mahdumkulu - MustafaAksoy.com

Transkript

mahdumkulu - MustafaAksoy.com
MAHDUMKULU
Tarih - Kültür - Edebiyat Bağlamında
MAHDUMKULU *
Dr. Mustafa Aksoy
Mahdumkulu Kimdir?
ahdumkulu Firaki1, 1773-
M
te İran’ın Gülistan Eyaleti’nin Günbed-i Kavus şehrinin Hacı Kavuşan köyünde
dünyaya gelmiştir. Bu köy Etrek
nehri boyunda olup şimdi İran sınırı
içindedir. Ölüm tarihi belli olmamakla beraber 1791 veya 1798 olarak kabul edilmiştir. Türkmenlerin
Göklen boyunun Gerkez oymağındandır. Bir şiirinde Mahdumkulu
kimliğini şöyle dile getirir:
“Bilmeyip soranlara aytırız
bu garip adımız,
Aslı Gerkez, yurdu Etrek,
adı Mahdumkulu’dur”.
Bir eserin sosyal bilimler açısından tahlil edilmesi için o eserin
sosyal bilimci tarafından yazılması gerekir diye şart yoktur. Bu
nedenle Türkmenlerin sosyal hayatını araştıranların 18. asır
Türkmen sosyal hayatını ilmik ilmik dokuyan Mahdumkulu’nun
şiirlerine müracaat etmeleri bir zarurettir.
Eserleri Türkmen hayatının her
yönünü kapsamaktadır. Mahdumkulu, Türkmen edebiyatçılarının, hatta
bütün Türkmenlerin üstadı olarak
görülmektedir. Bunun en önemli sebebi ideal bir Türkmen tipinin yaşa-
Kültür, Edebiyat İlişkisi
Babası zamanın âlimlerinden
Devlet Mehmet Azadi’dir. Bundan
dolayı Mahdumkulu, okuma-yazmayı, Farsça ve Arapçayı babasından
öğrenir. Bu durumu bir şiirinde şöyle
dile getirir:
“İlim öğreten üstad öncüm
pederdir”.
Daha sonra zamanın en ünlü medreseleri olan Şirgazı, Gögeldaş ve İdris baba medreselerinde okur.
Mahdumkulu’yu Fuat Köprülü,
Yesevi takipçisi bir Nakşibendi şeyhi
olarak görmektedir. Mahdumkulu’da
“iklim eyesi (iklim sahibi) Ahmet
Yesevi” diyerek bunu tasdik ediyor.
Mahdumkulu, Nuri Kazım diye
bir arkadaşıyla Türkmenlerin yurtlarını, şehirlerini ve onların hayatlarını
görüp inceler.
40
TARİH TEMMUZ 2011
dığı 18. asırda ifade etmesi ve devrindeki Türkmenlerin sosyal hayatını her boyutuyla anlatmasıdır.
Bu nedenle 18. asır Türkmen sosyal hayatını inceleyenlerin mutlaka
Mahdumkulu’nun şiirlerine müracaat etmeleri gerekir.
Aşkabat | Türkmenistan
Bilindiği gibi sosyal bilimlerde
kavramlar esastır. Bu nedenle bir bakıma sosyal bilimler, kavramlarla
dans edilen bir sahnedir. Bununla
beraber sosyal bilimlerin konusu insanlarla ilgili kültür unsurlarıdır.
Kültür unsurları da tarihi bir süreç
için adeta akıp gider. Yani kültür unsurları birbirlerinden bağımsız değildir. Ancak her kültür unsurunun birbirleriyle ilgisi farklı olabilir. Fakat
XIX. yüzyılın getirdiği bir hastalık
olarak bilimsel çalışmalarda genelde
sosyal konular birbirlerinden olabildiğince bağımsız değerlendirilmiştir.
Diğer yandan her sosyal bilimci uzmanlık alanın dışındaki sosyal bilimlere adeta gözlerini kapamışlardır. Bu ve benzeri anlayışlar nedeniyle sosyal hayat maalesef yeterince anlaşılamamıştır.
MAHDUMKULU
Sosyal hayatı inceleyen sosyologlar bir bakıma olabildiğince sosyal hayatı parçalayarak değerlendirmeye çalışmışlardır. Oysa edebiyat,
tarih, mitoloji, etnografya ve benzeri
bilimlerin ele aldığı sosyal konular,
aynı zamanda sosyolojinin konusunu meydana getirmektedir. Bu bağlamda sosyo-kültürel hayatı etkileyen konular aynı zamanda sosyologların da ilgi alanını oluşturmak zorundadır.
Özellikle sözlü kültürün çok
önemli olduğu Türk dünyasıyla ilgili çalışmalar yapan sosyologların
bilimler arası bir anlayıştan hareket
ederek değerlendirmeler yapmaları
adeta bir zorunluluktur. Mesela Köroğlu ya da Dede Korkut destanlarında, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Ali Şir
Nevai’nin, Mahdumkulu’nun ve
benzerlerinin eserlerinde Türklerin
sosyolojik yapıları hakkında bolca
örnekler vardır.
Diğer yandan bir eserin sosyolojik açıdan tahlil edilebilmesi ya da
bir eserdeki bazı kavramların sosyolojik yorumunun yapılabilmesi için
o eserin bir sosyolog tarafından yazılması gerekir diye bir şart yoktur.
Bu nedenle sosyologlar diğer bilim
dallarının verilerinden faydalanırken
sosyal yapı hakkında fikirler beyan
eden edebiyatçıları ve eserlerini de
sosyolojik bir bakış açısıyla değerlendirmeleri gerekir. Bu bağlamda
Mahdumkulu’nun divanındaki bazı
görüşleri “kültür sosyolojisi” ve
“edebiyat sosyoloji” açısından da
değerlendirilmesi konusuna dikkat
çekmeye çalışacağız.
Kültür kavramı genelde insanların yaptıkları, yani insanın sembolleştirdiği ve meydana getirdiği bir
sosyal gerçeklik olarak ele alınmıştır. Bu nedenle olacak ki, yorumcu
akımın temsilcilerinden Rabinow ve
Sullivan, “Gadamer, Taylor, Ricoeur, hepsi de kültürel yaşamın pratik
eylemden kaynaklandığına ve ona
yönelik bir düşünce biçimi olduğuna
işaret ediyorlar”2 derler. Ayrıca bu
iki yazar “kültürel dünyayı anlamaya çalıştığımız zaman, yorumlar ve
yorumların yorumlarıyla uğraşmak-
tayız”3 diyerek, kültür kavramına
farklı bir bakış açısı kazandırmaya
çalışırlar.
Kültürle din ya da inanç arasında
ilişki kuran bazı çalışmalar da yapılmıştır. Bunların başında fonksiyonalist teorinin kurucularından Malinowski gelir. Ancak onun yaklaşımı
kanaatimizce pek ilgi çekmediğinden kültür çalışmalarında dikkate
alınmamıştır. Malinowski’ye göre
yemek yeme ihtiyacı ve o ihtiyacın
giderilmesi, cinsî yasaklar ve faaliyetler, yani fizyolojik yapıyla ilgili
tepkiler kültürel faktöre bağlı olarak
değişir. Meselâ Malinowski’ye göre,
açlığını totem hayvanının etini yiyerek geçiren Avusturalyalı zenci ile
inek eti yemek zorunda kalan Brahman, ya da domuz eti yemek zorunda olan ortodoks Yahudi’nin midesinde biyolojik bir hastalığı olmadığı
halde, sindirim sisteminde rahatsızlık belirtileri görülür.4 Çağdaş felsefecilerden Buttiglione’nin görüşü ise
sosyal bilimciler için hayli dikkat
çekicidir. Buttiglione, “Avrupa’nın
kültür kökenleri hıristiyanlıktadır...
Avrupa, vaftizden doğmuştur... Eğer
Avrupalı veya Amerikalıysanız, bir
hıristiyan kültürüne katılıyorsunuzdur”5 der. Çağdaş felsefecilerden
Kolakowski de “kültür kutsal anlamını yitirdiği zaman, tüm anlamını
yitirir... Dinsel mirasla ya da tarihsel
gelenekten tümüyle özgür olmak,
insanın kendisini bir boşluğa yerleştirmesi ve böylelikle dağılıp gitmesi
demektir”6 diyerek, insanın sosyal
hayatındaki dinin ve tarihin önemini
vurgular.
Ülkemizin sosyal bilimcilerinden
Mardin de, birçokları gibi, kültürü
insanın meydana getirdiği bir semboller sistemi, dini de onun bir unsuru olarak ifade etmiştir.7 Bu satırların yazarının da yüksek lisans ve
doktora hocası olan Amiran Kurtkan-Bilgiseven ise, önceki çalışmalarında, kültürün özelliğini, “grup
hayatının mahsulü olması / öğrenilmiş olması”8 olarak ikiye ayırır ve
“kültür, insanın insan tarafından
tesis edilmiş ve yaratılmış olan çevresini ifade eder”9 der. Diğer yandan
kültür, Wallas’ın tabiriyle bir “sosyal
miras”, yani öğrenme sonucu nesilden nesile aktarılan, genetik değil de
“sosyal geçiş”10 olarak yorumlanmıştır.
Gerger’de Mahdumkulu’nu anma törenlerinden
bir kesit. (Mustafa Aksoy arşivi)
TARİH TEMMUZ 2011
41
MAHDUMKULU
Aşkabat Mahtumkulu etkinliklerinden bir görüntü
Kurtkan - Bilgiseven, 1989’da
yazdığı bir makalede ise, kendisi de
dahil olmak üzere, yukarıda belirttiğimiz kültürü, insanın faaliyetleri ve
sosyal mirası tarzında ele alan yaklaşımları tenkit eder.* Ona göre “sosyoloji literatürümüzün genellikle
Batı sosyolojisinin kaynaklarına değinilerek kaleme alınmış kitap ve
makalelerden oluşması, çok önemli
bazı mahzurların ortaya çıkmasına
yol açmıştır. Şüphesiz, dünya sosyoloji kaynaklarına tamamen sırt çevirmemiz gerekmez. Hatta böyle bir
davranış pek çok yanlışları da ihtiva
eder. Fakat kaynaklarından yararlanmak demek, onlarda belirtilen fikirleri aynen kabul etmek demek değildir”.11 “Bizler şimdiye kadar kültürün tarifinde bile Batı’lı sosyologlara uyma hatasını işlemişizdir. Hâlbuki bizim kültürümüz sadece nesilden nesile intikal eden bir sosyal mirastan ibaret değildir. Kültürümüzün, tıpkı ozon ve üst toprak tabakalarını, bitki örtüsünü ve atmosferi
hazır elde edişimize benzer bir tarzda vahiy yoluyla ulaştırılmış din kö42
TARİH TEMMUZ 2011
kenine dayalı bir bölümü vardır”12
der.
Sonuç itibariyle kavram olarak
kültür, aslında ne millîdir ne de gayri
millîdir. Çünkü o cansız ve anlamsız
bir kelimeden ibarettir. Ancak ona
canlılık veren ve anlamlı kılan insanlardır. Yani sosyal gruplardır ve
ancak onlar, kültürün taşıyıcısı ve
kısmen meydana getiricisidirler. Bu
nedenle, kısmen vahiy kaynaklı
olan, sosyal grupların faaliyetleri sonucunda şekillenen ve onların ortak
hafızasını meydana getiren kültüre
millî kültür diyoruz. Başka tabirle,
genel kanaatlerin aksine, her şeyiyle
sosyal grubun içinden çıkarak oluşan değil; sosyal grubun içinden
kaynaklanan ve / veya izniyle dışardan “süzgeçten geçirilerek” alınıp da
sosyal grubun damgasını taşıyan her
kültür unsuruna millî, bu unsurların
meydana getirdiği kültüre de millî
kültür diyoruz. Çağdaş sosyologlar
ve antropologlara göre de millî kültür, bir sosyal gruptaki insanların çoğunluğunun iştirak ettiği kültürdür.13
Kültür hakkındaki bu genel yakla-
şımdan sonra, kültür sosyolojisini
şöyle tanımlayabiliriz. Kültür sosyolojisi, sosyal gruplardaki örf-âdet,
gelenek-görenek, maddî unsurlar,
dinî faaliyetler, büyü-mitler, çeşitli
ritüeller, aile, evlilik kurumları gibi
sosyal hayatı oluşturan sosyo-kültürel faaliyetlerin ve kurumların tarih,
mitoloji, antropoloji, folklor-halkbilimini dikkate alarak, sosyoloji merkezinde değerlendirilip yorumlanmasıdır.
Sanat insanların ve sosyal grupların fiziki-sosyal dünyayı algılama
ve yorumlama tarzıdır. Başka tabirle
sanat duygu ve aklın ürünü olan gelenektir.
O halde bir sanat eserini değerlendirirken ilk önce onu yapan ya da
yapıldığı sosyo-kültürel yapının esas
alınması gerekmez mi? Bu sorunun
cevabı elbette evet olmalıdır. Çünkü
sosyo - kültürel hayat bir boşlukta
meydana gelmediği gibi onun ürünleri ile yapıcıları da başka bir mekanın insanları değildirler. Bu nedenle
bir sanat eserini anlamlı kılan o halkın zihniyetidir. Zihniyet ise bir halkın ortak düşüncesi, eylemi, bakışı
ve nesneleri yorumlama tarzıdır. Dolayısıyla zihniyet, sosyal grubun veya grupların bir bakıma hafızasıdır.
Edebiyat bir sanat eseri olarak,
öncelikle var olduğu sosyal grubun
zihniyetini yansıtır. Dolayısıyla edebiyatçıda her şeyden önce bir sosyal
hayatın ve bir sosyal grubun insanı
olarak var olduğu sosyal çevreyi ve
sosyo-kültürel yapısını eserlerinde
dile getirir.
Edebiyatçı sosyal hayattan ve tarihten aldığı kaynaklarla eserini
meydana getirir. Dolayısıyla “edebiyat bilimcisi, aynı zamanda tarihçi
ve sosyolog olmalıdır”.14 Ancak nedense edebiyat bilimciler genelde
edebi eserlerin tarihi ve sosyolojik
yapısına fazla dikkat çekmemişlerdir. Oysa “edebiyat yaşanan dünyanın estetik tecrübelerini ilettiği kadar, değişik yaşantı tarzlarının sürdürücüsü kişilerce anlamlı bir biçimde yaşanması ve bütün duygu organlarınca algılanıp özümsenmesi şeklinde tezahür eden toplumsal hayatın
MAHDUMKULU
yaşanma biçimlerini de, hayat-tarih
karışımı öyküye dönüştürme yoluyla
gün ışığına çıkarır”.15 Türk Dünyası’nın önemli edebiyatçılarından
Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı romanı yukarıdaki anlayışa en iyi örnek olsa gerek. Umarız bir gün Aytmatov’un bu eseri
edebiyat sosyologlarınca değerlendirilerek sosyoloji-edebiyat ilişkine
önemli bir katkılar yapılır.
Cihanda yaman iştir,
Kuru gelip, boş gitmek”.
***
“Nefse uydum, özüm bildim,
hırs boldum,
Akıl işin doğru sandım,
ters bildim”.
***
“Biz çaresiz ümmetin,
Ümmeti Muhammed’in,
Hürmetine Ahmed’in
Günahımı güzeşt eyle!”
“Çektiğimdir özlem, hasret,
Bu ne hadis, bu ne ümmet,
Türkistan’da Hoca Ahmed,
Onun adı yitip gidecek”
Ankara Üniversitesi DTCF. Çağdaş Türk Lehçeleri ve
Edebiyatları Bölümü’nde görev yapan Türkmenistan’ın
önemli akademisyenlerinden Berdi Sarıyev,
Mahtumkulu’nun yaşadışı Gerger köyünde Mahtumkulu
hakkında yaşlı bir Türkmen bayandan derleme
yaparken. (Mustafa Aksoy arşivi)
Mahdumkulu hakkında Türkiyede önemli çalışmalar yapılmıştır Mesela bilgilerimize göre bir yüksek lisans bir doktora tezi ve çeşitli makaleler yazılmıştır. Ancak bunların
yeterli olduğunu söylemek mümkün
değildir. Çünkü Maktumkulu, sosyal
bilimlerin her alanında değerlendirilmesi gereken bir düşünce insanıdır.
Dolayısıyla adeta her mısrasında
Türkmenistan Türkleri’nin sosyal
hayatını anlatan büyük fikir adamı
Mahdumkulu’nun ifadelerini “kültür
sosyolojisi” ve “edebiyat sosyolojisi” açısından değerlendirmek, Türkmenistan’ın sosyal yapısı hakkında
araştırmalar yapan sosyal bilimciler
için adeta bir zorunluluktur.
Son söz Mahdumkulu’nun:
“Türkmenler bağlasa bir yere beli
Kurutur Fuzum’u derya-yı Nil’i
Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili
Bir devlete kulluk etsek beşimiz”.
***
“Firagı dünya düştür,
Düş görürsen sonu hiçtir.
“Hacı Bektaş, Abdulkadir,
Hoca Ahmet, imam Riza’dır,
Feridun bir evliyadır,
Hepsinden himmet isterim”.
***
“Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili,
Bir devlete kulluk etsek beğimiz.
Gönüller yürekler bir olup başlar
Tartsa yığın erir topraklar taşlar
Bir sofrada tayyar kılınsa aşlar
Gösterirler ol ikbali Türkmenin”.
Dipnot
* Bu makale “Kültür Sosyolojisi ve Edebiyat Sosyoloji Açısından Mahtum Kulu”, adıyla Türkmenistan Milli
Medeniyet Merkezi Uluslararası Mahtumkulu Sempozyumu’nda (12-14 Mayıs 2008) Aşgabat / Türkmenistan) bildiri olarak sunulmuş olup, yeniden gözden geçirilerek hazırlanmıştır.
1- Mahdumkulu’nun hayatı hakkında bakınız: Berdi Sarıyev, “Mahdumkulu Fraki’nin Şiir Divanı”, http:// www.turkmenhost.com / documents/Berdi / Mahturk1. htm
2- Rabinow, P., Sullivan, W., “Yorumcu Eğilim: Bir
Yaklaşımın Doğası”, Toplum Bilimlerde Yorumcu Yaklaşımlar (Haz. Makale Yazarları), (Çev. T. Parla), İstanbul,
1990, s. 12.
3- Rabinow, P., -Sullivan, W., a.g.m., s. 5.
4- Malinowski, B. İnsan ve Kültür (Çev. M. F. Gümüş), Ankara, 1990, s. 67, 79.
- Malinowski, B., Bilimsel Bir Kültür Teorisi (Çev. S.
Özkal), İstanbul, 1992, s. 102-104.
5- Buttiglione, R., “İnançta Serbest Piyasa”, NPQD.,
s. l, 1991, s. 30-31.
6- Kolakowski, L., “İnsan Yalnız Aklıyla Yaşamaz”,
NPQD., S. I, 1991, s. 22.
7- Mardin, Ş., Din ve İdeoloji, İstanbul, 1983, s. 4142,49.
8- Kurtkan, A., “Sosyal Entegrasyon”, Refii Şükrü
Suvlu’ya Armağan, İstanbul, 1971, s. 224.
9- Kurtkan-Bilgiseven, A., Genel Sosyoloji, İstanbul,
1982, s. 16.
10- Maclver, R. M., Page, C. H., Cemiyet (Çev. A.
Kurtkan), C. l., İstanbul, 1969, s. 198.
* Bu konuda geniş bilgi için banınız: Mustafa Aksoy,
“Sosyal Bilimlerde Kültür Kavramı ve Amiran KurtkanBilgiseven’in Kültür Kavramı Hakkındaki Eleştirisi”, http:
//www.mustafaaksoy.com/default.asp?inc = makale&id=38
11- Kurtkan-Bilgiseven, A., “Manevi Kültürümüz ve
Batı Kültürü”, Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 187, 1989, s. 31.
12- Kurtkan-Bilgiseven, A., “Mülakat”, Milli Kültür
Dergisi, Sayı 83 , 1991, s. 4.
13- Türkdoğan, O., “Milli Kültürün Kaynakları”, Türk
Edebiyatı Dergisi, S. 106. 1982, s. 42.
- Grisebach, M. M., Edebiyat Biliminin Yöntemleri
(Çev. A. Ünal), Ankara, 1995.
- Harrigton, A., “ Sosyal Dünyanın Edebiyat Yoluyla
Kavranması…” (Çev. N. Çalışkan), Edebiyat Sosyolojisi
İncelemeleri (Editör, K. Alver), Ankara, 2004.
14- Maren-Grisensebach, M., Edebiyat Bilimi’nin
Yöntemleri ( Çev. A. Ünal), Anlara, 1995, s. 104.
15- Harrington, A., “Sosyal Dünyanın Edebiyat Yoluyla Kavranması: Robert Musil’in Niteliksiz Adam Romanı Üzerine Sosyolojik Düşünceler” (Çev. N. Çalışkan), Edebiyat Sosyoloji İncelemeleri (Editör: K. Alver), Ankara,
2004, s. 58.
Mahtumkulu Hakkında
Bazı Türkçe Kaynaklar
- Söylemez, M., “Mahtumkulu’nun Eğitim Görüşü”,
Felsefe Dünyası Dergisi, 35. Sayı, 2002.
- Arnazarov, S., “Mahtumkulu Firaki”, Diyanet Aylık
Dergisi, 161. Sayı, 2004.
- Annamuhammedov, M., “Mahtumkulu’nun Edebi
Şahsiyetinde İkinci Tabaka ve Yesevi Düşüncesi”, Bilig
Dergisi, 10-Yaz, 1999.
- Akpınar, Y., “Mahdumkulu, Türk Dili ve Edebiyatı
Ansiklopedisi, VI. Cilt, İstanbul, 1986.
- Kahraman, A., “Mahtumkulu”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXVII. Cilt, “Mahtumkulu”, Ankara, 2003.
- Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki
Türk Edebiyatları Antolojisi, X. Cilt, Ankara, 1998.
- Türk Dünyası Ortak Edebiyatı-Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, III. Cilt, Ankara, 2003.
- Güzel, A., “Yunus Emre ve Mahtumkulu’da Ortak
Motifler”, Prof. Dr. Dursun Yıldırım Armağanı, Ankara,
1998.
- Makal, T. K., “Türkmenlerin Karac’oğlan’ı Mahtumkulu”, V. Milletlerarası Türk Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyonu Bildirileri, II. Cilt, Ankara, 1997.
- Yılmaz, İ., “Türk Dünyasindan-Mahtumkulu”, Kardelen Dergisi, 56. Sayı, 2008
- Çakır, R., “Mahtumkulu Firakî'nin Şiirlerinde Peygamber Sevgisi”, Yağmur-Dil-Kültür ve Edebiyat Dergisi,
33. Sayı (Ekim-Kasım-Aralık), 2006.
- Çınar, A. A., “Bazı Türkmen Yazılı ve Sözlü Kaynaklarında Hz. Ali”, http://www.alewiten.com / edebiyatgenel270104.htm
- Sis, N., “Mahtumkulu Şiirlerinde Tasvirî Fiiller Üzerine Bir İnceleme”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, VI.
Cilt, 1. Sayı, Yaz – 2006.
- Kara, M., "Mahtumkulu'nun Şiirlerinde Çağatayca
ve Oğuzca Unsurlar", Bilig Dergisi, 7. Sayı, Güz-1998.
- Ekber, K., “Büyük Türkmen Şairi Mahtumkulu”,
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, III. Sayı, 1999.
- Sarıyev, B., “Mahtumkulu'nun bazı şiirlerinin yorumları”, Türk Lehçeleri ve Edebiyatları, 1999.
- Yılmaz, H., Mahtumkulu Divânı (İnceleme-Tenkitli
Metin), (Ankara Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, (tarihi yok).
- Mahtumkulu Özel Sayısı, Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, Nisan, 1998.
- Öztürk, M., Mahdumkulu Divanı’nda Peygamberler (Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi. Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü, Yayınlanmamış
Bitirme Tezi), Muğla, 2006.
- Nasrattınoğlu, İ. Ü., Görkemli Türkmen Ozanı Mahdumkulu, Ankara, 1990.
- Mahdumkulu Divânı ve Yedi Asırlık Türkçe Bir
Manzume (Şerh ve Tenkid eden: Şeyh Muhsin Fanî), İstanbul, 1924.
- A. Zeki Velidi [Togan], “Mahtumkulu Divanı ve Yedi
Asırlık Türkçe Bir Manzume”, TM., II, 1926.
- Ata, A., “Mahdum Kulu”, Türk Dili Dergisi, X/1,
1992.
- Türkmen, F., “Mahdumkulu ve Tasavvuf Anlayışı”,
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 1. Sayı, 1996.
TARİH TEMMUZ 2011
43

Benzer belgeler

Berdi Sarıyev:İlk Türkmen Kadın Türkoloğu: Prof.Dr. Zılıha

Berdi Sarıyev:İlk Türkmen Kadın Türkoloğu: Prof.Dr. Zılıha Zılıha Bakıyevna Muhammedova (resim 1, resim 2) bugün bizim aramızda olsaydı,  2007  yılında  kendisiyle  doğumunun  85.  yıldönümünü  kutlayacaktık.  Maalesef,  ömrünün kısa olması nedeniyle insan...

Detaylı