åâ~żä¼â=aΩòÉåäÉãÉäÉêáåáå bâçåçãáóÉ

Transkript

åâ~żä¼â=aΩòÉåäÉãÉäÉêáåáå bâçåçãáóÉ
CEO / CFO Serisi
_~ëÉä=ff=
_~åâ~żä¼â=aΩòÉåäÉãÉäÉêáåáå
bâçåçãáóÉ=îÉ=oÉÉä=pÉâí∏êÉ
v~åë¼ã~ä~ê¼K
K
K
K
aÉåÉíáã sÉêÖá a~å¼şã~åä¼â hìêìãë~ä=cáå~åëã~å
K
´áåÇÉâáäÉê
Önsöz
1
I. Uluslararası Finansal Düzenlemelerin Gerekliliği
2
II. Basel Bankacılık Düzenlemelerinin Mimarı BIS
ve Basel Komitesi
a. Basel I Düzenlemeleri
b. Basel II Düzenlemeleri
3
III. Basel II Sermaye Yeterliği Uzlaşısı’na Duyulan İhtiyaç
5
IV. Basel II Sermaye Uzlaşısı’nın Çerçevesi
a. Minimum Sermaye Yeterliliği
b. Sermaye Yeterliliğinin Denetimi
c. Piyasa Disiplini
6
V. Basel II’de Kredi Değerlemesinin
Geleneksel Kredilendirmeden Farklılıkları
8
VI. Kredi Riskinin Ölçümünde Yaklaşımlar
a. Standart Yaklaşım
b. İçsel Derecelendirme Yaklaşımı
10
VII. Kredi Riskinin Ölçümünde Temel Alınan Göstergeler
14
VIII. Basel II Düzenlemelerinin Firmalara Etkileri
a. Raporlama Sistemi ve Kayıtdışılık
b. Teminat Yapısı
c. Risk Yönetim Kültürü
d. Kurumsal Yönetim ve Kalitatif Göstergeler
e. Derecelendirmenin Gerekleri
16
IX. Basel II’nin Ekonomiye ve Finans Sistemine Yansımaları
18
X. Sonuç ve Değerlendirme
20
v~ò~ê=e~ââ¼åÇ~
Prof. Dr. Güler Aras
Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
İşletme Bölümünde Finans Ana Bilim Dalında Profesör olarak
görev yapan Güler ARAS, aynı zamanda, Yıldız Teknik
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü görevini
sürdürmekte, Lisans ve Master ve Doktora programlarında
Finansal Yönetim, Finansal Karar Alma, Finansal Piyasalar ve
Kurumlar ve Finansal Ekonomi derslerini vermektedir.
İngiltere’de kısa süreli misafir öğretim üyesi olarak bulunmuş
ve çeşitli ulusararası akademik araştırma, yayın projelerine dahil
olmuştur. ARAS, halen dördü uluslarası olmak üzere çok sayıda
akademik derginin yayın kurulunda bulunmakta, çok sayıda
uluslarası ve ulusal konfereransların sürekli bilim kurulu
üyeliğini yapmaktadır. Güler ARAS’ın; finans, bankacılık,
sermaye piyasası, kurumsal yatırımcılar, stratejik sektör
çalışmaları, kurumsal sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetim
alanlarında yayınlanmış; 6 kitabı, çok sayıda uluslararası kitapta
bölümü, uluslararası ve ulusal makaleleri ve tebliğleri olmak
üzere 100’e yakın eseri bulunmaktadır. Çok sayıda uluslarası ve
Xulusal mesleki organizasyonun, araştırma merkezinin
kurucusu, yönetim kurulu üyesi veya üyesi olan ARAS, aynı
zamanda Uluslararası Finansal Yönetim Enstitüsü -IMA Turkish
Chapter - kurucu üyesi olup halen başkan yardımcılığı görevini
yürütmektedir.
£åë∏ò
Basel II sermaye yeterliği düzenlemeleri, hem sistemde
öngördüğü köklü değişik nedeniyle bankaları, hem de
bankalarla kredi ilişkileri nedeniyle firmaları etkileyen
uluslararası kurallar bütünüdür. Bu düzenlemelerin altında
yatan amaç, başlangıçta bankacılık sistemini sağlıklı bir
yapıya kavuşturmak olarak görünse de, aslında nihai
amaç evrensel standartlar belirleyerek bu yolla uluslararası
finans sisteminin daha sağlıklı işleyişini sağlamaktır. Bu
düzenlemenin otaya çıkış gerekçelerine baktığımızda ise,
temelinde sistemin yeniden düzenlenmesini gerektiren
nedenlerin olduğunu görmek çok güç değildir. Zira
geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinden itibaren finansal
piyasalarda birbiri ardına ve etkisi uzun süren krizler
yaşanmıştır. Yaşanan krizlerin son dönemlerdeki en tipik
özelliği globalleşmenin bir sonucu olarak, yaygın ve etkin
ticaret kanallarıyla dünya piyasalarına da kolayca
bulaşabilmesidir. Bu durum krizlerin sadece ülkelerin
kendi sınırları içerisinde kalmayıp, global krizler haline
dönüşmesine neden olmuştur. Elbette global bir sorunun
önüne geçmenin yolu da yine global çözüm yolları ve
çözüm ortaklarının bulunmasıdır. Böyle durumlarda alınan
en temel önlem, gözetim ve denetim sisteminin
etkinleştirilmesi ve uluslararası belirlenmiş standartların
oluşturulmasının sağlanmasıdır.
Finansal krizler sonrasında yapılan çok sayıda akademik
çalışma, krizlerin, regülasyonlardaki eksiklikler ve finansal
kurumlarda etkin risk yönetim sisteminin
oluşturulamamasından kaynaklandığını göstermektedir.
Bu tespitler ve yaşanan tecrübeler risk yönetimi
konusunda uluslararası standartların belirlenmesini ve
denetim mekanizmasının etkinliğinin artırılmasını
gerektirmiştir. Uluslararası bankacılık standartlarını
oluşturmak amacıyla öncelikle Basel I bankacılık
düzenlemeleri, ardından da Basel I’in uygulanması
sonrasında karşılaşılan problemleri ortadan kaldırmak
üzere daha üst standartlar getiren Basel II düzenlemeleri
hazırlanmıştır.
Avrupa Birliği (AB) sürecinde Türk finans sektörünün AB
standartlarına uyum sağlaması “risk yönetimi
kültürü”nün yaygınlaştırılması ve etkin risk yönetiminin
sağlanması için Basel II bir fırsat olarak
değerlendirilmektedir. Ayrıca, finans sektöründe daha
etkin risk yönetimini ve sürdürülebilir bir istikrarı
sağlamak için önemli bir araç olacaktır.
Basel II Sermaye Uzlaşısı, G-10 ve AB ülkeleri ile bazı
gelişmekte olan ülkelerde 2007 yılı başında uygulamaya
konulmuştur. 2008 başında ise Türkiye’de uygulanmaya
başlayacaktır.
Gelişmiş ülkeler için hazırlanan bu düzenlemenin
uygulanması sürecinde özellikle gelişmekte olan ülkeler
ve Türkiye için bazı uyum maliyetleri ve düzenlemenin
getirdiği yeni uygulamalardan kaynaklanan maliyetler
sözkonusu olacaktır. Bununla birlikte, BDDK’nın 20062008 stratejik planında da bahsedildiği gibi, bu
düzenlemenin uygulanmaması finansal istikrar
konusunda değerlendirilebilecek önemli bir fırsatın
kaçırılması sonucunu doğurabilecektir.
Bu çalışma, 2008 yılı Ocak ayından itibaren Türkiye’de
uygulaması başlayacak olan Basel II bankacılık
düzenlemelerinin reel sektör ve ekonomi açısından ne
ifade ettiğini ve getirdiği yeni koşulları ele almaktadır.
Genel olarak, bankalar için getirilen bu düzenlemenin
çerçevesi aktarılmakla birlikte, esas itibariyle reel sektörün
kredilendirilmesi sürecinde nelerin farklılaşacağı üzerine
odaklanılmaktadır.
Bu çalışmaya katkıda bulunan yazarımıza teşekkür
ederim.
Sibel Türker
Denetim Ortağı ve Finansal Hizmetler Sektörü Lideri
fK=räìëä~ê~ê~ë¼=cáå~åë~ä=aΩòÉåäÉãÉäÉêáå
dÉêÉâäáäáğá
Son yüzyılın ve içinde bulunduğumuz dönemin temel
karakteristiğini oluşturan ve getirdiği avantaj ve
dezavantajlarının tartışma konusu olarak sürekli
gündemde kaldığı temel olgu globalleşmedir. Öyle ki,
globalleşme sürecinde bütün dünyada mevcut sistemin
işleyişinin yeniden düzenlenmesini gerektirecek kadar
önemli gelişmeler, etkileri fark edilir bir dönüşüm
sözkonusudur. Özellikle sistemdeki suistimallerin
engellenmesi ve sürdürülebilir istikrarın korunması için
uluslararası ortak kuralların ve denetimin önemini ortaya
çıkaran bu dönem, aynı zamanda önemli bir değişim
evresi olarak da bilinecektir. Bu sürecin sistemle ve bu
sistem içerisinde yer alan birimlerle uyum içerisinde
olmasının sağlanabilmesi içinde sürecin düzenlemelerle
denetim altına alınması önem taşımaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılın son dönemlerinde yaşanan krizler ve
bu krizlerin sistemik risk etkisi ile
(contagion effect) diğer ülke ve ekonomilere de kolayca
sıçrayabilmesi yaşanan krizlerin en önemli özelliğini
oluşturmuştur. Son tecrübeler, bir ülkede yaşanan önemli
ekonomik ve finansal sorunların sadece o ülke sınırları
içerisinde kalmadığını, yaşanan krizin boyutuna göre
ticaret kanalları ile diğer ülkeleri etkisi altına aldığını
göstermiştir. Sermayenin serbest dolaşımı, sıcak paranın
gelişmekte olan ülkelerin finans sistemlerine rahatça girip
çıkabilmesi de özellikle bu ülkelerin finansal yapılarının
daha kırılgan olması sonucunu doğurmuştur. Bu tür
sorunların çözümü için önlem almanın ve yasal
bariyerlerin uygulamasının da aslında yeterli ve önleyici
olmadığı uygulamada görülmüştür.
Dünyada belirli aralıklarla periyodik krizlerin yaşanmakta
olması ve her kriz sonrasında yeni kriz senaryolarının
üzerinde tartışılması, aslında önemli bir soruyu da
gündeme getirmektedir. Eğer, krizlerin erken uyarı
sinyallerinin var olduğunu biliniyorsa -ki bu konuda çok
sayıda ampirik çalışma mevcuttur- krizleri önleyebilir
miyiz? İşte bu sorunun yanıtı, sistemin yapısal olarak
işleyişini düzenleyen ve denetleyen mekanizmanın sağlıklı
ve etkin işletilip işletilemediği üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu sonuca ulaşmamızın nedeni ise, global ekonomideki
sorunların büyük ölçüde regulasyonların yetersizliği ve
ülkelerin kendi yapısal problemlerinin varlığından
kaynaklandığının görülmesidir. Ayrıca global ekonomide
hakim aktörlerin etkisi ve sistemde moral/etik sorunların
giderek artması da yaşanan sorunların önemli nedenleri
arasındadır.
2
Zaman içinde yaşanan krizlerin yayılmasının
engellenememesi ve bunların etkilerinin kontrol
edilmesinin güçlüğü, sistemin daha sağlıklı işleyişinin
sağlanması için çözümlerin üretilmesini de zorunlu
kılmıştır. Genel yaklaşım, bu sorunların minimum düzeye
indirilmesinin yolunun uluslararası düzenlemelerle gerekli
denetim standartlarının oluşturulması ile gerçekleşeceği
yönündedir.
ffK=_~ëÉä=_~åâ~żä¼â=aΩòÉåäÉãÉäÉêáåáå
jáã~ê¼=_fp=îÉ=_~ëÉä=hçãáíÉëá
Basel II bankacılık düzenlemeleri, Uluslararası Ödemeler
Bankası (Bank for International Settlement -BIS)
bünyesinde oluşturulan Basel Bankacılık Gözetim ve
Denetim Komitesi (Basel Committee on Banking
Supervision) tarafından uluslararası bankacılık standartları
olarak düzenlenmiştir. BIS bünyesinde bulunan Basel
Komitesi 1975 yılında G-10 ülkeleri tarafından
oluşturulmuştur. Komite, üye ülkeler arasında denetim
konularında işbirliğine olanak sağlayacak bir forum
oluşturarak, uluslararası bir denetim sisteminin
geliştirilmesi ve bankacılık denetim kalitesinin artırılmasını
sağlamayı hedeflemektedir. Bu amaçla, bankacılık
sektöründe risk yönetiminin içeriğini yeniden
tanımlamakta, mevcut bankacılık piyasa disiplinini
geliştirerek, bankaların sermaye yeterliliğinin etkinliğini
artırmayı sağlayacak düzenlemeler getirmektedir. Bu
düzenlemeler yoluyla bankacılık siteminin yapısının
sağlamlaştırılmasının esasında global ekonomideki
finansal istikrarı da artıracağı düşünülmektedir.
Basel Bankacılık Düzenleme Komitesi’nin amacı, ortak
bankacılık standartları tespit ederek, bunu global bir
uygulamalar manzumesi olarak yaygınlaştırmaktır. Bu
ortak standartların ise, ağırlıklı olarak, bankacılık
sisteminin denetlenmesine yönelik düzenlemelerden
oluştuğu gözlemlenmektedir. Komite’nin önemli
hedeflerinden birisi, bu anlamda uluslararası bankacılık
denetim sistemindeki mevcut eksiklikleri gidermek ve
boşlukları doldurmaktır. Öyle ki, Komite’nin yaptığı
düzenlemelerin dayanağı olan iki temel ilke; bankaların
denetlemeden kaçmaması gerektiği ve yapılan
denetlemenin yeterliliğine ilişkindir. Komite temel
amacına ulaşabilmek ve sürekli denetlenebilir sistem
altyapısı oluşturmak amacıyla çok sayıda esaslar belirlemiş
ve ilk temel düzenleme, Basel I Sermaye Uzlaşısı, ardından
da, bu düzenlemenin uygulanması sırasında tespit edilen
eksikliklerini ve yetersizliklerini de göz önünde
bulundurarak hazırlanan Basel II Sermaye Yeterliği Uzlaşısı
adı altında yayınlanmıştır.
Basel II, yalnızca gelişmekte olan ya da sadece gelişmiş
ülkelere özgü değil, Dünyadaki bankacılık sektörünün
tamamını ilgilendiren bir düzenlemedir. Basel Komitesi’ni
oluşturan G-10 ülkeleri ve diğer Avrupa ülkeleri bu
düzenlemeyi en başta uygulayacak olan ülkelerdir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki uygulama süreci ise bir
takvim çerçevesinde yine Komite tarafından belirlenmiştir.
Komite bütün üyelerinden bu düzenlemeye uyum için
gerekli süreçleri başlatmaları ve bu takvime uyum
sağlamalarını beklemektedir. Bununla birlikte,
düzenlemenin uygulanacağı ülkelerde uygulamanın etki
değerlendirmeleri yapılarak uygulamanın taraflarının
görüşlerinin de içerilmesine çalışılmıştır. Türkiye’de de
Bağımsız Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından
(BDDK) Basel II Sayısal Etki Çalışması (Quantitative Impact
Study QIS) yapılmış ve sonuçları değerlendirilmiştir.
3
~K=_~ëÉä=f=aΩòÉåäÉãÉäÉêá
ÄK=_~ëÉä=ff=aΩòÉåäÉãÉäÉêá
Basel I Sermaye Uzlaşısı, Basel Komitesi tarafından 1988
yılında yeni bankacılık standartları olarak yayınlanmıştır.
Bu düzenleme ile bankaların uygulayacağı uluslararası
sermaye yeterliliği standartları belirlenmiştir. Bu
standartlar, uluslararası faaliyet gösteren bankalar
tarafından uygulanması gereken, bankaların risk ağırlıklı
aktiflerinin karşılığında bulunduracakları sermaye için alt
sınırı belirlemiştir. “Sermaye Yeterliği Rasyosu” olarak
bilinen ve minimum %8 olması öngörülen bu standart
oran bankaların finansal sağlamlığının arttırılması, bir
anlamda taşıdıkları risklerin kontrol edilerek o oranda
yeterli sermaye bulundurması ilkesine dayanmaktadır. Bu
amaçla da, Basel düzenlemelerinde bankaların finansal
sağlamlığının göstergesi olarak bulundurmaları gereken
asgari sermaye tutarı bir kriter olarak uygulanmıştır.
Basel I bankacılık düzenlemelerinin uygulanması süresince
çok sayıda bankacılık krizinin yaşanmış olması, bankacılık
siteminin mevcut düzenlemelerinin, özellikle de sistemin
denetiminin yetersizliklerini ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte
Basel I’in yetersizlikleri tespit edilerek, bunları da içerecek
yeni bir düzenlemenin yapılması gerekli hale gelmiştir.
Basel Komitesi, bu amaçla Basel I de yer alan banka
sermaye yeterliğini tekrar tanımlayarak, bunun
hesaplanmasında temel alınan bileşenleri yeniden gözden
geçirmiştir. Ortaya çıkan yeni düzenlemenin adına 1988
yılından itibaren kullanılan Basel I temeline dayanması
nedeniyle Basel II Asgari Sermaye Yeterliği Uzlaşısı adı
verilmiştir. Basel II, Basel I’in devamı niteliğinde olması
nedeniyle tamamen yeni bir düzenleme olarak
algılanmamalı ancak, son derece önemli bir değişimi
öngördüğü de gözardı edilmemelidir.
Şekil 1. Basel I Sermaye Yeterliği Hesaplaması
Banka Sermaye Katsayısı
(minimum %8)
Toplam Sermaye
=
Kredi Riski + Piyasa Riski
Basel I’de sermaye yeterliğinin hesaplanmasında temel
alınan risk ağırlığının belirlenmesinde bankaların
taşıdıkları toplam Kredi Riski ve Piyasa Riski
hesaplanmakta ve temel olarak bankaların maruz
kaldıkları riskleri daha doğru bir biçimde yansıtan bir
uygulama alanı sağlamayı öngörmektedir. Bununla
birlikte, daha sağlam ve istikrarlı bir finansal sistemin
varlığının sadece asgari sermaye yeterliliğinin sağlanması
ile olanaklı olmadığı Basel I’in uygulama sürecinde açık bir
şekilde görülmüştür. Minimum sermaye yeterliğini
sağlayan bankaların her zaman finansal performanslarının
çok iyi olmadığı, hatta bu tür bankaların iflasının da
engellenemediği geçmiş yıllarda yaşanan örneklerde
gözlemlenmiştir. Bu nedenle, düzenleyiciler tarafından
bankaların finansal sağlamlık ve istikrarın sürdürülebilir
olması, maruz kalınan risklerin tam ve doğru bir biçimde
hesaplanabilmesi için, aynı zamanda etkin bir denetim ve
gözetim sisteminin varlığının sağlanması ile piyasa
disiplininin etkinliğinin arttırılmasının da gerekli olduğu
anlaşılmıştır.
4
fffK=_~ëÉä=ff=pÉêã~óÉ=vÉíÉêäáğá
ròä~ş¼ë¼Ûå~=aìóìä~å=Üíáó~´
Basel II düzenlemeleri, bankacılık sisteminin temelde
yaptığı işin öneminin gerektirdiği bir sonuç olarak ortaya
çıkmıştır. Minimum banka sermaye yeterliği temeline
dayanan bu düzenlemeyi tam olarak kavramak için
mevcut sistemin işleyişini ve banka sermayesine ihtiyacın
temel nedeninin kısaca aktarılmasında yarar vardır.
Bankalar mevduat adı altında tasarruf sahiplerinden
topladığı fonları, kredi talep eden kişi ya da kurumlara
kullandıran finansal aracılardır. Bankaların ana faaliyet
konusu kredi vermektir. Kredi adı altında verdikleri fonları
vadesi dolduğu zaman anapara ve faizi ile birlikte tam
olarak tahsil etmeleri gereklidir ki tasarruf sahiplerine
vadesi dolan mevduatları faizi ile birlikte geri ödenebilsin.
Bankaların burada taşıdığı risk kredinin geri dönmemesi,
sorunlu kredilerin ortaya çıkması olasılığıdır. Bankanın
buradaki esas riski ise, başkasının parasını kullanarak
kredi vermiş olmaları ve zamanı geldiğinde kendi
yükümlülüklerini yerine getirememe olasılığıdır. Bu
durumun da bir ölçüde ortaya çıkması her zaman
muhtemeldir. İşte bankanın taşıdığı bu kredi riskini,
bununla birlikte, bankayı etkileyen piyasa riskini ve
faaliyetlerinin sürdürülmesi sırasında maruz kaldığı riskleri
karşılayabilmek, ödemelerini ve diğer yükümlülüklerini
yerine getirebilmek için kendisine ait kaynakların varlığı,
yani kendi sermayesinin bulunması gereklidir. Bankanın
problemli krediler ve taşıdığı diğer riskler karşısında
güvenli olabilmesi için yükümlükleri karşılığında
bulunduracakları sermayenin ne kadar olması gerektiği ve
bunun alt sınırının nasıl hesaplanacağı önem
kazanmaktadır.
Basel II düzenlemesi, bankacılık sisteminin güvenle ve
sağlıklı bir şekilde işletilebilmesi için ihtiyaç duyduğu
minimum sermayeyi ve bunun hesaplama sistemini
yeniden düzenlemiştir. Basel II bu anlamada, Basel I de
içerilmeyen bazı riskleri de kapsamına alarak daha
gelişmiş ve hassas bir uygulama alanı sunmaktadır.
Uygulamada, Basel I de mevcut olan asgari sermaye
yeterliği yeniden tanımlanarak içeriği yeniden
düzenlenmiştir.
Basel I bankacılık düzenlemelerinin bankaların finansal
yeterliğinin tek başına sağlayamadığının görülmesi ve
mali piyasalardaki hızlı değişim sürecine zamanla
düzenlemelerin yetersiz ve etkinsiz kalması yeni sermaye
yeterliği uzlaşısı olan Basel II standartlarının getirilmesini
gerekli hale getirmiştir. Üstelik son dönemlerde finansal
piyasalarda işlem gören enstrümanların çeşitlenmesi,
işlemlerin karmaşıklaşması ve sık sık yaşanan finansal
krizler yeni standartların oluşturulmasının geçerli
nedenlerini oluşturmuştur. Asya’da başlayan ve ardından
global bir hal alan krizin nedenleri arasında, bankacılık
sistemindeki regülasyonların yetersizliği ve kötü yönetim
gösterilmektedir. Basel II Sermaye Uzlaşısı’nda, global
krizden alınmış derslerin etkisiyle özellikle uluslararası
piyasalarda varlık gösteren büyük bankaların riske
duyarlılıkları artırılarak, kötü bankacılık uygulamaları
önlenmeye çalışılmaktadır.
Bu bağlamda Basel II Sermaye Yeterliği Uzlaşısı’nın
uygulanmasının temel nedenlerinin şu şekilde sıralamak
olanaklıdır;
•
•
•
•
•
•
•
Basel I asgari sermaye yeterliğinin bankanın
taşıdığı risklerin tamamını içermemesi,
Finansal sitemin yapısının değişmesi,
Finansal enstrümanların çeşitlenmesi,
Finansal işlemlerin karmaşıklaşması,
Teknolojinin etkisi,
Gelişmekte olan ülkelerde sık sık yaşanan
bankacılık krizleri,
Krizlerin global krizler haline dönüşme eğilimi.
Bütün bu sayılan nedenlerle sistemde mevcut olan
sorunların ve zorlukların çözümlenmesi öngörüsü ile Basel
II bankacılık düzenlemesi hazırlanmıştır. Basel Komitesi
tarafından Haziran 2004 yılında yapılan sayısal etki
çalışması ile son şekli verilen Basel II standartlarının esası
“Risk odaklı sermaye yeterliliği” temeline dayanmakta ve
etkin risk yönetimini koşul olarak getirmektedir. Yeni
düzenleme bankaların bulunduracakları asgari sermaye
tutarının bankanın maruz kalacağı riske göre
belirlenmesini öngörmektedir. Bu durumda bankaların
alacağı her türlü riskin hesaplamasına ayrı önem
yüklenmiştir. Bankaların ana faaliyet konusu olan
kredilendirme işleminden doğan riskler belirlenirken riske
göre kredi fiyatlaması temel alınmakta ve kredi talepleri
kredinin riskine göre değerlendirilmektir.
Geliştirilmiş sermaye yeterlik çerçevesi olan Basel II
düzenlemesi bankaların risk yönetimini daha iyi
gerçekleştirmelerini sağlamayı hedeflemektedir. Basel
II’nin, Basel I’ e göre bir dizi yenilik getirmesine rağmen,
Basel Temel İlkelerinden tamamen farklı bir oluşum
olmadığını da belirtmek gerekir.
5
fsK=_~ëÉä=ff=pÉêã~óÉ=ròä~ş¼ë¼Ûå¼å
†Éê´ÉîÉëá
Basel II’de etkin risk yönetiminin teşvik edilerek sağlam ve
istikrarlı bir finansal sistemin yapılandırılması için gerekli
unsurların bir araya getirilmesi önem taşımaktadır. Bu
amaçla Basel II, üç yapısal blok üzerine inşa edilmiştir.
Birinci yapısal blok asgari sermaye yükümlülüğünü, İkinci
yapısal blok denetim otoritesinin incelemesini, Üçüncü
yapısal blok ise piyasa disiplinini esas almaktadır (Şekil 2).
Kapsamına bakıldığında;
•
•
•
Birinci yapısal blok, nicel değerlendirme
yapılmasına olanak verir ve riske daha duyarlı
asgari sermaye şartlarının ortaya koyar.
İkinci yapısal blok, niteliksel değerlendirmenin yer
aldığı denetim otoritesinin incelenmesi sürecini
içerir.
Üçüncü yapısal blok, kamuya açıklama yapma
yoluyla “piyasa disiplininin” sağlanmasına
ilişkindir.
~K=jáåáãìã=pÉêã~óÉ=vÉíÉêäáäáğá
En kapsamlı bileşen olan birinci yapısal blokta sermaye
yeterliliği tanımlanmış ve sermaye yeterlilik rasyosunun
hesaplanması yer almıştır. Yeni düzenlemede mevcut
sermaye tanımı ve asgari sermaye yeterlilik oranının
minimum yüzde 8 olması koşulu, Basel I de olduğu gibi
aynı kalmıştır. Yeni uygulamada risk ağırlıklı kalemler
değişmiş, rasyonun hesaplanmasında formülün paydasına
kredi riski ve piyasa riskinin yanısıra operasyonel risk
eklenmiştir (Şekil 3). Öte yandan piyasa riskinin
hesaplanma mantığı aynı kalırken (standart yaklaşım ve
riske maruz değer (VaR) yaklaşımı), kredi riskinin
hesaplanmasına ilişkin bazı değişiklikler getirilerek daha
detaylı tanımlanmıştır.
Şekil 3. Basel II Sermaye Yeterliliği Rasyosu
Basel II Basel I’e göre bir çok yeniliği içermesine rağmen,
ilk düzenlemeden tamamen farklı değildir. Özellikle birinci
yapısal blokta bulunan ilkelerin bir kısmının ve ikinci
yapısal blokta yer alanların ise önemli bir kısmının Basel I
ve Basel II temel ilkeleri ile uyumlu olduğu görülmektedir.
Üçüncü yapısal blokta ise daha farklı bir çerçeve mevcut
olup, temel ilkelerle ortak yanı bulunmamaktadır.
Banka Sermaye Katsayısı
(minimum %8)
Toplam Sermaye
=
Risk Ağırlıklı Aktifler
Piyasa Riski (Kısmen değişti)
Kredi Riski (Büyük ölçüde değişti)
Operasyonel Risk (Yeni eklendi)
Şekil 2. Basel II Yapısal Bloklar
Birinci Yapısal Blok
Minimum Sermaye Yeterliği
İkinci Yapısal Blok
Denetim Otoritesinin İncelemesi
Üçüncü Yapısal Blok
Piyasa Disiplini
6
Bu yapısal blokta, minimum sermaye yeterliğinin
hesaplanabilmesi için kredi riski, piyasa riski ve
operasyonel riskin hesaplanması gereklidir. Bu
hesaplamalarda temelde iki yaklaşıma; standart veya içsel
derecelendirme/modeller yaklaşımlarına göre bankaların
sermaye yeterliliği hesaplamaları öngörülmüştür. Standart
yaklaşım, içsel yaklaşımlara göre uygulanması daha kolay
fakat, risklere karşı daha az duyarlı bir alternatiftir.
Risklerin belirlenmesinde dışsal derecelendirme notunu
temel alarak hesaplama yapar, daha az ayrıntı ve daha az
veri gerektirir. İçsel derecelendirme yaklaşımı ise, risklere
karşı daha duyarlı olmakla birlikte, standart yaklaşıma
göre daha karmaşıktır, geriye dönük daha fazla veri
ihtiyacı doğurur, uygulanması daha zordur ve teknik
destek gerektirir.
ÄK=pÉêã~óÉ=vÉíÉêäáäáğáåáå=aÉåÉíáãá
ÅK=máó~ë~=aáëáéäáåá
Sermaye yeterliğinin denetimini içeren ikinci yapısal blok,
denetim otoritesinin bankanın risk yönetim yaklaşımını
inceleme sürecini içermektedir. Bir anlamda
“güçlendirilmiş” denetim otoritesinin incelemesi sürecidir.
Bankanın sermaye yeterliliğinin değerlendirmesi, asgari
sermaye sınırının gerektiğinde yukarı çekilmesi, riskin
artması durumunda sermaye sınırı dışında diğer
önlemlerin alınmasının sağlanması temeline dayanır. Öte
yandan, bu süreçte bankanın iç kontrol sistemi, yönetsel
yapısı ve kurumsal yönetim ilkelerine uyumu açısından
denetiminin de yapılması ve bu alanlarda güçlendirici
önlemlerin alınması amaçlanmaktadır. Yeni düzenlemede
gözetim ve denetim süreci için çeşitli ilkeler belirlenmiştir.
Bu ilkeler; bankaların risk profillerine ve stratejilerine
uygun sermaye yeterliğini değerleyebilecekleri bir sürecin
varlığı, ihtiyati sermaye oranlarının denetimi, sermayenin
değerlendirilmesi, asgari sermaye yeterliği tutarı ile ilgili
yasal otoritelerinin talepleri ve buna ilişkin resmi
otoritelerce alınacak tedbirlerden oluşmaktadır. Belirlenen
ilkelerin uygulanabilmesi için aynı zamanda,
denetimcilerle bankalar arasında iletişimin sağlanmış
olması ve gerekli durumlarda teknik bilgilendirmelerin
yapılabilmesi de önem taşımaktadır.
Piyasa disiplini Basel II’de finansal istikrar açısından her
zaman hedeflenmesi gereken bir unsur olarak
görülmüştür. Piyasa disiplininin içeren üçüncü yapısal blok
birinci ve ikinci yapısal blokları tamamlayıcı olarak ortaya
konulmuştur. Bankaların risk profilleri, mevcut sermayesi
ve sermaye yeterliliği ile ilgili bilgi sahibi olmak ve
bankalar arasında standardize bilgiye dayalı karşılaştırma
yapabilmek için şeffaf bir yapının bulunması önemlidir.
Böylece piyasa katılımcıları, kamuya açıklanacak bilgiye
dayalı olarak alacakları kararlarda riske göre
değerlendirme yapma ve karar verme olanağına sahip
olacaklardır. Basel II’nin üçüncü ayağını oluşturan piyasa
disiplini ile amaçlanan bu şeffaflığın sürekli sağlanmasıdır.
Üçüncü Blokta, bankaların kamuoyuna hangi bilgileri ne
şekilde açıklayacakları, başka bir ifade ile, bankaların
kendi finansal durumlarını ilgili kesimlere ne şekilde rapor
edeceklerinin çerçevesi belirlenmiştir. Sermaye yapısı,
portföy yapısı ve riskler dikkate alınarak, şu bilgilerin
açıklanması istenmektedir.
•
•
•
•
•
•
•
Sermaye yeterliği,
Kredi riski,
Hisse senedi yatırımlarının riski,
Kredi riskini azaltma teknikleri,
Piyasa riski,
Menkul kıymetleştirme riski,
Faiz riski, vb.
Böylece kamuya açıklamak yoluyla sağlanacak piyasa
disiplini yoluyla bankaların mevcut finansal sağlamlığı
daha açık bir şekilde izlenebilecektir. Bunların bir sonucu
olarak, aynı zamanda Basel II sonrası finansal aracılık
fonksiyonunun etkinliğinin artması beklenen sonuçlardan
bir diğeridir.
7
sK=_~ëÉä=ffÛÇÉ=hêÉÇá=aÉğÉêäÉãÉëáI
dÉäÉåÉâëÉä=hêÉÇáäÉåÇáêãÉÇÉå
c~êâä¼ä¼âä~ê
Basel I de kredilendirme işlemi sonrası ortaya çıkan risk,
başka bir ifade ile kredinin sorunlu kredi haline dönüşme
olasılığı karşılığında bulundurulması istenen %8 asgari
sermaye yükümlülüğü sözkonusudur. Örneğin, 100.000
YTL kredi için bulundurulacak sermaye karşılığı 8.000 YTL
dir. Eğer bu kredi için ipotek alınmış ise, kredi karşılığında
bulundurulması gereken sermaye tutarı yarısı kadardır.
Alınan ipotek kredinin ödenmemesi riskini azaltmaya
yönelik olarak teminat oluşturmaktadır. Basel II de ise bu
tür bir kredi değerlemesi ve kredinin riski tamamen
krediyi kullanan firmanın kredibilitesi ile
ilişkilendirilmektedir. Bunun içinde Basel II düzenlemesinin
içerisinde yer alan farklı yöntemler kullanılır. Basel II aynı
zamanda kredinin bankanın toplam riskine olan etkisini
de dikkate alarak bir değerleme yapmaktadır.
Basel II esasında “etkin risk yönetimini” temel almaktadır.
Etkin risk yönetimi ise, “risk odaklı sermaye yönetimi” ve
“risk odaklı kredi fiyatlaması”na dayandırılmaktadır. Risk
odaklı değerleme, bankaların yaptıkları işlerde taşıdıkları
risklerin bankanın toplam riski üzerine etkisini dikkate alır.
Bankaların temel faaliyet konusu kredi vermek olduğu
için risk odaklı kredi fiyatlaması bankaların temel risk
belirleme alanı olarak önem taşımaktadır. Kredinin ikinci
tarafında işletmelerin olması nedeniyle, bankaların
taşıdıkları kredi riskinin hesaplanması yani risk odaklı
kredi fiyatlaması bankalarla kredi ilişkisi içinde olan bütün
işletmeleri, özelliklede Kobi’leri önemli ölçüde etkileyecek
bir uygulamadır.
Şekil 4. Basel I ve Basel II de Kredi Değerlemesi
Basel I
“Teminat Odaklı”
8
Basel II
“Risk Odaklı”
Basel II de yer alan kredi değerlemesi yaklaşımında, kredi
talepleri kredi riskine göre değerlendirilmektedir. Kredi
riski yeni düzenlemede öngörülen farklı yaklaşımlara
göre, değerlendirilmekle birlikte temelde, “firma
derecelendirme notu” ile belirlenmektedir.
Derecelendirme notu, firmanın finansal verileri yanında
firma faaliyetleri ve yönetimini de içeren bütün
göstergelerin birarada değerlendirilmesi sonucu tespit
edilmektedir. Banka açısından yüklenilen riskin
belirlenmesinde; tahsis edilen kredinin teminatı, vadesi,
para birimi vb. gibi faktörler belirleyici olmaktadır.
Temelde Basel II, kredi işleminin kendisinden kaynaklanan
riski ve kredi kullanan firmanın riskini bir arada
değerlemektedir. Bu değerleme sonrasında riske göre
kredi fiyatlaması yapılmakta, diğer bir ifade ile, firma riski
ve kredi riski doğrudan kredinin fiyatına yansıtılmaktadır.
Bu şekilde bankalar tahsis ettikleri kredi dolayısıyla
taşıyacakları riski fiyatlamaktadır. Kredi riskinin
hesaplanması ve fiyatlanması Basel II de son derece önem
taşımaktadır. Bankanın kredi verdiği firmanın riskinin
yüksek olması, doğal olarak, kendisinin maruz kaldığı riski
arttıracaktır. Böyle bir durumda banka, maruz kaldığı
kredi riski arttıkça, riske göre daha fazla sermaye
bulundurmak zorunluluğundadır. Bu kaybını da kredi
fiyatına yansıtarak kendisini koruyacaktır. Sonuçta
kredilendirmeden kaynaklanan firma ve kredi riski
maliyetin temel faktörü olarak kredi kararında da
belirleyici olacaktır.
Basel II de kredi değerlemesi ile ilgili yöntemlerin
temelinde firma derecelendirmesi yer almaktadır. Basel II
uygulaması ile birlikte, kredilendirmede sübjektif
değerlendirmelerden çok, objektif faktörlere dayanan
kriterlerin benimsenmesi sonucu, kredi sınıflandırma
sistemleri ve kredi risk ölçümünün çok daha homojen bir
yapıya kavuşmasının sağlanması beklenmektedir. Yeni
düzenleme bankalara, hem kredi riski hem de
operasyonel risk için çok daha geniş bir risk ölçme ve
yönetme esnekliği vermektedir. Böylece daha geniş bir
kapsamda sermayenin mevcut riske uyumlu hale
getirilmesi ile bankacılık sisteminin daha güvenilir ve daha
verimli bir yapıya kavuşması beklenmektedir. Öte yandan
bankaların kredi müşterilerinin sağlamlığı ve bu tür
müşterilerin kredi talep etmesi önem taşımaktadır. Daha
önce de sözü edildiği gibi, firmaların riskinin yüksek
olması bankaların kredi portföy riskini artırması nedeniyle
karşılığında ek sermaye bulundurmalarını gerektirecektir.
Bu durumda da bankalar riski yüksek firmalara kredi
vermek istemeyeceklerdir.
Burada vurgulanması gereken en önemli nokta, Basel II
düzenlemelerinin sadece bankaları ve bankacılık sistemini
etkileyen bir değişim olmadığıdır. Bu düzenleme bankaları
olduğu kadar bankalarla kredi ilişkisi içerisinde olan
firmaları büyük ölçüde etkileyecektir. Bu sürece sadece
bankalar değil, aynı zamanda, firmalarında hazırlıklı
olması gerekecektir.
9
sfK=hêÉÇá=oáëâáåáå=£ä´ΩãΩåÇÉ
v~âä~ş¼ãä~ê
Basel II’de bankaların kredi riskinin değerlemesinde temelde iki farklı yaklaşım kullanılacaktır. Bunlar;
•
Standart Yaklaşım (Standardized Approach-SA)
- Standart Yaklaşım
- Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım
•
İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım (Internal Ratings Based Approach-IRB)
- Temel İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım
- Gelişmiş İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım
Standart yaklaşım ile içsel derecelendirme yaklaşımı arasındaki en temek fark; standart yaklaşımın bankaların kredi riskinin
belirlenmesinde ve sermaye yükümlülüğünün belirlenmesinde dışsal derecelendirme notunu temel alarak derecelere göre
standart risk ağırlıklarının kullanmasını gerektirirken, içsel derecelendirme yaklaşımında kredi riskinin belirlenmesinde
bankanın kendi derecelendirme sistemini oluşturarak hesaplama yapmasıdır.
Tablo 1. Basel Komitesi’nin Önerdiği Risk Ölçüm Yaklaşımları
Risk Ölçüm Yöntemleri
Kredi Riski
Standart Yaklaşım
(Standardized Approach)
İçsel Derecelendirme Yaklaşımı
(Internal Ratings Based Approach-IRB)
Temel Yaklaşım
Piyasa Riski
Faaliyet Riski
(Operasyonel Risk)
Standart Yaklaşım
(Standardized Approach)
Gelişmiş Yaklaşım
İçsel Modeller Yaklaşımı
(Internal Models Approach)
Temel Gösterge Yaklaşımı
(Basic Indicator Approach)
İçsel Ölçüm Yaklaşımı
(Internal Measurement
Approach)
BIS
~K=pí~åÇ~êí=v~âä~ş¼ã
Basel II uygulaması ile birlikte bankalar tarafından verilen krediler karşılığında bulundurulması gereken sermaye miktarının
hesaplanmasında, ilk kategoride yer alan değerlendirme yöntemleri, “Standart Yaklaşım” ve “Basitleştirilmiş Standart
Yaklaşım” olmak üzere iki şekilde uygulanmaktadır. Standart yaklaşımda, kredi riskinin hesaplanması ve kredilendirme
işleminin yapılabilmesi için dışsal derecelendirme kuruluşlarının (External Credit Assesment Institutions-ECAI) verdiği
ratingler kullanılmaktadır (S&P, Moodys, Fitch vb.). Basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise, standart yaklaşımdan farklı
olarak, risk ağırlıklarını belirlenmesinde ihracat kredi kuruluşları (Export Credit Agencies-ECA) tarafından verilen notlar
kullanılmaktadır. Sonuçta her iki yöntem risk değerlemesinde tamamen dışsal kredi notunu esas almaktadır.
Standart yöntemde aynı zamanda şirketlere verilen borçların tamamı yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmakta, kredi
türevleri “risk azaltıcı araçlar” olarak risk yönetiminde değerlendirilememektedir (Tablo 2). Ayrıca bankalardan alacaklar için
sadece bir numaralı opsiyona izin verilmekte ve risk ağırlığı yüzde 0’dan yüzde 150’ye kadar değişmektedir.
10
Tablo 2. Hazine ve Merkez Bankası Kredileri için Risk Ağırlıkları
Varlıklar
Opsiyonlar
Hazine / Merkez
Bankalarına
Verilen Krediler
ECAI
Notuna
Göre
AAA/AA-
%0
A+/A-
BBB+/BBB-
%20
%50
BB+/B-
%100
B-‘nin Altı
%150
Derecesi Olmayan
%100
BIS
Hazine ve Merkez Bankalarına verilen kredilerin risk ağırlıkları diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilen krediler ve
bankalara verilen kredilerden faklı olabilmektedir. Burada riskin “0” olabilmesinde hazinenin ve kamunun güvencesi ön
plana çıkmakta ve risk ağırlıkları ulusal otoritelerin tercihlerine bırakılmaktadır Bankalara verilen kredilerde risk ağırlığı %20
ile %150 arasında kredi derecesine göre değişmektedir (Tablo 2, Tablo 3). Bunların yanısıra uluslararası finansal kuruluşlara
verilen kredilerin risk ağırlığı ise “0” olarak kabul edilmektedir.
Tablo 3. Kamu Kurumlarına Verilen Krediler için Risk Ağırlıkları
Varlıklar
Diğer Kamu
Kurum ve
Kuruluşlarına
Verilen Krediler
Opsiyonlar
Hazine
Benzeri
AAA/AA-
A+/A-
BBB+/BBB-
BB+/B-
B-‘nin Altı
Derecesi Olmayan
%0
%20
%50
%100
%150
%100
Opsiyon-1
%20
%50
%100
%100
%150
%100
Opsiyon-2
%20
%50
%50
%100
%150
%20
BIS
Risk ağırlıkları, bankaların verecekleri krediler karşılığında bulunduracakları sermaye tutarının hesaplanmasında
kullanılmaktadır. Maruz kalınan kredi riski bankanın aktiflerinin ve bilanço dışı kalemlerinin %20 ile %100 arasındaki
farkeden risk ağırlıkları ile çarpılması yoluyla bulunmaktadır (Tablo 4). Bu nedenle, risk ağırlıkları arttıkça bankalar verilen
kredi karşılığında daha fazla sermaye bulunduracaklardır. Bu durum bankaların sermaye maliyetlerine de yansıyacak ve
verilecek kredilerin maliyetini de etkileyecektir. Bu nedenle bankalar risk ağırlığı daha düşük olan kredileri kullandırmayı
tercih edecektir.
Tablo 4. Bankalara Verilen Krediler İçin Risk Ağırlıkları
Varlıklar
Bankalara
Verilen Krediler
Opsiyonlar
AAA/AA-
A+/A-
BBB+/BBB-
BB+/B-
B-‘nin Altı
Derecesi Olmayan
Opsiyon-1
%20
%50
%100
%100
%150
%100
Opsiyon-2
%20
%50
%50
%100
%150
%5x0
Ops.2 Kısa Vade
%20
%20
%20
%50
%150
%20
BIS
11
Tablo 5. Firma Kredilerinde Kullanılan Risk Ağırlıkları
Varlıklar
Şirketlere Verilen Krediler
AAA/AA-
A+/A-
BBB+/BBB-
B-‘nin Altı
Derecesi Olmayan
%20
%50
%100
%150
%100
Varlıklar
Risk Ağırlıkları
Perakende Krediler
%75
İkamet Amaçlı Gayrimenkul Kredileri
%35
Takipteki Alacaklar
Belli Koşullara göre
%50, %100 veya %150
BIS
Basel II standart yaklaşımda firmalara verilecek kredilerin
değerlemesi de dışsal derecelendirme kuruluşlarından
alınan notlara göre yapılmaktadır. Firmalara verilecek
kredilerin risk ağırlıları da alınan firma derecesine göre
%20 ile %150 arasında değişmektedir (Tablo 5). Basel II
burada kredileri ve firmaları kurumsal ve perakende
olmak üzere iki kategoriye ayırmıştır. Perakende firmalar,
bir bankadaki risk ağırlığı 1 milyon Euronun altında olan
firmalar, kurumsal firmaları ise, bir bankadaki riski 1
milyon Euronun üzerinde olan firmalar olarak
tanımlanmıştır.
Bu ayrım, kurumsal ve perakende kredilerin risk
ağırlıklarını belirlediği için, kredi maliyetlerinde de
belirleyici olmaktadır. Kurumsal bir firmaya verilen kredi
karşılığında %100 sermaye bulundurulması gerekirken,
perakende bir firma için bu %75 olarak belirlenmiştir.
Örneğin bir bankanın kurumsal bir firmaya verdiği Bin
YTL karşılığında bulunduracağı sermaye bunun tamamı
kadar, yani Bin YTL iken, aynı miktarda krediyi perakende
bir firmaya kullandırması durumda bulunduracağı
sermaye tutarı 750 YTL olacaktır. Bu durum bankanın
ayıracağı toplam sermaye tutarını, dolayısıyla bankanın
sermaye maliyetini etkileyerek, firma kredi fiyatının
belirlenmesine de yansıyacaktır.
Öte yandan, kredi karşılığında kullanılan teminatların türü
de risk ağırlığı üzerinde etki etmektedir. Eğer firma
ikamet amaçlı kullandığı bir gayrimenkulü teminat olarak
göstermişse risk ağırlığı %35’ kadar inebilmektedir.
Takipte olan krediler için ise bu ağırlık %150’ye
çıkabilmektedir.
12
ÄK=´ëÉä=aÉêÉÅÉäÉåÇáêãÉ=v~âä~ş¼ã¼
Temel İçsel Derecelendirmeye Dayanan Yaklaşım
(Foundation Internal Rating Based -IRB) ve Gelişmiş İçsel
Derecelendirmeye (Advanced Internal Rating Based)
Dayanan Yaklaşımı içeren ikinci kategori değerleme
yöntemleri, bankaların sermaye yükümlülüklerinin
hesaplanmasında bankanın bireysel ve kurumsal
müşterilerine verdikleri derecelendirme notlarını dikkate
alır. Bu nedenle de içsel derecelendirme yaklaşımı
bankaların, kendi içsel değerleme modellerini
oluşturmaları ve kendi veri setlerini kullanabilmelerine
olanak sağlayarak daha duyarlı bir risk belirleme olanağı
yaratır. Bu yöntemde bankalar riske karşı duyarlılığı daha
yüksek içsel değerlendirmelerine göre varlıklarına risk
ağırlığı saptayabilecekleri için sermaye karşılıklarının da
optimum seviyede ayrılacağı düşünülür. Bu yönüyle
yöntem, bankalar açısından standart yaklaşımdan daha
kapsamlı ve bankanın kendi karakteristiğini temsil eden
bir nitelik taşımaktadır.
İçsel derecelendirme yaklaşımında kredi riskinin tespitinde
banka kredi göstergelerini ve modelini üretir. Bu nedenle
daha kapsamlı bir modelleme ve daha ayrıntılı veri seti
gerektirir. İleri modelleme tekniklerinin kullanımını daha
çok uzmanlık gerektiren bir metoddur. Bunun yanı sıra,
içsel derecelendirme yaklaşımı bankalarda risk yönetimini
teşvik eden bir yapı sunar.
Şekil 5. İçsel Derecelendirme Yaklaşımı
Kredi Müşterisinin Riski
Beklenen Zarar
(EL)
=
Temerrüde
Düşme Olasılığı
(PD)
Beklenmeyen
Zarar
(EL)
İçsel derecelendirme yaklaşımında modelin
uygulanabilmesi için temel girdileri oluşturan göstergeler
şunlardır;
•
Temerrüt Olasılığı (Probabilty of Default -PD)
•
Temerrüt Halinde Kayıp (Loss Given Default -LGD)
•
Temerrüt Halindeki Risk Tutarı (Exposure at
Default –EAD)
•
Vade (Maturity -M)
Kredi İşlem Riski
x
Temerrüde
Düşmüş Kredide
Teminatlardan
Tahsil
Edilemeyen
Oran (LGD)
x
Temerrüt
Halindeki Risk
Bakiyesi (EAD)
Sermaye
Gereksinimi
Bu göstergeler bankanın kredi riskini hesaplamak için
kullanacağı risk ağırlığını belirlemekte kullanılmaktadır.
Temel içsel derecelendirme yaklaşımında banka
Temerrüde Düşme Olasılığını kendisi tahmin eder. Bu
modelde kullanılan Temerrüt Halinde Kayıp oranı ve
Temerrüt Halindeki Risk Tutarı ulusal gözetim otoritesince
veri olarak sunulmaktadır. Gelişmiş ya da ileri düzey içsel
derecelendirme yaklaşımında ise, banka Temerrüde
Düşme Olasılığı yanısıra Temerrüt Halinde Kayıp Oranı,
Temerrüt Halindeki Risk Tutarını ve Vadeyi kendisine ait
tarihsel verilere dayanarak belirlemektedir. Modelin
sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için bu verilerin
bankalar tarafından derlenmesi ve fonksiyonel hale
getirilmesi gereklidir. Modelin uygulanması 2006 yılı
sonundan itibaren belirlenen üç yıllık geçiş süresince
kısmen esnetilmekle birlikte, niteliğine bağlı olarak,
geçmişe dönük en az beş ya da yedi yıllık veriyi
gerektirmektedir. Öte yandan standart yaklaşımda olduğu
gibi içsel derecelendirme yaklaşımında da banka;
teminatlar, bilanço iç netleşme anlaşmaları, garantiler,
kredi türevleri vb. risk azaltıcı teknikleri
kullanabilmektedir.
13
sffK=oáëâáåáå=£ä´ΩãΩåÇÉ=qÉãÉä
^ä¼å~å=d∏ëíÉêÖÉäÉê
Basel II’de kredi riskinin ölçümü için öngörülen
yöntemlerin kullanılmasında iki farklı veri seti dikkate
alınmaktadır (Şekil 1).
•
•
Kredi borçlusunun kredi değerliliği
o Finansal veriler
- Mali tablolar
- Diğer finansal göstergeler
o Niteliksel veriler
- Yönetim ve ortaklara ilişkin bilgiler,
- Kurumsal yapısı, kurumsal yönetişim
- Ürün ve hizmetin niteliği
- Pazar payı, talep tahmini
- Faaliyet süresi, yaşı
Kredi işlem riski
- İşlemin türü, (kredinin türü)
- Kredinin teminatı, ve diğer garantiler
- Kredinin vadesi
- Kredi kullandırılacak para birimi
Bu iki temel risk göstergesi ayrı ayrı hesaplanmakta, bu
yolla maruz kalınan risk ve kredinin fiyatı
belirlenmektedir. Aslında Basel II’nin firmaları ilgilendiren
yönü bu özelliği ile daha iyi anlaşılmaktadır. Geleneksel
kredi değerlemesinde de önem taşıyan ve firmanın kredi
değerliğini etkileyen finansal verilerin sağlamlığı ve
finansal gücünü yansıtan göstergelerin varlığı kredi riskini
azaltacaktır. Yani, firmanın finansal tablolarından elde
edilen bilgiler ya da diğer finansal bilgilerine bakılarak ve
analiz edilerek kredi değerliliği konusunda büyük ölçüde
karar verilmesi sözkonusudur.
Basel II de ise finansal veriler (kantitatif) kadar, finansal
olmayan (kalitatif) veriler de dikkate alınmaktadır. Basel II
ile amaçlanan risk bazlı kredi fiyatlamasının
yapılabilmesinin firmaya ait kantitatif verilerin doğruluğu
ve analize elverişli olması ile doğrudan ilişkili olduğu
unutulmamalıdır. Öte yandan, Basel II ile kredinin işlem
riskinin de hesaplamalara dahil edildiği görülmektedir.
Bankanın maruz kalacağı riski belirleyen sadece firma ile
ilgili değil, kredinin niteliği ile de ilgili göstergelerdir.
Kredi riskinin tespitinde uygulanacak bütün yöntemlerde
önem taşıyan bu konu aynı zamanda uluslararası
raporlama sisteminin varlığına, finansal tabloların
denetimine ve kayıt dışılığa atıfta bulunmaktadır. Bu
nedenle Basel II süreci ile birlikte firmaların bilanço, gelir
tablosu, v.b finansal raporlarının içeriği ve doğruluğu
daha çok dikkate alınacak bir konu olacaktır.
Şekil 6. Basel II de Kredi Değerlemesi (Kredi Riskinin Tespiti)
Kredi
Müşterisinin Riski
• Finansal Veriler
- Mali Tablolar
+
• Niteliksel Veriler
- Kurumsal Yapı
- Yönetim&Ortaklar
- Firmanın Yaşı
- Ürün&Hizmet
- Pazar Payı
14
Kredi İşlem Riski
•
•
•
•
İşlemin Türü
Teminatı
Vade
Para birimi
15
sfffK=_~ëÉä=ff=aΩòÉåäÉãÉäÉêáåáå
cáêã~ä~ê~=bíâáäÉêá
Basel II bankacılık düzenlemesi olmakla birlikte, reel
sektörün fonlama olanakları üzerine doğrudan etki eden
ve bankalarla kredi ilişkisi içerisinde olan firmaların
yapılarını bir anlamda yeniden tanımlayan bir
düzenlemedir. Basel II uygulamasının firmalara
yansımasını şu şekilde sıralamak olanaklıdır,
•
•
•
•
•
•
•
•
Firmaların finansal raporlama sistemini
etkileyecek,
Firmalarda kayıt dışılığı azalmasını teşvik edecek,
Firmaların teminat yapısı değişecek,
Firmaların kredi riskinin azaltan faktörleri
farklılaştıracak,
Firmalarda risk yönetim kültürünü yerleşmesini
teşvik edecek,
Kalitatif verilerin önemi artacak,
Kurumsal yönetim uygulamalarının varlığı kredi
riskine yansıyacak,
Firmalar iyi derece “finansal not” alabilmeyi
hedefleyecek.
~Ko~éçêä~ã~=páëíÉãá=îÉ
h~ó¼íǼş¼ä¼â
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, Basel II ile amaçlanan risk
bazlı kredi fiyatlamasının yapılabilmesi, firmaya ait
kantitatif verilerin doğruluğu ve analize elverişli olması ile
doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, Basel II süreci ile birlikte
firmaların ve özellikle de küçük ve orta ölçekli işletmelerin
(KOBİ); bilanço, gelir tablosu, mizan vb. kayıtlarının içeriği
ve doğruluğu çok daha fazla önem taşımaktadır. Basel
II’nin kredi maliyetleri üzerindeki yansımaları aracılığıyla
işletmelerin kayıt düzenlerinin geliştirilmesi ve ticari
faaliyetlerinin kayıt altına alınmasında zorlayıcı bir unsur
olacağı beklenmektedir. Bu etkileşimin derecesi,
KOBİ’lerin bankacılık sisteminden sağladığı kaynakların
büyüklüğü ile doğru orantılı olacaktır. Bu noktada,
düzenlemenin firmaların finansal raporlama sistemlerini
iyileştirmelerine ve kayıt dışılığın önlenmesine yardımcı
olması beklenmektedir.
16
ÄK=qÉãáå~í=v~é¼ë¼
Basel II aynı zamanda teminat olarak kabul edilecek
varlıkları da yeniden düzenlemiştir. Eskiden risk azaltıcı
unsurlar ve teminat olarak kabul edilen değerler yeni
düzenlemede sayılmamıştır. Ortak kefaleti, grup şirketi
kefaleti, müşteri çek ve senetleri teminat gösterilebilecek
değerler arasında sayılmamış, başka bir ifade ile, risk
azaltıcı etki yaratmadıkları belirtilmiştir. Basel II
düzenlemesinde geçerli olacak teminatlar şu şekilde
sıralanmıştır;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Nakit, mevduat, mevduat sertifikası vb,
Altın,
Borçlanma senetleri (belirli şartları taşıyan),
Ana endeksteki hisse senetleri,
Yatırım fonları,
Ana Endeks dışında organize piyasalarda işlem
gören hisse senetleri,
Ana endeks dışında, organize piyasalarda işlem
gören hisse senetlerini içeren fonlar,
Taşınmaz mal ipoteği,
Belirli şartları taşıyan garanti (A- ve üzeri ratinge
sahip firmalar, tüm kamu ve banka garantileri) ve
kredi türevleri.
Basel II standart yöntemde herhangi bir teminatın
bulunmadığı durumda krediler için uygulanacak risk
ağırlığı % 100’dür. Öte yandan perakende ve kurumsal
portföy tanımının dışında ipotek karşılığı kullandırılan
kredilerde, eğer ipotek konusu gayrimenkul ikamet
amaçlı kullanılıyorsa bu durumda, kullandırılacak kredi
%35 risk ağırlığı ile değerlendirilmektedir. Ticari amaçlı
kullanılan gayrimenkul ipoteklerinde risk ağırlığı ise
%100 olarak belirlenmiştir. Ancak belli koşulların
sağlanması halinde bu oranın %50’ye kadar inebileceği
belirtilmektedir.
ÅK=oáëâ=v∏åÉíáã=hΩäíΩêΩ
Firmaların kredi derecelendirme firmalarından ya da
bankalardan iyi kredi notu alabilmeleri aynı zamanda
risklerini iyi yönetmeleri ile doğru orantılıdır. Firmaların
finansal performansı artık sadece kar ya da zarara, yani
faaliyet sonucuna bağlı olarak değil, hangi risk düzeyinde
ne kadar performans gösterdiğine ve risklerini yönetip
yönetemediğine bakılarak değerlendirilmektedir. Bu
açıdan bakıldığında, firmalar sadece kar odaklı değil,
taşıdıkları riskin farkında olarak hareket etmek ve o
ölçüde bir başarı hedeflemek durumundadır. Bu da, bir
risk yönetimi anlayışının varlığını ve risk yönetim
sisteminin iyi yapılandırılmış olmasını gerektirmektedir.
Aynı zamanda, firmanın karşılaşacağı finansal sıkıntıları ve
krizleri daha kolay atlatmasını sağlaması açısından da
önem taşımaktadır. Risk yönetim anlayışının yerleşmiş
olması ve iyi bir risk yönetim sisteminin varlığı, risklerin
tespit edilerek tanımlanabilmesini ve en önemlisi de
risklerin yönetilmesini sağlamaktadır.
ÇK=hìêìãë~ä=v∏åÉíáã=îÉ=h~äáí~íáÑ
d∏ëíÉêÖÉäÉê
Kurumsal Yönetim (Corporate Governance), Basel II
sonrası kredi değerlendirmede öne çıkan bir diğer
konudur. Kurumsal yönetim, firmalardaki yönetim ve
kontrol sisteminin firmanın etkinliğini artırıcı, “şeffaf”,
“sorumlu”, “adil” ve “hesap verebilir” nitelikte olmasını
ifade eder. Firmaların iyi yönetilmesi ve denetlenmesini
sağlamayı ve tüm paydaşların çıkarlarının sorumlu ve adil
bir şekilde gözetilmesini hedefler. İyi kurumsal yönetim
uygulamalarına sahip firmalar tüm menfaat sahiplerine
(stakeholder) güven verir.
Kurumsal yönetim uygulamalarının başarısı firmanın
performansına yansıyarak kredi değerlemesini de
etkilemektedir. Kurumsal yönetim uygulamalarının
yetersiz olması ise, kredi kalitesini negatif yönde
etkilemekte ve firmanın kredi maliyetini arttırmaktadır.
Kredi derecelendirme notunun hesaplamasında firmaların
kurumsal yönetim uygulamalarının kalitesinin ne zaman
ve ne şekilde kredi kalitesini ve dolayısıyla kredi notunu
etkilediği belirlenmektedir.
Kurumsal yönetim uygulamalarında temel olan gösterge
faktörler şu şekilde sıralanabilir;
•
•
•
•
•
•
•
•
Yönetim kurulunun etkinliği, niteliği ve
bağımsızlığı,
Bağlı ortaklıklarla yapılan işlemler,
Uluslararası raporlama standartlarına uyum ve
açıklama,
Denetim sürecinin gözetimi,
İç denetim sisteminin varlığı,
Kurul üyesi ve üst düzey yöneticiler için şirkete
ortaklık hakkı,
Personel politikasının varlığı,
Şirketin sahiplik yapısı (hakim hissedar
kontrolündeki şirketler, holding şirketler).
Firmaların bu temel göstergelerle ilgili performanslarının
derece notuna yansıtılarak kredi maliyetlerini düşürmeleri
olanağı bulunmaktadır. Güçlü kurumsal yönetim kredi
geri dönüşlerinde artışı sağlamakta, zayıf kurumsal
yönetim uygulamasının ise, firmanın nakit akışını ve
varlıklarını değerini azaltan etkide bulunduğu
düşünülmektedir.
ÉK=aÉêÉÅÉäÉåÇáêãÉåáå=dÉêÉâäÉêá
Derecelendirme, Basel II de kredi değerlemesinin temelini
oluşturmaktadır. Firmalar iyi bir derece notu alabilmek
için çaba gösterecek ve bunu sağlamak için hangi
yönlerini güçlendireceklerine odaklanacaklardır. Bu durum
aynı zamanda, süreklilik içermesi nedeniyle firmayı
disipline edecek ve geliştirecek bir etki yaratacaktır. İyi
derece notu alabilmek, firmanın finansal yapısının
sağlamlığına bağlı olduğu kadar, aynı zamanda yönetim
performansı ve kurumsal yönetim uygulamalarının
varlığına da bağlıdır. Bu durum firmaların her iki açıdan
da zayıflıklarının üzerine gitmesinde bir faktör olacaktır.
Derecelendirmede etken olan finansal kriterlerden
firmanın notunu en fazla etkileyen göstergeler; firmanın
borçluluk durumu, karlılık durumu, borç, alacak, stok
devir hızları ve satışlarındaki gelişim olarak sıralanabilir.
Finansal olmayan kriterler arasında ise; içinde bulunulan
iş kolundaki deneyim, hakim ortağın niteliği ile ilgili
bilgiler, üst yönetimin profesyonelliği, pazar payı, satın
alma ve satış koşulları, ürünün kalitesi sayılabilir.
Derecelendirmede aynı zamanda firma performansının
sürdürülebilirliği ön plana çıkarmakta, karların
sürekliliğinin sağlanabilmesine, kurumsal bir yapının
varlığına önem verilmektedir. İyi bir performans, firmanın
finansal, yönetsel ve diğer niteliksel göstergelerinin
birlikte değerlendirilmesini gerektirir ve bunlarla doğru
orantılıdır. Yukarıda sözü edilen, etkin risk yönetiminin
varlığı, kurumsal yönetim uygulamaları, raporlama
sisteminin iyileştirilmesi, teminat yapısının
kuvvetlendirilmesi daha yüksek bir derece almak için de
temel faktörleri oluşturmaktadır.
17
fuK=_~ëÉä=ffÛåáå=bâçåçãáóÉ=
îÉ=cáå~åë=páëíÉãáåÉ=v~åë¼ã~ä~ê¼
Basel II düzenlemelerinin ve uygulanmasının özellikle
gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerine olumlu
yansıyacağına ilişkin görüş birliği mevcuttur.
Basel II Bankacılık Uzlaşısı gelişmekte olan ülkelerin
bankacılık sistemini daha istikrarlı hale getirmeyi
amaçlayan bir düzenlemedir. Düzenlemenin temelinde
yer alan piyasa disiplini, finansal istikrarın sağlanması ve
sürdürülebilirliği açısından önemli bir unsurdur. Bu
anlamda sistemin işleyişini disipline ederek bankaların
aşırı risk alma eğilimlerinin engellenmesi, dolayısıyla
finansal sistemin daha kontrollü işleyişinin sağlanması
amaçlanmaktadır. Aynı zamanda, daha sağlıklı bir
bankacılık sistemi, dolayısıyla finansal sistem altyapısı ve
etkin bir denetim mekanizması oluşturarak, finansal
krizlerin ortaya çıkmasının engellemesi beklenmektedir.
Basel II aynı zamanda sürekli denetim sistemi üzerine
yapılandırılmış bir uygulamadır. Bu durumun özellikle
gelişmekte olan ülke ekonomilerinin istikrarının
sağlanması için çok önemli bir avantaj olacağı açıktır.
Finansal sistemin yapısı ve işleyişi ile ilgili piyasadaki
aktörlerin ve yatırımcıların doğru, tam ve zamanında
bilgilendirilmesi de önem taşımaktadır. Bankaların
taşıdıkları riskler, sermaye yeterlikleri, mali bünyelerinin
sağlamlığı ile ilgili standart ve karşılaştırılabilir bilgilerin
varlığı finansal sistemin şeffaflığını arttırarak, doğru
değerlendirmelerin yapılmasını ve sağlıklı kararlar
alınmasını sağlayacaktır. Bu da yine finansal ve ekonomik
sistemin bütününe olumlu etki sağlayacaktır.
Sistemin işleyişi aynı zamanda, bankaların sağlıklı bilgi
altyapısı ve veri setine sahip olmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu durumun, ekonomide gerek reel sektör ile ilgili,
gerekse bankacılık sisteminin kendisi ile ilgili sağlıklı veri
envanterinin oluşturulması ve daha etkin kontrole olanak
sağlaması beklenmektedir. Basel II’de kredi riskinin tespiti
ve operasyonel risk ölçümlerinde geriye dönük veri
derleme ve saklama önem taşımaktadır. Uygulama,
bankaların bilgi işlem altyapısı ve risk yönetimi
süreçlerinin gerektirdiği organizasyonel ve kurumsal
düzenlemelerin yapılmasını da kaçınılmaz kılmaktadır.
Basel II’de bankaların firmaları kredilendirme metotlarının
değişmiş olması, firmaların finansal sağlamlığının daha
fazla önemsenmesini gerektirmektedir. Yeni uygulama ile
bankalar kredi verecekleri firmaların derecelendirme
firmalarından aldıkları nota ya da kendi
derecelendirmelerine göre kredi kararı vereceklerdir. Daha
iyi derece notu alabilmek ve daha uygun koşullarda kredi
sağlamak için reel sektörün finansal yapısını iyileştirmeye
yönelik performans göstermesi beklenmektedir. Öte
yandan, firmaların aldığı kredi derecelerinin aynı zamanda
yatırımcıların ve diğer ilgililerinde firma hakkında sağlıklı
kararlar alabilmelerinde yardımcı olması beklenmektedir.
Bu sonucun ekonominin dinamiklerine olumlu
yansımalarının olacağı ve daha sağlıklı bir reel sektör
yapısının sağlanmasını destekleyeceği açıktır.
Şekil 7. Basel II Uygulamasının Ekonomiye ve Finans Sistemine Yansıması
Yüksek Rating
18
Düşük Temerrüt
Daha Güçlü Şirket
(Reel Sektör)
Daha Güçlü Banka
(Finans Kesimi)
Gerek bankacılık sistemi ve genel finansal sistem
üzerindeki etkisi, gerekse reel sektöre yansımaları
açısından bakıldığında, Basel II’nin orta ve uzun vadede
ülke ekonomilerinde yaratacağı etkinin global ekonomide
bir istikrar ve kontrol unsuru olma fonksiyonu icra etmesi
beklenmektedir. Bununla birlikte, beklenen bu olumlu
yansımaların yanı sıra yeni düzenleme ile getirilen bazı
değişikliklerin bir kısım dezavantajlar yaratması da söz
konusudur. Basel II’nin uluslararası bir düzenleme olması
ve global bir etki yaratması beklentisi, aslında bu sistemin
yaratacağı sorunların devresel hareketlerin etkisi ile daha
büyük olması sonucunu getirebilecektir. Ekonomik dalga
boyutlarının büyük olmasının ekonomide ciddi büyüme
ve küçülme hareketleri yaratabileceği düşünülmektedir.
Hatta, Basel II’nin bankaları homojen hale getirmesi ve
finansal sistem içerisinde bütün bankaların benzer
hareket etme eğilimlerinin krizlerin etkisini artırıcı
olabileceği de öngörülmektedir.
Öte yandan, Basel II ile getirilen önemli değişikliklerden
birisi de, Basel I’de var olan OECD ülkeleri için uygulanan
“kulüp kuralı”nın (clup rule) artık uygulanmayacak olması
ve bunun getireceği sonuçlardır. Kulüp kuralına göre,
OECD üyesi ülkeler uluslararası borçlanmalarında “0” risk
ağırlığı taşımakta ve uluslararası piyasalarda bankaların
taşıdıkları risk ise %20 olarak hesaplanmaktaydı. Kulüp
kuralı uygulamasının sona ermesi ile birlikte, OECD üyesi
olarak “0” risk ağırlığına sahip olan düşük kredi
derecesine sahip gelişmekte olan ülke ve bankalardan
alacakların risk ağırlığı %100’e kadar çıkabilecektir. OECD
üyesi olmayan ve %100 risk grubunda kabul edilen bazı
ülkelerin risk ağırlığı ise aldıkları dereceye göre çok daha
düşük olabilecektir. Bu durumda uluslararası piyasada da
daha rekabetçi bir yapı ortaya çıkacak, yüksek derece
alabilmek ise ciddi bir avantaj sağlayacaktır. Gelişmekte
olan ülkeler artık kulüp kuralının uygulanmayacak olması,
yani OECD üyeliğinin etkisinin ortadan kalması, ile bu
değişimden mevcut duruma göre daha fazla
etkilenecektir.
Tablo 6. Basel II Uygulama Takvimi
Ağustos 2007
Basel I ile birlikte
Basel II
hesaplamalarının
da yapılmaya
başlanması
(standart yaklaşım
paralel uygulama)
Ocak 2008
Ocak 2009
Basel II
hükümlerinin
yürürlüğe girmesi
(standart
yaklaşım)
Gelişmiş İçsel
Derecelendirme
Yaklaşımlarına
izin verilmesi ve
bankalar
tarafından
uygulamaya
başlanması
Bu uygulamanın diğer bir yönü ise, bankaların artık
uluslararası piyasadan maksimum %20 risk ağırlığı ile
borçlanma olanağının kalkması ile birlikte daha yüksek
maliyetlerle borçlanmaları, bu durumun kendilerinin
taşıdığı riski arttırarak, yurt içinde kullandıracakları
kredilerin maliyetine yansıyacak olmasıdır. Bu durumda
reel sektör için ortaya çıkacak bir diğer maliyet artışı
bankaların kendisinden kaynaklanan bir nedenle
oluşacaktır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde taşınan
risklerin yüksek olmasının bu ülkelere olan sermaye
akımını azaltıcı bir etki yaratabileceği de beklenmektedir.
Öte yandan, BDDK’nın 2003 tarihli bankacılık verilerini
temel alarak yaptığı Basel II Sayısal Etki Çalışması’nın
sonuçlarına bakıldığında ekonomi ve finans sistemi
açısından şu tespitlerin yapıldığını görüyoruz;
•
Basel II Standart yaklaşımın Basel I’e oranla riske
daha duyarlı yapısı nedeniyle bankalar için ek
sermaye gereksinimi ortaya çıkabilecek,
•
Bankalar, kredi verirken daha seçici davranacağı
için kısa vadede kredi hacimlerinde daralma söz
konusu olabilecek,
•
Bankacılık sistemi için sağlıklı ve detaylı veri elde
etmek daha önemli hale gelecek,
•
Bankalar, risk yaratıcı işlemleri yaparken, riski
azaltacak teminatlara ilişkin politikalarını yeniden
düzenleme yoluna gidebileceklerdir.
Basel II düzenlemeleri Ocak 2008 itibariyle bütün
bankacılık kesiminde uygulanmaya başlayacaktır. Bunun
öncesinde ise, Ağustos 2007 tarihinde Basel I ile paralel
uygulama başlatılacaktır. İlk uygulaması dışsal
derecelendirmeye dayanan standart yöntem ile
başlayacak olup, Ocak 2009 itibariyle de gelişmiş yöntem
artık uygulanmaya başlanacaktır. Türkiye esasında tavsiye
niteliğinde olan Basel Komite’sinin kararlarını uygulamayı
taahhüt etmiş ve belirlenen takvim çerçevesinde de
hayata geçirmek durumundadır. Kalan kısa zaman
sürecinde ekonominin bütün ilgili kesimlerinin bunun
içine gereken çalışmaları süratle tamamlamaları
uygulamanın başarısı ve tarafların ortak yarar
sağlayabilmeleri için kaçınılmazdır. Bununla birlikte, bu
uygulamanın durağan olmadığı ve sürekli değişimi ve
gelişimi öngördüğü de unutulmamalıdır.
19
uK=aÉğÉêäÉåÇáêãÉ
Basel II düzenlemeleri sadece bankaları ve bankacılık
sistemini etkileyen bir değişim süreci değil, bankalarla
kredi ilişkisi içerisinde olan bütün firmaları etkileyecek
olan ve genel ekonomi ve finans sistemine önemli
yansımaları olması beklenen bir uygulamadır. İlgili
kesimler için bu düzenlemeden beklenen olumlu etkiler
şunlardır;
•
•
•
•
•
•
•
•
Finansal sistemdeki kırılganlığın azaltılması ve
finansal krizlerin önlenmesinin sağlanması,
Finansal istikrarın sağlanmasın yardımcı olması,
Bankacılık sistemini kurumsal yapısının
iyileştirilmesi,
Reel sektörün disipline edilerek daha sağlıklı bir
finansal yapıya kavuşturulmasının sağlanması,
Kurumsal yönetim anlayışının yerleşmesinin
sağlanması,
Risk yönetim kültürü ve etkin risk yönetim
anlayışının yerleşmesini teşvik etmesi,
Kayıt dışı ekonominin azalmasına yardımcı olması,
Ekonomide reel sektör veri envanterinin
oluşmasına yardımcı olması.
Bu faydaların elde edilebilmesi, düzenlemeye hazır olmak
ve uygulamanın gerektiği gibi yapılması ile ilişkilidir. Bu
sürece sadece bankaların değil, aynı zamanda,
firmalarında hazırlıklı olması gerekecektir. Ülkemizde
Basel II bankacılık düzenlemelerinin uygulanması için
geçen hazırlık aşamasında ilgili taraflarca önemli mesafe
katedilmiştir. Bununla birlikte, yapılması gereken hala son
derece önemli işler bulunmaktadır. Konun başlıca
tarafları,
•
•
•
•
Bankalar (Finans Kesimi),
Firmalar (Reel Sektör),
Düzenleyici ve denetleyici kurumlar (Hukuki
Otorite) ve
Derecelendirme kuruluşlarıdır.
Ekonomi ve finans geçmişimize bakıldığında, ekonominin
ve finans sisteminin önemli bir etki alanını oluşturan bu
kesimlerin fonksiyonlarını başarılı bir şekilde icra
edememelerinin olumsuz sonuçlarını sık sık ve acı bir
şekilde tecrübe ettiğimiz görülmektedir. Kaldı ki, artık
sorunları sadece ülke sınırları içerisinde düşünmek ve
sınırlandırmak da artık olanaklı değildir. Özünde,
uluslararası düzenlemelerin de amacı, sorunların sınırların
ötesine taşınmasının getirdiği zarardan mevcut düzeni ve
sistemi koruyabilmek, global krizlerin ve sorunların
yaşanmasını engellemektir.
20
Öte yandan, Türkiye tavsiye niteliğinde olan bu
düzenlemeye uyacağını ve bunun getirdiği koşulları
sağlayacağını taahhüt etmiştir. Bu bir anlamda mevcut
bankacılık sisteminin tam anlamıyla uluslararası bir kimlik
kazanmasının ifadesidir. Elbette bu sistemin gereklerinin
tam olarak yerine getirilmesi ile olanaklı olacaktır. Bunun
yapılması ile Türk bankacılık sisteminin daha çok disipline
olacağı ve aynı zamanda reel sektöründe bu uygulamanın
gereklerini yerine getirerek finansal sağlamlığının artacağı
kuvvetli beklentiler arasındadır.
Konunun hangi açısından bakarsak bakalım, bu
düzenlemenin artık kaçınılmaz olarak kapımızda olduğu
açıktır. Üstelik gerekli koşulların sağlanmasının reel sektör
ve bankacılık kesimi için önemli yararlar sağlayacağı da
ortak görüştür. Burada yanıtlanması gereken sorular: Bu
sürece hazır mıyız? Bu sürece hazırlık için neler, ne şekilde
yapılmalıdır? Sürece süratle hazırlanmaya çalıştığımız bir
geçek olmakla birlikte, henüz bütün tarafların hazır
olmadığını da kabul etmek durumundayız.
Bankacılık kesimi ve düzenleyici otorite bu konuda en
hızlı ve disiplinli hareket eden kesim olmuştur. Bankalar
gerekli hazırlıkları nitelikli ekipleri ve personel ile uzun ve
sistemli çalışmalar sonrasında büyük ölçüde
tamamlamışlardır. Bu süreçte gerekli bilgi, teknoloji ve
danışmanlık desteğinden etkin bir şekilde yararlanarak
önemli mesafe katetmişlerdir. Öte yandan, bankalarla en
yakın ilişki içerisinde olan ve düzenlemeden etkilenecek
en önemli taraf olan reel sektör için bunu bu kadar rahat
söylemek olanaklı değildir. Sistemin sağlıklı olarak
işletilebilmesi için bankaların buna tek başlarına hazır
olmaları elbette yeterli değildir. Zira, kurdukları etkin
sistemin aktörleri olan taraflardan bağımsız olarak
performanslarını arttırmaları ve başarılı olmaları
beklenemez.
Bütün bunlar gösteriyor ki; Basel II ilgili tarafların birlikte
hareket edeceği ve birlikte hazırlanması gereken bir
düzenlemedir. Bankaların bu sürece reel sektörün de
hazırlamasını sağlamak ve bilgilendirmek için göstereceği
gayret ve çaba, kredi müşterisi olarak karşısına gelecek
firmaların güvenirliğini arttırmak açısından önem
taşımakta, başka bir ifade ile maruz kalacakları kredi
risklerini azaltmalarında yardımcı olmaktadır. Sonuçta
amaç, bütün taraflarla birlikte ortak yarar sağlamaktır.
oÉÑÉê~åëä~ê
Aras, G, T. Kurt (2007), “Efficiency and Risk Analysis
of Turkish Banking Industry with using Data
Envelopment Analysis”, Yapı Kredi Economic Review.
Aras, G. (2006), “Basel II’nin KOBİ’ler Üzerine
Etkileri”, Çözüm Matbaası, İstanbul 2006
Aras, G, A.Muslumov, C.Özyıldırım (2005),
“Macroeconomic Stabilization Programs and
Financial Performance of Small and Medium Sized
Enterprises ın Turkey”, Journal of International
Business and Entrepreneurship, Vol. 1 No 11, January.
Berk, Niyazi, G. Aras (2004), “Ticari Bankaların Kredi
Riskini Etkileyen Temel Faktörler: 1992-2003 Dönemi
Türk Bankacılık Sistemi Analizi” Uluslararası Finans
Sempozyumu İstanbul, Yayınlanmış Tebliğ, SPK Yayınları
BDDK (2004), “Basel II Sayısal Etki Çalışması (QIS-TR)
Değerlendirme Raporu”
BIS (2004), ”International Convergence of Capital
Measurement and Capital Standarts”, June
BIS Publications (2000), “History of the Basel
Committee and Its Membership”, February.
Aras, G, A. Muslumov (2004), “Kredi Piyasalarında
Asimetrik Bilgi ve Bankacılık Sistemi Üzerindeki
Etkileri” İşletme İktisat Finans Dergisi, Yıl 19, Sayı 222,
Eylül 2004.
Aras, G. (2002), "Türk KOBİ'lerinin Küreselleşme
Sürecinde Yeni Rolleri ve Sorunları" Friedrich Ebert
Vakfı, İstanbul.
BIS (2001), "The New Basel Capital Accord", January
BIS (2003), “Yeni Uzlaşısının Sınır ötesi
Uygulamasına İlişkin Üst Düzey Prensipler”, BDDK
TBB Basel II Çalışma Raporları (2006), TBB Bankacılar
Dergisi Özel Sayı.
Aras, G., A.Muslumov (2002), “The Effects of The
Macroeconomic Forces on The Performance of
SME’s in Turkey”, SME's in a Global Economy
International Conference, University of Wollongong,
Wollongong, Australia.
Aras, G. (1996), “Ticari Bankalarda Kredi
Portföyünün Yönetimi”, SPK Yayınları, Yayın No:30,
Ankara.
TBB Araştırma Gurubu Raporu (2004), “Risk Yönetimi
ve Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri”
TBB Araştırma Grubu Raporu (2002), “Basel Komite
Yeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi”
Yayla, M., Y. T.Kaya (2005), “Basel II, Ekonomik
Yansımaları ve Geçiş Süreci” BDDK ARD Çalışma
Raporları 3.
Söz konusu materyaller ile içeriğindeki bilgiler, Deloitte Türkiye tarafından sağlanmaktadır ve belirli bir konunun veya konuların çok geniş kapsamlı bir şekilde ele
alınmasından ziyade genel çerçevede bilgi vermek amacını taşımaktadır.
Buna uygun şekilde, bu materyallerdeki bilgilerin amacı, muhasebe, vergi, yatırım, danışmanlık alanlarında veya diğer türlü profesyonel bağlamda tavsiye veya hizmet
sunmak değildir. Bilgileri kişisel finansal veya ticari kararlarınızda yegane temel olarak kullanmaktan ziyade, konusuna hakim profesyonel bir danışmana başvurmanız
tavsiye edilir.
Bu materyaller ile içeriğindeki bilgiler, oldukları şekliyle sunulmaktadır ve Deloitte Türkiye, bunlarla ilgili sarih veya zımni bir beyan ve garantide bulunmamaktadır.
Yukarıdakileri sınırlamaksızın, Deloitte Türkiye, söz konusu materyal ve içeriğindeki bilgilerin hata içermediğine veya belirli performans ve kalite kriterlerini karşıladığına
dair bir güvence vermemektedir.
Deloitte Türkiye, satılabilirlik, mülkiyet, belirli bir amaca uygunluk, ihlale sebebiyet vermeme, uyumluluk, güvenlik ve doğruluk konularındaki garantiler de dahil olmak
üzere her türlü zımni garantiden burada feragat etmektedir.
Materyalleri ve içeriğindeki bilgileri kullanımınız sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü risk tarafınıza aittir ve bu kullanımdan kaynaklanan her türlü zarara dair risk ve
sorumluluğu tamamen tarafınızca üstlenilmektedir. Deloitte Türkiye, söz konusu kullanımdan dolayı, (ihmalkarlık kaynaklı olanlar da dahil olmak üzere) sözleşmeyle ilgili
bir dava, kanunlar veya haksız fiilden doğan her türlü özel, dolaylı veya arızi zararlardan ve cezai tazminattan dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm Deloitte Türkiye raporlarına
www.deloitte.com.tr, www.verginet.net,
www.denetimnet.net adreslerinden
ulaşabilirsiniz.
Daha fazla bilgi için:
Deloitte & Touche Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.
Sun Plaza
Dereboyu Sok. No:24
34398 Maslak, stanbul
Tel: +90 (212) 366 60 00
Fax: +90 (212) 366 60 20
Armada ş Merkezi
A Blok, Kat:7 No:8
06510 Söğütözü, Ankara
Tel: +90 (312) 295 47 00
Fax: +90 (312) 295 47 47
D-T Kurumsal Risk ve Bilgi Teknolojileri
Danışmanlık Hizmetleri Ticaret A.Ş.
Sun Plaza
Dereboyu Sok. No:24
34398 Maslak, stanbul
Tel : 90 (212) 366 60 00
Fax : 90 (212) 366 60 25
Armada ş Merkezi
A Blok, Kat:7 No:8
06510 Söğütözü, Ankara
Tel: +90 (312) 295 47 00
Fax: +90 (312) 295 47 47
www.deloitte.com.tr
www.verginet.net
www.denetimnet.net
Deloitte, sviçre mevzuatına göre kurulmuş olan Deloitte Touche Tohmatsu, üye firmaları ve bunların
bağlı ortaklık ve iştiraklerini tek tek veya topluca tanımlar. Deloitte Touche Tohmatsu mükemmelliğe
adanmış profesyonel hizmetler sunmayı hedefleyen üye firmalardan oluşan bir organizasyondur.
Müşteri memnuniyetine odaklı profesyonel hizmetler yaklaşık 140 ülkede global bir strateji ile yerel
olarak sunulmaktadır. Üye firmalarımız ve iştirakleri, denetim, vergi, danışmanlık ve kurumsal
finansman alanlarında, 150,000 çalışanın oluşturduğu büyük bilgi birikimi ve tecrübeye sürekli erişim
olanağı içerisinde, ilgili profesyonel hizmetleri sunmaktadırlar. Müşterilerimiz arasında dünyanın en
büyük şirketlerinin yüzde 80'inden fazlası, bir çok büyük ulusal kuruluş, devlet kuruluşları, yerel
şirketler ve hızlı büyüyen global firmalar yer almaktadır. Sunduğumuz hizmetler, sviçre'de kurulu
Deloitte Touche Tohmatsu tarafından değil, üye firmalar, bağlı ortaklıklar ve iştirakleri tarafından
sunulmaktadır. Yasal veya diğer nedenlerle, bazı üye firmalar, söz konusu profesyonel hizmetlerin
tamamını aynı anda sunamayabilirler.
Deloitte Touche Tohmatsu, sviçre mevzuatına göre kurulmuş bir firma olup, Deloitte Touche Tohmatsu
ya da üye firmalar diğer üye firmaların eylem ve yükümlülüklerinden sorumlu tutulamaz. Her bir üye
firma, “Deloitte”, "Deloitte & Touche", "Deloitte Touche Tohmatsu" ve benzeri isimler altında faaliyet
gösteren ayrı ve bağımsız birer tüzel kişiliktir.
Tasarım AEN tarafından yapılmıştır.
©2007 Deloitte Türkiye. Her hakkı saklıdır.

Benzer belgeler