www.ontodergisi.com

Transkript

www.ontodergisi.com
1
www.ontodergisi.com
Editör
Mehmet Karasu
2
Tasarım
Erdem Ömüriş
www.ontodergisi.com
İçindekiler
Önsöz (4)
Varoluşsal Bir Fenomen:
Fenomen Ölüm (5)
Türkiye’de Sosyal Psikolojinin (A)Sosyalliği (8)
Vicdani Ret Olgusunda Psikoloji ve Psikiyatrinin Kötüye Kullanımı (11)
Futbol - Bastırılmış
rılmış Eşcinsellik ve Homofobi (18)
Saklı Benlikler: Carrie (23)
Göreli Zaman ve İnsan (28)
Süregiden Notlar-2
Notlar (31)
Öykü (Bölüm-2):
2): İlk El (35)
Çeviri: Ahlakın Kökenleri (39)
Çeviri: Hindistan’daki Tecavüzü Protesto Eden Genç Erkeğe Mektup (42)
Online Araştırma (45)
V for Venus (47)
www.ontodergisi.com
3
Dünyaya fırlatıldık, gözüne ışık tutulmuş tavşan gibiyiz.
Ya kâinatın varoluşumuza kayıtsızlığına ne demeli?
4
Mehmet Karasu
Çivril, Mart 2014
www.ontodergisi.com
İnsan çocukluk dönemindeyken ölümün kaçınılmazlığıyla ilk defa yüzleştiğinde çoğu kez imdadına kültürde var olan sakinleştiriciler yetişir ve özel bir varlık olduğu bebeklik döneminden itibaren verilen karşılıksız bakımla ödüllendirilerek pekiştirilir, kültürdeki
VAROLUŞSAL BIR FENOMEN: ÖLÜM
inançlar ise insanın ölse bile bir şekilde yaşamının
devam edeceğini salık verir. İnsan böylece rahatlar,
Mehmet Karasu

rahatladığını zanneder, ta ki yalıtımı fark edip varoluşsal vakuma girene, değerli bir şeyini yitirene ya da
Ölüm korkusunun mekanizmaları nasıl oluşmuş olabi-
sahiplenmeyi beklediği bir şeyden mahrum kalana
lir ve bunlar kültürde nasıl kullanılır?
dek. Sonra insan, sakinleştiricilerin etkisinin azaldığı-
D
oğadan aşama aşama kopan ilk atalarımız,
nı hissetmeye başlar. Ve öfkelenir, zira kandırıldığını
doğaya rağmen yaşamlarını sürdürebilmek
düşünür.
için kendilerini doğadan ayrı ve farklı nitelik-
te algılama eğilimine girdiler ve dolayısıyla kendileri-
Varoluşsal vakum nedir?
nin özel birer varlık olduğuna inanmaya başladılar ya
Varoluş Vakumu Zamanı Bile Büker
da zaten var olan böylesi bir inanç, doğadan ayrılmay-
Güneşin Altındaki İnsan Çaresizce Ölümü Bekler
la pekişerek netlik kazandı. Keza doğaya ve kendi
Varoluşsal vakum, can sıkıntısı olarak belirir; yalnızlık,
türünün tehlikelerine karşı eksiklik nedeniyle, kendi-
çaresizlik, durgunluk ve boşluk duygusu olarak hisse-
lerinden daha üst nitelikte bir kurtarıcıya inanma
dilir. Kendini hatırlayabilen ve kendiyle başı belada
ihtiyacı da hissettiler. Özel birer varlık olduğumuza
olanla zuhur eden bir hâldir. Kendini hatırlamak ve
dönük inancımız ile üst bir kurtarıcıya yönelik inancı-
kendiyle başı belaya girmek, yalnızlıkla dolayısıyla
mız, önce hayatta kalmak yani var olmak, sonra kont-
insanın içindeki boşlukla yüzleşmesiyle mümkün
rol ve gücü elde tutmak için doğaya ve kendi türümü-
olabilir ve yalnızlık, tek başınalıktan farklı bir anlam
ze karşı, özerk olmayı/görünmeyi araçsallaştırdı.
taşır. Tek başınalık bireyin etrafında insan olmaması
demektir. Böylesi bir hâl uzun vadede patolojiye kayabilir. Zira insan kendi varlığını ancak diğeriyle etkileşime geçtiğinde ve kurduğu ilişkiyi yaşayabildiğinde

Araş. Gör.
verimlice kavrayabilir. Diğeriyle etkileşime geçmek ve
www.ontodergisi.com
5
kurulan ilişkiyi yaşayabilmek, karşılaştırma süreçlerini
dir. Böylesi irade silikliği bir hayatın boğuculuğunu
mümkün kıldığı ve dolayısıyla bireye göreli referans
fark edenler içinse ölüm korkusu, Ataman Tangör’e
çerçevesi tanımladığı için hem güven ve kontrol hissi-
göre, kötü yaşanmışlığın bir tepkisidir. Özgün, iradi ve
nin tatmini mümkün kılar hem de otantik bir hayatı
otantik olmayan bir yaşanmışlığın tepkisi. Engin
yaşamayı kolaylaştırır.
Geçtan, I Ching felsefesine göre ölümün anlamını,
Ölüm korkusunun nedenleri nelerdir?
‘Ölüm Yaşanmış Bir Hayatın Başına Konan Bir Taçtır’
Kimisi için ölüm korkusu, dünyadaki yaşantıları bir
daha tecrübe edemeyeceğini bilmek, zihindeki hayata
ifadesini aktararak yapar. Bu anlama göre, yaşanmış
geçmemiş onlarca fikirle ölebileceğini fark etmek ve
bir hayat; sevilen, üretilen ve bilinçli seçimler yapılan
hatta o olmaksızın hayatın bütün sıradanlığıyla yine
bir alanı kapsıyor zannediyorum. Böylesi bir hayat,
de kendi bildiği gibi devam edeceği fikriyle yüzleşmek
ölümün doğal karşılanmasını mümkün kılabilir.
üzerinden görünür olmaktadır. Kimisi için, ölüm süreçlerinden ve/veya ölüm sonrasına ilişkin inanç hâllerinden dolayı ölüm korkusu yaşanır. Örneğin, nasıl
öleceği konusundaki belirsizlik, öldükten sonra yaşama inanıyorsa nasıl hesap vereceği konusundaki
tedirginlik ya da ölüm sonrasının nasıl olacağını tam
kestirememekten kaynaklı karmaşa hâli bu tip korkulardandır. Kimisi içinse ölüm korkusu, ölüm sonrası
arkada bırakılan ve aynı zamanda ölmüş olana bağımlı insanların akıbetinden veya ölüm sonrası arkada
kalanların üzüntü süreçlerini yaşamasından kaynaklanır. Neticede ölüm korkusunun ölümün kendisinden
daha yıkıcı olduğu çok açık. Zira hiçbir şey, bir şeyden
daha kuşatılamaz ve dolayısıyla daha ürperti verici.
Öleceğimizin bilincinde olmak nasıl mümkün olmaktadır ve bu duruma karşı nasıl tepki vermekteyiz?
İnsan bilinci önceyi, sonrayı ve ikisi arasındaki dinamik etkileşimi kavrayarak çıkarımlar yapacak biçimde
evrimleşmiştir. Evrenin başına dair çıkarsamaları
kavrayabilen bir bilincin, kendi sonunun da farkına
varması, bilincin doğal çıktılarındandır. Bu açıdan
öleceğinin bilincinde olan insan, hayatın anlamı üzerine düşünür ve ‘yok’ olmanın dayanılmaz ağırlığı
karşısında iradesini aktif hâle getirerek bir şeyler
yapma, üretme veya bırakma ihtiyacı hisseder. Bu
bağlamda çocuk yapar, kitap yazar, çeşme inşa ettirir,
doğayı sever, varlığını gösterecek seçimler yapar, yani
davranarak var olmaya çalışır. Bu açıdan insan, ha-
Kendi hayatlarının ‘öznesi’ ol(a)mayan bireyler, diğer-
yatının önemli bir kısmını kendi ontolojik yapısını fark
lerinin ‘nesnesi’ olmayı örtük olarak kabullenmişler-
etmek, fark ettirmek ve doğrulatmak üzerine inşa
www.ontodergisi.com
6
eder, diyebiliriz. Ancak bir ömür boyu üzerine çalışılan
nizmasının birer yansıması olarak değerlendirmek
bu proje doğal bir süreçle sonlanır. O hâlde evrenin
pek âlâ mümkün. Ancak böylesi değerlendirme yü-
yaşına kıyasla, flaş patlaması kadar kısa bir yaşam
zeysel ve indirgemeci bir epistemoloji içerdiğinden bir
için ölümün ve hatta hayatın bir anlamı var mıdır? Zira
taraftan aforizma sahiplerinin şahıslarına diğer taraf-
anlam yükleyebildiğimiz zihinsel ve davranışsal ya-
tan üzerinde kafa yorulan konunun derinliğine belki
şantılar patolojiye karşı zihnimizi korur.
de basitliğine bir haksızlıkmış gibi duruyor. Her iki
düşünürün de ölümü ‘dışarıda’ bir yerde olarak anla-
Wittgeinstein ve Epikür ölümü nasıl kavramıştır?
ması ve yorumlaması hayatlarının odak noktasını
Öteden beri ölüm üzerine kafa yoran pek çok insan
sadece yaşadıkları ‘şimdi’ye yöneltmelerinden kay-
kendi kimliğini ‘ölüm nedir’ sorusuna verdiği cevapla
naklanıyor olabilir.
şekillendirmiştir, diyebiliriz. Hiç kuşkusuz kimliği inşa
eden pek çok dinamik var ve kimlik, bağlamda kendi-
İnsan, ister ölüm sonrası başka bir boyutta yaşamın
sini yeniden ve yeniden inşa eden bir fenomendir.
farklı bir içerikle devam ettiğine, isterse ölüm sonra-
Ancak burada asıl değinmek istediğim konu, ölüm
sının atomlarına ayrılmak ve evrene dağılmaktan öte
üzerine söylenmiş iki aforizmanın düşünce kodlarını
bir şey olmadığına ve hatta değişik formlarda yaşama
kavrayabilmektir.
tekrar ve tekrar döneceğine inansın, ölüm, insan
hayatı için kendi dinamiği içerisinde sarsıcı ve bir o
Wittgeinstein ölüm için,
kadar düşündürücü bir değere sahip görünüyor.
‘Ölüm Yaşamın İçinde Bir Olay Değildir,
Kaynaklar
Geçtan, E. (2006). Hayat (8. Baskı). İstanbul: Metis Yayınları.
Ölüm Yaşanmaz’
Yalom, I. D. (2011). Varoluşçu Psikoterapi (4. Baskı). (Z. İyidoğan
Babayiğit, Çev.). İstanbul: Kabalcı Yayınevi. (Orijinal çalışma basım
Epikür de benzer bir düşünce koduyla,
tarihi 1980.)
‘Ölümden Neden Korkacakmışım? Ben Varken O Yok,
O Varken Ben Yokum’
demişti. Bu aforizmaları birer dil manipülasyonu ya da
ölüm korkusuna karşı geliştirilmiş savunma mekawww.ontodergisi.com
7
ve Türkiye’de sosyal psikoloji bunu başarabilmiş midir?
Psikoloji tarihine bakıldığında özellikle İkinci Dünya
TÜRKİYE'DE SOSYAL PSİKOLOJİNİN
(A)SOSYALLİĞİ
Savaşı’ndan sonra sosyal psikolojinin ciddi bir ilerleme gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Bu durumun ortaya
çıkmasında farklı faktörlerin etkili olduğu aşikârdır.
İnsanoğlunun -teknolojinin de desteğiyle- İkinci Dünya
Ercan Şen
Savaşı sırasında ve öncesinde verdiği kötü sınavın bu
ilerlemede belirleyici olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu savaşın durduk yere çıkmadığını ve milyonlarca
Y
azının başlığına bakarak bunun akademik bir
yazı olacağını düşünenler var ise baştan söyleyeyim: ‘Bu yazı, akademik bir çalışma değil-
dir; sadece yapılan akademik okumalardan edinilmiş
kısa çıkarımlardan oluşmaktadır.’
insanın katledilmesinde birey-toplum etkileşiminin
olduğunu düşünen sosyal psikologlar bu fenomeni
çalışmak için yeterli ilgiyi ve uygun çalışma ortamını
buldular. Bunun sonucunda da sosyal psikoloji literatürünün köşe taşlarından olan Hovland’ın tutum ça-
Yirminci yüzyılın başlarında psikoloji ve sosyolojinin
birlikteliğinden dünyaya gelen sosyal psikolojinin,
tanımı ve yöntemi gibi konularda hâlen tam bir uzlaşma sağlanamamış ise de genel itibariyle sosyal
psikolojiyi; sosyal davranışın açıklanması, toplumsal
düzeyde bireyin aldığı rol ve toplumsal süreçlerin birey
üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalı olarak tanımlamamız mümkündür. Bu genel tanım, içinde bireyin
rol aldığı tüm süreçlerin, sosyal psikolojinin ilgi alanı
olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Peki, dünyada
lışmaları, Asch ve Şerif’in uyma, Milgram’ın itaat ve
hatta Zimbardo’nun cezaevi deneyleri olarak ortaya
çıkmıştır.
Yukarıdaki deneylerin yapıldığı tarihlerde Türkiye’de
de psikoloji çalışmaları başlamış ve bazı üniversitelerde lisans eğitimi verilmeye başlanmıştı. Bugün
ülkemizde bu alanda hizmet veren binlerce psikolog
ve yüzlerce akademisyen bulunmaktadır. Çok sayıda
araştırma ve akademik çalışma yapılmış ve hâlen
yapılmaktadır. Buna karşın, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki gelişmelere benzer bir gelişme Türkiye’de

Araş. Gör.
hâlen yaşanmamıştır.
www.ontodergisi.com
8
Türkiye’de gerçekleştirilen sosyo-psikolojik çalışmalar
mesi ve akademinin sivil toplum ile olan mesafesi
çok sınırlı ve ülkenin gerçeğinden uzak kalmıştır.
olarak görülebilir. Bu nedenleri teker teker irdelemek
Psikoloji camiası, bağımsız olduğundan hareketle -ki
için yeterli zamanımız ve yerimiz olmadığından belki
bunun içinde de politik bir duruş yatmaktadır- ülke-
de bunu bir başka yazının konusu olarak erteleyebili-
deki çok önemli gelişmelere duyarsız kalmış ve bunun
riz. Sonuç olarak; küreselleşme, iletişim, ulaşım, şe-
sonucunda da kendi ülke gerçeğine uzak ana akım
hirleşme gibi birçok etken Türkiye’nin toplumsal,
Amerikan sosyal psikoloji anlayışının kötü bir kopyası
siyasi ve ekonomik yapısını son yıllarda çok hızlı bir
ortaya çıkmıştır. Bu kopya edilmiş sosyal psikoloji
değişime uğratmıştır. Toplumsal yapıdaki bu değişim-
anlayışının sorunlu olmasının iki nedeni vardır. Birin-
ler, araştırma nesnesi insan olan, psikoloji bilimini de
cisi; daha önceden değinildiği gibi toplumsal değişimi
yakından ilgilendirmektedir. Göregenli (2007) ‘büyük’
ve dinamiği anlamaktan uzak bir anlayış olması (Ül-
ve ‘kalıcı’ olan bütün kuramların ve onu oluşturanların
kedeki gelişmelere bu kadar duyarsız bir başka psiko-
tek bir ortak yanı olduğunu, akademik katkılarının
loji camiası var mıdır?) ikincisi ise; ana akım Kuzey
ayırıcı özelliklerinin asıl kaynağının, yaşadıkları bağ-
Amerika ekolünün kötü bir kopyasının yapılmasıdır.
lama, kültüre duyarlılıkları ve yaşadıkları döneme
Çünkü bütün yönleriyle kopya edilmiş bir yaklaşım
etkin biçimde tanıklık etmeleri olduğunu ifade etmek-
olsaydı Amerika’da gerçekleştirilen önyargı, ayrımcılık,
tedir. Buradan hareketle; Türkiye psikoloji camiasının
gruplar arası süreçler ile ilgili çalışmaların benzerleri
bu konuda çok yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Psiko-
Türkiye’de de yapılırdı. Bunun böyle olmadığını anla-
loji camiası daha önce ihmal ettiği gruplar üzerine
mak için, Türk Psikoloji Derneği’nin bilimsel yayınla-
çalışma sorumluluğu altındadır ve bu sorumluluğu
rından Kürtler, Aleviler, eşcinseller, Çingeneler vb.
yerine getirmek için elindeki fırsatı kaçırmamalıdır.
birçok azınlık grubuyla ilgili ne kadar çalışma yapıldı-
Türkiye’nin sosyal, siyasi ve ekonomik konjonktürü de
ğını incelemek yararlı olabilir. Bu basit gösterge bile
bu tür çalışmaların yapılması için eskiye nazaran
akademinin bu konulara ne kadar mesafeli durduğu-
daha uygun hâldedir. Psikoloji camiası da hem geç-
nu anlamamız için yeterlidir.
mişin hatalarını ortadan kaldırmak hem de temel
araştırma nesnesi olan insana yönelmek için böyle bir
Türkiye psikoloji camiasının bu kadar duyarsız kalma-
dönüşümü gerçekleştirmek durumundadır. Genelde
sının nedenleri üzerinde çok şey söylenebilir. Bu ne-
psikoloji özelde ise sosyal psikoloji alanları bu asos-
denler; ülkenin siyasi ortamı, darbeler, akademi ikti-
yalliklerinden kurtulamadıkları ve dolayısıyla insan
dar ilişkisi, sosyo-politik olguların aşırı politikleştirilwww.ontodergisi.com
9
yaşamına dokunup içerisine nüfuz etmedikleri sürece
insanı teğet geçmeye devam edeceklerdir.
Kaynaklar
Göregenli, M. (2007). Şerif’ten Sonra Türkiye’de Sosyal Psikolojinin
‘Sosyal’liği ve Sosyal Sorumluluğu Üzerine Düşünceler. E. Aslıtürk
ve S. Batur (Ed.), Muzaffer Şerif’e Armağan içinde (217-240).
İstanbul: İletişim Yayınları.
10
www.ontodergisi.com
tanıların bir kısmı, kişilere psikiyatrik muayeneden
bile geçirilmeksizin verildi.
En belirgin özelliklerinden biri ‘otorite ile uyumsuz
VİCDANİ RET OLGUSUNDA PSİKOLOJİ
VE PSİKİYATRİNİN KÖTÜYE KULLANIMI
olma ve bu nedenle suç işlemeye eğilim’ olarak tanımlanan AKB’nin, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre
ceza sorumluluğunu azaltıcı ya da kaldırıcı hiçbir etkisi yoktur, yani bu tanıyı almanız, sizin işlediğiniz bir
Eda Erdener
suçtan ceza almanızı engellemez.
Peki, ama bir psikiyatrik bozukluk, ceza kanunumuza
‘Psikiyatri kaynaklı istismar olamaz, çünkü
kurumsal psikiyatrinin bizzat kendisi istismardır. Engizisyon
kaynaklı istismarın olamayacağı gibi… Psikiyatri, bir tür
ideolojidir. Gerçek gündemi, akıl hastalarını suçlular, suçlularıysa akıl hastaları gibi tedavi etmeye çalışmaktır. Her iki
grubu da özgürlük ve sorumluluktan yoksun kılarak ve
aşağılayarak…’
Thomas Szasz
göre ceza sorumluluğunu azaltmayan yani hukuki
bakımdan hiçbir anlam teşkil etmeyen bir konumda
ise, bu tanı, konu anti-militarizm olduğunda egemenlerin işine nasıl yarar? Ne de olsa hukuk, bir psikiyatrik tanı ile ancak ceza sorumluluğunu etkilemesi hâlinde ilgilenir.
1.Vicdani Retçilere Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu Tanı-
Bu durum, politik olarak ‘tanınmak istenmeyen’ vic-
sının Konulması Psikiyatrinin Kötüye Kullanımıdır
dani ret olgusuna, psikiyatrik bozukluk tanısı giydiril-
T
ürkiye’de ruh sağlığının militarizmle dansı yeni
mek suretiyle, sosyal bir olgu olmaktan çıkartıp, bi-
değil… Türkiye Cumhuriyeti tarihi, psikiyatrinin
reysel ve münferit olaylara indirgemede, ruh sağlığı-
ve dolayısı ile klinik psikolojinin ideolojik
nın bizzat katılımı ve kötüye kullanımıdır.
amaçlı kötüye kullanımı örnekleriyle doludur. Bunun
tarihsel olarak en yakın örneğini vicdani retçiler İnan
Kendilerini ‘anti-militarist’ olarak tanımlayan bu in-
Süver, Mehmet Bal, Enver Aydemir ve Halil Savda’nın
sanların verdikleri karara ve dolayısı ile askerliği ret
askerlik yapmak istemedikleri için ‘Anti-sosyal Kişilik
sebeplerine toplum gözünde itibar edilmesini ve gü-
Bozukluğu’(AKB) tanısı almaları örneğinde gördük. Bu
venilmesini engellemek, böylesi bir kararın sağlıklı

Dr. Psikolog
www.ontodergisi.com
11
zihinlerden çıkamayacağına dair bir yargıyı pekiştir-
Songar’ın Türkiye’deki terör ve anarşi olgusuna psiki-
mek için…
yatrik bakış getirdiğini iddia ettiği çalışması, siyasi
suçlulara ama özellikle sol kanadın siyasi suçlularına
Yani, aslında bu kişilerin söylemek istedikleri bir söz-
Türkiye’de ‘psikopatinin’ yani AKB’nin ilk yakıştırıldığı
leri ve askerliğe karşı bir duruşları yoktu, adı üzerinde,
yerdi.
bu kişilerin ‘kişilikleri bozuk’(!) tu.
Bu söylem, 80’lerden bugüne taşınmış ve sistemin
12 Eylül ve Türkiye’de Psikiyatrinin Kötüye Kullanımı
muhaliflerine karşı hâkim söylemi olmaya devam
12 Eylül 1980 askeri darbesi toplumun psikolojisi için
etmiştir. Yıl 2006 olduğunda dahi değişmeyen bu
bir milattır; 1980-83 döneminde psikiyatri kliniklerine
bakış açısı, bir Binbaşının vicdani ret olgusunu ince-
başvuranların sayısı %45 artarken, 1984’te alkolik
lediği çalışmasında oldukça net görülebilir:
sayısı 4 kat artmıştı. Türkiye’de AKB tanısının siyasi
suçlulara uygun görülmesi ise 12 Eylül sonrasına
Vicdani retçilerin Türkiye’de askerlik yapmak isteme-
denk düşer. O dönemde devlet, komünizmin bir has-
melerinin nedenini, barışçıl felsefi görüşleri yerine
talık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini, psikiyat-
‘bencillik’ ve ‘menfaatine düşkünlük’ olarak tanımla-
rinin görevinin bu hastalığa yakalananları ıslah ede-
mış, Avrupa kültürüne uygun olan vicdani reddin Türk
rek topluma kazandırmak olduğunu belirtiyordu. Ruh
örf ve adetlerine uyum göstermediği, ‘askere gitme-
sağlığı çalışanları, mesleki bilgilerini devletin muhalif-
yene kız verilmediği’, ‘ana sütünün helal edilmediği’
lerine yönelik izlediği politikaya hizmet etmeye kul-
kültürümüze, tamamen aykırılık gösterdiğini belirtmiş-
lanmaları için zorlanıyordu. Bunlardan biri olan Psiki-
tir. Ayrıca gençleri menfi propagandandan korumak
yatr Mehmet Bekaroğlu, 1983 yılında Metris Cezae-
maksadıyla liselerde milli güvenlik derslerinde vicdani
vinde mecburi hizmette iken, kendisinden ‘komünizm
ret konusunun işlenmesini önermiştir. Zihniyet aynı
hastalığını tedavi etmesini’ istediklerini belirtir.
noktaya işaret eder: Vicdani ret olgusu barış arzusu
ile değil ancak ‘bencillik ve menfaatine düşkünlükle’
1984’te Psikiyatrist Prof. Dr. Ayhan Songar ise, 20.
yani kişilikteki bir problemle açıklanabilir.
Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Kongresi’nde ‘sol eğilimli teröristlerin ağırlıkla köy kökenli olduğunu ve
Psikiyatr Prof. Dr. Turan İtil tarafından kurulan, sonra-
akrabalarında suçluluğun yüksek olduğunu, yani bun-
sında bünyesine Psikiyatr Prof. Dr. Ayhan Songar’ın
ların genetik olarak suçlu olduğunu’ söyler. Ayhan
da katıldığı HZİ Vakfı gibi örgütler, bu misyonu canı
www.ontodergisi.com
12
gönülden üstleniyordu. Siyasi mahkûmları kobay kul-
konuşmama hakları mevcutken, otokontrolü kaybetti-
lanmak suretiyle Amerika’da henüz piyasaya çıkma-
ren bu ilacın kullanımı, kişinin işkenceye direnme
mış ilaçları denemek için deneyler yapan vakıf,
iradesini veya onurunu her şartta koruma hakkını bile
1984’te Erzurum Askeri Ceza ve Tutukevinde 100
yok saymaktadır.
kadar siyasi mahkûma yapıldığı bilinen deneylerde,
mahkûmları kobay olarak kullandılar. Siyasi mahkum-
Psikiyatri tarihinin ilk dönem uygulamalarından biri
lar, dirençlerinin artması için vitamin iğnesi yapıldığı
olarak kabul edilen hipnozun ise açlık grevi yapan
yalanıyla her gün 5 iğne birden yiyor, 15 gün içinde
siyasi mahkûmlar üzerinde kullanılma talebi getirili-
kendilerine 50 küsur enjeksiyon yapıldığını belirtiyor-
yordu.
lardı.
2. Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu, Psikiyatrik Değil,
2700 tutuklu üzerinde araştırma yapan Turan İtil
Psiko-Politik Bir Tanı Hâline Getirilmiştir
siyasi suçlular hakkında ise: ‘bunların elinde olmayan
Sorun, sadece bu tanının bahsedilen şekilde kötüye
bir şey var, içgüdüleri var, bunu anlayabilmek için iki
kullanımı değildir. Türkiye Cumhuriyeti psikiyatri gele-
kişiyi görmeniz kâfi, üç taneye gerek yok. Terörist
neğinin ithal psikiyatriye bağlılığı ile olmazsa olmaz
olmasalar katil olurlardı. Kimse 40 yaşından sonra
koşulu saydığı Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2000
terörist olmaz. O halde 40 yaşına kadar içerde tutul-
yılında yeniden gözden geçirilen psikiyatrik tanı ölçüt-
maları gerek. Pahalı yöntem ama idamdan daha iyi’
leri ile (DSM IV TR) bu tanının değişime uğrayan ve
diyordu.
politize edilen özüdür. Şimdi Anti sosyal kişilik bozukluğunun yıllar içinde geçirdiği evrime değinelim.
Dicle Üniversitesi’nden Kemal Balcı ise 1987 yılında
işkence sorguları sırasında otokontrolü kaybettiren ve
AKB, ruh sağlığı literatüründe ilk tanımlanışında hatta
yaşanan olayları hatırlatarak söylenmesini kolaylaştı-
bir önceki versiyonlarda başlıca özelliği ‘acımasızlık,
ran ‘sodyum pentothal’ adlı ilacın kullanılmasını ‘terö-
diğer insanların duygularını yok sayarak kendi çıkarla-
ristlerden vakit kaybı olmadan bilgi toplanması için’
rı için kullanma, fiziksel-ruhsal acı verme ve bundan
tavsiye ediyordu. Sözde katı işkencenin uygulanması-
pişmanlık duymamayı’ içeren ‘sosyopatiyi ya da psi-
nı engellemek için bulunan bu insanlık dışı çözümün
kopatiyi’ tarif ederken, son sınıflandırmada gittikçe
kimi hâllerde katı işkenceden daha acımasız olduğu
politize edilmiştir.
düşünülebilir. Çünkü kişilerin işkenceye rağmen,
www.ontodergisi.com
13
Tanının 1987 versiyonunda (DSM III R) AKB, ‘silah
3-Dürtüsellik ya da gelecek için tasarılar yapmama.
kullanma, başkalarını cinsel eyleme zorlama, insanlara fiziksel olarak zalimane davranışlarda bulunma,
4-Yineleyen kavga dövüşler ya da saldırılarla belirli
hayvanlara zalimane davranışlarda bulunma, yangın
olmak üzere sinirlilik ya da saldırganlık.
çıkarma, yalan söyleme, gizlice çalma ve açıkça hırsızlık, ebeveyn olarak görevlerini ihmal, başkalarına acı
vermekten pişmanlık duymama, iş hayatını sürdürmekte başarısızlık ve yasalara karşı gelme’ olarak
tanımlanmış ve önceki DSM’ye göre bir değişiklik
yapılmış: ‘1 yıldan fazla süreli monogam (tekeşli) bir
5-Kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda
umursamazlık.
6-Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülüklerini tekrar tekrar yerine getirmeme ile belli olmak
üzere sürekli bir sorumsuzluk.
ilişkiyi sürdürememe’…
7-Başkasına zarar vermiş olmasına karşın ilgisiz olma
Fakat 1997’de değiştirilen ve 2000 yılındaki yeni
versiyonunda aynı bırakılan Anti Sosyal Kişilik Bozuk-
ya da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getirme ile belirli olmak üzere vicdan azabı çekememe.
luğu Tanısı (DSM IV ve DSM IV-R) bu tanıyı tamamen
14
yeni bir hâle getirmiştir. Şimdi aşağıda yazılı tanı öl-
Bu metni psikiyatrik bir tanı ölçütü gibi değil, psiko-
çütlerini, psikiyatrik bir tanı gibi değil, eylemsellik
politik bir açıklama olarak okursak, suç sayılan siyasi
bağlamında hareket eden siyasi bir suçluyu tarif etti-
düşünceye sahip olan ya da eylemde bulunan birinin,
ğini düşünerek okuyalım. Tanının konulması için aşa-
politik duruşunu sürdürdükçe ve yasalar değişmedik-
ğıdaki ölçütlerden üçünün birlikte olması yeterlidir:
çe tekrar tekrar ceza alacağı, hâkim siyasi irade ile
şekillenen hukuka karşı hareket edebileceği gerçeği,
1-Tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde
bu tanının birinci kriteri olur.
tekrar tekrar bulunmakla belirli, yasalara uygun toplumsal davranış biçimine ayak uyduramama.
Eğer bu tanıda bahsedilen ‘kişisel çıkar’dan kasıt,
‘kişinin kendisini koruması’ anlamına geliyorsa, bu-
2-Sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya
da kişisel çıkarı, zevki için başkasını atlatma ile belirli
dürüst olmayan tutum.
nun için yalan söyleyebileceği ya da takma isimler
kullanabileceği; sürekli ceza alan birinin gelecek için
tasarı yapabilmesinin mümkün olmadığı; işkenceler
ya da cezalar sonrasında kişinin sürekli olarak öfkeli
www.ontodergisi.com
olabileceği; politik adanmışlık nedeniyle kendi güven-
Kevin Benderman 2003 yılında Irak savaşına katıldı
liği konusunda umursamazlık gösterebileceği; bu
ve 2005 yılında artık savaşmak istemediğini belirte-
hayat tarzının ise doğal olarak işgücü kaybı ve mali
rek vicdani reddini açıkladı ve görevinden çekilmek
çöküş yaratacağı görülebilir.
istediğini belirtti. Bu çekilme talebinin karşılığı 15 ay
hapis ve ordudan ‘dishonorable discharge’ yani ‘şe-
Bir kişinin, ‘yaptıklarına mantıklı açıklamalar getirme-
refsizce ihraç’ olarak sonuçlandı. Askerlik yapmayı
si’ ise bir tanı ölçütü değil, olsa olsa düşünsel bir
reddetmenin ‘şerefsizlikle’ eşdeğer tutulması sanırım
zorunluluktur.
her şeyimiz gibi Amerikan ordusundan ithal edilmiş
olmalı!
Burada sayılan ölçütlerden oluşan düşünce zincirinin
işaret ettiği tanı, aslında tek bir önermeden yola çıkar:
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanısı Askerlik Sü-
suçlu olma hâlinden… Diğer bütün maddeler, yasaya
recinde ve Sonrasında Tanınmalıdır
aykırı hareket etmenin zorunlu sonucu olarak gerçek-
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSBB) yine Ameri-
leşen ardıl durumlar olarak okunabilir.
kan Psikiyatri Birliği el kitabında (DSM IV-R) şöyle
tanımlanmıştır:
Amerika’nın 11 Eylül olayları bahanesiyle ‘yabancı’dan gelen terör korkusunu önce kendi toplumuna
1-Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir
sonra tüm dünyaya yayması ile konulması oldukça
yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik
yaygınlaştırılan bu tanı, dikkate değerdir. Bu tanı vası-
bütünlüğüne yönelik bir tehdit olayı yaşamış, böyle bir
tasıyla, sisteme muhalif olanların sadece hukuki ceza-
olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya
landırılması değil, siyasi duruşlarının ‘kişilik bozuklu-
gelmiştir.
ğu’ etiketiyle değersizleştirilmesi ve sistemin ideolojik
aygıtı olarak hareket eden psikiyatri yoluyla meşrulaş-
2-Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya
tırmasıdır.
da dehşete düşmek vardır.
Amerika’da zorunlu askerlik olmamasına karşın, vic-
3-Bu bozukluk klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da
dani ret açıklamaların özelikle savaş sırasında yapıl-
toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin diğer
ması Türkiye’deki vicdani retçilerin maruz kaldığı
alanlarında bozulmaya sebep olur.
uygulamalara benzer durumlarla sonuçlanmaktadır.
www.ontodergisi.com
15
Bu tanı incelendiğinde, askerlik sürecinin kendi başı-
mi ‘Vietnam Sendromu’ adıyla olmuştur. Ülkemizde
na travmatize edici etkisi açıktır. Askerlik süreci bir
ise savaş ve askerlik hâliyle TSBB’nin ilişkilendirilme-
travmadır. Çünkü, kişileri savaşa ve savaşmaya hazır-
sinden hala kaçınılması, askerlik-travma ilişkisinin
layacak zorunlu şiddet eğitimi içinde, insani duygular-
dahi akla getirilmemesini sağlama amacındadır.
dan arındırılmaya, duyarsızlaştırmaya, sorgulamadan
itaate, bireysel farklılıkların yok sayılarak tektipleştiril-
Sonuç
mesine maruz kalmanın bireyler üzerinde yarattığı
Bu nedenlerle, adı geçmişten gelen oldukça olumsuz
şey, ancak ‘travma’ olarak adlandırılabilir. Askerlik,
etiketlerle ilişkilendirilmekle beraber, içeriği değiştiri-
devletin ideolojik aygıtı olarak, barışta sivil itaati ka-
lerek politize edilen Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu
yıtsız şartsız sağlamak, savaşta ise öğrenilen öldürme
tanısının özellikle siyasi suçlarda ve vicdani ret olgula-
tekniklerini kullanarak sorgusuzca öldürmek ve gere-
rında kullanılmasını reddediyor ve ruh sağlığı çalışan-
kirse ölmek üzere yapılanmış, incelikle planlanmış,
larını da bu tanıyı koymayı reddetmeye çağırıyoruz.
travmatize edici bir süreçtir. Bu bakımdan askerlik
süreci ‘mantıksız’ ya da ‘akıl dışı’ olarak işaretlenemez. Ama kişiler üzerinde yarattığı hasar, ‘akıl tutul-
Askeriyede çalışan ruh sağlığı uzmanlarını, askerliği
‘travmatik’ bir süreç olarak işaretlememek adına
‘kaygı bozukluğu’ gibi çevresinden dolaşan kavramlar-
ması’dır.
la dolu tanılar kullanmak yerine, ‘travma’ yaşantısını
Buna karşın, resmi olmayan verilere göre askerlik
tanımaya ve gerekli olduğu hallerde ‘Travma Sonrası
sürecinde askerlere en çok konulan tanı ‘kaygı
Stres Bozukluğu’ tanısını koymaya çağırıyoruz.
(anksiyete) bozuklukları’ olmaktadır. Kaygı bozukluğu,
panik ataktan sosyal fobiye kadar genişleyen bir çerçevede ele alınır. Ama bu tanının altında yer alan
TSSB tanısından bilinçli olarak kaçınılmaktadır. Bu
tanının bilinçli olarak tanınmıyor olması, askerlik
travmasının ideolojik olarak yok sayılmasının sonucu
Ruh sağlığı çalışanlarını, erkek danışanları ile yaptıkları klinik görüşmelerde özellikle askerlik süreçlerini
de ele alarak bu dönemdeki yaşantılarını şimdiki ruh
sağlıklarını değerlendirmede detayla incelemeye ve
askerliğin bireylerde yarattığı travmatik etkilere dikkati çekmeye davet ediyoruz.
olarak görülmelidir.
TSBB tüm demokratik ülkelerde savaş sonrası travma
ile ilişkilendirilir. Hatta tanının ilk ortaya konuluş biçi-
Ordu ve askerliğe dair eleştiri, sorgulama veya değiştirme talebi, ister vicdani retçilerden, ister akademik
www.ontodergisi.com
16
alandan, ister sivil kesimden gelsin, insan düşüncesi-
Sercan, M. (2010). Psikiyatrinin 12 Eylül'ü. Türkiye Psikiyatri Der-
nin doğal eğilimi ve gelişiminin bir gereği ve garantisi
neği Bülteni. 13(2). 25-29.
olarak ‘kabul edilebilir’ kılınmalıdır. Bu nedenle, ordu
ve askerliği sorgulanamaz değerler olarak korumaya
Szasz, T. (2006). Vahşi Dil. (1.Baskı). (M. Atalay, Çev.). İstanbul:
Kaknüs Yayınları.
altına alma amacıyla ‘halkı askerlikten soğutma suçu’
adı altında, ‘teşvik, telkin, sevgi, duygu, sadakat borcu’ gibi tamamen psikolojinin kavramları ile yaratılan,
Şahin, D. (2010). 12 Eylül’e Hesaplaşma. Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni. 13(2). 6-8.
‘hukuki değeri’ var olmayan TCK’nın 318. maddesini
Yüksel, Ş. (2010). Türkiye’de İşkence Yoktur: Lancet’e Mektuplar.
bir ‘düşünce suçu’ olarak kabul ediyor ve kaldırılma-
Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni. 13(2). 9-11.
sını talep ediyoruz.
Kaynaklar
Bekaroğlu, M. (2010). 12 Eylül Cezaevlerinden F Tiplerine: Bir
Politik Psikoloji Projesinin Hikâyesi. Türkiye Psikiyatri Derneği
Bülteni. 13(2), 33-36.
17
Değirmencioğlu, S. (2010). Güney Afrika'dan Türkiye’ye İnsanlık
Dışı Uygulamaların Yanında veya İçinde Yer Alan Psikologların
Peşinde. II. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu. İstanbul.
DSM IV-TR Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı, Amerikan Psikiyatri
Birliği, Çev: E. Köroğlu, Hekimler Yayın Birliği, 2. Basım, 2005.
Hare, R. D., Hart, S. D., & Harpur, T. J. (1991). Psychopathy and the
DSM-IV criteria for antisocial personality disorder. Journal of
abnormal psychology, 100(3), 391-398.
Kaya, E. (2006). Vicdani Ret Uygulaması ve Türkiye. Stratejik Araştırmalar Dergisi. Sayı 8.
Manneken Pis dressed as ‘Prisoner for Peace’: Demands release
of prisoners. (b.t.). 09 Ocak 2006,
http://www.motherearth.org/hermaja/en/index.php.
www.ontodergisi.com
uzaklaştıran bir unsur olarak görülmesidir. Daha 14.
yüzyılda futbol ve erkeklik bu şekilde birleştirilmiştir.
16. yüzyılda İngiliz yazar Stubbes ‘Bağımlılıkların Ana-
FUTBOL – BASTIRILMIŞ EŞCİNSELLİK
VE HOMOFOBİ
tomisi’ adlı kitabında, futbolun kıskançlığa, hınca,
nefrete ve düşmanlığa hatta kavgaya ve cinayete
neden olduğunu belirtmiştir. Başka bir yazar 1583’te
futbolun boyun, bacak ve kol kırılmalarına, burun
Ahmet Buğra Tokmakoğlu
K
kanamasına yol açtığını belirtmiştir ve zararlı bir faaliyet olduğunu yazmıştır.
uşkusuz futbol dünyada bilinen ve takip
Daha sonraları, Kral II. Charles futbol oynanmasını
edilen en popüler spor. Modern anlamda
serbest bırakmıştır. Hatta Albemarle dükünün ve
bakıldığında 14. yüzyılda İngiltere’de ortaya
kendisinin uşakları arasında bir maç düzenlendiği
çıktığı araştırmalar sonucunda açıklanmış bulunuyor.
anlatılır. Kral II. Charles’ın maça katılışı futbol tarihin-
Daha geçmişe gidildiğinde ise Çin’de ilkel anlamda
de bir ilktir.
futbol izleri görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut ve birkaç
Türk Tarihi kaynağında ise futboldan yine ilkel anlam-
Bu maça katılım bir anlamda tüm yasaklamalarında
da bahsedilmektedir. Ancak futbolun bugünkü hâlini
sonu olur. Kralın yani tüm yetkilerin en üstündeki
aldığı yer yani beşiği, İngiltere sayılmaktadır. İngilte-
kişinin böyle bir etkinliğe iştirak etmesi halkın da
re’de futbolun gelişimi ve kabullenişi ise uzun yıllar
futbola olan ilgisini arttırmayı sağlamıştır.
almıştır.
Futbol ilk defa, gayri resmi de olsa, 1900 Olimpiyat
1389’da II. Richard, futbolu İngiltere’de yasaklar ve
Oyunları’nda yer alır. İlk dünya kupası ise 1930’da
bunun yerine okçuluğu önerir. Bu yasağın sebebi
Montevideo’da yapılır ve Uruguay birinci olur.
futbolun fazlaca kaba ve erkek işi olması ve dolayısıyla tüm insanları kapsamayan bir etkinlik olması açık-
Futbol tarihine bakıldığında futbolun ilk ortaya çıktığı
çası kadın erkek ayrımcılığına; yani halkı birbirinden
günlerden bu yana homofobiyle harmanlandığını görürüz. Burada yapacağımız ilk şey homofobiye kısaca

Gazeteci
www.ontodergisi.com
18
bakmak olmalıdır. Homofobi eşcinselliğe ve eşcinsel-
biçiminde yürütülen çalışmada çocuklar, bireysel
lere yönelik ayrımcılık ve şiddet konusu, sosyal psiko-
görüşmelerde, duygularını grup tartışmalarında oldu-
loji içeriğinde, olumsuz tutumlardan davranışsal şid-
ğundan daha rahat açıklayabilmişlerdir. Çocukların,
det kullanımına kadar çok geniş bir çerçevede ele
grup tartışması sırasında ‘muhallebi çocuğu’ ve ‘yu-
alınabilir.
muşak’ olarak sınıflandırılabileceklerinden çekindikleri konularda yalnızken daha eleştirel ve en azından
Prof. Göregenli, ‘Gruplararası İlişki İdeolojisi Olarak
daha ‘ciddi’ oldukları görülmüştür. Pek çok çalışma,
Homofobi’ isimli yazısının bir kısmında şöyle yazıyor:
okul yaşantısının, erkeksiliğin, dayanıklılık üzerine
‘Eşcinselliğe yönelik tutumların dinsel arka planları,
temellenmiş bir hiyerarşiye göre işleyen şiddet tehdi-
cinsiyete dayalı ötekiler yaratma süreçleri, heterosek-
dini
süellikten farklı cinsel yönelimleri olan insanların bazı
heteroseksüellik'
yurttaşlık haklarının inkâr edilmesi, konuya, toplumun
homofobiyi saygın hâle getiren yaygın ideolojiyi pekiş-
politik düzenlenişiyle ilgili boyutlar eklemektedir;
tirdiğini göstermektedir. Erkek çocuklar ve genç er-
dolayısıyla söylenebilecek her söz kendiliğinden poli-
kekler, isteseler de istemeseler de kendilerini okul
tiktir ve sadece eşcinsellikle ilgili olamaz.’
ortamlarında böyle bir durumda, ‘gerçek’ oğlanlar ve
veya
gerçek
ve
şiddeti
besleyen,
'zorunlu
onun
ayrılmaz
parçası
erkeklere yönelik idealize edilmiş erkeklik kavramının
Homofobi düşüncesine dinsel önyargılar ve ardından
günlük yaşamda erkeğin cinsel anlamdaki üstünlüğü
atıflarını oluşturan bir eğitim süreci içinde bulmaktadırlar.
neden olmaktadır. Erkek kendini en güçlü ve dünyanın merkezinde bir unsur olarak gördüğünden dolayı
Van der Meer (2003), geylere karşı şiddet gruplarında
cinsiyetleri koruma görevini de kendisine verilmiş bir
yer alan 30 gençle yaptığı çalışmada (Hollanda'da)
hak olarak görür.
farklı etnik kökenlerden gençlerin, genel bir psikolojik
arka planı ve kültürel ontolojiyi paylaştıklarını göster-
Ve Prof. Göregenli,
şöyle devam ediyor: ‘Phoenix,
Frosh ve Pattman’ın (2003), Londra'daki 12 okulda
11–14 yaş arası erkek çocukları ile yaptıkları çalışma
göstermiştir ki, okul yaşantısı erkeksilik ideolojisini
güçlendiren ve giderek ırkçılaştıran bir etkiye yol açmaktadır. 45 grup tartışması ve 2 bireysel görüşme
miştir. Düşük düzeyde bireyselleşmiş, bağımsız olmayan, benlik saygısının ya çok düşük ya da abartılı
biçimde yüksek -veya ikisi de- olduğu bir psikolojik
ardalan, homofobi ve şiddeti beslemektedir. Bu gençlerin en büyük korkusu, bir geyin arzusunun objesi
olmak; bunu onursuzluk ve efemine özelliklere sahip
www.ontodergisi.com
19
olmakla birleştirerek, kendileri için erkeksi statünün
cinselliğin ‘gerçek sevgi’ olarak kutsanıp güzellemele-
her şeyin üstünde olduğunu düşünüyorlar. Erkeklik
re konu edildiğini biliyoruz.
ideolojisi, en çok dille kurulup pekiştiriliyor. Burn
(2000), 'i…ne', 'yumuşak' vb. sözcüklerin heterosek-
Antropologlar bugünkü Amerikalıların ataları sayılan
süeller arasında bir başka kişiyi aşağılamak amacıyla
Kuzey
kullanımının, heteroseksizmi ve geylerin damgalan-
günümüzde 'travesti' diye adlandırabileceğimiz- sa-
ması sürecini pekiştirdiğini vurgulamıştır. Üniversite
vaşçı erkekler gibi davranan kadınların ve çadır bakı-
öğrencileriyle yaptığı çalışmada erkeklerin kadınlar-
cısı rolüne soyunan erkeklerin varlığından söz ediyor.
Amerika
Kızılderililerinin
kabilelerinde,
-
dan hem geylere yönelik önyargılar hem de davranışlar açısından daha yüksek skorlar aldıklarını, heteroseksüel erkeklerin her hangi birini aşağılamak için bu
sözcükleri sıklıkla kullandıklarını ve eşcinsellere karşı
önyargının geylere yönelik olumsuz davranışları ve
şiddeti öngörmede etkili olduğunu bulmuştur. Araştırmaya katılan gençlerin yaklaşık yarısı güçlü biçimde
eşcinselliğe karşı olmasalar da, bu sözcükleri kullan-
Peki, ne oldu da dünya -özellikle de Batı- haz almaya
dayalı bir kültürden hazlardan korkmaya, giderek
onları yasaklamaya dayalı bir kültüre yöneldi?”
Tarihin birçok yerinde rastladığımız eşcinsellik hiç
kuşkusuz futbol tarihinden daha eskilere gidiyor.
Birçok kaynakta da eşcinselliğin insanlık tarihi ile
eşdeğer olduğu yönünde açıklamalar var.
mak, ait oldukları gruplara aidiyetlerini sürdürmelerinin önemli yollarından biridir.’
Türkiye açısından baktığımızda Türk insanının mahremiyeti çok önemlidir. Her türlü ilişki kapalı kapılar
Ergenlik ve çocukluk dönemlerinde homofobiyi adeta
iliklerine kadar hisseden çocukların yetişkinlik dönemlerinde de verdikleri tepkilerin fazla farklı olmasını beklemek zaten yanlış olur.
ardında yaşanır, bilinmez, saklanır. Gündeme gelince
de herkes en namuslu en ahlaklı(!) sayar kendini.
Ahlak deyince kıl aldırtmayız burnumuzdan. Geçenlerde gazetelere yansıyan bir olay vardı. ‘Eş değiştir-
Can Dündar ise homofobiyle ilgili bir yazısında şöyle
yazıyor: ‘Tarihe baktığımızda eşcinsellik korkusunun
bu kadar yaygın olmadığını, tersine eski Yunan medeniyetinden, Osmanlı divan edebiyatına kadar eş-
me’ moda olmuştu Türkiye’de evli çiftler bir araya
gelip partiler düzenliyor, iş seks boyutuna geldiğinde
ise yakın erkek arkadaşlar karılarını değiştiriyor bir
geceliğine de olsa eğleniyorlardı. Bu haberin yayınlandığı gün 7’den 70’e Türk insanı kendine açıklama
www.ontodergisi.com
20
yapmak için rol biçti. Efendim Türkiye’de böyle şeyler
ten genel olarak bakıldığında futbolun revaçta olduğu
olur mu? Bunlar sapık, sapkın Avrupa icadı yalandır
ülkelerin gelişmişlik düzeyleri de ortadadır. Futbol
diye. Biz çok ahlaklıyız ya hani ondan. Ahlakın tanımı
deyince akan sular durur. En büyük zevkimiz televiz-
da sakız oldu büyüdü ağzımızda baştan aşağıya. Her
yon başında futbol maçlarını izlemek, yorumlamaktır.
şeyi ahlaki boyuttan inceledik durduk. Kızlarımızı töre
Eğer bir de stada gidip maç izliyorsak tüm haklar bize
uğruna temelde ahlak adına boğduk öldürdük, doğan
verilmiş; her türlü taşkınlık ve rahatlama adına yapı-
çocuklarını diri diri gömdük. Yapılan ahlaksızlıktı çün-
labilecek tüm eylemler serbest kapsamdadır. Sık
kü. Ahlaksızlığa tahammülümüz yoktur milletçe bizim.
duyduğumuz küfürler, erkeklik ispatı işin içine girdi-
Gizli kapaklı yaşamayı severiz her şeyimizi. Bir biraya
ğinden ‘i…nelikle’ ilişkilendirildi. Birine güvenmeyen
kadar her Türk erkektir demiş kim demişse. Doğru mu
sert erkek hemen ‘oğlum i…ne misin?’ der oldu ya da
yanlış mı bunları konuşalım. 8–9 yaşındayken sünnet
‘Bu işin içinde bir i…nelik!’ var dedi. İ…nelik nasıl bir
oldun, erkek adam oldun sözleriyle bugünlere geldik.
şeydi? Biliniyor muydu? Yoksa bu kavram hakkında
Erkek adam ne kadar olduk bilinmez ama tam bir
çok az bir bilgi var gibiydi ancak gerisinden korkuldu-
homofobik olduk bence.
ğu çekinildiği için göz ardı edilip bilinçaltına mı atılıyordu? Sanırım cevap buydu.
Cinselliği kendi duygusal dünyasında farklı yaşayanları aşağılayarak toplum içinde ön plana çıkmak en
Günümüzde yeni doğan her bebeğin biseksüel olarak
büyük zevkimiz oldu. Espri gecelerinde iki kahkaha
dünyaya geldiği söylenirken, Türk insanı hemen he-
fazladan attırmak için çeşitli rollere girdik. Futboldan
men konuşmalarının yüzde çoğunda i…nelikten bah-
bahsederken tribüne gittiğimiz her maçta ‘İ…ne Ha-
sederken bu bir tesadüf müydü?
kem’ diye bağırmayı özgürlük kabullendik. Sözde
rahatlamaya stres atmaya gidiyorduk. Hakem hata
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdo-
yaptığında kötü olan bir sözcükle onu tanımlandırmak
ğan’ın yakın zamanda ‘Avrupa ahlaksızlığın kaynağı-
da en doğal hakkımızdı. Bağırmalıydık yürekten ar-
dır’ demesi de yine kendimizi ahlak açısından nerde
dından da basmalıydık kahkahayı; çünkü erkektik biz
gördüğümüzün bir başka kanıtı.
güçlüydük.
Uzun lafın kısası, hayat su gibi akarken çevremizde
Ülkemizde futbol sevgisi ve fanatiklik düzeyi diğer
iyisiyle kötüsüyle bazı şeyler yaşanıp gidiyor. Bu dün-
dünya toplumlarına nazaran biraz daha fazladır. Za-
yada yaşayan ve kendimizin bilincinde olan varlıklar
www.ontodergisi.com
21
isek eğer olan bitene saygı duyalım; var olanı reddetmeden tüm unsurlarıyla bu dünyanın bir mozaik olduğunu unutmayalım.
Kaynaklar
Dündar, C. (2004). Homofobi. 18 Şubat 2014.
http://www.candundar.com.tr/_v3/index.php#!#Did=1910
Dünya Futbol Tarihi (2000). TFF Yayınları.
Göregenli, M. (2006). Gruplararası İlişki İdeolojisi Olarak Homofobi.
16 Şubat 2014.
http://www.elestirelpsikoloji.org/eleps/eleps/homofobi.html
22
www.ontodergisi.com
nın sahip olduğu bu iticilik, diğer insanların dini reddetmesiyle alakalı değildir. İnsanlar sadece bu bağnazlığa tahammül edememektedirler.
Carrie ve annesinin hayatlarında bir erkek yoktur.
SAKLI BENLİKLER: CARRIE
Babaya ne olduğunu bir süre bilmiyoruz. Bu iki kişilik,
hastalıkla sevginin iç içe geçtiği ailede, Carrie insanla-
Bağlan Keskin
ra karşı temkinli olmayı doğuştan biliyor gibidir. Annesi Margaret, insanlara güvenmemeyi onlarla hiç ko-
rian De Palma’nın, Stephen King’in roma-
nuşmamasını tembihleyerek öğretmiştir bir bakıma.
nından uyarlanan Carrie’si (1976 versiyonu)
Carrie bu yüzden okuduğu okulda yabani gibi görül-
kült kategorisine hemen giren filmlerden.
mektedir. Orta yaşlı bir azize gibi giyinmesi ve ürkek
Yeni sinema tekniklerinin ilk uygulayıcılarından sayı-
tavırları diğer insanların daha da üstüne gelmesine
lan Brian De Palma, basit bir lisede zorbalık hikâyesi
sebep olmuştur. Bir bakıma öğrenme, kendini gerçek-
gibi gözüken Carrie’de; din, kadınlık, bekaret ve sos-
leştiren kehanetle sağlanmıştır.
B
yal ilişkileri filmin bütün mistik havasına rağmen bıçak kadar keskin bir dille göstermiştir. Film bittiğinde,
ne bir eksiğin ne de bir fazlanın olmadığını fark etmek
zor değildir. Her karakter zihnimizde sağlam yerlere
Filmin açılış sahnesi, Carrie’nin beden dersinden
sonra, kızlar soyunma odasında duş alırken ilk kez
regl olmasıdır. Annesi adet kanının, Tanrı’nın Havva’yı
günahlarından dolayı lanetlemesi olarak görüyordur.
oturmuştur çünkü.
Bu yüzden Havva’nın ilk günahı, Adem’i yoldan çıkaCarrie, aşırı dindar annesi ile beraber yaşayan bir lise
ran şehvet hissine sahip olan kadınların adet kanıyla
son öğrencisidir. Diğer öğrenciler onun çok garip ol-
lanetleneceğini düşünüyordur. Bu yüzden Carrie’ye,
duğunu düşünürler. Annesi de insanlara uyguladığı
bu kadının doğal olayından bahsetmemiştir. Bu olay
dinsel baskılar, evlerine girip İncil’den pasajlar oku-
hakkında konuşmayarak aslında kendi, günah saydık-
ması ve gizliden gizliye bağışa zorlaması yüzünden
larını görmezden gelmiştir. Yok sayarak belki de ol-
insanların pek sevdiği bir kadın değildir. Ancak kadı-
mayacağını düşünmüştür. En büyük günahlardan
birinin görmezden gelmek olmasına dikkat etmemiştir

Psikolog
bir şekilde. Carrie, psikoloji olarak böyle bir duruma
www.ontodergisi.com
23
hazır olmadığından adet dönemi bu kadar geç başla-
görüsü çok yüksektir. Bu yüzden telekinezi üzerinde
mış olabilir. Bir anda kendi kanıyla yüzleşen Carrie,
araştırma yapmaya başlar.
öleceğini düşünüp diğer kızlardan yardım ister. Ancak
diğer kızlar acımasızdır ve adet kanıyla ilgili hiçbir şey
Carrie’nin soyunma odasında yaşadığı büyük şoktan
bilmediği için onu küçümserler. Dalga geçerler. Bu
rahatsız olan iki kişi vardır. Beden eğitimi öğretmeni
sahnede aslında Carrie’nin annesi Bayan Margaret’in
Bayan Collins ve Carrie ile dalga geçtiği için pişman
tezinin görsel sunumu vardır. Soyunma odasında
olan, okulun popüler kızlarından Sue. Sue duyarlı bir
genç kızlar kimi yarı çıplak, kimi tamamen çıplak ha-
kızdır. Diğerleriyle birlikte hareket ederek Carrie’yle
zırlanıyorlardır. Arka fondaki müzikten, sahnenin ya-
dalga geçtiği için Carrie’ye borçlu olduğunu düşünü-
vaşça akıp gitmesine oldukça estetik ve huzurlu gö-
yordur. Bu yüzden erkek arkadaşı ve okulun en popü-
rüntüler görürüz. Ancak Carrie’nin kanlı ellerle herkes-
ler çocuğu Tommy’den, mezuniyet balosuna Carrie ile
ten yardım istemesi, bir anda sahneyi iğrenç bir hâle
gitmesini ister. Tommy, Carrie ile gitmesinin kendisini
getirir. Brian De Palma, Margaret’in görsel tutumunu
küçük düşüreceğini düşünse de özünde iyi bir çocuk-
canlandırmıştır. Bu sayede insanların olayları yorum-
tur. Sue’yu çok sevdiği için tereddütlü olsa da bu planı
lama biçimlerinin nasıl öğrenilmiş olduğunu görmüş
kabul eder ve Carrie’yi mezuniyet balosuna götürmek
oluruz. Gayet toplumsal bir kavram, kadın doğasından
için onunla konuşur. Tommy’nin kendisiyle konuşması
anlatılmıştır. Carrie’nin okulda yaşadığı olayı öğrenen
Carrie için büyük bir şeydir. Carrie o anda aşık olmuş-
annesi, Carrie’ye artık günahkâr olduğunu söyler.
tur sanki. Film boyunca sürü psikolojisinden uzaklaş-
Kızını, evlerinde oluşturdukları kapalı ve karanlık,
tıkça, en aklı başında karakter olan Sue’nun Carrie’ye
çarmıha gerilen İsa figürünün olduğu bir odaya kapa-
borcunu ödeme biçimi tartışılır ancak Sue, olanların
tır. Carrie başlarda dirense de annesine karşı koya-
diyetini ödediğini düşündüğünde ortaya çıkacak olan
maz ve o karalık, dar yerde dua etmeye başlar.
olaylar aslında Margaret’in tasvir ettiği kadar katı ‘ne
ekersen onu biçersin’ dünyasında olmadığımızı göste-
İlk adetinden sonra Carrie’nin mistik tarafı ortaya
rir niteliktedir. Sue nasıl Carrie’ye karşı kendini bu
çıkmıştır. Parapsikologların psikokinezi dediği teleki-
kadar sorumlu hissediyorsa, Chris de kendini o kadar
nezi, ilk reglinden sonra Carrie’de ortaya çıkmıştır.
suçsuz hissediyordu. Chris, okulda Carrie’ye karşı
Carrie, okul müdürünün odasında sinirlenip kül tabla-
herkesi dolduran ve onunla uğraşmaya iten, şımarık
sını yere düşürmüştür. Carrie bütün bu geri çekilmele-
ve popüler bir kız. İnsanların ne yapacaklarını söyle-
rin, tutsaklıkların arasında oldukça bilinçli bir kızdır. İç
meleri için ağızlarının içine baktıkları tiplerden. Bu
www.ontodergisi.com
24
kabul edilmişlik içerisinde Chris, istediğini istediği gibi
annesini, kendisini dinlemeye zorlar. Margaret kızının
yapabiliyor. Bayan Collins’in kendisini Carrie yüzün-
içine şeytanın girdiğini düşünmeye başlar ama Carrie
den cezalandırmasının öfkesi Chris’i Carrie’nin tam
bunun kendi yeteneği olduğunu söyler. Anne-kızın
karşısına getiriyor. İstediğini böyle özgürce yapabil-
yemek
mesi, Margaret’in zaten kabul edemeyeceği bir şey-
Tommy’nin baloya gitme teklifini ‘kanın kokusunu
ken; Chris’in erkek arkadaşı Billy ile ilişkileri,
almak’ olarak değerlendiren Margaret, bu sefer kızına
Margaret’in karşı olduğu her şeyin bir araya gelmesi-
karşı koyamayacağını anlamıştır.
sırasındaki
konuşmalarında,
Carrie’ye
dir. Chris ile Billy, sürekli kavga eden, birbirlerine
vuran ve cinselliği yaşayan bir çifttirler. Chris istedik-
Balo günü Carrie kendine diktiği pembe elbisesiyle
lerini yaptırmak için Billy'i bedeniyle kışkırtıyordur.
göründüğünde annesi elbisenin kırmızı olduğunu
Hatta Chris ile Billy’nin oral seks yapmaları, zaten
söyler. Aslında gecenin sonuna bir gönderme yapıl-
Margaret’in günah gördüğü cinsel birlikteliğin iki katı
mıştır. Annesi Carrie’ye engel olmaya çalışır, ona ken-
günahlı hâlidir ona göre. Bu karşılaştırmalar film bo-
disiyle dalga geçeceklerini ve güleceklerini söyler.
yunca, Margaret’i haklı göstermek için yapılmış gibi
Carrie telekinezi güçleriyle annesini yatakta sabit hale
algılanabilir. Ancak Chris, yaptığı hiçbir cinsel aktivite
getirir ve baloya gider. Carrie baloya Tommy ile gitti-
yüzünden cezalandırılmamıştır en sonunda. Kendi
ğinde, Chris’in ve diğer çocukların oyunları sayesinde
kötü tabiatının yaptıklarının bedelini ödemiştir. ‘Ah-
ikisi mezuniyet kralı ve kraliçesi seçilir. Chris tabii ki
laksızlığının’ cezalandırıldığı düşüncesi yine toplumsal
iyiliğinden değil, büyük bir tuzak hazırladığı için bunu
öğrenmeyle alakalıdır. Carrie’ye çocukluğundan beri
yapmıştır.
verilen ‘yaramaz kızların başına kötü şeyler gelir’
inancı Chris üzerinden gerçekleşmiş gibi gözükse de
filmde herkes bir bedel ödemiştir. Dar kalıplara sahip
olmanın verebileceği geniş boyuttaki zararlar söz
Chris ve Billy, domuz öldürüp, kanını bir kovaya doldurmuşlardır. Bu kova Carrie ve Tommy’nin tam da
taçlarını aldıkları yerin üstünde, bir ip ile sahnenin
altındaki Chris’in eliyle bağlantılıdır. Sue, baloya gizli-
konusudur aslında.
ce girip Carrie ve Tommy’i sahnede görünce çok seCarrie ve annesinin İsa’nın Son Yemeği tablosunun
vinmiştir. Üstelik Carrie ve Tommy’nin arasında ger-
önünde yemek yedikleri fırtınalı akşamda, Carrie’nin
çek bir yakınlaşma olduğunu bilmemektedir. Tesadüf
babasının bir kadınla gittiğini öğreniriz. Carrie, balo
eseri Sue, yukarıdaki kovayı fark eder ve ipini takip
yüzünden annesiyle tartıştığında telekinezi güçleriyle
edince Chris ve Billy’e engel olmaya çalışır. Ancak
www.ontodergisi.com
25
Bayan Collins, Sue’nun erkek arkadaşını Carrie’ye
Carrie, telekineziden kaskatı kesilmiş bedeniyle eve
vermesinde bir kötü niyet aradığı için, onun bir şeyler
dönerken, Chris ve Billy’nin kaçarken arabayla kendi-
yapacağını düşünür ve bütün çırpınmalarına rağmen
sini ezme teşebbüslerine maruz kalır. Ancak Carrie,
Sue’yu salondan çıkarır. Margaret’in bağnazlığının
Billy’nin arabasını savurur ve Chris ile Billy arabanın
eleştirilmesinin dışında, burada Bayan Collins’in bildi-
kaza yapıp, yanmasıyla ölürler. Carrie’nin artık bir tek
ği doğrular üzerinde şaşmamasının kısırlığı da eleşti-
kişiyle hesaplaşması kalmıştır: Annesi Margaret.
rilmiştir. İnsanın değişim dolu hayat yolculuğunun
fikirler üzerinde de olması gerektiği vurgulanmıştır.
Annesinin dediği gibi dış dünya tarafından yaralanan
Çünkü Bayan Collins’in değişmez kafa yapısı yüzün-
Carrie, sığınmak için geldiği evinde her yerde mumla-
den Carrie’ye esas zarar veren olay gerçekleşmiştir.
rın yandığını görür. Ev sanki bir törene hazırlanıyor
gibidir. Carrie güzelce yıkanır. Banyodan sonra annesi
Carrie hayatında ilk kez gerçekten kendisini kabul
ortaya çıkar ve kızcağız düşkün bir şekilde Margaret’e
edilmiş hissederken, aralarında geçen küçük bir tar-
sığınır. Margaret beraber son kez dua etmelerini söy-
tışmadan sonra Chris ve Billy ipi çekmiş, Carrie’nin
ler. Margaret kızını öldürmeyi planlıyordur. Bu yüzden
üstü domuz kanı olmuştur. İşte annesinin gördüğü
bu hayattaki en büyük günahını Carrie’ye anlatır.
elbisenin kırmızı olması durumu aslında budur. Kova
Kocasıyla cinsel anlamda birbirlerine hiç dokunma-
da Tommy’nin kafasına düşüp onu yaralamıştır. Bu
dıklarından bahseder ama Carrie’nin babası sarhoş
olaydan sonra Carrie’nin telekinezi güçleri, herkesin
olduğu bir akşam Margaret’e sahip olmuştur. Carrie
kendisiyle dalga geçtiği dürtüsüyle -dalga geçenler
bu gece olmuştur. Ve Margaret açıkça itiraf eder ki
vardı gerçekten de fakat Carrie, Bayan Collins dâhil
aslında bu tecavüzden hoşlanmıştır. Filmin başından
herkesin kendisine güldüğünü düşünmüştür- hareke-
beri cinsellik konusunda katı tutumları olan Margaret,
te geçmiş önüne geleni öldürmüştür. Yangın söndür-
aslında iç dünyasında nasıl bir yapısı olduğunu ilk kez
me tüpü, dekorlar, elektrik şartelleri büyük bir karga-
ortaya çıkarmıştır. Carrie’yi daha o zaman öldürmesi
şaya sebep olmuştur ve o salonda bulunan herkesi
gerektiğini söyler ve sırtına bir bıçak saplar kızının.
öldürmüştür. Bir tek salonun dışına atılan Sue ve
Merdivenlerden düşen Carrie ölmemiştir. Margaret,
kargaşadan kaçan Chris ile Billy kurtulmuştur. Bir de
Carrie’yi öldürmek istemektedir ancak Carrie, mutfak-
Carrie…
taki diğer aletlerle annesine saplar. Görüntü olarak
annesi, dua odasındaki çarmıha gerilmiş İsa gibi ölmüştür. Ellerinden çakılmıştır çünkü. Annesini öldüwww.ontodergisi.com
26
ren Carrie’nin telekinezi güçleri alevlenmiş, evin başlarına yıkmaya başlamıştır. Carrie annesini de alıp,
küçük dua odasına sığınır ve orada evin altında kalarak ölürler.
Son sahne aklıselim Sue içindir. Sue bütün olaylardan
sonra aklını yitirmiştir ve Brian De Palma’nın bir klasiği olarak Carrie’nin kendisine saldırdığı bir rüya görür.
Biz bunu gerçek sanarız ama rüyadır. Carrie’ye mezar
olmuş evine çiçek bırakırken Carrie’nin kolu topraktan çıkıp Sue’yu tutar. Sue bu sırada uyanır ama annesinin onu tuttuğu eli, Carrie’nin eli olarak görmeye
devam eder.
Carrie, öğrendiğimiz kuralların zamanla değişebileceğini, her durumun her zaman aynı şekilde olmadığını
çünkü bu kuralların başka nedenlere ve sonuçlara
bağlı olduğunu göz ardı ettiğimiz zamanlarda ne kadar büyük zararların ortaya çıkabileceğini aslında
biraz mistik ama somut olarak veren sinema tarihinin
önemli filmlerinden biridir. Sosyal öğrenme ve bilinçdışındaki kavramların birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini,
bu şekilde yorumlandığını çok net bir şekilde gösterdiği için psikoloji, iç durumun toplumsal yansımalarını
çok doğru verir.
www.ontodergisi.com
27
akışı olarak kabul etmek, anlama-yorumlama faaliyetlerini nedensellik ilkesi temelinde gerçekleştiren modern bilimler adına pek çok yönden işlevsel olabilir ve
fakat bir hat üzerinde akan zaman kabulünü yaşamın
diğer bütün alanlarına genellemek bazı açılardan bizi
GÖRELİ ZAMAN VE İNSAN
yanıltabilir ve dolayısıyla hayatı kavrarken hayal kırıklığına uğratabilir.
Mehmet Karasu

Döngüsel zaman anlayışında ise başlayan her şey
ünümüze hâkim olan zaman anlayışının
bitmez, değişir ve dönüşür. Hint kültürü döngüsel
izlerini
Annaeus
zamanın izlerini en verimli yakalayabileceğimiz zengin
Seneca’nın “Başlayan Her Şey Biter” sözüne
bir havza. Zamanın döngüsel kabulünde geçmiş ve
kadar götürülebiliriz ve hatta belki de daha gerilere.
gelecek, şimdinin içine gizlenmiş bir biçimde bize
Zaman anlayışlarını çizgisel ve döngüsel olarak ince-
yüzüne gösterir ve aslında geçmiş-şimdi-gelecek gibi
lemek pek çok açıdan işimizi kolaylaştırabilir, elbette
üçlü bir sınıflama, zihnin bir kurgusundan ibaret ola-
bu kategorilerin sınırlılıklarını bilerek.
rak değerlendirilebilir. Şimdi’nin içinde geçmiş ve
G
Antik
Çağ’a,
Lucius
gelecek de varsa, zaman aslında sadece bir nokta
Çizgisel zaman anlayışının en temel özelliği ilerlemeci
gibi olan bir ‘an’dır. Belki de bu bakımdan Prof. Ah-
bir dokuya sahip olmasıdır. İlerleme fikri kendi içeri-
met İnam’a göre zaman, bizim acizliğimizden doğar.
sinde ‘ideal’e ulaşma alt metnini barındırır ve dolayı-
Döngüsel zaman anlayışında ilerlemeci bir evren
sıyla normatif bir yapıya sahiptir. Eğer bir yerde kural
tasavvuru yoktur. İlerleme tasavvurunun olmayışı
yani yasa varsa yasak da kendiliğinden ortaya çıkar.
tutku ve hormonlarımızı bir ‘an’ dahi olsa paranteze
Yasa ve yasakların bireyi sınırlayıcı tutumu, zamanın
alıp hayatı seyretmeyi mümkün kıldığı için ‘iyi’ yaşan-
çizgisel formunun kabulüyle entelektüel düzlemde
mış bir hayatı tecrübe etmeye olanak tanıyabilir.
meşrulaşır. Belki de bu duruma entelektüel faşizm
demek de uygun düşebilir. Ayrıca zamanı bir çizgi
İnsanlığın kendi dışında olanları cinsiyetleştirme eği-
üzerinde art arda meydana gelen olaylar dizisinin
liminin pratik yansımalarını pek çok yerde görebiliriz.
Örneğin Güneş eril, Ay dişil; keza gök eril, toprak dişil

Araş. Gör.
kabul edilir. Değişebilir olan, döngüsel olan, zarif olan
www.ontodergisi.com
28
dişil; keskin olan, çizgisel olan, sert olan erildir. Bu
düzensizleşme bu algıyı oluşturuyor olabilir. Düzensiz-
bakımdan biçimsel olarak çizgisel zaman fallusla,
leşme, maddenin bir özelliği olarak kabul edebilece-
döngüsel zaman vulva ile sembolize edilir.
ğimiz entropi yoluyla mümkün olmaktadır. Uzun vadede dünyaya bırakılan bütün eserlerin entropi yoluy-
Zaman çizgisel formda öğrenilir,
la bir ‘hiç’ olacağı gerçeği bizi şaşırtabilir ve şu anki
döngüsel olarak yaşanır
yaşantımız üzerine bilgece düşünmeye itebilir.
ve fakat ikisi de değildir.
Geçmiş denilen şey belleğimizin bireysel, toplumsal
İnsan zihni zaman-mekânla sınırlanmıştır. Dikkat
ve varoluşsal yönlerine bakan duyusal ve dolayısıyla
ederseniz, zaman ve mekân şeklinde değil, zaman-
algısal bilgilerinden ibarettir. O hâlde zihnimizdekiler
mekân olarak yazmayı tercih ettim. Zira aradaki ‘ve’
olgular değil algılardır, yani manipüle edilebilen olu-
bağlacı iki ayrı ‘şey’e gönderme yapıyor. Oysaki biri
şumlardır. Geçmiş yaşantılarımızı çoğu kez değiştirme
olmaksızın diğerinin var olamayacağı bir yapıda iki
olanağımız olmayabilir ancak geçmişin yaşanmışlıkla-
ayrı varlığın oluşundan söz etmek hatalı çıkarımlara
rını her yeni bilinç durumuyla yeniden ve farklı bir
sebep olabilir. Bunun yanında mekânın özelde mad-
biçimde anlayabilmek ve hatta yorumlayabilmek bize
denin ve hatta daha da derinde hareketin (titreşimin)
kavrayış derinliği katması bakımından değerli kabul
zamanı var kılan önemli bir değişken olduğunu biliyo-
edilebilir.
ruz ve bu durum modern zamanlarda sıklığı artarak
devam eden bilinç yarılmalarının hızını daha da artı-
Zaman nesnel mi yoksa öznel mi, gibi bir soru naif bir
rabilir. Hareket-zaman arasında ilginç bir bağ vardır
epistemoloji
ve hareket arttıkça zaman yavaşlıyormuş gibi algıla-
Žižek sanılanın aksine felsefenin mütevazı bir alan
nır, diğer bir deyişle, zaman hareket eden için daha
olduğunu düşünüyor ve bu düşünüş, bana böylesi
yavaş akar diyebiliriz.
kategorik formlu ve bazı açılardan aşkın sayılabilecek
içerir.
Sloven
düşünür
Slavoj
soruların kibirli olarak değerlendirilebileceğini düşünZaman geleceğe doğru akıyormuş gibi görünür, atılan
dürtüyor. Tüm bunların yanında zamanın nesnel ve
okun hedefine doğru gidişi gibi ve muhtemelen bu bir
algılanan dolayısıyla öznel bir yüzünün olduğunu söy-
illüzyon. Zira hareketin ve hızın yönü bu yanılsamanın
lemek de pek âlâ mümkündür. Zamanın nesnelliğini
asıl tetikleyicisi olabilir. Daha özelde, Big Bang’ten
ölçülebilir oluşuyla anlayabiliriz ve bunun için ihtiya-
kalan enerjinin boşalmasına bağlı olarak, süre gelen
cımız olan şey, ritmik özellik taşıyan herhangi bir araç-
www.ontodergisi.com
29
tır. Ritmik hareketi olan her şeyi saat için referans
almak mümkündür. Örneğin bütün atomların kendilerine özgü ritimleri vardır ve bu bakımdan her atom,
saat olarak kullanılabilir. Diğer taraftan her oluşun
kendine özgü ritminin olması zamanın o nispetle farklı
algılamalarına kapı aralıyor gibi görünmektedir.
Kaynaklar
Geçtan, E. (2012). Kimbilir? (4. Baskı). İstanbul: Metis Yayınları.
Griffiths, J. (2003). Tik Tak Zamana Kaçamak Bir Bakış (1. Baskı).
İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Hawking, S. (2006). Zamanın Daha Kısa Tarihi (1. Baskı). (S.
Oğunç, Çev.). İstanbul: Doğan Kitapçılık AŞ. (Orijinal çalışma basım
tarihi 2005.)
30
http://www.youtube.com/watch?v=OShR5ht5oik
http://www.youtube.com/watch?v=yuEGhN3wNsE
www.ontodergisi.com
ların monogamik yaşam yaşadığı doğrudur. Ancak biz
evrimsel yapımızı kargadan çok primatlardan almışızdır ve çoğu primat monogamik değildir. Diğer taraftan
sosyal programlama, bazen daha çapkın kadınları;
daha monogam erkekleri doğurur. Türkiye’de ise,
SÜREGİDEN NOTLAR-2
çoğu erkek bir ilişkiyi bile zor bulduğu için hele hâli
hazırda birlikte olduğu görece güzel bir kadınsa, moHottobil
nogam kalmaya eğilimlidir. Monogam'ın başka bir
nedeni de alışkanlık ve bazı dünya görüşlerinin oldu-
8: İnsanlarda Karşı Cinsle İlişkide Güven ve Homosa-
ğunu görüyorum.) Bir kadın, aşk, bağlılık ve güven
pienslerde Dişinin Erilden Beklentisi
dediğinde; bir erkeğin ise tek kadından sıkılmak dedi-
K
adın için güven konusunun öneminin en
ğinde; burada biyolojik otomatların genlerinin yönlen-
büyük nedeni, bilinçdışında, karşı cinsle
dirmesini görüyorum. Bu da, hem insan beyninin bir
ilişkinin dinamiklerinde yatıyor. Homosapi-
soyutlama özelliği ve istemin meşru görünmesine
ens dişilerinin içgüdüsel olarak en temel evrimsel
olanak sağlayan bir taktiktir. Ancak söyleyen kişi bu-
avantajı bağlılığa dayanırken; homosapiens erillerin
nun farkında olmaz. Bu sosyal bir yönlendirmedir.
en büyük avantajı eş değiştirmeye dayanıyor. Ancak
Çünkü laflarımız bizim değildir. Bize önceki nesiller-
bunun kadar gerçek bir durum var ki, o da hayvan
den kalanı ve gösterileni öğreniriz bizler. Diğer taraf-
dürtülerinde yer alan sadece homosapiens erilinin eş
tan erkek yakışıklı ya da bazı üstün görünen özellikle-
değiştirmesi; ya da homosapiens dişinin o birlikteliği
re sahip olmasa da, güzel görünen bir kadın tarafın-
uzun süre sürdürme güdüsünden ayrı, eril beyninin
dan eş olarak seçilebilir. Ve buna insanlar çok şaşırır.
yeniden programlamasını isteyen ve zorlayan sosyal
Ancak şaşırmaması gerekir, çünkü belki de erkek, o
etkilerdir. Bu açıdan, dürtüsel gibi görünmeyen şeyler
kadına; kadının en sevdiği özelliği sunmuş olabilir.
de dürtü baskılanmasıyla başka bir yönden yine baş-
Yani kadına bağlı kalacağının garantisini hissettirmiş
ka bir sosyal dürtünün amacına hizmet eder. O yüz-
olabilir. Bu da, pek çok kadının en sevdiği ve en lüks
den insanların bahsettiği aşk ve bağlılık, temelde
görülen taleplerinden birisidir.
beşerî laflarla biyolojik güdülerin meşru görünüşleridir. Ben böyle düşünüyorum. (Karga gibi bazı hayvan-
www.ontodergisi.com
31
9: Var Olan Mutluluğun Yanında Mutsuzluğun da
memiş bir insanın duygusuna kapılabilir. Bu borç
Bilerek Tercih Edilmesi Üzerine
duygusu, çocuklarından başarı bekleyen ancak çocuk-
Bu yarı bilinçli tercihin arkasında aklıma gelen birkaç
ları bunu gerçekleştiremediği durumlarda, bana göre
neden var. Eğer kişi uzun yıllar sıkıntılı sayılabilecek
anne ve babasının kızmasından korktuğu kadar, bor-
bir yaşam sürmüşse ve beyin eğer sıkıntıya alışmışsa,
cunu ödeyemeyen insanın sahip olduğu gibi bir vic-
beyin bu şekilde hissetme alışkanlığını devam ettir-
dani rahatsızlığa girebilir.
mek isteyebilir. Başka bir neden, mutluluğu kaybetme
korkusu adına sıkıntının tercih edilmesidir ve bu şe-
11: Astroloji ve İnsan
kilde kaybedecek bir şeyin kalmaması korkunun ya-
İnsanlar, hayatı anlayamadıkları ya da içinde gerçek-
rattığı endişeyi yok eder. Düşündüğüm son neden ise,
leşen bazı olaylardan korktukları zaman, yaşadıkları
vicdan ile ilgilidir. Vicdani düşünceleri ilerlemiş bir
dünyanın gerçeğinde görmeye alışmadıkları etkiler-
insan bozuk ya da yanlış bir dünyada mutlu olmayı
den bilgi ya da yardım umarlar. Astroloji, kişinin dü-
yanlış bulabilir ve böyle bir dünyada mutsuz olması
şünmesine gerek kalmadan dünya üzerindeki olayla-
gerektiğini düşünebilir. Aslında sıkıntılı hâlde de bu
rın nasıl gelişeceği ve bunlara karşı neler yapılması
dünyaya fayda sağlayacak bir şey yapmayacak olsa
gerektiği bilgisini verir. İnsanlar için, özellikle hayatla-
da mutluluğu sanki birisine yapılmış kötülüğe sessiz
rını kendi beklentilerine uygun devam ettirme talebi-
kalıyormuş gibi düşünebilir ve sıkıntılı insan belki de
ne tehdit olan tehlikeleri bertaraf edecek fikirler ya da
bir yerden sonra etrafındaki sorunları çok düşünme-
bir başarı kazanmak için verilen fikirler değerlidir. Bu
yebilir çünkü zaten kendisi de kendi iç sıkıntısı için-
astrolojik bilgiler düşünerek hayatı anlamaya uzak
dedir. Peki, bu durum melankoliyle ilgili midir?
insanların, bazen de korku duyan insanların daha çok
sevdiği şeylerdir.
10: Anne-Babaya Karşı Borç Duygusu
Anne ve babanın kendi duygu durumlarından dolayı,
12: Yazı Yazmayı Engelleyen Bir Etmen
çocuklarından, onların kendi çocuklarına iyi baktığı
Bir yazıyı yazarken onu yazmaktan vazgeçiren etmen,
gibi çocuklarının da kendilerine iyi bakmalarını iste-
o yazıyı yazdıran düşüncenin oluşmasına neden olan
yebilir ve onların sağlık açısından iyi durumda olmala-
duyguda bir yanlışlık olabileceğini veya bir yanlışlık
rını isteyebilir. Bunu gerçekleştiremeyen çocuklar ise,
olduğunu düşünmektir. Bu durumda, o yazıyı yazma-
anne ve babasının bu üzgün hâline üzülmesinden
mak o duyguyu belki yok etmez ancak o duyguya
dolayı anne ve babasına karşı borcunu yerine getire-
karşı olduğunu kişinin kendine göstermesine neden
www.ontodergisi.com
32
olur ve belki de o duyguyu azaltmak için düşünerek
farklı duygu düşünce durumlarına iter. Örneğin, böy-
başka yöntemler bulunması gerekir.
lesi bir kayıtsızlık tavrının bir sebebi, diğer başka etmenlerle birlikte, dinleyenin kendini konuşmacıya
13: Ayrıcı Özellikler ve Konum Sağlama İlişkisi
göre daha aşağıda görmesi olabilir -istenilen ve iste-
Topluluk içinde farklı bir özellik, bireyi diğerlerinden
nilmeyen farkını düşünebiliriz-. Bu kayıtsızlığın bir
ayırıyor ama ona konum sağlamıyorsa bu nitelikle ilgili
başka sebebi ise dinleyicinin konum olarak kendini
olabilecek kişiler tarafından tercih edilmez. Ne zaman
daha aşağı görmesinden ziyade, konuşmacının dinle-
farklılık konum sağlar ya da bir topluluk içindeki farklı-
yiciyle bir sebepten dolayı yakınlaşmak istememesi
lık başka bir topluluk içinde normal karşılanırsa, o
olabilir. Benim düşündüğüm, hayatı gülümseyerek
ikinci topluluğa giren birinci topluluktaki kişiler daha
yaşayan insanlar bile her an gülümsemezler, bir ko-
önce dışlayabildiği o farklı özelliğe ayak uydurmaya
nuşma esnasındaki gülüş bu yüzden sadece onların
hatta beğenmeye yaklaşabilir. Örnek olarak Avrupa’ya
hayata yaklaşımlarından kaynaklanmaz, aynı zaman-
giden bir Türk öğrencinin klasik müzik dinlemesi ya
da karşı tarafla ilişki durumu ve isteğiyle de ilgilidir.
da sanatla ilgilenmesi verilebilir veya üniversitede
çalışan bir hocanın hâlihazırdaki bilgi birikiminin çev-
15: Arkadaşlık İlişkilerinde İlişkinin Miktarı
resi tarafından talep görmesi ancak aynı hocanın
İnsanlar arası sosyal ilişkilerde birkaç etki arkadaşlığı
öğrenciyken benzer bilgi birikimine sahip olmasının
azaltıp çoğaltabilir. Arkadaş olunan herhangi biriyle
öğrenci-arkadaş çevresi arasında pek geçer akçe
aşırı ilgilenmek ya da hiç ilgilenmemek aradaki ilişkiyi
kabul edilmemesi örnek verilebilir.
bozabilir. Aşırı ilgi insanların birbirinden soğumasına
neden olur, bu durum insanın şimdi yemek istemediği
14: Gülümseyerek ya da Boğuk Bir Ses Tonuyla Ko-
bir yemeğe, yemesi için zorlanmasına benziyor. Bu
nuşmak
nedenden dolayı insanlar istemediğini düşünce ola-
Gülümseyerek konuşmak ya da boğuk bir ses tonuyla
rak da dışarı atar. Bu bakımdan iyi idare edilen bir
konuşmak sosyal ilişkilerimizde kullandığımız araç-
arkadaşlık ya da aile ilişkisi için, birbirine duyulan
lardır, aynı zamanda mesela karşımızdaki insanla
istemlerin birbirine eşit seviyede olmasında fayda
neşeli ve ilgili konuşarak ona olan yakınlığımızı göste-
vardır ve insanlar birbirlerine göre davranırlar bazen.
rip karşı taraftan da bu yakınlığı istiyoruz gibi anlaya-
Bir kişi diğerine aşırı ilgisizse bu ilişkiyi soğutur. Çün-
biliriz ve tabii aynı durum bunun tersi için de geçerli.
kü insan ilgilendiği kadar ilgilenilmek ister. Bunun
Boğuk ve ilgisiz bir ses, karşısında bunları dinleyeni
egosal nedeni ve karşıdaki kişiden de bir şeyler ka-
www.ontodergisi.com
33
zanmak gibi nedeni olabilir. İlişki miktarı talebi kişiden kişiye değişim gösterir, bazen ilgisizlik daha çok
bozar ilişkiyi, bazen de aşırı ilgi. Bir kişinin hangi durumdan daha çok nefret ettiği galiba o kişinin geçmiş
yaşamıyla beraber oluşan karakteriyle alakalı olabilir.
34
www.ontodergisi.com
Öykü (Bölüm-2)
vermişti ama Akın’ın annesinin hayatı da kendisi için
bir yol gösterici olmuştu bir anda. Çok güzeldi, bunu
saklamaya gerek yoktu. Temiz, parıltılı ve lüks bir
hayat onun olmalıydı. Güzelsen ve bu bütün kapıları
İLK EL
açıyorsa neden bunu kullanamayasın ki? Akın denen,
o havalı gözüken ama ilgi çekmek için annesinin başladığı işi tamamlamak; herkesi sömürmek için bayılBağlan Keskin
ma numaraları yapan çocuk, annesinin içinden çıkmış
bir zavallıydı. Nefret ediyordu böyle tiplerden. Eda,
E
da ve Dilara odalarına doğru yürüyorlardı.
Akın denen sporcunun bayılma hikâyesi
Eda’yı çok etkilemişti. Ancak kısa sürede
kendi annesinin kendi kusursuzluğu üzerinde hep bir
gölge olduğunu düşünmüştü. Bu Akın da, annesi için
bir hayal kırıklığı olmalıydı, emindi.
kendine gelmesi Dilara’yı şüphelendirmişti. Dilara,
Eda’ya çocuğun kendini mağdur göstermek için bunu
İki kadın yan yana olan odalarına girdiler. Dilara yata-
yaptığını söyledi. İlk başta neden mağdur gözükmek
ğına uzandı. İçinde durduramadığı bir öfke olduğunu
istediğini anlayamamıştı Eda. Ancak Dilara, Akın’ın
hissetti. Akın denen o adam şımarığın tekiydi. Dilara
annesi ile ilgili edindiği bilgileri paylaştığında Eda hak
hem annesini, hem babasını kaybetmişti ama orta-
verir gibi oldu. Ölen yakınlarına bakıldığında, en kötü
larda ayılıp bayılmıyordu. Öfkesinin yönü Akın’dı. Far-
profil Akın’ın annesinindi. Para için yapılmış beraber-
kında olmadan buna karar vermişti.
liklerin sonu hep kadının yeni bir aşık bulup gitmesiyle
bitiyordu. Genelde daha zenginini buluyordu kadın.
Eda odasına girdiğinde hemen aynaya baktı. Salon-
Ancak aralarda hatalar yapmıştı. Milyarder nişanlısını
daki yuvarlak ayna, yansıtma açısı olarak Eda’yı biraz
adamın şoförü için terk etmişti mesela. Arada da bir
geniş göstermişti. Üstelik istediği zaman her daim
kaç çapulcu ile yeni yetme yazar, şarkıcı falan vardı.
bakamamıştı kendisine. Odasındaki boy aynasında,
Eda, Dilara’nın bu kadar bilgili olmasını takdir etti.
kendisini eskisi gibi bulunca çok hoşnut oldu. Ancak
Kendisi neredeyse hiç araştırma yapmamıştı. Bütün
şu yemek şirketinin yiyecekleri onun düzenini boza-
bunları anlatırken gözlerini patlatan Dilara’ya hak
caktı. Rutinine geri dönmek için yarından itibaren
kendi yiyeceklerini kendi hazırlayacaktı. Yolun başın-

Psikolog
daki marketten sipariş verebilecekleri söylenmişti.
www.ontodergisi.com
35
Yatağına uzanmadan dikkatle elbiselerini çıkarırken
Yüzleş artık, annem de senin baban da öldü.
Dilara’nın gençliğine rağmen zekâsına hayran kaldığını fark etti. Annesi garip garip insanlarla takılmayıp
Hande önce kafasını yüzünde hafif bir tebessümle
kendisine akıl vermeyi tercih etseydi, belki ölmezdi
hayır anlamında iki yana salladı. Sadece bir an ger-
diye düşündü. Ama sonra o aciz kadının vereceği
çekten babasının öldüğünü düşündü. Kaybetmek
aklın bir hiç olduğuna karar verdi.
istemediği bütün şımarıklıklarının, artık düzenli bir
hayata geçmesi gerektiğinin, İngiltere’deki okulunu
Akın odasında yatağında oturarak duruyordu. Ali,
bitirdiğine ilişkin babasına söylediği yalanının farkına
Hande, Giray ve Erdal başındaydılar. Hande kazada
vardı. Bu yalanı asla düzeltemeyeceğini düşündü. O
kimsenin ölmediğini söylediği için Akın’ın bayıldığını
birkaç saniyelik ruh hâline katlanamadı ama patla-
düşünüyordu ve biraz vicdan azabı çekiyordu. Ali,
madan tekrar babasının yaşadığına ikna etti kendini.
sürekli savaşta başka bir askerin hayatını kurtarmış
Akın çoktan yatağın içine girmiş gözlerini kapatmıştı.
bir asker gibi davranıyordu Akın’a. Erkeksi bir hayır işi
Hande sessizce odadan çıktı. Bütün gece evi dolaşa-
gibi. Giray çok meraklıydı çünkü üçünün bir sırrı oldu-
caktı.
ğunu anlamıştı. Kontrol elinde değildi, gergindi. Er-
36
dal’ın da sözleri duyguları vardı ancak fazlalık olduğu-
Ali odasında yatmaya hazırlanırken; Giray, Ali’nin
nu hissetti ve çıktı odadan. Aklındaki yine kendine
yatağına oturmuş neler olduğunu anlatmasını bekli-
kalmıştı. İyi geceler demek için attığı bir iki adımdan
yordu. Ali genç adamın ısrarı karşısında bıkkınlıkla
geri döndü, hızla odadan çıkan Ali ve Giray yolunu
beraber bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyordu. Ya-
kestiler. Arkasına bakmadan kapıyı içeriden kapatan
vaş yavaş bu çocuğu bir yerlerden gözünün ısırdığını
Hande de hevesini kırdı, geri dönüp odasına gitti.
fark etti. Evlendiğinden beri doğru düzgün gece hayatına bulaşmamıştı. Belki önceden takıldığı mekânlar-
Akın, Hande’nin yine kimsenin ölmediğini söyleme-
da görmüştü. Yirmili yaşlarının başındaki Giray’ı, ken-
sinden ve bunu kanıtlamasından korkar şekilde genç
di gençliğindeki mekânlardan tanıyor olamazdı. Yaşlı
kadının yuvarlak yüzüne bakıyordu. Hande tezini sa-
ve zengin, sevgili merhum karısıyla evlenmeden önce
vunmaya devam etti ancak anlattıklarının içeriği hiç-
gey barlarda eskortluk yapan Ali, Giray’ı o mekânların
bir kanıta dayanmıyordu. Anlattıklarının temelsizliği
birinde görmüş olabileceğini düşündü. Zaten bir eş-
üzerine Akın, içini yavaş yavaş bir sıcaklığın sardığını
cinseli tanıyacak kadar tecrübeliydi. Giray’dan o elekt-
hissetti. Kendini tutamadı ve aklındakini söyledi:
riği almıştı. Kendisi için hazırlanan yatağa, Giray’ın
www.ontodergisi.com
yanına oturdu ve elini genç adamın omzuna koydu.
geçitler yoktu. Rastgele bulduğu bir kapının, babası-
Ona telaşlanmamasını ancak Hande’nin aslında kim-
nın kaldığı odaya açılacağını düşünmüştü. Hiçbiri
senin ölmediğini söylediğini anlattı. Birden gelen bu
olmadı. Üstelik evin bu kadar terk edilmiş olması
fiziksel temas karşısında zaten ne yapacağını şaşıran
hayal kırıklığıydı. Kütüphanede raflara gelişi güzel
Giray, aldığı haberle iyice şoka girmişti. Ali’nin,
yerleştirilmiş kitaplar vardı. Sayıca çok değillerdi ve bu
yüzden hepsine göz gezdirebilirdi Hande. Rafların
‘ama kimseye söyleme şimdilik, sana güvendiğim için
birinde deri bir kutu buldu. Yatak odasında olması
söyledim’
gereken cinsten bir kutuydu. İçinden tek bir anahtarlığa bağlı dokuz anahtar çıktı. Aradığı şey tam da bu
sözleriyle iyice kontrolünü kaybetmişti acemi genç
adam. Uykusuz bir gecenin sonunda odasına giden
Ali; vücudu buruşmuş ama botokstan yüzünde bir
tane bile mimik kalmayan karısının yaşama ihtimaline
karşı bu saf ama varlıklı ailenin çocuğu olan Giray’ı
garantiye alabilirdi. Eğer karısı gerçekten Ali’nin planına göre erken, doğal koşullara göre ise geç öldüyse
Giray da küçük bir macera ve belki de yazdığı kitaplardan parayı kıran şu Profesör’ün mirasının anahtarı
olarak kalırdı. Üstelik ne kadar yakışıklı olduğunu
düşününce alan razı satan razı durumu kaçınılmazdı.
Rahmetli karısı, Ali’yi en yakın arkadaşının liseli torunuyla basınca da aynı şey olmamış mıydı? Sessiz
kalmıştı çünkü sessizliği karşısında alacaklarına bağımlıydı. En ahlaklı geçinenlerin bile en az kendi ka-
olabilirdi. Tahmin ettiğinden daha çok tıkırtı çıkarmış
olmalıydı ki Giray kapıda belirdi. Sanki başından beri
Hande’nin bir şeyler aradığını biliyormuş gibi kutudan
ne çıktığını görmek için eğildi. Anahtarlar çok belirgin
sır araçlarıydılar ve Giray içinden bu durumu fazla
klişe bulmuştu. Hande’ye uykusunun tutmadığını ve
uzun zamandır evin içinde onu izlediğini söyledi. Hande neden ortaya çıkmadığını sordu ama karşılığında
usta bir geçiştirmeyle karşılaştı. Kızcağız Giray’ın
birden
konuya girmesiyle,
izlenildiğinin
öfkesini
unutmuştu. Zaten babası ölmediği için, onun sürekli
kendisini izlediğini düşünüyordu. Giray da Ali’nin söylediklerinden Hande’nin neyin peşinde olduğunu az
çok tahmin ettiği için ona göre konuşmuştu. Dedektif
ile katil, artık ortak olmuşlardı yani.
dar günahkâr olduğunu bütün hayatı boyunca görmüştü Ali.
Sabah kahvaltıda herkes normal gözüküyordu. Eda
sadece meyve yiyordu. Merve sürekli neden bir iler-
Hande, evde köşe bucak neresi varsa bakıyordu.
Çekmeceler boştu, dolaplar boştu. Tahmin ettiği gizli
leme kat edilmediğinden yakınıyordu. Bora kız kardeşinin dediğini onaylayan kafa hareketleri yapıyor ama
www.ontodergisi.com
37
dinlemediğini, farkında olmadan belli eden bakışlar
atıyordu. Erdal arada söze girecek gibi oluyordu ama
sesi erken kesiliyordu. Kahvaltı sırasında Hande ve
Giray dışında herkes fikirler üretiyordu. Arada duyduğu kelimelerden Bora, İlk El Gemisinin Vatikan’a bir
toplantıya gideceği hayalini kurmuştu. Aklına nedense
yatmıştı bu fikir.
Kahvaltı servisi bitince, salona geçen mirasçılar, bu
düzene daha bir gün olmadan alışmışlardı. Özellikle
Merve sonunda istediği hayata sahipti. Bütün kahvaltı
boyunca bir sonuca ulaşamamalarından şikâyetçi
olması boşunaydı aslında. Bu evde ömrü boyunca
yaşayabilirdi. Diğer mirasçılar ve hatta kardeşi Bora
da gitse çok iyi olurdu ama.
38
Akın artık sırlarla ilgilenmek istemiyordu. Kahvaltının
rehaveti geçince herkese, ortak bir vekâletname hazırlatıp evi satmaları gerektiğini söyledi.
Hande, mirasçılar uğultu hâlinde birbirleriyle konuşmaya başlayınca araya girdi. Elindeki anahtarları
göstererek böyle bir şeye gerek olmadığını ve kazada
hiç kimsenin ölmediğini söyledi.
Akın tekrar bu olaya dönmek istemiyordu. Gözünün
önüne annesi ve bir grup insanın çırılçıplak bir masada yemek yedikleri görüntüsü geldi. Daha doğrusu,
daha önce hatırlamadığı anısı...
www.ontodergisi.com
Çeviri
Haidt, bu tarz sorulara verilen cevaplarla bireyin ahlak
anlayışı ve hatta politik görüşüyle ilgili bir şeyler ortaya çıkarabileceğini savunuyor. Haidt’in bulguları, muhafazakârların daha çok hiyerarşi ve (otoriteye) saygı
AHLAKIN KÖKENLERİ
konularına özen gösterdiklerini; liberallerin ise bakım/ilgi ve adalet kavramlarına yoğunlaştıklarını göstermiştir.
Mehmet Karasu
Haidt’in incelemesi evrimsel, nörolojik ve sosyal psi-
P
rof. Jonathan
Haidt1
Mayıs 2007’de, bilim
insanlarının Science dergisinin Mayıs 18
kolojik anlayışların üç ilkeyle nasıl sentezlendiğini
göstermektedir:
baskısında yayımladıkları ahlakın kökenleri
ve mekanizmalarına ilişkin yeni uzlaşmasını inceleye-
1-Sezgisel öncelik – duygularımız ve içgüdüsel hisle-
rek aşağıdaki sorulara benzer bir takım sorular oluş-
rimiz ahlaki yargılarımızı güdüler.
turdu:
39
2-Toplumsal edimlerde ahlaki düşünme – biz gerçek


Bir iğneyi kendi avucunuza batırmak için ne
le değil, ahlakla ilgileniyoruz ancak bu davranışı, ken-
kadar para istersiniz?
di erdemlerimize diğer insanları ikna etmek ya da bizi
Bir çocuğun avucuna iğne batırmak için ne
desteklemeleri için onları etkilemek amacıyla yapıyo-
kadar para istersiniz?
ruz.
Bir komedi oyununda arkadaşınızın izni olmak üzere, onun yüzüne tokat atabilir misi-
ği yapan grupların geniş alanlarda yaşamaları açısın-
niz?

3-Ahlaki bağlar ve yapılar – ahlak ve dedikodu, işbirli-
Bir oyunun herhangi bölümünde babanızın
izniyle onu tokatlamak hakkında ne düşünürsünüz?
dan insan sosyalliğinin evrimi adına çok önemlidir.
‘Bu üç ilke, en değerli kavramlarımızın pek çoğunu
yeniden değerlendirmek için bizi zorlar’ diyor Haidt ve
onun çalışmaları göstermiştir ki; insanlar genel ola-

1
Araş. Gör.
Prof. Jonathan Haidt, Temmuz 2011’den bu yana New York
Üniversitesi Stern School of Business’da çalışmaktadır.
rak, önce içgüdüsel hislerine uyarlar ve daha sonra-
www.ontodergisi.com
sında bu hislerine uyumlu ahlaki nedenlerini oluştu-

Grup içi sadakat,
rurlar.

Otoriteye saygı,

Manevi saflık
‘Aydınlanma’dan beri’ diyor, Haidt, ‘pek çok filozof
gücü ve erdemi, tarafsız düşünmeyi göklere çıkardı.
‘Hepimiz aynı evrimleşmiş ahlak kapasiteleriyle yola
Ne yazık ki, filozoflar dışında birkaç insan ahlaki ko-
çıktık,’ diyor Haidt, ‘ama sonra her birimiz bağlamı-
nulardaki çıkarları söz konusu olduğunda böylesi
mızdaki sadece kendimize uygun olan insani erdem
sakin, dürüst ve düşünceli olabilir. Bize ise, gerçeği
ve değerleri öğrendik. Farklı politik ideolojilere sahip
arayan hâkimlerin veya bilim insanlarının tavrı gibi
insanlarla yaşanan çatışmaları, ahlaki gerekçeleri öne
davranmaktan ziyade, daha çok davasını güçlendire-
sürerek bertaraf ettik ve dolayısıyla onları şeytanlaş-
cek kanıtları arayan ve bunları kullanan avukatlar gibi
tırdık. Kişisel, ulusal ve uluslar arası düzeylerde çeşitli
davranmak kalmıştır. Bir ilkeyi, kişiyi ya da bir yeri
ahlaki çatışmalarla çevrilmiş durumdayız. Ahlak psiko-
savunurken öldürmeye ve yaralamaya istekli (gönüllü)
lojisinin en son bilimsel gelişmeleri bu çatışmaların
olmak bile bizim ahlaksız olduğumuz anlamına gel-
niçin çok ateşli ve zorlu olduğunu açıklamada bize
mez, sadece dikkate değer erdemlerimizin bizi genel
yardımcı olabilir. Ayrıca ahlak psikolojisinin meseleleri
olarak alçakgönüllü ve yardımsever yapan duygu ve
anlama biçimi, ahlaki çatışmalarda bölünmüş kalple-
sezgilerimiz içindeki kökenine bakmamız gerektiği
rin ve zihinlerin ilgisini çekerek onlara yeni yollar işa-
anlamına gelir.’
ret edebilir.’
Haidt’e göre, insan ahlakı evrimleşmiş psikolojik sis-
Kaynaklar
temlerin küçük bir takımı olarak, tepeden inşa edilmiş
The Origins of Morality. (b.t.). 17 Şubat 2014,
ve aynı zamanda sınırlı bir ‘kültürel yapı’ya karşılık
http://www.psyarticles.com/intellect/morality.htm
gelmektedir. Haidt politik liberallerin ahlaki bakışlarının duygusal hassasiyetlerimizden olan zarar ve adalet dayalı iki temel sistemle yakından ilişkili olduğunu
Aşağıdaki metin, Prof. Jonathan Haidt’in TED’de yap-
belirtmektedir. Diğer taraftan muhafazakârlar ise aynı
tığı The Moral Roots of Liberals and Conservati-
iki sistemi kullanmakla beraber bunlara ilave olarak
ves isimli konuşmasının bir bölümünün çevirisinden
üç duygusal hassasiyeti daha kullanmaktadırlar:
www.ontodergisi.com
40
aktarılmıştır (çeviren, Oğuz Tanrıdağ, yeniden incele-
amacı diğer gruplarla savaşmaktır. Bu durum muh-
yen, Sancak Gülgen).2 ‘ (Ahlakın Beş Temeli) …
temelen uzun kabile yaşantısı ve dolayısıyla kabile
psikolojisi tarihimizden geliyor. Bu kabile psikolojisi o
Birincisi korunmadır (harm/care). Hepimiz memelile-
denli keyif verici bir şeydir ki kabilelere sahip olmadı-
riz ve bizi diğerlerine bağlayan, diğerlerini önemse-
ğımız zamanlarda bile bu hâli oluşturmak için çaba
yen, özellikle zayıf ve incinebilir olanlara şefkat gös-
harcarız, çünkü bu iş eğlencelidir. Sporu da grup sek-
termeyi mümkün kılan birçok nöral ve hormonal prog-
sini de bu amaçla yaparız ve çok çok eskiye dayanan
rama sahibiz. Bu durum bize zarara neden olanlar
güdülerimizi sürekli bu amaç doğrultusunda sınarız.
hakkında çok güçlü bir his verir. Bu ahlaki kaynak,
tüm ahlaki değerlerin yaklaşık %70’ini oluşturu-
Dördüncü
kaynak
otoriteye
saygıdır (authority/
yor. Bunu burada TED' de duydum.
respect). İnsanlardaki otorite ilişkisi diğer primatlarda
olduğu gibi sadece güç ve vahşetle sınırlı değil-
İkinci kaynak, iyilik yapmanın iyilik doğuracağına
dir. İnsanlarda otoriteye saygı, daha çok istemli katı-
inanma
lıma ve hatta zaman zaman sevgi-aşk elemanlarına
konusundaki
eğilimdir (fairness/recipro-
city). Belirsizliğini koruyan konuysa havyanlarda iyili-
dayanır.
ğin karşılık bulduğu fikrinin ve aynı zamanda insanlar
için de bu konunun çok net olup olmamasıdır. Bu
Beşinci kaynak ise manevi saflık ve kutsallık-
ikinci kaynak, burada TED'te duyduğum ahlaki karar
tır (purity/sanctity). Manevi saflık (püritenlik) sadece
verme durumlarının diğer %30’unu belirlemektedir.
kadın cinselliğinin baskılanması anlamında anlaşılmamalıdır. Bu ahlaki kaynak, her türlü ideolojiy-
Üçüncü
kaynak
grup
içi
sadakattir (ingroup/
le, yapabileceklerinizle, vücudunuzla ne yapacağınızın
loyalty). Hayvan krallığında işbirliği yapan gruplar
kontrolüyle, vücudunuza dışarıdan ne girdiğinin kont-
bulabilirsiniz fakat bu gruplar daima ya çok küçüktür-
rolüyle ilgilidir. Manevi saflığı politik sağ daha çok
ler ya da hepsi birbiriyle akrabadırlar. Sadece insanlar
seksle ilgili görürken; politik sol daha çok besin mad-
içinde çok büyük grupları bulabilirsiniz. Bu gruplar bir
deleriyle ilgili görmektedir. Beslenme biçimi bu gün-
araya gelebilen, karşılıklı ilişkiye giren bireylerden
lerde abartılı biçimde böylesi bir ahlaki faktöre dönü-
oluşan gruplardır. Ancak bu grupların birlikte olma
şüyor. Manevi saflıkla ilgili fikirlerin çoğu vücudunuza
neyin değdiği ya da neyin girdiğiyle ilgili fikirlere dö-
2
Kaynak:
http://www.ted.com/talks/jonathan_haidt_on_the_moral_mind.html
nüşmektedir.
www.ontodergisi.com
41
Çeviri
yaşayan ve böyle olaylardan rahatsız olan tüm erkeklerin de yapacak çok işi olduğunu gösteriyor.
Biz üşenmedik ve çevirdik lütfen siz de bir zahmet
okuyun.
HİNDİSTAN’DAKİ TECAVÜZÜ
PROTESTO EDEN GENÇ ERKEĞE
‘Kendiniz dışında biri için sokaklara dökülmeniz gü-
MEKTUP
zel bir şey, fakat daha yapılacak çok şey var.’
Cinayete varan bir tecavüzü protesto etmeniz iyi. Ben

Özgür Serdar Altunoğlu
bu olayı ‘vahşice bir tecavüz’ olarak nitelendirmeyeceğim; çünkü öyle dersem vahşice olmayan tecavüz-
16 Aralık 2012 tarihinde, Hindistan’da, hareket hâ-
leri de var saymış olurum. Tüm tecavüzler vahşicedir.
lindeki bir otobüste, 23 yaşındaki tıp öğrencisi bir
Genelde Hindistan’da (ve diğer ülkelerdeki) tecavüz-
kadına toplu tecavüz olayı gerçekleşti. Olaydan sonra
ler hakkında düşünmezsin fakat şu an bu konuya
kadın hayatını kaybetti ve bu olay Hindistan’da gün-
kafa yorman iyi ve gerçekten tüm kalbinle bu olayı
den güne biriken öfkenin fitilini ateşledi. Olayın detay-
lanetledin. Evet, tekrar söyleyeyim gerçek bir değişim
larını şu adresten, http://goo.gl/75Jt5 okuyabilirsi-
için protesto iyidir.
niz.
Fakat vahşice işlenen bir tecavüzü protesto etmek
Buraya kadar her şey tamam. Ancak olayın derinliği-
kolaydır. Şimdi beni iyi dinle, çünkü aslında bu olayın
ne inildiğinde ötekileştirip dışladığımız şeyin aslında
altında değiştirilmesi çok zor kalıplaşmış eylemler var.
nasıl da içimizde saklı olan bir problemden doğduğu-
Mesela artık annen, kız kardeşlerinden önce sana
nu görüyoruz. Aşağıdaki mektup yurt dışında yaşayan
yemek servisi yaptığında onu reddetmeyi öğrenmeli-
Hintli bir gazeteci tarafından, protestoya katılan genç
sin. Dürüst olmak gerekirse ondan önce davranıp
Hintli erkeklerde derinlemesine bir farkındalık yarat-
kendi yiyeceğini kendin servis etmelisin. Hatta yemek
mak için yazılmış. Olayın vahşeti o kadar evrensel
pişirmeyi, temizliği, bulaşığı eşit olarak paylaşman
boyutlarda ki mektubun sonlarına doğru Türkiye’de
gerekiyor. Peki ya çamaşır? Belki de bir dadın veya
yarı-zamanlı bir hizmetçin var; fakat yine de annen ve

Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü Öğrencisi
www.ontodergisi.com
42
kız kardeşlerinin yaptığı bir sürü ev işi var. Dadının
Bu arada sakın bunun orta sınıfla sınırlı bir protesto
işlerini yapmanı isteyecek kadar radikal olmayacağım;
eylemi olmasına izin verme. Facebook’ta bazılarının
ancak annen bulaşıkları dizerken ve çamaşırlarını
yazdıkları doğru değil, o ünlü yazar haksız, kadınların
katlarken TV seyretmene veya maça gitmene pek
içki sigara içip seksi giyindikleri için özür dilemeleri
gerek yok gibi.
gerekiyormuş. Hayır, orta sınıf kadınları Hindistan’daki görgü kuralları tarafından yoğun bir baskıyla
İşte bundan kurtulman gerçekten zor olacak; çünkü
denetlenir. Bazıları içki ve sigara içebilir; ama bu bile
bu yaptığın bir lütuf değil bir alışkanlık olmalı. Ve inan
kozmopolit çevrelerin dışında Hindistan’ın büyük
bana böylesi alışkanlıkları edinmek orta-sınıf Hint
şehirlerde çok nadirdir.
değerleriyle yetişmiş biri için çok zor.
Açıkçası onlar da geleneksel olarak sigara -ve fermenPeki, neden özellikle Hint değerlerini hedef alıyorum?
te içkiler- içen Hindistan’daki çalışan kadınlar. Sen
Çünkü İngiltere’de, İtalya’da, Fransa’da hatta Dani-
onları görmezsin. Genelde onlar aborjinal kabilelerde
marka’da bile anneler ev işlerinde kendilerine yardım
ve belirli kastlara aittir ve birçoğu bu davranışlarından
edilmesini bekler. Bunu sen de biliyorsun; çünkü
dolayı misyonerler tarafından on yıllar boyunca ‘teda-
büyürken okuduğun çoğu kitap İngilizceydi. Tamam,
vi’ edildi. Eğer gerçekten dikkatlice bakarsan bazıları-
farz edelim ki ataerkillik Hindistan’ın en büyük prob-
nın sokaklarda hâlâ bidi (geleneksel sarma sigara)
lemi.
içtiğini görebilirsin.
Facebook’ta görmüştüm, sen Delhi sokaklarında
Gördün mü? Karşı çıktığın tarafla aynı tuzağa düşü-
protesto için tutkuyla koştururken, ünlü bir Hint yaza-
yorsun. ‘Koruma’ kisvesi altında kadını kontrol altına
rın sınıfsal önyargıdan dolayı bir yorumu korkunçtu.
alıp hapsetmek isteyenler erkeği (ve dolayısıyla kadı-
Bu karmaşık konuya fazla girmeyeceğim. Dedi ki
nı) korkutuyor. Diyorlar ki ‘Hint kadını sigara ve içki
‘ülkenin ücra köşelerinde birçok tecavüz vakasını
içmez.’ Yanlış! Yüzyıllardan beri Hint kadınları sigara
duymazlıktan gelirken, bu olayı çok abarttılar.’ Fakat
ve içki içiyor ve yüz binlercesi de buna devam ediyor.
bu durum tüm gücümüzle protesto edilmemesi gerek-
Seksi elbise meselesine gelirsek, ülkemiz için ‘seksi’
tiği anlamına gelmez ki. En azından şimdi protesto
komik bir sözcük çünkü milyonlarca kadının giyecek
edilmeye başlanmış olması iyi.
doğru dürüst bir elbisesi bile yok. Hint kadını, Hint
erkekleri gibi genelde geleneksel giyinir. Aslında Hint
www.ontodergisi.com
43
kadınlarının, Hint erkekleri gibi, geleneksel olarak
kendi elbiselerimi ütülemeye, kendi bulaşığımı yıka-
diğer ülkelerin erkek ve kadınlarına göre daha zengin
maya ve ailem için yemek yapmaya kadar götürdü. Bu
bir giysi yelpazesi var.
durum bugün için bile çaba istiyor. Ben bu alışkanlıklarla doğmadım. Çabalıyorum çünkü biliyorum ki bu
Gördüğün gibi, yüzyıllardır ‘çalışan’ bu kadınlar -senin
davranışım oğlumun ve dolayısıyla kızlarımın eline
benim gibi kişiler tarafından çeşitli sebeplerle- teca-
verebileceğim güzel bir örnek olacak.
vüze uğruyor. Tecavüze uğruyorlar; çünkü onların
ahlaki ve toplumsal olarak kusur sayılan farklı yaşam
Tecavüz, iç adaletsizliğimizin dışa yansıyan canavar
stilleri kimine göre sömürünün canice bir formu. Te-
yüzüdür. Sakın, neredeyse her evdeki gibi sadece
cavüze uğruyorlar; çünkü onların ‘Hayır’ demeye hak-
politikacıların suçlandığı o indirgenmiş tuzağa düşme.
ları yok.
Mektubu Yazan: Tabish Kahir
Evet, kadınlara eşit haklar sağlanması için ayaklanmalısın. Onların ‘hayır’ veya ‘evet’ demeye hakları var.
Bu çeviri sevgili Özgür Serdar Altunoğlu’nun izniyle
Onların sari veya şort giymeye hakları var. Eğer sen de
aşağıdaki siteden alınmıştır:
gece dışarı çıkıyorsan, kız kardeşini gece dışarı çıkar-
http://feministmutfak.com/2013/01/12/tecavuzu-protesto-eden-
ken durdurma. Onları kontrol etmek için korkuyu silah
genc-erkege-mektup/
olarak kullanma. Aslında bu da önemli bir çabadır.
Sonuçta, tecavüz, erkeklerin istediği şekilde yaşamaları için kadınların kafalarına doğrulttuğu bir silahtır.
Çevrendeki kadınların hayatlarını kısıtlamak için bu
argümanı kullanma.
Kadınlar için ve aynı zamanda kendin için protestoya
katıldığını görmek güzel. Fakat bunu burada bırakma.
Çevrene bak. Ailene bak ve neler yapabileceğini,
komşularına bak ve orada neler yapabileceğini düşün. Fazla didaktik olduysam özür dilerim, fakat bunları tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Bu, beni
www.ontodergisi.com
44
ONLINE ARAŞTIRMA
45
www.ontodergisi.com
46
www.ontodergisi.com
V FOR VENUS
www.vforvenus.com
47
www.ontodergisi.com
48
www.ontodergisi.com
49
www.ontodergisi.com
50
www.ontodergisi.com
Dergide yayımlanan yazıların
bilimsel, hukuki ve etik sorumluluğu
yazarlarına aittir.
51
İletişim
[email protected]
Takip Adresleri
(Erişim için simgelerin üzerine tıklayınız.)
www.ontodergisi.com
52
www.ontodergisi.com

Benzer belgeler