Temmuz - Ağustos 2010 Sayı:19

Transkript

Temmuz - Ağustos 2010 Sayı:19
MAKRO VİZYON l TEMMUZ-AĞUSTOS 2010 SAYI 19
MAKRO | Editör
Güneşli ve bol hediyeli bir yaz
Makro Market olarak çok heyecanlı ve mutlu günler
yaşıyoruz. Her yıl düzenlediğimiz ve artık geleneksel
hale gelen yaz kampanyamız, bu yıl çok farklı bir
konseptle Makro Market müşterilerine ulaşıyor. Bu yaz
tam 1 milyon müşterimiz, Makro Marketlerden
yaptıkları alışveriş sonucunda 1 milyon hediye
kazanıyor. Herhangi bir mağazamıza gidip yaptığınız 50
TL’lik alışveriş sonucunda size verilen kazı-kazan
kartında 1 milyon hediyeden biri sizi bekliyor olacak.
Bisikletten elektrik süpürgesine, futbol topundan gıda
ve kozmetik ürünlerine kadar tam 1 milyon hediye
Makro Marketlerde sizleri bekliyor.
Çok uzun ve meşakkatli bir sürecin sonucunda ortaya
çıkan bu kampanyayla amacımız, 10 değil, 100 değil,
tam 1 milyon müşterimizin yüzünü güldürmek ve çok
daha geniş kitlelere ulaşmak. Mağazalarımızda hala
devam eden kampanyamıza gösterdiğiniz ilgi için siz
Makro Market müşterilerine çok teşekkür ediyoruz. Bizi
yalnız bırakmadığınız için sağolun!
Ramazan kapıda…
Tüm Müslüman aleminin 11 ay boyunca beklediği, 11
ayın sultanı Ramazan kapımızda. Sahur ve iftar
yemekleri, fırınlardan taşan pide kokusu, teravih
namazları, Ramazan eğlenceleri hayatımıza her yıl
2 | Te m mu z - A ğ u s t o s
2010
olduğu gibi huzur ve bereket getirecek. Biz de
dergimizde, Ramazan ayına geniş yer verdik. Ramazan
ayında beslenme konusunda dikkat etmemiz gereken
konuları, iftar sofrası hazırlarken size kolaylık sunacak
ipuçlarını dergimizin sayfalarında bulabilirsiniz. Ayrıca
bu sayımızda İstanbul’a ayrıntılı olarak yer verdik.
Ramazan ayının bir başka güzel geçtiği bu efsanevi şehri
size tanıtmanın yanı sıra, İstanbul’un en güzel
camilerini de sayfalarımızda bulacaksınız. Özellikle
Ramazan ayında, İstanbul bir başka güzel…
Sıcacık ve güzel yaz ayları
Yaz ayları hepimizin iple çektiği aylar… Güzel
havaların ve tabi ki tatilin mevsimi! Ancak yazın da
beslenme ve sağlık konusunda almamız gereken pek çok
önlem olduğunu unutmamamız gerekiyor. Yaz aylarında
sağlıklı beslenme, güneşin cildimize etkileri, aşırı
sıcaklardan korunmak için yapmamız gerekenleri,
Makro Vizyon sayfalarında okuyabilirsiniz.
Mutlu bir yaz geçirmeniz dileğiyle…
MAKRO | İçindekiler
s
20
GÜNCEL 16
Af, rahmet, bereket...
Ramazan geliyor
s
DENGELİ BESLENME 30
Yaz aylarında
sağlıklı beslenme
s
RÖPORTAJ 36
l İnsan Kaynakları ve
Eğitim Departmanı
l Binkonut Mağazası Müdürü
Mehmet Elbir
l Çankaya Mağazası Müdürü
Arzu Acar
l Malatya Mağazası Müdürü
Rasim Koca
l Barış Mağazası Müdürü
Recep Balıkçı
s
RAMAZAN 50
l Ramazan ve beslenme
alışkanlıklarımız
l En güzel iftar sofraları
KONUK 60
s
s
KAPAK 20
l Hazal Kaya
l Sinan Albayrak
Tarihin ve kültürün başkenti
İSTANBUL
l İstanbul silüetinde camiler
l
s
HABERLER 6-14
l “Makro’dan 1Milyon Hediye!”
l 5000 Makro Market müşterisi
Makrokart Gold’un ayrıcalıklarını yaşadı
l Başarılı öğrencilerimiz için büyük kültür kampanyası
l Makro Marketlerde Nestle’den
süper bahar kampanyası
l Malatya Makro Alışveriş Merkezi’nde
lunapark heyecanı
l Makro Market’te fırsat treni kalkıyor
04 | Te m mu z - A ğ u s t o s
2010
6
s
GÜNDEM 70
Aşırı sıcaklardan korunun
s
GÜZELLİK 76
Güneş ve cildimiz
s
GIDA KÜLTÜRÜ 80
Mevsiminde sebze ve meyvelerle
Kışa hazırlık
76
s
YAZA ÖZEL 84
Pikniğe gidelim,
doyasıya eğlenelim!
84
s
SAĞLIK 88
Kalsiyum ve kalsiyumun
kadın beslenmesindeki yeri
s
EV HAYVANLARI 92
Küçük dostlarımıza
nasıl bakacağız?
s
SAĞLIK 96
Hafızayı güçlendirmenin
en kolay yolları
s
TATİL 98
Tatil bavulu hazırlarken...
s
ÇOCUK 100
Dino’nun
eğlence sayfaları
96
Makro Market Adına Sahibi
Mustafa Songör
Genel Yayın Yönetmeni
Nuray Erdoğan
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Hünkar Sibel Görel
[email protected]
Yazı İşleri
Bikem Öğünç
Özlem Bayrak
[email protected]
Grafik Tasarım
Murat Çakır
Reklam Tasarım
Zafer Mert
Coşkun Işıkgül
Cenk Atarer
Mücahit Aktaş
Fotoğraf
Salih Yılar
Yayına Hazırlık
s
SAĞLIK 102
Serinlerken bronşit olmayın!
106
MAKRO VİZYON
TEMMUZ-AĞUSTOS 2010
SAYI: 19
s
ÇOCUĞUM 106
Çocuğum için en güzel tatil
s
BEBEK BAKIMI 112
Bebek ve bakım
s
s
114 Lezzetli tarifler
118 Ödüllü bulmaca
Tel: (0212) 503 88 08
[email protected]
Renkayrım/Baskı ve Cilt
Arkadaş Basım San. Ltd. Şti.
Yayın Türü
Yerel Süreli
Yönetim Yeri
Makro Market A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 11
06980 Sarayköy - Kazan / Ankara
T: (0312) 815 47 05
www.makromarket.net
Te m mu z - A ğ u s t o s 2 0 1 0 | 05
MAKRO | Haberler
Makro Market’ten muhteşem yaz kampanyası
“Makro’dan 1Milyon Hediye!”
Makro Market’ten görülmemiş, duyulmamış muhteşem bir
kampanya. Her zaman müşterilerimizin yaptıkları
alışverişlerde kazançlı çıkması için çalışıyoruz ve bir değil, iki
değil çok daha geniş kitlelerin faydalanabileceği kampanyalar
hazırlamak için uğraşıyoruz. Makro Market olarak yeni yaz
kampanyamızla 1 milyon müşterimize sesleniyoruz.
Malatya
Aydınlık
Eryaman
Makro Market olarak, her
yıl olduğu gibi bu yıl da
muhteşem bir yaz
kampanyasına imza atıyoruz ve
Makro Market müşterilerine,
birbirinden güzel tam 1 milyon
hediye dağıtıyoruz. Makrokart
Gold ile 15 Haziran’dan
itibaren, 50 liralık alışveriş
yapan tüm Makro Market
müşterileri, Kazı-Kazan kartını
kazıyarak 1 milyon hediyeden
birini anında kazanma şansı elde
ediyor. Makro Market olarak, bu
yıl düzenlediğimiz yaz
6 | Tem muz-A ğu stos
2010
Gölbașı 1
kampanyasında 1 milyon Makro
Market müşterisinin yüzünü
güldürüyoruz.
Makrokart Gold sahibi olan
ve bu kartı mağazalarımızda
kullanan her müşterimiz, rekor
sayıdaki hediyelerden birini
kazanma şansını elde ediyor.
Rekor sayıda hediyelerin
bulunduğu kampanyaya Makro
Market müşterileri, Makrokart
Gold ile sadece 50 lira alışveriş
yaparak kavuşabiliyor.
Makrokart Gold ile 50 lira
alışveriş yapan Makro Market
MAKRO | Haberler
Bu kampanyada boş yok
D u d u
A l t u n d a ğ
1 MİLYON HEDİYE… Telaffuz etmesi kolay ama hazırlanma
aşaması emek gerektiren bir kampanya… Birden bir milyona
kadar saymaya kalksak sıkılmadan kaç kişi sayabilir, sanıyorum
herkes sıkılır ve uzun sürer… Aylarca tek tek ürünler belirlendi.
Belirlenen her ürünün bir anlamı ve bir önemi olmalıydı.
Herkesin işine yarayabilecek, kullanabilecek, yerken tat
alınabilecek ürünler ve markalar…
Beyșehir
Bu kampanyada Makro Market’in yönetiminden tutun,
pazarlama, satınalma, finans, bilgi-işlem, grafik tasarım, idari
işler, insan kaynakları ve yol arkadaşlarımız firmaların emekleri
çok fazla… Hepsi çok zaman harcadı ve şu an kazı-kazan
yöntemiyle bu kampanya, yaz dönemini hareketlendirmek,
canlılık vermek, insanlara heyecan katmak için sunuldu! İşin
mutfağındaki, yönetim kurulu üyelerimiz başta olmak üzere tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Peki şimdi, işin saha kısmında neler yaşanıyor? Mağazalar çeşitli
süsleme teknikleri ile süslendi, renklendirildi; bu işin farklı bir
tarafıdır, insanı heyecanlandırır… Heyecanın yanında, bu
görseller müşterilere kampanya hakkında bilgi vermiş oluyor.
Karaman
İstanbul Yolu
Müşteri, alışverişini yapıyor ve fişiyle beraber kart çekmeye
geldiğinde bizler de en az onlar kadar heyecanlanıyoruz ve
aslında gelen her bir kişinin en büyük hediyeyi kazanmasını
istiyoruz. Çünkü her bir kart, onlar için heyecan olduğu kadar
bizler için de öyle… Bir bisikletin, bir süpürgenin müşterilerimize
çıktığı an, mutlu olduklarını görmek, bizi ayrıca mutlu ediyor.
Diğer hediyelerde de insanların mutlu olması, ayrıca işin zevkli
bir kısmı.
Bazı müşterilerimiz kazırken “İçime doğuyor, bana bisiklet
çıkacak” diye yorumda bulunuyor ve çıkabiliyor… Bu nasıl bir
heyecandır, anlamak bana zor gelmiyor. Çünkü iletişimimiz
sırasında müşterilerimizden bu heyecan duygusunu alıyoruz.
Bazıları çocuklarına, bazıları torunlarına bisiklet istiyor, top
istiyor, hanımlar süpürge, beyler eşim bir süpürge istiyordu diye
almak istedikleri şeyleri telaffuz ediyorlar. En güzel yanı, bu
kampanyada boş yok ve hediyeler anında teslim ediliyor.
Bizde yaz heyecanı bir başka bugünlerde… Normalde yaz ayının
bir ağırlığı vardır; havalar sıcaktır, personel dışarıdaki güzel
havayı hayal eder ama bu yaz, bir başka heyecanlı ve dinamik
bizim için.
Bizler bu kampanyaya inandık! Mağazalarımızı renklendirdik,
hediyelerimizi mağazalara yığdık, tişörtlerimizi giydik,
heyecanımızı yüreğimize koyduk. Müşterilerimize iyi şanslar
diliyoruz!
Keklikpınarı
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 7
MAKRO | Haberler
1
Müșterimiz kazı-kazan kartını çekerken...
Müșterimiz kazı-kazan kartını kazırken...
3
Müșterimiz kazandığı hediyenin sevincini yașarken...
müşterileri, anında bir Kazı-Kazan
kartı alma hakkı elde ediyor. KazıKazan kartında ise tam 1 milyon
hediye müşterilerimizi bekliyor. 300
değil, 500 değil, tam 1 milyon
hediye… Kadın, erkek, genç, yaşlı her
gruptan müşterilerin ihtiyaçlarını
karşılayacak nitelikte olan hediyeler
içerisinde en çok dikkat çekenler, 10
bin adet 26 Jant bisiklet, 10 bin adet
Rowenta 2000 Watt Islak / Kuru
Elektrik Süpürgesi ve 10 bin
adet birinci sınıf futbol topu.
Bisiklet, elektrik süpürgesi ve
futbol topunun yanı sıra 970
bin kişisel bakım, kozmetik
ve gıda grubundan da
ürünlerin bulunduğu tam 1
milyon hediye, Makro Market
müşterilerinin olacak. Bugüne
kadar çevrenin korunması
konusunda da pek çok
kampanyaya imza attık. Bu
sebeple, 1 Milyon Hediye
2010
4
Müșterimiz bisikletini teslim alırken...
çerçevesinde 70. bin adet özel üretim,
çevre dostu, bez alışveriş torbasını da
müşterilerimize hediye edeceğiz. Bu
hediyemizle sosyal sorumluluk
çerçevesinde gelecek nesillere daha
yaşanılır bir dünya bırakmak adına
“Plastik Poşete Hayır, Bez Torbaya
Evet” mesajımızla binlerce
müşterimize destek olma fırsatı
tanıyoruz.
Eryaman
8 | Tem muz-A ğu stos
2
15 Haziran’dan itibaren tüm
Makro Market şubelerinde başlayan
“Makro’dan 1 Milyon Hediye”
kampanyası, hediye çeşitliliği ve
vermek istediği çeşitli sosyal
mesajlarla, müşterilerimiz tarafından
yoğun bir taleple karşılanıyor. Müşteri
odaklı doğru aktivasyon ve
kampanyalar gerçekleştiren bir kurum
olarak, mağazalarımızda keyifli
alışveriş konseptini
günden güne
güçlendiriyoruz. Makro
Market’in avantaj kartı
Makrokart Gold,
kazandırmaya devam
ediyor. “Hep Ucuz, Hep
Kaliteli” ürünlerimiz ve
sürpriz kazanç
avantajlarımızla,
müşterilerimizin 19
yıldır yanındayız ve daha
nice yıllar yanında
olmaya devam edeceğiz.
MAKRO | Haberler
Anneler Günü’nü büyük indirimler
ve duygulu anlarla kutladık!
Makro Market olarak, Anneler Günü için müşterilerimize
çok özel indirim seçenekleri sunduk. Anneler Günü’nde
kozmetik, elektronik ve küçük ev aletlerinde
uyguladığımız özel fiyatlarla müşterilerimizin yanında
olduğumuzu gösterdik.
Cilt ve koku grubu ürünlerinde
yaptığımız %50 indirimin yanı sıra
elektronik, küçük ev aletleri ve züccaciye ürünlerinde de çok özel fiyatlarla
müşterilerimize hizmet verdik. Tüm
mağazalarımızda 9 Mayıs Pazar günü
kadın müşterilerimize karanfil dağıtarak annelerin ve anne adayların Anneler Günü’nü kutladık.
10 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Ahmet Selçuk
İlka
AVM’de annele n Makro
rin yüreğine
dokundu
9 Mayıs Annel
er Günü dolayı
sıyla
8 Mayıs cumar
tesi günü Makro
Alışveriş Merke
zi’ne gelen Ahm
et
Selçuk İlkan, im
za günü ve şiir
dinletisi için ha
yranları ile
buluştu.
“Canım Annem
’e” adlı şiir dinl
etisi
ve imza günü iç
in Konya Makro
Alışveriş Merke
zi’nde sevenler
i ile
bir araya gelen
Ahmet Selçuk
İl
kan
birbirinden gü
zel şiirlerini tü
m
anneler ve Mak
ro Market
müşterileri için
okuyarak gelen
ziyaretçilere du
ygusal anlar
yaşattı.
Geçmişten günü
müze kadar ün
lü
olan ve sözlerin
i kendi yazdığı
şarkılar eşliğin
de şiirlerini
yürekten dile ge
tiren Ahmet
Selçuk İlkan, şi
ir dinletisinden
sonra hayranla
rı için şiir
kitaplarını ve fo
toğraf larını
imzaladı.
Yayla Bakliyat markası,
șirket ünvanı oldu
1980’li yılların başında kurulan,
Durukan Gıda Sanayi ve Nakliyat
A.Ş. adıyla ve Yayla Bakliyat
markasıyla hizmet veren bir bakliyat
firması olan Yayla Bakliyat, şirket
ünvanını
Yayla Agro
Gıda Sanayi
ve Nakliyat
A.Ş. olarak değiştirdi. 1 Mayıs 2010
tarihinden itibaren Yayla Agro Gıda
Sanayi ve Nakliyat A.Ş. adıyla
anılmaya başlanan firma, Yayla
Bakliyat markasını şirket ünvanı
haline getirdi. İngilizce tarım
anlamına gelen “agriculture”
kelimesinden türetilen “Agro” ise
tarımı ve doğallığı simgelemesi
açısından ünvandaki yerini aldı.
Bundan böyle Yayla Agro Gıda
Sanayi ve Nakliyat A.Ş. anılacak olan
Yayla Bakliyat, üretim ve çalışma
faaliyetlerine hızla devam ediyor.
MAKRO | Haberler
5000 Makro Market müşterisi Makrokart Gold’un ayrıcalıklarını yaşadı
Müşterilerimize özel olarak çıkarttığımız ve kart
sahiplerine de özel avantajlar sunan Makrokart Gold’u en
çok kullanan 5 bin kişiye özel bir çalışma yaparak
Makromarket ayrıcalığını yaşamalarını istedik.
2009 yılı içerisinde Makrokart Gold’u
en çok kullanan 5 bin Makromarket
müşterisi, maksimum verimlilikte
kartı kullandıkları ve faydalandıkları
için özel olarak ödüllendirildiler.
Müşteri odaklı hareket eden ve bu
yönde de çalışmalarını sürdüren bir
kurum olarak, bilinçli kart
kullanıcılarımıza özel postalar
gönderdik. 5 bin müşterimize
Makromarket alışveriş çeki, indirim
kuponları, ürün numuneleri ve
bilgilendirici broşürler hediye ettik.
Hediye edilen alışveriş çekleri ve
indirim kuponları Makromarket
müşterileri tarafından 31 Mayıs 2010
tarihine kadar tüm Makromarket
mağazalarında kullanıldı.
Başarılı öğrencilerimiz için büyük kültür kampanyası
Okulların kapanmasıyla
beraber yaz tatili de başladı.
Makro Market olarak
öğrencilerin yaz tatilini
öğrenerek ve eğlenerek
geçirmeleri için muhteşem bir
kampanyaya imza attık.
Karnesi başarılı olan tüm
öğrencilerimize 1 yıl süreli
Numberoneenglish online
İngilizce eğitimi Makro
Market’ten…
Bu yaz da, öğrencilerimizi
unutmayarak onlar için çok faydalı
olan bir kampanyaya imza attık.
Mağazalarımıza takdir ve teşekkür
belgelerini getiren tüm öğrenciler, 1 yıl
süreyle online İngilizce eğitimi almaya
hak kazandı. Numberoneenglish online
İngilizce eğitimi, mağazalarımızdan
şifresini alan ve sistem üzerine kayıt
olan tüm öğrencilerin 1 yıl boyunca
İngilizce eğitimi almasına olanak
tanıyor. Makro Market olarak başarıyı
ödüllendiriyoruz ve öğrencileri hemen
İngilizce çalışmaya davet ediyoruz.
Makro Marketlerde Nestle’den süper bahar kampanyası
Her yıl Nestle firması ile ortaklaşa yaptığımız büyük
kampanyalarımızdan birini de bu bahar gerçekleştirdik. Bu
bahar da “Süper Bahar Kampanyası” ile müşterilerimize
toplam 50 bin adet hediye dağıttık.
05-25 Mayıs 2010 tarihleri arasında
Türkiye genelindeki tüm Makro Market
mağazalarından Nestle ve Nestle ürün
gruplarından Makrokart Gold ile toplamda
5 TL ve katlarında alışveriş yapan her
müşterimiz anında hediye kazanma şansı
yakaladı. Nestle ve Nestle ürün
12 | Te m mu z-A ğu stos
2010
gruplarından 5 TL ve katlarında alışveriş
yapan her Makro Market müşterisi, kazı
kazan kartlarını kazıyarak 200 adet
bisiklet, bin adet futbol topu, 100 adet
piknik şemsiyesi, 100 adet hamak, 100
adet ayaklı mangal ve çok sayıda sürpriz
hediyeden birini kazanma şansı yakaladı.
MAKRO | Haberler
Malatya Makro Alışveriş Merkezi’nde lunapark heyecanı
Malatya ilinin önemli alışveriş merkezlerinden biri olan
Makro Alışveriş Merkezi yaz aylarına yeni açılan lunapark
ile merhaba diyor. Bünyesinde bulundurduğu ünlü
markalarla Malatya halkına hizmet veren Makro Alışveriş
Merkezi, eğlence alanında da lunaparkın resmi açılışını
gerçekleştirdi.
Makro Alışveriş Merkezi Levent
Lunapark’ın açılışı 15 Mayıs
Cumartesi günü Malatya AKP
Milletvekili Öznur Çalık, Belediye
Başkan Yardımcısı Ahmet Ceylan,
Belediye Başkan Yardımcısı Abuzer
Bey, İl Emniyet Müdürü Ali Osman
Kâhya ve Yardımcıları, Müsiad İl
Başkanı, Kayısıcılar Birliği Başkanı,
Vakıflar Bölge Müdürü, birçok
bürokrat ve Malatya halkının yoğun
katılımıyla gerçekleştirildi.
Levent Lunapark açılış töreninde
Malatya’nın ünlü yerel sanatçıları
Türk Sanat ve Halk Müziği konseri
verdiler. Makro Market Tiyatro Grubu
da çeşitli gösteriler ve animasyonlarla
açılış törenine renk katarak gelen
misafirleri ve özellikle çocukları
eğlendirdi.
Makro AVM otopark alanı
üzerinde kurulu olan Levent Lunapark
bünyesinde discovery, çarpışan otolar,
crazy dance, atlıkarınca, gondol ve
trambolin gibi eğlence ekipmanları
bulunuyor.
Malatya ilinde gerçekleştirdiği
çalışmalarla ve verdiği hizmetle fark
yaratan Makro Alışveriş Merkezi,
sosyal ve kültürel etkinliklerle de bölge
halkına farklı seçenekler sunmaya
devam ediyor.
Makro Market’te fırsat treni kalkıyor
İlkini Nisan ayında gerçekleştirdiğimiz ve Mayıs ayı
içerisinde de ikincisini düzenlediğimiz Fırsat Treni
kampanyası, Konya, Karaman ve Antalya mağazalarımızda
yapıldı. Müşterilerimiz kampanyamıza yoğun ilgi gösterdi.
08-16 Mayıs tarihleri arasında
ulusal markalar ve Konya, Karaman
illerinin yerel markaları ile
düzenlediğimiz kampanyamız
kapsamında şarküteri, gıda, et
ürünleri, temizlik, elektronik ürünler,
giyim ve mobilya gruplarında
müşterilerimize özel fiyatlar uyguladık.
Ayrıca Fırsat Treni kampanyamız
kapsamında da, 08-22 Mayıs tarihleri
arasında Makrokart Gold ile Colgate,
Hobby, Cebel, Çaplak, Erpiliç, Yörem,
Zade ve Hatipoğlu markalarının her
14 | Te m mu z-A ğu stos
2010
birinden en çok alışveriş yapan 2 kişi,
toplamda da 20 kişi ve yine Makrokart
Gold ile tüm mağazalardan belirtilen
tarihlerde en çok alışveriş yapan 1 kişi,
Ribat FM sponsorluğunda “1 Dakikada
Bedava Alışveriş” yarışmasına katılma
hakkı kazandı.
Fırsat Treni kampanyası özel
fiyatları 16 Mayıs Pazar günü sona
erdi. Yarışmaya katılmak içinse son
gün 21 Mayıs’tı. Yarışma Makro
Market Konya Merkez mağazada 22 ve
23 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirildi.
MAKRO | Güncel
Onbir ayın sultanı Ramazan, 11
Ağustos’ta tutacağımız ilk oruçla
başlayacak. Bakara Suresi’ne göre
Kuran’ın İslam Peygamberi Hz.
Muhammed’e (S.A.V.) gönderilmesi,
Ramazan ayında başladı ve bu ay
içinde oruç tutmak tüm Müslüman
alemine emredildi. Toplumumuzda
çok önemli bir yeri olan Ramazan
ayındaki iftar sofralarının hepimiz
için ayrı bir önemi var. Tüm aile
fertlerini ve dostları bir araya
toplayan iftarlar, Ramazanın olmazsa
Af, rahmet ve bereket...
Ramazan
geliyor!
Ramazanın gelişi, “Hoş geldin ya şehr-i
Ramazan” yazılı mahyalarla, iftar
çadırlarıyla sokağa taşan mis gibi pide
kokularıyla, iftar saati yaklaştığında evine
neşeyle koşuşturan insanlarla belli olur. Bu
yıl Ramazan ayında ilk orucumuzu 11
Ağustos 2010 günü tutmaya başlayacağız.
Hep beraber yenen sahur ve iftar
yemekleri, teravih namazları, mukabeleler
ve Ramazan etkinlikleri, içimize huzur
dolduracak. Ne de olsa Ramazan, huzur ve
birliktelik ayı…
16 | Te m mu z-A ğu stos
2010
olmazlarından. İftar sofralarının
olmazsa olmazı ise tabi ki, hurma ve
zeytin. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
orucunu hurmayla açmayı tercih ettiği
için asırlardır iftar yemeklerinin
vazgeçilmezi olan hurma, lezzetinin
yanı sıra, pek çok derde deva bir yemiş
olarak biliniyor. Ayrıca orucunu zeytin
ya da suyla açanların da sayısı
azımsanamayacak kadar fazla.
Geleneksel Türk güldürüleri:
Orta oyunu ile Hacivat-Karagöz
Geleneksel Türk halk tiyatrosunun
çok güzel bir örneği olan orta oyunu,
geçmiş Ramazanlarda, meydanlarda
toplanan halkın en keyif aldığı eğlence
biçimlerinden biriydi. İftar
yemeğinden sonra gidilen teravih
namazından çıkan halk meydanlarda
toplanır, Kavuklu ve Pişekar’ın
atışmalarına kahkahalarla gülerdi.
Meddahın eğlenceli ama düşündüren
hikayeleri de Ramazan gecelerinin hoş
MAKRO | Güncel
Fitre ve zekat
Ramazanın güllü așı, güllaç
etkinliklerinden biriydi. Ramazanın
vazgeçilmez iki kahramanı ise tabi ki
Hacivat ve Karagöz. Perdenin
arkasından yansıyan karakterler
Ramazanın olmazsa olmaz
figürlerindendi. Her ne kadar
günümüzde bu eğlenceler unutulmaya
yüz tutsa da hala yaşatılmaya
çalışılıyor. Biz de günümüzde, iftar
yemeğimizi yiyip teravih namazını
kıldıktan sonra, keyif alacağımız,
ailemizle bir arada olacağımız, hoş
sohbetler edeceğimiz etkinliklerle,
Ramazan ayını geçiriyoruz. Eğer siz de
geleneksel Türk tiyatrosunun bu
tiplemelerini izlemek istiyorsanız,
Ramazan çok doğru bir zaman olacak.
Böylece hem eski Ramazanları yad
edeceksiniz hem de bu yıl Ramazan
ayında, unutulmaz bir gece
geçireceksiniz.
Ramazanın en tatlı tatlıları
Ramazan ayında hemen herkes,
orucun ardından iftar sofralarında bir
araya gelir. En güzel yemeklerin
ardından yenen tatlılar, Ramazana
ayrı bir lezzet katar. Güllaç, baklava,
helva, sütlü Nuriye gibi yüzyıllardır
sofralarımızda olan lezzetler
Ramazana ayrı bir keyif katar.
18 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Ramazan tatlısı denince akla ilk
gelen güllaç, hafif ve hazmı kolay bir
tatlı olması sebebiyle çok fazla tercih
edilir. Osmanlı mutfaklarından
bugünlere uzanan serüveninde, iftar
sofralarındaki diğer tatlar değişse de
güllaç konumunu hep korudu. Sütlü
bir hamur tatlısı olarak değişik bir
lezzeti damaklarımıza sunan güllaç,
içeriğindeki gül suyu sayesinde
ferahlatıcı bir etkiye de sahip.
Tamamıyla Türk kültürünün bir
ürünü olan güllaç, bildiğimiz kadarıyla
başka mutfak kültürlerinde rastlanan
bir tatlı çeşidi değil. Arpa ve buğday
henüz yokken, mısır unu ve kırma
nişastadan yapılan yufkalar, halkın
başlıca gıda seçeneklerinden biriymiş.
Pişirildiği anda tüketilemeyen ve
kuruyan yufkalar da daha sonra sütle
ıslatılıp yeniyormuş. Zamanla,
yufkanın içine şeker katılması sonucu
güllaç dediğimiz tatlı, sofra
kültürümüzdeki yerini almış.
Ramazanın ve bayram
yemeklerinin baș tacı, baklava
Bugün pek çok ulus tarafından
sahiplenilen baklavanın Orta Asya
kökenli bir tatlı olduğu tahmin
ediliyor. Osmanlı sarayının yetenekli
yemek ustalarının elinde en
mükemmel halini alan bu tat,
Ramazan ayının ve bayramların da
vazgeçilmezleri arasında. Osmanlı
sultanları Ramazanın 15’inde
yeniçerilere iltifat için tepsi tepsi
Dinimizin yüceliğinin
göstergeleri olan fitre
ve zekat,
insanlar arasında bir
paylaşım
köprüsü kurması açsıs
ından çok
büyük bir öneme sahip
. Zenginle
yoksulu birbirine yakın
laştıran
fitre ve zekat sayesind
e manevi
huzurumuz artıyor, to
plumdaki
birlik ve kardeşlik du
yguları
güçleniyor.
Artmak, bereketli olm
ak, iyi ve
düzgün olmak gibi an
lamlara
gelen zekat, dini anlam
ıyla,
belli bir miktar zenginl
iğe sahip
olan Müslümanların ha
kkı
olanlara malının bir kıs
mını
vermesidir.
Fitre ise, yaratılış ikr
amıdır.
Ramazan Bayramına
kavuşan ve
dinen zengin sayılan
Müslümanların kendile
ri ve
bakmakla yükümlü old
ukları
kişiler için fakirlere ve
rmeleri
gereken, belli bir mikt
ardaki
mal veya paradır.
Fitre ve zekat verirke
n dikkat
edilmesi gereken en ön
emli
nokta, fitre ve zekat ve
rilecek
kişinin onurunu kırma
mak…
Veren kişinin bunu bil
mesi ve
gönlündeki iyi niyet,
dinimizce
yeterli olacaktır.
baklava sunarlarmış ve bu sunum
olayına da “baklava alayı” adı
verilirmiş. Baklava ile ilgili en eski
kayıtlar, Fatih dönemine ait Topkapı
Sarayı mutfak defterlerinde
bulunuyor. Bu kayıtlar, o dönemde
saray mutfağında sıkça baklava
pişirildiğini gösteriyor. Evliya Çelebi
de Seyahatname’de İstanbul’dan çok
uzakta, Bitlis Beyi’nin konağında
baklava yediğini yazıyor. Bunlar gibi
pek çok kayıt, Anadolu’nun hemen
her köşesinde baklavanın yapıldığını
ve yendiğini gösteriyor.
MAKRO | Kapak
Tarihin ve kültürün başkenti
İstanbul
GEZELİM GÖRELİM!
İstanbul anlatmakla bitmez. Gezerek bile
pek çok görülmedik yer kalabilir. Başlı
başına başka bir tarih anlatır çünkü
geçtiğiniz her sokak. Kapalı Çarşı, Sultan
Ahmet Cami, Ayasofya, Süleymaniye
Külliyesi, Çırağan Sarayı, Yerebatan
Sarnıcı gibi tarihi yapıların yanı sıra;
Adalar, Kadıköy, Moda, Bakırköy, Beyoğlu,
Beşiktaş, Eminönü, Fatih gibi daha pek
çok gezilmesi ve görülmesi gereken yer
var. Müzeleri, tarihi yapıları, çarşı ve
pazarların yer aldığı kent merkezleri ile
İstanbul, başlı başına bir şaheser olarak
tarihe imza atmaya devam ediyor.
GALATA KULESİ
20 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Roma İmparatorluğu’ndan
Bizans’a, Osmanlı’dan günümüze
medeniyetlerin beşiği, tarihin en
büyük tanığı ve Marmara’nın
görkemli kalesi; 2010’un Avrupa
Kültür Başkenti İstanbul… Pek
çoğunun siyah-beyaz Türk
filmlerinden taşı toprağı altın dediği
bu kentin, bugün artık taşı toprağı
altın olmasa da kültürel mirası altın
kadar değerli... Her karışından tarih
fışkıran, eski semtlerin kaldırım
taşlarından, ahşap ve taş evlerinden;
yeni semtlerin rezidanslarından farklı
tınıların yükseldiği İstanbul, Orhan
Veli’nin mısralarındaki gibi hala
dinlemeye değer bir şehir. Gözlerimizi
kapatıp kendimizi şehirden yükselen
seslere teslim ettiğimizde korna,
araba, ambulans, mendil satan bir
sokak çocuğu, bir çiçekçi ve çoğu
zaman bir dilencinin sesini duysak da
minarelerinden yükselen Ezan sesleri,
meydanlarında güvercinlerin kanat
çırpışları ve o güzelim türküleri hala
büyülü…
İstanbul’a doğru yol aldık bu defa.
Vedat Türkali’nin dediği gibi
“Adalarında bahar, Süleymaniye’nde
güneş, hey sen ne güzelsin kavgamızın
şehri, bekle bizi...” Tersten yazılmış bir
“İstanbul Hatırası” yazısının önünde
fotoğrafımız yok belki ama kentin
sokaklarında o günlerden kalma izleri
taşıyoruz bugüne; sizin de bir İstanbul
hatıranız olsun diye…
MAKRO | Kapak
kabulünün ardından Başkent,
Roma’dan Bizantion’a taşınınca şehrin
de ismi değişmiş. Bizans’tan
Osmanlı’ya geçen yedi tepeli şehir
tarih boyunca pek çok isim
değiştirmiş. İsimler sırasıyla şöyle:
Bizantion, Nouva Roma (Yeni Roma),
Konstantinapolis, Konstantiniye,
Dersaadet, Deraliye, Asitane,
İstimpoli, Stambul ve İstanbul
(Cumhuriyetin ilanından sonra resmi
olarak kabul edildi).
Șanlı bir fetih hikayesi…
KAPALI ÇARȘI
Dünyanın merkezindeki șehir
Başkentler başkenti olarak anılan
İstanbul önce Roma, ardından Bizans
(Doğu Roma) ve elbette yüzyıllarca
Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik
yapmış bir kent. Bugün müzeleri,
camileri, sarayları, kiliseleri, yapıları
ve doğal güzellikleriyle dünya
turizminin de başkentlerinden biri
olan ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti
kabul edilen İstanbul, tüm
İstanbul yedi tepe...
erine
İstanbul’un yedi tepe üz
de bu yedi
ir
kurulduğu hep söylen
pek
u
uğ
tepenin hangileri old
de işte
ese
inm
bilinmez. İsimleri bil
o tepeler:
fya ve
l Topkapı Sarayı, Ayaso
n
’ni
mi
Sultan Ahmet Ca
bulunduğu tepe
ve çevresi
l Çemberlitaş Sütunu
nin
l İstanbul Üniversite’
ti
sem
ıt
yaz
bulunduğu Be
lunduğu tepe
l Fatih Camisi’nin bu
n bulunduğu
l Yavuz Selim Cami’ni
tepe
l Edirnekapı çevresi
l Cerrahpaşa ve Hasek
i’nin
masumiyetiyle Boğaz’ı beklerken,
geçmişin izlerini günün
modernizmine taşıyor.
Bizantion’dan İstanbul’a
İstanbul’un İstanbul olma hikayesi
pek çok kimse tarafından farklı
şekillerde rivayet edilir. Sarayburnu
bölgesinde temelleri atılan İstanbul,
Bizans’ın körler diyarıdır. Hikayeye
gelince… M.Ö. 7. yüzyılda Yunan
koloni çağında, Megaralı komutan
“Bizas” bir sefere çıkarak yeni yerler
keşfetmek istiyormuş. Ama nereye
gideceği ve nasıl yol alacağı
konusunda kararsızmış. Yol
göstermesi için Tanrılara dua etmiş. O
gece rüyasında bir ses duymuş. Ses
ona yola çıkmasını, Tanrıların yanında
olacağını ve onu hayalini kurduğu yere
götüreceğini söylemiş. Sesin söylediği
yerin adı “körler diyarı”ymış. Bu
rüyanın ardından yola çıkan Bizas,
günlerce yol aldıktan sonra
günümüzdeki Sarayburnu açıklarına
gelmiş. Sağında deniz kenarına ve
tepelere yerleşmiş insanları gören
komutan, solunda yeşillikleri ile
büyüleyen Sarayburnu’nu görünce
anlamış körler diyarına geldiğini ve
Bizantion adıyla İstanbul’un
temellerini atmış. Hıristiyanlığın
Osmanlı hükümdarı 2. Mehmed,
payitahtın başına geçtiğinde henüz 21
yaşındaydı. Yaşı bir hükümdar için
küçüktü ama gayesi bir imparatorluğa
yaraşacak kadar büyüktü. Gücüyle
dünyaya nam salan Osmanlı’nın
başkenti, ününe yaraşır bir kent
olmalıydı. Kısacası, İstanbul
Osmanlı’nın başkenti olmalıydı. Bu
emel ile tahta geçen 2. Mehmed’in
İstanbul’u Osmanlı’nın başkenti
yapması da çok uzun sürmedi elbette.
1451 yılında kuşatma hazırlıklarına
başlayan genç sultan, önce büyük
dedesi Bayezid’in yaptırmış olduğu
Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli
Hisarı’nı yaptırdı. Bizans İmparatoru
Konstantinos’un tüm barış elçilerine
kapısını kapayan Sultan 2. Mehmed,
Rumeli Hisarı ile önce Boğaz’ın
RUMELİ HİSARI
kontrolünü ele geçirmiş oldu.
Boğaz’dan geçen tüm gemiler artık
Osmanlı’ya geçiş parası ödemek
zorundaydı. 1452 sonlarında ödeme
yapmayı reddeden bir Venedik gemisi
batırılmış, kaptanı ve tayfası
tutuklanmıştı.
bulunduğu tepe
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 21
MAKRO | Kapak
BOĞAZ
Fetih sırasında kullanılan dillere
destan toplar ise, Erdelli Urban adında
bir top dökümcüsü tarafından
yapılmıştı. 2. Mehmed kendisine
Konstantinapolis’in surlarını
yıkabilecek güçte bir top yapıp
yapamayacağını sormuş, Urban da
“Ne Konstantinopolis, ne de Babil’in
surlarının karşı koyabileceği bir top
yapabileceğini” söylemişti.
Kostantinopolis’teki asker sayısı 8 bin
civarındaydı, limanda 26 savaş gemisi
bulunuyordu. Daha evvel 700 İtalyanı
taşıyan yedi Girit ve Venedik gemisi,
Şubat ayında şehirden kaçmıştı.
Osmanlı ordusundaki asker sayısı ise
en az 50 bindi. Ayrıca Sultan 2.
EMİNÖNÜ
22 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Mehmed, yalnızca karadan
kuşatmanın yeterli olmayacağını
düşünerek bir donanma hazırlatmıştı.
Bu donanma bahar aylarında boğazın
Marmara girişine vardı. Donanmasını
bir şekilde Haliç’e indirmesi
gerektiğini anlayan padişah,
gemilerini karadan geçirmeye kara
verdi. Bugünkü Dolmabahçe’den
Kasımpaşa’ya uzanan güzergaha
kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi,
silindirler üstünde 22 Nisan 1453
sabahında Haliç’e indirildi. Böylece
Haliç’in kontrolü Osmanlıların eline
geçti. Son saldırı hazırlıklarını
Zağanos Paşa düzenledi. Osmanlı
ordusu 29 Mayıs’ın ilk saatlerinde
taarruza başladı. Nihayet sabah
saatlerinde Osmanlı askerleri içeri
girmeyi başardılar ve kapının
üzerindeki burca Osmanlı sancağını
diktiler. 2. Mehmed, fethin ilk günü
öğleden sonra şehre girdi. Ayasofya’ya
giderek namaz kıldı ve “Bundan sonra
tahtım, İstanbul'dur!” diye buyurdu.
1453 yılında İstanbul’u Osmanlı’nın
başkenti yapan genç sultan 2.
Mehmed, bu olay ile kudretinden sual
edilmez bir padişah olarak Fatih
unvanını da almış oldu.
İstanbul’un simge yapıları
Tarihi semtleri, özel mekanları ve
simge yapılarıyla İstanbul’u karış karış
gezmeye zaman yetmez elbette. Bu
nedenle medeniyetlere ev sahipliği
yapmış bu güzel kentin simge
yapılarına götürüyoruz sizleri…
Dolmabahçe Sarayı: Sultan
Abdülmecid tarafından yaptırılan
saray, sahilde bulunan küçük bir koy
doldurularak inşa edildiği için bu adı
almış. Dolmabahçe Sarayı’nın müze
olarak kullanılan bölümü, Selamlık ve
Valide Sultan'a ait haremdir. 19.
yüzyıl Osmanlı saray yaşamına güzel
bir örnek olan sarayın mimarisi
Rokoko tarzıdır. Sarayın cephesi
Boğaz’ın Avrupa kıyısında 600 metre
boyunca uzanmakta olup, üç katlı,
simetrik planlıdır. Bakımlı ve güzel bir
DOLMABAHÇE SARAYI
MAKRO | Kapak
bahçenin çevrelediği bu sahil
sarayının ortasında, diğer
bölümlerden daha yüksek olan tören
ve balo salonu yer alıyor. Muayede
Salonu'ndaki kristal avize 4.5 tonluk
ağırlığı ile türünün dünyadaki en
büyük örneklerinden. Atatürk
1938'de, İstanbul ziyaretlerinde
ikametgah olarak kullandığı bu
sarayda vefat etti. Sarayın Veliaht
Dairesi, günümüzde Resim Heykel
Müzesi olarak kullanılıyor.
Topkapı Sarayı: Topkapı Sarayı
dünyada günümüze gelebilmiş
sarayların en eski ve en genişlerinden
biridir. İstanbul’da Sarayburnu
sırtlarında yaklaşık 400 yıl Osmanlı
Devleti’nin idare merkezi olan saray,
Sultanahmed ile Haliç ve Boğaz
sahilini kaplıyordu. Asıl alanı 700.000
metrekare kadardı. İnşasına Fatih
Sultan Mehmed (1451-1481)
zamanında 1465 yılında başlandı.
Osmanlı teşrifatında ilk adı “Saray-ı
Cedid-i Âmire” olup, “Yeni saray”
demekti. Fatih, sarayın tek binadan
değil, birçok köşk ve dairelerden
meydana gelmesini istiyordu. Saray
inşaatına bu istek üzerine başlandı.
Osmanlılar devrinde devamlı ilave ve
tadilat yapılıp genişletilerek, ihtiyaca
cevap verecek hale getirildi.
Günümüzde müze olarak ziyaretçiye
açık olan Saray’da Kutsal Emanetler ve
TOPKAPI SARAYI
Harem, görülmeye değer bölümler
arasında yer alıyor.
Kız Kulesi: Üsküdar’ın Salacak
semtinde kıyıya oturur izlersiniz Kız
Kulesi’ni. Türlü türlü hikayeler
anlatılsa da hakkında, herkesin
kendine özgü bir hikayesi de vardır
mutlaka. Kimi için yalnızlığı, kimi için
aşkı, kimi için özlemi ifade eder Kız
Kulesi. Manzaranın güzelliği izleyeni
büyüler. Bugün restoran olarak özel
gün ve geceler için hizmet verilen Kız
Kulesi’nin hikayesi biraz hüzünlü bir
hikayedir. Tüm aşk hikayelerinde
olduğu gibi bu hikayede de gözyaşı
eksik değildir. Kızkulesi ile ilgili
anlatılan ilk hikaye, Ovidius’un
kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile
Leandros adlı iki gencin hüzünlü
aşkını anlatan bu hikaye, Hero’nun
kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero
Afrodit’in rahibelerindendir ve aşka
yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’in
tapınağında yapılan bir törene
katılmak için kuleden ayrılır ve orada
Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık
KIZ KULESİ
olan iki genç, Leandros’un gece kuleye
gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kız
Kulesi her gece iki gencin gizli aşkına
tanıklık eder. Leandros’un yüzerek
kuleye geldiği fırtınalı bir günde
Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri
söner. Karanlıkta yolunu kaybeden
Leandros boğazın sularına gömülür.
Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da
kendini Kızkulesi’nden boğazın
sularına bırakır.
Galata Kulesi: Dünyanın en eski
kulelerinden biri olan Galata Kulesi,
Bizans İmparatoru Anastasius
tarafından, 528 yılında Fener Kulesi
olarak inşa ettirildi. 1204 yılında 4.
Haçlı seferinde tahrip edilen kule,
1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma
taşlar kullanılarak Cenevizliler
tarafından Galata surlarına ek olarak
yeniden yapıldı. Kule Türklerin eline
geçtikten sonra hemen her yüzyılda
tamir ettirildi ve 1445-1446 yıllarında
yükseltildi. Kule 16. yüzyılda
Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan
Hıristiyan harp esirlerinin barınağı
olarak kullanıldı. Sultan 3. Murat’ın
izniyle burada müneccim Tekiyüddin
tarafından bir rasathane kuruldu ancak
daha sonra 1579’da rasathane
kapatıldı. 17. yüzyılın ilk yarısında 4.
Murat döneminde, Hezarfen Ahmet
Çelebi Okmeydanı’nda rüzgarları
kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra,
tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını
sırtına takarak 1638’de Galata
Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılar'a
uçmuştur. Bu hikayesi filmlere de konu
olan Galata Kulesi, bugün turistler
tarafından en çok ziyaret edilen ve
İstanbul’a hakim manzarasıyla ilgi
çeken simge yapılardan biri…
MAKRO | Gezi
SÜLEYMANİYE CAMİSİ
Altından minareler yerine
altı minare
İlk 6 minareli cami olan Sultan
Ahmet Camisi’nin minarelerinin
hikayesi oldukça ilginç. Rivayete göre,
dönemin padişahı olan Sultan 1.
Ahmet, inşa ettirdiği caminin
minarelerinin altından yapılmasını
istiyordu. Ancak minarelerin altından
yapılması oldukça maliyetli olunca,
caminin mimarı Sedefkar Mehmet
Ağa, bu emri yanlış işitmiş gibi
davranarak altın minareler yerine, altı
SULTANAHMET CAMİSİ
İstanbul silüetinde
camiler
Pek çok kültürün buluştuğu
ve pek çok inancın
harmanlandığı İstanbul
kimliğini camilerinden alıyor. İstanbul’a silüetini
veren camiler, ihtişamları ve kudretiyle göz
dolduruyor. Çoğu Osmanlı’dan kalma ve dünyanın
tanıdığı Türk mimarlarınca inşa edilen bu camiler, ya
bir sultan adına yaptırılmış ya da yapıldığı dönemin
‘Valide Sultan’ına hediye edilmek için inşa edilmiş.
Ramazan ayına özel, hem camileri gezelim hem de
sizlere tanıtalım istedik. İşte Sultan Ahmet’iyle,
dillerden düşmeyen Ayasofya’sıyla, şiirlere ve
şarkılara konu olmuş Süleymaniye’siyle İstanbul
camileri…
26 | Te m mu z-A ğu stos
2010
tane minare inşa etti. Camiye ilişkin
bir diğer dikkat çekici nokta ise,
caminin şerefeleriyle ilgili...
Sultanahmet’in minarelerinin
dördünde üç, ikisinde de iki olmak
üzere toplam 16 tane şerefesi
bulunuyor. Sultan 1. Ahmet ise,
Osmanlı Devleti’nin 16. padişahı…
Aksi asırlardır Marmara’nın mavi
sularına düşen Sultan Ahmet Camii,
İstanbul’un en büyük yapılarından biri
sayılıyor. Sultan 1. Ahmet tarafından
yaptırılan cami, 1609-1616 yılları
arasında Mimar Sedefkar Mehmet Ağa
tarafından inşa edildi. İçerisindeki
İznik çinileri ile dünyada nam salmış
olan Sultan Ahmet Cami, İznik
çinilerinin üzerindeki mavi işlemeler
nedeniyle Mavi Cami olarak da
tanınıyor. 20 bini aşkın çiniyle bezeli
caminin Külliyesi ise, cami, medreseler,
hünkar kasrı, arasta, dükkanlar,
hamam, çeşme, sebiller, türbe,
darüşşifa, sübyan mektebi, imarethane
ve kiralık odalardan oluşuyor
MAKRO | Gezi
EYÜP SULTAN CAMİSİ
oluşan bu eşsiz eser, geniş ve yüksek
pencereleri sayesinde Boğaz’ın tüm
ışıklarını içine çekiyor. Ortaköy
Camisi, tek şerefeli iki minareye sahip.
Duvarları beyaz kesme taştan olan
caminin kubbesi pembe mozaiklerden
oluşuyor.
Șiirlerin ve șarkıların ilham
kaynağı, Süleymaniye
Eyüp Sultan Camisi
Kara surları ile Haliç sularının
birleştiği yerin dışında kalan Eyüp
Sultan Camisi, Hz. Muhammed’in
bayraktarlığını yapan ve 7. yüzyılda
Arap kuşatması sırasında hayatını
kaybeden Eyüp-el Ensari’nin
mezarının keşfedilmesinden sonra
yapılıyor. Cami şehrin ilk camisi ve
türbesi olma özelliğine sahip.
Mezarlıklarla çevirili olan Eyüp Sultan
Camisi’nin etrafında, Necip Fazıl,
Fevzi Çakmak, Siyavuş Paşa, Ahmet
Haşim, Ziya Osman Saba ve Sokullu
Mehmet Paşa’nın da mezarı yer alıyor.
Ortaköy sahilinde
tarihi bir simge
Diğer adı Büyük Mecidiye Cami
olan Ortaköy Camisi, semtin sahilinde
tarihi bir simge gibi yüzyıllardır
ayakta. Boğazın sularını karşılayan
cami Mimar Nigoğos Balyan’ın eseri.
Neo Barok tarzıyla dikkat çeken
Ortaköy Camisi, Sultan Abdülmecit
tarafından 1853’te yaptırıldı. Harim ve
hünkar olmak üzere iki bölümden
ORTAKÖY CAMİSİ
Şiirlere ve şarkılara ilham kaynağı
olan Süleymaniye Camisi, İstanbul’un
en büyük ve görkemli camisi... Cami,
Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş
sınırlara ulaştığı ve en geliştiği 16.
yüzyılda, 47 yıl tahtta kalarak en uzun
süre tahtta kalan sultan olan Kanuni
Sultan Süleyman’ın emriyle yapılmış.
Mimar Sinan’ın kalfalık dönemine ait
eseri olan ve yapımı
1550-1557 yılları
arasında
tamamlanan
Süleymaniye
Camisi’ni, fil
ayağı denilen
dört büyük paye
taşıyor.
Süleymaniye
Camisi’nin sınırları içinde, Kanuni
Sultan Süleyman’ın, dillere destan eşi
Hürrem Sultan’ın ve Mimar Sinan’ın
türbeleri de bulunuyor. Caminin ana
kubbesinin ortasında da Nur Suresi
yazılı. İstanbul Külliyeleri içinde Fatih
Külliyesi’nden sonra ikinci büyük
külliye olan Süleymaniye Külliyesi’nin
içinde cami, medreseler, darüşşifa,
darülhadis, çeşme, darülkurra,
darüzziyafe, imaret, tabhane, hamam,
kütüphane ve dükkanlar bulunuyor.
Külliye Haliç, Topkapı Sarayı ve
Boğaz’ı görüyor.
FATİH CAMİSİ
külliye ve Fatih Cami, şehrin yedi
tepesinden birinde inşa edilmiş.
Caminin ilk inşasından bugüne
yalnızca şadırvan avlusunun üç duvarı,
taç kapı, mihrap ve çevre duvarının bir
kısmı bulunuyor. Fatih Camisi’nin
mimarı, Sinaüddin Yusuf bin
Abdullah.
1500 yıllık bir bașyapıt,
Ayasofya
Bizanslılardan günümüze
kalan Ayasofya, 1500 yıllık
tarihiyle dünyanın önemli tarihi
ve dini eserlerinden biri… Bizans
İmparatoru 1. Jüstinyen
tarafından M.S. 532-537’de inşa
edilen Ayasofya, günümüzde müze
olarak hizmet veriyor. Mimari tarihte
bir başyapıt olarak değerlendirilen
Ayasofya, Bizanslılar tarafından kilise
olarak inşa edildi. Osmanlı döneminde
camiye dönüştürülen Ayasofya,
dünyanın dördüncü büyük ve en eski
katedrali olarak kabul ediliyor. 1935
yılında, Atatürk’ün emriyle müze
haline getirilen Ayasofya, türbeleri, iç
donanımı, çinileri ve mimarisiyle her
zaman bir başyapıt olarak kalacak.
Fatih Camisi ve Külliyesi
Fatih Sultan Mehmet tarafından
yaptırılmış olan Fatih Camisi ve
Külliyesi, en büyük külliye olma
özelliğine sahip. 16 medrese,
darüşşifa, tabhane, imarethane,
kütüphane ve hamamdan oluşan
AYASOFYA CAMİSİ
28 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Dengeli Beslenme
YAZ AYLARINDA
SAĞLIKLI
BESLENME
Havaların ısınmasıyla beraber beslenme düzenimiz de
değişiyor. Peki, yazın beslenme alışkanlıklarımız nasıl
olmalı, hangi besinlerden fazla tüketmeli, hangi
besinleri tüketmemeli ve besinleri hazırlarken nelere
dikkat etmeliyiz?
Yaz aylarında sıcaklığın artmasıyla
birlikte vücuttan ter ile öncelikle sıvı,
potasyum ve sodyum gibi birçok
mineral kayıpları olur. Su
vücudumuzda, cildin nem ve
elastikiyetinin düzenlenmesi,
metabolik olaylar, vücut ısısının
dengelenmesi, vücuttan zararlı
maddelerin uzaklaştırılması ve
selülitin önlenmesi gibi birçok hayati
vücut işlevlerinde görev alır. Vücutta
fazla su kaybı sonucunda bayılma
hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık
problemleri baş gösterir. Özellikle yaz
aylarında terleme ile artan sıvı kaybını
karşılamak amacıyla günde 2.5-3 litre
su içilmelidir. Ayrıca yaz aylarında
egzersiz ve spor yapılırken kış aylarına
göre daha fazla sıvı kaybı yaşanacağı
için egzersize başlamadan 15 dakika
önce 1-1.5 bardak, egzersiz sırasında
ise 10-15 dakikada bir, yarım bardak
su içmek gerekli. Ayrıca terle
kaybedilen minerallerin yerine
konulması için ayran tüketmek doğru
bir yaklaşım olur. Bunun yanında,
vücudun ihtiyacından fazla su
tüketilmesinin, böbreklerin zarar
görmesine ve vücutta ödem
oluşmasına sebep olabileceği
unutulmamalıdır.
YAĞLI VE AĞIR GIDALARDAN
UZAK DURUN
Yaz aylarında sıcakların artmasıyla
besin seçimlerinde dikkatli
davranmak gerekir:
l Kızartmalar, aşırı yağlı gıdalar,
sakatatlar yerine ızgara, buğulama,
30 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Dengeli Beslenme
haşlama olarak hazırlanmış, yağı
alınmış etleri tercih ediniz.
l Zararlı maddeleri vücuttan
uzaklaştırmada görevli Omega-3 yağ
asitlerini içeren balığı haftada 2 kez
tüketiniz.
l Kışa göre tabaklarınızdaki
yemek porsiyonlarını daha küçük
tutunuz.
l Kan şekerinin hızla yükselip,
hızla düşmesine sebep olan yağlı,
şekerli ve ağır tatlılar yerine protein,
karbonhidrat ve yağın yanı sıra A, B,
C, D ve E grubu vitaminlerle birlikte
kalsiyum, fosfor, magnezyum,
sodyum, potasyum, demir ve çinko
gibi mineraller bakımından zengin
olan dondurma veya sütlü tatlıları
tüketiniz.
l Karbonhidrat (şeker) kaynağı
olarak yağlı, kızartılmış, ağır olan
hamur işleri yerine kan şekerinizi
daha iyi düzenleyen kepek ekmek,
bulgur, kepekli makarna gibi gıdaları
tüketiniz.
l Yağ oranı yüksek gıdalar yerine
bağırsakların çalışmasını
kolaylaştıran, doygunluk veren salata,
tam buğday ekmeği, sebze yemekleri
ve meyve gibi posalı gıdaları tercih
ediniz.
l Serinlemek için çok tükettiğimiz
gazlı, şekerli, kafein içeren içecekler
yerine taze sıkılmış meyve suyu, soda
ve bol su tüketiniz. Fazla tüketilen
kafein, kalp çarpıntısı, uykusuzluk,
huzursuzluk gibi sağlık problemlerine
neden olur.
BOL MEYVE-SEBZE
Özellikle yaz aylarında meyvesebze çeşidindeki artışlardan
yararlanmak gerekir. Başta kanser,
kalp hastalıkları, sindirim sistemi
hastalıkları gibi birçok hastalığın
önlenmesinde, yüksek posa içeriği ile
kan şekerinin düzenlenmesi, kabızlık
gibi hastalıkların engellenmesinde ve
vitamin-mineral içerikleri yönünden
zengin olan meyve ve sebzeler, günde
6-7 porsiyon tüketilmelidir. Son
yıllarda vücut için öneminin altının
çizildiği antioksidanlardan zengin
meyve ve sebzelerin tüketilmesine yaz
aylarında da özen gösterilmelidir.
Yeşil biber, maydanoz, çilek, erik gibi
meyve ve sebzelerde bol miktarda
bulunan C vitamini de antioksidandır.
Yumurta, süt ve türevleri, havuç,
kayısı gibi besinlerde bulunun A
32 | Te m mu z-A ğu stos
2010
vitamini ve tahin, kurubaklagil,
fındık, badem gibi yağlı tohumlarda
bol miktarda bulunan E vitamini
antioksidandır.
Özellikle yaz aylarında kolay
ulaşabileceğimiz meyve-sebzelerin
vücuda yararlarını şöyle sıralayabiliriz:
Üzüm: Vücudu, zararlı madde
etkilerine karşı koruyan,
fitokimyasallardan flavonoidleri
içeren, kalp hastalıkları ve kansere
karşı koruyan üzüm bol bol
tüketilebilir.
Karpuz: Karpuzun içeriğinde
bulunan laykopen maddesinin,
kansere karşı koruyucu özelliği olduğu
bilinen A ve E vitaminlerinden daha
etkili olduğu görülmüştür. Yazın
tüketimi yararlıdır.
Kayısı: İçindeki beta karoten adlı
madde, hücrelere saldıran molekülleri
MAKRO | Dengeli Beslenme
kontrol altına alarak, kanseri önler.
Bağırsakların çalışmasına yardımcı
olur. Bir kayısı ne kadar parlaksa,
içindeki beta karoten oranı da o kadar
yüksektir.
Domates: Karotenoidlerden
özellikle laykopen yönünden
zengindir. Laykopenin antioksidan
etkisi nedeniyle göğüs, sindirim
sistemi, serviks, mesane, deri kanseri
riskini azalttığı biliniyor. Antioksidan
öğeler, tekli oksijenin oluşmasını
önleyerek ya da oluştuktan sonra
bağlayarak etkinlik gösterir.
Biber: Bol miktarda A ve C
vitamini içerir.
Çilek: Bol miktarda A, B1, B2, C
ve K vitamini, protein, şeker, meyve
asidi, demir, fosfor, sodyum, kalsiyum
ve potasyum içerir.
Şeftali: Bol miktarda A ve C
vitaminlerini içerir. Pektin içeriği
yüksektir.
MEYVELERİ BOLCA TÜKETMEK
KİLO ALDIRIR MI?
İçerdikleri vitamin ve minerallerin
yanında meyvelerde meyve şekeri
denilen fruktoz bulunur. Meyveler de
fazla yendiği takdirde, karbonhidrat
içeriklerinden dolayı kilo aldırabilirler.
Bu yüzden diyet esnasında meyveler,
uzmanların belirlediği çeşit, miktar ve
porsiyonda tüketilmelidir. Ayrıca yaz
aylarında çok uygulanan ‘sadece
meyve içeren diyetler’in uzun süre
yapılması, vücuda büyük zararlar
verebilir. Bu tür diyetler, yeterli
protein ve yağ içermedikleri için,
34 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Yaz aylarında
örnek beslenme
programı:
Sabah:
l 1-2 dilim yağsız peynir
l Domates, salatalık, biber
l 5-6 adet zeytin
l 1-2 dilim kepekli ekmek Ara öğün: 1 porsiyon meyve
(Örneğin, 12 adet kiraz) Öğle:
l 1 tabak etli sebze yemeği
l 1 bardak ayran
l Salata
l 1-2 dilim kepek ekmek
Ara öğün: 1-2 porsiyon meyve (8
adet erik, 1 dilim karpuz) veya
meyveli yoğurt veya kepekli
bisküvi
Akşam:
l 100-150 gr. ızgara et
l Salata
l Zeytinyağlı sebze yemeği
l 1 kase yoğurt
l 1-2 dilim kepek ekmek veya 45 kaşık kepekli makarna veya
bulgur pilavı
Ara öğün: 1-2 porsiyon meyve Aralarda bolca su
tüketebilirsiniz!
vücutta
kas ve su
kaybına yol
açar. Ayrıca bu
tarz diyetleri
uzun süre
yapanların
vücutlarında gerekli
yağların ve vitaminlerin
eksildiği
gözlemlenebiliyor. Bu
yüzden yaz aylarında da
yeterli ve dengeli bir diyet
uygulanmalı, diyette dengeli
protein, karbonhidrat, yağ, vitamin
ve mineral içeriği olmalıdır. Düzenli
egzersizle metabolizma
desteklenmelidir.
YAZ AYLARINDA İSHAL
VE BESİN ZEHİRLENMELERİNE
DİKKAT!
Sıcakların artmasıyla besin
zehirlenmesi ve ishal vakalarında
artışlar görülür. İyi yıkanmayan sebze
ve meyvelerin tüketilmesi, temiz
olmayan suların kullanılması, açıkta
satılan gıdaların tüketilmesi, pişmiş
yemeklerin buzdolabı dışında
bekletilmesi gibi birçok nedenden
dolayı besin içinde toksin ve bakteri
oluşumlarının vücuda alınması ile
ishal ve besin zehirlenmeleri
görülebilir.
l Yiyecekleri buzdolabında, belirli
ısı derecelerinde saklamaya özen
gösterilmelidir.
l Sebze ve meyveler bol akan su
altında yıkanmalıdır.
l Dışarıdan açıkta satılan gıdalar
alınmamalıdır.
l Besin satın alınırken son
kullanma tarihleri kontrol edilmelidir.
l Alınan besinler, taze iken kısa
sürede tüketilmelidir. Uzun süre
saklanan besinlerde
mikroorganizma üremesi ve
vitamin kayıpları
artar.
MAKRO | Röportaj
modern ve bilimsel insan kaynakları
organizasyonu çerçevesinde
gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede insan kaynakları
bünyesinde oluşturulan birimleri
sayacak olursak; işe alma ve
yerleştirme, özlük işleri, kariyer
planlama, endüstri ilişkileri,
performans ve ücret yönetimi, süreç
geliştirme, raporlama ve analiz,
eğitim olarak organize edilmiştir. Bu
yapı çerçevesinde ortaya çıkabilecek
ihtiyaçlar doğrultusunda gelişime ve
değişime açık olacak şekilde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
GELİŞİM VE DEĞİŞİM İÇİN
EĞİTİM ŞART
Her geçen gün artan rekabet koşulları göz önüne alındığında,
en dinamik sektörlerden biri olan perakende sektöründe insan
kaynakları yönetimi ve personel eğitimi çok önemli bir yere
sahip. Çalışanlarının şirketin en önemli değeri olduğunun
bilinciyle hareket eden Makro Market de bu alandaki
çalışmalarını gelişim, değişim ve inovasyon odaklı olarak
gerçekleştiriyor. Makro Market’in İnsan Kaynakları ve Eğitim
birimiyle kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Makro Market’in
insan kaynakları politikası, perakendedeki iş gücü devri ve
kariyer planlama odaklı röportajımızda ayrıca Makro Market
tarafından çalışanları için hazırlanan eğitim kitapçıkları ve
CD’lerden de bahsettik.
Makro Market’in insan
kaynakları politikası hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Perakende sektöründe her geçen
gün artan rekabet koşullarında
farklılığı oluşturan değer insandır.
Makro Market, çalışanlarının şirketin
sahip olduğu en büyük değeri olduğu
bilinciyle, iç müşteri memnuniyetini
arttırarak, karşılıklı güvene dayalı
36 | Te m mu z-A ğu stos
2010
iletişim ve işbirliği içerisindedir.
Hizmet sektöründe çalışmanın
farkına vararak, insana yapılan
yatırımın Makro Market açısından
taşıdığı önem her geçen gün daha çok
ortaya çıkmaktadır.
İnsan kaynakları yönetim
süreçleriniz nelerdir?
İnsan kaynakları yapılanmamız
Perakende sektöründe iş gücü
devri ile ilgili düşünceleriniz
nedir?
Hangi işi yaparsanız yapın, ‘’işe
uygun adam’’ prensibi ile hareket
etmek durumundasınız. Bu aynı
zamanda verimlilik, müşteri ilişkileri
ve satışlar üzerinde etkisini
gösterecektir. Burada esas olan bir
gerçek vardır ki, o da perakende
sektöründeki iş gücü devri yüksekliği
(turn-out) ile eleman bulmada
yaşanan sıkıntı. Çünkü hala
ülkemizde perakende sektöründe
çoğunluğu oluşturan kasiyer ve reyon
gibi meslek gruplarındaki çalışanlar,
bu işi meslek olarak
görmemektedirler. Genel perakendeye
bakıldığında, Makro Market’teki
iyileştirme çalışmaları bu gruplardaki
çalışanlar üzerinde olumlu etkisini
göstermekte ve daha uzun soluklu
çalışanları istihdam edebilme imkanı
sunmaktadır.
Yöneticilerinizi nasıl seçiyor ve
yerleştiriyorsunuz?
Yönetici seçiminde fevkalade bir
özen ve önem gösteriyoruz. Bize
“kariyer.net” ve diğer kaynaklar
aracılığıyla gelen başvurular, kariyer
planlama ve işe alma-yerleştirme
uzmanlarımız tarafından ön elemeye
tabii tutulur. İkinci aşamada bu
adaylarımız “psikodrama” yöntemi ile
MAKRO | Röportaj
grup mülakatına alınır.
Buradaki performansları
komisyon tarafından
değerlendirildikten
sonra uygun görülen
adaylar komisyon
huzurunda birebir
görüşmeye
alınırlar.
Komisyonun
oluşturduğu
kanaat
doğrultusunda sisteme dahil edilirler.
Mağaza Yönetici Adaylarımızın eğitim
süreci 2 aydır. 2 aylık sürecin ilk 5
günü teorik eğitim, diğer bölümü
görev başı eğitim olarak
gerçekleştirilir.
Performans değerlendirmeyi
nasıl yapıyorsunuz?
Çalışanların başarılarının
ölçülmesi amacıyla performans
değerlendirmeye çok büyük önem
veiryoruz. Performans değerlendirme
çalışmamız 3 farklı şekilde
gerçekleştiriliyor. Bunlardan birincisi,
personelin işe alım sürecini
müteakiben 2 aylık deneme süresinde
işe ve iş yerine uyumunu
gözlemlediğimiz performans
değerlendirme çalışmasıdır. İkincisi
tüm çalışanların performanslarının,
başarılarının değerlendirildiği yıl sonu
ücret artışları, kariyer planlama
üzerinde etken olan ve 6 aylık
süreçlerle haziran ve aralık ayları
olmak üzere yılda 2 kez yapılan
performans değerlendirme
çalışmasıdır. Üçüncü performans
değerlendirme çalışmamız, meslek
gruplarının ve anahtar işlerde
çalışanların performansa dayalı prim
sistemi kapsamında yapılan
çalışmadır. Burada da meslek grupları
ya da anahtar işler, aylık periyotlarla
ve farklı değerlendirme kademeleri
tarafından kontrol listeleri üzerinden
gözlemlenmek suretiyle çalışanların
prim sistemi açısından
değerlendirilmeleri yapılır.
38 | Te m mu z-A ğu stos
2010
“Çalışanlarımızın mesleki bilgi ve
becerilerini arttırmak amacıyla,
bünyemizde oluşturduğumuz
meslek grupları ve anahtar işlerin
hizmet içi eğitimlerini
desteklemek düşüncesiyle mesleki
eğitim kitapçıkları hazırladık.
Bunun yanısıra eğitim CD’lerimiz
ile mağaza yöneticilerinin
personellerine sürekli
eğitim vermeyi
gerçekleştirebileceklerdir.”
Kariyer planlama
çalışmalarının sonuçlarından
memnun musunuz?
Kariyer planlama çerçevesinde,
‘yönetici adayı tespiti’ programımız
içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Makro Market bünyesinde mağaza
müdürü, bölge müdürü, birim
müdürü ve genel müdür olmak
isteyen tüm çalışanlarımıza kariyer
açısından fırsat eşitliği tanımaktayız.
Bu manada çalışanlarımızın kariyer
planlamasında nitelik ve nicelik
açısından en iyisini tespit etmek
amacıyla, genel yetenek ve genel
kültür tabanlı yazılı sınava tabii
tutmaktayız. Daha sonrasında sınavda
başarılı olanların yöneticilerinden
alınan nitelik belgesi doğrultusunda
mülakata almak suretiyle kariyer
basamaklarına taşıyoruz.
İnsan KaynaklarıEğitim faaliyetlerinde
yapılan yeni
çalışmalarınız var
mı?
Eğitim Makro
Market’in olmazsa
olmaz
başlıklarından
birisidir. Gelişim
ve değişime ayak
uyduracak ve
inovasyon gerçekleştirecekseniz,
eğitimle ilgili tüm programları
yakından takip etmek, yürütmek,
uygulamak ve yönetmek zorundasınız.
Eğitimi, farklı kategorilerde
planlamanın ve uygulamanın güçlükleri
olsa da, içinde bulunduğumuz çağın
teknolojik imkanları ve yönetimin
desteğiyle güçlükleri aşarak eş zamanlı
ve interaktif eğitim faaliyetleri
telekonferans sistemiyle bünyemizde
gerçekleştirilebilmektedir. Ankara ve
tüm bölgelerimizdeki çalışanlarımızın
oryantasyon eğitimleri başta olmak
üzere, birçok eğitimi telekonferans
sistemiyle gerçekleştirmeye başlamış
bulunmaktayız.
Bunun haricinde, çalışanlarımızın
mesleki bilgi ve becerilerini arttırmak
amacıyla, bünyemizde oluşturduğumuz
meslek grupları ve anahtar işlerin
hizmet içi eğitimlerini desteklemek
düşüncesiyle mesleki eğitim
kitapçıkları çok büyük titizlikle
hazırlanmıştır. Yine eğitim
faaliyetlerinde daha hızlı, aktif ve
yerinde eğitim programı çerçevesinde
başlattığımız eğitim CD’lerimiz ile
mağaza yöneticileri, en müsait olarak
değerlendirdikleri bir saatte
personellerine sürekli eğitim vermeyi
gerçekleştirebileceklerdir. Bu amaçla
Yönetim Kurulu’nun desteği ve
teşvikiyle, İnsan Kaynakları
Departmanının yönetiminde, Reklam
ve Halkla İlişkiler Departmanının
katkılarıyla eğitim CD’leri hayata
geçirilmiş ve sahada uygulanmaya
başlatılmıştır.
MAKRO | Röportaj
Başarımızın sırrı
kaliteli hizmet anlayışımızda
Anadolu’nun yerli markası Makro Market, Konya’da da hızla
büyümeye devam ediyor. Haziran ayında açılan yeni bir mağaza
olan Konya-Binkonut mağazası, Makro Market’in en yeni
üyelerinden biri. Binkonut Mağaza Müdürü Mehmet Elbir ile
Makro Market’in müşteri ilişkileri ve Binkonut mağazası üzerine
kısa bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kısaca kendinizden ve
Makro Market’teki görevinizden
bahseder misiniz?
1979 yılı, Konya doğumluyum. Evli
ve lise mezunuyum. 1996 yılında
perakende sektöründe çalışmaya
başladım. Makro Market ailesiyle
tanışmam, Afra Alışveriş Merkezleri’nin
Makro Market bünyesine katılmasıyla
gerçekleşti. 2004–2008 yılları arasında
mağaza müdür yardımcısı olarak göreve
devam ederken devir işleminden sonra
yeni bir heyecanla Konya Merkez
Mağaza Müdür Yardımcısı olarak
atandım. 1 yıl sonra Mevlana Mağazası
Müdürü oldum. Görevime, Makro
Market ailesine yeni katılan, Binkonut
şubesi mağaza müdürü olarak devam
ediyorum.
Binkonut mağazası hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Mağazamız Konya ilinin Selçuklu
ilçesinde, şehir merkezine 15 km.
uzaklıkta, Kızılkaya AVM’de bulunuyor.
Makro Market ailesinin yeni bir üyesi
olan Binkonut mağazası, 5 Haziran’da
hizmete girdi. Makro Market Binkonut
Mağazası, 2700 metrekare satış alanı
üzerinde kurulu olup 50 araçlık açık ve
250 araçlık kapalı otoparka sahip. Gıdadan temizliğe, elektronik
ürünlerden ev tekstiline kadar binlerce
ürünün satışının yapıldığı Binkonut
Mağazası, bünyesinde bulundurduğu
fırında ekmek üretimiyle dikkat çeken
40 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MEHMET ELBİR
bir mağaza. Fırınımızda, günlük
ortalama 5 bin adet ekmek üretiliyor.
Kalite Kontrol Uzmanımız kontrolünde,
profesyonel ustaların emeğiyle, hijyenik
bir ortamda, en kaliteli malzemelerle
her türlü ekmek ve ekmek çeşitlerini
üretiyoruz. Binkonut mağazası, güler yüzlü ve
eğitimli 47 personeliyle bölge halkına
kaliteli hizmet veriyor. Mağaza
bünyesinde toplam 8 kasa, aktif olarak
çalışıyor.
Makro Market Konya’daki
yapılanmasını tamamladı ve çok
başarılı bir çizgide ilerliyor. Bu
başarının sırrı sizce nedir?
Makro Market ailesi Konya’da
hizmette çizgi ötesi anlayışıyla
zincirlerine yeni halkalar katmaya
devam ediyor ve yeni açılacak
şubeleriyle de bu büyümeye devam
edecek.
Başarının sırrı ise, kaliteli hizmet
anlayışımızda yatıyor. Güler yüzlü
personelle müşteri memnuniyetini en
üst seviyede tutmaya ve her
müşterimizi Makro Market ailesinin bir
ferdi olarak görmeye çalışıyoruz.
Müşterilerimizi güler yüzle karşılayıp
güler yüzle uğurlamak, bizim asli
görevlerimiz arasında bulunuyor.
Konya halkı Makro Market’i
sevdi mi?
Konya halkı Makro Market’i sevdi.
Çünkü aile fertleri birbirlerini daima
sever. Bunu da, bizi tercih etmelerinden
anlıyoruz. Bizim için her müşterinin
değeri ayrıdır. Bizim için önemli olan,
kalıcı bir müşteri kitlesine ulaşabilmek.
İlk kez gelen müşteriyi tekrar
mağazalarımıza getirebilmek, çok
önemli. 2008 yılından beri yeni aile
fertleriyle birlikte kemikleşmiş bir
müşteri kitlesine ulaştığımıza
inanıyorum. Bu da bizi sevdiklerini ve
tercih ettiklerini gösteriyor.
Makro Market hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
Anadolu’nun yerli markası Makro
Market’in kurumsal bir şirket olarak
Türkiye genelinde büyük bir hızla
ilerlediğini, bu şirketin bir ferdi olarak
gururla izliyorum. Bu ilerlemeye,
Binkonut mağazası olarak, personelimiz
ve müşterilerimizle destek vermeye
çalışıyoruz.
Makro Market’e gelen her
müşterinin mutlaka memnun ve
hizmetini almış olarak ayrılmasının
gururunu yaşamak, personelimizin
motivasyonunun artmasında en büyük
etken. Makro Market ailesine katılan
her yeni arkadaşımız ve her yeni
mağazamız, bize yeni bir şevk, kuvvet
ve güven veriyor. Binlerce çalışanına iş
veren ve ailelerine ekmek götürmesine
vesile olan Makro Market yöneticilerine
ve tüm çalışanlarına içtenlikle teşekkür
ediyorum.
MAKRO | Röportaj
Müşterinin her söylediğini
dikkate almaya çalışıyoruz
1,500 metrekare alanda hizmet veren Makro Market’in Çankaya
mağazasında, temel ihtiyaçların dışında, iç giyim, ev tekstil,
oyuncak ve elektronik gibi bölümler de bulunuyor. Çankaya
Mağaza Müdürü Arzu Acar ile Çankaya mağazası ve müşteri
memnuniyeti anlayışları üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
Bize kısaca kendinizden ve
Makro Market’teki görevinizden
bahseder misiniz?
1964, Ordu doğumluyum. 2004
yılında Makro Market’te yönetici
olarak göreve başladım. Son 6 aydır
Çankaya mağazasında yönetici olarak
görevime devam ediyorum.
farklı kesimlerden insanlara hitap
ediyoruz. Müşterilerimize en iyi
hizmeti vermek için neler yapılması
gerekiyorsa hiç usanmadan, yılmadan
yapıyoruz. Servislerimizle,
fiyatlarımızla ve kampanyalarımızla,
her zaman müşterilerimize en güzel
hizmeti sunmak için buradayız.
Çankaya mağazası hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Çankaya mağazamızda, 1.500
metrekare alanda 40 personelimizle
hizmet veriyoruz. İlkemiz, her zaman
müşteri memnuniyeti. Mağazamızda
temel ihtiyaçların dışında, iç giyim, ev
tekstil, oyuncak, elektronik bölümleri
de bulunuyor. Müşteri yapısı, sosyal
ve kültür düzeyi yüksek, karşılıklı
görüş alışverişi yapılabilecek, iletişim
sağlanabilecek bir yapıda.
Personelinizin motivasyonunu
üst seviyede tutmak için ne gibi
çalışmalarınız var?
Çalışanlarımızın da insan olduğunu
asla unutmadan onlarla iletişim
kurmaya çalışıyorum. İdari ve çalışan
Siz ve personeliniz, Çankaya
mağazasında müşteri
memnuniyeti sağlamak için nelere
dikkat ediyorsunuz?
Öncelikle müşterinin rahat
alışveriş yapacağı alanlar oluşturmaya
çalışıyoruz. Personelimiz müşteri
memnuniyeti ile ilgili birçok eğitim
alıyor. Müşterinin görmek istediği
ürünleri not edip satın alma
sorumlularımızla paylaşıyoruz. Yani
müşterinin her söylediğini dikkate
almaya çalışıyoruz.
Genciyle yaşlısıyla, emekli ve
çalışanıyla, öğrenci ve esnafıyla çok
42 | Te m mu z-A ğu stos
2010
ARZU ACAR
personel, perakende sektöründe bir
zincirin halkalarını temsil ediyor ve
halkaların birinde sorun olursa tüm
hizmette de sorunlar ortaya çıkıyor. Bu
yüzden her zaman açık sözlü olmalı ve
güven duymalıyız. Bu sektörde en zor
kazanılan şey güvendir. Bu güveni
oluşturmak, müşterilerimize ve
çalışanlarımıza karşı sorumluluğumuz
ve bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine
getirmeye çalışıyoruz.
Çankaya mağazasının
başarısının sırrı nedir?
Çankaya mağazasının başarı sırrı,
iyi bir ekip çalışmasının olması.
Öncelikle iyi bir ekibimiz var ve
birbirimizle çok iyi anlaşıyoruz. Bu da
müşterilerimize yansıyor
Makro Market hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
Makro Market kaliteli ve güçlü bir
kurum. Amacımız, sadakatli
müşteriler oluşturmak ve o
müşterilere en iyi hizmeti vermek.
Makro Market’te çalışmak insana bir
aile olduğunu hissettiriyor; bundan
dolayı çok mutluyum.
MAKRO | Röportaj
Makro Market,
Malatya’nın güvendiği market
Malatya Makro AVM içerisinde bulunan geniş ve ferah mağazasıyla
Malatya’nın gönlüne taht kuran Makro Market, geçtiğimiz aylarda
da “beyaz bayrak” alarak güvenilir gıda satış yeri olduğunu
ispatladı. Makro Market’in Malatya mağazası hakkında geniş
bilgiyi Mağaza Müdürü Rasim Koca’dan aldık.
Bize kısaca kendinizden ve
Makro Market’teki görevinizden
bahseder misiniz?
1973 yılında, Konya iline bağlı
Ilgın ilçesinde doğdum. Evli ve 2
çocuk babasıyım. Turizm sektörü ile
başladığım hizmet sektörüne 1996
yılında market sektörüne girerek
devam ettim. Sırasıyla, şeflik, bölge
satınalma müdürlüğü, mağaza müdür
yardımcılığı, mağaza müdürlüğü,
bölge müdür yardımcılığı olmak üzere
çeşitli görevlerde bulundum. Afra
AVM’lerin Makro Market’e devri
sonucunda Makro Market Malatya
Mağaza Müdürü olarak göreve
başladım ve halen görevime devam
etmekteyim.
Makro Market’in Malatya
mağazası hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Malatya ili, 838.647 kişilik bir
nüfusa sahip ve Doğu Anadolu’nun
ikinci büyük şehri. Dünya kayısı
üretiminin %95’i Malatya’ya ait.
Makro Market mağazasının içinde
bulunduğu Makro AVM, Doğu
Anadolu bölgesinde inşa edilen ilk
AVM olma özelliğine sahip. Şehrin
batısında, merkeze 7 km uzaklıkta
olan Makro AVM, 34.000 metrekare
yüzölçümüne sahip bir alana inşa
edilmiş. Makro AVM içerisinde
bulunan mağazamızda, 4.850
metrekare market satış alanı, 3530
44 | Te m mu z-A ğu stos
2010
RASİM KOCA
metrekare arka planı olmak üzere
toplam 8.380 metrekare alanda, rahat
ve ferah bir ortamda, 54 profesyonel
personelimizle, mükemmel hizmeti
müşterilerimize sunuyoruz.
Siz ve personeliniz, Malatya
mağazasında müşteri
memnuniyeti sağlamak için nelere
dikkat ediyorsunuz?
Müşterimizi mağazamızda ilk
karşılayan personelimizden son
uğurlayan personelimize kadar güler
yüzle hizmet vermek ve
müşterilerimize yardımcı olmak bizim
ilk ilkemizdir. Müşterilerimizin,
alışverişlerini yaparken kendilerini
rahat hissetmeleri öncelikli
hedefimizdir. Müşterilerimize güler
yüz, temiz ve ferah bir ortamda
alışveriş imkânı sağlamak için ben ve
personelim yoğun bir çaba
içerisindeyiz.
Malatya, Makro Market’i
sevdi mi?
Makro AVM, Malatya ilinin ilk
alışveriş merkezi olması
münasebetiyle açıldığı ilk günden
itibaren halkın büyük ilgisiyle
karşılaşmıştır. Müşterilerimiz ve
personelimiz arasındaki uyum, alışma
sorunu yaşanmadan hizmet
vermemize olanak sağlıyor. Böylece,
çizgi ötesi hizmet kalitemizi büyük bir
başarıyla sürdürüyoruz. Malatya
halkı, Makro Market’in yapmış olduğu
sosyal aktivitelere yoğun ilgi
göstererek Makro Market’i
benimsediğini hem yazılı hem de
sözlü olarak belirtiyor. Sosyal
aktivitelerin dışında, ülkemizde ilk
defa uygulanmaya başlanan ve
güvenilir gıda satış yeri unvanı olan
“beyaz bayrak” almaya hak kazanarak
müşterilerimizin gönül rahatlığı ile
alışverişlerini yaptıkları bir kurum
olduk. Tüm bunlar, müşterilerimizin
Makro Market’i benimsediklerinin ve
sevdiklerinin birer delilidir.
Makro Market hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
Anadolu’nun yerli markası olan ve
% 100 yerli sermayeli Makro Market,
istikrarlı ve hızla büyümesine devam
ediyor. Aile sıcaklığından farksız olan
çalışma ortamı, insana değer veren
hizmet anlayışı, çalışanlarına güven
veren, sağlam ve emin adımlarla
büyümesine devam eden bu kurumda
çalışmaktan dolayı kendimizi şanslı ve
özel hissediyoruz.
MAKRO | Röportaj
Makro Market, çalışanına
değer veren bir kurum
Çok kısa bir zamanda Anadolu’nun dört bir yanına yayılan ve
büyümesine büyük bir hızla devam eden Makro Market,
Samsun’da da ardı ardına mağazalar açmaya devam ediyor. Makro
Market’in en yeni mağazalarından biri olan Barış Mağazası
Müdürü Recep Balıkçı ile Barış mağazası Makro Market’in
başarısının sırrı üzerine konuştuk.
Bize kısaca kendinizden ve
Makro Market’teki görevinizden
bahseder misiniz?
1976 yılı, Trabzon doğumluyum.
İlk ve orta okulu Trabzon’da, liseyi ise
Ankara’da okudum. Evli ve iki çocuk
babasıyım. Ailem olarak gördüğüm
Makro Market’te, yaklaşık 13 yıldır
çalışıyorum. Mağaza müdürü olarak
Samsun ilindeki Barış mağazamızda
görev yapıyorum.
Barış mağazası hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Barış mağazası, 2500 metrekarede
hizmet veren ve yeni açılmış olan bir
mağaza. Ayrıca bu mağazamızda,
metrekare itibarıyla, gıda ile beraber
gıda dışı (nonfood) ürünleri de
bulunuyor. Barış mağazası, Samsun
halkına zengin ürün çeşidiyle kaliteli
hizmet vereceğimiz bir mağazamız
olacak.
Müşteri memnuniyeti
sağlamak amacıyla ne gibi
uygulamalarda bulunuyorsunuz?
Her zaman olduğu gibi, müşteri
odaklı düşünüyoruz, yani
müşterilerimizin istek ve şikayetlerini
etkin bir şekilde ele alıyoruz. Bu
noktada, personel etkenini de
unutmamak gerekiyor. Daima güler
yüzlü, eğitimli ve işinde uzman
personellerle çalışıyoruz. Müşteriye
yardım eden, onu dinleyen ve
46 | Te m mu z-A ğu stos
2010
mağazamızdan memnun ayrılması
için tüm fedakarlığı yapan bir
düşünceyle hareket ediyoruz ve
böylece yolumuza daha emin
adımlarla devam ediyoruz.
Makro Market’in Samsun’daki
başarısının sırrı nedir?
Makro Market’in Samsun’daki
başarısının en büyük nedeni,
müşterilerimizin Makro Market’e olan
güveni, mağazalarımızdaki zengin
ürün çeşidi ve en kaliteli ürünleri en
uygun fiyatlarla sunmamız. Ayrıca
gerçekleştirdiğimiz kampanyaların
Samsun halkı tarafından çok iyi bir
RECEP BALIKÇI
şekilde takip edildiğini ve ilgi
gördüğünü de söyleyebilirim.
Bunların yanı sıra en önemli
nedenlerden biri de, ulusal olan
şirketimizi Samsun halkının
Samsun’da yerel bir zincir olarak
benimseyip sevmesi.
Makro Market hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
Makro Market Anadolu’dan çıkıp
Türkiye’ye çok kısa zamanda yayılmış
bir kurum. Ben Makro Market’in çok
yakın zamanda bir dünya markası
haline geleceğine inanıyorum.
Çalışanına değer veren, teknoloji
anlamında en son sistemleri takip
eden ve kullanan bir kurum olarak
Makro Market her zaman ilklere imza
atıyor. Ayrıca Makro Market, yeni
açıldığı bölgelerde müşterilerin daha
iyi tanıması için pek çok kampanyaya
ve etkinliğe imza atıyor. Bu da marka
olma sürecini hızlandırıp insanların
Makro Market’e yakınlık duymasını
sağlıyor. Makro Market, müşterileri
tarafından tanındıkça, güven
kazandıkça, başarısı çok daha hızla
artacak. Bu bakımdan, Makro
Market’te çalışmak bana büyük bir
zevk ve gurur veriyor.
MAKRO | Cilt Bakımı
BU YAZ
KOLTUKALTI LEKELERİ İLE
VEDALAŞIYORUZ
Islak mendil sektörünün
öncülerinden Fresh’n
Soft’un yeni ürünü Fresh&
Dry ter emici yapraklar,
yazın kavurucu
sıcaklarında en büyük
kurtarıcımız olacak!
Terlemeden kaynaklanan kötü
görüntünün engellenmesi için
üretilen bu pratik ürün, hem kadın
hem de erkeklerin kullanımına uygun
olarak üretildi. “Giysiye yapışır, ter
tarihe karışır” diyen bu yaprakları,
kendinden yapışkanıyla kıyafetin
koltuk altına gelecek şekilde içeriden
yerleştirmek yeterli. Bu yapraklar
terlemeden kaynaklanan ıslaklığı
içerisine hapsederek, terin dışarıya
sızmasını ve zor durumda kalmamızı
engelliyor.
48 | Te m mu z-A ğu stos
2010
GİYSİYE YAPIȘIR,
TER TARİHE KARIȘIR
Ter emici yapraklar, kol altı ve kıyafet
arasında yumuşak ve konforlu bir
bariyer oluşturarak, taze ve temiz bir
gün geçirmeyi sağlıyor. İnce yapısı
sayesinde hissedilmez, vücut yapısına
uygun anatomik şekle sahiptir. Ter
emici yaprakların içerisindeki süper
emici tanecikler teri emer, kol altında
terden dolayı oluşan ıslaklığı içerisine
hapseder, böylece kol altınızdaki
ıslaklık hissini, ıslak görüntüyü ve ter
kokusunu engeller. Islaklık hissi
olmadığından kendinizi daha rahat ve
temiz hisseder aynı zamanda sosyal
ortamda daha rahat hareket edersiniz.
Fresh&Dry, kişilerin alerjik
rahatsızlıkları düşünülerek
kokusuz olarak tasarlandı. Ayrıca
kokusuz olmasının diğer bir
avantajı da kullandığınız koltukaltı
deodorantı veya parfümünüzün
kokusu ile karışmaması.
Günlük kullanım için ikili poşetleri
yeterli oluyor.
Fresh&Dry’ın her paketinde
size bir hafta
yetecek kadar
yaprak mevcut.
MAKRO | Ramazan
Ramazan ve beslenme
alışkanlıklarımız
Toplumsal hayatımızda çok önemli bir yeri
olan Ramazan ayı, özellikle beslenme
alışkanlıklarımızı değiştirmesi açısından
çok dikkat edilmesi gereken bir ay. Çok
uzun günlere denk gelen bu seneki
Ramazan ayında, sağlığımızı düşünerek
çok daha dikkatli olmamız gerekiyor.
Ramazan ayında, sahur normal
kahvaltıdan, iftar yemekleri ise öğle ve
Ayșe Korkmaz
akşam yemeğinden daha ağır hazırlandığı
VKV Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölüm Șefi
için çok ciddi sağlık problemleri meydana
gelebiliyor. Bu problemlerle karşılaşmamak için Ramazan ayında
yediklerimize ve içtiklerimize daha çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Her zaman önerildiği gibi
Ramazan ayında da amaç, yeterli ve
dengeli beslenmeyi sağlayabilmektir.
Bu sebeple Ramazan ayında öğün
sayısının en az üç olacak şekilde
planlanması tavsiye edilir. Bu
beslenme şekline dikkat etmeyen
sağlıklı kişilerde bile zaman zaman
sindirim zorlukları, mide ve
bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, ani
tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar
görülebilir. Özellikle bu dönemde
tüketilen hamurlu tatlılar, pideler,
börekler ve yüksek kalorili besinlerin
tüketiminin artmasına bağlı olarak
kilo artışı yaşanır.
Yeterli ve dengeli beslenmenin
Ramazan ayında da sağlanabilmesi
için gün içerisinde en az üç öğünü
tamamlamak adına, sahur öğününün
atlanmaması gerekir. Sahurda sadece
su içerek niyetlenmenin veya gece
yatmadan önce yemek yemenin son
derece zararlı olduğu unutulmamalı.
Çünkü bu beslenme tarzı, yaklaşık 12
saat olan açlığı, ortalama 18 saate
çıkarmakta. Bu da açlık kan şekerinin
daha erken saatlerde düşmesine ve
buna bağlı olarak günün daha
verimsiz geçmesine neden olmaktadır.
Bu durumun aksine eğer sahur öğünü
ağır yemeklerden oluşursa; gece
metabolizma hızı düştüğü için
yemeklerin yağa dönüşme hızı
yükselir ve kilo alma riski artar. Bu
nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve
bu öğünde ya hafif bir kahvaltı
yapılmalı ya da çorba, az yağlı
50 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Ramazan
yapılmış sebze ve zeytinyağlı
yemeklerden oluşan bir öğün şekli
tercih edilmeli. Bu arada gün içersinde
çok sıvı kaybedildiği için sıvı
dengesini düzenlemek de son derece
önemlidir.
Günün ilk öğünü olan iftar, bir
çorba ile açılmalı ve bir süre ara
verildikten sonra yemeğe geçilmeli.
İftara peynir, zeytin gibi basit
yiyeceklerle başlanarak, normal
yemeğe bir süre sonra geçilmesi daha
doğrudur. Başlangıç için beyne
doygunluk hissi veren çorba en uygun
yiyecektir. Oruç süresince, midenin
uzun süre boş kalmasından sonra bir
anda çok yiyecek tüketilmesi sonucu
mide ve kalp sorunları ortaya
çıkabilmekte. Bunu önlemek için
iftarda yavaş yavaş ve az miktarda
yemek yenilmeli. Dengeli olmak kaydı
ile iftar ile sahur arasına da mutlaka
bir ara öğün eklenmeli.
Ramazan ayında oruç tutarken
beslenmeye daha çok özen
gösterilmeli ve yağlı yiyeceklerden
kaçınılmalı. Yemeklerin ağır
olmamasına, az yağlı ve yağda
kızartılmadan yapılmış yiyeceklerin
seçilmesine, sık aralıklarla az yemek
tüketilmesine dikkat edilmeli.
Ramazan ayı için
örnek menü
Sahur
l 1-2 dilim ekmek ya da pide
l 1-2 dilim peynir ya da 1 adet
yumurta
l 5-6 adet zeytin
l Domates, salatalık
l Meyve ya da 1-2 çay kaşığı bal
veya reçel
veya
l 1 kâse çorba
l 1 kâse yoğurt
l 1 porsiyon etli sebze ya da et
yemeği
l 1 dilim ekmek
l Domates, salatalık
İftar
l 1-2 adet zeytin ya da hurma
veya peynir
l 1 kâse çorba
l 1 porsiyon et yemeği ya da etli
sebze yemeği
l Salata (az yağlı)
l 2-3 dilim ekmek ya da pilav
veya makarna veya 1 dilim
börek
Ara öğün
l 2 adet meyve + 1 su bardağı süt
ya da yoğurt
veya
l 1 kâse meyve kompostosu +
gece yatarken süt
Bu beslenme planı, oruç tutabilen
ve beslenmeyi etkileyebilecek
herhangi bir sağlık sorunu
olmayan yetişkinler için
uygundur. Haftada 2-3 kez ara
öğün yerine sütlü tatlı (bazen
güllaç) yenilebilir.
Ramazan ayında en sık
karșılașılan iki sorun:
Reflü ve Kabızlık
Ramazan ayında en sık karşılaşılan
sorunlar, mide asidinin yemek
borusuna kaçması olarak tanımlanan
reflü ile kabızlıktır. Reflüyü önlemek
için kahve, kakao, çikolata gibi aşırı
kafein alımından kaçınmak, yağlı
yiyeceklerden uzak durmak ve yemeği
yer yemez yatmamak gerekir. Bunun
52 | Te m mu z-A ğu stos
2010
dışında kabızlık problemi çekenler için
posalı besinlerin daha fazla
tüketilmesi önerilir. Bunun için de
meyve ve sebze tüketiminin
arttırılması, ekmek olarak tam buğday
veya çavdar ekmeğinin kullanılması ve
özellikle su tüketiminin arttırılması
gerekir.
Halk arasında oruç, bazen
zayıflamak için bir alternatif olarak
değerlendirilir. Fakat bu, yanlış bir
düşüncedir. Gün boyu aç kalmak,
metabolizmayı yavaşlatmakta, bu da
Ramazan ayının özellikle ikinci
yarısından itibaren zayıflamayı
zorlaştırmaktadır. İşte bu nedenle
Ramazan ayı boyunca öğün sıklığını
arttırmak amaçlanmalı. Ayrıca gün
boyunca vücut susuz kalacağı için bol
bol su tüketilmeli, mümkün olduğu
kadar ağır yemeklerden,
kızartmalardan kaçınılmalı. Yemek
sonrası yenilecek tatlıların hamur işi
olmamasına ve kızartılmadan
yapılmasına özen gösterilmeli, sütlü
tatlılar tercih edilmeli. Ramazan
ayının simgesi haline gelen güllaç, en
uygun tatlı olarak kabul görmekle
birlikte, tüketim miktarına da dikkat
edilmelidir.
Diyabetli hastaların
Ramazan ayında
dikkat etmeleri
gereken unsurlar
Diyabetli
hastaların Ramazan
ayında, bir diyetisyen
yardımıyla detaylı bir
beslenme programı uygulaması
çok önemli. Sahur ve iftarın yanı sıra,
gece saat 22:00-23:00 arasında
alınacak bir ara öğün ile gün
içerisindeki öğün sayısını üçe
çıkarmak, yiyecek seçiminde; ekmek,
hamur işi yiyecekler, pirinç pilavı,
makarna, patates ile şekerli yiyecekler
gibi basit karbonhidratları kısıtlamak
ve tek seferde büyük porsiyonlar
şeklinde beslenmek yerine, ölçülü
porsiyonları tercih etmek gerekir.
MAKRO | Ramazan
Tabak seçimi çok önemli
İftar sofraları bereketiyle bilinir
ancak küçük masanızda bu kadar çok
insanı ağırlayacağınız için bazı
şeylerden ödün vermeniz
gerekebiliyor. Mesela büyük porselen
takımlarınızla servis yapmaktan
vazgeçin. Bunun yerine daha küçük
servis tabakları kullanın. Böylece
yerden kazanmış olacaksınız.
Eksilenleri, hazırlamış olduğunuz
başka bir servis masasından ekleme
yoluyla tamamlayın. Eğer iftariyelik
atıştırmalıklarla başlamayı
En güzel
iftar sofraları
Ramazanın bereketli sofralarında
yemek yemenin ve bir arada olmanın tadı başka
olur. Tüm aile, akrabalar, eş-dost bir araya
toplanır. Bir taraftan yemek yenir, diğer taraftan
birbirinden eğlenceli sohbetler edilir. Sofra
sohbetlerinin yerini başka ne tutabilir ki? Ama bu
kadar kişi bir masaya nasıl sığacak? İşte size
kalabalık iftar misafirlerini bir masa başında
toplamanın sırları…
54 | Te m mu z-A ğu stos
2010
planlıyorsanız, her biri için ayrı servis
tabağı getirmek yerine, konuklarınız
için özel tabakları önceden hazırlayın.
Böylece, zaten dar olan alanda, kimse
kimsenin önüne geçip bir şeyler almak
zorunda kalmaz. Ayrıca ana yemek
için de büyük ve tek bir tabaktan
servis edilebilen yemekleri tercih edin.
Böylece masanın ortasına
koyduğunuz bu yemeği herkes
rahatlıkla alabilir ve boş tabaklarla
gidip gelmek zorunda kalmazsınız.
MAKRO | Ramazan
Çocuklar için ayrı masa
Mükellef sofralar hazırlamak
isteyenler için en büyük sorun, bu
kalabalığı bir masaya nasıl
sığdıracaklarıdır. Evlerde genellikle 8
kişinin rahatlıkla oturacağı masalar
bulunur. Ancak stratejik bir
planlamayla bu masalarda 12 kişiyi
ağırlayabilirsiniz. Bunun için çok ince
planlamalar yapmalı ve her şeyi en
uygun yere yerleştirmelisiniz.
Öncelikle, misafirlerin oturacağı
sandalyelerin olabildiğince az yer
tutmasına dikkat edin. Çünkü
sandalyelerin kapladığı alan ne kadar
azalırsa, kişilerin masada kapladığı
yer de o kadar azalır. Ayrıca insanların
birbirine yakın olduğu masaların her
zaman daha samimi ve sıcak olduğunu
unutmayın. Çocuklar ve yetişkinler
için farklı masalar hazırlamak da
akılcı bir çözüm olabilir. Çocuklara,
daha küçük olan mutfak masasında,
başlarında bir büyük olması
şartıyla, eğlenceli hale
getirdiğiniz ayrı bir
masa
hazırlayabilirsiniz.
Rengarenk tabaklar,
süslenmiş patates
kızartmaları,
kızarmış ekmekler…
Misafirler gelmeden önce…
İlk olarak, masanız eğer duvara
dayalıysa, masayı duvardan
olabildiğince uzaklaştırın. Böylece
insanların oturup kalkması daha kolay
olur. Sandalye söz konusu olduğunda
da küçük olanlarını tercih edin. Hatta
yeni sandalye alacağınız zaman da
buna dikkat edin çünkü bu, her zaman
karşılaşacağınız bir sorun.
Eğer masanız yuvarlaksa
işiniz çok daha kolay
olacak. Yuvarlak
masalarda normal
sandalyelerin
arasına tabureler
koyabilirsiniz.
Dikdörtgen
masalarda ise normalde bir kişinin
oturabileceği kısa kenarlara, 2 tane
tabure koyarak daha fazla kişiye yer
açabilirsiniz. Ayrıca bu durumlarda
banklar da kurtarıcı olabilir. Ancak
bankın arkalıksız olmasına dikkat
edin. Çünkü aradaki biri çıkmak
isterken herkesi rahatsız edebilir.
Ayrıca taburelere kendiniz oturun ya
da ailenizden yakınları oturtmaya
özen gösterin. Misafirlerinizi tabureye
oturtmak çok hoş olmayabilir. Daha
önceden, gelecek herkesin adını küçük
kartlara yazıp peçetelerin üzerine
koyabilirsiniz. Böylece bu sorun da
ortadan kalkar.
Bereketli sofralar,
hoș sohbetler
Tüm bu hazırlıklar bir tarafa, asıl
önemli olan, misafirlerinizle
kurduğunuz iyi diyalog ve iftar
sofrasında ettiğiniz hoş sohbetler. Ne
de olsa, yemek bahane… Önemli olan,
bir araya gelmek ve bereketli Ramazan
gününü beraber geçirmek. Sofra ne
kadar sıkışık, sandalyeler ne kadar
rahatsız olursa olsun, misafirlerinize
gösterdiğiniz ilgi ve onları memnun
etmek için gösterdiğiniz çaba yeter.
Bir sofrada en gerekli olan, gülen
yüzlerdir. Zaten yaptığınız lezzetli
yemekler, bu sıkışıklığı herkese
unutturur. Yemeğin sonunda, ayrı
tabaklara daha önceden servis
ettiğiniz tatlınızı da ikram etmeyi
unutmayın.
56 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Beslenme
58 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Beslenme
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 59
MAKRO | Konuk
Oyunculuk merakınız nereden
geliyor?
Küçüklükten itibaren oyunculuğa
meraklıydım. Pera Güzel Sanatlar’a ilk
gittiğimde 4.5 yaşındaydım. Keman ve
bale eğitimleri derken, Ekol Drama’da
Ayla Algan hocamdan oyunculuk
kursları almaya başladım. Ümit Çırak
hocamla çalıştım. Çağdaş Sinema ve
Oyunculuk Atölyesi’nde eğitim
almaya devam ettim. Daha sonra aile
yakınlarımızın aracılığıyla şimdi
çalıştığım ajansıma kaydoldum ve ilk
olarak reklamlarla oyunculuğa adım
attım.
Bilgi Üniversitesi Sahne ve
Gösteri Sanatları Yönetimi
bölümünde okuyorsunuz. Neden
konservatuara gitmediniz?
Çünkü oyunculuk eğitimimi
yurtdışında almak istiyorum. İleride
iyi bir sinema oyuncusu olmak gibi bir
hayalim var. Kariyerime bu kadar
erken başlamamın nedeni de bu.
Amerika’daki kurslara, iki yıllık
programlara ya da yazlık atölyelere
katılacağım.
Hazal Kaya:
“Oyunculuktan büyük
bir keyif alıyorum”
Genco dizisiyle tanıdığımız ve Aşk-ı Memnu ile pek çok
insanın gönlüne taht kuran Hazal Kaya ile hayatı ve
gelecek planları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
60 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Türkiye sizi Genco dizisiyle
tanıdı. Hemen ardından Aşk-ı
Memnu geldi. Ardı ardına
izleyicinin kalbinde taht kuran iki
önemli yapımda yer almanın size
ne gibi artıları oldu?
Bu iki dizi de benim hayatımda çok
önemli bir yere sahip. Genco
sayesinde hiç beklemediğim bir üne
sahip oldum. Genco bana Aşk-ı
Memnu gibi çok önemli bir yapımın
da kapılarını araladı. Ayrıca, her iki
MAKRO | Konuk
dizi de kendimi oyunculuk alanında
geliştirmemde ve göstermemde büyük
yere sahip.
Genco’daki Özge karakteriyle
Aşk-ı Memnu’daki Nihal
birbirinden çok farklı iki
karakter. Nasıl tepkiler
alıyorsunuz?
Özge çok sevilen bir karakterdi ve
çok olumlu eleştiriler almıştım.
Nihal’in de izleyici tarafından çok
çabuk kabullenildiğini düşünüyorum.
İnsanlar Nihal’i sevdi ve başına neler
geleceğini çok merak etti.
Aşk-ı Memnu bugün hala
herkesin severek okuduğu ve Türk
edebiyatında başyapıt sayılan
eserler arasında yer alıyor. Bu
kadar önemli bir romanın
uyarlamasında rol alıyor olmanın
size ne gibi avantajlar sağladığını
düşünüyorsunuz?
Roman uyarlaması olduğu için
derinlikli bir karakteri analiz etmem
ve canlandırmam söz konusu oldu. Bu
benim gibi genç bir oyuncu adayı için
büyük bir sorumluluktu. Altından
kalkabildiysem ne mutlu bana!
Genç bir oyuncu olarak, Türk
sineması ve tiyatrosu açısından
önemli ve oldukça deneyimli
insanlarla beraber kamera
karşısına geçtiniz. Bunun ne gibi
avantaj ve dezavantajları oluyor?
Dezavantajları olduğunu
düşünmüyorum. Onlarla kamera
karşısında bulunmak çok büyük
avantajlar sağlıyor. Onların bilgi ve
deneyimlerinden elimden geldiğince
yararlanıyorum. Ayrıca bu isimlerle
birlikte olmaktan çok büyük bir keyif
alıyorum ve sohbetlerimiz esnasında
ufkum genişliyor.
Hangi yönetmenleri
beğeniyorsunuz? Yaşasalardı Stanley Kubrick ve
François Truffaut ile çalışmak
isterdim. François Ozon’a ve Michael
Haneke’ye bayılıyorum.
Türklerden Zeki Demirkubuz,
Reha Erdem ve Metin Erksan’ın
filmlerinde yer almayı çok isterim.
Hangi tür müzik dinlersinz? Bu aralar daha çok Bonobo, Beady
Belle ve Anja Garbarek var. Björk
şarkısı dinlemediğim bir günüm
yoktur. Ayrıca Beatles, Led Zeppelin
ve Pink Floyd gibi klasiklerden de
62 | Te m mu z-A ğu stos
2010
vazgeçmem. Türklerden de Mor ve
Ötesi, Yasemin Mori, Şebnem Ferah
ve Hayko Cepkin’i beğeniyorum.
Tanınmanın avantajları ve
dezavantajları neler oldu? Tanınmak, rahatça gezip
dolaşmak, arkadaşlarımla gittiğim bir
yerde rahatça kahkaha atmak gibi
durumlarda kısıtlayıcı olabiliyor.
Kasıntı görünme çabasına hiç
girmediğim için insanlar bazen “O
mu, değil mi” diye tereddütte
kalıyorlar. Gittiğim yerde daha
ayrıcalıklı karşılanmak gibi bir durum
oluyor ve bence bu çok yanlış. Ben
bunu hep okul arkadaşlarıma da
söyledim. Benim bir kafe’de
garsonluk yapmamla oyunculuk
yapmam arasındaki tek fark,
insanların beni tanıyor olması. Bu da
bir meslek. Şan ve şöhret, sadece bu
mesleğin getirileri. Yaşım itibariyle,
büyümem ve kendimi geliştirmem
dışında hiçbir fark olduğunu
düşünmüyorum. MAKRO | Konuk
Neden oyuncu olmayı tercih
ettiniz?
Ben Almanya’da büyüdüm, sonra
Türkiye’ye geldim. Biraz daha burada
şekillenmeye başladı isteklerim.
Ağabeylerimle her zaman ortak bir
film yapma projemiz vardı. Kısmet
olmadı ama belki olacaktır. Hayatın
her kesiminde yer almayı severim. Her
kesiminden insanlarla sohbet etmeyi
çok severim. Çok farklı bir çevrem
vardır; birbirinden bağımsız çevrelerdir
bunlar. Oyunculukta da bu anlamda,
farklı kültürleri taşımanın heyecanı
var. Öte yandan insanlarla iletişim
konusunda başarılı olduğuma
inanıyorum. Küçüklüğümden beri çok
farklı çevrelerin içerisindeyim. Çok iyi
bir dil oluşturduğuma inanıyorum.
Oyunculuk da çok ideal bir yer; o yerde
farklı dilleri kullanabilme şansım var.
Sinan Albayrak:
“İnsanları bir araya getirecek
düşünceleri paylaşmalıyız”
Son günlerin çok konuşulan isimlerinden Sinan Taymin
Albayrak. Beyaz Gelincik, Yersiz Yurtsuz ve Parkmaklılar
Ardında gibi ses getiren yapımlarda rol aldıktan sonra
yine pek çok eleştiriyle gündemin zirvesine çıkan
Eşrefpaşalılar filmiyle beyaz perdede izledik onu. En son
İnsani Yardım Vakfı ile Mavi Marmara gemisinde Gazze
yolcusu olan ve bu nedenle zor günler geçiren Sinan
Taymin Albayrak’la bu seyahati öncesinde çok keyifli bir
söyleşi gerçekleştirdik. Albayrak’a göre, insanları bölecek
sözleri değil, insanları bir araya getirecek düşünceleri
paylaşmamız gerekiyor.
64 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Ardı ardına sevilen projelerde
yer aldınız. Rol seçimlerinde
belirleyicileriniz neler?
Bana “Niye başrolde
oynamıyorsun” diye soruyorlar.
Başrole çoktan geçmiş olman
gerekirdi… Parmaklıklar Ardında adlı
dizide de, daha öncesinde de pek çok
başrol teklifi geldi ama bir projeye
baktığınız zaman bir seziye sahip
oluyorsunuz: Bu projeden iş çıkmaz,
seyirci tutmaz ya da kadrosu ilgi
çekmez gibi sözler
söyleyebiliyorsunuz. Bir takım
değişiklikleri ve farklı kültürleri göz
önüne alarak birçoğunu eliyorsunuz.
Sadece başrol oynayacağım diyerek o
projeyi alıp iki bölüm sonra bitecek bir
projenin içerisinde yer almak bana
zarar getirir. Benim baktığım şey,
kadrosunun sağlamlığı, hikayesinin
inandırıcılığı ve farklı bir yapım
olması. Bu anlamda da yine tabi
kendime uygun olacak rol, başrol
olmasa da hikayenin içersinde
gerçekten etkisi olan bir karakterdir.
Ben, devamlılığı olabilecek, kaliteli
yapımlarda yer almayı tercih
ediyorum.
MAKRO | Konuk
Yaşadığınız yerden uzakta
gerçekleşen projelerin yaşamınıza
ne gibi olumlu ya da olumsuz
etkileri oluyor?
Yabanileşiyorum. Bulunduğum
yerlerde o bölgenin insanlarıyla çok iyi
dostluklarım oldu; bana en büyük
kazancı, en büyük getirisi budur. Çok
sağlam dostluklar kurdum. Ama evim
İstanbul’da, ailem Ankara’da… Hem
İstanbul’daki hem de Ankara’daki
evime yabancılaştım. Adapte
olamıyorum. Ya da İstanbul’da
arkadaşlarım, dostlarım var ama
onlarla da frekansımı kaybettim. Bir
araya gelip de sohbet edecek bir şey
bulamaz hale geldim. Yabancı
kaldığım için, evimden de kolay kolay
çıkmıyorum.
Oyunculuğun yanı sıra neler
yaparsınız?
Son zamanlarda fotoğrafa merak
saldım; bu konuda kendimi
geliştirmeye çalışıyorum. O konuda da
biraz ağır davrandığımı itiraf edeyim
ama hani fotoğraf çekmek zaten her
oyuncuda var; gözlem yapmak,
insanları incelemek, hareketi takip
etmek… Bunu biraz objektiflerle
yakalama isteği duymaya başladım.
Gittiğim yerlerde muhakkak
oturduğum sabit bir kahve olur, hemen
kendime sabit bir mekan belirlerim. O
bölgenin hakikaten çok farklı
simalarıyla bir araya gelme gibi bir
yeteneğim vardır. Dediğim gibi, o farklı
dili geliştirme gayreti devam ediyor.
Parmaklıklar Ardında dizisi
Sinop Cezaevi’nde çekiliyordu, siz
dizide rol aldığınız dönemde neler
hissettiniz?
Özellikle gittiğiniz yerin tarihini
ya da geçmişe olan izlerini takip
etmek, öğrenmekte çok büyük fayda
vardır. Sinop Cezaevi zaten çok ağır
duyguların yaşandığı bir ortam ve
hakikaten de içerisini dolaştığınız
zaman o etkiyi hala
hissedebiliyorsunuz. O ağaçlara
olmayı hak edecek ne yaptılar? Sadece
şiir yazdılar, vatan özlemlerini ya da
gerçek anlamda olması gereken bir
vatanı ele aldılar, yanlış olanı
eleştirdiler. İnsanlık için gerekli olan
güzellikleri dile getirdiler ve bu
onların orada tutulması için bir neden
oldu. Çünkü bazen insanı güzele
çağırmak, kurulu olan bir düzene
aykırı bir çağrıdır. Böyle olduğu
zaman kırgın oluyorsun, bir süre
sonra da bu öfkeye dönüşüyor.
Beni daha çok inancımla öne
çıkarıyorlar. Ben inanç
sahibiyim ama bunu gerektiği
gibi yaşayamıyorum ve bunun
da özlemini duyuyorum. Allah
adını kullanmaktan çekinmem.
İnancımı saklamam, ortalıkta
bas bas bağırıp kimseye mesaj
vermem ama içki içmemem bile
hep garipsendi.
kazınmış olan isimlerden, duvarlara
kazınmış olan feryatlardan ve
anlatılan hikayelerden çok
etkileniyorsunuz. Sabahattin Ali’nin
de yazdığı gibi “Dışarıda deli dalgalar,
gelir duvarları yalar.” Onun o çağrısı
ya da çığlığını çok güzel aktardığını
düşünüyorum. Orada şairlerin ve
yazarların da tutulmuş olduğunu
biliyor olmak, duvarlara zincirlenmiş
olan prangaları görmek, o soğuğu
hissettiğiniz zaman ya da o karanlığı;
bu adamların burada ne işi var
diyorsunuz. Bu adamlar burada
Diğer oyunculardan sizi
ayırdığını düşündüğünüz yanlar
var mı ya da oyunculuğun
eleştirdiğiniz yanları?
Beni daha çok inancımla öne
çıkarıyorlar. Ben inanç sahibiyim ama
bunu gerektiği gibi yaşayamıyorum ve
bunun da özlemini duyuyorum. Allah
adını kullanmaktan çekinmem.
İnancımı saklamam, ortalıkta bas bas
bağırıp kimseye mesaj vermem ama
içki içmemem bile hep garipsendi.
Günah olduğundan mı diye hep
sorgulandı. Elbette içki içmeyişimde
inancımın etkisi var ama ben yıllarca
yakın dövüş sanatlarında iyi olduğum
için barlarda güvenlikçi olarak
çalıştım. Sarhoşluktan nefret ettim.
Oyunculuk, ne yazık ki belli bir
düşünce kalıbında kör ve sağır kaldı.
Anlayışsızlık, şimdiki oyunculuk
camiasının kör noktası. Annem ve
babam, aynı gece, aynı şekilde
gördükleri bir rüya nedeniyle hacca
gitmeye karar vermişler. İnançlı
olmasına rağmen, çok özgürlükçü,
Çerkes bir aileden geliyorum. Annem
bulaşık yıkarken, ben de yanında
olurdum ve bana dualar öğretirdi.
Ama buna rağmen din konusunda
hiçbir baskıları olmadı. Hayat içinde,
gördüklerim eksik kalsa da
yaşadıklarım, inancın insan hayatında
ne kadar önemli olduğunu bana hep
tecrübe ettirdi. Oyuncuların beyinleri
çabuk yorulur... Bir karakter
ezberlersin, o karakter senin öz
parçandan bir şeyler alır; stresi vardır
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 65
MAKRO | Konuk
da yaptığımız işlerle. Hatalarımıza
rağmen, en azından hatayı yaptıktan
sonra düzeltebilecek bir düşünceye
sahip olmamız gerekiyor. İnsanları
bölecek sözler değil, insanları bir
araya getirecek düşünceleri
paylaşmamız gerekiyor.
Bir oyuncunun yükümlü
olduğu şeyler vardır,
onları çok göz ardı
ediyoruz. Gerçekten sahte
bir camiada yaşıyoruz ve
bizim ayakta
kalabilmemiz inanca
bağlıdır, bizim kendimizi
nasıl beslediğimizle
alakalıdır. Ben kendi
camiamın bu besin
ihtiyacını doğru
karşılamadığını kendi
adıma da söylüyorum.
ve ciddi çöküşlere neden olur. “Benim
şöyle bir arabam, evim var” diyerek,
buna sığınarak ayakta tutamam
kendimi. Bir inanca ihtiyacım var. Bir
oyuncunun yükümlü olduğu şeyler
vardır, onları çok göz ardı ediyoruz.
Gerçekten sahte bir camiada yaşıyoruz
66 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Eşrefpaşalılar olumlu ve
olumsuz çok eleştirilen bir sinema
filmi olarak öne çıktı. Bu konuda
neler söyleyeceksiniz?
Ben filmi çektikten sonra böyle
eleştiriler duymaya başladım. Cemaat
filmi olduğu konusunda büyük
eleştiriler aldı. Cemaat filmidir ya da
değildir; ben filmin insanlara ne
verdiği, ne hissettirdiğiyle ilgiliyim.
Bir cemaate bağlı olduğunu
düşündükleri için bir filme
gidilmiyorsa, o zaman gidilmemesi
gereken o kadar çok film var ki. İsrail,
Filistin’e zulmediyor diye kınıyoruz. O
zaman neden onların finanse ettiği
Hollywood filmlerine gidiyoruz.
Ayrıca bir cemaat filmi bile olsa, o
cemaatin onların da hoşuna gidecek
bir film yapma hakkı yok mudur? Öte
yandan bir filmin bir davası da olmalı
bence. Bu filmin de bir davası var:
İnsanlara tekrar muhabbeti hatırlatıp,
önyargısız olabilmek.
ve bizim ayakta kalabilmemiz inanca
bağlıdır, bizim kendimizi nasıl
beslediğimizle alakalıdır. Ben kendi
camiamın bu besin ihtiyacını doğru
karşılamadığını kendi adıma da
söylüyorum. Bizim iyi örnek olmamız
gerekiyor insanlara, yaşantımızla ya
Filmde bir hocayı canlandırdınız.
Bu rol konusunda tereddütleriniz
oldu mu?
“Zaten biraz şüpheyle bakıyorlar.
Hocayı oynarsam kim bilir neler
diyeceklerdir” dedim tabii. Çünkü biz,
oyuncunun rol kabiliyetine göre değil,
maalesef üzerine giydiği kostüme
bağlı olarak konuşuyoruz. İyi bakan,
oyunculuğumu beğenip
beğenmediğini söyleyecektir. Kötü
bakan, zaten baştan damgayı
vuracaktır. Bu nedenle de eleştirileri
çok önemsemedim. Bana Türkiye’de
en tepki çekecek, radikal insanı oynar
mısın deseler seve seve oynarım.
Travestiyi de oynarım. Oyunculukta
öyle sınırım yok.
MAKRO | Röportaj
Bize kısaca Hatipoğlu Et’in
kuruluş öyküsünü anlatabilir
misiniz?
Konya’nın önde gelen et ürünleri
üreticilerinden olan Hatipoğlu Gıda,
1970 yılında, 3 kardeşin küçük bir
atölyede, basit makinelerle ve kendi
öz kaynaklarıyla kurdukları bir
şirkettir. Değişen, gelişen ve
yenilenen yönetim anlayışıyla şirket,
ikinci nesle geçmiş ve sektörde emin
adımlarla ilerleyip önemli bir konuma
sahip olmuştur. Bugün Hatipoğlu Et,
geniş makine parkuru, deneyimli
kadrosu, geniş pazarlama ağı ile
sektörün önde gelen firmaları
arasında yerini almanın haklı
gururunu yaşıyor.
Hatipoğlu Et
evrensel düşünüp
yerel davranıyor
1970 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Hatipoğlu
Et, Konya’nın önde gelen et üreticilerinden biri. Her
ürününü üstün bir özen göstererek üreten firma, geniş
makine parkuru, deneyimli kadrosu ve geniş pazarlama
ağı ile dikkat çekiyor. Makro Vizyon olarak, Hatipoğlu Et
Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Aydemir’le Hatipoğlu Et
ürünleri ve yeni kurulan üretim tesisleri üzerine keyifli
bir söyleşi gerçekleştirdik.
68 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Hatipoğlu Et markası altında
hangi çeşit ürünleri
üretiyorsunuz? Ürünleriniz
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Başlıca sucuk, salam, sosis,
pastırma, kavurma, jambon üretimi
yapıyoruz. Bu ürünlerimizde tabi ki
kendi içerisinde ayrılıyor:
l Sucuk markalarımız, içerik
oranlarına göre ayrılıyor. Marka
olarak Hatipoğlu Sucuk, tamamen
dana etinden; Meram Sucuk, dana
etinden; Şenay Sucuk dana ve hindi
eti karışımından; Seda Sucuk ise
tamamen hindi etinden üretiliyor.
l Salam ürünlerimiz de dana eti
ve hindi eti olarak ayrılıyor. Bunları da
zeytinli, fıstıklı, sade, çeşnili olarak
gruplandırmak mümkündür.
MAKRO | Röportaj
HATİPOĞLU ET
l Sosis ürünlerimiz de dana ve
hindi eti olmak üzere ikiye ayrılıyor.
l Pastırma ve kavurmalarımız
zaten dana etinden olacağından
sadece ambalaj ve gramaj olarak
çeşitlilik gösteriyor.
Ayrıca tüm ürünlerimiz
gramajlarına ve ambalajlarına göre
farklılık gösteriyor.
Son olarak, 2008 yılında, yufka,
mantı, erişte, kadayıf imalatına da
başladık. Marka olarak Aytat, Aydem,
Görkem, Konyalı Hatipoğlu olarak 4
isim altında üretim yapıyoruz. Bu
markaların hepsinin yufkası, mantısı,
eriştesi ve kadayıfı farklı ambalajlarda
ve gramajlarda, Konya’daki
marketlerde satışa sunuluyor.
Et ürünleri üretiminde
hijyenik koşullar ve kalite çok
büyük bir önem arz ediyor.
Hatipoğlu Et olarak, bu kıstasları
sağlamak adına ne gibi
çalışmalarda bulunuyorsunuz?
Bilindiği gibi, sağlık açısından
hijyenik koşulların sağlanması, et ve
et ürünleri üreten tesislerde, üzerinde
hassasiyetle durulması gereken bir
konudur. Bu yüzden üretimde
kullanılan malzemelerin, üretimde
çalışanların ve üretim bölümünün
temizliğine özen gösterilmelidir. Et ve
et ürünleri, dikkat edilmediği takdirde
mikroorganizmaların gelişmesine
oldukça müsait bir ortama
dönüşebilir. Bu yüzden ürünlerimizin
hammadde alımı, depolanması,
işlenmesi, ambalajlanması ve son
olarak sevk edilmesi sırasında
oluşabilecek riskler önceden tespit
Hatipoğlu et, et sektörün
deki
başarısını unlu mamülle
r ile
perçinlemeyi hedef alarak
yufka,
mantı, kadayıf ve erişte
üretimine
1700 metrekare alanda
başladı.
Tıpkı et ürünlerinde old
uğu gibi,
unlu mamüllerde de piy
asaya iddialı
bir giriş yapan Hatipoğlu
Gıda,
kaliteden ödün vermede
n sağlıklı
koşullarda unlu mamülle
r üretimini
hızlandırdı. Tüm ürünle
rin Tarım ve
Köy İşleri Bakanlığı’nda
n çalışma
izni ve gıda üretim sertif
ikaları
bulunuyor ve Türk Gıda
Kodeksine
uygunluk doğrultusunda
üretim
yapılıyor. Evrensel düşün
üp yerel
davranan, bütün gücünü
bölge
insanının gösterdiği tev
eccühten
alan Hatipoğlu Et, müşte
rilerine
şükran borçlu olan bir fir
ma.
edilerek, her noktada gıda
mühendisimizin de kontrolünde,
üretimimizi sürdürüyoruz. Ayrıca ISO
9001: 2000 ve ISO 22000: 2005 kalite
yönetim belgelerine sahip bir
firmayız.
Kaliteli ürün elde etmek için
kaliteli hammadde kullanmak
zorundasınız. Biz de bu ilkeyi çok iyi
bildiğimiz için hiçbir zaman
kalitemizden ödün vermeyerek hep
daha kaliteliyi üretme çabasında
olduk. Tüketici de bunu fark ettiği için
markalarımız hep en önce tercih
edilenlerden oldu.
Yeni bir üretim tesisisiniz
faaliyete geçti. Kısaca bu
fabrikadan bahsedebilir misiniz?
Yeni yerimiz, Karatay ilçesi sınırları
içerisinde bulunuyor. 5.700 metrekare
kapalı alana sahip tesisimiz, hijyenik
ve kaliteli ürün elde etmek amacıyla,
gelişen teknolojiyi de takip ederek
modern bir tesis olarak kuruldu. Bu
tesisimizde ürünlerimiz için risk
oluşturabilecek noktalar önceden
tespit edilerek, insan sağlığı ve
müşteri memnuniyeti göz önünde
bulundurularak inşa edildi.
İmalat bölümünde kullanılan tüm
malzemeler (fayans, panel, musluk)
anti bakteriyel ve gıda üretimine
elverişli olarak yaptırılmış olup
hijyenik bir ortam oluşturmak için
gereken tüm ortam sağlandı.
Fabrikamızın birinci katında sucuk,
salam, sosis üretimimiz; ikinci katında
ise yufka, erişte, mantı üretimimiz
devam ediyor.
Sizce, Hatipoğlu Et markasını
insanların tercih etmesinin sebebi
nedir?
Müşterilerimizin bizi yıllardır
tercih etmelerinin sebebi, değişmeyen
damak tadımızdır. Sürekli aynı
kalitede ürün alan müşterilerimiz,
piyasada her gün farklı bir isimle
ortaya çıkan ve içine ne katıldığını
bilmedikleri ürünleri tercih etmek
yerine, yıllardır alıştıkları ve kalitesine
güvendikleri Hatipoğlu ürünlerini
tercih ediyorlar.
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 69
MAKRO | Gündem
YAZ SICAKLARINDAN
KORUNMAK İÇİN...
Aşırı
sıcaklardan
korunun!
Son yıllarda mevsim
normallerinin üzerinde
seyreden sıcaklığa bağlı olarak,
sağlık sorunları da giderek
artıyor. Özellikle kalp, damar ve
tansiyon hastalığı bulunan
kişiler, sıcaklardan daha çok
etkileniyor. Aşırı sıcaklarda,
güneşin en yoğun saatlerinde,
dışarıda bulunan kişilerde,
güneş çarpması ve yanıklar
oluşabiliyor. Oldukça tehlikeli
sonuçlar doğurabilen güneş
çarpmasına karşı önlem
alınması gerekiyor.
70 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Yaz aylarında artış gösteren
sıcaklıklar, hem bunaltıcı hem de
zararlı oluyor. Bu sıcaklıklar, güneş
çarpmasından güneş yanıklarına, baş
ağrısından cilt hastalıklarına kadar,
birçok rahatsızlıklara neden oluyor.
Aşırı sıcaklar, çoğu zaman, yaşam
enerjisini düşürüyor. Sıcak nedeniyle
kişilerde, bitkinlik ve uyku hali daha
sık görülüyor. Hem sıcaklardan
korunmak, hem de daha enerjik
olabilmek için size bazı tavsiyelerimiz
var!
l Bol sıvı ve mineral içeren
(maden suyu gibi) içecekler tüketin.
Özellikle 3 litreye yakın su tüketmeye
çalışın. Böylece vücudunuzun sıvı
kaybını önlemiş olacaksınız.
l Özellikle günün en sıcak saatleri
olan 12.00 ile 16.00 saatleri arasında
dışarı çıkmamaya çalışın. Dışarıda
bulunursanız, gölgelik yerlerden
yürüyün. Güneşlenecekseniz, öğle
sıcaklarını tercih etmeyin; saat
16.00'dan sonra güneşlenin. Aksi
halde güneş çarpması ya da
yanıklarına maruz kalabilirsiniz.
l Çok sıcak günlerde, yağlı ve ağır
yiyeceklerden kaçının. Özellikle hafif
ve az yağlı yemeklerle sebze ve meyve
tüketmeye
özen gösterin.
Besinlerinize
lifli gıdaları
eklemeyi
unutmayın.
l Gazlı
MAKRO | Gündem
veya kafein içeren içecekleri
tüketmemeye özen gösterin.
l Kıyafet seçerken, özellikle açık
renkli, pamuklu ve dar olmayan
giysileri tercih edin.
l Şapka ve gözlük kullanın.
Böylece başınızı ve yüzünü yüksek
sıcaklıktan korumuş olursunuz.
l Sık sık duş alın. Gün içinde, bol
bol el, yüz ve dirseklerinizi soğuk suya
tutun.
l Yüksek faktörlü güneş kremi
kullanmaya özen gösterin. Böylece
cilde zarar veren güneş ışınlarının
olumsuz etkilerinden korunmuş
olacaksınız.
l Isı dengesini korumaya yardımcı
olan bir besin maddesi de, yoğurt.
Aşırı sıcaklarda yoğurt tüketin.
l Odaları ve kapalı alanları sık sık
havalandırın. Mümkünse klima
kullanmaya çalışın.
l Bulantı ve iştah kaybı
l Nemli bir cilt
l Kol ve bacaklarda kramplar
l Nabız ve solunum hızında artış
GÜNEȘ ÇARPMASI NEDİR?
AȘIRI TERLEME PROBLEMİ
Güneş çarpması, vücut kendi
ısısını koruyamadığı zaman ortaya
çıkan bir durum. 37 dereceye
kadar normal olan vücut ısısı,
çok sıcak ve nemli
havalarda, 40-41 dereceye
kadar yükselebiliyor. Bu
da oldukça tehlikeli
sonuçlar doğuruyor.
Güneşe uzun süre maruz kalan
kişilerin, beyin hücrelerinde tahribat
gelişebiliyor. Özellikle yaz günlerinde,
yüksek sıcaklıklara karşı önlem
alınması gerekiyor. Eğer güneş
çarpmasının belirtileriyle
karşılaştıysanız, mutlaka bir doktora
başvurun. Güneş çarpmasının
belirtilerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
l Baş ağrısı ve dönmesi
l Bilinç bulanıklığı
l Görme netliğinin bozulması
l Aşırı terleme
Vücudumuzun sürekli aynı ısıyı
koruyabilmesi için ter bezlerine
önemli görev düşüyor. Terleme,
derinin ıslak hale gelmesi
sonucunda hem fazla suyun
atılması hem de yükselmiş
vücut ısısının düşürülmesi için
ortaya konmuş bir reflekstir. Sinir
sistemimizin başlattığı, ter
72 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Bol sıvı ve mineral
içeren (maden
suyu gibi)
içecekler tüketin.
Özellikle 3 litreye
yakın su tüketmeye
çalışın. Böylece
vücudunuzun sıvı
kaybını önlemiş
olacaksınız.
bezlerinin meydana getirdiği, bizim
kontrol edemediğimiz faydalı bir
aktivite olan terleme, her noktaya
aynı oranda dağılmadığı ve bölgesel
olarak farklılık gösterdiği zaman, örneğin avuç içleri, koltukaltı ve
ayaklar gibi- sosyal yaşamda uyum
sorunlarına yol açıyor. Yoksa terleme
zarar verici bir durum değil aksine
vücudun faydalı aktivitelerinden biri.
El ve ayak terlemesi
ne sıklıkta görülür?
Terlemenin toplumda görülme
sıklığı, Güneydoğu Asya ülkelerinde
daha fazla olmakla birlikte %1-2
civarında gerçekleşiyor. Okul
çağı itibariyle başlayan
terlemenin, çoğu zaman
dönemsel farklılık
gösterdiği
zannediliyor fakat
yapılan
araştırmalar, hiç
azalmadığını ortaya
koyuyor.
MAKRO | Gündem
SICAK YAZA SOĞUK ÇARE
Bitki çaylarının her birinin birçok
faydası sıralanıyor. Genel olarak
hazmı kolaylaştırdığı, sinir sistemine
ve mideye iyi geldiği bilinen bitkisel
çaylar, her ne kadar soğuk kış
günlerinin bir parçası olsa da yazın da
yardımınıza yetişebilir. Bitki çaylarını,
yazın sıcak günlerinde soğuk ya da
buzlu olarak tüketebilirsiniz. Kaynar
suyla demleyip tercihe göre
tatlandırdığınız çayınızı soğutucuda
beklettikten sonra serinlemek için
içebilirsiniz. Yaz aylarında tercih
edilen gazlı içeceklerden çok daha
faydalı olan bitki çaylarını şeker
yerine balla tatlandırırsanız daha
faydalı olacaktır.
Yaz-kıș ıhlamur
Soğuk algınlığı ve öksürükte
yaygın olarak kullanılan bitkilerden
biri olan ıhlamur, uykusuzluk ve kan
dolaşımı bozukluklarına
da birebir.
Isı
Yapraklarında çok
dengesini
miktarda klorofil
korumaya
taşımasından dolayı
yardımcı olan
kansızlık durumunda
in
kullanılmasında faydalı
bes
bir
olduğu bilinen ıhlamur,
maddesi de,
güzel kokusu ve
rı
Aşı
.
urt
yoğ
dinlendirici etkisiyle,
sıcaklarda
stresi atmanıza
yoğurt
yardımcı oluyor.
tüketin.
74 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Yeșil çay mucizesi
Camellia sinensis bitkisinin
yapraklarından elde edilen bu çayın
siyah çaydan farkı, daha az işlem
görmüş olması. Bu sayede yaprakları
daha taze ve yeşil kalan yeşil çay, siyah
çay gibi bir oksidasyona da maruz
kalmaz. Yeşil çayın antioksidan oranı
daha yüksek, kafein oranıysa daha
düşüktür. Yüksek tansiyondan
uykusuzluğa kadar birçok rahatsızlığa
iyi gelen bu çay, yağ yakımını ve
enerjiyi arttırarak daha zayıf ve zinde
olmanızı sağlar. Kolesterolü düşürüp
stresi de azaltan yeşil çayın bir
mucizesi de cilde faydasıdır.
MAKRO | Güzellik
Güneşsiz bir yaşamı
düşünmek mümkün değil.
Dünya üzerindeki tüm
canlıların ana yaşam
kaynağı olan güneş,
birçok hastalığın tedavisinde
kullanılan antibakteriyal bir
etkiye de sahip. Aynı zamanda
vücudun D vitamini
sentezlemesini gerçekleştirdiği için özellikle çocukların
kemik gelişiminde çok önemli bir rol üstleniyor.
Sağladığı bronzluk etkisi ile güzellik bakımından da öneme
sahip olan güneş, akne ve sivilce tedavisinde de oldukça
yararlı olabiliyor. Ancak, tüm bu faydaların yanı sıra güneş,
ozon tabakasının incelmesiyle birlikte artık insanlar için
bir tehlike unsuru haline gelmeye başladı. Ozon tabakası bu
hale gelmeden önce, yeryüzüne sadece A ve B ultraviyole
radyasyonu ulaşırken, artık C ultraviyole radyasyonu da
ulaşıyor. A tipi ultraviyole radyasyonu, cildin erken
yaşlanması ve kırışmasına neden olurken, B ve C tipi
ultraviyole radyasyonları ise deri kanserleri riskini arttırıyor.
Faydaları ve zararları göz önüne alındığında, güneşe karşı
temkinli yaklaşmak gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Güneş ve
cildimiz
76 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Kuruyan ciltlere, su
Yaz aylarında hava sıcaklıklarının
yükselmesi, bedenimiz için büyük bir
sorun haline gelebilir. Sadece cildimiz
için değil, tüm fiziksel yapımız için
güneşle dost olmamız gerekiyor.
Güneşten ne tamamen kaçmak doğru
ne de hiçbir önlem almadan
yaşamak…
Yaz sıcakları nedeniyle
kaybettiğimiz su, dolaşım sistemimizi
zora sokabilir. Hele bir de gün içinde
fazla aktif bir hayat tarzına
sahipseniz, vücudun su eksiğini
tamamlamak zorunda olduğunuzu
aklınızdan çıkarmayın. Normal
insanın her gün en az 2 litre su
tüketmesi gerekiyor. Ancak yaz
aylarının gelmesiyle beraber bu
ihtiyaç 4 litreye kadar çıkabiliyor.
İçecek olarak suyun yanı sıra maden
suyu, meyve ve bitki çayları da
tüketebilirsiniz.
Su kaybı, sadece dolaşım sistemi
için değil, cildimiz için de büyük sorun
olabilir. Yeterli su almayan cilt, çok
çabuk kurur ve pul pul dökülmeye
başlar. Ayrıca kırışıklık ve yaşlanma
gibi hoş olmayan durumlar da su
kaybı ve aşırı güneşle beraber
artar. Cildinizin yaz
aylarında da sağlıklı ve
parlak olmasını
istiyorsanız,
ihtiyacınız
kadar su
içmeyi
ihmal
etmeyin.
MAKRO | Güzellik
Günün en güzel saatleri
Güneș kremi
Sıcak, rutubet ve ultraviyole
ışınlarının cilde verdiği zararlı
etkilerinden korunmak için güneş
altında, özellikle sıcağın çok
yoğun olduğu ve güneş
ışınlarının daha dik
açıyla geldiği saat
11.00 ve 16.00
arasında uzun süre
kalmamak gerekiyor.
Bu saatlerde gölge olan
alanları tercih etmek ya
da kapalı mekanlarda
bulunmak en iyisi. Güneş
şemsiyesi gibi gölgeliklerin altında
otururken de kum ve denizden
yansıyan ultraviyole ışıklarının zarara
neden olabileceği unutulmamalı. Yani,
“Zaten gölgede oturuyorum” diyerek
önlem almadan güneşe maruz kalmak
oldukça zararlı. Bu durumda bile, açık
renk kıyafetler giymeye, şapka ve
gözlük kullanmaya dikkat etmelisiniz.
Vücudunuzu mümkün olduğu kadar
çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun
kollu tişört, pantolon ve elbiseleri
tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde
99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole
koruyuculu güneş gözlüklerini
kullanın; bu tür güneş gözlükleri
katarakta ve gözde hasara neden olan
zararlı ışınları azaltır.
Güneş kremi, güneşten sağlıklı
olarak faydalanabilmek için çok
önemli bir yere sahip. Direkt güneş
ışığına maruz kalan cilt, pek çok
sorunla karşı karşıya gelebilir.
Bu sorunları bertaraf etmek
için alınabilecek en iyi
önlem, güneş kremleri…
Koruyucu yağlar ve
kremler, güneşe
çıkmadan yarım saat
kadar önce sürülmeli ve her
2 saatte bir ve yüzdükten
sonra tekrarlanmalıdır. Ayrıca iyi
bir koruma sağlanabilmesi için güneş
koruyucusunun yeterli miktarda
sürülmesi de çok önemli. Koruyucuyu
az sürmek bir fayda sağlamayacağı
gibi, çok fazla sürmek de fazladan bir
koruma anlamına gelmiyor.
Güneş reçetesi:
Koruyucu krem,
ölçülü güneş
maruziyeti ve bol
sıvı tüketimi.
78 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Güneșle gelen
kahverengi lekeler
Güneşin ciltte meydana getirdiği
en büyük sorunlardan biri kahverengi
lekeler. Sağlık açısından büyük bir risk
taşımayan bu lekelerin görünümleri
rahatsızlık verici olabiliyor. Bu
lekelerden korunmanın da en kolay
yolu, yeterli miktarda güneş kremi
kullanmak. Kahverengi lekeler söz
konusu olduğunda, çıkmadan önlem
Unutmayın!
l 11.00 ve 16.00 saatler
i arasında
direkt güneş ışığından kes
inlikle
kaçının.
l Her durumda, korum
a faktörü en az
15 olan güneş kreminizi
sürün.
l Deri kanseri, güneşe bağ
lı yaşlanma
gibi unsurlar, uzun vadede
birikerek
açığa çıktığı için güneşten
korunmaya
çocuk yaşta başlayın.
l Mutlaka şapka ve gün
eş gözlüğü
takın.
l Bulutlu havalar da gün
eşten yayılan
radyasyon açısından tam
amen
zararsız değildir. Bu hav
alarda da
güneşten korunmak için
gerekli
önlemleri almak gerekir.
l Beyaz tenlilerin, açık
renk gözlü
kişilerin, çocukların ve yaş
lıların
güneşe duyarlılığı daha
fazla olduğu
için önlemler konusund
a daha
dikkatli olmaları gerekir.
almak en iyi yaklaşım. Çünkü
çıktıktan sonra lekeleri yok etmek için
uygulanan tedavilerden kesin sonuç
almak her zaman mümkün olmuyor.
Ayrıca vücudumuzdaki benlerin de
güneşle dost olmadığını söyleyebiliriz.
Bazı benler cilt kanserine neden
olabiliyor. Ben, birden ortaya çıkarsa,
hızla büyür ve kabarıklaşırsa, sınırları
düzensizse ve zaman zaman
kaşınıyorsa, mutlaka bir dermatolog
tarafından muayene
edilmeli. Bu tip
risk
faktörleri
taşıyan
kişilerin
güneşten
korunmaları çok
daha önemli.
MAKRO | Gıda Kültürü
YEMEKLERİN RENGİ: SALÇA
Türk mutfağında yemeğe lezzet
katmak gerekince başvurulan ilk besin
salçadır. Yemeklerimizin olmazsa
olmazı, rengi ve kokusuyla iştah açan
salçanızı, yaz mevsiminin mis kokulu
ve tazecik biber ve domatesleriyle
kendiniz yapabilirsiniz.
Domates salçası yaparken dikkat
etmeniz gereken, etli domatesleri
seçmek olacak. Salça yaparken, daha
uygun olan Çanakkale ya da Bursa
domatesi gibi türleri tercih
edebilirsiniz.
MEVSİMİNDE MEYVE VE SEBZELERLE
KIŞA HAZIRLIK
Aşırı sıcaklarla uğraşırken
“Nereden çıktı şimdi, kışa hazırlık?” diyebilirsiniz.
Ama yazın en güzel sebze ve meyvelerini kışın da
tüketebilme fikri, sizce de çok çekici değil mi? Bunun
için yüzyıllardır kullanılan yöntemleri sizinle
paylaşmak istedik. Konserve, turşu, reçel ve salça…
Yazın aldığınız en lezzetli domatesi, fasulyeyi,
salatalıkları ya da çilekleri kışın da tüketebilmeniz
için en güzel yollar. Yazın yaptığınız, mis kokulu
çilek reçelinin kış kahvaltılarında sofralarınıza
getireceği tadı bir düşünün!
80 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Domates salçası:
l 5 kilogram domates
l 5 tatlı kaşığı tuz
Hazırlanışı
Domatesleri iyice yıkadıktan sonra
iri iri doğrayın. Geniş bir tencerede
kendi suyuyla pişirin. İyice
yumuşadıktan sonra süzgeçten
geçirin. Elde ettiğiniz bu püreyi daha
yayvan bir tencereye alıp kısık ateşte,
sürekli karıştırarak pişirin. Tuz
ekleyip karıştırmaya devam edin.
Kıvamı koyulaşınca ateşten alın.
Salçayı cam kavanozlara, 2 parmak
boşluk kalana kadar doldurun.
Kapaklarını sıkıca kapatın.
Biber salçası:
l 3 kilogram kırmızı dolmalık biber
l 3 yemek kaşığı tuz
Hazırlanışı
Biberlerin çekirdeklerini
temizleyip iyice yıkayın. Suları
MAKRO | Gıda Kültürü
süzüldükten sonra, robotta çekin.
Püre haline gelmiş olan biberlere
tuzunu ekleyip yayvan bir tepsiye alın.
Tepsiyi 200 derecedeki fırına koyun.
Ara sıra karıştırarak suyunu çektirin.
Salçanızı kavanozlara koyabilirsiniz.
l Tansiyonunuzun durumuna
göre tuz oranını istediğiniz
gibi ayarlayabilirsiniz. Tuz,
küflenmeyi engellemek
maksadıyla konduğu için
kullanım maksadınıza göre
tuz miktarıyla
oynayabilirsiniz.
l Kavanozları önceden
kaynatıp, kurularsanız,
küflenme riski azalacaktır.
KONSERVE YAPIYORUZ
Artık her mevsimde her sebzeyi
bulmak mümkün oluyor. Sebzeler için
yaz-kış farkı kalmadı diyebiliriz. Ama
ya lezzetleri? Yaz domatesinden,
patlıcanından aldığınız tadı, kışın
alabiliyor musunuz? Ne kokusu aynı,
ne de tadı… Yazın tadına
doyamadığımız patlıcan, bamya, biber
ve domates, bir Aralık akşamı, pilavın
yanında türlü olarak sofranıza gelsin
istemez misiniz? O zaman bir sürü
kavanoz alın çünkü konserve
yapıyoruz.
Türlü konservesi:
l 1 kilogram patlıcan
l Yarım kilogram bamya
l Yarım kilogram taze fasulye
l 1 kilogram kabak
bir kaşık tuz ekleyip bir parmak
boşluk kalana kadar kaynar suyla
doldurun. Havasını çıkardıktan sonra
kapağını sıkıca kapatın. Kavanozları
sterilize etmek için, kavanozları
büyük bir tencereye, birbirine
değmeyecek şekilde yerleştirin.
Kavanozların üzerini geçecek kadar su
doldurup 25-30 dakika kaynatın.
Kavanozları tencereden alıp bir bezin
üzerine dizin. Kapaklarını kontrol
ettikten sonra nemsiz bir ortamda
saklayın.
l Yarım kilogram sivri biber
l 1 kilogram domates
l 1 çorba kaşığı tuz
Hazırlanışı
Sebzelerin saplarını kesin, yıkayın
ve kurulayın. Bamyaları sıcak fırında
kurutun. Kaynar suda 7-8 dakika
haşlayıp suyunu süzün. Patlıcanları iri
küpler halinde doğrayın ve tuzlu suda
bekletin. Kabakları küp şeklinde
doğrayın. Biberleri ve fasulyeleri
ayıklayıp istediğiniz boyutlarda
parçalara bölün. Bu sebzeleri farklı
kaplarda diri kalacak kadar haşlayın.
Domatesleri doğrayın. Haşlanmış olan
tüm sebzeleri eşit miktarlara bölüp
kavanozlara yerleştirin. Her kavanoza
l Konserve yapacağınız meyve
ve sebzelerin taze,
olgunlaşmış, yarasız ve
çürüksüz olmasına dikkat
edin.
l Bu yöntemle, pek çok
sebzenin (taze fasulye,
bamya gibi) ayrı ayrı
konservelerini de
yapabilirsiniz.
l Konservede kullanacağınız
kavanozları ve kapaklarını
teker teker gözden
geçirmelisiniz. İçlerinde
ağızları kırık veya gövdeleri
çatlak kavanozlar ile
kenarları ezilmiş, contasının
lastiği kopmuş veya
zedelenmiş, paslanmış
kapaklar varsa bunları
kullanmamalısınız.
TURȘU YAPARKEN…
Turşu yaparken kullanacağınız
sebzeleri seçerken sert, taze,
kabuklarının parlak görünümlü ve
zedelenmemiş olmasına dikkat
etmeniz gerekiyor. Sebzeler ne kadar
taze ve diri olursa, turşunuzun
dayanma süresi de o kadar fazla olur.
Ayrıca turşu yaparken mutlaka kaya
tuzu kullanın. Çünkü sofralarımızda
kullandığımız rafine tuz, turşunun
daha çabuk yumuşamasına neden
olur. Ayrıca turşu yaptığınız sebzenin
boyutlarının küçük ve birbirine yakın
olmasına dikkat edin. Ezik, çürük ve
küflü olan sebzeleri kesinlikle
kullanmayın.
Salatalık turşusu
(3 litrelik cam kavanoz için):
l 1 kilogram küçük salatalık
l Su
l 4-5 çorba kaşığı kaya tuzu
l 10 diş sarımsak
l 2 çay bardağı sirke
l 10-12 dal maydanoz
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 81
MAKRO | Gıda Kültürü
l Reçelinizin parlak olmasını
istiyorsanız, kaynarken
üzerinde biriken köpükleri
sık sık alın.
l Şeftali, armut, elma gibi
daha az asitli meyvelerle
reçel yaparken daha fazla
limon kullanmanız gerekir.
l Reçel kuru, serin ve gölge
yerlerde saklanarak
tazeliğini 1 sene koruyabilir.
KAHVALTI SOFRALARININ
VAZGEÇİLMEZİ: REÇEL
Kahvaltı masalarının ve tatlıların
renkli süsü olan reçeller, çok basit
yöntemlerle elde ediliyor. Yaz
mevsiminin en lezzetli meyvelerini
reçel yaparak kışa saklayabilirsiniz.
Öncelikle reçel yaparken, ısıyı dengeli
bir şekilde yayan tencereler
kullanmaya özen göstermelisiniz:
Kalın tabanlı çelik tencereler işinizi
görecektir. Ayrıca reçeli karıştırırken
tahta kaşık kullanmaya özen gösterin.
Hazırlanışı:
Salatalıkları kavanoza doldurun ve
tuzunu ilave edin. Sarımsakları da
kavanoza yerleştirin. Sirkeyi
üzerlerine dökün. En son olarak
salatalıkların tümü içinde kalacak
kadar su koyun. Maydanozu en üste
kapak şeklinde yerleştirdikten sonra
kavanozun kapağını sıkıca kapatın.
Kavanozu, 2-3 gün düz bir zeminde
bekletin ki suyunun azalması
82 | Te m mu z-A ğu stos
2010
l Turşusunu kuracağınız
besinler fazla iri olmamalı.
Çünkü iri sebze, asitli
ortamda gelişir ve orta
kısmında oluşan bakteri
kültürleri midede gaz yapar.
l Şişmeyi önlemek için
sebzeleri turşu suyunu
koymadan önce iğneyle
delebilirsiniz.
durumunda su ilave edebilin. Serin bir
yerde 4-5 hafta beklettikten sonra
turşunuzu afiyetle yiyebilirsiniz.
Çilek reçeli:
l 1 kilogram çilek
l 1 kilogram şeker
l Yarım limonun suyu
Hazırlanışı:
Çilekleri su dolu bir kaba koyup bir
süre beklettikten sonra iyice yıkayın.
Suları süzüldükten sonra ayıklayın.
Bir tencereye, bir kat çilek, bir kat
şeker koyarak tüm çilekleri doldurun.
Oda sıcaklığında bir gece bekletin.
Ertesi gün, taneleri ezmeden ara sıra
karıştırarak 15-20 dakika kaynatın.
Kevgir yardımıyla taneleri başka bir
kaba alın. Kalan çilek şurubunu
kıvama gelene kadar, kısık ateşte
kaynatmaya devam edin. Kıvama
gelince çilek tanelerini ve limon
suyunu içine atıp bir taşım kaynatın.
Altını kapatıp tenceresi içinde
soğumaya bırakın. Soğuyan reçeli
kavanozlara koyup saklayabilirsiniz.
MAKRO | Yaza Özel
Pikniğe gidelim,
doyasıya
eğlenelim!
Şık bir sepet, mümkünse
pötikareli bir örtü,
arzunuza göre, birbirinden
lezzetli yiyecekler ve
elbette muhteşem bir
doğa… Evet, anladığınız
şeyden bahsediyoruz;
‘piknik’ten. Havaların
ısınmasıyla beraber
hepimizin en sevdiği hafta sonu etkinliklerinden biridir piknik.
Kültürümüzü ve alışkanlıklarımızı bir ayna gibi yansıtan eğlenceli
Yeşilçam filmlerinin, kamyonet kasasında pikniğe gidiş-geliş sahneleri
geliyor gözlerimizin önüne; şen-şakrak bir yolculuk, türlü türlü
yemekler, rahat giysiler, oyunlar, şarkılar… Ya da öğrencilik
yıllarındaki kalabalık, gürültülü ve bir o kadar da eğlenceli geziler…
Kara kıştan önce içimizi ısıtan yaz
mevsimini değerlendirmek, doğayla
baş başa bir serüvene çıkmak için
yakınlarınızla birlikte bir piknik planı
yapmaya şimdiden başlayın.
Geçmişte, toprakla ve doğayla iç
içe çok uzun yıllar geçirmiş insanoğlu.
Yer toprak rengi, gök mavi, ufuk
kırmızıymış. Renkler de doğanın
dengesi kadar uyumluymuş insan
hayatıyla. Şimdi, yüzyıllar boyu
insanoğlunun yaşadığı o özgün
renkleri ve doğal hayatı arıyoruz
hepimiz. Yüksek katlı binalardan çıkıp
toprağa adım atmak, kır çiçeklerini
dalında koklamak, ağaçların temiz
nefesini yüzümüzde hissetmek ve
dağların eteğinden gelen billur suları
içmek için kentten biraz da olsa
uzaklaşıp en yakın mesire yerini
ziyaret etmek gerekiyor. Modern
hayatın gerekleri yüzünden kendimize
vakit ayıramadığımız bu zamanlarda,
çok yakınımızda bulunan doğal
ortamlar ve piknik alanları, dar
Makro Market’in et ürünleri
reyonunda bulunan taze ve
birbirinden lezzetli etlerle piknik
sofralarınızı şölene
dönüştürebilirsiniz.
vakitlerimizde büyük mutluluklara
ulaşmak için ideal. Hala piknik
sepetiniz hazır değilse, size
tavsiyemiz, hemen işe koyulun ve bir
an önce doğayla buluşun.
84 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Yaza Özel
Artık piknikten sonra
bulaşık derdi yok. Makro
Market’ten satın
alabileceğiniz kağıt
tabaklar ve plastik
kaşık-çatallarla piknik
çok daha keyifli bir hale
geliyor.
Pikniğe giderken
unutmamanız gerekenler
Pikniğe giderken ufak tefek şeyler
hep unutulur. İşte size, pikniğe
giderken unutmamanız gereken
eşyaların kısa bir listesi. Siz de kendi
listenizi yapmayı sakın unutmayın!
l Yer örtüsü
l Gazete
l Kibrit, çıra ve mangal kömürü
l Tuz
l Islak mendil ve peçete
l Bıçak
l Su
l Top ve ip
l Çay…
Keneden korunun!
Havaların ısınması ve pik
nik
sezonunun başlamasıyla
beraber,
kene ısırığı sonucu oluşan
Kırım
Kongo Kanamalı Ateşi (K
KKA) yine
gündeme geldi. Siz de pik
niğe
giderken, ölümcül bir ha
stalık olan
KKKA’dan korunmak için
çeşitli
önlemler almayı unutm
ayın:
l Mümkün olduğunca
kapalı ve açık
renkli giysiler giyin.
l Kenelerin vücuda gir
ebileceği
yerleri kapatın.
l Vücudun açıkta kal
an yerlerine
böcek uzaklaştırıcı madd
eler
sürün.
l Vücuda tutunan ken
e ne kadar
çabuk çıkarılırsa, hastalığ
ın
bulaşma ihtimalinin de
o kadar
azaldığını aklınızdan çık
armayın.
l Keneleri elle öldürm
eyin,
patlatmayın.
86 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Dikkat!
Piknik keyfiniz bittikten
sonra çöplerinizi etrafa
bırakmamaya özen gösterin.
Çünkü piknik alanında
bırakacağınız bir cam şişe
4.000 yıl, plastik poşet 1.000
yıl, teneke kutu 10-100 yıl
doğa tarafından yok
edilemiyor. Ayrıca mangal için
yaktığınız ateşi
söndürdüğünüzden de emin
olun. Aksi takdirde bir dahaki
sefere gidecek bir piknik alanı
bulamayabilirsiniz. Ülkemizde
orman yangınlarıyla kaybedilen
orman alanlarının miktarı her
geçen yıl artıyor. Orman
yangınları, sadece akciğerlerimiz
olan ağaçları yok etmekle
kalmıyor, iklim değişikliği ve
kuraklık gibi çok ciddi sonuçları
da beraberinde getiriyor.
MAKRO | Sağlık
KALSİYUM ve
KALSİYUMUN KADIN
BESLENMESİNDEKİ YERİ
Kalsiyum, kemiklerimizin oluşumunu ve sağlamlığını
sağlayan, vücudumuz için zorunlu minerallerden biri.
Pek çok hücresel fonksiyonun yanı sıra kemik yapımında
da kullanılan kalsiyum, bu konuda temel eleman olarak
görev yapıyor. Kalsiyum eksikliği, özellikle kadınlarda,
menopoz döneminde daha çok ortaya çıkan osteoporoza
(kemik erimesi) neden olabiliyor.
Yaşam süresince yetersiz kalsiyum
alımının, osteoporoz gelişiminde
önemli bir rol oynadığı kabul edilen
bir gerçek. Yayınlanan pek çok
çalışma, yetersiz kalsiyum alımının,
düşük kemik kitlesi, hızlı kemik kaybı
ve yüksek kırık oranları ile ilişkili
olduğunu gösteriyor. Ulusal beslenme
araştırmalarının saptamalarına göre,
pek çok insan, sağlıklı kemik yapımı
ve kemiğin korunması için gerekli
olan miktarın yarısından daha az
kalsiyum tüketiyor. Günlük
yiyeceklerle alınan kalsiyum
miktarına bağlı olarak, özellikle
kadınlarda, kalsiyum desteği
gerekebiliyor.
Kalsiyum ihtiyacı, yaşam süreci
içinde değişkenlik gösteriyor. İskeletin
hızla büyümekte olduğu çocukluk ve
ergenlik döneminde, gebelik ve
emzirme sırasında vücudun kalsiyum
ihtiyacı daha fazla oluyor. Menopoz
sonrası dönemdeki kadınlar ve yaşlı
erkeklerin de daha fazla kalsiyuma
ihtiyaçları var. Kalsiyumun
bağırsaklardan emilimini sağlayan D
vitamini miktarının yetersiz olması
da, kalsiyum eksikliğine neden
olabiliyor. Yaşlandıkça vücutta
kalsiyum ve diğer besinler, eskisi
kadar etkin bir şekilde
emilemediğinden bu konuda dikkatli
olmak ve uzman doktorlardan destek
almak gerekiyor.
Günlük ne kadar kalsiyuma
ihtiyaç vardır?
Kadın ya da erkek, hamile ya da
değil, tüm insanların günde 1000 mg.
kalsiyum alması gerekiyor. 50 yaşın
88 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Sağlık
üstündekilerde bu miktar 1200 mg’a
çıkıyor. Hamile kadınlarda ise günlük
gereksinim normalden 500-1000 mg.
daha fazla. Buna göre, hamile bir
kadının, günde 1.500-2.000 mg.
kalsiyum alması gerekiyor.
İnsanların neden
kalsiyuma ihtiyacı var?
Kişinin kalsiyum ihtiyacı, daha
doğmadan önce başlar. Anne karnında
gelişmekte olan bebeğin de, güçlü
kemiklere ve dişlere sahip olması için
kalsiyuma gereksinimi vardır. Ayrıca
sağlıklı sinir sitemi, kalp ve kas
yapıları için de kalsiyum önemlidir.
Tıpkı anne için olduğu gibi, gelişimini
hızla devam ettiren bebeğin kalp atım
ritminin normal ve kan pıhtılaşma
sisteminin düzgün şekilde gelişmesi
için de yeterli kalsiyum alması şarttır.
Eğer hamilelik sırasında yeterli
miktarda alınmazsa, bebeğin gelişimi
sırasında gereksinim duyduğu
kalsiyum, annenin vücudundan ve
kemiklerinden sağlanır. Bu durum,
daha sonraki dönemlerde anne
sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.
Kadınlarda östrojen seviyesinin
düşmesi, kemik yıkımını hızlandırır
çünkü östrojen, kemiklerdeki
kalsiyumun azalmasını engelleyen bir
hormondur. Menopozda östrojen
seviyeleri düşünce kemik yıkımı artar.
Yeterli kalsiyum alınması, kemik
yıkımının yavaşlamasını sağlayarak
osteoporoz riskini azaltacaktır. Bu
nedenle, bu dönemde kalsiyum
ihtiyacı daha fazla olur. Kalsiyum ve D
vitamini desteğinin yanı sıra düzenli
ağırlık kaldırma egzersizleri yapılması
da kemikleri güçlendirir. Kadınlarda
egzersiz ve yeterli kalsiyum alımı ile
kombine edilen östrojen tedavisi,
kemik erimesi ve kırıklara karşı en iyi
savunmadır. Menopoz döneminde
kalsiyum ihtiyacı 1200-1500 mg
arasında değişir. Birçok kadın,
özellikle menopoz döneminde, kilo
almamak için süt ve süt ürünlerinden
kaçınır. Oysa kaymağı alınmış sütten
yapılmış süt ürünleri, tam yağlı sütten
yapılmış ürünlerle aynı miktarda ya
da biraz daha fazla kalsiyum içerir.
Kalsiyum kaynakları
En zengin kalsiyum kaynakları
şunlardır:
Süt, yoğurt, peynir, brokoli, pazı
ve ıspanak gibi koyu yeşil, yapraklı
sebzeler, sardalye, somon balığı,
badem, portakal suyu, tahıllar ve
ekmek.
90 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Ev Hayvanları
KÜÇÜK DOSTLARIMIZA
NASIL BAKACAĞIZ?
Birçoğumuz dünya yalnızca insanoğluna aitmiş gibi davranıyoruz.
Etrafımızdaki doğal güzellikleri yok ettiğimiz gibi bu dünyada
türlerini devam ettirmeye çalışan hayvanları da görmezden
geliyoruz. Bazılarımızsa bu durumun farkında olarak hayvan
dostlarımıza evimizde yer açıyoruz. Düşünün, işten çıktınız, yoğun
ve stresli bir günün ardından evinizin kapısını
açtığınızda sizi en sadık dostunuz,
köpeğiniz karşılıyor. Sizi görünce
mutluluğu hareketlerine yansıyan bu
sevimli arkadaşı kim görmezden
gelebilir ki? Ya da sabah sizi uyandıran
sevimli bir kediniz varsa güne daha
mutlu uyanmaz mısınız? Biz de, bu
dünyayı bizimle paylaşan küçük
dostlarımızı unutmadık ve onların
bakımıyla ilgili önemli ipuçlarını sizlerle
paylaştık. Böylece sağlıklı ve bakımlı evcil
hayvanlarınızla mutlu, stressiz ve daha
yaşanılır bir dünyaya kucak açabilirsiniz.
92 | Te m mu z-A ğu stos
2010
Evcil hayvanlar da tıpkı çocuklar
gibi özel bir bakıma ihtiyaç duyuyor.
Gelişmesi için gerekli besinleri alması
bir hayvan için son derece önemli,
yoksa kendini savunma içgüdüsünün
oldukça ağır bastığı hayvanlar güçlü
olamıyor ve kendilerini hastalıklardan
ve diğer hayvanlardan koruyamıyor.
Evimizde birlikte yaşamayı tercih
ettiğimiz hayvanların başında da kedi,
köpek, kuş ve balıklar geliyor.
Evcil hayvanlarımızı beslerken
nelere dikkat etmeliyiz?
Kedi ve köpekler de
insanlar gibi protein, yağ,
kalsiyum, fosfor, A, D, E
vitaminlerine yoğun
olarak ihtiyaç duyuyor.
Vitamin eksiklikleri
çeşitli hastalıklara yol
açabileceği gibi bu
vitaminlerin orantılı
bir şekilde verilmesi de
son derece önemli. Bu
nedenle vitamin
yönünden zengin olan
mamalar, hayvanların
beslenmesi için çok ideal. Bu hem
sizin için kolay bir yöntem
MAKRO | Ev Hayvanları
oluyor hem de hayvan dostunuz
gerekli tüm besinleri alabiliyor.
Bunların yanı sıra yemek artıkları,
pişmiş et ve sebzeler ve bol proteinli
besinler de kedi ve köpek
beslenmesinde uygulanabilir. Ancak
çok dikkatli olmakta fayda var. Bu tarz
bir beslenme biçiminde etler ve
sebzeler iyi pişirilmemişse
hayvanların tüyleri olması gerekenden
çok daha fazla dökülüyor ve tüyler
matlaşıyor.
Kuş beslerken iyi nitelikli
tohumlarla beslemek oldukça önemli.
Tohumların bir kısmı yağlı, bir kısmı
unlu, bir kısmı da serinletici etki
yaratıyor. Bu nedenle tohumların
özelliklerini çok iyi bilmek ve
kuşunuzun ihtiyacına göre onu bilinçli
beslemek gerekiyor. Bunun için de
hayvan dostunuzu çok iyi
tanımalısınız. Öte yandan vitaminler,
kuş vücudunun gelişmesi ve
hastalıklara karşı direncini
arttırmasında büyük rol oynuyor.
Balıklar, hem bitkisel hem de
hayvansal gıdalarla besleniyorlar.
Balıkların uzun vadede sağlıklı
olabilmeleri için seçilen ana yemin
yanı sıra belirli aralıklarla farklı
94 | Te m mu z-A ğu stos
2010
gıdalarla beslenmesi de önem taşıyor.
Haftada bir veya iki kere bezelye,
ıspanak, kabak gibi sebzeleri
haşlayarak balığa vermek de sağlığı
açısından oldukça faydalı.
Onlarla oyun oynayın
Tıpkı çocuklar gibi hayvanların da
onlarla geçireceğiniz kaliteli zamana
ihtiyaçları var. Çalıştığınız için bütün
gün yalnız kalan ve evde sizi bekleyen
hayvan dostunuzla oynayacağınız
oyunlar onlarla aranızdaki sevgi
bağını daha da sağlamlaştıracak. Eğer
onlarla oyun oynayacak vakti
ayıramıyorsanız, eve her
dönüşünüzde parçalanmış gazeteler,
kemirilmiş ayakkabılar ve havada
uçuşan yastık tüyleriyle karşılaşmaya
alışsanız iyi olur.
Hava aldırın
Bizler gibi hayvanların da
atmosferden etkilenen oldukça hassas
psikolojileri var. Sizin nasıl eve
kapandığınız zaman ruhunuz
sıkılıyorsa ve temiz havaya çıkıp
yürüyüş yapma ihtiyacı duyuyorsanız
emin olun ki evinizde beslediğiniz
hayvanların da en az sizin kadar temiz
havaya, toprağa basmaya ve kendi
cinsleriyle oynamaya ihtiyacı var.
Büyük şehirlerin beton yaşamında her
ne kadar hayvanlarınızı korumak bir
hayli zor olsa da yine de arada sırada
onunla beraber birer saatlik
yürüyüşler yapmak zor değil. Bu hem
sizi motive edecek hem de hayvanınız
çok daha sağlıklı ve mutlu yaşayacak.
MAKRO | Sağlık
Hafızayı
güçlendirmenin
en kolay
yolları...
Unutkanlık, artık 7’den 70’e her
yaştan insanın muzdarip
olduğu bir sorun. Yaşam
koşulları, aşırı stresli iş hayatı,
beslenme bozuklukları gibi
nedenlerle unutkanlık yaşamak,
artık günümüz insanının birinci
sorunu haline geldi. Ancak
telaşa kapılmaya gerek yok.
Hayat tarzınızda yapacağınız
çok küçük değişikliklerle
unutkanlığa “Dur!”
diyebilirsiniz.
Sosyal ilișkilerinizi zinde tutun
Sosyal ilişkileriniz ne kadar zinde
olursa, beyniniz de o kadar çalışır.
Yaşlılarda bile görülen bir gerçek var:
İyi sosyal ilişkileri olan yaşlılarda
bellek fonksiyonları bozulmuyor ve
unutkanlık olmuyor. Sosyal ilişkiler,
zihni çalıştırmasının yanı sıra gün
içinde yaşanan duygusal travmaların
da çok daha kolay bir biçimde
atlatılmasını sağlıyor. Sevdiğiniz ve
sizi seven insanların sayısını
çoğaltmaya çalışın. Ailenize,
akrabalarınıza ve arkadaşlarınıza daha
sıkı sarılın.
Her gün spor
Düzenli spor yapmanın, sadece
bedeninizi değil, zihninizi de zinde
tutacağını unutmayın. Yapılan
araştırmalar, spor yapan kişilerin
özellikle spor aktivitesi esnasında
beyin dokularının harekete geçtiğini
gösteriyor. Siz de, haftada 3 gün, en az
40 dakika yürüyüş yaparsanız
beyninizi zinde tutabilirsiniz. Yine
yapılan araştırmalar gösteriyor ki,
spor yapanların hafızaları
yapmayanlara göre %20 daha aktif
olarak çalışıyor. Ayrıca spor, hafızanın
azalmasına etken olan stresin de en
büyük düşmanı.
96 | Te m mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Sağlık
Hafızayı canlı
tutmak için...
l Hesaplarınızı hesap
makinesi
kullanmadan, elle yapma
ya
başlayın.
l Şiir, şarkı ve telefon
ezberleyin.
numaralarını
l Cep telefonu konuşm
alarınızı
azaltın.
Bulmaca çözün
Yaşlıların bulmaca çözme
alışkanlığı, sadece zamanlarını
eğlenerek geçirmeleri için değil,
sağlıkları için de büyük önem taşıyor.
Yeni bir araştırma, bulmaca ve sudoku
gibi oyunların beyin gücünü
destekleyerek hafıza kaybını
engellediğini gösteriyor. 3 bin yetişkin
erkek ve kadın üzerinde yapılan
araştırmalar, günde 60-75 dakika
sudoku oynayan kişilerin beyin
performanslarının 10 yaş daha iyi
olduğunu kanıtlıyor.
sürekli yaptığımız aktiviteler olduğu
için ezbere yapılır. Ancak ezberi
bozarsanız, beyniniz normalden daha
fazla efor harcar ve çalışmak zorunda
kalır.
Farklı davranın!
Yedikleriniz çok önemli
Her gün yaptığınız aktiviteleri, her
gün yaptığınız şekilde değil de, farklı
şekillerde yapmaya çalışın. Örneğin
dişlerinizi sağ elinizle fırçalıyorsanız,
sol elinizle fırçalamaya
başlayın. Gündelik
işlerinizi her zaman
kullandığınız
elinizle değil de
diğer elinizi
kullanarak
yapmaya özen
gösterin. Zaman
zaman evinizin
içinde yönünüzü,
gözlerinizi kapatarak
bulmaya çalışın. Bu
tip aktiviteler,
gün
içinde
Hafızayı güçlendirmenin en
önemli aşamalarından biri de,
yediklerinizdir. Hafızayı güçlendirdiği
pek çok araştırmayla kanıtlanan
gıdaları tüketmeye her zaman özen
gösterin. Bu gıdaların başında
tabi ki balık ve soya geliyor.
Omega yağ asitleri açısından
çok zengin olan balık,
hafızanın en iyi dostu. Bunun
için, haftada 3 defa balık
yemeye özen gösterin. Ayrıca,
kabak, brokoli, badem,
zeytinyağı ve yumurta da
sofranızdan eksik etmemeniz
gereken gıdalar…
l Alkollü içeceklerden
uzak durun.
kesinlikle
l Yağlı yemeklerden ola
uzak durun.
bildiğince
l Haftada birkaç gün,
20 dakikanızı
Google’da arama yapma
ya ayırın.
Bir konu seçin ve bu konu
yla ilgili
arama yapın. Beynimiz,
arama
yapacağımız konuyla ilg
ili anahtar
kelimeleri seçerken çok
daha hızlı
çalışıyor.
Harf alıștırması yapın
Elinize bir gazete ve bir fosforlu
kalem alın. Sırasıyla paragrafları
okuyun ve çift yazılmış harflerin
üzerini çizin. Örneğin, çift t ve m'lerin
üzerini işaretleyin. Bir sonraki
aşamada, kelime içinde birden fazla
geçen harflerin üzerini çizin.
Alıştırmayı yaparken, kelimelerin
üzerinde fazla düşünmeyin ve hemen
işaretleyin. Böylelikle konsantrasyon
gücünüzün ne kadar uyarıldığını
hemen hissedeceksiniz. Başarılı olma
isteğiniz ve aldığınız zevk, zihninizin
canlanmasını sağlayacak.
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 97
MAKRO | Tatil
Tatil bavulu
hazırlarken...
Uzun bir kışın ardından güzel yaz günlerine kavuştuk. Şimdi
hepimiz, dinleneceğimiz ve eğleneceğimiz bir tatilin hayalini
kuruyoruz. Deniz, güneş ve ıssız bir kumsal ya da yemyeşil
bir dağ manzarası… Seçiminiz nasıl bir tatil olursa olsun,
tatile çıkmanın belki de en zor tarafı, bavul hazırlamaktır.
Bazıları, tüm dolabını yanında götürmek ister; bazılarıysa,
hazırlığı son ana bıraktığı için her şeyi unutur. Tatilinizi
kendinize zehir etmemek için kusursuz bir bavul hazırlayın
ve bir o kadar kusursuz bir tatil geçirin. Şimdiden, iyi tatiller!
Güzel bir tatil için tüm hazırlığınızı
yaptınız. Biletler, kalacak yer, en
sevdiğiniz arkadaşınız ya da aileniz…
Bütün bir senenin yorgunluğunu
atacağınız, yeni çalışma dönemi için sizi
motive edecek olan tatile sonunda
çıkıyorsunuz. İşte size, tatilinizi daha
rahat geçirmenizi sağlayacak tatil
bavulunuzu hazırlarken dikkat etmeniz
gereken noktalar:
l Bavul seçimi çok önemli. Eğer bir
bavulunuz yoksa ve yeni bir bavul
almayı planlıyorsanız, tekerlekli
olanlarını tercih edin. Böylece bavul
büyük ve ağır da olsa, kolaylıkla
taşıyabilirsiniz.
l Seyahate giderken bavulunuza
koymak için bir el çantası da almayı
unutmayın. Böylece seyahat
esnasında satın aldığınız eşyaları ve
hediyeleri, dönüşte bu çantaya
koyabilirsiniz ve bavulunuzu
zorlamamış olursunuz.
l Bavulunuzu hazırlamaya başlamadan
birkaç gün önce mutlaka bir liste
hazırlayın. Aklınıza gelen her şeyi bu
listeye yazın. Böylece unutma
ihtimaliniz azalır.
l Yanınıza alacağınız kıyafetlerin
birbiriyle uyumlu olmasına özen
gösterin. Hangi pantolonla ya da
98 | Te m mu s-A ğu stos
2010
şortla, hangi tişörtü giyeceğinizi
önceden belirleyin. Birbirine uyacak
tarz ve renklerde giysileri kombine
etmeye çalışın.
l Yanınıza alacağınız ayakkabıları
seçerken de aynı yöntemi kullanın.
Aldığınız kıyafetlerle uyumlu 2 ya da
3 çift ayakkabı alabilirsiniz.
Ayakkabılarınızı bavula koyarken
içini çorapla doldurun. Böylece hem
şekli bozulmaz hem de yer kazanmış
olursunuz.
l Şampuan, duş jeli ve diş macunu gibi
kişisel bakım ürünlerini bavulunuza
koyarken mutlaka güzelce sarın ve
bir poşete koyun. Çünkü bu
ürünlerin bavulda akması ve tüm
kıyafetlerinize bulaşması söz konusu
olabilir. Eğer mümkünse, gittiğiniz
yerde, bu gibi ürünlerin
seyahat boyunu
almanızı tavsiye
ederiz.
l Çok sıcak ve
güneşli bir tatil
beldesine
gidiyor
olsanız bile,
yanınıza
mutlaka bir
yağmurluk alın. Ani
hava değişimlerini göz önünde
bulundurmak gerekiyor.
l Giysi seçimi yaparken olabildiğince,
ütü gerektirmeyen kumaşlardan
yapılmış giysileri tercih edin.
Tatilinizi ütüsüz kıyafetlerle geçirip
keyfinizi kaçırmayın.
l Seyahate çıkacağınız zaman, tüm
resmi evraklarınızın iki suretini
hazırlayın. Hepsinin bir örneğini
evde bırakın. Ayrıca cüzdanınızda,
acil durumlarda ulaşılması gereken
kişilerin isim ve telefon numaralarını
bulundurun. Bu kişileri seçerken,
tatile sizinle çıkmamış olanları seçin!
l Tatilinizi unutulmaz bir hale
getirmek ve anılarınızı
ölümsüzleştirmek için fotoğraf
makinesi ya da kamera almayın
unutmayın.
l Aspirin ya da ağrı kesici de
bavulunuzun bir köşesinde mutlaka
bulunsun. Sürekli kullandığınız
ilaçlar varsa, reçeteleriyle birlikte
yanınıza almanızda fayda var.
Uçakla seyahatte
dikkat edilecek noktalar
Uçakta yanınıza alacağınız el
bagajının, uygulanan kurallar
çerçevesinde, 56x45x25 cm ölçülerinde
olması öneriliyor. Ancak bundan daha
önemli olan, bagajın ağırlığı. Bu ağırlık
tüm hava yollarında farklı olarak
belirlenmiş. Kimi beş kiloyla
sınırlarken, kimi sınır getirmiyor.
Bunun için, bu konuyu önceden
araştırmanızda fayda var. Aynı durum,
bavullarınız için de geçerli. Eğer
bavulunuz ağırlık limitini geçerse,
ekstra para ödemeniz
gerekiyor.
Eğer tanımadığınız bir
kişi ağırlığının dolduğu
gerekçesiyle, size eşya
paylaşmayı teklif ederse,
kesinlikle kabul etmeyin.
Bu valiz ve eşyaların
içinde yasadışı madde
olabileceğinden sizin için
kötü sonuçlar doğabilir.
MAKRO | Çocuk
100 | Tem mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Çocuk
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 101
MAKRO | Sağlık
enfeksiyon benzeri belirtiler ortaya
çıkıyor. Bu sorunlardan kurtulmanın
yolu, klimanızın bakımını düzenli
aralıklarla yaptırmanız.
Bakım şart!
Serinlerken
bronşit olmayın!
Bunaltıcı yaz sıcaklarında klima hepimizin imdadına
yetişiyor; tabi ki doğru kullandığımız sürece…
Klimaların yanlış kullanımı, bronşitten yüz felcine
kadar pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle son
yıllarda yaz sıcakları hepimizi
kavuruyor. Bunaltıcı sıcaklardan
kurtulmanın en kolay yolu, klima
kullanmak. Ancak hatalı kullanılan
klimalar, pek çok hastalığa yol açıyor.
Sinüzit, bronşit ve zatürre gibi
hastalıkların tetikleyicisi olan
klimalar, yüz felcine de neden
olabiliyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar,
sigara kullananlar ve şeker hastaları
gibi bağışıklık sistemi zayıf kişilerin
çok dikkatli olması gerekiyor.
102 | Tem mu z-A ğu stos
2010
Farklı sorunlar doğuruyor
Yapılan araştırmalara göre
klimalar, vücudu belli bir
ısıda tutmayı sağladığından
vücut kendi ısı dengesini
ayarlayamıyor ve bu da
şişmanlığa bile yol
açabiliyor. Terliyken, çok
sıcaktan klimalı bir ortama
geçmek de kas ve adale
rahatsızlıklarını
tetikleyebiliyor.
Ancak klimalar, asıl
sorunu solunum yolu
hastalıklarında ortaya
koyuyor. Alerjik zatürre,
bunlardan en önemlisi.
Klimaların içinde üreyen küf
mantarları, bu hastalığa neden
oluyor. Küf mantarlarının
bulunduğu havanın solunmasının
ardından 6 saat içinde gribal
Klimaların filtrelerinin ve
nemlendirme bölümlerinin belli
aralıklarla bakımının yapılması
gerekiyor. Özellikle de uzun bir
aradan sonra ilk defa
kullanacaksanız… Çünkü
çalıştırıldıkları ilk gün klimalar,
haznelerinde biriken mikropları
ortalığa salıyor. Bu da insan sağlığı
için çok zararlı sonuçlar doğurabiliyor.
Kullanım süresine dikkat!
Klima kullanımında dikkat edilmesi
gereken bir diğer nokta, klimanızı
kullanım sürenizle ilgili. Klimayı
bütün bir gün ve gece çalıştırmak
yerine, belirli aralıklarla çalıştırın.
Zaman zaman bulunduğunuz ortamı
havalandırın. Ayrıca klimadan çıkan
havanın direkt üzerinize gelmesi de
tehlikeli. Bunun yerine klimanızı,
boşluk bir alana doğru
konumlandırın.
Hastalıklardan korunmak için,
klimanın çalıştığı ortamda
sigara içilmemesine de
dikkat edin.
Faydaları da var
Tüm parametreleri
yetkili ve eğitimli kişiler
tarafından seçilip monte
edilen klimaların sağlık
açısından çok büyük
faydaları da var. Özellikle nemin
%40-60 civarında tutulduğu klimalı
ortamlarda pek çok mikroskobik
organizma ve küflerin üremesi
azalıyor. Bunun da özellikle alerjik
yapılı insanlar için faydası bulunuyor.
Aynı zamanda, klimaların iç
ünitelerindeki filtreler, pek çok toz,
polen, bakteri ve hatta sigara
dumanını tutabiliyor. Böylece daha
sağlıklı bir ortam oluşuyor.
MAKRO | Bebek Bakımı
Bez bölgesi tahriș olmasın
Bez bölgesinin tahriş olması, her
çocuğun yaşadığı en önemli
problemlerden biridir. Bebek için
oldukça zor ve acılı olan bu durumdan
kaçınmak için bebeğinizin alt
bölgesini sık sık havalandırmanız ve
her zaman temiz tutmanız gerekiyor.
Pişiklerden kaçınmak için
Bebek ve bakım
Bebeğinizin de doğumundan itibaren
yıkanması,
ciddi bir bakıma ihtiyacı var. Her gün
, saçlarının
tırnaklarının belli aralıklarla kesilmesi
ası için
taranması, bez bölgesinin tahriş olmam
nemlendirilmesi gerekiyor. Kulaklarını
n belli
temizlemeniz ve açık havaya çıkarırke
e bebeğinizin
önlemler almanız çok önemli. İşte siz
ktaları…
bakımlı ve tertemiz olması için püf no
104 | Tem mu z-A ğu stos
2010
alabileceğiniz önlemleri şöyle
sıralayabiliriz:
l Hava almayan bez kullanmayın.
l Bebeğinizin altını sık aralıklarla
değiştirin. Bez bölgesinin uzun süre
ıslak kalmasını engelleyin.
l Bebeğinizin bez bölgesinde,
bebekler için özel olarak üretilmiş
temizleyici ve nemlendiricileri
kullanmaya özen gösterin.
l Bebeğinizde pişik olmaması
için, altını her açtığınızda pişik
önleyici kremler uygulayın. Eğer
tahriş başlamışsa, pişik giderici
kremleri kullanmaya başlamanız
gerekiyor.
Temel bakım: Günlük banyo
Bebeğinizin cildinin güzel olması
için en temel bakım, günlük olarak
yaptıracağınız banyodur. Bebek cildi
henüz herhangi bir dış etkene maruz
kalmadığından uzmanlar tarafından
ideal cilt olarak kabul edilir. Pürüzsüz,
yumuşak ve esnek olan bebek cildi,
her şeyiyle taptazedir. Bu tazeliği
uzun süre korumak için banyo
yaptırmak ve her banyodan sonra
bebekler için uygun bir nemlendirici
uygulamak çok önemli. Bebek cildi çok
çabuk nem kaybettiğinden banyodan
MAKRO | Bebek Bakımı
sonra kurumaması için nemlendirici
desteğine ihtiyacı vardır. Ayrıca
bebeğinizi yıkamadığınız günlerde
dikkatlice silerek de temizliğini
yapabilirsiniz.
Banyo esnasında, mutlaka
bebeklerin cilt tiplerine uygun bir
şampuan ve duş jeli tercih etmelisiniz.
üretilmiş ürünlerdir. Ancak bu ürünleri
alırken bile dikkatli olmanızda fayda
var. Ürünlerin, hipoalerjik olmasına ve
ph değerinin bebek cildine uygun
olmasına dikkat etmelisiniz. Ürünlerin
bebeğinizin sağlığını tehlikeye
atmamasına dikkat edin.
Bebekle, açık havada…
Tırnaklar
Bebeklerin metabolizma hızı
yetişkinlerden daha fazla olduğu için
tırnakları çok daha çabuk uzar.
Tırnaklarıyla cildini çizip tahriş
etmesi olasılığı da oldukça yüksek.
Bunun için bebeğinizin tırnaklarını
düzenli olarak kesmeniz gerekiyor.
Ayrıca tırnakları biraz fazla
uzadığında altında kir birikebilir.
Bebeklerin ellerini sık sık ağızlarına
götürdüğünü de düşünürsek,
tırnakların belli aralıklarla kesilmesi,
bebeğinizin sağlığı için de önemli bir
nokta.
Saçlar
Bebeğinizin saçlarının temizliği
için saç derisine uygun bir şampuan
kullanmanız yeterli. Saçlarını
yıkadıktan sonra yumuşak bir fırça ile
nazikçe fırçalamanız saçlarının daha
kolay şekil almasını sağlar. Bazı
bebekler gür saçlarla doğarken bazıları
sadece hafif tüylerle; sanki kelmiş gibi
doğar. Ancak bu bebekler de mutlaka
saçlarına kavuşur. Bebeklerin
saçlarının uzama hızının yavaş
olduğunu bilip bu konuda
endişelenmeyin.
Bebeklerin saç derisinde, özellikle
ilk aylarda “konak” denilen oluşumlar
görülebilir. Bebeğin cildinin yağlı
olmasıyla alakalı olan konaktan,
bebeğin saçlarını sık sık yıkayarak ve
yumuşak bir fırçayla tarayarak
kurtulabilirsiniz.
Bebek cildinin özellikleri
Kulaklar
Bebeğinizin kulaklarını da her
banyo esnasında ya da sonrasında
temizlemenizi öneririz. Ayıca kulakta
kir olduğunu fark ettiğinizde de kulak
temizliği yapabilirsiniz. Bebekler için
üretilen kulak çubukları size bu
konuda oldukça yardımcı olacaktır.
Ancak unutmayın ki, temizlemeniz
gereken bölge, sadece dış kulak. Kulak
çubuğunu kesinlikle bebeğinizin
kulağının içine sokmayın. Bu son
derece tehlikeli bir hareket. Zaten
kulak, kendi kirini dışarı atan bir
yapıya sahip. Sizin tek yapmanız
gereken dışarıya atılmış olan bu kulak
kirini temizlemek.
l Bebekler, yetişkinlere oranla 2
kat ince bir ciltle doğarlar ve 2 yılda
normal bir cilde sahip olurlar. Bu
yüzden bebeğinizin cildine ilk 2 yıl
fazladan özen göstermeniz gerekiyor.
l İlk bir hafta bebeğinizin cildini
koruyan özel bir tabaka vardır. Anne
karnında oluşan bu tabakanın ismi,
verniks kazeoza. Bebeğinizin cildini
dış etkilere kaşı koruyan bu tabaka,
anne karnındayken, 36-38. haftalar
arasında oluşur ve 40. haftada incelir.
İnce ve az yağlı olan bebek cildini dış
etkenlere karşı koruyan bu tabaka, 1
hafta içinde kaybolur.
l Bebek bakım kremleri, bebek
yağları ve bebek sütleri, bebeğinizin
cildinin nem ihtiyacını karşılamak için
Bebeğinizi açık havaya
çıkardığınızda, onu dışarıda bekleyen
en önemli tehlikelerden biri güneş
ışığı. Güneş, özellikle son yıllarda,
hepimiz için büyük bir tehlike haline
geldi. Yetişkinlere oranla daha hassas
olan bebek cildi, direkt güneş
ışığından kesinlikle korunmalı. Her
insanın olduğu gibi, bebeklerin de
güneşe ihtiyacı var ama güneşe
çıkarken gerekli önlemleri almak
gerekiyor. Bebeğinize güneşten
koruyucu giysiler giydirmeli ve şapka
takmalısınız. Bebeğinize altıncı aya
kadar güneş kremi sürmemeniz
öneriliyor.
İlk defa dışarı çıkarken dikkat
etmeniz gereken noktalar şöyle:
l Bebeğinizi ilk birkaç hafta,
zorunlu olmadıkça dışarı çıkarmayın.
l Evden ilk çıktığında
olabildiğince kısa gezintiler yapın.
l Kalabalık ve sigara içilen yerlere
gitmeyin. Bebeğinizi sürekli hapşıran,
öksüren insanlardan uzak tutmaya
çalışın.
l Okula giden çocuklarla direkt
temastan kaçının.
l Yenidoğan bebeklerin bağışıklık
sistemleri oldukça kuvvetlidir. Ancak
ortam ısısından çok çabuk etkilenirler.
Dışarıda hava size soğuk geliyorsa,
onu bir kat daha fazla giydirmelisiniz.
Te m muz - A ğ us t o s 2010 | 105
MAKRO | Çocuğum
Çocuğum için
en güzel tatil…
Okul dönemi boyunca ödevleri ve sınavlarıyla
yoğun bir dönem geçiren
çocuklarımızın tatili
başladı. Onlar için yaz
tatili, enerji depolamak,
kendini yenilemek ve
dinlenmek için muhteşem
bir fırsat. Bu dönemin
verimli geçmesi, çocuğa yeni
öğretim yılında başarı
getiriyor. Yeni öğretim yılına
dinlenmiş ve kendini
geliştirmiş olarak giren çocuk, derslerine daha sıkı
sarılıyor. Tatil döneminde çocuğun, okulla ilgili
belirli eksiklerini tamamlaması tabi ki gerekli ama
en önemli amaç, çocuğun ailesiyle ilişkilerini
güçlendirmesi, dinlenmesi ve eğlenmesi olmalı.
Hepimiz için tatil, güç ve enerji
depolamak için dinlenmek anlamına
geliyor. Şimdiki çocuklar içinse çoğu
zaman, bilgisayar ve televizyonun
karşısından kalmamak ve geceleri geç
yatmak olarak algılanıyor. Ebeveynleri
çocuğa, tatil günlerinde yasak
koymamak adına sosyal ve duygusal
yeteneklerini geliştirmede yardımcı
olamıyorlar. Bilgisayar ve televizyon
başından kalkmayan çocuk da, tatilde
kendini geliştiremiyor. Burada, anne
ve babalara düşen sorumluluklar çok
fazla. Çocuk için tatil planı, çocuğun
fikri alınarak yapılmalı ve çocukla
vakit geçirilmeli. Uzmanlar, tatil
dönemlerinde aile ilişkilerini
pekiştiren ve sosyal çevreye giren okul
çağı çocuklarının daha başarılı
olduğunu belirtiyorlar.
Gezin, okuyun, eğlenin!
Okul çağındaki çocukların
tatillerinin en önemli unsuru, eğlence.
Kış aylarında, derslerden ve
ödevlerden dolayı dışarı çıkamayan
çocuğunuzla, yaz aylarında dışarıda
eğlenceli vakitler geçirebilirsiniz.
Beraber bisiklete binmek, parka, deniz
kenarına gitmek ve piknik yapmak
oldukça eğlenceli olacaktır. Eğer
106 | Tem mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Çocuğum
vaktiniz varsa, çeşitli turlara
katılabilir, çocuğunuzun yeni yerler
görmesini, keşfetmesini keyifle
izleyebilirsiniz. Özellikle tarihi yerler,
çocuğunuzun ilgisini çekecektir.
Okuma alışkanlığını arttırmak için,
çocuğunuza keyif alacağı tarzda
kitaplar hediye edebilirsiniz. Onunla
birlikte siz de kitap okumaya özen
göstermelisiniz. Çocuğunuzdan,
günün büyük kısmını kitap okuyarak
geçirmesini beklemeyin ancak onu
olabildiğince teşvik edin. Son yıllarda
çocukların ilgisini çeken internet ve
bilgisayar oyunlarını ise, tamamen
yasaklamak yerine, bu oyunları
oynadığı saatlere kısıtlama
getirebilirsiniz.
Tatil günlerinde derslerden
tamamen kopmamasını istediğiniz
çocuğunuz için hazırlanan tatil ve
alıştırma kitapları çok gerekli. Okul
derslerine hazırlık olan ve bildiklerini
unutmaması açısından oldukça
faydası bulunan bu alıştırmalara vakit
ayırması için çocuğunuzu teşvik edin.
Çocuğu çok sıkmadan ve
bunaltmadan, çeşitli ödüller vererek,
bu alıştırmaları yapmasını sağlamanız
ve zorlandığı konularda yardımda
bulunmanız, kendisini
geliştirmesinde çok önemli bir unsur.
Özellikle, çocuğunuzun hangi
konularda eksiği olduğunu
saptadıktan sonra o konuya yönelmesi
gerektiğini anlatabilirsiniz.
Yaz tatilinde dikkat edilmesi
gereken sorunlardan biri de
televizyon. Televizyonun, okul çağı
çocukları için olumsuz etkileri
bulunuyor. Şiddet, korku unsurları
içeren veya magazinsel programların
çocukların ruh sağlığını bozduğunu
pek çok araştırma gösteriyor. Buna
bağlı olarak, çocuğun televizyon
karşısında bulunma süresini
olabildiğince kısa tutmalı ve özellikle
belirli saatler dışında televizyon
karşısında vakit geçirmemesini
sağlamaya çalışmalısınız. Bunu, zoraki
108 | Tem mu z-A ğu stos
2010
yapmak ve yasaklar koymak yerine
farklı aktivitelerle önleyebilirsiniz.
Beraber akşam gezintilerine çıkabilir,
öğleden sonraları arkadaşlarıyla
görüşmesini sağlayabilirsiniz.
Özellikle yaz tatilinde faaliyet
gösteren, yaz ve hobi okulları, bu
konuda size yardımcı olacaktır. Yaz
okullarının, tatilde bir çocuğun zaman
geçirebileceği en güzel yerlerden biri
olduğunu unutmayın.
MAKRO | Çocuğum
Çocuğunuzu
yaz güneșinden koruyun
Sosyal çevreyle iletișim
Tatil zamanları, anne-babaların
çocukla daha çok vakit geçirdiği
zamanlardır. Aile, bu geniş
zamanlarda, çocuğun davranış
bozukluklarına karşı önlemler almalı,
çocuğu çok uyarmadan ve
bunaltmadan bazı değerleri
hatırlatmalıdır. Özellikle çocuğun
sosyal çevresiyle iletişiminin gelişmesi
için örneklemeler, kişisel gelişimini
olumlu etkileyecektir. Burada aile
iletişimi çok önemlidir. Huzurlu bir
aile ortamı ve bireylerin birbirine
saygıyla davranışlarını gören çocuk,
her zaman daha mutlu olur. Böyle bir
ortam, çocuğa faydalı bir model
oluşturur.
Beraber neler yapabiliriz?
l Yaşına uygun filmleri beraber
izleyip ardından film hakkında
konuşabilirsiniz.
l Çocuğunuzu, yaşıtları olan akraba
ziyaretlerine götürebilirsiniz.
l Onunla beraber doğada ufak şeyler
yapabilirsiniz. Mesela, ağaç
dikmek, çiçekleri sulamak ve bahçe
işleriyle uğraşmak, çocuğunuzu
110 | Tem mu z-A ğu stos
2010
hem eğlendirecek hem de doğayı
öğrenmesini sağlayacaktır.
l Çocuğunuza çeşitli sorumluluklar
vermeyi unutmayın. Mesela tatil
bavuluna neler koyacağını beraber
listeleyip, bavulunu hazırlamasını
isteyebilirsiniz.
l Dışarıda yemek yemek, çocukların
en sevdiği şeylerden biridir. Nadir
de olsa, dışarıda, onun sevdiği
yiyeceklerden yiyebilirsiniz.
Burada dikkat etmeniz gereken
konu, yaz tatillerinde çocukların
yemek düzenlerinin genellikle
bozuluyor olması. Tatil günlerinde
dışarıda yenen fast-food, cips veya
şekerlemelerin çoğu, hem çocuğun
sağlığını olumsuz etkiliyor hem de
çocukta obeziteye neden
olabiliyor. Çocuğunuzu gazlı ve
boyalı içeceklerden, fast-food tarzı
gıdalardan olabildiğince uzak
tutmaya çalışın.
l Tatil günlerinde dikkat edilmesi
gereken bir başka konu da çocuğun
sağlığı. Özellikle yaz sıcağından
çok fazla etkilenen çocuğunuzu
belirli saatler dışında park veya
bahçelerde oynaması için
bırakmayın.
l Bebeğinizi ya da küçük
çocuğunuzu saat 11.00–16.00
saatleri arasında kesinlikle güneşe
çıkarmayın.
l Çocuklarınızı güneş altında uzun
süre oturtmayın.
l Dışarı çıkarken geniş kenarlıklı
şapkalar kullanın.
l Tatile çıktığınızda, suya dayanıklı,
en az 30 koruma faktörlü bir
koruyucu krem kullanın.
l Koruma faktörlü kremleri güneşe
çıkmadan yarım saat önce sürün.
Denize ya da havuza girdikçe,
havlu ile kurulandıkça güneş
koruma faktörlü kremi tekrar
sürün.
l Su kaybını önlemek amacıyla
yeterli miktarda su içmelerini
sağlayın.
l Çocuğunuzu terletmeyecek, ince
dokunmuş, açık renk kıyafetler
giydirin.
l Süt çocuklarının ciltleri daha ince
olduğu için güneşe karşı daha
hassastırlar. Bu nedenle 6 aylıktan
küçük çocukları direkt güneşe
çıkarmayın, gölgede tutun.
l UV ışınlarına maruz kalmak,
katarakt riskini arttırır.
Çocuğunuza UV korumalı güneş
gözlüğü alın.
l Eğer su dolu güneş yanıkları
oluştuysa bu kabarcıkları
patlatmayın, enfeksiyon
kapmasına sebep olabilirsiniz.
MAKRO | Tarif
Şefin Salatası
(4 kişilik)
Malzemeler
1 adet iceberg, 1 bağ roka, 1 bağ
maydanoz, 4 adet orta boy kabuğu
soyulmuş domates, 2 adet kabuğu
soyulmuş salatalık, 5 adet orta boy
kornişon turşusu, 4 kibrit kutusu
büyüklüğünde küp doğranmış beyaz
peynir, bir çay bardağı haşlanmış
tane mısır, 1 çay kaşığı pul biber,
zeytinyağı ve limon suyu.
Hazırlanışı
Zeytinyağı, limon suyu ve mısır
hariç tüm malzemeleri irice doğrayıp
karıştırarak servis tabağına alın ve
üzerine zeytinyağı, limon, mısır
ilave edilerek servise sunun.
Enginarlı Kuzu Kebabı (4 kişilik)
Malzemeler
4 adet pişmiş enginar, 16 adet arpacık soğan, 1 orta boy kereviz,
600 gram kuşbaşı kuzu eti, 80 gram margarin, 1 çay bardağı iç
bezelye, yarım demet dereotu, 1 yemek kaşığı un, 2 adet orta boy
kabuğu soyulmuş domates, 1 tatlı kaşığı salça, 4 adet sivribiber,
tuz ve su.
Hazırlanışı
Tencereye yağ koyarak eritin. Etleri ilave edip 10 dakika kadar
kavurun. Etler suyunu çektiğinde sırasıyla kabuğu soyulan arpacık
soğanları, unu, salçayı ve domateslerin yarısını küp şeklinde
doğrayıp ilave edin. 3 dakika kadar karıştırın. Su ilave ederek etler
pişene kadar sürekli köpüğünü alın ve kaynatın. Fırın tepsisine
koymuş olduğunuz enginarların üzerine daha önce hazırladığınız
sebzeli et harcını, bezelyeyi ve kalan domatesleri ve biberleri ikiye
bölerek ilave edin. 180 derece fırında 5 dakika pişirin. Servise
sunmadan önce, üzerine dereotu koyabilirsiniz.
114 | Tem mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Tarif
İtalyan Pudingi (Panna Cotta)
Malzemeler
1. aşama için: 900 ml krema, 150 ml süt, 3 yaprak jelatin, 1 çay
kaşığı vanilya, 1 adet limonun kabuğu
2. aşama için: 300 ml krema, 150 gram pudra şekeri
Üzeri için: Çilek reçeli
Hazırlanışı
Limon kabuklarını limon rendesi ile ince çubuklar halinde
rendeleyin. 900 ml kremayı bir tencereye alıp, ağır ateşte, ara sıra
karıştırarak limon kabukları ve vanilyayla beraber, 1/3’ü azalana
kadar pişirin. Bu esnada jelatin yapraklarını soğuk sütte
yumuşatın. Krema miktarı azaldığında, altını kapatıp, içindeki
limon kabuklarını çıkarın. Jelatinleri sütten çıkartıp bir tabağa alın.
Sütü bir taşım kaynatın. Kaynayan süte, yumuşamış jelatin
yapraklarını atıp, iyice eritin. Jelatinli süt ve kaynamış kremayı
karıştırıp, soğumaya bırakın. Karışım soğuduktan sonra, kalan
krema ve pudra şekerini sertleşmeyecek şekilde mikserle çırpın.
Şekerli krema ve jelatinli kremayı bir spatula yardımıyla birbirine
karıştırıp, servis kaplarına aktarın. Buzdolabında en az 3 saat
soğuttuktan sonra üzerine çilek reçeli dökerek servis edebilirsiniz.
Sebze Çorbası
(4 kişilik)
Malzemeler
1 büyük boy patates, 1 küçük boy
kereviz, 2 orta boy havuç, 1 orta boy
kabak, 1 orta boy kuru soğan, 3
yaprak beyaz lahana, 4 adet orta boy
sivri biber, 1 küçük boy kabuğu
soyulmuş domates, 40 gram
margarin, 2 yemek kaşığı un, 1 çay
kaşığı salça, tuz ve su.
Hazırlanışı
Tencereye yağ koyup eriterek ince
doğranmış soğanları kavurun. Küp
şeklinde doğranmış sebzeleri ilave
ederek çırpma teli ile 5 dakika daha
kavurun. Un ilave ederek biraz daha
kavurun ve salça edip su ile açın. Küp
doğranmış ve kabuğu soyulmuş
domates, sivri biber ve tuz ilave edip
devamlı köpüğünü alarak 40 dakika
kadar kaynatın. Arzu ederseniz
ocaktan almadan 2 dakika önce
krema ilave edebilirsiniz.
116 | Tem mu z-A ğu stos
2010
MAKRO | Bulmaca
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Soldan sağa:
Yukarıdan aşağıya:
1. Çoğu Türk soyundan olan
Musevi topluluğu - Nefesli bir
çalgı. 2. Divan edebiyatı nazım
ölçüsü - Şaşma veya hayranlık
anlatan bir söz - Renkler. 3. Güçlü
ve gösterişli, iri yarı kadın İşlek kara yolları üzerinde
yapılmış otel. 4. Kalın, kaba kumaş
- Kısaca Anadolu Ajansı –
Hindistan’da bir topluluk Camide yapılan dini konuşma.
5. Sodyum’un simgesi - Anlama
yeteneği, anlayış - Kumandan Müzikte bir nota. 6. Kamıştan
çalgı - Belli, açık - Küçük cep
bıçağı. 7. Kötü göz - Kullanılması
önlenmiş - Soy. 8. Öze mahsus Fikir - İlinek. 9. İlenme, ilenç Canlı bir biçimde çalınmak.
10. Makro Market’in büyük yaz
kampanyasında dağıtılan hediye
sayısı - Uzun, kıvırcık tüylü köpek. 1. Paltoya benzeyen üst giysisi Sevinç anlatan bir sözcük. 2. Klasik
Türk müziğinde bir makam Büyük erkek kardeş. 3. Giysi,
giyecek, urba - Büyük çivi. 4. Organ
- Sahip - Kısaca desimetre.
5. Afrika’da bir ülke - Orta.
6. Ekseni boyunca delik silindir Eşi ölmüş veya eşinden boşanmış
(kadın veya erkek). 7. Molibden’in
simgesi - Aydan aya, ay ay olarak.
8. Tulyum’un simgesi - Bir
bestede kullanılabilecek aynı
türden sesler kümesi. 9. Değerli
bir bitki - Nobelyum’un simgesi - En
kısa zaman. 10. Elektrik direnç
birimi - Damar sıvısı.
11. Kabarma - Bir şeyin içindeki
ögeler. 12. Göğüs zarı - Lakin,
fakat. 13. Daha iyi, yeğ - Erkek
çocuk 14. Tantal’ın simgesi Yüzyıl – Titan’ın simgesi. 15.
Nazizm yanlısı kimse - Bir etek
biçimi.
118 | Tem mu z-A ğu stos
2010
Bulmacay› do€ru
çözüp gönderen
30 flansl›
okuyucumuza
Yayla Bakliyat’tan
1 kg. pilavlık
pirinç, 1 kg.
kırmızı mercimek
ve 1 kg. pilavlık
bulgur armağan
ediyoruz.
Ad, Soyad
Doğum Tarihi
Meslek
Adres
:
:
:
:
Telefon (cep) :
(iş)
(ev)
E-mail
:
POSTA ADRESİ:
Şeref Makromarket San. ve Tic. A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No:11 PK: 06980
Kazan-Ankara / Tel: (0312) 815 47 05
MAKRO VİZYON l TEMMUZ-AĞUSTOS 2010 SAYI 19

Benzer belgeler

Kasım - Aralık 2010 Sayı:21

Kasım - Aralık 2010 Sayı:21 Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel [email protected]

Detaylı

Eylül - Ekim 2010 Sayı:20

Eylül - Ekim 2010 Sayı:20 Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel [email protected]

Detaylı