ODTÜLÜ Dergisi - Sayı 44 12,7 mb

Transkript

ODTÜLÜ Dergisi - Sayı 44 12,7 mb
editörden
Editörden
Prof. Dr. Bilgehan Ögel
[email protected]
Sevgili ODTÜlüler ve ODTÜ Dostları,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Mezunlarla İletişim Dergisi
Ocak 2010 • Sayı 44
ISSN: 1309-2626
ODTÜ Adına Sahibi
Prof. Dr. Ahmet Acar
Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. Bilgehan Ögel
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Bilgehan Ögel
Dr. Aydın Tiryaki
Serpil Savaş
Nihal Gerçek
Reklam Sorumlusu
Nihal Gerçek
[email protected]
Kapak Fotoğrafı
Dr. Aydın Tiryaki
Yazışma Adresi
Mezunlarla İletişim Müdürlüğü
ODTÜ Rektörlük 1. Kat 06531 Ankara
Tel: (0312) 210 41 28
Faks: (0312) 210 13 58
e-posta: [email protected]
www.mezun.metu.edu.tr
Grafik Tasarım: Gürkan Akbaş
Yayına Hazırlayan
Elma Teknik Basım Matbaacılık
Çatal Sokak 11/A
Maltepe 06570, Ankara
Tel: (0312) 229 92 65 - 229 73 55
Faks: (0312) 231 67 06
www.elmateknikbasim.com
e-posta: [email protected]
Basım Tarihi: 30 Ocak 2010
ODTÜLÜ Dergisi,
ODTÜ Kariyer Planlama Merkezi’nin
mali desteği ile yılda iki kez
yayınlanmaktadır.
Üniversitemizin 2009-2010 eğitim öğretim
yılı birinci dönemini bugünlerde bitiriyoruz.
Kontenjanları bu yıl da artıran YÖK, Üniversitemiz öğrenci kontenjanı artışını %1 ile
sınırlı tuttu. Böylece rahat bir nefes alabildik.
ODTÜ’nün ulusal ve uluslararası araştırma
projelerindeki başarıları bu yıl da sürdü.
TÜBİTAK Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Projelerini Destekleme Programı” kapsamında ODTÜ, 2009 yılı içinde tüm üniversiteler arasında en fazla sayıda projesi desteklenen üniversite oldu. AB projelerinde de
benzer bir başarıyı yakalayan üniversitemizde, 19 tanesi bu yıl başlayan AB projesi ile
birlikte yürütülmekte olan AB projesi sayısı
32’ye ulaşmıştı. ODTÜ’nün AB proje bütçe
toplamı, kendisine en yakın üç üniversitenin
bütçelerinin toplamından daha fazladır.
ODTÜLÜ Dergisi’nin 44. sayısına, Üniversitemizin 2009-2010 Eğitim Öğretim Yılı
Açılış Töreni ve Rektörümüzün bu törende
yaptığı konuşma ile başlıyoruz. Gündemimizi yıllardır işgal eden sorunların, ülkemizde
düşük eğitim düzeyinin, bilime ve bilimsel
düşünceye yeteri kadar değer verilmemesinin
bir sonucu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr.
Ahmet Acar, ülkelerin gelişmişlik ve refah
düzeyi ile üniversitelerin başarı düzeyi arasındaki ilişkiyi de yine yıllardır görmezlikten
geldiğimizi vurguluyor.
Bu sayımızda beğeninizi kazanacağını düşündüğümüz bir yazı dizisine başlıyoruz. İlk
yazıda banka sektörünü ele alarak, “Bankacılıkta ODTÜ Ruhu” başlığı altında bankalar
ve en üst düzey yöneticileri ile birer söyleşi
yaptık. Akbank, Ziya Akkurt; Denizbank,
Hakan Ateş; Türkiye İş Bankası, Ersin
Özince; ve Yapı Kredi, Faik Açıkalın. Türkiye ekonomisini yönlendiren bankaların
ODTÜlüler tarafından yönetildiğini görmek
hepimizi gururlandırıyor. Bu yazı dizisinin
oluşmasında emek veren Ekonomi Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Erol Taymaz Hoca’mıza
ve söyleşileri gerçekleştiren Ekonomi Bölümü asistan ve öğrencilerine teşekkür etmek
istiyorum. Benzer yazı dizilerini farklı sektörlerle gelecek sayılarda sürdürmeyi planlıyoruz.
“Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent;
İnebolu” başlıklı yazısında
İnebolu’nun tarihi ve mimari gelişimini anlatan Doç.Dr.
Çağatay Keskinok, tarihi eserlerin korunabilmesi ile rant
arasındaki ters orantıyı çok
güzel bir biçimde ortaya koymaktadır.
Sizlere,
Üniversitemizdeki
bilimsel araştırmaları tanıtmaya devam ediyoruz. Elektrik ve Elektronik Mühendisliği
Bölümü’nde yürütülen “3 Boyutlu Televizyon” ve “Çokbacaklı Robotlar” konulu
araştırmalar, aktardığımız ilk iki konu olacak.
Karbon dioksitin zararsız depolanmasını ele
alan “İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit
Depolanması” başlıklı araştırma ise Petrol ve
Doğalgaz Mühendisliği Bölümü’nde yürütülüyor. Havaalanlarının daha güvenli olmasına
büyük katkı sağlayacak olan ve Enformatik
Enstitüsü’nde yürütülen “Şüpheli Paket Tespit Sistemi” Havacılık ve Uzay Mühendisliği
Bölümü’nde yürütülen “Aktif Kanat Ucu
Girdabı” ilgi ile okuyacağınızı düşündüğümüz araştırma yazıları.
Bu sayıda, fotoğraflarla süslediğimiz iki
adet köşe yer alıyor. Birincisi, Aralık ayında sonuçlanan “ODTÜ’de Yaşam” konulu
fotoğraf yarışması. Birbirinden güzel fotoğrafların yarıştığı etkinlikte, akademik jüri
ödüllerin seçiminde oldukça zorlandı. Bir
diğer köşemiz ise, son üç sayıdır bir seri
oluşturan “ODTÜ Güzeldir” köşesi. Bu sayımızda 2009 Diploma Töreni’ni konu aldık
ve Dr.Aydın Tiryaki ile Talat Doğan’ın ilginç
fotoğraflarını sizlere sunduk. Bu yıl Diploma
Töreni Haziran sonu yapılmasına karşın yağmur altında gerçekleşti.
Ayrıca, beş yıldır başarı ile sürdürülen
Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışma’sının 2009
Finali’ni, Mersin’de önemli projeler yürüten
Deniz Bilimleri Enstitüsü’nü tanıtan yazıyı
ve her zamanki gibi çok aktif olan öğrenci
topluluklarımızın etkinliklerini okuyabileceksiniz.
ODTÜLÜ Dergisi’ni almayan mezunlarımız lütfen [email protected] adresine bir
e-posta gönderiniz. Ücretsiz dergimizi sizlere yollamaktan mutluluk duyacağız.
44. sayımızı da keyifle okumanız ve Temmuz
2010’da tekrar görüşmek umudu ile sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
1
içindekiler
4
53.
EğitimÖğretim
Yılı Açılışı
11. Ankara
Kariyer
Fuarı
12
18
ile Söyleşi
Öğretim
Üyelerimizin
Ulusal ve
Hakan
Ateş
ile Söyleşi
28
36
Uluslararası Başarıları
2
10 11
14
Faik
Açıkalın
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
8
ODTÜ
Mezunlarını
Ağırladı
Darwin NOW
Bankacılıkta
ODTÜ
Ruhu
Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ, Atatürk’ü
Hocaların Hocasından
Dinledi
13
Evren
Sizi
Bekliyor...
Ziya
Akkurt
ile Söyleşi
22
15
Ersin
Özince
ile Söyleşi
Kayıkla Kağnının
Mucizeler
Yarattığı Kent
“İnebolu”
ODTÜ Prof. Dr.
32
40
Mustafa N. PARLAR
Eğitim ve Araştırma
Vakfı Ödülleri
Fotoğraf Yarışması:
“ODTÜ’de Yaşam”
50
42
53
54 56
62
60
68
İklim
Değişikliği ve
Karbon Dioksit
Girişimci Olmak
İsteyen Öğrencilerin
Finali Nefes Kesti!
YFYİ 2009
Doğa’dan
Esinlenen
Çok Bacaklı
Robotlar
3B
Mobil
Televizyon
Şüpheli Paket
Tespit Sistemi
Çeşitli Havacılık Sistemleri
Kanatlarında Aktif
Uç Girdabı Kontrolü
Deniz
Bilimleri
Enstitüsü
80
Kitap...
Kitap...
Kitap...
48
Oyun Teknolojileri
Yüksek Lisans
Programı
64
ODTÜ
Su Altı
Sporları
84
ODTÜ Güzeldir
Diploma Töreni 28 Haziran 2009
74
82
88
ODTÜ’de
Kültür
Sanat
Burs ve
Yardımlar
Karikatür
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
3
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar:
Biliyoruz ki, üniversiteler toplumdaki bilgi birikiminin
odağı, ülkenin rekabet gücünün kaynağı ve aynı
zamanda gelişmişlik düzeyinin göstergesidir. Ülkelerin
gelişmişlik ve refah düzeyi ile üniversitelerin başarı
düzeyi arasındaki ilişkiyi nasıl görmezlikten gelebiliriz?
ODTÜ 53. Eğitim-Öğretim Yılı’na
Başlarken...
Fotoğraf: Talat Doğan
4
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
53. Eğitim-Öğretim Yılı Açılışı
Üniversitemizin, 53. Eğitim - Öğretim yılı açılışı nedeniyle; 28 Eylül 2009
tarihinde Kültür ve Kongre Merkezi,
Kemal Kurdaş Salonu’nda düzenlenen törende Açılış Konuşması yapan
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar, üniversitemizdeki akademik gelişmeleri anlattı. Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı (ÖYP)’nın başarıyla devam
etmesi ve yaygınlaşmasının üniversitemiz ve ülkemiz için özel önem taşıdığını ve üniversitemizin işbirliği yaptığı
ÖYP üniversitesi sayısının 51’e ulaştığını dile getiren Rektör disiplinlerarası lisansüstü programlarımızın yeni
katılımlarla geliştiğini söyledi ve Konfüçyus Merkezi ile Asya Çalışmaları
Programı’nın Türkiye’de ilk olduklarını; üniversitemizde lisansüstü öğrenimi desteklemek amacıyla, ÖYP’ye
ek olarak bu yıl DPT’ye, Araştırmacı
Yetiştirme Programı (AYP) ve Sanayi
Lisansüstü Programı (SLP) adlarını taşıyan iki yeni program önerisi götürüldüğünü belirtti.
Prof. Acar konuşmasında; ODTÜ’nün
araştırma politika ve önceliklerinin belirlenmesine temel oluşturacak bir rapor tamamlandığını ve Eylül ayı içinde
Üniversite kamuoyuna sunulduğunu
ifade ederek; “Güneş enerjisi alanında
bir merkez kurmak için 2008 yılında
verdiğimiz teklifin DPT tarafından kabul edilmesiyle ODTÜ Güneş Enerjisi Araştırmaları Merkezi (GÜNAM)
kurulmuştur. Bu yıl, enerji, çevre ve
sürdürülebilirlik araştırmaları alanında önemli bir adım daha atılmıştır.
Üniversitemizin enerji ve çevre araştırmalarında disiplinlerarası etkileşimi
artıracak ve temel bilimlerden mühendisliğe, mimarlıktan sosyal bilimlere
kadar çok farklı bölümlerin araştırmalarını bir araya getirecek olan ve
“ODTÜ Yenilenebilir Enerji, Ekosistemler ve Sürdürülebilirlik Araştırmaları Merkezi” (ODTÜ YESAM veya
İngilizce adıyla METU CARES) adını taşıyan bir mükemmelliyet merkezi
teklifi DPT’ye sunulmuştur.” dedi.
Öğrencilerimizin akademik başarısını
ve kişisel-sosyal gelişimini desteklemek üzere, bu yıl ODTÜ’ye kayıt olan
lisans öğrencilerine üst sınıflardaki
öğrencilerin danışmanlık yapacağı
“ODTÜ Elele Programı”nın başlatıldığını sözlerine ekleyen Rektör Prof.
Acar şöyle devam etti: “Mezunlarımızın ve öğretim elemanlarımızın
gönüllü katkılarıyla yürütülen YÖNDER programı, bu yıl öğrencilerin
geldikleri illerde yapılan tanışma toplantılarıyla ülke sathına yayılmıştır.
Üniversitemizde, ekonomik koşulları
yeterli olmayan öğrencilerimize sağlanan maddi destekler de artarak sürmektedir. Öğrencilerimizin gelişimlerine
ve eğitim faaliyetlerimizi destekleyecek
“ODTÜ Öğrenci ve Öğrenim Destek
Birimi” kuruluş aşamasına gelmiştir.
Bu kapsamda, Mart ayında başlattığımız “TEV-ODTÜ Geleceğim” burs
fonunun hızla büyüdüğünü ve ODTÜ
Geliştirme Vakfı’nın öğrencilerimize
sağladığı toplam burs desteğini bu yıl
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar: “Gündemimizi yıllardır işgal eden sorunların, ülkemizde
düşük eğitim düzeyinin, bilime ve bilimsel düşünceye yeteri kadar değer verilmemesinin ve teknolojinin küresel rekabet gücünün tek kaynağı olduğu gerçeğinin görülmemesinin sonucu olduğunu ne zaman anlayacağız?”
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
5
%50 oranında artırdığını da memnuniyetle bildirmek isterim.”
Rektör Prof. Acar konuşmasında; ülke
olarak çok zor bir dönemden geçtiğimize değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel ekonomik krizin toplumumuzda yarattığı ekonomik ve sosyal
tahribatı, ülke içinde çözüm bekleyen
çok önemli sosyal ve siyasi sorunların yarattığı çalkantıları ve Türkiye’yi
uluslararası ilişkilerinde zorlayan yoğun gündemin tartışmalarını bir arada yaşıyoruz. Ülkemizin yasama, yargı ve yürütme erklerini temsil eden en
önemli kurumlarını yıpratmaya devam
eden iç çatışmalar ve toplumumuzda
düşünen, eleştiren kesimleri yıldırma
çabaları, diyalog eksikliği önümüzdeki
önemli sorunların çözümü konusunda
endişe duymamıza neden olmaktadır.
Öte yandan, sorunlarla dolu bu ortamda eğitim, bilim ve teknoloji toplumun gündeminde sürekli olarak alt
sıralarda kalmaktadır. Bu durum bazıları için doğal ve anlaşılır görülebilir.
Ancak, yaşadığımız her kriz, ülkemizde eğitime, bilime ve teknolojiye çok
daha fazla önem verilmesinin gereğini
ortaya koymaktadır.”
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın açılış konuşmasında söz ettiği diğer konu
başlıkları şöyle:
“Liyakat”
ODTÜ’yü ODTÜ yapan farkın, liyakatı öne çıkaran kurum kültürü oldu-
6
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
“Bugün bu konuda da
sağlıklı bir vizyona, etkili
liderliğe ve iyi yönetime
ihtiyaç vardır.
Üniversitelerimiz, her yıl
Haziran ayında ÖSYM
sınavıyla birlikte hatırlanan,
ancak katsayı gibi siyasi
tartışmalarla gündeme gelen
ve sadece lisans diploması
kapısı olarak görülen okullar
olmaktan çıkarılmalıdır.”
ğunu biliyoruz. Bir toplumda veya kurumda liyakatın öne çıkması, yapılan
atamaların ve verilen yetkilerin, zenginlik, akraba ilişkileri, sınıf ve grup
üyeliği, arkadaşlık-dostluk, kıdem, popülerlik/oy, sosyal konum veya politik iktidara dayalı olarak değil, kişilerin liyakatına yani yetenek, birikim,
uzmanlık ve performansına dayanması demektir. Kurumlarımızda liyakata
dayalı kültürün desteklenmesi ve tüm
ülkeye yaygın kılınması çok önemlidir.
Bununla birlikte, toplumun her kesimine eşit fırsatlar yaratamadığımız,
liyakatı topluma yayamadığımız için
süregelen dengesizliklerle başa çıkma
yolu, başarılı olanların çabalarını yok
saymak, liyakat ilkelerini göz ardı etmek, kalite düzeyini aşağıya çekmek
ve alınan popülist önlemlerle günü
kurtarmak olmamalıdır.
Üniversiteler, bürokratik yapılaşmadan uzak durulması gereken
kurumların en tipik örneğidir.
Ülkemizde üniversitelerin birbirinden
çok farklı profilleri, geçmişleri, örgütsel kültürleri olması merkezi düzenlemeleri ve bürokratik yapılanmayı geçersiz kılmaktadır. Üniversitelerimizin
daha özerk olması, sadece üniversiteler dünyanın tarihi gelişmesinden kaynaklanan bir talep değil, yönetimbilimi ilkelerinin de açıkça savunduğu bir
gerektir. Bir diğer deyişle, üniversitelerin idari özerkliği yalnızca düşünce özgürlüğünün ve demokratik toplumsalsiyasal yapı idealinin bir gereği değildir.
Aynı zamanda, rasyonel düşüncenin
ve yönetimbiliminin, kurumsal verimlilik adına, öngördüğü koşuldur. Doğru anlayış, üniversitelerin nasıl karar
vereceklerini, nasıl seçim yapacaklarını kurallara bağlamak değil; üniversitelere daha fazla güvenmek, farklı misyonlarına uygun şekilde işleyebilmeleri
için yetki vermektir.
Üniversitemizin 53. Eğitim - Öğretim
Yılı Açılış Töreni; ODTÜ’yü kazanan
başarılı öğrencilerden; ÖSS, SAY-2
İkincisi Anıl Akyel ile ÖSS, EA-1
İkincisi Bengisu Gürbüz’ün konuşması ile sona erdi.
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Açılış Töreni
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda
Açılış Töreni
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu
(KKK) 2009–2010 Eğitim-Öğretim
Yılı Açılış Töreni; 02 Ekim 2009 tarihinde, kampusun Kültür ve Kongre
Merkezi’nde yapıldı. Tören; ODTÜ
Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi
Şakir Fakılı, KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer, KKTC
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Türkay Tokel, YÖDAK (Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu) Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak ve Lefke
Avrupa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Turgay Ergün’ün katılımıyla gerçekleştirildi.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan törende; Dr. Aydın Tiryaki’nin
hazırladığı “3 Gün ODTÜ” başlıklı
görsel sunumun ardından Açılış Konuşması yapan ODTÜ KKK Rektörü
Prof. Dr. Turgut Tümer; ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun kurulduğu
yıldan bugüne gerçekleştirdiği faaliyetlere ve gelecekte hedeflenen planlara
değindi. Tercihlerini Kıbrıs üniversi-
teleri yönünde kullanan öğrencilerin
karşılaştığı sorunlardan söz eden Prof.
Dr. Turgut Tümer; bu sorunların çözülmesinde acil çözüm önerilerinin
gerekliliğini belirtti. Sözlerine ODTÜlü
olmanın ayrıcalığını vurgulayarak devam eden Rektör Prof. Dr.Turgut Tümer; eğitim-öğretim yılına yeni katılan
öğrencilere verdiği tavsiyelerle konuşmasını tamamladı.
ODTÜ KKK Rektörü Prof. Dr. Tugut Tümer’in ardından bir konuşma
yapan YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak, sözlerine üniversitelerin
KKTC açısından önemini vurgulayarak başladı. Kıbrıs’ta okuyan öğrenci
sayısının beklentilerinin altında olduğunu ve Kıbrıs üniversitelerinin eğitim
kalitelerini artırmak yönünde çalışmalar yapıldığına değinen Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak’ın konuşmasını takiben
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar;
ODTÜ gündemindeki konuları ve gelişmeleri dile getirerek üniversite giriş
sınavı sonuçlarında ODTÜ Ankara
ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ın öncelikle tercih edilen kurumlar olduğunu
belirtti. Üniversitelerin toplumsal yaşam içerisindeki özel konumlarına
değinen Acar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs
Kampusu’nun 5 yıllık sürede ulaştığı lisans eğitimi başarı seviyesinin altını çizdi. Son günlerde kamuoyunda
ve özellikle üniversitelerde gündemde
olan “öğrenci affı” uygulamasından
duyduğu rahatsızlığı ifade eden Rektör
Prof. Ahmet Acar, daha önce öğrenim
gördükleri yüksek öğretim kurumlarının akademik gereklerini ve koşullarını yerine getiremeyen ve ilişiği kesilen
öğrencilerin, siyasi bir kararla tekrar
bu kurumlara döndürülmelerinin fırsat eşitliği ile izah edilemeyeceğini
söyledi. “Üniversiteler bürokratik yapılaşmadan uzak durması gereken kurumlardır.” diyen Prof. Acar konuşmasını yeni gelen öğrencilere yönelik
beklentilerini dile getirerek tamamladı.
ODTÜ KKK 2009 – 2010 Akademik Yılı Açılış Töreni; mezzosoprano
Şebnem Algın ve piyanist A. N. Nihan
Turnagöl’ün şan ve piyano konseriyle
sona erdi.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
7
ODTÜ Mezunlarını Ağırladı
Fotoğraf: Talat Doğan
Bu yıl on dokuzuncusu yapılan Mezunlar Günü 27 Haziran 2009 Cumartesi Günü Üniversitemiz yerleşkesinde coşkuyla
kutlandı.
Tören sabah ODTÜ Personeli Klasik Türk Müziği korosunun verdiği konserle başladı. Koronun söylediği birbirinden
güzel parçalardan sonra Türk Halk Bilimleri Topluluğu’nun folklor gösterisi yer aldı.
8
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın konuşmasının ardından mezunlar adına ODTÜ Mezunlar Derneği Başkanı Himmet
Şahin konuştu.
Yaklaşık 2.000 mezunumuzun katılımıyla 13.00’de Anıtkabir ziyareti gerçekleştirildi.
Anıtkabir ziyaretinden sonra Kampusta geleneksel ODTÜ Mezunlar Günü Yemeği Kafeteryada verildi. Ayrıca bu yıl
Fizik Bölümü ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü önünde kurulan çadırlarda değişik damak tatlarına uygun yemek servisleri de yapıldı.
Kültür ve Kongre Merkezinde açılan ve ODTÜ’nün 60’lı yıllardan günümüze değişimini konu alan “Değişimin Yüzü
”adlı fotoğraf sergisini ziyaret etti.
Üniversitemiz Bilim ve Teknoloji müzesinde çocuklara bilimi sevdirmek amacıyla düzenlenen Bilim Şenliğinde PlanetarFotoğraflar: Talat Doğan
yum Gösterisi gerçekleştirildi.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
9
2009 ANKARA KARİYER
FUARINA KATILAN FİRMALAR
1. ACCENTURE LTD. ŞTİ.
2. AIRFEL ISITMA SOĞUTMA SİS. SAN.
TİC. A.Ş. / SANKO MAKİNA PAZ. A.Ş.
3. ARÇELİK A.Ş.
4. ASELSAN A.Ş.
5. ASTELLAS PHARMA İLAÇ TİC. VE SAN.
A.Ş.
6. AYGAZ A.Ş.
7. BOSCH A.Ş.
8. COMPONENTA DÖKÜMCÜLÜK A.Ş.
9. DELOITTE
10. DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI
11. EFES BİRA GRUBU
12. ELBA BİLGİ TEKNOLOJİLERİ / VINSUME
13. EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FAB. T.A.Ş.
14. ERNST & YOUNG
15. ETİ ŞİRKETLER GRUBU
16. EVYAP SABUN, YAĞ, GLİSERİN SAN.
TİC. A.Ş.
17. FİNANSBANK A.Ş.
18. FNSS SAVUNMA SISTEMLERI A.Ş.
19. HAVELSAN A.Ş.
20. KARACAN AKADEMİ
21. KENT GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.
22. KOÇ HOLDİNG A.Ş.
11. Ankara
Kariyer Fuarı
Fotoğraf: Talat Doğan
23. LOREAL TÜRKİYE KOZMETİK SAN. VE
TİC. A.Ş.
24. MERCEDES-BENZ TÜRK A.Ş.
25. METUTECH-ATOM
26. MİLSOFT YAZILIM TEKNOLOJİLERİ A.Ş.
27. ODTÜ DENİZ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
28. ODTÜ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ
29. OLIVER WYMAN
30. OPET PETROLCÜLÜK A.Ş.
31. OTOKAR A.Ş.
32. PRICEWATERHOUSE COOPERS
33. PROCTER&GAMBLE
ODTÜ Kariyer Planlama Merkezi tarafından düzenlenen 11. Ankara Kariyer Fuarı bu yıl 17-18 Kasım 2009
tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Kariyer
Fuarı’nın amacı üniversite mezunlarını işe yerleştirmekten çok, öğrencilerin üniversitelerindeki ilk yıllarından
başlayarak firma ve kuruluşları tanımalarını, onlarla iletişim içinde olmalarını sağlamak ve mezuniyet sonrası
iş dünyasına hazırlamaktır.
10
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Fuara katılan 12.000’in üzerinde öğrenci, firmalar ve sektörler hakkında
bilgi alma fırsatı buldular. Stantlardaki
firma yöneticileri ise öğrencilere danışmanlık yaparak üniversite yıllarını
en iyi şekilde değerlendirmeleri konusunda yol gösterdiler.
Koç Holding, Loreal, Procter &
Gamble, Schneider Electric’in sponsorluğunu ve Radyo ODTÜ’nün basın sponsorluğunu üstlendiği Ankara
Kariyer Fuarı’na 45 firma ve kurum
katıldı.
34. ROKETSAN A.Ş.
35. SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
36. SCHNEIDER ELEKTRİK SANAYİ VE TİC.
A.Ş.
37. STM (Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret)
38. ŞİŞECAM
39. TEB A.Ş.
40. TEI-TUSAŞ MOTOR SANAYİİ A.Ş.
41. TÜPRAŞ
42. TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş.
43. UNİLEVER SAN. VE TİC. TÜRK A.Ş.
44. VKV KOÇ ÖZEL İ.O.Ö. ve LİSESİ
45. YAKUPOĞLU A.Ş.
10 Kasım
ODTÜ, Atatürk’ü
Hocaların Hocasından
Dinledi
Üniversitemiz, Atatürk’ü, ölümünün 71. yılında, törenle andı. Atatürk Anıtı önünde, saat 09:05’te yapılan saygı duruşunun ardından, Kültür ve Kongre
Merkezi (KKM) Kemal Kurdaş Salonu’nda anma
töreni yapıldı.
Kemal Kurdaş Salonu’nda yapılan tören; saygı duruşu ve İstiklal
Marşı’nın okunması ile başladı. Dr.
Aydın Tiryaki’nin hazırladığı “Yunus
Nadi’nin Kalemiyle Mustafa Kemal”
başlıklı sunumun ardından, davetli konuşmacı, “Hocaların Hocası” Prof.Dr.
Halil İnalcık bir konuşma yaptı. Prof.
Dr. İnalcık konuşmasında; zaman zaman gözyaşlarına hakim olamayarak
savaşla geçen çocukluk yılları anıları
ile Cumhuriyet ve Atatürk’le ilgili anılarına yer verdi.
Dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil
İnalcık, 26 Mayıs 1916’da İstanbul’da
dünyaya geldi. Çocukluğu hep savaş
Törende günün konuşmasını ünlü tarihçi
Prof. Dr. Halil İnalcık yaptı.
yıllarında geçen İnalcık, 1924 yılında, ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti.
1935’te, Atatürk’ün tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne
başladı. İnalcık, üniversite eğitimi sırasında, Fuad Köprülü, Şemsettin
Günaltay, Muzaffer Göker, Yusuf
Hikmet Bayur gibi dönemin önemli isimlerinden ders aldı. 1942 yılında
“Tanzimat ve Bulgar Meselesi” adlı
doktora tezini verdi. Uzun yıllar aynı Fakültede Osmanlı ve Avrupa Tarihi üzerine dersler verdikten sonra
1972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü’ne “Osmanlı Tarihi Üni-
Fotoğraf: Talat Doğan
versite Profesörü” olarak davet edildi.
1973 yılında meşhur kitabı “The Ottoman Empire the Classical Age 1300
– 1600” yayımlandı. Yurtiçi ve dışında çeşitli üniversitelerden fahri doktora payeleri aldı. 1993 yılında Bilkent
Üniversitesi’ne davet edildi ve burada
Tarih bölümünü kurdu. Yazdığı makale ve kitaplarla Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerinde tartışılmaz bir otorite haline gelen Prof. Dr. Halil İnalcık;
halen Bilkent Üniversitesi Osmanlı
Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans ve
doktora ögrencilerine seminer dersi
vermektedir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
11
Darwin Now
‘Darwin NOW!’
Fotoğraf: Zeynep Tuna
Charles Darwin’in doğumunun
200’üncü ve ‘Türlerin Kökeni Üzerine’ adlı eserinin yayımlanmasının
150’nci yıldönümü dolayısıyla düzenlenen uluslararası etkinlikler kapsamında British Council tarafından hazırlanan ve 25 ülkede sergilenen “Darwin
Now” sergisi 26 Haziran- 5 Temmuz
2009 tarihleri arasında, ODTÜ Kültür
Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
14 farklı bölümden oluşan sergide,
Darwin’in Doğal Seleksiyon Yoluyla Türlerin Kökeni (On the Origin
of Species by Means of Natural Selection) adlı kitabının kökenleri keşfedilmekte, temel görüşleri ana hatlarıyla verilmekte, bu görüşlerin modern
biyoloji ve tıp araştırmaları için ne kadar önemli olduğu açıklanmaktadır.
ODTÜ – Toplum ve Bilim Merkezi ve Biyoloji Bölümü’nün katkılarıyla gerçekleştirilen sergi ve etkinlikler
kapsamında 26 Haziran 2009 tarihin-
12
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
de “Türlerin Kökeni’nin 150. Yılında Evrim Kuramı” konulu bir
panel düzenlendi. Panelde ODTÜ
Biyoloji Bölümü ve Felsefe Bölümü
mezunlarından oluşan bir grup araştırmacı evrim kuramına ve gelişimine
ilişkin sunumlar gerçekleştirdi.
Oturum başkanlığı ODTÜ Biyoloji
Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Aykut
Kence tarafından yürütülen panelde;
ODTÜ Felsefe Bölümü Araştırma
Görevlisi Gökhan Akbay – ‘İşlev, Enformasyon ve Doğal Seçilim’; ODTÜ
Biyoloji Bölümü mezunu Samet Öksüz – ‘Yaratılışçılığın Türkiye’ye Girişi’; ODTÜ Biyoloji Bölümü öğrencisi
Ozan Kıratlı – ‘Evrim Nedir? Ne Değildir?’; ODTÜ Biyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Serkan Tuna – ‘Evrimin Moleküler Kanıtları’; ve ODTÜ
Biyoloji Bölümü mezunu Gün Köleoğlu- ‘Evrim Kuramının Yaşamımızdaki Uygulamaları’ hakkında sunumlar yaptılar.
Söyleşi: Nihal Gerçek
Fotoğraflar: Talat Doğan
Evren Sizi Bekliyor...
Evren Sizi Bekliyor...
Fotoğraf: Zeynep Tuna
“Evren sizi bekliyor…” çağrısıyla 02 – 16 Ekim 2009 tarihleri süresince Dünya Astronomi
Yılı (DAY2009) etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Dünya’dan Evrene Bakış Sergisi ile
ODTÜ-Toplum ve Bilim Merkezi; toplumun genelinde bilimsel bilincin geliştirilmesini, bilim
eğitiminin iyileştirilmesi ve desteklenmesini, gökyüzüne ve dolayısıyla doğaya olan ilginin artırılmasını hedefledi.
ODTÜ Toplum ve Bilim Merkezi
(TBM), toplumun astronomideki gelişmeleri ilgiyle izlediği bu dönemde
Dünya Astronomi Yılı (DAY2009)
etkinlikleri kapsamında; yeryüzü ve
uzayda bulunan teleskoplarla çekilmiş
fotoğraflardan oluşan “Dünya’dan
Evrene Bakış” (From Earth to the
Universe – FETTU) sergisi ve planetaryum gösterileri, gece gökyüzü gözlemleri gibi bir dizi etkinliği “Evren sizi bekliyor…” çağrısıyla 02-16 Ekim
2009 tarihleri arasında düzenledi.
7-8-9 Ekim 2009 tarihlerinde
ODTÜ Fizik Bölümü ve Ege Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölümü öğrencileri ve araştırma görevlileri rehberliğinde teleskoplarla ge-
ce gökyüzü gözlemleri gerçekleştirildi.
7 Ekim 2009 tarihinde Ankara Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ethem Derman ve ODTÜ Fizik Bölümü öğretim üyesi Yrd.
Doç. Dr. Sinan Kaan Yerli “Astro-GEYİK” konulu bir sohbet yaptılar. 8-9
Ekim 2009 tarihlerinde
de Ege Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölümü araştırma görevlilerinden Orkun Özdarcan “Basit Gözlem Teknikleri” ve Dicle Zengin
Çamurdan “Takımyıldızları ve Gökyüzünde Ha-
reket”, TÜBİTAK- Bilim ve Teknik
Dergisi’nden, Alp Akoğlu ise “Gökyüzü Gözlemciliği ve Amatör Gökbilimcilik” konulu sunumlar yaptılar.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
13
Bankacılıkta ODTÜ Ruhu
Bankacılıkta
ODTÜ Ruhu
Ziya Akkurt
AKBANK
Hakan Ateş
DenizBank
Ersin Özince
Türkiye İş Bankası
Faik Açıkalın
Yapı Kredi Bankası
İçinde bulunduğumuz günler küresel ekonominin çetin bir sınavdan geçtiği günler.
Dünyanın en büyük bankalarının battığı, dev finans kuruluşlarının inanılmaz miktarlarda
devlet yardımları ile ayakta durmaya çalıştığı bu süreçte, Türkiye’nin dört büyük bankasının en üst yöneticisi ODTÜ’lü.
Yaşanan bu küresel kriz “ülkemizi teğet geçecek” derken ekonomimizi derinden sarstı. Değişik sektörlerde bir
çok işletme küçülme, işçi çıkarma, zorunlu izinler gibi sonuçlara katlanmak
zorunda kalırken bankacılık sektörü,
bu krizi hasarsız; hatta kar ederek ve
14
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
büyüyerek atlatacak gibi görünüyor.
En azından şimdiye kadarki süreci bu
şekilde başarı ile atlatan finans sektöründe dört büyük bankanın; Akbank, Denizbank, İş Bankası ve Yapı
Kredi’nin bu kritik günlerde ODTÜ’lü
Genel Müdürlerce yönetilmesi Üni-
versitemizi de gururlandırmakta. Sektörde tek mezunla röportaj geleneğimizi bu sefer bankacılık sektöründe
bozarak dört mezunumuzla ekonomi,
bankacılık ve ODTÜ’lü Ruhu üzerine
söyleşi yaptık.
Ziya Akkurt
Söyleşi
Kendinizi bize kısaca tanıtıp ve
bulunduğunuz konuma nasıl geldiğinizi anlatır mısınız?
1961 yılında Diyarbakır’da doğdum.
İlk ve orta eğitimimi Diyarbakır’da
tamamladıktan sonra Diyarbakır Anadolu Lisesi’nden Ankara Anadolu
Lisesi’ne geldim. Oradan da ODTÜ’yü
kazandım ve 1983 yılında ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden
mezun oldum. Kısa bir süre sonra da
İstanbul’a geldim. O zamanlar yeni
kurulmakta olan management training programına ilk katılanlardan biri
oldum. 1983 yılının Aralık ayında da
Interbank’ta göreve başladım. 1989’a
kadar Kredi ve Pazarlama ve Yurtdışı Pazarlama görevlerinde bulundum.
1989-1991 yıllarında BNP AK Dresdner Bankası’nda Pazarlama Müdürü,
1991-1996 yılları arasında da Osmanlı
Bankası ve Banque Paribas / Paris’te,
Finansal Kuruluşlar Pazarlama ve
Ülke Kredileri Sorumlusu olarak çalıştım. Bunun yanı sıra evliyim ve iki
çocuğum var.
ODTÜ eğitiminin ve kültürünün
bulunduğunuz konuma gelişinizdeki katkıları nelerdir?
Ziya Akkurt
Söyleşi: Necati Arıcı, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
Orhan İstanbul, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
ODTÜ, öğrencilerinin araştırma yönünün gelişmesi konusunda öğrenciye gerekli fırsatları sunan bir üniversiteydi.
“Term-paper”ların bana kattığı şey çok fazlaydı. Bütün
bir dönemin dersini o term-paperları hazırlarken öğrenebiliyorduk. Bunun yanı sıra analitik düşünceyi geliştiriyordu ki bana göre iş hayatında gerekli olan en önemli özelliklerden biri de budur.
ODTÜ dönemin en liberal üniversitelerinden biriydi. Öğrenciler son derece kaliteli bir eğitim kadrosuyla birebir ilişki kurabilme fırsatına sahipti.
ODTÜ, öğrencilerinin araştırma yönünün gelişmesi konusunda öğrenciye
gerekli fırsatları sunan bir üniversiteydi. Term-paperların bana kattığı şey
çok fazlaydı. Bütün bir dönemin dersini o term-paperları hazırlarken öğrenebiliyorduk. Bunun yanı sıra analitik
düşünceyi geliştiriyordu ki bana göre
iş hayatında gerekli olan en önemli
özelliklerden biri de budur.
ODTÜ kültürü alan, ODTÜ havasını soluyan kişilerin iş dünyasında farkı nedir?
Şirketlerin gelişim ve ilerleme düzeylerine baktığımız zaman, ODTÜ’lülerin
bu ilerleyişe vermiş olduğu katkı yadsınamaz. ODTÜ’lüler çalıştıkları şirketlerin ilerlemesi için büyük bir disiplin
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
15
Söyleşi
Ziya Akkurt
ve özveri ile çalışırlar. Zaten şirketlerin de yönetim kadrosuna baktığımız
zaman, önemli noktalarda mutlaka bir
ODTÜ’lü arkadaşımız bulunur. Bunun sebebi de ODTÜ’nün vermiş olduğu düzenli ve disiplinli çalışma sistemi ile öğrenci - öğretim görevlileri
arasındaki yakın ilişkilerdir. Özellikle
öğrenci ve öğretim görevlileri arasındaki ilişkilere değinecek olursak, ders
dışında herhangi bir konuda kapıları
öğrencilere sonuna kadar açıktı ve bunun sayesinde ben ve birçok öğrenci
kendini birçok konuda geliştirme fırsatı buldu. ODTÜ uluslararası kulvarda bir üniversite olduğu için, öğrencilerin uluslararası alanda da gelişimine
katkısı oldu.
Öğrencilik hayatınızdan unutamadığınız bir anınızı anlatır
mısınız?
Ben çok fazla muhasebeye yatkın değildim. Mezun olmadan önce bu eksiğimi gidermek için muhasebe dersi
aldım. O dersin pazartesi günü bir vizesi vardı. Ancak cuma günü öğleden
sonra konferans için çok önemli bir
profesör okulumuza geldi. Herkes o
konferansa gitti. Hoca da konferansa
girseniz iyi olur demişti. Böyle şeylere
meraklı biri olarak ben de katılmıştım
o konferansa. Normalde not tutma yeteneğim pek olmasa da o konferansta
çok iyi not tutmuştum. Konferanstan
da soru gelebileceği söylendi. Pazar
saat üç gibi olduğunda oturup sınava
çalışmaya hazırlanıyordum. Ancak o
sıralarda elime ‘Değişen Çin’ adlı bir
kitap geçti. Oturup saat üçte kitabı
okumaya başladım ve kitabı gece on
iki gibi bitirdim. O saatten sonra birazcık ders notlarına ve seminerde
tuttuğum notlara baktım. Daha sonra da sabah dokuzda sınava girdim.
Hoca tek bir tane soru sordu ve o da
konferans ile ilgiliydi. Ben de ne dinlediysem, aklımda ne kaldıysa yazdım.
Biraz zaman geçtikten sonra sonuçlar
açıklandı. En yüksek notu almıştım.
Hiç unutamadığım bir anıdır bu.
Hayatınızdaki keşkelerinizden,
pişmanlıklarınızdan ve yapmak
isteyip de yapamadıklarınızdan
(eğer var ise) söz eder misiniz?
Ben sporcu olmayı çok istemiştim. İyi
bir dört yüz metre koşucusu olmayı
16
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
hayal ettim hep, ama bir türlü olmadı.
Sakatlıklardan yakamı bir türlü kurtaramadım. Dizimde problem vardı.
Ancak içimde hala bir ukdedir atlet
olmak. Lise sondayken sınavımız olmasına rağmen her hafta antrenman
yapardık ki o zamanlar gidip gelmek
çok da zordu. Ancak hiç yılmadan bütün antrenmanlara katıldım. Anlayacağınız, çok istedim atlet olmayı ama bir
türlü olamadım.
Hobileriniz ve yapmaktan keyif
aldığınız şeyler nelerdir?
“
Kısaca dünya çapındaki küresel
krizden ve bu krizin Akbank’a
etkilerinden söz eder misiniz?
Küresel kriz Türkiye ekonomisini de etkilemesine rağmen ekonomimiz hâlâ yüksek büyüme potansiyeline
sahiptir.
2001 yılında yaşadığımız
kriz ve edindiğimiz deneyim, Türkiye’nin mevcuttaki krizi hazırlıklı karşılamasını sağlamıştır. Bugün Türk
finans sektörü, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerdeki benzerlerine kıyasla, çok
daha sağlıklı bir yapıdadır. Bu da Türkiye’ye krizden çıkış sürecinde önemli
bir avantaj sağlamaktadır.
Gelişmekte olan bir ülke
olarak Türkiye, uluslararası alanda önemli görevler üstlenecek, uluslararası ekonomik büyümede kilit
rollerden birine sahip olacaktır.
“
Bu yoğun iş hayatında çok kolay bir
şekilde hobi edinilmiyor. Özellikle tarihle ve enerjiyle ilgili konularda kitap
okumayı ve fırsat buldukça televizyonda film izlemeyi seviyorum.
Müzikte de iyi bir caz dinleyicisiyimdir. Caz ile ilgili bazı teknik ayrıntıları
da bilirim.
Global kriz, diğer gelişmekte olan ülkelerdekine benzer şekilde, Türkiye’yi
iki kanaldan etkilemiştir:
• İç talepte gözlemlenen düşüş ve daralan ihracat hacmi
• Kredi piyasalarında yaşanan sıkışıklık ve yatırımcıların riskten kaçınma
iştahındaki artış sonucu azalan sermaye girişleri
Diğer taraftan, yürürlüğe konan mali
canlandırma ve finans sektörünü kurtarma programları bütçe açıklarında önemli artışlara yol açmıştır. IMF
2009 yılında gelişmiş ülkelerde bütçe
açığının GSYİH’ya oranının %10’un
üzerinde gerçekleşmesini beklemektedir. Benzer şekilde, Türk hükümeti
de 2009 bütçe açığının 63 milyar liraya
ulaşacağını öngörmektedir.
Türk ekonomisi 2009 1. çeyreğinde
yaşanan %15’lik küçülme oranı 2001
krizinde yaşanılanın ötesindedir. 2001
krizinde GSYİH yıllık %5.7 oranında
azalmış, en büyük daralma ise %9.8
oranı ile 2001 yılı 4. çeyreğinde gerçekleşmiştir.
Herşeye rağmen, ekonomide yaşanan
küçülme oranı hız kesmektedir. Hükümet 2009’da GSYİH’da %6’lık bir
azalma beklemektedir. Buna karşın,
2010 yılı büyüme beklentisi %3.5 seviyesindedir. 2012 yılı için öngörülen
büyüme oranı %3.5’in de üstündedir.
Küresel kriz Türkiye ekonomisini de
etkilemesine rağmen ekonomimiz hala
yüksek büyüme potansiyeline sahiptir.
2001 yılında yaşadığımız kriz ve edin-
Ziya Akkurt
Global krizle birlikte kredi kalitesindeki riskleri öngören Akbank, risk yönetim sistemlerini güçlendirerek, bunların yaratabileceği etkileri sınırlamaya
odaklanmıştır. Akbank’ta sorunlu kredilerin düşük seviyesi ve %100 karşılık
ayrılması, Türk bankacılık sektörünün
üstünde bir aktif kalitesi sağlanmasında önemli rol oynamıştır.
IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının İstanbul’da gerçekleştirilmesi bu
açıdan ayrı bir anlam ifade etmektedir.
İstanbul’un eşsiz güzellikleri, merkezi
konumu ve uluslararası alanda taşıdığı önem IMF ve Dünya Bankası’nın
İstanbul’u yıllık toplantılarda ev sahibi
olarak seçmesinde etkili olmuştur.
Güçlendirdiğimiz CRM altyapımız
sayesinde, satış ekiplerimizin müşteri
ihtiyaçlarını çözümleme hızlarında artış sağlanmıştır. Perakende sektörü ile
gerçekleştirdiğimiz işbirliği sayesinde,
ücret gelirlerimizi artırmaya yönelik
inovatif ürünleri müşterilerimizin hizmetine sunmaktayız.
Türkiye’nin artan öneminin arkasındaki sebeplerden bazıları şunlardır;
Krize yönelik oluşturduğumuz stratejimizin 2009 yılı 3. çeyrek sonu itibarı
ile sonuçları şöyledir:
• Türkiye Avrupa’nın 8., dünyanın 17.
en büyük ekonomisine sahiptir.
• Ekonomik güç bakımından kıyaslandığında, İstanbul’un GSYİH’sı
tek başına, Polonya hariç yeni AB
üyelerinin ve Çek Cumhuriyetinin
GSYİH’dan daha büyüktür.
• Avrupa’nın yaşlanan nüfusu ile karşılaştırıldığında, Türkiye genç, dinamik ve büyük bir nüfusa sahiptir.
• Türkiye Doğu’nun hammadde zengini ülkelerini Avrupa’nın gelişmiş
ekonomilerine bağlayan eşsiz bir jeostratejik konuma sahiptir. Bunun
yanında, Türkiye aynı zamanda bir
enerji koridorudur.
• Türkiye pek çok alanda bölgesel bir
güç olmaya yönelik potansiyele sahiptir. Özellikle finans, enerji, otomotiv gibi sektörlerin yüksek büyüme potansiyeli bulunmaktadır.
• Türkiye komşu bölgelerde devam
eden yeniden yapılanma sürecinde,
inşaat sektörü için oluşacak fırsatları değerlendirme potansiyeline sahiptir.
• Teknolojik ilerleme ve verimlilik
sürdürülebilir, güçlü bir büyüme
için ön koşullardır. Türkiye’nin şu
ana kadar R&D üzerine yaptığı ya-
• NPL’lerde ciddi düşüş yaşanmıştır.
Akbank’ın NPL oranı %3 ile %3.9
olan sektör ortalamasının oldukça
altında seyretmektedir.
• Net karımız %30 artarak 2 milyar
TL’yi aşmış, ortalama sermaye karlılığımız %22 olarak gerçekleşmiştir.
Sizin ve Akbank’ın gelecekteki
hedefleri nelerdir?
Akbank sürdürülebilir karlılığa odaklanmıştır. Bu hedef doğrultusunda,
ürün ve hizmet portföyümüzü çeşitlendirmeye, dağıtım kanallarımızı
genişleterek müşteri tabanımızı büyütmeye ve risk odaklı anlayışımızdan
taviz vermeden müşterilerimize en
mükemmel bankacılık deneyimini yaşatmaya devam edeceğiz.
Bu kapsamda şubeleşme, müşteri tabanı, bankacılık hacmi ve karlılık gibi
bankacılığın her alanında Akbank’ın
gücünü artıracak yatırım fırsatlarını
sistematik şekilde değerlendirmekteyiz.
Önceliğimizi Akbank gibi sektörün
öncüsü bir banka için önemli yatırım fırsatları sunacağına inandığımız
Türkiye’de mevcut organik büyüme
fırsatlarına vermiş durumdayız. Bu
öncelikli stratejimizin yanında, uzun
vadede Akbank hissedarlarına değer
yaratma potansiyeli bulunan diğer
yatırım fırsatlarını da titizlikle incelemekteyiz.
Söyleşi
tırımlar düşük seviyede olsa da, son
yıllarda bu alanda önemli ilerleme
sağlanmıştır.
diğimiz deneyim, Türkiye’nin bugün
yaşanılan krize hazırlıklı girmesini sağlamıştır. Bugün Türk finans sektörü,
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki
benzerlerine kıyasla, çok daha sağlıklı
bir yapıdadır. Bu da Türkiye’ye krizden çıkış sürecinde önemli bir avantaj sağlamaktadır. Gelişmekte olan bir
ülke olarak Türkiye, uluslararası alanda
önemli görevler üstlenecek, uluslararası
ekonomik büyümede kilit rollerden
birine sahip olacaktır.
Sizinle beraber Akbank’ta neler
değişti neler değişecek?
Tabi gelir gelmez ilk yaptığım iş analiz
yapmak oldu. Ondan sonra yavaş yavaş, belli bir program çerçevesinde, o
bulguları hayata geçirdim ve o şekilde
devam ettim.
Benim en büyük hayalim, görevde
bulunduğum süre içerisinde Akbank’ı
bölgede (Balkanlar ve Ortadoğu) çok
iyi bilinen, saygı duyulan bir banka haline getirmek.
Bir ODTÜ’lü olarak ODTÜ’lü
olmayı nasıl tanımlarsınız ve
yeni yetişen ODTÜ’lülere önerileriniz nelerdir?
Öncelikle analiz etme yeteneğinin geliştirilmesi lazım. Bu yetenek size daha
objektif değerlendirme imkanı sağlar.
Yani ‘hastalığı doğru teşhis ederseniz,
tedavisi çok daha kolaydır’.
Bir işin planlama ve hazırlama safhası
uzun olabilir ama en iyi şekilde planladıktan sonra uygulaması çok daha kısa
sürede olur. Çünkü uygularken sorun
olmaz. ODTÜ’lülerin zaten planlama
yeteneği var. Ancak bunu sürekli kullanıp, geliştirmeleri gerekir.
Biz ODTÜ’lülerin diğer bir özelliği de
hedefi olan insanlar olmasıdır. Gelecekten ne istediğini bilen insanlardır
ODTÜ’lüler. İş hayatına atıldıklarında
ne olmak istediklerini, nereye varmak
istediklerini bilirler ve nerede bitirebileceklerini bilirler.
Eğer insanlar mesleklerini hobi olarak
yaparlarsa çok daha başarılı olacaklardır. Ben mesleğimi hobi olarak yapanlardanım. Severek, isteyerek yaptığım
için de başarılı olma şansım artıyor.
Sizler de bu şekilde yaparsanız, sizler
de başarılı olursunuz.
Eğer bankacı olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Diplomat olabilirdim ya da restoran
işletmeciliği tarzında bir meslek seçebilirdim.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
17
Söyleşi
Hakan Ateş
Hakan Ateş
Söyleşi: Andaç Turan,
İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
Pınar Yüksel,
İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
Eğitimimi Türkiye’nin en
iyi üniversitelerinden olan
ODTÜ’de almış olmaktan
gurur duyuyorum. Her şeyden önce ODTÜ’lü olmanın
sağladığı özgüven bir başka. Bilimsel anlamda sağladığı ayrıcalıklı eğitimin
yanı sıra sosyal alanda da
öğrencilerin gelişimine çok
büyük bir katkısı olduğunu
düşünüyorum. ODTÜ’lü olmak insana çok geniş bir
vizyon sağlıyor.
Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?
Bankacılıkta 30 yılıma yaklaştım. DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı olarak görev yapıyorum.
DenizBank’ın kurucu Genel Müdürüyüm.
18
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Hakan Ateş
Kendimi bildim bileli tiyatroya ilgim
vardı. TED Ankara Koleji’nde ve sonrasında ODTÜ İşletme Bölümü’nde
okuduğum yıllarda Ankara Radyo
Televizyon’da seslendirme yapıyordum. 1980 yılında ODTÜ İşletme
Bölümü’den mezun olana kadar “Arkası Yarın”, “ Okul Radyosu”, “Beyaz Gölge”, “İsviçreli Robinson’lar”,
“Şeker Kız Candy” gibi çok beğenilen
programların hem çevirisini hem de
seslendirmesini yaptım. O dönemde
bankacı olmayı, finans alanında kariyer yapmayı planlamıyordum. Okuldan mezun olduktan sonra ailemin
de tavsiyesiyle İş Bankası’nın sınavına
girdim, kazandım. Teftiş Kurulu’nda
göreve başlamamla birlikte bankacılık
kariyerim de başlamış oldu.
Bankacılık sektörü çok yeni kapılar
açtı. Anadolu’yu ve insanımızı tanıma
fırsatım oldu. Başka hiçbir yerde elde
edilemeyecek heyecanlar ve parayla kıyaslanmayacak kazançlar sundu.
Ardından InterBank’ta kariyerime devam ettim. InterBank’ın, şube müdürlüklerinden genel müdür yardımcılıklarına uzanan 9 yıllık tecrübe ile
Doğuş Grubu’na geçtim. 2 yıl süreyle
merhum Ayhan Şahenk Bey ve Bank
of America’nın danışmanlarıyla, Bank
Express’in yeniden yapılandırılmasını
yürüttük. Bankanın satılmasının ardından, Rusya’ya gittim. Orada da yine sıfırdan Garanti Bankası’nın Rusya
ayağını oluşturdum.
2 yıl sonra Zorlu Grubu’ndan teklif
alınca Türkiye’ye geri döndüm. Önce bir otel odasına yerleştik. Biz bir
odada hayatımızı sürdürürken diğer
odada tek hatlı bir telefonla bankamızı kurduk. Çok sevgili arkadaşlarımla
birlikte gönül birliği yaparak hep birlikte DenizBank Finansal Hizmetler
Grubu’nu hayata geçirdik.
Ekibin, ortak bir ruhun çok önemli
olduğuna içtenlikle inanıyorum. Bugün 8700’e yaklaşan personelin çalıştığı 450 şubesi olan Avrupa Bölgesi’nde,
“
Bir çok ülke bütçe açığı endişelerini bir kenara bırakarak önemli reel sektörleri destekledi. Bu sayede
dünyada yaşanan resesyon depresyona dönüşmedi ve bazı ekonomiler
2009’un ikinci çeyreğinden
itibaren yeniden büyümeye
başladılar. Resesyona dönüş zor çünkü otoriteler kapasite fazlaları eritilene ve
potansiyel büyüme hızları yakalanana kadar desteklere devam edecekler. Ama
krizden çıkış yavaş olacak
ve geçmişteki krizlere göre
uzun sürecek.
“
BDT Bölgesi’nde operasyonları olan,
iştirakleri olan, sigortacılığıyla, leasingiyle finansal bir süpermarket olan
DenizBank bu inanç birlikteliğiyle ortaya çıktı. Halen bankanın CEO’luğu
ve diğer şirketlerin başkanlığını yapıyorum. İçinde bulunduğumuz 12. yılda mevduat toplayan bankalar arasında 51.sırada başladığı yarışa 6. özel
Türk bankası olarak devam ediyoruz.
2001 yılındaki ağır kriz ortamı da bizler için önemli bir dönüm noktası oldu. Herkes batmamaya ve kendini
kurtarmaya çalışırken biz krizi fırsata çevirmeye çalıştık ve başardık. Seneye 1200 kişi girdik 3350 kişi çıktık.
Hemen arkasından %25 hisseyle halka açıldık. Sermayemizi tabana yaydık.
Zorlu Grubu dışında 30 binden fazla
hissedarımız oldu. 2006 yılında Belçika merkezli finans grubu Dexia ile
el sıkıştık.
Söyleşi
Bulunduğunuz konuma nasıl geldiğinizi anlatır mısınız?
Tüm bu süreçleri hayata geçirirken,
kurumsal yönetişim ilkeleri, saydamlık, hesap verebilirlik, eşitlik gibi ana
ilkelerin ışığında yol aldık. Sahiplik ile
yönetimi birbirinden ayırdık. Bu konuda Mustafa Aysan Hoca’nın -eski
bakanlarımızdan- yazdığı kitaba da bir
vaka çalışması olarak konu olmak bizler için onur kaynağıdır.
Ortak aklı hayata geçirdik ve gemimizi
doğru bir rotada tutarak buralara getirdik. 8700’e yaklaşan çalışanımızın,
bakmakla yükümlü oldukları kişilerle
birlikte 17.000’den fazla kişinin DenizBank ailesinin birer üyesi ve bizlerin sorumluluğunda olduğunun bilincindeyiz.
Kaynakların akılcı dağılımı misyonumuz ile bir sürü tüten bacada, turizmde, tarımda, sektör olarak Türkiye’de
karşılaştırmalı üstünlüğü olduğunu
düşündüğümüz sağlıkta, eğitimde,
enerji, alt yapı, spor ve denizcilikte
önemli tuzumuz var.
ODTÜ eğitiminin ve kültürünün
bulunduğunuz konuma gelişinizdeki katkıları nelerdir?
Eğitimimi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden olan ODTÜ’de almış olmaktan gurur duyuyorum. Her şeyden önce ODTÜ’lü olmanın sağladığı
özgüven bir başka. Bilimsel anlamda
sağladığı ayrıcalıklı eğitimin yanı sıra
sosyal alanda da öğrencilerin gelişimine çok büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. ODTÜ’lü olmak insana
çok geniş bir vizyon sağlıyor.
ODTÜ kültürü alan, ODTÜ havasını soluyan kişilerin iş dünyasında farkı nedir?
Daha üniversitedeyken profesyonel hayatı tanıma fırsatı bulabiliyor
ODTÜ’lü öğrenciler. Mezun olduktan sonra da cesur, ne istediğini bilen,
ayakları yere sağlam basan bireyler
olarak hayata atılıyorlar. Özgeçmişinde ODTÜ mezunu olduğu bilgisi yer
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
19
Söyleşi
Hakan Ateş
alan gençler zaten bir adım önde başlıyor. Sağladığı donanımla geniş bir
dünya görüşü sahibi olan, global dünyada olan bitenden haberdar gençler
elbette iş dünyasında da geleceğin parlak isimleri olarak yer alıyorlar.
Öğrencilik hayatınızdan unutamadığınız bir anınızı anlatır
mısınız?
77’de dokuz aylık boykot öncesi
ODTÜ’de yurtlarda birkaç gün geçirmek zorunda kalmıştık. İki gün sonra çıkabilmiştik. Ondan sonraki dokuz
aylık bir boykot süreci ve okulun açılmasına kadar olan zamanda çok şey
olmuştu. Benim açımdan ticari yönden de şöyle bir avantajı olmuştu; radyo televizyonda seslendirme yapıyordum o yıllarda... Kayıtlara gitmek için
çok da geniş bir zaman yaratmıştım,
iyi de bir para kazanmıştım ama tabi
bir taraftan da okuyamamak ve okulun uzun süreli eğitim faaliyetlerine
ara vermiş olması boykot olması tabi
çok rahatsız ediciydi.
Hayatınızdaki keşkelerinizden,
pişmanlıklarınızdan ve yapmak
isteyip de yapamadıklarınızdan
(eğer var ise) söz eder misiniz?
Oyuncu olmak istemişimdir hep hayatımda. Tiyatroya, edebiyata, güzel
sanatlara merakım var. Pişman mısınız derseniz o kadar pişman değilim.
Önemli bir keşkem yok hayatta. Yeniden dünyaya gelsem aynı hayatı yaşamayı arzu ederdim.
Hobileriniz ve yapmaktan keyif
aldığınız şeyler nelerdir?
Daha önce de belirttiğim gibi hep sanatla iç içe olan bir hayatım oldu. İlkokuldan başlayan oyunculuk ve seslendirme merakım üniversiteden mezun
olana kadar devam etti.
İş hayatına başlayana kadar spor da
yapıyordum. Aletli jimnastikte, Türkiye 1’nciliğim var ve bunun yanı sıra
yüzme, kule tramplen atlamada derecelerim oldu.
20
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Sanat ve spor merakım devam ediyor elbette. Yoğun iş temposundan
arta kalan zamanlarda mutlaka denizle ve sanatla iç içe olmaya çalışırım. Yelkenlim var, çok uzak yerlere
gidemesem de Marmara sularına yelken açıyorum. Yazın da Bodrum ve
çevresini geziyorum. Birkaç yıl önce
sponsorluğunu üstlendiğimiz Deniz
Kuvvetleri Kupası’na da katılmıştım.
Bundan sonra da katılmayı düşünüyorum. Kurumsal olarak ‘deniz’e verdiğimiz önem de beni çok mutlu ediyor.
Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü’nün
(TAYK) kurumsal sponsorluğunu da
üstlendik. En keyifli spor dallarından
biri olan yelkenin ülkemizde hak ettiği değere ulaşmasını gönülden istiyorum.
Sanatla da hiçbir zaman bağım kopmadı. Klasik müzik dinlemeyi çok severim. Devlet Senfoni Orkestrası’nın
konserlerini kaçırmamaya çalışırım.
Şarkı söylemeyi çok severim, vaktim
olsa şan dersleri alıp bir grupta şarkı
söylemek isterdim.
Kısaca dünya çapındaki küresel
krizden ve bu krizin DenizBank’a
etkilerinden söz eder misiniz?
Global ekonominin depresyona girmemesi için otoriteler çok radikal önlemler aldılar. Merkez bankaları bir anlamda para basarak değersiz varlıkları
teminat kabul edip bankalara likidite
aktardı ve reel sektöre destek veren
hükümetlerin bütçe açıklarını finanse
edebilmelerini kolaylaştırdı. Finansal
sektöre 1,5 trilyon $ sermaye aktarılırken zor durumdaki bankalar daha
sağlıklı olanlarla birleştirildi. Batırılması çok zor olan büyük bankalar ise
yeniden yapılanıyor ve iş modelleri istikrarlı bir şekilde daha düşük risklerle
para kazanabilir hale getirilmeye çalışılıyor. Bir çok ülke bütçe açığı endişelerini bir kenara bırakarak önemli reel
sektörleri destekledi. Bu sayede dünyada yaşanan resesyon depresyona dönüşmedi ve bazı ekonomiler 2009’un
ikinci çeyreğinden itibaren yeniden
büyümeye başladılar. Resesyona dönüş zor çünkü otoriteler kapasite fazlaları eritilene ve potansiyel büyüme
hızları yakalanana kadar desteklere devam edecekler. Ama krizden çıkış yavaş olacak ve geçmişteki krizlere göre
uzun sürecek. Eskisi gibi ABD’li tüketicinin yeniden talep tarafında büyümenin motoru olması zor; çünkü çok
borçlu, kredi imkanları, geliri ve varlığı
azaldı ve işsizlik yüksek. Demografik
yapısı müsait gelişmekte olan ülkelerde ise ABD’li tüketicinin yerinin doldurulması kısa sürede mümkün değil.
Türk bankacılığı kriz tecrübesi sayesinde bu krizde yaşanacakları önceden
gördü ve gerekli tedbirleri zamanında
aldı. Risk yönetimi güçlü ve bilançolar şiddetli krizlere dayanıklı halde idi.
Ancak yine de krizin getirdiği belirsizlik sektörün temkinli hareket etmesini gerektirdi. Yurtdışında yaşanabileceklerin en kötüsü düşünüldü ve likit
olmaya önem verildi. Aynı zamanda
kredi talebi de azalınca likidite devlet
tahvillerine yönelirken bilançolar (kur
etkisi dışarda bırakıldığında) küçüldü.
Ama yılın ikinci çeyreğinden itibaren
belirsizliğin azalmasıyla birlikte risk iştahı yeniden arttı ve kredi portföyleri büyümeye başladı. DenizBank ise
krizin en sıkıntılı döneminde dahi reel
sektör finansmanına devam etti. Kurulduğumuz günden beri sürekli global ve yerel krizlerle mücadele ettiğimiz için yeterince tecrübeliyiz. Her
zaman ve en beklenmedik anlarda kriz
yaşanabileceğini düşünerek çalışıyoruz ve bu sayede kriz dönemlerinde
uzun vadeli vizyonumuzu kaybetmiyor ve müşteri ilişkilerimizi güçlendirebiliyoruz. 2009’un ilk 9 aylık döneminde bilançosunu büyüten bir kaç
bankadan biri olduk ve bir çok sektörde bu basiretli yaklaşımımız takdir
edildi. Bankamıza uzun vadeli bakış
açılarıyla geniş alanlar yarattık ve bunu
krizde bir arayış içinde değil belli vizyonlar doğrultusunda uzun yıllar önce
tohumlarını atarak yaptık. Ülkemizin
geleceğinde çok önemli bir rol oyna-
Hakan Ateş
Sizin ve DenizBank’ın gelecekteki hedefleri nelerdir?
Mevcut durumda orta ölçekli bankaların lideri konumundayız. Kısa vadede liderliğimizi güçlendirirken uzun
vadede büyük bankaların grubuna girmeyi hedefliyoruz.
Bu büyük düşünceleri gerçekleştirmek
için bir fark yaratmanız gerekiyor. Örneğin, tarım sektöründe rakiplerimizin çok geriden takip ettiği bir hizmet
anlayışı ile büyüyoruz. Kriz sırasında
rakiplerimiz bu sektöre ihtiyatlı yaklaşırken biz desteğimizi daha da artırdık.
İhtiyaca göre şekillendirdiğimiz yaratıcı ürünlerle ve yeni şube anlayışımızla müşterilerimize kaliteli hizmet veriyoruz. Üretici Kart gibi teknolojik bir
ürün sayesinde katma değer yaratıp
bunu müşterilerimizle paylaşıyoruz.
2009 yılı itibariyle toplam 2175 şubede Tarım Bankacılığı hizmeti vermekteyiz. Diğer yandan, “Yeşil Damla”
konsepti ile tarıma özel şubeler açarak
tarım sektörünün gelişmesi yönündeki
çalışmalara bir yenisini ekleyerek, tarım sektörüne en büyük yatırımı yapan
özel banka konumumuzu pekiştirmiş
olduk. Bu yıl 35 olan Yeşil Damla sayısının 2010 yılında 47’ ye ulaşması hedeflenmektedir. Tarıma özel şubelerimizle sadece finansman tarafında değil
bilgilendirme ve sosyal destek amaçlı
bir çok faaliyette bulunuyor ve müşterilerimizin ayağına gidiyor, bu konuda
çiftçilerin de takdirini alıyoruz. Yeni
açılan şubeler ile DenizBank’ta tarım
kredilerinin coğrafi alanını ve kapsamını genişletmiş, bu kapsamda 2009
yılı itibariyle 260.000 müşteriye ulaştık. 1,3 Milyar TL üzerinde kredi kullandırılmış olup, 2007 ve 2008 yıl sonunu tarım sektörüne en fazla tarım
kredisi kullandıran özel banka olarak
“
Türk bankacılığı kriz tecrübesi sayesinde bu krizde
yaşanacakları önceden gördü ve gerekli tedbirleri zamanında aldı. Risk yönetimi
güçlü ve bilançolar şiddetli krizlere dayanıklı halde
idi ancak yine de krizin getirdiği belirsizlik sektörün
temkinli hareket etmesini
gerektirdi. Yurtdışında yaşanabileceklerin en kötüsü
düşünüldü ve likit olmaya
önem verildi. Aynı zamanda
kredi talebi de azalınca likidite devlet tahvillerine yönelirken bilançolar (kur etkisi dışarıda bırakıldığında)
küçüldü. Ama yılın ikinci
çeyreğinden itibaren belirsizliğin azalmasıyla birlikte
risk iştahı yeniden arttı ve
kredi portföyleri büyümeye
başladı
“
tamamladık. 2009 yıl sonu verilerine
göre de bu konumumuzu korumaya
çok güçlü bir adayız.
Hissedarımız Dexia’nın uzmanlık alanı olan belediyelerle işbirliğimiz giderek güçleniyor. Türkiye’nin geleceğinde çok önemli rol oynayacak altyapı
ve enerji alanındaki yatırımlara olan
kaynak aktarımımız devam ediyor. Yine kriz nedeniyle rakiplerimizin uzak
durduğu KOBİ’lerimize olan finansal desteğimizde bir azalma olmadı.
Kredi temini yanında kriz ortamında risklerini yönetebilmeleri için de
doğru yönetim sistemleri konusunda
KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verdik.
Söyleşi
yacak olan tarım sektöründe yaptıklarımız sektör içinden ve dışından övgü alıyor. Bugün hala mevduatlarının
üzerinde kredi veren bir banka konumunda reel sektöre olan desteğimize
devam ediyoruz.
Özetle, sektördeki konumumuzu daha
güçlendirmek için yeni organizasyonel
yapılanmadan ürün çeşitliliğine, yeni
ortama uygun farklı hizmet anlayışına
ve şube ağının genişlemesine kadar gerekli değişikliklerle maliyetlerimizi çok
yükseltmeden yıllardır hiç değişmeyen
hızlı ama kontrollü büyüme felsefemize 2010 yılında da devam edeceğiz.
Finansal süpermarket anlayışımızın
yanında tarım, enerji, turizm, sağlık,
eğitim ve denizcilik gibi Türkiye ekonomisinin göreceli rekabet avantajının
olduğu sektörlere destek vermeyi sürdüreceğiz ve hissedarımız Dexia’nın
desteğiyle kamu finansmanı alanında
da büyüyeceğiz. Bu alanlarda ülkemizin yaşam kalitesini artıracak önemli
projelere yurtdışından sağlayacağımız
uzun vadeli kaynakları aktaracağız.
Son olarak bir ODTÜ’lü olarak
ODTÜ’lü olmayı nasıl tanımlarsınız ve yeni yetişen ODTÜ’lülere
önerileriniz nelerdir?
ODTÜ’lü olmak her şeyden önce
çağdaş dünyanın gelişiminin farkında olmak, bu gelişimin takipçisi hatta öncüsü olmak demektir. Genç arkadaşlarımıza da böylesine fırsatlara
sahip olan bir okulun sunduklarını iyi
değerlendirmelerini, hayatın en unutulmaz dönemi olan üniversite yıllarını en güzel şekilde yaşamalarını öneririm. Yaptıkları iş ne olursa olsun,
kültür ve değerlerine sahip çıksınlar.
Zaten ODTÜ’lü öğrenciler tüm bunların bilincinde olan zeki gençler. Tüm
ODTÜ’lülere hayatlarında başarılar
dilerim...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
21
Söyleşi
Ersin Özince
Ersin Özince
Söyleşi: Gülşah Gülen, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
Ezgi Çelik, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
Her şeyden önemlisi her şeyi sorgulamayı, çok ciddi bir esnekliği, yeniliğe - değişime
açık olma özelliklerini edindiğim kanaatine vardım. Zaten zaman içinde insan kendisini emsalleri ile karşılaştırdığında ODTÜ’de alınan global etkilenimlerden yararlanan
eğitimin kıymetini anlıyor.
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
1953 Havran Balıkesir doğumluyum.
Öğretmen bir ailenin çocuğu olduğum için çocukluğum Anadolu’nun
birçok köy, kasaba ve kentinde geçti.
Eğitimimin bir bölümünü yatılı olarak
tamamladıktan sonra, 1969-70 döne-
22
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
minde ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine girdim. 2 yıllık FEAS
eğitim sonrası, fakültenin İşletme bölümünü seçip bitirdim. 1975 yılı sonbaharında mezun oldum. 1.1.1976’da
İş Bankası’nda göreve başladım. 18
ay askerlik döneminin dışında ara vermeden tüm iş hayatıma aynı kuruluşta
devam ettim. İş Bankası’nda Yenişe-
hir Şube Müdürlüğü, Genel Müdürlük
bünyesinde Teftiş Kurulu Başkanlığı,
Muhasebe Müdürlüğü, Fon Yönetimi
Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdürlük görevlerinde bulundum. Bunun yanı sıra bankanın
bir çok iştirakinde, finansal ve sınai
alanlarda bankamızı temsilen görevler yaptım. Evliyim iki kızım var. Eşim
İş Bankası’nın, çalışanları konusundaki tutumundan bahseder
misiniz?
İş Bankası dışarıdan eleman transfer
etmiyor, kendi elemanını kendisi yetiştiriyor. Biz, bankadan ayrılıp tekrar müracaat eden bir elemanın dahi
neden ayrıldığına bakarak yeni müracaatını değerlendiriyoruz. İş Bankası,
mensuplarının annelik, askerlik, kurum tarafından yurtdışı eğitime gönderilmesi, eşin yurtdışı çalışmaya gitmesi, hastalık gibi haklı nedenlerle
ayrılma dışında bankadan ayrılan elemanlarını yeniden istihdam edilmesi
taraftarı değildir. İş Bankası, kapıdaki
koruma görevlisinden Genel Müdürüne kadar mecburi bir ayrılma nedeni
olmadığı ve başarılı oldukları müddetçe emekliliklerine kadar çalışabilecekleri sayılı kuruluşlardan birisidir. Banka çalışanlarının oluşturduğu özel
emeklilik sandığı ile İş Bankası’nın en
büyük hissedarları çalışanlarıdır.
İş Bankası aidiyet duygusu yaratabilen bir şirket. Şüphesiz ki ben de birçok çalışan arkadaşım da birçok iş olanakları ile karşılaştık. Ancak daha iyi
koşullarla dahi birçok arkadaşımın da
buradan ayrılmadığını biliyorum.
Çalışanlarımızın tamamı sendikalıdır. Her türlü maddi ve maddi olmayan hakları kurallara bağlıdır. Dolayısıyla biz, işin sosyal yönünü kesinlikle
ihmal edemeyiz. İş Bankası bireysel
başarıdan çok kolektif başarı üzerine
kurulmuş bir yapıdır. Kolektif sermaye bilincinde, çalışanı ana sermayedara
ortak ediyorsanız ondan beklediğiniz
sorumluluk kadar sizin de ona karşı
sorumluluklarınız olur.
İşe eleman alımı sırasında dikkat
ettiğiniz kriterler nelerdir?
Bankanın en büyük hissedarı yüzde 41
civarında hissesi ile banka çalışanlarınca kurulmuş olan özel emeklilik sandığıdır. Çalışanlarımızı seçerken bunu
da göz önünde bulundurmamız gerekir. Çalışanlarımızın, yarın bizimle
“
Öğrenci çok ciddi olarak kampüsün yaratılmasının içerisindeydi.
Mesela biz her ağaç
bayramında ağaç dikerdik. Okuduğum dönemde yaşadığım yoğun olaylar nedeni ile
ODTÜ’ye, mezun olduktan 20 sene sonra ilk defa gittiğimde,
diktiğimiz ağaçların orman olduğunu gördüm. Çok duygulandım.
“
beraber bu bankayı sahiplenecek, ben
buranın hissedarıyım diye düşünecek
sorumlulukta insanlar olmasına dikkat
ediyoruz. İş Bankası bir Cumhuriyet
müessesesidir. Dolayısıyla nitelikli birçok insan arasından bankamıza karşı sorumluluklarını hem çalışarak ve
hem de sosyal yönlerden uzun yıllar
istikrarlı şekilde taşıyabilecek özellikte elemanlar istihdam etmeye çalışıyoruz. Seçimlerimizde çok titiz olsak da,
yıllar geçtikçe elemeler oluyor. Bunların kimine müessese karar veriyor, kimine çalışan kendisi karar veriyor.
2009 yılında 1000’e yakın personel alımı söz konusu. Ekim 2009 sonu itibari ile açılmış 60 şubemiz var. Netice
itibari ile, her kademede işe aldığımız
elemanları giderek daha vasıflı insanlar arasından seçmeye başladık. Bir
hizmetli seviyesindeki şoförümüz, güvenlik görevlimiz en az lise mezunudur. Memur dahil tüm ünvanlı pozisyonlara da öncelikli olarak üniversite
mezunları işe girebiliyor. Kısacası biz
birçok nitelikli insan arasından seçim
yaparken sadece nitelikli değil bize
uyan, kolektif çalışmaya eğilimli elemanları bulmaya çalışıyoruz. Bireysel
başarı elbetteki önemli. Başarısız çalışanı sendikamız dahi desteklemiyor.
Lakin biz daha uzun süreli bakıyoruz
başarı kavramına. Biz bize uyan insanlarla çalışıyoruz. Bizden beklentilerini
gerçekleştiremeyip ayrılan birçok insan oluyor. İstihdam politikalarımızı
ama mümkün oldukça objektif kriterlere bağlı olarak yürütmeye çalışıyoruz. İşe insan almak en kolayı. İnsanı bir müesseseden emekli edebilmek,
emekli olduktan sonra dahi ben bu
müessesenin insanıyım dedirtebilmek
marifet olan. 1999 yılında yaşadığımız
deprem felaketi bunun en büyük örneğidir. Deprem bölgesinde İş Bankası ailesi birbirine öylesine kilitlendi
ki…
Söyleşi
de benden 5 yıl sonra, ODTÜ İşletme
Bölümü’nden mezun olmuştur.
Ersin Özince
Burası kolektif bilincin hakim olduğu
kolektif bir sermaye kuruluşudur. Buna benzer müesseselerin sayısı azdır.
Ülkemizde sermayedarlığın özellikle aile ve şahıs şirketleşmesi şeklinde
olduğu, dünyada sahiplerinin kimler
olduğunun açıkça anlaşılamadığı çok
uluslu şirketlerin bulunduğu bu ortamda; sermayedar kimliğinin tartışılması gerektiğini düşünüyor ve çalışan
sahipliğinin uygulanabilir ve doğru bir
model olduğunu düşünüyorum.
İş Bankası Türkiye’nin ekonomisine etki eden kurumlardan biri.
Bunun getirdiği gücü ve sorumlulukları üzerinizde hissediyor
musunuz?
İş Bankası herhangi bir banka değildir.
Biz bir Cumhuriyet kurumuyuz. Kurtuluş Savaşından kalan para ile Atatürk tarafından kurulmuş bir kurum.
Gerek bankada, gerek iştiraklerinde
bu mantık hakimdir. Ulusal ekonomiye yarar sağlayacak faaliyetleri gözetmeliyiz. Sermayedarlarımız gayet tabii
kar etmeyi beklerler, lakin bunun yanında yaptıklarımızı ulusal sermayeye
yarar sağlayacak şekilde yapmalıyız. İş
Bankası en başta ulusal sermayeyi biriktirme amacındadır. Türk sanayisinin
kurulmasını desteklemeye çalışmıştır.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
23
Söyleşi
Ersin Özince
Türkiye’de Türk sermayesi olarak ne
varsa hemen hepsinin mayasında İş
Bankası’nın izleri vardır.
İş hayatında başlama aşamasında ODTÜ’lü olmanın getirdikleri nelerdi?
İş hayatına ODTÜ mezunu olarak
atılmanın hem avantajları hem de dezavantajları olmuştu. İş sınavlarına girerken, mezun olduğumuz dönemde
Türkiye’deki uygulamalar konusunda
biraz zayıf yetiştirilmekte olduğumuzu fark ettim. Özellikle birçok terimin
Türkçesini bilmediğimi; Türk hukuku,
Türk muhasebe- finans sistemi ile ilgili çok fazla kendimi yetiştirememiş
olduğumu gördüm. Bunun yanında,
üniversiteyi bitirdiğimde hiç yurtdışına
çıkmamış olmama rağmen çok iyi bir
dünya görüşü aldığımı fark ettim. Her
şeyden önemlisi her şeyi sorgulamayı,
çok ciddi bir esnekliği, yeniliğe değişime açık olma özelliklerini edindiğim
kanaatine vardım. Zaten zaman içinde
insan kendisini emsalleri ile karşılaştırdığında ODTÜ’de alınan global etkilenimlerden yararlanan eğitimin kıymetini anlıyor. Tabii yalnızca ODTÜ’den
mezun olanlar başarılıdır diye bir şey
yok. Ben derecelerle mezun olmuş bir
insan değilim. Bu biraz insanın kendisini yetiştirmesi ve insanın önüne gelen olanaklarla ve şansla da ilgili. Lakin şu da bir gerçek, ODTÜ’de eğitim
almak Türkiye Cumhuriyeti’nde; hatta
bölge standartları açısından dahi bir
ayrıcalık.
ODTÜ havasına, ODTÜ’nün
kendine has bir kültürü olduğuna inanıyor musunuz?
ODTÜ verdiği öğretimin yanı sıra,
sosyal yönden de çok gelişmiş bir üniversite. Bizim dönemimizde ODTÜ
sosyal yönden de kendini bağlayan
birçok şeyin içerisindeydi. Öğrenci
çok ciddi olarak kampüsün yaratılmasının içerisindeydi. Mesela biz her ağaç
bayramında ağaç dikerdik. Okuduğum
dönemde yaşadığım yoğun olaylar
nedeni ile ODTÜ’ye, mezun olduktan 20 sene sonra ilk defa gittiğimde,
24
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
diktiğimiz ağaçların orman olduğunu
gördüm. Çok duygulandım. Öğrencisi
ve öğretim üyeleriyle yoğurulan bir havası var. ODTÜ’nün daima çok ciddi
bir sosyal, siyasal ve akademik olgunluğunun olması bu havanın oluşmasında önemli bir rol oynuyor. Bugün
maalesef her üniversitenin o kadar
istikrarlı bir politikayı yıllarca sürdürmesi imkanlı olmayabiliyor. Kiminin
kadro, kiminin finansal, kiminin çalışanlarının taahütkar tavrının eksikliği
gibi nedenler bu konuda rol oynuyor.
Bunlar ODTÜ için bir şanstır.
Öğrencilik hayatınızdaki anılarınızdan bahsedebilir misiniz?
İdari ilimlerde havuz bayramımız
olurdu. Onlarda çok eğlenirdik. Bir
çok arkadaşımız ve yaşlı başlı öğretim
üyelerimiz dahil bir çok öğretmenimiz
havuzun içine atılmıştır.
Bunun yanı sıra o dönem, Türkiye’nin
sıcak zamanlarına geldiği için olumlu
anılarım kadar olumsuz anılarım da
var hatırımda. 5 Mart gününü çok iyi
hatırlıyorum mesela. ODTÜ kampüsü
silahlı kuvvetlerce abluka altına alınmıştı. Ben ailemle yaşıyordum fakat
olayları duyunca koşup okula gitmiştik. Birçok insan yaşananlar karşısında
şaşkına dönmüştü. Lakin hepimizin
isteği bir an önce akademik sükûnetin
sağlanması idi. Sonra da maalesef ülkemizde ihtilal oldu.
“
İdari İlimlerde havuz
bayramımız olurdu.
Onlarda çok eğlenirdik.
Bir çok arkadaşımız
ve yaşlı başlı öğretim
üyelerimiz dahil bir çok
öğretmenimiz havuzun
içine atılmıştır.
“
Sizce üniversite ortamı insana ne
sağlar?
Öğrencilerin okula iş gibi gelip gitmeleri, son zamanlarda farkına vardığım
bir durum. Bence bu tavır çok yanlış.
Öğrenciler akademik ortamdan yararlanabildiği kadar yararlanmalı. Çok iyi
derecelerle mezun olmuş insanlar en
ufak bir birikim sağlamamış olabiliyor.
Nedir mesela? Neyi nerden arayacağını, neyi hangi vizyonla değerlendireceğini bilememek.
İş Bankası Üst Kurulu 13 kişiden
oluşuyor. Bunlardan 9’u ODTÜ
mezunu. Bunun nedeni nedir sizce?
Genel Müdürlüğümüzün uzun yıllar
Ankara’da bulunması nedeni ile hem
arz hem de talep açısından Ankara çok
önemli bir kaynak oluşturdu. İkinci
önemli neden, uluslararası kaynaklardan yararlanabilmek için lisan barajı
koyduğumuzda ortaya çıktı. Bu da
ODTÜ mezunları için doğal bir avantaj sağladı. Ama günümüzde birçok
üniversite mezunu çok iyi lisan biliyor.
Bu doğal avantaj ortadan kalkmasına
rağmen son sınavımızda lisan ve dünya görüşü kapsamındaki donanımları
nedeni ile en çok ODTÜ ve Boğaziçi mezunları seçilmiş. Niteliğe dayalı
bir seçim yapıyoruz ve seçimimizi de
banka dışından insanlara yaptırıyoruz. Özel bir nedeni yok. ODTÜ’lüler
rağbet etti, İş Bankası da onlardan yararlandı. Tabii bu diğer üniversiteden
mezun olan arkadaşımız için dezavantaj olarak algılanmasın. ODTÜ’lüler
bu camiayı sevdi, bu camia da onları.
Hayatınızda keşke dediğiniz şeylerden söz edebilir misiniz?
Ben ne yaptıysam elimden geldiğince
en iyi şekilde yapmaya gayret ettim.
Beklentilerimi hiçbir zaman abartmadım. Ne mevki, ne yaşam koşulları açısından asgarinin ötesinde bir beklentim olmadı. İnsan başarılı olmayı pek
tabii ister; ama işimi özel hayatımın da
ötesine taşıyacak derecede hırs yapmadım. Elde edilen deneyimlerle geçmişi daha iyi değerlendirirdim düşün-
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Kendime zaman ayırmaya hep özen
göstermişimdir. Çalışma hayatım boyunca izinlerimi hep kullandım; ama
hiçbir zaman da yasal iznimi bir seferde almadım. Hiç bir zaman işkolik
olmadım. Buna rağmen hiçbir zaman
da mesai saatlerim içinde iş dışında bir
şeyle ilgilenmedim. Hiçbir zaman sekiz saat mesai yaptığım mevzu bahis
olmadı bugüne kadar. Mutlaka en az
yarım saat erken gelirim, en iyi ihtimalle de zamanında çıkarım. Hiçbir
şekilde iş saatlerinden çalmam. Şu an
eşim telefon etse acil bir durum yoksa
görüşemez benimle.
Maalesef sorumluluklar arttıkça özel
hayatım da olumsuz etkileniyor; fakat
özel hayatımı da işimle karıştırmamaya özen gösteririm. En büyük hobim
doğa. İnsan dahil doğaya ait her şeyle
etkileşimi severim. Örneğin hala balık
tutmaya giderim boş zamanlarımda.
Çünkü bankacı olarak doğmadım. İnsan olarak, başladığım şeyleri yapmaya çalışıyorum. İnsanlarla muhabbet
etmeyi severim. Muhakkak ki böyle
kulelerin tepesinde oturmak beni rahatsız ediyor. Sokakta dolaşmayı severim.
Yaşadığımız krizle ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Kriz, dünyada finans- kapital ilişkisinin
yeniden sorgulanmasını gerektirecek
seviyede meydana gelen bir skandaldır. Gerek kıdemim, gerek Türkiye ve
dünyadaki çeşitli global krizleri yaşamış olmam, gerek İş Bankası ve Bankalar Birliği açısından bulunduğum
mevki bazı aksaklıkları algılamama
“
ODTÜ’lülerin mezuniyetten sonra, Mezunlar Derneği dahil
ODTÜ cemiyetlerini
göz ardı ettiklerini görüyorum. Mutlaka bu
tip mezuniyet sonrası kurulan cemiyetlere dahil olsunlar. Bunun yaşatılması ileride
ODTÜ camiasına da
Türkiye’ye de çok şey
kazandırır.
“
olanak tanıdı. O nedenle ilk günlerinden itibaren ben bu krizin çok büyük
boyutlarda olduğunu gördüm ve gördüğüm şeyleri mümkün olduğunca
dillendirmeye çalıştım. Ben de böyle
bir durumda ne yapılması gerektiğini
bilmiyordum ama bunun uluslararası
bir problem olduğunu ve uluslararası
kötüleşmelere neden olacağını gördüm. Kriz New York’ta Londra’da
banka batması, Dubai’deki kulelerin
parasının ödenememesi krizi değildir.
Bana göre krizin en büyük etkisi yüz
milyon civarında insanı dünya fakirlik
seviyesinin altına itmiş olmasıdır. Küçücük bir planette böylesine saçmalıklar yapmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bir sürü şey başarmış insanoğlu için,
dünya ekonomisini yönetmek, yönlendirmek bu kadar zor bir şey değil.
Dünya ekonomisi insanlar rekabet etsin, arenadaki gladyatörler gibi birbirlerini yesinler diye hazırlanan bir alan
değildir. Bu kriz sadece aç gözlülüğün,
hesapsızlığın yani finans- kapital ilişkisini ilkesiz yönetmenin ve bunu da
gelişmiş ülkeler adına yapıyoruz yutturmacısının yarattığı bir saçmalıktır.
Tsunami dalgaları gelişmiş ülkeleri
daha az etkiliyor. Gelişmekte olan ül-
kelerin zar zor biriktirdiği sermayeleri
ise büyük darbe alıyor. Gelişen ülkelerin buna mutlaka karşı çıkması lazım.
Söyleşi
cesi olabilir insanda. Ama bende böyle
bir düşünceye yer yok. Hiçbir şeyden
pişman değilim. Bingöl dağlarındaki gezimden dönerken direksiyonda
uyuyup dört takla atmış olmama dahi
pişman değilim. Uyumasaydım iyiydi
ama çok memnunum oraya gittiğime.
Kısacası benim hayatım açsında böyle
bir şey söz konusu değil
Ersin Özince
Dediğim gibi ekonomi insan refahı için
olmak durumundadır. İnsan en başta
sosyal hayatı bulmuştur. Maslow’un
ihtiyaçlar sıralamasında da en önce
sosyal şeyler gelir. İnsanın önce barışı
bulması, bulunca da paylaşması gerekir. Bu kriz bunu göstermediyse daha
ne gösterecek bilemiyorum. Dolayısıyla bu kriz bir rezalettir. Bunu ekonomistlerin ciddi bir şekilde incelemesi gerekir. Birleşmiş Milletlerin savaş
kadar bunlarla da uğraşması gerektiği
kanısındayım. G20 içinde dahi çok
farklı menfaatlerin olduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkeler arasında,
demokratik hayatı, demokrasi kültürünü tamamlamak için çırpınan Türkiye
ile Çin, Hindistan, Rusya arasında çok
büyük fark var. Dolayısı ile mutlaka
dünya insanının yaşam standartlarının
konması lazım. İşte bu keşke olmasaydı, olmamalıydı denilebilecek bir kriz.
Bunu önlemek mümkündür. En azından bu kadar alevlenmesi önlenebilir
bir şeydi. Kaygım, global olarak özellikle ekonomi, siyaset iyi yönetilmezse
bu tür kayıpların zaman zaman her
alanda olabileceği yönündedir. Kimi
zaman para kaybolur, kimi zaman barış kaybolur, kimi zaman demokrasi
bazen refah kaybolur. Netice itibari ile
bu kriz bir skandaldır.
Türkiye kamuoyunda “Bu krizden güçlü çıktık.” mantığı var.
Sizin bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Güçlü çıktık biraz fazla iddialı olur.
Ama şunu da ifade etmek gerekir,
2001 krizi Türkiye’yi o kadar zorlamıştı ki; o zaman özellikle Türk vergi
mükellefleri açısından abartı görülen
önlemler sayesinde 2008 krizini olabileceğinden daha hafif atlattık. Aynı
grip olup bağışıklık kazanmak gibi.
Ama bu bir marifet değil ki. Kriz bizi
teğet geçemez; çünkü biz gelişmiş bir
ülke değiliz. Ama neticede Türkiye bu
hadiseyi göreceli olarak özellikle de
bankacılık sektöründe hafif atlattı de-
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
25
Söyleşi
Ersin Özince
nebilir. Lakin ekonominin dağılması,
işsizliğin artması, yatırımların yavaşlaması açısından Türkiye bu krizi çok
kötü yaşamış ve yaşamaktadır. Amerika ile kıyaslayınca Türkiye krizi çok
iyi atlattı. Lakin genel çerçeveye baktığımızda Amerika’daki adamın ayakkabısının altı delinmişse, bizim bütün
kıyafetlerimiz gitti, çırıl çıplak kaldık.
Bir sürü insanımız işsizken biz bunu
atlattık diyemeyiz. Bankacılık sektörü
göreceli olarak sağlam çıktı diyoruz
fakat bizim sektörümüz GSMH’ye
göre çok küçük. Biz bu oranı büyütürken birden durduk şimdi. Kısacası ben
bu krizden çok etkilendiğimiz konusundayım. Bir kere mukayeseli üstünlük geliştirmek, rekabet merdiveninde
yükselmek açısından büyük bir darbe
yedik. Burada yapmamız gereken birbirimizi eleştirmek yerine, bu krizleri
üretip bu tsunamiyi üzerimize gönderenlere yeter dememiz gerekir. Dünya
nüfusunun büyük kısmı gelişen ülkelerde yaşıyor. Gelişen ülkeler her türlü
platformda Türkiye gibi gelişmekte
olan ülkeler liginde deneyimli ülkelerin öncülüğünde örgütlenerek, siyaseten bu tür politikalar üretmesi gerekir.
“Siz kendi finans piyasalarınıza özensiz davranarak dünya finans piyasalarını çökertiyorsunuz. Şu şu kuralları
siz bizden nasıl istiyorsanız biz de
sizden istiyoruz” demek lazım. Tabii
bunun toplumun her kademesince talep edilmesi gerekir. Şu an Türkiye’de
bu yönde bir eylem görüyorum. Eğer
yönlendirilir, talep edilir, desteklenirse
daha çok yapmak zorunda kalınır.
Krizi İş Bankası açısından değerlendirebilir misiniz?
İş Bankası kurum olarak çok istikrarlı
olmak mecburiyetindedir. Biz yabancı
bir grupla ortaklık kurmuş bir banka
değiliz. Biz ne bir aile şirketi, ne de
hükümet ve devlet yapısındaki siyasal
risklerden etkilenen bir kurumuz. Dolayısıyla yarınlarımızı çok daha istikrarlı bir şekilde planlamak zorundayız.
Tabii ki yatırımlarımız krizden etkileniyor; ama biz bunları fırsata çevirmeye çalışıyoruz. Birçok banka kriz nedeniyle küçülürken, biz şube sayımızı
26
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
“
Kriz New York’ta
Londra’da banka batması, Dubai’deki kulelerin parasının ödenememesi krizi değildir. Bana göre krizin
en büyük etkisi yüz milyon
civarında insanı dünya fakirlik seviyesinin altına itmiş olmasıdır. Küçücük bir
planette böylesine saçmalıklar yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir sürü
şey başarmış insanoğlu için, dünya ekonomisini yönetmek, yönlendirmek
bu kadar zor bir şey değil.
Dünya ekonomisi insanlar
rekabet etsin, arenadaki
gladyatörler gibi birbirlerini
yesinler diye hazırlanan bir
alan değildir. Bu kriz sadece aç gözlülüğün, hesapsızlığın yani finans- kapital
ilişkisini ilkesiz yönetmenin
ve bunu da gelişmiş ülkeler adına yapıyoruz yutturmacasının yarattığı bir saçmalıktır. Tsunami dalgaları
gelişmiş ülkeleri daha az
etkiliyor. Gelişmekte olan
ülkelerin zar zor biriktirdiği
sermayeleri ise büyük darbe alıyor. Gelişen ülkelerin
buna mutlaka karşı çıkması lazım.
“
artırdık. Kriz nedeniyle Gemport’taki
yük miktarı azalınca, limanın alt yapısını geliştirmek için fırsat doğdu.
Bizim kazandığımız parayı götürecek
başka bir yerimiz yok, hatta yurtdışındaki iştiraklerimizden elde ettiğimiz
kazançları elbette ki Türkiye’ye getiriyoruz. Hiç tereddütsüz krizde itici güç
olabilecek konumdayız. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça İş Bankası’nın da
varolacağı ve onun iktisadi politikaları
doğrultusunda görev sahibi olacağını
düşünüyoruz. Bu basit bir iddiadan
ibaret değildir. Şirketin asıl sözleşmesinde zaten bu tür ifadeler var. Bu
nedenle 2001 krizinde olduğu gibi bu
krizde de Türkiye için itici bir güç olmaya devam ediyoruz. Yaptığımız her
işte de tamamen kayıt içi, tamamen
sosyal hakları dikkate alarak işlem yapıyoruz ve başarılı sonuçlar da alıyoruz.
ODTÜ’lü gençlere önerileriniz
nelerdir?
ODTÜ’nün geleneğine uygun, uzun
vadeli ve esasa dayanan bir perspektif izlemeye çalışmalarını öneririm.
Olasılıklar sonsuz ancak ODTÜ insana iyi bir donanım veriyor. Er ya da
geç bu donanım işlerine yarayacaktır.
Ancak okulda öğrenileni iyi taşımak
ve geliştirmek, güncel tutmak lazım.
Daima yeniliğe açık olmak lazım. Ve
kendilerini aşırı bir önemseme içine
girmeden, fazla hırs yapmadan, hiçbir
zaman son kareyi en baştan göreceğiz
demeden inançla, kendisine çevresine
ve ülkesine yararlı olabilecek bir şekilde çaba sarf etmelerini tavsiye ederim.
Çok ayrıcalıklı bir eğitim imkanı elde
ettiklerini unutmasınlar. Bunu mutlaka bir şekilde bu ülkeye geri vermek
lazım. Böyle bir sorumluluk duygusu
çok abartılı olmaz kanısındayım.
Bir diğeri ODTÜ’lülerin mezuniyetten sonra, Mezunlar Derneği dahil
ODTÜ cemiyetlerini göz ardı ettiklerini görüyorum. Mutlaka bu tip mezuniyet sonrası kurulan cemiyetlere dahil olsunlar. Bunun yaşatılması ileride
ODTÜ camiasına da Türkiye’ye de
çok şey kazandırır.
Teşekkürler…
Onlara
hep daha fazlasını
vermek isteyen
annelere...
Çocuklarınıza meyve, sebze yediremiyor musunuz?
Peki, hiç içirmeyi denediniz mi?
Onlara reddedemeyecekleri kadar lezzetli ve
ihtiyaçları olan besinleri alabilecekleri kadar sağlıklı
meyve-sebze suları hazırlamak Philips ALU ile
artık çok kolay.
%70 daha fazla meyve suyu*
Philips ALU katı meyve sıkacağının 700 Watt’lık güçlü motoru ve iki
farklı hız ayarıyla en sert elmadan en yumuşak çileğe kadar, meyve ve
sebzelerin suyunu son damlasına kadar kolayca çıkarabilirsiniz. %70
daha fazla meyve suyu* çıkaran benzersiz mikro filtre, zamandan ve
paradan önemli ölçüde tasarruf sağlar.
Hem pratik hem hızlı!
Philips ALU’nun XL yiyecek koyma kanalı sayesinde
bütün bir elma gibi büyük bir meyveyi bile hiç kesmeden,
soymadan sıkabilirsiniz. 2 litrelik posa
haznesi ve 1.5 litrelik meyve suyu
sürahisi, size bir seferde maksimum
meyve-sebze suyu elde etme olanağı
sunar. Üstelik temizlemesi de çok
kolaydır: bütün ayrılabilir parçaları
bulaşık makinesinde yıkanabilir.
Philips ALU HR1861 Katı Meyve Sıkacağı
Sebze İksiri
Yemek seçen afacanlar için...
Malzemeler
1 küçük çiğ pancar
2 elma (golden ya da benzeri)
1/4 küçük ananas
1 kereviz sapı
1 küçük avuç dolusu ıspanak
2 parmak kalınlığında salatalık dilimi
* Philips HR1821’e oranla
** Temmuz 2008 - Haziran 2009 pazar araştırması sonuçlarına göre,
Philips ALU, Türkiye’nin en çok satan katı meyve sıkacağıdır.
www.philips.com.tr
Tüketici Danışma Hattı: 0800 261 33 02
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
27
Söyleşi
Faik Açıkalın
Faik
Açıkalın
Söyleşi: Gülşah Gülen, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
Necati Arıcı, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
ODTÜ’lü olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce size bir diploma avantajı sunuyor.
ODTÜ, kendisini iyi tanıyan, sorgulamayı öğrenen, yeteneklerini ve sınırlarını bilen mezunlar yetiştiriyor.
Kısaca kendinizi tanıtır
mısınız?
1962 yılında Denizli’de
doğdum.
Babamın
işi nedeniyle 1969’da
Ankara’ya taşındık. Annemin işi, benim ve
kardeşimin
okulları
dolayısıyla Denizli’ye
geri dönmedik. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’ni bitirdim.
Ardından ODTÜ’ye
girdim. ODTÜ Makine Mühendisliği’ni
kazanmama rağmen
bir sene geçtikten
sonra asıl istediğimin işletme olduğuna karar verdim.
Üniversite sınavına tekrar girdim
ve yine ODTÜ’yü
kazanarak İşletme
Bölümü’ne başladım.
Okulu bitirdikten sonra iş hayatıma Interbank’ta
Management Trainee olarak başladım. Daha sonra
birçok bankada çeşitli görevler üstlendim.
2007’de ise Doğan Gaze-
28
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
tecilik İcra Kurulu Başkanlığı’na atandım. 2009 Mayıs’tan bu yana da Yapı
Kredi’de Murahhas Aza ve Genel Müdürlük görevime devam ediyorum.
Eğitim hayatınız öncesi ve sonrasını düşündüğünüzde ODTÜ
sizin için neyi ifade etmektedir?
Lise eğitiminden sonra ODTÜ’nün
kampus hayatı da göz önüne alındığında; benim için çok farklı bir ortam
olduğunu söylemeliyim. ODTÜ’nün
o zamanki üniversiteler arasında çok
farklı bir yeri vardı. ODTÜ, özellikle öğretim ile eğitimin sağlam olması
ile ön plana çıkıyordu. En iyi akademisyenlere ve tekniklere sahip olması
sayesinde her zaman diğer okullardan
bir adım öndeydi. Öğretim görevlilerimizin verdikleri dersleri hala hatırlayabiliyorum. Hatta bazı toplantılarda
hala o derslerden örnekler veriyorum.
Dersi birçok kişi anlatır fakat çok az
kişi o derste katma değer yaratabilir.
Ders içeriklerinin birçoğu Amerikan
ve İngiliz üniversitelerine paralel olarak veriliyordu. ODTÜ’de kütüphane
ve araştırma olanakları oldukça iyiydi.
ODTÜ, bir okul olmasının yanında
aynı zamanda benim için bir yaşam
alanıydı. Şu anda halen görüştüğüm
birçok arkadaşımın ODTÜ’lü olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hobilerimin
birçoğunu ODTÜ’deyken edindim ve
hala sürdürmeye çalışıyorum.
Faik Açıkalın
ODTÜ, öğrencilerine çok iyi bir takım oyuncusu olmayı öğretiyor. Gerek
sosyal kulüpleri, gerek proje ve ders
grupları insana bireycilikten çok takım
olma ruhunu aşılıyor. ODTÜ’lüler bu
nedenle kendi oyununu en iyi şekilde
oynarken aynı zamanda takım ruhunu
da ortaya çıkarabiliyor.
Diğer yandan ODTÜ’nün diğer üniversitelere göre daha zor olduğuna
dair bir kanı mevcut. İş hayatıma 32
kişilik bir Management Trainee grubunun içerisinde başladım. Grubumuzdan altı kişi ODTÜ mezunuydu.
İki senelik bir periyod içerisindeki altı
ODTÜ’lünün tamamı bankacılık sektörüne devam etti. Yaklaşık 16-17 arkadaşımız ise bankacılık sektöründe
devam etmedi. ODTÜ’nün zorluğu
bu anlamda iş hayatında bir avantaja
dönüşüyor. ODTÜ öğrencilerine başarma azmi, tırnakları ile tutunma yetisi, odaklılık ve hedefe doğru yürüme
yetisi aşılıyor.
Hobilerinizden söz edebilir misiniz?
ODTÜ’deki öğrencilik yıllarımda tenis öğrendim. Tenisin hayatımdaki en
önemli kazanımlarımdan birisi olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca ODTÜ’nün
kayak takımında da yer alma şansım
oldu. Aynı zamanda slalom hocalığı
ve birkaç kayak kampında teknik sorumluluk yaptım. Bu tecrübelerin yöneticiliği öğrenmem açısından katkısını yadsıyamam.
Yelken sporu ile de ilgileniyorum. Yelken de hem kendinize hem ailenize bir
şeyler katan, çok doğru vakit geçirmenizi sağlayan bir aktivite. Hem ekip ruhunu hem de öz disiplini öğretiyor.
ODTÜ, bir okul olmasının yanında benim
için bir yaşam alanıydı. Bugün görüştüğüm
pekçok arkadaşımın
ODTÜ’den olduğunu
söyleyebilirim. Ayrıca
hobilerimin birçoğunu
ODTÜ’de okurken edindim ve hala sürdürmeye çalışıyorum.
Hayatınızda keşke olsaydı ya da
olmasaydı dediğiniz şeyler var
mı?
Keşke diye hayıflanmaktan çok belirli bir zaman planıyla harekete geçmeyi
tercih ediyorum. Bu anlamda her zaman yapmak istediklerim için uygun
zamanı kollayarak harekete geçiyorum.
40 yaşından sonra Katamaran Brövesi aldım, ardından yelken öğrendim.
Elektrogitar çalmayı uzun zamandır
düşünüyordum. Geçtiğimiz günlerde
elektrogitar aldım. Zamanım olunca
ders almaya da başlayacağım. Bunları
yapmamda ODTÜ’nün öğrencilerine
verdiği planlama yetisinin çok önemli
bir yeri bulunuyor.
İş hayatına başlarken ODTÜ’lü
olmanın getirdikleri nelerdi?
Benim üniversiteye girdiğim dönemde
bu kadar çok ve kaliteli üniversite ne
yazık ki bulunmuyordu. O zamanlar
ODTÜ’lüyüm dediğinizde daha farklı
ve özel bir yaklaşımla karşılaşıyordunuz.
Şimdi üniversitelerin de profilleri değişti, çok kaliteli üniversiteler açıldı.
ODTÜ bir devlet üniversitesi olarak
bu değişime çok iyi uyum sağladı. Vakıf üniversiteleri mesela, son derece
iyi ve bilinçli adımlar atıyorlar. ODTÜ
mezunlarına baktığımda kalitesini değişen koşullarla geliştirebildiğini görüyorum.
ODTÜ’nün kendisini iyi tanıyan; yeteneklerini ve sınırlarını bilen bireyler
yetiştirdiğini vurgulamak gerekiyor.
Okuduğunuz bölümden bağımsız,
doğru meslek seçme bilincinin de verilmesi üniversitenin farklı bir yere sahip olmasında önemli bir etken.
Söyleşi
Tüm bunların yanında en önemlisi ODTÜ bana sebat etmeyi öğretti.
Alışılmışın dışında bir durumla karşılaştığınızda çok doğru teşhislerde
bulunabilme yeteneğini ODTÜ’de
kazandığımı söylemek yanlış olmaz.
Okulda iyi bir eğitim ve öğrenimle donandığınız için, o teşhisleri koyduğunuzda, uyguladığınız tedavi de o derece doğru oluyor. Kısa sürede en etkili
hareket planını çizebiliyorsunuz.
ODTÜ’lü olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce size bir diploma avantajı sunuyor.
ODTÜ, kendisini iyi tanıyan, sorgulamayı öğrenen, yeteneklerini ve sınırlarını bilen mezunlar yetiştiriyor. Okuduğunuz bölümden bağımsız, doğru
meslek seçme ayrıcalığını tanıyan ender üniversitelerden bir tanesi. Öğrencilerine ekip ruhunu aşılayan ve teorinin yanında pratiği de öğreten okul,
iş hayatında başarılı olma yolunu öğrencileri açıyor. İş hayatına başladığınızda yöneticinizin sizden ne beklediğini daha iyi anlayabiliyorsunuz.
Yönetici olduğunuzda ise iş hayatında kazandığınız tecrübe ile ODTÜ’de
öğrendikleriniz size neyi nasıl yapmanız gerektiğini her yönü ile sorgulatarak kendinizi yetiştirmenizi sağlıyor. ODTÜ’nün öğrencilerine başarı
azmi kazandırdığına da inanıyorum.
“Ben bunu yapamadım” yaklaşımı bir
ODTÜ’lü de görebileceğiniz yaklaşım
değildir. Zira ODTÜ’lü olmak bunu
gerektirir.
Yapı Kredi’nin ve sizin gelecek
planlarınızdan söz eder misiniz?
Türkiye’nin ilk ulusal çaplı özel bankası
olan Yapı Kredi, 65 yıllık tarihinde yenilikçi ürün ve hizmet uygulamalarıyla Türk bankacılık sektöründeki standartların belirleyicisi oldu. 2009’un ilk
yarısı itibarıyla Yapı Kredi 17 bini aşkın çalışanı, 844 şubesi, yaklaşık 2 bin
400 ATM’den oluşan fiziki hizmet ağı
ve 70,0 milyar TL’lik toplam aktif büyüklüğüyle Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası konumunda.
Müşteri merkezli stratejisi ve iş kolu bazlı hizmet modeliyle Yapı Kredi;
perakende, kurumsal, ticari, özel bankacılık ile kredi kartları ve KOBİ bankacılığının yanı sıra portföy yönetimi,
finansal kiralama, faktoring, bireysel
emeklilik yatırım fonları, sigortacılık,
hisse alım/satım ve yatırım bankacılığı
hizmetlerini kapsayan geniş bir alanda
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
29
Söyleşi
Faik Açıkalın
6 milyonu aşkın aktif müşteriye hizmet veriyor. Yapı Kredi’nin iş kolu
bazlı güçlü yapılanmasını tamamlayan
yurtiçi iştirakleri ve Hollanda, Rusya
ve Azerbaycan’ın dâhil olduğu yurtdışı
bankacılık faaliyetleri de bulunuyor.
Türk bankacılığına sunduğu yeniliklerle sektördeki hizmetlerin şekillenmesinde önemli katkısı olan ilklerin
bankası Yapı Kredi, 2008 itibariyle,
Fortune dergisinin Global 500 listesine girmeyi başaran tek Türk şirketi
olma özelliğine de sahip. Yapı Kredi,
ülkemizde semt şubeciliğini başlatan,
işlemlerinde bilgisayarı ilk kullanan
ve ilk on-line uygulamayı gerçekleştiren banka oldu. Bununla birlikte Yapı
Kredi Worldcard ile modern bankacılığın vazgeçilmez ürünü kredi kartını
Türk halkına ilk kez tanıştıran ve 444
0 444 ile Türkiye’de telefon bankacılığı dönemini başlatan banka olarak tarihe geçti.
Bu anlamda teklifi kabul etmemdeki
ana sebep de bu heyecanı hissetmem,
bankanın gelecek performansının çok
büyük olduğuna inanmam ve yazılacak
başarı hikayesinde rol alma isteğimdir.
Bunun yanında Türkiye’nin en büyük
bankalarından bir tanesinin genel müdürü olarak kurum ile çalışanının daima katma değer ilişkisi içinde olması
gerektiğini düşünüyorum.
Kazanan bir takımın oyuncusu olmak
duyulabilecek en büyük tatminlerden
bir tanesi. Bir profesyonel için arzu
edilebilecek en uç noktalar da bence
budur. Ben de Yapı Kredi’nin yarınının bugününden daha iyi olması için
çalışıyorum. Amacımız Yapı Kredi
Türkiye’nin en iyi bankasıdır denmesini sağlamak.
Yapı Kredi olarak 2009 yılında birçok
ödül kazandık. 21 yıldır süren kredi
kartı alanındaki liderliğimiz The Nilson Report’un son raporunda bir kere daha tescillendi. Rapora göre Worldcard, Avrupa’nın en büyük altıncı,
dünyanın ise en büyük kırkıncı kredi
kartı programı oldu. Gençlere yönelik oluşturduğumuz “Play Club” kredi kartı ürünümüz de Visa Europe’un
2009 değerlendirmesinde “En İyi
Ürün Vaadi” ve “En İyilerin En İyisi”
(Best of the Best) ödülüne layık gö-
30
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
rüldü. Ayrıca, 2009’un ilk yarısında,
alternatif dağıtım kanallarına verdiğimiz önem sayesinde internet bankacılığımız Global Finance “Dünyanın En
İyi İnternet Bankaları” ödülleri kategorisinde, aralarında “Türkiye’nin En
İyi Kurumsal İnternet Bankası” ödülünün de bulunduğu üç ödül ile takdir
edildi.
Geçtiğimiz günlerde ise Yapı Kredi
olarak, bankacılık sektörünün en etkin ve prestijli yayınları arasında yer
alan The Banker dergisi tarafından
Türkiye’de Yılın Bankası (The Bank
of the Year 2009) seçildik. Bankaların 2009 yılı finansal performansları
ve rekabetteki pozisyonları açısından
değerlendirildiği Yılın Bankası seçiminde bankamız en yüksek kar artışı,
güçlü sermaye ve fonlama imkânı, en
başarılı maliyet yönetimi ve risk politikasının yanı sıra, teknoloji, çalışan gelişimi ve müşteri memnuniyeti alanlarında yaptığı yatırımlarla ilk sırada yer
aldı. Yılın Bankası Ödülü’nün çalışanlarımız, müşterilerimiz, regülâtörler,
sermayedarlar, yani bütün paydaşlarımız tarafından aynı algılanması gerekiyor. Aldığımız bu ödülün bir başlangıç
olduğunun altını çizmek isterim.
Bizim en önemli çabamız; çalışan için
çalışmaktan gurur duyduğu, müşteri olarak ayrıcalık hissettiği, sermayedarların sermayedar kalmanın mantıklı olduğunu düşündüğü, regülatör
olarak kurumun işlevini doğru şekilde
yerine getiren bir banka olmak. Esasında, bugün bu noktada değiliz anlamına gelmiyor ama gidilecek yolumuz
var. Eğer bunu başarılı bir şekilde yapabilirsek misyonumuzu yerine getirmişiz demektir.
Öğrencilik hayatınızda unutamadığınız anılarınızı bizimle
paylaşabilir misiniz?
Öğrencilik hayatımda 22 sene sonra
bana hala referans olabilecek bir takım
tartışmaları hala hatırladığıma ve kullandığıma daha öncede değinmiştim.
Ben bunun üniversitede hayat dersi
olarak nitelendiriyorum. Elbette üniversiteden sonra tecrübeleri kazanım
ile geliştiriyorsunuz, ama bence temel
okulda kazanılıyor.
Unutamadığım anlardan bir tane-
si Elmadağ’a giderken Yakupabdal
Köyü’nde otobüsün kara saplanmasıydı. Bütün kamp malzemelerimizi
sırtlanıp şarkılar söyleyerek Elmadağ’a
kadar yürüdük. Hala her sene kayak
yapmaya çalışıyorum. Eşim de kayak
yapıyor, çocuklarımıza da öğrettik.
Dolayısıyla ODTÜ’deki kayak tecrübesi ailemle daha iyi ve kaliteli vakit
geçirmeme olanak sağladı.
İş hayatınızda sizi motive eden
unsurlar nelerdir?
İş hayatında beni motive eden en
önemli unsur sevdiğim işi yapmak ve
bu işi yaparken katma değerimin olduğunu hissetmek. Başarı ile yetinmeyip
ilerlemek için neler yapılabileceğinin
analizini yapmanın kişiyi diğerlerinden ayıran en önemli noktalardan bir
tanesi olduğuna inanıyorum. Bu hem
kendinizi, kurumunuzu ve ekibinizi
tanımakla, hem de ileriye dönük hedeflerinizin olması ile ilgili. Ekibinizle
başarıya ulaştığınızda, bunu hep birlikte kutlarsanız. Bu aynı zamanda ekibiniz açısından da çok etkili bir motivasyon kaynağıdır.
Birlikte çalışacağınız insanları
seçerken nelere dikkat edersiniz?
Çalışacağım kişileri seçerken benim
için en önemli kriter öğrenmeye açık
olmalarıdır zira yapılabilecek en büyük
hata ben yeterince biliyorum demektir. Ayrıca belirsizlik dönemlerinde
doğru kararlar verebilen, sonuç odaklı
kişilerle çalışmak isterim.
Çalışacağım kişiler seçtiği yolda kararlı
adımlarla ilerleyen ve önüne herhangi bir engel çıktığında başka bir çıkış
yolu bulabilmelidir. Bunun yanında
o yola girebilecek kadar esnekliğe ve
bizimle aynı hedeflere inanan bir yapıya sahip olması da gerekiyor. Aynı
zamanda iyi bir takım oyuncusu ve iyi
bir takım lideri potansiyeli de olmazsa
olmazlar arasında yer alıyor.
Kriz hakkındaki düşüncelerinizi
alabilir miyiz?
Kriz, yıllarca regulatörlerin ya da
oyuncuların yapmaktan kaçındığı bazı
şeylerin artık tahammül edilemez hale gelince piyasalar tarafından dengeye
getirilmesi anlamına geliyor. Bir bas-
Faik Açıkalın
Bu kriz sonrasında ilk defa ülkelerin iflaslarından bahsediyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nın faturası, son Dubai olayını saymazsak bu krizin maliyetinin
%70’ini oluşturuyor. Bu yıllardır sistem içinde taşınan verimsizliğin, sentetik bir takım yapılanmaların çökmesiyle oluşmuştur. Kimin bilançosunda
en az sentetik, en fazla reel ürün varsa,
krizden göreceli olarak daha az zararla
çıkmıştır.
Bu krizden sonra artık tüm sistemin
yeniden mantıklı bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Tabi
burada da engeller olacaktır. Acaba
kriz sonrası durum bu verimsizlikleri mercek altına almaya uygun olacak
mı?
Bir noktada bu düşüşe dur demek gerekiyor. Ama o düştüğü yer, düşmesi
gerektiği nokta mıdır yoksa daha da
dip var mıdır? Bunları da düşünmek
ve faturasını hesaplamak gerekir.
Devletlerin bankaları kurtarmak
Kriz dönemlerinde önemli olan hangi oyuncunun ne kadar hazır olduğudur.
Bazı olayların ilk defa yaşanması bundan
sonra da olmayacağı anlamına gelmez.
Önlemlerin yaşanılan olaylar göz önünde
bulundurularak alınması gerekir.
için bulunduğu teşebbüsler hakkındaki ne düşünüyorsunuz?
Bankalar aracılık hizmeti sunan kurumlardır. Mevduat sahibinden parasını alıp ilgili sanayiye kredi olarak
enjekte eder. Zamanı gelince parasını
tahsil edip, mevduat sahibine parasını geri öder. Bir bankanın kurtarılması
demek sadece bankanın sermayedarını
kurtarmış olmak demek değil, oradaki
mevduat sistemini de kurtarıyor olmak
demektir. Eğer bankanın kritik bir büyüklüğü varsa batması sistematik bir
risk taşıyorsa ve o bankanın batması
bir domino etkisi yaratıp, bir tarafta
kredi alan şirketlerin sıkıntı yaşamasına diğer tarafta mevduat sahiplerinin
sıkıntı yaşamasına neden olacaksa o
zaman kamu yardımı değerlendirilebilir. Türkiye, Çin ve Brezilya dışında
diğer G20 ülkeleri bankacılık sistemini
desteklemiş durumda. Destek kararı
bankanın taşıdığı, taşıyacağı ve taşıyabileceği sistematik riske ve ondan sonraki fayda- maliyet analizine bağlıdır.
Krizi Yapı Kredi ve Türkiye açısından değerlendirebilir misiniz?
Türk bankacılık sektörü değerlendirildiğinde, sermaye yeterlik rasyosu yüzde on sekizlerde. Bu son derece sağlıklı bir gösterge. Kredi mevduat oranı
ise yaklaşık olarak yüzde seksen. Bu
rakam da son derece sağlıklı. Dolayısıyla Türk bankacılık sistemi açısından
şu ana kadar bir sorun gözükmüyor,
bundan sonra da olacağını sanmıyorum. Bu kriz ortamında gerek ülke
gerek dünya açısından Türk bankacılık sistemi en sağlıklı duran sektörlerden birisi. Bu durum Türk ekonomisine bankacılık sektöründen bir hasar
gelmediğinin ve gelmeyeceğinin bir
göstergesi. Bizim için bir fırsat yaratıp yaratmayacağı ise ayrı bir tartışma
konusudur.
Söyleşi
kı uyguladığınızda, kap belli bir süre
sonra onu taşımaz ve bir yerden patlar. Dünyada şu anda finansal kutuplar değişiyor. 2001’de hepimize reçeteler yazan ülkelerin bugün durumunu
görüyoruz. Risk yönetimi kâğıt üzerinde mükemmel sistemler yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda mükemmel
sistemlerin kendi hayatınızda uygulanmasını da gerektiriyor. Krizde milyar
dolar zarar eden dünya sanayi devlerinden bahsediliyor. Bu milyar dolar
zarar bu sene mi doğdu sorusuna ise
cevap hayır. On, on beş senenin getirdiği verimsizliğin sistem tarafından
cezalandırılamayıp ya da bu verimsizlik konusunda herhangi bir önlem
alınmayıp sürdürülmesi durumu söz
konusu. Bu birikim de 25- 30 milyar dolar zarar şeklinde ve bankaların
yaptıkları kaldıraçlamalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Aslında orijinalde
var olan bir varlık üzerinden teminat
karşılığında kredi veriyorsunuz. Sonra kontratları portföyler haline getirip
üçünü şahıslara satıyorsunuz. Dolayısıyla bütün bunlar bir balon. Şimdi yavaş yavaş bu balonların patlama ya da
sönme zamanı geldi. Balonları patlatmadan söndürebilenler başarılı olarak
adlediliyor.
2001 krizi Türkiye açısından önemli bir deneyim oldu. Bütün dünya %
8 sermaye yeterliliğini üretirken bize
% 12’i olma kriteri şart konuldu. Bugünkü koşullarda bu kararın ne kadar
doğru olduğunu gördük. Yani bize o
dönemde çok sert gibi gelen bu önlemler bugün Türk bankacılığının
2008’in son çeyreği ile başlayan global
krizi çok sağlam bir şekilde göğüslemesini sağladı. Dünyanın en önemli
bankalarının battığı ya da çok büyük
yaralar aldığı krizde Türk bankacılık
sistemi çok başarılı bir performans
sergiledi.
Krizde önemli olan hangi oyuncunun
ne kadar hazır olduğudur. Bazı olayların ilk defa yaşanması bundan sonra
olmayacağı anlamına gelmez. Önlemlerin yaşanılan olaylar göz önünde bulundurularak alınması gerekir. Krizler
her zaman yaşanabilir. Önemli olan sizin bu noktada sağlıklı duruşunuzdur.
ODTÜ’lü arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle öğrenciler ODTÜ’ye seçilerek geldikleri için kendilerinin kıymetini ve önemini bilsinler. Kendilerini iyi tanıyıp ne yapmak istediklerine
doğru karar versinler. Her ne yapmak
istiyorlarsa okuldan bu konuda maksimum şekilde faydalansınlar.
ODTÜ’nün bir misyonu ve ruhu var.
O misyonu ve okulun ruhunu öğrenime indirgeyip sadece kitapla yetinmek çok yazık olur. Okuldaki sosyal
imkânları da gereğince kullansınlar
çünkü sunulan sosyal imkânlar aynı
zamanda hayatın küçük bir modeli...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
31
Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu
Geriş Tepesi yönünden İnebolu kentinin görünüşü
“Kayıkla Kağnının
Mucizeler Yarattığı Kent”
İnebolu
Tarihsel kaynaklardan İnebolu’nun
Miletler tarafından bir kıyı kolonisi olarak kurulduğu öğrenilmektedir.
Kentin ilk yeri Boyranaltı Mahallesi civarıdır. İlk adı İonopolis olan kentin
limanını, tarih içinde üç stratejik tepe çevrelemiştir. Bunlar batı yönünde
Abaştepe (günümüzde Bayraklı Tepe
olarak adlandırılan tepe), güney yönünde Geriş Tepesi ve kuzey yönünde, günümüzdeki adıyla Meteoroloji
Tepesi’dir. Bu tepeler çevresinde bulunan farklı dönemlere ait kale kalıntıları, İnebolu Limanının tarihsel dönemlerdeki önemini sergilemektedir.
Kentin, eski tarihlerdeki limanı, içeriye doğru torba yaparak genişleyen
ve doğal liman özelliği sunan İnebolu
Deresi üzerindedir. Askeri nedenleri
bir yana, Abaştepe-Boyranaltı bölgesinde denize inen dik yamaçlar ile Me-
32
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Doç. Dr. H. Çağatay Keskinok
Mimarlık Fakültesi,
Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
dan, kuzey rüzgarlarına kapalı mikro
klima alanlarının sunduğu olanaklardan yararlanmıştır.
Atatürk 25-27 Ağustos 1925 tarihinde
İnebolu’yu ziyareti sırasında. “Arkadaşlar...
Bu serpuşun ismine şapka denir” (Mustafa
Kemal Atatürk, 27 Ağustos 1927)
teoroloji Tepesi, yerleşmenin özellikle
liman çevresinde konumlanan bölümlerini sert kuzey rüzgarlarına karşı
korumaktadır. Eski İnebolu, ülkenin
kuzey kıyısında yer alıp güney yamaçlarına yönlenen bir yerleşme yapısına
sahiptir. Tarihsel olarak İnebolu kenti
ve yakın çevresi, gerek yerleşme yapısı
gerekse tarımsal alan kullanımı açısın-
İnebolu kenti ve yakın bölge, hem
yer altı zenginlikleri hem de İç
Anadolu’nun Karadeniz’e en yakın
noktası olması nedeniyle, Antik dönemlerden başlayarak önemli bir ticaret ve liman kenti olmuştur. Bu nedenle kent, her zaman nüfus büyüklüğü
ile karşılaştırılamayacak gelişmişlikte bir kent merkezine sahiptir. Roma
Yolu olarak adlandırılan ticaret yolu
İnebolu’daki doğal liman ve kaleden
başlayarak Özlüce üzerinden Küre’ye
oradan da Anadolu’ya açılmaktadır.
Bu yol, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından bugüne Zafer Yolu, İstiklal
Yolu vb adlarla anılmaktadır.
Kent, farklı tarihsel dönemlere ait iz-
Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu
leri ve öğeleri barındıran bir müze gibidir. Kent ve çevresindeki tarih ve
kültür varlıkları, bir tarih sürekliliği
sunmaktadır. Kentte, özgün sivil mimarlık örnekleri olarak İnebolu Evlerinin yanı sıra tescilli tarihi mezarlıklar,
çeşmeler, hamamlar, manastır, yönetsel yapılar ve kale kalıntıları bulunmaktadır.
Kentin çarşısı 1880 ve 1885 yıllarında iki kez yangın geçirmiştir. Yangın sonrasında kent merkezi, “ızgara
plan”a uygun olarak yeniden tasarlanmıştır. İnebolu kenti, o tarihlerde yapılaşma biçimine ve yapı malzemesine
kural ve denetim getirilen hemen hemen ilk Osmanlı kentlerinden biridir.
19. yüzyılın ikinci yarısında kaza olan
İnebolu’da, izleyen yıllarda Osmanlı
Bankası, Rüştüye Mektebi kurulmuştur. Bu gelişmeler kentin ve ilçenin tarihsel dönemlerdeki öneminin sürekliliği hakkında bilgi vermektedir.
Bunların yanı sıra kentin ve halkının,
Kurtuluş Savaşı tarihinde oynadığı rol
kente önemli bir simgesellik kazandırmaktadır. Mustafa Kemal’e “Gözüm
Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım
İnebolu’da” dedirten tarihsel görev,
İnebolu’ya haklı bir ün kazandırmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda asker, silah ve
cephane, İstiklal Yolu olarak adlandırılan güzergahtan cephelere taşınmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda, Ankara ve Batı
Cephesinin tek iskelesi İnebolu’dur.
İnebolu, bu nedenle, “kayıkla kağnının
mucizeler yarattığı kent” olarak anılır.
11 Şubat 1924 tarihinde TBMM’nin
çıkarttığı yasayla İnebolu kentine ve
İnebolu Mavnacılar Loncası’na İstiklal
Madalyası verilmiştir. Mustafa Kemal
Atatürk 27 Ağustos 1925 tarihinde
Türkocağı Binasından İnebolululara
seslenmiş Şapka Devriminin ilk adımı
olarak şapkayı halka tanıtmıştır.
Önemli tarihsel ve doğal verilere ve tarihi dönemlerdeki iktisadi yerine karşın, bugün kent ciddi gelişme problemleri yaşamaktadır. Önemli bir geçiş
ve değişim yeri olan kent, 1950’li yıllarla birlikte, ülkedeki ulaşım ağında
ağırlığın karayollarına kaydırılması so-
1900’lerin başında inşa edilen Osmanlı Bankası binası. (1930’lu yıllar) Günümüzde İnebolu
Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılmaktadır. Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu)
Boyranaltı Mahallesi yönünden kent merkezinin ve çarşının görünüşü. (1930’lü yıllar).
Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu)
Boyranaltı Mahallesi’nden kent merkezinin görünüşü. Deniz kıyısında Türkocağı ve Osmanlı
Bankası binaları sıralanmaktadır. (1930’lu yıllar) Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu)
Kentin çarşısı 1880 ve 1885 yıllarında iki kez yangın geçirmiştir. Yangın sonrasında kent
merkezi, “ızgara plan”a uygun olarak yeniden tasarlanmıştır. İnebolu kenti, o tarihlerde yapılaşma biçimine ve yapı malzemesine kural ve denetim getirilen hemen hemen ilk Osmanlı
kentlerinden biridir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
33
Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu
1960 Yılında İnebolu Deresi’nden sel geldiği sırada. Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) Tarihi kaynaklardan, eski tarihlerde limanın, içeriye
doğru torba yaparak genişleyen ve doğal liman özelliği sunan İnebolu Deresi üzerinde olduğu öğrenilmektedir.
nucunda önemli gelişme sorunlarıyla
başbaşa kalmıştır. O tarihlere kadar İç
Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan hemen hemen tek geçit yeri olan kent,
iktisadi gerileme sürecine girmiştir.
Yakın bölgedeki doğal kaynakların
çokluğu, yeraltı ve toprak zenginliği
belirli ölçüde bölgenin kendine yeterli bir ekonomik yaşamı sürdürebilmesine izin veriyorsa da, kentin ve
limanının eski günlerindeki iktisadi
hareketliliğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Tarihsel dönemlerden
başlayarak yakın bölgenin gemicilik ve
tekne yapımı konusundaki birikimi bilinmekle birlikte, üretimin ölçeği ve
düzeyi, sınırlı arazi olanakları gelişmeye izin vermemektedir. Diğer yandan,
doğal ve tarihsel kaynaklara ilişkin koruma bakış açısı da ister istemez sınırlamalar getirmektedir. Bu nedenle
gelişme seçeneklerinin değerlendirilmesinde, doğal ve tarihsel kaynakların
korunmasından vazgeçmeyen ve korumanın sunduğu olanaklarla bir kalkınma seçeneği yaratılması son derece önem kazanmaktadır. Kentin eski
günlerindeki gibi, yine önemli bir ge-
34
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Eski top sahası (1900’lü yıllar) Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu)
çiş ve değişim noktası olabilmesi ise
özel koşullara bağlıdır. Sanayi üretimi
açısından uygun arazi potansiyelinin
hemen hemen yokluğu dikkate alındığında ve büyük bir oranda karayollarına ağırlık veren ve demiryolu ve deniz
ulaşımını göz ardı eden ulaşım siyasaları altında, kent ve çevresinin gelişme
seçenekleri oldukça sınırlanmaktadır.
Buna karşın, kentte sermaye yoğunlaş-
ması bulunmamasının yarattığı koşullar nedeniyle, tarihi yapı stoku önemli
ölçüde korunabilmiştir. Bu korunmuş
ve korunacak yapı stoku yıpranma sorunları ile karşı karşıya olsa da, diğer
gelişmiş kentlerimize oranla önemli sayılabilecek bir rant baskısı altında
değildir.
Kentin, bugün 9 bini biraz geçen nüfus büyüklüğü ile orantısız ve gelişmiş
Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu
Kent merkezinin ve çarşının günümüzdeki görünümü
bir kent merkezine sahip oluşu, yine
de geçmiş dönemlerdeki gelişmiş ticari merkez ve liman özellikleri hakkında ipuçları vermektedir.
Boyranaltı Mahallesi “Müze Denetiminde Kazı Yapılacak Alan” olarak
belirlenmiştir. Burada 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı bulunmaktadır. Kentte 350 adet konut tescil edilerek koruma altına alınmıştır. İnebolu Evleri,
yüksek tavan ve pencereleri, cihannümaları, cumbaları, her katta tuvalet ve
dolap isimli banyoları ve tavan süslemeleri ile, sert rüzgarlara karşı çatının
korunması amacıyla marla taşı ile örülmüş çatılarıyla özgün niteliklere sahiptir. Zemin katın taşla yapılmış olması
yapıyı nemden korumak içindir. Korunacak yapıların ciddi iktisadi sorunlar
nedeniyle korunamama tehditi altında olduğu bilinmektedir. Bu koşullar
altında, kentteki tarihi değerlerin korunmasına yönelik kararlar, yanlış bir
bilinçle bölgenin ve kentin gelişmesi
önünde engeller olarak görülebilmektedir. Oysa bu değerleri ve zenginlikleri, gelişmenin önemli öğeleri haline
getirmek olanaklıdır. Bu çerçevede,
İnebolu evleri
kültür, doğa ve tarih turizmi, kent ve
yakın çevresi için önemli bir gelişme
seçeneği olarak, koruma yaklaşımına
ve kararlarına katkı sağlayacak ve bu
kararları güçlendirecektir. Farklı tarihsel dönemlere ait korunmuş ya da ortaya çıkarılabilecek öğelerin aynı kent
içinde içiçe bulunduğu ender kentlerimizden biridir İnebolu.
Kentteki korunmuş tarihi yapı stokunun büyüklüğü, kent içinde farklı
tarihsel dönemlere ait izlerin varlığı,
kentin, kültür-doğa-tarih turizmi kapsamında geliştirilecek yakın bölgenin
merkezine dönüşmesi ve eski dönemlerindeki gelişme düzeyini yakalaması
için önemli fırsatlar olarak görülmelidir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
35
Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları
Öğretim Üyelerimizin
Ulusal ve Uluslararası Başarıları
Üniversitemiz Halkla İlişkiler Müdürlüğü Çalışanlarından
Arş. Gör. Özgür Doğan “İki Dil Bir Bavul” İsimli Filmle
Yurtiçi Ve Yurtdışındaki Festivallerden Ödüller Aldı
Üniversitemiz
Halkla
İlişkiler
Müdürlüğü’nde çalışan Arş. Gör.
Özgür Doğan; yapım ve yönetimini
Orhan Eskiköy’le paylaştığı “İki Dil Bir Bavul”
isimli filmle; 46. Antalya Altın Portakal Film
Festivali’nde bu yıl ilk
kez verilen En İyi İlk
Film Ödülü’nü almaya hak kazandı.
Üniversiteden yeni
mezun olmuş ve
uzak bir Kürt
köyüne atanmış
Türk öğretmenin bir yılını, onun
okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatan ve bir yıl boyunca öğretmenin
farklı bir topluluk ve kültür içindeki
yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle
yaşadığı iletişim problemine, çocuk-
lardaki değişime tanık olmamızı sağlayan belgesel yapım; 15. Gezici Film
Festivali - Gümüş Boğa Ödülü, 15.
Londra Türk Film Festivali - Seyirci
Ödülü, Abu Dabi 9. Orta Doğu Film
Festivali - En İyi Orta Doğu Belgesel
Film Ödülü, Uluslararası Romanya
Film Festivali - En İyi Belgesel Film
Ödülü, Adana Altın Koza Film Festivali - Büyük Jüri Yılmaz Güney Ödülü, Adana Altın Koza Film Festivali
- Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)
En İyi Film Ödülü, 5. ZagrebDox LITTLE STAMP En İyi Film, Saraybosna Film Festivali - EDN Talent
ödüllerine de layık görüldü.
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Eski Bölüm Başkanlarından,
Eski Öğretim Üyesi ve Halen Yarı Zamanlı Öğretim Elemanımız Prof. Dr. Erhan Karaesmen;
İstanbul Sanat Fuarı Onur Ödülleri’nde “Sanat Yazarı ve Eleştirmeni Ödülü” Aldı
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü eski
bölüm başkanlarından, eski öğretim
üyesi ve halen yarı zamanlı öğretim
elemanımız Prof. Dr. Erhan Karaesmen; TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım
Anonim Şirketi tarafından düzenlenen ARTİST 2009/19. İstanbul Sanat Fuarı Onur Ödülleri’nde “Sanat
Yazarı ve Eleştirmeni Ödülü” aldı.
Eğitimi ve mesleki etkinlikleri dolayısıyla, ilk bakışta, fen ve mühendislik
dünyasının insanı olarak gözüken;
ancak, sanat¬kültür etkinliklerinin ve
çevrelerinin de, çok genç yaşlarından
bu yana ulusal ve uluslararası ölçekte
içinde yer almış olan Erhan Karaesmen ödül konuşmasında; tatbiki bilimler ve teknoloji dünyasından gelip
36
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
de sanat ve kültür alanında sürekli
etkinlik gösterebilmiş, kendisinden
önce pek çok değerli insanın bulunduğunu belirtti. Mühendislik ve tatbiki bilim düşüncesinin kazandırdığı
“neden-sonuç” bağlantısını sürekli
kovalama alışkalığının sanatsal yaratıcılığı anlama ve irdeleme alanında da
çok yararlı olduğunun altını çizdi. Bilim ve sanat alanlarındaki yaratıcılık
ve ürün gerçekleştirme süreçlerinin
sanıldığından çok daha birbirine yakın olduğundan özellikle söz etti.
TÜYAP kitap ve sanat fuarlarının bir
yan etkinliği olarak son 10 yıldır verilmesi yoluna gidilen ödüllerden olan
ve İstanbul Sanat Fuarı’nın, plastik
sanatlara katkılar ve farklı alanlardaki
eserler nedeniyle verilen onur ödül-
leri sahiplerini
buldu.
Yıldan yıla
değişen bazı
ödüllerin yanı
sıra; süreklilik
taşıyarak en
fazla bilinen
ödüller; Edebiyat Yazarı
ve Eleştirmeni Ödülü ile
Sanat Yazarı
ve Eleştirmeni
Ödülüdür.
Bu yılın Edebiyat Ödülü Cevat Çapan’a verilirken Sanat Ödülü; Prof. Dr. Erhan
Karaesmen’e verilmiştir.
Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları
Üniversitemiz Rektör Danışmanı ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Lale Özgenel ile Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdi Güzer “Denizli Hükümet Konağı
Mimari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Projesi” Yarışmasında Mansiyon Ödülü Kazandılar
Üniversitemiz Rektör Danışmanı ve
Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Lale
Özgenel ile öğretim üyesi Doç. Dr.
Abdi Güzer, Denizli İl Özel İdaresi
Genel Sekreterliği tarafından açılan
“Denizli Hükümet Konağı Mimari
Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Projesi” yarışmasında Mansiyon Ödülü kazandılar.
Ödül aldıkları proje kapsamında salt
bir idari merkez değil, içinde kamusal
kullanım odaklı, “kültürel”, “idari”
ve “rekreasyon” içerikli işlevleri barındıran açık ve kapalı mekanların
birlikte yer aldığı ve tüm kent halkı
ve ziyaretçiler için bir çekim noktası oluşturması hedeflenen bir “kent
parkı” önerilmiştir. Parkın mekansal ve işlevsel kurgusunda açık alan
kullanımı ön planda tutulmuş, yapısal yoğunluk arazinin iki kenarında
toplanmış ve ortada kalan alan, yeşil
bir rekreasyon adası olarak tasarlanmıştır. Önerilen üç meydan, park alanının tümüne hakim olacak şekilde
konumlandırılmış ve içinde dinlenme ve seyir terasları ile kentsel bir su
peysajının da yer aldığı park içinde
görsel ve fiziksel bir süreklilik sağlanmıştır. Yarışma alanı içinde kalan üç
tarihi yapı korunarak müze ve kültür
merkezi olarak yeniden işlevlendirilmiştir. Ana girişini park tarafından
alan ve içinde idari birimler, konferans ve toplantı salonu ile valilik makamına ait birimlerin bulunduğu yeni
hükümet konağı binası üç ayrı kütle
içinde çözülmüş ve önerilen şeffaf
cephe anlayışı ile parkla görsel ilişki
kurması hedeflenmiştir.
“Denizli Hükümet Konağı Mimari Projesi İle Yakın Çevresi Kentsel
Tasarım Projesi” adıyla, 94 proje-
nin değerlendirildiği
yarışmanın amacı;
tasarım gerçekleştirilirken Denizli ve yöresinin mimari, tarihi
ve kültürel özelliklerini yansıtan özgün
bir hükümet konağı
mimari projesi elde
etmek, ayrıca belirtilen yaklaşık 53.000 m2
alanın çevresindeki
odak noktaları dikkate alınarak bu alanın; şehrin gündüz
ve gece kullanımını
sağlayacak meydan
ve bununla birlikte
yönetim ve kültür
hizmetleri verilebilecek bir kentsel tasarım elde etmektir.
ODTÜ Rektör Yardımcısı ve Makina Mühendisliği Öğretim Üyesi
Prof. Dr. H. Nevzat Özgüven; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı
Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri Mühendislik Bilimleri Telif Ödülü Aldı
Üniversitemiz Rektör Yardımcısı
ve Mühendislik Fakültesi Makina
Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. H. Nevzat Özgüven;
“Gürültü Kontrolü: Endüstriyel
ve Çevresel Gürültü” adlı eseriyle, Türkiye Bilimler Akademisi
(TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite
Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser
Ödülleri’nde, Mühendislik Bilimleri
Telif Ödülü’ne layık görüldü.
TMMOB Makine Mühendisleri
Odası tarafından, 1986 yılında “Endüstriyel Gürültü Kontrolü” ismiyle
yayımlanmış olan kitabın genişletilmiş ve tümü gözden geçirilerek
güncelleştirilmiş ikinci baskısı olan
“Gürültü Kontrolü: Endüstriyel ve
Çevresel Gürültü”; ses ve gürültüye
gerekli temel bilgileri edinmeleri
konusunda, hem de endüstriyel ve
çevresel gürültünün azaltılması amacıyla alınacak mühendislik önlemleri
üzerinde çalışanlara, mühendislik uygulamaları konusunda yararlı olması
hedeflenmektedir.
ilişkin temel kavramlardan başlayarak, gürültü kontrol yöntemlerinin
hayata geçirilmesine kadar değişik
aşamalarda gerekebilecek temel ve
uygulamaya yönelik mühendislik
bilgileri vermektedir. Bu yolla; hem
endüstriyel ve çevresel gürültünün
ölçüm ve denetiminde çalışanlara,
TÜBA Telif ve Çeviri Eser Ödülleri, Türkçe dilinde uluslararası standartlarda üniversite ders kitapları
yazılmasını ya da yabancı bir dilden
her alanda en iyi örneklerin düzgün,
anlaşılır ve güzel Türkçe kullanılarak
çevrilmesini özendirmek amacıyla
başlatılan bir ödül programıdır ve
üniversitelerde okutulan lisans düzeyinde Türkçe ders kitabı yazan ya da
Türkçe’ye çeviren yazarlara verilir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
37
Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları
ODTÜ Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. B. Özgür Sarıoğlu;
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve
Çeviri Eser Ödülleri Mühendislik Bilimleri Telif Ödülü Aldı
Üniversitemiz Fizik Bölümü öğretim
üyesi Doç. Dr. B. Özgür Sarıoğlu;
Fizikte Felsefi Kavramlar: Felsefe
ve Bilimsel Kuramlar Arasındaki Tarihsel İlişki (Philosophical Concepts
in Physics: The Historical Relation
Between Philosophy and Scientific
Theories) adlı eserle, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı
Üniversite Ders Kitapları Telif ve
Çeviri Eser Ödülleri’nde, Doğa Bilimleri Çeviri Ödülü’nü almaya hak
kazandı.
Fizik ve felsefenin birbirleri üzerine bugüne dek yaptıkları ve hâlâ da
yapmayı sürdürdükleri, gelişimleriy-
le ilgili karşılıklı etkileri örnekleriyle
gösteren, bilimdeki ilerlemeleri, oluştukları tarihi ve düşünsel zeminleri
göz önünde tutarak ele alan, okurlara, daha öncesinde yalnızca bilimin geleneksel olarak anlatılagelen
öyküleriyle verilen bakış açısından ya
da geçmişe dönüp baktıklarında fen
derslerindeki ödev ve çalışmalarda
edindiklerinden biliyor olabilecekleri,
bilimsel bir atılımın doğası üzerine
derinlemesine düşünme fırsatı veren “Fizikte Felsefi Kavramlar” adlı
eserin amacı, düşünsel olarak göz
önünde tutulanların, bilimin asıl uygulamasında ve bilimsel kuramların
yapımında oynadıkları temel ve göz
ardı edilemez rolün okuyucunun zihnine kazınmasıdır.
TÜBA Telif ve Çeviri Eser Ödülleri, Türkçe dilinde uluslararası standartlarda üniversite ders kitapları
yazılmasını ya da yabancı bir dilden
her alanda en iyi örneklerin düzgün,
anlaşılır ve güzel Türkçe kullanılarak
çevrilmesini özendirmek amacıyla
başlatılan bir ödül programıdır ve
üniversitelerde okutulan lisans düzeyinde Türkçe ders kitabı yazan ya da
Türkçe’ye çeviren yazarlara verilir.
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Sibel Tarı; “The Alexander von Humboldt Foundation” Ödülünü Kazandı
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
öğretim üyesi Prof. Dr. Sibel Tarı;
“The Alexander von Humboldt Foundation” ödülünü kazandı.
Çalışmalarını bilişsel bilimler, bilgisayar bilimleri, elektrik mühendisliği
ve matematiğin kesişiminde yer alan
hesaplamalı görü (computer vision)
alanında yapmakta olan Prof. Sibel
Tarı, 18 ay süresince ev sahipliğini
yapacak olan Technical University
of Munich (TUM) Bilimsel Hesaplama Kürsüsü’nde bulunduğu sürece, bir klasik yapay zeka problemini
çözmek hedefi ile kesikli ve sürekli
matematiği birlikte kullanan ve analitik fikirleri olabildiğince nümerik
çözümlerle harmanlayan hesaplama
yöntemleri üzerinde çalışacak.
The Alexander von Humboldt Foundation, 1860 yılında (Alexander
38
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
von Humboldt’
un
ölümünün
18 ay ardından)
Berlin’de kuruldu.
1945 yılında 2.
Dünya Savaşı’nın
ardından
işlevi
duran
kuruluş;
1953’te, Almanya
Federal Cumhuriyeti tarafından,
merkezi Bonn’da
olmak üzere, yeniden kuruldu.
Disiplin ayrımı yapmadan yabancı araştırmacıların Almanya’daki
çalışmalarını destekleyen kuruluş;
bugüne dek 130 ülkeden, çok farklı
disiplinlerden, aralarında 41 Nobel
ödüllü bilim adamının da bulunduğu
yaklaşık 23 bin bilim insanını destekledi. Projeleri değil bireyleri değer-
lendirmeyi esas alan kuruluş, ekip
çalışmalarının arttığı dönemlerde
bile fark yaratıcı olanın bireyin yeteneği ve çabası olduğunu savunarak,
bu yaklaşımı doğrultusunda doktora sonrası (post doc) ve deneyimli
araştırmacı (experienced researcher)
şeklinde iki ayrı kategoride yılda toplam 600 civarı karşılıksız burs ödülü
vermektedir.
Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları
Üniversitemiz Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Bayram Tekin TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü Kazandı
Üniversitemiz Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi
Doç. Dr. Bayram Tekin; “Kütleçekim kuramlarında korunan yükler
ve kuantum alanlar teorilerinde faz
geçişleri konularındaki uluslararası
düzeyde üstün nitelikli çalışmaları”
nedeniyle TÜBİTAK Teşvik Ödülü
almaya hak kazandı.
Bayram Tekin ödül almasını sağlayan çalışmalarını şöyle açıkladı:
“Kütle-çekim (gravitasyon) teorisi:
Çevresinden izole edilmiş bir fiziksel
sistemde, enerji, açısal momentum,
momentum gibi bir kısım fiziksel
nicelikler zamandan bağımsızdırlar, yani “korunurlar”. Bu korunan
“yükler” izole edilmiş sistemin dinamiğini anlamamızda çok önemlidir.
Bütün evreni izole edilmiş bir sistem
olarak düşündüğümüzde, evrenin dinamiğinde ne tür fiziksel büyüklerin
korunduğunu anlamamız gerekmektedir. Evrenin dinamiği ise ancak
Einstein’ın formüle ettiği gibi, eğri
uzay-zamanları anlamak ile mümkündür. Şu durumda, eğri bir uzayzamanda
enerjiyi, momentumu,
açısal momentumu tanımlamamız
gerekmektedir. Bu tanımları S. Deser ile yazdığımız bir kaç makalede
yaptık.”
“Kuantum alanlar teorisi ise protonu (ve nötronu) oluşturan quarkların
neden serbest halde bulunmadıkları
ile ilgilidir. Kısaca, quarkların daimi
hapsini veya çok yüksek sıcaklıklarda (trilyonlarca C) quarkların nasıl
davrancağını anlamak, teorik yüksek
enerji fiziğinin temel problemlerinden biridir. G. Dunne, I. Kogan, A.
Kovner ile yaptığımız çalışmalarda, yaşadığımız evrende olmasa da,
bir uzay boyutu eksik olan modelevrende quark hapsinin fiziği ile ilgili bir kısım ilginç sonuçlara ulaştık.
Özellikle çok yüksek sıcaklıklarda
(bu model-evrende) quarkların serbest kalma mekanizmasının anlaşılmasına katkıda bulunduk.”
TÜBİTAK Teşvik Ödülü; ülkemizde
yaptığı çalışmalarla, bilime, gelecekte
uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış, ödülün verildiği
yılın ilk gününde 40 yaşını geçmemiş
bilim insanlarına verilmektedir.
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyeleri Prof. Dr. İsmail Hakkı Toroslu ve Yrd. Doç. Dr. Pınar Şenkul; 2009 Yılı
“IBM Fakülte Ödülü - IBM Faculty Award”nü Almaya Hak Kazandılar
ÜProf. Dr. İsmail Hakkı Toroslu ve
Yrd. Doç. Dr. Pınar Şenkul; IBM’in
dünya genelinde akademisyenlere verdiği “IBM Fakülte Ödülleri”
kapsamında; “Akıllı Veri Analizi”
çalışmalarıyla ödüllendirildiler. Türkiye, IBM Fakülte Ödülleri kapsamında, “Avrupa, Ortadoğu ve Afrika
Bölgesi”nde dört ödül birden alan
tek ülke oldu.
Prof. Dr. Toroslu, “Akıllı Veri Analizi” projelerini şöyle açıkladı: “Her
geçen gün web’deki bilgiler daha da
yükselen bir hızla artmakta ve web
siteleri yapısal olarak daha karışık
bir hale gelmektedir. Bunun sonucu
olarak, doğru bilgiye uygun bir şekilde ulaşmak gittikçe zorlaşmaktadır.
Kullanıcının web sitesinde dolaşma
şekli onun ihtiyaçları, bilgisi ve ilgisi ile doğrudan ilgilidir. Öte yandan
bunlar, web sitesini oluşturan tasa-
rımcıların düşündüklerinden çok
farklı olabilir. Sitenin kullanıcı tercihlerine cevap vermesi istenir. Bu
da ancak sitenin sürekli kendi kendisini uyarlama yeteneğine sahip olması ile olabilir. İdeal bir web sitesi;
kullanımından elde edeceği bilgilerin
yardımı ile kendi yapısını iyileştirebilmelidir.
Google ve Amazon’un sayfalarıdır.
Buralardaki yöntemler kayıtlı kullanıcıların sitede dolaşma bilgilerinin
toplanması ile web sayfalarında sınırlı bazı yerlerde kendi kendine uyarlanma yapılması şeklindedir. Bunun
en tipik örneği de diğer web sayfalarına bağlantıların uyarlanmasıdır. Bu
projede biz bu yaklaşımı kullanıcının
sitedeki dolaşım ve davranışlarının
anlam bilgisini de kullanarak geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bunun sonucunda da kendi kendine uyarlanmanın
sadece yapısal bağlantılarda kalmayıp her türlü içerik sağlanması ile ilgili işlemlerde yer almasını sağlamayı
amaçlıyoruz.”
Kendi kendisini uyarlayabilen web
sayfaları ile ilgili olarak bir çok yöntem geliştirilmiş ve hatta bunların
bazıları bilinen ticari sitelerce de
kullanılmıştır. En bilinen örnekleri
IBM Fakülte Ödülleri; tüm dünyadan
akademisyenlerin çeşitli projelerle
katılıp yarıştığı ve karşılığında nakit
para verilen IBM Global Üniversite
Ödüllerinden en prestijlisidir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
39
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar: Kuruluşların uzun vadeli
başarılarında, kurucu olarak görev yapan insanların çizdikleri
yol ve koydukları harcın sağlamlığı önemli rol oynar.
ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve
Araştırma Vakfı Ödülleri Sahiplerine Sunuldu
40
ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim Araştırma Vakfı 2009 Yılı
Ödülleri, ODTÜ Kültür ve Kongre
Merkezi’nde düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Bu yıl Bilim,
Hizmet ve Teknoloji Teşvik Ödüllerine üzerinde görüş birliği sağlanan aday
çıkmazken ODTÜ bünyesinde geçtiğimiz akademik yıl içerisinde tamamlanan ve uygulamaya dönüşebilecek
on bir başarılı tez çalışması Yılın Tezi
ödülüne değer bulundu. Geleceğin
araştırma ve uygulamacılarını yetiştirme yönünde üstün gayreti görülen
beş öğretim üyesi de Yılın Eğitimcisi
ödüllerine layık görülmüştür.
insanların ortaya koydukları vizyon,
standart ve anlayış, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nin ülkemizde yıllar geçtikçe sürekli artan başarısı ve etkisinin
temel yapı taşlarını oluşturmuştur.”
dedi.
Törende bir konuşma yapan Rektör
Prof. Dr. Ahmet Acar, kuruluşların
uzun vadeli başarılarında, kurucu olarak görev yapan insanların çizdikleri
yol ve koydukları harcın sağlamlığının
önemli rol oynadığını vurgulayarak
kurucuların vizyonunun ve ilk yıllardaki çalışmalarının, kurdukları ekibin
niteliği ve oluşturdukları ortamın,
daha sonraki yıllarda o kurumların
nerede olacağını belirlediğini söyledi.
Acar sözlerine devamla “ Özellikle
üniversitelerin kuruluşlarında, bilimsel
doğruların, evrensel değerlerin dışında
yapılan tercihler, yanlış kadrolaşmalar
ve sağlıksız alışkanlıklar üniversitelerin
gelişmesinin önünde engel olmuştur.
Kuruluş yıllarında uzun süre Rektörlük yapan Sayın Kemal Kurdaş gibi,
aynı dönemde 10 yıl süre ile Mühendislik Fakültesi Dekanlığı yapan Prof.
Dr. Mustafa Parlar gibi ‘müstesna’
Törende konuşmaların ardından ödül
alan bilim adamlarına ödülleri takdim
edildi.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı İsmet
Erkmen de Parlar’ın derin vizyonu
ile yaşamı boyunca, ülkemizin bilgi ve
teknoloji üreten ve ihraç eden bir Türkiye olması için çalıştığını söyleyerek
“Bilim ve bilgi, insan merkezli bir iştir.
İnsanlarla şekillenir ama insanları da
şekillendirir. O nedenle bilim insanları
özel misyona sahip insanlardır.” dedi.
Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim
üyesi Prof. Dr. Kemal Önder Çetin,
Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Haluk
Külah ile Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Elif Erson Araştırma Teşvik Ödülü’nü almaya hak
kazandılar. Araştırma Teşvik Ödülü;
araştırmalarıyla bilim alanlarından birinin gelişmesine katkıda bulunan ya
da bu alanda ülke sorunlarının çözümüne yardımcı olan genç araştırmacılara (ödülün verildiği yılın ilk gününde
40 yaşını doldurmamış olan) veriliyor.
Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç.
Dr. Tolga Can, Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü’nden
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Elif Erson, Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr.
Ayşegül Askan Gündoğan, Eğitim
Fakültesi Beden Eğitimi Ve Spor
Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Levent İnce ile Mühendislik Fakültesi
Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden
Prof. Dr. Murat Köksalan; Üniversite
Rektörlüğü’nce uygulanan ders değerlendirme anketi sonucunda, öğrenci
tarafından en başarılı bulunan öğretim
elemanları arasından seçilenlere verilen 2008-2009 Öğretim Yılı ODTÜ
Yılın Eğitimcisi Ödülü’nü kazandılar.
ODTÜ’de on yıl sürece Mühendislik
Fakültesi Dekanlığı yapan Prof. Dr.
Mustafa N. Parlar’ın misyonunu sürdürerek yaşatmak üzere ölümünden
hemen sonra 1981 yılında kurulan
Prof. Dr. Mustafa N. PARLAR Eğitim ve Araştırma Vakfı; seçkin bilim
insanlarının ve uygulamacıların, tüm
bilim alanlarındaki araştırma ve uygulama çalışmaları ile hizmetlerini
değerlendirmek, yetkinliklerini belgeleyerek çalışmalarına güç katmak ve
yetişmekte olan kuşakları özendirmek
amacıyla, her yıl; Onur, Bilim, Hizmet,
Araştırma Teşvik, Teknoloji Teşvik ve
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde
ODTÜ Yılın Eğitimcisi, ODTÜ Eğitimde Üstün Başarı ve ODTÜ Yılın
Tezi Ödülleri, Mütevelli Heyeti Kararı
ile Özel Ödüller veriyor.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
41
Fotoğraf Yarışması
ODTÜ’de Yaşam
Fotoğraf Yarışması:
“ODTÜ’de Yaşam”
ODTÜ Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nce
mek ve ODTÜ’ye ait basılı yayınlar-
ODTÜ’de yaşamı her yönüyle yansıt-
da (katalog, takvim, afiş gibi) kullanıl-
mak amacıyla düzenlenen “ODTÜ’de
mak üzere kapsamlı bir fotoğraf arşivi
Yaşam” konulu fotoğraf yarışmasının
oluşturmak amacıyla düzenlenmek-
ikincisinde, 15 fotoğraf ödül almaya
tedir. ODTÜ tanıtım materyallerinde
hak kazandı. Yarışmada, ODTÜ’nün
yer alacak fotoğraflarda, yarışmacıla-
doğası, yerleşkesi, öğrenci yaşamı,
rın isimleri belirtilecektir. Seçici kurul
bilimsel araştırmalar, öğrenci toplu-
üyeleri dışında herkese açık olan ya-
lukları ve aktiviteleri, şenlik kısaca,
rışmaya katılımcılar renkli ve siyah be-
ODTÜ’nün dinamizmini yansıtan çe-
yaz baskı ile katılmış ve her bölüme en
şitli fotoğraflar yer aldı.
fazla 4 yapıt gönderebilmiştir. Katılı-
Yarışma,
ODTÜ’nün
toplumda-
ki yerini ve değerini vurgulamak,
Afiş: Hamit EBEŞ
ODTÜ’deki yaşamı tanıtmak, belgele-
mı ücretsiz olarak yapılan yarışmada,
yapıtların daha önce ödül veya mansiyon almamış olması önkoşul olarak
Ceren Osmanağaoğlu
42
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ’de Yaşam
Fotoğraf Yarışması
Bayram Tolga Selçuk
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
43
ODTÜ’de Yaşam
Çağıl Doğan
Nurcan Alkış
belirlenmiştir. Ayrıca, yarışmaya katı-
retim Görevlisi) olmak üzere, akade-
lan kampus fotoğraflarının en az 3 yıl
mik bir kadro tarafından oluşturul-
içerisinde çekilmiş olması koşulu ge-
muştur.
tirilmiştir.
“ODTÜ’de Yaşam” konulu Fotoğraf
Yarışmanın Seçici Kurul’u, Işık AK-
Yarışması, ODTÜ Geliştirme Vak-
SOY (Bilkent Üniversitesi. Öğretim
fı, Renko Fotoğrafçılık, Fırat Color,
Görevlisi), Hasan SALTIK (ODTÜ
Özgün Fotoğraf, Asgül Color, Tripod
Öğretim Görevlisi), Prof. Dr. Rıza
Fotoğrafcılık ve Yapı ve Kredi Bankası
GÜRBÜZ (ODTÜ Öğretim Üyesi)
gibi kuruluşlarca da desteklenmiştir.
ve Önder ŞENYAPILI (ODTÜ Öğ-
Yarışma sonucunda 15 fotoğraf ödül
Canset Karaerkek
44
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Mustafa Bülent Prinçci
ODTÜ’de Yaşam
Tuğçe Yalçın
Mustafa Bülent Prinçci
almaya hak kazanmıştır. Bu fotoğraflarla birlikte 54 fotoğraf ödül töreni
ile birlikte açılışı gerçekleşen ve 16-1718 Aralık 2009 tarihlerinde Kültür ve
Kongre Merkezi Sergi Salonu’nda gerçekleşen sergide yer almıştır.
ODTÜ’yü farklı yönleriyle yansıtan
fotoğrafların niceliksel ve niteliksel
olarak her yıl daha da zenginleştirilmesi ve yarışmanın gelenekselleştirilmesi hedeflenmektedir.
Mustafa Bülent Prinçci
Ödüller ve Sahipleri:
ODTÜ Değerlendirme Ödülleri: (5 Adet 500 TL)
Özgün Fotoğraf Ödülü: 10 adet 20x30 fotoğraf baskısı
1. Bayram Tolga Selçuk
Tuğçe Yalçın
2. Mustafa Bülent Pirinçci
Asgül Color Ödülü: 5 adet 30x40 baskı ödülü
3. Nurcan Alkış
Kenan Cengiz
4. K.Çağıl Doğan
Tripod Ödülü: 3 adet 20x30 fotoğraf baskısı ödülü
5. Reyhan Bilen
Hale E. Binay
Renko Ödülü: Kodak Fotoğraf Makinası
Yapı ve Kredi Bankası Ödülü:
Gökhun Baltacı
1. Sebah&Foallier’den Foto Sabah’a Fotoğrafta
Oryantalizm / Engin Özendes
Fırat Color Ödülü:
1. Sıtkı Fırat “Türkiye” Fotoğraf albümü ve
5 adet 30x40 baskı: Esin İşcan
2. Sıtkı Fırat “Kemaliye” Fotoğraf albümü ve
5 adet 30x40 baskı: Behrang Kalkatechi
3. Sıtkı Fırat “Kemaliye” Fotoğraf albümü ve
5 adet 30x40 baskı: Canset Karaerkek
Ceren Osmanağaoğlu
2. Al İşte İstanbul / Çetin Altan - Ara Güler
Emine Esra Akçasu
3. Yeryüzünde Yedi İz / Ara Güler
Deniz Kılınç
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
45
ODTÜ’de Yaşam
Gökhun Baltacı
Esin İşcan
Mustafa Bülent Prinçci
Mustafa Bülent Prinçci
Mustafa Bülent Prinçci
46
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Kenan Cengiz
Emine Esra Akçasu
ODTÜ’de Yaşam
Mustafa Bülent Prinçci
Deniz Kılınç
Mustafa Bülent Prinçci
Hale E. Binay
Reyhan Bilen
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
47
Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı
Oyun Teknolojileri
Yüksek Lisans
Programı
Doç. Dr. Veysi İşler
ODTÜ Enformatik Enstitüsü,
Oyun Teknolojileri Lisansüstü Program Koordinatörü
Bilgisayar oyunları pazarı hızla büyüyerek neredeyse film pazarını geçmiş
durumda. Artık bir oyundan on milyonlarca dolar gelir elde etmek mümkün. Diğer yandan, çevirimiçi (online)
bilgisayar oyunlarına bağımlı olmak
pek de zor değil: Farmville Haziran
2009’da yayına başladı ve Ocak 2010
sonu itibariyle 75 milyon üzeri kayıtlı
kullanıcıyı buldu. Diğer yandan, World
of Warcraft ise 11 milyon kayıtlı kullancı ile kendi alanında en büyük Çok
Oyunculu Devasa Oyun (MMOG:
Massively Multiplayer Online Game)
olarak dünyanın dört bir yanından
insanların ilgisini çekiyor. Bilgisayar
oyunları sadece eğlence amaçlı değil,
tedavi, eğitim, tatbikat gibi amaçlar
için de geliştirilmektedirler. Uçuş simülasyonları eğitim amacıyla kullanıma en iyi örnektir.
Bilgisayar oyunları pazarı büyürken
bu oyunların oluşturduğu sanal topluluklar arasında kültürel etkileşimler ve
yakınlaşmalar gözlenmekte. Bir çok
Şekil 1: FarmVille 75 milyon kullanıcıya
ulaşan bir facebook oyun uygulamasıdır.
Şiddet içermeyen bu oyun kendi alanında en
yüksek ilgiyi görüyor.
48
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Şekil 2: Bu oyun şu ana kadar on milyonu aşkın kullanıcı tarafından erişilmiştir. Yaptığı ciro
1.500.000.000 ABD dolarını aşmıştır.
ülkede bilgisayar oyunları Kültür Bakanlıkları tarafından desteklenmekte
ve ülkelerin bu alanda yetenek sahibi
olmaları için teşvikler ve organizasyonlar yapılmaktadır. Kore ve Fransa
Kültür Bakanlıkları bu alanı en önemli stratejik alan olarak duyurmuşlardır.
Diğer yandan ülkemizde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın sağladığı “Teknogirişim Desteği” kapsamında birçok
oyun projesi sistematik olarak 2009
yılında desteklenmeye başlandı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Oyunları alanında ülkemize yetenek kazandırılması ve oyun geliştirme sektörünün oluşması için değişik
açılardan üstüne düşeni yıllardır yapmaktadır. ODTÜ’nün değişik bölümlerinde oyun teknolojilerine ilişkin çok
sayıda dersler uzun yıllardır verilmektedir. Bir çok bölümde sözkonusu
teknolojileri ilgilendiren yüksek lisans
ve doktora seviyesinde araştırmalar
yapılmaktadır.
ODTÜ’de oyun teknolojileri alanında çalışan öğretim üyelerininin
“Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans
Programı”nda biraraya gelmesi ile kültürel ve ekonomi açısından kritik olan
bu alanda daha sistematik, verimli ve
disiplinlerarası projelere de olanak veren bir ortam ortaya çıkmıştır.
Programın amacı oyun teknolojileri
bilim dalına evrensel düzeyde katkılar
sağlayacak araştırmalar yapmaktır. Bu
nedenle program, tezli bir yüksek lisans programıdır. Bu programın mezunlarının dünyadaki en bilinen ve en
iddialı oyun firmaları ve oyun projelerinde yer alabileceklerini sanıyoruz. “Bilgisayar Grafiği”, “Bilgisayar
Oyunları için Yapay Zeka”, Bilgisa-
Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı
Şekil 3: MODSİMMER (www.modsimmer.metu.edu.tr) kapsamında kurulan hareket yakalama laboratuvarında 8 kamera bulunmaktadır. Bu
laboratuvar hem teknokent firmalarına hem de araştırmacı ve öğrencilerimize açıktır.
yar Oyunlarında Fizik”, “Oyun Tasarımı”, “Sanal gerçeklik”, “Oyunlarda
Estetik” ve “Bilgisayar Animasyonu”
bu programda yer alan derslerden bazılarıdır.
Programa başvuracak adaylardan bilgisayar programlama ve algoritmalar
konusunda deneyim beklenmektedir.
Kabul edilen bazı adaylara gerekirse
üç dersten oluşabilen bilimsel hazırlık
önerilmektedir. Başvurular öncelikle
YÖK ve üniversitemizin yüksek lisans
başvuru değerlendirme çerçevesine
göre değerlendirilmektedir. 2010 sonbahar dönemine yönelik Oyun Teknolojileri Lisansüstü başvuruları için son
gün 28 Mayıs 2010’dur. Başvuruyla ilgili ayrıntılı bilgiye, Nisan 2010 başından itibaren http//www.ii.metu.edu.
tr/ adresinden ulaşılabilecektir.
Oyun Teknolojilerine kaytlı öğrenciler
üniversitelerimizin araştırma merkezlerinden biri olan MODSİMMER’in
(Modelleme ve Simülasyon Araştırma
ve Uygulama Merkezi) laboratuvar
olanaklarından da yararlanabilmektedirler:
bu alana odaklı ATOM (Animasyon
• İnsan hareketini oyunlara aktarmaya
yarayan 8 kameralı bir hareket yakalama sistemi
sağlayarak, oyun yarışmaları ve semi-
• Çok oyunculu oyun geliştirme ortamları
ön kuluçka merkezinin kurulması için
• Değişik amaçlı hareketli simülatörler için 1500 kg kapasiteli hareket
platformu
dık. Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
• Mobil göz izleme sistemi
SİMMER ve ATOM arasında yakın
Teknolojileri ve Oyun Mekezi) adında
bir ön kuluçka merkezi 2008 yılında
açılmıştır. ATOM şimdiye kadar onlarca kişiye ofis ve teçhizat olanakları
neler düzenlemektedir. ODTÜ Öğretim üyeleri olarak başından itibaren bu
gerekli desteği ve danışmanlığı sağlaEnformatik Enstitüsü Oyun Teknolojileri Lisansüstü Programı, MOD-
• Fonksiyonel yakın infrared görüntüleme cihazı
işbirliği ve koordinasyon sağlayarak
• Üç boyutlu tarama sistemi
sına ve evrensel bilgi birikimine katkı
Diğer yandan, ODTÜ Teknokent’te
vermeye çalışmaktadır.
bu önemli alanda ülkemizin yol alma-
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
49
Yeni Fikirler Yeni İşler
Girişimci Olmak İsteyen Öğrencilerin Finali
Nefes Kesti!
İlknur İlkyaz Gül
ODTÜ Teknokent Kurumsal Gelişim ve
Projeler Direktörü
Günümüzde eğer girişimci iseniz,
önünüzde sizi destekleyen pek çok
program ve yarışma görmeniz mümkün. Bunların pek çoğu da, özellikle
genç girişimciler için önemli avantaj
ve fırsatlar içeriyor. Bu fırsatları sadece finansman desteği olarak düşünmek doğru olmaz. Bu noktada 5 yıldır
başarıyla gerçekleştirilen Yeni Fikirler
Yeni İşler Yarışması’nın finansman
desteğine ek olarak sağladığı pek çok
olanak aslında bir girişimcinin tüm süreç boyunca ihtiyaç duyabileceği her
türlü gereksinimi karşılıyor. Bundan
tam 5 yıl öncesinde başlayan yarışma
kapsamında, şimdiye kadar birbirinden başarılı 8 teknoloji tabanlı şirket
kurulmasına gelene kadar tüm aşamalarına ve temeline bir göz atalım isterseniz.
50
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
“İş bulan değil, iş kuran mezun”
Yeni Fikirler Yeni İşler
ODTÜ Teknokent tarafından üni- Neler Kazandırıyor?
versite öğrencilerini yenilikçi ürün ve
teknoloji geliştirmeye teşvik etmek
ve yarının teknoloji firmalarına ilk
adım desteği sağlamak amacıyla düzenlenen Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması temelde Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nin “İş bulan değil, iş kuran mezun” yaklaşımı ile ortaya çıkmıştır. Fikrin ortaya çıktığı ilk senelerde, girişimci ruha ve ticarileşebilecek
iş fikrine sahip bir öğrenci için destekleyici mekanizmaları bulmak mümkün
olmadığından, şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda, ODTÜ ve ODTÜ
Teknokent’in almış olduğu bu öncü
rol sayesinde şu an pek çok girişimcimiz kendi şirketini kurmayı başardı.
Verilen desteklerden söz edecek olursak, aslında yarışmanın en büyük ödülü para değil. Yarışmanın en büyük
ödülü öğrencilere sunulan ‘kendi işini kurma fırsatı’. Günümüzde bir girişimcinin kendi işini kurabilmesi için
gerekli olan şeylerden sadece biri ‘para’. Yarışmanın finalistleri belki de paradan daha önemli deneyimler kazanıyorlar. Yeni ve teknoloji tabanlı bir
şirket kurabilmek için gerekli pek çok
danışmanlık hizmeti alıyorlar.
Yarışmaya katılan ve bir sene boyunca tüm süreci tamamlayan gençler
son finale kalamasalar bile hayatları
boyunca faydalanacakları deneyimler
yaşamış ve eğitimler almış oluyorlar.
Rekabet altında eğlenebilme fırsatı ya-
Yeni Fikirler Yeni İşler
kalıyorlar. Ayrıca ODTÜ Teknokent’e
başvurduklarında onlara da pek çok
konuda yol gösterip şirketlerini kurmalarında yardımcı olunuyor. Finale
kalan yarışmacıların patent başvuruları, Ar-Ge projesi destek başvuruları
konusunda yapılan yönlendirmeler de
girişimcinin iş fikrini farklı açılardan
destekleyici bir unsur olarak göze çarpıyor. Finansal ve idari süreçlerle ilgili bilgilendirmenin yanında, yatırımcı
bulmalarına aracılık yaparak ve alanlarında uzman iş adamları ile tanıştırarak alternatif finansman ve danışmanlık yolları da, ODTÜ Teknokent
tarafından sağlanmış oluyor. Bunların
yanında ODTÜ-KOSGEB Teknoloji Merkezi’nde 3 yıl boyunca ücretsiz ofis alanı ile KOSGEB’in pek çok
maddi desteği de girişimcilerin sürdürülebilir bir şekilde şirketlerini devam
ettirebilmeleri açısından büyük önem
arz ediyor.
Yeni Fikirler Yeni İşler 2009
Finali’nde Neler Oldu?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile
Türkiye’nin ilk ve en büyük teknoparkı ODTÜ Teknokent’in Elginkan
Vakfı ana sponsorluğunda ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın desteğiyle düzenlediği Yeni Fikirler Yeni İşler
Yarışması’na bu yıl 300 online başvuru yapılırken, 82 grup proje önerisini
teslim etti. Oldukça titiz geçen elemelerin ardından 18 proje ikinci aşamaya geçebildi. 14 Kasım’da gerçekleşen
Yeni Fikirler Yeni İşler Finali ise, girişimci grupların yaptığı sunumlar ve jüri değerlendirmesiyle birlikte oldukça
heyecanlı dakikalara sahne oldu.
Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde öğrenim görmekte olan girişimci
ruhlu öğrencilerden gelen 300 başvuru arasından yapılan titiz elemeler sonucu finale kalmaya hak kazanan altı
projenin yarıştığı final töreni, öğrenci
ve akademisyenlerden yoğun ilgi gördü. 75 bin TL’lik Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü Beyin Dalgaları ile Bilgisayarı Kontrol Edebilen Cihaz Projesi
ile Garajsoft ekibine verildi. 50 bin
TL’lik Savunma Sanayi Müsteşarlığı
Özel Ödülü ise Coando Etkisi ile İniş
Kalkış Yapabilen İnsansız Hava Aracı (İHA) Projesi ile GPS Karıştırıcı
Sistemi Projesi arasında paylaştırıldı.
Plazma Anten Üretme Projesi ile Gradient Ekibi hem 10.000 TL’lik SSM
Mansiyon Ödülü’nü hem de 25.000
TL’lik OSTİM Sanayi Kategorisi özel
ödülünün sahibi oldu.
YFYİ 2009’da Finale Kalan
ve Sunumu Yapılan Projeler
Genel Kategorideki Finalistler:
Garajsoft: Beyin dalgaları ve yüz ifadeleri ile bilgisayarı kontrol edebilen
cihaz projesi
Beyin dalgalarını ve yüz ifadelerini yorumlayarak bilgisayara aktarmaya yarayan cihazlara Beyin Bilgisayar Arayüz Aletleri (BCID: Brain Computer
Interface Devices) denilmektedir. Fiziksel girdi metotları klavye ve fareyi
kullanmadan; sadece zihin, jest, mimik, baş, göz hareketleri ve bunların
kombinasyonlarını kullanan BCID ile
bütünleşmiş bir ürün (yazılım, donanım) geliştirilecek. BCID girdileriyle ulaşılan kelimelerle oluşturulacak
cümleler sayesinde kullanıcı gündelik
yaşamdaki iletişim ihtiyaçlarını karşılayabilecektir. Ürünün engelli insanların
kendini ifade etmesinden kısa mesaj
oluşturulmasına kadar farklı alanlarda kullanılması mümkündür. Hatta
insanların bilmedikleri dilleri bile konuşabilmeleri hayali bu fikir sayesinde
gerçeğe dönüşebilecektir.
Gradient: Klasik anten çözümlerine
alternatif sunan akıllı plazma anten
üretme projesi
Plazma anten teknolojisi, geleneksel
anten teknolojisi ile ulaşılamayan, çok
geniş bir akıllı anten yelpazesi oluşturabilme potansiyeli vaat etmektedir.
Geleneksel metal antenlerin aksine
plazma antenler ihtiyaca göre aktive edilebilir veya kapatılabilir. Antenin çalıştığı bant aralığı çok geniş bir
aralıkta değiştirilebilir. Bu özellikleri
plazma antenleri geleneksel rakiplerine göre güvenlik açısından üstün ve
gizliliğin önem kazandığı askeri uygulamalar için ideal kılar.
Megomuez: Görüntü işleme teknolojisi ile perakendecilik ve out-ofhome reklamcılıkta web tabanlı istatistiksel raporlama sistemi projesi
Proje, ileri düzeyde görüntü işleme
teknolojisi kullanılarak yüz ve obje tanıma yöntemi ile perakendecilikte ve
out-of-home reklamcılıkta web tabanlı istatistiksel raporlama sunan bir sistemdir. Tanımlanan yüzler cinsiyet ve
belirli yaş aralıklarına göre sınıflandırılıp sayma işlemi yapılacaktır. Bunların yanısıra bir kişinin bakış süresi,
görüntüde bulunuş süreleri gibi yararlı
bilgiler çıkarılacaktır. Bu veriler ışığında anlık istatistiki veriler yaratılıp web
ortamında sunulacaktır. Bu sayede
reklam sektöründeki en büyük eksiklik olan ölçümleyememe sorunu or-
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
51
Yeni Fikirler Yeni İşler
tadan kalkmış olacaktır. Herhangi bir
ürünün veya standın hedef kitlesinin
ayrıntılı bir biçimde tespit edilmesi perakendecilik sektörüne çok büyük katkılar sağlayacaktır.
Oratel: Geri dönüştürülemeyen evsel
atıklardan elektrik enerjisi ve hidrojen
gazı üretilmesi ve bunun günlük hayatta kullanılması projesi
Son yıllarda büyük gelişim gösteren
rekombinant DNA teknolojisi ve mikrobiyal yakıt hücreleri (microbial fuel cell, MFC) alanında yapılan önemli
araştırmalar ışığında kullanılacak olan
bakterinin ve elektrodun seçimi, mühendisliği/modifikasyonu ürünümüzün ana teknolojisini oluşturmaktadır.
Proje, yemek artıkları ve lağım suları
gibi beslenme ihtiyaçlarının kaçınılmaz bir sonucu olan ve geri dönüştürülemeyen organik atıklardan rekombinant bakteriler yardımıyla elektrik
enerjisi ve hidrojen gazı üretimi fikrine dayanmaktadır. Bu yöntemle bir
yandan yaşam alanlarındaki elektrik
giderlerini önemli ölçüde düşürmek
diğer yandan tepkime sonucu oluşacak olan hidrojen gazını biriktirmek
mümkün olacaktır. Ayrıca kullanılan
organik atıklardan geriye kalan besin
içerikli maddelerin gübre olarak kullanım potansiyeli yüksektir.
52
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Savunma Sanayi Kategorisindeki Finalistler:
Kuğu-İHA: Güvenlik ve arama kurtarma faaliyetlerinin etkin yürütülmesini sağlayacak Coando etkisi ile iniş
kalkış yapabilen insansız hava aracı
(İHA) projesi
Kuğu-İHA projesinde 2006 yılında yapılan prototip geliştirilerek hava
aracının, ülkemizde çevre ve güvenlik
konularında kullanılabilecek seviyeye
yükseltilmesi için çalışmalar gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Hava aracının her türlü çevre ve sınır güvenliği, arama-kurtarma, deprem, orman
yangınları afetleri, erken uyarı ve hasar
tespiti, konvoy güvenliği vb alanlarda
yaygın olarak kullanılabilmesi mümkün olacaktır. Kuğu-İHA projesi ile,
halihazırda geliştirilmiş prototip hava
aracının seri üretim aşamasına geçirilerek ülkemizin hava araçları konusunda dışa bağımlılığını asgari seviyeye
indirmek ve ülkemiz sanayisinde bir
istihdam hacmi meydana getirmek de
hedefler arasındadır.
GPS Karıştırıcı: GPS alıcılarının kullanıldığı askeri sistemleri çalışmaz duruma getiren yenilikçi bir GPS karıştırıcı
sistemi projesi
GPS Sistemi dünya yörüngesindeki
24 uydudan oluşan yön tayin sistemidir. GPS Karıştırıcı ise GPS uyduları
ile GPS alıcıları arasındaki irtibatı kesmek için tasarlanmıştır. GPS Karıştırıcı askeri ve sivil olmak üzere iki Frekans bandı içerir. Frekans salınımı ile
20000 km. de bulunan GPS uydularından yayımlanan sinyallerin bir benzerinin çok güçlüsünü üreterek çalışır.
GPS Karıştırıcı aktif edildiğinde, geniş alanda GPS Güdümlü mühimmat,
İnsansız Hava Araçları, Elektronik
Pusulalar ve Time Device’lar kullanılamaz hale gelir.
YFYİ 2009 Final Günü Ödül
Alan Finalist Gruplar:
Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü
(75.000 TL): Garajsoft
OSTİM Sanayi Özel Ödülü (25.000
TL): Gradient
Savunma Sanayi Müsteşarlığı Özel
Ödülü (50.000 TL): Paylaştırıldı
Kuğu-İHA (30.000 TL) ve
GPS Karıştırıcı (20.000 TL)
Savunma Sanayi Müsteşarlığı Mansiyon Ödülü (10.000 TL): Gradient
İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit
İklim Değişikliği ve
Karbon Dioksit
2009 Kopenhag iklim zirvesinin başlıca
konusu olan karbon dioksit endüstrileşme süreci ile atmosferde hızla artmakta
ve sıcaklıktaki artış buna bağlanmaktadır. Atmosferdeki karbon dioksitin azaltılması konusunda son 10 yılı aşkın süredir devam eden çalışmalar, henüz gözle
görülür bir azalma olmadığını göstermektedir. Karbon salınımlarını bertaraf
için verimlilik ve tasarruf, jeolojik depolama, alternatif enerji kaynakları, otomobil tasarımlarında gelişme, nükleer
santral kullanımı gibi değişik alternatifler bulunmaktadır. Bunların hiçbiri kendi başına çözüm olamayacaktır. Uluslararası enerji ajansının tahminlerine göre
verimlilik ve tasarruf ile karbon dioksit
salınımını % 50 mertebesinde azaltmak
mümkündür. Verimlilikten sonra CO2
salınımını bertaraf etmek için en fazla
azalmayı sağlayacak yöntem ise jeolojik
yapılarda depolama olarak görülmektedir. Bu konuda son 5 yıldır araştırmalar
yoğunlaşmış, pilot çalışmalar ve uygulamalar hızlanmıştır.
2007 yılında yayınlanan Türkiye İklim
Değişikliği 1. Ulusal Bildiriminde de verildiği üzere yurdumuzda CO2’nin kaynakları, miktarları ve çarelerini içeren bir
çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre,
2020 yılında CO2 emisyonlarının 2004
yılı emisyon değeri olan 240 milyon tondan 600 milyon tona ulaşacağı tahmin
edilmektedir. Türkiye’ nin yıllık emisyonları dünya ortalamasının altındadır,
ancak artış hızının yüksek olduğu bilinmektedir.
ODTÜ Petrol Araştırma Merkezi’nde
yeni bitirilen araştırmada Türkiye’ de
jeolojik depolamanın olabileceği yapılar
değerlendirilmiştir. Seçenekler arasında
olan petrol sahalarındaki verilerin yeterli olması ve ek petrol üretimi sağlanabileceği için depo olarak değerlendirilmesinin uygun olacağı kabul edilmiştir.
Seçilen bir çimento fabrikasında CO2
emisyonlarına karbon tutma teknolojisinin uygulanabileceği varsayılmış ve
CO2’in taşınması ile yeraltı depolama
için seçilen petrol sahasına basılması
model çalışması yapılarak etüt edilmiştir. Bu model çalışmasına göre açılacak
enjeksiyon ve yeni üretim kuyuları ve
CO2 enjeksiyonunun üretimi artırıcı etkisi ile bu sahadan 8 yıl daha üretim yapılabilecek böylece 2 milyon varil petrol
üretimi ve 220 milyon Cm3 CO2 depolaması gerçekleşebilecektir.
Seçilen çimento fabrikasının petrol sahasına yakınlığı ve taşınması gerekecek
CO2 miktarının kısıtlı olması nedeniyle
yatırım açısından tanker ile taşıma boru
hattı ile taşımaya göre daha ekonomik
olmaktadır. Yapılan ekonomik analizde
ise projenin, saha 6 yıl CO2 enjeksiyonu ile petrol ürettiği takdirde ve petrol
fiyatı 100 ABD $ olduğu durumda ekonomik olduğu görülmüştür. Proje bundan sonraki süre için işletme maliyetini
karşılayacak ve CO2 enjeksiyonunu teşvik edici mekanizmalar var olursa uygulanabilecektir. Projenin depolama safhası için gerekli yatırımlar zaten yapılmış
olduğu için sadece işletme harcamaları
dikkate alınabilir.
Sonuç olarak Türkiye’ deki petrol sahalarının küçük olması nedeniyle büyük
hacimlerde karbon dioksitin petrol sahalarında depolanması mümkün görünmemektedir. Ancak bilinen doğal CO2
sahası olan Dodan sahasının depolama alanı olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Dodan doğal CO2 sahası
halen Batı Raman sahasında uygulanan
CO2 ile üretim için kullanılmaktadır.
Prof. Dr. Ender Okandan
ODTÜ Petrol ve Doğal Gaz
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Petrol Araştırma Merkezi Başkanı
Mevcut durumda üretilen 7 milyon m3
CO2 hacmi yeniden CO2 ile doldurulabilecektir.
Derin akiferlerin CO2’nin depolanabileceği diğer jeolojik yapılardan olduğu göz
önüne alınırsa bu proje kapsamında tesbit edilmiş olan Trakya , İç Anadolu ve
Güney Doğu Anadolu’da bulunan derin
akiferler detay etüt edilmelidir. Bu etüt
ancak depolama amaçlı yeni kuyuların açılması için gereken ek yatırım ile
mümkün olacaktır.
Petrol Araştırma Merkezi’nde TPAO,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile
ortak yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen bu projeden sonra yapılması gereken bir pilot saha projesi
olmalıdır.
Bu pilotun ise derin akifer depolaması
olarak denenmesi ileride yapılacak uygulamalar açısından önemli olacaktır.
Teknik olarak uygulanması mümkün
olan bu depolama seçeneğinin uzun süreli takip edilebilmesi ve sorumlulukların tanımlanması açısından bazı alt yapı
çalışmalarının da mevcut olması gerekmektedir.
Kyoto sonrası karbon ticareti kapsamına alınması için yoğun çaba harcanan
jeolojik depolama konusunda yasal alt
yapı çalışmalarının ve karbon ticaretine
imkan verecek teknik düzenlemelerin
mevcut olması gerekecektir.
Uygulama dönemine hazırlıklı olmak
açısından kuruluş lisansı verilen termik
santral ve sanayi tesislerinde karbon tutma teknolojilerine imkan verecek izinlerin olması gereklidir.
Alternatif enerji kaynaklarının kullanımı en doğru seçenek olmasına rağmen
tek başına CO2’i bertaraf etmeye yetmeyecektir. Bugün dünyadaki gelişmelere
bakılacak olursa fosil yakıtlardan vazgeçmenin yakın bir gelecekte gerçekleşemeyeceği görülmektedir. Ama bu
yakıtların kullanımı için temiz teknolojilerin seçimi bir tedbir olacaktır.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
53
3B Mobil
Televizyon
Prof. Dr. Gözde Bozdağı Akar
Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü
Halka açık ilk televizyon yayının 1926
yılında Londra’nın Soho semtinde
gerçekleşmesinin üzerinden 84 yıl
geçmiş bu süre zarfında hem TV hem
de yayıncılık endüstrisinde önemli değişiklikler olmuştur. 1936 yılında tüm
dünyada sadece on tane televizyon
bulunurken günümüzde bu sayının
bir milyarı aştığı düşünülmektedir. Zaman içerisinde evlerimizdeki televizyon sayısı arttığı gibi televizyon tipleri
de siyah-beyazdan renkliye, renkliden
yüksek tanımlıya (high-definition) bir
evrim geçirmektedir. Bir sonraki beklenen adım ise 3 boyutlu televizyonlardır (3BTV) (Şekil 1).
Bu teknolojinin evlere girebilmesi 3
boyutlu programların hazırlanabilmesi, bu verilerin var olan iletişim altyapısı üzerinden iletilebilmesi ve de
evlerimizde 3 boyutlu yayını görebileceğimiz uygun ekranların bulunmasıyla mümkün olacaktır. Bu konuda tüm
dünyada son yıllarda değişik araştırma grupları ve de endüstriyel şirketler
tarafından projeler başlatılmış ve de
ürünler sunulmuştur. Bu projelerden
bazıları ATTEST (Advanced Three
Advanced Three-dimensional Television System Technologies), 3DTV
(Integrated Three-Dimensional Television), Holonics (Holographic and
Action Capture Techniques), Muted
(Multi-User 3D Television Display),
3DPHONE (All 3D Imaging Phone), 3D4YOU (Content generation
and delivery for 3D television), MOBILE3DTV: Mobile 3DTV Content
Delivery Optimization over DVB-H
System), Real 3D (Digital holography
54
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Şekil 1. Televizyonun evrimi.
for 3D and 4D real-world objects’
capture, processing, and display), Helium3D (High efficiency laser-based
multi-user multi-modal 3D display),
3DPresence (A multi-party, high-end
3D videoconferencing system), 2020
3D Media (Spatial sound and vision)
olarak sayılabilir.
takılarak kullanılabilecek olan shutter glass (kapanan gözlükler), polarize
ya da kırmızı-mavi renkli gözlüklerle
seyredilebilmektedir (Şekil 2). Çeşitli televizyon firmaları ise ara birimi
kullanmadan yayınların yine gözlükle
seyredilmesini sağlayacak “3B hazır”
(3D ready) ürünler piyasaya çıkarmak-
Şekil 2: 3B gözlükler.
Bu ve benzeri projeler sonucunda hem
çekim, hem iletim ve de görüntüleme
aşamaları başarıyla demonstre edilmiştir. Günümüzde Japonya’da günde
4 kez 3B televizyon yayını yapılmaktadır. Mart 2008’de BBC ilk defa canlı
olarak 3B rugby maçı yayınlamıştır fakat bu yayın tek bir sinema salonunda seyredilebilmiştir. Nisan 2009’da
ise SkyTV Keane konserini 3B yayınlayarak İngiltere’de ilk 3B yerel yayıncılığı gerçekleştirmiştir. Türkiye’de de
2009 yılı içerisinde ilk defa 3B HD
içerikli belgeseli gerçekleştirilmiştir.
Günümüzde bu yayınlar evlerimizde
bulunan televizyonlara ek bir birim
tadır [http://www.berezin.com/3d/
samsung3d.htm]. Gözlükle 3B izleyebilmeye diğer gelişmiş alternatifler ise
autosterepscopic ve de holographic
ekranlardır. Kalitenin henüz istenen
düzeye ulaşmaması, maliyetinin yüksek olması ve de büyük televizyon setlerinin muhafazakar marketi nedeniyle
kullanım rahatlığı olmasına rağmen bu
ürünler henüz evlerimize ulaşmamıştır.
Ev ortamında televizyon seyretmenin
yanında gezgin teknolojilerdeki gelişmeler bu alışkanlığımızı dış ortamlarda da gezgin cihazlar üzerinden devam ettirmemizi kolaylaştırmaktadır.
3B Mobil Televizyon
Aynı zamanda gezgin cihazların marketinin her zaman daha dinamik ve yeni teknolojilere açık olması nedeniyle
gelişmiş 3B teknoljilerinin gezgin ortamda daha hızlı hayatımıza gireceği
beklenmektedir.
Yakın geçmişte, gezgin televizyonlara
özel sistemler tanıtılmıştır. Bunlardan
en olgun olanı Avrupa sistem tabanlı olan DVB-H (Digital Video Broadcasting – Handheld) standardıdır ve
Avrupa Birliği, yeni gelişmekte olan
cep telefonundan televizyon yayınında (cep televizyonu), ‘yayın teknolojisi’ olarak DVB-H’i destekleme kararı almıştır. DVB-H standartı, karasal
(terrestrial) DVB (DVB-T) standardı
temellidir. Tasarlanırken, gezgin mekanlardaki performansı artırmak, ağ
planlaması için esneklik kazandırmak
ve el alıcıları için etkin güç kontrolü
kazandırmak amaçları güdülmüştür.
Bu teknoloji şu anda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır ve 2008 Avrupa futbol
şampiyonası Avrupa çapında DVB-H
üzerinden yayınlanmıştır.
ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümündeki araştırmacıların da yer aldığı Avrupa Topluluğu
destekli Mobile3DTV projesi Ocak
2008’de başlayan ve DVB-H üzerinden 3B yayın yapılabilmesini sağlayacak teknolojiyi ve de aynı zamanda
3B görüntülemeyi sağlayacak ekrana
sahip telefonlar aracılığıyla da mobil
olarak 3B yayınları seyretme imkanı sağlayacak bir projedir. Toplam 4
ülkedeki 6 kurumdan 20’nin üzerinde araştırmacı proje kapsamında çalışmaktadır. Proje ortakları arasında
DVB-H konusundaki çalışmalarıyla
dünyada liderlik yapan Tampere Universitesi, MPEG2-MPEG4-H.264 gibi video kodlama standartlarında çok
aktif rol alan HHI, multimedya donanımları konusunda çok başarılı KOBİ
şirketlerinden birisi olan MMS ve kullanıcı memnuniyeti deneyleri konusunda deneyimli Technical University
of Ilmenau da yer almaktadır.
Prof. Dr. Gözde B. Akar önderliğin-

  

 

 

 

 











 

 


 








Şekil 3: Önerilen 3B DVB-H iletim sistemi.
deki ODTÜ Elektrik ve Elektronik
Mühendisliğindeki araştırma grubu
ağırlıklı olarak DVB-H üzerinden hataya dayanıklı 3B video aktarımı üzerine uğraşmaktadır. Bu amaçla donanımsal ve yazılım tabanlı 3B DVB-H
aktarım sistemleri kurulmuş ve de çeşitli fuarlarda gösterilip yoğun ilgiyle
karşılanmıştır.
Proje kapsamında geliştirilen sistemin
blok şeması şekil 3’de verilmektedir.
Sağ ve sol görüşten oluşan stereo video, öncelikle bir stereo video kodlayıcısı ile sıkıştırılmaktadır. Bunun
sonucu oluşan ağ soyutlama katmanı
birimi (NALU), stereo video duraksız
ileticisine verilmektedir. Duraksız iletici, NAL birimlerini sırasıyla şu protokollerde sarmalar: Real Time Transport Protocol (RTP), User Datagram
Protocol (UDP) ve Internet Protocol
(IP). Bunun sonucu oluşan IP datagramları ise DVB-H veri bağı katmanında sarmalanır. Bu katmanda MPEFEC (Multi Protocol Encapsulation
Forward Error Correction) ve süre dilimleme (time slicing) meydana gelir.
Veri bağı katmanının çıktısı MPEG-2
iletim katmanı (Transport Stream, TS)
paketleridir. Bu paketler daha sonra fiziksel katmana geçirilir ve burda iletim
için gerekli sinyal DVB-T modulatörü ile elde edilir. Kablosuz bir kanaldan iletimin ardından alıcı bozulmuş
sinyali alır ve DVB-T demodulasyonu
sonucu muhtemelen hatalı TS paketleri oluşturulur. MPE-FEC modülü ile
veri bağı katmanında bu hatalar düzeltilmeye çalışılır ve TS paketleri IP datagramlarına sarmalama açılır. Oluşan
IP datagramları stereo video duraksız
istemcisi tarafından işlenir ve oluşan
NAL birimleri stereo video kod çözücüleri ile kod çözülerek sağ ve sol görüşler oluşturulur. Son olarak oluşan
görüşler uygun formatta 3 boyutlu ekranda oynatılır. Sistemimizin önemli bir özelliği de önceki sistemlerle
uyumlu olmasıdır, yani 3B özelliği bulunmayan eski gezgin kullanıcılar tek
görüşlü video alıp izleyebilmektedirler
(sağ veya sol görüş). Önceki sistemlerle uyumluluk iki şekilde elde edilebilir: Ya uygulama katmanında, ya da
veri bağı katmanında. Uygulama katmanında izlenecek yaklaşım daha açık
ve kolaydır. Bu yaklaşımda, stereo video kodlanırken, stereo olmayan kodçözücülerinde çözebileceği bir şekilde
bitkatarı oluşturulur. Bu yaklaşımın
dezavantajı, kullanıcının kullanmayacak olsa da tüm bilgiyi alma gerekliliğidir. Veri bağı katmanı yaklaşımında, sol ve sağ görüş için oluşturulan
IP datagramları farklı temel katarlara
(Elementary Stream, ES) konulur. Bu
şekilde sağ ve sol görüş bilgileri farklı çoğuşmalarda iletilir ve stereo olmayan kodçözücü sadece uygun olan temel katarı alarak tek görüşlü videoyu
oluşturur. Bu yaklaşımda IP sarmalama açıcısı kısmı değiştirilerek alıcının
sol ve sağ görüş için iki ayrı temel katar süzgeçlemesi sağlanmıştır.
Proje kapsamında gerçekleştirilen sistem literatürdeki ilk DVB-H bazlı üç
boyutlu yayınlama sistemidir. Sistemimiz gerçek-zamanlı yayınlama için
kullanılabildiği gibi çevrimdışı yazılımsal benzetimler için de kullanılabilmektedir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
55
Çok Bacaklı Robotlar
Doğa’dan Esinlenen
Çok Bacaklı
Robotlar
Yrd. Doç. Dr. Afşar Saranlı
Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü
Robotik alanı, geniş halk kitlelerinde
ve özellikle gençlerde bilimsel boyutunun ötesinde heyecan ve ilgi uyandıran özel bir konu. Bunun sebebini belki de dünya bilim-kurgu, çizgi roman,
çizgi filim ve sinema sanatlarında ve
bunların çocukluğumuzdaki yadsınamaz etkilerinde aramak gerekiyor...
Bizim neslimiz için TRT ekranlarında yer alan Japon robot çizgi filmleri
önemli bir hatıradır. İçimizdeki belki
de hiç büyümeyen çocuğu ortaya çıkaran, heyecanlandıran ve besleyen bir
konudur Robotik.
Yarattığı bu yaygın etki, Bilim ve Mühendisliğin gençlerimize ve halkımıza
tanıtımında ve sevdirilmesinde Robotik dalını özel bir yere koyuyor. Bu
alanda hobi projeleri kimi gençlerimiz
için daha orta okul ve lise yıllarında
başlıyor ve onları üretken ve yaratıcı
kılabiliyor. Kimileri için meslek seçiminde etkili olabiliyor. Benim ve belki
de kardeşim (Yrd. Doç. Dr. Uluç Saranlı, ODTÜ EE’96 - Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi) için meslek hayatlarımız böyle şekillendi. Türkiye’deki en
popüler ev bilgisayarlarından Commo-
56
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
dore 64, onu destekleyen Commodo- dislere vermesi gerektiğini düşündüre Dergisi ve “Program Döküm Eki” ğümüz motivasyonu açıklamak ve sizile heyecan verici bir dünyaya adım at- ler ile paylaşmak açısından önemli.
tık. Yazılım ile sınırlı kalmayarak bilRobotik alanı tabiidir ki bu nostaljik
gisayar ile fiziksel dünyayı etkilemek
ve çocuksu heyecanımızın ötesinde siistedik. Bu bilgisayar ile yapılan donavil ve askeri alanda önemli uygulama
nım projelerimiz ile başlayan ve farklı
alanlarına sahip, bugünün ve geleceyollardan ve değişik tecrübelerden geğin sistemlerinin bilimsel temellerinin
çen eğitim ve meslek maceramız bizi
atıldığı ve gerçek başarı gösterebilen
bugün Robotik ve Kontrol alanında
mühendislik uygulamalarının ortasürdürdüğümüz
akademik ve bilimsel çalışmalarımıza ve bazı
önemli projeler
kapsamındaki ortak çalışmalarımıza getirdi. Bu kısa tarihçe belki de
bu konuya olan
ve mesleki kaygıları aşan tutkumuzu, öğrencilerimize aşılamaya
çalıştığımız heyecanı ve iyi bir
Şekil 1: SensoRHex robotu esnek kılıfı ve iç tasarım ve donanım
mühendis olma- unsurlarını gösterir biçimde çıplak halde. Bu tasarım biyolojiden
nın tüm ODTÜ esinlenerek koşabilen canlıların bacaklarında taşıdığı yay özelliğini
mezunu mühen- değerlendirmekte ve bu yolla kendinden kararlılık ve enerji etkinlik
özellikleri göstermektedir.
Çok Bacaklı Robotlar
Şekil 2: Koşma davranışını gösteren biyolojik sistemler ve bu prensipleri uygulamaya koyan mühendislik sistemlerinden birisi. Bu sistemlerin
en önemli özellikleri arasında doğrusal yapıda olmamaları ve pasif yay özellikleri taşımaları sayılabilir.
ya çıkartılabildiği bir alan. Bu alanda
birden fazla temel mesleğin bir araya gelmesi ve ortak çalışması gerekli.
ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bünyesinde bulunan RoLab
- Robotik ve Otonom Sistemler Araştırma Laboratuvarı’mız bünyesindeki
çalışma gurubumuz özellikle Elektronik Mühendisliği, Makine Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği öğrenci
ve öğretim üyelerini bir araya getiriyor
ve uzmanlıklarını değerlendiriyor. Bizim için bu keyif aldığımız bir zorunluluk. Eğitim açısından baktığımızda
bu alanda çalışan mühendisler olarak
Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerimiz, endüstride genel kabul ve saygı
gören konularda çalışıyor ve tecrübe
kazanıyorlar: Elektro-mekanik sistemler, “gömülü donanım sistemleri” yani gerçek zamanlı tepki vermek zorunda olan ve çoğu zaman bir klavye
ve monitör’e sahip olmadan bir işlevi yerine getirebilen bilgisayarlı donanım sistemleri - ile bunları kontrol ve
kumanda eden gömülü yazılımlar, bu
mühendislik yazılımlarının yordamları
ile bunların kuramsal temelleri ile sistem tasarımı ve modellemesi gibi konular bunlar.
Haklı olarak “Peki siz tam olarak ne
yapıyorsunuz?” diyerek meraklanmaya başladığınızı tahmin ediyorum.
Sizlere TÜBİTAK desteği’nde sürmekte olan bir araştırma projemizden bahsetmek istiyorum. Bu proje,
doğada arazi şartlarında yüksek hızda
hareket edebilen, dengelerini koruyarak koşabilen bacaklı robotlar ve özellikle “SensoRHex” adını verdiğimiz
6-bacaklı “böcek” robot platformu ile
ilgili. Kardeşim Dr. Uluç Saranlı’nın
yurt dışındaki doktora çalışmaları ile
temelleri atılan ve sonuçta bizi ve uzmanlık alanlarımızı Türkiye’de buluşturan bu proje, Elektrik ve Elektronik
Mühendisliği bölümünde benim yürütücülüğümde ODTÜ’de yürütülmesine rağmen gerçekte ODTÜ Makine
Mühendisliği Bölümü (Yrd.Doç.Dr.
Yiğit Yazıcıoğlu) ve Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümlerinin (Yrd.Doç.Dr. Uluç Saranlı) yoğun işbirliğinde gerçekleştiriliyor.
SensoRHex projesinde amaç, özellikle dış mekan ve arazi şartlarında üstün hareket başarısına sahip, doğadan
esinlenmiş çok bacaklı bir robot yaparak ileride sivil (deprem ve doğal afet
bölgelerinde çalışma, maden ve tünel
araştırmaları, kimyasal ve nükleer kirGörüntü øúleme
lenme bölgelerinde insana olan riski
ortadan kaldırmak) ile askeri (insansız ileri gözetleme ve keşif, mayın arama ve tarama) uygulamalarda uzaktan
kontrollü ve/veya otonom olarak kullanılabilecek bir hareket platformu yaratmak ve bu alanda uzman mühendisler yetiştirmek olarak özetlenebilir. Bu
amaçla grubumuz, yüksek başarımını
belli oranda ispatlamış 6-bacaklı bir
robot morfolojisi olan RHex tasarımını ele alarak, bu tasarımın donanım ve
yazılım unsurlarını yeni araştırma ihtiyaçları doğrultusunda güncelleyerek
Türkiye’de üretmek ile işe başlamıştır
(Şekil 1). Bunu takiben bu platform ile
dinamik denge gerektiren ve doğada
başarım için kritik olan yüksek hızda
koşma, sıçrama, takla atma, tırmanma
gibi etkileyici davranışları gerçekleşti-
Kamera
PC/104+
Lippert CoolFrontRunner
AMD GX 533 Mhz
Görüntü øúleme
PC/104+
MPL-FUNI
Firewire Araba÷
PC/104+
Lippert CoolFrontRunner
AMD GX 533 Mhz
Hareket Kontrolu
PC/104+
PCMCIA Ara Ba÷
ve kablosuz a÷
ba÷lants
Polimer Li-Ion
Piller
(*) Güç
kayna÷ ve
ölçüm
devresi
Platform Dinamik Hareket
(*) 6 eksenli
motor tork
yükseltici, ölçüm
ve kontrol
PC/104+
MPL-PATI
MPC555 Tabanl I/O ve
motor kontrolu
(*) Motor úaft
kodlayc, akm ve
voltaj ölçen araba÷
devresi
(*) øvme ve açsal hz
ölçer için araba÷ devresi
(Microchip - PIC)
(*) Bacak alglayclar
ile kablosuz iletiúim
için RF devresi
Üç eksenli optik
açsal hz ölçümü
Üç eksenli
ivme ölçer
Ataletsel Güdüm
PC/104+
USB 2.0 Araba÷
Kompakt lazer
tarayc
Kzlötesi
mesafe ölçer
Duruú kestirimi
Akustik mesafe
ölçer
(*) Kzlötesi ve akustik
alglayclar için araba÷
devresi (Microchip - PIC)
Di÷er Alglayclar
Şekil 3: SensoRHex platformunun sistem tasarım blok diyagramı
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
57
Çok Bacaklı Robotlar
Şekil 4: Anadolu Ajansı haberine dayanarak diğer gazeteler ile birlikte Milliyet gazetesi’nde Temmuz 2009’da projemiz ile ilgili yayınlanan
haber metni.
rebilmek için modelleme ve benzetim,
kontrol, algılayıcı sistemleri ve durum
kestirimi gibi temel konularda araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.
Tekerlekli robotlardan farklı olarak
bacaklı robotlar, gövde ağırlık merkezlerine her yönde kuvvet uygulayabilmektedir. Bunun sonucunda bacaklı robotlar gövdelerini ilerletebildikleri
gibi yukarı da kaldırabilmekte ve bu
sayede benzer ölçekteki tekerlekli robotların baş edemeyeceği doğal yüzey şartlarında hareket kabiliyetlerini
sürdürebilmektedirler. Bacaklı robot
tasarımlarına baktığımızda ağırlıklı
yaklaşımı statik dengeye sahip robotların oluşturduğunu görüyoruz. Bu
yaklaşımdaki en önemli sorun statik
denge’yi koruyarak hareket için gereken eklem miktarının ve eklemlerin
uygulaması gereken statik kuvvetlerin
oldukça fazla oluşudur. Kısmen bu sebepten, kısmen ise başka biyomekanik
prensiplerden kaynaklı olarak, statik
denge’yi koruyarak yapılan hareketler oldukça yavaş gerçekleşmektedir.
Bunun alternatifi yaklaşım ise dinamik denge ile hareket etmektir. Üzerinde çalıştığımız SensoRHex platformu bu kategoriye aittir. Doğada
koşma ve benzeri davranışlar gösteren
bütün canlılar bu hareketleri sırasında
dinamik denge ile hareket etmektedir
(Şekil 2). Burada en önemli özellik,
dengenin sadece robotun uzuvlarının
58
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
pozisyonuna değil aynı zamanda hareketin parametrelerine (kuvvet, ivme
hız) bağlı olması ve dengenin korunabilmesi için hareketin devam etmesinin gerekmesidir. Dengeyi korumak
için robotun eklemlerine emirler veren kontrol yordamları genellikle diğer robot sistemlerine göre daha karmaşık, kararlılıklarının sağlanması ve
ispatı ise matematiksel ve deneysel
olarak daha zordur. Buna ek olarak algılayıcılara (Şekil 3) ve bunlar yoluyla
robotun durum kestirimine olan ihtiyaç daha fazladır.
Bir araştırma konusunda bütün bu
zorlukları göze almamızın sebebi,
problemin zenginliği ve matematiksel
güzelliğinin ötesinde bu prensiplere
dayanan sistemlerin tümüyle mümkün
olması ve doğada yüksek hızda ve yüzey şartlarına uyumlu, dolayısı ile üstün hareket ve davranışlar sergileyebilmeleridir. Yadsınamaz gerçek, bu
özelliklere sahip sistemlerden oluşan
canlıların doğaya hakim olduğu gözlemidir. Bu canlılar doğal arazi şartlarında bilinen en hızlı hareketli sistemleri oluşturmaktadır. (Örnek: Şekil 2
(a) Bilinen en hızlı koşan canlılardan
Çita)
Araştırma gurubu olarak bizim vizyonumuz, geçmişin ve bugünün pek çok
bilim-kurgu eserini de destekleyerek
hareketli robotlarda bacaklı sistemle-
rin geleceğin çözümlerini oluşturacağı
tezinin etrafında şekillenmektedir.
Bacaklı robot sistemlerinin doğadaki hareket kabiliyetlerini ve potansiyel başarılarını sağlamak için bizim de
odak noktamızı oluşturan çok yönlü
araştırmalar yürütülmektedir. Bu çalışma alanlarından bir tanesi mekanik ve
elektronik tasarımdır. Tasarım, doğadaki örneklerin incelenerek, doğrudan
taklit yerine başarılarına temel olan biyomekanik temellerin anlaşılması yoluyla başarı şansı en yüksek mekanik
robot sistemlerinin ortaya konmasını
sağlamaktadır. Burada önümüzdeki en
büyük sınırlamalar, mühendislik olarak
elimizde olan hafif ve güçlü malzemeler ile elektro-mekanik eyleyicilerin
(motor vb) bugün elde edebildikleri
güç/ağırlık oranı performanslarıdır.
Diğer önemli bir araştırma alanını algılayıcılar oluşturmaktadır. Algılayıcılar,
robot sistemlerinin kendi vücutlarının
ve çevrelerini oluşturan unsurların durumunu kısmen doğrudan algılamalarını, kısmen ise bu bilgilere dayanarak
ek özellikleri kestirmelerini sağlamaktadır. Kamera, Lazer Mesafe, Ataletsel Güdüm, Akustik gibi ana algılayıcıların yanında kuvvet, esneme, ısı,
mesafe algılayıcıları bu amaçlarla kullanılmaktadır. Bunların çıktısı olan verilerin sayısal işaret ve görüntü işleme
yöntemleri ile işlenmesi, kestirim ve
veri tümleştirme yöntemleri ile ilgili
Çok Bacaklı Robotlar
Şekil 5: Projemizin ulusal kanallarımızda yer aldığı örnekler (Temmuz 2009) - (a-b) TRT1 Sabah Haberleri konuğu olarak Yrd.Doç.Dr. Afşar
Saranlı ve SensoRHex. (c-d) NTV Ana Haber bülteni.
fiziksel parametrelere dönüştürülmesi
gerekmektedir.
Algılayıcılar ile çıkarılan bilgiler belli amaçlar ile kullanılacaktır. Robotun durumu ve çevre ile ilgili çıkardığı bilgileri bir amaç doğrultusunda
kullanması için, yine önemli araştırma konularını oluşturan planlama ve
kontrol dallarında işlemler yapması
gereklidir. Planlama ile robot sistemi
hem kendi hareketleri ile ilgili üst seviye amaç ve adımları belirleyip hem
de bunların zaman ve mekan içindeki
sıralamalarını oluştururken; kontrol ile
hareketlerini sağlayacak eyleyici emirlerini gerçek zamanlı olarak hesaplayıp uygulamak zorundadır. Tekerlekli
robotlarda planlama ve kontrol alanları belirgin bir hiyerarşik ayrım gösterirken bacaklı dinamik robotlarda bu
iki alan arasında önemli örtüşmeler ve
etkileşimler bulunmakta ve bu durum
problemi zorlaştırmaktadır. Robotikte sıkça rastlanan Yapay Zeka kavramı
da planlama ve kontrol ile yakından
ilintilidir.
Son olarak, robotik alanında üniversite ile sanayi işbirliğinin olabilirliğine
ve gerekliliğine, teknopark yapılanmasının bizim özelimizdeki etkilerine değinmek istiyorum. Robotik alanında
yapılan bilimsel çalışmalardan ulusal
anlamda gerçekten yararlanabilmek
için endüstriye ve konu ile ticari bir
bakış açısı ile ilgilenen ileri teknoloji firmalarına önemli bir ihtiyaç var.
Bunun temel sebebinin, üniversitenin amaçlarının ve yapılanmasının,
geliştirilen teknolojilerin prototip
aşamasının ilerisine götürülerek son
ürün noktasına getirilmesi için verimli olmaması olduğunu düşünüyorum.
Ürün sorumluluğu, amaçları ve yapılanmaları ile daha uygun bir durumda
bulunan ve ticari başarı motivasyonu
bulunan özel sektör firmalarına ait olmalıdır. Üniversite, bilimsel altyapısı
kuvvetli ve ticari başarı şansı yüksek
teknolojileri geliştirme sorumluluğunu üstlenirken, bu teknolojilerin özel
sektör firmaları tarafından ürüne dönüştürülmesi en verimli yol olacaktır.
Bazı alanlarda teknoloji geliştirildikten
sonra tek taraflı olarak endüstriye devredilebilecek durumda iken hareketli
robotik alanında sürekli bir döngünün
sağlanmasının gerektiği kanısındayım.
Bunun sebebi ise, üniversitelerde hızla süren çalışmaların bu alanı ve söz
konusu sistemlerin performansını sürekli ileri taşıyor olmasıdır. Konuya ilgi duyan bir firmanın uzun vadeli bir
programın parçası olarak bu konuya
girmesi ve kendisini üniversitede konu ile ilgili çalışan araştırmacılar ve
öğrenciler ile işbirliği yoluyla güncel
durumda tutması gereklidir. Bunun
yanında unutulmamalıdır ki söz konusu öğrencilerin bir kısmı ilgili bu
firmaların bünyesinde genç mühendisler olarak kariyerlerine devam edebileceklerdir. Endüstri firmalarının
ürünlerine baz olabilecek teknolojiler
için üniversite ile yakın işbirliği ile mali desteği, bir anlamda bu öğrencilerin
meslek içi eğitimlerinin bir parçası haline gelerek her iki taraf için de verimli çıktılar oluşturacaktır. Robotik alanı, donanım, malzeme, elektronik ve
mekanik üretim ihtiyaçları ile özellikle
mali destek ve endüstri üretim desteği
gerektiren bir alandır. Gurubumuz bu
alanlarda ODTÜ Teknokentinin varlığının avantajlarını yaşamıştır. Burada
bulunan Yenel Elektronik A.Ş. firması
ile Ankara Ostim’de yer alan Moment
Mühendislik A.Ş. ve Rutaş A.Ş. firmaları projemize karşılıksız tasarım ve
üretim desteği vermişlerdir.
Ülkemizde son yıllarda her iki aşamayı da (Üniversite aşaması- Endüstride
ürün aşaması) destekleyecek araştırma
ve geliştirme kaynakları bulunmaktadır ve bu durum, biz genç araştırmacıların şansını oluşturmaktadır.
TÜBİTAK aracılığı ile paylaştırılan
bu kaynaklar, ARDEB programları
kapsamında üniversiteye, TEYDEB
programları kapsamı ile de endüstri
firmalarına ileri teknoloji ile uğraşma
fırsatı tanımaktadır. Bazı sorunları olmakla birlikte bu programlar ülkemiz
için kıymeti bilinmesi ve dürüstçe değerlendirilmesi gereken önemli fırsatlardır.
Sözü bağlamak gerekirse, son derece
heyecan verici ve gelecekte hem askeri, hem sivil alanda topluma ve ulusal
sorunlarımıza fayda sağlayabilecek bir
konu ile uğraşıyoruz. Bu çalışmaları
ailemin ilk mezunlarından olduğu, babamın uzun yıllar görev aldığı, eşim ve
kendimin de mezunu olduğu ODTÜ
ailesinin bir parçası olarak yapabiliyor
olmak ise özel bir ayrıcalık ve benim
için ayrıca anlam taşıyor. Bizler bu ailenin bir parçası olarak kendi öğrencilerimize, hissettiğimiz heyecanı ve
sınırda mühendisliğin tadını aşılamaya çalışıyoruz. Umarım bir ölçüde de
başarılı oluyoruz.
Projelerimiz ile grubumuz hakkinda
bazi linkler:
http://www.rhex.web.tr
http://rolab.eee.metu.edu.tr
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
59
Şüpheli Paket Tespit Sistemi
Termal ve Görünür Bant Kameraları Kullanılarak
Şüpheli Paket
Tespit Sistemi
Halka açık alanların güvenliğinin sağlanması gittikçe önem kazanan bir
sorundur. Terkedilen bavulların ve
şüpheli paketlerin hızlı tespiti özellikle güvenlik tehlikesi olan alanlarda oldukça önemlidir. Havaalanları,
tren-otobüs istasyonları ve alışveriş
merkezleri gibi binalarda terk edilmiş
şüpheli nesnelerin hızlı ve otomatik olarak tespiti, gerekli önlemlerin
zamanında alınmasını sağlayacaktır.
Güvenlik görevlilerinin, sayıları yüzleri bulabilen kameraları gözlemleyip
bu tip şüpheli nesneleri tespiti etmesi beklenir. Ancak görevlilerinin dikkatinin bir süre sonra dağılması nedeniyle güvenlik tehlikesi arz edebilecek
bir durumun belirlenmesinde gecikme
yaşanması muhtemeldir. Bu nedenle
günümüzde bilgisayarlı görü tabanlı
otomatik tespit yazılımları ile güvenlik
60
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Yrd. Doç. Dr. Alptekin Temizel
Enformatik Enstitüsü
Şekil 1 – Konvansiyonel sistemlerde gözlemlenen bir yanlış alarm örneği
Şüpheli Paket Tespit Sistemi
Şekil 2 – Görünür bant imgesi (sol), karşılık gelen termal görüntü imgesi (orta), füzyon ve art işlem sonucu (sağ), burada cansız nesne mavi ile
canlı nesne ise kırmızı ile gösterilmiştir.
kameralarının devamlı gözetlenmesi
ve şüpheli durumların anında belirlenmesi önem kazanmıştır.
Halihazırda bu tip sistemler mevcuttur ancak ne yazık ki bu sistemler beklentileri karşılayamamaktadır. En büyük sorun olarak da çok sayıda yanlış
alarm verilmesi gösterilmekte ve yanlış alarmlardan bunalan kullanıcılar bir
süre sonra yalancı çoban hikayesindeki gibi artık uyarılara güvenmemekte ve hatta zamanla sistemi devre dışı bırakmaktadırlar. Yanlış alarmların
nedenini anlamak için bu sistemlerin
çalışmasını kabaca anlamak yeterlidir.
Şüpheli paket tespit sistemleri aslında
birer durağan cisim tespit sistemidir.
Yani daha önce görüntüde bulunmayan ancak daha sonra görüntüye girerek sabit duran tüm cisimler algılanır.
Bu nedenle örneğin bir banka oturan
kişi de –hatalı olarak- şüpheli paket
olarak işaretlenecektir ve insanların ya
da araçların girip çıktığı alanlarda pek
çok sayıda yanlış uyarı verilecektir.
Bu tip yanlış alarmlara bir örnek Şekil 1’de gösterilmiştir. Burada paketin
yanısıra oturan kişi de şüpheli nesne
olarak işaretlenmiştir.
ODTÜ Enformatik Enstitüsü Sanal Gerçeklik ve Bilgisayarlı Görü
Laboratuvarı’nda bu konuyla ilgili yaptığımız ve BAP (Bilimsel Araştırma
Projeleri) kapsamında desteklenen çalışmalarımızda bu konuya yoğunlaştık
ve termal kameraları standart kameraların yanısıra kullanmayı hedefledik.
Termal kameralar, diğer kameralardan farklı olarak nesneler tarafından
yayılan ya da yansıtılan ısıya duyarlıdır
ve bu nedenle bir ışık kaynağı gerektirmeden nesnelerin yaydığı ısıya göre gözlemlenebilmelerini sağlarlar. Bu
kameralar zaman zaman infrared kamera olarak bilinen kameralarla karıştırılır, ancak infrared kameralar insan
gözünün göremediği dalga boyunda
görüntüleme yaparken yine bu dalga
boyunda bir aydınlatma gerektirirler
ve canlı-cansız nesnelerin ayrıştırılmasında kullanılmaları mümkün değildir.
Daha çok askeri uygulamalarda kullanılan termal kameralar gün geçtikte ucuzlayarak sivil uygulamalarda da
kullanılmaya başlanmıştır, bu konuda
güncel bir örnek olarak sınır kapılarına konulan ve yüksek vücut ısısının
saptanmasına yönelik kullanılan termal kameralar gösterilebilir.
Çalışmamızda önce benzer alanlara
bakan standart ve termal kamera çiftinin görüntülerinin eşleştirilmesi üzerine çalıştık. Standart kameraların durağan nesne tespit etmekte daha başarılı
olması nedeniyle standart kamera ile
şüpheli durağan cisim tespiti yaparak
termal kamera ile de canlıların tespitini sağladık. Bu şekilde hem durağan cisimlerin cansız olmaları şartını
kontrol edebilme hem de canlı-cansız
nesne etkileşimlerini gözetleyebilme
şansımız doğdu. Sistem çıktısı sonucu oturan insanlar gibi canlı nesnelerin yanlış uyarıya sebep vermemelerini
sağlamanın yanısıra nesnenin yanında
sahibinin de olduğunu algılama yeteneğine de sahip olunması sonucu her
sabit duran nesnenin de uyarıya sebep
olması önlenmiş oldu. Bu şekilde durağan nesnenin yanında sahibinin olduğu durumlarda uyarının verilmemesi
ve ancak sahibi nesneden uzaklaştığında uyarı verilmesi mümkün kılınır.
Şekil 2’de sistem girdi görüntüleri ve
sonuçta elde edilen çıktı gösterilmektedir. Burada görüş alanına girerek
durağan duran kişi kırmızı ile işaretlenirken çantası mavi ile işaretlenir. Kişi çantayı bırakarak uzaklaştığında ise
sistemin uyarı vermesi sağlanır.
Şüpheli paket tespit sistemlerin bir
handikapı da gerektirmekte oldukları
yüksek işlem gücü nedeniyle tüm kameralara uygulanamaması, uygulandığı durumlarda ise yüksek maliyet
gerektirmesidir. Çalışmamızın GPU
(Graphical Processing Unit- Grafik
İşleme Ünitesi) kullanılarak tek bir
PC’de bir kaç kamera işlenmesi yerine çok daha fazla sayıda işlenebileceği fikrinden yola çıkarak en büyük
GPU üreticilerinden olan NVIDIA’ya
projemizi sunduk. Bu proje önerisinin
kabul edilmesi sonucunda NVIDIA
Professor Partnership programı kapsamında destek alarak Türkiye’de bu
desteği alan ilk kurum olduk. Projenin
çoklu kameralarda kullanılması için
GPU üzerinde çalışacak hale getirilmesi ve GPU için optimizasyonu konusunda çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca canlı-cansız nesnelerin
takibinin ayrı ayrı yapılabilmesinden
çıkacak veriler sayesinde daha gelişkin uygulamaların mümkün olması
bu konuda araştırmalarımızı devam
ettirmemiz için teşvik edici olmuştur.
Enstitümüz yüksek lisans öğrencileri Ahmet Yiğit, Fatih Ömrüuzun ve
Çiğdem Beyan araştırmalarını bu konularda sürdürmektedir.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
61
Aktif Uç Girdabı Kontrolü
Çeşitli Havacılık Sistemleri
Kanatlarında
Aktif Uç Girdabı Kontrolü
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Uzol
ODTÜ Havacılık ve
Uzay Mühendisliği Bölümü
Tam Proje Başlığı: “Veter Boyunca - Modüle - Edilen
Vurumlu Uç Enjeksiyonu
Yönteminin Uç Girdabı
Aerodinamiği ve Kontrolüne
Etkisinin Deneysel İncelenmesi”
Proje Desteği: Tübitak 1001
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Projelerini Destekleme Programı
Proje Süresi: Kasım 2008 – Kasım 2010
Kanat uç girdapları, genel olarak kanat aerodinamiğini ve performansını olumsuz yönde etkileyen, ve esas
olarak kanadın oluşturduğu kaldırma
kuvvetinin bir yan ürünü olarak ortaya
çıkan akış olaylarıdır. Kaldırma kuvvetinin oluşmasını sağlayan kanat alt ve
üst yüzeyleri arasındaki basınç farkı,
kanat uçlarında havanın alt yüzeyden
üst yüzeye doğru akmasına/sızmasına
sebep olur. Bu sızma, kanat etrafından
geçen ana hava akışı ile birleştiği zaman, kanat ucunda konsantre bir şekilde dönen girdap yapılarına sebebiyet verir.
Bu uç girdapları, çeşitli havacılık sistemlerinde farklı performans problemlerine yol açabilmektedir. Bu ana
problemler şu şekilde özetlenebilir:
1) Ticari yolcu uçakları gibi kanat uzunluğu ve veteri büyük olan sistemlerde, oluşan yüksek kaldırma kuvvetinin bir sonucu olarak çok kuvvetli
ve büyük uç girdapları oluşmaktadır.
62
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Kanat uçlarında oluşan tipik uç girdapları
Bu güçlü girdaplar özellikle havaalanlarında birbiri ardısıra kalkış-iniş
yapan uçaklar üzerinde tehlikeli durumlara yol açabilmektedir. Bundan
dolayı, güvenlik açısından, kalkan ve
inen uçaklar arasındaki mesafe belli bir değerin altına düşürülmemekte ve bu da havaalanlarının kullanım
kapasitesini azaltmaktadır. Dolayısı ile kanat uç girdaplarının, oluşan kaldırma kuvvetini etkilemeden
kontrol edilebilmesi (hem büyüklük
hem de güç açısından) önemli ve
son senelerde üzerinde yoğunlukla
çalışılan bir problemdir.
2) Rüzgar türbinleri, yenilenebilir ve
temiz enerji üretme araçları olmalarından dolayı, enerji üretim sektöründe son yıllarda oldukça önemli bir yer almaktadırlar. Bu araçların
aerodinamik açıdan en önemli prob-
lemlerinden biri yine uç girdaplarıdır. Özellikle birçok rüzgar türbininin arka arkaya sıralandığı rüzgar
türbini çiftliklerinde, oluşan uç girdaplarının arkadaki türbinlerle etkileşmesi performans kayıplarına yol
açabilmektedir. Ayrıca bu uç girdaplarından dolayı oluşan gürültü de
önemli çevre kirliliği yaratabilmektedir. Dolayısı ile uç girdabı kontrolü rüzgar türbin performansı açısından da önemli hale gelmektedir.
3) Helikopterlerde, rotor palleri tarafından oluşturulan uç girdaplarının
arkadan takip eden pale çarpması, pal üzerinde zamana göre değişen (unsteady) basınç değişimlerine
yol açmakta ve bu olay pallerin üzerinde hem dinamik yapısal yüklemelere hem de Pal-Girdap- Etkileşi-
Aktif Uç Girdabı Kontrolü
Uç girdabı kontrolü deneylerinin yapılacağı rüzgar tüneli kesiti, test kanadı ve bilgisayar akış simülasyonu sonuçları
mi (Blade Vortex Interaction-BVI)
gürültüsüne yol açmaktadır. Bu gürültü özellikle düşük hızlı alçalmalar ve manevralar sırasında ortaya çıkmaktadır. Bu problemlerin en
aza indirgenebilmesi ve dolayısı ile
daha sessiz ve güvenilir helikopterlerin yapılabilmesi, pal uç girdaplarının kontrol edilebilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Yukarıda bahsedilen farklı havacılık
sistemlerindeki bu problemler, uç girdaplarının çeşitli yöntemler kullanılarak kontrol edilebilmeleri ile en aza
indirgenebilir. Bu kontrol yöntemleri
esas olarak pasif ve aktif yöntemler
olarak ikiye ayrılabilir. Pasif yöntemler genelde uygulama açısından daha
kolay olmalarına rağmen kontrol mekanizmasının istenildiği zaman, yani
değişen akış koşullarında açılıp kapanamaz olması önemli bir dezavantaj
oluşturur, ve değişen çalışma koşullarında sürekli aynı performansı verememektedirler. Aktif kontrol teknikleri ise, pasif tekniklerin tersine
akış durumuna göre açılıp kapatılabilen sistemlerdir. Bu tekniklerin genel
dezavantajı ise aktifliği sağlayabilmek
için pasif sistemlere göre daha karmaşık mekanik sistemler gerektirmeleridir. Aktif kontrol sistemlerine örnek
olarak ise kanat üzerinden emme ve/
veya üfleme, kanat üstü fırlatma lüleleri (ejector nozzle), sentetik jetler, elektrostatik ve plazma yöntemleri, akustik
etkileşim yöntemleri verilebilir.
Bu proje kapsamında, yeni ve özgün
bir aktif uç girdabı kontrolü yöntemi önerilmekte ve bu yöntemin uç
girdabı aerodinamik karakteristikleri üzerindeki etkisinin incelenmesine
yönelik bir araştırma projesi yapılması planlanmaktadır. Bu yeni yöntem,
“Veter-Boyunca- Modüle-Edilen Vurumlu Uç Enjeksiyonu - ChordwiseModulated Pulsed (CMP) Tip Injection” olarak adlandırılabilir. Bu
teknikte, kanat ucunda veter boyunca
ve dış akışa dik yönde yapılacak enjeksiyonların, yine veter boyunca oluşturulacak belirli bir dalga formunu (hareketli veya hareketsiz) takip edecek
şekilde yapılması düşünülmüştür. Uygun dalga formları kullanıldığı takdirde kanat ucu sızmasının, ve dolayısı
ile uç girdabı şiddetinin, değişen akış
şartlarında aktif olarak minimize edilebileceği öngörülmektedir
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
63
ODTÜ’nün en iyi saklanan sırlarından
DENİZ BİLİMLERİ
ENSTİTÜSÜ
Dr. Sinan Hüsrevoğlu
ODTÜ-Deniz Bilimleri Enstitüsü
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü (DBE) kurucu kadrosunun Akdeniz’de ilk verilerini topladığı 70’lerin sonunda, TRT’de yayınlanan “Denizlerde Hayat” (Cousteau’s Odyssey
Series) belgeseliyle, Kaptan Jacques-Yves Cousteau ve ekibi çok popülerdi. DBE
ise, sessiz ve derinden, bugüne kadar “üç tarafımız”daki denizlerde Cousteau’nun RV
Calypso’su büyüklüğünde RV Bilim ve kızkardeş tekneleriyle (RV Kuğu, RV Erdemli, RV
Lamas) 16.000’den fazla istasyonda çalıştı, 119 yüksek lisans ve doktora derecesi
verdi, 100’den fazla TÜBİTAK, NATO ve AB destekli proje yürüttü. AB Çerçeve Programı araştırma fonlarında ulusal liderliği Mersin’in Erdemli ilçesine taşıyan DBE’yi, yer
sistemi ve iklim araştırmalarının Nobel Barış Ödülü düzeyinde gündeme taşındığı bu
dönemde artan önemiyle tanıtmak istiyoruz.
64
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
Deniz Bilimleri Enstitüsü
Deniz bilimleri alanında doğrudan
ODTÜ Rektörlüğü’ne bağlı bir birimin kurulması ve yerleşkesinin, birçok ülkedeki benzerlerinin konumlandırma eğilimi gözetilerek, Ankara’daki
yerleşkenin dışında, Akdeniz kıyısında olmasına 1974’te karar verilmiştir.
Deniz Bilimleri Bölümü için 1977’de
Mersin ilinin Erdemli ilçesindeki
yerleşkesinin bugünkü 660 dönümlük arazisi üniversiteye devredilmiş,
28.03.1983 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2809 sayılı kanun ile ODTÜ
Deniz Bilimleri Bölümü yüksek lisans
enstitüsü olarak yeniden tanımlanmış
ve adı “Orta Doğu Teknik Üniversitesi İçel-Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü” olarak belirlenmiştir.
Kuruluş dönemi ve izleyen birkaç yılda, DBE’de bilimsel altyapı oluşturulması için yurtdışındaki kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmış ve önemli
destekler alınmıştır. DBE, Birleşmiş
Milletler Çevre Programı’nın (UNEP)
Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde
Türkiye deniz araştırmaları projelerinin etkinlik merkezi işlevini üstlenmiş
ve bu bağlamda Birleşmiş Milletler
Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün
(UNESCO) Hükümetlerarası Oşinografik Komisyonu (IOC) tarafından da
desteklenmiştir.
Kuruluş ve gelişme aşamasında bölümün ilk teknesi RV Kuğu, ODTÜ
atölyelerinde inşa edilerek 1977 yılında
Mersin’de denize indirilmiştir. Daha
sonra iki ahşap tekne, 1979’da 17 met-
relik RV Erdemli ve 1980’de 14 metrelik RV Lamas Mersin Limanı’na kayıt
ettirilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Taşkızak Tersanesi’nde yapımı
tamamlanan 41 metre boyundaki RV
Bilim araştırma gemisi ise 28 Temmuz
1983’te denize indirilmiştir. Araştırma
seferlerinin RV Bilim’le gerçekleştirilmeye başlamasıyla, DBE kıyısal deniz
araştırmalarında yetkinleşerek açık deniz, ya da bir diğer deyimle ‘mezo’ ve
‘makro’ boyutlarda oşinografi yapabilme yeteneğini geliştirmiştir.
Bu dönemde, Türkiye deniz çalışmalarının Devlet Planlama Teşkilatı tarafından TÜBİTAK aracılığı ile
desteklenmesine karar verilmiş ve TÜBİTAK Ulusal Deniz İzleme ve Araştırma Programı’nı başlatmıştır. İzleyen yıllarda Harvard Üniversitesi’nin
önayak olduğu “Doğu Akdeniz’in Fiziksel Oşinografisi” (POEM) projesi DBE’ye birçok açıdan yeni ufuklar
açmıştır. Bu gelişmeleri NATO “Barış
için Bilim” (SfP) projelerinin izlemesi
gelişme ivmesinin devamını sağlamıştır.
Bugün DBE, Erdemli’deki yerleşkesinde, deniz bilimlerinin dört ana disiplini olan fiziksel, kimyasal, biyolojik
ve jeolojik oşinografide etkinlik göstermektedir. Son yıllardaki araştırma
etkinlikleri ve saha çalışmaları, biyojeokimyasal döngüler, deniz ve ekosistem
modellemesi, iklimsel değişimlerin ekosistemlere etkileri, kirlilik,
balık stoklarının
tespiti, balık
yumurta ve larvaları, yayılımcı yabancı
türler, taban faunasının yer ve zamana
göre değişimi, balıkçılığa kapalı alanlar, deniz tabanaltı yapısı ve kaya oluşumları ile uzaktan (uydudan) algılama
gibi konuları kapsamaktadır. Ülkemizde geleneksel deniz bilimleri dışında
ilk kez oşinografi araştırmalarını gerçekleştiren DBE, komşu olduğumuz
denizlerde, bu denizlere komşu diğer
ülkelerdeki benzer araştırma kurumlarıyla birlikte araştırma programları geliştirmiş ve başarıyla yürütmüştür.
Akademik kadrosundaki 19 araştırmacının uzmanlık alanları Türkiye denizleri, Hazar Denizi, Kuzey Atlantik
ve Antartika okyanuslarını kapsayan
DBE, 13 yüksek lisans ve doktor öğrencisi ve 50 civarındaki destek personelden oluşan kadrosuyla yaklaşık
10 milyon TL bütçeli 11 uluslararası,
6 ulusal aktif proje yürüten bir deniz araştırma kurumudur. TÜBİTAK
Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi
(ULAKBİM) 2009 istatistiklerine göre oşinografinin, ülkemizde 52 te-
ODTÜ-DBE araştırma gemisi RV Bilim.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
65
Deniz Bilimleri Enstitüsü
RV Bilim, 2008. Deniz suyu derinliği, tuzluluk ve sıcaklığını ölçen
CTD cihazı ve Nansen örnekleme şişelerinin bağlı bulunduğu “rosette”
örnekleyicisi güverteye alınırken.
mel bilim dalı arasında genetik/kalıtım ve jeokimya/jeofizikten sonra en
çok etki derecesine sahip üçüncü dal
olmasına temel katkı sunan DBE, etki alanını meteoroloji, ekosistem ve
iklim bilimlerini de kapsayacak şekilde
hızla genişletmektedir.
DBE araştırmalarında, ekosistem ve
iklimle ilgili bilimsel katkılarını, günlük ve acil çıkarların dışında, toplumun
uzun vadeli çıkarları doğrultusunda, çevrenin sürdürülebilir yönetimi
perspektifinde algılamaktadır. Enstitüde, ülkemizde en çok ihtiyaç duyulan, üniversite araştırma birimlerinin
kamu kurumlarıyla ortak çalışmaları,
daha önce başarılı şekilde gerçekleştirilmiş ve bu yönde destek ve deneyim
kazanılmıştır. Türkiye, dünyada belki
hiç bir ülkenin sahip olmadığı zenginlikte ve çeşitlilikte bir deniz ortamına
sahiptir. Birbirinden çok farklı ve uç
Antakya, Mayıs 2004. Deniz çayırı (Posidonia oceanica) transplantasyon deneyi.
özelliklere sahip olan Karadeniz ve
Akdeniz ile bunları birbirine bağlayan
Ege Denizi ve Türk Boğazlar Sistemi,
oşinografik, iklimsel, biyolojik çeşitlilik
bakımından eşi bulunmaz özelliktedir.
Oysa gerek deniz kaynaklarının kullanımında, gerekse deniz ekosistemlerinin bilinçsizce yıpratılmasındaki payımız diğer ülkelerdekinden az değildir.
Sorumluluklarımız oranında katkı yaparak çevre mirasın gelecek kuşaklara bırakılabilmesi, bilgi ekonomisine
uyum gerektirir. Araştırma ve bilgiye
dayalı sürdürülebilir kaynak yönetimi
ise bugün artık bir uygarlık ölçüsüdür.
Bu amaçla yapılması gereken, deniz bilimlerinde ülkemizin ekonomisindeki
gelişmeye paralel bir kapasite yaratılması ve gerekli bilim politikasının üretimi; deniz bilimleri araştırma altyapısı
ve yöntemlerinin modernize edilmesi; eğitim programları güçlendirilerek,
ODTÜ DBE yerleşkesinin liman tarafından
görünümü. Arka planda deniz-atmosfer
etkileşimlerini gözlemlemek için kullanılan
kule görülmektedir.
üstün nitelikli araştırmacı ve ilgili konularda çalışacak lisansüstü eğitimden
geçmiş kamu görevlisi yetiştirilmesi ve
üniversite araştırma enstitülerinde öğretim üyesi ve araştırmacı yapısının
güçlendirilmesidir. DBE, bu başlıkların devlet politikası olarak benimsenmesi sonucunda gerekli önlem ve kaynakların öncelikli olarak yaratılması
gerektiğini savunmaktadır.
Temel işlevi deniz bilimleri yüksek lisans ve doktora eğitimi olan DBE,
Türkiye’nin deniz ekosistem ve iklim
araştırmaları potansiyelini bu yolla artırmak amacıyla temel bilim ve mühendislik dallarında lisans eğitimi almış
adayları davet etmekte ve tüm öğrencilerine barınma ve finansal destek
vermektedir. Doktora sonrası araştırmacı fonları da sağlayan DBE, yer sistemi bilimlerinde uluslararası düzeyde
bir çekim merkezi olmayı sürdürürken, ODTÜ’lü olarak gurur duyduğunuz akademik, bilimsel ve toplumsal bileşenlere, Romalılar’ın Akdeniz’e
verdikleri isimle “bizim deniz”i (mare
nostrum) de ekliyor.
ODTÜ-DBE’nin bugüne kadar çalışma yaptığı istasyonların konumları.
66
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
67
ODTÜ Güzeldir...
ODTÜ güzeldir...
Diploma Töreni
28 Haziran 2009
Fotoğraflar: Aydın Tiryaki, Talat Doğan
68
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ Güzeldir...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
69
ODTÜ Güzeldir...
70
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ Güzeldir...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
71
ODTÜ Güzeldir...
72
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ Güzeldir...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
73
ODTÜ’DE
Kü
ODTÜ’de Kültür Sanat
ODTÜ’de Kültür Sanat
Flamenko Ankara Festivali
Cansel Işıklı
(ODTÜ Klasik Gitar Topluluğu YK Üyesi
& Flamenko Ankara Derneği Bşk. Yrd.)
Fotoğraflar: Ümran Akdağcık
Türkiye’nin ilk uluslararası flamenko
festivali bu yıl üçüncü kez sanatseverlerle buluştu. ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinin 23-26 Ekim tarihleri
arasında ev sahipliği yaptığı etkinlikte,
konserlerin yanısıra dansçılar ve gitaristler için workshoplar da gerçekleştirildi. ODTÜ Klasik Gitar Topluluğunun Flamenko Ankara Derneği ile
ortaklaşa düzenlediği festivalde bugüne kadar Gerardo Nuñez ve Jerenimo
Maya gibi usta gitaristler ile Carmen
Cortes, David Perez gibi dünyaca ünlü
dansçılar sahne aldı. Dört gün süren
festival bu yıl Doğan Canku, İtalyan
ekip Lucio Pozone ve grubu, Victor
Monge Serranito gibi flamenkonun
tanınmış isimlerini ağırladı. Mavi Siyah Flamenko Topluluğunun İspanya
dans birincisi David Perez ile sunduğu
“Endülüsten Anadoluya” isimli proje
ise binden fazla seyirciyi ayakta alkışlattı. Flamenko Ankara Derneği gösteri grubunun da sahne aldığı festivalde fotoğraf ve resim sergisi de büyük
ilgi gördü. Büyükelçilikler ve sponsor
74
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
firmaların katkılarıyla düzenlenen festivalin önümüzdeki yıl da aynı tarihlerde yapılması planlanmaktadır.
flamenko-ankara.com
Detaylı Bilgi için: 0535 987 45 37 –
[email protected]
ültür Sanat
ODTÜ’de Kültür Sanat
ODTÜ Caz Topluluğu
ODTÜ Caz Topluluğu, Şubat 2008
tarihinde Öncelikle ODTÜ’de ve
Ankara’da caz müziğin dinleyici kitlesini genişletmek isteyen bir grup öğrenci tarafından kuruldu. Kurulduğu
andan itibaren Ankara’da cazın tanıtılması ve sevdirilmesi adına önemli etkinliklere imza atan ODTÜ Caz
Topluluğu, ülkemizde caz müziğinin yaygınlaşmasına destek olacak en
önemli konserlerden birini daha gerçekleştirdi.
5 Aralık 2009 tarihinde, Türkiye’de etnik cazın öncü ismi ve dünyaca tanınan en önemli etnik-fusion caz gruplarından Telvin Trio, ODTÜ Kültür
Kongre Merkezi’nde müzikseverler ile
buluştu. Dinamik ritimlerin ve eşsiz
caz melodilerinin, Anadolu ezgileriyle
buluştuğu konsere oldukça yoğun
bir ilgi oldu.
Gitarlarda ve kopuzdaki Erkan
Oğur’a, davulda
Turgut Alp Bekoğlu basta Ozan
Musluoğlu ve piyanoda
konuk
sanatçı
Evrim
Demirel eşliğinde muhteşem bir
konser veren Telvin Trio müzikseverlerin gönlünde
adeta taht kurdu.
Klasik görünen oluşumuna rağmen
Telvin Trio, Anadolu’nun müzik mi-
rasını caza yaklaştırmasıyla, özgün bir
tınıyla ve sınırsız doğaçlamalarıyla birlikte caz müzik yelpazesinde özgün bir
yere sahiptir.
ODTÜ Avrupa Öğrencileri Forumu Topluluğu
15. Yaz Üniversitesi Projesi
1995 ‘te kurulan ODTÜ Avrupa Öğrencileri Forumu Topluluğu bu yıl
15.sini düzenlediği Yaz Üniversitesi
Projesiyle; 40’tan fazla ülkeye yayılmış
220’den fazla lokalden oluşan Avrupa
Öğrencileri Forumu Ağındaki en yeşil
yaz üniversitesi seçildi.
Kurulduğu günden bu yana Yüksek
Öğrenim, Barış ve İstikrar, Aktif Vatandaşlı ve Kültürel Değişim alanlarında çeşitli çalışmalar ve projeler üreten topluluk, bu yıl 17 Ağustos – 03
Eylül 2009 tarihleri arasında 15 farklı ülkeden gelen 30 Avrupalı öğrenci
ile Sürdürülebilir Yaşam ve Avrupa
Birliği ile İyon Birliği arasındaki benzerlikleri tema edinen yaz üniversitesi
projesini gerçekleştirdi. Proje çerçevesinde Ankara, Kaz Dağları ve İzmir’de
profesyonel eğitmenlerin destekleriyle
tematik atölye çalışmaları, kültürel değişim amaçlı oturumlar, profesyonel
rehberlerin eşliğinde antik kent gezileri ve Avrupa Birliği Sekreterliği’nde
“Türkiye ve Avrupa Birliği” başlık-
lı açık oturumlar düzenlendi. ODTÜ
Kültür İşleri Müdürlüğü’nün desteklediği proje, sekiz aylık bir ön çalışma
sürecinden sonra hayata geçti ve başarıya ulaştı.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
75
ODTÜ’de Kültür Sanat
Cumhuriyet Koşusu
Üniversitemizde geleneksel olarak
düzenlenen Cumhuriyet Koşusu 25
Ekim 2009 tarihinde yerleşkemizde
yapıldı. Cumhuriyet haftası etkinlikleri
içerisinde yer alan Cumhuriyet Koşusu, önceki senelere göre daha büyük
bir coşku ve katılımla stadyumdan
başlayarak yerleşke içerisinde belirle-
76
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
nen 4,6 km.lik parkurda 678 kişinin
katılımıyla tamamlandı.
ödül töreniyle madalyaları takdim edildi.
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın, günün anlam ve önemini vurguladığı konuşmasının ardından koşu başlatıldı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi mensup, mezun ve misafirlerinin katıldığı koşuda, yedi ayrı kategoride bay ve
bayanlar derecelendirildi, katılımcılara
Güzel, güneşli bir günde, sponsor firmaların da desteği ile tam bir şenlik
havasında geçen koşuda Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk ve emeği geçenler anılarak, marşlar çalındı.
Karadeniz’de Bir Ömür’den...
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
77
ODTÜ’de Kültür Sanat
Cumhuriyet Kupası Dans Yarışması
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eşli
Danslar Topluluğu tarafından her yıl
Cumhuriyet Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Geleneksel Cumhuriyet Kupası-Latin Amerikan Dansları Yarışması’nın sekizincisi bu yıl 31
Ekim 2009 tarihinde kampus içinde
yer alan Büyük Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Organizasyonu yıllardır
başarı ile sürdürülen bu kupa bu yıl
ilk kez Uluslararası Dans Sporları Federasyonu izni ile uluslararası arenaya
açıldı ve Avrupa ile Asya’dan çeşitli
sporcuları konuk etti.
Sabah seansı “Türkiye Dans Sporları Federasyonu - Sıralama Yarışması”
adı altında başlayan bu anlamlı kupada farklı yaş kategorilerinde tam 204
sporcu sahne aldı ve aynı zamanda dokuzu yabancı 16 farklı hakem de değerlendirme yapmak için hazır bulundu.
Açılış seremonisinde konuşan Türkiye
Dans Sporları Federasyonu (TDSF)
Başkanı Halis Altay, dans sporuna gerek sporcu gerekse organizasyon anlamında verdiği desteklerden ötürü
Üniversite Yönetimine, ve Eşli Danslar Topluluğuna teşekkür etti.
78
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜ’de Kültür Sanat
Akşam seansında ise ODTÜ Açık
2009 (METU Open 2009) adıyla düzenlenen Uluslararası Dans Kupası, 6 farklı ülkeden toplam 47 çift
sporcunun katılımıyla gerçekleştirildi. Siyaset ve bürokrasi camiası ile
ODTÜ akademisyen ve idarecilerinin de yakından izlediği bu yarışmada,
birinciliği Bulgaristan adına yarışan
Konstantin Todorov & Andra Linte
çifti elde etti.
Türkiye’nin ilk ve tek düzenli dans yarışması olan Cumhuriyet Kupasının
onuncusu, 30 Ekim 2010 tarihinde yine ODTÜ Eşli Danslar Topluluğu organizasyonu ve TDSF işbirliği ile gerçekleştirilecek.
Dansseverler, kupa ile ilgili sonuçlara
ve fotoğraflara www.metuopen.com
adresinden ulaşabilirler.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
79
ODTÜ Su Altı Sporları
ODTÜ Su Altı Sporları
Türkiye çapında çeşitli başarılara imza
atan ODTÜ SAS, her yıl eğitimlerinin
yanı sıra çeşitli etkinlikler de düzenlemektedir.
Bu kapsamda 2003 yılında; “ODTÜ
Bahar Şenliği 1’inci Su altı Hokeyi
Turnuvası”, 2004 yılında; “1’inci Serbest Dalış Havuz Turnuvası”, 2’inci
Su altı Hokeyi Turnuvası”, 20052006-2007-2008-2009 yıllarında; ODTÜ SAS Geleneksel “Serbest Dalış”
ve “Su Altı Hokeyi” Türkiye Şampiyonaları gibi etkinlikler yurt içi tüm
sporcu ve takımlara açık olmak kaydı
ile düzenlenmektedir.
Bu etkinliklerdeki amaç, ODTÜ’nün
öncülüğünde Türkiye’de bu ve benzeri sporlara ve aktivitelere gönül vermiş
olan kişileri bir araya getirmek, elde
edilen tecrübeleri paylaşmak, tanıtımı
artırmak, dostluk ve arkadaşlık ortamında işbirliğini desteklemektedir.
ODTÜ aynı zamanda kendi bünyesinden su altında bay ve bayanlarda takımlar da çıkarmıştır. Bunlar ODTÜ
SAS Serbest Dalış Takımları, Su altı
Hokeyi Takımları, Su Altı Rugbi Takımları ve Su Altı Görüntüleme Takımıdır. Bu takımlarımız, yönetmelikler
gereği faaliyetlerinde Türkiye Su altı
Sporları Federasyonu (TSSF)’ye bağlı
olan ODTÜ Spor Kulübü bünyesindedir. Takım sporcuları, dönem içerisinde performans gösteren sporcular
arasından seçilen kişilerden oluşmaktadır.
Gerek takımlarımız ve gerekse bireysel
olarak sporcularımız Dünya Rekorları
dahil her yıl ulusal ve uluslararası şampiyonalarda sürekli olarak madalyalar
almakta ve üniversitemize şampiyonluklar kazandırmaktadır.
5-6 ARALIK 2009 ODTÜ SAS 7. GELENEKSEL HOKEY ŞAMPİYONASI KULÜPLER
1 Ankara Kurt Yüzme İhtisas
9 İstanbul Caddebostan Sharks
2 Ankara Minem Yüzme İhtisas
10 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-1
3 Ankara ODTÜ SAS
11 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-2
4 Ankara TED Kolejliler
12 İstanbul Ümraniye Tic. Mes. Lisesi
Spor Kulübü
5 İstanbul Bilimsel Yüzme İhtisas Eğitim
Spor Kulübü
6 İstanbul Caddebostan Baracuda
14 Kocaeli Yıldızlar
7 İstanbul Caddebostan Dolphin
15 Kütahya Gençlik Spor Kulübü
8 İstanbul Caddebostan Nemo
ERKEKLER TAKIM - 1. GRUP
ERKEKLER TAKIM - 2. GRUP
1 Ankara ODTÜ SAS
1 İstanbul Caddebostan Sharks
2 Kocaeli Yıldızlar
3 Kocaeli Yarımca
4 İstanbul Caddebostan Nemo
5 İstanbul Ümraniye Tic.Mes.Lisesi
6 İstanbul Caddebostan Dolphin
7 Ankara Minem Yüzme İhtisas
2 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-1
3 Ankara TED Kolejliler
4 Kütahya Gençlik Spor Kulübü
5 İstanbul Caddebostan Baracuda
6 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-2
BAYANLAR TAKIM
1 Ankara ODTÜ SAS
2 Ankara Minem Yüzme İhtisas
3 İstanbul Ümraniye Tic.Mes.Lisesi Spor Kulübü
4 İstanbul Caddebostan Dolphin Bayan
5 İstanbul Bilimsel Yüzme-Biyem
6 Ankara Kurt Yüzme İhtisas
7 İstanbul Caddebostan Nemo Bayan
80
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
13 Kocaeli Yarımca
BEST ANKARA
Board of European Students of Technology Ankara
“SWEET ‘BLACK GOLD’ ”
Bu
yıl
Prof.
Dr.
Mahmut
PARLAKTUNA’nın desteğiyle 18-27
Haziran 2009 tarihleri arasında petrol ve doğalgaz endüstrisi üzerine yaz
kursumuzu düzenledik. Temel amacı
petrol ve doğalgaz endüstrisinin temel bileşenlerinin öğrencilere tanıtılması ve sadece yer bilimleri alanındaki
öğrencilerin değil, diğer disiplinlerde
eğitim gören öğrencilerin de bu endüstri içinde nerelerde ve nasıl çalışma
alanları bulabileceğini göstermek olan
kursumuz Avrupa’daki çeşitli üniversitelerden konuyla ilgili 20 öğrencinin
katılımıyla gerçekleşti.
Kursumuzda 30 saatlik eğitim, Petrol ve Doğalgaz Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Mahmut Parlaktuna ve araştırma
görevlilerimiz tarafından verildi. Katılımcılarının varış gününün ertesinde
Eymir Gölü Bağ Evi tesislerinde bir
açılış kokteyli düzenledik. Bu kokteylin amacı üniversitemizden saygın
hocalarımızla bize destek olan çeşitli
şirketleri kurs katılıcılarıyla nezih bir
ortamda bir araya getirmekti.
Kursun 3. günü sabah eğitim verildikten sonra katılımcılara Anıtkabir’i,
Ankara Kalesini ve Ankara’nın çeşitli turistik yerlerini gezdirmeyi ve şehri
tanıtmayı amaçlayan bir şehir turu düzenledik. Şehir turundan sonra “Ulus-
lararası Gece” adı altında katılımcıların
kendi kültürleri hakkında bilgi verdiği,
aramızda kültür alışverişinin sağlandığı bir gece düzenledik.
Ülkemizi tanıtım konusunda sadece
Ankara’yla sınırlı kalmayıp katılımcılarımızı en yakınımızdaki önemli turistik
yerlerden biri olan Kapadokya’ya götürdük. Katılımcılarla birlikte gündüz
yaptığımız çevre gezilerinin ardından
akşam yine Kapadokya’da düzenlenen
Türk halk oyunlarının, yemeklerinin,
genel olarak kültürümüzün tanıtıldığı
Türk Gecesi’ne katıldık. Eğitimler bir
yandan devam ederken konuyla ilgili
olarak Jeoloji Müzesi’nde katılımcılarımızın incelemeler yapmalarını sağladık. 25 haziran tarihinde konuyla ilgili
aldıkları teorik bilgileri pekiştirmek ve
petrol-doğalgaz teknolojisini yakından
göstermek amacıyla TPAO Akçakoca
Doğalgaz tesislerine teknik gezi düzenledik. Son gün, günlük eğitim ve
sosyal etkinlikleri tamamladıktan sonra etkinliğimize katkıda bulunan Yenimahalle Belediyesi ile birlikte yemek
yedik. Kursun son günü verilen eğitimi sınamak adına bir yazılı sınav yaptıktan sonra katılımcılara sertifikalarını
verip kursu sonlandırdık.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
81
Öğrencilerimize
Sağlanan Burs ve
Yardımlar
Çeşitli kurum, kuruluş ve bireylerden sağlanan parasal yardımlar; ekonomik koşulları sınırlı olan öğrencilerimize, kendilerinden bir karşılık beklemeksizin, Komitemizce yapılan çalışmalar ve düzenlemelerle gerçekleştirilmektedir. .
Eski ve yeni öğrenciler, Başvuru Formunu bilgisayar ortamında
doldurup sonlandırırlar. Yönetmeliğimiz uyarınca başvurular
değerlendirilir ve sözlü görüşmeye çağrılacak öğrenciler saptanır. Sağlanan yardımlar doğrultusunda her yıl verilebilecek
katkılar ve önkoşulları belirlenir. Sözlü görüşmeler için ayrılan
günlerin her birinde iki jüri üyesinin katılımıyla 6 ya da 7 grupta
yapılan sözlü görüşmelerden sonra, durum ve gereksinimleri
bilgisayar ortamında yeniden değerlendirilen öğrencilere, yönetmeliğimiz uyarınca bir nedenle yapılmış olan desteğin kesilmiş olması durumunda, öğrenciye gerekli görülen yardımlar
sağlanır. ODTÜ Yönetiminin sağladığı yurt ve yemek yardımları da öğrencilere yine Yardım Komitesince dağıtılır.
2009-2010 eğitim-öğretim yılında 4000 öğrenci yardım başvurusu yapmış, bu öğrencilerin 2300’üyle 60 öğretim elemanı ve
ODTÜ çalışanı 11 gün süresince sözlü görüşme yapmıştır. Bu
çalışmalar sonunda Yardım Komitesince yaklaşık 1600 öğrenciye yurt, yemek desteği sağlanmıştır.
Kısıtlı kaynaklarla ve istenilen sayının altında verilebilen bu
yardımların özellikle günümüz koşullarında yeterli olmadığı ve
olmayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Dileğimiz; parasal destek
sağlayan kurum, kuruluş ve bireylerin sayısının, “eğitime yapılan desteğin en yararlı destek” olacağı bilinç ve inancıyla artması ve artırılmasının sağlanmasıdır.
Bu nedenle tüm mezunlarımızı ve ODTÜ’lüleri bu yolda bizlerle birlikte olmaya ve elele vermeye çağırıyoruz.
Burs vermek için hesap numaramız:
ODTÜ Geliştirme Vakfı Burs Fonu Hesabı:
T. İş Bankası ODTÜ Şubesi 4229-747489
IBAN NO: TR220006400000142290747489
82
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
“
“
Babamın geçen Nisan ayında vefat etmesinden dolayı ailemizin
durumu alt üst oldu. Babamın ufak çapta bir işyeri vardı. Bir
süre annem idare etmeye çalıştı ama olmadı babamın sağlığından kalan bir sürü borçla boğuşuyoruz. .
“
“
“
“
“
“
”
Değerli Komite üyeleri ben çok fakir bir ailenin çocuğuyum
kendi imkanlarımla ODTÜ’ye geldim. İnanın yurdumun parasını bile ödeyecek durumum yoktur. Ailenin okuyan tek çocuğuyum. Eğer bana yardım eli uzatılmazsa köyüme geri dönmek zorundayım. Başka bir kurumdan burs almıyorum. Bana
ODTÜ nün yardım elinini uzanacağına inanıyorum.
”
”
”
”
”
”
”
Annem babam ayrılar. Annem babamdan aldığı nafaka ile beni ve liseye giden kızkardeşimi okutmakta oldukça
zorlanıyor. Evimiz kira akrabalardan da yardım alamıyoruz. İkimizin bütün yükü annemin omuzlarında yardımınıza
çok ihtiyacım var.
Ben sabit bir geliri olmayan inşaatlarda ara sıra çalışan bir kişinin oğluyum. Ailemiz 5 kişiliktir. Bunun üstüne babam
iki üniversite öğrencisi okutmaya çalışıyor üstelik ikisi de şehir dışında. Evimiz kira ve 6 aylık birikmiş ödenmeyen
kiramız var. Bu şartlar altında okumaya çalışıyorum.
Şu anda sadece yurt bursu almaktayım. Ailem bu seneye kadar İstanbul’da ikamet etmekteydi. Fakat ekonomik kriz
nedeniyle babamın işleri bozuldu ve memleketimize dönüp köye yerleştik. Şu anda babamın tek geliri emekli maaşı
450 TL dir. Yaşı da 60 olmasından dolayı köyde pek iş yapamamaktadır. Annem ileri derecede astım bronşit hastası;
ilaç masrafları çok fazla. Eğitim hayatım boyunca çok zorluklar çektim ama bugünkü zorluklar daha da kötü. Öğrenim kredisi alıyorum. Düştüğüm darboğazdan sizin yardımınızla kurtulacağım.
Tek gelirimiz babamın emekli maaşı. Annem ilkokul mezunu olduğu için çalışamıyor. Babam 64 yaşında ve çalışma
ihtimali yoktur. Ablam da İzmir’de üniversite okuyor. Ankara çok pahalı bir şehir olduğu için barınma yemek diğer
ihtiyaçlarımı karşılamakta güçlük çekiyorum. Bundan dolayı durumumun değerlendirilmesini istiyorum.
Geçirdiğim depresyon sebebiyle okulu uzattım ve ortalamam düştü. 6 yılı doldurduğum için yurtlarla da ilişiğim
kesildi. Ortalamam düşük olması sebebiyle burs alamıyorum. Ailem Ankara dışında yaşıyor. Tek gelirimiz babamın
emekli maaşı beni okutmak için kredi çektiği için yarısı da borçlara gitmektedir. Bu yaz çalışıp biriktirdiğim parayı
harç parasına yatırdım. Artık sonuna geldim. Bana yardımcı olursanız mezun olup gideceğim.
Ben Eğitim Fakültesi öğrencisiyim. Sizden aldığım yemek, yurt ve Kredi Yurtlar Kurumu kredisi sayesinde eğitim
hayatımı sürdürüyordum. Fakat başımıza beklenmedik bir felaket geldi. Geçen ay babam karşıdan karşıya geçerken
bir kamyonun çarpması sonucunda hayatını kaybetti. Bu bizde çok büyük üzüntüye sebeb oldu ve acımız dinmeden
maddi sıkıntılar boy göstermeye başladı. Çünkü artık çalışıp para kazanan bir babam yoktu. Eğitim hayatımı sürdürmek için daha fazla desteğinize ihtiyacım oldu.
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
83
Kitap... Kitap... Kitap... Kit
İnsan Evren’in neresinde? Atomların
içinde neler oluyor? Einstein her zaman haklı mıydı? Yakın gelecekte Evrende başka yaşam formları bulacak
mıyız? Ve global ısınma konusunda
neler yapılmalı? Günümüz fizik dünyasının önde gelen otoritelerinden
Sebastien Balibar, kendi yaşamından
öyküler kullanarak fizik biliminin en
düşündürücü güncel sorularını aydınlatıyor. Atom ve Elma, çevremizde
olup bitenlerle ilgileniyor –çevremizde gördüğümüz ancak gerçekte pek az
anlayabildiğimiz konularla- ve bilimin
gündelik hayatın fenomenleri üzerinden heyecan verici bir macera olabileceğini gösteriyor.
Eser Adı: Atom ve Elma, Yayınevi:
ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Sebastien
Balibar, Çeviren: Umut Uğur, Genel
Yayın Yönetmeni: Levent Gönül,
ISBN: 978-9944-344-86-9, Etiket
Fiyatı: 13,00 TL, Türü: Popüler Bilim
Balibar, fiziğin keşif sahası kapsamındaki on iki problemi irdeliyor ve kitabın her bir öyküsünde bunlardan birini
işliyor. Kaos teorisi, kozmoloji, akışkanlar mekaniği ve klimatoloji (iklim
bilim) gibi alanlara bakıyor. Dünya’nın
yaşını nasıl bulduğumuzu, Evren’in
Eser Adı: Coastal Engineering,
Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar:
Ayşen Ergin, Genel Yayın Yönetmeni:
Levent Gönül, ISBN: 978-9944-34428-1, Etiket Fiyatı: 16,00 TL, Türü:
Yüksek Öğrenim
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ayşen Ergin tarafından yazılmıştır. Türkiye’de kıyı mühendisliğinin temelini oluşturan konulara
yönelik derlenmiş bir kitabın olmayışı,
hazırlanmış olan ve bu zamana kadar
öğrenciler tarafından fotokopi yoluyla çoğaltılarak kullanılan bu derse ait
notların kitap haline dönüştürülmesi
84
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
giderek hızlanan biçimde genişlediğini
nasıl bildiğimizi ve çam kozalaklarının ve ayçiçeklerinin spiral yapılarının
neden matematikteki Altın Oran ile
alakalı olduğunu açıklıyor. Atomların birlikte davranışlarının nasıl olup
da lazer ışınları, süper-iletkenler veya
süper-akışkanlar gibi kuantum fiziğinin muazzam sonuçlarını yaratabildiklerini dikkatle inceliyor. Balibar, bizleri
doğal dünyadan bir seçkiyi incelemeye
davet ederken, bir yandan da çocukluk
çağı ve tutkuyla bilime adadığı kendi
yaşamından kesitler de öyküleştiriyor.
Genel okuyucu kitlesini hedefleyerek yazılmış olan Atom ve Alma,
Dünya’mızın muazzam yönlerini anlaşılır biçimde ortaya koyarken, nasıl
bilime yönelik bir arka plan eğitimine
sahip olmaksızın bilimsel bilginin peşine düşülebileceğini ve buna ayrılan
zamanın ne kadar kıymetli olacağını
da gösteriyor.
gerekliliğini ortaya koymuştur. Kitap
lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almakta olan öğrencilerin azami
düzeyde yararlanabileceği bir formatta
hazırlanmıştır. Kitapta üzerinde durulan konular ana başlıklarıyla, dalga
hidroliği, dalga problemlerinin formulasyonu, küçük genlikli dalga teoremi,
dalga enerjisi, dalga yansıması, dalga
sığlaşması ve sapması, dalga dönmesi, dalga kırılması, okyanus dalgaları,
rüzgâr dalgaları ve taş dolgu dalgakıranlarıdır. Her konu sonunda konunun özeti, sınıfta tartışılacak başlıklar
ve çözümlü örnekler de yer almaktadır.
tap... Kitap... Kitap... Kitap
Kitabın Adı: Gazi Mustafa Kemal
ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası
Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar
Adı: Serdar Şahinkaya, Genel Yayın
Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN:
978-9944-344-76-0, Fiyatı: 15 TL,
Türü: Tarih Araştırma
Eser Adı: Küreselleşmenin Sıradışı
Öyküsü, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık,
Yazar: Nayan Chanda, Genel Yayın
Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN:
978-9944-344-87-6, Etiket Fiyatı:
19,00 TL, Türü: Ekonomi-Araştırma
“Dr. Şahinkaya, yapıtı ile ‘cumhurun’
topyekûn, o günün de bu günün de devlerine karşı verdiği olağanüstü bir ‘Kurtuluş Savaşına’ dayanan Cumhuriyetin,
sanayi temelli bir ulus devleti kurma mücadelesinde Gazi Mustafa Kemal’in yol
gösterici önderliğinin izlerini sürüyor.”
Doç. Dr. Recep Boztemur, ODTÜ Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi “Serdar
Şahinkaya, bu kitabıyla yalnızca üniversitelere değil, tüm aydın kamuoyuna
Atatürk dönemini anlamak bakımından
yeni ve çok gerekli olan bir bakış açısı
sunmakta ve mutlaka bilinmesi gereken
önemli belirlemelerde bulunmaktadır.”
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Siyasal Bilgiler
Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi
“Serdar Şahinkaya’nın çalışması öğretici
olduğu kadar heyecan verici; milli iktisat
ilkesi temelinde hızlı sanayileşmeyi ve
bağımsız ekonominin oluşturulması sürecini zengin görsel belgelerle inceliyor
ve yarınlar için umudun ve mücadelenin
kapısını aralıyor.” Prof. Dr. Sinan Sönmez, Atılım Üniversitesi İktisat Bölüm
Başkanı Bu incelemede Atatürk’ün ve
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının iktisadi gelişme sorunsalına nasıl yaklaştıklarını sergileyen ve daha az bilinen
bilgi ve belgeler değerlendirilmiş; siyasal
kurtuluş ve çağdaşlaşma mücadelesi ile
iktisadi gelişmenin tek bir bütünün farklı öğelerini oluşturduğu açıkça ortaya
konulmuştur. Genç kuşakların bu anlatıdan çok şey öğreneceklerine eminim.
Dr. Şahinkaya’yı övgüye değer çalışması
dolayısıyla yürekten kutluyorum.” Prof.
Dr. Oktar Türel, ODTÜ İktisat Bölümü
Emekli Öğretim Üyesi
“19. yüzyılın son çeyreği - 20. yüzyıl
zaman aralığında kapitalist sanayileşme
rejimlerine üç model yardımı ile yaklaşılabilir: İngiliz, Alman ve Rusya modelleri. Dr. Şahinkaya’nın eldeki çalışması,
özellikle 1929 sonrası Türkiye sanayileşme tarihi açısından, bu üç model bağlamında ele alınabilir. Dr. Şahinkaya’nın
görüşlerine katılmayabilirsiniz, ancak
çalışmanın ciddiyeti gözden ırak tutulmamalıdır.” Prof. Dr. İşaya Üşür, Gazi
Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim
Üyesi Serdar Şahinkaya bir taraftan emperyalist, öbür taraftan, aşiretçi, cemaatçi saldırılara, fiziki, ideolojik ve kültürel
baskılara, karşın yaşamaya devam eden,
bağımsız, çağdaş bir ulusal ekonomi inşa
etme projesine sadakatin, doğuş anının
öyküsünü anlatıyor…” Dr. Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Gazetesi
Bu kitap, panoramik bir perspektifle
modern küreselleşmenin öyküsünü
zarif bir şekilde anlatıyor. Anlamlı
ve eğlenceli anekdotlarla süslenen bu
değerli çalışma, bugün bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi öğrenmek
isteyen herkes tarafından okunmalıdır.
” Joseph E. STIGLITZ Nobel Ekonomi Ödülü sahibi “
” Strobe TALBOTT Brookings Ens-
Büyük bir ustalıkla yazılmış muhteşem bir kitap. Nayan Chanda, çağımızın en çok kullanılan kelimesi
olan küreselleşmeyi almış ve binlerce
yıl boyunca insanlığa şekil veren bir
olayın zengin, dolu, karmaşık koşullarında yeniden tanımlamış. Olağanüstü genişlikteki bilgisini açıklıkla,
zekâsıyla ve canlı anlatımıyla aktararak, bilim, politika, ticaret ve din tarihinden ilgi çekici bir öykü yaratıyor.
titüsü Başkanı “
Hepimizin karşı karşıya olduğu çağdaş
politik ikilemi açıkça anlatan, uzun tarihsel ve çok geniş bir coğrafi perspektif içinde küreselleşmeye yeni bir bakış.
“Immanuel WALLERSTEIN Yale
Üniversitesi, Öğretim Üyesi”
Bu kitap muazzam bir dönüm noktası.
İnsanlığın, ‘Bu dünyada nasıl birlikte
yaşayabiliriz?’ sorusunu yanıtlayabilecek ilkeleri ve uygulamaları bulmaya
çalışmaktan başka yapabileceği hiçbir
şeyi kalmadığının hikâyesini anlatıyor.
“Bo EKMAN Tallberg Vakfı Kurucusu ve Başkanı’’
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
85
Kitap... Kitap... Kitap... Kit
ADSL: ‘Asimetrik Sayısal Abone Hat-
MADAM: 13. yüzyıl sonlarında Fran-
tı’ olarak Türkçeleştirilen İngilizce
sızlar ‘Kadınım’ karşılığı ‘ma dame’
‘Asymmetric Digital Subscriber Line’
diyorlarmış. Fransızcada ‘ma’=benim,
tanımlamasını oluşturan sözcüklerin
‘dame’ ise kadın anlamına gelir. Fran-
başharfleri.
sızlar ma dame seslenişini/deyişini La-
FRANK: Gerçi artık Fransa da ‘euro’
kullanıyor ama, AB ülkeleri bu para
birimine geçmeden önce Fransız parası ‘franc’ adını taşıyordu. Franc adı
Ortaçağ Latincesinde ‘Frankların Kralı’ demek olan ‘Francorum Rex’ten geliyormuş.
HİNDİBA
sözcüğü,
Grekçe
‘hentybon’un Türkçeleşmişi. ‘Kara’sı
Eser Adı: Her Sözcüğün Bir Öyküsü
Var 2, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık,
Yazar: Önder Şenyapılı, Genel Yayın
Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN:
978-9944-344-83-8, Etiket Fiyatı:
12,00 TL,
renginin koyuluğundan geliyor olmalı.
Yenilebilir çiçeklerden biri olduğu bilinen bu bitkinin İngilizce adı ise, 1513
yılından bu yana, ‘dandelion’.
Kıbrıs, meseleye taraftar olanlar için
neden önemlidir?
Gerçek şu ki bu retoriğin problematik
olarak sunulmadığı veya sorgulanmadığı bir ortamda, bu meselenin anlaşılması mümkün değildir. Dolayısıyla bu
meseleyi, sadece ulus-devlet ve ulusal
çıkar literatüründen hareketle çözümlemek mümkün olmadığı gibi, geçmişten ziyade geleceğin hızla değişen şartları içinde değerlendirmek daha doğru
olacaktır.
Barkod: 9789944344814, Eser Adı:
Kıbrıs’ta Güvenlik Stratejileri ve
Güvenlik Yönetimi, Yayınevi: ODTÜ
Yayıncılık, Yazar: Soyalp Tamçelik,
Genel Yayın Yönetmeni: Levent
Gönül, ISBN: 978-9944-344-81-4,
Etiket Fiyatı: 18,00 TL, Türü: Politika
ve Yönetim
86
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
İşte bu gerçekten hareketle kitapta,
Kıbrıs’ta iç ve dış güvenliği, garantiler
ve asayişi, askersizleştirme ve silahsızlandırmayı, denge ve yılgınlığı, saldırı
ve meşru müdafaayı, tarafların tutum
analizlerini ve algılamalarını, caydırıcılık ve tehdit unsurlarını, başta Cuellar,
Gali ve Annan plânları olmak üzere
bütün çözüm plânlarının karşılaştırmalı tenkidinin yapılmasını, jeopolitik
ve jeostratejik kavramları, konuyla ilgili küresel ve bölgesel güçlerin algı-
tinceden, -- ‘mea domina’dan almışlar.
İtalyanlar 1584’te ‘mia donna’dan yola
çıkıp ‘ma donna’ demeye başlamışlar
kadınlarına. 1644’ten itibaren de Bakir
Meryem’in resimleri ve yonutları ‘Madonna’ diye anılmaya başlanmış. Öte
yandan, takvimler 1871 yılını gösterirken ‘randevuevi sahibi ve/ya da işletmecisi kadınlar’a ‘Madam’ denmeye
başlanmış…
‘HER SÖZCÜĞÜN BİR ÖYKÜSÜ VAR’. BU KİTAPTA YÜZLERCE SÖZCÜK, YÂNİ YÜZLERCE
ÖYKÜ YER ALIYOR.
ları ve uygulamaları, millî strateji ve
kriz yönetimini, enerji kavramlarını ve
nakil araçlarını, petrolün arz ve talep
güvenirliliğini, uluslararası ve deniz
ticaretinin özelliklerini, petro-politik
ve buna dayalı stratejinin uygulama
basamaklarını, gerek nazarî düzeyde,
gerekse bölgemizdeki ve başka bölgelerdeki uygulamalarla açıklanmaya
çalışılmıştır.
Ancak bu yapılırken Kıbrıs’la ilgili
olarak ortaya çıkan birçok krizde de
neler yapıldığını, tarafların bu krizi nasıl yönlendirdiklerini veya kriz yönetiminden ne algıladıklarını, kuramsal ve
eylemsel boyutuyla değerlendirilirken,
konuyla ilgili birtakım yeni kriz yönetim modelleri önerilmiştir.
Böylece bu kitapla, konuyla ilgili yeni
yorumsamalar yapılarak, kalıplaşmış
önyargılara ve algılamalara karşı alternatif birtakım çözümlemelerde bulunulmuştur.
tap... Kitap... Kitap... Kitap
yol alırken, toplumumuz bir kimlik
krizine doğru mu gidiyor?
Kültürel kimlik konusu, son yıllarda
gündemin ön sıralarına yerleşirken,
çeşitli iç ve dış etkenler, gittikçe giriftleşen, alacağı yön tam kestirilemeyen, bir kimlik sorunu yaratmakta...
Gelişmeleri, her türlü siyasal gündemin dışında ve ötesinde, bilimsel bir
ortamda, tarihsel bağlam içinde, değişik açılardan değerlendirmenin, bir
durum saptaması yapmanın gereği
ortadadır.
Eser Adı: Kimlikler Lütfen,
Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar:
Gönül Pultar, Genel Yayın
Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN:
978-9944-344-78-4, Etiket
Fiyatı: 22,00 TL, Türü: Sosyoloji
Türkiye Cumhuriyeti 90. yılına doğru
Gönül Pultar’ın titiz çalışmasıyla ortaya çıkan bu derleme, bir “durma
ve düşünme” olanağı yaratarak, tam
da bunu gerçekleştiriyor. Cumhuriyet kurulmadan önce ve kurulurken
yürütülen kültürel kimlik arayışlarını
ve bunların yeniden müzakeresini irdeledikten ve o süreçte ortaya çıkmış
olan meseleleri hatırlattıktan sonra;
kültürel kimliğin, genetik, etnik, dinsel, dilsel ve ulusal boyutlarıyla olduğu
kadar, mekânda ve metinde temsiline
Bu kitap “eski” hikâyeleri anlatıyor,
hiç eskimeyen ‘eski’ hikâyeleri ya da
oyuncuları değişse de görmekten
usanmadığımız bir filmi… İlginç olan
o ki, Türkiye’de herkes, bu filmi her
Değişik disiplin ve uzmanlık alanından
gelen otuz Türk ve yabancı bilim adamı, hiçbir ideoloji yüklenmeksizin kaleme aldıkları makalelerde düşündürücü ve ufuk açıcı yorumlar getiriyorlar.
Gerçekleştirdikleri derinlikli analizler,
Türkiye Cumhuriyeti’nde kimlik ve
özellikle kültürel kimlik konusunun,
herhangi bir siyasal demeç ya da yalınkat propaganda, sığ suçlama ya da
üstünkörü hükümle geçiştirilemiyecek
kadar katmanlı ve karmaşık olduğunu
gösteriyor.
Ecevit’e, Özal’dan Derviş’e, Erdoğan’a.
Nazif EKZEN, gizlenen birçok gerçeği gözler önüne seriyor; ‘planlama’ya
27 Mayıs’tan önce karar verildiğini,
görüşünde, hiç görmemiş gibi ya-
24 Ocak 1980 kararlarının arkasında-
pıyor. Siyasiler, muhalefete düşünce
ki ‘gerçek’ ismin Özal değil, Derviş
filmin vizyondan kaldırılmasını isti-
olduğunu; Türkiye, ne zaman kendi
yorlar, ama iktidara gelince senaryoya
programı ile gelişmeye kalksa, her se-
harfiyen uyuyorlar.
ferinde Batı tarafından ‘ihtiraslı’ bulu-
Aslında bir insan yaşamı kadar
nup reddedildiğini vb…
‘uzun’, bu ‘’kısa tarih’, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra ABD’nin egemenliğinde kurulan ‘yeni sistem’in ikiz
Eser Adı: 1946’dan 2008’e Türkiye Kısa
İktisat Tarihi, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Nazif Ekzen, Genel Yayın
Yönetmeni: Levent Gönül, Editör: İlter
Ertuğrul, ISBN: 978-9944-344-80-7, Etiket Fiyatı: 8,00 TL, Türü: Ekonomi-Tarih
odaklanıyor. Bir yandan, Batı’da, yıllar
yılı tarihyazımı ile edebiyat, sinema ve
tiyatro ile yansıtılan, kuşaktan kuşağa aktarılan, hâlen geçerli “imge”yle
yüzleşmeye davet ederek, adaylık konusunda AB nezdinde karşılaşılan
tepkilere açıklık getiriyor. Öte yandan,
İslâmcılığın analizi ve bir cemaat örneğinde, İslâmî hareketin geçirdiği
evrelerin incelenmesi yoluyla, kimlik
sorununun önemli bir öğesinin anlaşılmasını sağlıyor.
kardeşleri IMF ve Dünya Bankası’yla
Türkiye’nin ilişkilerini ve -bir yenisi
Bu ‘kısa” tarih, ‘uzuuun’ bir tarihsel
dönem içinde, ‘Merkez’ ile bir ‘çevre’
ülkesi arasındaki ilişkinin serüvenini
anlatıyor ya da Ekzen’in, kitabını ithaf
öncesinde- 20 stand-by anlaşmasını
ettiği Avcıoğlu’nun diliyle söylersek
ele alıyor: Truman’dan Menderes’e,
bir ‘koloni’de, ‘cici demokrasi’nin öy-
27 Mayıstan 12 Eylül’e, Demirel’den
küsünü…
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
87
88
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44
89

Benzer belgeler