Gelecek Trendler

Transkript

Gelecek Trendler
233_CP_09
8/25/12
12:22 PM
Page 1
&
Gelecek Trendler
Yenilikçilik ve gelecek araşt›rmalar› dergisi
l
Eylül 2012
www.siemens.com.tr
Rakamlar
ne gösteriyor?
1970 yılında dünya
genelinde ihraç edilen
malların değeri 317 milyar
dolardı. 2010 yılında bu
rakam yaklaşık 50 kat
artarak 15,2 trilyon doların
üzerine çıktı.
Yeni küresel
ekonomi
Global ekonomi değişiyor
ancak temel kurallarından
biri geçerliliğini koruyor:
Refahı mümkün ve
sürdürülebilir kılan
inovasyondur.
Gelecek ekonomileri
Küreselleşme yeni bir safhaya giriyor. Malların
akış yönü değişti. ABD, Almanya ve Japonya
gibi süper güçlerin yerini Çin, Hindistan alıyor.
Peki gelecekte dünya, bugüne kıyasla yaşanılası
daha iyi bir yer olacak mı?
234_CP_09
8/24/12
6:56 PM
Page 2
2
GELECEK&TRENDLER
Gelecek
neleri
getirecek?
Editör - İçindekiler
Kasım 2011 sayısında yayınladığımız CEO Profil adlı büyük
C apital’in
ankette, Türk iş dünyasının liderlerine şunu da sormuştuk: “Yeni dönemde
ajandanızda hangi konulara yer vereceksiniz?”
Osmanlı padişahlarından Abdülaziz’in 47 günlük Avrupa seyahatini anlatan,
Cemal Kutay tarafından yazılmış “Abdülaziz’in Avrupa Günlüğü” kitabında
okumuştum. Padişah, aralarında şehzadeler ve Dış İşleri Bakanı’nın da
bulunduğu kalabalık heyetle Paris’teki Dünya Sergisi’ni ziyaret bahanesiyle
büyük bir geziye çıkar.
Paris’teki Dünya Sergisi’nde gördükleri ile özellikle İngiltere’nin başkenti
Londra izlenimleri çok ilgimi çekmişti. Zamanın İstanbul Belediye Başkanı
(Şehremini) Ömer Faiz Efendi’nin notları, o günün Avrupa ekonomisini ve
günlük hayatı anlatması açısından inanılmaz bir fırsat veriyor.
Benim aklımda kalanlardan biri de Ömer Faiz Efendi’nin notları arasında yer
alan ve İngiltere’nin müthiş ekonomik gücünü ortaya koyan saptamalardı.
Şehremini, zaman zaman şaşkınlıkla Londra’daki müthiş ekonomiyi, tekstil
fabrikalarını ve bazı işletmelerdeki olağanüstü disiplini övüyor.
Gördüklerinden İngiltere’nin ne kadar ileride olduğunun altını çiziyor.
Gerçekten de 19’uncu yüzyılın dünyasında İngiliz ekonomisi, diğer ülkelerle
kıyaslanmayacak kadar güçlüydü. O tarihten bakınca, bu gücün belki de
birileri tarafından geçilmesi tahmin bile edilemiyordu.
Ancak, öyle olmadı. Dünya ekonomisi, Batı’dan ve Doğu’dan yükselen yeni
ekonomilerle şekillendi, şekillenmeye de devam edecek.
Gelecek&Trendler bölümünün bu sayısında, Geleceğin Ekonomilerini ele
alırken, ortaya konulan analizler gerçekten çok etkileyici… Özellikle de
geçmişin ve geleceğin rakamları… Ben çok etkilendim. Sizin de
etkileneceğinizi tahmin ediyorum.
M. Rauf Ateş
Saygılarımla…
İÇİNDEKİLER
Yeni küresel ekonomi ............................................................3
Rakamlar ne gösteriyor?......................................................6
Keyfinize kalmış ............................................................................8
Yay›nc›
Do-an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve
Pazarlama A.*
,cra Kurulu Ba+kanı Mehmet Y. Y›lmaz
Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteE
Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük
Yaz›i+leri Müdürü Ebru F›rat
Haber Müdürü Hande Demirel
Yaz›i+leri Müdür Yardımcısı Deyma Öncel BayAksel
Görsel Yönetmen A. BertuB Pat›r
Yayın Kurulu (Alfabetik sArayla) M. Rauf AteE,
Hande Demirel, Hüseyin Gelis, Sedef Seçkin
Marka Müdürü Gökçe Aykaç
Ankara Temsilcisi Erdal CpekeEen
Tel: 0 312 207 00 95
Yönetim
Genel Yayın Koordinatörü YeEim Denizel
Tüzel Ki+i Temsilcisi Murat Köksal
Sat›+ Direktörü Orhan TaEkAn
Finans Direktörü Didem Kurucu
Üretim Direktörü Servet KavasoBlu
Reklam Grup Ba+kan› Vicky Habif
Grup Ba+kan Yard›mc›s› Nil Ertan Aydemir
Teknik Müdür Nusret K›r›ml›oBlu
Tel: 0 212 336 53 60 (3 hat) Faks: 0 212 336 53 90
Rezervasyon
Tel: 0 212 336 53 00-57-59 Faks: 0 212 336 53 92-93
Ankara Reklam Tel: 0 312 207 00 72-73
Yönetim Yeri
Trump Towers, Kule 2, Kat: 21-24, 34387, DiEli-CSTANBUL
Tel: 0 212 410 32 28 Faks: 0 212 410 32 27
DB Okur Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00
[email protected]
DB Abone Hizmetleri hatt›
Tel: 0212 478 03 00 Faks: 0212 410 35 12-13
[email protected]
[email protected]
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
8/25/12
12:32 PM
Page 3
Tren dler
Yeni küresel ekonomi
Global ekonomi değişiyor, ancak
temel kurallarından biri halen
geçerliliğini koruyor: Refahı
mümkün ve sürdürülebilir kılan
ise inovasyondur.
Kolombiya, Medellin’deki 384
metre uzunluğunda yürüyen
merdiven. Ülkeye akan doğrudan
yabancı yatırımları 2011 yılında
yüzde 56 oranında arttı.
Gelecek&Trendler
3
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
8/25/12
12:32 PM
Page 4
4
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
E
ndüstri devrimi boyunca iplik eğirme makinaları ve buhar gücüyle çalışan dokuma
tezgahları sayesinde kumaş imalatı bir hayli
mekanize bir süreç haline geldi. Bu inovasyonlarla Kuzeybatı İngiltere, tekstil ürünleri
imalatında dünyanın bir numaralı merkezi haline geldi. Bu gelişme aynı zamanda mekanik
sistemlerin üstün etkinliğiyle rekabet edemeyen Hindistan'ın tekstil endüstrisinin gerilemesine de neden oldu. Bugün, 250 yıl sonra,
İngiltere'nin endüstriyel çehresi baştan aşağıya değişmiş durumda ve Birleşik Krallık'ın
dünyaca meşhur pek çok marka ikonunun
mülkiyeti yabancıların elinde. Bunun önde gelen örnekleri arasında, her ikisi de Hintli şirket Tata Motors'a ait olan Land Rover ile Jaguar markaları sayılabilir.
Günümüzde küresel ekonomi, iktisatçıların yaratıcı yıkım diye tarif ettikleri bir süreç
içinde değişiyor. İnovasyonlar sayesinde yeni
iş modelleri mümkün kılınırken eskileri ıskartaya çıkıyor. Bu değişikliklerin çoğu üretim
yöntemlerindeki ufak tefek ilerlemeler, hızlandırılmış veya maliyet verimli ulaştırma sistemleri ve giderek etkinleşen iletişim sistemlerinden ibaret olduklarından, tek tek farkına varmamız çok zor. Ancak hepsi birlikte ele
alındıklarında bu küçük adımlar devasa eğilimler anlamına geliyor.
Ürünlerin nerelerde üretilecekleri kadar
kimler tarafından ve nasıl tüketilecekleri hakkında da bariz etkileri oluyor. Ayrıca refahın
nerede yaratılacağını ve nerede yok edileceğini de tanımlıyorlar. Ve nihayetinde küresel
ekonominin süregelen kendi yaratıcı yıkım sürecinde daha ileriye gitmesini sağlayacak bir
sonraki muhteşem fikrin nerede yaratılacağına karar veriyorlar.
Bu ufak tefek adımların toplam etkisi,
global ekonominin görünümünü sürekli olarak değiştirmesini sağlayacak kadar devasa
büyüklükte. 30 yıl öncesinde Çin'in bu kadar
hızlı büyüyebileceğini kim öngörebilirdi ki?
Ya da Sovyetler Birliği'nin çökeceğini? Ve kim
kitlesel üretim sektörünün Avrupa ile
ABD'den Asya'ya göç edeceğini bilebilirdi?
Veya insanların pizza siparişi vermek de dahil
olmak üzere kendi lojistik faaliyetlerini bu kadar hızlı ve maliyet verimli yollardan yapmak
için internetten faydalanıyor olabileceğini kim
öngörebilirdi?
London School of Economics'deki (LSE) Finansal Piyasalar Grubu'ndan Dr. Tom Kirchmaier, “Global ekonominin yapısının köklü
Trendler
değişikliklerden geçtiğine artık hiç kuşku yok.
Günümüzün gelişmekte olan piyasalarında
gelecekte başlıca konvansiyonel endüstriyel
sektörler büyüyecek. İleri gelişmişlik seviyesine sahip ülkeler açısından ise bu durum, büyüyebilmek için çok daha fazla sayıda inovasyon üretmek gerektiği anlamına geliyor” diyor.
Siemens gibi çokuluslu teknoloji şirketleri kendi global organizasyonları sayesinde bu
eğilimlerin her ikisinden de kazançlı çıkabilir.
Bu şirketler, zengin ülkelerde olağanüstü kaliteli imalat endüstrileri kadar araştırma ve
inovasyon projelerine de seçici olmak kaydıyla yatırımlar yapıyor. Bunlara bir örnek olarak
Siemens'in North Caroline, Charlotte'daki teknoloji harikası gaz türbini kurulumu gösterilebilir.
Global şirketler, karakteristik özellikleri
gereği aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler
ve yükselen piyasalarda da üretim tesisleri kuruyor. Bu tesisler önemli birer tedarikçi işlevi
görmenin yanısıra yerel pazarların ihtiyaçlarını da optimum seviyede karşılar. Günümüzde artan karmaşıklıkla başa çıkabilmek için
dünya genelindeki imalat ve üretim ağları
güçlendiriliyor ve çok daha verimli hale getiriliyor. Ulusal ekonomiler açısından imalatın
öneminin altı ise Harvard Üniversitesi'nden
Profesör Dani Rodrik tarafından şöyle çiziliyor:
“İmalat ile daha iyi maaşlı işler yaratılır,
özel sektör yatırımları teşvik edilir ve ekonominin daha da çeşitlenmesinin önü açılır. Sistematik olarak istihdam yaratmak için işe başlamanız gereken yer işte burasıdır.”
Kolombiya bu durumun tipik bir örneği.
Her ne kadar Brezilya, Rusya, Hindistan veya
Çin gibi büyük bir gelişmeke olan bir piyasa
olmasa da Kolombiya'nın müthiş bir büyüme
potansiyeli var ve yabancı yatırımlar için cazibesini giderek artırmasına yetecek kadar da
büyük bir ülke. 2011 yılında bu ülkeye akan
doğrudan yabancı yatırımların tutarı, bir önceki yıla kıyasla yüzde 56 oranında arttı. Bu
Latin Amerika ülkesinde 1954 yılından bu yana faaliyet göstermekte olan Siemens, Kolombiya ile birlikte Türkiye ve Vietnam gibi
diğer ulusları, İkinci Dalga Gelişmekte Olan
Ülkeler (SEWECler) olarak tanımlıyor.
Bu ülkeler sadece ortalamanın bir hayli
üzerinde ekonomik büyüme yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda yerel üretim faaliyetleri için yeni pazarlar ve kârlı yerler de sunuyor.
Örneğin, Bogota yakınlarındaki Tenjo'daki yeni Siemens tesisinde olağanüstü verimli çalışan bir imalat sistemi var ve burada en son çıkmış çevreci standartlara uygun bir şekilde çalışılıyor. Bu tesis, içinde özellikle ABD ve Kanada'daki büyük rüzgar çiftlikleri ile güneş
enerjisi tesislerinde kullanılan, yenilenebilir
enerji kaynakları için dağıtım transformatörlerinin de olduğu, çok sayıda ürün üzerinde
uzmanlaşıyor. Buradaki transformatörler ise
Kolombiya'daki Siemens mühendisleri tarafından geliştiriliyor.
Ürünleri büyük ölçüde yerel zorunluluklara uyarlamak gerektiğinden gelişmekte olan
piyasalarda inovasyona her geçen gün daha
fazla ihtiyaç duyuluyor. Her piyasanın kendine has gereksinimleri olduğu gerçeğinin giderek daha fazla fark edilmesiyle “herkesetek-beden” yaklaşımı da giderek geçmişte kalıyor. Gelecekte büyük kuruluşların kendi yapılanmalarını ve süreçlerini daha ademi merkeziyetçi bir hale getirmeleri ve kendi ülkelerindeyken aynı anda birkaç farklı ülkede inovasyon yapabilecek şekilde “multi yerel” bir
anlayış benimsemeleri gerekecek. Örneğin
Siemens, şu anda Moskova yakınlarındaki bir
araştırma ve geliştirme merkezine yaklaşık 40
milyon Euro'luk bir yatırım yapıyor. Bu tesis
aslında Skolkovo İnovasyon Parkı'nın bir parçası olacak. Rusya Hükümeti ise bu projeye ilk
3 yıl içinde yaklaşık 2.8 milyar dolarlık yatırım
yapmaya hazırlanıyor.
Siemens'in gelişmekte olan ülkelere yatırım yaparken uzun vadeli hedeflerinden biri
de kendi global portföyündeki SMART ürünlerin sayısını artırmak. Bu bağlamda “SMART”
kelimesi, “Simple (basit)”, “Maintenance friendly (bakımı kolay)”, “Affordable (makul fiyatlı)”, “Reliable (güvenilir)” ve “Timely to
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
market (pazara uygun)” kelimelerinin baş
harflerinden oluşuyor. Bir başka deyişle
SMART ürünler belirli pazar segmentlerinin
ihtiyaçlarına göre kusursuz tasarlanmış giriş
seviyesindeki ürünler.
Bu gibi ürünlerin içinde SOMATOM Spirit
CT tarayıcısı da var. Bu tarayıcı oldukça düşük
fiyatı sayesinde pek çok hastanenin hayatında ilk defa bilgisayarlı tomografi teşhisi yapmasına olanak sağlayacak. Çin gibi ülkelerde,
mesela kırsal alanlardaki gibi sadece küçük
hastanelere erişebilenler, artık bu cihazın nimetlerinden faydalanabilecek. Bugüne kadar
bu gibi yerlerdeki hastanelerde nadiren CT tarayıcılarına rastlanırdı. Ekonomik büyüme ve
8/25/12
12:32 PM
Page 5
cak dünyamız bugün genel bir bütün olarak
bakldığında halen refah bakımından muazzam eşitsizliklerle karakterize ediliyor. Her ne
kadar refah genel anlamda istikrarlı olarak artıyorsa da zengin ile fakir arasındaki uçurum
da giderek büyüyor. Her geçen gün yoksulluk
sınırının üzerinde yaşayan insan sayısı artıyor
olsa da gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek
doğum oranları yüzünden yoksulluk sınırının
altında doğan insan sayısı da artıyor. Peki global ekonomi bu gibi eşitsizlikleri azaltacak şekilde nasıl organize olmalı? Daha fazla mı,
yoksa daha az mı küreselleşmeye ihtiyacımız
var?
Sorun küreselleşmenin geldiği seviyeden
güçlü ortaklıklar vazgeçilmez unsurlar olacak.
Siemens bu soruna, müşteriye özel finansal
çözümler sunarak tepki veriyor. Düzenleyici
organizasyonların ekonomik süreçlerin uysallaştırılmasına yardımcı olacak kuralları belirleyip belirlemeyeceklerini etkileyen çok sayıda faktör var. Şayet bu mümkün olursa o zaman gelişmekte olan piyasalar çok daha sürdürülebilir ve geri çekilmelerde daha az şüpheyle bakılan büyüme oranlarını yakalayabilir. Aynı zamanda zengin uluslar da azalan nüfuslarına rağmen müreffeh kalmanın yeni yollarını keşfedebilir.
İnovasyon, gelişmekte olan piyasalarda
olduğu gibi bir hayli gelişmiş uluslarda da ba-
Devasa
büyüklükteki
yetenekli
çalışanlar
havuzu
sayesinde
Brezilya, Rusya,
Hindistan ve
Çin'de üretim
ile inovasyon
sayısı her geçen
gün artıyor.
maliyet tasarrufu sağlayan inovasyonlar sayesinde bu şekilde milyonlarca insana hayatında ilk defa üstün kaliteli tıbbi bakım olanağına erişme hakkı verilmiş oluyor.
Siemens, Meksika'nın en yoksul eyaleti
olan Chiapas'daki hastaneleri 44 tane ultrason sistemi ile donatarak son iki yılda bu bölgedeki çocuk ölümü oranlarının yüzde 5 civarında azaltılmasına katkıda bulundu. Bir
Meksika eyaleti olan Queretaro'nın Adjuntitas
Dos köyünün sakinleri ise bambaşka bir neden sayesinde yaşam kalitesini artırdı. Siemens
2011 yılında bu köyün dört bir yanına birbirinden bağımsız çalışan güneş panelleri kurarak köy sakinlerinin herhangi bir elektrik kesintisine maruz kalmaksızın elektrik lambalarını sürekli çalıştırabilmelerini sağladı. Nitekim çocuklar akşamları kendi ev ödevlerini rahatlıkla yapabilir duruma geldi ve aldıkları daha iyi eğitim sayesinde uzun vadeli gelir elde
etme olanaklarını da artırdı.
Kontrollü küreselleşme. Bu gibi hikayeler geleceğe yönelik ümitlerimizi artırıyor. An-
değil ama onun avantajlarından daha iyi faydalanmamızı ve dezavantajlarını sınırlandırmamızı sağlayacak düzenleyici yöntemlerde
yatıyor. Dolayısıyla belki de bu soruyu daha
farklı bir şekilde sormak gerek. Yaşadığımız
son finansal kriz, yetersiz düzenlemelerden
kaynaklanan risklerin altını çizerek bize karmaşık sistemlerin kalıtımsal dinamiklerinin
dünyayı nasıl öngörülemez şekilde ve beklenmedik bir hızda altüst edebileceğini gösterdi. Rodrik, “Finansal piyasalarda neden olabileceği altüst oluşlar gibi, yeterince kontrol
altına alınmamış bir küreselleşme sürecinin
dezavantajlarını henüz yeni yeni anlamaya
başlıyoruz. Her ne kadar piyasalar sahip olmamız gereken muhteşem şeyler olsalar da
hükümetlerin bugün de yarın da onları gerektiğinde rayına sokacak önlemler almaları
şart. Burada özellikle de finansal piyasaların
kalıtımsal istikrarsızlıklarına dikkat edilmeli”
diyor.
Finansal krizin en ciddi sonuçlarını tamamıyla arkamızda bırakıncaya kadar finansal
meselelerle ilgilenirken bu yüzden güven ve
şarının en önemli anahtarı olarak kalmaya devam ediyor. Endüstri devrimi sırasında buhar
gücüyle çalışan dokuma tezgahları ile verimlilikte inanılmaz artışlar sağlanmıştı. Bugün
ise bilgisayarlar ve internet teknolojileri aracılığıyla global ağlara çok daha iyi erişilerek
benzer üretkenlik potansiyellerinden faydalanılabilir. Üretkenlik ayrıca çevreyi daha iyi
korumaya ve kaynakları daha verimli kullanmaya yönelik global enerji ve ekonomik sistemlerin yeniden yapılandırılmalarıyla da artırılabilir. Bu gelişme henüz yeni başladı ve
gerekli inovasyonlar artık oldukça becerikli
uzmanlar tarafından tasarlanıyor.
Yeni bir fikirler ortamı yaratmak. Bir şirketin en önemli aktifi, yarınlarında etkili olacak yetenekli çalışanlarıdır. Artık dünyanın
her tarafında kusursuz eğitilmiş mühendis kıtlığı çekiliyor. Bu gibi insanların piyasa değerleri her ne kadar sürekli artıyor olsa da karşı
karşıya kaldığı baskılar da artıyor. Bu yüzden
bu gibi işlerin çoğunun aşırı çalışma ve bitkin
düşme formlarında kişisel bir bedeli oluyor ve
Gelecek&Trendler
5
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
8/25/12
12:32 PM
Page 6
6
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
sonuçta tamamen tükenebiliyorlar. Oysa bu
gelişmenin ekonomik bir boyutu da var. İşyerlerindeki aşırı çalışma ve stres, çalışanların
kendi performanslarını düşürüyor ve işten
kaçmalarına neden oluyor. Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü bu gibi kayıpların sadece Almanya'da yılda 364 milyar dolarlık bir
zarara ya da başka bir ifadeyle ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık altıda birine
denk geldiğini tahmin ediyor.
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
Tren dler
Şirketler işte zaten bu yüzden sadece en
iyi çalışanlarının kapasitelerinden olabildiğince fazla faydalanmaya çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kapasitelerin olası en
yüksek seviyede tutulması için de çırpınıyor.
Sonuçta iş hayatı gelecekte bugünküne kıyasla muhtemelen çok daha farklı bir şekilde
organize olacak.
Uzmanlar proje bazlı işlerin, serbest çalışan istihdamının ve özgürlüklerle birlikte bi-
reysel sorumlulukların da artacağını öngörüyor. Şirketler artık hiyerarşik sistemlere kıyasla yeni fikirlerle ortaya çıkmanın ve inovasyonları pratiğe dönüştürmenin çok daha kolay olacağı ortamlar yaratacak. Sonuçta ortaya global ekonominin gümbür gümbür bir çıkış yapmasına neden olacak bir fikirler ve inovasyonlar seli çıkabilir.
1926 yılında Rus ekonomist Nikolai Kondratiev, ekonominin bir teknolojik inovasyon
Tahminler & Gerçek ler
Rakamlar ne gösteriyor?
vusturya doğumlu, 94 yaşında eski bir İngi-
A liz tarih bilimcisi olan Prof. Eric Hobsbawm,
“Bugün genç olsaydım Çin'e giderdim” diyor.
Nüfus bakımından dünyada birinci olan bu ülke gerçekten de son 30 yıldan uzunca bir süredir inanılmaz bir dinamizm sergiledi ve dünyanın en büyük ekonomik gücü olma yolunda hızla ilerliyor. Hobsbawm, “Aşırılıklar Çağı” adlı kitabında, kendisine göre 1914 yılında ortaya çıkan politik altüstoluşlarla başlayan ve 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sona eren
“kısa yirminci yüzyıl” kavramını ortaya atmıştı.
O günden bu yana dünya, buharla çalışan
makinalardan telgraflara kadar geniş bir yelpazede yer alan yeni teknolojiler sayesinde ulusların ekonomik bakımdan hiç olmadıkları kadar
entegre oldukları “uzun ondokuzuncu yüzyılı”
bile geride bırakan bir hızda yaşanan muazzam
boyutlarda değişikliklerden geçiyor. Serbest ticaret ve uygun standartlar sayesinde hammaddelerin, yiyeceklerin, tekstil ürünlerinin, sermayenin ve sanayi ürünlerinin dünyanın dört bir
yanına gönderilebildiği bir çağ olan 19. yüzyıl,
aslında dünyanın ilk küreselleşme çağı.
1870 ile 1913 yılları arasında ihracat rakamları adeta füze hızında yükseldi. Savaştan
önceki son yıl olan 1913 yılında dünya genelinde üretilen tüm malların beşte biri ihraç ürünüydü. Ardından iki dünya savaşi yüzünden ortaya çıkan devasa karmaşıklıklar nedeniyle küreselleşme bir duraklama dönemine girdi. Netice itibarıyla II. Dünya Savaşı'ndan sonra sanayi ürünleri içinde ihraç edilenlerin payı yüzde 5
civarına düştü. İnsanlar onun yerine Avrupa
Ekonomik Topluluğu gibi bölgesel pazarların
yeniden kurulmalarına ve yaratılmalarına odaklandı.
1970'lerin sonlarında ise serbest ticaretin
artırılması, uluslararası iş bölümü ve finansal pi-
yasaların liberalleştirilmesi güdüleriyle ve bilgisayarlar, cep telefonları, internet ile desteklenen yeni bir küreselleşme dalgası yükselmeye
başladı.
Rakamlar bazında 1970 yılında dünya genelinde ihraç edilen malların değeri 317 milyar
doları buluyordu. Dünya Ticaret Örgütü'ne göre 2010 yılına gelindiğinde bu rakam, yaklaşık
50 kat artarak 15,2 trilyon doların üzerine çıktı. Sonuçta ticaretin dünya gayrisafi üretiminden aldığı pay dörtte bire yükseldi. Onyıllar boyunca dünyanın önde gelen tüccar ülkeleri ABD,
Almanya ve Japonya'ydı. Oysa artık malların
akış yönü değişiyor ve Uluslararası Para Fonu
bugün dünya ticaretinin yüzde 40'ının gelişmekte olan ülkeler ile yükselen piyasalar tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor. Bu rakam
2000 yılında sadece yüzde 25 civarındaydı.
Sadece 10 yıl önce Afrika'nın tüm ihracatının yarısı Avrupa'ya giderdi. Bugün bu rakam
üçte bire düşmekle birlikte Çin'e yapılan ihracat ise yüzde dörtten yüzde 15'e çıktı. Küreselleşme artık yeni bir safhaya giriyor. Her ne ka-
dar 1992 yılında sadece yüzde 4 olan küresel
ekonomideki payını bugün yüzde 13'e yükseltmiş ve 2010 yılı itibariyle dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi haline gelmiş olsa da bu yeni durumun tek sebebi Çin değil. Bugün dünyanın
önde gelen ekonomileri olan G7 ulusları (Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada ve ABD), orta ve uzun vadede Yükselen 7
(E7) ekonomilerinden gelen rekabetle yüzleşecek: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Endonezya,
Meksika ve Türkiye. Uluslararası danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers, satınalma gücü
paritesine göre hesaplandığında E7 uluslarının,
G7 ülkelerinin ekonomik çıktılarında yaklaşık
yüzde 72'lik bir payı olduğunu tahmin ediyor.
2050 yılına gelindiğinde ise E7 ülkelerinin kendi satınalma güçleri bazında 140 trilyon dolar
veya bir başka ifadeyle G7 ülkelerinin iki katı
kadarlık bir çıktı üretmeleri bekleniyor.
En müthiş büyüme potansiyelinin Hindistan'da olduğu tahmin ediliyor ki bu durumda
2050 yılı itibarıyla Çin'in ardından dünyanın en
büyük ikinci ekonomisinin Hindistan olacağı an-
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
döneminden bir sonrakine ilerlemesini sağlayan onyıllar uzunluğunda döngüler veya dalgalar geliştirdiğini iddia eden bir teori formülleştirmişti. Bu gibi paradigma kaymaları
yeni fırsatların önünü açar ve etkinliği artırırken aynı zamanda refah seviyesinin yükselmesini de sağlar.
Ancak maalesef aralarında, yapılması kaçınılmaz olan ızdırap verici düzenlemelerin olduğu geçiş dönemleri de var. Tom Kirchma-
laşılıyor. O gün geldiğinde Hindistan'ın ekonomik çıktısı Almanya'nınkinin sekiz katı olacak.
Bu öngörünün ardında ise içinde Hindistan'ın
bir hayli gelişmiş eğitim sisteminin yanısıra son
20 yıl içinde sistematik olarak gelişmiş özel sektöre sahip bir demokrasi olduğu gerçeğinin de
bulunduğu birkaç önemli neden yatıyor. Ancak
iş özellikle altyapıların genişletilmesi ve sefaletle savaşa geldiğinde Hindistan da muazzam
sorunlarla yüzleşiyor. Hindistan'da her on kişiden dördü yoksulluk sınırının altında yaşarken
Çin'de ise her beş kişiden sadece biri yoksul sayılıyor.
Bu oranlar 25 yıl önce çok daha kötüydü.
Her ne kadar bu ülkelerde katedilen ilerlemeler bir hayli etkileyici gözükseler de, başlıca yaşam kalitesini ölçen Birleşmiş Milletler'in İnsani
Gelişmişlik Endeksi'nde oldukça gerilerde kalmış durumdalar. Şu anda bu endekste Çin
101’inci, Hindistan 134’üncü, Brezilya 84’üncü,
Türkiye 92’nci ve Güney Afrika 124’üncü sırada
yer alıyor. Üstelik bu ülkelerin tamamı bir önceki yıldan bu yana daha da alt sıralara düştü.
Acaba dünyamız 2050 yılına gelindiğinde
bugüne kıyasla yaşanılası daha iyi bir yer mi olacak? OECD'ye göre 1980'lerin ortalarından bu
yana üye ülkelerin büyük bir çoğunluğunda gelir eşitsizliği artmış. Batı'daki bu gelişmeyle birlikte Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan piyasalarda da durum pek farklı değilmiş. Dünya
8/25/12
12:32 PM
Page 7
ier, “Bu gibi bir dönüşümün yine tam ortasında olduğumuza dair çok sayıda gösterge
mevcut. Kuzey Amerika'nın ağır endüstrisinin
eski merkezlerinde bugün bir anda ortaya çıkan küçük ve çevik şirketler olduğunu görüyoruz. Her ne kadar babaları Detroit'deki
montaj hattının başında duruyorduysalar da,
oğulları bugün dünyanın dört bir yanında talep gören uygulamaları programlıyor” diyor.
Global ekonomi değişiyor ve süreç içinde ye-
Ekonomik Forumu'nun Global Riskler Raporu'nun yazarları, şu anda dünyanın yüzleştiği en
büyük tehlikenin ulus devletlerin borçları ve seragazı salınımlarından bile daha büyük bir tehlike arz eden gelir eşitsizliği olduğunu söylüyor.
Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerin
çoğundaki büyüme rakamlarını cesaret verici
bulsalar da ekonomik kalkınmanın sıklıkla Çin'in
merkezleri Şangay veya Shenzhen'de olan sahil
bölgeleri ya da Bangalore, Dubai, Singapur ve
Sao Paulo benzeri şehirler gibi büyüyen çekirdek bölgelerle sınırlı olduğunu belirtiyorlar.
PricewaterhouseCoopers'a göre, Sao Paulo
dünyanın en müreffeh onuncu şehri. Her ne kadar Brezilya nüfusunun sadece yüzde 6’sını barındırıyor olsa da ülkenin ekonomik çıktısının
yüzde 12'sini bu şehir üretiyor. 2025 yılına gelindiğinde Sao Paulo dünyanın en zengin 6’ncı
şehri haline gelebilir ve nüfusunu da ikiye katlayarak 22 milyonun üzerine çıkartabilir. Önümüzdeki 15 yıl içinde en yüksek yıllık büyüme
potansiyeli, Vietnam'da Hanoi, Çin'de Changchun ve Guangzhou, Hindistan'da Kanpur, Nijerya'da Lagos, ve Bangladeş'de Chittagong gibi şehirlerde görülecek. Aynı zamanda çok sayıda kırsal alan bilhassa dünya genelinde artan
gıda fiyatlarından zarar gören yoksul insanlar
yüzünden daha da geriye gidecek. Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre, açlık çeken insan sayısı 20
yıl içinde 150 milyon kişi artarak bir milyar se-
ni başarı hikayelerini mümkün kılıyor. Bunlar
aslında bütün uluslar için olduğu kadar tek
tek şirketler ve tek tek insanlar için de önemli başarı hikayeleri olacak. Ve onlara Adjuntitas Dos gibi Meksika tepelerindeki yerleşim
alanlarında ve Detroit'in terkedilmiş endüstri
bölgelerinde rastlanılabilecek. Her iki durumda da bu başarılar zamanı gelen inovasyonlar sayesinde gerçekleştirildi.
Andreas Kleinschmidt
viyesine yaklaşmış durumda. Nitekim Birleşmiş
Milletler'in Milenyum Gelişmişlik Hedefi olan
1990 ile 2015 yılları arasında açlık çeken insan
sayısını yarıya indirmek hedefi tutturulamayacak hatta açlık oranı aksine artacak. Bu alanda
kaydedilen ilerlemeler maalesef hızlı nüfus artışıyla başa çıkabilecek seviyede değil.
Her şeye rağmen PricewaterhouseCoopers'ın 2050 yılı tahminleri iyimser olunması için
bir takım nedenler içeriyor. O güne gelindiğinde, mesela Çin'in satınalma paritesi bazında kişi başına düşen geliri ABD’ninkinin hemen hemen yarısı kadar olacakken Endonezya'da bu
rakam ABD'ninkinin yaklaşık beşte birine ulaşacak.
Peki eskiden yoksul olan milyarlarca insan
endüstrileşmiş uluslardaki insanlar gibi yaşamaya başlarlarsa o zaman bu durum dünya gezegeni için ne anlama gelecek? Yoksulluk, kaynak kıtlığı, iklim değişikliği, göçler ve dünya ticareti gibi global sorunlar için henüz herhangi
bir global çözüm geliştirilmemiş olduğundan
asıl problem burada yatıyor. Sürdürülebilirliğin
sağlanabilmesi için yepyeni ve küresel anlamda
geçerli bir iş modeline ihtiyaç var. Sadece insanların çevreye daha fazla zarar vermeden yaşam standartlarını yükseltme arzularına cevap
vermekle yetinmeyip aynı zamanda sosyal eşitsizlikleri de azaltması gerekiyor.
Urs Fitz
Gelecek&Trendler
7
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
8/25/12
12:33 PM
Page 8
8
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
Senaryo 2035
Keyfinize kalmış
2035. Nijeryalı genç bir tıp profesörü, Hamburg'da kendisine terzi işi bir
takım elbise satınalmak için alışverişte… Bu süreçte kapsamlı bir global
şebekeleşme çağında, ürünlerin nasıl yapıldığına bir göz atacak.
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
A
lmanya, Hamburg'daki alışveriş merkezinde bu öğleden sonra işler oldukça canlı görünüyor. Nijeryalı bir tıp profesörü olan
Thomas Jones, Alman meslektaşlarıyla olan
toplantısını bitirmiş ve şimdi akşamüstü saatlerini kendisine yeni bir takım elbise aramaya
harcamakta. Aslında bir hayli uzunca bir süredir vitrinden takım satın almak geçmişte
kalmış bir şey. Bugün 40 yaşında olan Jones
bu geleneği sadece kulaktan duydu. Onun takım elbisesi sadece terzi işi olmakla kalmayacak, aynı zamanda hammaddelerin satınalımından üretime ve ürün teslimine kadar her-
8/25/12
12:33 PM
Page 9
şeyi kapsayan neredeyse tam otomatik bir süreç içinde üretilecek. Üstelik bu sürecin tamamı çevre dostu olacak şekilde tasarlanmış
durumda.
Beden ölçülerini dosyalamaları için onay
verdiği uluslararası bir moda şirketinin alışveriş merkezindeki şubesinin kapısından içeriye
girerken, Jones’un yüzünde beklentisini dışa
vuran bir gülümseme var. Genç bir tezgahtar
kendisine “Günaydın Thomas” dedi. Jones, en
son bu zincirin herhangi bir mağazasından iki
yıl önce kendi doğduğu şehir olan Lagos’ta
alışveriş yapmıştı! Belli ki o bu şubenin kapıGelecek&Trendler
9
235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09
8/25/12
12:33 PM
Page 10
10
GELECEĞİN EKONOMİLERİ
sından içeri adımını attığı anda bir kamera
onun yüz hatlarını taramış, ardından bir yazılım ile kimliği tesbit edilmiş ve tezgahtarın
elindeki elektronik cihaza bu veriler yüklenmişti.
İki adam takım elbisenin detaylarını konuşmaya başladı. Jones, “Babam kendi şirketindeki işine giderken daima koyu renk takım
elbisesinin içine beyaz bir gömlek giyerdi” dedi. Sonradan bu moda zincirinin yönetim direktörlerinden biri olduğu anlaşılan tezgahtar da “Benimki de öyle yapardı” diye cevapladı. Ardından adının Paul Erikson olduğunu
ve bu şirketin kurucusunun oğlu olduğunu
söyledi. O sıralar müşterilerin son günlerde
neleri istedikleri hakkında bir öngörü edinebilmek için bir haftasını Hamburg'daki bu şubede çalışmaya ayırmış. Kendisine sunulan piyasa analizleri optimum seviyede sağlıklıydı
ancak o bir moda şirketinin ayakta kalabilmesi
için insani sezgilerin halen kritik bir faktör olduğunu düşünüyordu.
Jones bir platformun üzerine çıktı ve bir
laser tarayıcısı ile beden ölçüleri yeniden alındı. Edinilen mevcut veriler hemen bir bilgisayar aracılığıyla bir önceki kaydedilmiş beden
ölçüleriyle karşılaştırıldı. Erikson muzip bir gülümsemeyle “Kalçalarda bir parça genişleme
olmuş” dedi. Ardından, içinde yüzden fazla
renk tonunun olduğu bir tablodan bir renk
seçtiler ve istedikleri kumaş türünü kararlaştırdılar. Jones derhal Nijerya iklimine uygun
çok hafif bir pamuklu kumaş seçti.
Bundan altı hafta önce Buthan Singh,
Hindistan'ın Punjab eyaletindeki pamuk tarlasının başında duruyor ve mahsülün toplanmaya hazır olup olmadığını kontrol ediyordu.
Kalfasına dönüp, “İlk hasadı iki gün içinde
toplasak iyi olur” demişti. Singh tam otomatik hasat yöntemlerini kullanmıyor. Onun yerine pamuk hasadını tarlaların olgunlaşma derecelerine göre tek tek yapıyor. Bu sayede çok
daha iyi kaliteli pamuk elde ediyor ve karşılığında da dünya piyasalarında pamuğunu çok
daha yüksek fiyatlara satabiliyor. Bu çiftlik beş
nesildir Singh'e ve onun atalarına ait ancak
Singh ve ailesi sadece son 20 yıldır pamuk yetiştirme işinden kazandıkları parayla iyi bir yaşam standardı tutturabilmiş. Bu yüzden de hükümetin tarımsal ürünlere verdiği teşvikler bu
dönemde kademe kademe azalmış ve nihayetinde neredeyse uygulamadan kaldırılmış.
Singh kendi hasadını otomatik bir hammadde borsası aracılığıyla satıyor. Hasadın ilk
Senaryo 2035
partisini, üstün kaliteli takım elbise kumaşlarında uzmanlaşmış bir İngiliz pamuklu dokuma fabrikası satın alıyor. Bu fabrikanın müşterileri sadece fiyata değil kaliteye de önem
veriyor. Ayrıca satın aldıkları pamuğun ne kadar sürdürülebilir bir şekilde üretildiğine de
dikkat ediyorlar. Ardından tüm bu bilgiler,
akıllı RFID etiketlerle çalışan bir ürün izleme
yazılımı ile son müşteriye ulaştırılıyor. Müşteriler kendi kişisel hesaplarına bu satınalma işlemi ile ne kadarlık bir miktarın ekleneceğini
öğrenebilmek için bu bilgilere ihtiyaç duyuyor.
Erikson, elindeki elektronik cihaza kısaca
bir göz attıktan sonra, “Bu takım elbisede kullanacağımız kumaşın pamuğu Punjab'dan geliyor” dedi. “Bu kumaş, bir dakika lütfen, evet
İngiltere'de üretilmiş” diye devam etti.
Jones cevap vermeden önce hafifçe te-
bessüm etti. “Tekstil ürünlerinin neredeyse tamamının ücretlerin düşük olduğu ülkelerde
üretildiği onyıllarca süren dönemin ardından
İngiltere'de şimdi yeniden dokuma tezgahlarının olduğunu duymak gerçekten çok ironik”
dedi.
Erikson, “Artık herşey terzi usülü olduğundan çok küçük miktarlarda kumaş topları siparişi veriyoruz. Burada bizi sınırlayan tek
şey ulaşım mesafelerinin mümkün olduğunca
kısa olması. Ayrıca karbondiyoksit dengesini
de unutmamalıyız” diye cevapladı. Jones'a şirketin 2020'li yılların başlarında iflasın eşiğinden döndüğünü söyledi. Hindistan ve Çin gibi ülkeler kumaşı sadece üretmekle kalmayıp
aynı zamanda kendileri satmaya ve kârların
büyük kısmını kendi ceplerine indirmeye başladıklarından sonra, kumaşları artık ölü fiyattan kapatmaları mümkün olmuyormuş.
Erikson o günleri hatırlarken, “Babam kü-
resel anlamda yığınsal üretilen ürünler çağının artık kapandığını kısa sürede anlamıştı”
dedi. O dönemler ekonomide resesyon hakimdi ve kredi veren kuruluşlar kurumsal yeniden yapılanmaya yatırım yapmak istemiyordu.
Ancak Erikson'un büyükbabasının pes etmeye hiç niyeti yoktu. Kitle kaynaklı fonlama
kavramı çerçevesinde, kendisinin modern ve
sürdürülebilir moda firması vizyonuna inanan
1.000 kadar özel yatırımcı bulmak için sosyal
ağlardan faydalanmıştı. Şirket başlangıçta sadece talep üzerine kumaş üretimi yapıyordu
ancak kısa bir süre sonra bünyesine, tarım ilacı kullanılmayan yetiştiricilik, adil çalışma şartları ve sürdürülebilir üretim süreçleri gibi faktörleri katmıştı. Bu yaklaşımı her geçen gün
daha çok sayıda firma benimsediğinden, büyük teknoloji şirketleri adım adım daha kapsamlı bir müşteriler, üreticiler ve hammadde
tedarikçileri ağı yaratan web tabanlı yeni yazılım programları geliştirdi.
Jones şimdi kendi seçtiği kumaştan yapılmış bir ceketi üzerinde deniyor. “Bunu giymek çok hoş bir duygu veriyor”. Anında bir
duvar aynasında siparişini verdiği takım elbiseyi üzerine giymiş haliyle bir resmini görüyor. “Hımm, bu renk hala tam istediğim renk
değil. Zannedersem daha açık tonunu tercih
edeceğim.” Sonra bir anda aklına yarın Hamburg'dan ayrılacağı ve bu takım elbisenin Lagos'a teslim edilmesi gerektiği geliyor.
Elindeki elektronik aletin klavyesine bir
şeyler yazan Erikson, “Hiç sorun değil” dedi.
Üç dakika sonra sipariş sisteminde yepyeni bir
teslimat zinciri göründü. Erikson, “Sizin kumaşınızın pamuğu şimdi Chad'dan gelecek ve
Benin'deki bir dokuma tezgahında dokunacak” diye açıkladı. Takım elbisenin dikişi ise
Nijerya'da yapılacak. Bu tasarımı web tabanlı hizmetlerimiz aracılığıyla kendi zincirimize
dahil anlaşmalı bütün dikimevlerimiz görebilecek. “Burada en zor iş tedarikçilerimizin tümünü belirli bir kalite standardına uyumlu hale getirmekti”.
Ancak Batı Afrika'daki hükümetler eğitim
ve profesyonel beceri kazandırma programlarına odaklanmaya başladıkları günden bu
yana bu sorun da ortadan kalktı. Erikson gülümseyerek, “Bugün kaliteli bir takım elbise
artık her kıtada birebir aynı şekilde üretilebilmekte. Ve artık koyu renk olmasına da gerek yok” dedi.
Katrin Nikolaus
205x275_Early_Detection_Europe_magazine_GD.indd���1
09/12/2011���10:32�AM

Benzer belgeler

Gelecek Trendler

Gelecek Trendler Yay›nc› Do-an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve Pazarlama A.* ,cra Kurulu Ba+kanı Mehmet Y. Y›lmaz Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteE Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük Yaz›i+leri Müdürü Ebru F›rat Hab...

Detaylı