TÜSEDAD Dergisi 9. Sayı

Transkript

TÜSEDAD Dergisi 9. Sayı
Arkadaşlaaar!
Biiiz iktidara
geldiğimizdeeeeee
1 lt. sütünüze
karşılık 1.5 kg yem
alabileceksiniz.
Mayıs - Haziran 2011
Tüsedad’da
yeni dönem
YIL: 1 SAYI: 1 7 TL
YIL: 2 SAYI: 9 65 Krş !
- Yupiiii
- Yaşasıııınnn
Tüsedad (Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Derneği) 4. Olağan Genel
Kurulu’nu 9 Nisan 2011 tarihinde üyelerinin katılımıyla Taksim Germir Palas Hotel’de
gerçekleştirdi. N. Adnan Yıldız yeniden
yönetim kurulu başkanlığına getirildi.
SİZİN DERGİNİZ
www.tusedad.org
Biz üreticilerden
YETKİLİLERİN dikkatine!
Ülke hayvancılığımız maalesef olması gerekenin çok gerisindedir.
Bu tespitimizin doğruluğunu, sebep-sonuç ilişkilerini ve bu olumsuzluklara
çözüm önerilerimizi aşağıdaki tablo ile özetlemeye çalışırsak;
SORUN
SONUÇ
ÇÖZÜM
1)Dam hayvancılığı;
-Ülke genelinde (%92) hayvancılık
ortalama 5-6 baştan oluşan sürülerle
köylerde aile işletmesi şeklinde
yapılmaktadır.
-Hijyen, verimlilik, soğuk zincir
sağlanamıyor.
-Teknoloji kullanımı çok düşük.
-Devletin desteklemesi ile min.50100 baştan oluşan kooperatifleşme
modelleri yaratılmalıdır.
-T.C Ziraat Bankası başlangıç
olarak maddi destek sağlamalıdır.
2)Birlik ve kooperatifler;
-Mevcut birlik ve kooperatifler hali
hazırda üreticiyi temsil kabiliyetinden
çok uzaktır.
-Yöneticiler, gerçek manada eli taşın
altında olan üreticiler değildir.
-Bu konuda sayısal manada örgüt
kirliliği vardır diyebiliriz.
-Taban fiyat oluşumu için
yapılan ihalelerde şeffaflık
sağlanamamaktadır.
-Mevcut ihale düzeni iflas etmiştir.
-Üretici sesini duyuramamaktadır.
-Tek çatı altında toplanmalıdır.
Sayfa 5’te
2011 tarımsal desteklemelerde
değişiklik yapılmasına ilişkin
bakanlar kurulu kararı
2011 tarımsal desteklemelerde değişiklik
yapılmasına ilişkin bakanlar kurulu kararı
14.04.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe
girmiştir. Karara göre 1 Temmuz 2011 tarihine kadar işletmede kesilecek besi hayvanlarına, yerine hayvan konmasına gerek olmadan
300 TL/baş ödeme yapılacak ve süt destekleri
yıl içerisindeki farklı verim dönemlerine göre
yeniden yapılandırılacak.
Ziraat Bankası, dünya
tarım bankalarına
ev sahipliği yaptı
Uluslararası Tarımsal Kredi Konfederasyonu
(CICA)’nın her yıl düzenlenen merkez komite
toplantısı, 28 Nisan 2011 tarihinde Ziraat
Bankası’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
3)Yem, hammadde üretimi ve fiyatlandırılması -Fiyat istikrarsızlığı
-Süt Sığırcılığı yapan işletmelerin aylık giderleri -Kaliteli kaba yem üretilememesi
içerisinde %65-70’lik kısmını yem hammaddesi
giderlerinin oluşturduğu bir gerçektir.
-Planlı üretim yapılmamaktadır.
-Meraların ıslah edilmemiş olması,
-Birçok üründe dışa bağımlı olmak
-T.M.O ‘ların üreticilere senelik ihtiyaçlarının
önceden bildirilmesi ile, ucuza yem temini,
-Hazine arazilerinin uzun vadeli
kiralanması, damla sulama gibi
tekniklerin uygulanması şartına bağlı olarak,
-Mera ıslahının programa alınması
4)Taban fiyat oluşumu;
-Halen birkaç bölgede 3’er aylık dönemleri
kapsayan ihaleler yapılmaktadır ve
sözüm ona fiyat belirlenmektedir.
-3’er aylık dönemleri kapsaması
gereken fiyatlar, maalesef tek
taraflı olarak ihlal edilmektedir.
(sanayici tarafından)
-Bu ihalelerde, ihalenin kriterleri,
kalite standartları gibi olması gereken
hususlar dikkate alınmamaktadır.
-Müdahale fiyatının oluşturulması
-Bu kriter oluşturulurken yem hammadde
fiyatlarına endekslenmeli
-Üretimin devam edebilmesi için dünyada kabul
gören 1lt süt satarak en az 1,5kg yem alınabilmesi
şartı getirilmelidir.
-EPDK gibi süt piyasası düzenleme kurulu oluşturulmalı
5)Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi
Kurumu gerekliliği;
-Et, süt ve mamulleri serbest piyasa
koşullarına bırakılamayacak kadar
önemli stratejik iki üründür.
-Gerek et ve gerekse süt , insan ömrü boyunca
her dönem tüketilmesi gereken hayvansal
protein kaynağı olan temel besin maddeleridir.
-1990’lı yıllarda bu iki kurumun
özelleştirilmesi ile birlikte et ve süt
piyasasında devletin kontrolü tamamen
kaybolmuştur.
-Tekelleşme gerçekleşmiştir.
-Üretici ürettiği malın satış
bedelinin tespitinde kesinlikle söz sahibi
olamamaktadır.
-Derhal “ Müdahale Kurumu” kurulmalıdır.
-1 lt süt satarak1,5 kg yem alınabilme
kriterine göre müdahale fiyatı belirlenmelidir.
-Bunu sağlayabilmek içinde çiğ sütün yoğun
olarak üretildiği; Ege,İç Anadolu, Güney
Marmara ve Trakya gibi bölgelerde Süt Endüstrisi
Kurumu benzeri yapılanmalar ile süt arzı fazlası
sadece süt tozuna işlenerek istikrar sağlanmalıdır.
6)Ülkemizde süt ve süt ürünleri
yeterince tüketilmemektedir.
-Sağlıklı genç nesillerin yetiştirilmesi
sağlanamamaktadır.
-Toplumun sağlık harcamaları süt tüketen
ülkelere göre daha fazladır.
-Halk Süt, Okul Sütü, Asker Sütü
gibi sosyal yardım içerikli
projelerin hayata geçirilmesi.
Sayfa 19’da
Hayvancılık sektörü
AB’ye hazırlanıyor MU?
Nisan ayı sonunda tüm gazetelerde güzel bir
haber vardı. “Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı süt
ve süt ürünlerinin AB’ye ihracatının sağlanması için ASÜD ile bir proje yürütüyor”. Ulusal
Süt Konseyi de bu projeye destek veriyor.
Sayfa 3’te
BAŞKAN’DAN
Hayvancılık sektörü
AB’ye hazırlanıyor MU?
Adnan YILDIZ
TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı
N
isan ayı sonunda tüm gazetelerde güzel bir haber vardı.
“Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
süt ve süt ürünlerinin AB’ye ihracatının sağlanması için ASÜD ile bir proje
yürütüyor”. Ulusal Süt Konseyi de bu
projeye destek veriyor. Bu amaçla 81
ilde bruselloz ve tüberküloz hastalıkları açısından durum tespiti çalışmaları yapılıyor. Nisan 2010’da başlayan
bu proje, Ekim 2011’de sonuçlanacak.
Ülke hayvancılığımızı gerçekten takip
edenler ve bizler gibi bu işin mutfağında olanlar bu konunun çözümü
için yazılar yazdık, bize göre doğru
olanları ifade etmeye çalıştık. 2009
yılı Haziran sayısında sektör dergilerimizden Performans dergisine yazdığım yazıyı bugün tekrar arşivden indirip okuduğumda güncelliğini koruduğuna inandım ve sizlerle paylaşmak
istedim.
“
Hastalıklardan ari işletmelerin
desteklenmesi ve özendirilmesi
Ülkemiz hayvancılığının temel sorunlarından birisi de maalesef ülkedeki hayvan popülasyonunun ari sürülerden
oluşmamasıdır. Bruselloz ve tüberküloz
gibi insanlardan hayvanlara ve hayvanlardan insanlara geçebilen zoonoz hastalıklar, süt ve süt mamullerinin AB ülkelerine ihracatı önündeki en büyük engeldir. Tabii ki, ülke içerisindeki tüketimde
de en büyük tehlikedir. Hele hele sokak
sütünün satışı engellenemediği sürece...
Süt sektörümüzün AB ülkelerine süt ve
süt mamulleri ihracatı yapabilmesi için
süt işleme tesislerinin süt sağladığı
çiftliklerin, AB’nin 853/2004 EC ve
854/2004 EC sayılı yönetmeliğine (AB
çiğ süt üretim normları) uyumlu olması gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle söylersek, çiğ sütün tedarik edildiği
süt çiftliklerinin “Hastalıklardan Ari
İşletmeler” olması gerekmektedir.
Bu amaçla bakanlığımız ilk önce Trakya
bölgesini pilot bölge ilan etmiştir. Daha
sonra Güney Marmara ve Ege Bölgesi’ni
de dahil ederek çalışmalarını 25 ilimize
yaymıştır. Başarılı olabilmiş midir?
Maalesef henüz başarılı olamamıştır.
Başarının iki temel şartı vardır: Ya şart
koşup dikte ettireceksiniz. Şart koşulmamış ve işletmelerin tercihine bırakılmıştır. Şart koşup mecbur ettiğiniz takdirde, test sonucu hasta olan hayvanlar
sürüden çıkarılacağı için yerine ikame
edilecek hayvanların önceden yetiştirilmesi işinin önceden planlanıp alt yapısının oluşturulması gerekir. Tabii ki bu
bir maliyettir, ancak devletimizin
imkanları ile mümkündür. Yeter ki
doğru planlama yapılsın ve alınan
kararlar süreklilik arz etsin. Ya da Özendireceksiniz. Bugüne kadar bu da yapılmamıştır. Ari sürüye sahip olan işletmeler ile olmayanlar arasında hiçbir fark
yoktur. Nitekim derneğimiz yönetim
kurulu, bundan birkaç yıl önce sayın
Sami Güçlü Bey’i bakanlığı döneminde
ziyaret ederek konuyu gündeme getirmiş ve süte verilen destek priminin ciddi
miktarlarda ari işletmeler lehinde arttırılmasını talep etmiştir. O dönemde alınacak bu tedbirin başlı başına Özendirici faktör olacağını savunmuştuk.
Bakanlığımızın bu yıl başlatmış olduğu ari
işletmelerde bulunan tüm sığırlara baş
başına destekleme ödemesi uygulanmasının ciddi manada özendirici rol oynayacağı inancını taşımaktayız. Bu uygulama
ile Bakanlığımızın hastalıklardan ari işletmeler oluşturulması konusundaki hassasiyeti bizlere güven ve moral vermiştir.
Bu vesile ile birkaç yıl önce yapmış olduğumuz öneriyi Bakanımız sayın Mehdi
Eker’e de tekrar etmek istiyorum. Lütfen
hastalıklardan ari işletmelerin sütüne
ödenecek destek primlerinde ciddi
manada fark yaratın!
O tarihte sayın Bakanımızdan hastalıklardan ari işletmelerin sütüne ödenecek destek primlerinde ciddi manada
fark yaratılmasını istemişiz. Bugün de
aynı talebimizi “ÖZENDİRİCİ OLMAK”
adına tekrarlıyorum.
Peki sütümüzü alıp işleyen ve ihracat
çabasında olan sanayici dostlarımız,
Ocak 2011 tarihinden bu yana kaliteli
süte ödediğiniz kalite primlerini yarı
yarıya düşürdünüz.
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”
dersem, bana gönül koyar mısınız?
Saygılarımla… ■
”
• Bakkal ya da marketinizden her gün süt alınız. • Her türlü kıyafet ile süt içilir.
Mayıs - Haziran 2011
3
YENİ DÖNEM
Tüsedad’da yeni dönem…
Ülkemiz hayvancılığını teknolojik donanımla ve eğitimli personel ile geleceğe taşımayı hedefleyen, hastalıklardan ari işletmelerin sayısını arttırmak ve çiftliklerimizi uluslararası normlarda
süt üreten işletmeler konumuna getirmek amacıyla 2005 yılında girişimci çiftlik sahiplerinin bir araya gelerek oluşturdukları
Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği
(TÜSEDAD) üye sayısını arttırarak ve kararlı adımlarla ilerleyerek büyümeye devam ediyor.
İki yılda bir yapılan olağan genel kurulumuzun dördüncüsü
9 Nisan 2011 tarihinde Taksim Germir Palas Hotel’de gerçekleştirildi. Yeniden yönetim kurulu başkanlığına getirilen Adnan
Yıldız toplantıda yaptığı konuşmada “Ürettiğimiz ürünü ederinde pazarlayabilmemiz için öncelikle kalitesini belgeleyebilmemiz gerekir. Bunun için ari işletmelerin sayısını arttırmak ilk
hedefimiz olmalı... Bir şeyleri başarabilmek istiyorsak birlik
olmalıyız, tüm üyelerimizin görüş ve katılımları bizim için çok
önemli... Derneğin ve derginin başarılı olmasında hepimizin
emeği olmalı” dedi.
Yeni Yönetim Kurulumuz
Genel Sekreter
Atilla Celep
Eray Gıda
Yönetim Kurulu Başkanı
N. Adnan Yıldız
Eray Gıda
Üye
Eyüp Hilmi Kayhan
Agrita Tarım, Efeler Çiftliği
Üye
Deniz Kirazcı
Atasancak Tarım İşletmesi
Üye
Dursun Akdağ
Yonca Tarım
Üye
Nadir Yürüktümen
Saray Tarım
Üye
Necati Baykal
İnanlı Tarım İşletmesi
Üye
Nejat Deveci
Alaca Hayvancılık
Üye
Özer Matlı
Ömer Matlı Çiftliği
Üye
Tayfur Özkan
Tayf Tarım
• Süt içen kişi, hakkını arayan kişidir. • Kapalı alanlarda süt içmek serbesttir.
Mayıs - Haziran 2011
5
BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ
Sarıkız Besicilik ve Damızlık
Üretimi Gıda San. ve Tic. A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Mustafa Dengiz
S
arıkız Besicilik ve Damızlık Üretimi
Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş,
Lüleburgaz İstasyon Mahallesi
Müsellim Köyü hudutlarında 86 dönüm
arazi üzerinde, 01.01.2008 itibarıyla 150
gebe düve ile sektöre ilk adımını atmış
bulunmaktadır. İşletmemizde şu an 160
sağmal, 40 adet kuruda olmak üzere 200
anaç inek, 130 düve, 50 erkek dana ile
toplam 380 hayvan bulunmaktadır.
Günlük 4 tonluk süt kapasitemiz var.
Çiftliğimizde 240 başlık büyük ahır, 240
başlık genç ahır, 2x10 sağımhane, doğumhane-revir ve yem ambarları mevcuttur.
İşletmemizde bir veteriner hekim, bir
hoca, bir yetkili müdür ile birlikte toplam
11 personel çalışmaktadır.
Bizim gibi süt üreticilerinin en büyük
sıkıntısı istikrarsız süt fiyatlarıdır. Şu an
itibarıyla taban fiyatı 0.65 kr olan süt fiyatı ile 1 adet sağmal ineğin günlük beslen-
mesi 17.00 TL'ye ulaşmıştır.
Yem fiyatlarının aşırı zamlanması nedeniyle bu tür işletmeler zor günler geçirmektedir.
Tarım
ve
Köyişleri
Bakanlığı'nın süt üreticilerine ve besicilerine acil destek olması gerekmektedir.
Bir işletmenin 1 lt. sütün
taban fiyatının en az 1.00
TL'nin üzerinde olması
durumunda giderlerini
karşılayıp kara geçmesi
mümkündür. Bakanlık
kararıyla yurt dışından
gelen kesik et yerine
sınırsız gebe ile sektörü canlandırmanın ve
süspanse etmenin
daha etkili olacağı
kanısındayım. ■
• Bir inek günde 35 lt, yılda 12.000 lt. süt verebilir. Birine inek derken bir daha düşünün.
Mayıs - Haziran 2011
7
KONUK YAZAR
Sütün önemi, Türkiye ve Hollanda’da
süt sığırcılığının durumu
Tablo 2. Türkiye ve Hollanda’da sağılan inek sayısı,
üretilen süt miktarı ve verimlilik (2009)
Yrd. Doç. Dr. Savaş SARIÖZKAN
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi
S
Süt, doğduktan sonra ilk tattığımız, hayatın ilk 6 ayında tek başına büyüme ve gelişmemizi sağlayan, yaşam boyu tüketilebilecek önemli
bir hayvansal üründür. Ayrıca esansiyel
amino asit, protein (%3-3,5), vitamin
(A, D, E, K) ve mineral (kalsiyum, fosfor,
potasyum) bakımından zengin bir
besindir. Süt proteini, yumurtadan
sonra en yüksek biyolojik değere (sindirilebilirliğe) sahip hayvansal bir proteindir.
Çiğ olarak tüketilebildiği gibi, işlenerek
süttozu, peynir, yoğurt, ayran ve yağa
dönüştürülebilen, pasta-börek-yemek ve
tatlı yapımında, kozmetik sanayinde vb.
birden fazla alanda kullanılabilen çok
yönlü hayvansal bir üründür. Bu nedenlere bağlı olarak süt, önemli ve ayrıcalıklı bir hayvansal üründür.
Sağlıklı ve dengeli beslenmeden bahsedebilmek için:
• Günlük tüketilmesi gereken toplam
protein miktarı en az 70 gr. olmalıdır.
• Ancak günlük 70 gr. protein alan her
kişi sağlıklı ve dengeli besleniyor diyemeyiz.
• Bunun yarıya yakını da (%40-50) hayvansal kökenli olmalıdır.
• Sonuç olarak, erişkin bir insanın günlük tüketmesi gereken toplam 70 gr. proteinin en az 30-35 gr.’nın hayvansal kaynaklı protein olması gerekmektedir.
• Gelişmiş ülkelerde hayvansal protein
tüketimi 50-70 gr. arasında iken, ülkemizde maalesef 26 gr.’dır (Dünya ortalaması 24 gr.’dır)
• Ülkemizde yaşanan hayvansal protein
açığını kapatabilmenin en kısa yolu,
yumurta ve süt gibi ucuz ve biyolojik
değeri yüksek olan hayvansal ürünlerin
tüketiminden geçmektedir.
2009 verilerine göre, Türkiye yıllık 11,6
milyon ton inek sütü üretimi ile dünya
ülkeleri arasında 10. sırada bulunmakta
ve dünya toplam inek sütü üretiminden
%2 pay almaktadır.
HOLLANDA
Sağılan İnek Sayısı (baş)
4.133.148
1.562.000
Üretilen Süt Miktarı (ton)
11.583.313
11.468.570
2.802
7.342
Verimlilik (lt/inek)
Hollanda’da
sağılan
inek
sayısı
Türkiye’nin 1/3’ü kadar olduğu halde, yıllık 1 inekten elde edilen süt miktarı
Türkiye’nin yaklaşık 3 katıdır.
Nüfusu dikkate aldığımızda, Türkiye’de
yıllık kişi başına düşen inek sütü üretimi
160 kg, Hollanda’da 700 kg’dır.
Süt tüketimi açısından, Türkiye’de yıllık
kişi başına düşen işlenmiş süt tüketimi
25-30 kg, Hollanda’da 84 kg’dır.
Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde genellikle kişi başına düşen
milli gelir bir ölçü olarak kullanılmaktadır. Ancak kişi başına tüketilen hayvansal
Not: Hollanda’nın yüzölçümü 41.526 km2’dir
(yaklaşık Konya ili kadar veya Türkiye’nin 1/20’si kadardır)
Toplam İnek
Sütü Üretimi (ton)
Dünya Üretiminden
Aldığı Pay (%)
Dünya
580.481.508
100,0
Avrupa Birliği (27)
148.086.300
25,5
ABD
85.859.410
14,8
Hindistan
45.140.000
7,8
Çin
36.115.665
6,2
Rusya
32.325.809
5,6
11.583.313
2,0
Türkiye
TÜRKİYE
Türkiye ve Hollanda’da
süt sığırcılığı
Tablo 1. Dünya toplam inek sütü üretiminde ülkelerin payı (2009)
Ülkeler
PARAMETRELER
• İşletme sayısı yerine, işletme başına
düşen hayvan sayısı arttırılarak ölçeğe
göre artan getiriden faydalanma yoluna
gidilmelidir.
müdahale fiyatı (taban) ve hedef fiyat
(tavan) açıklanmaktadır. Bu sayede üretici sütünü taban fiyatın altında satmayacağını, tüketici de tavan fiyatın üzerinde satın almayacağını bilmektedir.
Ayrıca Hollanda’da üretilen sütün %9095’i sanayide işlenmektedir. Hollanda’da
süt-yem paritesi 1:2’dir (yani üretici 1 lt.
süt satarak 2 kg yem satın alabilmektedir)
Türkiye’de çoğu üründe olduğu gibi
sütte de istikrarlı bir pazarlama ve piyasa
yapısı yoktur. Üreticiler çoğu zaman
maliyetlerin altında satış yapmakta ve
üretimi bırakmaktadır. Bu durum üreticilerin güvenini sarsmakta, yeni yatırımlar
• Hayvan sayısı yerine, hayvan başına
elde edilen verimliliğin arttırılması
gerekmektedir.
• Üreticilere maliyetine veya zararına süt
sattırmak yerine, refah düzeyi ve karlılığı
arttıracak önlemler alınmalıdır.
• Tüketiciler daha fazla süt tüketim alışkanlığını kazanmak için (başta çocuk,
hamile bayan ve tüm yaşlılar olmak
üzere) sütün yararları konusunda bilgilendirilmelidir.
• Kısa vadeli ve popülist politikalar
üretip günü kurtarmak yerine uzun
vadeli, istikrarlı ve ulusal çıkarları göz
önünde bulunduran kalıcı politikalar
üretilmelidir. ■
• Hayvancılık, maliyetlere hakim olma sanatıdır.
8
Mayıs - Haziran 2011
yapmasını ve kaliteli-hijyenik üretime
yönelmesini engellemektedir. Üretilen
sütün %25-30’u sanayide işlenmektedir.
Süt-yem paritesi 1:1-1,5’tur.
protein miktarı da en az bunun kadar
geçerli bir ölçü olarak kabul edilmektedir.
İşletme yapıları yönünden, Türkiye’de
süt sığırcılığı yapan işletmelerin % 80’i
10 başın altındadır. Hollanda’da işletme
başına düşen ortalama hayvan sayısı ise
50 baştır.
Pazarlama ve piyasa yapısı yönünden,
Hollanda’da (AB) süt için her 6 ayda bir
Sonuç
UZMAN GÖRÜŞÜ
Kolostrometre ile kolostrum kalitesinin belirlenmesi
Buzağıların
ilk 2 ay beslenmesi
Araş. Gör. Arda KOVANLIKAYA
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları A.B.D
Y
urt dışından ithal edilen düvelerin belirli bir süre sonunda doğurmalarını takiben sürü yönetiminde en önemli unsurlardan biri, buzağıların bakım ve beslemesi olacaktır.
Bilindiği üzere, buzağılara ancak doğru
bir bakım ve besleme uygulandığında
genetik özellikleri ortaya çıkmaktadır.
Yanlış bir bakım ve besleme ile ne yazık
ki, buzağılarınız işletmenize kar değil
zarar olarak yansıyacaktır. Sizlere buzağı
beslenmesinde önemli olan dönemlerden biri olan ilk 2 aylık beslemeden bahsetmek istiyorum. Buzağılarınızın sağlıklı
olması için gereken 5 ana unsur:
1) Buzağıların immün sistemini mümkün olduğunca çabuk oluşturmak
2) Doğum padoğu ve buzağı kulübesindeki mikrobiyel yükü azaltmak
3) Doğum stresini mümkün olduğunca
azaltmak
4) Doğru besleme
5) Hasta olan buzağılar için doğru tedavi
yöntemini seçme
Sürünüzün doğum tarihi yaklaştıkça
mümkün olduğunca yönetimsel planlamanızı bitirmeniz gerekmektedir. Hangi
tarihler arasında doğumlarınız fazla ise o
tarihlerdeki kulübe yönetiminizi önceden planlamanız ve yeni kulübe satın
almanız gerekmektedir. Bilindiği üzere
buzağıların doğar doğmaz aynı ortamda
bulunmaları hastalıkların yayılması açısından dezavantaj yaratabilmektedir.
Doğum anında sırasıyla yapılması gereken işlemler:
1) Yüz ve ağız bölgesindeki muköz sıvı
uzaklaştırılmalıdır.
2) Solunumun başladığından emin olun.
Eğer solunum başlamadıysa parmağınızla burnunu karıştırın ya da buzağının
suratına soğuk su atın.
3) Doğum sırasında oluşmuş yaralanmaları kontrol edin.
4) Annenin yalamadığı ve kurulamadığı
durumlarda buzağıyı güzelce kurutun.
5) Kolostrumu mümkün olduğunca
erken temin edin.
6) Buzağıyı annesinden mümkün olduğunca çabuk ayırın, bu sürenin 12 saati
geçmemesine dikkat edin.
7) Göbek kordonunu %7’lik iodin ile yıkayın.
Doğum sonrası (zaman)
Hemen doğum sonrası
6 saat sonra
12 saat sonra
24 saat sonra
36 saat sonra
8) Buzağının doğum kayıtlarını düzenli
bir şekilde tutun.
Kolostrum (Ağız sütü)
beslemesi
Bilindiği üzere buzağılar hayata steril bir
şekilde gelmektedir ve bağışıklık sistemleri gelişmemiştir. Bu bağlamda, buzağılara sağlanacak ilk pasif bağışıklık sistemi
kolostrum yolu ile olmaktadır. Kolostrum
yüksek oranda protein, yağ, mineral ve
immünglobulin içermektedir. Bu besin
maddelerinin yüksekliğinin yanı sıra laktoz oranının düşük olması, buzağılar için
ishal yaratmaması açısından önemli bir
noktadır. Unutulmamalıdır ki, kaliteli bir
kolostrum sadece ilk sağımdan elde edilmektedir. İlk sağımdan elde edilen bir
kolostrum yaklaşık olarak %6 seviyesinde immünglobulin içermektedir. İkinci ve
üçüncü sağımlarda bu rakam gitgide
düşmektedir. İnek sütünde ise bu değer
%0.1 civarındadır. Aşağıdaki tablodan da
anlaşılacağı üzere, inek sütünün kompozisyonu doğum sonrasında başlayarak
günden güne değişmektedir. Buzağılara
doğum sonrası ilk 30 dakika içinde en az
2 lt. kolostrum içirilmelidir. Çünkü
doğum anında bağırsak mukozasının
büyük çaplı proteinleri emebilme yeteneği bulunmaktadır. Ancak bu yetenek
24-36 saat içinde yitirilmektedir. Bu bağlamda, buzağılara özellikle ilk 24 saat
içinde canlı ağırlıklarının %10’u kadar
kolostrum içirilmelidir. Buzağılar kolostrumda bulunan tripsin inhibütörü sayesinde kolostrumun içerdiği immünglobulinlerden yararlanabilmektedir.
Buzağılara doğar doğmaz içirilen ağız
sütünü takiben 6-9 saat içinde tekrar
ağız sütü içirilmelidir. Bu program takip
edilerek ilk 24 saat içinde içirilmesi gereken ağız sütü 3-4 öğünde verilebilir.
Ancak kolostrumun soğuk içirilmesi
doğru bir yöntem değildir, bu bağlamda
kolostrumun 38-39⁰C’nin altında olduğu
durumlarda sıcak bir kovanın içine biberon batırılarak bu ısının yükseltilmesi
gerekmektedir.
Buzağılarda pasif bağışıklığın oluşmasında sadece kolostrum içirilmesi yeterli
değildir. İçirilen kolostrumun kalitesi de
büyük önem taşımaktadır. Kolostrum
kalitesi kolostrometre ile ölçülebilmektedir. Kolostrometrenin temel çalışma
prensibi, kolostrumun öz kütlesinin belirlenmesine dayanmaktadır. Kaliteli bir
kolostruma kolostrometre atıldığı zaman,
yeşil alana kadar batacaktır. Yeşil alanda
ise bu kolostrumda ortalama 50mg Ig/ml
ya da daha üstünde bir değer olduğu
anlaşılabilir. Sarı alanda (orta kalite) 2250 mg Ig/ml, kırmıza alanda ise (düşük
kalite) 22 mg Ig/ml’den az demektir.
Buzağılarda yeterli bağışıklığın sağlanıp
sağlanamadığı kandaki Ig miktarı ile
ölçülebilir. Plazma Ig miktarının 10g/lt’
den fazla olduğu durumlarda yeterli
immünite sağlanmış demektir.
Kolostrometre
4 gün - 8 hafta arası
besleme programı
İlk üç gün boyunca kolostrum ile beslenen buzağınız 4. günden itibaren süt ya
da süt ikame yemi ile beslenebilir. Süt
ikame yemleri, süt fiyatlarından ucuz
olduğu dönemlerde tercih edilen bir
yöntemdir. Süt ikame yemlerinin kullanımı aynı zamanda sürü içindeki hastalıkların kontrolü anlamında da faydalı olabilmektedir. Sadece süt ya da süt ikame
yemi kullanarak buzağı beslemek, yapılacak hataların en başında gelmektedir.
Buzağı başlangıç yemini 4. günden itibaren buzağınızın önüne koymalısınız.
Bunun nedeni, rumen gelişimini sağlamaktır. Buzağıların rumen gelişimini
sağlayacak başlıca iki uçucu yağ asidi
vardır. Bunlar bütirik ve propiyonik asitlerdir. Rumen papillalarının gelişimi
daha çok bütirik asit vasıtasıyla olmaktadır. Bu bağlamda, buzağılara 4. günden
itibaren özellikle tahıl grubu içeren yemlerin verilmesi önem taşımaktadır.
Buzağıların rumenlerinin papilla gelişimi
kadar kassal gelişimi de önem taşımaktadır. Dolayısıyla ruminantlara sütten
kesim döneminden sonra ya da 5. haftanın sonunda kaliteli kaba yem verilebilir.
Kaliteli kaba yem olarak yoncanın seçilmesi doğru bir tercih olacaktır.
Sütten kesim dönemi, buzağıların hayatında önemli bir rol oynamaktadır.
Genelde sıvı besin maddeleri tüketmeye
Globulin (%)
Yağ (%)
Laktoz (%)
Kül (%)
11,07
6,60
2,86
1,91
1,32
6,55
7,82
4,10
3,64
3,58
2,9
3,29
3,88
3,82
3,68
1,22
0,97
0,88
0,85
0,84
alışmış buzağıların hayatından sütün
tamamen çıkması önemli derecede stres
yaratabilmektedir. Bu süreci mümkün
olduğunca stresi azaltarak gerçekleştirmek gerekmektedir. Bu bağlamda, sütün
kesimine yakın dönemlerde mümkün
olduğunca hayvanlara verilen süt miktarını ya da süt ikame yemi miktarını azaltmanız gerekmektedir. Azalan süt ya da
süt ikame yemi tüketimi, buzağınızı
daha fazla buzağı başlangıç yemi tüketmeye yönlendirecektir. Genellikle sütten
kesim dönemi buzağılar 6 haftalıkken
uygulanmaktadır. Ancak burada önemli
olan kriter, buzağınızın günlük tükettiği
buzağı başlangıç yemi miktarıdır.
Buzağınız günde 750-1000 gr. kadar
buzağı başlangıç yemini 3 gün boyunca
tüketebiliyorsa buzağınızı sütten kesebilirsiniz. Buzağıların sütten kesilmesi
immün sistemlerinde depresyona neden
olabileceği için, sütten kestikten sonra
belirli bir süre yine bireysel kulübelerde
bulundurulması sağlık açısından büyük
önem taşımaktadır.
Kısaca özetleyecek olursak, buzağılarınızın sağlıklı bir hayat sürmeleri doğum
sonrası uygulayacağınız bakım ve beslemeye bağlıdır. Buzağılara ilk 2 aylık
dönem içinde kolostrum içirilmesi ve
sütten kesme dönemi büyük önem taşımaktadır. İki dönemin sağlıklı bir şekilde
aşılması, çiftliğinizin karlılığı ile doğru
orantılıdır. Bu dönemleri güzel bir şekilde atlatıp buzağı beslemek, keyifli bir
hobi haline gelecektir. Hepinize bol
kazançlı günler dilerim. ■
• Koyun sütü ve manda sütü çok besleyicidir. Arayın, bulursanız için ya da yoğurt yapın.
Mayıs - Haziran 2011
11
BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ
Tarımsal kaynakları fırsata
dönüştüren bir şirket: Agrita
Tarım ve hayvancılık sektöründe 30 yıldır yatırımlarını sürdüren Agrita; yem,
süt ve damızlık gebe düve üretimi, laboratuvar ve meyvecilik alanlarında
tarımsal kaynakları fırsata dönüştüren bir şirket olarak faaliyet gösteriyor.
T
üm hayvancılık faaliyetlerini
ISO 9001 kalite yönetim sistemi kapsamında sürdüren
Agrita, Türkiye‘nin ilk ISO 9001 belgeli büyükbaş hayvan çiftliğine
sahip… Aydın Söke’de kurulu tesislerinde 550 sağmal kapasiteli büyükbaş damızlık işletmesi, kaba yem
ihtiyacının çoğunu kendi arazilerinden karşılıyor. Ürettiği kesif yemleri
ve flake edilmiş tahılları kendi çiftliğinde kullanan Agrita, bölgedeki
büyükbaş çiftliklerine de yem satışı
yapıyor.
AB kriterlerine
uygun süt üretimi
İşletmede AB kriterlerine uygun süt
üretimi yapılıyor. 12x2 paralel sağım
sistemi ile günde üç kez sağılan hayvanların sütleri, mikrobiyolojik ve
kimyasal değerleri günlük olarak
analiz edilerek sevk ediliyor.
İşletmede gebe ve kuru dönemdeki
hayvanlar için 8 hektarlık mera
bulunuyor. Ürün izlenilebilirliğini
ön planda tutan işletmede, tüm bilgiler ve günlük iş programları kendi
geliştirdikleri bir yazılım olan Agrita
sürü yönetim programı ile takip ediliyor.
İşletmeden çıkan gübrelerin tamamı
ayrıştırılarak diğer atıklarla kompostlanıp bahçecilik ve zirai üretimde kullanılıyor. Bölgenin damızlık
gebe düve tedarikinde önemli rol
oynayan işletmede erkek buzağılar
15-20 günlük iken besi çiftliklerine
satılıyor. Agrita; tüm faaliyet alanlarında modern teknolojinin ve bilimsel yöntemlerin kullanıldığı, çevre
duyarlılığını ön planda tutan ve eğitime önem veren bir yönetim anlayışı
ile hareket ediyor. ■
• Misafirinize " Çay ya da kahve ne alırsın?" yerine, "Süt ya da yoğurt ne alırsın" deyin,
12
Mayıs - Haziran 2011
UZMAN GÖRÜŞÜ
Sığırlarda döl tutmama
(infertilite) sorunları
ve çözüm önerileri
Dr. Mustafa İşler - Gen O Tek (www.genotekvet.com)
Uzman Veteriner Hekim
S
ığırların yılda bir defa doğurması,
döl verimi (fertilite) için ideal
orandır. Buna göre düvelerin ve
ineklerin en çok iki tohumlamada gebe
kalması normal fertilite oranı olarak
kabul edilmektedir.
İki tohumlamadan sonra gebe kalmayan düveler ve ineklerde tohumlamaya
devam
edilmemeli,
infertilitenin
nedenleri teşhis edilmeli, sorun giderildikten sonra yeniden tohumlanmalıdır.
İnfertilite problemleri en çok kapalı ve
bağlı sistem ahırlarda, büyük işletmelerde ve yüksek verimli hayvanlarda
yaygın olarak görülmekte ve ekonomik
kayıplara neden olmaktadır. İşletme
karlılığı için infertiliteye neden olacak
sürü yönetimi dahil, sağlık ve besleme
koşullarının kontrol edilmesi ve fertilite
takip programlarının hazırlanması çok
önemlidir.
Sığırlarda sık rastlanan
infertilite sorunları ve
çözüm önerileri
1- Uygun zamanda yapılmayan
tohumlamalar
Tohumlama için en uygun zaman, kızgınlık başlangıcından sonraki 12-18
saatler arasıdır. Ancak kızgınlıkların %
68’i akşam 18.00’ den sabah 6.00’ ya
kadar oluşmaktadır. Akşamdan kızgınlık
gösterenlerden, sabah kızgınlığı devam
edenler için en uygun tohumlama zamanı öğleden sonradır. Ancak en uygun
zamanın tespitinde esas olan, durma
refleksi göstermesidir.Diğer bir ifadeyle,
diğer hayvanların üzerine atlamasına
izin vermesidir.
Düvelerde kızgınlığın kısa, yaşlı ineklerde
uzun sürdüğü unutulmamalıdır. Bu
nedenle düveler erken tohumlanmalı,
yaşlı ineklerde kızgınlığın uzun sürebileceği unutulmamalı ve kızgınlığı devam
edenler tekrar tohumlanmalıdır. Pratik
olarak tohumlamalar (düveler hariç)
öğleden sonraya planlanmalıdır.
Kızgınlık gün boyu 6 saat arayla izlenmeli, kızgınlığı izleyen kişiler önceden bu iş
için yetiştirilmelidir. İşletmedeki hayvanlardan muhtemel kızgınlık gösterme
döneminde (seksüel siklusun 19-21.
günleri) olacakların listesi günlük olarak
hazırlanmalı ve kızgınlık tespitini yapanlara verilmelidir. Listedeki hayvanların
davranışları izlenmelidir.
2- Hatalı tohumlamalar
Hayvanın yalnızca kimi fizyolojik ve psikolojik davranışları esas alınarak yapılan
tohumlamalara sık rastlanmaktadır.
Yeşil yemlerle beslenen hayvanlarda ve
ileri gebelerde çara akıntısı (servikal
mukus) görülür ve diğer hayvanlara
aşma refleksi gösterir. Ayrıca yalnızca
psikolojik davranış olarak diğer hayvanların üzerine aşma davranışı gösteren, ancak diğer hayvanların üzerine
aşmasına izin vermeyen (durma refleksi göstermeyen) hayvanlar kızgın değildir. Emin olmak için rektal muayene
yapılmalıdır.
3- Uterus enfeksiyonları
Doğum sırasında ve sonrasında oluşan
kontaminasyonlar, sonun geç atılması
veya müdahale ile alınması, subklinik
ve klinik metritislere neden olmaktadır.
Klinik metritisler kolay teşhis edilmektedir, ancak subklinik metritislerin teşhisi kolay değildir. Bu nedenle doğumdan sonra, tohumlamadan önceki
dönem içinde uterus içi uygun antibiyotik kullanarak, prosta-glandin ve
GnRH ile desteklenerek subklinik metritler önlenebilir.
4- Yetersiz ve
dengesiz beslenme
Yetersiz ve dengesiz beslenmeler infertilitenin en önemli nedenidir.
Rasyonların protein, enerji, vitamin
(A,D,E) ve mineral (Kalsiyum, fosfor,
bakır, kobalt, iyot, magnezyum, demir,
selenyum) yönünden yeterli ve dengeli olması gereklidir. Aşırı protein ile besleme, aşırı yağlanma, yemlerde üre
fazlalığı ve mikotoksinler infertiliteye
neden olur. Sütte veya yemde üre
aranmalı, yemler mikotoksinler yönünden kontrol edilmelidir.
5- Embriyonik ölümler
Plasenta bozukluğu, kromozom bozuklukları, yüksek ateş, toksik nedenler,
spesifik veya genel enfeksiyonlar vb.
embriyonik ölümlere neden olmaktadır. Sürü sağlığı kontrolünün yanı sıra
gebelik muayenelerinin düzenli kontrolü de önemlidir.
6- Spesifik ve
bulaşıcı hastalıklar
Sığırlarda infertiliteye ve siteriliteye
neden olan İBR/İPV, BVD, EBL, leptospira, vibriosis, mantar enfeksiyonları, trikomonas, bruselloz,
tüberküloz gibi hastalıkların kontrolü, sürü sağlığının korunması kapsamında yapılan testler ve aşılamalar
düzenli olmalıdır. ■
şaşıracak ama mutlu olacaktır.
Mayıs - Haziran 2011
13
UZMAN GÖRÜŞÜ
Kene yolu ile geçen önemli
hastalıklar ve kene mücadelesi
Prof. Dr. Sezgin ŞENTÜRK - [email protected]
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hayvan Hastanesi Başhekimi
K
eneler, sivrisineklerden sonra en
çok hastalık bulaştıran vektörlerdir. Türkiye’de ve dünyada keneler her geçen gün daha büyük bir sorun
haline gelmektedir. Ülkemizde son aylarda prevalansı artan kırım-kongo kanamalı ateşi hastalığı da kene yolu ile
geçen birçok hastalığın önemini ciddi bir
şekilde ortaya koymuştur. Ülkemiz birçok
kenenin gelişimini sağlama olanağına
sahip bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Yalnızca insan sağlığı açısından
değil, ülke hayvancılığımızı da olumsuz
yönde etkileyerek özellikle sığır, koyun
ve keçi yetiştiriciliğinde büyük maddimanevi kayıpların oluşumuna neden
olmaktadır.
Keneler, hayvan ve insan hastalığına etki
eden birçok mikrobiyel etkeni taşımalarının yanı sıra kendileri de doğrudan hayvanlarda kansızlık, zayıflama, stres oluşturmalarına bağlı olarak süt ve döl veriminde düşmelerin yaşanmasına neden
olmaktadır. Uzun yıllardan beri bilinmekle beraber son yıllarda güncel hale gelen
ve ülkemizde önemsenecek oranda
insan ölümlerine neden olan; yüksek
ateş, şiddetli baş ağrısı, deride kızarıklık
ve kanama bozuklukları gibi belirtilerle
kendisini gösteren kırım-kongo kanamalı ateşi, keneler yolu ile geçen hastalıklar
yönünden buzdağının görünen kısmını
oluşturmaktadır. Şu ana kadar bu hastalık sığırlarda klinik bir belirtiye yol açmamasına rağmen bilinen bir gerçek vardır
ki, o da sığırların virüsü taşıyıcı özelliklerinin olmasıdır. Keneler yolu ile bhanja,
thogoto, dhori vb. virüslerinin yol açtığı
birçok viral hastalık insanlara taşınmaktadır. Ülke hayvancılığımızı olumsuz
yönde etkileyen önemli hastalıklar babesiosis, anaplasmosis ve theileriosis’tir.
Babesiosis, ülkemizde yaygın olarak
görülmektedir. Yüksek ateş, kansızlık,
ikter sarılık ve kanlı idrar yapma belirtileri ile seyreden bir protozoon hastalığıdır.
Ülkemizde her yörede görülmektedir.
Keneler aracılığıyla bulaşan bu etkenler,
alyuvarların içinde tek veya çift olarak
bulunur. Etkenler, kenenin vücudunda
çoğalıp enfeksiyon yeteneği kazanırlar
ve hayvanları emerken enfekte paraziti
hayvana bulaştırırlar.
Hastalık ilkbahar sonlarında, yaz aylarında ve sonbaharın ilk haftalarında daha
yaygın olarak meydana gelir. Hastalığın
yoğun görüldüğü bölgelerde doğan yavrularda ağız sütünün yeterince alınması,
uzun bir dönem hastalıktan korur veya
buzağılar genellikle hastalığı çok hafif
atlatırlar. Yaşlı hayvanlarda yetersiz besleme, gebelik, yüksek süt verimi, nakil
stresi sonucu bağışıklığın kırılmasından
dolayı şiddetli seyredebilir. 6 aylıktan
küçüklerde nadir olarak rastlanır, çünkü
anneden kolostrum (Ağız sütü) yoluyla
alınan antikorlar buzağıyı 5-6 ay kadar
korumaya yeterlidir. Hastalığı atlatanlar
da bağışıklık kazanırlar. Hastalık, anaplazmosis veya theileriosis ile beraber
meydana gelirse daha şiddetli seyreder.
Hastalığın belirtileri, hastalığı taşıyan
kene sayısına ve hayvanın direncine göre
değişiklik gösterir. İlk belirti yüksek ateş,
durgunluk, iştahsızlık, işkembe hareketlerinin durması, nabız ve solunum sayısının artışı gibi genel bulgulardır. Koyu kırmızı renkte idrar yapma, kansızlık ve sarılık belirgindir. Sallantılı yürüyüş, titremeler, kıllarda ürperme ve sürünün gerisinde kalma gibi bulgular mevcuttur. Süt
verimi ilk günden itibaren azalmaya başlar. Gebelerde yüksek ateşten dolayı
yavru atma söz konusudur. Ölüm oranı
değişkendir. Kene mevsiminde çıkması
ve yukarıdaki belirtilerin görülmesi bu
hastalığı akla getirir. Ama kesin teşhis
için laboratuvar muayenesi gereklidir.
Erken dönemde tedavi şansı yüksektir.
Kene ile mücadele en önemli korunma
yöntemidir.
Theileriosis, bazı yörelerde halk arasında
sıtma olarak da bilinmektedir. Hastalığın
yerleşik olduğu bölgelerde sığırlardaki
ölüm oranı %10-20 düzeyinde seyretmekle beraber bölgeye yeni getirilen
hayvanlarda ölüm oranı %90’lara kadar
çıkabilmektedir. Hastalık kene aktivitesinin yüksek olduğu yaz aylarında çok sık
oluşur. Hastalığı atlatanlar, uzun süre
bağışık durumda kalmakla beraber hastalığın
taşıyıcısı
konumundadır.
Hastalığa yakalanan hayvanlarda yüksek
ateş, kansızlık, koyu renkte ishal, burun
kanaması, deride kanama odaklarını
kapsayan kanama bozuklukları, süt veriminde hızlı düşme, tam iştahsızlık ve
kenenin ısırdığı taraftaki bezelerde oluşan büyüme önemli bulgulardır.
Babesiosis’te belirtilen hazırlayıcı faktörler bu hastalık için de geçerlidir.
Anaplasmosis, diğer iki hastalığa göre
Güney Marmara bölgesinde daha sık
görülmektedir. Bu hastalık da diğerleri
gibi keneler yolu ile geçebilmektedir.
Enfeksiyonun sık görüldüğü bölgelerde,
annenin ağız sütünde hastalığa karşı
yüksek oranda koruyucu maddelerin
bulunması buzağıları hastalığa karşı
dirençli yapar. Buzağılar genellikle hastalığı çok hafif atlatırlar. Yaşlı hayvanlarda
yetersiz besleme, gebelik, yüksek süt
verimi, nakil stresi sonucu bağışıklığın
kırılmasından dolayı şiddetli seyredebilir.
Hastalığın fazla görüldüğü bölgelerde
yavrular hastalığı hafif atlatarak bağışık
hale gelirler. Hastalık keneler ile bulaşır,
sokucu sineklerle de bulaşma meydana
gelebilir. Kenelerin vücudunda uzun süre
canlı kalabilen etken sinekler, ancak bir
iki saat canlılığını koruyabilir. Hastalık,
steril olmayan alet ve malzemelerle,
enjektör kanülleri ve kan nakilleri ile de
bulaşabilir.
Bu hastalık çok şiddetli kansızlık ile seyreden bir hastalıktır. Hastalık ortalama 34 hafta sürer. Beden ısısında artış, durgunluk, iştahsızlık, nabız ve solunum
sayısındaki artış gibi genel bulgularla
başlar. Beden ısısı inişli-çıkışlı bir seyir
takip eder. İşkembe hareketleri azalır.
Hayvanlar hareket ettirildiğinde solunum sayısı artar. Dışkı siyahımsı renktedir. Eğer hastalarda bu bulgulara ek olarak sinirsel bulgular da görülürse, birkaç
saat içinde ölüm meydana gelir. Ancak
saha şartlarında en çok kronik şekli görülür. Dalgalı ateş, solunum ve nabız sayısında artış, şiddetli kansızlık, zayıflama,
verimin düşmesi gibi bulgular birkaç haftadan 3 aya kadar sürebilir. Kesin teşhis
için laboratuvar muayenesi yapılmalıdır.
Tedaviye erken başlanıldığı takdirde
olumlu yanıt alınabilir. Hastalıktan
korunmak için kene mücadelesi yapılmalıdır. Yapılacak her uygulama için mutlaka ayrı enjektör kullanılmalıdır.
Hayvan sağlığı açısından ele aldığımızda
eklemlerde şişkinlik-topallık, kanama
bozuklukları, ateş, kansızlık, organ yetmezlikleri ve verim kayıplarına neden
olan Lyme hastalığı da keneler yolu ile
geçebilen önemli bir hastalıktır. Özellikle tavşan, kemirgen ve koyunların daha
duyarlı olduğu; insanları da etkileyebilen yüksek ateş, ishal, pnomöni, zayıflama gibi belirtilere neden olabilen
Tularemi hastalığı her zaman gündemde
olan ve bulaşmasında kenelerin de rol
oynadığı önemli diğer hastalıkları oluşturmaktadır.
Şu ana kadar keneler yolu ile bulaştığı
tespit edilen ve henüz belirlenemeyen
birçok hastalığın hayvanlarımızı ve dolayısıyla kendimizi etkilemesini engellemek amacıyla, bahar mevsimi ve kenelerin en aktif olduğu yaz ayları boyunca
yoğun bir kene mücadelesine başlamalı
ve sürdürmeliyiz. Bu mücadeleyi yaparken çevresel ilaçlama bize hiçbir fayda
sağlamayacağı gibi, oluşturduğu kalıntı
nedeniyle orta ve uzun vadede insan ve
hayvanlarda kanser ve diğer organ hastalıklarının oluşmasına neden olabilir.
Ayrıca doğal yaşama büyük zarar vererek, doğal yaşamın sürmesine olanak
sağlayan birçok böceğin (arıların vb.) ve
hayvanın ölümüne yol açabilir. Bu
nedenle çevresel ilaçlamadan ziyade,
barınak ve hayvanların ilaçlanmasına
önem vermeliyiz. Bunu yaparken çevreye ve hayvana en az zarar veren kene ilacını veteriner hekim arkadaşlarımın önerileri doğrultusunda almanız ve yine
onların önerileri doğrultusunda kullanmanız büyük önem taşımaktadır. Diğer
bir nokta da kullandığınız ilaç kaplarını
kesinlikle rastgele çevreye atmamanızdır. Bunun çevre kirliliğinin yanı sıra bir
hayvanın veya bir çocuğun o boş kutu ile
teması sonucu zehirlenmesine, hatta
ölümüne neden olabileceği unutulmamalıdır.
Kene mücadelesinde dikkat
edilmesi gereken hususlar:
• Kenelere yüksek etkili çevrede ve hayvanda kalıntı süresi en az olan akarasitlerin uygulanması
• Kullanılan ilacın süte geçmemesi veya
sütteki kalıntı süresinin en az olması ve
bu dönem süresince sütlerin kesinlikle
kullanılmaması
• Arazinin sürülmesi
• Kenelerin yerleşebileceği organik ve
diğer materyallerin hayvanların gezinme
alanlarından kaldırılması
• Hayvan barınaklarının daha fazla
güneş ışığı alması ve daha az nemli
olması
• Hayvanların bulunduğu ve gezindiği
bölgelerdeki ağaç dallarının budanması,
otların biçilmesi
• Hayvan barınaklarında kenelerin yuvalanabileceği duvar çatlaklarının kapatılması
• Barınakları ilaçlamadan önce hayvan
altlıklarının temizlenmesi ve yakılması
• Barınakların ilaçlanması sırasında içeride hayvan bulundurulmaması, yemlik ve
sulukların boşaltılması, ilaçlama yapan
kişilerin maske, gözlük ve deri ile temas
etmeyen uygun giysiler giymesi
• Hayvanların barınakların ilaçlamasını
takiben kullanma kılavuzunda belirtilen
zaman sonunda barınaklara alınması
• İlaçlama döneminin kenenin yaşam
döngüsü ile uyumlu olması
• En önemlisi rastgele bir kene mücadele ilacı değil, veteriner hekimin önerdiği
uygun akarasitlerin kullanılması
Milli servetimiz olan hayvan varlığımızın kene mücadelesi sırasında çevreye
ve doğal yaşama zarar verilmemesine
özen gösterilmelidir. Tüm yetiştiricilerimize hayırlı, bereketli ve sağlıklı kazançlar dilerim. ■
• Birini işe alırken süt içip içmediğini sorun, eğer içiyorsa ona bir şans verin. • Aklınızın
14
Mayıs - Haziran 2011
İÇİMİZDEN BİRİ
Kötü ev sahibi,
kiracıyı mülk sahibi yaparmış
Atilla CELEP
TÜSEDAD Genel Sekreteri
Ç
iğ süt taban fiyatlarındaki istikrarsızlık canımıza tak dedirtti.
Yıllardır devletin müdahale
kanunu kurmasını ve süt piyasasını
düzenleyerek bize sahip çıkmasını istedik ama olmadı. Sanayicilerden insaf
diledik olmadı.
Yemcilere etmeyin, eylemeyin dedik
olmadı. Bir türlü hiç kimseye derdimizi
anlatamadık. Geçtiğimiz senelerde
çaresizlikten ineklerimizi kestik. Şimdi
onu da alan yok, çünkü ithal et geliyor.
Peki ne yapmalıyız? Bu sarmaldan nasıl
kurtuluruz? Bunca yılımızı verdiğimiz,
bunca yatırım yaptığımız işletmelerimizi kapatıp gidecek miyiz? Hayır?
Bence birlik olup sütümüzü kendimiz
işlemeliyiz. Bu çok zor biliyorum.
Ancak başka çare kalmadı. Aslında herkes kendi işini yapmalı… Çiftçi tarımla
uğraşıp bizlere yem hammaddesi üretmeli… Bizler hayvancılığı en doğru ve
verimli şekilde yapmalıyız. Sanayici de
sütü işleyip satmalı…
Gelişmiş ülkelerde örneğin, İngiltere’de
bir üretici kooperatifi ülkenin sütünün
%55’ini işliyor, süt kapitalist ABD’de bile
üretici kooperatiflerince işlenip satılıyor. Ya da Hollanda ve Fransa’da olduğu gibi çiftlikler, küçük mandıralar
kurup kendi sütlerini kendileri işleyip
butik, niş ürünler üretiyor ve satıyorlar.
Türkiye’deki süt ürünleri pazarına baktığımızda, büyük ilk 10 markanın ürettiği
bulk (standart) ürünler dışında bir de
merdiven altı tabir edilen, kalitesiz fiyat
gözetilerek üretilen ürünler var. Oysa
halk yöresel ürünleri, yöresel tat ve lezzette, güvenerek alabileceği süt ürünlerine hasret…
Mandıra kurmak, satış ve pazarlama
ile uğraşmak, tanınmak, üretim yapmak çok maliyetli ve zor işler... Tek tek
işletmeler için maliyeti ağır olabilir.
Ancak bölgesel bazda 3-4 işletme bir
araya gelerek devletin KOBİ destekleri
ile birlikte risk ve iş yükünü paylaşabilir. Artık herkesten medet ummak yeri-
ne, kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz. Tire Kooperatifi, çok güzel bir
örnek... İzmir Belediyesi’nin verdiği
destekle okul sütü projesine başladılar, şimdi kendi üretim tesislerini kurmuş durumdalar.
Sayın başkan Mahmut Eskiyörük’ü
başarılarından dolayı kutluyorum,
açılış davetiyesi için de teşekkür ederim. İkinci güzel örnek, Bursa
Yenişehir süt üreticilerinin kırsal kalkınma desteği ile çok güzel bir üretim
tesisi kurmaları…
Ve sanıyorum ki, yakında üretime
başlanacak. Büyük işletmelerden
Saray Tarım İşletmeleri de kendi ürünlerini işleyip kendi satış mağazalarında satmaya başladı. Bu konuda çalışmaları devam eden arkadaşlar da var.
Tüm üretici arkadaşlara, bu alanda
yoğunlaşarak araştırma yapmalarını
öneriyorum. Ne demişler: “Kul sıkışmayınca, hızır yetişmezmiş.” veya
“Kötü ev sahibi, kiracısını mülk sahibi
yaparmış.”
Sütünüz bol olsun...
takıldığı yerde süt için, devam edin. • Bir rivayete göre eğer süt içseydik, Ay'a ilk biz çıkacaktık.
Mayıs - Haziran 2011
15
KONUK YAZAR
Çiğ sütte
vahşi piyasa düzeni
Ali Ekber YILDIRIM - www.tarimdunyasi.net
Dünya Gazetesi Tarım Yazarı
Ş
u günlerde her gün yeni bir anket
yayınlanıyor. Araştırma kuruluşları, 11 Haziran’da yapılacak seçimin
sonucunu tahmin etmeye çalışıyor.
Bunun için farklı yöntemler uygulanıyor.
Seçim sonuçları açıklandığında kimin
yanıldığı, kimin gerçeği yakaladığı ortaya çıkacak.
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Derneği’nin (TÜSEDAD)
internet sayfasında da dikkat çekici bir
anket var. Bu, seçim anketi değil...
Hayvancılık sektörünü yakından ilgilendiren ve sonuçları bakımından çok
önemli olan süt fiyatının düşüşü ile ilgili
bir anket...
Anketin basit bir tek sorusu var: “Süt
fiyatlarının düşmesindeki sebep sizce ne
olabilir?”
a-Süt tozu desteği
b-Sütte arz fazlası
c- Çiğ sütte piyasa düzeni eksikliği
Bu yazıyı yazdığımız 4 Mayıs’a kadar 571
kişi ankete yanıt vermişti. Ankete katılanların % 61’i sütteki fiyat düşüşünün çiğ
sütte piyasa düzeni eksikliğinden kaynaklandığına inanıyor. Yaklaşık % 34’ü
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın uyguladığı süt tozu desteğinin süt fiyatını düşürdüğünü söylüyor. Yaklaşık % 6’sı ise arz
fazlası nedeniyle süt fiyatının düştüğünü
ifade ediyor. Bu basit anket bile çiğ süt
piyasasında ciddi bir sorun olduğunu
gösteriyor. Daha önce defalarca yazdığımız gibi, Türkiye’de çiğ süt fiyatı telefon-
la belirleniyor. Evet yanlış okumadınız,
çiğ süt fiyatı telefonla belirleniyor. Bir
tarafta ülke geneline yayılmış binlerce
çiğ süt üreticisi var. Diğer tarafta çiğ sütü
alan az sayıdaki sanayici ve yerel mandıralar var.
Süt sanayicileri ile üreticinin temsilcisi
konumundaki Köy-Koop arasında 3 aylık
dönemler itibarıyla ihale yapılıyor.
İhalede çiğ süt alım fiyatı belirleniyor. Bu
fiyat esas alınarak ülkedeki çiğ süt fiyatı
oluşuyor, fakat 3 aylık süre dolmadan
ihale bozuluyor. Alıcılar tarafından süt
fiyatı düşürülüyor. Gerekçe ise hep
aynı… “Arz fazlası var. Sütü, yoğurdu,
ayranı, peyniri satamıyoruz.”
Sanayici, çiğ süt aldığı üreticiyi veya kooperatifi telefonla arayarak “Süt fiyatını
düşürdüm” diyor. Üreticinin yapacağı
hiçbir şey yok... İneği sağmak ve düşük
fiyatla da olsa sütü satmak zorunda...
Başka alternatifi yok… Sanayici, kimi
zaman fiyat düşüşünü geriye dönük
uyguluyor. Satışı yapılmış, ancak parası
alınmamış sütün fiyatını da düşürerek
üreticiye eksik ödeme yapıyor. Bunu
anlattığımız zaman sektörün dışındakiler
“Olur mu öyle şey… Burası dağ başı mı,
mahkemeye gitsinler.” diyor. Gerçekten
de oluyor böyle şeyler ve hiç kimse mahkemeye gitmiyor. Kimi zaman sanayiciler
kendi aralarında anlaşarak üreticinin
sütünü bırakıyor, almıyor. Sütü alan yeni
alıcı, kalite prim desteğini kesiyor ve
farklı şartlar dayatıyor. Üreticinin itiraz
etme hakkı olmadığı gibi, alınmayan
sütü değerlendirme şansı da yok… Bu
nedenle üretici, süt sanayicisine muhtaç… Devlet müdahalesi de olmayınca
zaten girdilere para yetiştiremeyen, hak
ettiği destekleri zamanında alamayan
çiğ süt üreticileri üretim yapamaz duruma geliyor. Hayvanını istemeyerek de
olsa satmak zorunda kalıyor veya kesiyor. 2008’de böyle oldu ve bugün devam
eden et krizi bu sürecin sonucunda
yaşandı.
Çiğ sütte deyim yerindeyse vahşi bir
piyasa düzeni uygulanıyor. Az sayıdaki
sanayici, istediği gibi piyasayı yönlendiriyor. Rekabet Kurumu da bütün bu gelişmeleri sessiz sedasız izliyor. Oysa anlaşarak fiyat belirlemek ve süt bırakmak var.
Anlaşarak kalite primini düşürmek ve
üreticiden geriye dönük fiyat düşürmek
var. Rekabetin tüm ilkeleri ihlal ediliyor,
üretici korumasız… Milyonlarca dolarlık
yatırım yapanlar bile sanayiciye muhtaç… Sanayici, fiyatı nasıl belirlerse ona
uymak zorunda kalıyor.
Geçmişte Süt Endüstrisi Kurumu (SEK)
vardı. Üreticinin sigortası gibi çalışırdı.
Piyasayı düzenler, fiyatın düşürülmesini
önlerdi. Üreticinin üretime devam etmesinin teminatıydı. Bu kurum özelleştirildi
ve piyasayı düzenleyici bir kurum oluşturulmadı. 2010 yılında Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehdi Eker, sütte müdahale
kuruluşu kurulacağını söylemesine rağmen somut bir adım atılmadı. Bu görev,
Ulusal Süt Konseyi’ne verildi. Fakat kon-
seyin işleyişi ve mali yapısı bunu yapacak
güce sahip değil...
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ithal edilen
süt tozunun iç piyasada üretilmesi için
sanayiciye ton başına 2 bin 450 lira destek vererek sorunu çözmeye çalıştı.
Ancak sorun daha da derinleşti. Çünkü
çiğ süt fiyatını düşürenlerle devletten
süt tozu desteği alarak süt tozu üretenler aynı firmalar… Süt tozu ithalatı yerine sütün iç piyasadan toplanarak toza
dönüştürülmesi ne kadar doğru bir
kararsa, bu görevi sanayicilere vermek o
kadar yanlış bir karar... Elinde devlet
destekli süt tozu olan sanayici piyasadan
niye süt alsın ki? Elindeki süt tozu silahını kullanarak istediği zaman ve istediği
fiyata süt alır. Burada şaşırtıcı olan, süt
tozu desteğinin üreticiye veriliyor gibi
sunulması… Üreticinin sütünü almak
için süt tozu desteği veriliyor gibi görünse de bundan üretici zarar görüyor.
Nitekim TÜSEDAD’ın anketine yanıt
verenlerin %34’ü süt fiyatındaki düşüşün nedeninin süt tozu desteği olduğunu söylüyor. Süt tozu desteğini sanayici
alıyor, bununla yetinmeyip çiğ süt fiyatını düşürerek üreticiye yapılan süt primini de fazlasıyla üreticiden alıyor. Devlet
üreticiyi desteklediğini zannederek,
dolaylı olarak sanayicileri desteklemiş
oluyor. Çözüm, süt tozu üretimi ve dağıtımının bir kurum aracılığı ile yapılmasıdır. Vahşi piyasa düzeninin ortadan kaldırılması için bu şart... Kaldı ki,
Türkiye’nin müzakere sürecini yürüttüğü
Avrupa Birliği’nde de piyasa düzenini
sağlayan böyle bir kurumsal yapı var.
Eğer bu yapı oluşturulamazsa sıfır faizli
kredi ile kurulan çok sayıdaki işletmenin
de üretime dahil olmasıyla bugünden
çok daha fazla süt üretimi olacağı için
sorun daha da büyüyecek ve çözüm bulmak daha zor olacaktır. Özetle, çiğ sütte
vahşi piyasa düzeninin sona ermesi için
Süt Endüstrisi Kurumu benzeri kamu
niteliğinde bir piyasa düzenleyici kuruluşun hemen kurulması gerekiyor. ■
• Eğer bir işyeri çalışanlarına çay molası yerine süt molası verirse, o işyerinde verimlilik artar.
16
Mayıs - Haziran 2011
BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ
Yıldırım Hayvancılık,
yatırımlarına devam ediyor
Yıldırım Hayvancılık, 2007
yılında Kırklareli ili Lüleburgaz
ilçesi Ceylanköy’de toplam
25.000 m2 arazi üzerine
kuruldu. 30 gebe düve ile iş
hayatına başlayan işletmede
bugün itibarıyla 90’ı sağmal,
135 anaç inek, 40’ı gebe 60’ı
boğa altı 100 düve ve 25 adet
buzağı olmak üzere toplam
260 baş hayvan bulunuyor.
Ş
u an tamamen hijyenik şartlarda el
değmeden günlük 3000 lt. civarında süt üretiliyor. İşletmenin hedefi
200 sağmal ile 5000 lt. süt kapasitesine
ulaşmak, hastalıklardan ari ve onaylı bir
çiftlik haline gelmek…
İşletmede halihazırda bir yarı zamanlı
danışman veteriner hekim, bir hayvan
besleme uzmanı veteriner hekim, bir
veteriner tekniker, bir teknik eleman ve
dört işçi çalışıyor. Ortaklardan Gürcan
Yıldırım’ın 24 saat bulunduğu işletmede
2x8 balık kılçığı sağım ünitesi ve sürü
yönetim programı mevcut…
Sürü takibi bilgisayarla yapılıyor ve sürü
sağlığı için kapsamlı bir koruyucu hekimlik uygulanıyor. Ayrıca veteriner tekniker,
ayak sağlığını sürekli takip ediyor.
Yıldırım Hayvancılık, genetik yapıya
büyük önem veriyor. Gelecekte işletmenin en önemli gelir kaynaklarından birinin kaliteli damızlık düve satışı olacağı
öngörülüyor.
Kaliteli kaba yem ihtiyacı
Günümüzde her işletmede kaliteli kaba
yeme ihtiyaç duyuluyor. İşletme, bu ihtiyacı giderebilmek için kaba yemin yarısını kendi imkanları ile üretiyor.
Hedeflerden biri de bu ihtiyacın tamamını üretebilir hale gelmek… Kesif yem
ihtiyacı ise tamamen hammadde alımı
yoluyla karşılanıyor. Rasyonun tamamı
işletmede yapılıyor ve fabrika yemi kullanılmıyor.
Yıldırım Hayvancılık; süt fiyatlarının alın
terini karşıladığı, yem hammadde fiyatlarının ucuzladığı, sektörde çalışan firma
ve insanların yüzlerinin güldüğü bir
Türkiye hayal ediyor. ■
• Otobüs, tren ve uçak yolculuklarında süt ikram eden firmalar daha çok müşteri kazanır.
18
Mayıs - Haziran 2011
AKTÜEL
Ziraat Bankası,
dünya tarım bankalarına
ev sahipliği yaptı
Dünya tarım bankaları ve Türk tarım
sektörünün önde gelen temsilcileri, Ziraat
Bankası’nın ev sahipliğinde buluştu.
U
luslararası
Tarımsal
Kredi
Konfederasyonu (CICA)’nın her
yıl düzenlenen merkez komite
toplantısı, 28 Nisan 2011 tarihinde Ziraat
Bankası’nın ev sahipliğinde İstanbul’da
gerçekleştirildi. Konfederasyon, bu toplantıların dışında her iki yılda bir farklı bir
ülkede tarım ve tarımın finansmanı konusunda dünya kongreleri düzenliyor.
Merkezi Zürih/İsviçre’de bulunan, 1932
yılında kurulan ve 23 ülkede 82 finans
kuruluşu ile bankayı bünyesinde barındıran CICA’nın, Türkiye’deki tek üyesi
Ziraat Bankası… Bankanın genel müdürü Can Akın Çağlar, aynı zamanda CICA
Merkez Komite üyeliğini de sürdürüyor.
Tarım, tarımın finansmanı ve kırsal kalkınma konularında en iyi uygulamaların
ve deneyimlerin paylaşılmasına imkan
veren bir platform olan CICA tarafından
düzenlenen organizasyon, dünya tarım
sektöründe yaşanan gelişmelerle genel
ekonomik durum ışığında tarıma finansman sağlayan üye kuruluşlar arasında
işbirliğinin arttırılması, tarımda farklı
finansman modellerinin geliştirilmesi ve
ev sahibi ülkede tarım sektörünün tanıtımının yapılmasına katkı sağlamayı hedefliyor.
Dünyanın başlıca tarım bankalarının üst
düzey yöneticilerinin yanı sıra Türk tarım
sektörüne hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile sektörün önde gelen temsilcilerinin bir araya geldiği ve 400’ün üzerinde
yerli ve yabancı katılımcıyı buluşturan
“Tarıma Küresel Bakış: Yeni Tarım
Stratejileri” konulu toplantıda; Ziraat
Bankası Yönetim Kurulu Başkanı
Muharrem Karslı, CICA ve Crédit
Agricole SA Yönetim Kurulu Başkanı
Jean-Marie Sander, TC Başbakanlık
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı
Başkanı İlker Aycı ve Tarım ve Köyişleri
Bakanımız M. Mehdi Eker tarafından
yapılan açılış konuşmalarının ardından,
Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın
Çağlar “Türkiye’de Tarımın Finansmanı
ve Ziraat Bankası’nın Rolü”, Credit
Agricole Baş Ekonomisti ve Ekonomik
Araştırmalar Başkanı Jean Paul Betbeze
“Dünyadaki Ekonomik Durum ve
Beklentiler”, TBMM Tarım Komisyonu
Başkanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi
“Türkiye’de Tarımsal Yatırım Fırsatları
Bölgesel Kalkınma Projeleri: GAP, DAP,
KOP”, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı
Behçet Homurlu “Sektör Gözüyle Tarım
ve Tarımın Finansmanı”, Prof. Jean
Marcou “Tarihsel ve Jeopolitik Sunum ve
Geleceğe Dair Beklentiler”, FAO
Türkiye Temsilcisi Mustapha M.
Sinaceur, BM Gıda ve Tarım Örgütü
Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi
Ekonomisti Guljahan Kurbanova ve
Sussex Üniversitesi Gelişim Çalışmaları
Enstitüsü’nden Dr. Martin Greley “Gıda
Güvenliği”, Hamburg Teknoloji Üniversitesi Çevresel Teknoloji Enstitüsü’nden
Prof. Martin Kaltschmitt “Tarımda
Yenilenebilir
Enerji
KullanımıOlanaklar ve Kısıtlar” konulu sunumlar
gerçekleştirdi. Toplantıda özellikle tarımın finansmanı konusu ele alındı. Ziraat
Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar
tarafından yapılan sunumda Ziraat
Bankası’nın 148 yıldır tarımı finanse ettiği, bankanın son yıllarda artan performansı sonucunda Türk çiftçisine yaklaşık
39 milyar TL’lik kredi verildiği, 2010
yılında haftalık ortalama 265 milyon TL.
olan tarımsal kredi kullandırımının 2011
yılında 380 milyon TL’ye ulaştığı, özellikle tarımsal yatırımlara verilen desteğin
yıllar itibarıyla artış gösterdiği, bu doğrultuda bankanın tarımsal kredi portföyü
içinde 2002 yılında %5 olan projeli yatırım kredilerinin ağırlığının 2010 yılında
%41’e ulaştığı vurgulandı. Ayrıca 200’ün
üzerinde farklı üretim konusunda kullandırılan tarımsal kredi ile her türlü tarımsal üretime finansman desteği sağlandığı
ifade edildi. ■
Mayıs - Haziran 2011
19
UZMAN GÖRÜŞÜ
Türkiye ve AB süt sığırcılığının
işletme ölçeği açısından
karşılaştırması
İlkay DELLAL
Doç. Dr. A. Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi
T
ürkiye’nin tarımı, tam üyelik
sürecinin devam ettiği AB’nin
tarımı ile karşılaştırıldığında,
genellikle tarımsal yapıdaki ve verimlilikteki farklılıklar ulusal ortalama veriler
esas alınarak değerlendirilmektedir.
Oysa, Türkiye’nin coğrafi yapısı ve iklim
özellikleri nedeniyle bölgeler arasında
tarımsal üretim açısından önemli farklılıkların olduğu bilinmektedir. Bu
nedenle tarımsal üretim açısından benzer ülkelerin ve bölgelerin karşılaştırması daha doğru bir yaklaşımdır.
Trakya bölgesi; ülkemizdeki diğer bölgelerle karşılaştırıldığında arazinin
fazla engebeli olmaması, düzlüklerin
geniş yer kaplaması, ulaşım kolaylığı,
sulamanın yaygınlığı gibi nedenlerle
tarım açısından diğer bölgelerden daha
elverişlidir. Trakya bölgesi bitkisel üretimde olduğu kadar, hayvancılık açısından da diğer bölgelerimizden daha
üstün durumdadır. Örneğin Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine
göre, Türkiye ortalamasında hayvan
başına süt verimi 2,4 ton iken Trakya
bölgesinde 3,1 tondur.
Trakya bölgesi, Türkiye’nin süt üretiminin yaklaşık %5’ini, kültür ırkı hayvanlardan elde ettiği sütün yaklaşık
%9’unu üretmektedir. Bölgenin toplam
süt üretiminin %80’i kültür ırkı hayvanlardan, %19’u melez ırk hayvanlardan
elde edilmektedir. Yerli ırk hayvanlardan süt üretimi ise ancak %1 düzeyinde bulunmaktadır . Bölgede kültür ırkı
süt hayvancılığının öne çıkması ve süt
veriminin fazlalığı gibi kriterler esas
alındığında, Trakya bölgesinin AB ile
karşılaştırması daha uygun görülmektedir. Bu nedenle AB ve Türkiye için
işletme ölçeklerinin karşılaştırmasını
yaptığımız bu çalışmada Trakya bölgesi
esas alınmıştır.
Trakya bölgesinde süt sığırcılığı üretiminin ekonomik analizi konusunda yapılan bir çalışmaya göre (Şekil 2), işletmelerin %44’ü kültür ırkı ve %56’sı melez
ırk hayvanlarla üretim faaliyetini sürdürmektedir. Bölgedeki süt sığırcılığı üretim faaliyetinde bulunan işletmelerin
sürü büyüklüğünün 10 baş olduğu
(BBHB’ne göre) ve işletmelerin yılda
ortalama 32 ton süt ürettiği belirlenmiştir. İşletmeler ortalamasında kültür ırkı
ile çalışan işletmelerin 6 baş, melez ırk
ile çalışan işletmelerin ise 5 baş sağmal
ineği
olduğu
tespit
edilmiştir.
İşletmelerdeki bir laktasyon döneminde
süt verimi ise ortalama 5.790 kg/baş
Şekil 1. AB ülkelerinde işletme başına sağmal inek sayısı (baş)
Kaynak: Eurostat
olarak bulunmuştur. Türkiye’de ortalama süt verimi 2008 yılı verilerine göre
2758 kg/baş, soy kütüğüne kayıtlı olanlarda ise 5683 kg/baş’dır. (Şekil 1) Buna
göre, verimlilik açısından Trakya bölgesi işletmelerinin ortalamasının hem
Türkiye hem de soy kütüğüne kayıtlı
işletmelerin ortalamasının üzerinde
olduğu tespit edilmiştir. Bölgedeki işletmelerin %65’inin 1 ile 5 baş, %21’inin 69 baş ve %14’ünün 10 baştan fazla sağmal ineği vardır. Yani işletmelerin
çoğunluğu küçük ölçeklidir. Küçük işletmelerde melez ırkla çalışanların ekonomik açıdan başarısının daha fazla olduğu, kültür ırkı hayvanların ise büyük
işletmelerde daha iyi değerlendirildiği
tespit edilmiştir. (Şekil 2) Bu bulgu da
işletmelerin tümüne kültür ırkı hayvanlar önermek yerine, ölçek büyüklüğüne
göre ırk seçimini önermenin daha
doğru olacağını işaret etmektedir.
Elde edilen bu verileri AB’deki süt işletmeleri ile karşılaştıralım. Şekil 1’de ülkeler itibarıyla süt sığırcılığı yapan işletmelerdeki ortalama sağmal inek sayısı
büyükten küçüğe doğru verilmiştir. AB
içerisinde işletme başına en fazla sağmal inek 53 baş ile yeni üyelerden
Slovakya’da bulunmaktadır. İkinci sırada
ise 27 baş ile Çek Cumhuriyeti yer almaktadır. Bu iki ülkenin daha önceden sosyalist sistem ile yönetilmesi ve devlete ait
çiftlikler nedeniyle işletme büyüklülüklerinin fazla olduğu dikkate alınırsa, AB
içinde Hollanda’nın işletme başına
düşen sağmal inek sayısında lider olduğu söylenebilir. Hollanda’yı Lüksemburg,
İngiltere, Almanya, Danimarka, Belçika
ve İsveç izlemektedir. Bu ülkelerin tümü
Avrupa’nın kuzeyinde yer almakta olup
coğrafi ve iklim avantajları nedeniyle
işletmelerindeki hayvan sayıları yani
işletme büyüklükleri fazladır. Dağlık
yapısı fazla olan ya da Akdeniz’e kıyısı
olan ülkelerde ise coğrafik yapıdan kaynaklanan nedenlerle işletme başına hayvan sayısı 10 baştan azdır. Örneğin nispeten Türkiye ile benzer coğrafik şartlara
sahip İspanya, Slovenya, Portekiz,
Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinin işletme ölçeği kuzey ülkeleri kadar büyük
değildir. Bu nedenle işletme büyüklük
karşılaştırmalarında Türkiye’nin coğrafik
yapısına benzer ülkelerin esas alınmasının daha doğru olacağı açıktır.
Türkiye’de Trakya bölgesinde kültür ırkta
6 baş, melez ırkta 5 baş sağmal inek
AB’nin benzer ülkelerinden daha fazladır. Yine AB27 (5,3 baş) ortalamasından
da fazladır.
Süt verimi açısından AB ülkeleri değerlendirildiğinde, en yüksek süt veriminin
yılda 8,5 ton ile Finlandiya’da olduğu
Şekil 2’den görülmektedir. Bunu sırasıyla İsveç (8,4 ton), Danimarka (8,1 ton),
Hollanda (7,8 ton), Almanya (7,3 ton),
Estonya (7,1 ton) ve İngiltere (7 ton)
izlemektedir. AB ülkelerinde süt verimi
büyükten küçüğe sıralandığında gelişmiş ülkelerde daha fazla süt veriminin
olması; verim üzerinde işletme büyüklü-
Şekil 2. AB ülkelerinde süt verimi (ton/baş/yıl)
Kaynak: Eurostat
• Süt içmek için zeki olmak gerekmez. Ama süt içen biri zeki olur. • Süt içmeyen çocuk tıfıl kalır.
20
Mayıs - Haziran 2011
UZMAN GÖRÜŞÜ
ğünün değil, ileri düzeylerdeki üretim
ve yetiştirme sistemlerinin daha etkili
olabileceğini göstermektedir. Türkiye’de
Trakya bölgesi süt veriminde AB27 ortalamasının (6,4 ton) altındadır, ancak
Polonya,
Romanya,
Bulgaristan,
Slovenya, Litvanya gibi ülkelerden daha
iyi durumdadır.
AB’de süt üretiminde brüt kar incelendiğinde, hem ülkeler hem de ülke içindeki
bölgeler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Şekil 3’deki haritada 2007 yılı itibarıyla AB’de süt üretiminden elde edilen
brüt kar gösterilmiştir. Brüt kara desteklemeler de dahildir. Haritadan da görülebileceği gibi, bölgeler ve özellikle ülkeler
arasında büyük farklılıklar mevcuttur.
İsveç, İngiltere ve Polonya’da alt bölgelerde homojen bir yapı görülürken,
İspanya ve İtalya’da önemli farklılıklar
mevcuttur.
Brüt karın en yüksek olduğu ülkeler,
İtalya (Campania 306 €/t, Lazio 289 €/t,
Basilicata 285 €/t and Molise 279 €/t) dır.
Romanya’nın Centru bölgesinde de
(279 €/t) brüt kar yüksektir. En düşük
brüt kar Macaristan’da Del-Alfold bölgesinde(54 €/t) bulunmuştur. Fransa ve
İsveç’te de en düşük brüt kar elde eden
bölgeler bulunmaktadır. Aquitaine (69
€/t, Fransa) ve Lan I norra (67 €/t, İsveç).
Türkiye’de aynı yıl itibarıyla Trakya bölgesinde elde edilen brüt kar Euro kuru ve
destekleme ödemeleri ile birlikte 108 €/t
civarındadır. Trakya bölgesi için hesaplanan brüt kar, bölgenin bazı AB ülkelerinden daha iyi konumda olduğunu göstermektedir.
Özetlemek gerekirse, ülkemizin AB ile
karşılaştırılmasında ulusal ortalamalar
yerine benzer bölgelerin karşılaştırılması
daha uygun olacaktır. Bu nedenle ülkemizde, bölgeler itibarıyla işletmelerin
başarısını gösteren parametrelerin tespit
edilmesine yönelik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ülkemizde pilot olarak
uygulanan çiftlik muhasebe veri ağı
(FADN) sisteminin geliştirilmesi bu açıdan önemlidir. Süt sığırcılığında verimlilik üzerinde olumlu etki gösterecek işletme ölçeği ya da hayvan ırkı konusunda
politikalar belirlenirken, bu verilerin ya
da araştırma sonuçlarının irdelenmesi
yararlı sonuçlar doğuracaktır. Çünkü
yukarıda örneğini verdiğimiz araştırmalar, küçük işletmelerin ya da melez ırk ile
çalışan işletmelerin de bazı açılardan
büyük işletmelerden ya da kültür ırkı kullanan işletmelerden avantajlı olduğunu
göstermektedir. ■
Şekil 3. AB ülkelerinde süt üretiminde brüt kar (euro/ton)
• Ağzınızın süt kokması kimseyi rahatsız etmez. • Süt içmek için üniversite mezunu olmak gerekmez.
Mayıs - Haziran 2011
21
UZMAN GÖRÜŞÜ
Sürülerde üreme yönetimine
bakış açımız nasıl olmalıdır?
Dr.Abdurrahman ÖZLÜER
Ömer Matlı Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma Merkezi
1
Tüm sürüde üreme problemi
nedeni ile kesilen hayvanların,
sürüdeki hayvan sayısına oranı
nedir? (Normal durum < %8–10 )
- Buzağılama aralığı / normal
- Gebe kalma performansı / normal
- Sürünün ortalama sağılır gün sayısı /
normal
- Üreme performansı bozukluğu nedeni
ile kesilen hayvan sayısı / ANORMAL ise
sürünün üreme performansı iyi değildir.
2- Üreme problemleri birkaç yıldır mı
devam ediyor? Yoksa son zamanlarda
mı bu kötü gelişme şekillendi?
3- Sürekli dönen ineklerin problemi
sürüde genel bir problem mi? Yoksa
sürü yöneticisi ile ilgili bir durum mu?
4- Bu durumdan hangi hayvanlar etkilenmiştir? (1.laktasyon, 2.laktasyon,
3.laktasyon vb.)
5- a- Küçük sürülerde yönetimsel olarak
yanlış gözlem yönlendirmesi olabilir.
b- Ortalama iyi olabilir fakat dağılımı
kötü olabilir.
c- Gebelik kontrolüne ne zaman karar
veriliyor?
Gebelik kararı nasıl veriliyor?
Tüm tohumlamalar kayıt altına alınıyor
mu?
d- Kesim oranları tekrar kontrol edilmelidir.
Kızgınlık tespitlerinin
değerlendirilmesi
1- İlk tohumlamaya kadar geçen gün
(Amaç 75 gün)
2- Kızgınlıklar arasında geçen süre (< 35)
3- Gönüllü bekleme süresi, yani doğum
sonrası uterus involüsyonu için beklememiz gereken süreden sonraki 20 gün için-
doğru tespit edilmesine bağlıdır. İnekler
ne zaman tohumlanıyor?
4- Suni tohumlama tekniği
a- Sperm tankında yeteri kadar gaz bulunuyor mu?
b- Sperma payeti, kanister tankın boynuna kadar çıkartılmadan çözdürme suyuna hızla ulaştırılıyor mu?
c- Semen çözdürme süresi ne kadar? (35
– 37 C 40 sn.)
d- Semen katetere yerleştirilirken soğuk
şokuna karşı önlem alınıyor mu?
e- Sperm tankında sperm yerleri yazılı
olup kolaylıkla bulunabiliyor mu?
f- Tohumlamada temiz bir vulva bölgesi
oluşturuluyor mu?
g- Sperm nereye bırakılıyor?
Üreme sağlığı ile ilgili
değerlendirmeler
de tohumlanan hayvan >%50 hedefli
olmalı. (Kızgınlıklar veya tohumlamalar
arası sürenin uzun olması tespit edilmeyen
ve kaçmış kızgınlıklar olduğunu gösterir.)
4- İlk tohumlamaya kadar geçen süre 85
günden fazla veya hayvanların bir bölümü doğum sonrası 50 gün içinde kızgınlık gösteriyorsa,
- Yönetici ilk tohumlamaları geciktiriyor
mu?
- Hayvanlar gerçek anöstrusta mı?
- VKP’leri değerlendirildiğinde laktasyondaki ineklerin %15’ inden fazlası aşırı
zayıf veya şişman mı?
- Sürünün ayak-bacak problemi yüzdesi
nedir?
- Şiddetli uterus enfeksiyonu veya purulent (irinli) uterus akıntısı var mı?
Kızgınlık takip programının
değerlendirilmesi
1- Son tohumlanan 10 inekten kaç tanesi kızgınlık hareketlerinden “durma hareketinden” sonra tohumlandılar?
2- Son tohumlanan 10 inekten kaç tanesi ikincil kızgınlık hareketleri gözlemlendikten sonra tohumlandılar?
3- Gün içinde kızgınlık takipleri ne
zaman yapılıyor?
4- Kızgınlık tespiti için ne kadar zaman
harcanıyor?
5- Sürüde kızgınlık takiplerinden sorumlu kişi veya kişiler var mı?
6- Hayvanların yürüyüş yollarındaki
zemin kaygan mı?
7- Kızgınlık gözlem zamanı yemleme
zamanı ile çakışıyor mu?
8- Görsel kızgınlık takibini destekleyen
yardımcı yöntemler var mı?
9- Tüm çalışanlar kızgınlık belirtilerini
biliyorlar mı?
10- Kızgınlıkların tespit edilmesi her çalışan için çok önemli bir öncelik mi?
Gebeliği etkileyen
faktörlerin
değerlendirilmesi
1-Tohumlama için ineklerin kızgınlık davranışlarını göstermesi bekleniyor mu?
2- Yoksa ikincil kızgınlık davranışları ve
yardımcı kızgınlık tespit yöntemleri sonrası mı tohumlama yapılıyor?
3- Durma hareketlerinden 8–12 saat
sonra
tohumlama
yapılmalıdır.
Tohumlama zamanı, kızgınlık zamanının
1- Uterus enfeksiyonu görülme oranı
nedir?
2- R.P (Eşin atılamaması) enfeksiyonu
görülme oranı nedir?
3- Abort oranı nedir?
4- Kistik ovaryum görülme oranı nedir?
5- Düvelerde boğa kullanılıyor mu?
6- İneklerde boğa kullanılıyor mu?
7- İşletme ve sürü isteyen herkes tarafından ziyaret edilebiliyor mu?
8- Repeat breeders (Sürekli dönme problemi) ineklere ne yapılıyor?
9- İneklerin doğum sonrası akıntıları
kontrol ediliyor mu? Hangi sıklıkta kim
yapıyor? Sonuçları neye göre değerlendiriliyor ve ne yapılıyor?
10- Buzağılama alanı temizliği ve altlık
malzemesi nasıl?
11- Havalandırma, su, yataklık, hava
akımı durumu, gürültü vb. nasıl?
Aşılama programı ile ilgili
değerlendirmeler
1- Buzağı döneminde Brucella aşısı yapılıyor mu?
2- Tohumlama öncesi IBR, BVD-MD,
Haemofilus aşıları yapılıyor mu?
3- Leptospira aşısı yılda 1 veya 2 kez
yapılıyor mu?
4- IBR son uygulama tarihi
BVD-MD son uygulama tarihi
H. Somnus son uygulama tarihi
Besleme programı ve
yemleme yönetiminin
değerlendirilmesi
1- VKP (Vücut kondüsyon-yağlık puanı)
2- Kuru, geçiş dönemi ve sağmallarda
rasyon programı
3- Kağıt üstündeki rasyon ile uygulanan
rasyon birbirine ne kadar uyuyor?
4- Kuru dönemde vitamin E ve selenyum
uygulaması yapılıyor mu?
5- Tüm yemlerin fiziksel kalitesi, küf ve
diğer kontaminasyonlarının kontrolü
6- KM tüketimini kontrol et, yemlik alanı ve
yemlik yönetimi ile yemlik skorlamaya bak
7- Yemleme sıklığı ve yemlik yönetimini
denetle
8- Su kalitesi ve suluk yönetimi ile suluklara ulaşma problemi var mı?
9- Yem dağıtım işi bittikten sonra yemleme vagonu içerisinde yem kalıyor mu?
Yem vagonu temiz mi?
• Arabanıza verdiğiniz değer kadar kendinize de değer veriyorsanız süt içersiniz.
22
Mayıs - Haziran 2011
GÜNCEL BİR BAKIŞ
Mısır silajı yapımı
ve kalitesine genel yaklaşım
Elif ABDULLAHOĞLU
Ziraat Mühendisi
K
aba yem kalitesini belirleyen en
temel faktörler, silaj yapılacak
ürünün en uygun olgunluk ve
nem düzeyinde hasat edilmesidir. Kaba
yemlerin belirli bir uzunlukta doğranması ile sıkıştırma ve fermantasyon
maksimize edilirken, rumen için sağlıklı selüloz kaynağı da sağlanmış olur.
Silaj yapımındaki temeli basitçe ifade
etmek gerekirse, “Hızlıca doldur, iyice
sıkıştır ve hızlıca kapat” denilebilir.
Silaj yapımı 10 temel aşamadan oluşur:
1. Silajlık ürünün belirlenmesi
2. Hasat
3. Soldurma
4. Parçalama
5. Gerekiyorsa katkı maddeleri kullanma
6. Taşıma ve doldurma
7. Sıkıştırma
8. Hava almayacak şekilde kapatma
9. Açma ve kullanma
10. Koordinasyon
Silaj yapımındaki temel amaç, silo içerisinde oksijensiz bir ortam yaratmak ve
fermantasyonun şekillenmesini sağlamaktır. İyi bir fermantasyon, doğru bir
nem seviyesine bağlıdır. Tablo 1‘ de
yonca ve mısır silajlarına uygun nem
MISIR BİTKİSİ İÇİN TAVSİYE EDİLEN TEORİK DOĞRAMA UZUNLUKLARI
Olgunluk Dönemi
%KM
Teorik Doğrama Uzunluğu
1/3 ve 1/2 süt çizgisi
1/2 süt çizgisi ve siyah hat
30-33
1 -2 cm
˃34
0.6-1.3 cm
Tablo 2
Mısır silajları için tarlada biçme yüksekliklerinin 5–7,5 cm olması önerilmektedir. Ayrıca kaba yem yönetiminizi yaparken, silaj yapacağınız kaba yeminizin
hem nem hem de kabul edilebilir teorik
doğrama uzunluklarına (TLC) karar vermeniz önemlidir. Hasat zamanı yalnızca
kaba yem partiküllerinin daha uzun
olmasını sağlar. Ülkemizde genel olarak
silaj yapılacak tüm bitkilerin doğrama
uzunlukları 0,8–2,5 cm. arasındadır.
Olgunluk dönemleri teorik doğrama
uzunlukları ve KM seviyeleri Tablo 2’deki
gibidir. (Hoard’s dairy man MİKE HUTJENS) Sütçü işletmeler mısır silajlarını
optimum fermantasyonun şekillenmesi
ile ilgili test etmelidir.
Değerlendirmelerde kullanılan parametreler ve değer aralıkları, silaj fermantasyonunun yönü hakkında önemli bir referans niteliğinde olmalıdır.
değerleri yer almaktadır.
Ülkemizde yapılan silajların büyük bir
çoğunluğunu mısır silajları oluşturmaktadır. Bunun nedeni diğer kaba yemlere
göre kuru madde içeriği, tampon kapasitesi, içerdiği karbonhidratlar bakımından avantajlı olmasıdır. Mısır silolanırken genellikle %28–42 kuru maddeli
olması ve yarısının dane içermesi istenir. Mısır bitkisinin KM içeriğinin düşük
olduğu erken dönemlerde hasat edilmesi de siloda istenmeyen fermantasyonların şekillenmesine neden olacaktır. Bu nedenle biçim zamanının da
doğru belirlenmesi gerekir. Kaba yem
tarlasının çok geç biçildiği ve çok kuru
olduğu dönemlerde gerçek bir fermantasyon gerçekleşmez ve bozulmaya
olan hassasiyet daha fazla olur. Çok yaş
TAVSİYE EDİLEN SİLAJ KURU MADDELERİ
DİKEY SİLOLAR
BANK TİPİ SİLOLAR/YIĞIN
YONCA
MISIR
35-45
32-37
32-38
30-35
Tablo 1: Hoard’s dairy man by MİKE HUTJENS
olduğu durumda ise yine istenmeyen
fermantasyon şekillenir ve son ürün olarak bütirik asit oluşur. Bu da fermantasyonun istenmeyen yönde şekillenmesinin bir göstergesidir. Ot silajlarının
%70’den fazla nem içermesi, özellikle
bütirik asit ve amonyak oluşumuna eğilimi arttırır.
Mısır silajı üretimindeki temel amacımız,
tüm aşamalarda aynı özeni göstererek
yüksek kaliteli mısır silajı üretmek ve
daha fazla enerji sağlamaktır. Doğru bir
silaj yapım tekniği ile yılın her döneminde kullanabileceğimiz değerli bir kaba
yem kaynağı elde edip işletmemizin karlılığına katkıda bulunabiliriz. ■
SİLAJLARIN FERMANTASYON PROFİLLERİ
ÖLÇÜM
KURU MADDE %
pH
LAKTİK ASİT %
ASETİK ASİT %
PROPİYONİK ASİT %
BUTİRİK ASİT %
ETHANOL (%KM)
AMONYAK(%HP)
LAKTİK / ASETİK
LAKTİK (%TOPLAM)
BAKLAGİL/OT
MISIR SİLAJI
35-50
4.3-4.7
4.0-6.0
0.5-2.5
˂0.25
˂0.25
˂1.0
˂12
˃2.5
˃70
30-35
3.8-4.2
5.0-10.0
1.0-3.0
˂0.10
˂0.10
˂3.0
˃8.0
˃3.0
˃70
• Vitamin hapları yerine süt içerseniz daha karlı çıkarsınız. • Süt ticareti yapmak yasaldır. Alın,
24
Mayıs - Haziran 2011
BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ
Avrupa’nın en modern
çiftliklerinden biri: Doğamar
Doğamar Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri, 2010 yılında İstanbul’un Çatalca ilçesinde
70 hektar alan üzerine kurulan Avrupa’nın en modern çiftliklerinden bir tanesi...
1
600 büyükbaş hayvan kapasitesine
sahip olan çiftlikte 800 adet sağmal
inek, 450 düve, 100 adet damızlık
besi ineği (angus ırkı) ve 50 adet besi
danası bulunuyor. İşletmede her biri 250
büyükbaş kapasiteli 3 adet büyük ahır,
diğerleri 25 ile 60 hayvan kapasiteli
küçük ahırlar, 2 adet doğumhane, 800
buzağı barındırabilecek ahır, tam donanımlı bir hastane ve buzağı reviri bulunuyor. Ayrıca 2 adet Delaval marka sağım-
hane (2x20 paralel ve 2x9 balık kılçığı)
sistemine sahip…
Kaliteli bir sürü elde etmek
Doğamar, 850 adet gebe düve ile başladıkları serüveni 5 yıl içinde 10.000 adet
sağmal ineğe çıkarmayı hedefliyor. Bu
büyümeyi Türkiye’nin farklı bölgelerinde kurulacak yeni çiftliklerle gerçekleştirmeyi, Çatalca’daki işletmeyi ise gelecekte tamamıyla kar amacından uzak bir
AR-GE Çiftliği’ne dönüştürmeyi planlıyor. Şu anda bunun temelleri atılmış
durumda…
Gerek besilerde uyguladıkları canlı ağırlık artışı, gerekse sürüye uyguladıkları
genetik ıslah sayesinde hayvanlarda bulunan kaliteli genleri daha da geliştirmeyi
hedefliyor.
Hayvanların konforlu bir yaşam sürdürmesi için barınaklarda ısıtma ve soğutma
sistemleri bulunuyor. Bu çalışmayla yaz
ve kış aylarında sıcak ve soğuk stresinden
korunmak mümkün olacak.
Doğamar Tarım ve Hayvancılık
İşletmeleri, daha kaliteli süt elde etmek
ve sürünün gelecek yıllardaki ıslahını
düzenlemek amacıyla İstanbul Üniversitesi ve ABD’de bulunan bir danışmanlık
şirketiyle ortak projeler üretiyor.
Kalabalık bir sürü değil, kaliteli ve nitelikli bir sürü elde etmek hedefiyle yatırımlarına devam ediyor. ■
satın ve ekonomiye can verin. • Süt içmeyen biri tutarsızdır. Kendi sağlığını düşünmüyordur.
Mayıs - Haziran 2011
25
UZMAN GÖRÜŞÜ
Verimli süt üretimi
Dr. Charles C. Stallings
Virginia Tech Üniversitesi, Sütçülük Bilimi Profesörü
Tercüme: Nadir FAYAZOFF
Kaynak: www.brillfeedformulation.com
er inekten sağlanan
sütü ayda en az bir
kez ölçerek kaydedin
H
Hangi ineklerin en yüksek verimi sağladığını bilmek için süt üretiminin ölçülmesi ve kaydedilmesi önemlidir.
Hayvanları sürüden ayırmak veya kesime göndermek gerektiğinde ilk seçilecek hayvanlar en düşük verimliler olmalıdır. Süt üretimi bilinmeden hangi ineklerin en yüksek verimi sağladıklarına
karar vermek olanaksızdır.
Döllenme ve sütten kesilme zamanlarını
belirlemek için danaların doğum tarihini
kaydedin. Danaların doğum tarihinin
doğru biçimde kaydedilmesi, süt üreticisinin her bir ineğin hangi süt verme aşamasında olduğunu bilmesini sağlar. Süt
üretimi, ineğin doğurmasından sütten
kesilmesine doğru uzanan süre içinde
değiştiğinden, kesime gönderilme kararı verilmeden önce hayvanın hangi süt
verme aşamasında olduğunu bilmek
önemlidir.
Dananın doğum tarihinin bilinmesi,
ineklerin döllendirilme ve sütten kesilme zamanlarının tayini açısından da
önemlidir. Süt sağımının başlarında
önerilen besleme miktarları, ineklerin
süt verme dönemlerinin sonuna doğru
göreceli olarak az süt ürettikleri döneme
göre daha fazla olmalıdır. Bu nedenle
besleme ve sütten kesme zamanları
hakkında karar verebilmek için süt
verme aşamasının ve döllenme tarihinin
bilinmesi gerekir.
Dölleri var olan en güçlü boğalardan
alın ve akrabalar arası döllendirmeden
kaçının. Genellikle cinsel açıdan aktif
boğaların genel değerlendirmede en
üst %20’sinin dölleri kullanılmalıdır.
Suni döllendirme; ineğin kızgınlık
zamanının tayinini, hayvanların kesinlikle gebe kalmalarını ve uygun biçimde
üremelerini süt üreticisinin kontrolü
altında sağladığı gibi, döllenme tarihi
kesin olarak bilindiğinden yaklaşık
doğurma tarihinin de tahmin edilmesine olanak verir. Doğurduktan sonra bir
ineğin gebe olmadığı günlerin sayısı
(açık günler), suni döllemenin başarı
derecesinin göstergesidir. Tipik olarak
açık günlerin sayısının 85 ile 120 gün
arasında olmasını tercih ederiz. İnekler
uzun süre boş kalırlarsa süt verme süreleri uzar ve süt verme süresinin sonuna
doğru süt verimi azalır. Bu inekler, istenilen zamanda gebe kalan ineklerden
daha az verimlidir. Genetik açıdan benzerlik taşıyan (ebeveyn ve onların bir
kuşak öncesi) inek ve boğaların eşleştirilmesinden doğan danaların süt verimi
düşük olduğundan bu uygulamadan
kaçınılmalıdır.
En yüksek verimli inekleri
en iyi yemle besleyin
Yüksek düzeyde süt üretimi için yüksek
kaliteli yem gereklidir. Buğday samanının içeriği enerji ve protein açısından
düşük olduğundan, özellikle yüksek
düzeyde süt sağlayan ineklere verilmesi
tavsiye edilmez. Yonca (alfalfa), arpa ve
mısır tam olgunlaştıkları zaman biçilmişlerse süt inekleri için kusursuz yemlerdir. En iyi yemleri en yüksek verimli
ineklere verip, daha az verimlileri
(dışardan sağlanan danaları ve süt vermeyen inekleri) daha düşük kaliteli
yemlerle besleyin.
Otların ve yemlerin analizini yapın, enerji ve protein açısından dengeli bir besin
sağlayın. Bir yemin içindeki kuru madde
(veya nem oranı), protein, selüloz ve
enerji miktarlarını bilmeden o yemin
besleme değerini bilmek olanaksızdır.
Besin değeri açısından tahıllar, protein
katkıları ve yan ürün yemlerden daha
fazla değişiklik gösterdiğinden ot çeşitleri için özellikle önemlidir. Yem kalitesini
belirlemek için periyodik testler yapılması, hangi yemleri hangi hayvan grubuna
vermek gerektiğinin tayini açısından
önemlidir. Bu analiz esnasında dengeli
bir besin rejimi belirlenmelidir. Yemdeki
enerji ve protein katkı miktarları analizin
sonuçlarına göre değiştirilebilir. Sabit bir
2:1 süt-konsantre oranı bütün koşullarda
yeterli olmayabilir. Örneğin, ABD’de yüksek konsantrasyonlu tipik mısır silajı
uygulamasında silajdaki yüksek enerji
göz önünde bulundurularak konsantre
oranı 3:1 olarak kullanılır.
Kuruda kalma zamanını
40 günden az, 80 günden
fazla düzenlemeyin
Araştırmalar, sütten kesilme ve doğurma
süresinin 40 günden az, 80 günden fazla
olduğu koşullarda takip eden süt verme
süresinde süt miktarının azaldığını göstermiştir. Meme salgı bezlerinin dinlenmesi ve gelecek süt verme süresine
hazırlanması için en az 40 gün gereklidir.
Uzatılmış sütsüz dönemler (80 günden
fazla) ineklerin şişmanlamasına ve gelecek süt verme döneminde verimlerinin
azalmasına neden olur.
Sütü, temiz ve kuru
memelerden sağın
Yüksek kaliteli süt üretiminde sağlık
önlemlerinin alınmış olması önemli bir
konudur. Yüksek miktarda bakteri içeren
süt işlem sırasında sorunlar çıkarır ve
ürünün kalitesi azalır. İnekler, meme
enfeksiyonundan (mastitis) korunmalı
ve sağılan sütün bulaşıcı özellikler taşımaması için meme uçları temiz ve kuru
olmalıdır.
İlk kez süt veren inekler
30 aydan daha yaşlı
olmamalıdır
Dışardan sağlanan hayvanların 30 aylık
olduktan sonra daha ileri bir tarihte
doğurmaları, süt elde edebilmek için
gereğinden uzun bir süre beslenmelerine neden olur. Bu, pahalı bir yöntemdir.
Daha yaşlı ineklerde beslenmede, rekabet edecek kadar iri olan 2 yaşındaki
danaların doğurmaları tercih edilmelidir.
Hemen hemen her zaman ineklerin 30
aylık olmadan doğurmaları istenilen bir
durumdur.
İlk kez süt veren ineklerin beslenmede
daha yaşlı ineklerle rekabet edebilecek
irilikte olmaları ve üretim zirvesine eriştiklerinde yaşlı ineklerin %70’i oranında
süt vermeleri gerekir.
Süt veriminde bu zirveye erişilmesi,
genellikle ineğin sağılmaya başlanmasından sonra 2. veya 3. aylarda gerçekleşir. Daha yaşlı inekler zirvede günde
50 kg. süt verirlerse, ilk kez doğuran
danaların üretim zirvesine eriştiklerinde
verdikleri süt 35 kg’dan az olmamalıdır.
Daha yaşlı ineklerle ilk kez doğuran
danaların süt verimlerinde önemli bir
fark varsa bu, danaların beslenmede
yaşlılarla rekabet edecek irilikte olmadıklarını veya genetik kalitelerinin yaşlılardan daha düşük düzeyde olduklarını
gösterir.
Bütün sürüler veya
sürüdeki bütün inekler iyi
beslenmeye veya yemlere
derhal tepki göstermez
Hasta ineklerin gıdaya, kendini iyi hisseden ve bol yem yiyen inekler kadar
çabuk reaksiyon göstermeleri beklenmemelidir. Asidoz veya yüksek asitli işkembe, toynak enfeksiyonu (laminitis), topal
inekler ve vücut ısısının yükselmesine
neden olan meme enfeksiyonu (mastitis) hastalığı bulunan inekler yemdeki
değişikliklere olumsuz reaksiyon gösterirler. İnekleri aşırı miktarda nişasta veya
hububatla beslemek asidoza neden
olduğu için yenilen yem miktarında inişçıkışlara veya azalmalara neden olur.
Yemdeki fazla nişasta ineklerin ayaklarında ağrılara da neden olduğundan,
onların yem oluğunda çevredeki diğer
ineklerle yeterince rekabet edememele-
riyle sonuçlanır. Fazla mısır silajı beslemesi de tanelerin işlenmesi, kesme
uzunlukları ve selüloz içeriği iyi ayarlanmadığında hem asidoza hem de ineklerin topallamasına neden olur. İneklerin
topallamasının yemden başka nedenleri
de olduğundan, beslenme hatasını
topallıkta aramadan önce bu konuların
incelenmesi gerekir.
Bir ineğin veya sürünün içinde bulunduğu süt verme aşaması, besindeki değişikliklere gösterdikleri tepkiler üzerinde
etkili olabilir. Erken ve bol süt veren ineklerin besindeki değişikliklere olumlu tepkisi, geç ve göreceli olarak az süt veren
ineklere göre daha güçlüdür. Sonbahar
ve kış aylarında (Eylül-Şubat) sürüye
katılan yeni ineklerin sayısı artmakta, ilkbahar ve yaz aylarında (Mayıs-Ağustos)
azalmaktadır. Bu nedenle besin değişikliğine en iyi olumlu tepki serin mevsimlere, en az olumlu tepki sıcak mevsimlere
rastlamaktadır. Yenilen yem açısından
da inekler, sıcak aylarla karşılaştırıldığında serin aylarda daha çok yem aldıklarından anlamlı bulunmaktadır.
Bir yeme gösterilen tepkinin belirlenmesinde tüketilen yem miktarı önemli
bir göstergedir. Bir yem karışımının formülasyonu yüksek düzeyde süt üretimi
için hazırlanabilir, fakat üretim hedeflerinin karşılanması için ineklerin yem
karışımını istenilen miktarda yemesi
gerekir. Ocak ayı için yayınlanan son
DHI raporu, Virginia’da bir sürüdeki
ortalama ineğin süt verme süresi içinde
9.000 kg. yani günde 31 kg. süt sağladığını bildirmektedir. Bu yüksek üretim
miktarı, ineklerin kg biriminde daha çok
yem tüketimine gereksinimleri olacağı
sonucunu doğurur. Aşağıda %3.5 yağ
içerikli süt üreten 590 kg. ağırlığındaki
bir ineğin NCR 1989’a göre, yemindeki
protein ve enerjiyle desteklenen sütünün protein ve enerji değerleri verilmektedir. Yem porsiyonu %17 protein
ve beslenmenin tümündeki kuru madde
• Polis "Alkol aldık mı?" diye sorduğunda "Süt aldık" derseniz komik olmaz ama ceza da yemezsiniz.
26
Mayıs - Haziran 2011
UZMAN GÖRÜŞÜ
14. gün .........................................%2.9
21. gün .........................................%3.4
En iyi tepki
En kötü tepki
Orta sıcaklıklarda
Sağlıklı inekler
Gövde ağırlık cetveli (GAC) 2.5-3.5
Süt alınan günler < 180
Süt veriminin ilk üçte biri
Yetişkin inekler
İlk kez süt veren iri danalar
Aşırı sıcak ve soğukta
Vücut sıcaklığı yüksek inekler
GAC <2.5 veya >4.0
Süt alınan günler > 200
Süt veriminin son üçte biri
İlk kez süt veren danalar
İlk kez süt veren küçük boylu danalar
dahil 1.69 Mcal) net enerji içermektedir. Ayrıca yemdeki protein ve enerjiyle
desteklenmiş süt miktarının neden
olduğu farklar göz önünde tutulmaktadır. Bu husus, sadece yemdeki besinlerin konsantrasyonunun değil, fiilen
tüketilen besin miktarının önemini vurgulamaktadır. Fiili tüketim, daha yüksek
düzeyde süt üretimi sağlamada en
önemli unsurdur.
Kuru dönemden sonra süt
vermeye başlama sırasında
inekler bir geçiş dönemi
geçirir. Bu aşamada besleme
miktarı arttırılmalıdır
Hoard’s Dairyman Supplement dergisinde 25 Eylül 1999’da yayımlanan
“Yüksek Verimli Sürülerin Beslenmesi”
başlıklı bir makalede, kuru madde besininin gövde ağırlığına oranı % olarak
belirlenmiştir.
Sütsüz sürenin bitiş Gövde ağırlığına
dönemi (son 21 gün)
göre %2.0
7. gün ...........................................%2.5
KM Madde
Tüketimi (kg)
Süt ineklerinin kuru maddeyle beslenmesi, kısmen üretilen süt miktarıyla
yani metabolik gereksinimle kontrol
edilir.
Süt vermeye başlamanın ilk döneminde
beslenme hızı, süt üretiminin gerisinde
kalır ve en yüksek beslenme miktarı en
yüksek süt verimini 3-4 hafta gecikmeyle takip eder.
Beslenmeyi kontrol eden veya sınırlayan diğer bir faktör, çevresel olarak
tanımladığım olaylardır. Bunlar arasında sıcak iklim koşulları vardır. Diğerleri
de sunulan yemin miktarı, yemin tadı
ve ineğin rahat konumda olmasıdır.
Bunlardan herhangi biri ineğin verimliliğini kısıtlayabilir. ■
Protein
(kg)
Süt
(gün)
Enerji
(Megakalori)
Süt
(kg)
16
2,72
27
27,0
25
18
3,06
32
30,4
31
20
3,40
36
33,8
37
22
3,74
41
37,2
42
• Bir rivayete göre eğer süt içseydik, Ay'a ilk biz çıkacaktık. • Süt bekletmeye gelmez, hemen içilir.
Mayıs - Haziran 2011
27
UZMAN GÖRÜŞÜ
Yemin süte çevrilmesinde
etkinliği arttırmak
Sylvie Andrieu / Avrupa Bölgesi Ruminant Teknik Müdürü
Alltech Avrupa Bilim Merkezi - İrlanda
T
üm dünyadaki süt üreticilerinin
hemfikir olduğu konulardan biri
de süt üretiminde artan maliyetlerdir. Dengesiz süt fiyatları ve sürekli
artan yakıt, gübre ve hammadde fiyatları çağında süt üretimiyle ilgili maliyetlerin azaltılması hiç bu kadar önemli
olmamıştı. Ekonomik realiteye karşı üreticiler farklı tepkiler göstermektedir. Bu
durumla yüzleşmenin yalnızca iki yolu
vardır: Fiyat değişkenliklerine boyun
eğerek kısa vadeli önlemler almak ve ne
olursa olsun pazarda tutunmaya çalışmak ya da erişilebilir maksimum üretim
maliyetini belirleyecek bir hedef süt
fiyatı için çalışmak ve bu maliyetin çeşitli bileşenlerini doğru belirlemek için
pragmatik bir yaklaşımda bulunmak…
Ekonomik realiteye
karşı çözüm önerileri
Bu çözümlerden ilki, genellikle uzun
vadede negatif etkilere sahip sert kararların alınmasına neden olur. İkinci
çözüm, üreticinin üretim maliyetlerini
süt fiyatıyla aynı çizgide tutabilmesi için
üretimin hangi özelliklerini kontrol altına alması gerektiğini tespit etmesini
sağlar. Bu yaklaşım çok güvenilir verilerin toplanması ve işlenmesi için ciddi
şekilde çaba sarf edilmesini gerektirir.
Yükselen süt fiyatlarının düşüşü ve
artan yem maliyetleri, en ekonomik olanın bu yaklaşım olduğunu göstermektedir. Süt fiyatları değiştirilemeyeceğine
göre, süt üreticilerinin geçen birkaç
yılda yaşanan üretim maliyeti artışını
durdurmaları gerekmektedir. (Şekil 1)
Her zaman olduğu gibi bir parametreyi
kontrol altına almanın en iyi yolu onu
takip etmektir. Süt üreticileri için bunun
anlamı, üretim maliyeti bileşenlerini bilmeleri ve bunlar üzerinde harekete geçmeleridir. 2009-2010 yıllarında bir kampanya bünyesinde Alteor Conseil (Tarım
sektörü için bir danışmanlık ve eğitim
şirketi) tarafından Fransa’daki süt çiftliklerinde yapılan bir araştırmada üretim
maliyetlerine katılan en büyük 5 bileşen
şu şekilde tespit edilmiştir: Yemleme
(%28), mekanizasyon (%22), arazi ve
yapılar (%11), genç sürü (%9) ve diğer
yapısal harcamalar (%8). Bu rakamların
sıralaması tüm Avrupa’da benzer şekildedir ve en açık şekilde, en uygun maliyetle ineklerin beslenmesi gerektiğinin
önemini vurgulamaktadır. Elbette bu,
düşünülmesi gereken tek alan değildir.
Yaşam boyu laktasyon performansı,
günlük süt verimi gibi global faktörler de
1 litre sütün maliyetini önemli ölçüde
azaltmayı sağlayacak çok önemli fırsatlardır. Bu hedefe ulaşmak için verimliliği
arttırmak, hayvan ömrünü uzatmak
ve/veya düve yetiştirme gibi verimsiz
periyodları azaltmak gerekmektedir.
Ortalama bir sürüden örnek vermek
gerekirse; 26 aylıkken süt vermeye başlamış, 305 günlük laktasyon süresince
8.000 kg. süt veren, 60 günlük kuru
dönemi olan ve 2,4 laktasyon sonra
sürüden çıkarılmış bir inek olduğunu
varsayalım. Bu inek, yaşamı boyunca
19.200 litre süt vermiştir, ancak günlük
süt verimi sadece 11,7 litredir. Eğer beslenme ile ilk buzağılama yaşı 24 aya indirilebilirse, yaşamı boyunca günlük süt
verimi 12,2 litre /gün’e çıkacaktır.
Aynı zamanda düve verim maliyeti yaklaşık 70 €/hayvan’a düşecektir ve bu da
üretim maliyetini 1.000 litre sütte 3,65
€’e düşürmekle eş değerdir. Benzer bir
yaklaşımla, yemden yararlanma %5 oranında arttırılırsa ömür boyu süt verimi
960 kg. artacaktır. Böylece ömür boyu
günlük süt verimi 12,4 litreye çıkacaktır.
Bu rakamlara bakarak, süt çiftliğinin
hedefinin yemin süte çevrilmesindeki
etkinliğin arttırılması olduğu söylenebilir. Süt ineği sürülerinde yemden yararlanma; değişkenlik faktörlerinin çok
olması ve sağımdaki gün sayısı, vücut
ağırlığı değişimi, süt kompozisyonu,
sürü yönetimi, yemin sindirilebilirliği,
sıcaklık stresi veya aktivite gibi birçok
faktörü içermesi nedeniyle çiftçilerin
sorunu, bu hayati parametreyi nasıl etkileyecekleridir. Çiftçilerin laktasyon aşamasında ve sıcaklık stresi üzerinde
küçük, sürü yönetimi üzerinde orta
düzeyde değişiklik yapabilme imkanı
vardır. Bu durumda yemden yararlanmada artışla sonuçlanan beslenme uygulamaları kolaylıkla gerçekleştirilebilir.
Üç büyük faktör
Yemin nasıl etkin bir şekilde süte çevrildiğini üç önemli faktör gösterir:
• Rasyonun dengesi, hammadde özellikleri, fiziksel özellikler ve hasat koşullarıyla bağlantılı olan yemin sindirilebilirliği
• Rumen fermentasyonunun etkinliğini
arttırmak için son derece aktif rumen
mikroorganizma popülasyonu
• Mikroflora gelişimini teşvik edecek
yeterli ve stabil bir rumen ortamı
Rumen mikroflora popülasyonu içinde en
hassas olanları selülozu parçalayan bakterilerdir. Çünkü çoğalmak ve optimum
düzeyde aktivite gösterebilmek için spesifik besinlere ihtiyaç duyarlar. Bu rumen
bakteri grubunun azot kaynağı olarak
özellikle non-protein nitrojene (NPN) ve
amonyağa ihtiyacı vardır, çünkü daha
karmaşık yapıdaki proteinleri besin maddesi olarak etkin şekilde kullanamazlar.
Yine de üre veya şilempeler gibi sık bulunan NPN kaynakları, rumen ortamında
hızla amonyağa parçalanırlar ve tamamen parçalanmaları tüketimden sonra
15 dakika içinde gerçekleşir. Potansiyel
olarak toksik bir madde olan amonyak
hızla kana karışır ve karaciğerde üreye
çevrilir. Bunun küçük bir kısmı geri dönüşüme uğrarken büyük kısmı idrarla birlikte atılır. Bu prosesin bir sonucu olarak,
rumendeki selüloz sindiren bakteriler çok
kısıtlı bir süre için yeterli düzeyde amonyak alabilir ve aynı gün içinde üre bolluğunun veya selülotik bakteri aktivitesinin
azaldığı, üre eksikliğinin yaşandığı periyodlara maruz kalabilirler. Sonuç olarak
selüloz parçalanması azalır. Alltech tarafından geliştirilen Optigen II gibi nitrojenden zengin alternatif bir yem hammaddesi kullanmak, rumen ortamında daha
sürekli bir amonyak konsantrasyonu ve
KMT (kg/inek/gün)
Süt (kg/inek/gün)
Yağ (%)
Protein (%)
EFCM (kg/inek/gün)
Yemden yararlanma (kg EFCM/kg KMT)
selülozu sindiren bakterilerin çoğalması
için ideal koşullar sağlar. Böylece selüloz
sindirimi daha iyi gerçekleşir. Ek olarak
Optigen II, sıradan bitkisel proteine eşdeğer miktarda proteini daha konsantre bir
yolla temin eder. Bu da beslenme uzmanlarına kaba yem ya da yüksek verimli süt
ineği rasyonlarında sıkça ihtiyaç duyulan
enerji kaynakları için yer açar. Sonuç olarak, gübrede daha az sindirilmemiş partiküllerin kaldığı çiftlik düzeyinde daha
rumen dostu rasyonlar yapılabilir. Bunun
yemin etkin bir şekilde süte çevrilmesiyle
doğrudan ilişkisi vardır. İngiltere’de
Harper Adams University College’da yapılan bir denemede süt ineklerinin rasyonlarına 120 gr./gün Optigen II katılmıştır
ve bunun sonucunda yemden yararlanma 1,44 litre süt yağı düzeltilmiş süt/kg
KMT’den 1,5 litreye çıkmıştır. Diğer rasyon değişiklikleri ise kaba yem miktarını
arttırırken bitkisel protein ilavesini 1
kg/baş/gün olarak azaltmak olmuştur.
Özellikle selülotik popülasyon olmak
üzere, rumen mikroflorasını yeterli şekilde beslemek için spesifik rumen bakteri
aktivitesini uyararak canlı maya kültürü
kullanımı dahil diğer rasyon manipulasyonları da araştırılmıştır. Alltech’in YeaSacc 1026 ürününün selülozu parçalayan
ve laktik asidi kullanan bakteriler gibi
spesifik rumen bakterilerinin uyarılması
üzerinde tutarlı ve faydalı etkileri olduğu
kanıtlanmıştır. Bu ürün üzerinde yıllar
boyunca yapılmış araştırmalara dayanılarak, çalışma şekli ve süt verimine faydaları üzerinde birçok bilimsel makale yazılmıştır. Hatta Fransa’daki INRA tarafından
yeni yapılan bir meta analiz çalışması,
Yea-Sacc1026’nın üzerinde en çok araştırma yapılan canlı maya ürünü olduğunu göstermiştir. Daha da güncel olarak,
sadece Yea-Sacc1026’nın süt inekleri
üzerindeki faydalı etkilerine odaklanan
bir meta analiz yayınlanmıştır. Burada
ürünün negatif kontrol grubuyla karşılaştırıldığı ve yemden yararlanma kayıtlarının tutulduğu detaylı yemleme denemeleri yer almaktadır. Ortalama olarak YeaSacc1026 ilavesi, süt veriminde bir tepki
ile birlikte yemden yararlanmayı 1,29
litre süt yağı düzeltilmiş süt / kg KMT’den
1,34 litreye çıkarmıştır.
Sonuç
Yem maliyetleri yükseldiği için yemden
yararlanma, çiftçilerin yakından takip
etmesi gereken önemli bir ekonomik
etmendir. Yeterli rasyon formülasyonu
ve iyi manejman uygulamalarıyla birlikte
Yea-Sacc1026 ve Optigen II, süt verimi
ve yemden yararlanma üzerinde tutarlı
ve faydalı etkilere sahiptir. Bu nedenle
üreticilere süt üretim maliyetlerini kontrol altına almakta yardımcı olabilirler. ■
Kontrol
Yea-Sacc1026
18.85
23.91
3.73
3.05
24.38
1.29
18.97
24.93
3.74
3.05
25.45
1.34
EFCM=0.3246*süt verimi (SV)+12.86*(%Yağ*10*SV/1000)+(7.04*%Protein*10*SV/1000)
Süt verimi ve yemden yararlanma ile ilgili Yea-Sacc1026 meta analiz
sonuçları - Feedstuffs, 10 Ocak 2011 sayısından uyarlanmıştır.
• Her gün mutlaka süt içmek, normal bir insan olmanın gereğidir. • Süt için ki, analar ağlamasın. • Süt
28
Mayıs - Haziran 2011
İÇİMİZDEN BİRİ
Hayvancılıkta
boşa geçen
yıllar
Nejat DEVECİ
TÜSEDAD Yönetim Kurulu Üyesi, Alaca Çiftliği
lke hayvancılığının son beş yılı,
kayıp yıllar olarak geçmiştir.
TÜİK’in hayvansal üretim istatistiklerine göre 2001 yılında 10.680.000
büyük baş, 35.693.000 küçük baş, hayvanımız vardı. Aradan geçen 10 yılda
nüfus hızla artarken hayvan sayılarında
ciddi azalma olmuştur.
AB kişi başı yıllık içme sütü tüketimi 70 lt.
üzerindeyken Türkiye’de 25 litreyi geçmemiştir. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi
ise AB’de 342,5 lt. Türkiye’de 146 lt.’dir.
Bu tüketim rakamlarına baktığımız
zaman, insanlarımızı protein açısından
besleyemediğimizi görürsünüz. Bunun
nedeni de ülkemizde Tarım ve
Hayvancılıkta uygulanan popülist politikalardır. Çıkan kararname ve yönetmeliklerle Türk hayvancılığının son yıllarının
çöküş yılları olduğunu, ithalata dayalı
politikalarla, et ve süt ürünlerini tüketmeye başladığımızı göreceksiniz. Bu
çöküşe sebep olan kararlara bir göz atalım.
* Doğrudan destekleri kaldırırken, hayvan başı destek çıkartılarak kalite ve
verimlilik cezalandırıldı.
* Yeni kurulan birlikler ile zaten var olan
örğüt kirliliği desteklenmiş oldu.
* Sosyal politikalar adı altında ikişer inek
dağıtmak, hastalıkların hızla yayılmasına
neden oldu.
* İçi boşaltılarak kurulan süt konseyi
abesle iştigal etmekten başka işe yaramadı.
Ü
* Üretmek yerine ithal etmek prensip
oldu. Dana, düve, et, süt, kazein, protein,
süt tozu, krema ……… sıralaması uzadı
gitti.
* İçerdeki üretici çarpık ihale düzeni ile
sanayicinin kölesi yapıldı.
* Yoğurdumuzun kuru madde ve proteini
ile oynadılar. İnsanların protein ile beslenip, zeka düzeylerinin gelişmesi engellenmiş oldu.
* Çiğ süt üretimini 23 milyon ton, et üretimini 1,3 milyon ton yapılması için
hazırlanan ana planlar, strateji belgeleri
sınıfta kaldı.
* Skandallarla dolu et ve canlı hayvan
ihaleleri ile ufkumuz açıldı.
* Kırsal kalkınma hibe ve desteklerinde
Diyarbakır 112,5 milyon TL. ile Türkiye
rekoru kırarken, Tunceli 3 milyon TL. ile
en az hibe ve destek alan il oldu. Burada
da adil düzen kendini gösterdi.
* Durumu kurtarmak için sıfır faizli kredilere umut bağlandı.
Plansız programsız günü kurtarmak için
alınan kararlar dilerim Türk hayvancılığı
için yararlı olur. Ülkemizin gerçeklerini
göz önünde bulundurarak daha uzun
vadeli tarım politikalarına ihtiyacımız
olduğunu düşünüyorum.
Bir çiğ süt üreticisi olarak, sürdürülebilir
kesintisiz üretim için şartların oluşmasını
beklerken, birçoğumuzun işletmeleri
kaybolup gidiyor. Yeni dönemde çiğ süt
üreticisinin sorunlarına öncelik verilmesi
temel ilke olmalıdır. ■
Tuskon ziyareti
gerçekleştirildi
Tuskon
Başkanı
Rızanur
Meral,
Lüleburgaz İş Adamları Derneği (LİAD)
Başkanı Cengiz Konca ve Tüsedad
Yönetim Kurulu Üyeleri 21.04.2011 tarihinde Tuskon’un merkezinde sektörümüzün sorunlarını görüştüler.
içmek, aile bütçesini sarsmaz. Aksine katkısı olur.
Mayıs - Haziran 2011
29
TÜSEDAD ÜYELİK
Sektörün sesi
TÜSEDAD’da siz de olun
Derneğimiz TÜSEDAD'ın tanıtımı ve sektörümüzde faaliyet gösteren firmalarla daha yakın
bir işbirliği içerisinde olabilmek amacıyla düzenlemiş olduğumuz tanıtım paketimiz çok ilgi
görmüş ve birçok firma bu pakete iştirak etmiştir. Başarıyla çıkartmış olduğumuz
TÜSEDAD Dergimize ilan vermek için çok talep almış bulunmaktayız.
Sadece dergi ilanı vermek isteyen firmalar için aşağıda dergi reklam bedelleri
belirtilmiştir. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda
başarılar dileriz.
Bir sayı ya da 6 sayılık blok reklam satışı yapılacak olup,
ön görülen satış bedelleri;
"
- -+
!! !
* * -
6 SAYI
1.500 TL x 6 = 9.000 TL + KDV
Ön-Arka kapak içi
1 SAYI 1.500 TL + KDV
6 SAYI
1.250 TL + KDV = 7.500 TL + KDV
İç sayfalarda tam sayfa
1 SAYI 1.250 TL + KDV 6 SAYI
1.000 TL + KDV = 6.000 TL + KDV
İç sayfalarda yarım sayfa
1 SAYI 750 TL + KDV
6 SAYI
500 TL + KDV = 3.000 TL + KDV
(-
-
"
$ )- %
,"
=(/ =.9/=%(!=
= #- = 2!)
* '
= (>*
0-0) =
(!-%*%=.9%(%2+- =
9-! %()!
= 2>(>*
0
2 '( @>'=
. .>*>*=
=2 @ *
.%= !=.9
=)%(2+*
>= 1!
93!*(!*
/=,%2
=.9/=1!'!.%( %
)!.%*!=
9/= . *
#2 $
= 0#9*'9
!*= %*!'
?(> >2%
($ $
= !/= '-%3
*! !*%=
+() .>=#! %.% = . />@( ->*=
) !() "
%*%*= .>(
!=+=2>(=
,
-!'7!.%
9@9'
() ) !
)>3(>'=%
'!.%()!
2(!= %-7+
%@(!/)!
'' 8$
*!'(!-%
.% %- =
'='82=1!
*%*= .9/(
# !$
$
*
!-%*%= >, !
)>3(>'=
>'
') '/
)%&"*#*
1!= !.%(
$) #$
%'= $ 21
%-(%'/!=
0#9*!=
' -' .=
)
*= %(!
1() '
'
-= . * 2%
%/$ ( />=
" $! (
8* 9-9
*=.9/9*
#
(8 8'
%= / - ">*
9= %-=
= @
=' (%/!.
- ( $ '%#
!/)!'/!
$>3( =
%*!= 1!-%
/!=
,-%)
*$
,
! " $
%!1 )
(!*= ' (%
(!-%
8
9/= /
= +- *>*
-9()!'/! =
*= "%2 />
=
%9@9
= ' *(>?
. * 2%
!*%= 2 />->)
%(!-!=
>)>3>*
>( -( =
?>/) .>2( .9/= /+30= /!@1
9-!/%)%*%*
%-(%'/!=
= @%) %(%'=
%'%
= -/)
.9/
( %()!
.>*>*= 2
.9/= /9'
. %/= /0/0
'/! %!/%)%*%=
*>= .>-//>-> >=
%7= '%).!=
9*()%(
+'0(=.9
8*(!)(!
/9 = .'!
9('!)%3
) ' $
) ' 8$
'+*0.0
-=.9
%*= 0#9
#!7%-%(!
$ )
$ '
*
)!)!'/! /9=1 =$ 2 /
*= !/
'
) $!
8'8" $
2 ->*= .9/= = %$- /7>= +()
-$
(8 ' 8"898 $
%!)=$ ))
,+ $ 8"8!
.>= #% %
1!= .9/=
" !*""
+ (*"
9-9*(!%$- /7>=
!="%2 /(
$
.!(%@%=8*(!*
# !'
%* != !
->*>*=29
() 9 $
'+*0)
" '$
+ #
!)!
$
'
0* = 9@)
%./!)!3
)!'
6-!/% %=
/! %9 08!"
,8"8$
!.%*%
%(!= *%$
9 ' )2#
$ 8
%= /9'!/%
!' "
' *(>?>)>3
'%= 3%*
'
%=
9"
- .>*
%-%*
>*=9-!/%
-$
) >2(
7( $ !
! %(!)!)! = $ (' ( ->=
%(!-!= !./!
-$
= : ;= "
':8" ,
$! (87$
'+*/-+(
7
'
'/!
$
%3(%=
!
)!.%=%(!
$ ')8!
%- =
'-! %(!. )0
9/=/+30
!'
=2!-(%=9= 1!' )
!*"" $
4
=' 3!%*
!/%)%*=
' "898$
.>= ) 7(
=,-+/!%*
" !
9-9
-//>*(!*)
=#%
>()
%*= %/$ (
-"
)93= 7>.>* '/ >- = 0 =.!'
/>= %-= /9-( %=2 *
*!)!)!
/8-9
9= 8*(!
'/! %- =
*= #93!(=
) >- =
%-= 02#
< !*=
* '=9$ = 929
!/% %(!-%*=9 0(
2>'> >=
'= 1!=
-!/%)
%-= '-%3
$
*=!* %@!= %*= ' ,> = +( 0?0
!/)!'/!
*
2%3
#-
& '- #-
+2 = !-*!
1!= 9.!
?%=
= +-# *%3
2(9( =
.2+*0=
-' *=
'%)=
%(!=
3 - >'=
=/ -%$(!
1!=
= #!-7!'(!
1. = 4%"/
-%= - .>*
@/%-%(!*=
(%?%<* !*= ' *= !(70'
92!(!-%)
+* !.=
= #!3%.%*!
+(# =
%3= !=
4%"/(%?%<
1.
4%"/(%?%<
* !*=
' />( >
!) ( !2=
* !*=
=
!@ /= 979
(
!& /=
4%"/(%?%<
4%"/(%?%<
'
'7 ' 2
!1! % =
* !*=
* !*=
= %-1!
/(>
0-- $)
-+(
= !)<
/(>= !)<
0/ '<>*='
*=53(9!
!*= (/
!*= ->@=
/>(
>?>=#
*
+./= 4%"/
/!).%(
!3%= +20
%.%= %*
(%?%<* !*=5 %(!*= 103
* =
*= 8'!
)>3=
$%-=
3#9-= -=1!=/!103 =
%-=
@=1!
9) *>
2 3+""=
-(!-= 4%"/
%3(!-!=!@
(%?%<* !*
(%'=!//%
==
Arka kapak
1 SAYI 2.000 TL + KDV
* *
-
) ' $
, ,8#"
$ $
(#
*'*"* !
- ) 7
' '8 "
(
+ '" $
(8 8' 2#' ,8"8
! $" '
2!" )
$ )%$"
$"8 (898'
" ) -$
*!
+
#8-"8!
%"# ,
$ )%$"*! (898' ) !%$)
$
$ $8$8
!8(#8
$! " $
'! ( )
' ,8" (2'
!
(
,"
&"8!
(898' !%,
*- )8"
$"8 (898'
8
*$
("!
2:2! 2#' + !*-* )
$"8
" )8$
2! + '
*, *"
%" ' !
( *, *"
$ $
*- )8"
# (8
8
(8$8'(8-
-
"
:" #
() # $ 1$
! *""
' '0
$# !
9 () '
*'*#*$
)# ! ()
,%'*#
- # $
! " 898#
+ 1-+
8
,8$ 8"8!
' () ,
, $
'0 !) $
$ ' :3
(
&" '
" %"#
5 /
$
%" ,8
6 ' (2'
*$*$
' #( -" '"
0 $ %:
*"*: #
1'2$298:" #
8
(898$ '
$8-8 "
,%'*#
! -"
'
Atilla CELEP
TÜSEDAD Genel Sekreteri
TÜSEDAD Üye Başvuru Formu
Başvuru Tarihi:
Tüzel Kişi ise
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Derneği (TÜSEDAD) Yayın Kurulu
N. Adnan YILDIZ
Atilla CELEP
Nejat DEVECİ
İşletmenin Adı
:
Vergi Dairesi / No
:
EREM Yayıncılık ve Tanıtım Hiz. Ltd. Şti.
adına sahibi
Yönetim Kurulu Başkanı
İşletmenin Adresi
:
Özhan EREM
Sorumlu Yazıişleri Müdürü
Telefon
:
Cep
:
Faks
:
E-Mail :
Şirket Adına Vekil Tayin
Edilen Kişinin Adı Soyadı
:
Görevi
:
TC Kimlik Numarası
:
Diğer Önemli Bilgi ve Notlar
:
Mevcut Hayvan Kapasitesi
:
Mevcut Sağmal Sayısı
:
Hedeflenen Sağmal Sayısı
:
Günlük Süt Üretim Miktarı
:
Hedeflenen Süt Üretim Kapasitesi :
İşletmeniz için gelecekte ulaşmak istediğiniz kapasite hedefiniz nedir? Bu hedefe ne kadar zamanda ulaşmayı planlıyorsunuz?
TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği)
Abide-i Hürriyet Cad. Arpa Suyu Sk. Dikra Apt. No: 4, D: 3, 34380 Şişli / İSTANBUL
Tel: (0212) 219 07 77 Faks: (0212) 219 07 78 [email protected] www.tusedad.org
Mayıs - Haziran 2011
Editör
Özlem GÜNEŞ
Görsel Yönetmen
İşletme Bilgileri
30
Can ÖZATAY
Kerem ASLAN
Halkla İlişkiler
Özlem SARAÇ
Baskı
Ebat Basım
(0212) 626 25 70
EREM Yayıncılık ve Tanıtım Hiz. Ltd. Şti.
Eski Büyükdere Cad. No: 75
34460 Maslak / İSTANBUL
Tel: (0212) 346 26 26 Fax: (0212) 346 26 54
www.eremyayincilik.com
Yerel Süreli Yayın
2 Ayda Bir Yayınlanır
Dergimizin yayına başladığı günden
itibaren dergimizde yer alan tüm yazılar
yazarlarının kendi görüşleri ve ürünleridir.
Yazılardan TÜSEDAD Dergisi ve
editörleri sorumlu değildir.

Benzer belgeler