 13,79’a, 2012 yılında da yüzde 14,30’a yükselmiştir.
Tablo 6: Çeşitli İstihdam Büyüklükleri (15+Yaş, Bin kişi)
2005
2008
2012
Ortalama Yıllık Artış (%)
2008/ 2012/ 2012/
2005
2008
2005
Yüzde Dağılım
2005
2008
2012
Toplam
19.633 20.604 23.937
1,62
3,82
2,87
100,00 100,00 100,00
Tarım
5.014
5.301
-2,68
3,49
0,8
25,54
22,43
22,15
Tarım Dışı
14.619 15.983 18.636
3,02
3,91
3,53
74,46
77,57
77,85
Sanayi
İmalat
Sanayi
4.241
4.537
4.903
2,27
1,96
2,09
21,60
22,02
20,48
2.568
2.841
3.423
3,42
4,77
4,19
13,08
13,79
14,30
4.621
Kaynak: TÜİK
4.1.
İstihdamın Gelişimi
İmalat sanayinin alt sektörleri itibarıyla 2003-2012 dönemine ilişkin
ayrıntılı istihdam gelişmeleri ve bu gelişimin üç dönem itibarıyla gösterdiği
ortalama yıllık artış Tablo 7’de verilmiştir.
Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, istihdam 2003’ten
2008’e ortalama yıllık yüzde 5,52 artarak 2.172.190 kişiden 2.841.298
kişiye yükselmiş; 2008’den 2012’ye, ilk döneme göre daha düşük bir hızda,
yüzde 4,77 oranında artarak 3.423.468 kişiye çıkmıştır. Bu dönemde,
özellikle 2009 yılında yaşanan olumsuz ekonomik koşullar istihdama etkili
bir biçimde yansımıştır. Dönemin tümü itibariyle istihdamdaki ortalama
yıllık artış yüzde 5,18 olmuştur.
Katma değer artışında olduğu gibi, imalat sanayi genelinde istihdamın
ortalama yıllık artışı da, aynı dönemler itibarıyla, üretim artışının altında
39
kalmıştır. İmalat sanayi istihdamına mal grupları ve alt sektörler itibarıyla
baktığımızda şu gelişmeleri görüyoruz:
Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta
istihdam artışı ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 2,28 olurken, ikinci
dönemde bu oran belirgin bir artışla yüzde 5,47’ye çıkmıştır. Dönemler
itibarıyla istihdamdaki bu gelişme üretimdeki gelişmeyle uyumlu
görülmektedir. Dönemin tümünde artış oranı yüzde 3,69 olmuştur. Her ne
kadar toplam imalat sanayi istihdamındaki payı çok küçük de olsa, üç
dönem ayırımında da tütün ürünleri sektöründe istihdamda önemli oranda
gerilemeler yaşanmıştır. Asıl önemlisi, dönemin tümü itibarıyla imalat
sanayi istihdamındaki payı, giyim sektöründen hemen sonra yüzde 12,68 ile
ikinci yüksek paya sahip olan tekstil sektöründe, dönemin tümü itibarıyla
imalat sanayinin en düşük istihdam artışının gerçekleşmiş olmasıdır. Buna
karşın b.y.s. diğer imalat sektöründe, 2008 öncesi dönemde istihdamda
ortalama yıllık artış yüzde 11,58 gibi oldukça yüksek gerçekleşirken, 2008
sonrası dönemde artış sıfır olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu grupta en
yüksek istihdam artışları mobilya, b.y.s. diğer imalat ve gıda ürünleri
sektörlerinde görülmüştür. Buna karşı, gruptaki istihdam payı oldukça
yüksek olan tekstil ürünleri ve giyim eşyaları sektörlerinde istihdam artışı
oldukça düşük kalmıştır.
Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta istihdam
artışı, 2003-2008 döneminde ortalama yıllık yüzde 7,15 artış gösterirken,
2008-2012 döneminde bu artış yüzde 4,48 gibi oldukça düşük kalmıştır.
2008 yılından sonra bu grubun istihdam artışında, özellikle ağaç ve mantar
ürünleri, basım-yayım ve metalik olmayan diğer mineral ürünler
sektörlerinde önemli yavaşlamalar olmuştur. Ara malları grubunda elde
edilen istihdam artışı, dönemin tümü itibarıyla imalat sanayi genelinden
yüksektir. Bu grupta tüm dönem itibarıyla en yüksek istihdam artışı
gösteren sektörler, 2008 öncesi dönemdeki yüksek artışın sonucunda,
sırasıyla kauçuk-plastik, metalik olmayan diğer mineral ürünler, basım ve
yayım, kâğıt ve kâğıt ürünleri ile ana metal sanayi olmuştur. Dönemin
tamamı itibarıyla en düşük istihdam artışları ise, özellikle 2008 öncesi
dönemin etkisiyle, temel eczacılık ürünleri, kimyasal ürünler ve kok
kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörlerinde görülmüştür.
40
Tablo 7: İmalat Sanayi İstihdamı ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2003
2008
2012
2008/
2003
2012/
2008
2012/
2003
İmalat Sanayi
2.172.190
2.841.298
3.423.468
5,52
4,77
5,18
Genellikle Tüketim Malları
1.223.076
1.369.162
1.694.366
2,28
5,47
3,69
Gıda Ürünleri İmalatı
264.834
317.713
440.942
3,71
8,54
5,83
İçeceklerin İmalatı
10.939
10.940
14.304
0
6,93
3,02
Tütün Ürünleri İmalatı
22.181
18.669
4.893
-3,39
-28,45
-15,46
Tekstil Ürünleri İmalatı
348.114
329.997
397.341
-1,06
4,75
1,48
Giyim Eşyaları İmalatı
398.695
443.727
520.370
2,16
4,06
3,00
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
41.025
50.764
63.816
4,35
5,89
5,03
Mobilya İmalatı
104.909
141.349
196.695
6,14
8,61
7,23
B.y.s. Diğer İmalat
32.379
56.003
56.005
11,58
0,00
6,28
Genellikle Ara Malları
489.836
691.976
824.677
7,15
4,48
5,96
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
52.548
71.526
71.000
6,36
-0,18
3,40
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
31.067
43.284
51.225
6,86
4,30
5,71
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
35.708
56.619
63.729
9,66
3,00
6,65
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
6.234
6.435
7.778
0,64
4,85
2,49
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
52.816
56.277
64.957
1,28
3,65
2,33
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
25.495
26.852
29.294
1,04
2,20
1,56
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
95.784
147.282
189.002
8,99
6,43
7,84
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
116.896
181.725
228.157
9,23
5,85
7,71
Ana Metal Sanayi
73.288
101.976
119.535
6,83
4,05
5,59
Genellikle Yatırım Malları
459.278
780.160
904.425
11,18
3,76
7,82
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm.
141.061
246.117
314.668
11,78
6,34
9,32
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
24.363
27.306
27.835
2,31
0,48
1,49
Elektrikli Teçhizat İmalatı
68.663
112.243
133.658
10,33
4,46
7,68
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
101.669
165.374
186.980
10,22
3,12
7,00
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
91.001
151.300
161.413
10,7
1,63
6,57
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
16.652
37.991
25.313
17,94
-9,65
4,76
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
15.869
39.829
54.558
20,21
8,18
14,71
TÜİK, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri
41
Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta
istihdam artışı, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 11,18 ve dönemin
tümünde yüzde 7,82 ile imalat sanayinin en yüksek oranını tutturmuştur. Bu
dönemlerde üretim artışı da sırasıyla yüzde 11,05 ve yüzde 7,96 ile imalat
sanayinin en yüksek oranlarıdır. Benzer durumun katma değer artışlarında
da görüldüğünü hatırlatalım. Ne var ki, 2008 sonrası dönemde bu grubu
oluşturan tüm sektörlerde istihdam artışı, ilk dönemle kıyaslanamayacak
ölçüde oldukça düşük düzeyde kalmıştır. 2008 öncesi dönemde, bilgisayar,
elektronik ve optik sektörü dışında çift haneli istihdam artışları gösteren bu
sektörlerin, 2008 yılı sonrası istihdam performansı çok büyük oranda
zayıflamış görünmektedir. Dönemin tamamı itibarıyla grupta bilgisayar,
elektronik ve optik sektörü istihdamı en düşük artışı gösterirken, diğer tüm
sektörler oldukça yüksek istihdam artışları gerçekleştirmişlerdir.
2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi
istihdamında en yüksek artışın, üretim ve katma değer artışlarında olduğu
gibi, genellikle yatırım malları üreten sektörlerde gerçekleştirildiğini, onun
hemen ardından genellikle ara malları üreten sektörlerin geldiğini
görüyoruz. Bu iki gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin istihdam
artışındaki rolü, oldukça düşük kalmıştır.
Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık istihdam artışının % 5’in üstünde
olduğu toplam 14 sektörün 5’inin genellikle yatırım malları, 5’inin
genellikle ara malları ve 4’ünün de genellikle tüketim malları üreten
sektörler grubunda yer aldığı görülmektedir.
İstihdamın Sektörel Dağılımı
Üretim ve katma değer konusundaki açıklamalara benzer olarak imalat
sanayi istihdamının yine aynı dönemler itibarıyla sektörel dağılımının ele
alınması, alt sektörlerdeki istihdam artışının imalat sanayi geneli açısından
taşıdığı anlamı daha net gösterebilecektir. Alt sektörlerdeki istihdamın
toplam imalat sanayi içindeki yüzde dağılımı Tablo 8’de üç dönem
itibarıyla verilmiştir.
4.2.
42
Tablo 8: İmalat Sanayinde İstihdamın Sektörel Dağılımı (%)
2003-2008
2009-2012
2003-2012
İmalat Sanayi
100,00
100,00
100,00
Genellikle Tüketim Malları
51,71
48,82
50,45
Gıda Ürünleri İmalatı
11,33
12,88
12,01
İçeceklerin İmalatı
0,41
0,44
0,42
Tütün Ürünleri İmalatı
0,78
0,30
0,57
Tekstil Ürünleri İmalatı
13,65
11,43
12,68
Giyim Eşyaları İmalatı
16,94
14,82
16,01
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
1,89
1,77
1,84
Mobilya İmalatı
5,05
5,47
5,24
B.y.s. Diğer İmalat
1,67
1,72
1,69
Genellikle Ara Malları
23,72
24,78
24,18
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
2,60
2,28
2,46
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
1,52
1,52
1,52
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
1,87
1,89
1,88
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
0,25
0,23
0,24
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
2,24
2,08
2,17
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
1,02
1,01
1,01
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
4,69
5,60
5,09
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
6,05
6,56
6,27
Ana Metal Sanayi
3,47
3,59
3,52
Genellikle Yatırım Malları
24,57
26,40
25,37
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm.
7,74
8,96
8,27
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
1,13
0,87
1,01
Elektrikli Teçhizat İmalatı
3,49
3,97
3,70
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
5,21
5,39
5,29
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
4,90
4,77
4,84
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
1,01
0,98
0,99
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
1,10
1,47
1,26
43
2003-2012 dönemi itibarıyla istihdam artışında en düşük oranda
gelişme gösteren genellikle tüketim malları grubu, her üç dönem
ayırımında imalat sanayinde en yüksek istihdam payına sahiptir. Bu pay
2003-2008 döneminde yüzde 51,71’den 2009-2012 döneminde yüzde
48,82’ye düşmüştür. 2003-2012 dönemi itibarıyla bu grubun istihdam payı
imalat sanayinin yarısından biraz fazladır. Dönemin tümü itibarıyla bu
payda, üretim ve katma değer payında olduğu gibi, giyim, tekstil ve gıda
sektörü önemli bir ağırlık taşımaktadır.
Aynı dönemlerde genellikle ara mallarının payı sırasıyla yüzde
23,72’den yüzde 24,78’e yükselmiş, dönemin tümünde ise yüzde 24,18
olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda, sırasıyla metalik olmayan
diğer mineral ürünler, kauçuk ve plastik ürünler ve ana metal sanayi ağırlık
taşımaktadır. Bu üç sektör üretiminin ara malları üretimi içindeki paylarının
da yüksekliği yanında, sektörlerdeki istihdamın grubun en yüksek artışlarını
da gösteriyor olması dikkate değer bir husustur. Bu grupta üretim payı
yüksek olan kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünlerinin istihdam payı
yüzde 0,24 ile tüm imalat sanayi içinde en düşüktür.
Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grubun
istihdamdaki payı ilk dönemde yüzde 24,57’den ikinci dönemde yüzde
26,40’a yükselmiş, dönemin tümü itibarıyla yüzde 25,37 olmuştur. Her üç
dönem ayırımında yatırım malları grubunun istihdam payı, ara malları
grubundan biraz yüksek olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla istihdam payı
en yüksek olan sektörler, sırasıyla makine ve teçhizat hariç fabrikasyon
metal ürünleri, b.y.s. makine ve ekipman imalatı, motorlu kara taşıtları ve
elektrik teçhizatı imalatı sektörleridir. Bu sektörlerin genel olarak üretim ve
katma değer payları ile istihdam artış hızlarının da yüksek olması, özellikle
dikkate alınması gereken bir noktadır. Bu grupta üretim ve katma değer
paylarında olduğu gibi istihdam payları da en düşük sektörler diğer ulaşım
araçları imalatı ve bilgisayar, elektronik ve optik ürünler sektörleridir. Bu
sektörlerin diğerlerine göre orta üst ve yüksek teknoloji sınıfına dahil
sektörler olması gözden kaçırılmamalıdır.
Dönemin tümü itibarıyla imalat sanayi genelinde, istihdamın ortalama
yıllık artış hızı ve yüzde dağılımı dikkate alındığında; bu iki büyüklüğü
44
birden en olumlu kılan 8 alt sektörün 4’ünün yatırım malları, 3’ünün ara
malları grubunda yer aldığı görülmektedir.
5. İMALAT SANAYİNDE VERİMLİLİK
Ülkelerin büyüme, gelişme ve sanayileşme düzey ve potansiyellerini
ölçmekte başvurulan en temel göstergelerden biri verimliliktir. Gerek genel
olarak ekonominin gerekse onu oluşturan sektörlerin verimlilik düzeyleri
çeşitli faktörlere bağlıdır. Bu bağlamda üretimde kullanılan sermaye ve
işgücünün donanımı, üretimin organizasyonu, teknolojik düzey ve piyasa
yapısı en başta gelen faktörler olarak sayılabilir. Genellikle yapısal bir
özellik taşıyan bu faktörler ekonominin ya da sektörlerin büyüme, katma
değer, rekabet gücü ve sonuçta toplum refahı üzerinde kalıcı etkiler
yaratırlar.
Çalışmada, kısmî verimlilik göstergelerinden sıkça kullanılan işgücü
verimliliği esas alınmış ve Türkiye imalat sanayinde işgücü verimliliği
2003-2012 dönemi için üretim/istihdam ve katma değer/istihdam oranı
biçiminde iki değişik yoldan hesaplanmıştır. Aşağıda önce üretim-istihdam
oranıyla hesaplanan verimlilik gelişimi ve ortalama yıllık artış hızları
üzerinde durulmuştur.
5.1.
Verimlilik I: Üretim / İstihdam Oranları ve Artışı
2003-2012 döneminde imalat sanayinde çalışan başına düşen üretim
cinsinden verimlilikteki gelişme ve bu gelişmenin 2008/2003 ve 2008/2012
alt dönemleri ile 2003/2012 döneminin tümü itibarıyla ortalama yıllık artışı
2003 fiyatlarıyla reelleştirilen sektörel üretim büyüklükleri ile istihdam
rakamları kullanılarak Tablo 9’da verilmiştir.
45
Tablo 9: İmalat Sanayi Verimliliği (Üretim/İstihdam) (2003 Fiyatlarıyla, TL) ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2003
2008
2012
2008/
2003
2012/
2008
2012/
2003
İmalat Sanayi
102.716
112.215
113.284
1,78
0,24
1,09
Genellikle Tüketim Malları
78.415
76.560
80.695
-0,48
1,32
0,32
Gıda Ürünleri İmalatı
120.917
131.803
129.570
1,74
-0,43
0,77
İçeceklerin İmalatı
187.037
275.994
236.650
8,09
-3,77
2,65
Tütün Ürünleri İmalatı
123.123
117.299
500.779
-0,96
43,74
16,87
Tekstil Ürünleri İmalatı
80.497
72.121
83.298
-2,17
3,67
0,38
Giyim Eşyaları İmalatı
56.249
46.243
46.822
-3,84
0,31
-2,02
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
59.647
51.103
54.639
-3,04
1,69
-0,97
Mobilya İmalatı
36.498
42.027
41.945
2,86
-0,05
1,56
B.y.s. Diğer İmalat
73.628
87.215
81.407
3,45
-1,71
1,12
Genellikle Ara Malları
156.857
186.315
182.737
3,50
-0,48
1,71
Ağaç ve Man. Ür. İm.
(mobilya hariç)
39.887
60.217
73.204
8,59
5,00
6,98
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
124.441
130.03
155.462
0,88
4,57
2,50
Basım ve Yayım
(Kayıtlı Med. Çoğ.)
62.759
60.315
56.713
-0,79
-1,53
-1,12
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
1.584.055
13,44
-1,49
6,54
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
261.455
262.127
280.697
0,05
1,73
0,79
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
247.853
162.479
143.159
-8,10
-3,12
-5,92
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
94.797
105.276
108.688
2,12
0,80
1,53
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
94.999
99.291
95.966
0,89
-0,85
0,11
Ana Metal Sanayi
251.651
429.16
395.397
11,27
-2,03
5,15
Genellikle Yatırım Malları
109.683
109.062
111.006
-0,11
0,44
0,13
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
58.365
66.662
69.489
2,69
1,04
1,96
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
235.849
184.785
183.472
-4,76
-0,18
-2,75
Elektrikli Teçhizat İmalatı
132.094
156.925
152.043
3,51
-0,79
1,58
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
72.215
78.576
92.057
1,70
4,04
2,73
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
195.580
181.233
186.628
-1,51
0,74
-0,52
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
87.377
102.940
131.344
3,33
6,28
4,63
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve
Onarımı
46.065
42.516
44.729
-1,59
1,28
-0,33
2.975.436 2.802.196
46
Tablo incelendiğinde imalat sanayi genelinde reelleştirilmiş
verimlilik büyüklüğü 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 1,78 oranında
artarak 102.716 TL’den 112.215 TL’ye; 2008’den 2012’ye, ilk döneme göre
oldukça düşük oranda kalarak 113.284 TL’ye yükselmiştir. 2008 yılından
2012 yılına bu oldukça düşük artışta 2008 yılını izleyen yıllardaki olumsuz
ekonomik koşulların etkili olduğu açıktır. Dönemin tümü itibarıyla ortalama
yıllık artış yüzde 1,09 olmuştur.
Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ilk
dönemde verimlilikte ortalama yıllık yüzde 0,48 oranında gerileme ortaya
çıkmıştır. Bu gerilemede, özellikle giyim, deri ile ilgili ürünler ve tekstil
ürünleri sektörlerinin etkili olduğu görülmektedir. Bu dönemde bu grupta en
yüksek verimlilik artışları içecek ve b.y.s. diğer imalat sektörlerinde elde
edilmiştir. 2008-2012 döneminde verimlilikte ortalama yıllık artış yüzde
1,32 oranda olmuştur. Bu dönemde içecek, b.y.s. diğer imalat ve az da olsa
gıda ürünleri sektöründeki negatif gelişmeye karşın, özellikle tütün ürünleri
sektöründe olağanüstü yüksek olmak üzere, tekstil, ve deri ile ilgili ürünler
sektörlerinde verimlilik artışları elde edilmiştir. Dönemin tümü itibarıyla
bakıldığında; toplam imalat sanayi istihdamının yarısından fazlasını,
üretiminin yüzde 36’dan fazlasını gerçekleştiren tüketim malları grubunda
verimlilik artışı ortalama yıllık yüzde 0,32 gibi oldukça düşük bir oranda
kalmıştır.
Genellikle ara mallarının yer aldığı grupta verimlilik, tüketim malları
grubunun aksine ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,50 oranında artış
göstermiştir. Bu dönemde basım ve yayım sektöründe verimlilik yüzde 0,79
gibi çok küçük bir gerileme gösterirken, temel eczacılık ürünleri sektöründe
yüzde 8,10’luk önemli bir verimlilik düşüşü ortaya çıkmıştır. Bu sektörler
dışında, sırasıyla kok kömürü, ana metal sanayi ve ağaç ve mantar ürünleri
sektörleri başta olmak üzere diğer sektörlerde verimlilik artışları pozitif
olmuştur. Bu grupta, bu dönemde en düşük verimlilik artışı yüzde 0,05 ile
kimyasal ürünler sektöründe gerçekleşmiştir. Ara malları grubunda, yine
tüketim malları grubunun aksine 2008-2012 döneminde verimlilik ortalama
yıllık yüzde 0,48 oranında gerilemiştir. Bu olumsuz gelişmede en önemli
etki sırasıyla temel eczacılık ürünleri, ana metal sanayi, basım ve yayım ve
kok kömürü sektörlerinden gelmiştir. Oysa kok kömürü ve ana metal sanayi
47
ilk dönemde en yüksek verimlilik artışları göstermişti. Bu olumsuz
gelişmede istihdamdan çok ilgili sektör üretimlerinde görülen gerilemelerin
etkili olduğu söylenebilir. Dönemin tümü itibarıyla bu grupta ortalama yıllık
yüzde 1,71 oranında verimlilik artışı olmuştur. Dönemin tümünde sırasıyla
ağaç-mantar ürünleri, kok kömürü ve ana metal sanayi sektörleri önemli
ölçüde olmak üzere diğer sektörlerde verimlilik artışları görülürken sadece
temel eczacılık ve basım-yayım sektörlerinde verimlilikte düşüşler ortaya
çıkmıştır.
Genellikle yatırım mallarının yer aldığı grupta verimlilik 2003-2008
döneminde ortalama yıllık yüzde 0.11 oranında gerileme göstermiştir. Bu
olumsuz gelişmede başta bilgisayar-elektronik ve optik sektörü olmak
üzere, makine ve ekipman kurulumu ile motorlu kara taşıtları sektörü etkili
olmuştur. Bu sektörlerde üretim aynı dönemde yalnızca bilgisayar
sektöründe yüzde 2,56 oranında gerilerken diğer iki sektörde oldukça
yüksek üretim artışları görülmüştür (sırasıyla yüzde 18,29 ve 9,03).
Bilgisayar sektöründeki verimlilik düşüşün nedeni üretim gerilemesi
olurken diğer iki sektördeki neden, üretim artışının üstünde istihdam
artışının gerçekleşmiş olmasıdır (sırasıyla yüzde 20,21 ve 10,70). Bu grupta
özellikle elektrikli teçhizat ve diğer ulaşım araçları sektörleri başta olmak
üzere, fabrikasyon metal ürünleri ile makine ve ekipman sektöründe üretimistihdam oranı yükselme göstermiştir. İlgili dönemde oldukça yüksek
oranda istihdam artışları ile birlikte verimlilik artışlarının da elde edilmiş
olması, bu sektörler açısından olumlu bir gelişme olarak
değerlendirilmelidir.
2008-2012 döneminde yatırımın malları grubunun verimlilik artışı
ortalama yıllık yüzde 0,44 oranında olmuştur. İlk döneme göre verimlilik
artışındaki -küçük de olsa- bu iyileşmede, özellikle diğer ulaşım araçları,
makine ve ekipman imalatı ile ilk dönemde negatif gelişme gösteren makine
ve ekipman kurulumu ve onarımı sektörleri etkili olmuştur. Bu arada,
özellikle diğer ulaşım araçları sektöründeki önemli ölçüde istihdam
gerilemesi göz ardı edilmemelidir.
Dönemin tümü olan 2003-2012 dönemi itibarıyla bu gruptaki
verimlilik artışı ortalama yıllık yüzde 0,13 gibi oldukça düşük düzeyde
48
kalmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında, diğer ulaşım araçları imalatı
dışında, diğer sektörlerde görülen ya negatif ya da çok düşük verimlilik
artışları etkili olmuştur.
Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık yüzde 1,09 artış gösteren
imalat sanayi üretim/istihdam oranında belirleyici grubun genellikle ara
malları üreten sektörler olduğu; imalat sanayi genelinde en yüksek
verimlilik artışlarının (tütün ürünleri dışında) bu grupta yer alan ağaçmantar ürünleri, kok kömürü ve ana metal sanayi sektörlerinde gerçekleştiği
görülmektedir. Ortalama yıllık yüzde 4’ün üzerindeki verimlilik artışı
gösteren toplam 5 sektörün 3’ü ara malları, 1’i tüketim malları, 1’i de
yatırım malları grubunda yer almaktadır.
5.2.
Verimlilik II: Katma Değer / İstihdam Oranları ve Artışı
2003-2012 döneminde imalat sanayinde çalışan başına düşen katma
değer cinsinden verimlilikteki gelişme ve bu gelişmenin 2008/2003 ve
2008/2012 alt dönemleri ile 2003/2012 döneminin tümü itibarıyla ortalama
yıllık artışı 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen sektörel katma değer ile istihdam
rakamları kullanılarak Tablo 10’da verilmiştir.
Tablo incelendiğinde imalat sanayi genelinde çalışan başına düşen
katma değer cinsinden reelleştirilmiş verimlilik büyüklüğü 2003’ten 2008’e
ortalama yıllık yüzde 3,08 oranında azalarak 25.791 TL’den 22.058 TL’ye;
2008’den 2012’ye, ilk döneme göre daha düşük oranda (-2,40) azalarak
20.018 TL’ye gerilemiştir. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık gerileme
yüzde 2,78 oranında olmuştur. Dönemin tümünde, özellikle 2004, 2005 ve
2009 yıllarında çalışan başına katma değerde, çalışan başına üretimde
olduğu gibi negatif bir gelişme olmuştur.
49
Tablo 10: İmalat Sanayi Verimliliği (Katma Değer/İstihdam) (2003 Fiyatlarıyla,TL) ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2003
2008
2012
2008/2003 2012/2008 2012/2003
İmalat Sanayi
25.791
22.058
20.018
-3,08
-2,40
-2,78
Genellikle Tüketim Malları
19.224
14.492
14.420
-5,49
-0,12
-3,14
Gıda Ürünleri İmalatı
25.767
20.792
18.449
-4,20
-2,94
-3,64
İçeceklerin İmalatı
51.559
71.643
56.443
6,80
-5,79
1,01
Tütün Ürünleri İmalatı
35.977
37.406
149.697
0,78
41,44
17,17
Tekstil Ürünleri İmalatı
20.295
15.209
16.084
-5,61
1,41
-2,55
Giyim Eşyaları İmalatı
14.655
9.497
9.805
-8,31
0,80
-4,37
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
14.650
10.072
10.467
-7,22
0,97
-3,67
Mobilya İmalatı
9.942
8.820
9.158
-2,37
0,95
-0,91
B.y.s. Diğer İmalat
23.935
13.623
14.215
-10,66
1,07
-5,62
Genellikle Ara Malları
38.637
34.894
27.897
-2,02
-5,44
-3,55
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
9.953
12.246
16.685
4,23
8,04
5,91
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
29.131
24.620
30.472
-3,31
5,48
0,50
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
19.631
13.582
12.555
-7,10
-1,95
-4,85
187.199 223.210 124.358
3,58
-13,60
-4,44
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
64.147
48.547
46.903
-5,42
-0,86
-3,42
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
81.702
56.248
46.044
-7,19
-4,88
-6,17
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
26.727
22.227
21.096
-3,62
-1,30
-2,59
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
29.188
27.203
23.602
-1,40
-3,49
-2,33
Ana Metal Sanayi
57.131
73.929
39.530
5,29
-14,49
-4,01
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
Genellikle Yatırım Malları
29.577
23.950
23.319
-4,13
-0,67
-2,61
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm.
15.199
14.693
15.343
-0,67
1,09
0,10
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
51.513
35.602
33.276
-7,12
-1,67
-4,74
Elektrikli Teçhizat İmalatı
34.356
34.405
29.379
0,03
-3,87
-1,72
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
22.495
19.523
22.540
-2,79
3,66
0,02
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
52.439
34.714
33.414
-7,92
-0,95
-4,88
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
32.368
29.927
37.903
-1,56
6,08
1,77
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
14.368
15.489
15.426
1,51
-0,10
0,79
50
Her üç dönem itibarıyla çalışan başına katma değerin azalmasında,
doğal olarak katma değer artışının istihdam artışından daha düşük
kalmasının rol oynadığı açıktır. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla
istihdamdaki artış ortalama yıllık yüzde 5,18; üretimdeki artış yüzde 6,34
iken, katma değerdeki artış ancak yüzde 2,26 olmuştur.
2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde, çalışan başına üretimin
ortalama yıllık yüzde 1,09 oranında artarken, çalışan başına katma değerin
yüzde 2,78 oranında gerilemesinin temel nedeni, bu dönemde artan
istihdamın oransal olarak giderek daha düşük katma değer yaratacak bir
üretim biçimiyle sağlanıyor olmasıdır. Ayrıca çalışan başına üretim
artarken, çalışan başına katma değerin giderek azalması, ortalama yıllık
yüzde 6,34 oranında artan üretimin bileşiminde girdi-üretim oranının
katma değer-üretim oranı aleyhine giderek artması anlamına gelmektedir.
Tüketim malları grubunda 2003-2008 döneminde çalışan başına katma
değerde ortalama yıllık yüzde 5.49 gibi önemli oranda gerileme olmuştur.
Bu grupta içecek ve tütün ürünleri dışında, tüm sektörlerde verimlilikte
önemli oranlarda gerilemeler söz konusudur. Özellikle b.y.s. diğer imalat,
giyim, deri, tekstil ve gıda sektörlerinde çalışan başına katma değerde
belirgin düşüşler gerçekleşmiştir. Bu grupta 2008-2012 döneminde,
önemsiz de olsa yüzde 0,12 oranında bir verimlilik gerilemesi devam
etmiştir. Bu dönemde kötüleşmenin hafiflemesinde, özellikle tütün, tekstil,
diğer imalat sektöründeki pozitif verimlilik gelişmeleri etkili olmuştur.
2003-2012 döneminin tümü itibarıyla tüketim malları grubunda verimlilik
gerilemesi ortalama yıllık yüzde 3,14 oranındadır. Grupta yer alan
sektörlerde çalışan başına katma değerin gelişimi, oranlar farklı da olsa ilk
dönemin aynıdır. Tütün ve içecek sektörleri dışında, başta diğer imalat
olmak üzere, giyim, deri ürünleri, gıda ve tekstil sektörlerinde belirgin
verimlilik gerilemeleri yaşanmıştır. Tüketim malları grubunun toplam
imalat sanayi istihdamındaki payı dikkate alındığında yüzde 3,14’lük
gerilemenin önemi daha iyi anlaşılır.
Ara mallarının yer aldığı grupta da çalışan başına katma değer 20032008 döneminde, ortalama yıllık yüzde 2,02 oranında gerilemiştir. Bu
dönemde tüketim malları grubundaki yüzde 5,49’luk gerilemeye kıyasla, ara
malları grubundaki gerilemenin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu
51
grupta, özellikle temel eczacılık ürünleri ile basım-yayım sektörleri başta
olmak üzere kimyasal ürünler, kauçuk-plastik ürünler ve kâğıt ürünleri
sektörlerinde önemli gerilemeler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ana metal
sanayi, ağaç-mantar ürünleri ve kok kömürü-rafine edilmiş petrol ürünleri
sektörlerinde verimlilik gelişmeleri pozitif olmuştur. 2008-2012 döneminde
temel eczacılık ve basım-yayım sektöründe gerileme devam ederken, ilk
dönemde pozitif gelişme gösteren ana metal sanayi ile kok kömürü
sektörlerinde önemli gerilemeler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ikinci
dönemde bu grupta çalışan başına katma değerdeki gerileme 2003-2008
döneminden daha yüksek oranda olmuştur. 2003-2012 döneminin tümünde
ara malları grubundaki çalışan başına katma değerdeki gerileme ortalama
yıllık yüzde 3,55 olmuştur. Bu olumsuz gelişmede etkili olan başlıca
sektörler, sırasıyla temel eczacılık ürünleri, basım-yayım, kok kömürü, ana
metal sanayi ve kimyasal ürünler sektörleridir. Dönemin tümü itibarıyla,
çalışan başına katma değerde -yüzde 6’ya yakın- artış gösteren tek sektör
ağaç-mantar ürünleri sektörüdür.
Yatırım mallarının yer aldığı grupta da çalışan başına katma değer
2003-2008 döneminde ortalama yıllık yüzde 4.13 gibi oldukça yüksek
oranda gerilemiştir. Bu olumsuz gelişmede, özellikle motorlu kara taşıtları
ile bilgisayar-elektronik sektörleri başrolü oynamıştır. Bu grupta 2008-2012
dönemindeki gerileme yüzde 0,67 oranında olmuştur. En önemli gerileme
yüzde 3,87 oranında elektrikli teçhizat ile bilgisayar sektörlerinde
görülürken, özellikle diğer ulaşım araçları başta olmak üzere, makineekipman imalatı sektörlerinde önemli sayılabilecek verimlilik artışları elde
edilmiştir. 2003-2012 döneminin tümünde bu grupta ortalama yıllık yüzde
2,61’lik gerileme yaşanmıştır. Bu olumsuz gelişmede motorlu kara taşıtları,
bilgisayar-elektronik ve elektrikli teçhizat imalatı sektörleri etkili olmuştur.
Elektrikli teçhizat imalatı sektöründe ikinci dönemdeki olumsuzluk; diğer
iki sektörde ise birinci dönemdeki önemli verimlilik gerilemeleri dönemin
tümündeki gelişmeyi belirlemiştir.
2003-2012 döneminin tümü itibarıyla imalat sanayini oluşturan mal
grupları ve bunların alt sektörlerindeki Katma Değer/İstihdam Oranları ve
Artışına ilişkin gelişmeler ışığında sonuç olarak şu değerlendirmeleri
yapabiliriz:
52
 Bu dönemde imalat sanayi genelinde katma değerdeki ortalama yıllık
artış, özellikle yatırım malları ve ara malları grubunun etkisiyle pozitif
oranda olmuştur.
 Aynı dönemde imalat sanayi genelinde istihdamdaki ortalama yıllık artış
da, yine özellikle yatırım malları ve ara malları grubunun etkisiyle pozitif
oranda olmuştur.
 Gerek imalat sanayi genelinde gerek mal gruplarında, çalışan başına
üretim pozitif gelişme gösterirken, çalışan başına katma değerde gelişme
negatif oranlarda olmuştur.
 Toplam 24 alt sektörden sadece içecek, tütün ürünleri, ağaç-mantar
ürünleri, kâğıt ürünleri, fabrikasyon metal ürünleri, makine-ekipman
imalatı, diğer ulaşım araçları ile makine-ekipman kurulumu olmak üzere 8
sektörde çalışan başına katma değer pozitif gelişme göstermiştir. Bu
sektörlerden sadece tütün ürünleri sektöründe hem üretim ve katma değer
hem de istihdamda gerilemeler ortaya çıkarken; çalışan başına katma
değerin artması, istihdamdaki düşüşün katma değerdeki düşüşten çok daha
fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer 7 sektörde hem üretim ve katma
değerde hem de istihdamda artışlar olurken; çalışan başına katma değerin
artması, doğal olarak yaratılan katma değer artışının istihdam artışından
daha yüksek olmasından ileri gelmiştir.
 Çalışan başına katma değer artışının negatif olduğu geriye kalan toplam
16 sektörün tümünde de istihdam artışları olurken; sektör katma
değerlerindeki artışlar ya daha düşük kalmış ya da kimilerinde gerileme
görülmüştür. Bu arada temel eczacılık ürünleri ile bilgisayar-elektronik
ürünleri sektörleri dışında tüm sektörlerin üretimi artışlar gösterirken,
çalışan başına katma değer büyüklüğünün gerilemesi, daha düşük katma
değerli üretim yapılması anlamına gelmektedir.
İmalat sanayinde katma değer/üretim oranlarını gösteren Tablo 11,
yukarıdaki son ifadeyi desteklemektedir: 2003 yılından 2012 yılına
gelindiğinde tütün ürünleri ile makine ve ekipman kurulumu sektörleri
dışında tüm imalat sanayi alt sektörlerinde giderek düşen katma değerli
üretim yapıldığı görülmektedir. Üretimin yapısının incelendiği kısımda da
belirtildiği gibi bu durum, birim üretimin bileşiminde yerli+yabancı girdi
payının, katma değer aleyhine büyümesi demektir.
53
Tablo 11’de görüldüğü gibi 2003’ten 2012’ye katma değer/üretim
oranında en fazla düşüş 9,36 puanla ara malları grubunda olmuş; onu
6,65 puanla tüketim malları grubu izlemiş ve en az düşüş 5,96 puanla
yatırım malları grubunda gerçekleşmiştir. Tablo 4’den de görüleceği gibi,
katma değer/üretim oranının en fazla düştüğü ara malları grubunun imalat
sanayi katma değerindeki payı 2003-2012 döneminde yüzde 35,85 ile en
yüksektir; tüketim malları grubunun bu payı yüzde 35,28 ve yatırım
mallarının payı da yüzde 28,87’dir. Yine Tablo 11’den yararlanarak
2003’ten 2012’ye alt sektörler itibarıyla katma değer/üretim oranındaki
düşüşleri büyükten küçüğe sıraladığımızda ilk beş sektör şöyledir:
Sektör
Düşüş Puanı
İmalat
Sanayi
Katma Değerindeki Payı (%)
1. B.y.s. Diğer İmalat
15,05
1,21
2.Ana Metal Sanayi
12,70
8,53
3.Basım ve Yayım
9,14
1,23
4.Motorlu Kara Taş.
8,91
8,58
5.Kauçuk ve Plastik
8,78
5,21
Katma değer/üretim oranında 8 puandan daha fazla düşme gösteren bu
5 sektörün, 2003-2012 dönemi ortalaması olan imalat sanayi katma
değerindeki payları da dikkate alındığında, üçünün ara malları grubuna
giren sektörler olduğu görülmektedir.
Tablo 11: Katma Değer/Üretim Oranları (%)
2003
2008
2012
İmalat Sanayi
25,11
19,66
17,67
Genellikle Tüketim Malları
24,52
18,93
17,87
Gıda Ürünleri İmalatı
21,31
15,78
14,24
İçeceklerin İmalatı
27,57
25,96
23,85
Tütün Ürünleri İmalatı
29,22
31,89
29,89
Tekstil Ürünleri İmalatı
25,21
21,09
19,31
Giyim Eşyaları İmalatı
26,05
20,54
20,94
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
24,56
19,71
19,16
Mobilya İmalatı
27,24
20,99
21,83
54
B.y.s. Diğer İmalat
32,51
15,62
17,46
Genellikle Ara Malları
24,63
18,73
15,27
Ağaç ve Man. Ür. İmalatı (mobilya hariç)
24,95
20,34
22,79
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
23,41
18,93
19,60
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
31,28
22,52
22,14
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
11,82
7,50
4,44
Kimyasal Madde ve Ürünl. İmalatı
24,53
18,52
16,71
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
32,96
34,62
32,16
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İmalatı
28,19
21,11
19,41
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İmalatı
30,72
27,40
24,59
Ana Metal Sanayi
22,70
17,23
10,00
Genellikle Yatırım Malları
26,97
21,96
21,01
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İmalatı
26,04
22,04
22,08
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İmalatı
21,84
19,27
18,14
Elektrikli Teçhizat İmalatı
26,01
21,92
19,32
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmalatı
31,15
24,85
24,49
Motorlu Kara Taş. Römork İmalatı
26,81
19,15
17,90
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
37,04
29,07
28,86
Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı
31,19
36,43
34,49
Bu arada buraya kadar elde edilen bulguları topluca veren Tablo
5.4’ten hareketle imalat sanayinin üretim ve katma değer cinsinden
büyümesinin kaynakları hakkında bir değerlendirme yapabiliriz. Tablonun
alt kısmında, ilişkilendirme amacıyla ilgili dönemler itibarıyla GSYH, nüfus
ve kişi başına GSYH’nın gelişimi de verilmiştir.
Türkiye imalat sanayi genelinde;
 2003-2008 döneminde; ortalama yıllık yüzde 7,40 oranında üretim
artışının 5,52’lik kısmı istihdam artışından, 1,78’lik kısmı da işgücü
verimliliği artışından kaynaklanmıştır. Bir başka ifadeyle bu dönemde
imalat sanayi üretim büyümesinin yaklaşık yüzde 75’i istihdam artışından,
yüzde 24’ü verimlilik artışından elde edilmiştir. 2008-2012 döneminde ise
yüzde 5,02 oranındaki üretim artışının 4,77’lik kısmı istihdam artışından,
55
ancak 0,24’lük kısmı işgücü verimliliği artışından kaynaklanmıştır. Bir
başka ifadeyle bu dönemde imalat sanayi üretim büyümesinin yüzde 95’i
istihdam artışından, yüzde 5’i verimlilik artışından elde edilmiştir.
Dönemin tümü için yüzde 6,34 oranındaki üretim artışının 5,18’lik kısmı
istihdam artışından, ancak 1,09’luk kısmı da işgücü verimliliği artışından
kaynaklanmıştır. Bir başka ifadeyle tüm dönemde imalat sanayi üretim
büyümesinin yaklaşık yüzde 82’si istihdam artışından, yüzde 17’si
verimlilik artışından elde edilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, 2008-2012 dönemi
üretim artışının temel kaynağı istihdam artışıdır.
 İlginç olan gelişme katma değer artışında görülmektedir: 2003-2008
döneminde; katma değer cinsinden işgücü verimliliği ortalama yıllık yüzde
3,08 oranında gerilerken, katma değeri yüzde 2,27 oranında artıran,
istihdamın yüzde 5,52 oranında artış göstermesidir. Bir başka ifadeyle bu
dönemde imalat sanayi katma değer büyümesi, tümüyle, verimliliğin negatif
etkisini de gideren istihdam artışından kaynaklanmıştır. Benzer gelişmeler
hem 2008-2012 ve hem de dönemin tümü için söz konusudur.
Tablo 12: İmalat Sanayi Büyümesinin Kaynakları
Ortalama Yıllık Artış (%)*
2008/2003
2012/2008
2012/2003
Üretim
7,40
5,02
6,34
Katma Değer
2,27
2,26
2,26
İstihdam
5,52
4,77
5,18
Verimlilik 1
1,78
0,24
1,09
Verimlilik 2
-3,08
-2,40
-2,78
GSYH
5,95
3,65
4,92
Nüfus**
1,28
1,41
1,33
Kişi Başına GSYH
4,71
2,10
3,54
*GSYH ve Kişi Başına GSYH 1998 , diğer parasal büyüklükler 2003 Fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
** Yıl Sonu Nüfus esas alınmıştır.
Verimlilik 1: Üretim/İstihdam; Verimlilik 2: Katma Değer/İstihdam
56
6.
İMALAT SANAYİNİN DIŞ TİCARET YAPISI
Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği 1996 ile yapısal
dönüşüm programının uygulamaya sokulduğu 2001 yılı arasında geçen
zaman diliminde ulusal ve uluslararası alanda sık aralıklarla bir çok önemli
ekonomik, finansal ve ekonomi dışı gelişme ortaya çıkmıştır. Bunların
yanısıra, özellikle 2003 yılından sonra belirginleşen Asya-Pasifik etkisi ve
2008-2009 küresel finansal kriz, Türkiye’nin dış ticaret yapısında, o arada
imalat sanayi dış ticaretinde önemli değişim ve dönüşümlere yol açmıştır.
Özellikle 2008-2009 küresel finansal kriz Türkiye imalat sanayi ihracat ve
ithalatında belirgin etkiler yaratmıştır.
İmalat sanayi dış ticaret yapısının analizi, esas olarak daha önce elde
edilen büyüklüklerle ilişkilendirerek yapılacaktır. Bu nedenle, yine 20032012 dönemine ilişkin imalat sanayi ihracat ve ithalat büyüklükleri, dolar
cinsinden değil, diğer büyüklüklerde yapıldığı gibi, 2003 fiyatlarıyla
düzenlenerek analiz edilmiştir.
6.1.
İmalat Sanayi Üretim ve İhracatının Gelişimi
2003-2012 dönemi itibarıyla Tablo 13’de gösterilen ihracat artış oranları ile
Tablo 1’deki üretim artış oranlarına baktığımızda her iki büyüklüğün
gelişimi için şunları söyleyebiliriz3:
3
İmalat sanayi ihracat ve ithalat tablosunda Makine ve Ekipman Kurulumu
ve Onarımı sektörü yer
almamaktadır.
57
Tablo 13: İmalat Sanayi İhracatı (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2008/
2012/
2012/
2003
2008
2003
8,09
5,27
10,40
2003
2008
2012
İmalat Sanayi
66.685
109.348
134.306
Genellikle Tüketim Malları
29.404
30.133
39.360
0,49
6,91
3,29
Gıda Ürünleri İmalatı
4.512
6.290
9.756
6,87
11,60
8,95
İçeceklerin İmalatı
78
149
212
13,82
9,14
11,74
Tütün Ürünleri İmalatı
141
249
390
12,05
11,89
11,97
Tekstil Ürünleri İmalatı
7.496
8.050
10.118
1,44
5,88
3,39
Giyim Eşyaları İmalatı
14.842
11.790
13.273
-4,50
3,00
-1,23
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
428
540
914
4,78
14,06
8,80
Mobilya İmalatı
550
1.031
1.580
13,39
11,27
12,44
1.357
2.034
3.118
8,43
11,27
9,68
7,46
14,31
8,24
12,76
13,34
11,69
9,92
16,42
B.y.s. Diğer İmalat
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
15.785
39.458
52.618
20,11
219
470
646
16,50
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
575
943
1.555
10,40
5
13
20
21,06
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
1.422
6.298
6.675
34,67
1,46
18,74
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
2.542
3.930
6.165
9,10
11,92
10,34
329
414
665
4,70
12,56
8,14
11,82
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
2.197
4.151
6.004
13,57
9,67
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
2.682
3.765
3.804
7,02
0,26
3,96
Ana Metal Sanayi
5.814
19.474
27.085
27,35
8,60
18,65
Genellikle Yatırım Malları
21.496
39.757
42.328
13,09
1,58
7,82
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
2.408
5.108
6.595
16,23
6,60
11,85
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İ
3.088
2.359
2.813
-5,24
4,49
-1,03
Elektrikli Teçhizat İmalatı
3.547
6.879
8.955
14,16
6,82
10,84
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
2.361
5.320
6.571
17,64
5,42
12,04
7,32
-0,23
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
8.258
17.055
15.598
15,61
-2,21
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
1.834
3.036
1.796
10,61
-12,30
Cari Fiyatlarla İhracat 2003=100 İmalat Sanayi ÜFE'siyle reelleştirilmiştir.
58
İmalat sanayi üretiminin ele alındığı kısımda ayrıntısıyla incelendiği
gibi, 2003-2008 döneminde, imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde
7,40 oranında artmıştır. Bu artış, tüketim mallarında yüzde 1,79; ara
mallarında yüzde 10,91 ve yatırım mallarında yüzde 11,05 olmuştur. 20082012 döneminde ise imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde 5,02
oranında artarken; bu artış, tüketim mallarında yüzde 6,87; ara mallarında
yüzde 3,98 ve yatırım mallarında yüzde 4,22 oranında olmuştur. Dönemin
tümü olan 2003-2012 itibarıyla, imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde
6.34 artarken; bu artış, tüketim mallarında yüzde 4,02; ara mallarında yüzde
7,77 ve yatırım mallarında yüzde 7,96 oranında gerçekleşmiştir.
Üretimdeki bu artış oranlarına karşın, 2003-2008 döneminde imalat
sanayi ihracatı, yılda ortalama yüzde 10,40’la üretim artışından daha
yüksek gerçekleşmiştir. Tüketim malları ihracatı, yüzde 0,49 ile üretimdeki
artıştan daha düşük oranda artmış; buna karşın ara malları ihracatı,
üretimdeki artışın neredeyse iki katı kadar olmak üzere yüzde 20,11 ve
yatırım malları ihracatındaki artış ise üretimdeki artışın biraz üzerinde,
yüzde 13,09 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, tüketim malları dışında,
gerek imalat sanayi genelinin, gerekse yatırım malları ve özellikle ara
malları ihracatı, üretim artışlarının üstünde gerçekleşmiştir.
2008-2012 döneminde ise imalat sanayi genelinin ve tüketim malları
grubunun ihracat artışı bunların üretim artışıyla hemen hemen aynı
olmuştur. Buna karşı ara malları ihracatı, yine üretimdeki artışın neredeyse
iki katı kadar olmak üzere yüzde 7,46 oranında gerçekleşmiştir. Bu
dönemde yatırım malları ihracatı ise, ara mallarının tam tersine, yüzde
4,22’lik üretim artışına karşılık yüzde 1,58’lik bir artış göstererek üretim
artışının oldukça altında kalmıştır.
2003-2012 döneminin tümü itibarıyla bakıldığında, imalat sanayi
ihracatı, üretim artışının biraz üstünde bir gelişme gösterirken, mal grupları
arasında sadece ara malları ihracat artışının üretimindeki artıştan oldukça
yüksek oranda gerçekleştiği görülmektedir.
59
6.2.
İmalat Sanayinde İhracat / Üretim Oranları
2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi ihracatı (Tablo 13) ile
üretim (Tablo 1) büyüklükleri kullanılarak 2003 yılından 2012 yılına
kadarki dönemde bazı yıllara ilişkin ihracat / üretim oranları hesaplanarak
Tablo 14’de gösterilmiştir.
Tablo 14: Sektörel İhracat/Üretim Oranları
2003
2007
2008
2009
2010
2011
2012
İmalat Sanayi
0,2999 0,3230 0,3448
0,3570
0,3070
0,3086
0,3485
Genellikle Tüketim Malları
0,3066 0,2917 0,2875
0,2931
0,2646
0,2775
0,2879
Gıda Ürünleri İmalatı
0,1409 0,1462 0,1502
0,1570
0,1408
0,1704
0,1708
İçeceklerin İmalatı
0,0381 0,0499 0,0495
0,0498
0,0496
0,0545
0,0626
Tütün Ürünleri İmalatı
0,0516 0,0791 0,1137
0,0975
0,1206
0,1394
0,1592
Tekstil Ürünleri İmalatı
0,2675 0,3002 0,3382
0,3649
0,2949
0,2962
0,3057
Giyim Eşyaları İmalatı
0,6618 0,6009 0,5746
0,6281
0,5701
0,5393
0,5447
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
0,1749 0,2045 0,2082
0,2205
0,2194
0,2413
0,2622
Mobilya İmalatı
0,1436 0,1622 0,1735
0,1956
0,1762
0,1727
0,1915
B.y.s. Diğer İmalat
0,5692 0,4296 0,4164
0,2995
0,4048
0,4304
0,6839
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
Kok Köm; Raf. Ed. Pet.
Ürünleri
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
Temel Ecz. Ürün ve Malz.
İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
Metalik Olm. Diğer Min. Ür.
İm.
Ana Metal Sanayi
0,2054 0,2534 0,3061
0,3278
0,2653
0,2593
0,3492
0,1045 0,0967 0,1092
0,1312
0,1203
0,1283
0,1242
0,1487 0,1467 0,1675
0,1820
0,1685
0,1811
0,1953
0,0022 0,0033 0,0039
0,0054
0,0057
0,0064
0,0054
0,1440 0,3139 0,3289
0,3293
0,2873
0,2680
0,3062
0,1841 0,2721 0,2664
0,2706
0,2873
0,2845
0,3381
0,0521 0,0844 0,0950
0,0900
0,0994
0,1100
0,1586
0,2420 0,2695 0,2677
0,2958
0,2695
0,2820
0,2923
0,2415 0,1768 0,2087
0,2411
0,1946
0,1767
0,1738
0,3152 0,3336 0,4450
0,5612
0,3664
0,3306
0,5731
Genellikle Yatırım Malları
0,4330 0,4601 0,4767
0,4907
0,4307
0,4274
0,4321
60
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met.
Ür. İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik
Ür. İm.
Elektrikli Teçhizat İmalatı
0,2925 0,2968 0,3113
0,3342
0,2898
0,3011
0,3016
0,5374 0,5904 0,4676
0,5297
0,5155
0,4710
0,5507
0,3911 0,3557 0,3906
0,4285
0,4210
0,4488
0,4407
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
Motorlu Kara Taş. Römork
İmal.
0,3216 0,3606 0,4094
0,4714
0,3860
0,3774
0,3817
0,4640 0,5789 0,6220
0,6077
0,5277
0,5003
0,5178
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
1,2605 0,9700 0,7764
0,6751
0,4851
0,5500
0,5403
Bulunan bu sonuçlara göre, imalat sanayi genelinde ihracat/üretim
oranı 2003 yılında yaklaşık yüzde 30,00 iken, 2008 yılında yüzde 34,48’e
ve 2009 yılında yüzde 35,70’e yükselmiştir. İhracat/üretim oranı 2010
yılında yüzde 30,70’e, 2011 yılında da yüzde 30,86’ya gerilemekle birlikte,
2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 34,85’e çıkmıştır. 2010 ve 2011
yıllarını bir kenara bırakırsak, ihracat/üretim oranı 2008 yılından itibaren
yüzde 34-35 bandında kalmış görünmektedir. İhracat/üretim oranında 2010
ve 2011 yıllarındaki gerileme ile 2012 yılındaki yükselmenin arkasında
ihracatın ve üretimin ilgili yıllarda gösterdiği şu gelişme yatmaktadır:
2010 yılında imalat sanayi genelinde ihracat/üretim oranının yaklaşık
yüzde 31 olmasının nedeni, bu yılda imalat sanayi üretiminin yüzde 17,0
artmasına karşın ihracatın ancak yüzde 0,6 oranında artmış olmasıdır.
Küresel kriz sonrası toparlanma sürecindeki Türkiye Ekonomisi güçlü bir
seyir izlerken, 2010 yılında Avrupa Ekonomilerinde yaşanan kamu mali
sorunların etkisiyle zayıf seyreden dış talebe bağlı olarak ihracat önemli
ölçüde olumsuz etkilenmiştir (TCMB, 2011,Yıllık Rapor 2010, s.36).
Nitekim bu yılda toplam ihracat da sabit fiyatlarla yüzde 1,4 gibi oldukça
düşük bir hızda artış göstermiştir. 2011 yılında her iki büyüklük yaklaşık
aynı oranda artış göstermiş, dolayısıyla ihracat/üretim oranı da yaklaşık
yüzde 30’luk düzeyini korumuştur. Buna karşı 2012 yılında üretim yüzde 6
artarken ihracat yüzde 20 gibi oldukça yüksek bir artış göstermiş ve
dolayısıyla bu yılki ihracat/üretim oranı yüzde 35’e kadar yükselebilmiştir.
İhracat/üretim oranının 2010 ve 2011 yıllarındaki gerilemesi imalat
sanayinin tüm mal gruplarında söz konusu olmuştur.
61
Tüketim malları üreten sektörler grubunda, ihracat/üretim oranı 2003
yılında yüzde 30,66 iken, bu oran giderek düşmüş, 2008 yılında yüzde
28,75’e, 2010 yılında yüzde 26,46’ya, 2012 yılına ise yüzde 28,79’a
gelmiştir.
2003-2012 döneminde ortalama yıllık üretim artışı yüzde 7,77, ihracat
artışı ise yüzde 14,31 olan ara malları üreten sektörler grubu, diğer mal
gruplarına göre ihracat/üretim oranı dönem başına göre yükselme gösteren
gruptur. Bu grupta ihracat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 20,54 iken, bu
oran 2008 yılında yüzde 30,61’e yükselmiş, 2010 yılında yüzde 26,53’e
düşmekle birlikte, 2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 34,92’ye çıkmıştır.
Diğer mal gruplarına göre 2003 yılından beri en yüksek ihracat/üretim
oranına sahip olan yatırım malları üreten sektörler grubunda, bu oran 2003
yılında yüzde 43,30 iken, 2008 yılında yüzde 47,67’ye, hatta 2009 yılında
yüzde 49,07’ye kadar yükselmiştir. Ancak 2010’da yüzde 43,07’ye ve 2012
yılında da yüzde 43,21’e düşerek tekrar 2003 düzeyine inmiştir.
Buna göre, 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranının en fazla
artış gösterdiği mal grubu, ara malları üreten sektörler olurken, bu
oranın en yüksek olduğu grubu, yatırım malları üreten sektörler
oluşturmaktadır. Tüketim malları üreten sektörler grubunda ise bu oran hem
gerileme göstermiş hem de en düşük düzeyde kalmıştır.
6.3. İhracat / Üretim, İhracat / İstihdam, Katma Değer / İstihdam ve
Katma Değer / Üretim Oranları ile Teknolojik Düzeyler
İmalat sanayiyi oluşturan sektörlerin üretimlerine oranla ihracat
performanslarını (Tablo 14); çalışan başına katma değerleri (Tablo 10),
katma değer/üretim oranları (Tablo 11) ve çalışan başına ihracatı ile birlikte
ele alarak bir değerlendirme yapmak yararlı olacaktır. Aşağıdaki Tablo 15,
ihracat/istihdam oranları yanında, imalat sanayi sektörlerinin OECD
Teknoloji Sınıflamasına göre durumlarını da göstermektedir 4
4
OECD tarafından her sektörün içerdiği teknoloji yoğunluğuna göre
yapılan bu sınıflandırma konusundaki
62
İmalat sanayi genelinde 2003 yılından 2008 yılına gerek
ihracat/üretim gerekse ihracat/istihdam oranları görece yüksek bir artış,
2008 yılından 2012 yılına ise düşük de olsa bir artış gösterirken; katma
değer/üretim oranı ve katma değer/istihdam oranı 2003 yılından 2012 yılına
sürekli bir düşüş içinde olmuştur. Bir başka ifadeyle imalat sanayi genelinde
üretim ve istihdama oranla ihracat artış gösterirken, bu ihracat, üretim ve
çalışan başına giderek daha düşük katma değer yaratılarak yapılmış
görünmektedir.
Tablo 15. Sektörel İhracat/İstihdam Oranı ve Teknolojik Düzey
İhracat/İstihdam Oranı
Teknolojik Düzey *
2003
2008
2012
İmalat Sanayi
30.699
38.485
39.866
Genellikle Tüketim Malları
24.041
22.008
23.230
Gıda Ürünleri İmalatı
17.037
19.798
22.124
Düşük teknoloji
İçeceklerin İmalatı
7.130
13.620
14.814
Düşük teknoloji
Tütün Ürünleri İmalatı
6.357
13.338
79.747
Düşük teknoloji
Tekstil Ürünleri İmalatı
21.533
24.394
25.464
Düşük teknoloji
Giyim Eşyaları İmalatı
37.226
26.570
25.506
Düşük teknoloji
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
10.433
10.637
14.326
Düşük teknoloji
Mobilya İmalatı
5.243
7.294
8.032
Düşük teknoloji
B.y.s. Diğer İmalat
41.910
36.319
55.673
Düşük teknoloji
Genellikle Ara Malları
32.225
57.022
63.805
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç)
4.168
6.571
9.092
Düşük teknoloji
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
18.508
21.786
30.359
Düşük teknoloji
140
230
308
Düşük teknoloji
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
228.104
978.710
858.159
Orta alt teknoloji
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
48.129
69.833
94.904
Orta üst teknoloji
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
12.904
15.418
22.706
Yüksek teknoloji
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
22.937
28.184
31.769
Orta alt teknoloji
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.)
Eleştiriler için bkz.: (Doğruel ve Doğruel, s.52).
63
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
22.943
20.718
16.674
Orta alt teknoloji
Ana Metal Sanayi
79.331
190.967
226.583
Orta alt teknoloji
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
İm.
46.804
50.960
49.805
17.071
20.754
20.959
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm.
126.750
86.391
101.044
Yüksek teknoloji
Elektrikli Teçhizat İmalatı
51.658
61.287
66.999
Orta üst teknoloji
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
23.222
32.170
35.142
Orta üst teknoloji
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
90.746
112.723
96.632
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
110.137
79.914
70.970
Orta üst teknoloji
Orta üst ve alt
teknoloji
Orta alt teknoloji
2003 fiyatlarıyla ihracat ve istihdam verilerinden hesaplanmıştır
* Teknolojik düzeyler OECD'nin sınıflaması göre yapılmıştır. Kaynak: Doğruel, A.S.ve F.,
Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, TÜSİAD, s.52.
Tümünün düşük teknoloji düzeyinde bulunduğu tüketim malları
üreten sektörlerin yer aldığı grupta, 2003 yılından 2008 yılına üretim ve
istihdama oranla ihracatta çok az bir düşüş yaşanırken, üretim ve çalışan
başına katma değer önemli miktarda azalmıştır. 2008 yılından 2012 yılına
ise üretim ve istihdama oranla ihracatta düşük de olsa artışlar görülürken,
üretim ve çalışan başına katma değerdeki düşüş devam etmiştir. Başka bir
ifadeyle bu grup, üretim ve istihdam başına ihracatını, bunu yine giderek
daha düşük katma değer yaratarak gerçekleştirmiştir. Bu grupta oransal
olarak en düşük katma değerli üretim yapan sektörler en yüksek
ihracat/üretim oranına sahip sektörlerdir.
Temel eczacılık ürünlerinin yüksek teknoloji, kimyasal ürünlerin orta
üst teknoloji, diğerlerinin orta alt ve düşük teknoloji sınıfına sokulduğu ara
malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, 2003 yılından 2008 yılına gerek
üretim gerekse istihdam başına ihracatta çok önemli artışlar yaşanmıştır.
Buna karşı üretim ve çalışan başına katma değer yine azalışını
sürdürmüştür. 2008 yılından 2012 yılına da üretim ve istihdam başına
ihracatta artışlar sürerken, üretim ve çalışan başına katma değerde önemli
64
düşüşler görülmüştür. Başka bir ifadeyle bu grup, üretim ve istihdam başına
ihracatını önemli ölçüde sürekli artırırken, bu ihracatı giderek önemli ölçüde
daha düşük katma değerli üretim ile gerçekleştirmiştir. Özellikle bu grupta
yer alan sektörlerin üretim ve çalışan başına gösterdikleri ihracat
performanslarına katma değer yönünden bakıldığında, ihtiyatlı bir
değerlendirme yapılması gerektiği görülmektedir. Gerçekten de ara malları
üreten sektörler arasında da oransal olarak en düşük katma değerli
üretim yapan sektörler en yüksek ihracat/üretim oranına sahip
sektörlerdir.
Bilgisayar, elektronik ve optik ürünlerin yüksek teknoloji, makine ve
teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünlerinin tümü ile diğer ulaşım araçları
imalatının bir kısmının orta alt teknoloji, diğerlerinin orta üst teknoloji
sınıfına sokulduğu yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta,
2003 yılından 2008 yılına üretim ve istihdama oranla ihracatta önemli
sayılabilecek artışlar yaşanırken, üretim ve çalışan başına katma değer
önemli oranda düşüş göstermiştir. 2008 yılından 2012 yılına ise üretime
oranla ihracatta bu kez önemli sayılabilecek bir azalmayla 2003’teki
oranlara geri dönülürken, istihdama oranla ihracattaki azalma daha düşük
kalmış, üretim ve çalışan başına katma değerde de çok az bir düşüş
yaşanmıştır. Dolayısıyla bu grupta 2003 yılından 2012 yılına çalışan başına
ihracat artarken, üretime oranla ihracat hemen hemen aynı kalmış, buna
karşı üretim ve çalışan başına katma değer diğer gruplarda olduğu gibi
önemli sayılabilecek oranda düşme göstermiştir. Yatırım malları üreten
sektörler arasında da oransal olarak en düşük katma değerli üretim
yapan sektörler (diğer ulaşım araçları dışında) en yüksek
ihracat/üretim oranına sahip sektörlerdir.
Son olarak 2012 yılı itibarıyla; çalışan başına en yüksek ihracatın ve
en yüksek katma değerin, düşük teknoloji sınıfına girenlerin azınlıkta
olduğu, genellikle ara malları üreten sektörlerce gerçekleştirildiğini; onu,
düşük teknoloji sınıfına giren hiçbir sektörün yer almadığı genellikle
yatırım malları üreten sektörlerin izlediğini ve son sırada, tümünün düşük
teknoloji sınıfına girdiği genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer
aldığını görmekteyiz. İmalat sanayi ihracatında mal gruplarının payları da
aynı sırayı izlemektedir. Üretimine oranla ihracatı ve katma değerinin
65
yüksekliği açısından yatırım malları grubu, her iki oran itibarıyla ilk
sırada; ara malları grubu ise görece en düşük katma değerli üretim
yaparak ihracat/üretim oranında ikinci sırada bulunmaktadır.
6.4. İmalat Sanayinde İhracat / Arz Oranları
İmalat sanayi ve alt sektörlerinin ihracat güçlerini daha sağlıklı
değerlendirebilmek için, yukarıda verilen ihracat/üretim oranları yanında
bunların ihracat/arz oranlarını da görmek gerekir. Bilindiği gibi ihracat/arz
oranı, ilgili sektör ihracatının sektörün üretim ve ithalatı toplamına
oranlanmasıyla elde edilir. Fiyat hareketlerinden etkilenmemek için, yine
2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi üretim, ihracat ve ithalat
büyüklükleri kullanılarak elde edilen ihracat/arz oranları Tablo 16’da
gösterilmiştir.
İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 21,82 olan ihracat/arz
oranı, 2008 yılında yüzde 24,46’ya, 2009 yılında yüzde 25,29’a yükselmiş;
2010 ve 2011 yıllarında ihracat/üretim oranında olduğu gibi düşerek, yüzde
21’lere gerilemiş ve 2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 24,42’ye
gelmiştir. Yine 2010 ve 2011 yıllarını bir kenara bırakırsak, ihracat/arz
oranı 2012 yılında, yaklaşık yüzde 24 civarında 2008 yılındaki düzeyini
korumuştur. 2003-2008 ve 2008-2012 dönemlerindeki ihracat/üretim oranı
ile ihracat/arz oranındaki gelişmeler birbirine benzemektedir. Öte yandan
aynı dönemlerde ihracatın gösterdiği ortalama yıllık artış oranlarının da
sırasıyla yüzde 10,40 ve yüzde 5,27 olduğu da dikkate alındığında, 20082012 döneminde imalat sanayi ihracat gücünde bir durgunluk yaşandığı
görülmektedir.
Tüketim malları grubunda ihracat/arz oranı 2003 yılında yüzde
27,50’den 2008 yılında yüzde 25,23’e, 2012 yılında da yüzde 25,33’e
gerilemiştir. 2008-2012 döneminde, imalat sanayi genelinde olduğu gibi
tüketim malları grubunun da ihracat performansında bir durgunluk
yaşanmıştır. Öte yandan 2003-2012 dönemine baktığımızda tüketim malları
grubunun ortalama yıllık ihracat artışı yüzde 3,29 olsa da, bu grubun
ihracat/arz oranındaki ve ihracat/üretim oranındaki gelişmeler, ihracat
güçlerinin zayıfladığını ortaya koymaktadır.
66
Tablo 16. Sektörel İhracat/Arz Oranları
2003
2007
2008
2009
2010
2011
2012
İmalat Sanayi
0,2182
0,2266
0,2446
0,2529
0,2162
0,2134
0,2442
Genellikle Tüketim Malları
0,2750
0,2576
0,2523
0,2579
0,2325
0,2416
0,2533
Gıda Ürünleri İmalatı
0,1304
0,1366
0,1386
0,1463
0,1319
0,1569
0,1569
İçeceklerin İmalatı
0,0377
0,0481
0,0466
0,0473
0,0471
0,0517
0,0589
Tütün Ürünleri İmalatı
0,0458
0,0706
0,0984
0,0854
0,1050
0,1179
0,1346
Tekstil Ürünleri İmalatı
0,2303
0,2553
0,2882
0,3063
0,2481
0,2514
0,2672
Giyim Eşyaları İmalatı
0,6446
0,5645
0,5267
0,5646
0,5081
0,4814
0,4968
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
0,1317
0,1387
0,1406
0,1540
0,1565
0,1640
0,1847
Mobilya İmalatı
0,1357
0,1457
0,1579
0,1790
0,1614
0,1577
0,1777
B.y.s. Diğer İmalat
0,3162
0,2742
0,2659
0,2084
0,2533
0,2660
0,3755
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
Kok Köm; Raf. Ed. Pet.
Ürünleri
Kimyasal Madde ve Ürünl.
İmalatı
Temel Ecz. Ürün ve Malz.
İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünl.
İmalatı
Metalik Olm. Diğer Min. Ür.
İmalatı
Ana Metal Sanayi
0,1384
0,1638
0,2030
0,2153
0,1745
0,1681
0,2255
0,0892
0,0816
0,0922
0,1135
0,1005
0,1035
0,0983
0,0981
0,0984
0,1137
0,1247
0,1152
0,1237
0,1384
0,0022
0,0032
0,0039
0,0054
0,0056
0,0063
0,0054
0,1008
0,1952
0,2030
0,1686
0,1474
0,1485
0,1682
0,0938
0,1100
0,1158
0,1230
0,1276
0,1239
0,1409
0,0337
0,0462
0,0487
0,0487
0,0558
0,0579
0,0809
0,1956
0,2223
0,2245
0,2471
0,2261
0,2348
0,2430
0,2257
0,1636
0,1941
0,2245
0,1810
0,1635
0,1620
0,1982
0,2052
0,2941
0,3788
0,2490
0,2196
0,3762
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met.
Ür. İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik
Ür. İmalatı
Elektrikli Teçhizat İmalatı
B.y.s. Mak. ve Ekipman
İmalatı
Motorlu Kara Taş. Römork
İmalatı
0,2540
0,2807
0,2984
0,2977
0,2573
0,2515
0,2624
0,2318
0,2442
0,2572
0,2744
0,2416
0,2511
0,2523
0,2311
0,1978
0,1676
0,1688
0,1521
0,1451
0,1652
0,2855
0,2612
0,2798
0,2971
0,2865
0,3009
0,3113
0,1256
0,1626
0,1986
0,2156
0,1873
0,1782
0,1855
0,3010
0,3839
0,4149
0,4024
0,3386
0,3169
0,3380
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
0,8188
0,5379
0,4473
0,3611
0,1968
0,2065
0,2301
67
Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ihracat/arz oranı 2003
yılında yüzde 13,84 iken 2008 yılında önemli bir artışla, yüzde 20,30’a
gelmiş, 2012 yılında da yüzde 22,55’e yükselmiştir. 2003-2012 döneminde
ihracat/üretim oranı en yüksek artış gösteren bu grubun, özellikle ikinci
dönemde ihracat/arz oranındaki yükseliş oldukça zayıf kalmıştır. 2003
yılından 2012 yılına gelindiğinde, bu grupta yer alan sektörlerin
ihracat/üretim oranları ile ihracat/arz oranları arasındaki farkın giderek
açıldığı, başka bir ifadeyle ihracat performanslarının giderek ithalata bağlı
hale geldiği görülmektedir.
Yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ihracat/arz oranı
2003 yılında yüzde 25,40’dan 2008 yılında yüzde 29,84’e yükselmiş, ancak
2012 yılında yüzde 26,24’e düşmüştür. İhracat/üretim oranında olduğu gibi
diğer gruplara göre en yüksek ihracat/arz oranına sahip olan bu grup da,
ihracat/arz oranında 2003-2008 döneminde gösterdiği performansı 20082012 döneminde gösterememiştir. Öte yandan ihracat/üretim oranı ile
ihracat/arz oranı arasındaki en yüksek farkın bu grupta olduğu
görülmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, 2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde,
gerek ihracat/üretim oranının gerekse ihracat/arz oranının dönem başına
göre yükselmesinde belirleyici grup, ara malları üreten sektörler grubu
olmuştur.
6.5. İmalat Sanayi Üretim ve İthalatının Gelişimi
İmalat sanayi ithalatı da ihracatta olduğu gibi, aşağıdaki Tablo 17’de
2003 fiyatlarıyla düzenlenmiştir. İthalat / üretim oranlarının hesaplanması
için üretim rakamlarında olduğu gibi, ithalatın da 2003 fiyatlarıyla
düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
2003-2012 döneminde imalat sanayi ithalatı yılda ortalama yüzde 7,88
oranında gerçekleşmiştir. Alt dönemlere baktığımızda, 2003-2008
döneminde yılda ortalama yüzde 9,32 gibi yüksek sayılabilecek bir artış
görülmüştür. Bu dönemde Türk lirasının değer kazanması, hızlı ekonomik
68
büyüme ve dünya ticaretindeki canlılık, imalat sanayi ithalatının artmasında
etkili olmuştur.
Buna karşın 2008-2012 dönemi ithalatı, 2009 küresel krizinin gerek
uluslararası gerekse ulusal ekonomide hâlâ hissedilen derin olumsuz
etkisiyle, ortalama yıllık yüzde 6,10 oranında bir artış göstermiştir.
Tablo 17’de verilen ithalat artış oranları ile Tablo 1’deki üretim artış
oranlarına baktığımızda her iki büyüklüğün gelişimi için şunları
söyleyebiliriz:
2003-2008 döneminde imalat sanayi ithalatı, yılda ortalama yüzde
9,32 ile üretimdeki artıştan daha yüksek oranda gerçekleşmiştir. Tüketim
malları ithalatı da yüzde 5,81 ile üretimdeki artıştan oldukça yüksek oranda
bir artış göstermiştir. Ara malları ithalatı, üretimdeki artıştan yaklaşık bir
puan daha yüksek olmak üzere yüzde 11,98 oranında artarken; yatırım
malları ithalatındaki artış üretimdeki artışın altında, yüzde 7,32 oranında
gerçekleşmiştir. Bu dönemde, yatırım malları dışında, gerek imalat sanayi
genelinin, gerekse ara malları ve özellikle tüketim malları ithalatı, üretim
artışlarının üstünde gerçekleşmiştir.
2008-2012 döneminde ise tüketim malları grubu dışında, imalat sanayi
genelinin ve diğer mal gruplarının ithalat artışı üretim artışlarından daha
yüksek olmuştur. Öte yandan küresel krizin etkilerinin sürdüğü bu
dönemde, özellikle ara ve yatırım malları grubunun hem üretiminde hem de
ithalatında, ilk döneme göre önemli düşüşler kendini göstermiştir.
Buna göre ithalatın imalat sanayi geneli ve mal gruplarında, -özellikle
ara mallarında- üretim artış hızına bağlı olarak geliştiğini söyleyebiliriz.
Dönemin tümü olan 2003-2012 itibarıyla, imalat sanayi ithalatı yılda
ortalama yüzde 7,88, tüketim malları ithalatı yüzde 6,04 ve ara malları
ithalatı yüzde 9,27 ile üretim artışının üstünde gerçekleşirken; yatırım
malları ithalatı ise yüzde 6,82 ile üretim artışının biraz altında bir gelişme
göstermiştir.
69
Tablo 17: İmalat Sanayi İthalatı (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı
Düzey
Ortalama Yıllık Artış (%)
2012
2008/
2003
2012/
2008
2012/
2003
83.211 129.929
164.643
9,32
6,10
7,88
Genellikle Tüketim Malları
11.017
14.609
18.669
5,81
6,32
6,04
Gıda Ürünleri İmalatı
2.579
3.492
5.031
6,25
9,56
7,71
İçeceklerin İmalatı
23
182
214
51,29
4,08
28,12
2003
İmalat Sanayi
2008
Tütün Ürünleri İmalatı
350
340
450
-0,55
7,20
2,82
Tekstil Ürünleri İmalatı
4.528
4.127
4.770
-1,84
3,68
0,58
Giyim Eşyaları İmalatı
600
1.865
2.353
25,46
5,98
16,39
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
804
1.249
1.464
9,20
4,05
6,88
Mobilya İmalatı
225
588
643
21,18
2,26
12,37
B.y.s. Diğer İmalat
1.908
2.765
3.745
7,70
7,88
7,78
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
37.198
65.498
82.611
11,98
5,97
9,27
358
795
1.371
17,29
14,61
16,09
1.995
2.663
3.272
5,94
5,29
5,65
37
45
44
4,03
-0,35
2,06
4.238
11.878
17.887
22,89
10,78
17,35
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
13.302
19.190
25.521
7,60
7,39
7,51
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
3.447
4.145
4.027
3,76
-0,72
1,74
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
2.150
2.985
4.169
6,78
8,71
7,63
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
778
1.352
1.595
11,68
4,23
8,30
Ana Metal Sanayi
10.893
22.446
24.725
15,56
2,45
9,54
Genellikle Yatırım Malları
34.996
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
2.154
İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm 7.614
49.822
63.363
7,32
6,20
6,82
3.453
4.278
9,90
5,51
7,92
9.031
11.921
3,47
7,19
5,11
Elektrikli Teçhizat İmalatı
3.353
6.976
8.446
15,78
4,90
10,81
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
11.450
13.798
18.211
3,80
7,18
5,29
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
9.640
13.686
16.024
7,26
4,02
5,81
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
785
2.877
4.483
29,67
11,72
21,36
Cari Fiyatlarla İthalat 2003=100 İmalat Sanayi ÜFE'siyle reelleştirilmiştir.
70
Dönemin tümünde en yüksek ithalat artışı ara malları üreten, -özellikle
kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri, ağaç-mantar ürünleri ve ana
metal sanayi- sektörlerince gerçekleştirilirken; yatırım malları üreten grupta,
özellikle diğer ulaşım araçları imalatı ile elektrikli teçhizat imalatı
sektörlerinin ithalatı oldukça yüksek oranlara varmıştır.
6.6. İmalat Sanayinde İthalat / Üretim Oranları
2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi ithalatı (Tablo 17) ile
üretim (Tablo 1) büyüklükleri kullanılarak 2003 yılından 2012 yılına
kadarki dönemde bazı yıllara ilişkin ithalat / üretim oranları hesaplanarak
Tablo 18’de gösterilmiştir.
İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 37,42 olan ithalat/üretim
oranı, ekonominin hızlı büyüme sürecine girdiği 2003-2007 döneminde,
hızlı bir sıçrama göstererek 2007 yılında yüzde 42,54’e yükselmiştir. Bu
dönemde ithalat/üretim oranının yükselmesinde, Türk lirasının değer
kazanmasının ve uluslararası rekabetin artan yoğunluğunun ve dolayısıyla
üretimin ithalata bağımlılığının artmasının belirleyici olduğu söylenebilir
(Yükseler ve Türkan, 2008, s.90).
Tablo 18: Sektörel İthalat/Üretim Oranları
2003
2007
2008
2009
2010
2011
2012
İmalat Sanayi
0,3742 0,4254 0,4097 0,4113 0,4202 0,4459 0,4272
Genellikle Tüketim Malları
0,1149 0,1324 0,1394 0,1367 0,1381 0,1485 0,1365
Gıda Ürünleri İmalatı
0,0805 0,0709 0,0834 0,0730 0,0678 0,0866 0,0881
İçeceklerin İmalatı
0,0112 0,0380 0,0604 0,0527 0,0523 0,0542 0,0632
Tütün Ürünleri İmalatı
0,1282 0,1206 0,1555 0,1422 0,1489 0,1819 0,1835
Tekstil Ürünleri İmalatı
0,1616 0,1759 0,1734 0,1913 0,1885 0,1783 0,1441
Giyim Eşyaları İmalatı
0,0268 0,0646 0,0909 0,1126 0,1219 0,1201 0,0966
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
0,3286 0,4741 0,4813 0,4319 0,4022 0,4710 0,4197
Mobilya İmalatı
0,0588 0,1135 0,0990 0,0931 0,0919 0,0952 0,0779
71
B.y.s. Diğer İmalat
0,8003 0,5668 0,5661 0,4369 0,5977 0,6179 0,8214
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
0,4841 0,5476 0,5080 0,5221 0,5207 0,5431 0,5482
0,1708 0,1855 0,1845 0,1564 0,1972 0,2399 0,2638
0,5160 0,4914 0,4731 0,4598 0,4633 0,4640 0,4108
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
0,0165 0,0128 0,0132 0,0129 0,0127 0,0145 0,0123
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri
0,4292 0,6085 0,6203 0,9531 0,9495 0,8041 0,8207
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
0,9633 1,4730 1,3009 1,1996 1,2514 1,2949 1,3997
Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı
0,5455 0,8258 0,9500 0,8494 0,7828 0,9000 0,9601
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
0,2368 0,2124 0,1925 0,1972 0,1918 0,2011 0,2029
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm.
0,0701 0,0810 0,0749 0,0737 0,0752 0,0807 0,0728
Ana Metal Sanayi
0,5906 0,6253 0,5129 0,4816 0,4714 0,5050 0,5231
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.
İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür.
İm.
0,7049 0,6390 0,5974 0,6486 0,6740 0,6996 0,6469
Elektrikli Teçhizat İmalatı
0,3697 0,3617 0,3961 0,4426 0,4695 0,4913 0,4156
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
1,5595 1,2176 1,0619 1,1858 1,0605 1,1181 1,0580
Motorlu Kara Taş. Römork İmal.
0,5416 0,5078 0,4991 0,5100 0,5583 0,5789 0,5319
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
0,5395 0,8032 0,7358 0,8693 1,4648 1,6631 1,3482
0,2616 0,2152 0,2104 0,2181 0,1994 0,1993 0,1957
1,3251 1,9844 1,7899 2,1381 2,3884 2,2450 2,3342
2008 yılından itibaren ithalat/üretim oranı yüzde 41-42 civarında
seyretmiş, 2011’de bir miktar yükselmekle birlikte 2012 yılında yaklaşık
yüzde 43 olmuştur. Görüldüğü gibi 2007 yılından sonra ithalat/üretim
oranında önemli bir sıçrama olmamıştır.
Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim
oranı 2003 yılında yüzde 11,49 iken, bu oran 2008 yılında yüzde 13,94
olmuş, 2012 yılında ise yüzde 13,65’e gelmiştir. Bu grupta giyim ve deribavul-ayakkabı sektörlerinde, ithalat/üretim oranlarının arttığı buna karşın,
tekstil sektöründe düştüğü gözlenmektedir.
72
Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim oranı
2003 yılında yüzde 48,41 iken, bu oran 2007 yılında, oldukça yükselerek
yüzde 54,76’ya çıkmış, 2008 yılında yüzde 50,80’e inmiş, 2012 yılında ise
tekrar yükselerek yüzde 54,82 ile 2007 düzeyini yakalamıştır. Bu grupta,
2012 yılı itibarıyla kimyasal ürünler, temel eczacılık ürünleri ve kok
kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörlerinde ithalat/üretim oranı
grup ortalamasının üzerinde bulunmaktadır. Bu sektörlerden kimyasal
ürünler sektörünün ithalatı üretiminin de üstünde gerçekleşmiştir.
Yatırım malı üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim oranı
2003 yılında yüzde 70,49 iken, bu oran 2008 yılında yüzde 59,74’e düşmüş,
2012 yılında ise tekrar artışa geçerek yüzde 64,69’a yükselmiştir. Bu grupta
da bilgisayar, elektronik ve optik ürünler, diğer ulaşım araçları sektörlerinde
ithalat/üretim oranı oldukça yüksek ve artış eğilimi gösterirken, b.y.s.
makine ve ekipman sektöründe ithalat/üretim oranı yine oldukça yüksek,
ama az da olsa bir düşüş göstermektedir. 2003 yılından 2012 yılına
ithalat/üretim oranında en önemli düşüş makine ve teçhizat hariç,
fabrikasyon metal ürünleri sektöründe görünmektedir.
Buna göre, 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranında olduğu gibi,
ithalat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği grup yine ara malları
grubudur. Katma değer cinsinden verimlilikte en büyük gerilemenin
yaşandığı bu grup, girdi/üretim oranında ise en yüksek artışa sahiptir.
İthalat/üretim oranının, zaman içinde düşmesine rağmen, yine en yüksek
olduğu grup ise yatırım malları üreten sektörlerdir.
6.7.
İmalat Sanayinde İthalat / Arz Oranları
İlgili sektör arzının ne ölçüde ithalat tarafından karşılandığını gösteren
ithalat/arz oranı, ilgili sektör ithalatının sektörün üretim ve ithalatı
toplamına oranlanmasıyla elde edilmiştir. Fiyat hareketlerinden
etkilenmemek için, yine 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi üretim
ve ithalat büyüklükleri kullanılarak bulunan ihracat/arz oranları Tablo 19’de
gösterilmiştir.
İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 27,23 olan ithalat/arz
oranı, 2008 yılında yüzde 29,06’ya, 2012 yılında da yüzde 29,93’e
73
yükselmiştir. Buradan görüldüğü gibi, imalat sanayinde ithalatın toplam arz
içindeki oranı giderek artmaktadır. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla,
imalat sanayi üretiminin ortalama yıllık yüzde 6,34, ithalatının yüzde 7,88,
ihracatının da, üretim ve ithalat artışından daha yüksek bir oranda, yüzde
8,09’lik artış göstermiş olması, imalat sanayinde, özellikle ihracatın ve
üretimin ithalata bağımlılığını açıklar niteliktedir.
Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ithalat/arz oranı,
2003 yılında yüzde 10,30’dan 2008 yılında yüzde 12,23’e yükselmiş, 2012
yılında ise yüzde 12,01’e gelmiştir. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla
toplam arz içinde ithalatın payının artmasında, özellikle deri ile ilgili
ürünler, giyim ve tütün ürünleri sektörleri etkili olmuştur.
Ara malları üreten sektörler grubunda ithalat/arz oranı, 2003 yılında
yüzde 32,62’den 2008 yılında 33,69’a, 2012 yılında da yüzde 35,41’e
yükselmiştir. Görüldüğü gibi bu grupta toplam arz içinde ithalatın payında
sürekli bir artış söz konusudur. Bu artışta, özellikle kok kömürü; rafine
edilmiş petrol ürünleri, temel eczacılık ürünleri, kimyasal ürünler ile ağaç
ve mantar ürünleri sektörleri etkili olmuştur. Kimyasal ürünlerde toplam
arzın yarısından fazlasını, temel eczacılık ürünleri ve kok kömüründe yarıya
yakın kısmını ithalat oluşturmuştur.
Yatırım malları üreten sektörler grubunda ithalat/arz oranı, 2003
yılında yüzde 41,35 iken, 2008 yılında yüzde 37,40’a düşmüş, 2012 yılında
ise tekrar yükselerek yüzde 39,28’e çıkmıştır. Ara malları grubunun tersine,
2003-2012 dönemi itibarıyla yatırım malları grubunun toplam arzı içinde
ithalatın payı iki puandan fazla düşüş göstermiştir. Diğer mal gruplarının
tersine yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı bu grupta ithalat/arz
oranının düşmesinde, b.y.s. makine ve ekipman imalatı, makine ve teçhizat
hariç, fabrikasyon metal ürünleri ile motorlu kara taşıtları imalatı sektörleri
etkili olmuştur. Buna karşı, özellikle diğer ulaşım araçları imalatı ile
bilgisayar, elektronik ve optik ürünleri sektörlerinde ithalat/arz oranı hem
yüksek hem de artış eğilimi göstermiştir.
Öte yandan tüm mal grupları arasında toplam arzı içinde en düşük
ithalat payına sahip grup tüketim malları grubu iken, en yüksek ithalat payı
yatırım malları grubundadır.
74
Tablo 19: Sektörel İthalat/Arz Oranları
2003
2007
2008
2009
2010
2011
2012
0,2723
0,2985 0,2906
0,2914
0,2959
0,3084 0,2993
0,1030
0,1169 0,1223
0,1203
0,1213
0,1293 0,1201
0,0745
0,0662 0,0770
0,0681
0,0635
0,0797 0,0809
0,0111
0,0366 0,0569
0,0501
0,0497
0,0514 0,0595
Tütün Ürünleri İmalatı
0,1136
0,1077 0,1345
0,1245
0,1296
0,1539 0,1551
Tekstil Ürünleri İmalatı
0,1391
0,1496 0,1478
0,1606
0,1586
0,1513 0,1260
Giyim Eşyaları İmalatı
0,0261
0,0607 0,0833
0,1012
0,1087
0,1072 0,0881
Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı
0,2473
0,3216 0,3249
0,3016
0,2868
0,3202 0,2956
0,0555
0,1019 0,0901
0,0851
0,0842
0,0869 0,0723
0,4445
0,3618 0,3615
0,3040
0,3741
0,3819 0,4510
0,3262
0,3538 0,3369
0,3430
0,3424
0,3520 0,3541
0,1352
0,1647
0,1935 0,2088
0,3150
0,3166
0,3169 0,2912
0,0128
0,0125
0,0143 0,0121
İmalat Sanayi
Genellikle Tüketim Malları
Gıda Ürünleri İmalatı
İçeceklerin İmalatı
Mobilya İmalatı
B.y.s. Diğer İmalat
Genellikle Ara Malları
Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya
hariç)
Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı
Basım ve Yayım (Kayıtlı Med.
Çoğ.)
0,1459
0,3404
0,0162
0,1565 0,1557
0,3295 0,3212
0,0126 0,0130
Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 0,3003
0,3783 0,3828
0,4880
0,4870
0,4457 0,4508
Kimyasal Madde ve Ürünl. İm.
Temel Ecz. Ürün ve Malz.
İmalatı
0,4906
0,5956 0,5654
0,5454
0,5558
0,5643 0,5833
0,4593
0,4391
0,4737 0,4898
Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm.
0,1915
0,1752 0,1614
0,1647
0,1609
0,1674 0,1687
Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 0,0655
0,0749 0,0697
0,0686
0,0700
0,0746 0,0679
Ana Metal Sanayi
0,3713
0,3847 0,3390
0,3250
0,3204
0,3356 0,3435
Genellikle Yatırım Malları
Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met.
Ür. İm.
Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür.
İm.
0,4135
0,3899 0,3740
0,3934
0,4026
0,4116 0,3928
0,1790
0,1663
0,1662 0,1636
0,6813
0,7049
0,6918 0,7001
Elektrikli Teçhizat İmalatı
0,2699
0,2656 0,2837
0,3068
0,3195
0,3294 0,2936
B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal.
0,6093
0,5491 0,5150
0,5425
0,5147
0,5279 0,5141
Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 0,3513
0,3368 0,3329
0,3378
0,3583
0,3666 0,3472
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı
0,4454 0,4239
0,4650
0,5943
0,6245 0,5742
0,3530
0,2074
0,5699
0,3504
0,4523 0,4872
0,1771 0,1739
0,6649 0,6416
75
6.8.
İhracat ve İthalat Arz Oranlarının Gelişimi
Tablo 20’de imalat sanayi geneli ve mal gruplarının alt dönemler ve
2003-2012 döneminin tümü itibarıyla ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının
gelişimi, ortalama yıllık artış oranları ile gösterilmiştir. Böylece daha önce
verilen ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının gerek imalat sanayi genelinde
gerekse ana mal grupları bazında zaman içinde gösterdikleri gelişmeyi
birlikte görmek mümkün olabilecektir.
Tablo 20: İhracat ve İthalat Arz Oranlarının Ortalama Yıllık Artışı (%)
2008/2003
2012/2008
2012/2003
İhr./Arz İth./Arz İhr./Arz İth./Arz İhr./Arz İth./Arz
İmalat Sanayi
2,31
1,31
-0,04
0,74
1,26
1,06
Genellikle Tüketim Malları
-1,71
3,49
0,10
-0,45
-0,91
1,72
Genellikle Ara Malları
7,96
0,65
2,66
1,25
5,57
0,92
Genellikle Yatırım Malları
3,27
-1,99
-3,16
1,23
0,36
-0,57
İmalat sanayi genelinde 2003-2008 döneminde, ithalat/arz oranı
ortalama yıllık yüzde 1,31 oranında artış gösterirken, ihracat/arz oranı
yüzde 2,31 oranında artmıştır. İlgili dönemde arzı oluşturan üretim ve
ithalat da artarken, ihracat/arz oranının ithalat/arz oranından daha yüksek
hızda artması, imalat sanayinin toplam arzına oranla ihracat performansını
giderek artırması demektir. Buna karşı 2008-2012 döneminde, yine üretim
ve ithalatta artışlar söz konusu iken, bu kez ithalattaki artışın ihracattaki
artıştan daha yüksek gelişmesi, hem ihracat/arz oranının gerilemesi hem de
bu oranın ithalat/arz oranındaki artışın altında kalması sonucunu
doğurmuştur. Bu sonuçta küresel krizin, özellikle 2008 yılından sonra
üretim, ithalat ve ihracat üzerindeki olumsuz etkileri belirleyici olmuştur.
2003-2012 dönemi itibarıyla ihracattaki ortalama yıllık artışın ithalat ve
üretim artışının biraz üstünde gelişmesi, ihracat/arz oranındaki ortalama
yıllık artışın ithalat/arz oranındaki artıştan 20 baz puan kadar yüksek
olmasını sağlamıştır.
76
Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008
döneminde, ihracat/arz oranı ortalama yıllık yüzde 1,71 oranında gerilerken,
ithalat/arz oranı yüzde 3,49 oranında artmıştır. Bu dönemde bu grubun
ihracatındaki artışın ortalama yıllık yüzde 0,49 gibi sıfıra yaklaşması
yanında üretim artışının da yüzde 1,79 gibi oldukça düşük kalması, özellikle
nihai talebi karşılamaya yönelik ithalatı ortalama yıllık yüzde 5,81’lik bir
artışa yükseltmiş görünmektedir. 2008-2012 döneminde, ihracat/arz
oranının gelişiminde az da olsa bir iyileşme görülürken, ithalat/arz oranında
da düşük bir gerileme söz konusudur. Bu gelişmede, özellikle ilk döneme
göre -ithalatta artış trendi sürerken-, ihracat ve üretim artışlarında görülen
iyileşmeler etkili olmuştur. 2003-2012 dönemi itibarıyla, tüketim malları
grubunun toplam arzına oranla ihracatının düştüğünü, buna karşı ithalatının
artığını görmekteyiz. Toplam ihracat içinde yaklaşık yüzde 30 gibi önemli,
toplam ithalat içinde de yaklaşık yüzde 9 gibi oldukça düşük bir paya sahip
bu grubun ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının bu gelişimi dikkat çekicidir.
Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008
döneminde, ihracat/arz oranı, tüm mal gruplarının oldukça üstünde ortalama
yıllık yüzde 7,96 oranında artarken, ithalat/arz oranındaki artış sadece yüzde
0,65 olmuştur. Bu dönemde bu grupta üretim ve ithalat birbirine yakın
oranlarda artış gösterirken, ihracat artışı oldukça yüksek oranlarda
gerçekleşmiştir. 2008-2012 döneminde de, ilk döneme göre yüksek olmasa
da ihracat artışının ithalat ve üretim artışından daha yüksek gerçekleşmesi,
ihracat/arz oranının ithalat/arz oranına göre ortalama yıllık 1,5 puan kadar
daha hızlı artmasını sağlamıştır. Bu oranlar itibarıyla küresel kriz, ara
malları üreten grubu tüketim malları üreten grubu etkilediği kadar
etkilememiş görünmektedir. 2003-2012 dönemi itibarıyla, bu grubun toplam
arzına oranla ihracatı yüzde 5,57, ithalatı ise ancak yüzde 0,92 oranında
artış göstermiştir. Bu sonuçta, ithalat ve üretim artışlarına kıyasla oldukça
yüksek ihracat artışının etkili olduğu görülmektedir.
Yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008
döneminde, ihracat/arz oranı, ortalama yıllık yüzde 3,27 oranında artarken,
ithalat/arz oranında yüzde 1,99 oranında gerileme olmuştur. Bu dönemde
ihracat/arz oranının bu artışında ihracat artışının üretim ve ithalat artışından
daha hızlı gelişmesi; ithalat/arz oranının gerilemesinde ise, diğer mal
gruplarının aksine, üretimin ithalattan daha yüksek artış göstermesi
belirleyici olmuştur. 2008-2012 döneminde ise bu kez ihracat/arz oranında
77
yüzde 3,16’lık gerileme; ithalat/arz oranında yüzde 1,23’lük bir artış
gerçekleşmiştir. İhracat/arz oranının gerilemesinde, ihracat artışının hem
üretimden hem de ithalattan oldukça düşük bir hızla artması belirleyici
olmuştur. Öte yandan ithalat/arz oranının yükselmesinde, üretim artışının ilk
döneme göre oldukça düşük kalması ve ithalat artışının daha yüksek oranda
gelişmesi etkili olmuştur. Anlaşılan o ki, küresel kriz, Türkiye’de yatırım
malları üretimini ve önemli ölçüde ihracatını belirgin bir biçimde olumsuz
etkilerken, bu malların ithalatında büyük bir olumsuzluk yaratmamıştır.
Bunun sonucunda, bu dönemde, diğer mal gruplarının aksine yatırım
malları grubunda ihracat/arz oranı önemli ölçüde gerilemiş; buna karşın
ithalat/arz oranı, ara malları grubununkine çok yakın oranda artış
göstermiştir. Dönemin tümü olan 2003-2012 itibarıyla, bu grubun üretim,
ihracat ve ithalatı ortalama yıllık yüzde 7 ila 8 aralığında, birbirine çok
yakın oranlarda artmış, bunun sonucunda da ihracat/arz ve ithalat/arz
oranları sıfıra yakın değişmeler göstermiştir.
ÖZET VE SONUÇ
Bu çalışmada Türkiye imalat sanayinin 2003-2012 döneminde
gösterdiği gelişme; üretim, istihdam, katma değer, verimlilik ve dış
ekonomik büyüklükler esas alınarak incelenmiştir. Bu analizde, özellikle
2001 Krizi sonrası 2008’e kadarki dönem ile 2008 Küresel Kriz sonrası
2012’ye kadarki dönem ayırımı yapılmış; böylece iki farklı kriz sonrası iki
farklı dönemde imalat sanayindeki gelişmelerin daha açık bir biçimde
ortaya konulması amaçlanmıştır.
2003-2008 dönemine göre 2008-2012 döneminde hızı düşmekle
birlikte 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla Türkiye imalat sanayi üretimi
ortalama yıllık artış yüzde 6,34 oranında artış göstermiştir. Artışın başını
yatırım malları üreten sektörlerin çektiğini, onun hemen ardından ara
malları üreten sektörlerin geldiği görülmektedir.
2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde üretimin bileşiminde tüketim
mallarının payı düşerken ara ve yatırım mallarının payı artış göstermiş; bu
gelişme, özellikle 2003-2008 arasında belirginleşmiştir. Türkiye imalat
sanayi üretiminin 2012 yılı itibarıyla üçte ikiye yakını ara ve yatırım
mallarından oluşmaktadır.
İmalat sanayi katma değeri ortalama yıllık yüzde 2,26 gibi bir oranda
artış göstermiştir. Gerek alt dönemlerde gerekse dönemin tümünde katma
78
değer artışının üretim artışının oldukça altında seyretmesi, imalat sanayi
üretiminin giderek daha düşük katma değer yaratması anlamına
gelmektedir. Başka bir deyişle, birim üretimle yaratılan katma değer sürekli
düşerken; birim üretim başına girdi gereği artış göstermiştir.
Öte yandan en yüksek katma değer/üretim oranı, yatırım malları
grubunda elde edilirken; imalat sanayi üretimi ve katma değeri içinde en
yüksek paya sahip olan ara malları grubunda bu oran, 2003 yılından sonra,
en düşük düzeyde gerçekleşir olmuştur.
İlgili dönemde imalat sanayinde ücret/üretim oranında çok önemli bir
değişme olmadığı halde, ücret/katma değer oranı önemli ölçüde artış
göstermiştir. Ücret/katma değer oranındaki artış 2003’ten 2012 yılına yüzde
50’nin üzerinde olmuştur.
İmalat sanayi genelinde, istihdam ilk döneme göre ikinci dönemde
azalan bir hızla artış göstermiştir. İkinci dönemde, özellikle 2009 yılında
yaşanan olumsuz ekonomik koşullar istihdama etkili bir biçimde
yansımıştır. Dönemin tümü itibariyle istihdamdaki ortalama yıllık artış
yüzde 5,18 olmuştur.
Türkiye imalat sanayi istihdamında en yüksek artışın, üretim ve katma
değer artışında olduğu gibi, yatırım malları üreten sektörlerde
gerçekleştirildiğini, onun hemen ardından ara malları üreten sektörlerin
geldiğini görüyoruz.
Çalışan başına üretim cinsinden imalat sanayinde verimlilik, ilk
dönemde ortalama yıllık yüzde 1,78 oranında; ikinci dönemde ise sıfıra
yakın bir artış göstermiştir. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık artış
yüzde 1,09 olmuştur.
Çalışan başına düşen katma değer cinsinden verimlilik büyüklüğü ise,
her iki alt dönem itibarıyla de gerileme göstermiştir. Dönemin tümü
itibarıyla ortalama yıllık gerileme yüzde 2,78 oranında olmuştur. İmalat
sanayi genelinde, çalışan başına üretim artarken, çalışan başına katma
değerin gerilemesinin temel nedeni, bu dönemde artan istihdamın oransal
olarak giderek daha düşük katma değer yaratacak bir üretim biçimiyle
sağlanıyor olmasıdır. Ayrıca bu, artan üretimin bileşiminde girdi-üretim
oranının katma değer-üretim oranı aleyhine giderek artması anlamına
gelmektedir.
Katma Değer/İstihdam Oranları ve artışına ilişkin gelişmeler ışığında
sonuç olarak şu değerlendirmeleri yapabiliriz:
79
 Bu dönemde imalat sanayi genelinde katma değerdeki ve
istihdamdaki ortalama yıllık artış, özellikle yatırım malları ve ara malları
grubunun etkisiyle pozitif oranda olmuştur.
 Gerek imalat sanayi genelinde gerek mal gruplarında, çalışan
başına üretim pozitif gelişme gösterirken, çalışan başına katma değerde
gelişme negatif oranlarda olmuştur.
 Toplam 24 alt sektörden sadece içecek, tütün ürünleri, ağaç-mantar
ürünleri, kâğıt ürünleri, fabrikasyon metal ürünleri, makine-ekipman
imalatı, diğer ulaşım araçları ile makine-ekipman kurulumu olmak üzere 8
sektörde çalışan başına katma değer pozitif gelişme göstermiştir.
 Geriye kalan 16 sektörden temel eczacılık ürünleri ile bilgisayarelektronik ürünleri sektörleri dışındaki sektörlerin üretimi artarken, çalışan
başına katma değerin gerilemesi, daha düşük katma değerli üretim
yapıldığını göstermektedir.
2003’ten 2012’ye katma değer/üretim oranında en fazla düşüş imalat
sanayi katma değerindeki payı en yüksek olan ara malları grubunda
gerçekleşmiştir.
İmalat sanayinin gösterdiği büyümeyi ayrıştırdığımızda; ilk dönemde;
üretim büyümesinin yaklaşık yüzde 75’inin istihdam artışından, yüzde
24’ünün verimlilik artışından; ikinci dönemde yüzde 95’inin istihdam
artışından, ancak yüzde 5’inin verimlilik artışından; dönemin tümünde ise
yaklaşık yüzde 82’sinin istihdam artışından, yüzde 17’sinin verimlilik
artışından kaynaklandığı görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, 2008-2012
dönemi üretim artışının temel kaynağı istihdam artışıdır.
İlginç olan gelişme katma değer büyümesinde görülmektedir: 20032008 döneminde; katma değer cinsinden işgücü verimliliği ortalama yıllık
yüzde 3,08 oranında gerilerken, katma değeri yüzde 2,27 oranında artıran,
istihdamın yüzde 5,52 oranında artış göstermesidir. Bir başka ifadeyle bu
dönemde imalat sanayi katma değer büyümesi, tümüyle, verimliliğin negatif
etkisini de gideren istihdam artışından kaynaklanmıştır. Benzer gelişmeler
hem 2008-2012 ve hem de dönemin tümü için söz konusudur.
2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranının en fazla artış
gösterdiği mal grubu genellikle ara malları üreten sektörler olurken, bu
oranın en yüksek olduğu grubu genellikle yatırım malları üreten
sektörler oluşturmaktadır.
80
İmalat sanayi genelinde üretim ve istihdama oranla ihracat artış
gösterirken, bu ihracat, üretim ve istihdama oranla giderek daha düşük
katma değer yaratılarak yapılmış görünmektedir.
2012 yılı itibarıyla, çalışan başına en yüksek ihracatın ve en
yüksek katma değerin, ara malları üreten sektörlerce
gerçekleştirildiği; onu, yatırım malları üreten sektörlerin izlediği
görülmektedir. Üretimine oranla ihracatı ve katma değerinin
yüksekliği açısından yatırım malları grubu ilk sırada; ara malları
grubu ise görece en düşük katma değerli üretim yaparak
ihracat/üretim oranında ikinci sırada bulunmaktadır.
İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 21,82 olan ihracat/arz
oranı, 2012 yılında, yaklaşık yüzde 24 civarında 2008 yılındaki düzeyini
korumuştur. Aynı dönemlerde ihracatın gösterdiği gelişme de dikkate
alındığında, 2008-2012 döneminde imalat sanayi ihracat gücünde bir
durgunluk yaşandığı görülmektedir.
2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde, ara malları grubunda yer alan
sektörlerin ihracat/üretim oranları ile ihracat/arz oranları arasındaki farkın
giderek açıldığı, başka bir ifadeyle ihracat performanslarının giderek
ithalata bağlı hale geldiği görülmektedir.
İhracat/üretim oranında olduğu gibi diğer gruplara göre en yüksek
ihracat/arz oranına sahip olan yatırım malları üreten grup da, ihracat/arz
oranında 2003-2008 döneminde gösterdiği performansı 2008-2012
döneminde gösterememiştir. Öte yandan ihracat/üretim oranı ile ihracat/arz
oranı arasındaki en yüksek farkın bu grupta olduğu görülmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, 2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde,
gerek ihracat/üretim oranının gerekse ihracat/arz oranının dönem başına
göre yükselmesinde belirleyici grup, ara malları üreten sektörler grubu
olmuştur.
İmalat sanayi genelinde ithalat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 37,42
iken, ekonominin hızlı büyüme sürecine girdiği 2003-2007 döneminde, hızlı
bir sıçrama göstererek 2007 yılında yüzde 42,54’e yükselmiştir. 2008
yılından itibaren ithalat/üretim oranı yüzde 41-42 civarında seyretmiş,
2011’de bir miktar yükselmekle birlikte 2012 yılında yaklaşık yüzde 43
olmuştur. Görüldüğü gibi 2007 yılından sonra ithalat/üretim oranında
önemli bir sıçrama olmamıştır.
81
2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranında olduğu gibi,
ithalat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği grup yine ara malları
üreten sektörler olurken, bu oranın zaman içinde düşmesine rağmen yine
en yüksek olduğu grubu yatırım malları üreten sektörler oluşturmaktadır.
İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 27,23 olan ithalat/arz
oranı, 2008 yılında yüzde 29,06’ya, 2012 yılında da yaklaşık yüzde 30’a
yükselmiştir. Buradan görüldüğü gibi, imalat sanayinde ithalatın toplam
arz içindeki oranı giderek artmaktadır. İmalat sanayi üretiminin,
ithalatının ve ihracatının artış oranları, özellikle ihracatın ve üretimin
ithalata bağımlılığını açıklar niteliktedir.
82
KAYNAKÇA
Doğruel, A.S. ve Doğruel, F. (2008). Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış,
Yayın No: TÜSİAD-T/2008-05/466. TÜSİAD, İstanbul.
DPT (2010). 2010 Yılı Programı.
10 Temmuz 2014 tarihinde
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/YillikProgramlar/Attachments/4/2010
adresinden erişildi.
EKONOMİ BAKANLIĞI. (2012). Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), (20132015).
05 Temmuz 2014 tarihinde http://www.ekonomi.gov.tr/upload/3819CABCD34E adresinden erişildi.
Saygılı, Ş., Cihan, C. vd (2012). Türkiye İmalat Sanayiinde İthal Girdi
Kullanımı. İktisat, İşletme ve Finans. 27 (321) 2012: 09-38.
03. 12. 2012 tarihinde www.iif.com.tr adresinden erişildi.
TCMB (2011), Yıllık Rapor 2010.
15 Temmuz 2014 tarihinde
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/e5387637-e133-4b1d-9b202f5dbac9c701/10turkce.pdf adresinden erişildi.
TÜİK: Temel İstatistikler, İstihdam, İşsizlik ve Ücret.
06 Temmuz 2014 tarihinde
http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist adresinden erişildi.
TÜİK: Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri.
15 Nisan 2015 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1035
adresinden erişildi.
TÜİK: Harcama Yöntemi İle GSYH.
10 Nisan 2014 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1063
adresinden erişildi.
TÜİK: Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi.
20 Nisan 2015 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1076
adresinden erişildi.
TÜİK: Dış Ticaret İstatistikleri.
83
26 Mayıs 2014 tarihinde
http://rapor.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?disticaretdb2=&report=IHT0147
adresinden erişildi.
Yükseler, Z. ve Türkan, E. (2008). Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaret
Yapısında Dönüşüm, Yayın No:TÜSİAD-T/2008-02/453. TÜSİAD,
İstanbul.
84
TÜRKİYE’DEKİ ENDÜSTRİYEL KÜMELERİN DURUMU
Dr. Ahmet Erkoç
[email protected]
ÖZET
Türkiye’deki Endüstriyel Kümelerin Durumu
Küreselleşmeyle birlikte serbestleşen ticaret rekabet üstünlüğünü çok
önemli bir hale getirmiştir. Dünyanın herhangi bir yerindeki işletme veya
kümeler yalnız uluslar arası pazarda değil iç pazarda da rakip olarak
karşımıza çıkabilmektedir. Zorlaşan rekabet koşullarında başarılı olabilmek
için önerilen yöntemlerden biri kümelenmedir. Kümelenme ekonomik,
teknolojik, sosyal, kültürel boyutlarla şekillenmektedir. Bu çalışmanın
amacı Türkiye’deki kümelerin mevcut durumunu belirlemektir. Kümelerin
sorunlarını, zayıf ve kuvvetli yönlerini, ihtiyaçlarını belirlemek için
Türkiye’nin altı bölgesinde, 65 katılımcıyla ampirik bir saha çalışması
düzenlenmiştir. Katılımcılar kümelenme kavramına dahil olan; küme
koordinatörleri, bakanlık görevlileri, üniversiteler, Ticaret ve Sanayi Odaları
gibi kuruluşlardan seçilmiştir.
Anahtar kelimeler:
Kümelenme
Endüstriyel
Küme,
Kümelenme,
Türkiye’de
ABSTRACT
The Status of Industrial Cluster in Turkey
The competitive advantage is considered one of the most important subject
in globalization period. With the liberalization of trade, any company or
cluster could be competitor to another company at international or domestic
market. The clustering could be the way to achieve competitive advantage
in the challenging worldwide trade. The clustering concept are formed by
economic, technological, social, and cultural dimension of the society. The
purpose of the study is define the existing status of industrial cluster in
Turkey. The characteristics of existing clusters in Turkey were empirically
studied. The cluster's requirements, problems, strong and weak points were
defined empirically with site study. This study was conducted with 65
85
participants from 6 different regions of Turkey. The participants were
selected from cluster coordinators, ministry experts, university staff, and
Chambers of Commerce experts. All of them were related with clustering
concept.
Key words:Industrial Cluster, Clustering, Clustering in Turkey
1. GİRİŞ
Günümüzde politik, yasal, ekonomik, sosyokültürel, demografik, teknolojik
ve uluslararası
konulardaki
değişimler, gelişimler eskisiyle
kıyaslanmayacak derecede hızlı ve kapsamlı bir şekilde gerçekleşmektedir.
Küreselleşme bu değişimi hızlandırarak işletmelerin yalnız kendi
çabalarıyla başedemeyeceği bir konuma getirmiştir. Küreselleşme;
ekonomik faaliyetler yanında bilgi, teknoloji ve fikirlerin tüm dünya
ülkelerinde engelsiz olarak yayılması ve bu yayılmayı destekleyen politik,
yasal, ekonomik, sosyokültürel düzenlemeleri tanımlayan bir kavram olarak
tanımlanmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2010, s.309). Küreselleşmenin kültüre
yaptığı etkiler de göz önüne alınması gereken diğer bir önemli noktadır.
Küreselleşmenin etkileriyle rekabet yalnız bölgesel değil uluslar arası
düzeyde gerçekleşmektedir. Teknolojideki hızlı değişim, gelişen tasarım ve
üretim süreçleri, kısalan ürün ömürleri, serbestleşen ticaret farklı ülkede
veya ülkelerde konumlanmış çok sayıda işletmeyi de yerel pazarda rakip
olarak karşımıza çıkarmaktadır. Teknolojideki ilerleme ve küreselleşme
birbirlerini destekleyerek daha ucuz, hızlı, kaliteli, yeni ürün ve hizmetin
müşteriye sunulmasını mümkün kılmıştır. Pazarlar alıcı pazarı haline
gelmiştir. Müşteri kararı marka yönelimli olabilmektedir. İşletmelerin bu
yeni duruma uyabilmesi, rekabet üstünlüğü elde edebilmesi için önerilen
yöntemlerden biri de kümelenmedir. Türkiye kümelenme çalışmalarını
dünyada ilk başlatan ülkelerden biridir. 1999 yılında başlayan çalışmalarla
çok sayıda kümelenme çalışması gerçekleştirilmiştir. Kümelenme yerel,
bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde ekonomik, teknolojik ve toplumsal
değişkenlerle
şekillenmektedir. Kümelenme ana sektördeki firmalar,
destekleyici firmalar, yerel çevre, kamu kurumları, eğitim kurumları, sivil
toplum kurumları gibi çok çeşitli kurumların işbirliği içinde çalışmalarını
gerektirmektedir. Kümelenmeyle ilgili resmi kurumlar Ekonomi, Kalkınma,
86
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlıkları ve ilgili kuruluşlarıdır. Bu çalışma
Türkiye’deki endüstriyel kümelerin durumunu, ihtiyaçlarını, sorunlarını,
geliştirme önerilerini, tiplerini, gelecek beklentilerini belirleyerek daha
güçlü kümelerin oluşturulmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Bu
amaçla yapılan
literatür taraması ve saha mülakatları sonrasında
oluşturulan anketle kümelenme konusunda çalışan uzmanların görüşleri
bilimsel metotlarla toplanarak analiz edilmiştir.
Çalışmanın Amacı:
Kümelenme çok çeşitli kurumların etkileşimiyle oluşan bir yapı olduğu için
oldukça karmaşık konuları ve sorunları barındırmaktadır. Literatür taraması
ve saha mülakatlarıyla belirlenen araştırma sorularının cevapları
araştırılarak Türkiye’deki kümelerin durumu, ihtiyaçları, sorunları,
geliştirme önerileri, tipleri, gelecek beklentileri belirlenmeye çalışılmıştır.
Böylece kümelenme çalışmalarının daha etkili yapılabilmesine katkı
sağlayacak bilgilerin ortaya çıkarılarak, kümelenme çalışmalarının
başarısına katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Çalışmanın Önemi
Kümelenme yaklaşımı rekabet üstünlüğü elde ederek, yerel, bölgesel, ulusal
ve küresel bir ekonomik güç olabilmek amacıyla dünyanın 75’yen fazla
ülkesinde uygulanmaktadır. Türkiye’de de çok sayıda kümelenme
çalışmaları mevcuttur. Kümelenmenin başarıyla ve hızlı bir şekilde
gerçekleşmesi her düzeydeki ekonomik kalkınma çalışmalarını daha etkin
kılmaktadır. Bu konuda oluşturulacak bilgiler kümelerin daha hızlı ve güçlü
gelişimini sağlayabilecektir.
1. KÜME KAVRAMI
Kümelenme (yığınlar) antik şehirlere kadar uzanan bir uygulamadır.
Ticarette ve zanaatta işbirliği, lobicilik, mesleki eğitim, belirli bir zanaat
kolu içinde mutabık kalınan kurallara uyma kültürü, Anadolu’da 12.
Yüzyıldan beri mevcut olan ‘’Ahilik’’ kurumunda da gözlenmektedir.
Bu toplanmaların belirli avantajlar sağladığı bilinmekte ve
uygulanmaktadır. Kümelerin rekabet üstünlüğü sağladığı görüşü Alfred
Marshall’ın (1920) İngiltere’deki endüstriyel bölgelerde yaptığı çalışmalara
87
dayandırılmaktadır. Kümelenmenin yaygınlık kazanmasındaki en önemli
katkı M. Porter tarafından yapılmıştır. Porter’ın rekabet ve kümelenme
konusundaki temel çalışmaları; 1980 yılında yayınladığı Rekabet Stratejisi;
1990 yılında yayınlanan Ulusların Rekabet Avantajı (Elmas modeli)
kitapları ve 1998’de Harward Business Review’da yayınladığı Kümeler ve
Rekabetin Yeni Ekonomisi makalesidir. Porter 2003 yılında yayınladığı
‘’Bölgelerin Ekonomik performansı’’ çalışmasıyla örnek olay yönteminin
yaygın olarak uygulanmasına öncülük etmiştir.
Kümenin tanımı konusunda görüş birliği sağlanamamıştır. Porter’a (1998)
göre küme; ‘’Birbiriyle rekabet eden, ama aynı zamanda işbirliği de yapan
belirli alanlarda birbirlerine bağlı şirketler, uzman tedarikçiler, hizmet
sağlayıcılar, ilgili sektörlerdeki firmalar ve bağlantılı kurumlardan (örneğin
üniversiteler, ticaret birlikleri) coğrafi yoğunlaşmalar..’’ .
Morosini (2004)’nin tanımına göre; ‘’Endüstriyel küme, belirli bir coğrafi
alanda sıkı ilişkiler içinde olan insanların sosyal topluluğu ve ekonomik
faktörler topluluğu ile karakterize edilen sosyoekonomik kuruluştur’’.
Kümelenme; Porter’ın (1998) deyişiyle parçalarının toplamından daha
büyük bir güç oluşturulabilmektedir. Bu görüş Porter’ın yaptığı saha
çalışmalarıyla kanıtlanmıştır.
Küme konusunda değişik tanımlar olmasına rağmen çoğunluğunun
birleştiği kavramlar şunlardır; coğrafi bir bölgede yoğunlaşma, benzer veya
tamamlayıcı konularda çalışma, uzmanlaşma, bilgi ve inovasyon yaratma,
hem işbirliği hem de rekabet içinde olma, sosyal bir sistem oluşturma,
küme içinde ve çevresiyle (üniversiteler, araştırma kurumları, kamu ve sivil
toplum kuruluşları) rekabet gücünü arttırmak amacıyla bilinçli ve sürekli
işbirliği yapma, gelişkin bir fiziki altyapı, uzman tedarikçiler ve destekleyici
işletmelere, sahip olmadır.
88
Merkez
Merkez
Sektördeki
Sektör
İşletmeler Destek
kurumları
Bilgi ve işbirliği
altyapısı
Fiziksel altyapı
Şekil 1: Kümeyi Oluşturan Katmanlar
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı(2014), Yerel Paydaşlar İçin Kümelenme
Kılavuzu, s.15.
Kümelenme işletmelerin verimliliğini, üretkenliğini, inovasyon kabiliyetini,
uzmanlaşmasını, bilgi üretme kabiliyetini arttırarak sürdürülebilir rekabet
üstünlüğü elde etmesini kolaylaştırmaktadır.
2. DÜNYADAKİ KÜMELENME UYGULAMALARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
Kümelenme programları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bölgesel ve
ulusal düzeyde uygulanmaktadır. ABD’de ARGE ve yenilikçilik projeleri
merkezi hükümet tarafından desteklenmekte, risk sermayesinin önemli rolü
ile verimli bir iş ortamı sağlanmaktadır. Özellikle biyoteknoloji alanındaki
kümeler dünyanın en başarılı kümelerindendir. Girişimcilik kültürü
kümelerin oluşturulması ve geliştirilmesi aşamasında en önemli etkenlerden
biridir. Eski Doğu Bloku ülkelerinde sosyal sermaye ve güven eksikliği
küme gelişiminin önündeki büyük engellerden biridir. Devletin müdahalesi
89
genellikle katalizör olarak ve ortamın uygunluğunu sağlayarak
gerçekleşmektedir. Almanya’daki Heidelberg kümesi kumu müdahalesinin
mevcut potansiyeli harekete geçirmedeki rolünü etkili bir şekilde
göstermektedir (Chiaroni & Chiesa, 2006). Yetişmiş insan gücünün,
uzmanlaşmanın olduğu bölgelerdeki krizler aynı zamanda yeni kümelerin
kamu desteği ile oluşturulması için birer fırsat olarak da
değerlendirilebilmektedir. Bu konuda Avrupa’daki Biovalley Kümesi
(Fransa, Almanya, İsviçre), Amerika’daki San Diego kümesi, İskoçya’daki
gemi inşa kümesinin ‘’Slicon Glen’’ adı verilen kümeye dönüşümü ilginç
örneklerdir.
Her teknoloji kümesinin ardında bir dizi başarılı eğitim kurumu vardır
(Senor ve Singer, 2011).
Silikon Vadisinin arkasında Standford
Üniversitesi, Paris Every Biyoteknoloji kümesinin arkasında Paris
Üniversitesi, biyoteknolojinin doğum yeri olan Bay Area Biyoteknoloji
kümesinin (ABD) arkasında Kaliforniya üniversitesi vardır. Aarhus
Biyoteknoloji kümesi (Danimarka) akademik çevrelerin taahhüdü ile ortaya
çıkmıştır, bu bölge batı Danimarka’nın en önemli eğitim ve araştırma
alanıdır (Chiaroni&Chiesa, 2006). Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Ancak küme oluşumunun çok çeşitli faktörlerin uyum içinde bir araya
geldiğinde veya getirildiğinde gerçekleşebildiğini vurgulamak gerekir. Bu
faktörlerin her biri zorunlu ancak kendi başına yeterli değildir.
3. TÜRKİYE’DE KÜMELENME
Türkiye’deki kümelenme çalışmaları 1999 yılında başlamıştır. 2008 yılına
kadar oldukça farklı ve birbirleriyle koordine edilmeden yapılan kümelenme
çalışmalarından edinilen deneyimler çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı
(DTM) sorumluluğunda Ulusal Kümelenme Politikasının Geliştirilmesi
Projesi kapsamında, 2009 yılı Mart ayında ‘’Küme Haritalama, Analiz ve
Kümelenme Yol Haritaları’’ (Sentez) raporu ile daha uyumlu bir hale
gelmiştir.
Türkiye’deki kümelerin kümelenme sürecindeki gelişimi ‘’Ortak Rekabet
Alanları Strateji Raporunda’’ değerlendirilmiştir (Ekonomi Bakanlığı,
2012). Toplam 356 kümelenme; gelişme sürecine göre fikir, başlangıç,
gelişme ve olgun olarak dörtlü bir ölçekte değerlendirilmiştir. Bu
90
değerlendirme sonucuna göre olgunluk aşamasında sadece üç küme
mevcuttur. Bunlar; ODTÜ Teknokent Yazılım Kümesi, SASAD- Savunma
ve Havacılık Sanayi İmalatçılar Derneği, TAYSAD- Taşıt Araçları ve Yan
Sanayicileri Kümesi. Gelişme aşamasındaki 14 küme; MOSDER Türkiye
Mobilya Sanayicileri Derneği, Eskişehir-Bilecik-Kütahya Seramik İş
Kümesi, İTKİB- Moda ve Tekstil İş Kümesi, Ankara Giyim Sanayicileri
Derneği, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümesi, OSTİM İş ve İnşaat
Makineleri Kümesi, OSTİM Medikal Sanayi Kümelenmesi, OSTİM
Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümesi, İzmir Endüstriyel
Havalandırma, İklimlendirme ve Soğutma Kümesi, İzmir Organik, İzmir
Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, İzmir İNOVİZ Biyomedikal Teknolojiler,
Konya Otomotiv Yan Sanayi, Mersin Lojistik Platformu’dur. Başlangıç
aşamasındaki kümelenmelerde 18 küme mevcuttur. Geri kalan 321 adet
kümelenme ise fikir aşamasındadır. Sentez raporunda ve diğer kaynaklarda
gelişmişliklerine göre sınıflandırılan kümeler farklılıklar gösterebilmektedir.
Tablo 2’de yapılan önemli çalışmalar yürüten kurumlara göre verilmiştir.
Tablo 1: Türkiye’deki Kümelerin Gelişim Sürecine Göre Dağılımı
Kümelenme Gelişim
Küme
Süreci
Sayısı
Olgun
3
Elişmekte
14
Başlangıç
18
Fikir
321
Kaynak: Ortak Rekabet Alanları Strateji Raporu, 2012, s.74-90.
91
Tablo 2. Türkiye’deki Önemli Kümeler
Yol Haritası
BROP
(DTM)
Analiz
ÇorumMakine
İmalatı
Ankara-İş ve
İnşaat Makinleri
Ankara-Yazılım Erzurum-Kars
Bodrum Yat
İmalatı
GaziantepMakine
Denizli ve UşakEv Tekstili
KayseriMobilya
Eskişehir
Bilecik
KütahyaSeramik
MalatyaKayısı
Üretimi
İzmir-Organik
Gıda
MardinTurizm
Konya-Oto. Yan
San.
Samsun-Dış
Tic. Hiz.
Manisa-
Sivas-Doğal
Taş
Trabzon-Ağaç
veAğaç
Ürünl.
YozgatMobilya
Elektronik
MarmaraOtomotiv
İZKA
GAP
ABİGEM
Diğer
GİDEM
Araç Üstü
Ekipman
AdıyamanTekstil
Adana-Hazır
Giyim
Ankara-Kazan
Savunma
Sanayi
Endüstriyel
Havalandırma,
İklim.Soğutma
Cihazları
DiyarbakırMermer
Denizli-Ev
Tekstil
İstanbul Tekstil
Gelinlik, Abiye
ve Sünnet
Kıyafetleri
GAPOrganik
Tarım
DenizliYeşilyuva
Kimya:
Temizlik
Mardin-Gıda
Malz.Kozmetik
ve Boya
EskişehirHavacılık
OSTİMKauçuk,
Medikal, Raylı
Sistemler,
Savunma,
İstanbul
Yenilenebilir
Tekstil(İTKİB),
Enerji
Sultan
AhmetTurizm
Konserve Gıda
ŞanlıurfaOrganik
KayseriKapadokya
İzmir OSBMakine,
Lojistik
Tarım
Turizm
Metal Döküm
Konya-Metal
Döküm
Samsun
Medikal
İstanbul Finans
Mersin-Tarım ve
Gıda
Kaynak: Sentez Raporu, 2009 ‘dan faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır
92
4. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
Literatür çalışmasıyla beş adet araştırma sorusu belirlenmiştir. Belirlenen
beş araştırma sorusunu geliştirebilmek amacıyla ilk aşamada yarı
yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır. OSTİM OSB’de bulunan
küme koordinatörleriyle yapılan derinlemesine mülakatlarda, kümelerin
kuruluş hikayesi, uygulamalar, karşılaşılan sorunlar, çözüm önerileri,
kümeler konusunda gelecekle ilgili beklentileri ve öngörüleri
görüşülmüştür. Kümelenmeyle ilgili üç bakanlık, Bilim Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı’ndan kümelenme
uzmanlarıyla derinlemesine mülakat yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda
elde edilen cevaplar tasniflenmiş ve her araştırma sorusunun değişik
yönlerini irdeleyecek anket sorularına çevrilmiştir. Türkiye’de kümelenme
konusunda çalışan kitleyi temsil edecek üç bakanlığın kümelenme
uzmanları, kalkınma ajansları, küme koordinatörleri, küme yönetim kurulu
üyeleri, teknopark ve teknoloji transfer ofisi kümelenme uzmanları,
kümelenme konusunda çalışmış ihracatçı birlikleri, kümelenme dernekleri
yöneticileri, Ticaret ve Sanayi Odaları kümelenme projelerinde çalışan
uzmanlar, ABİGEM uzmanları gibi oldukça geniş bir kitleye ulaşılmıştır.
4.1. Örneklem
Bu çalışmada kullanılan yöntem yargısal (kasti) ve kota örneklemin
karışımı olan bir örneklem alma şeklinde olmuştur. Yargısal ve kota
örneklemin karışımı olan bir örneklem metodunun seçilme gerekçesi;
kümelenme konusunda uzman olan, fiilen kümelenmeyi koordine eden,
yöneten, süreci yaşayan kişi sayısı oldukça kısıtlı olması; bu kişilerin
kamu, bakanlık merkez ve bölge teşkilatları, yarı resmi ve sivil toplum
kuruluşları gibi farklı kuruluşlarda ve değişik gelişim safhalarındaki
kümelerde çalışmalarıdır.
93
Tablo 3: Kümelenme Konusunda Çalışan Ana Kitle
Ana Kitle,
Adet
Olgun, Gelişmekte, Başlangıç aşamasında küme
Bakanlık personeli
URGE projesi kabul edilen İşbirliği kuruluşu
(diğerleri dışında kalan)
Toplam
Kaynak: Yazar tarafından hazırlanmıştır.
35
32
26
93
Ana kitlenin yaklaşık üçte biri bakanlık elemanlarından, üçte biri
kümelerden ve biraz daha küçük bir kısmı URGE projesi kabul edilen
İşbirliği kuruluşlarından oluşmaktadır. Barlett, Kotrlik ve Higgins’e (2001)
göre, örneklem büyüklüğü 100 civarındaki bir ana kitle için %5 güven
seviyesinde 55 olarak belirlenmiştir (aktaran Özdemir, 2013, s.122).
Toplanmak istenilen bilgiler konuya taraf olan ve farklı kurum, coğrafi
bölge ve deneyimlere sahip olan kişilerden sağlanmaya çalışılmıştır. Bu
amaçla yapılan saha çalışmasında toplam 65 adet anket elde edilmiştir.
Örneklem grupları ve ankete alınan cevap sayıları aşağıdaki gibidir;
Kişi sayısı
Bakanlıklar
17
10
19
Küme koordinatörleri
ihracatçı birliği, dernek
Teknopark ve TTO
19
Tic.ve San. Odası,
ABİGEM
Şekil 2: Dört Ayrı Sınıfta Toplanan Katılımcıların Dağılımı
94
4.2. Veri Toplama Araçları ve Analizler
Anketin işlerliğinin test edilebilmesi amacıyla ilk sekiz anket OSTİM küme
koordinatörleri, bakanlık uzmanları ve kümelenme dernek yöneticileriyle
yüz yüze mülakat yöntemiyle yapılmıştır. Edinilen bilgilere göre
güncellenen anket elektronik ortamda dağıtılmış ve toplanmıştır.
Katılımcılar 17 ayrı şehirden ve 6 coğrafi bölgeden olmak üzere çalıştıkları
yerlere göre dört ayrı grup şeklinde tasniflenmiştir.
Toplanan veriler IBM SPSS 20.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir.
Değişkenlerin aralarındaki ilişkiler Faktör Analizi, t testi , korelasyon
analizi , ANOVA gibi yöntemlerle test edilmiştir.
5. ANKET BULGULARI
Türkiye’deki endüstriyel kümelerin durumunu belirlemek amacıyla
aşağıdaki 5 adet araştırma sorusu literatür taraması yapılarak araştırmacı
tarafından belirlenmiştir.
1.Türkiye’nin hangi alanlarda (endüstriyel sektörlerde) endüstriyel küme
oluşturmaya ihtiyacı vardır?
2.Bu kümeleri oluşturabilme kabiliyeti var mıdır?
3.Bu kümelerin çıktıları neler olacaktır?
4.Bu kümeler Türkiye koşullarına en uygun küme tipi için hangi tipolojide
olmalıdır?
5.Başarılı olma koşulları nelerdir?
Bu açık uçlu sorular Ankara OSTİM Organize Sanayi Bölgesi , Ekonomi
Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı
kümelenme uzmanlarıyla yüz yüze mülakat tekniğiyle görüşülmüştür. Bu
görüşmenin sonucu her araştırma sorusuna uzmanların verdiği cevaplar
değerlendirilmiştir. Bu cevaplardan, literatür incelemesinden ve diğer
görüşmelerden faydalanılarak anket hazırlanmıştır. Böylece anketin
kümelenme konusundaki araştırmayı mümkün olan en geniş kapsamda
içermesi sağlanmıştır. Saha verileri Türkiye’de kümelenme sürecini
yaşamış resmi, yarı resmi, özel ve sivil toplum kuruluşlarını içeren 17 farklı
ildeki toplam 65 katılımcıdan toplanmıştır. Kümelenme konusunda önemli
mesafeler almış kurum ve uygulamaları kapsayan ve değişik coğrafi
95
bölgeleri içeren bir veri seti elde edilmiştir. Anketler katılımcıları
çalıştıkları kurumlara göre gruplara ayrılabilecek bir yapıda tasniflenmiştir.
Bu ayrım ileriki analizlerde grupların farklı bakış açılarını, yaklaşımlarını
belirlemek için kullanılacaktır. Ankette araştırılan konuya göre nicel ve nitel
sorular kullanılmıştır. Nicel sorularda 5’li likert ölçeği kullanılmıştır. Bu tür
soruların değerlendirilmesinde aritmetik ortalama değer kullanılan yerler
mevcuttur. Ayrıca t testi, faktör analizi, korelasyon analizi ve ANOVA testi
gibi yöntemler de kullanılmıştır. Bu makalede kullanılan yöntemlerden
sadece ikinci araştırma sorusu için gerçekleştirilen faktör analizi ayrıntılı
olarak verilecektir.
2
3
2 1 1
1 2
17
2
4
9
1
8
2
1
7
2
Ankara
İstanbul
İzmir
Adana
Samsun
Eskişehir
Kahramanmaraş
Karaman
Kocaeli
Kayseri
Gaziantep
Bursa
Isparta
Mersin
Tekirdağ
Düzce
Şekil 3 Ankete Katılanların Şehirlere Göre Dağılımı
5.1. Türkiye’nin Hangi Sektörlerde Kümelenmeye İhtiyacı Vardır
Hangi sektör veya endüstri konularında kümelenmeye ihtiyaç olduğu
değişik kamu ve danışmanlık firmalarının yaptığı çalışmalarla
belirlenmiştir. Kamu kurumlarının çalışmalarından bazıları; TÜBİTAK
Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikalar (TÜBİTAK, 2004, versiyon 19),
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 2010), 2023
Hedefleri (TÜBİTAK, 2015). Bu konudaki danışmanlık firmaları PwC’nin
96
“2041’de Türkiye: Geleceğe bakış” raporu (Price Waterhouse Copers,
2014), Deloittle Türkiye’de İmalat Endüstrisi sunusu (Deloittle, 2014) gibi
çalışmalardır. Bu kapsamda belirlenen soru ankette dokuz ayrı küme konusu
olarak katılımcılara yöneltilmiştir. Cevapların dağılımı katılımcıların sayısı
olarak Tablo4.’de gösterilmiştir.
Tablo 4 Kümelerin Sektörler Bazında Önem Derecesi
Önem
derecesi
Fikrim
Az
Orta
Önemsiz
Önemli
yok
Önemli Düzeyde
Küme
Konusu
Çok
Önemli
İş makineleri
9
0
5
14
23
8
Nano
Teknoloji
5
0
1
3
15
37
Medikal
2
0
0
3
21
34
Otomobil
3
0
3
11
23
17
Tekstil
0
2
5
15
13
21
Yazılım
3
0
4
4
19
30
Yenilenebilir
enerji
5
0
2
2
9
41
İlaç
3
3
2
6
16
27
Raylı
sistemler
5
0
2
12
14
22
Diğer
0
0
0
0
2
9
Tablo 4’de görüldüğü gibi her sektör için farklı bir öngörü ortaya
çıkmaktadır. İş ve İnşaat Makinelerinde orta düzey ve önemli’de bir yığılım
görülürken; Nano Teknolojide önemli ve çok önemlide yoğunlaşma
gözlenmiştir. Otomobil, Tekstil ve Raylı Sistemler sektöründe önemli
etrafında bir dağılım vardır. İlaç ve Yenilenebilir Enerji’de önemli ve çok
önemli’de bir birikim söz konusudur. Diğer sektörler konusunda açık uçlu
soru sorulmuş ve yalnızca onbir katılımcı cevaplamıştır. Katılımcılar önemli
gördükleri konuyu belirttikleri için cevapların önemli ve çok önemlide
97
toplanması doğal görülmektedir. Diğer konular başlığında; biyo teknoloji,
genetik, savunma, seramik, uzay ve havacılık, motor, kimya, makine, metal
gibi sektörlerde de kümelenmenin olması gerektiği önerilmiştir.
Kümelerin ne kadar önemli olduğu konusunda sorulan soruya verilen
cevapların ortalaması Şekil 4.’te görülmektedir.
Önem Derecesi
Ortalaması
6
5
4
3
2
1
0
3,68
4,57 4,53
4,00 3,82 4,32
4,65 4,15
4,12
4,82
Önem
Derecesi
ortalaması
Şekil 4 Farklı Sektörlerdeki Kümelerin Önem derecesi Ortalaması
Şekil 4 incelendiğinde en yüksek önem derecesi diğer kümeler seçeneğinde
görülmektedir. Ancak bu seçeneği sadece 11 katılımcı doldurmuş ve çok
önemli gördükleri için de yüksek bir ortalama vermişlerdir. Fazla sayıda
katılımın olduğu sektörlerden Yenilenebilir Enerji, Medikal ve Nano
Teknoloji ilk üç sıradadır. İş Makineleri, tekstil ve otomobil gibi geleneksel
sektörler daha az önemli olarak değerlendirilmiştir.
Ankette endüstri kollarına göre farklı tipte kümelerin olup olmadığı
araştırılmıştır
Marcusen (1996)
tarafından yapılan küme sınıflamada 5 ayrı tip
kümelenme belirlenmiştir. Bunlar en temel özellikleriyle aşağıdaki gibidir;
a.Kendi içlerinde yoğun ilişkileri olan çok sayıda yerel küçük firma
(Marshallian tipi)
98
b.Güçlü ticaret birliklerinin olduğu, inovasyonun, riskin paylaşıldığı çok
sayıda küçük yerel firma (İtalyan tipi Marshallian)
c.Bir kaç büyük firma etrafında öbeklenmiş yerel küçük firmalar, ilişkiler
büyük firma ile yoğunlaşmış (Göbek ok tipi)
d.Üniversite veya askeri tesis gibi kar amacı gütmeyen büyük bir müşteri
etrafında öbeklenmiş çok sayıda yerel firma (kamu ağırlıklı)
e.Uluslar arası firmanın şubesi olan firmaların toplandığı ve firmalar arası
ilişkinin az olduğu bir yapı (Uydu platformu)
Belirlenen 9 farklı endüstri kümesinin hangi tipte olması gerektiği sorusuna
verilen cevaplar Tablo 5’de gösterilmiştir. Değişik endüstrilerde farklı tipte
(belirgin temel özellikte) kümelerin olması gerektiği büyük oranda (%72),
önemli ve çok önemli tercihlerin toplamı olarak belirlenmiştir.
İş Makineleri (İş ve İnşaat Makineleri) kümesi için öngörülen en yüksek iki
oran şu şekildedir; %42 Bir kaç büyük firma etrafında öbeklenmiş yerel
küçük firmalar, ilişkiler büyük firma ile yoğunlaşmış (c tipi) ve %32 ile
Güçlü ticaret birliklerinin olduğu, inovasyonun, riskin paylaşıldığı çok
sayıda küçük yerel firma (b tipi) olarak belirlenmiştir.
Nonoteknoloji için aynı değerlendirme ile %33 b tipi ve %27 c tipi olarak
belirlenmiştir.
Otomobil endüstrisi için, %65 c tipi ve %16 b tipidir. Bu oranlar gerçek
uygulamalarla örtüşmektedir. Tablo 5’te 9 farklı sektördeki küme için elde
edilen sonuçlar toplu halde görülmektedir.
99
Tablo 5. Farklı Sektörlerde Öngörülen Temel Küme Özellikleri (adet)
Toplam
Temel Özellik
Küme Konusu
a
b
c
d
e
İş
makineleri
10
53
.
17 22
2
2
Nano Teknoloji
4
52
12
8
23
5
Medikal
7
55
18 15
9
6
Otomobil
51
8 33
3
7
Tekstil
20
53
23
7
1
2
Yazılım
19
54
16
8
7
4
Yenilenebilir enerji
4
51
14 13
13
7
İlaç
52
10 10
16 16
Raylı sistemler
3
49
9 15
15
7
8
Diğer ____________________
5
1
2
Bazı sektörlerde belirli temel özellikler için bir yığılım sözkonusudur. İş
Makinelerinde b ve c tipi öne çıkarken, nano teknolojide b ve d tipi,
otomobilde yalnız c tipi öne çıkmaktadır. Tekstil ve Yazılım’da a ve b tipi;
yenilenebilir Enerjide b, c ve d tipi, İlaç’ta d ve e tipi; Raylı Sistemler’de c
ve d tipi kümelenme önerilmiştir.
40
33
30
20
8
10
7
3
0
b
c
d
e
Şekil 5. Otomobil İçin Önerilen Küme Tipi Dağılımı
Bu sonuçlar değerlendirildiğinde; İş ve İnşaat Makineleri ile Medikal
konularında; sıkı dayanışma içinde olan çok sayıda yerel küçük firma
100
(İtalyan tipi Marshallian) veya birkaç büyük firmanın etrafına odaklanmış
küçük yerel firma (Göbek ok modeli) önerilmektedir.
Nano Teknoloji konusunda kar amacı gütmeyen kamu, üniversite etrafında
öbeklenmiş çok sayıda yerel firma önerilmiştir, bu aynı zamanda ana
sorumluluğu ve yönlendirmeyi kamunun almasını önermektedir.
Otomobilde ise çok belirgin olarak göbek ok modeli önerilmiştir, gerçek
durumla örtüşmektedir. Tekstil ve Yazılım’da çok sayıda küçük yerel firma
ve bunun yanında riskin paylaşıldığı küçük yerel firmalardan oluşan tip
ağırlıklı olarak önerilmiştir. İlaç sektöründe çok belirgin olarak uluslar arası
firmaların olması öne çıkmıştır. Raylı Sistemlerde ise hem kamu hem de
uluslar arası firmalardan oluşan tip baskındır.
Dokuz sektöre topluca bakılırsa en yüksek oranda önerilen küme tipi 5 adet
ile a ve b tipi (Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian); 3 adet ile d tipi
(kamu ağırlıklı veya devlet), 2 adet ile c tipi (Göbek ok modeli) olmuştur.
Kısaca önerilen küme tipi Marshallian tipi daha sonra devlet ağırlıklı ve
göbek ok tipi kümeler olmaktadır.
Küme firmalarında dış kaynak kullanımının da yapıldığı %79’luk bir oranla
belirtilmiştir.
Kümenin, küme üyeleri tarafından organize edilmesi %66’lık bir oranda
belirlenmiş; ondan sonraki en büyük oran olan Sanayi ve Ticaret Odaları ise
yaklaşık %14 gibi diğer seçeneğe göre çok küçük bir orandır.
Savunma sanayi, raylı sistemler, ilaç gibi müşterisinin önemli ölçüde kamu
olduğu kümelerin başarılı olabilmesinin ağırlıklı olarak kamu desteğine
bağlı olduğu %88 ‘lik bir oranda kabul görmüştür.
‘’İş makineleri, otomobil, tekstil gibi kümelerde, kamu desteğinin diğer
konulardaki kümelere göre (üretilen malların, satın alma kararını kamu
otoritesinin verdiği kümelere göre) daha kısa sürede verilmesi yeterli
olur’’sorusunun cevabında ise bu oran %52’ye düşmüştür. Yaklaşık olarak
%48’lik bir oranda hiç katılmıyorum, katılmıyorum ve kararsızım
şeklindedir.
101
‘’Nano teknoloji, ilaç gibi ticarileşmesi daha uzun zaman alan konulardaki
kümelerde, kamu desteği daha uzun süreli olmalıdır’’ın cevabında
katılımcılar %86’lık bir oran ile katılmışlardır.
Savunma Sanayi, İlaç, Raylı Sistemler, Nano Teknoloji konularındaki
devlet desteğinin İş Makineleri, Otomobil, Tekstil gibi geleneksel sektörlere
göre daha uzun süreli olması gerektiğini belirtmişlerdir.
Porter’ın elmas modelinde belirttiği rekabet üstünlüğünü sağlayabilecek
etkenlerin önemi 5’li Likert ölçeğiyle sorgulanarak sonuçlar Şekil 6.’da
gösterilmiştir. En önemli faktör olarak ihtisaslaşmış iş gücü ve bilgi öne
çıkmıştır. Bu da günümüzün yeni ekonomi olarak adlandırılan bilgi
ekonomisi ve insan yeteneklerini en önemli unsur olarak gören yaklaşımına
uymaktadır.
4,35
üniversiteler, odalar, sektör
dernekleriyle yoğun işbirliği
kamu politikaları ve kurumlarıyla
desteklenme
küme faaliyeti konusunda ilgili
destekleyici faktörler
küme firmaları arasında aynı anda
rekabet ve işbirliği
beklentisi yüksek yerel ve ulusal
talep
4,25
4,00
4,28
4,11
4,70
ihtisaslaşmış iş gücü ve bilgi
4,34
fiziki altyapı ve finansman
1
2
3
4
Şekil 6. Porter’ın Elmas Modelindeki Etmenlerin Önem dereceleri
102
5
5.2 Bu kümeleri oluşturabilme kabiliyeti var mıdır
Araştırma sorularının ikincisi bu sorunun cevabını incelemektedir. Bu
amaçla altı ayrı alt bölümden oluşan sorularla ankette katılımcıların
görüşleri sorgulanmıştır. 5’li Likert ölçeği ile elde edilen sonuçlar grafikler
halinde gösterilmiştir. Bu bölümler;
 Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyeti
 Endüstriyel Etmenler
 Destek etmenler
 Finansal etmenler
 Küme kültürü mevcut mu
 Organizasyon
5.2.1. Bilimsel Temel ve Bilgi Üretme Paylaşma Kabiliyeti
Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyetiyle ilgili cevapların
ortalama değerler Şekil 7.’de verilmiştir. Bilgi üretme kabiliyeti ve bilimsel
temelin zayıf olduğu konusundaki görüş karasız ile kısmen katılıyorum
arasındaki bir seviyede belirtilmiştir. En küçük değer alan veri, bilgi ve
deneyimin paylaşılıp paylaşılmadığıdır. Bu konuda katılımcılar karasız
olduklarını belirtmişlerdir. Bu konu kümelenmenin en temel gereklerinden
ve değiştirilmesi en zor konularından biridir. Bu konu insan davranışlarına,
kurum kültürüne ve genel anlamda toplum kültürüne dayanmaktadır. Bu
nedenle toplumsal bir kültür dönüşümü gerektirir. Kümelenme kültürünün
geliştirilmesi bu anlamda hem paylaşım kültürünü geliştirebilecek, paylaşım
kültürü geliştikçe kümelenme kültürü de gelişebilecektir.
103
3,03
3,36
3,19
3,49
Edinilen bilgi ve
deneyim kurum içinde
ve endüstriyle
paylaşılmaktadır
Araştırma enstitüleri
mevcuttur
1
2
3
4
5
Üniversiteler kümenin
çalıştığı konuda makale,
patent, proje
gerçekleştirmektedir
Şekil 7. Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyeti
5.2.2. Endüstriyel Etmenler
Endüstriyel etmenler toplam on soruda araştırılmıştır. Firma sayısı
konusundaki soru olumsuz soru olduğu için grafikte kırmızı ile
renklendirilmiştir. İstenilen nitelikte teknik eleman temini ve uzmanlığın üst
seviyede olması konusunda katılımcılar kararsız olduklarını belirtmişlerdir.
Diğer konulardaki değerlendirmelerde kararsızım ile kısmen katılıyorum
arasında değerlendirilmişlerdir.
104
3,45
Uluslar arası firmalarla işbirliği
yapılmaktadır
Sertifikasyon ve test
Laboratuarları mevcuttur
Bölünmelerle yeni şirketlerin
oluşması gerçekleşmektedir
Diğer şirketler bölgeye
çekilmektedir
3,33
3,34
3,33
3,27
ARGE, inovasyon yapılmaktadır
2,92
İstenilen nitelikteki teknik
elemanlar temin edilebilmektedir
Mevcut bir başarı hikayesi
mevcuttur
3,61
3,59
Girişimci kültür mevcuttur
3,03
Uzmanlık üst seviyededir
3,11
Firma sayısı (kritik kütle)
yetersizdir
1
2
3
4
5
Şekil 8. Endüstriyel Etmenler
5.2.3. Destek Etmenleri
Destek etmenlerinin hepsi oldukça düşük değerlerde belirlenmiştir.
Özellikle toplumsal destek olumsuza yakındır.
105
2,48
Kümelenmeye
toplumsal destek
gösterilmektedir
2,97
2,66
2,80
Kümenin çalıştığı
konuda uzmanlaşmış
tedarikçiler mevcuttur
Özelleşmiş destek
altyapısı (enerji, arıtma,
bilgi sistemleri)
mevcuttur
1
2
3
4
5
Şekil 9. Destek etmenler
5.2.4. Finansal Etmenler
Finansal etmenler diğer konulardakilere göre oldukça düşük
değerlendirilmiştir. Risk sermayesinin temin edilememesi özellikle
büyümeyi kısıtlayan etmenlerin en önemlilerinden biridir. Başlangıç
sermayesi temininde de yetersizlik sözkonusudur. En yüksek
değerlendirmeyi alan kamu destekleri orta düzeyin az altında bir değerdedir.
2,80
Kamu desteklerine
yeterlidir ve hızlı
alınabilmektedir
2,06
2,47
Risk sermayesi
mevcuttur
Başlangıç sermayesi
temin edilmektedir
1
2
3
4
5
Şekil 10. Finansal Etmenler
106
5.2.5. Küme Kültürü
Küme kültürünün araştırıldığı bu bölümde değerlendirme genellikle zayıf
ile orta düzeyde olarak gerçekleşmiştir. Küme kültürünün doğrudan
sorulduğu soru 5 birimlik bir ölçekte 2,38 gibi bir değer almıştır. En
kuvvetli görülen ortak fuar katılımı, eğitim, firma ziyaretleri, lobi gibi
faaliyetlerdir. Bunlar bağlayıcılığı olmayan, kamu destekleriyle
yapıldığında firmalara çok az maliyet getiren konulardır. Ancak güvenin
oluşturulması gereken ilk aşamalar için önemlidir. Daha sonraki aşamalarda
ortak satın alma, pazarlama, üretim, tasarım gibi bağlayıcılığı olan ve güçlü
bir kümenin ulaşması gereken süreçlere adım adım geçilebilir.
Rekabetçiliğin ölçülebileceği ölçüm metodunu oluşturmak önemli bir konu
olmasına rağmen, önce rekabet gücü kazandıracak etkinliklerde
geliştirmeler yapmak daha önemlidir.
2,20
Rekabetçiliğin ölçüleceği genel bir
ölçüm metodu oluşturulmuştur
Ortak satın alma, pazarlama,
üretim, tasarım mevcuttur
Ortak satın alma, pazarlama,
üretim, tasarım yapılması…
Ortak teknik-yönetsel- sosyal
sorunların çözümü için dayanışma,…
Ortak ;fuar katılımı, eğitim, firma
ziyaretleri, iş görüşmeleri, lobi)…
İnsan sermayesinin geliştirilmesi için
eğitimler, seminerler etkin olarak…
Küme üyeleri arasında küme kültürü
mevcuttur
1
2,51
2,74
2,80
3,42
3,05
2,38
2
3
4
Şekil 11. Küme Kültürü
5.2.6. Organizasyon
Bu konudaki değerler orta düzeyde olarak nitelendirilmişlerdir. Kümenin
yasal yapısı ve yasal yapının yeterliği konusunda bir zayıflık belirtilmiştir.
107
5
Özellikle küme koordinatörü konumunda çalışanlar bu konuyu sık ve
önemli ölçüde dile getirmişlerdir. Dernek yapısı altında yapılan çalışmalar
çeşitli kısıtlamalar getirmektedir. URGE projeleri kapsamında yapılan
çalışmalar bir destek sağlamasına rağmen doğrudan küme oluşumunu ve
kuvvetlendirmesini sağlayamamaktadır.
3,20
Kabul gören belirgin bir lider (liderler
grubu ) mevcuttur
İhtiyaç analizi, yol haritası, ortak
faaliyetler, çevredeki kurumlarla…
Toplantılar, görüşmeler küme
firmalarının etkin katılımıyla…
Küme koordinatörü ve ofisi
mevcuttur
Mevcut yasal yapı (dernek,anonim
şirket, organize sanayi bölgesi vs.)…
Kümenin yasal bir yapısı vardır
(mevcut yasalara uygun bir küme…
1
3,30
3,02
3,12
2,88
2,95
2
3
4
Şekil 12. Organizasyon
5.3. Bu Kümelerin Çıktıları Neler Olacaktır
Kümenin çıktılarının ne olması gerektiği konusunda önemli ölçüde fikir
birliği mevcuttur. En yüksek değeri kümenin konusunda ürettiği bilgi
almıştır. Üretilmek istenilen ürünün yapılabilir hale gelmesi 4,19 değeri ile
diğer değişkenlere göre göreceli olarak daha düşük bir değerdedir. Üretilen
bilgi elbette çok değerlidir, fakat ticari anlamda bir ürüne dönüştürülemeyen
bilginin sürdürülebilirliği olmayacaktır. Ancak üretilen bilgi ve ürün
biraraya geldiğinde diğer konularda da gelişmeler sağlanabilecektir. Patent,
uzmanlaşma ve markalaşma, dışsal fayda hatta küme kültürünün gelişmesi
dahi üretilen bilgi ve ürünün birlikte başarılmasıyla gerçekleştirilebilecek
değerlerdir.
108
5
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda ürettiği patentleri…
4,14
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda küme kültürünün…
4,25
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda üretilen bilgi veya…
4,25
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda uzmanlaşma ve…
4,38
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda üretmek istediği…
4,19
Kümenin önemli bir çıktısı
konusunda ürettiği bilgi olacaktır
4,75
1
2
3
4
5
Şekil 13. Kümenin Çıktıları
5.4. Türkiye Koşullarına En Uygun Küme Tipi Değerlendirmesi
Bu bölümde Marcusen (1996) küme tipolojisinde belirlenen özelliklere göre
mevcut kümelerin özellikleri belirlenmeye çalışılarak nicel ve nitel sorular
bir arada sorulmuştur. Önce Küme Tipolojisi Konusundaki nicel soruların
cevaplar incelenecek sonraki bölümde nitel soruların cevapları
yorumlanacaktır.
5.4.1. Küme Tipolojisi Nicel Anket Soruları
Şekil 14.’deki grafikte Küme tipolojisi konusundaki nicel soruların
cevapları gösterilmiştir. Kümelenmede liderlik özelliğinin kuvvetli olması
önerilmektedir. Küme firmalarının yapısının küme içi ticareti önemli
miktarda etkileyeceği kanısı yaygındır. Ancak özellikle uydu platformu
yapılanmasında kararlar merkez şirketten verileceği için bu tip bir karar
yerelde genellikle alınamamaktadır. Firmalar arasındaki işbirliklerini orta
ile kuvvetli seviye arasında olduğu, yerel kültürel bağların da aynı
mertebede olduğu sonucu elde edilmiştir. Faaliyetlerin uzun dönemde sabır
sermayesi ile finansmanı orta düzeyden fazladır. Sabır sermayesi kar
109
maksimizasyonunu amaçlamayan yereldeki firmaların sürdürülebilmesini
ön planda tutan bir tür sermayedir. Risk sermayesi, karı maksimize ettiğinde
yer değiştirirken sabır sermayesinde bu durum görülmez. Aynı kümedeki
rakip firmalar arasında riski paylaşmak, istikrarı sağlamak ve inovasyonu
paylaşmak için istikrarlı bir iş birliğinin sorgulandığı sorunun cevabı orta
düzeye yakın bir seviyede çıkmıştır. Bu kümelenme için temel özelliklerden
biridir, geliştirilmesi zorunludur. Güçlü ticaret birliklerinin ve kamu
desteklerinin küme başarısında önemli bir rolü olduğu kanısına varılmıştır.
Kümedeki rakip firmalar arasında işbirliğinin oldukça düşük çıkması
kümenin gelişmesindeki önemli engellerden biridir. Dokuz ayrı konuda
belirlenen kümelerin olumlu uzun dönemli büyüme ve istihdam beklentisi
araştırılmıştır. Sektörlerin ortalama değeri 3,83 olarak bulunuştur, bu değer
kuvvetliye yakın bir olumlu beklentiyi göstermektedir. Dikkati çeken sonuç
İş ve İnşaat makineleri ve Tekstil gibi geleneksel sektörlerde orta düzeyin
üzerinde bir beklenti vardır. Otomobil’deki beklenti kuvvetlidir. Medikal,
Nano Teknoloji, Yazılım ve Yenilenebilir Enerjideki beklenti de
kuvvetlidir. İlaç ve Raylı sistemler göreceli yeni sektörler olmasına rağmen
beklenti kuvvetlinin aşağısında kalmıştır.
110
4,29
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Diğer
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Raylı sistemler
3,76
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -İlaç
3,70
3,97
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Yenilenebilir enerji
4,09
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Yazılım
3,58
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Tekstil
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Otomobil
3,96
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Medikal
4,03
3,90
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -Nano Teknoloji
3,48
Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu
uzun vadeli beklenti -İş makineleri
4,27
Merkezi ve yerel yönetimlerin teşvikleri,
düzenlemeleri küme başarısını ne ölçüde…
4,11
Küme konusundaki güçlü ticaret birlikleri
(dernek, ticaret odası, sanayi odası, vakıf…
2,66
Aynı kümedeki rakip firmalar arasında riski
paylaşmak, istikrarı sağlamak ve…
2,75
Müşteri ve tedarikçilerle personel değişimi ne
oranda olmaktadır
3,56
Faaliyetlerin uzun dönemde ne ölçüde sabır
sermayesi ile finanse edilebiliyor
3,48
Kümede taklit edilemez yerel kültürel kimlik
bağları mevcuttur
3,60
Küme firmaları arasındaki iş birlikleri hangi
etkinlik seviyesindedir
2,49
Kümedeki firmaların yapısı küme içi ticaretin
yapısını değiştirmez
4,20
Küme yönetiminde liderlik özelliği nasıl
olmalıdır
1
2
3
4
Şekil 14. Küme Tipolojisi Konusundaki Nicel Ortalama Anket Sonuçları
111
5
5.4.2. Küme Tipolojisi Nitel Anket Soruları
Küme tipolojisi konusundaki nitel anket soruları Tablo 6’da verilmiştir.
Elde edilen sonuçlar Tablo 6’da verilen sıra numarası ile yorumlanmıştır.
1
Tablo 6. Küme Tipolojisi Nitel Anket Soruları
Kümeye dahil olan işletmelerin büyüklüğü aşağıdaki şirket büyüklüklerinden
hangisini içermelidir.
2
İşletmelerin kurumsal yapısı (sahibi olmak anlamında) nasıl olmalıdır
3
Kümeye dahil olan hangi büyüklükteki firmalar, küme dışındaki firma ve
kuruluşlarla bağlantı geliştirmelidir
4
Küme yönetiminde liderliği hangi firmalar yapmalıdır
5
Küme katılımcısı firmalardan hangisinin ölçek ekonomisine ulaşması küme
başarısı için yeterlidir
6
Anahtar yatırım kararlarının alındığı yer neresidir
7
Kontrat ve anlaşmaların yapıldığı yer ağırlıklı olarak neresidir
8
Kontrat ve anlaşmaların süresi genellikle hangi dönemlidir
Kümedeki firmalar daha çok hangi coğrafi bölgedeki firmalarla işbirliği
yapmaktadır
Sağlanan elemanların beklentileri karşılama düzeyi Üniversite, Meslek Yüksek
10
Okulu, Endüstri Meslek Lisesi ve diğer eğitim kurumları için ne seviyededir
9
11 Hangi pozisyondaki eleman sıkıntısı kümenin başarısızlığına sebep olur
12
Çalışılacak konu uzmanlarının yurtdışından transferinin başarıya katkısı ne
ölçüdedir
13 Çalışanların sadakati öncelikle hangi kurumadır
14 Kümede taklit edilemez yerel kültürel kimlik bağları mevcuttur
15 Uzmanlaşmış finans genellikle nereden temin ediliyor
16 Uzmanlaşmış teknik uzmanlık genellikle nereden temin ediliyor
17 Uzmanlaşmış hizmetler genellikle nereden temin ediliyor
18 Küme firmaları arasındaki iş birliği hangi tip işletmeler arasında vardır
19
Merkezi ve yerel yönetimlerin teşvik, düzenleme rolü hangi konularda
olmalıdır
112
1. Şirket büyüklüğü olarak KOBİ’lerin ağırlıklı olduğu ve diğer
büyüklükteki şirketlerin de olduğu bir yapı önerilmiştir.
2. İşletme sahipliğinde özel sektörün ağırlıklı olduğu ve diğer yapıları da
içeren bir görünüm vardır.
3.Küme dışındaki kuruluşlarla bütün firmaların ve özellikle KOBİ’lerin
bağlantı geliştirmesi öne çıkmıştır.
4. Küme liderliğinin de karışık olarak ve büyük şirket ağırlıklı yapılması
önerilmektedir. Çok uluslu şirketlerin oranı en düşük orandır.
5. Ölçek ekonomisine ulaşmak için bütün firmaların ölçek ekonomisine
ulaşması öne çıkmıştır. Yerel ve lider firmanın ölçek ekonomisine ulaşması
da vurgulanmıştır.
6. Anahtar yatırım kararlarının alınma yeri olarak küme içi, ulusal ve
bölgesel olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu uydu tipi sanayi bölgelerinin
benimsenmediğini gösterebilir.
7. Kontrat ve anlaşmalar önemli ölçüde küme dışında yapılmaktadır. Ulusal
ve bölgesel önemli yer tutmaktadır.
8. Anlaşmaların süresinde orta vade ağırlıklıdır. Uzun ve çok uzun vade
toplamı %26 gibi çok düşük düzeydedir. Uzun vadeli işlemlerin düşüklüğü
dikkati çekmektedir. Sürdürülebilirlik ve büyük projelere, yatırımlara
başlamak bu işlem yapısıyla kolay görülmemektedir.
9. Küme içi işbirliği oranları düşük değerlerdedir, uzmanlaşma ve temel
yetkinliğe eğilmenin mevcut olmadığını belirtmektedir.
10. Bu analizde frekans dağılımı değil beklentileri karşılama düzeyi olarak
önemli ve çok önemli diyenlerin sayıları alınarak eğitim kurumları
birbiriyle karşılaştırılmıştır. Yaklaşık üçü de birbirine eşit çıkmıştır. Her biri
frekans tablolarından incelendiğinde %70 civarında beklentileri karşıladığı
görülmüştür. Oranlar gerçekçi değildir.
11. Kümenin başarısındaki en önemli elemanın yönetim ve ARGE
konusundaki elemanlar olduğu ileri sürülmüştür. Zincirin halkaları gibi
düşünülecek iş süreçlerinde her fonksiyonun iyi işlemesi, başarı için
zorunluluktur. Ancak eksiklik duyulan konuların öne çıkarıldığı şeklinde de
yorumlanabilir.
12. Yurt dışından getirilecek uzmanın başarıyı etkileyebileceği
düşünülmektedir.
13. Çalışan sadakatinin kümeye ve büyük firmaya olduğu belirlenmiştir.
113
14. Kümenin taklit edilemez yerel kültürel bağlarının olması kümenin en
önemli rekabet gücünü oluşturacak kaynaklarıdır. Önemli ve orta düzeyde
olarak belirtilmiştir. Kuvvetlendirilmesi gerekir.
15. Uzmanlaşmış finansın yurt içi ve bölgeden temin edildiği belirtilmiştir.
Önemli
bir
başarı elde edilebilmiş olması durumunda yurt dışı
kaynaklarının çekilebilmesi mümkün olacaktır.
16.Uzmanlaşmış teknik uzmanlık önemli ölçüde bölge ve yurt içinden
temin edilmektedir. Yurt dışından temin oranı son derece düşüktür. Yurt
dışından teknik uzmanlık temini önemli bir katkı sağlayabilir ancak yüksek
bir maliyet gerektirir. Kümenin vizyonunu nasıl şekillendiğiyle ilgili bir
konudur. Uluslar arası rekabeti hedefleyen işletmeler yüksekte olsa
konunun dünya çapındaki uzmanlarıyla çalışabilmektedir. Teknik
uzmanlığın kümeden temin edilememesi kümenin teknik uzmanlık
seviyesinin yetersizliği olarak yorumlanabilir.
17. Hizmetlerin küme içinden temin edilememesi destekleyici kurumların
gelişmemiş olduğunu gösterebilir.
18. İşbirliği konusunda, KOBİ’ler ile büyük şirketler ve KOBİ’lerle ile
KOBİ’ler arasındaki işbirlikleri ağırlıklıdır. Diğer ilişkilerin eksikliği ağ
yapısının çok gelişmemiş olduğunu belirtir.
19. Kamunun rolü bütün konuları kapsayan bir teşvik olarak belirtilmiştir.
Kümelenme sürecinde kamu destekleri büyük bir önem taşımaktadır.
5.4.3. Marcusen Tipolojisine Göre Türkiye’deki Kümeler
Tablo 7’de Marcusen’in (1996) tanımladığı küme modellerine göre
belirlenen özellikler ile
anket sonucu elde edilen veriler birlikte
gösterilmiştir. Tablo 7.’de ikinci, üçüncü ve dördüncü sütunlar sırasıyla
anketteki soru numarası, Marcusen sınıflamasına göre yaklaşık olarak
uyduğu küme tipi ve anketten elde edilen sonuç görülmektedir. Marcusen
küme tipleri Marshallian için 1, Göbek-Ok modeli için 2, Uydu Sanayi
Bölgeleri için 3 ve Devlet Ağırlıklı Kümelenme için 4 numara ile
gösterilmiştir. Bazı ilave özelliklerle Marshallian kümeler İtalyan tipi
Marshallian olarak isimlendirilir. Kümeleri yaklaşık olarak uyduğu tip
sütunundaki küme tipleri sayıları; 11 adet 1 Tipi küme yani Marshallian, 7
adet 2 Tipi küme Göbek-Ok tipi, 6 adet 3 Tipi küme Uydu Sanayi tipi
olarak belirlenmiştir. 2 adet, 4 Tipi küme Devlet Ağırlıklı Kümelenme
özelliğine rastlanmıştır. Bazı özellikler birden fazla küme tipinde ortak
114
olabilmektedir. Bu sonuçlara göre Türkiye’deki kümelerin baskın
özelliğinin Marshallian tipinde olduğu söylenebilir. Daha sonra Göbek-Ok
ve Uydu Sanayi Bölgeleri gelmektedir. Marcusen’e (1996) göre Marshallian
ve İtalyan tipi Marshallian tipi kümeler büyüme ve gelişme için diğer
tiplerde görülmeyen olumlu uzun dönemli beklentiye sahiptir. Bu açıdan
bakıldığında Türkiye’deki kümelerin ağırlıklı olarak Marshallian tipi
özellikleri taşıması olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak ölçek
ekonomisine ulaşılamaması büyümeye engel olan bir özellik olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Bölüm 5.1.’de dokuz ayrı sektör için küme tiplerinin ne olması gerektiği,
doğrudan sorularak alınan cevaplar Tablo 5’te gösterilmiştir. En yüksek
oranda önerilen küme tipi 5 adet ile Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian;
3 adet ile kamu veya devlet ağırlıklı, 2 adet ile Göbek ok modeli olmuştur.
Marcusen’in (1996) tanımladığı özelliklere göre belirlenen küme tipiyle,
ankette farklı sektörlerde hangi küme tipleri olmalıdır sorusuna verilen
cevaplarda ağırlıklı olarak Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian tipi küme
öne çıkmaktadır. Ankette Nano Teknoloji, İlaç, Raylı sistemler gibi
konulardaki küme tipi için doğrudan sorulan soruların cevabında kamu
ağırlıklı olması önerilmiştir. Bu konuların yeni, ticarileşmesi uzun zaman
olan ve alıcısının büyük ölçüde devlet olduğu gözönüne alındığında; küme
tipi belirleme konusunda kullanılan her iki yöntemden elde edilen
sonuçların birbirini doğruladığı söylenebilir.
115
116
37 kuvvetli, 43 çok kuvvetli
4.7.1 ile 4.7.4 sırasıyla 67 küme içi tic.
55 bölgedeki, 64 ulusal, 70 uluslar arası
4.7.1 ile 4.7.4 sırasıyla 67 küme içi tic.
55 bölgedeki, 64 ulusal, 70 uluslar arası
30 küme içi, 27 ulusal, 23 bölgesel
4.12. 37 bölgesel, 24 ulusal, 19 yereL,
11l uluslar arası
49 orta düzeyde, 34 az önemli, 10 önemli
44 kümeye, 29 büyük firmaya, 18 küçük firma
Hizmetlerin temin yeri
teknik: 39 yurtiçi, 37 bölge, 19 kümeden
hizmet: 42 yurtiçi, 42 bölge, 15 küme
1
3
1,3
1,2
1,2
2
2
1
2
4.5
4.7
4.7
4.9
4.10/4.11
4.12
4.22
4.17
4.19
3
4
5
6
7
8
9
10
11
Kaynak: Marcusen (1996)'den faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır
4.10. yeri 28 ulusal, 24 küme içi,
16 uluslar arası, 14 yerel
4.11. 57 orta, 20 uzun, 16 kısa
20 kobi, 69 hepsi
Hiçbiri
2
4.3
4.1
1
%48 kobiler
%45 hepsinin karışımı
Yaklaşık
Uyduğu Ankette önemli ve çok önemli
tip
olanların toplam %si
Karışık
No soru no
Anketteki 4.
ve 2. bölüm
Tablo 7. Türkiye’de Mevcut Kümelerin Yapısı
Emek göçü
Çalışanların sadakati
Emek piyasasının yönü ve
esnekliği
Küme dışı firmalarla işbirliği,
bağlantı
Kontrat ve anlaşmaların yeri,
süresi (lokal, uzun)
Anahtar yatırım kararlarının
alındığı yer
Küme içi ticaret
Ölçek ekonomisine ulaşma
Küme yönetiminin liderlik
özelliği
Dış bağlantıları
İşletmelerin büyüklüğü
Küme Tipleri
Küme Özellikleri
Göbek ok Modeli
2
çekirdek firmanın çok sayıda dış bağlantısı
mevcut
büyük firma ile tedarikçiler arasında dikey olarak
ilişkiler mevcut
göreceli yüksek, genelde düşük
ciro
baskın firma ile tedarikçiler arasında
sağlam ve önemli
yerel alınır küresel olarak yayılır
sağlam,
önemli
yerel
kümeye,
bölgeye
küme içi
yüksek,
dışarıya
düşük esnek
yönetim, uzmanlık,teknik hizmetler
seviyesinde içeri ve dışarı yüksek oranlı
göç, mavi yakalılarda düşük iç, dış göç
kümeye değil firmaya yönelik
büyük enstitüsel firmalar, sonra küme, en
sonda küçük firmalar
yüksek oranda emek iç göçü, düşük oranda
emek dış göçü vardır, (firma kapatılmadığı
veya kamu elemanları geri çekmediği
sürece)
orta seviyede ve sıklıkta personel
yüksek oranda ve dışsal gerçekleşir,
değişimi
kümede
dikey olarak bütünleşmiş firmalar arasında
tedarikçi ve müşterilerle orta
seviyede ve sıklıkta personel
değişimi daha az esnek ve kümelenmenin içine
yönelik
büyük firmaya, sonra kümeye,
daha sonra küçük firmaya
küme içi yüksek oranda,
dışarıya düşük
dışardan yönetilen tedarikçi
işletmeler ile yüksek derecede işbirliği
küme içi,
esnek
baskın kurumla tedarikçi ve müşteriler
arasında kısa dönemli
yerel tedarikçilerle az sayıda uzun
dönemli anlaşma
dışsal firmalarla özellikle ana firmayla
yüksek seviyede işbirliği
hem içsel hem de dışsal olarak
dışsal olarak alınır
Hem yerel hem de dışsal olarak yüksek
derecede işbirliği ve bağlantı
baskın kurum ile tedarikçiler arasında
önemli ölçekte vardır, fakat diğerleriyle
yoktur
düşük ve orta seviyeye doğru
göreceli yüksek, yerel işletmelerde
düşük ciro oranları
dışardan yönetilen tedarikçi işletmeler
ile yüksek derecede işbirliği
Farklılık gösterebilir
çok kuvvetli
kümelenme dinamiği dışardaki ana
firmalardan kontrol edilir
orta seviyeden yükseğe doğru değişir
kar amacı gütmeyen kamu, askeri üs,
üniversite etrafına toplanmış yerel
ekonomik birimler farklı boyutta
olabilir
Devlet Ağırlıklı
4
Kümelenme
merkezi başka yerde olan büyük
işletmelerin
şubeleri yaygın
Uydu Sanayi Bölgeleri
3
düşük
seviyede
yerel, uzun yerel, uzun dönemli
düşük
güçlü
minimum
küçük, yerel birkaç büyük çekirdek firma, tedarikçiler çok
sayıda,küçük
ve tüm firmalar yerel, çok sayıda küçük
tedarikçi hepsi yerel
Marshall
ian
1
Küme Tipleri ve Özelliklerinin anketten elde edilen verilerle karşılaştırılması
1
4.21
15
2.4.3.
20
Büyüme ve istihdamın uzun
dönemdeki beklentisi
Taklit edilemez yerel kültürel
kimlik,
bağları
Uzmanlaşmış finans,teknik
uzmanlık,
hizmete ulaşım
Sabır sermayesi var mı?
ulaşım yeri
Küme Tipleri
Küme Özellikleri
Yerel yönetimlerin teşvik,
düzenleme rolü
Altyapı sağlanmasında yüksek
seviyede
kamuya bağlılık
4.27. 74 hepsi, 18 yatırım desteği,
5 koordinasyon
2.3.2 . 42 zyıf, 36 orta, 17 kuvvetli
Güçlü ticaret birlikleri
2.4.3. 37 orta, 31 zayıf, 23 kuvvetli
52 önemli, 31 çok önemli,
14 orta düzeyde
Dizayn ve inovasyon alanında
çalışanların oranı
gelişmiş
Göbek ok Modeli
2
var, küme,
bölge
olumlu
mevcut
mevcuttur
düşük seviyede
güçlü
güçlü
güçlü
mevcut
zayıftır
yoktur
eksik
mevcut
mevcut
profesyonel uzman çalışanlar ile büro
çalışanları arasında orantısız dağılım
vardır
ana şirketin politikası doğrultusunda
genellikle az
mavi yakalı işçilerin orantısız
paylarda dağılımı
yerel özel sektör firmaları arasında düşük
seviyede işbirliği
orta seviyede ve sıklıkta
merkezi hükümet imkan ve beklentilerine
göre şekillenir
teçhizat ve aktivitelerin farklı yerlere
kayma
tehtidi altındadır
yüksek oranda tekrar eden dışsal bir
değişim vardır yerel değildir
düşük derecede işbirliği
yoktur
kaynakları yoktur
gelişmiş
Devlet Ağırlıklı
4
Kümelenme
yoktur
dışsal olarak sağlanır
zayıf
Uydu Sanayi Bölgeleri
3
orantısız,
az
büyük rakip işletmeler arasında
düşük derecede işbirliği
orta seviyede ve sıklıkta
az miktarda büyük firmalar
haricinde var
endüstri ve baskın firmaların
stratejileri üzerine şekillenen
uzun dönemli büyüme
beklentisi
küme yada büyük firmaların hakim olduğu mevcuttur
bölgeden
gelişmiş
Marshall
ian
1
Küme Tipleri ve Özelliklerinin anketten elde edilen verilerle karşılaştırılması (devam)
İtalyanTipiKüme
(Marshallian ek olarak)
Müşteri ve tedarikçilerle personel yüksek
49 orta düzeyde, 34 az önemli, 10 önemli
oranda,sık
değişimi
yüksek
4.23. 39 zayıf, 30 orta, 14 kuvvetli, 11 çok zayıf 4.24. Rakip firmalararasında riski
derecede
4.24. 39 büyük- kobi, 32 kobiler arası,11 büyük-kamu paylaşmak, istikrarı sağlamak
ve inovasyonu paylaşmak için
işbirliği
işbirliği istikrarı
hepsinin ortalaması 3,83
9 ayrı kümede farklı
iş mak. 48, nano, 72,
medikal 74, oto 73, tekstil 54, yazılım79,
yenilenebilir 76, ilaç 63, raylı 60
Finans temini 45 yutiçi, 34 bölge, 18 kümeden
teknik: 39 yurtiçi, 37 bölge, 19 kümeden
hizmet: 42 yurtiçi, 42 bölge, 15 küme
41 önemli ölçede, 30 orta,
14 çok önemli, 11 az önemli
4.18. 39 önemli ölçede mevcuttur, 36 orta
düzeyde, 2.5.1. 40 orta, 32 zayıf, 20 çok zayıf
Ankette önemli ve çok önemli
olanların toplam %si
Kaynak: Marcusen (1996)'den faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır
Hepsi
1,2,3
4.25
19
21 4.27/ 2.3.2.
1
yok
3
18
17 4.23/4.24
16
2,4
1
4.20
14
4.22
1
4.19
1,2,4,
13
12 4.18 /2.5.1.
Anketteki 4. Yaklaşı
ve 2. bölüm Uyduğu
soru no tip
Tablo 7. Türkiye’de Mevcut Kümelerin Yapısı
117
5.5. Başarılı Bir Küme Olmanın Koşulları Nelerdir
Bu sorunun cevabının araştırıldığı anket soruları da nicel ve nitel sorulardan
oluşmuştur. Güven ve işbirliğinin geliştirilmesi kümelenme ile ilgili daha
kapsamlı projelerin yapılabilmesi için ön koşuldur. Başarılı bir kümelenme
için hangi kurumlar arasında yüksek düzeyde güven olmalıdır sorusunun
cevabına göre Şekil 15 oluşturulmuştur. İlk sırayı diğer seçeneklerin çok
üzerinde bir oranla, %72 ile küme firmaları arasındaki güven almıştır. Sonra
firmalar ile küme yönetimi; üniversite ve araştırma kurumları; kamu
kurumları almıştır. Kümedeki asıl unsur, baş rol küme üyesi firmaların
olmalıdır. Bu cevapta kuvvetle vurgulandığı gibi küme firmaları arasındaki
güvenin yüksek düzeyde olması başarı için en önemli unsurdur. Aksi
durumda küme kültürünün geliştirilmesi, birlikte olmanın getireceği sinerji
ile daha fazla değer oluşturmak mümkün olmayacaktır. Firmalar arası
güvenin yükseltilmesi için önce daha az bağlayıcı olan birlikte eğitim alma,
ortak fuar katılımı gibi etkinliklerle başlayıp karşılıklı güveni geliştirmek
önerilebilir. Küme kültürünün sorgulandığı bölümde bahsedildiği gibi daha
sonra ortak satın alma, üretim, pazarlama, tasarım gibi daha bağlayıcı
etkinliklere geçilmelidir. Şekil 11.’de görüldüğü gibi ortak eğitim, fuar
katılımı gibi faaliyetler daha fazla gerçekleştirilirken, bağlayıcılığı artan
faaliyetler daha azalmaktadır.
hangi kurumlar
arasında yüksek
düzeyde güven
olmalıdır
7%
9%
12%
72%
Küme firmaları
arasında
Firmalar ile Küme
yönetimi arasında
Şekil 15. Kümelerde Güven Seviyesi
118
İş birliği kurumlarının sayı ve tür olarak artmasının kümelerin
geliştirilmesine çok yüksek seviyede bir fayda sağladığı belirtilmiştir.
Bireylerin girişimcilik seviyesinin kümelenmenin başarısı için çok önemli
bir etmen olduğu belirtilmiştir. Küçük ve büyük şirketlerin bir arada olması
önemli görülmüştür. Büyümenin en dinamik unsuru olarak KOBİ’ler
görülmektedir. KOBİ’lerin büyümeye etkisi, kümelerin zaman içersindeki
gelişimi konularında önemli bir rolü olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla
belirlenmiştir (He ve Fallah, 2011). Anketten elde edilen sonuç ile bilimsel
araştırmaların sonuçları örtüşmektedir.
Kamudaki istikrarlı yönetimde küme başarısı için önemli olarak
değerlendirilmiştir.
İşbirliği kurumlarının kümelenmenin hangi safhasında daha faydalı
olduğunun sorgulandığı soruda; en büyük değeri kuruluş aşaması almıştır.
Kuruluş safhası işbirliği kuruluşlarının en etkin olduğu safhadır. Özellikle
günümüzdeki uygulamada, URGE desteklerinin alınması için kümelenme
zorunluluğu getirilmesi, daha sonraki aşamaya geçerek eğitim, ihtiyaç
analizi ve sonrasındaki etkinliklerdeki devlet desteğini alabilmek kuruluş
aşamasının başarılı olması ile gerçekleşebilecektir. Yüksek çıkan kuruluş
aşaması, daha sonra eğitim ve danışmanlık bir çok kümenin bu aşamada
olmasından kaynaklanmış olabilir. Yeni pazarlar bulunması ve
uluslararasılaşma çabaları çok fazla sayıdaki küme için ilerde ulaşılabilecek
bir hedef olduğundan günümüz koşullarında önemli olarak
değerlendirilmeyebilir.
119
İşbirliği Kuruluşlarının
kümelenmeye katkı
safhası
Kuruluş
4%
12%
6%
47%
İhtiyaç analizi
10%
eğitim danışmanlık
21%
yeni Pazar bulma
uluslararasılaşma
Şekil 16. İşbirliği Kurumlarının Kümelenmeye Katkısı
URGE desteğinin daha başarılı olması için ARGE’yi de kapsaması öne
çıkmıştır.
Finansal miktarın artması ve hızlı sonuçlanması daha sonraki önemli
maddelerdir.
URGE desteklerinin en fazla aksayan yönü sorgulandığında, en önemli
sorumluluğun küme üyelerinde olduğu görülmektedir. Bu sonuçta anketin
genellikle küme koordinatörü, bakanlık yetkilileri gibi kişilerle
gerçekleştirilmiş olmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Küme üyesi
olarak ankete katılan az sayıdaki kişi aynı zamanda küme yönetim kurulu
üyesi olarak çalışmaktadırlar.
120
9
Diğer
56
Küme üyesi firmalardan
23
Bakanlıktan
10
Küme koordinatörüden
23
Küme yönetiminden
13
İşbirliği kurumundan
URGE desteklerinin en fazla…
0
10
20
30
40
50
Şekil 17. URGE Desteklerinin En Fazla Aksayan Yönü
Küme ofisi ve koordinatör için maddi destek süresi 3 yıl ve üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Bir kümenin rekabet üstünlüğüne ulaşması on yıl
civarında sürebilmektedir.
Başarılı bir küme oluşturulabilmesi için hangi kamu teşviklerin gerekli
olduğu sorusuna; ARGE, üretim, pazarlama, ihracat konularının hepsinin
desteklenmesi gerektiği %92 oranıyla belirtilmiştir.
6.
KÜMELERİ OLUŞTURMA KABİLİYETİ
ANALİZİ
FAKTÖR
Kümeleri Oluşturma Kabiliyeti Konusundaki anketin ikinci bölümündeki
sorularla Faktör Analizi yapılmıştır. Bu bölümdeki sorularla yapılan faktör
analizinin sonuçları Tablo 7’de ve Tablo 8’de verilmiştir. Faktör analizi
çok sayıda değişkenden oluşan veri setinin azaltılarak açık hale gelmesi
için yapılan analizlerdir (Özdemir, 2013). Böylece değişkenler faktör
gruplarında toplanabilir. Her faktörü oluşturan değişkenler incelenerek
isimlendirilir. Faktöre dahil edilen değişkenler yorumlanarak faktörün ne
anlama geldiği yorumlanabilir. Bu yöntemle çok sayıda değişken ve
aralarındaki ilişkilerin anlaşılmasında karşılaşılabilecek sorunlar azaltılır.
Faktör analizi değişkenler arasındaki gizli yapıyı ortaya çıkarır. Faktör
analizi yapılar içi korelasyonu inceleyerek, karmaşık ilişkileri özetler ve
basitleştirir. Faktörlerin belirlenmesinde sık kullanılan ve genel kabul
121
60
görmüş yöntem temel bileşenler yöntemidir (Principle Component). Dört
aşamalı bir işlem gerçekleştirilir, bunlar; korelasyon matrisinin
hesaplanması, faktör sayısının belirlenmesi, faktör döndürmesi ve faktör
skor puanlarının hesaplanarak yorumlanmasıdır. Kaizser-Mayer-Olkin
(KMO) testi değişkenlerin faktör analizine uygun olup olmadığını
belirlemekte kullanılır. Elde edilen katsayı 0,7 ve üzerindeki değerlerdeyse
yeterli görülür. Yapılan analizde KMO yeterlik katsayısı 0,798 olarak
bulunmuştur. Sig. değeri de 0,000 bulunmuştur, bu değer 0,05’ten küçük
olduğu için veri seti faktör analizine uygundur. Toplam açıklanan varyans 5
faktör için % 69,27 gibi yüksek bir değerdedir. F(1) faktörü varyansın
%37’sini açıklayarak en güçlü faktör olarak belirlenmiştir. F(2) faktörü
varyansın %10’unu açıklamaktadır. Daha sonraki faktörler sırasıyla , %9,5;
%7 ve %6’sını açıklamaktadır. Bir sonraki adımda Tablo 9’da verilen
matris döndürme işlemi yapılır ve hangi faktörlerde hangi değişkenlerin
olacağı belirlenir. Belirlenen faktör yüklerine göre her faktörde yer alan
katsayılara göre faktörü oluşturan sorular belirlenir. Faktör yüklerinde, bazı
kaynaklar değeri 0,5’ten, bazıları 0,4’ten büyük olanların faktöre dahil
edilmesini önermektedir (Özdemir, 2013).
Tablo 7 Küme Oluşturma Kabiliyeti Faktör Analizi
KMO andBartlett's Test
Kaiser-Meyer-OlkinMeasure of SamplingAdequacy.
,798
Bartlett's Test of Sphericity Approx. Chi-Square
560,051
Df
153
Sig.
,000
122
Tablo 8 Faktör Analizi Döndürülmüş Matris
Rotated Component Matrix(a)
Component
1
2
3
4
5
SMEAN(S2.3.1) 0,076
0,104
0,833
0,037
-0,093
SMEAN(S2.3.2) 0,201
-0,082
0,641
0,317
0,174
SMEAN(S2.3.4) 0,17
0,108
-0,164
0,784
0,213
SMEAN(S2.4.1) 0,084
0,026
0,08
0,297
0,733
SMEAN(S2.4.2) 0,101
0,038
0,082
0,047
0,884
SMEAN(S2.5.1) 0
0,532
0,144
0,378
0,256
SMEAN(S2.5.2) 0,775
0,141
0,047
-0,154
0,204
SMEAN(S2.5.3) 0,825
0,162
0,047
0,153
-0,011
SMEAN(S2.5.4) 0,604
0,371
0,293
0,252
0,128
SMEAN(S2.5.5) 0,734
0,265
0,204
0,325
-0,017
SMEAN(S2.5.6) 0,69
0,222
0,162
0,392
0,118
SMEAN(S2.5.7) 0,277
0,17
0,354
0,69
0,109
SMEAN(S2.6.1) 0,078
0,5
0,654
-0,06
0,128
SMEAN(S2.6.2) 0,173
0,354
0,605
-0,159
0,339
SMEAN(S2.6.3) 0,35
0,665
0,296
0,076
0,049
SMEAN(S2.6.4) 0,083
0,731
0,219
0,341
-0,024
SMEAN(S2.6.5) 0,262
SMEAN(S2.6.6) 0,407
0,826
0,737
-0,03
0,053
0,028
-0,039
-0,027
0,026
Verimax yöntemiyle döndürülen matriste, birinci Faktörde (F1) 5 değişken
(soru), ikinci Faktörde (F2) 5 değişken, üçüncü Faktörde (F3) 4 değişken,
dördüncü faktörde (F4) 2 değişken ve son Faktör olan F5’te iki soru yer
almıştır. Faktöre dahil olan sorular incelenerek faktörlerin isimlendirilmesi
gerekmektedir. Birinci faktör F1’e dahil olan sorular anketin 2.5.2, 2.5.3,
2.5.4, 2.5.5 ve 2.2.6. sorularıdır. İkinci faktör olan F2’ye 2.5.1, 2.6.3,
2.6.4,2.6.5. ve 2.6.6. soruları dahildir. Bu soruların kapsamına göre faktörler
isimlendirilir. F1 faktörünün, küme kültürünü ölçtüğü belirlenerek ismi
123
F(kültür) olarak belirlenmiştir. F2 faktörü ağırlıklı olarak küme
organizasyonuyla ilgili soruları içerdiği için F (organizasyon); benzer
şekilde, F3 faktörü, hukuki ve fiziki alt yapı ile ilgilidir F (yasalt), olarak
adlandırılmıştır. F4 faktörü toplumsal destek ve rekabetçiliği ölçme
metodunu içermektedir, F (toplum) olarak adlandırılmıştır. Son faktör olan
F5 ise başlangıç ve risk sermayesini kapsadığı için F (sermaye) olarak
isimlendirilmiştir. Böylece 18 sorudan oluşan bir değişkenler grubu 5
faktöre indirgenmiştir. Bu faktörler incelenerek yorumlama yapılabilecektir.
Ortalaması en düşük faktörlerden faktör yükü en yüksek olanlar belirlenerek
bu konuların güçlendirilmesiyle küme oluşturma kabiliyetinin arttırılmasına
çalışılacaktır. Her faktörün Cronbach’s alpha sayısı Tablo 10’da verilmiştir.
Güvenilirliği gösteren bu sayının 0,7’den veya 0,6’dan büyük olması
istenir. Her faktör bazında da bu faktör yaklaşık olarak sağlanmıştır. İlk üç
faktörde 0,7 aşılmış, son iki faktörde küçük bir miktar aşağısında
kalınmıştır.
Tablo 9 Faktörlerin Güvenilirliği
Faktör no
Cronbach's alpha
1
0,870
2
0,862
3
0,749
4
0,645
5
0,655
7. ANKET SONUÇLARI ÖZETİ VE YORUMLAR
1. Belirlenen sektörlerdeki kümelenme ihtiyacı değişik sektörler için; orta
düzeyin üzerinde bir değerden başlayarak çok önemli’ye kadar giden bir
değerdedir. İş ve İnşaat Makineleri ve Tekstil konularında orta düzeyin
üzerinde; Otomobil, İlaç, Raylı Sistemler ve Yazılım konularında önemli
düzeyde; Nano Teknoloji, Medikal ve Yenilenebilir Enerji konularında ise
çok önemli düzeyde kümelenme ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. İş Makineleri,
tekstil ve otomobil gibi geleneksel sektörler diğerlerine göre daha az önemli
olarak değerlendirilmiştir. Bu sektörlerde edinilen önemli deneyim
kuvvetlendirilerek mevcut potansiyel korunmalı ve geliştirilmelidir.
2. Değişik sektörlerde farklı tip kümelenme olması gerektiği belirlenmiştir.
Belirlenen sektörlerdeki kümelerin hangi tipte olması gerektiği, doğrudan
124
doğruya sorulduğunda Marshallian tipi kümelenme ilk sırada olmuştur,
daha sonra Göbek-ok tipi ve Devlet ağırlıklı, en son sırada ise Uydu Sanayi
tipi kümelenme belirlenmiştir. Bu sonuç ile anket sonucu Marcusen (1996)
sınıflamasına göre belirlenen küme tipleri arasında benzerlik vardır. Tek
farklılık anketteki sorular cevaplanırken, Devlet ağırlıklı küme Türkiye’de
mevcut olmadığı için çok az sayıda özellikle temsil edilerek son sırayı
almıştır. Soru doğrudan sorulduğunda ise, Nano Teknoloji, İlaç, Raylı
Sistemler gibi konularda üniversiteler araştırma kurumlarıyla devletin
yönlendirmesi görüşü ağırlık kazanmıştır.
3.Türkiye’deki kümelerin özellikleri, anket verileri kullanılarak
Marcusen’in küme sınıflamasına göre değerledirildiğinde, ağırlıklı olarak
Marshallian tipinin özelliklerini taşımaktadır; daha sonra göbek-ok ve
Uydu Sanayi tipi gelmektedir. 11 adet Marshallian, 7 adet Göbek-Ok tipi, 6
adet Uydu Sanayi tipi özelliği belirlenmiştir.
4. Kümelerde ihtisaslaşmış iş gücü, işbirliği ve bilgi en önemli rekabet
üstünlüğü kaynağı olarak belirlenmiştir. İşbirliği konusunda önemli
derecede eksiklik belirlenmiştir. Küme kültürü vasıtasıyla geliştirilmelidir.
5. Kümenin en önemli bir çıktısı konusunda ürettiği bilgi olarak
belirlenmiştir. Daha sonraki sıralarda uzmanlaşma ve markalaşma, dışsal
fayda sağlaması, küme kültürünün gelişmesi olarak verilmiştir. Kanımızca
küme kültürünün geliştirilmesi diğer unsurları da geliştirecektir.
6. Kamunun vergi, sigorta, yatırım gibi çeşitli desteklerin hepsini sağlaması
önemli görülmektedir.
7. Kümelenmeyi desteklemek için eksik veya yetersiz seviyede olan
konular; Yasal altyapı, Fiziksel altyapı, Düşük seviyede toplumsal
destek’tir.
8. Ticarileşmesi daha uzun zaman alan kümelerdeki devlet desteğinin daha
uzun olması gerekmektedir.
9. İşbirliği Kurumlarının sayı ve türünün artması kümelenmeyi olumlu
etkilemiştir.
10. URGE desteklerinin en fazla aksayan yönünün küme üyesi firmalardan
kaynaklandığı belirtilmiştir.
11. URGE desteklerinin daha başarılı olabilmesi için ARGE’yi kapsaması,
finansal miktarının artarak hızlı sonuçlanması gerektiği belirtilmiştir.
12. Kümelenme kültürünün yetersiz olduğu belirlenmiştir.
125
13. Kümenin taklit edilemez yerel kimlik bağlarının önemli ve orta
düzeyde bulunduğu belirtilmiştir.
14. Küme firmaları arasındaki güven seviyesinin yüksek olması başarılı bir
kümelenme için temel onsurdur. Güven geliştirici etkinlikler
gerçekleştirilmelidir.
15. Toplantılara katılımın orta düzeyde olduğu belirtilmiştir.
16. Edinilen bilginin kurum içinde ve endüstride paylaşılmasında zayıflık
belirtilmiştir.
17. Kümelerin yönetiminin ve asıl rolün küme üyelerinde olması gerektiği
belirtilmiştir.
18.Kümeyi geliştirecek liderin her kümede bulunmadığı belirtilmiştir.
Küme liderliğinin farklı büyüklükteki firmalar tarafından üstlenilmesi
önerilmiştir.
19. Kümedeki liderlik özelliğinin kuvvetli olması, güçlü ticaret birliklerinin
olmasının faydalı olduğu kuvvetle belirtilmiştir.
20. Kümedeki rakip firmalar, aralarında riski paylaşmak, istikrarı sağlamak
ve inovasyonu paylaşmak için düşük düzeyde işbirliği yapmaktadırlar.
21. Küme firmalarının hepsinin küme dışındaki firmalarla ilişki geliştirmesi
önerilmiştir.
22. Küme firmalarının işbirliklerinin küme içi ve uluslararası alanda düşük
seviyededir. Buna karşılık bölgesel ve ulusal düzeyde önemli bir orandadır.
23. Küme koordinatörü ve ofisinin bazı kümelerde olduğu, bu konudaki
destek süresinin 3 yıl ve üzerinde olması ağırlıklı olarak kabul görmüştür.
24. Küme başarısında; bireysel girişimciliğin yüksek olması, küçük ve
büyük şirketlerin birarada bulunması, kamu kurumlarındaki istikrar olması
önemli görülmüştür.
25.Yönetici ve ARGE elemanı eksikliğinin kümenin başarısızlığa
götürebilecek en önemli pozisyonlar olarak değerlendirilmiştir.
26. Uzmanlık ve istenilen nitelikte teknik eleman temininde sorunlar olduğu
ve genellikle küme dışından sağlandığı belirtilmiştir.
27. Firma sayısının kümelenmeyi sağlayacak kritik kütleye ulaşmadığı
belirtilmiştir
28. Uzmanlaşmış tedarikçiler konusunda eksiklik olduğu belirtilmiştir.
29. Finansal etmenlerden risk sermayesinin olmaması en önemli eksiklik
olarak belirtilmiştir.
126
8. TARTIŞMA VE SONUÇ
Türkiye, Porter metodolojisiyle kümelenme çalışmalarına ilk başlayan
ülkelerden biridir. Ancak yaklaşık 16 yıllık bir süre sonunda olgunluk ve
gelişme aşamasındaki kümeler topamın % 4,7’sini oluşturmaktadır. Bu oran
son derece düşüktür. Uygulanacak politikalar ve yapılacak çalışmalarla
kümelerin geliştirilmesi son derece önemlidir. Aksi taktirde kümelenme
kavramının içi boşaltılmış bir kavrama dönüşerek toplumun inancı sarsılmış
olacaktır. Kümelenmedeki en önemli etkenlerden biri olan toplum
desteğinin güçlü tutulması için kümelenme kültürünün geliştirilmesi
muhtemelen en önemli odak noktası olmalıdır. Kümelenme kültürünün
oluşturulması uzun zaman ve emek gerektiren bir konu olacaktır. Birlikte iş
yapma, paylaşma, birlikte kazanma, bilgi ve yenilik üretme, girişimcilik
toplumumuzun benimsediği,
içselleştirdiği kavramlar olmadıkça
kümelenme çalışmalarında hızlı ve kapsamlı bir başarı elde edilmesi kolay
değildir. Elde edilen sonuçlardan zayıf görülen konular güçlendirilmeli ve
geliştirilmelidir. Küme oluşturma kabiliyeti konusunda yapılan faktör
analizinde bu konular ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Kümelenme resmi, özel,
sivil toplum ve eğitim kuruluşlarını kapsayan çok geniş kapsamlı bir
konudur. Hepsinin uyum içinde ve birbirini destekleyerek çalışması
gereklidir. Kümelenmeyle ilgili üç bakanlık ve bağlı kuruluşları
çalışmaktadır. Bu yapı etkinliği azaltmakta ve tekrarlara yol açmaktadır.
Kümelenmeyle ilgili ulusal seviyede bütüncül bir strateji oluşturularak
uygulanmalıdır.
Bütün bu öneriler ve ileriki çalışmaların sonuçlarına göre yapılacak
düzenlemeler, yerelden kaynaklanan güçlerin küresel rekabete ulaşarak
kümeyi, bölgeyi ve ülkeyi daha yüksek ve sürdürülebilir bir ekonomik ve
sosyal refaha taşımasına katkı sağlayabilecektir. Anadolu’da 12. Yüzyıldan
beri mevcut olan ‘’Ahilik’’ kurumunda ve daha sonrada Lonca’larda
gerçekleştirilen ticarette ve zanaatta işbirliği, mesleki eğitim, belirli bir
zanaat kolu içinde mutabık kalınan kurallara uyma kültürü kümelerin de
temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Yüzyıllar evvel bu kurumları
geliştirmiş ve yaşatmış olan toplumumuz kümelenme konusundaki planlı
çabalarla önemli başarıları gerçekleştirebilecektir.
127
KAYNAKLAR
2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı, (2012), Eylül, 2014.
www.ekonomi.gov.tr/.../İhracat/2023%20İhracat%20Stratejisi/2023
Bartlett, J.E., Kortlik, J.W., Higgins, C.C. (2001). Organizational Research:
Determining Appropriate Sample Size in Survey Research, Information
Technology, Learning, and Performance, Vol. 19, No.1
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (2011), Küme Geliştirme Kılavuzu, 23
Aralık2012
http://www.smenetworking.gov.tr/userfiles/pdf/belgeler/sanayiBakanligi/Sa
nayiBakanligi_kilavuz.pdf adresinden indirildi.
Bulu, M. , Eraslan, İ.H. & Sağlam, İ. (Ed.). (2004). Kümelenme Yaklaşım,
Çağdaş Yönetim Yaklaşımları Ülkeler Kavramlar ve Yaklaşımlar. Beta
Basım Yayım
Dağıtım AŞ., 2004, İstanbul, s. 162.
Chiaroni, D. & Chiesa, V. (2006). Forms of creation of industrial clusters in
biotechnology. Science Direct Technovation 26 (2006) 1064-1076;
Temmuz 2013’te www.elsewer.com/locate/technovation adresinden
indirildi.
Cüceloğlu,D. (2001). İçimizdeki Biz. İstanbul, Remzi Kitapevi.
Çoban, O. (2010). Rekabet ve Firma Stratejisi. İstanbul Ticaret Odası
Yayınları, Yayın no: 2010-94
Deloittle , (2014). The Manufacturing Industry in Turkey . Şubat, 2014.
http://www.invest.gov.tr/enUS/infocenter/publications/Documents/MANUF
ACTURING.INDUSTRY.pdf)
Enright, M.J (2000). Survey On The Characterization Of Regional Clusters:
Initial Results, Working Paper, Hong Kong. Mart,2014,
http://www.researchgate.net/profile/Michael_Enright2/publication/2285996
16
Friedman, T. L. (2010). Dünya Düzdür. İstanbul:Boyner Yayınları.
128
Güvenç, Z. B. Gelecekte var olma projesi: Kümelenme Sunusu 3. Sanayi
Şurası 2022
Kasım
2013,
Ankara.
Mayıs,
2014.
www.sanayisurasi.gov.tr/pdfs/komisyon5-ziya-burhanettin-guvenc.pptx
He, J & Fallah, M. H. (2011). The typology of technology clusters and its
evolution — Evidence from the hi-tech industries. Technological
Forecasting
&
Social
Change
78
(2011)
945–952
http://www.intelspace.eu/wpcontent/uploads/2012/07/Jiang-He-andM.-Hosein-Fallah-2011-Thetypology-of-technology-clusters-and-itsevolution.pdf bağlantısından haziran
2014’te indirilmiştir.
Iammariona, S., McCann. P. (2006). The structure and evolution of
industrial
clusters:Transactions, technology and
knowledge
spillovers. Research policy
35, (2006) 1018-1036; Haziran 2013’te
www.sciencedirect.com adresinden
indirildi.
Keskin. H. & Dulupçu, M.A. (2010). Kümeler: Bir Literatür İncelemesi.
Süleyman
Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, Y.2010, C.15,
S.1
s.441-461.
Kasım,
2014.
http://sablon.sdu.edu.tr/fakulteler/iibf/dergi/files/2010_1_22.pdf
Küme Geliştirme Sürecinde UR-GE Projesi Hazırlama ve Uygulama
Kılavuzu.
Temmuz.
http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45
Küme Haritalama, Analiz ve Kümelenme Yol Haritaları , Sentez Raporu
(2009). Temmuz,
2014’te
indirildi.
http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45
Marcusen, A., (1996). Sticky Places in Slippery Space: A Typology of
Industrial
Districts.Economic Geography Vol. 72, No. 3 (Jul., 1996),
pp. 293-313.
Mayıs,2014
http://www.jstor.org/stable/144402?seq=1#page_scan_tab_contents
129
Marshall, A. (1920). Principles of Economics, McMillan and Co. Ltd.,
London, 8. Baskı, Bölüm IV. X, s.27.
Morosini, P. (2004). Industrial Clusters, Knowledge Integration and
Performance.
World Development Vol. 32, No. 2, pp. 305-326;
Temmuz,
www.elsevier.com/locate/worlddev adresinden indirildi.
Ortak Rekabet Alanları Strateji Raporu, 2012. Ekonomi Bakanlığı, Ankara.
Özdemir, A. (2013) Yönetim Biliminde İleri Araştırmalar. 2013 İstanbul.
Beta
BasımYayım Dağıtım A.Ş.
Porter, M. E. (1991). Clusters of Innovation. Regional Foundations of U.S.
Competitiveness Monitor Group ontheFRONTIER Council on
Competitiveness
http://www.hbs.edu/faculty/Publication%20Files/COI_National_05202014_
a
d0fe06c-674c-494 adresinden ‘07.07.2014’te indirildi.
Porter, M. E. (1998). Clusters and the New Economics of Competition.
Harvard
Business Review, November 1998. 27 Aralık 2012’de
http://hbr.org/1998/11/clusters-and-the-new-economics-of-competition/ar/1
adresinden indirildi.
Porter, M. E.,(2001). Clusters of Innovation: Regional Foundations of U.S.
Competitiveness.
Haziran
,
2014,
http://www.hbs.edu/faculty/Publication%20Files/COI_National_05202014_
a
d0fe06c-674c-494b-96f6-6882db4e6aaf.pdf
Porter, M. E. (2003). The Economic performans of Regions, Regional
Studies, Vol:
37, No: 6&7, August-October 2003, ss. 549-578
Porter, M. E.,(2010). Rekabet Üzerine. İstanbul: Optimist Yayınları.
Price Waterhouse Copers , (2012).
Eylül, 2014.
2041’de Türkiye: Geleceğe bakış .
130
http://www.pwc.com.tr/tr_TR/tr/publications/arastirmalar/pdf/2041deturkiy
e.pdf
Raines, P. (2000). Developing Cluster Policies in Seven European Regions,
European Policies Research Center, University of Strathclyde, UK.
http://www.eprc.strath.ac.uk/eprc/documents/PDF_files/R42(DevelopingCl
usterPolicies).pdf adresinden 13.07.2014’te indirildi.
Senor, D. & Singer, S., (2011). İsrail’in Ekonomik Mucizesinin Öyküsü.
İstanbul:
Doğan Egmont Yayıncılık .
Sövell, Ö, Lindqvist, G. & Ketels C. (2003). The Cluster Initiative Green
Book. Temmuz,
2013.
http://www.hse.ru/data/2012/08/08/1256393499/GreenbookSep031.pdf
Taylor, S & Raines, P. (2001). Learning to Let Go: The Role of the Public
Sector in
Cluster Building in the Basque Country and Scotland.
Regional and
Industrial Policy Research Paper Number: 48, Europen Policies Research.
Center, September 2001
TÜBİTAK, (2004). Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023
Strateji Belgesi. Ağustos, 2014.
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/Vizyon2023_St
rateji_Belgesi.pdf
TÜBİTAK, Vizyon 2023. Ekim,2014.
http://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/politikalar/icerik-vizyon-2023
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2011-2014, 2010.
http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45
Temmuz, 2014.
Ülgen, H, & Mirze, S.K. (2013). İşletmelerde Stratejik Yönetim. İstanbul:
Beta
Basım Yayım Dağıtım
Yerel Paydaşlar için Kümelenme Kılavuzu. Temmuz, 2014.
http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45
131
MARKA DENEYİMLERİNİN TÜKETİCİLERİN SATIN
ALMA DAVRANIŞINA ETKİSİ VE CEP TELEFONU
MARKALARINDA BİR UYGULAMA
Kader Oskaybaş
Yrd.Doç.Dr., Maltepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi,
İşletme Bölümü, [email protected]
ÖZET
Post modern tüketici ürünleri satın alırken ihtiyacının karşılanmasının
yanında hedonik fayda elde etmeyi amaçlamaktadır. Hedonik (hazcı) yaklaşım
yaşanılan deneyimler sonucunda alışverişten zevk alma anlamına gelmektedir.
Farklı deneyimlerin arayışı tüketicileri ihtiyaçları dışında da farklı ürünleri satın
almaya götürmektedir. Tüketici, yeni deneyimler yaşatan alışveriş merkezlerinden
bu deneyimleri yaşayabilmek için vakit geçirmeye ve ihtiyacı dışında ürünleri de
satın almaya başlamıştır. Bu durum, işletmelerin ürünlerini yaşattıkları deneyimler
ile sunmalarını sağlamıştır. Başka bir ifade ile ürünlerin değil marka deneyimlerin
pazarlanması söz konusu olmuştur. Çalışmamda, Samsung ve Apple markalı cep
telefonlarının marka deneyimlerinin boyutlarının satın almaya etkisi tespit edilmeye
çalışılmıştır. Bu kapsamda 154 tüketiciden veri toplanarak istatistikî analizler
yapılmıştır.
Anahtar Kelimler: Marka deneyimi, satın alma davranışı
Products of the Brand Experience Impact on Consumer Buying
Behavior and an Application in Mobile Phone Brand
When buying products, post modern consumer not only meets their needs, but
also aims to obtain hedonic benefit. Hedonic (about pleasure) approach means
taking pleasure from shopping as a result of experience process. Being in search of
a different experience leads consumers to buy different products apart from their
needs. Consumers, in order to live this experience, began to spend time and buy
132
products in shopping centers that offer new experiences. This provided that
businessoffers their products with experiences. In other words, not the products but
the marketing of brand experiences came into question. In my study, it was studied
to determine the effect of Samsung and Apple-branded mobile phones' size of brand
experiences on buying proces. In this context, statistical analyzes were performed by
collecting data from 154 consumers.
Key Terms: Brand experience, buying behaviour, logit model
1. GİRİŞ
Günümüzün modern toplumlarında firmalar tüketicilerin dikkatlerini
üzerlerine çekebilmek ve artan rekabete karşı koyabilmek için üstün müşteri
değeri yaratmalıdırlar. Müşteri değeri, tüketicinin ürünleri sahip olmaktan
ve kullanmaktan ötürü sağladığı yararlarla ile maliyetler arasındaki ilişkidir
(Kotler,2010,s:9). Değerin arz ve talep yönlü olarak ele alınması
gerekmektedir. Başka bir deyişle, değer hem satıcı hem de alıcı açısından
değerlendirmelidir (Torlak, Altunışık, Özdemir,2007,s:58).
Tüketicilere rakiplerine göre üstün değer sunan işletmeler farkındalık
yaratmaktır. İşletmeler yeni müşteriler kazanmak ve mevcut müşterilerini
elde tutmak için diğer işletmelerin ürünlerin veya sunumlarından farklılıklar
yaratmak zorundadırlar. Bu farklılığı yaratacak olan geleneksel
pazarlamadaki mal ve hizmetleri sahip oldukları fonksiyonel ve duygusal
faydalarından dolayı satın alma anlayışının müşterinin ürünle yaşadığı
deneyimlere dönüştürmesidir (Odabaşı, Barış;2007,s:23). Tüketicilerin
ürünleri sundukları fiziksel faydadan ziyada sunduğu deneyimlerden dolayı
da satın alması deneyimsel pazarlama kavramını karşımıza çıkarmaktadır.
Deneyimsel pazarlama kavramını ilk olarak Pino ve Gilbert 1998
yılında yapmış oldukları çalışma ile ortaya çıkarmıştır. Müşteriler herhangi
bir alışverişle ilgili olarak mal veya hizmetin kalitesi, özellikleri, muhtemel
faydaları ve fiyatını inceler ve alternatifleri karşılaştırır. Bu alışveriş
olayının birinci yönüdür. Alışverişi diğer yönü ise müşterinin o ürün veya
firma ile yaşadığı deneyimdir (Kaya,2004,s:)
133
Deneyimsel pazarlama kavramından önce, deneyim denildiğinde ilk
olarak, alışveriş sırasında müşterinin mağazada edindiği deneyimi akla
getirmektedir. Deneyimin mağazanın fiziksel durumu, çalışan elemanlar,
mağazanın müşteri ilişkileri ile ilgili politikalarından kaynaklandığı
söylenmekte, bütün bunların ve özellikle de mağaza atmosferinin
müşterinin aklında belirli bir iz bıraktığı ileri sürülmektedir. Bu iz ve
alışveriş deneyiminin, o mağazanın sattığı ürünün fiyatından ve kalitesinden
çok daha önemli olduğu belirtilmektedir (Kerin, Jain ve Howard,1992s.
376-379). Deneyimsel pazarlamanın duyusal, duygusal, düşünsel,
davranışsal
ve
ilişkisel
boyutları
vardır.(Schmitt,1999,s:53-67).
Tüketicilerin duyularına hitap ederek duygular uyandırmaya çalışır;
böylelikle yaratmaya çalıştığı deneyimi ile davranışı yönlendirebilmektedir.
Alışveriş yapmak mutluluk verir (Kaya,2004,s:17) Deneyimsel
pazarlamanın temelinde hedonik alışveriş ve bu alışverişin sağladığı haz
yatmaktadır. Hedonik alışveriş konusu ilk kez Hirhcman ve Holbrook
tarafından ortaya atılmış tüketimi kişinin ürünlerle olan, duygusal ve fantezi
deneyimiyle ilgili tüketici davranışının değişik görüntüleri olarak ifade
etmiştir.(1982,s:132-140) Hedonik (hazcı) tüketim, tüketim duygulandırıcı,
fantezi ve duyumsal yönüne ilişkin davranışları kapsamaktadır. Bu bakış
açısına göre: tüketim, ürünün kullanılması sonucunda sahip olunması
düşünülen eğlence tarafından yönlendirilir ve bu süreçte tatminin
belirleyicisi estetikle ilgilidir (Torlak, Altunışık, Özdemir,2006,s:122).
2. MARKA DENEYİMİ İLE SATIN ALMA İLİŞKİSİ
Tüketim, ortaya çıkan bir ihtiyacın giderilmesine yönelik faaliyetler ve
katlanılan giderlere verilen genel adıdır (Torlak,2000,s:17) Tüketim
olgusunda, tüketici davranışının önemli önermelerinden birisi insanların
çoğunlukla ürünleri temel fonksiyonları nedeniyle değil, içerdikleri
anlamları nedeniyle satın aldıklarını ifade etmektedir (Odabaşı,
Barış;2007,s:23). Tüketicilerin fiziksel ihtiyaçlarını karşılarken işletmelerin
pek zorlanmadığı aşikârdır ancak psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaları için
işletmelerin tüketicilere farklı deneyimler sunması gerekmektedir. Bu
durum deneyimsel pazarlama bünyesinde marka deneyiminin önemini
arttırmıştır.
134
Marka deneyimini sübjektif, içsel tüketici tepkileri (duyuları,
duyguları ve koşulları) ve markanın tasarımı-kimliği-ambalajı-çevresiiletişimi gibi markayla ilişkilendirilmiş uyarıcılarla harekete geçirilen
tüketicilerin davranışsal tepkileri olarak kavramlaştırılmaktadır (Brakus
et.al., 2009, s.56). Bir marka tüketicilerde ne kadar çok duyuya hitap ederse,
diğer bir ifadeyle tüketicilerde ne kadar güçlü bir duyusal sinerji
yaratabilirse, tüketicilerde o kadar fazla ilgi sağlamaktadır. Bunun temel
sebebi her duyunun bir diğeriyle içsel bir bağlantısının olmasıdır (Schmitt,
2008, s.209).Marka deneyiminin ise duyusal boyutu (görsel, işitsel,
dokunsal, kokusal ve duyusal), duygusal boyutu (markanın tüketici
oluşturduğu duygusal bağlar) düşünsel boyutu (markanın tüketici zihnindeki
yakınsal ve uzaksal olarak düşündürdükleri) ve davranışsal boyutu
(markanın deneyimlerle etkileşimi) olmak üzere dört farklı boyutu vardır
(Brakus,Schmitt,Zarantonello,2009,s:52-68). Deneyimsel pazarlamadaki
ilişkisel boyutu marka deneyiminde davranışsal boyut kapsamında ele
alınmıştır.
3.ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ
Araştırma şirketi Jack Morton Worldwide tarafından
gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre tüketicilerin %40’ı olumlu
marka deneyimi yaşadıkları ürünlere daha fazla ödemeye istekli olduğunu
belirtmişlerdir
.(http://www.jackmorton.com/pdf/jack-morton-bestexperience-brands.pdf Erişim 20.03.2014). Bu durum, tüketicilerin satın
alma karar aşamalarında marka deneyimin önemini vurgulamaktadır. Bu
çalışmamda telekomünikasyon sektöründe yer alan Apple ve Samsung
markalarının sundukları marka deneyimlerinin ve demografik özelliklerin
satın almaya etkisi bulunmaya çalışılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler
toplam 154 kişiden kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak elde edilmiştir.
Tüm katılımcılar 18 yaşından büyüktür ve İstanbul’da ikamet etmektedir.
Verilerin toplanmasında kullanılan anket toplam üç bölümden oluşan tek bir
form olarak hazırlanmıştır. Anket formunun birinci bölümünde, araştırmaya
dahil edilecek katılımcıları belirlemeye yönelik bir soru sorulmuştur. İkinci
bölümünde, tüketicilerin marka deneyimi algısı, Brakus, Schmitt ve
Zarantonello (2009, s.52-68) tarafından geliştirilen, 12 değişkenli bir ölçek
135
aracılığı ile değerlendirilmiştir. Marka deneyimi ölçeği duyusal, duygusal,
davranışsal ve düşünsel olmak üzere dört ana boyuttan oluşmaktadır.
Araştırmanın son bölümünde, katılımcıların demografik özelliklerini
belirlemeye yönelik 7 soru sorulmuştur.
Şekil 1’de araştırma modeli gösterilmiştir. Modele göre toplam
dokuz hipotez geliştirilmiştir. Bu hipotezler de araştırma modelinin altında
sıralanmıştır.
Tüketicilerin
Demografik
Özellikleri
Marka Deneyimi
Duyusal
Duygusal
Davranışsal
Düşünsel
Satın alma
Davranışı
Bu kapsamda geliştirilen hipotezler:
H1: Cep telefonu markaları için, duyusal marka deneyiminin satın alma
davranışı üzerinde etkisi vardır.
H2: Cep telefonu markaları için, duygusal marka deneyiminin satın alma
davranışı üzerinde etkisi vardır.
H3: Cep telefonu markaları için, davranışsal marka deneyiminin satın alma
davranışı üzerinde etkisi vardır.
H4: Cep telefonu markaları için, düşünsel marka deneyiminin satın alma
davranışı üzerinde etkisi vardır.
H5: Gelirin marka deneyimi üzerinde etkisi vardır.
Şekil 1: Araştırma Modeli
3.1 Frekans Tabloları ve Betimleyici İstatistikler
Araştırmada kullanılan çeşitli demografik verilere ilişkin ve
toplamda 154 kişiyi kapsayan istatistikler Tablo 1’de gösterilmiştir.
136
Tablo 1. Katılımcıların demografik dağılım tablosu
CİNSİYET
MESLEK DAĞILIMI
Sayı(f) %
Sayı(f)
Kadın
88
57,1
Serbest Meslek 12
Erkek
66
42,9
Tüccar/Sanayici 1
Öğrenci
17
Toplam
154
100,0
Ev hanımı
2
YAŞ DAĞILIMI
Sayı(f) %
İşci
1
18-23
25
16,2
Kamu çalışanı
5
24-29
59
38,3
Özel sektör
88
çalışanı
30-34
35
22,7
Diğer
26
35-39
24
15,6
154
Toplam
40+
11
7,1
Toplam
154
100,0
EĞİTİM DÜZEYİ
ÇOCUK SAHİPLİĞİ
Sayı(f) %
Sayı(f)
İlköğretim
6
3,9
Çocuklu
53
Lise
31
20,1
Çocuksuz
101
Yüksek okul
21
13,6
Toplam
154
Üniversite
58
37,7
Lisansüstü
38
24,7
GELİR DAĞILIMI
1000 TL altı
Sayı(f)
Toplam
154
100,0
1001-1500 TL
17
1001-1500 TL
59
MEDENİ DURUM
Sayı(f) %
1501-2000 TL
123
Evli
90
58,4
2001-2500 TL
14
Bekar
62
40,3
2501-5000 TL
31
Dul/Boşanmış 2
1,3
5001 +
17
Toplam
154
100,0
Toplam
154
%
7,8
,6
11,0
1,3
,6
3,2
57,1
16,9
100
%
34,4
65,6
100,0
%
11,0
38,3
10,4
9,1
20,1
11,0
100,0
Tüketicilerin cep telefonlarında marka tercihleri sorulduğunda,
Tablo 2’de ki sonuçlar elde edilmiştir.
137
Tablo 2 Katılımcıların cep telefonu marka tercihleri
Sıklık
Yüzde (%)
Apple
45
29,2
Samsung
69
44,8
İkisi de değil
40
26,0
Toplam
154
100,0
Marka deneyimini frekans dağılım tablosu tablo 4’te ve ölçek
ortalamaları tablo 5’te yer almaktadır. Tablolara göre katılımcılar ne
katılıyorum ne katılmıyorum ile katılmıyorum cevapları arasında
kalmışlardır.
Ne katılıyorum /
ne katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
katılıyorum
Değer
Sıklık
1
9
2
17
3
25
4
55
5
48
154
Yüzde
(%)
5,8
11,
0
16,
2
35,
7
31,
2
100
,0
Sıklık
8
10
27
61
48
154
Yüzde
(%)
5,2
6,5
17,
5
39,
6
31,
2
100
,0
Sıklık
15
13
32
47
47
154
Yüzde
(%)
9,7
8,4
20,
8
30,
5
30,
5
100
,0
138
Toplam
Katılmıyorum
Bu markanın beş duyumdan
birini bile etkilemesi satın
alma davranışımı olumlu
etkiler.
Bu markanın, beş duyumdan
biri için bile ilgi çekici
olduğunu düşündürmesi satın
alma davranışımı olumlu
etkiler
Bu markanın, beş duyumun
birine bile hitap etmemesi
satın alma davranışımı
olumsuz etkiler.
Kesinlikle
katılmıyorum
Tablo 3 Marka Deneyimi Algısı Frekans Dağılımı Tablosu
Bu markanın, duygularımı
uyarması satın alma
davranışımı olumlu etkiler
Bu markanın, duygulara
seslenmesi satın alma
davranışımı olumlu etkiler
Bu markaya yönelik
beslediğim güçlü duygular,
satın alma davranışımı
olumsuz etkiler
Bu markan, beni fiziksel
davranışlarda bulunmaya
yöneltmesi satın alma
davranışımı olumlu etkiler
Bu markanın, bedensel bir
deneyim yaşamamı sağlaması
satın alma davranışımı olumlu
etkiler.
Bu markanın, beni fiziksel
davranışlara yönlendirmemesi
satın alma davranışımı
olumsuz etkiler
Bu markaya ilişkin
uyarıcıların (reklam gibi)
düşünmemi sağlaması satın
alma davranışımı etkiler
Bu markanın, keşfetme ve
öğrenme isteği uyandırması
satın alma davranışımı olumlu
etkiler
Bu markanın hiç bir şey
düşündürmemesi satın alma
davranışımı olumsuz etkiler
Sıklık
Yüzde
(%)
Sıklık
Yüzde
(%)
Sıklık
3
13
24
30
19,
5
36
23,
4
41
63
40,
9
57
37,
0
46
45
29,
2
35
22,
7
25
154
100
,0
154
100
,0
154
1,9
8,4
11
15
7,1
9,7
18
Yüzde
(%)
11,
7
15,
6
26,
6
29,
9
16,
2
100
,0
Sıklık
15
19
45
56
19
154
Yüzde
(%)
9,7
12,
3
29,
2
36,
4
12,
3
100
,0
Sıklık
15
16
49
55
19
154
Yüzde
(%)
9,7
10,
4
31,
8
35,
7
12,
3
100
,0
Sıklık
14
27
62
33
18
154
Yüzde
(%)
9,1
17,
5
40,
3
21,
4
11,
7
100
,0
Sıklık
9
14
31
64
36
154
Yüzde
(%)
5,8
9,1
20,
1
41,
6
23,
4
100
,0
Sıklık
12
9
25
60
48
154
Yüzde
(%)
7,8
5,8
16,
2
39,
0
31,
2
100
,0
Sıklık
Yüzde
(%)
19
12,
3
20
13,
0
28
18,
2
47
30,
5
40
26,
0
154
100
,0
139
Tablo 5 Marka Deneyimi Algısı Ortalaması
Ortalama
DUYUSAL
Bu markanın beş duyumdan birini bile etkilemesi satın alma
davranışımı olumlu etkiler.
Bu markanın, beş duyumdan biri için bile ilgi çekici olduğunu
düşündürmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler
Bu markanın, beş duyumun birine bile hitap etmemesi satın alma
davranışımı olumsuz etkiler.
DUYGUSAL
Bu markanın, duygularımı uyarması satın alma davranışımı olumlu
etkiler
Bu markanın, duygulara seslenmesi satın alma davranışımı olumlu
etkiler
Bu markaya yönelik beslediğim güçlü duygular, satın alma
davranışımı olumsuz etkiler
DAVRANIŞSAL
Bu markanın, beni fiziksel davranışlarda bulunmaya yöneltmesi satın
alma davranışımı olumlu etkiler
Bu markanın, bedensel bir deneyim yaşamamı sağlaması satın alma
davranışımı olumlu etkiler.
Bu markanın, beni fiziksel davranışlara yönlendirmemesi satın alma
davranışımı olumsuz etkiler
DÜŞÜNSEL
Bu markaya ilişkin uyarıcıların (reklam gibi) düşünmemi sağlaması
satın alma davranışımı etkiler
Bu markanın, keşfetme ve öğrenme isteği uyandırması satın alma
davranışımı olumlu etkiler
Bu markanın hiç bir şey düşündürmemesi satın alma davranışımı
olumsuz etkiler
140
3,75
3,75
3,85
3,64
3,56
3,87
3,58
3,23
3,23
3,29
3,31
3,09
3,64
3,68
3,80
3,45
3.2 Güvenilirlik Analizi
Sosyal araştırmalarda alpha değerinin 0,70 seviyelerinde olması
güvenilirlik için yeterli görülmektedir (Nakip, 2006, s.146). Eğer Cronbach
Alpha .00<α< .40 ölçek güvenilir değil, .40<α< .60 ölçeğin güvenilirliği
düşük, .60<α< .80 ölçek oldukça güvenilir ve .80 <α< 1.00 ölçek yüksek
derecede güvenilirdir (Altunışık vd, 2005, s.115).
Tablo 3 Güvenilirlik Analizleri
Cronbach Alpha
0,692
0,627
0,791
0,671
DUYUSAL
DUYGUSAL
DAVRANIŞSAL
DÜŞÜNSEL
Araştırmada kullanılan ölçeklere ait güvenilirlik analizi sonuçlar Tablo
3’te ayrıntılı olarak gösterilmektedir. Tabloda Cronbach Alpha değerleri
hesaplanarak araştırılmıştır. Marka deneyimini ölçmek için kullanılan 12
ifadenin Crobach Alpha değeri 0,86’dır.
3.3 Marka Deneyimi Unsurlarının (Duyusal, Düşünsel, Davranışsal ve
Duygusal) Analiz Sonuçları
Tablo 4’te ve Tablo 5’te yer alan logit model sonuçlarına göre; Apple
marka cep telefonu için yapılan analizlerde duyusal, düşünsel, davranışsal
ve duygusal algı değişkenlerinden sadece duyusal algı değişkeni istatistiksel
açıdan anlamlı bir değişkendir.
141
Tablo 4 Apple için Logit Model Sonuçları
Değişkenler
Katsayıla
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
Y=1
-2.407928
0.8374328
-2.88
0.004
0.398815
2
Bağımlı Değişken: Apple
0.2102074
1.90
0.058
Sabit
Duyusal
Gözlem Sayısı: 154
LR
 21 =3.88
Prob>  =0.0487
2
Pseudo  R2 =0.0209
Log-Benzerlik=-91.091731
Buna göre duyusal algı değişkeni Apple markası cep telefonu
sahipliğini pozitif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki
sonuçlarına bakıldığında ise duyusal algı değişkenindeki 1 birimlik artış,
Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat arttırmaktadır.
Tablo 5 Apple için Marjinal Etki Sonuçları
Değişkenler Katsayılar Standart Hatalar
z-İstatistikleri
Olasılık
1.92
0.054
Y=1
Duyusal
0.0814822
0.04235
Tablo 6’da ve Tablo 7’de yer alan logit model sonuçlarına göre;
Samsung marka cep telefonu tercihi için yapılan analizlerde duyusal,
düşünsel, davranışsal ve duygusal algı değişkenlerinden duyusal ve
davranışsal algı değişkenleri istatistiksel açıdan anlamlı değişkenlerdir.
142
Tablo 6 Samsung için Logit Model Sonuçları
Değişkenler
Katsayıl
Standart
ar
Hatalar
zİstatistikle
ri
Olasıl
ık
0.7658507
0.07
0.942
0.205186
-2.31
0.021
0.2059361
2.26
0.024
Y=1
Sabit
Duyusal
Davranışsal
0.05530
97
0.47488
83
0.46503
86
Bağımlı Değişken:
Samsung
Gözlem Sayısı: 154
LR
 22 =7.87
Prob>  =0.0372
2
Pseudo  R2 =0.0372
Log-Benzerlik=-8.6848016
Buna göre duyusal algı değişkeni Samsung markası cep telefonu
sahipliğini negatif yönde, davranışsal algı değişkeni ise Samsung markası
cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal
etki sonuçlarına bakıldığında ise duyusal algı değişkenindeki 1 birimlik
artış, Samsung marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat
azaltmakta, davranışsal algı değişkenindeki 1 birimlik artış ise Samsung
marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat arttırmaktadır.
143
Tablo 7 Samsung için Marjinal Etki Sonuçları
Değişkenler Katsayılar Standart Hatalar
z-İstatistikleri
Olasılık
Y=1
Duyusal
-0.117269
0.05062
-2.32
0.021
Davranışsal
0.1148367
0.05076
2.26
0.024
Duyusal ve davranışsal algı değişkenleri Samsung marka cep
telefonu sahipliğinde farklı yönde etkilere sahip olmasına rağmen bu etkinin
büyüklüğü aynı olarak bulunmuştur. Hipotez 1 ve hipotez 3 kabul
edilmiştir.
Tablo 8 ve Tablo 9’da yer alan logit model sonuçlarına göre; diğer
marka cep telefonu için yapılan analizlerde duyusal, düşünsel, davranışsal
ve duygusal algı değişkenlerinden sadece davranışsal algı değişkeni
istatistiksel açıdan anlamlı bir değişkendir.
Tablo 8 Diğer için Logit Model Sonuçları
Değişkenler
Katsayıla
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
Y=1
0.0956318
0.6354404
0.15
0.880
0.3622065
Bağımlı Değişken: Diğer
0.1969003
-1.84
0.066
Sabit
Davranışsal
Gözlem Sayısı: 154
LR
 21 =3.44
Prob>  =0.0637
2
Pseudo  R2 =0.0195
Log-Benzerlik=-91.091731
144
Tablo 9 Diğer için Marjinal Etki Sonuçları
Değişkenle Katsayılar
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
-1.86
0.063
Y=1
Davranışsa
l
0.0687441
0.03695
Buna göre duyusal algı değişkeni diğer marka cep telefonu sahipliğini
negatif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki sonuçlarına
bakıldığında ise davranışsal algı değişkenindeki 1 birimlik artış, diğer
marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.06 kat azaltmaktadır.
3.4. Demografik Değişkenlere Ait Analiz Sonuçları
Tablo 10’da ve tablo 11’de yer alan logit model sonuçlarına göre;
Apple marka cep telefonu için yapılan analizlerde demografik
değişkenlerden medeni durum, yaş, eğitim ve gelir değişkenleri istatistiksel
açıdan anlamlı bir değişkenlerdir. Buna göre medeni durum, eğitim ve gelir
değişkenleri Apple markası cep telefonu sahipliğini pozitif yönde
etkilemekteyken, yaş değişkeni ise Apple markası cep telefonu sahipliğini
negatif yönde etkilemektedir.
Tablo 10 Apple için Logit Model Sonuçları
Değişkenler
Katsayıl
Standart
ar
Hatalar
zİstatistikler
i
Olasıl
ık
1.108926
-4.04
0.000
0.4701054
2.07
0.039
0.2617724
-2.27
0.023
0.1561043
3.09
0.002
Y=1
Sabit
Medeni Durum
Yaş
Eğitim
4.479762
0.971363
7
0.593615
2
0.483078
145
1
0.465038
6
Gelir
0.2059361
2.26
0.024
Bağımlı Değişken:
Apple
Gözlem Sayısı: 154
LR
 24 =28.50
Prob>  =0.0000
2
Pseudo  R2 =0.1532
Log-Benzerlik=-78.783584
Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise medeni
durum değişkenindeki 1 birimlik artış, Apple marka cep telefonu sahibi
olma olasılığını 0.18 kat, eğitim değişkenindeki 1 birimlik artış Apple
marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat, gelir değişkenindeki 1
birimlik artış ise Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.09 kat
arttırmaktadır. Diğer taraftan yaş değişkenindeki 1 birimlik artış ise Apple
marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat azaltmaktadır. Apple
marka cep telefonu sahipliği üzerinde medeni durum değişkeni diğer
değişkenlere göre daha büyük bir etkiye sahiptir.
Tablo 11 Apple için Marjinal Etki Sonuçları
Değişkenler
Katsayıla
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
Y=1
0.1813904
0.08624
2.10
0.035
0.04756
-2.33
0.020
Eğitim
0.1108505
0.0800285
0.03625
2.21
0.027
Gelir
0.090209
0.02859
3.15
0.002
Medeni
Durum
Yaş
146
Tablo 12’de ve Tablo 13’te yer alan logit model sonuçlarına göre;
Samsung marka cep telefonu tercihi için yapılan analizlerde demografik
değişkenlerden sadece gelir değişkeni istatistiksel açıdan anlamlı değişken
olarak bulunmuştur.
Tablo 12 Samsung için Logit Model Sonuçları
Değişkenler
Katsayıla
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
0.3699442
2.29
0.022
0.1067877
-3.13
0.002
Y=1
0.848513
9
Gelir
0.334449
2
Bağımlı Değişken: Samsung
Sabit
Gözlem Sayısı: 154
LR
 21 =10.52
Prob>  =0.00012
2
Pseudo  R2 =0.0497
Log-Benzerlik= -100.6528
Tablo 13 Samsung için Marjinal Etki Sonuçları
Değişkenle Katsayılar
Standart
r
Hatalar
zİstatistikleri
Olasılı
k
-3.14
0.002
Y=1
Gelir
0.0825287
0.02626
Buna göre gelir değişkeni Samsung markası cep telefonu
sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki
sonuçlarına bakıldığında ise gelir değişkenindeki 1 birimlik artış, Samsung
147
marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat azaltmaktadır. Hipotez 5
kabul edilmiştir.
4. SONUÇ
Tüketiciler, ürünleri değerlendirirken markaların onlara sunduğu
deneyimleri de göz önüne alarak satın alma kararı vermektedirler. Ürün
kategorisine göre tüketicilerin marka deneyimi beklentileri artıp
azalabilmektedir. Tüketim ürünlerinin bir türü olan kolayda mallarda marka
deneyimi beklentisi hiç veya az olurken özellikli mallarda bu beklenti artış
gösterebilmektedir. Bu nedenle, işletmeler yarattıkları deneyimlerle
ürünlerini pazarlamaktadırlar. Marka deneyimi, tüketicilerin duyularına
hitap eden uyarıcıların tasarlanarak sunuluş biçimi olarak ifade edilebilir.
Markaların ambalajı, sunumu, kimliği vb unsurları ile tüketicilerle iletişime
geçmesi sonucunda davranışsal tepkilerin oluşmasına yol açabilmektedir.
Çalışmamda, marka deneyimlerinin cep telefonlarının satın
alınmasındaki etkisine bakılmıştır. Brakus vd tarafından 2009 yılında
oluşturulan marka deneyimi ölçeğinden yararlanılmıştır. Marka deneyimi
ölçeği duyusal, duygusal, davranışsal ve düşünsel olmak üzere dört ana
boyuttan oluşmaktadır. Araştırmada, Samsung, Apple ve diğer cep telefonu
markalarının marka deneyimleri ölçümlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda
tesadüfî olarak seçilen 154 tüketiciden veri toplanarak istatistikî analizler
yapılmıştır.
Apple ve Samsung marka cep telefonu için yapılan analizlerde
duyusal algı değişkeni Apple ve Samsung marka cep telefonu sahipliği
üzerinde etkili bir değişkendir. Duyusal algı değişkeni Apple marka cep
telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilerken, Samsung marka cep telefonu
sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Apple markasının tüketicilerin beş
duyusundan birine hitap edilerek sunulmasının satışları arttırdığı tespit
edilmiştir. Samsung marka cep telefonlarının ise daha akılcı satın alan
tüketicilerin tercih ettiği ve duyulara hitap biçimde sunulmasının satan alan
tüketici profilini olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir.
148
Davranışsal algı değişkeni ise Samsung ve diğer marka cep
telefonu sahipliği üzerinde etkili bir değişkendir. Bu değişken, Samsung
marka cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilerken, diğer marka cep
telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Samsung markalı cep
telefonu kullanıcılarını markanın yaptığı etkinliklere katılma gibi
kampanyalar satın almalarını olumlu yönde etkilemektedir. Diğer marka cep
telefonlarında ise tüketicilerin daha çok bu tür etkinliklere katılımlarının
olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir.
Demografik özellikler değerlendirildiğinde; gelir değişkeninin
Apple ve Samsung marka cep telefonu sahipliği üzerinde etkili bir
değişkendir. Ancak bu değişken Apple marka cep telefonu sahipliğini
pozitif yönde etkilerken, Samsung marka cep telefonu sahipliğini negatif
yönde etkilemektedir. Bu bulgular, tüketicilerin geliri arttıkça Samsung
markalı cep telefonları yerine Apple markalı cep telefonlarını tercih
ettiklerini göstermektedir.
Araştırmada kullanılan örnekleme yöntemi ve örnek kütle sayısı
araştırmanın en büyük kısıtını oluşturmaktadır. Bundan sonra yapılacak
olan çalışmalarda faktörler arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak daha kapsamlı
araştırmalar yapılmalı, örnek kütle açısından farklı coğrafi bölgelere
ulaşılarak Türk tüketicilerin konuyla ilgili olarak daha net profil özellikleri
belirlenmelidir. Ayrıca marka deneyimini unsurlarının belirlenmesinde;
farklı sektörlere bakılması da ileride yapılacak olan çalışmalar için faydalı
olacaktır.
149
KAYNAKLAR
ALTUNIŞIK R, R. Coşkun, E. Yıldırım ve S. Bayraktaroğlu (2006) Sosyal
Bilimlerde Araştırma Yönetemleri- SPSS Uygulamalı, Sakarya Kitabevi, 4.
Baskı, Sakarya
BRAKUS, J. J, B. H. Schmitt ve L. Zarantonello. (2009). Brand
Experience:What Is It?How Is It Measured?Doest It Affect Loyalty?.
Journal of Marketing. 73.3.ss:52-68
GEGEZ, A.E.(2007). Pazarlama Araştırmaları, 2.bs, İstanbul, Beta Basım
A.Ş.,
HOLBROOK, Moris B ve E.C. Hirschman (1982) “The experiental aspects
of consumption: Consumer fantasies, Feelings and Fun “Joornal of
Consumer Research, 9, Septermber.ss:132-140
KAYA, İ. (2004) Damla Damla Pazarlama- Pazarlama ve Müşteri Aşkı
Üzerine İstanbul: Babaili Kültür ve Yayıncılık
KAYA,İ (2004)Pazaryeri Pazarola İstanbul: Babaili Kültür ve Yayıncılık
KERİN, R. A, Ambuj, J. And Howard D. J (1992) Store Shopping
experince and consumer price quality- value perceptions Journal of
Retailing 68 (4) ss:376-397
KOTLER Philip, ARMSTRONG Gary (2010) Principles of Marketing,
Prentice Hall,13th Edition
ODABAŞI, Yavuz ve BARIŞ Gülfidan (2007) Tüketici Davranışları,
MediaCat Yayınları, İstanbul
PİNE, J. B. ve Gilmore, J. H. (1998), “Welcome to the Experience
Economy”, Harvard Business Review, July-August, ss:97-105
NAKİP, M Pazarlamada Araştırma Teknikleri (2006) Seçkin Yayıncılık 3.
Baskı
SCHMİTT B.. H. (1999), “Experiential Marketing”, Journal Of
Management, 15, ss:53-67.
TORLAK, Ömer, ALTUNIŞIK Remzi, ÖZDEMİR Şuayip (2006)
Postmodern Dünyada Tüketimi Yeniden Anlamlandıracak Yeni Müşteri,
Hayat Yayıncılık İletişim, İstanbul
TORLAK, Ömer (2000) Tüketim: Bireysel Eylemin Toplumsal Dönüşümü,
Inkılab Yayınları,İstanbul
http://www.jackmorton.com/pdf/jack-morton-best-experience-brands.pdf
Erişim 20.03.2014
150
ÜRETİM VE KALKINMA EKONOMİSİ
*
SORUNLARI VE YÖNETİMİ
Sadettin Özen1, Samet Gürsev2
1
Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Ulus. Tic. Ve Loj. Yön. Bölümü,
[email protected]
2
Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi,
Özet
Üretim ve kalkınma ekonomisinin temel sorunu, talebin, sektörlerin
özgün ve stratejik üretim önceliklerinin görülmesi, somutlaştırılması
sorunudur. Bu süreçte orta ve uzun dönemli karar ölçütlerin dışında
marjinal karlılık karar ölçütlerinin dikkate alınması girişimin sabit yatırım,
sosyal sermaye ve işletme sermayesi girdilerinin belirli ölçülerde heba
olmalarına yol açabilmektedir. Bu sorun süreçlerinde yatırım ve üretim
girdilerinin, katma değerlerin, ortalama değerlerin dikkate alınmasını
önemli ve gerekli kılmaktadır. Yeni üretim ve uygun üretim olanaklarının,
kalite, marka, tüketim, pazar olanakları karar yöntemlerinin; sosyal algı ve
düşüncelerinin; uygun girişim, yatırım ve işletim koşullarının, sosyal
psikoloji etkilerinin araştırılması işlerini kapsamaktadır.
Üretim ekonomisi sektörlerde arz, talep ve fiyat dengesi, maliyet ve
gelir analizi, kar, zarar, katma değer değişim süreçlerini temel alır. Üretim
ve kalkınma ekonomisi sorunları ilgili sektör ve iş alanlarında verimlilik,
karlılık, süreklilik, esneklik, girişimcilik; geliştirilebilirlik, değiştirilebilirlik
ölçütleri yönlerinde araştırılır, çözümlenebilir. Üretim ve üretim ekonomisi
araştırması sektörlerin, üretimin uzun solukta deterministik, analitik ve
sentetik üretim fonksiyonları tanımlamaları, çözümlemeleri ile
gerçekleştirilir.
Çalışma bu yönlerde sektörler ve iş süreçlerinde optimum makul
kararlar için yöntemler ile nesnel ölçütler, öncelikler araştırmaya önem
verdi. Sektörlerde girişim ve yatırım kararlarının marjinal ve ortalama
verimlilik, karlılık, katma değer ilkelerini, yöntemlerini, analitik ve
parametrik formüllerini tanımlama temellidir; amaçlıdır. Girişim ve yatırım
*
İstanbul Kültür Üniversitesi İİBF’si 2014 Üretim Ekonomisi Kongresinde
sunulan bildiriden çıkarılmıştır.
151
kararlarının nesnellik, öznellik, özgürlük, bütünlük ve özgünlük düşünceleri
ile somutlaştırılması odaklıdır. Aynı yönde yatırım yapılabilirlik
kararlarında sabit yatırım maliyetinin; talep miktarının, talebin gelir ve
ücret düzeylerinin önemli belirleyici olduğu görülür. Ortalama ve standart
sapma değerlerinin önemli olduğu görülür. Sektörler ve iş kolları
süreçlerinde yine uzun dönemli büyük iş hacimli teknoloji değiştirme
girişim, yatırım ortalama ve marjinal değerler ilişkileri, çözüm öncelikleri
ölçülerinin ekonomik olarak birbirlerine yaklaşmakta olduğu görülür.
Anahtar Kelimeler: Üretim, teknoloji ve kalkınma ekonomisi,
marjinal ve ortalama verimlilik, karlılık, stratejik çözümleme ve planlama.
ABSTRACT
THE BASIC PROBLEMS IN THE DEVELOPPİNG PRODUCTION
ECONOMICS
The basic problem of the developing production economics is to
estimate the balance of demand and supply, the priorities in sectors and
product capacities, and also investment capitals. In the developing process it
is important the visions and long term planning decision criteria, the
medium term planning decision criteria because of the using productivity
investment capitals. The solutions of these problems are to increase the
importance of the average costs and also investments with added values.
These problems are to increase the importance of the social perceptions and
responsibilities depending on benefits.
So, this study has focused the investigating optimum and economic
solutions of the priorities in sectors and product capacities, and also
investment capitals in sectors. The study has researched the as the
maximizing the productivity, the economic and social benefits. In the same
way, this study’s goal is to bring out analyzing the productivity problems
depending on the developing production economics models. So the
developing production economics concepts are tried to be defined
accordance with the views of the realism, empiricism, pragmatism and
rationalism.
Key Words. Production economics, productivity, visions, long term
planning, decision criteria, demand, sectors and product capacities,
investment capitals.
152
GİRİŞ
Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunu bütün sektörleri ve iş
alanlarını, sosyal etkinlikleri, üretim süreçlerini ve ilişkileri kapsayan genel
bir sorundur. Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunu bilgi, kültür, bilim,
sağlık, teknik, eğitim, mühendislik, üretim, teknoloji, araştırma geliştirme,
ekonomik kalkınma süreçleri teori ve uygulama ekonomileri ile ilişkilidir.
Süreç ve iş kolları üretim ve kalkınma ekonomisi sorunları teorileri,
uygulamalı mikro ekonomi teknikleri, girişimleri; verimlilik, karlılık,
süreklilik, bütünlük, esneklik; geliştirilebilirlik, değiştirilebilirlik ölçütleri
yönlerinde araştırılır, çözümlenebilir.
Üretim ekonomisi, mikro ekonominin üretim, üretim yönetimi
süreçlerine bağlı teknik araştırma ve uygulama hizmetleri, ürün
uygulanmaları doğrultusunda ortaya çıkar. Sektörler ve firmalar düzeyinde
üretim faktörleri, arz ve arz maliyeti, talep, arz ve talep dengesi, fiyat
dengesi, gelir, kar, katma değer, zarar değişim ilkelerini ve karar
yöntemlerini araştırır. Üretim ekonomisi belirli sektör ve iş alanlarında
araştırma geliştirme, eğitim öğretim, teknik, teknoloji, üretim, kalkınma ve
sağlık süreçlerine uygulanmakta ve süreçler ile biçimlenmektedir. Bu
düşünceler yönünde bilgi ekonomisi, eğitim ekonomisi, enerji ekonomisi,
sağlık ekonomisi, araştırma ekonomisi, tarım ekonomisi, üretim ekonomisi,
işletme ekonomisi, ulaştırma ekonomisi, büyüme ve kalkınma ekonomisi,
dünya ekonomisi ve uygulamaları temellidir, amaçlıdır.
Dolayısı ile çalışma öncelikle üretim modeli ve fonksiyonu, üretim
girdileri, yatırım sermayesi ve verimliliği, yatırımın yapılabilirliği, uzun
dönemli birim maliyeti, birim ikinci el fiyatı, sermaye stoku, arz ve talebin
gelecek uygun dengelerini, üretim sürecinin kar zarar ölçütlerini, büyüme
ve sektör sorunlarını ve çözümleme yöntemlerini araştırma ve açıklama
odaklıdır. Üretim ve büyüme modellerini, sektörlerin özgün ve stratejik
üretim önceliklerini ve biçimlerini açma amaçlıdır. Süreçlerde, ülkede
insanların gelir, sosyoekonomik ve refah düzeylerini, sosyal psikoloji, algı
ve girişimci düzeylerini, katma değerleri üretme yükseltme ölçütlerini
araştırma ve tartışma amaçlıdır.
153
Bu yönde çalışma üretim ve yatırım ekonomisinin karar ölçütlerine
ilişkin deterministik, analitik ve sentetik bazı yöntemlerin ortaya
konmasına, yerel ve sektör süreçlerine ilişkin değerlendirmelerine
yönelikliktir. Orta ve uzun dönemli üretim temel karar ölçütlerini,
biçimlerini ve etkilerini ortaya koymaya çalışır. Yatırım ve üretim
girdilerinin, kaynakların orta ve uzun dönemli önemli marjinal verimlilik ve
karlılık karar ölçütlerini girişimin sabit yatırım, sosyal sermaye ve işletme
sermayesi girdilerinin ekonomiklik ölçütlerini ortaya koymaya çalışır.
Kaynakların heba hallerini; heba olmadan ekonomik kullanım ölçütlerini
ortaya koymaya çalışır.
1. ÜRETİM EKONOMİSİ MATERYALİ, YÖNTEM
TEMELLERİ
Ekonomik büyüme, kalkınma süreçleri ve yönetimleri birbirlerine
bağlı, birbirlerini destekleyen süreçlerdir. Kalkınma, bölgesel toplumsal
kültür, bilgi, eğitim öğretim, bilim, sermaye, teknik, talep, üretim ile
sosyoekonomik bütünleşik iç gelişmeleri; sosyal algıları, sosyal
sorumlulukları, sosyal katkıları, değerleri ve katılımları kapsar. Sosyal
kültür, vicdan, sanat, sosyal verim ve kalite, sosyal birikim ve sermaye
değerlerini gerektirir. Ekonomik kalkınma ve üretim ekonomisi aynı yönde
kaliteli eğitim, araştırma geliştirme, üretim ve toplam verim dönüşümleri
yaratma temellidir. Bu bakış açıları ile üretim ve büyüme ekonomisi,
kalkınma ekonomisi yöntemleri, sınırları bütünleşik olarak şöyle ortaya
konmaya ve verilmeye çalışılmıştır.
1.1. Üretim Ekonomisi Temel bilgileri
Üretim ekonomisi deterministik, analitik ve genel olarak
açıklanabilmesi için öncelikle üretim, tüketim, üretim olanakları, süreç,
model,
yönetim
temel
kavramlarının
tanımlanmasında
yarar
görülmektedir(Dinler, 1994; Karayalçın, 1979; Gökdere, 1991).
Üretim: Üretim, toprak, toprak altı ve toprak üstü doğal kaynaklar,
üretim tesisleri, sermaye, emek, nitelikli personel üretim olanakları
154
kullanılarak örgütlenerek mal ve hizmetin elde edilmesine denir. Meyve,
sebze, hayvan yetiştirmek; makine, giysi, salça, şeker yapmak; araca, insana
bakmak, bozulanı onarmak, yolcu ve eşya taşımak, öğrenci yetiştirmek
üretim etkinlikleridir. Üretimin parasal karşılığına gelir denilir. Üretim
sonuçları genel olarak tüketim, tasarruf, üretim, yatırım, ihracat olarak
kullanılır.
Tüketim: Tüketim, gereksinimlerin direkt karşılaması, fayda
sağlanması doğrultusunda mal ve hizmetin kullanılması işlemidir. Ekmeğin
yenmesi, otomobil gezintisi, eğitim öğrenim alınması tüketim olaylarıdır.
Üretim Olanakları: Bir ülkenin veya bölgenin üretim olanakları
toprak, toprak altı ve toprak üstü doğal kaynaklar, üretim tesisleri, sermaye,
emek, nitelikli personel ve örgütlenme düzeyi toplamlarından oluşur.
Belirtilen üretim olanakları belir bir zaman kesitinde sınırlıdır. Dolayısıyla
ele alınan zaman kesitinde ve döneminde üretim miktarı, bu sınırlı üretim
olanaklarına, üretim ve büyüme politikalarına bağlı olarak belirli özellikleri
ile sınırlıdır(Dinler, 1994; Gökdere, 1991).
Süreç: Sistemlerin, unsurların belirli bir zaman ve mekan
çerçevesinde belirli amaçları ve işlevleri gerçekleştirmek için oluşturulan
etkinlikler, olaylar bütünlülüğüdür.
Sorun: Sorun genel olarak süreçlerde oluşan darboğazlara,
sıkışıklıklara sınırlı kaynakların, olanakların etkin ve uygun biçimlerde
dağıtımı ve kullanımı zorunluluklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Sorun basit
tanımı ile olayların, süreçlerin temel ilkelere, kısıtlara ve amaçlara ters
yönde gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkar (Türk Dil Kurumu; Karayalçın,
1979). Aynı yönde sorun olayların geçmişten bugüne, geleceğe
uzantılarının; bilimsel doğrular, ilkeler ve kurallar, toplulukların genel
amaçları çerçevesinde neden-sonuç ilişkileri, yarattıkları olumsuz etkileri
ortaya konarak belirlenir. Sorunlar olayların uzantılarının insanların ve
toplulukların dönemsel genel doğruları, ilkeleri, kısıtları, amaçları ile
uyumsuzluklar yaratması, insanlara rahatsızlık ve endişe vermesi
sonuçlarına bağlı olarak belirirler; insanların olayların gelişim uzantılarını
arzuları, amaçları doğrultusunda düzenleme, yönlendirme, kullanma
155
amacına ve ekonomisine paralel olarak önem ve öncelik kazanırlar. Başka
bir deyiş ile sorun süreçler içinde olaylar çizgisinde kısmi bilgiler ve olaylar
arasında somut ve belirli ilişkilere dayalı olarak amaçlanan somut bilgilerin
elde edilmesi yönünde tanımlanır. Bu yönde sorunların çözümü ise olayların
uzantılarını, insanların amaçları çerçevesinde bilimsel ilkeler, modeller,
yöntemler, teknikler doğrultusunda düzenleme ve bu olaylardan ve
tekniklerden yararlanma işlemi, işi şeklinde belirginleşirler.
Araştırma: Bilgiyi, bilimsel ilkeyi, yasayı fark etme ve bulma; ürün
geliştirme ve üretme etkinliğidir. Araştırma insanlığa fayda sunmak
amacıyla doğa, fizik, teknik ve sosyal olaylardan, objelerden, ekonomik
kaynaklardan, arz ve talep oluşumlarından; olanaklardan ve temel
bilimlerinden; bilgi, bilim, model, yöntem, ekonomi, yöneylem düşüncesi
ilkeleri ve yöntemleri ile yeni bilgi, ürün, sistem, üretim süreci ve yöntemi
belirleme, geliştirme, üretme etkinlikleridir.
Model: Sistemin belirli üretim amacı için üretim süreçlerinin dinamik,
fiziki yapısını tanımlayan, ana işlevini belirleyen kısıt, kapasite ve amaç
bağıntıları kümesidir. Model matematik ifadeleri; sistemin veya sürecin
karakteristik yapısının parametresini, katsayını, kontrol edilebilir ve
edilemeyen kontrol büyüklüklerini içerir. Model sistemin sürecin tüm
üretim olanaklarını verimli kullanımına aracılık eder. Model ayrıca kapalı
ya da açık olarak sorunun çözümüne olanak verecek bir yöntem, yöntemler
dizi ima eder veya içerir(Karayalçın, 1979).
Yöntem: Yöntem, kısa bir tanım ile fizik ötesini, bilinmeyenleri
bulma ve belirleme aracıdır. Süreçlerde olaylar çizgisinde kısmı verilere,
bilgilere ve olaylar arasında somut değişmez ve kararlı ilişkilere, yasalara,
kısıtlara dayalı olarak somut, belirsiz, bilinmeyen amaç bilgilerin bilinmesi
yönünde
ilkeler,
aksiyomlar,
ifadeler
sistemi
biçimde
tanımlanır(Karayalçın, 1979).
Yönetim: Yönetim bilimleri insanlığa ilişkin gereksinimleri etkin
biçiminde karşılanmaları temelli ve amaçlı düşünce ve yöntemler toplamı
olarak tanımlanır. Yönetim bilimleri bireylerin ve toplumların fizyolojik,
ekonomik, güvenlik, psikolojik, sosyolojik, saygınlık gereksinimlerinin
156
etkin olarak karşılaması amacıyla üretim olanaklarının sağlanması
aşamalarına ilişkin öngörüler, ilkeler ve yöntemler bütünlüğü ve
uygulamaları biçiminde ele alınır(Koçel, 1998). Bu bağlamda yönetim
bilimleri ve yaklaşımları klasik, neo klasik, modern yönetim, post modern
yönetim ileri teorileri, biçimlerinde ilerletilir(Koçel, 1998). Yönetim
bilimlerinin temeli fizik, matematik, ekonomi, istatistik, teknik ve yöneylem
araştırması bilimleri ile psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, sağlık, eğitim
bilimleri; süreçlere ve gereksinimlere uygun sentezleridir. Yönetim bilimleri
temel olarak; politika, plan, program kavramları ile bunları belirleme,
planlama, örgütleme, isteklendirme, koordine etme, denetleme ve bütçeleme
çalışmalarını kapsar. Bu yönde yönetim bilimleri gerek yukarıda belirtilen
bilim dallarındaki gelişmeler, gerekse karar verme, planlama ve
optimizasyon teknikleri, internet olanakları ile neo klasik ve modern
yönetim yaklaşımlarındaki gelişmeler doğrultularında post pozitivist, post
modern yönetim teorileri ve yaklaşımları biçimlerinde gelişmiştir.
Üretim ve kalkınma ekonomisi ve yönetimi sorunları birbirini izleyen
birbirine paralel sorunları içeren geniş kapsamlı aşamaları, derinlikleri olan
bütünleşik temel bir sorundur. Dolayısı ile sorunun çözümü, çözüme uygun
birbirini izleyen birbirine paralel kapsamlı karar yöntemlerini, yönetim
biçimlerini gerektirir. Üretim ve gelişme ekonomisinin temel materyalleri
mikro ekonomi, işletme ekonomisi, ölçek ekonomisi, piyasa ekonomisi,
yatırım ekonomisi, sektör ve üretim süreci ekonomisi, kalkınma ekonomisi
teorileri ve yöntemleridir. Aynı yönde üretim süreçlerinde üretim
fonksiyonu ve analizi, başa baş noktası analizi, bu günkü net değer analizi,
fayda maliyet analizi, iç verimlilik analizi, lineer programlama ile sektör
analizi, üretim ve stok analizi, ikinci el analizi, üretim sermayesi ve
amortisman analizi yöntemleridir. Bu karar analizleri bütünleşik modelleri
yönlerinde büyüme ve kalkınma modelleri gelişir, geliştirilir.
1.2. Üretim Fonksiyonu ve Analizi
Üretim süreci bir bütün olarak ele alındığında üretim modelinde L
emek, K sermaye stoku, T teknoloji, G dış ticaret dengesi kaynak girdisi
üretim olanaklarına bağlı olarak Y üretim/milli gelir fonksiyonu;
157
Y  GL  f L, K , T , G 
biçiminde tanımlanabilir. Bu üretim ve gelir fonksiyonu üretim sistemine,
teknolojisine, girdileri marjinal verimlerine bağlı olarak belirli dönem
içinde “yatık s” biçiminde ortaya çıkması beklenir. Üretim olanaklarına
bağlı üretim gelir fonksiyonu incelendiğinde; aynı süreçte üretim sistemi
kapasitesine uygun üretim olanaklarının artırılması durumunda üretim
fonksiyonunun sağ tarafa doğru kayarak büyüyebileceği görülür. Yine ileri
teknolojili ve kaliteli üretim olanakları ile yeni üretim sisteminin
geliştirilmesi ile üretim fonksiyonunun yukarı sol tarafa doğru da kayarak
büyüyebileceği ön görülür. Modelde amaçlara, ekonomik koşullara ve
işleyişe bağlı olarak aranan çözüm için üretim ve gelir fonksiyonun
geliştirilmesinde L emek, K sermaye stoku, T teknoloji, G dış ticaret dengesi
kaynak girdisi olanakları arasında ekonomik analitik bağıntılar geliştirilmesi
gerektiği belirginlik kazanır.
Bu gelir/üretim fonksiyonunun dönem içinde analitik olarak
incelendiğinde Y mutlak üretim/ gelir artışı;
Y  dY 
Y
Y
Y
Y
dK 
dL 
dG
dT 
K
L
G
T
biçiminde tanımlanabilir. Bu yönde ele alınan dönem içinde işleyen üretim
sisteminin üretim olanakları artışına bağlı yıllık Y üretim atışı ile
Y / Y biçiminde tanımlanabildiği görülür. Büyüme
oranının Y / Y  0 biçiminde artışı üretim alt yapı kapasitesinin kullanım
büyüme oranının
olanaklarının bulunduğu, üretim girdilerinin artırılmakta olduğu ve
kullanılması gerektiği anlamına gelir. Diğer ifade ile büyüme oranının
Y / Y  0 durumlarında üretim girdilerinin üretim alt yapı kapasitesi
yönünde ya kullanılamadığı ya da üretim alt yapı kapasitesinin ve
girdilerinin tam kullanılma ilişkilerine erişilemediği anlamına gelir. Üretim
girdileri ve üretim alt yapı kapasitesinin Y / Y  0 koşullarında
kullanılması ve bu üretim koşullarında başka üretim modeline geçilmesi
158
üretim alt yapısı sermaye ve potansiyel üretim girdilerinin heba olmasına,
sosyal maliyetlerin gereksiz artışlarına yol açar. Bu gerçeklik yönünde,
Y  0 için;
Y
 0,
L
Y
 0,
T
Y
 0,
K
Y
0
G
biçiminde marjinal artımlarının “0” değerlerine yaklaştırılmasının gerek
koşul olduğu belirginlik kazanır. Bu yönde dönem içinde Y üretim ve gelir
fonksiyonunun maksimum değeri; marjinal artım denklemlerinin “0” ve
Y  0 civarında ortak çözümleri Lo, To, Ko, Go üretim olanakları girdileri
değerlerinde ortaya çıkabilir. Aynı işletme döneminde toplam gelirin
maksimum değerine yakın çalışma koşullarına yaklaşıldığı ölçülerde üretim
girdilerinden ve üretim sisteminden azami verim sağlanmakta ve üretim
girdileri arasında kararlı, optimum dengelerin oluşturulmakta olduğu
görülür. Bu değerlendirmelerden Y üretim/gelir fonksiyonunun maksimum
değerini veren Lo, To, Ko, Go optimum değerleri civarı ele alınan dönem
içinde belirtildiği biçimde, üretim girdilerinin marjinal verimlerinin ve
büyüme oranının, “0” sıfıra yaklaşmakta olduğunu belirginlik kazandırır.
1.3. Büyüme ve Sermaye Stoku Artış Oranı
Bu ekonomik büyüme ve üretim modellerinde büyüme oranı, genel
olarak gelir artışının toplam gelire oranı ya da sermaye stokun artışının
toplam sermaye stokuna oranı biçiminde,
Y K

 s
Y
K
olarak tanımlanır. Bu ifadede,
s  tasarruf yüzdesini,
  yatırım/üretim girdileri verimliliğini
K  üretim artışını ve büyümeyi sağlayan sermaye stoku
artışını,
K = üretimde olan toplam sermaye stokunu
159
gösterir. Net büyüme oranı ise bu büyüme oranı ifadesinden nüfus artış
oranı etkeni çıkarılarak elde edilir. Bu bağlamda ekonomik büyüme
sürecinde işletme ve yatırım etkinliklerinde aşağıda belirtildiği şekilde
mevcut K sermaye stokunun; K  K olarak artması gerekli
görülmektedir. Burada K ile Y arasında yukarıda belirtilen basit bir
ilişki bulunduğu görülür. Burada I toplam tasarruf/yatırım değerinden K
mevcut sermaye stokunun amortisman/faiz maliyetinden farkı olarak K
sermaye stoku artışının,
K  I  K.D
biçiminde sıfırdan büyük olması gerekir. Burada K  0 , o ülkede
sermaye birikimi ve yatırımların dönemsel büyüme yaratabilecek ölçülerde
olmadığı, yetersiz olduğu anlamına gelir. Bu yönde bilinen sermaye faiz
oranına ve yatırım planlamasına bağlı amortisman/faiz maliyeti D
katsayısı ifadesi, K ifadesinde yerine konulur ise K ifadesi,
K  I  K .D  I  K
r
H

(1  r ) n  
n

K
(1  r )  1 
biçiminde tanımlanır. Bu ifade de;
H = Sermaye stokunun işletme dönemi sonundaki kalan hurda
değeri,
r = Sermaye stokunun faiz yüzde değeri,
n = Sermaye stoku işletme dönemi süresi
olur. Yukarıda ifadede K  0 için I / K  D olması gerekir. Üretim ve
kalkınma ekonomisiinde toplam amortisman ve hurda değerinin mevcut
sermaye ve yatırım artışı ile artmakta olduğu, üretim ve sermaye stoku artışı
için daha çok tasarruf, yatırım sermayesi ve pazar gerektiği görülür. Süreçte
sermaye ve üretim girdileri yatırımları bu ifadeler ile dengeli biçimlerde ele
alınmaları doğaldır ve temeldir.
160
1.4. İkinci El Değeri
Gelişmekte ve orta gelir düzeyli ülkelerde araçlar ve yatırımlar
ikinci el olabilir. Bir aracın/tesisin geometrik seri işletme ilişkileri
koşullarında ilk x yıl sonra, ilk satın alma ve geri ödeme temelli işletme
koşullarına bağlı
A0
olarak
Ax deterministik analitik satış değeri ifadesi;
(1  r ) n
(1  r ) x  1

C
 Ax
r
(1  r ) n x
elde
edilir.
Bu
ifadede
yine
hurda
değerli
yıllık
sabit
C yerine ifadesi konulur, uygun biçimlerde
sadeleştirilir ve Ax değeri yalnız bırakılır ise, Ax determinitik analitik satış
sermaye/amortisman maliyeti
değeri ifadesi

(1  r ) x  1 
H 
 (1  r ) n 

Ax  A0 (1  r ) x 
n
A0 
(1  r )  1 

bulunur. Liberal, neo liberal büyüme ve üretim modellerinde tesislerin
sektör ve yer ikinci el işletme değişikliklerinde teknolojinin ve sermayenin
kalan değerine dikkat etmek, piyasasını buna göre yönetmeye önem vermek
gereklidir.
2. ÜRETİM KARAR YÖNTEMLERİ VE ÖLÇÜTLERİ
Uzun dönemli üretim girişimi, yatırım ve işletme araştırma
geliştirme projeleri yapılabilirlik karar ölçütleri; maliyetlerinin, gelirlerinin
bugünkü değerlerinin hesabına ve fırsat maliyetleri ile değerlendirilmesine,
planlama ve yapılabilirlik kararlarına dayanır.
161
2.1. Uzun Dönemli Olabilirlik Ölçütü
Uzun dönemli üretim süreçleri yatırım ve işletme giderleri şöyle
hesap ve tahmin edilebilir. Uzun dönemli planlamada toplam gelirden
toplam maliyetin çıkartılması ile projenin yapılabilirlik ölçütü bugünkü net
değeri ifadesi ( BND );
Gi  M i
H

i
(1  r ) n
i 1 (1  r )
n
BND   A0  
biçiminde yazılır(Karayalçın, 1979; Birdal, 1986; Öney, 1987). Bu
ifadelerde;
A0 = Projeye ait yatırım giderlerinin işletmenin başlangıç
yılındaki sermaye ve
faiz yükü toplamı, Pb,
M i = i . yıldaki işletme gideri veya maliyeti, Pb/yıl
r = Projenin yıllık gelir ve giderlerini güncelleştirme faiz
yüzdesi değeri,
n = Projenin yıl olarak işletme dönemi süresi
Gi = i . yıldaki gelir, Pb/yıl
H
= Dönem sonundaki hurda değeri, Pb
değerlerini gösterir. İfade de
Gi  M i yerine,
Gi  M i   f1  m1 qo (1  a) i
eşitliğin sağ taraf ifadesi konulur ve toplam önündeki ifadenin geometrik
dizi ve yine a  r olduğu varsayımı yapılır ise yatırım projesi BND
ifadesi,
162
n
1 a  1 a  
BND   A0  ( f1  m1 )qo
 
1  
r  a   1  r  

H
(1  r ) n
biçiminde düzenlenebilir. Son ifade de
f 1 = Birim başına ortalama işletme geliri, Pb /birim,
m1 = Birim başına ortalama işletme gideri, Pb/birim,
q 0 = İşletmenin açılış yılındaki trafik talebi miktarı, birim/yıl
a = Talepteki yıllık artış yüzde değeri,
değerlerini gösterir. Yukarıda verilen BND değerinin BND  0 olması
durumu, yatırımın yapılabilir olduğu anlamına gelir. Yine, BND ifadesinin
BND=0 koşulundan yatırım ortamının beklenen ortalama değerleri ile
yatırımın mali ve ekonomik yönden işletilebilirlik ölçütünü ortaya koyan
değerleri hesaplanabilir ve bu hesaplanan değer ile sektörde gözlem yolu ile
saptanan gerçek değerler karşılaştırılıp değerlendirilerek yatırımın
işletilebilirlik dereceleri gerçekçi ve somut biçimlerde belirlenebilir. Uzun
dönemli planlamada işletmenin dolayısı ile projenin, yatırımın gelecekteki
talep değişimleri göz önünde bulundurularak süreçte avantajlı, dezavantajlı
durumlar değerlendirilir, hesaba dâhil edilir.
2.2. Gelir ve Birim Maliyet
Yukarıda verilen
A0 ifadesinde hurda değeri güvenli kararlar
yönünde ihmal edildiğinde yine, işletme sistemi alt yapı ve tesis yatırım
maliyetine bağlı yapılabilirlik koşulu altında arz ve talep ekonomik dengesi
ve bu dengeye bağlı işletme geliri;
163
f1q0 
A
n
1 a  1 a  
 1  
 
r  a   1  r  
 m1 q0
biçiminde hesaplanır. Buradan sistemin alt yapı ve tesis yatırım maliyeti
bileşenini içeren
mt “uzun dönemli ortalama yatırım ve işletme birim
maliyeti” değeri veya fonksiyonu,
f1  mt 
olur. Bu ifade
A
n
1 a  1 a  
q0
 1  
 
r  a   1  r  
 m1
mt ifadesi marjinal sıkışma ve bekleme maliyet bileşenini
içermemektedir. Bu ifade ile bulunan yatırımın ortalama maliyet ve piyasa
fiyat değerleri ilişkileri, yatırımın mali ve ekonomik yönden işletilebilirlik
ölçütünü veren BND=0 koşulunu sağlar. Hesaplanan değerler ve piyasa
saha gözlem çalışmaları ile elde edilebilecek gerçek değerler
karşılaştırılarak yatırımın işletilebilirlik ölçütü ve koşulları belirlenebilir.
Bu yönde ayrıca araştırma ve yatırım projeleri seçenekleri ayrıca
fırsat maliyeti ölçütleri ile değerlendirilir. Bir sektör veya proje
seçeneklerinin fırsat maliyeti seçilen seçeneğin üretilmesinden
vazgeçilmesine bağlı olan kazanç kaybından doğan maliyettir. Belirli bir
yatırım araştırmaları çerçevesinde araştırma ve yatırım seçeneklerinden
toplam maliyeti küçük, fırsat maliyeti büyük seçeneğin uygun olduğu
görülür.
2.3. İşletmelerde Kar/Zarar Süreçleri ve Ölçütleri
Bir işletmenin yönetim kararları için daha çok dönemsel maliyet ve
gelir fonksiyonları ile tanımlanıp analizleri temeldir. İşletmenin dönemsel
sabit sermaye, arz miktarı büyüklüklerine bağlı üretim, sıkışma-bekleme,
164
arz ve yönetim maliyet bileşenlerini içeren dönemsel toplam maliyet
fonksiyonu şöyle tanımlanabilir.
M (q)  m0  m1q  m2 q 2
Dönemsel talebe ve fiyata bağlı toplam gelir fonksiyonu ise
şöyledir.
G(q)  ( p0  q)q
Üretim süreçlerinde, son birim ürünün oluşturduğu toplam maliyet,
toplam gelir, toplam kar, toplam zarar farkı kavramları ve büyüklükleri ile
ortalama maliyet, ortalama gelir, ortalama kar, ortalama zarar kavramları ve
büyüklükleri oldukça önemli karar ölçütleridir. Bir üretim sürecinde son
birim ürünün oluşturduğu toplam maliyet, toplam gelir, toplam kar, toplam
zarar farkı büyüklükleri aynı zamanda sıra ile marjinal maliyet, marjinal
gelir, marjinal kar, marjinal zarar olarak da tanımlanır. Bu kavramlar temelli
bir işletmenin kar ve zarar koşulları, değerleri şöyle tanımlanır,
irdelenir(Dinler, 1994; Gökdere, 1991). Bir işletmenin q( p) arz/hizmet
düzeyine bağlı karlılık koşulu, G(q) toplam gelirin M (q) toplam
maliyetten büyük veya eşit olması koşulu temeldir:
K ( q)  G ( q )  M ( q )  0 .
İşletmenin q( p) arz/hizmet düzeyine bağlı karlılık koşulunda
K (q)  0 olması durumu, işletmenin karlılık için başa baş üretim sınır
değerlerini, bir diğer deyiş ile ekonomik üretim başlangıç son değerlerini
verir:
G(q)  M (q)  ( p0  q)q  (m0  m1q  m2 q 2 )  0 .
165
Arz ve talep q( p) değişkenine bağlı ikinci dereceden bir
bilinmeyeni denklemin çözümünden bulunan kökler ile;
 sanal iki kök işletmenin zarar sürecinde çalıştığını,
 gerçel iki kök işletmenin karlı üretim süreci aralığı değerleri
bulunduğunu,
 gerçek bir kökü işletmenin normal karlı bir üretim durumu
bulunduğunu,
ortaya koyar. Bu yönde, örneğin yukarıda verilen ikinci dereceden
denklemin
m0  ( p0  m1 )q  (m2   )q 2  0
biçiminde düzenlenmesinden sonra karlılık gerçek kökü için denklemin
diskirimant kök içi ifadesine ait,
( p0  m1 ) 2  4(m2   )m0  0
ifadesi elde edilir. Bu ifadeden karlılık için
m0 işletmenin sabit sermaye ve
işletme maliyetinin,
m0 
( p0  m1 ) 2
4(m2   )
koşulunu sağlaması, sağ taraftaki değere eşit veya ondan küçük olması
gerektiği görülür. Diğer yandan işletmenin q( p) arz/hizmet düzeyine bağlı
öngördüğü işletme karar dönemlerinde karın maksimum, zararın minimum
olmasını amaçlar. Bu yönde, kar fonksiyonu K (q) ’nin türevi olarak
marjinal kar/zarar fonksiyonu,
K ' (q)  G ' (q)  M ' (q)  p0  2q  m1  2m2 q  0
166
koşulunu sağlaması beklenir. Buradan maksimum kar/minimum zarar için
marjinal gelirin marjinal maliyete
G ' ( q)  M ' ( q)
eşit olması beklenir: Aynı yönde maksimum kar/minimum zarar için uygun
üretim miktarı, uzun dönemli yatırım kararı üretim miktarı değeri
qk 
p0  m1
2(m2   )
olarak bulunur. Bu üretim düzeyi değeri ifadesi, maksimum kar/minimum
zarar koşulunun yukarıda verilen G(q) toplam gelir fonksiyonunun
M (q) toplam maliyet fonksiyonundan büyük ya da en eşit, başa baş
olmaları; yani G(q)  M (q) durumlarını ortaya koyar. Burada
m0 ve q k
kritik değer ifadelerinin incelenmesinden bir yandan, piyasada
p0 talep
başlangıç fiyatının,
p0  m1 olması gerektiği; diğer yandan birim fiyat 
değişim oranı ile
m2 üretim miktarı sıkışıklık maliyeti toplamının ters
yönde etki yaptığı görülür. Üretim kanallarında üretimin miktarının veya
üretim miktarı kapasite oranının belirli değerlerinin altında olması
durumunda
m2 üretim miktarı sıkışıklık maliyet katsayısı değeri de ihmal
edilebilecek derecede küçük olabilir.
2.4. Katma Değer
İşletmelerin ve sektörlerin üretim katma değerleri/katkı payları
dönemsel gelir, maliyet ve kar ilişkileri yönlerinde somutlaşır. Bu
tanımlamalara göre, üretim sistemlerinde üretimin katma/katkı değeri
aşağıdaki gibi tanımlanır.
katma değer =gelir- değişken maliyet =sabit maliyet  işletme karı
katma değer
 ( p0  q)q  (m1  m2 q)q  m0  kar
katma değer
 ( p0  q)q  (m1  m2 q)q  m0
167
Bu ifadelere göre üretim arzı katma değeri, ekonomik olarak,
m0
yıllık sabit maliyetten büyük olması gerektiği açıklık kazanır. Bunun için
talebe bağlı fiyat birim maliyet ilişkisinin,
( p0  q)  (m1  m2 q) 
m0
q
olması gerektiği görülür. Aynı yönde üretim arzı maksimum katma
değerlerinin, karın maksimum değerlerinde gerçekleşebileceği açıktır.
Üretim sistemlerinin katma değeri, sosyoekonomik etkinliklere bağlı sabit
yatırım ve işletme sermayesi girdileri, vergi, net kar/faydalar ile yaratılan
diğer sosyal faydalar toplamlarından oluşabileceği görülür. Katma değerler
yeterli pazar, alış veriş oluşumu oranlarında artar; etkinlik temelli somut
gelir, sosyal faydalar kazanım ile kullanıcıların gerçekten sosyoekonomik
kalıcı kazanımlar oluşumlarını işaret eder. Üretim arzı ilişkilerinde büyük
katma değerlerin büyük pazar ve sosyal paylaşımlarını gerektirdiği görülür.
3. EKONOMİK BÜYÜME MODELLERİ
Üretim ve büyüme süreçlerinde üretim ve ekonomik büyüme
modellerinin temel amacı yukarıda belirtilen üretim olanaklarının,
girdilerinin yüksek verimlilik ile kullanılmasına odaklıdır. Dikkate değer
ekonomik üretim büyüme modelleri başında
 Klasik büyüme modeli,
 Keynesyen büyüme modeli,
 Rostow büyüme modeli,
 Neo-Keynesyen Harrod-Domar büyüme modeli,
 Neo-klasik büyüme modeli, Solow modeli,
 İçsel büyüme modeli
 Sürdürülebilir en büyük ekonomi büyüme
gelir(Jones, 2001; İşgüden, 1985; Krgel, 1982).
Neo-Keynesyen Harrod-Domar büyüme modeli üretim fonksiyonu
emek ile birlikte sermaye ve yatırım girdilerinin, kombinezonlarının
verimlilik ilişkilerine bağlı tanımlanmıştır.
168
Yaygın olarak bilinen neo-klasik büyüme modelleri, SOLOW ve
geliştirilmiş SOLOW modelleridir(Jones, 2001). Genel olarak neo-klasik
büyüme modellerinde Y üretim fonksiyonu emek, sermaye ve teknoloji
üretim girdilerine, verimlilik ilişkilerine bağlı olarak tanımlanmıştır. Bu
büyüme modelinde üretim fonksiyonu, emek, teknoloji ve sermaye girdileri
ile artışları kombinezonunun toplam sosyoekonomik sinerjik etkilerine ve
verimliliklerine bağlı olarak artma, azalma kayması gösterebilen bir
fonksiyondur. Modelde belirli bir dönemde üretim fonksiyonları ve sermaye
stoku artışlarının yeni ve ileri teknolojiler ile sağlanabileceği, sağlanması
öngörülür. Bu üretim/milli gelir fonksiyonu üretim teknolojisine,
olanaklarına ve sistemine bağlı olarak belirli dönem içinde “yatık s”
biçiminde belirli süreçlere limit olmaktadır.
İçsel büyüme modeli, genel olarak neo-keynesyen, neo-klasik
büyüme modelleri yaklaşımları çerçevesinde geliştirilmiştir, model aşağıda
sıralanan ilke ve süreçlere öncelik vermiştir.






Tasarrufların teşvik edilmesi.
Etkin bir eğitim sistemi ile sosyal sermayenin yetiştirilmesi ve
geliştirilmesi.
Büyük talepler, teknolojiler yaratacak geliştirme çalışmalarının
desteklenmesi.
İleri uygun üretim teknolojili projelerin ve sanayiinin
geliştirilmesi.
Uluslararası ticarette açık ileri teknolojili yatırımların
yapılması.
Uluslararası ticarette daha büyük pay elde edilmesi.
Bu açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde içsel büyüme
modelinde sürekli üretim ve sermaye stoku artışlarının, sürekli dönemsel
yeni ve ileri teknolojilere bağlı üretim ve dış ticaret fazlalıkları ile
sağlanabileceği belirginlik kazanmaktadır.
Son yıllarda ülkelerin büyüme ve üretim modelleri işletmelerin
liberal ve neo-liberal büyüme ve üretim modellerine dayanmaktadır.
İşletmelerin liberal ve neo-liberal büyüme ve üretim modelleri ekonomik ve
169
sermaye birikimlerine, yeni girişim ve piyasa olanakları yaratma temelli
küresel sermaye, yabancı sermaye giriş çıkış, verimli girişim, yatırım ve
işletme hareketleri, sosyoekonomik katma değerler çerçevesinde
ilerletilmektedir. Bu yönde özellikle hızlı büyüme ve kalkınma iradesi
gösteren ülkeler için üretim ve büyüme olanaklarının uzun dönemli
durumsal marjinal kullanım ve yararlanma temelli ortalama optimum
büyüme modelleri geliştirilmiş, ileri sürülmüştür.
4. ÜRETİM YÖNETİMİ KARAR MODELİ VE YÖNTEMLERİ
Üretim ve gelişme ekonomisinin en önemli sorunlarından birisi de
zaman içinde yerel, ulusal bölgesel ve dünya ölçeklerinde verimli
sektörlerin, iş kolu önceliklerinin; üretim hacmi ve kapasite miktarlarının,
üretim yönetimi seçeneklerinin, ölçütlerinin talebe bağlı saptanabilmesidir.
Bu sorunların çözümlerine ilişkin belirgin karar modeli ve yöntemleri;
 Lineer programlama modeli
 Girdi-çıktı modeli
 Olabilirlik ölçütleri modeli
 Üretim stok yönetimi modeli
 Uygun talep, üretim ve servis kanalları yönetimi modeli
yöntem ve çözümlemeleri ile üretilebilir(Öney, 1987; Karayalçın, 1979).
5. ÇIKARIMLAR VE SONUÇ
Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri ve sorunları birbirine
paralel, birbirini izleyen derinlikli, kapsamlı uzun soluklu bütünleşik temel
bir sorundur. Dolayısı ile sorunun çözümleri uygun birbirini izleyen
birbirine paralel kapsamlı büyüme, kalkınma ve üretim felsefelerini, bilgi,
bilinçlenme, gelişme ve üretim ekonomilerini; vizyonları, sürekli kararlı
misyonları, esnek modelleri ve özgün yöntemleri, politikaları ve stratejileri
gerektirir. Bu yönde bu üretim ekonomisi çalışmaları ile üretim ve kalkınma
ekonomisi sorunlarının yöntemlerinin, çözümlerinin ancak belirli bir
kısmının ele alınabileceği, araştırılabileceği, ortaya konabileceği belirginlik
kazanmaktadır. Bu çalışma üretim ve kalkınma ekonomisi süreçlerinde daha
170
kapsamlı geniş analiz ve sentez çalışmalarının gerekliliklerini ortaya
koymaktadır.
Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri deterministik analitik
yaklaşım ve değerlendirmeler içinde bir yıllık dönem sonunda ortaya çıkan
maksimum büyüme değerlerinin uzun dönemli isabetli büyüme modelleri ve
politikaları için tek anlamlı ölçüt olmadığı görülür. Bir yıllık dönem içinde
yüksek marjinal büyüme değeri ile büyüme oranının değerleri, sürekli
küçük yeni yatırımlar gerektirmesi dolayısıyla uzun dönemde yatırım
olanaklarının ve kapasitesinin verimli kullanılamamasına, israf edilmesine
neden olabilir. Aynı zamanda sürekli yüksek büyüme oranın sağlanması
ölçütünün, sürekli üretim sistemi kapasitesinin ve olanaklarının artırılması
ve geliştirilmesi yaklaşımlarını gerekli kıldığı görülür. Bu saptamalar
yönünde, isabetli sürdürülebilir yüksek büyüme oranlarının sağlanması
ölçütü, ancak, uzun dönemli isabetli büyüme modelleri ile 20-30 yıllık uzun
dönemlerde önceki dönemlere kıyasla toplam üretim artışlarının, yerel
üretim, sermaye ve yatırım olanakları artışlarının sağlanması, ortalama
büyük büyüme oranı değerlerinin sağlanması, yaklaşımları ve stratejileri ile
gerçekleştirilebilir. Uzun önemli büyüme oranları için, sermaye, yatırım ve
üretim olanaklarının ve kapasitelerinin özgün ileri teknolojiler, yüksek
katma değerli büyük projeler, stratejiler ile artırılması, geliştirilmesi
gerektiği belirginlik kazanır.
Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri ve sorunları üretim ve
kalkınma yerel sektör olanakları, kaynakları, süreklilikleri, küresel belirtilen
dinamikler, ölçütler içinde ele alınmaları temeldir. Üretim ve kalkınma
ekonomisi sorunları yöntemleri, çözümleri ve yönetimleri sorunu uzun ve
orta dönemli bir sorundur. Üretim ve gelişme ekonomisinin ilk öncelikli
materyalleri mikro ekonomi, işletme ekonomisi, ölçek ekonomisi, piyasa
ekonomisi, yatırım ekonomisi, sektör ve üretim süreci ekonomisi, lojistik ve
taşıma ekonomisi, büyüme ve kalkınma ekonomisi teorileri ve yöntemlerini,
sentezlerini kapsar. Bu ekonomilerin bilgi araştırma, bilgilenme ve
bilinçlenme süreçleri, uygulamalı bilim felsefeleri ile gerekliliklerini,
yöntemlerini, gelişimlerini gerektirir, kapsar. İç ve yerel olanakların,
dinamiklerin dışa doğru etkin, verimli ve sosyoekonomik katma değerli
kullanımlarını gerektirmektedir.
171
Bu yönlerde sonuçta, ekonomik üretim ve kalkınma süreçlerinde
kısa, orta ve uzun dönemli bakış açılarının, vizyon ve misyonlarının; aynı
ölçeklerde toplam, ortalama ve marjinal üretim ve verim fonksiyonları
analizlerinin, karar ölçütlerinin temel ölçütler oldukları ve olacakları
görülür. Üretim ve kalkınma süreçlerinde yerel üretim ve kalkınma
olanaklarının, küresel arz ve üretim olanaklarının, talep, piyasa ve pazar
koşullarının gelişimlerinin, dönüşümlerinin uzun zamana ve mekana bağlı
değişim özelliklerinin önemli oldukları görülür. Ekonomik üretim ve
kalkınma süreçlerinde belirtilen etkenlere bağlı sektör ve ölçek
ekonomilerinin, sermaye birikimi ve üretim olanaklarının gelişme ve
değişme özellikleri taşıdıkları, taşıyabilecekleri görülür.
KAYNAKLAR







ALTAN, E.(1975), Yüksek Matematik I, Birsen Kitapevi Yayınları, 6.
Baskı, İstanbul.
ALTAN, E.(1975), Yüksek Matematik II, Birsen Kitapevi Yayınları, 6.
Baskı, , İstanbul.
BİRDAL, İ. (1986), İşletme Ekonomisi, Çağlayan Kitapevi, Birinci
Baskı, İstanbul.
DİNLER, Z. (1994), Mikro ekonomi , 10. Baskı, Ekin Kitabevi
Yayınları, Bursa.
GÖKDERE, A.(1991), Bankacılar İçin Ekonomi Bilgisi, Yayın No:245,
ISBN 975-537-000-5, Adalet Matbaacılık Tic. Ltd. Şti., Ankara.
IŞIK, A. (1998), Mühendislik Ekonomisi, Üçüncü Baskı, Birsen
Yayınevi, ISBN 975-511-392-4, İstanbul.
İŞGÜDEN, T.(1985), Makro İktisat, Bilim ve Teknik Yayınları,
İstanbul.
172













JONES, C. I. (2001), (Çev: Ş. ATEŞ, İ. TUNCER), İktisadi Büyümeye
Giriş, Literatür Yayıncılık, ISBN:975-8431-36-6, İstanbul.
KARAYALÇIN, İ. (1979), Harekat Araştırması, İ.T.Ü. Kütüphanesi,
İstanbul.
KARLUK, R.(2004), Türkiye Ekonomisi, Beta Basım Yayım Dağıtım
A.Ş., İstanbul.
KILIÇBAY, A., (1988), İktisat Teorisi, İktisat Politikaları ve İşletme,
İstanbul Üniversitesi Yayını, No: 3488, İstanbul .
KOÇEL, T., (1998), İşletme Yöneticiliği, Beta Basım Yayım Dağıtım
A.Ş., Yayın No. 405, 6. Baskı, ISBN 975-486-304-0, İstanbul.
KRGEL, J. A.(1982), (Çev: Ö. GÖKAY), İktisadi Büyüme Teorisi,
Akbank Kültür Yayınları, İstanbul( Macmillan Press, 1976, New
York).
MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ, (2004), Verimlilik Raporu 3
“Sürdürülebilir Büyümenin Anahtarı: Verimlilik”, Nisan, Ankara.
OKKA, O.( 2003), Mühendislik Ekonomisine Giriş, Nobel Yayın
Dağıtım, ISBN 975-591-447-1, Ankara.
ÖNEY, E.(1987) İktisadi Planlama, Savaş Yayınları, 5.Baskı, Ankara.
TÜRKAY, O.( 1983), İktisat Teorisine Giriş, Mikro İktisat, Doruk
Yayınları, No: 29, Ankara.
TÜRK DİL KURUMU, (1988), Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu
Yayınları: 549, Ankara.
T.C. DEVLET BAKANLIĞI, (1983), Türk Bilim Politikası, 19832000, Ankara.
YILDIRIM, C.,(1991), Bilim Felsefesi, 3. Baskı, Remzi Kitabevi,
Evrim Matbaacılık, İstanbul.
173
İŞ ZEKASI VE SOSYAL MEDYA UYGULAMALARI
Tolga DURSUN1, Seher KAYA
Yrd.
Doç. Dr.,
Maltepe Üniversitesi,
İ.İ.B.F.,
[email protected]
1
İşletme
Bölümü,
ÖZET
Günümüzde teknolojik gelişmeler ve küreselleşme kurumları pozitif yönde
etkilerken, bilgi ve bilginin kullanım süreçlerini daha karmaşık hale getirmiştir. Bu
karmaşıklığın tam ortasında iş zekası yazılımları kurumların karar verme
aşamasında ihtiyaç duydukları bilgiyi ortaya çıkaran ve böylece karar verme
sürecine katkı yapan uygulamalar olarak gelişim göstermiştir. Bu nedenle, bir iş
zekası çalışmasında kullanışlılık, performans, doğruluk ve raporlama en önemli
faktörlerdir.
İlerleyen teknoloji ve gelişmeler sonucunda bir diğer ihtiyaç sosyal medya ve
uygulamaları olarak ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaç sosyal medya üzerinden
pazarlama, uygulama
kullanımı ve gündelik yaşamın bir parçası olmayı
gerektirmektedir.
Anahtar Sözcükler: İş Zekası, Karar Destek Sistemleri, Iş Zekası Uygulamaları,
Sosyal Medya, Web 2.0, Sosyal Medya Uygulamaları, Dijital Medya
BUSINESS INTELLIGENCE AND SOCIAL MEDIA
APPLICATIONS
ABSTRACT
Today, technolojical improvement and globalization positively affects institutions,
knowledge and use of knowledge has become more complex process. In the midst of
this complexity, business intelligence software contributes institutions’ they need in
the decision-making support processes and thus show the development of software
applications required while making decisions, from data. Therefore, any business
intelligence studies always as it must enable useful, performance, accuracy
processing, these are the most important factors in the BI.
174
As a result of advancing technology and development it has emerged as a need for
social media and other applications. This needs through social media marketing and
use of the application requires to be a part of everyday life.
Keywords: Business Intelligence, Decision Support Systems, Business Intelligence
Applications, Social Media, Web 2.0, Social Media Applications, Digital Media
GİRİŞ
Sanayi devrinin sona ermesi ve bilgi çağının başlamasıyla birlikte yaşanan
gelişmelerin etkisi ile dünya küreselleşmiştir. Küreselleşmeyle beraber
teknoloji, iletişim, veri, bilgi, sorgulama ve haberleşme alanlarında
devrimler yaşanmış, sınırların eskisi kadar önemli olmadığı bir dünya
yaratılmıştır. Bilgisayarın ve internetin etkisi ile teknolojide, haberleşmede
ve bilgiyi kullanmada yeni bir dönem başlamıştır. Dünyada artık büyük bir
çoğunluk bilgisayar ve internet kullanır hale gelmiştir. Normal şartlarda,
teknolojinin bu kadar ilerlemiş olması, insanlarda işlerin kolaylaştığı fikrini
doğurmaktadır. Çok daha fazla veriye sahip olma şansı mevcuttur ve üretim
kapasitesi inanılmaz derecede yüksektir. Ancak bunlar tek başına yeterli
değildir. Önemli olan bilgiyi doğru yönde faydalı hale getirmek ve analiz
ederek yorumlamaktır. İşlevselliğini ve etki alanını arttırmaktır.
Bu bağlamda, çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iş zekası
ve uygulamalarından bahsedilmekte, iş zekasının önemine ve kullanım
kavramlarına değinilmektedir.
Çalışmanın ikinci bölümünde ise, web 2.0, sosyal medya, sosyal medya
araçları, sosyal medya uygulamaları ve neden sosyal medyaya ihtiyaç
olduğu gibi başlıklardan bahsedilecektir. Bu başlık altında web 2.0
özelliğine değinilme amacı; internet teknolojilerinin gelişmesiyle web 2.0
döneminin başlaması ve sosyal medya kavramı ortaya çıkmasıdır. Web 2.0
sosyal medyanın teknolojik boyutunu ifade etmektedir.
1. İŞ ZEKASI NEDİR ?
Geçmişten günümüze kadar bakıldığında insanoğlunun hayatının birçok
safhasında “karar verme” durumunda kaldığı gözlemlenmektedir. Verilecek
her bir karar istenen bir sonucu doğurabileceği gibi karar vericiyi
istenmeyen durumlarla da karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle karar verme
süreci doğru ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
175
Günümüz şirketleri artık içinde bulundukları rekabet ortamında bilginin
karar verme sürecinde doğru kullanımının organizasyonlara veya kurumlara
neler kazandırdığının bilincindedirler. Bu nedenledir ki; çağımızdaki
yöneticiler, şirketler, kurumlar, organizasyonlar vb. bilgi teknolojilerine
yatırımlar yaparak organizasyonların veya kurumların stratejik hedeflerine
ulaşmalarını hızlandırmaktadırlar.
Geçmiş dönem yöneticilerin, şirketlerin, kurumların vb. karar verme
sürecinde karşılaştıkları en büyük problemlerden biri bilgi toplamak iken,
günümüz trendlerinin karar verme sürecinde karşılaştıkları en büyük
problem ise toplanan verilerden anlamlı sonuçlar çıkartılması olarak
değişmiştir.
Bu aşamada toplanan veri miktarı büyük ölçüde önem taşımaktadır. Veri
miktarı arttıkça karar vericilerin bu verileri anlamaları ve yorumlamaları da
zorlaşmaktadır. Bu problemi çözmek için artık karar vericiler ellerindeki
veri yığınlarından gerekli ve yararlı olan bilgileri çıkartmak, veriler
arasındaki gizli ipuçlarını ve yol gösterecek sistemleri bulmaya ihtiyaç
duymaktadırlar. İşte tam da bu noktada iş zekası ve çözümleri devreye
girmektedir.
İş Zekası (BI - Business intelligence), iş amaçları için ham veriyi anlamlı
ve kullanışlı bilgiye dönüştüren teorilerin, metodolojilerin, süreçlerin,
mimarilerin, teknolojilerin, verilerin bir kümesidir. Yeni fırsatlar
tanımlamak ve geliştirmek için büyük miktarlardaki bu bilgileri yönetir.
Bir kurumun bir işletmenin; mevcut durumunu analiz etmek, performansını
ölçeklendirmek, ileriye dönük stratejik kararlar alabilmek, kaynaklarını
daha doğru kullanabilmek, finansal fayda elde etmek, verileri tek bir veri
tabanında tutmak, geniş hacimli verileri anlamlandırmak, farklı formatlarda
(Excel, XML, Oracle, my-sql vb.) tutulan verileri yorumlamak, veriye hızlı
erişmeyi sağlamak, text içerikli geniş raporların özetlenmesini sağlamak,
tüm ortamlar üzerinden hızlı bilgi paylaşımını yönetmek ve WEB
ortamından ortak erişim sağlamak gibi amaçlarla ham verilerinin analiz
edilip bilgiye dönüştürülmesidir. İş zekası, kilitli kalmış bilginin anahtarıdır.
2. İŞ ZEKASI ve TARİHÇESİ
Tarihte ilk kez 1958 yılında IBM araştırmacısı Hans Peter Luhn tarafından
kullanılmıştır. Hans Peter Luhn, iş zekasını, istenilen hedeflere doğru
ilerlemek için aksiyon kılavuzu gibi bir yöntem içinde sunulan gerçeklerin
176
birbirleriyle ilişkisini kavrama yeteneği olarak tanımlamıştır. Daha sonra
karar destek sistemlerinin bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür (Hans
Peter Luhn,1958). Bugün bildiğimiz iş zekasının 1960’da başlayan ve
1980’lerin başından ortasına kadar gelişen karar destek sistemlerinden
geliştiği söylenebilir. Karar destek sistemi planlama ve karar vermeye
yardımcı olmak için oluşturulmuş bilgisayar destekli modellerden
türetilmiştir. 1980’lerin sonunda KDS ’den ise veri ambarları, çalıştırılabilir
bilgi sistemleri, OLAP ve iş zekası ortaya çıkmıştır. 1989 yılına
gelindiğinde, Howard Dresner (daha sonra Gartner Grup analisti olmuştur)
iş zekasını bir şemsiye dönemi olarak tanımlamak için gerçek tabanlı destek
sistemleri kullanarak iş karar vermeyi geliştirmeye yarayan metotlar ve
kavramlar olduğunu söylemiştir (Howard Dresner, 1989).1996 yılında,
Gartner Group iş zekâsı terimini raporunda kullanmıştır. Bu rapora göre;
2000 yılında ileri görüşlü kuruluşlar Bilgi Demokrasilerine dönüşecek, İş
zekası bilgileri ve uygulamaları bu kuruluşların çalışanları, danışmanları,
müşterileri, tedarikçileri ve kamuoyu tarafından geniş çaplı olarak
erişilebilir hale gelecektir. Rekabetçi bir piyasada başarıyı elde etmenin
anahtarı rakiplerin önünde yer almaktır. Doğru ve güncel bilgilere dayalı
sağlam işletme kararları yalnızca sezgilere dayanılarak alınamaz. Veri
analizi, raporlama ve sorgu araçları işletme kullanıcılarının bir bilgi
deryasında bata çıka ilerleyerek bunun içindeki değerli bilgileri bir araya
getirmelerine yardım edebilir, günümüzde bu araçlar hep birlikte “İş zekâsı
“ adı verilen bir kategoride değerlendirilmektedir (Gartner Group, 2006).
3. İŞ ZEKASI AŞAMALARI ve BİLEŞENLERİ
İşletmelerin rekabet stratejilerinde, etkinlik, verimlilik ve sürdürülebilirliğin
ölçülebilmesi için iş zekâsı stratejik bir girişimdir. İş zekâsı projesi beş
aşamadan oluşmaktadır ve bu aşamalar iş zekâsı sisteminin yaşam döngüsü
olarak adlandırılmaktadır (Gangadharan, 2004: 139-140).
Analiz: Bu kısımda kullanıcıların beklentilerinin ve ihtiyaçlarının
belirlenmesi gerekir. Analiz aşamasında ilgili bilgi kaynaklarından elde
edilen bilgiler ile çeşitli bileşenlerin çözümleri yüksek bir seviyede dizayn
edilir. Her iş zekâsı projesinde bir iş probleminin çözülmesinde fayda ve
maliyet analizi yapılmalıdır.
Modelleme: Bu kısımda belirlenen beklentilerin ve ihtiyaçların nasıl bir
model kullanarak işlenmesi gerektiğine karar vermek gerekir.Modellemeler;
ilişkisel, çok boyutlu ve OLAP (Online Analytical Processing) Çevrimiçi
analitik işlem olmak üzere üç şekilde yapılabilir.
177
ETL- Extract-Transform-Load (Çekme-Dönüştürme-Yükleme): Bu
adımda elde edilen veriler veri ambarına dönüştürülür ve yüklenir.
Tasarım: Bu kısımda ise raporlamak için eldeki verilerin tasarımı yapılır.
Raporlama: Son adımda ise raporlar ve gösterge tabloları oluşturulur.
4. İŞ ZEKASI TİCARİ UYGULAMALARI
Günümüzde iş zekâsı üzerine hazırlanmış olan birçok ticari ürün
bulunmaktadır. Bu ürünlerin herbiri incelendiğinde iş zekâsı olarak sunulan
yapıların gelişmiş raporlama olmaktan öteye geçmediği görülmektedir.
Genel olarak verilen hizmetler data-drilling olarak ifade edilen SQL ve
OLAP sorguları ve bu tekniklerin yan ürünleri olarak çıkarılan Dash Board,
Score Card ve Business Event Management olarak gösterilebilir. Ticari
ürünlerden ön plana çıkan uygulamalar ve özellikleri:
• Syncsort http://www.syncsort.com/
• Information Builders http://www.informationbuilders.com
• Noetix http://www.noetix.com
• Scentric http://www.scentric.com
• Sirana http://www.sirana.com
5. COGNOS UYGULAMASI
Cognos iş zekası uygulamaları içerisinde referanslarının sayısı ve işlem
kapasiteleri göz önünde bulundurulduğunda lider konumdadır. BI
uygulamalarının genelinde görülen ve aslında “intelligence” ifadesini
sadece dikkat çekmek üzere kullanılması durumu sonucu cognos’da
gelişmiş bir raporlama aracı olarak sınıflandırılabilir. Ancak raporlama
yetenekleri açısından klasik anlayışın ötesinde işlevselliğe sahip olması
sebebiyle incelenmesinde fayda vardır.Cognos, belirli ERP ürünleri
üzerinde çalışmaktadır. Veri tabanı ya da uygulama bağımsızlığı
öngörülmemiştir. Bu seçim işlevselliği ilgili ürünler üzerinde artırırken,
uygulamanın kullanım alanını daraltmaktadır. Özellikle ülkemizde, ERP
ürünlerinin hali hazırda durağan bir yapıya kavuşmaması ve lider bir ERP
üreticisinden bahsedilememesi, bu şekilde belirli ERP ürünleri üzerine
çalışmayı imkânsız kılmaktadır. Zira ülkemizde en yoğun kullanılan ERP
ürünlerinde dahi çekirdek yapı hala durağan bir yapıya kavuşmamıştır ve
durağan olmayan bir çekirdeğe göre sabit bir araç geliştirmek, sık günleme
maliyeti açısından ekonomik olmayacaktır.
178
6. ORACLE UYGULAMASI
Oracle veri tabanı yönetim sistemine tümleşik olarak Veri Ambarı
uygulamalarına yer vermektedir. Veri Madenciliği ve gelişmiş OLAP
teknikleri Data Warehousing uygulamalarını oluşturmaktadır. Oracle
içerisinde Data mining işlevleri supervised ve unsupervised olmak üzere iki
farklı kümede ele alınabilecekleri gibi başka bir yaklaşımla predictive ve
descriptive olarak da ele alınabilirler. ODM tekniklerinin etkili
çalışabilmesi için veriler üzerinde ön çalışma yapılması gerektiği
öngörülmüştür. Veri hazırlama işlemi tabloların ve görünümlerin SQL
sorgulama tümceleri ile düzenlenmesinin yanında,
• Uç değerler üzerinde trimming (uç değerlerin yok sayılması, tıraşlanması)
ya da
winsorizing (uç değerin en yakın makul değere dönüştürülmesi) işlemlerinin
uygulanması,
• Farklı değer sayısının azaltılması,
• Normalleştirme (Normalization) işlemlerini de gerektirmektedir.
7. MICROSOFT BUSINESS INTELLIGENCE UYGULAMASI
Microsoft veri madenciliği, OLAP, raporlama araçlarını iş zekâsı platformu
olarak sunmaktadır. Microsoft BI ortamı bir uygulamalar bütünü olarak tarif
edilebilir. Uygulamalar, sıradan raporların üretilmesinden gelişmiş veri
madenciliğine kadar birçok iş zekâsı uygulamasını desteklemektedir. Veri
tabanından bağımsız veri madenciliği uygulamaları geliştirme ortamına
sahip olmasının yanında Microsoft Visual Studio 2005 ile entegrasyonu ile
güçlü geliştirme ortamı desteği verilmiştir.Ancak bu güçlü geliştirme
ortamının bir dezavantajı olarak, veri madenciliği uygulamalarını
geliştirmek için uzman programcı iş gücüne sahip olunması gerekmektedir.
8. WEB 2.0 (İKİNCİ NESİL WEB HİZMETLERİ)
İnternetin ortaya çıkması, world wide web ‘in (www) geliştirilmesi ve
internetin ticari kullanıma açılmasıyla bilgi paylaşıma açılmış, ticaret
gelişmiş, sınırların önemi ortadan kalkmış, özgür bir ortam meydana
gelmiştir. Bu durum işletmelerin ve kişisel kullanıcıların hayatlarına önemli
değişiklikler getirmiştir. Web 2.0 kavramı ilk defa bir O‟Reilly ve Mediali
ve International Konferansının beyin fırtınası bölümünde tartışılmış, yeni
uygulamaların web açısından bir dönüm noktası olduğu öngörülmüştür.
Web 2.0 kavramı ortaya çıktıktan sonra, ilk bir buçuk senede Google’da 9,5
milyondan fazla sorguya ulaşmıştır (Koç, E. (2008)). İnternet
179
kullanıcılarının ortaklaşa üreterek ve paylaşarak yarattığı bir sistem olan,
ikinci nesil internet hizmeti olarak da bilinen web 2.0, bilgisayar
endüstrisinde internetin bir düzlem olarak ilerlemesiyle bir işletme devrimi
ve bu düzlemin kurallarının başarı içinde anlaşılmaya çalışması olarak ifade
edilmektedir. Bahsedilen kuralların başında, ağ etkilerini daha çok insanın
kullanabilmesi için programlar kurmak gelmektedir (Odabaşı, Y., Barış, G.
(2003). Web 2.0, içeriğin kullanıcılar tarafından oluşturularak veya
değiştirilerek yönetilebildiği basit ara yüzleri olan sitelerden oluşmaktadır.
9. SOSYAL MEDYA NEDİR ?
Sosyal medya, web 2.0 ile birlikte ortaya çıkmış bir kavram olmakla birlikte
Web 2.0 ‘dan farklı bir anlam taşımaktadır. Web 2.0, internette yaşanan
dönüşümün daha çok teknolojik boyutunu simgelerken sosyal medya,
kullanıcılar açısından yaşanan dönüşümün sosyal boyutunu ortaya
koymaktadır. Sosyal medyanın tanımı 3 temel unsur üzerine kuruludur.
Bunlar içerik, topluluk ve web 2.0’ dır. İçerik, kullanıcılar tarafından birçok
farklı şekilde oluşturulur ve paylaşılır. Fotoğraflar, resimler, videolar,
konum bilgisi, etiketler ve yorumlar kullanıcılar tarafından oluşturulan
içeriklerden bazılarıdır. Bu içeriklerin birçok kullanıcı tarafından
oluşturulması ve internete yüklenmesi sosyal medyanın katılımcılık yönünü
oluşturur. Bu aktivitelerin sosyal doğası da ikinci unsur olan topluluğu ifade
eder.
Sosyal medya ve geleneksel medya sürekli olarak karşılaştırılarak
tanımlanmaya çalışılmaktadır (Stokes, 2009: 124). Bu yaklaşım sosyal
medya ile geleneksel medya arasında net bir ayrımın ortaya konması ve bu
ayrımın kavranması açısından önemlidir. Tüketicilerin geleneksel medya
formlarına olan güvenlerinin azalmasının da etkisiyle büyük bir ivme
kazanarak popüler bir ortam haline gelen sosyal medya ile geleneksel
medya arasındaki farklar aşağıda Tabloda özetlenmiştir;
180
Tablo 1.Sosyal Medya ile Geleneksel Medyanın Farkı
(İnternet: 10 Differences Between Classic and Social Media Marketing,
https://www.marketingtechblog.com/class-vs-social-media-marketing/,
Major Differences Between Traditional Media and Social Networking,
https://www.hausmanmarketingletter.com/16-differences-between-socialmedia-and-traditional-media/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır,)
Geleneksel Medya
Durağandır, değiştirilemez, tek
yönlüdür.
Sınırlı ve gecikmelidir.
Arşivlere erişim yetersizdir,
sınırlıdır.
Pasif katılım vardır. Ücretlidir.
Bir
komite
tarafından
yayınlanır.
Erişim kısıtlıdır.
Sosyal Medya
Anında güncellenebilir ve çift yönlüdür.
Özgürlük vardır. Anında paylaşım,
görüntülenme ve ulaşım söz konusudur.
Paylaşım ve katılım desteklenir. Arşivlere
kolayca erişim sağlanır.
Aktif katılım vardır. Ücretsizdir.
Bireyler tarafından yayınlanır.
Erişim 24/7 dir.
10. SOSYAL MEDYA UYGULAMALARI
Sosyal medya uygulamaları bloglar, mikrobloglar, sosyal ağlar, wikiler,
içerik paylaşım toplulukları, podcastler ve forumlardan oluşmaktadır.
10.1 . Bloglar
Sosyal medyanın en tanınmış biçimi olan blog / weblog (ağ günlüğü,
günce), ingilizce “web” ve “log” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.
Günümüzdeki formata uygun olan ilk blog, Dave Winer ‘ın “Demokrasinin
24 Saati” isimli projesinin bir parçasıdır ve weblog terimi yine ilk kez bu
sayfa için 1997 yılında kullanılmıştır (Bayraktutan Sütcü, G. (2010)).
Bloglar kolay hazırlanabilir web sayfalarıdır. Bloglarda yazılan her bir konu
“post” olarak adlandırılmaktadır. En son gönderilen post ilk sırada yer
almakta ve her postun gönderilme zamanı belli olmaktadır. Postların içeriği
güncel haberler, diğer blogların içerikleri, fotoğraf, video, ses kaydı hatta
yorumlarla ilgili linklerden (bağlantılar) oluşabilir. Blog kültürünün önemli
bir parçası da yorumlardır. Ayrıca geri izleme mekanizması sayesinde
belirli bir yazı hakkında yazılan diğer yazıların tespit edilmesi de
mümkündür. İnternette birçok ücretsiz blog oluşturma servisi mevcuttur. En
çok kullanılan blog servislerinden bazıları Wordpress, LiveJournal ve
181
Blogger‟dır. (İnternet: Blog. Wikipedia. Web: http://en.wikipedia.org/wiki/
BloG 27 Aralık 2015’te alınmıştır.)
10.2 . Sosyal Ağlar
Sosyal ağ siteleri, bireylerin sınırları belirlenmiş bir sistem içinde halka açık
yada yarı açık profil oluşturmasına, bağlantılı olduğu diğer kullanıcıların
listesini ortaya koymasına, diğer kullanıcıların sistemde listelenmiş diğer
bağlantılarını görmesine ve bu bağlantılar arasında gezmesine izin veren
web tabanlı hizmetlerdir. Sosyal ağ sitelerini benzersiz kılan, bireyleri
yabancılarla buluşturmasından ziyade kullanıcıların sosyal ağlarını görünür
kılmasıdır. Bu açıdan arkadaş listesi görüntülenebilen profiller sosyal
ağların bel kemiğini oluşturmaktadır. Profiller yaş, lokasyon, ilgi alanları
gibi tanımlayıcı öğeler içermekte ve kullanıcılar tarafından profil fotoğrafı
yüklenerek oluşturulmaktadır.Profilin görünürlüğü kullanıcı takdirine göre
değişir. Profil bilgileri herkese açık olabileceği gibi yalnız arkadaşlara da
açık olabilir. Aynı sosyal ağı paylaşan kullanıcılar izin verilen ölçüde
birbirlerinin profil bilgilerini görebilirler. Profiller arkadaşlık, yorum
yapmak ve özel mesajlaşmanın ötesinde sosyal ağ siteleri, fotoğraf ya da
video paylaşımı, yerleşik blogging ve anlık mesajlaşma gibi teknolojilere de
sahiptir. Bütün bunlar kişisel gizlilik konusunu gündeme getirmektedir.
(Boyd, D. M., Ellison, N. B. (December, 2007).
Sosyal ağlar artık çevrimdışı hayatın önemli bir parçası haline gelmiştir.
Çevrimdışı etkinlikler de sosyal ağlardan yönetilebilir hale gelmiştir.
Günümüzde en çok bilinen ve kullanılan sosyal ağlar Facebook, MySpace,
Linkedln, Badoo, Cyworld, Friendfeed, Google+ ‘dır. Bunlardan bazıları
özel amaçlara hizmet ederken çoğunluğu genel amaçlı kullanıma açıktır.
10.3 . Facebook
Facebook, 4 Şubat 2004 tarihinde Harward Üniversitesi öğrencisi Mark
Zuckerberg tarafından, Harward Üniversitesi öğrencileri için kurulmuş ve
kuruluşundan itibaren 1 sene içerisinde Amerika’daki tüm okulları kapsamış
bir sosyal ağdır. Bugün ise çeşitli dillere destek sağlayan altyapısıyla
dünyanın en çok ilgi gören sitelerinden birisidir. Facebook’un gelirinin
büyük kısmı reklamlardan gelmektedir. Facebook kullanıcıları fotoğraf ve
çeşitli görseller yükleyerek, ilgi alanlarını listeleyerek, iletişim bilgileri,
anılar, istihdam durumu ya da ilişki durumu gibi kişisel bilgilerini ortaya
koyarak profil oluşturmaktadır. Facebook, kullanıcılarına çeşitli alanlarda
kendilerini tanımlayabilmeleri için imkan tanıyan seçenekler sunmaktadır.
182
(İnternet:
Facebook.
Wikipedia.
http://en.wikipedia.org/wiki/Facebook 24 Aralık 2015’te alınmıştır).
Web:
Tablo 2. Facebook’ta Dünya’da En Çok Takip Edilen Markalar
Markalar
Takipçi Sayısı
Coca - Cola
95,921,266
Mc Donalds
61 206 414
Red Bull
44 563 248
Samsung Mobile
42 268 495
Nike Football
42 038 221
(İnternet: Facebook Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web:
http://www.socialbakers.com/facebook-pages/brands/ 27 Aralık 2015‟te
alınmıştır.)
Tablo 3. Facebook’ta Türkiye’de En Çok Takip Edilen Markalar
Takipçi Sayısı
Markalar
Turkish Airlines
7 529 681
Sefamerve
4 305 208
Volkswagen
3 566 525
Kayra
3 444 545
Turkcell
2 857 734
(İnternet: Facebook Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers.
Web:http://www.socialbakers.com/statistics/facebook/pages/total/turkey/bra
nds/27 Aralık 2015‟te alınmıştır.)
10.4 . Linkedin
Linkedin, kişilerin ve firmaların iş bağlantıları kurmak amacıyla
kullandıkları dünyanın en büyük profesyonel sosyal ağıdır. Dünya
çapındaki 400 ülke ve bölgede kullanılmaktadır. LinkedIn’in temelleri 2002
yılında kurucu ortak Reid Hoffman’ın oturma odasında atıldı ve site 5
Mayıs 2003 tarihinde resmi olarak açıldı.
Şirketin CEO’su Jeff Weiner’dır ve yönetim ekibi, Yahoo!, Google,
Microsoft, TiVo, PayPal ve Electronic Arts gibi şirketlerde yöneticilik
görevini üstlenmiş, deneyimli kişilerden oluşmaktadır. Halka açık olan
şirket, farklı alanlara yönlendirilmiş iş modeli ile abonelikler, reklam
satışları ve işe alma çözümlerinden gelir elde etmektedir. (İnternet:
183
https://www.linkedin.com/about-us?trk=hb_ft_about 27 Aralık 2015’te
alınmıştır.)
Dünya genelinde 300 milyon kullanıcı sayısını bundan tam bir yıl
önce geride bırakan LinkedIn’in en hızlı büyüdüğü ülke ise Türkiye.
Publik’in, LinkedIn Türkiye kullanıcı istatistiklerine göre profesyonel ağın
Türkiye’deki kullanıcı sayısı 4 milyon 300 bindir.
Şekil 1.Türkiye’de Profesyonellerin En Çok Çalıştığı Pozisyonlar
Türkiye’deki profesyonellerin LinkedIn’de pozisyonlara göre dağılımını da
incelenen verilere göre, Türk girişimciler LinkedIn’i en yaygın olarak
kullanan ilk beş grup arasında. Zira LinkedIn’in Türk kullanıcıları arasında
satış pozisyonu yüzde 14’le ilk sırada, onu yüzde 11’le mühendislik izliyor,
girişimcilikse yüzde 6 ile beşinci sıradadır. Türkiye’deki LinkedIn
kullanıcıları üstlendikleri görevlere göre de analiz edilirken, 4 milyon 300
bin kullanıcının 500 bininin karar verici profesyoneller olduğu
söyleniyor.Webrazzi Pro’nun derlediği verilere göre LinkedIn’in
Türkiye’deki
kullanıcı
sayısı
geçtiğimiz
Eylül
ayında 3,7
milyondu. Türkiye, dünya çapında LinkedIn’i en yaygın olarak kullanan ilk
20 ülke arasında 19’uncu sırada yer alıyordu.
Şekil 2.Linkedin ‘de En Çok Takip Edilen Markalar
184
(Şekil 1 ve Şekil 2 : İnternet : http://www.connectedvivaki.com/linkedinturkiye-verileri-infografik/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır.)
10.5 . MySpace
Myspace, kullanıcıların kendi seçtikleri formatta profil oluşturabildikleri
blog, grup, fotoğraf, müzik servisi ve video paylaşımı imkanı sunan bir
sosyal ağdır.
Myspace sanal ortamda kullanıcı denetiminde iletişim ve arkadaşlıklar
kurulabilen, kişisel profillerin, blogların, grupların, resimlerin, müzik ve
videoların barındırılabileceği bir sosyal iletişim web sayfası'dır. Myspace
yüklenen müzik eserlerinin telif hakkını yükleyen kişilerden alamaz, yani
Myspace bir nevi bedava reklam sitesidir. Myspace'e fotoğraf ve kişisel
bilgi eklenebilir. Bu eklenen bilgi "privacy" ayarları tarafından
korunulmaktadır, dolayısıyla kullanıcılar profillerinin içeriklerini istediği
kişilerle paylaşabilir. Ancak ABD'de çıkan "Patriot Act" yasası ABD
hükümetine gizli olan profillere bile giriş hakkı sağlamıştır, eleştirilere
maruz kalan bu yasa halâ yürürlüktedir.Şirketin yaklaşık 300 çalışanı vardır
(Sellers, Patricia (2006-08-24). "MySpace Cowboys". CNN). 100
milyonuncu
hesap 6
Ağustos 2006'da Hollanda'da
açılmıştır
("100,000,000th Account". MySpace. 2007-02-25, Murdoch, Rupert (200608-09). "Rupert Murdoch Comments on Fox Interactive's Growth".
SeekingAlpha.) ve 8 Eylül 2006'da çıkan bir haberde 106 milyon hesap
olduğu belirtilmiştir ("Murdoch MySpace’i 30 milyon $’a sattı". Milliyet.
2006-06-30). 30 Haziran 2011 tarihinde Specific Media tarafından satın
alınan internet sitesi 30.000.000$ bedel ile el değiştirmiştir.
10.6 . Mikrobloglar
Mikrobloglar, blog ve anında mesajlaşma özelliklerini birleştiren ancak
bloglardan farklı olarak içerik paylaşımının belirli karakter sayılarıyla
sınırlandırıldığı sitelerdir. Mikroblog kullanıcıları siyasi, sosyal, ekonomik,
sanatsal içerikli çeşitli güncel paylaşımlarda bulunabileceği gibi duygu ve
düşüncelerini ifade eden anlık paylaşımlarda da bulunabilir.Mikrobloglarda
bilgi son derece hızlı güncellenmekte ve yayılmaktadır. Ayrıca
mikrobloglara cep telefonu ve tablet gibi mobil araçlarla ulaşılabilmesi
kullanıcıların dünyadaki gelişmelerden anında haberdar olmasını
sağlamaktadır.Bu durum mikroblogları en çok ilgi gören sosyal medya
araçlarından birisi haline getirmiştir. Twitter, Jaiku, Plurk, Tumbler çeşitli
mikroblog servisleridir.
185
10.7 . Twitter
Twitter, 2006 yılının Mayıs ayında Jack Dorsey, Evan Williams, Biz Stone
ve Noah Glass tarafından geliştirilmiş, kullanıcıların tweet adı verilen 140
karakterlik mesajlar oluşturabildiği, takip sistemi üzerine kurulu bir
mikroblog servisidir (Yılmaz,V. (2005)). Kişiler, markalar, firmalar, sivil
toplum kuruluşları, siyasi organizasyonlar hatta devlet kurumları kitlelerle
iletişime geçebilmek için Twitter’ı kullanmaktadır. Türkiye’deki ve
dünyadaki birçok siyasetçi de son yıllarda Twitter’ı etkin bir şekilde
kullanmaktadır. Sosyal medya takibi ve ölçümlemesi hizmeti
sunan Monitera‘nın elindeki verilere göre Türkiye’de 9.6 milyon Twitter
kullanıcısı bulunuyor, geçtiğimiz yıl aynı sayı 7.2 milyon olarak
hesaplanmıştı. Buna göre bir yıl içerisinde Twitter’ın Türkiye’deki üye
artışı %33.3 oranında gerçekleşmiş.Bu kullanıcıların %53’ü kadın, %47’si
ise erkek olarak belirlenmiş. Bu kullanıcılardan 6.2 milyonu aylık olarak
Twitter’ı aktif kullanıyorken, 4.3 milyon kullanıcı ise haftalık olarak
Twitter’ı aktif şekilde kullanıyor.
Monitera’nın verilerine göre ortalama bir Twitter kullanıcısının 320
takipçisi bulunuyor. Haber paylaşımları kategorisinde Hürriyet en üstte yer
alırken arkasından Radikal, Ntvmsnbc ve Habertürk geliyor. Dikkat çekici
bir diğer istatistik ise mobil cihaz kullanımı kategorisinde. Monitera’nın
incelediği tweetler arasında mobilden en çok Blackberry kullanıcıları tweet
atıyor. İlk bakışta ilginç gelen bu istatistiğe göre Blackberry kullanıcıları
diğer akıllı telefon kullanıcılarından fazla tweet atıyor. (İnternet:
http://lorirtaylor.com/twitter-statistics-2015/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır ,
http://www.digitalinformationworld.com/2015/01/twitter-marketing-statsand-facts-you-should-know.html
27
Aralık
2015’te
alınmıştır,
http://dijitalrehberim.com/twitter-haberleri-2015-twitter-istatistikleri/
27
Aralık 2015’te alınmıştır).
10.8 . Wikiler
Wikiler, içeriğin kullanıcılar tarafından işbirliği içerisinde geliştirildiği,
organize edildiği ve güncellendiği web uygulamalarıdır (İnternet: Mitchell,
S. (July, 2008). Easy Wiki Hosting, Scott Hanselman’s blog, and Snagging
Screens. MSDN Magazine. Web: http://msdn.microsoft.com/enus/magazine/cc700339.aspx 20 Aralık 2015’te alınmıştır).Kitle bilincinden
yararlanılarak içerik üretimi yapılan bir sosyal medya aracı olan Wiki,
Hawai dilinde hızlı anlamına gelmektedir. İlk wiki sitesi olan wikiwikiweb
Ward Cunningham tarafından ortaya konulmuştur (İnternet: Wiki.
Wikipedia. Web: http://en.wikipedia.org/wiki/Wiki 22 Aralık 2015’te
186
alınmıştır).Wikilerin en bilinen örnekleri Wikipedia, Wikileaks, Wikia,
Wikihow, Wikinews’dir.
10.9 . Wikipedia
Wikipedia, birçok dilde hizmet veren özgür, bağımsız ve ücretsiz bir sanal
ansiklopedidir. Wikipedia kurucularından Jimmy Wales tarafından, “Dünya
üstündeki her insana kendi dillerinde, en üst kalitede bedava bir ansiklopedi
yaratma ve dağıtma emeği” olarak tanımlanmıştır. Wikipedia‟da bilgiler
uzmanlar tarafından ortaya konulmakla birlikte, bir sosyal medya aracı
olarak tartışmaya açık ve güncellenebilir niteliktedir. Bu yüzden hiçbir
zaman tamamlanmayacaktır. Wikipedia her dilde birbirinden bağımsız
hizmet vermektedir. Kullanıcılar mevcut maddelere ekleme yapabilmenin
yanı sıra yeni madde başlıkları da açabilmektedirler (Bostancı, M. (2010)).
10.10
Podcastler
Podcast kelimesi, iPod sözcüğündeki Pod (küçük kapsül) ve broadcast
(yayın) sözcüğünün birleşiminden oluşmaktadır. Podcasting kavram olarak
radyo programları, videolar, pdf vb dizi halindeki dijital medya ürünlerinin
internet üzerinden besleme yöntemiyle (feed) bilgisayar, cep telefonu veya
tablet gibi taşınabilir cihazlara indirilebilecek şekilde yayınlanmasıdır.
(Kardeş, İ. (Ocak, 2011)). (İnternet: Podcast. Vikipedi. Web:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Podcast, 22 Aralık 2015’te alınmıştır.)
10.11
Forumlar
Forumlar sosyal medyanın en köklü oluşumlarından birisidir. Forumlarda
belirli konular ve ilgi alanları çerçevesinde tartışmalar gerçekleşmektedir.
Bu açıdan forumlar herhangi bir konuda tavsiye almak, haber paylaşmak,
flört etmek ya da sohbet etmek için canlı ortamlar olarak kabul edilebilir.
Forumlar, “administrator” olarak ifade edilen yöneticiler tarafından
yönetilir. Fakat bu yöneticiler tartışmaları başlatmaz ya da yönlendirmez
sadece uygun olmayan içeriği kaldırmakla görevlidirler. Forumlarla bloglar
arasındaki temel fark, blogların belirli bir sahibi varken forumlarda
tartışmaların üyeler tarafından yönlendirilmesidir (Gonca Yazıcı, (2014)).
187
10.12
İçerik Paylaşım Toplulukları
İçerik paylaşım toplulukları, üyelik sisteminin geçerli olduğu, belli kurallar
çerçevesinde konu sınırlaması olmaksızın içerik paylaşımı yapılan
ortamlardır.Sosyal ağlarda olduğu gibi içerik paylaşım topluluklarında da
bir hesap alınır ve diğer kullanıcılarla bağlantıya geçilir. Ancak sosyal
ağlardan farklı olarak belirli bir tip içeriğin paylaşımına odaklanılmıştır
(Ebrahim,R. (March, 2011). Çeşitli alanlarda içerik paylaşım toplulukları
mevcuttur. En çok bilinen içerik paylaşım toplulukları video paylaşımında
Youtube, fotoğraf paylaşımında Flickr, sunum paylaşımında Slideshare, tüm
dökümanlar için Scribd gibi servislerdir.
10.13
Youtube
Youtube, kullanıcılar tarafından geliştirilen amatör videolar, filmler, müzik
videoları, dizileri tv programları gibi içeriklerin paylaşıldığı sosyal
medyanın en önemli içerik paylaşım topluluğudur. Kendini yayınla
“Broadcast Yourself” sloganıyla hizmet veren Youtube‟a dakikada onlarca
saatlik video yüklenmektedir.
Tablo 4. Youtube’da Dünya’da En Çok Takip Edilen Markalar
Takipçi Sayısı
Markalar
Angry Birds
1 550 974
Lego
1 130 084
Vat 19
1 951 802
Red Bull
4 838 620
Go Pro
3 584 535
(İnternet: Youtube Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web:
http://www.socialbakers.com/statistics/youtube/channels/brands/ 27 Aralık
2015‟te alınmıştır.)
Tablo 5. Youtube’da Türkiye’de En Çok Takip Edilen Markalar
Takipçi Sayısı
105 350
110 260
15 600
34 528
9 834
Markalar
Turkish Airlines
Cornetto Turkiye
Ülker
Turkcell
Turkcell Superonline
188
(İnternet: Youtube Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web:
http://www.socialbakers.com/statistics/youtube/channels/brands/ 27 Aralık
2015‟te alınmıştır.)
11. İŞ ZEKASI ve SOSYAL MEDYA KULLANIM ALANLARI
İş zekâsına sadece çok uluslu, büyük insan kaynaklarına yatırımlar yapan
çok uluslu şirketlerde değil, aynı zamanda orta ve küçük ölçekli
işletmelerinde ihtiyacı vardır. (S.Pazarçeviren, Ü. Zor ve F.Gürbüz, 2015)
Bir işletmede iş zekâsı uygulama gerekliliğini belirleme ölçüleri aşağıdaki
şekilde sıralanabilir:
 Küçük miktarda bilgi üretimi yerine, büyük miktarda veriden elde edilmiş
ihtiyaca uygun özet bilgi üretimi,
 Verinin ayıklanması ve ölçülmesi için harcanan sürenin hesaplanması,
 Öncelikli bilgi ihtiyaçları ve bilgilerini kullanmaktaki hedefleri nelerdir?
 Şirkette bilgi kullanıcıları kimlerdir ve kullanıcı grupları arasında bilgi
gereksinin değişiklikleri nasıldır?
 İş zekâsı stratejisinin belirlenmesinde şirketin hedefleri nelerdir?
 Rakip işletmeler müşterileri ve ortaklarıyla bilgi paylaşımında İş zekâsını
nasıl kullanıyor?
 Daha karlı duruma gelmek için iş süreçleri nasıl geliştirilecek?
İş zekasını uygulayacak işletmelerde, sınırlı kapasiteye sahip cihazlarla
kapsamlı kaynaklara erişimin sağlanmaya çalışılması, benchmarklar ve
performans hedefleri, birden fazla uygulamaların geliştirilmesini ve
dağıtımını desteklemek için yeni bir bilgi altyapısı oluşturulması, mevcut
kurumsal sistemlerin entegre edilmesi ve birden fazla ağ ile bağlantının
sağlanması, iç ve dış ağ kapsama alanı sınırları ve yönetimi için çözümlerin
üretilmesi, veri ambarına erişim güvenliği ve rol tanımlamaları gibi bir
takım problemlerle karşılaşılması muhtemeldir.
11.1 İş Zekâsı Sistemleri ile Sağlanan Bilginin Kullanım Alanları
İş zekâsı ile gelecekteki trendler yâda ekonomik şartlar, işletmenin iç ve dış
ortamı ile ilgili göstergeler hakkında işletmelere sağlanan doğru bilgi
tahminleri, etkin ve proaktif olarak kullanılarak işletmelere iş kararları
almada iyi bir bilgilendirme ve rekabetçi avantaj sağlamaktadır. İş zekâsının
temel amacı; zamanında ve kaliteli bilgi sağlanmasının geliştirilmesidir.
189
Zamanında ve kaliteli bilgiyi elde etmenin yollarının iş zekâsına göre
göstergeleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
 İşletmenin konumunun rakiplerine kıyasla piyasadaki durumu
 Müşteri davranışları ve harcama kalıplarındaki değişiklikler
 İşletmenin kapasitesi
 Piyasa şartları, gelecekteki trendler, coğrafi ve ekonomik bilgi
 Sosyal, düzenleyici ve politik çevre
İş zekâsı, bireysel ve kurumsal iş yönetiminde, bilginin toplanması ve
paylaşılması ve teknolojinin etkin olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Her
işletme için, işletme içi faaliyetlerde kaliteli işletme kararları verilmesi,
ekonomik çevre, iş ortakları, müşteriler, rekabetçiler gibi işletmeyi
etkileyen her bir faktörle ilgili derin bir bilgiye sahip olunması şarttır.
Dolayısıyla, kurumsal kullanıcılara, işletmeyi etkileyen tüm faktörlerle ilgili
karar vermelerinde bilgi toplama, bilgiye erişim sağlama, verilerin
depolanması, veri analizi gibi geniş bir alanda kılavuzluk ederek kapsamlı
bir bilgi sağlayan geniş bir kategoridir (Rouhani, Asgari ve Mirhosseini,
2012: 65-66).
İş zekâsı, işletme içinden elde edilen bilgileri dönüştüren, bilgileri
filtreleyerek verilerle ilişkilendiren örgütsel bir veri sağlama yoludur. İş
zekâsı süreçlerinde görev alan kişiler yazılım uygulamaları ve veri toplama,
verileri depolama, veri analizi verilere erişim ve verilerin basit ve kullanışlı
bir şekilde sunulması gibi teknolojik uygulamaları kolaylıkla kullanabilirler.
Yazılımlar, iş performansının yönetimi ve daha iyi işletme kararları
verilmesinde, karar vericilerin ihtiyacı olan doğru, güncel ve ilgili mevcut
bilgiyi sağlamada yardımcı olmaktadır. (Ranjan, 2009: 61)
11.2 İş Zekâsı Sistemlerinin Sağladığı Stratejik Avantajlar
İş zekâsı, bir yandan finansal değişikliklere hızlı bir şekilde adaptasyonun
sağlanması, müşteri tercihlerinin belirlenmesi, tedarik zinciri operasyonları
ve işletme faaliyetlerinin koordinasyonunu sağlarken aynı zamanda
işletmedeki tüm departmanlar arasında iletişimi artırarak pek çok varsayımı
en aza indirgemektedir. Dolayısıyla iş zekâsının kullanılması işletmelerin
tüm faaliyetlerini geliştirmektedir. İş zekâsı uygulayan pek çok firmanı
sağladığı avantajları aşağıdaki şekilde sıralanabilir. (S.Pazarçeviren, Ü. Zor
ve F.Gürbüz, 2015)
 İşletme pazarlama kampanyalarının internet yoluyla duyurulması, mail ve
telefon trafiğinin gittikçe artması gibi pek çok iş problemleri ile ilgili
190
bilgileri, analitik bir zekâ yoluyla işletme çalışanlarına kolayca iletmede
üstün bir araçtır.
 İşletmeler gelecekteki potansiyel müşterilerini belirlemenin yanı sıra en
karlı müşterilerini ve bu müşterilerinin sadakatlerinin sebeplerini
belirleyebilir.
 E-ticaret stratejilerini geliştirmek için akım verilerinin analiz edilmesi.
 Karlı müşterilerin potansiyel büyüme analizi ve daha doğu finansal kredi
puanları yoluyla riske maruz kalmayı azaltmak.
 Müşterilerin niçin rakip işletmelere gittiği ya da yeni müşterilerin gelme
nedenleri yıpratma ve yayık analizler yoluyla ile belirlenir.
 Hileli davranışları belirlemek ve caydırmak. Müşteriler bir firmanın
başarısında önemli bir rol oynamaktadırlar müşteriler olmadan bir firma var
olamaz. Dolayısıyla firmaların müşteri tercihleri ile ilgili bilgiye sahip
olmaları kaçınılmazdır ve talep değişikliklerine hızlı bir şekilde adapte
olmalıdırlar. Firmaların, müşterilerin değişen taleplerini karşılayabilmek
için pazarlanabilir ve yenilikçi ürün trendleri ile ilgili bilgileri bir araya
getirmeleri iş zekâsı ile mümkün olmaktadır (Ranjan, 2009: 65).
11.3 Stratejik İletişimde Sosyal Medyanın Kullanım Alanları
Gelişen teknoloji özellikle kurumlar açısından bir çok avantajı da
beraberinde getirmiştir. Eskiden hedef kitlesine kendilerini rahatlıkla ifade
edemeyen kurumlar sosyal medya sayesinde kendilerini ifade edebilme
şansını yakalarken, hedef kitleler de kendi istek, talep ve önerilerini
kurumlara iletebilme özgürlüğünü elde etmişlerdir. Yeni çevrimiçi çağda
kullanılan araçlar, firmalara ürün ve hizmetlerini, markalarını tanıtmaları ve
hedef kitleleri ile iletişim kurmaları için yeni fikirler vermiştir. Çevrimiçi
ağlarda kullanılan bu araçlar içinde Wiki, podcast ve forumlar gibi değişik
iletişim mecraları bulunsa da, kurumlar tarafından en sık kullanılanlar blog,
mikroblog, sosyal ağlar, elektronik posta grupları ve kurumsal internet
sayfaları olarak sıralanabilir.
11.4 Sosyal Medyanın Dezavantajları
Sosyal medya avantajlar sunduğu kadar dezavantaj ve tehditleri de
beraberinde getirmektedir. İçerik hazırlama ve sayfa oluşturmada herhangi
bir kısıtlama olmaması ve kurumların kendi haklarında yazılan doğru veya
yanlış bilgileri sürekli takip edememelerinden dolayı, bazen sosyal medya
sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Hatta bu sorunlar iyi
191
yönetilmediği takdirde firmalar için krize de dönüşebilirler. Örneğin
Domino’s Pizza’nın Amerika’da bulunan bir şubesindeki iki çalışanın
Youtube’a yüklediği video Domino’s Pizza için kriz meydana getirmiştir.
Bu videoda çalışan iki kişi hijyen standartlarını göz ardı ederek
müşterilerine pizza hazırlarken birbirlerinin videolarını çekmiş ve sosyal
medyaya yüklemişlerdir. (Alikılıç Aşman, Ö. (2011). Youtube’a yüklenen
bu video 24 saat içinde 500,000 kişi, 48 saat içinde ise 1 milyonu aşan
izleyiciye ulaşmıştır. İzleyen sayısının artması ve video’nun yayılması
Domino’s Pizza’yı zor durumda bırakmıştır. Ancak Domino’s pizza 48 saat
içinde olaya müdahale etmiş ve CEO’nun konu ile ilgili konuştuğu bir
videoyu Youtube’a yüklemiştir . Bununla da yetinmeyip, Twitter’dan krizle
ilgili bir hesap açarak müşterilerinin sorularını yanıtlamış, Facebook’da
bulunan kurumsal sayfasında açıklamalarda bulunmuş, elektronik posta ile
çalışanlar ve tedarikçilerine konu ile ilgili gerekli açıklamaları göndermiş ve
ünlü blog yazarları ile iletişim kurarak konu ile ilgili onları
bilgilendirmişlerdir. Tabii ki bütün bunları yaparken sosyal ağ siteleri ve
haber merkezlerine de bültenler göndermişlerdir. Dolayısıyla sosyal
medyada ortaya çıkan bir sorun yine sosyal medyadan faydalanılarak
çözülmüştür. Özellikle krizler gibi beklenmedik anlarda ortaya çıkan
durumlarda geleneksel medya kullanımı maliyetli olabileceği için ve satın
alınan mecradaki sürenin kısıtlı olmasından dolayı, sosyal medya kullanımı
ile kurumlar kendilerini daha geniş sürede, sürekliliği olacak şekilde
kendilerini ifade edebilmektedirler.
11.5 Sosyal Medyanın Avantajları
Bunlara ek olarak genelde sosyal medya pazarlamasının kurumlara
sağladığı
avantajlarda
bulunmaktadır.
(İnternet:
http://www.socialmediaelearning.co.uk/6-advantages-of-social-mediamarketing/ 24 Aralık 2015’te alınmıştır.)
- Marka bilinirliliğinin artması: Sosyal ağ pazarlamasının en önemli
kullanım nedenlerinden birisi marka farkındalığının arttırılmasıdır.
- Geniş kitlelere ulaşma olanağı: Sosyal ağlar üzerinden işletmenin
çevrimiçi olarak tanıtılmasında geniş kitlelere ulaşabilme imkanı
bulunmaktadır.
- Maliyetinin düşük olması: Herhangi bir maliyet olmaksızın sosyal medya
üzerinden istenildiği kadar kurum bilgisi paylaşılabilir.
192
SONUÇ
İş zekâsı kavramı 1958 yılında tanımlanmış olsa da pratikte işletme yapıları
içinde bir sistem olarak kullanılmaya 1970’lerden sonra başlanmıştır ve gün
geçtikçe teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişmiştir.
İş zekâsı taşıdığı anlam itibari ile bilginin toplanması, paylaşılmasını ve
teknolojinin etkin olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Her işletme için,
işletme içi faaliyetlerde kaliteli işletme kararları verilmesi, ekonomik çevre,
iş ortakları, müşteriler, rekabetçiler gibi işletmeyi etkileyen her bir faktörle
ilgili derin bir bilgiye sahip olunması şarttır.
Bu nedenle, kullanıcılara, işletmeyi etkileyen tüm faktörlerle ilgili karar
vermelerinde bilgi toplama, bilgiye erişim sağlama, verilerin depolanması,
veri analizi gibi geniş bir alanda kılavuzluk ederek kapsamlı bilgi sağlayan
oldukça geniş bir kategoridir.
İş zekâsı sistemleri; çeşitli kaynaklardan sağlanan nitelikli bilginin
aranmasını, entegre edilmesini ve kümelenerek çok yönlü analizler yapmak
suretiyle; karar verme süreçlerinde kullanılacak anlamlı, özet ve amaca
uygun raporların sunulmasını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu
sistemlerin ileri düzey raporlama sunabilmeleri amacıyla, belli başlı
bileşenlere ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar bu bileşenler zaman ve
teknolojiye göre farklı kategoriler altında ele alınmış olsa da bir iş zekâsı
sisteminde ihtiyaç duyulan başlıca bileşenleri OLAP, veri madenciliği, veri
depoları ve ETL araçları olarak sınıflandırılmaktadır. OLAP terim olarak
verinin hızlı, tam ve doğru bir şekilde veri depolarından çekilerek istenildiği
kadar çok boyutlu bir şekilde analiz yapılmasını sağlayan yazılım
teknolojileridir. Üst düzey yönetim için sunulacak raporlar belirli
parametreler altında OLAP yapısından sağlanmaktadır. OLTP ise OLAP
yapısından farklı olarak; günlük (rutin) veri girişlerinin yapıldığı, rutin veri
raporlarının sağlandığı ve rutin verilerin güncellenmelerinin yapıldığı veri
tabanı yapısıdır.Veri madenciliği kavramı genel olarak büyük veri yığınları
içinden işletmelerin gelecek tahminleri için ilişkili verilerin toplanması
anlamına gelmektedir. Veri madenciliği; uygun bilgisayar yazılımları
yardımıyla zaman içinde gerçekleşmiş olayların ve/veya işlemlerin istatiksel
olarak ilişkilendirilmesini ve böylece gelecek beklentilerinin belirli bir
deneyime dayandırılmasını sağlamaktadır.
İşletmelere birçok farklı kaynaktan ve farklı formatlarda birçok veri akışı
sağlanmaktadır. Bu verilerin işletme bilgi sistemine girmeden önce
193
ayıklanarak gereksiz bilgilerin en aza indirilmesi, gerekli bilgilerin ise ortak
kısıtlar altında kaliteli bir şekilde veri depolarına aktarılması ETL süreçleri
ile mümkün olmaktadır. ETL sürecinden geçirilen veriler ise veri depolarına
aktarılarak, analiz ve raporlama için hazır bulundurulmaktadır.
İş zekası sistemlerinin bir işletmede uygulamaya konulabilmesi için
işletmelerin önceliklerini, örgütsel yapılarını ve raporlama tercihlerini
belirlemeleri gerekmektedir. Genel olarak işletmeler iş zekâsı sistemlerinin
uygulanabilmesi için çeşitli maliyetlere katlanmak durumundadır.
İşletmelerde, sınırlı kapasiteye sahip cihazlarla kapsamlı kaynaklara
erişimin sağlanmaya çalışılması, kıyaslamalar ve performans hedefleri,
birden fazla uygulamaların geliştirilmesini ve dağıtımını desteklemek için
yeni bir bilgi altyapısı oluşturulması, mevcut kurumsal sistemlerin entegre
edilmesi ve birden fazla ağ ile bağlantının sağlanması, iç ve dış ağ kapsama
alanı sınırları ve yönetimi için çözümlerin üretilmesi, veri ambarına erişim
güvenliği ve rol tanımlamaları gibi bir takım problemlerle karşılaşılması
muhtemeldir.
İş zekâsı ile gelecekteki trendler ya da ekonomik şartlar, işletmenin iç ve dış
ortamı ile ilgili göstergeler hakkında sağlanan doğru bilgi tahminleri, etkin
ve proaktif olarak kullanılarak işletmelere iyi bir bilgilendirme ve rekabetçi
avantaj sağlamaktadır. İş zekâsının temel amacı zamanında ve kaliteli bilgi
sağlanmasının geliştirilmesidir.
İşletmelerde kurumsallaşmanın giderek artması, üretim süreçlerinin
karmaşık hale gelmesi gibi nedenlerle işletmelerde bilgi akış süreçleri de
karmaşık yapılara dönüşmeye başlamıştır. Bununla birlikte bilgisayar
teknolojisindeki gelişmeler bize 21. Yüzyılın karmaşık yapılarında; veri
yığınları içinden ihtiyaç duyduğumuz her türlü bilgiyi, kendi belirlediğimiz
parametrelere uygun bir şekilde raporlama imkânı sağlamaktadır.
İş zekâsı bir sistem, yapı ya da teknoloji olarak günümüz işletmelerinde
ihtiyaç duyulan tam, doğru ve zamanında bilgiye ulaşılmasını ve sunduğu
otomasyonla bilgi akışlarının sürekliliğini sağlayan bir sistemdir.
2. nesil web hizmetiyle (web 2.0) hayatımıza giren sosyal medya kavramı
firmalar ve kullanıcılar açısından yeni bir alandır. Bilgisayarın icat edilmesi
ve geliştirilmesinin ardından internet ortaya çıkmış ve yıllar içinde
kullanımı yaygınlaşmıştır. Bilgi alışverişi, iletişim, sosyalleşme, oyun,
alışveriş, pazarlama, reklam, halkla ilişkiler gibi birçok alanda kullanılan
internet artık günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
194
Sosyal medya, her çevreden kullanıcıya açık ve kullanıcıların birbirleriyle
iletişime geçerek düşüncelerini özgürce ifade ettikleri yeni bir iletişim
platformudur. Forumlar, bloglar, mikrobloglar, sosyal ağlar, içerik paylaşım
toplulukları firmalarla kullanıcıları buluşturan sosyal medya araçlarından
bazılarıdır.Sosyal medyada kullanıcılar içerik oluşturabilmekte ya da
oluşturulan içeriğe katkıda bulunabilmektedir. Maliyetlerin geleneksel
pazarlama kanallarına göre çok daha düşük oluşu, tüketicilerle birebir
iletişime geçebilme ve tüketici verilerine kolaylıkla ulaşabilme imkânı,
sosyal
medyanın
firmalar
açısından
alternatifli
yönlerinden
bazılarıdır.Avantajlarına rağmen birçok firma sosyal medya araçlarını doğru
ve verimli kullanamamakta bu da kurum ve marka imajına zarar
verebilmektedir. Sosyal medya araçlarını doğru ve etkin kullanan
kuruluşlar, başarılı kampanyalar yürütüp, marka imajını güçlendirmekte ve
satışlarını arttırmaktadırlar. Ancak bu platformu doğru kullanamayan,
sosyal medya üzerinde tam anlamıyla bir marka kimliği yaratamayan kurum
ve kuruluşlar avantajdan çok dezavantajları ile karşılaşmaktadır.
Bu plaformlar çok faydalı olabileceği gibi doğru yol izlenmediğinde, marka
kimliği ve marka duruşu belirlenmediği taktirde tüm firmanın imajını ve var
oluşunu bir anda başka bir yöne sürükleyebilir. Bu nedenle herşeyden önce
izlenecek yol, paylaşım ve gündem konuları, medyadaki duruş, marka
değeri, marka imajı, marka farkındalığı, algılanan kalite ve marka sadakati
kavramları iyi belirlenerek tüm sosyal ağlar üzerinde aynı tutarlılıkla seyir
alınmalıdır.
KAYNAKÇA
Yararlanılan İnternet siteleri ya da yazar adı olmayan kaynaklar:
URL 1, İnternet: http://www.socialmediaelearning.co.uk/6-advantages-of-socialmedia-marketing/ 15 Aralık 2015’te alınmıştır.
URL 2, İnternet: http://www.sitepoint.com/15-companies-that-really-get-corporateblogging/ 15 Aralık 2015’te alınmıştır
URL 3, İnternet: http://sosyalmedyakulubu.com.tr/faydali-bilgiler/sosyal-medyauygulamalari.html 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 4, İnternet: http://dataqlik.com/blog/index.php/blogs/item/238-is-zekasi-nedir
23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL
5,
İnternet:http://www.gtech.com.tr/Cozum_Hizmetler/Servisler/Kurumsal_Is_Zekasi_
Uygulamalari.aspx 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 6, İnternet: http://www.akgunyazilim.com.tr/akgun-is-zekasi/ 23 Kasım
2015’te alınmıştır.
195
URL 7, İnternet: http://deryagunduz.com/?p=805 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 8, İnternet: http://www.kurumsalzeka.com 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 9, İnternet: http://www.yazgelistir.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 10, İnternet: http://www.iszekam.net 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 11, İnternet: http://acungilsqlbi.wordpress.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 12, İnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/Business_intelligence 23 Kasım
2015’te alınmıştır.
İnternet: http://www.bitechnology.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 13, İnternet: http://yte.bilgem.tubitak.gov.tr/tr/faaliyet-alanlari/zekasiuygulamalari 28 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 14, İnternet: Power, D. J. "A Brief History of Decision Support Systems" 10
Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 15, İnternet: Ebrahim,R. (March, 2011). A Study of Brand Preference: An
Experiential View. Brunel Business School Doctoral Symposium. Web:
http://www.brunel.ac.uk/__data/assets/file/0003/91182/phdSimp2011RehamEbrahi
m.pdf 10 Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 16, İnternet: Kardeş, İ. (Ocak, 2011). Markaların Çevre Dostu
Uygulamalarının Tüketicinin Marka Tercihi Üzerindeki Etkisi. Ege Akademik Bakış
Dergisi,
11(1).
Web:http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2011_1_14.pdf
10
Kasım 2015’te alınmıştır.
URL 17, İnternet:Fruchter, M., (2009). Getting started in Social Media. Slideshare.
Web: www.slideshare.net/mikefruchter/social-media-1010705 19 Aralık 2015’te
alınmıştır.
URL 18, İnternet: Blog. Vikipedi. Web: http://tr.wikipedia.org/wiki/Blog 27 Aralık
2015’te alınmıştır.
URL 19, İnternet: Tonta,Y. (2009). Dijital Yerliler, Sosyal Ağlar ve Kütüphanelerin
Geleceği.
Türk
Kütüphaneciliği,
23
(4).
Web:http://www.tk.org.tr/index.php/TK/article/view/534/527 adresinden 27 Aralık
2015’te alınmıştır.
URL
20,
İnternet:
http://files.shareholder.com/downloads/AMDANJ5DZ/968914079x0x859021/F783FA3F-CB65-42C2-AB305F4C56567A31/FB_News_2015_11_4_Financial_Releases.pdf , 24 Aralık 2015’te
alınmıştır.
URL 21, İnternet: 10 Differences Between Classic and Social Media
Marketing,
https://www.marketingtechblog.com/class-vs-social-mediamarketing/, 27 Aralık 2015’te alınmıştır.
URL 22, Major Differences Between Traditional Media and Social
Networking,
https://www.hausmanmarketingletter.com/16-differencesbetween-social-media-and-traditional-media/, 27 Aralık 2015’te alınmıştır.
Kitap, yayımlanmış ders notu, bildiri, makale vb:
Alikılıç Aşman, Ö. (2011). Halkla İlişkiler 2.0, Ankara: Efil Yayınevi
196
Akar, E. (2010). Sosyal Medya Pazarlaması: Sosyal Web’de Pazarlama Stratejileri,
Ankara: Efil Yayınevi
Bayraktutan Sütcü, G. (2010). Blog Ortamı ve Türkiye’de Blogosferdeki Akademik
Entelektüeller Örneği, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara, 97.
Bostancı, M. (2010)). Sosyal Medyanın Gelişimi ve İletişim Fakültesi
Öğrencilerinin Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 64-65).
Bostancı, M. (2010). Sosyal Medyanın Gelişimi ve İletişim Fakültesi Öğrencilerinin
Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 48-49.
Boyd, D. M., Ellison, N. B. (December, 2007). Social Network Sites: Definition,
History, and Scholarship. Journal of Computer-Mediated Communication, Vol 13.
Web:
http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1083-6101.2007.00393.x/pdf
adresinden 22 Aralık 2015’te alınmıştır.
Campbell, Don (23 June 2009). "10 Red Hot BI Trends". Information Management.
15 Kasım 2015’te alınmıştır.
D. J. Power (10 March 2007). "A Brief History of Decision Support Systems,
version 4.0". DSSResources.COM. 10 Kasım 2015’te alınmıştır.
Evelson, Boris (29 April 2010). "Want to know what Forrester's lead data analysts
are thinking about BI and the data domain?". 10 Kasım 2015’te alınmıştır.
Fatih Mehmet Güleç, 2007, Kurumsal Verilerin Yapay Zekâ Modelleri İle İşlenmesi
İçin Modelleme Aracı Alt Yapı Tasarım Ve Gerçekleştirimi)
Güray Tarımer / UyumSoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ. Proje Yöneticisi ,
http://www.dunya.com/guncel/is-zekasi-uygulamalari-ve-isletmeler-uzerine-pratiketkileri-116655h.htm 10 Kasım 2015’te alınmıştır.
Gartner Reveals Five Business Intelligence Predictions for 2009 and Beyond.
gartner.com. 15 Kasım 2015’te alınmıştır.
Gonca Yazıcı, 2014. İnternetten pazarlamada yeni bir boyut : Sosyal medyanun
tüketicilerin marka tercihlerine etkisi üzerine bir araştırma.
Kobielus, James (30 April 2010). "What’s Not BI? Oh, Don’t Get Me
Started....Oops Too Late...Here Goes....". "“Business” intelligence is a non-domainspecific catchall for all the types of analytic data that can be delivered to users in
197
reports, dashboards, and the like. When you specify the subject domain for this
intelligence, then you can refer to “competitive intelligence,” “market intelligence,”
“social intelligence,” “financial intelligence,” “HR intelligence,” “supply chain
intelligence,” and the like."
M. Tvrdíková, “Support of Decision Making by Business Intelligence Tools”, 6th
International Conference on Computer Information Systems and Industrial
Management Applications, Ostrava, Czech Republic, 364-368, 2007.
Mehmet Aktuğ, http://seozeo.com.tr/en-iyi-5-sosyal-medya-yonetimi-araci
Kasım 2015’te alınmıştır.
10
Nur Gün , Bişimin Parlayan Alanı: İş zekası. http://www.kigem.com/yeni-nesilmeslek-is-zekasi-uzmanligi.html 10 Kasım 2015’te alınmıştır.
Odabaşı, Y., Barış, G. (2003). Tüketici Davranışı. (İkinci Baskı).İstanbul,:Mediacat
Akademi, 29-38.
Ranjan, Jayanthi (2009). Business Intelligence: Concepts, Componenets, Techniques
and Benefits. Journal of Theoretical and Applied Information Technology, 60-70.
Rouhani, Saeed, Asgari, Sara & Mirhosseini, Seyed, V. (2012). Review Study:
Business Intelligence Concepts and Approaches. American Journal of Scientific
Research , 62-75.
Semmes, E.(2009). “How web 2.0. is changing business development” Right Hat,
http://www.righthat.com/images/PDF/RightHat_Web2.0.pdf
Yükselen,C. (2008). Pazarlama İlkeler-Yönetim-Örnek Olaylar.(Yedinci Baskı).
Ankara: Detay Yayıncılık, 140.
198

Benzer belgeler