BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin
Transkript
BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin
VITAE İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi sf.36 İdil Önce BİLGİ Pazarlama Şubat Mart 2016 / Sayı 64 IBIZA 20x27cm.indd 1 28/01/16 18:30 ùUBAT-MART 2016 SAYI:64 MEZUNLAR DERNEöø DERGøSø BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin Seçkin | Sami Çukadar | BİLGİ Kozyatağı | Highlife 2OVOTOhZOaÖ\Ö O`OgO\ZO`O ÜNİVERSİTELER BÖLÜMLER MESLEKLER SINAV GÜNDEMİ /tercihvekariyer /tercihvekariyer www tercihvekariyer com İÇİNDEKİLER İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Aylık Dergisi Sayı: 64 | Şubat-Mart 2016 www.vitae.gen.tr 48 Prof. Dr. Emre Gönen BİLGİ’nin kurum kültürü hiç değişmedi. YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel ISSN 1309-6281 GENEL YAYIN YÖNETMENİ Özgür Sağmal [email protected] 08 HABERLER BİLGİ’den ve BİLGİ mezunlarından taze haberler... GÖRSEL YÖNETMENLER Melis Kalpakçıoğlu [email protected] Serkan Eren [email protected] 28 Bilgi Pazarlama YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Aynur Tekin [email protected] BİLGİ Network’ü önemli bir avantaj sağlıyor. FOTOĞRAFLAR Emre Topdemir Hüseyin Aldemir REKLAM Esra Yalazer [email protected] Betül Bozkurt [email protected] İMTİYAZ SAHİBİ VE YÖNETİM ADRESİ 52 Doç. Dr. Orhan Erdem Akademik birikimi sektörel bilgiyle birleştiriyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 6 Kuştepe 34387 Şişli İstanbul T: 0212 311 6139 / F: 0212 212 2131 YAPIM Açık Yayıncılık Reklamcılık İletişim Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. adına Kübra Güllaç [email protected] 44 Doğuşcan Oto Talent Army üniversitelere ve iş hayatına yeni bir soluk getiriyor. Bağdat Cad. Rüştiye Sok. No:13/2 Kızıltoprak İstanbul T: 0216 700 1480 / F: 0216 700 1479 E: [email protected] BASKI Matsis Matbaa Hizmetleri Ltd. Şti. Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Caddesi No: 51 34290 Sefaköy İstanbul T: 0212 624 2111 E: [email protected] DAĞITIM Ajans Press Kurye Profilo AVM 5.Yıl Sk. No:1/D Mecidiyeköy/İstanbul T: 0212 356 11 51 E: [email protected] V I TA E 4 Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 Her hakkı saklıdır. Vitae, İstanbul Bilgi Üniversitesi adına Openmedia tarafından yayınlanmaktadır. Bu dergide yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne aittir. Yazılı ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun metaryalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. ŞUBAT - MART 2016 56 BİLGİ Kütüphane Direktörü Sami Çukadar BİLGİ Kütüphane’de 20. Yıla doğru HIGHLIFE 74 Havada konfor 76 Seyahat 64 Sosyal Kuluçka Merkezi Direktörü Yörük Kurtaran STK’ların kurumsal kapasitelerini geliştiriyor. 60 BELİS Direktörü Ayça Ebru Giritligil BELİS Uluslararası projelerde daha çok yer alacak. 80 Moda 82 Kitap 83 Sinema 84 Sergi 88 Ajanda 92 Gurme Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 5 V I TA E bilgiM’den| Daha işe alınabilir mezunlar yetiştireceğiz Doğuşcan Oto İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı 2016’NIN BİZİM İÇİN EN ÖNEMLİ KONU BAŞLIĞI İSE, DAHA İŞE ALINABİLİR MEZUNLAR YETİŞMESİ İÇİN ÇALIŞMAK OLACAK. 2 SENE ÖNCE, BİLGİ MEZUNLARININ KARİYER İHTİYAÇLARINI GİDERMEK İÇİN, BİLGİM BÜNYESİNDE İK PROFESYONELİ MEZUNLARIMIZ BİR ARAYA GELDİ. Merhaba Sevgili Mezunlar, Yeni yılın ilk sayısı ile karşınızdayız. 4. yılıma girdiğim İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nde geriye dönüp baktığımda; güzel bir yolculuk görüyorum. Başladığımız noktayla şu an geldiğimiz noktayı karşılaştırınca, geleceğe umutla bakıyorum. Güzel bir ekibimiz var. Aile gibiyiz. Sevinçleri de üzüntüleri de beraber yaşıyoruz. Birimizin kariyeri hepimizin kariyeri oluyor. El ele, omuz omuza daha iyi günlere ilerliyoruz. Niceliğe değil niteliğe önem vermemiz, networkinge dayalı sistemimiz meyvelerini verdi. Diğer mezun dernekleri ile bir araya geldiğimizde arayı ne kadar açtığımızı gözlemliyoruz. Spor, sanat, eğitim ve sosyal sorumluk ekseninde ilerleyen, oturmuş bir düzenimiz var. İcra kuruluna katılan genç mezun arkadaşlarımızın bize kattığı taze kan ile de yeni bir ivme kazandık. Tiyatromuz BKM Mutfak’ta oyunlarını sergilerken, Master Games’te gene tüm kupalara talip olacağız. Kimsesiz bebeklere kol kanat germeye devam ederken, Sail Break, Corporate Weekend gibi BİLGİ mezunlarının etkinliklerinden desteğimizi esirgemeyeceğiz. Girişimci BİLGİ mezunlarıyla elimizden geldiğince bir araya gelip, onlara katkı sağlamaya çalışacağız. Ama hepsi bir yana; 2016’nın bizim için en önemli konu başlığı ise, daha işe alınabilir mezunlar yetişmesi için çalışmak olacak. 2 sene önce, BİLGİ mezunlarının kariyer ihtiyaçlarını gidermek için, BİLGİM bünyesinde İK profesyoneli mezunlarımız bir araya geldi. 2 yıllık hazırlık ve PwC deneyiminin ardından, proje ortaklarının tamamı BİLGİ mezunlarından oluşan Talent Army dünyaya geldi. 16 yıllık kampüs birikimi, sektör tecrübesi ile birleşti. BİLGİ mezunları için çıktığımız yolda tüm üniversitelere ve iş dünyasına hizmet edecek bir hareket haline geldik. İş dünyasının ihtiyaçları doğrultusunda bir türlü doldurulamayan bir boşluğu doldurmak için yola çıktık. Daha ilk günden çok olumlu geri bildirimler almaya başladık. BİLGİ’den, Bilkent’ten, ODTÜ’den, İTÜ’den Marmara ve İstanbul Üniversitelerinden yetenekler bünyemize katıldı. Bünyemizde kattığımız yeteneklerle büyümeye ve iş dünyası ile güzel ortaklıklar kurmaya başladık. İlk icraatımız ise sektörün en büyük KPI’larından biri olan kariyer anketini yapan, Employer Branding konusunda Dünya’nın en önemli markalarından biri olan Universum’un çözüm ortağı olduk. Ayrıca geçen sene BLGİ mezunları için organize ettiğimiz “Köprüden Önce Son Çıkış İK Zirvesi”ni ihraç ettik. Mart ayında aynı isimle İstanbul Üniversitesi’nde bir organizasyon gerçekleştireceğiz. Okul için değil, yaşam için öğrendik ve şimdi aynı vizyonu önce BİLGİ’li kardeşlerimize ve daha sonrasında tüm hedef üniversitelerimizdeki gençlere kazandırmak istiyor, daha işe alınabilir mezunlar yetiştirerek memleketimize hizmet etmek istiyoruz. Memlekete hizmet etmek dedim de; memlekete büyük hizmetler etmiş Mustafa V. Koç’a Allah’tan rahmet, başta Koç Üniversitesi ve Mezunlar Derneği’ndeki kardeşlerimize olmak üzere tüm Koç camiasına baş sağlığı diliyorum. Allah hepimize öldükten sonra arkamızdan böyle konuşulmasını nasip etsin… Saygılarımla, Doğuşcan Oto İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı V I TA E 06 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 7ĉ5"& 20 x 27 Macahel’de CJSLaGLaTaST )FSEPĻBEPTUVUFLOPMPKJßSßOßCJS#PTDILVMMBOEĻO[EBEßOZBOO IFSIBOHJCJSZFSJOEFEFCJSDBOMZBŝBNIBLLOLVMMBONŝPMVZPS #PTDIÍBNBŝSNBLJOFMFSJOEFTPOZMEBFMFLUSJLUßLFUJNJOEF TVUßLFUJNJOEFFWBSBOUBTBSSVGTBĻMBZBOEPĻBEPTUVUFLOPMPKJMFS HFMJŝUJSEJ #ßUßO ÍBCBN[ HFMFDFL OFTJMMFSF EBIB ZBŝBOS CJS EßOZB CSBLBCJMNFLJÍJOXXXCPTDIIPNFDPNUS #V WFSJMFSF 8": 9 53 LPEMV ÍBNBŝS NBLJOFTJOJO TUBOEBSU QSPHSBNEBFMEFFEJMFOUßLFUJNEFĻFSMFSJJMFZMOBBJUCFO[FSCJS #PTDINPEFMJOUßLFUJNEFĻFSMFSJOJOLBSŝMBŝUSMNBTZMBVMBŝMNŝUS haberler| BİLGİ, Kurucusu Latif Mutlu’yu son yolculuğuna uğurladı İstanbul Bilgi Üniversitesi kurucusu Latif Mutlu’yu son yolculuğuna uğurladı. Mutlu’nun cenaze törenine eğitim, iş ve medya dünyasından pek çok isim katıldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi, kurucusu Latif Mutlu’ya veda etti. 91 yaşında yaşamını yitiren Latif Mutlu için ilk tören, kurucusu olduğu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin santralistanbul yerleşkesinde yapıldı. Buradaki törene Latif Mutlu’nun, gazeteci oğlu Zafer Mutlu, küçük oğlu Serdar Mutlu, Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Rifat Sarıcaoğlu, Bilgi Üniversitesi Rektörü Mehmet Durman, öğretim elemanları, öğrenciler ve üniversite çalışanları katıldı. Latif Mutlu’nun cenazesi daha sonra cenaze töreninin düzenleneceği Teşvikiye Camii’ne getirildi. Törende taziyeleri Latif Mutlu’nun oğulları Zafer ve Serdar, gelinleri Nüket ve Yasemin Mutlu, kızı Güneş ve damadı Kerem Mavituncalılar ile torunları Cem, Deniz ve Naz Mutlu kabul etti. Törene, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, CHP genel başkan yardımcıları Enis Berberoğlu, Erdoğan Toprak, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Hürriyet Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök, Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, iş adamları Sedat Aloğlu, Bülent Eczacıbaşı, Cem Boyner’in de aralarında bulunduğu iş, siyaset ve medya dünyasından çok sayıda ünlü isim katıldı. 1965’ten beri eğitim sektörünün içinde yer aldı 21 Haziran 1924’te Nazimiye’de doğan Latif Mutlu Türkiye’nin önde gelen kurumlarında çalıştı. Petrol Ofisi’nde 15 yıl müdür olarak görev yaptı. Türkiye’nin ilk boru hattı olan İskenderun–Batman Boru Hattı’nın Kurucu Müdürü olarak faaliyet yürüttü. Bu arada üç yıl Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti ise de bitiremedi.(19581965). Ardından Ankara’ya gelerek Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’nun kuruluşuna katılmış, 1968 yılında Diş Hekimliği V I TA E 08 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 ve Eczacılık Özel Yüksekokullarını kurmuştur. 1971 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Özel Yüksekokulu’nu bitiren Latif Mutlu, 1965’ten beri eğitimin içinde yer almış. Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurdu. Latif Mutlu, 11 yıl bu vakfın başkanlığını yaptıktan sonra, 2006’da İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı oldu. Üniversitenin Kurucular Kurulu Onursal başkanı ve Vakfın Mütevelli Heyet üyesi olarak görev yaptı. İş Bankası Kültür Yayınları hayatını kitaplaştırıldı TRT Çocuk ve Gençlik Vakfı ile Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı’nın Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak eğitim hizmetinde çalıştı. Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, Latif Mutlu’nun yaşamını konu alan “Uygarlığın Peşinde” isimli kitabı 2010 yılında “Nehir söyleşi” dizisinde yayımladı. haberler| BİLGİ Klinik Psikoloji’den bir ilk! İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Çift ve Aile Terapisi Altdalı, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Uluslararası Aile Terapisi Derneği (IFTA)’nin Uluslararası Sistemik Terapi Eğitimi Akreditasyon Komitesi tarafından akredite edildi İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Çift ve Aile Terapisi Altdalı, Uluslararası Aile Terapisi Derneği (IFTA)’nin Uluslararası Sistemik Terapi Eğitimi Akreditasyon Komitesi tarafından akredite edilen Türkiye’deki ilk ve tek program oldu. Psikoloji alanındaki uzman açığına çözüm getirmeyi hedefleyen Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, bu uzman açığının giderilmesine katkıda bulunmayı amaçlayarak 2005 yılında öğretim hayatına başladı. İlk yedi yıl sadece “Yetişkin” ağırlıklı öğretim veren program, 2012 yılında “Çocuk-Ergen” ve 2013 yılında “Çift-Aile Terapisi” alt-dallarını Aday öğrenciler sordu, akademisyenler cevapladı Yeni iş dünyasının yönetim, bilgi ve ilişki süreçlerine uyum sağlayan lisansüstü programlarıyla kariyer yolculuğuna yön veren İstanbul Bilgi Üniversitesi, aday öğrencilerle akademisyenleri bir araya getirdi. “Lisansüstü Tanıtım Buluşması” 21 Ocak 2016 tarihinde santralistanbul Kampüsü’nde düzenlendi. Dünyadaki gelişmelerin gün geçtikçe ivme kazandığı ve iş dünyasında rekabetin arttığı son dönemde, kariyer hedefleri doğrultusunda tercih edilen doğru bir lisansüstü eğitimi pek çok insan için önemli bir kazanım haline geldi. V I TA E 10 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 bünyesine ekleyerek üç alt-dallı kapsamlı bir program haline dönüştü. Program, bu çerçevede bir klinik psikolog olabilmek için teorik ve pratik bilgi ve becerilerle donanmış, sosyal ve etik sorumluluk sahibi uzmanlar yetiştirmeyi hedefliyor. Daha ayrıntılı bir ifadeyle, programdan mezun olan ve Klinik Psikoloji Yüksek Lisans diploması alan psikologlar özellikle şu konularda bilgi ve beceri açısından sağlam bir temele sahip oluyorlar: Psikoterapi ilişkisi ve klinik görüşme teknikleri, meslek etiği, psikopatolojik değerlendirme, psikolojik değerlendirme (testler): Bilişsel ve kişilik boyutları, psikoterapi (psikoanalitik/psikodinamik, bilişsel-davranışçı, hümanistik, sistemik ve grup), araştırma yöntemleri. Klinik beceri açısından, öğrenciler yoğun süpervizyon altında psikoterapi ve psikolojik değerlendirme alanlarında uygulamalı olarak yetiştiriliyor. Programda ayrıca, öğrencilerin bilimsel araştırma yapması ve yüksek lisans tezlerini ya da projelerini yayınlanabilir formatta bir bilimsel ürün olarak sunmaları amaçlanıyor. Programda edinilecek donanım, klinik psikoloji alanında doktora derecesi almak isteyebilecek öğrenciler için de uygun alt yapıyı sağlıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Programları’nın bu kapsamda düzenlendiği tanıtım buluşmasında, aday öğrenciler seçtikleri programların kariyerlerine nasıl yararı olacağı, programların sağladığı avantajlar ve mesleklerine göre en uygun yüksek lisans programının hangisi olduğu gibi merak ettikleri tüm soruları akademisyenlere sorma fırsatı buldu. Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri, Bilişim ve Teknoloji Hukuku, Avrupa Birliği ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri çatısında eğitim veren 60’ı aşkın yüksek lisans ve doktora programı hakkında bilgi aldı. Buluşmaya 150’yi aşkın aday öğrenci ile 60’ın üzerinde BİLGİ akademisyeni katıldı. haberler| Turgut Tarhanlı: “Engellilere yönelik ayrımcılığa son verilmeli” BİLGİ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, “Zihinsel engelli bireyler dâhil tüm engelli bireyler kendi hayatlarının kontrolüne ve kendi hayatlarına ilişkin kararları verme özgürlüğüne sahip olmalı” dedi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Tomurcuk Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı işbirliğiyle düzenlenen “Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’de Zihinsel Engelli Bireylerin Hakları” başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. BİLGİ santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleştirilen sempozyuma, uluslararası arenada alanında uzman akademisyen ve hukukçular katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, “Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, engelli bireylerin onurunu ve özerkliğini açıkça tanımakta ve engelli bireylerin kendi kararlarını verme ve bağımsız yaşama özgürlüklerine saygıyı öngörmektedir. Bunun anlamı, zihinsel engelli bireyler dahil tüm bireylerin kendi hayatlarının kontrolüne ve kendi hayatlarına ilişkin kararları verme özgürlüğüne sahip olmalarıdır” dedi. Sözleşmenin eşitlik konusundaki yaklaşımına da vurgu yapan Tarhanlı, “Eğer engelli bireylerin eşitliğine inanıyorsak, toplumun herhangi bir üyesini etkileyen her konu ve durumda, bunun, engelli bireyleri de etkilediği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle kamu hizmetlerinde, okullarda, yasal düzenlemelerde ve hayatın her alanında engelli olan-olmayan ayrımına, dışlamacılığa son verilmesi gerekir” şeklinde konuştu. “Bireyleri Korumak Adına Hak ve Özgürlükleri Ellerinden Alınıyor” Sempozyumda, zihinsel engelli bireylerin hukuki ehliyeti ve politik katılım hakkı konusunda bir konuşma yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakülte si Yrd. Doç. Dr. İdil Işıl Gül, Türkiye’deki vesayet anlayışı ve uygulamalarının altını çizerek “Engellilik alanı, koruma kaygısı ve içgüdüsünün baskın olduğu bir alan. O nedenle sivil toplum örgütlerinin de koruma veya yardım talebiyle daha fazla hak ve özgürlüklerden yararlanmayı değil, daha fazla kısıtlamayı talep ettiklerini görmek mümkün. Korumak adına yapılan ise kişinin kısıtlanarak tüm hak ve özgürlüklerinin elinden alınması” dedi. “Zihinsel engelli bireyler seslerini daha az duyurabiliyor” Etkinliğin konuklarından Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi Engelli Hakları Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Michael A. Stein konuşmasında; yapılan çalışmalarda, mümkün olduğunca tüm toplumsal grupların yönetim süreçlerine katılımının sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Stein, “Zihinsel ya da psikososyal engeli olan bireylerin diğerlerine kıyasla seslerini daha az duyurabildiğini görüyoruz” dedi. İki gün süren sempozyumda, zihinsel engelli bireylerin eğitim, rehabilitasyon ve bağımsız yaşama hakları gibi başlıklar da kapsamlı şekilde ele alındı. V I TA E 12 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 .×üODUV×FDN\D]ODUVHULQ +×]O×YHHüLW×V×GDù×O×P× (WNLOLVHULQOLN Ã'\VRQ$LU0XOWLSOLHU7HNQRORMLVL70 Ã7PRGD\×K×]O×YHHüLWGHUHFHGH×V×W×U Ã6HULQKDYDIRQNVL\RQX Ã/('HNUDQ Ã<DQ×NNRNXVX\RN Ã8]DNWDQNXPDQGD Ã6DO×Q×PNRQWURO Ã7HPL]OHPHVLNROD\ Ã*YHQOL Ã\×OJDUDQWL ZZZG\VRQFRPWU HakPaQ(OHkWURQLk6aQ7LF/WGûWL'\VRQUQOHULQLQ7UkL\H·GHkLWHk\HWkLOLGLVWULEW|UGU (0212) 217 11 60 | www.hakman.com.tr haberler| Young Felis by Vodafone’da BİLGİ’ye ikincilik Young Felis by Vodafone yarışması sonuçlandı. İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri Mert Öktem ve Dalia Kittani “FreeZone ile Güç Uyanıyor” kampanyasıyla ikincilik ödülünü aldı. Brand Week Istanbul’un sürprizleri arasında yer alan Young Felis by Vodafone Yarışması sonuçlandı. Brand Academy Day’in son oturumunda gerçekleşen ödül töreninde, yarışmayı kazanan isimler açıklandı. Yarışmanın ikincilik ödülü’nü “FreeZone ile Güç Uyanıyor” kampanyası ile İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri Mert Öktem ve Dalia Kittani kazandı. Ödülü kazanan ikili sorularımızı yanıtladı. Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz, yollarınız nasıl keşişti? Dalia’la yollarımız Erasmus’ta kesişti. İkimizde reklamcılık okumamıza rağmen daha önceden tanışmıyorduk. Madrid’de tanıştık ve orda yakın olduk. Yarışmaya gelince ben Twitter’da Mediacat’in hesabında Young Felis yarışmasını gördüm. Dalia’yı aradım böyle bir yarışma var katılalım mı dedim. O da tamam diyince yarışmaya katıldık. V I TA E 14 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 Hazırlık sürecini nasıl geçirdiniz? Hazırlık sürecinde aslında okuldan dolayı çok yoğunduk. Yarışmanın briefi açıklandığında kampanyayı yollamamız için 10 günümüz vardı. İkimizde ne yapabiliriz diye düşünelim bir kaç gün sonra buluşup karar veririz ne yapacağımıza dedik. Sonrasında buluşup konuştuk aşağı yukarı nasıl bir şey yapacağımıza karar verdik. Bir hafta sonra tekrar buluşup kampanyayı oluşturduk ve yarışmaya yolladık. Ödül aldığınız “FreeZone ile Güç Uyanıyor” kampanyası hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Vodafone Sponsoru olduğu Star Wars: Güç Uyanıyor filmiyle ilgili Vodafone FreeZone’lulara özel bir dijital kampanya yapmak istiyordu. Bizde bunun için bir mikrosite yaptık. Mikrositemize FreeZone’lular Darkside/Lightside seçerek kayıt oluyor ve hazırladığımız özel oyunlar ve yarışmaları tamamlayarak kredi kazanıyor ve kazandığı kredilerle dilediği gibi SMS/İnternet/Konuşma vs. paketler alabiliyordu. Yarışmanın sonunda ise Darkside veya Lightside hangi taraf kazanırsa o taraftan en çok kredi toplayan ilk 50 kişiye Star Wars: Güç Uyanıyor filmi vizyona girmeden bir gün önce ön gösterim yaptık. Vitae ekibi olarak aldığınız ödülü tebrik ederiz. Ödülle ilgili neler söylersiniz? Felis ödülleri çok prestijli, sanıyoruz ki her reklamcının almak istediği bir ödül. Young yarışmasını yapmaları bizim için önemli bir fırsattı ve değerlendiren juride çok önemli isimler vardı dolasıyla onlara bir iş sunup beğendirebilmek bizim için önemliydi. Sonucunda ikincilik ödülünü aldık. Böyle prestijli bir ödülün young versiyonuna sahip olduğumuz için çok mutuyuz. Her Pazar BRUNCH .(<)ø #OlmasadaOlur (4(,͏ȋ;ȋ4634(A:(634(A $AR~ÏÏAFAKA§YAÓDESTEKÓOLUN ANNESIÓYAÓDAÓBABASÃÓHAYATTAÓOLMAYANÓlOCUKLARÃMÃZÃNÓ GELECEÐINIÓAYDÃNLATÃN Düzenli destekte bulunmak için 0850 222 1863’ü arayabilirsiniz. BRUNCH vitae 20x27.indd 1 www.darussafaka.org 21/05/15 17:17 haberler| Great, 5. yaşını New York ve Dubai ofisleriyle kutladı Reklam sektörünün genç ancak hızlı büyüyen ajanslarının başında gelen Great, büyük düşünmeye devam ediyor. Genç ve dinamik bir ekibe sahip Great, kuruluşunun 5. yılında New York ve Dubai’de iki yeni ofisin açılışını gerçekleştirdi. Great Reklam Ajansı 5. yaşını çalışanlarının, müşterilerinin ve iş ortaklarının katıldığı eğlenceli bir parti ile kutladı. Great Reklam Ajansı 5. yaşını çalışanlarının, müşterilerinin ve iş ortaklarının katıldığı eğlenceli bir parti ile kutladı. 5. Yıl pastasını Great’in yöneticileri tüm dostlarıyla birlikte keserek başarılarını kutladılar. Bu arada Great Reklam Ajansı, 5. yaşını kutladığı 2016 yılında New York ve Dubai’de açtığı iki yeni ofisle genişleme kararı aldı. “Burada harika şeyler olur...” sloganıyla, kalite, müşteri deneyimi ve memnuniyeti ilkeleriyle çalışmalarını sürdüren Great, sektörde başarılı işlere imza atmaya devam ediyor. Great Reklam Ajansı Genel Müdürü Fatih Kadak, 2015 yılının ajansları için son derece olumlu geçtiğini dile getirirken, İstanbul’dan sonra New York ve Dubai ofislerinin de açılmasıyla yeni projelere imza atacaklarını dile getirdi. “Türkiye, yaklaşık %92 internet kullanımı ile sosyal medyayı dünyada en aktif kullanan ülke” diyen Fatih Kadak şunları söyledi: Dijitaldeki yatırımlarını arttırdı “Küresel firmaların ardından, yerel firmalar/markalar da dijital pazarlama ve sosyal medyanın önemini kavrayarak, dijital alandaki yatırımlarını arttırıp, daha geniş bir hedef kitleye ulaştılar. Great olarak, V I TA E 16 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 tüm bu gelişmelerin ve rakamların nereye işaret ettiğini zamanında görerek, geleneksel pazarlama ve reklam pratiklerinin yanında dijitaldeki ağırlığımızı ve yatırımımızı arttırdık.” Yenilenen sektörel gelişmeleri ve araçları yakından takip ettiklerini belirten Great Reklam Ajans Başkanı Mehmet Onur Güzel ise ajans olarak yeni heyecanlar yaşadıklarını belirterek şöyle konuştu: “Birlikte çalıştığımız markaların sadece mevcuttaki değil, gelecekteki ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurma motivasyonuyla, her zaman bir adım sonrasını da düşünüyoruz. Great’in müşteri portföyünde şu anda 50’den fazla küresel ve yerel marka bulunuyor. Başta Lenovo, Accenture, Canon, Fujitsu, Unifree, Hyundai, Finansbank, Itelligence, Acron, Detaysoft, Baymak, Pera Palas Jumeirah olmak üzere, sektörünün öncüsü pek çok markaya hizmet veriyoruz. Great Reklam Ajansı, bünyesinde barındırdığı tasarım, dijital, etkinlik ve sosyal medya departmanları ile müşterilerine 360 derece pazarlama hizmeti sunuyor.” dMags uygulaması ile akıllı telefon ve tabletlerinizde! haberler| Sanatseverler “Sanat Tarihi Seminerleri”nde buluşuyor İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin yaşam boyu eğitim merkezi Bilgi Eğitim Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA ile birlikte hazırladığı programla günümüz sanatını anlamak isteyen sanatseverlere kapılarını açıyor. Üniversitenin santral Kampüsü’nde 20 Şubat-19 Mart tarihleri arasında düzenlenecek 5 haftalık Sanat Tarihi Seminerleri’yle modern ve çağdaş sanat karşılaştırmalı olarak incelenirken 19’unu yüzyıldan bugüne Batı Sanatı’nın dönemleri, değişen estetik kaygıları, sanat, sanatçı ve izleyici arasındaki ilişkinin nasıl dönüştüğü de ayrıntılı olarak ele alınacak. Seminer programında 20’nci yüzyılın ilk yarısına kadar modern sanat kronolojik olarak anlatılırken postmodernizm dönemi de tematik olarak işlenecek. Alanında uzman eğitmenler Programda yer alan bazı konu başlıkları arasında; Sanayi Devrimi, Fotoğraf Sanatı ve Modernizm, Empresyonizm ve Post Empresyonizm, Resim-HeykelMimarlık, Avangard Sanat Akımları, Fransa ve Amerika Odaklı Soyut Dışavurumculuk ve II.Dünya Savaşı’ndan Sonra Sanat ve Çağdaş Sanat Alanını Belirleyen Unsurlar yer alacak. Seda Yavuz, Burcu Pelvanoğlu, Nilgün Yüksel, Fırat Arapoğlu ve Osman Erden’in eğitmenliğini yapacağı programın ücreti ise 600 TL olarak belirlendi. “BİLGİ Müzik” yine ilklere sahne oldu İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü tarafından bu yıl 7’ncisi gerçekleştirilen “Yeni Müzik Konser Serisi”nin en iyi 10 bestesi, Ergon Ensemble konseriyle dünya prömiyeri yaptı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü tarafından 2005 yılından bu yana düzenlenen ve katılımcıların yarışmaya özel besteledikleri eserleri tanıtan “Yeni Müzik Konser Serisi” en iyi 10 besteyi seçti. Eserler, Yunanistanlı müzik topluluğu Ergon Ensemble’ın performansıyla V I TA E 18 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 Beyoğlu Mixer’de düzenlenen konserde tüm dünyaya duyuruldu. Konser kapsamında genç besteciler Aida Khalilzadeh Shirazi, Altan Karakoç, Ayberk Çanakçı, Can Kazaz, Didem Coşkunseven, Engin Dağlık, İlayda Deniz Oğuz, Mithatcan Öcal, Onur Arınç Duran, Sinan Samanlı, Ufuk Bıçak’ın eserleri seslendirildi. Saat 19.00’da başlayacak konserde Ergon Ensemble, flütte Nikos Nikopoulos, klarnette Kostas Tzekos, pyanoda Stefanos Nasos, viyolonselde Antonis Pratsinakis, kemada Panagiotis Tziotis ve viyoloda Ali Başeğmezler ile sahne aldı. BİLGİ Yeni Müzik Serisi, 20. yüzyıl ve sonrası modern, post-modern müzik akımlarının desteklenmesini hedefliyor. Aynı zamanda konuyla ilgili Türk ve yabancı bestecileri, icracıları, öğrenci ve dinleyicileri aynı platformda buluşturmayı amaçlıyor. | haberler BİLGİ Kozyatağı’nı inovatif mimariyle buluşturuyor İnovasyonu sanatla birleştiren Salon Mimarlık, yenilikçi vizyonunu İstanbul Bilgi Üniversitesi Kozyatağı Kampüsü’ne yansıtıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Kozyatağı Kampüsü Salon Mimarlık’ın Kurcularından Alper Derinboğaz tarafından tasarlandı. Kozyatağı Kampüsü, İşletme Yönetimi Yüksek Lisans programı çerçevesinde hayata geçirilen, eğitimin hem sınıflarda hem de çağdaş donanımlarla birlikte online olarak verilmesi planlanan bir yerleşke olma özelliği taşıyor. Yerleşkenin yer aldığı bölge çoğunlukla ofis yapılarından oluşuyor. Mevcut yapı da bu tektip, betonarme gridal strüktürle biçimlendirilmiş,konvansiyonel, plaza yapılarından bir tanesidir. Yapı kabuğu ve plan şemasıyla tipik bir ofis olan yapı, strüktürünün geniş açıklıklar geçen niteliği sayesinde, iç mekanda esnek müdahalelere olanak tanıyor. Ancak çok katlı olması üniversite yerleşkesi programının gerektirdiği süreklilik ve yataylık sebebiyle karşıtlık oluşturuyor. Bu bağlamda önerilen proje ise üniversite yapısının tek düzlemdeki akışını, katlar arasında kesintisiz olarak yeniden oluşturma düşüncesi üzerinde temellendi. Bunun yanı sıra,üst ölçekten başlayıp yapı ölçeğine gelen bu tektip, sınırlandırılmış ve ön tanımlı hali kırmak, deyim yerindeyse ‘kutunun dışında düşünmek’ hedeflendi. Proje kapsamında koridolar yapının artık alanları olarak değil, okulun en fazla kullanılan, ortak alanları olarak ele alındı. Ayırıcı duvarların çizgisel ifadesiyle ise kesintisiz, tek bir kat sürekliliğini oluşturmak hedeflendi. Mekansal organizasyon bağlamında ortak kullanım hacimlerini genişletebilmek ve yapının içindeki sirkülasyonun kuvvetli bir bütünselik içinde akışının sağlanabilmesi adına, yüzeylerin yerçekimiyle olan ilişkisi yeniden ele alındı. Ortogonal ızgara ile kontrast oluşturacak şekilde biçimlenen bu yüzeylerle yaratılan dinamik perspektifler ve mimari gramerle kullanıcı algısının yapıya girildiği andan itibaren dönüştürülmesi ana unsurlardan biri oldu. Mevcut gridal strüktürün tanımladığı katı sınırları aşmanın yolunu arayan projede; aslında her biri sonlu elemanlar olan nesnelerin ayrılmaz bir bütün oluşturması yoluyla çerçevenin ötesine geçilmesi hedeflendi. Bunu sağlamak amacıyla çizgisel elemanlar olarak soyutlanan aydınlatma elemanları, fizik ve matematikte ‘alan koşulları (field conditions)’ olarak tanımlanan sistemi meydana getiren niteliktedir. Arkitera Genç Mimar Özel Ödülü’nü aldı Alper Derinboğaz, 2009 yılında İstanbul’da kendi mimarlık ofisi Salon’u kurdu. Aynı sene üç uygulaması ile Arkiv Yılın Mimarlık Eserleri Seçkisi’ne giren Derinboğaz, 2011’de Arkitera Genç Mimar Özel Ödülü’nü aldı. 2013 yılında (MoMA PS1ile) YAP İstanbul Modern’de finalist oldu. Yeni medya ve mimarlığı bir araya getirdiği Augmented Structures projesi uluslararası mimarlık yayını The Plan dergisinin düzenlediği The Plan Award’da Innovative Architecture Award 2015 ödülüne layık görüldü ve Architizer’ın düzenlediği 2015 Architizer A+ Awards gibi birçok başka ödülün sahibi oldu. Alper Derinboğaz, Salon’ un kurucu ortağı olarak farklı ölçeklerde çalışmalarına devam ediyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimari tasarım atölyesi yürütücülüğü yapan Derinboğaz’ın İstanbul’ un güncel planlamasını konu alan işleri Türkiye’yi ilk katılımı olan 14.Venedik Mimarlık Bienali’nde temsil etti. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 19 V I TA E sertifika| Editörlük Atölyesi Tarih: ĴWDCVs/CTV Süre: JCHVC5CCV Ücret:6. -&8FCJKN $GVWN/CTFKPKNG*CNMNCċNKĵMKNGT Tarih:ĴWDCVs/CTV 5ØTG|5CCV Ücret:6. -&8FCJKN 1VQOQDKN6CUCTČOČ'üKVKOK Tarih:ĴWDCVs0KUCP Süre: JCHVC5CCV Ücret:6. -&8FCJKN &ÒTFGTUCCVNKMFGTUQNCTCMRTQITCONCPCP 'FKVÒTNØM#VÒN[GUKoPFGGFKVÒTNØMVØO [ÒPNGTK[NGOGTEGMCNVČPCCNČPČTMGPUČPČHKÃK W[IWNCOCNCTXGMCVČNČOEČNCTČPUQTWNCTČ[NC MQPWNCTKPVGTCMVKHQNCTCMVCTVČĵČNCECM >UNGT%WOCTVGUKIØPNGTKs UCCVNGTKCTCUČPFCIGTÃGMNGĵVKTKNGEGM'üKVKOKP ċÃGTKüKDCĵNČECĵWFGTUNGTFGPQNWĵCECM >U-KVCR;C[ČONCOCM;C[ČPEČNČMVC )ÒTGXNGT ĴWDCV $KTMKVCRPCUČN[C[ČONCPČT!;C[ČP[ÒPGVOGPK NGMVÒTTGFCMVÒTPGKĵ[CRCT!;C[ČPGXNGTKPG HTGGNCPEGÃCNČĵOCPGFKT! >U'FKVÒT0Gċĵ;CRCT! ĴWDCV 'FKVÒTNØMVØTNGTKXGGFKVÒTØPUQTWONWNWM CNCPNCTČPGNGTFKT! >U'FKVÒT0Gċĵ;CRCT! /CTV ;C[ČPGXKPFGUØTGÃNGTPCUČN[ØTØT!-KVCR UGÃKOKÃGXKTOGPUGÃKOKTCRQTNCOCVGNKH CPNCĵOCNCTČ *CNMNCKNKĵMKNGTCNCPČPFCFKPCOKMNGTKP [GPKFGPVCPČONCPFČüČIØPØOØ\FGFQüTW VWVCTNČXGUØTFØTØNGDKNKTKNGVKĵKOMWTWR UGUKPKFW[WTOCMVØOMWTWOOCTMCXG QTICPK\CU[QPNCTČPVGOGNKJVK[CEČ*CNMNC KNKĵMKNGTXGKNGVKĵKOGFCKT[GPKNKMXGMWTCNNCTČ DKNOGPKPVØODKTG[NGTXGOCTMCNCTKÃKP XC\IGÃKNOG\JCNGIGNFKüKIØPØOØ\ TGMCDGVQTVCOČPFCIGTGMØTØPIGTGMUG JK\OGVUGMVÒTØPFGMCOWQ[WJGFGHMKVNG XGÃÒ\ØOQTVCMNCTČ[NCKNGVKĵKOJCNKPFG QNOCMXGDWKNGVKĵKOKFQüTWMWTOCMVØO OCTMCNCTXGDKTG[NGTKÃKPC[PČ\COCPFC DKT\QTWPNWNWM*CNMNCKNKĵMKNGTCNCPČPFCMK MWTCNNCTXG[GPKNKMNGTKPVCPČONCPCTCM CPNCVČNFČüČDWRTQITCOFCJCNMNCKNKĵMKNGTKP FWC[GPK$GV×N/CTFKPoKPFGPG[KONGTKXGKĵ FØP[CUČPČPÃCüFCĵJCNMNCKNKĵMKNGTXGKNGVKĵKO VGMPKMNGTKPKIGÃOKĵKPFGPG[KONGTK[NG DWIØPØPČĵČüČPFCFKPNG[GEGMUKPK\ $WGüKVKOQVQOQDKNVCUCTČOČCNCPČPFCØTØP XGUKUVGODCüNCOČPFC[GPKNKMÃKDKT[CMNCĵČO KÃKPFGUVTCVGLKMFØĵØPOGVCUCTČOOGVQFQNQLKUK RC\CTNCOCKNGVKĵKOMTKVGTNGTKXGQVQOQDKN VCUCTČODGEGTKNGTKMQPWNCTČPC[ÒPGNKMQNCTCM ÃQMNWDKTFKUKRNKPCPNC[ČĵČKÃKPFGDØVØPUGN DKTOGUNGMKDKTNKMVGNKüKPFGPG[KONGPOGUKPK COCÃNCOCMVCFČT'üKVKOUØTGEKVGQTKMXG MWTCOUCNDKNIKCMVCTČOČKNGW[IWNCOCNČRTQLG ÃCNČĵOCNCTČPČPXGCNČĵVČTOCNCTČPČPFGPIGNKDKT MQODKPCU[QPWQNCTCMKĵNGPGEGMVKT 'üKVKOQVQOQDKNVCUCTČOČCNCPČPFCMWNNCPČNCP OCN\GOGNGTGKNKĵMKPIGTGMGUVGVKMIGTGMUG HQPMUK[QPGNCPNCOFCDØVØPUGNDKTIGPGN DCMČĵČUWPOC[ČCOCÃNCT[GPKVGMPQNQLKM OCN\GOGNGTCNCPČPFCMKKNGTNGOGNGTXG[GPK PGUKNOCN\GOGNGTKPVCUCTČOUØTGEKPFGMKGVMKNGTK ÃCNČĵOCNCTUØTGUKPEGÒ\GNQNCTCMKPEGNGPGEGMVKT 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN £K\IK4QOCP1MWOCNCTČ Tarih: ĴWD/CT Süre: JCHVC5CCV Ücret:6. -&8FCJKN £K\IK4QOCPUKJKTNKDKTGXTGP)ÒTUGNKHCFGDKÃKONGTKKÃKPFGDKTG[NGFGTKPXGMKĵKUGNKNKĵMKMWTCPDWJKM¾[GCPNCVČOČPČ 6QOOKMU6GMUCUXG[CUØRGTMCJTCOCPNCTČPÃQMÒVGUKPFGVCFCECMUČPČ\RQNKVKMCFCPQVQDK[QITCƂ[GRUKMQNQLKFGP VCTKJGXGFCJCDKTÃQMCNCPCQMW[CECüČOČ\ÃK\IKTQOCPNCTNCIKTKRÃČMCTMGPCMNČPČ\CIGNGDKNGEGMJGTMQPWFC \KJPKPK\FGKPCPČNOC\DKTNG\\GVDČTCMCECMĵÒNGPGFCXGVGFK[QTWOUK\K 'üGTOGTCMNČUČ[UCPČ\UK\KDWGXTGPKPDKNOGFKüKPK\PQMVCNCTČPCIÒVØTGEGüKOCĵČMQNFWüWPW\DWCPNCVČODKÃKOKPK JKÃIÒTOGFKüKPK\DKTCÃČFCPMGĵHGFGEGMUKPK\ 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN V I TA E 20 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 | sertifika 'PVGTVCKP$K\'üNGPEG;ÒPGVKOK Tarih:/CTVs0KUCP 5ØTG|JCHVCVQRNCO5CCV Ücret:6. -&8FCJKN .ØMU/CTMC6ØMGVKOKXG;ÒPGVKOK Tarih: /CTVs0KUCP Süre:UCCV Ücret:6. -&8FCJKN %CODTKFIG'PINKUJ-G[ -GV Tarih:/CT*C\ Süre:*CHVCVQRNCOUCCV Ücret:6. -&8FCJKN 'PVGTVCKP$K\'üNGPEG;ÒPGVKOK5GTVKƂMC 2TQITCOČoPČPJGFGƂGüNGPEGUGMVÒTØPØP VKECTKDQ[WVVCMKKĵCNCPNCTČPČMCRUC[CPDKT GüKVKORTQITCOČ[CTCVOCM$WRTQITCO GüNGPEGUGMVÒTØPFGRTQHGU[QPGNQNCTCM ÃCNČĵOCMKUVG[GPMKĵKNGTKPDKNKPÃNGPFKTKNOGUK C[PČ\COCPFCUGMVÒTFGÃCNČĵOCMKUVG[GP DKTG[NGTGÃGĵKVNKKĵCNCPNCTČPFCMCRČNCTCÃOC[Č JGFGƃK[QT 2TQITCOČPKÃGTKüKGüNGPEGUGMVÒTØPØPVKECTK ÒüGNGTKPKQNWĵVWTCPVØOKĵMQNNCTČPČMCRUČ[QT 2TQITCOFCGüNGPEGFØP[CUČPFCRTQHGU[QPGN UGXK[GFGÃCNČĵOCMKUVG[GPMKĵKNGTKPUCüNČMNČDKT DCĵNCPIČÃ[CRCDKNOGUKCFČPCVØOIGTGMGP MQPWNCTRTQITCOFCOGXEWV .ØMUOCTMC[ÒPGVKOKINQDCNNGĵGPNØMU ØTØPNGTUGMVÒTØPGUVTCVGLKMDKTDCMČĵCÃČUČ IGNKĵVKTGDKNOGMCOCEČKNGIGTGMNKFKPCOKMNGTK UGMVÒTGÒ\IØPDKNIKXGDGEGTKNGTKW\OCPDKTKà IÒTØKNGUWPOC[ČCOCÃNCOCMVCFČT -WTUÒ\GNNKMNGNØMUMCXTCOČVØMGVKEKFKPCOKMNGTK OCTMCEČNČMXGNØMUØMCRUC[CPVØOFGüGTNGT \KPEKTKKÃKPFG[ÒPGVKOXGVØMGVKOMQPWNCTČPC QFCMNCPOCMVCFČT %CODTKFIG'PINKUJ-G[ -'6UČPCXČJC\ČTNČM MWTUNCTČDCĵNCPIČÃUGXK[GUKPKVCOCONCOČĵ QNCPCFC[NCTKÃKPUCCVNKM JCHVCNČM DKTMWTUVWT-WTUWPCOCEČÒüTGPEKNGTKPKP #XTWRCFKNMTKVGTNGTKPGIÒTG#UGXK[GUK VCOCONCOCUČPČUCüNCOCMVČT -WTUUQPWPFCMCVČNČOEČNCTCċUVCPDWN $KNIK¸PKXGTUKVGUK$KNIK'üKVKOMWTWOW VCTCHČPFCPC[TČECDKTp-WTU-CVČNČO$GNIGUKq XGTKNKT>UMKVCDČOCVGT[CNNGTXGUČPCX KÃKPMCVČNČOEČNCTFCPC[TČECDKTØETGVVCNGR GFKNOG\ 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN 'üKVKO;GTK&QNCRFGTG-CORØUØ 'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN 5CKV(CKM*GOGPĴKOFK Tarih: /CTV0KUCP Ücret:6. -&8FCJKN [Ø\[ČNÒ[MØEØNØüØPØPFQTWMVCMKKUKONGTKPFGP5CKV(CKMoKPÒNØOØPØPCNVOČĵČPEČ[ČNČCĵČNOČĵMGPJC\ČTNCPCP DWUGOKPGTFG[C\CTČPGĵKVNKMÃKFQüCEČTCFKMCNJØOCPKUVVCXTČPČPIØPØOØ\FGMKCPNCOČFGüGTNGPFKTKNGEGMVKT 5GOKPGTFG[C\CTČPÃQMUC[ČFCÒ[MØUØPØP[CPČUČTCTQOCPNCTČTÒRQTVCLNCTČXGFKüGT[CRČVNCTČKÃKPGFQüFWüW VQRNWOUCNDCüNCODK[QITCƂRUKMQNQLKUK[CUGVGMQPQOKHGNUGHGGFGDK[CVMWTCOČIKDKRGTURGMVKƃGTFGPGNG CNČPCECMKNGTKQMWOCNCTKÃKPCNV[CRČMC\CPČNCECMVČT 'üKVKO;GTK$ċ.)ċ-Q\[CVCüČ Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 21 V I TA E kitap | yayınevinden Tarihi çok eskilere uzanan, Bereketli Hilal’in Dicle kıyısında kurulmuş Diyarbekir, tarih boyunca Amida adıyla Arami krallığı, Asur, Med, Pers, Roma ve Bizans imparatorluklarından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş, sonunda modern Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bir il olarak kalmıştır. Bölgesel alanının sınırları ile idari örgütlenmesi sürekli değişen Diyarbekir; 1867’ye kadar Eyâlet-i Kürdistan olarak adlandırılmış, sonra büyük bir bölgeyi kapsayan vilayet haline getirilmiş, Cumhuriyet döneminde ise daralarak Diyarbakır adını almıştır. Bu önemli çalışmada; değişik merkezlerde bulunan devlet çapında lider ve örgütlerle birlikte yerel liderler, Osmanlı bürokratları, çeşitli kuruluşlar, geleneksel ve modern alt gruplar, köylüler, aşiret liderleri ve V I TA E 22 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 üyeleri, milliyetçi gruplar, yörenin kültürel ve siyasal kişileri, şehirli alt gruplarla birlikte dinî tarikatlar, çeşitli etnik gruplar vb. ile dönemin Osmanlı Diyarbekir’inin karmaşık ve çok yüzlü tablosu ortaya çıkarken; devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye Alayları’na, Ermeni soykırımından, Kürtlere, Süryanilere uzanan konular tüm ayrıntılarıyla inceleniyor. Kitap bu yanıyla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşınan ve günümüzde de farklı veçheleriyle süregelen sorunlara yeni bir bakış açısı getirmektedir. Kitabın Adı: Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (1870-1915) Yazarın Adı: Jelle Verheij, Joost Jongerden Sayfa Sayısı: 364 Rosenfeld bu kitabında, psikotik yönleri olan zor hastalarla yaptığı çalışmaları anlatıyor. Analitik düşünebilmeye devam ederek anlaşılmazı anlaşılır kılmaya çalışırken analitik çerçeveyi ve karşıaktarımı nasıl ön açıcı bir şekilde kullandığını ve uygulamadan kaynaklanarak kuramsal katkılarını nasıl oluşturduğunu bizi zengin ve canlı bir deneyimin içine alarak sunuyor. Thomas Ogden’in önsözü ile başlayan Ruh, Zihin ve Psikanalist adlı bueser, aynı zamanda Ayla Yazıcı’nın hastane ortamında psikotik hastalar ve kurum çalışanları arasındaki ilişkinin farklı yönlerini samimiyetle ele aldığı Akıl Hastanesinde Psikanalist Olmak isimli bölümünü de içeriyor. Kitabın Adı: Ruh, Zihin ve Psikanalist: Psikotik Yönleri Olan Hastalarla Psikanalitik Çerçevenin Yaratılması Yazarın Adı: David Rosenfeld Sayfa Sayısı: 262 Yapay zekâ, yirminci yüzyılın ikinci yarısından beri bilim insanları, akademisyenler ve teknoloji üreticilerinin yanı sıra farklı ilgi alanlarına sahip birçok insanın alakadar olduğu bir alandır. Günümüz fütüristlerinden Ray Kurzweil, bizleri bu noktaya getiren önemli kişiler ve keşiflerden yola çıkarak yapay zekâ alanının geleceğine dair tahminler yürütüyor. Bu süreçte, bilgisayarzihin modelini benimseyerek, yapay zekâyı meydana getiren kriterleri, insan beyni ve zihni model alınarak sürdürülen çalışmaları aktarıyor ve yapay bir zihin oluşturarak bir anda sayısız bilgiye hızlı erişim sağlamanın yollarını arıyor. Bir zihin yaratarak, beynimizin biyolojik sınırlarını aşmaya çalışan Kurzweil’ın önerileri bugün için şaşırtıcı görünse de gelecekteki günlük yaşamımıza dair bilim kurgu filmlerini aratmayacak portreler çiziyor. Kitabın Adı: Bir Zihin Yaratmak: İnsan Düşüncesinin Esrarı Yazarın Adı: Ray Kurzweil Sayfa Sayısı: 282 yayınevinden| kitap Zebercet’ten Cumhuriyet’e “Anayurt Oteli” adlı bu kitap, Murat Belge’nin İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde verdiği Türk Edebiyatı dersinin bir ürünüdür. Yusuf Atılgan’ın bu önemli romanı ders süresince “yakın okuma” yöntemi kullanılarak detaylı bir incelemeye tabi tutulmuştur. “Evet, modern romanda her ayrıntının bir anlamı var. Böyle olmasına da kendimizi alıştırmalıyız. Boş durmak yok.” diyen Belge ve öğrencileri romandaki her kavram, sembol ve tema üzerine çeşitli tartışmalar yürütüyorlar. Bu kitap, usta işi ve incelikli bir metni farklı tabakalara ayırarak, küçük parçalardan büyük yapılara uzanan yepyeni bir okuma inşa ediyor. Kitapta, Murat Belge’nin kapsamlı incelemesini Tarihi çok eskilere uzanan, Bereketli Hilal’in Dicle kıyısında kurulmuş Diyarbekir, tarih boyunca Amida adıyla Arami krallığı, Asur, Med, Pers, Roma ve Bizans imparatorluklarından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş, sonunda modern Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bir il olarak kalmıştır. Bölgesel alanının sınırları ile idari örgütlenmesi sürekli değişen Diyarbekir; 1867’ye kadar Eyâlet-i Kürdistan olarak adlandırılmış, sonra büyük bir bölgeyi kapsayan vilayet haline getirilmiş, Cumhuriyet döneminde ise daralarak Diyarbakır adını almıştır. Bu önemli çalışmada; değişik merkezlerde bulunan devlet çapında lider ve örgütlerle birlikte yerel liderler, Osmanlı bürokratları, çeşitli kuruluşlar, geleneksel ve modern alt gruplar, köylüler, aşiret liderleri ve Michel Foucault’nun 1970-1984 arasında Collège de France’taki “Düşünce Sistemleri Tarihi” başlıklı kürsüsünde verdiği bu derslerde, düşünürün elindeki tarihsel materyalleri nasıl işlediğine, felsefeyle tarih arasındaki bağları nasıl ördüğüne tanık oluyoruz. Bu derslerde Foucault, Antik Yunan’da paranın tesisinden 18. yüzyıl Fransa şehirciliğine, psikiyatrik iktidardan modern devlet aklına, Hıristiyan öznellik biçimlerinden neoliberalizmin insan kavrayışına uzanan tarihsel araştırmaları, hakikat ile özne arasındaki ilişkinin biçimlerini sorgulayarak ortaya koyuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Fransa’da 1999’dan itibaren yayınlanan, birçok yeni araştırma için çıkış noktası oluşturan ve Foucault’nun düşüncesinin alımlanmasında bir dönüm noktası haline gelen bu takiben; romanın anlatım gücünü, sembollerini, karşıtlıklarını, mekânsal öğelerini, farklı yaklaşımlarla Zebercet karakterini, onun özdeşleşme ihtiyacını, ailesini, askerliğini, anılarını, yalnızlığını ve intiharını irdeleyen yazılar yer alıyor. Ayrıca Anayurt Oteli’nin 40. yılında Manisa fotoğrafları, romanın takvimi, soyağacı ve değinilenlerin dökümüne ilişkin ekler de bulunuyor. Kitabın Adı: Zebercet’ten Cumhuriyet’e “Anayurt Oteli” Sayfa Sayısı: 167 üyeleri, milliyetçi gruplar, yörenin kültürel ve siyasal kişileri, şehirli alt gruplarla birlikte dinî tarikatlar, çeşitli etnik gruplar vb. ile dönemin Osmanlı Diyarbekir’inin karmaşık ve çok yüzlü tablosu ortaya çıkarken; devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye Alayları’na, Ermeni soykırımından, Kürtlere, Süryanilere uzanan konular tüm ayrıntılarıyla inceleniyor. Kitap bu yanıyla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşınan ve günümüzde de farklı veçheleriyle süregelen sorunlara yeni bir bakış açısı getirmektedir. Kitabın Adı: Avrupa’da İslâm, Göçmenlik ve Konukseverlik Yazarın Adı: Meyda Yeğenoğlu Sayfa Sayısı: 260 dersleri, Türkçe baskısı için yazılan yeni önsözlerle birlikte yayınlıyor. Kitabın Adı: Öznenin Yorumbilgisi Yazarın Adı: Michel Foucault Sayfa Sayısı: 502 Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 23 V I T A E dosya| pazarlama V I TA E 24 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 BİLGİ PAZARLAMA MARKALARI BAŞARIYA GÖTÜRMEK VE PAZARDA ÖNE TAŞIMAK İÇİN HİÇ KUŞKUSUZ GÜÇLÜ BİR PAZARLAMA STRATEJİSİ GEREKİYOR. HEDEF KİTLEYE VE GÜNÜN GEREKLERİNE GÖRE DEĞİŞEN BU STRATEJİLER, ÇOK ÇEŞİTLİ UNSURLARI BÜNYESİNE KATARAK BÜYÜYOR. SANATTAN TEKNOLOJİYE, BİLİMDEN SPORA KADAR PEK ÇOK ALANDAN İLHAM ALAN PAZARLAMA, ÜRÜN VE HİZMETLERİ ÖNE TAŞIYOR. P azarlama faaliyetleri ürün ve hizmetlerin satılması için gereken adımları belirliyor ve bu konuda bir plan oluşturuyor. Pazarlama alanında güçlü bir kadrosu olan İstanbul Bilgi Üniversitesi, öğrencilerini iş hayatına hazırlıyor. Türkiye’nin önde gelen firmalarında çalışan BİLGİ’liler, güçlü markaların stratejilerine yön veriyor. Pazarlama alanında çalışan başarılı BİLGİ mezunlarıyla konuşma fırsatı bulduk ve bu çalışmayı sayfalarımıza taşıdık. Hazırlayan: Aynur Tekin Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 25 V I T A E dosya| pazarlama Farklı tecrübelerini pazarlama alanında birleştiriyor BİLGİ İktisat’tan mezun olduktan sonra ABD’ye giden ve ilk iş deneyimini yurt dışında kazanan Zeynep Öcal Özüağ, şu anda TP-LINK Bilgi Teknolojileri’nde çalışıyor. Özüağ, farklı tecrübelerini birleştirerek, birikimini pazarlama alanına aktarıyor. V I TA E 26 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 T P-LINK Bilgi Teknolojileri’nde Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü olarak çalışan Zeynep Öcal Özüağ, akademik kadrosu ve öğrencilerine sunduğu imkânlar sebebiyle İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni tercih etmiş. İstanbul Bilgi Üniversite’nin İktisat bölümünden mezun olan Özüağ, “Asaf Savaş Akat ve Taner Berksoy gibi değerli hocalardan eğitim almak gerçekten çok keyifliydi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Eğitim dönemim boyunca medya, halkla ilişkiler ve reklama karşı hep bir ilgim ve eğilimim vardı. Bu yönde de Okan Tanşu ve Betül Mardin gibi değerli hocalardan eğitim almak gerçekten gelecekteki hayatıma yön veren unsurlardan biri oldu.” BİLGİ’de geçirdiği zamanı, en güzel yılları olarak hatırlayan Özüağ, “Gerek eğitim gerekse arkadaşlarımla geçirdiğim özel zamanlar açısından çok keyifli ve çok güzel yıllardı” diyor. pazarlama| dosya doğru fırsatları değerlendirmesi de oldukça önemli. BİLGİ bu açıdan da bize avantajlar sunuyor.” BİLGİ’de hayat tecrübesi kazanmış BİLGİ’ye dair unutamadığı bir anısı soruyoruz Özüağ’a ve şu cevabı alıyoruz: “En unutamadığım anı 1. sınıfta seçmeli olarak Okan Tanşu hocamın dersine katılmıştım. İlk dersiydi ve müthiş bir heyecan içerisindeydim. Ancak ilk dersin 5. dakikasında sınıftan çıkarılmıştım. Ama buna rağmen gerçekten kendisi klasik öğretiler/dersler haricinde hayat dersi katan nadir hocalardan biridir.” BİLGİ’de okumak önemli bir çevre sağlamış Özüağ’a. En yakın arkadaşlarını bu dönemde hayatına katan Özüağ, “Eğitim önemli ancak insanın kendini yetiştirmesi, geliştirmesi ve doğru zamanda Yeni projeler üretmekten keyif alıyor Mezun olduktan sonra ABD’de yaşamaya ve çalışmaya başlamış Özüağ. Yaklaşık 1 yıl kadar çeşitli ürünlerin satışını yaparak, ilk iş deneyimini burada kazanmış. Daha sonra Zorlu Gayrimenkul’e başvurmuş ve başvurusu kabul edilince Türkiye’ye dönmüş. O dönemde yaşadığı heyecanı şöyle anlatıyor: “Bu beni gerçekten çok heyecanlandırmıştı. Çalıştığım süre boyunca da Amerika’ da gördüğüm, edindiğim tecrübeleri buraya aktarmaya çalıştım. Pazarlama gerçekten hangi sektörde olursa olsun çok keyifli bir iş. Bir ürünü doğru kişiye ulaştırıyor olmak ve bunun sonucunda yaptığınız aksiyonları ölçebilmek ve satışları arttırmak en tatmin edici duygulardan biri. En keyif veren kısmı ise yepyeni projeler üretebiliyor olmak. Pazarlama aslında sınırsız bir dal burada ne kadar hayal edebildiğiniz önemli.” sağladığını söyleyen Özüağ, “Şu an geçmişe dönebiliyor olsam gene aynı şeyleri yaşamak isterdim” diyor. Türkiye’ye döndüğünde ilk işine Zorlu Gayrimenkul’de başlayan Özüağ, ilk iş deneyimi ile ilgili şunları söylüyor: “Gerçekten çok zorlandım ancak yöneticilerim çok anlayışlı ve deneyimli insanlardı. Öğrenmeye de açık olduğunuz takdirde başaramayacağınız hiçbir şey yoktur. Hiçbir işi yapmaktan gocunmayın, her şey bir tecrübe. Hata yapmaktan da korkmayın. Ben de hayatım boyunca birçok hata yaptım ve bunların hepsi benim için birer öğreti oldu. Unutmayın ki en çok zorlandığınız şey sizin hayattaki en büyük öğretinizdir. Hataları tekrarlamadığınız sürece, hata yapılmalıdır bile diyebilirim.” Özüağ, en çok Okan Tanşu’nun derslerini ve BİLGİ’li arkadaşlarıyla paylaştığı birbirinden güzel günleri özlüyor. Kışın snowboard yazın wakeboard yapıyor Boş zamanlarında eşiyle birlikte yeni yerler keşfeden Özüağ, “Seyahat bizim için en büyük keyif. Yeni yerler keşfetmek, gezip, görmek, fotoğraf çekmek bizim için en büyük tutku diyebilirim. Bunun haricinde genelde extreme sporlardan hoşlandığımızdan kışın snowboard, yazın ise wakeboard yapmaktan hoşlanıyoruz” diyor. Favori hocası: Okan Tanşu Üniversitedeki favori mekanı: Bilgi Cafe (Kuştepe Kampüsü) Bugünlerde En Son Okuduğu kitap: Aykut Oğut – Artık Zenginim İzlediği Film: Starwars 7 Şehir: New York MBA’yi de BİLGİ’de yapmak istiyor “İyi ki BİLGİ’liyim” diyor Özüağ ve ekliyor: “Fırsatım olursa MBA’yi de BİLGİ’de tamamlamak isterim.” Hata yapmaktan korkmuyor ABD’de kazandığı deneyimin, hayata dair birçok gerçeği görmesini “ÇALIŞTIĞIM SÜRE BOYUNCA AMERİKA’ DA GÖRDÜĞÜM, EDİNDİĞİM TECRÜBELERİ BURAYA AKTARMAYA ÇALIŞTIM. PAZARLAMA GERÇEKTEN HANGİ SEKTÖRDE OLURSA OLSUN ÇOK KEYİFLİ BİR İŞ.” Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 27 V I T A E dosya| pazarlama BİLGİ Network’ü önemli bir avantaj sağlıyor BİLGİ İletişim Fakültesi’nden mezun olan Damla Timurcioğlu, pazarlama alanında çalışmaya üniversite birinci sınıfta karar vermiş. Bu alanda daha başarılı olabilmek için psikoloji bölümünde yan dal ve University of Bath’ta Pazarlama Yüksek Lisansı yapmış. V I TA E 28 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 K PMG Türkiye’de Marketing Communications Specialist (Pazarlama İletişimi Uzmanı) olarak çalışan Damla Timurcioğlu, “BİLGİ’yi tercih etmemdeki en büyük etken iletişim fakültesi olarak Türkiye’deki en güçlü üniversite olmasıydı” diyor. Pek çok farklı üniversiteye girebilecek olmasına rağmen yüzde 100 ÖSYM bursuyla BİLGİ’de okumayı tercih eden Tiurcioğlu, “BİLGİ’nin akademik kadrosu diğer üniversitelerle kıyaslandığında BİLGİ’nin bir adım önde olduğu gerçeğini biraz araştırdıktan sonra fark etmemek mümkün değil” ifadelerini kullanıyor. pazarlama| dosya Üniversitedeki favori mekanı: Tamirane (her ne kadar artık kapanmış olsa da:) Favori hocası: Özlem Hesapçı Sanaktekin Bugünlerde En Son Okuduğu kitap: Umberto Eco Sıfır Sayı İzlediği Film: The Hateful Eight Şehir: Cannes Dolu dolu geçen üniversite yılları Üniversite yıllarını büyük bir özlemle anıyor Timurcioğlu. Özellikle santralistanbul’da geçirdiği zamanları çok özlüyor ve şöyle diyor: “Dolu dolu geçen yıllardı.” “BİLGİ’de okumak iş hayatında nasıl bir avantaj sağlıyor?” sorusunu soruyoruz Timurcioğlu’na ve şu cevabı alıyoruz: “İletişim dünyasında BİLGİ’nin yadsınamaz bir repütasyonu var. Sektörden olan pek çok kişi özellikle işe alımlarda BİLGİ mezunlarına öncelik tanıyor. En azından benim gözlemlerim bu yönde. Ayrıca iş dünyasına girdikten sonra da BİLGİ network’ünden pek çok kişiyle birlikte iş yapma imkânına sahip oluyorsunuz, bu da ayrı bir keyif…” öteye geçerek ajansta müşterim olan Indesit Company’e direkt olarak geçiş yaptım.” Tam bir yoga tutkunu Yazın santraldeki çimenlerin üstüne uzanıp arkadaşlarıyla geçirdiği zamanları çok özlüyor Timurcioğlu. 3 yıl önce yogayla tanışan Timurcioğlu, boş zamanının neredeyse yüzde 80’ini yogayla geçiriyor. “İNGİLTERE’DEKİ UNİVERSİTY OF BATH’TA PAZARLAMA YÜKSEK LİSANSI YAPTIM. ÖZELLİKLE YÜKSEK LİSANSTA ALDIĞIM DERSLER SAYESİNDE PAZARLAMA ALANINDA İLERLEME KARARIM DAHA DA PEKİŞTİ” Pazarlama alanında çalışmaya üniversite birinci sınıfta karar vermiş Timurcioğlu, pazarlama alanında çalışmaya üniversitedeki ilk yılında karar vermiş. İkinci yılında ise pazarlama alanına katkı sağlayacağı için psikoloji bölümünde yan dal yapmış. Timurcioğlu, “İyi ki yan dal yapmışım diyorum şu anda. Sonrasında İngiltere’deki University of Bath’ta Pazarlama yüksek lisansı yaptım. Özellikle yüksek lisansta aldığım dersler sayesinde pazarlama alanında ilerleme kararım daha da pekişti” diyor. İlk işinde iletişim yöneticisi olarak çalıştı İlk iş deneyimini yapmak istediği işe bir adım niteliğinde gören Timurcioğlu, o günleri şöyle anlatıyor: “Bir sene boyunca işin mutfağı olarak gördüğüm MPR İletişim Danışmanlığı’nda İletişim Yöneticisi olarak çalıştım. Gece gündüz çalıştığım bu bir yıl benim için neredeyse 2-3 yıla bedeldi. Sonrasında asıl istediğim kurumsal tarafa geçmemde de büyük bir katkısı oldu. Hatta bir adım daha Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 29 V I T A E dosya| pazarlama Pazarlama ve işbirlikleri direktörü olarak çalışıyor BİLGİ İşletme mezunlarından Bora Işık, Türkiye’nin önde gelen alışveriş mecralarından N11’de Pazarlama ve İşbirlikleri Direktörü olarak çalışıyor. İlk iş deneyimini dış ticaret alanında edinen Işık, ideallerine ve kişisel motivasyonuna daha uygun olduğunu için pazarlama alanına geçiş yapmış. V I TA E 30 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 pazarlama| dosya N 11’de 1-1 Pazarlama ve İşbirlikleri Direktörü olarak çalışan Bora Işık, BİLGİ İşletme mezunlarından. Işık’ın BİLGİ’yi seçmesindeki en önemli nedenler eğitim, öğretim kalitesi ve üniversitenin çok kültürlülüğe olan inancı olmuş. “Meraklı ve sorgulayan bir öğrenciydim” diyor Işık ve üniversite yıllarını şu Üniversitedeki sözlerle anlatıyor: Merakımı favori hocanız: Tek bir isim fark eden bana yardımcı veremeyeceğim. olan, önümü açmak isteyen, Metehan Sekban, Serdar Karabatı, hem okul hem hayat dersi Beyza Oba Furman. veren birçok hocam vardı. Üniversitedeki Bunun yanı sıra eğlenceli favori mekânınız: eğitim hayatı geçirdik. Kütüphane, burada çok vaktim geçti. Bugünlerde En Son Okuduğu kitap: The Wisdom of Crowds En son seyahat ettiğiniz şehir: Viyana En son izlediğiniz film: Burnt BİLGİ okuldan iş yaşamına geçişi kolaylaştırıyor İş hayatında BİLGİ’li olmanın avantajlarını sorduğumuz Işık, sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Öncelikli olarak fikirlere, kültürlere karşı açık olmayı öğreniyorsunuz. Okulda öğrenilen konuları nasıl iş hayatına aktaracağımız ile ilgili düşüncelere okul yıllarında başladığımız için okuldan iş yaşamına geçiş kolaylaşıyor.” Işık, ilk iş deneyimini dış ticaret alanında kazanmış. Ancak kısa bir sürede bu alanın kendisine yeterince uygun olmadığını anlamış ve pazarlama sektörüne geçiş yapmış. Işık, bu geçişi şu sözlerle anlatıyor: “Bir bankada dış ticaret yönetici adayı olarak işe başladım ve çok kısa bir süre içerisinde yeteneklerimin ve motivasyonumun bu alandan ziyade pazarlama alanında olduğunu fark ettim ve pazarlama iş koluna yöneldim.” İlk iş deneyi olan dış ticaret alanında da gerekli başarıyı yakalayan Işık, bu alanının kişisel motivasyonu için çok uygun olmadığını fark ederek harekete geçmiş. Dış ticaret alanının kendisini yeterince tatmin edemeyeceğini söylüyor ve “Kısa bir süre içerisinde başka bir bankanın yönetici adayı programına katıldım. Böylece pazarlama departmanında ideallerime uygun bir işe başladım.” Fikir alışverişi yaptığı küçük grubunu özlüyor Öğrencilik günlerinize dair en çok neyi özlüyorsunuz sorusuna şöyle cevap veriyor Işık: “Bazı derslerin ardından kütüphaneye gidip o konu üzerinde araştırdığımız ve konuyu sonrasında açık alanda tartıştığımız küçük bir grubumuz vardı. Bu ortamı özlüyorum.” Yoğun bir tempoda çalışan Işık, boş zamanlarında ailesi ve arkadaşlarıyla zaman geçiriyor. “MERAKIMI FARK EDEN BANA YARDIMCI OLAN, ÖNÜMÜ AÇMAK İSTEYEN, HEM OKUL HEM HAYAT DERSİ VEREN BİRÇOK HOCAM VARDI.” Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 31 V I T A E dosya| pazarlama Markasına güç katıyor Başarının kokusunu uzaktan alan bir isim Günsu Erbek... Şu an Marka Müdürü olarak görev yaptığı Garaj Gıda’nın çok başarılı olacağını baştan beri biliyormuş. Ki öyle de olmuş. Erbek işe başladığında henüz iki olan şube sayısı bugün 7’ye yükselmiş. V I TA E 32 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 G araj Gıda Markasına bağlı olan Plus Kitchen’da Papabubble ve de Prototype markalarının Marka Müdürlüğü’nü yapan Günsu Erbek, BİLGİ Reklamcılık’a 2015 yılında girmiş. Erbek, 2015 senesini ve BİLGİ’yi tercih etme sebeplerini şu ifadelerle anlatıyor: “BİLGİ, üniversiteyi kazanmış olduğum 2005 senesinde Türkiye’de yer alan en iyi okullardan biriydi. Bunun yanı sıra o dönemde, Bilgi Üniversitesi’nin kampüslerinin bulunduğu semtleri geliştirmek gibi bir projesi vardı (ki bu projenin günümüzde toplum için ne kadar etkili olduğunu görüyoruz) bu da benim karar vermemde oldukça etkili olmuştu.” “Dersler bittikten sonra bile okuldan çıkmıyorduk” “BİLGİ’de okumak öğrencilik hayatımın en güzel zamanlarıydı” diyor Erbek ve hocaları tarafından her pazarlama| dosya daim en özgür ve yenilikçi (sky is the limit – reklamcılık menzunları hatırlar bu cümleyi) düşünce modeline yönlendirildiklerini söylüyor. Erbek şöyle diyor, “Öğretim üyeleri bizler için hoca olmanın da dışında birer ağabey ve abla oldular. Bütün bunlar hayatın en karmaşık hale geldiği, gelecekle ilgili en kritik kararlarımızı vermemiz gereken zamanda standart bir eğitimden gelmiş bizlere oldukça farklı ve umut verici bir yol gösterdi. Eğitim felsefesinin dışında, kampüs hayatıyla da en güzel anılarım arasında yer aldı. Dersler bittikten sonra bile okuldan çıkmayan öğrencilerdik biz.” BİLGİ’nin uzun yıllardır Türkiye’deki üniversite sıralamasında başarısını koruyarak yerini ispatlamış bir okul olduğunu söylüyor ve bunun da iş hayatında artı bir puan olarak Favori hocası: mezunlara Celil Oker yansıdığını Üniversitedeki favori mekanı: belirtiyor. Santralistanbul “Dönemimdeki çimenler üstü bölüm En son okuduğunuz başkanları, kitap: öğretim üyeleri Romanov Komplosu –Glenn Meade hala kendi alanlarında en çok konuşulan ve en başarılı isimler bu da bizlerin en büyük avantajı oluyor” diyor. Reklamcılık Bölümünde okurken ve daha En son seyahat sonrasında ettiğiniz şehir: Roma hep müşteri tarafında yer almak isteyen Erbek, bölümümdeki arkadaşlarının aksine hiç İzlediği Film: The Lobster ajansta çalışmak istememiş. Olayların farklı geliştiğini belirten Erbek, “Mezun olduktan sonra öncelikle bir etkinlik ve doğrudan pazarlama ajansı olan College Production’da çalıştım. Sonrasında asıl düşüncem olan müşteri tarafına geçerek Garanti Bankası Kurumsal İletişim Departmanı’nda işe başladım, Garanti Bankası’nda çalışırken yeni kurulmakta olan Garaj Gıda’yla tanıştım, markalarının bu kadar başarılı olacağı o zamandan belliydi. Pazarlamanın başına Marka Müdürü olarak geçtim. Şirkette çalışmaya başladığımda Plus Kitchen markasının tek şubesi vardı, şu an için 7 şubeye ulaştık, bir tanesi de yolda” diye konuşuyor. Çalıştığı ajanslarda işin farklı boyutlarını gördü Üniversitede hayatı boyunca her yaz farklı şirketlerde staj yapan Erbek, “Bunun sayesinde ilk işe başladığımda çok bocalamadım, az da olsa bir iş disiplinine sahiptim. Fakat tabii ki gerçek bir işte çalışmak stajdan oldukça farklı. İlk çalıştığım şirket bir etkinlik ajansı olduğu için saatler beni oldukça yormuştu, fakat aynı zamanda da çalışılabileceğim en eğlenceli ortamdı. Üniversite’de okurken oluşturduğum düşüncemin aksine iş hayatına ajans deneyimiyle başlamış olmam doğru bir karar oldu, ajansta çalışırken işin her boyutunu öğrenmek gerekiyor” diyor. “ÜNİVERSİTE’DE OKURKEN OLUŞTURDUĞUM DÜŞÜNCEMİN AKSİNE İŞ HAYATINA AJANS DENEYİMİYLE BAŞLAMIŞ OLMAM DOĞRU BİR KARAR OLDU, AJANSTA ÇALIŞIRKEN İŞİN HER BOYUTUNU ÖĞRENMEK GEREKİYOR” DİYOR.” Proje ödevlerini özlüyor BİLGİ Reklamcılık’ta sınavdan ziyade proje notlarıyla ders geçildiğini söyleyen Erbek, en çok proje hazırlama dönemlerini özlüyor. Arkadaşlarıyla bir araya gelip sabahtan akşama kadar uğraştıklarını ifade ediyor ve şöyle diyor, “Tabii oldukça eğlenceli oluyordu, bol kahkaha, dedikodu ve pizza.” Erbek, 3 senedir pilates yapıyor. Ayrıca yemek yapmayı çok seviyor ve boş zamanlarında kendi tariflerini oluşturuyor. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 33 V I T A E dosya| pazarlama Başarıya giden yolda pazarlama stratejisi şart Kariyerine Türkiye’nin önde gelen ajanslarından 41-29’da başlayan Emre Abay, daha ilk işinde çalışırken pek çok ödül almış. Atü Duty Free’de Marka İletişim Danışmanı olarak çalışan Abay, pazarlama stratejisi olmayan kurumların pazarda öne çıkamayacağını söylüyor. V I TA E 34 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 A tü Duty Free’de Marka İletişim Danışmanı olarak çalışan Emre Abay’ın BİLGİ’yi tercih etme sebepleri şöyle: “Akademik kadronun sektörde rüştünü ispat etmişlerden oluşması, şehir üniversitesi olması, sosyal bir eğitim hayatı sunması...” Üniversitenin şehrin merkezinde olmasının avantajını yaşadığını belirten Abay, “Farklı bölümlerden farklı arkadaşlıklar kurduğum ve hala görüşmeye devam ettiğim kişilerle tanışma, derslerin uygulamalı ve sektörle iç içe ilerlediği, hocaların size arkadaşça davrandığı, Dolapdere, Kuştepe ve santralistanbul’un her yerinde anılarımın olduğunu hatırlıyorum” diyor. Sektördeki BİLGİ’lilerle işler daha kolay yürüyor İletişim sektöründe sık sık BİLGİ’li meslektaşlarına rastladığını söyleyen Abay, “BİLGİ’lilerin aldıkları iyi ve yenilikçi eğitim doğrultusunda, bütün markaların bir yerinde bir BİLGİ’liyle karşılaşmak, okuldaş olmak pazarlama| dosya Favori hocası: Atilla Aksu Üniversitedeki favori mekanı: Otto Bugünlerde En Son Okuduğu kitap: Benden Sonra Devam / Y.Akın Öngör İzlediği Film: Victoria işlerin daha hızlı ve kolay ilerlemesine sebep oluyor” diye konuşuyor. “Pazarlama alanında çalışmaya nasıl karar verdiniz” sorusunu sorduğumuz Abay’dan ilgi çekici bir cevap alıyoruz: “Memlekete faydalı olmak istiyordum. Araştırmayı, konuşmayı, öğrenmeyi, gülmeyi, ağlamayı, heyecanlanmayı sevdiğim için pazarlamacı oldum. Charles Mackay’ı, Seth Godin’i, Philip Kotler’ı sevdiğim için pazarlamacı oldum. İşlerini büyütmek isteyip büyütemeyen herkes için pazarlamacı oldum. Her ülke, markaları kadar güçlü ve büyüktür. Pazarlama alanında çalışmak sağlıktan eğitime, turizmden ulaştırmaya, tarımdan sanayiye, kültürden ekonomiye her konuda bilginin olmasına ve bu bilgilerini sanatla, teknolojiyle, bilimle harmanlamayıp satabiliyor olmak için karar verdim. İster dünyanın en iyi ürünlerini üretin, ister dünyanın en iyi hizmetini verin, bir pazarlama stratejiniz ve iletişiminiz yoksa kaybetmeye mahkûmsunuzdur.” özlüyor. Boş zamanlarında araştırma yapıyor ve yeni fikirler üretmeye çalışıyor. Mobil dünya aşırı derecede ilgisini çekiyor. İlk iş yılında bolca ödül almış İlk iş deneyimini Türkiye’nin en iyi ajanslarından biri olan 41-29 Dijital Marketing’de edinen Abay, henüz yeni mezun olduğu dönemde 41-29’da çalışmaya başlamış ve yeni gelişen bir sektörde Türkiye’nin en iyi markalarına (Turkcell, Garanti Bankası, Coca-Cola vb) stratejileri ve ürünlerine uygun projeler bulmak için çalışmış. Ayrıca, yeni gelişen teknolojiler sayesinde ilk iş yılında bolca ödülle tanışmış. Öğrencilik günlerine dair en çok Betül Mardin’in derslerini “İSTER DÜNYANIN EN İYİ ÜRÜNLERİNİ ÜRETİN, İSTER DÜNYANIN EN İYİ HİZMETİNİ VERİN, BİR PAZARLAMA STRATEJİNİZ VE İLETİŞİMİNİZ YOKSA KAYBETMEYE MAHKÛMSUNUZDUR.” Şehir: Atina Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 35 V I T A E dosya| pazarlama Pazarlama tutkusunu dinamizmle birleştiriyor Yaklaşık 2 yıl önce Hayat Kimya Pazarlama ekibine katılan İdil Önce, Temizlik Kâğıtları Departmanı’nda Marka Geliştirme Müdürü olarak görev yapıyor. V I TA E 36 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 pazarlama| dosya Ü niversite hayatını vizyon sahibi bir eğitim kadrosuyla geçiren Önce, “Geleceğime şekil verirken yanımda olacağını hissettiğim, en kaliteli eğitim kadrosuna sahip okullardan biri BİLGİ’ydi. Bugün dönüp baktığımda ne kadar doğru bir tercih yaptığımı görebiliyorum” diyor. “BİLGİ hayatımın her alanına katkı sağladı” “BİLGİ bizleri birer öğrenci olarak değil, geleceğin yöneticileri olarak hayata hazırladı” diyen Önce sözlerine şöyle devam ediyor: “Gerek iş dünyasının önde gelen isimleriyle, gerek akademik imkânlarıyla, gerekse eğitim kalitesi ve sağladığı sosyal olanaklarla BİLGİ bana unutulmaz bir 4 yıl yaşattı. Hayatımın her alanına katkısı oldu diyebilirim.” BİLGİ’de teoriyi pratiğe aktarmasını öğrendi BİLGİ’de iş dünyasının içinden gelen, gerçek vakalarla ve örneklerle öğrencilerin vizyonunu geliştiren birçok değerli isimle çalışma imkânı bulan Önce, sektör profesyonelleriyle bilgi paylaşımında bulundu ve kariyer yolunu bu esnada çizdi. Önce, “İş hayatında teorik bilgi ile pratik birbirinden ayrılamaz. BİLGİ’nin bana sağladığı en büyük faydalardan biri, teoriyi pratiğe aktarmayı öğretmesidir diyebilirim” ifadelerini kullanıyor. “Pazarlama bir tutku işi” Meslek hayatını deneyimlemeye üniversite yıllarında başlayan Önce, birinci sınıfı tamamladıktan sonra her yaz farklı bir şirketin, farklı bir biriminde staj yapmış. Hatta bazı stajlarını yarı zamanlı olarak kış döneminde de devam ettirmiş. Stajlar sırasında birimlerin şirket içindeki rollerini detaylı olarak inceleyen Önce, “Gördüm ki ben o işin mutfağında olmak istiyorum. Pazarlama bir tutku işi ve ben her işimi tutkuyla yapan biriyim. Aldığım Marka Yönetimi, Pazar Araştırma gibi derslerden de bu tutkuyu içimde hissettim ve şimdi, mezuniyetimden yıllar sonra dahi ne kadar doğru bir karar verdiğimi her gün hissediyorum” diyor. Hevesle çalışmasının sonuçlarını almış İlk iş deneyimini sorduğumuz Önce, sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “İlk iş, ilk heyecan… Stajlarımdan dolayı ilk işim gibi hissetmiyordum ama son derece bilgiye aç ve hevesliydim. Yorulmaya hazırdım ve o tutkuyla, o hevesle çalışmamın sonuçlarını son derece hızlı bir şekilde aldım.” Öğrencilik hayatındaki çeşitliliği özlüyor Çok sosyal bir öğrenci olan Önce, “Dersler, sosyal sorumluluk projeleri, okul dergileri, kulüp çalışmaları, stajlar ve bunlar son derece yoğun bir tempo ile giderken bir yandan da fazlasıyla aktif bir sosyal yaşantım vardı. Ben pek uyumazdım, hayatımın her anı doluydu kısacası. Öğrenci olmak belli ölçüde buna izin veriyor ve en çok sanırım bu çeşitliliği özlüyorum” diyor. Önce için okumak ve deneyim edinmek hayattaki iki önemli öncelik... İmkan yaratıp bolca psikoloji ve antropoloji okumaya ve seyahat etmeye önem veriyor. Bir yandan da spor yapıyor ve “Ancak bunların hiçbirini boş zaman olarak değerlendirmemek gerek. Hepsi beni ben yapan, ruhumu besleyen şeyler” ifadesini kullanıyor. Öğrencilik günlerinin çok kıymetli olduğuna dikkat çekiyor Önce ve şöyle konuşuyor: “Sevdiğim bir işte son derece mutlu çalışan bir Marka Yöneticisi olarak, söyleyebileceğim en önemli şey, öğrencilik günleri son derece kıymetli, bu dönemi Üniversitedeki favori hocanız: Prof. doğru değerlendiren kişilerin Dr. Cem Başlevent iş hayatına birkaç adım önde Üniversitedeki başladığını ve ne istediklerini favori mekânınız: bildikleri için daha mutlu Kuştepe Kütüphane çalıştıklarını gördüm. Okulun En son okuduğunuz sağladığı imkanlar çok önemli kitap: ancak oradan maksimum fayda İnsanın Yanlış Ölçümü sağlamak da sizin elinizde.” En son seyahat ettiğiniz şehir: Brüksel En son izlediğiniz film: The Lobster Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 37 V I T A E dosya| pazarlama Pazarlamada multidisipliner bir perspektifle çıtayı yükseltiyor İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünden mezun olan Mert Maviş, uzun bir süre bir reklam ajansında çalışmış. Bu süreçten sonra, stratejiyi uygulayan değil belirleyen olmak için adım atmış ve pazarlama yüksek lisansını müteakip bu alanda çalışmaya başlamış. V I TA E 38 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 pazarlama| dosya B İLGİ Görsel İletişim Tasarımı’ndan mezunlarından Mert Maviş, Türk Ekonomi Bankası (TEB) Girişim Bankacılığı’nda Pazarlama Yöneticisi olarak çalışıyor. “Üniversiteye girdiğim sene Görsel İletişim Tasarımı bölümü Türkiye’de parmakla sayılacak kadar azdı” diyen Maviş, BİLGİ VCD’yi öncelikle vizyonu ve bu vizyonu sağlayan hocaların varlığı nedeniyle tercih etmiş ve % 100 karşılıksız bursla eğitimini sürdürmüş. Yaratıcı iklimde yaşanan bir öğrencilik... BİLGİ’de geçirdiği yılları mutlulukla hatırlıyor Maviş ve “Müşteri, hedef kitle, mecra kaygısı olmadan fikir üretmek ve tasarlamak gerçekten çok eğlenceliydi. Bütün öğrencilikler güzeldir ama sanırım yaratıcı iklimde yaşanan öğrencilikler daha güzelmiş” diyor. “BİLGİ öğrencilerini reel sektöre hazırlıyor” BİLGİ’de aldığı eğitimin iş hayatına nasıl yansıdığını soruyoruz Maviş’e ve şu cevabı alıyoruz: “BİLGİ bir yandan bahsettiğim gibi zihninizi ve düşüncelerinizi açarken bir yandan da sizi reel sektöre hazırlıyor. Bunu belki okurken fark etmiyorsunuz ama iş hayatına başladığınızda, okulda öğrendiklerinizin akademik çerçevede kalmadığını gördüğünüzde bu eğitim tarzının değerini anlıyorsunuz.” Mezun olduktan sonra uzun bir süre bir reklam ajansında tasarımcı olarak çalışan Maviş, burada edindiği tecrübeden oldukça memnun. Yönünü pazarlamaya çevirişinin hikâyesini şu ifadelerle anlatıyor: “Bir süre sonra yapmam gereken işin, başkalarının düşündüğü fikirleri, stratejileri en iyi şekilde uygulamak değil, stratejiyi belirlemek olduğuna karar verdim ve “YAPMAM GEREKEN İŞİN, BAŞKALARININ DÜŞÜNDÜĞÜ FİKİRLERİ, STRATEJİLERİ EN İYİ ŞEKİLDE UYGULAMAK DEĞİL, STRATEJİYİ BELİRLEMEK OLDUĞUNA KARAR VERDİM VE YİNE BİLGİ’DE YÜKSEK LİSANSIMI PAZARLAMA İLETİŞİMİ (ADSCHOOL) ÜZERİNE YAPTIM.” yine BİLGİ’de yüksek lisansımı Pazarlama İletişimi (Adschool) üzerine yaptım. Yüksek lisansta gördüğüm dersler ve hocalar, tasarımcı kimliğimden pazarlamacı kimliğime geçişimi hızlandırdı. Çalıştığım iş yerlerinde de bu multidisipliner durum olukça işime yaradı.” İlk işine üniversiteden mezun olduğu sene başlayan Maviş, dünya’da 5. ve Türkiye’de 4. olan Havas Worldwide’de çalışmaya başlamış. Maviş, “Dijital ajansların yeni kurulduğu bir dönem için oldukça şanslı bir başlangıç yaptığımı söyleyebilirim” diyor. Yoğun ve hareketli bir öğrencilik hayatı geçiren Maviş, bir proje için 3 gün sabahladıktan sonra 4. gün hala enerjik olabilmeyi özlediğini söylüyor. Üniversitedeki favori hocanız: Ekmel Ertan Üniversitedeki favori mekânınız: Kuştepe Kütüphane En son okuduğunuz kitap: “Elon Musk: Inventing the Future”. PayPal, SpaceX ve Tesla’nın arkasındaki bu Güney Afrika’lı Tony Stark’ı herkesin tanıması gerekli. En son seyahat ettiğiniz şehir: Edirne En son izlediğiniz film: Casuslar Köprüsü Bilgisayar oyunları oynuyor Bilgisayar oyunlarını çok seven Maviş, çocukluğumdan bu yana ilk bilgisayarı ZX Spectrum+’den PS4’e kadar tüm platformlarda oyun oynamaya çalışıyor. Oyun oynamak Maviş’i hem dinlendiriyor hem de oyun oynarken başka şeyleri düşünmeye fırsat buluyor. “BİLGİ BİR YANDAN ZİHNİNİZİ VE DÜŞÜNCELERİNİZİ AÇARKEN BİR YANDAN DA SİZİ REEL SEKTÖRE HAZIRLIYOR. BUNU BELKİ OKURKEN FARK ETMİYORSUNUZ AMA İŞ HAYATINA BAŞLADIĞINIZDA, OKULDA ÖĞRENDİKLERİNİZİN AKADEMİK ÇERÇEVEDE KALMADIĞINI GÖRDÜĞÜNÜZDE BU EĞİTİM TARZININ DEĞERİNİ ANLIYORSUNUZ.” Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 39 V I T A E dosya| pazarlama Unilever’in marka stratejilerine yön veriyor BİLGİ Reklamcılık mezunlarından Didar Zeytun, medya ve iletişim sistemleri alanında başladığı kariyerini reklamcılık ve pazarlama alanına taşımış. Zeytun, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden Unilever’de marka stratejilerine yön veriyor. V I TA E 40 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 pazarlama| dosya U nilever’de Marka Müdür Yardımcısı olarak çalışan Didar Zeytun, BİLGİ Reklamcılık mezunlarından. Eğitimine Medya ve İletişim Sistemleri bölümünde başlayan Zeytun, yönünü marka alanında kariyer yapmaya çevirmiş ve bu alanda başarı sağlamış. BİLGİ’yi tercih etmesindeki en önemli sebeplerden birinin eğitmen kadrosu olduğunu söyleyen Zeytun, “Sosyal bilimlerdeki yenilikçi bakış açısı, sadece teori değil aynı zamanda pratikte de çok şey öğretiyor olması BİLGİ’yi tercih etmemde oldukça etkili oldu” diyor. Çok yoğun ve çok keyifli 4 yıl Hem çok yoğun hem de inanılmaz keyifli bir üniversite hayatı geçiren Zeytun, bunda okuduğu bölümü çok sevmesinin etkisinin de büyük olduğunu söylüyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “En yoğun kısmı da reklamcılık bölümünde geçtiği için ajans derslerinde fikir bulmak için harcadığımız saatlerin, edindiğim harika arkadaşlıkların ve şu anda her okuduğuma, izlediğime farklı bir bakış açısıyla bakmamı sağlayan ders arası sohbetlerin üniversite hayatımın en önemli kısımları olduğunu söyleyebilirim.” “BİLGİ’de okumak iş hayatında nasıl bir avantaj sağlıyor” sorusunu sorduğumuz Zeytun, şöyle cevap veriyor: “Öncelikle pazarlama alanında çalıştığım için şuan burada reklam/ pazarlama adına gördüğüm şeylerin çoğunu gerek teoride gerekse pratikte üniversitede görmüş olduğumu farkediyorum. Sektörden insanlardan aldığınız derslerle daha üniversitedeyken küçük bir iş hayatı simülasyonuna dâhil olmuş hissediyorsunuz, bu büyük avantaj. Ayrıca Bilgi sizin sadece Türkiye sınırları içerisinde değil, işin global boyutlarını da görmenizi sağladığı için daha geniş ve hep daha iyisini sorgulayan bir bakış açısı elde ediyorsunuz.” sevmiş. İşin yaratıcılık tarafına ek olarak iş yönetimine de dâhil olmak istediğini anlamış ve marka tarafında bir staja başvurmuş. Bu süreçten sonra marka alanında devam etmeye karar veren Zeytun, “Karar verdikten sonra, zaten hayat size en doğru seçenekleri getiriyor.” İstediği bir alanda çalışmaktan keyif alıyor İlk iş deneyimini sorduğumuz Zeytun, o günleri şöyle anlatıyor: “Üniversite ile iş hayatı birbirinden çok çok farklı. Hem iş yapış biçiminiz değişiyor hem de bir günün akışı. Her ne kadar şuan bulunduğum alana yakın bir bölümden mezun olmuş olsam da, ilk işim olması sebebiyle yeni şeyler öğrendiğim keyifli bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Bir de istediğim bir alan olmasının verdiği fazladan bir keyif var muhtemelen.” Zeytun, en çok her ders bitişinde üzerine düşünecek yeni bir konu bulmuş olmanın verdiği heyecanı ve ders aralarındaki sohbetleri özlüyor. Zeytun, gastronomiyle ilgileniyor ve boş vakitlerinde gastronomi kitapları okuyor. Ayrıca yemek yapıyor ve yaptığı yemeklerin fotoğraflarını çekiyor. Üniversitedeki favori hocanız: Gresi Sanje Dahan Üniversitedeki favori mekânınız: Santral Kampüsü Starbucks En son okuduğunuz kitap: Yakıcı Sır / Stefan Zweig En son seyahat ettiğiniz şehir: Paris En son izlediğiniz film: The Lobster “KARAR VERDİKTEN SONRA, HAYAT SİZE EN DOĞRU SEÇENEKLERİ GETİRİYOR.” Eğitimine Medya ve İletişim Sistemleri’nde başlamış Üniversite eğitimine Medya ve İletişim Sistemleri bölümünde başlayan Zeytun, yaptığı stajlar ve edindiği iş deneyimleriyle pazarlama ve reklamcılık alanına daha yakın olduğumu fark etmiş. Bir ajansta yaptığı staj sonrasında reklamcılık için çift ana dal başvurusunda bulunmuş. Dersler devam ettikçe bu alanı çok Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 41 V I T A E dosya| pazarlama Pazar lideri markaları yönetiyor BİLGİ Ekonomi mezunlarından Gülşah Sabuncu, Yıldız Holding bünyesinde bulunan çok güçlü iki markayı yönetiyor ve bu markalarla yüzde 60 gibi kolay ulaşılamayacak bir pazar payını daha ileriye taşımayı hedefliyor. V I TA E 42 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 G ıda sektörünün öncülerinden Yıldız Holding Yağ İş Birimi’nde çalışan Gülşah Sabuncu, Teremyağ ve Luna markalarından sorumlu Marka müdürü olarak görev yapıyor. BİLGİ’nin oluşturduğu sosyal etki çok kritik Sabuncu, üniversite eğitimi için BİLGİ’yi seçme sebeplerini şöyle anlatıyor: “Ben İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde London School of Economics ile anlaşmalı İşletme-Ekonomi Üstün Başarı Programında ÖSYM burslu olarak okudum. Bu program sonunda, hem Bilgi Üniversitesi’nden pazarlama| dosya Üniversitedeki favori mekanı: Dolapdere Kantin Favori hocası: Metehan Sekban Bugünlerde En Son Okuduğu kitap: Zülfü LivaneliSerenad İzlediği Film: Marslı Şehir: Amsterdam hem de LSE’den diploma aldım. Üniversite sınavına hazırlanırken, İstanbul Bilgi Üniversite’sinin Türkiye’de bu fırsatı veren tek üniversite olduğunu biliyordum. Bu programa ek olarak BİLGİ’nin Türkiye’deki en iyi vakıf üniversitesi olması, öğrencilere kendilerini geliştirebilecekleri özgür bir ortam sunuyor olması, okulumu seçmemdeki en temel etkenlerdi. Üniversite döneminin, eğitim kadar hayatlarımızda oluşturduğu sosyal etki de çok kritik oluyor. Bilgi Üniversitesi, öğrencilere sunduğu özgür düşünce ortamı, aktif öğrenci kulüpleri ve sosyal imkânlarıyla bunu fazlasıyla sağlıyor.” Okulun en büyük kulüplerinde yer almış Çok aktif bir üniversite dönemi geçiren Sabuncu, üniversite yıllarını hep çok mutlu olarak hatırlıyor ve şöyle diyor: “Okulun en büyük kulüplerinde yer aldım, görevli öğrenci programlarında çalıştım. Tüm bu süreçte en önemlisi çok iyi dostlar edindim. Birlikte çok eğlendik; birlikte büyüdük. İyi ki BİLGİ’de okumuşum diyorum.” “BİLGİ’de ayrıcalıklı bir eğitim aldık” BİLGİ’de ayrıcalıklı bir eğitim aldığını ifade eden Sabuncu, “Bilgiİşletme Ekonomi Üstün Başarı programlarında zorlu bir eğitim sürecinden geçtik. Biraz da ayrıcalıklı bir eğitim aldığıma inanıyorum. Başta Metehan Hocam olmak üzere tüm hocalarım bu programdaki öğrencilerle özel olarak ilgileniyordu. Kişisel gelişimimize ve kariyerlerimize yön verirken, bu eğitim beni hep güçlendirdi” diyor. Sabuncu kariyerine yön verirken Metehan Hoca’nın önemli katkısı olmuş ve en çok Metehan Hocanın derslerinden keyif almış. Sabuncu “Pazarlamanın benim için doğru alan olduğunu birlikte karar verdik. Ben finansın da bana uygun olabileceğini düşünüyordum. İlk stajımı da bu sebeple BP Finans departmanında yaptım. Sonra okulda İşletmeEkonomi Kulubü’ndeyken okuldaki ilk kariyer günleri etkinliği olan Bilgi Arena etkinliğini organize ettik ekip arkadaşlarımla birlikte. Buradaki oturumlarda tüm sektörlerden üst düzey yöneticileri davet etmiştik ve onların deneyimlerini dinledik. Metehan Hocam bu etkinlikte çok yardımcı oldu bizlere. Bu etkinlik benim hayatımda çok şey değiştirdi. Beni pazarlama yapmak dışında herhangi bir şeyin mutlu edemeyeceğini o zaman keşfettim. Aynı zamanda bu etkinlik sayesinde ben, hayatımın yönünü değiştirecek olan Coca-Cola ile tanışmış oldum ve okula devam ederken, Coca-Cola’da uzun dönemli stajyer olarak çalışmaya başladım” ifadelerini kullandı. İş hayatına Coca-Cola İçecek’te başlayan Sabuncu, “CCI benim 2. okulum gibiydi” diyor. Burada iş hayatına dair çok şey öğrenen Sabuncu, şu anda Yıldız Holding’te Yağ İş biriminde çalışıyor. Sabuncu, “Çok güçlü 2 markam var; pazarda %60 gibi kolay ulaşılamayacak bir paya sahibiz. Yıldız Holding çok büyük bir şirket; her geçen gün daha da büyüyor. Bu büyük yapının bir parçası olduğum için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum” diyor. Öğrencilik yıllarına dair, en çok canının istediği şeyi istediği zamanda yapabilme özgürlüğünü özlüyor. Seyahat etmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi çok seviyor. Fırsat bulduğu her an seyahat ediyor. Arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, sahilde yürüyüş yapıyor ve kitap okuyor. “YILDIZ HOLDİNG ÇOK BÜYÜK BİR ŞİRKET; HER GEÇEN GÜN DAHA DA BÜYÜYOR. BU BÜYÜK YAPININ BİR PARÇASI OLDUĞUM İÇİN KENDİMİ ÇOK ŞANSLI VE MUTLU HİSSEDİYORUM” Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 43 V I T A E girişimci| doğuşcan oto Talent Army üniversitelere ve iş hayatına yeni bir soluk getiriyor BİLGİM’in Başkanı Doğuşcan Oto’nun liderliğinde kurulan Talent Army, üniversitelere ve iş hayatına yeni bir soluk getiriyor. Mezunları iş hayatına hazırlayan proje, X ve Y kuşağının birlikte daha verimli ve uyumlu çalışabileceği bir ortam yaratmayı amaçlıyor. V I TA E 44 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 doğuşcan oto| girişimci B İLGİ Mezunu İK profesyonellerini bünyesinde bulunduran Talent Army, üniversite ve iş hayatı arasında köprü kuruyor. Üniversite öğrencilerini 3 yıllık süre boyunca ele alan proje, daha donanımlı ve takım çalışmasını benimsemiş mezunlar yetiştirmeyi hedefliyor. Talent Army’nin detaylarını Doğuşcan Oto ile konuştuk. Talent Army’nin kuruluş hikâyesinden bahsedebilir misiniz? BİLGİM Akademi adında 5. Yılını dolduran bir eğitim şirketimiz var. Son süreçte eğitim alanını BİLGİ Eğitim’e devredip, danışmanlık kısmına yoğunlaştık. 3 sene önce BİLGİ Mezunu İK profesyonelleri bir araya geldik ve BİLGİ Mezunlarının kariyer ihtiyaçlarını gidermek için fikir üretmeye başladık. 3 senedir kafamızda olan bir fikri 2 yıllık hazırlık ve PwC deneyiminden sonra proje haline getirdik. 16 yıllık kampüs birikimi ve sektör deneyimi ile birlikte yetenek yönetimi üzerine çalışmaya başladık. Bunun iki ayağı var: Birincisi üniversite, ikincisi ise iş dünyası. Sürekli konuştuğumuz bir şey var Y kuşağı. Biz Y kuşağını konuşurken Z kuşağı çıkageliyor. Üstelik Z kuşağı henüz yeterince bilgi sahibi olmadığımız bir olgu. Öğrenciler artık üniversitelere liselerden homojen gelmiyor ve dolayısıyla bu üniversitelere de yansıyor. Çünkü artık Anadolu’da pek çok üniversite var ve herkes çocuğunu büyük şehre göndermek istemiyor. Bu sene ilk kez ODTÜ, Boğaziçi ve İTÜ gibi iyi okullar başarı bursu verdi. Çünkü başarılı çocuklar artık Anadolu’dan gelmemeye başladı. Artık Anadolu’da iyi ve başarı bursu veren üniversiteler var. Her şehirde bir üniversite olduğu için bu da bir rekabeti beraberinde getiriyor. Eğitim artık bir sektör oldu ama bu sektörün kuralları henüz yazılmadı. Rekabette başarılı olmak için, daha işe alınabilir mezunlar yetiştirmek gerekiyor. Peki, iş dünyası neden sorun yaşıyor? Çünkü kariyer motivasyonları çok değişti. Çalışanları artık düzenli maaş, ev, araba gibi kazanımlar yeterli gelmiyor. İş-özel hayat dengesi çok önemli. Kariyerimizde ilerlerken Küba’ya da gitmek ama bunu mümkünse önümüzdeki ilk resmi tatilde yapmak. X kuşağının yaptığı en büyük hata ise Y kuşağını yönetmeye çalışmak. Y kuşağı yönetildiğini hissettiği zaman rahatsız olmaya başlıyor. Ama doğru bir yönlendirme yapıldığı zaman, bu kuşaktan çok pozitif sonuçlar alınabiliyor. Y kuşağı inisiyatif almak istiyor. Ama bu, X kuşağının inisiyatife bakış açısıyla aynı değil. Burada bir kavram kargaşası var ve iki kuşak bu kavramdan aynı şeyi anlamıyor. Sizce X ve Y kuşağı aynı kurumda çalışırken ne gibi sorunlar yaşıyor? X ve Y kuşağının sorun yaşadığı iş yerlerine baktığınız zaman şunu görüyorsunuz: Kurumlar farklı, kişiler farklı sorunlar aynı. Hep birbirine benzer sorunlar yaşanıyor. Genel olarak yöneticiyle anlaşılamıyor veya beklentiler karşılanmıyor. Peki, ne yapmalı? Bireylerin 5 yıllık birimini 3 saatlik mülakatla sonuçlandırıp bu personellerin, çalıştığı şirketi gelecek yıllara taşıması bekleniyor. İşin kötüsü aldığınız yeteneği de kaybediyorsunuz. Çünkü işe bağlılık oldukça düşük ve yanlış yeteneği, yanlış beklentilerle işe alıyorsunuz. Doğru yeteneği değil, o an için iş arayışı içerisinde olan ve size başvuranların arasından en iyisini seçmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de üniversite öğrencileri iş hayatını yeterince hazır mı? Talent Army bunu geliştirmek için nasıl bir yol haritası çiziyor? Üniversite öğrencilerini iş hayatına hazırlamak için mevcut sistemin yetersiz olduğu bilinen bir gerçek. İş dünyası ile akademik dünya aynı dili konuşmuyor ve araya bir katalizör gerekiyor. Biz Talent Army olarak öğrencileri ikinci sınıfta bünyemize alacağız. Üçüncü sınıfta değerlendireceğiz ve dördüncü sınıfta deneyimleyeceğiz. Kullandığımız bir kişilik envanterimiz var. Dünya da en çok bilinen envanterlerden biri ve doğruluk payı %98 lere yakın. Bu envanter, bireylerin zayıf ve güçlü yanlarını “BİZ TALENT ARMY OLARAK ÖĞRENCİLERİ İKİNCİ SINIFTA BÜNYEMİZE ALACAĞIZ. ÜÇÜNCÜ SINIFTA DEĞERLENDİRECEĞİZ VE DÖRDÜNCÜ SINIFTA DENEYİMLEYECEĞİZ.” gösteriyor ve böylece bireylerin geliştirilmeye açık yanlarını öğreniyoruz. Sonrasında bunu CRM’e atıyoruz ve kişiye özel bir gelişim planı hazırlıyoruz. Öğrenciler ile bire bir ilgilenip, deneyimsel öğrenme metotlarımız ile iş hayatında ihtiyaç duyacakları yetkinlikleri kazanmalarına yardımcı oluyoruz. Üniversite ile resmi bir ortaklığımız yok ise, bir öğrenci hareketi gibi örgütleniyoruz. Gelecek vaat eden yetenekleri ekibimize kazandırıyoruz. İş dünyasına da employer branding stratejileri hazırlayıp, uygulanması, üniversite etkinliklerinin planlaması ve düzenlemesi, hedef kitlelerin doğru yorumlanması gibi konularda danışmanlık verirken. Şirketlerin ihtiyaç duyduğu yeteneklerin kampüsteki gelişimine Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 45 V I T A E girişimci| doğuşcan oto ortak olmasını sağlıyoruz. 3. Sınıfta şirketçe beğenilen yeteneği staja aldırıyoruz. Eğer stajın sonunda eksik kalan yanları varsa, son sınıfta biz o eksikleri tamamlıyoruz. Günün sonunda kurum kültürüne hâkim, kiminle nasıl çalışacağını bilen iş hayatına hazır mezunlar yetiştiriyoruz. Üyelerinizi mesleki gelişimin yanı sıra sanat ve sporla da destekleyeceğinizi biliyoruz. Biraz bundan bahsedebilir misiniz? Dünyada kitleler sporun ve sanatın peşinden koşuyor. Baktığınız zaman birçok üst yöneticinin basketbolcu veya voleybolcu olduğunu görürsünüz. Çünkü takım ruhunu kazanan insanlar iş hayatında çok rahat ediyor. Talent Army’e katılan herkes mutlaka bir takım sporuyla ilgilenecek. Öncelikle yelken sporuyla başlamak istiyoruz. Çünkü yelken, kadın erkek birlikte yapılan bir takım sporu. Yelken tam bir iş hayatı simülasyonu, çünkü herkes aynı gemide. Türkiye’deki birçok üniversitenin yelken yapılanmalarını bünyemizde barındırıyoruz. Talent Army’nin içinde tiyatrocularımız da var. Yaratıcı dramayı kullanarak, Güldür V I TA E 46 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Güldür Show’daki gibi mülakatta ve iş hayatında yapılmaması gerekenleri onları eğlendirerek göstereceğiz ve isteyen öğrencilerin tiyatro yapmasını sağlayacağız. Amacımız deneyimsel metotlar ile öğretmek ve yeteneklerimizin sınırlarını keşfetmesine yardımcı olmak. Biz BİLGİ’de birçok şeyi deneyimleyerek öğrendik. Talent Army de bunu yapacak. Sistemde bir sosyal medya ağı da bulunuyor. Projeye katılan her öğrenciye, iş hayatından biri mentorluk yapacak. “Dünyanın en büyük öğrenci hareketi” mottosuyla devam edeceğiz. Herkesin kendi yeteneğini yetiştirmesine katkı sağlayarak işverenlerin hayatını kolaylaştırıyoruz. CRM sayesinde kampüsteki tüm gelişmelerin takip edilmesini ve gelişmelerden sıcağı sıcağına haberdar olunmasını sağlıyoruz. Doğru işle doğru yeteneği buluşturuyoruz. Herkesin farkında olduğu sorunlara bir çözüm getirmek istiyoruz. Üniversitelere daha işe alınabilir mezunlar yetiştirmeleri konusunda yardımcı olmayı hedefliyoruz. Akademi ve iş hayatı arasında bir katalizör görevi görerek dünyanın en büyük öğrenci hareketi olmak istiyoruz. Çalışanların yüzde 80’i Y kuşağı olduğu zaman bu süreci yönetmek kolay olmayacak. Artık şunu çok duyacağız “Ben başka bir şey istiyorum.” Y kuşağı ne istediğinden çok ne istemediğini biliyor. Şirketler personellerine yatırım yapıyor ve personellerin belirr süre şirkette kalmalarını sağlamak istiyor. Fakat bu erken işten çıkma durumları şirketler için sorun yaratıyor. Biz de Talent Army olarak doğru yeteneği doğru işle buluşturarak buna çözüm getirmek istiyoruz. “EĞİTİM ARTIK BİR SEKTÖR OLDU AMA BU SEKTÖRÜN KURALLARI HENÜZ YAZILMADI. REKABETTE BAŞARILI OLMAK İÇİN, DAHA İŞE ALINABİLİR MEZUNLAR YETİŞTİRMEK GEREKİYOR.” MC_200X270.fh11 10/13/15 11:32 PM Page 1 C Composite M Y CM MY CY CMY K söyleşi| prof. dr. emre gönen “BİLGİ’NİN KURUM KÜLTÜRÜ HİÇ DEĞİŞMEDİ” Avrupa Birliği alanında Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından ve BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölümü akademisyenlerinden Prof. Dr. Emre Gönen, 2000’li yılların başından beri BİLGİ’de ders veriyor. Gönen, BİLGİ’de değişen çok şeyin olduğunu fakat kurum kültürünün hiç değişmediğini söylüyor. B İLGİ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün en karakteristik yüzlerinden biri Prof. Dr. Emre Gönen... BİLGİ’ye 2000 yılında gelmiş ve Avrupa Birliği alanındaki birikimini fakültesine taşımış. Tam bir kitap tutkunu, seyahat ettiği her yerde sahaf geziyor ve “Çok sevdiğim kitapları okuyup anlatmam için bana para veriyorlar” diyor. Emre Hocam, BİLGİ’ye ne zaman geldiniz? O günden bu yana neler değişti, dönüştü? Aslında değişmeyen şeyler var. BİLGİ’de sevimli ve insanların mutlu olduğu bir üniversite ortamı vardı, o pek değişmedi. BİLGİ’yi BİLGİ yapan da bu bana sorarsanız. BİLGİ’de çalışmaya 2000 yılında başladım. O günlerde Galatasaray UEFA Kupası’nı almıştı ve ortamda büyük bir sevinç vardı. O tarihte üniversitede full-time çalışmayı çok düşünmüyordum. Kalkınma Vakfı’nın Genel Sekreteriydim ve yeni bir perspektif arıyordum. İlker Turan hocamız Rektörlük yapıyordu ve bana AB konusunda bir master programı hazırlamayı teklif etti. “Hadi bakalım” diye başladık ve şu anda 16. yıldayız. O zamanlar Kuştepedeki kampüsteydik. Kampüs dediğimiz iki bina bir avludan oluşuyordu ve her katta bir fakülte vardı. Herkesin herkesi tanıdığı butik bir sosyal bilgiler üniversitesiydik. 2000-2004 yılı arasında BİLGİ inanılmaz bir şekilde beyin göçü yaşadı. Pek çok isim BİLGİ’de çalışmak istedi ve BİLGİ yeni isimleri bünyesine kattı. Bu isimlerin çoğu da halen aramızda. Bu, beklentilerimizin ötesinde bir başarıya dönüştü. Şöyle düşünün hiç kimsenin bilmediği bir üniversite açıyorsunuz ve arkanızda herhangi bir sanayi grubu yok. İyi üniversite olmak şiarıyla yola çıkıldı ve başarıldı. Bu çok değişik bir örnek. Zannediyorum ki bu süreç hiç kimsenin zannetmediği kadar hızlı gelişti. İkinci senemde şimdi olmayan Dolapdere’deki ilk kampüsümüzü açtık ve Röportaj: Aynur Tekin V I TA E 48 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Fotoğraf: Emre Topdemir prof. dr. emre gönen| söyleşi çok da mutlu olduk. Bu bizim iftihar meselemiz gibi bir şeydi. Herkesi götürüp gezdiriyorduk. Öğrenci sayıları da artmaya başladı. Ben girdiğimde 5 bin civarı öğrenci vardı. Bu “6 binde mi kalsın yoksa 8 bine kadar çıkabilir miyiz” tartışması içindeydik. 2009’lara gelindiğinde bu sayı 9 binlere kadar çıktı. Bu miktarı da düşünerek isteyerek planlamadık aslında, bu artış BİLGİ’nin çekiciliğiyle gerçekleşti. Sonrasında santralistanbul yatırımlarımız başladı ve BİLGİ’nin kapasitesi çok gelişti. O sırada Laureate ile görüşmeler yapıyorduk ve burada bir ortaklık doğdu. Ortaklık bir takım sorunları beraberinde getiriyor ama biz tüm sorunları atlattık. Burada bir BİLGİ’lilik, bir duruş, bir yaşam biçimi, kolektif insanların birbiriyle dayanışma içinde olmaktan hoşlanması gibi son derece sağlıklı bir durum var. ”Değişmeyen BİLGİ’nin bir karaktere sahip olması” Laureate döneminin kurumsallaşma dönemi diyebiliriz. Önce bu işi yapabilir miyiz diye ciddi bir araştırma yaptılar. Sonra bunu yapabileceğimize karar verdiler. Kendi kendimizden memnun olmak çok zor bir şey değil. Ama bunu tanınmış kuruluşun onayından geçirmek esas hedefimiz. Son derece iddialı hedefler konuldu. Çok kısa zamanda çok önemli bir sayıya ulaştık. Meslek yüksekokulları aracılığıyla büyüme hedefleri vardı. İlk yıllarda çok başarılı gibi durmasa da daha sonra çok ciddi performans sağladık. 6 yılda öğrenci sayısı yüzde 250 arttı. Bu çok kolay hazmedilecek bir şey değil. Yeni fakülteler açıldı, açılan bu yeni fakültelerin büyümesi çok kolay değildi. BİLGİ sosyal bilimler üniversitesi olmanın çok önüne geçti. Zannediyorum yakında tıp fakültesi de açılacak. Bir takım alanlarda iyi olunabilir ama diğer konularda bu uzmanlığı korumak kolay değildir. BİLGİ çok değişti, değişmeyen BİLGİ’nin akademik durumu. Değişmeyen BİLGİ’nin bir karaktere sahip olması. Her kurumun karakteri yoktur. Karaktere sahip olmak da her zaman iyi bir şey değildir. Çünkü kötü bir karaktere de sahip olabilirsiniz. BİLGİ yola iyi insanlarla başladı ve öyle devam ediyor. Çok büyümesine rağmen çekiciliğini ve dünyaya açıklığını hiç yitirmedi. Başımıza çok şey geldi ama hepsini atlattık. Çünkü işler iyi giderken kurumların ve sistemlerin sağlamlığını test etmek kolay değildir. Kriz anlarında bunu test edebilirsiniz. Türkiye’yle birlikte biz de çok çeşitli krizlerden geçtik. 2001 krizi ilk akla gelenlerden. Normalde maaşlarınız bankaya yatar ve gider bankadan çekersiniz. O dönemde bankamatiklerde para yoktu ve Serhan Bey bürosunda herkesin maaşını elden ödemeyi başardı. Bu başka yerlerde çok büyük sorun oldu. Ama bizde olmadı. Bu ciddi bir iyi niyet ve sahiplenmenin sayesinde oldu. BİLGİ, yola iyi başladığı ve geleneklerine değer verdiği için bu noktaya gelindi. BİLGİ yıllar içinde büyüdü ve öğrenci sayısı arttı. Bu sayı artışı eğitim kalitesine nasıl yansıdı ve hangi ihtiyaçları doğurdu? Sadece BİLGİ değişmedi bu Bologna süreciyle dünyada ve özellikle Avrupa’da yükseköğretimde korkunç bir geçişgenlik oluştu. Benim BİLGİ’de çalışmaya başladığım dönemde her sınıfta iki üç yabancı öğrenci olurdu. Türkiye Erasmus’a henüz dâhil edilmemişti. Yine şu anda her sınıfın yüzde 10’undan fazlası exchange öğrencisi. Çok çeşitli ufuklardan gelen öğrencileri belirli bir düzeyde eğitme gereği var. Burada çok önemli olan değerlendirmedir. Hem kendinizi değerlendirmeniz, hem de meslektaşlarınızın ve öğrencilerinizin yaptığı değerlendirme. “Dersin hedefi neydi ne verebildi gibi” sorular çok önemli. “İlk yüz yıl zordur” BİLGİ olarak daha fazla kütüphane alanına ihtiyacımız var. Biliyorsunuz burası bir sit alanı. En ufak değişiklik bile çok uzun süreçler gerektiriyor ve hayli yüksek masraflı oluyor. Bütün bunları yaparken hem kendi yetiştirdiğimiz hem de buraya gelmek isteyen akademisyenlerden bir teveccüh görüyoruz. Çok iyi transferler yapıyoruz. Bu da ortaya çıkıyor. Kısa vadede işler iyi uzun vade için şimdi bir şey söylemek zor. Bir şarap üstadına sormuşlar, iyi bir şarap yapmak için ne yapmak gerekiyor diye “İlk yüz yıl zordur” demiş. Bu bir üniversite için de öyle. Gelecek yıllarda bunu göreceğiz. Mevcut süreçte Türkiye ile AB ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda bir kaç katmanlı bir kriz var. Öncelikle AB’nin kendi işleyişiyle ilgili bir kriz var. AB’yi AB yapan iki sistem çok ciddi tartışıldı. Bunlardan biri Euro. İkincisi ise Schengen vizesiyle, iç sınırlarda kontrol olmaksızın kişilerin ve malların serbest dolaşması. Bütün bunlar AB’nin genişleme politikasını da masaya yatırdı ve kendini sorgulama sürecini beraberinde getirdi. Zengin bölgelerin fakir bölgelerden ayrılmak istemesi gibi bir süreç var. Bunun İspanya ve İtalya’da örneklerini görüyoruz. AB’nin tek başına büyük bir devlet olmayacağı baştan beri belliydi ama yine de bu hep tartışmalıydı. Yunanistan’da yaşanansa büyük bir skandal. On yıllarca devletin muhasebesinin üstünde kalem oynatarak durumu gizlemişler. Türkiye ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri hiçbir zaman pek normalize olmamıştır. Gümrük Birliği ile sorunların çözüleceğini düşünmüştük ama sonrasında Kardak Krizi çıktı ve müttefik olması Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 49 V I T A E söyleşi| prof. dr. emre gönen gereken iki ülke sıcak savaşın eşiğine geldi. ABD araya girerek krizi halletti. Fakat bu süreçten sonra AB ile olan siyasi ilişkilerimiz hiç düzelmedi. Orta ve uzun vadede demokratik rejimlerle yönetilen ülkelerin çok daha iyi ittifak yapmaları mecburiyeti ortaya çıktı. Devletler ve hükümetler ne yapacaksa o olacak. Göçmen meselesi aşırı sağ partiler tarafından istismar ediliyor. Faşist retoriğin bir kısmını üstleniyor. “Faşist ama onun dediğinde de doğru bir şey var” gibi bir şekilde faşizmle mücadele edilmez. Bu zor bir süreç olacak ve bu süreç içerisinde AB Türkiye ilişkilerinde bir yakınlaşma olacak. Bu yakınlaşma siyasetçiler düzeyinde çok kolay istismar edilebilir. “Dünya ilerici görüşün zayıflamasının ceremesini çekiyor” Filistin halkı 1948’ten beri mağdur durumda ve bunun hiç değişmeyeceği gibi bir algı yaratıldı. Bu durumun yarattığı umarsızlık, çaresizlik ve bunu şiddete dökme eğilimi var. Bütün bunların hepsinin birden popülist bir yaklaşımla tartışıldığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla ortalama insanın rasyonalitesini muhafaza etmesi çok zor. Bunu söylemekten korkmayalım zor bir dönem. Alain Badiou’nun bir kaç gün önce söyledi gibi “Dünyada ilerici görüşün zayıflamasının ceremesini şu günlerde çekiyoruz.” Toplumlar çok hızlı tepki vermiyor bu zamana yayılıyor. Sosyalist sistem çöktü. Çok kötüyüydü şuydu buydu demek mümkün. Ama o bir umuttu. Pandora’nın kutusundan umut çıkmıştı. O da çıkmadığı zaman karamsarlıklarda hangi motivasyonu hissederek mücadele edeceksiniz? Muhakkak bir şey çıkar ama bu dönemde iç karartıcı bir noktadayız. Bütün uluslararası siyasi düzeydeki açıklamalar, sıkı durun korkmayın yaşamanızdan ve yaşam biçiminizden ödün vermeyin, teröre ve faşizme prim vermeyin diyor. Vermeyelim de nereye kadar ve ne yapacağız? Eskiden bir takım hedefler önerilirdi, şimdi bu yok. Zor bir dönem, kolay bir dönem olmayacak. İnsanın yaşı ve pozisyonu ne olursa olsun bir takım ilkelerden hiç vazgeçmemeli. Bu tek tip insan yetiştirme merakı toplumun başına çok iş açtı. BİLGİ’nin özgünlüğü de belki buradan kaynaklanıyor. Çünkü bir öğrenci üniversiteye girdiği gibi çıkıyorsa o üniversitenin hiçbir anlamı yoktur. Üniversite dört yıl sürüyor ve insanın en önemli dönemini kapsıyor. Burada çocukluktan büyüklüğe geçilir. Üniversitede daha önceden edinilmiş değerler sorgulanır. Bu sorgulama başlarsa ömür boyu devam eder ve V I TA E 50 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 iyi bir şeydir. Kendinden çok mutlu olmayan, benim dediğim dedik demeyen, evrensel değerleri içselleştirmiş bir kurum; üniversite adını hak eden bir kurumdur. Hazırladığınız dersler, sorduğunuz sorular ve teşvik ettiğiniz araştırmalar olmalı. Pipo koleksiyonunuz olduğu söyleniyor hocam, doğru mudur? Yok, canım 5-6 tane pipo (gülüyor). Gençken pipo içerdim. O dönemler zaten her yerde tütün içilirdi. O dönemde her yerde sigara içilirdi. Dumandan başınız ağrırdı. Şimdi tütün kullanmak zaten çok zor bir şey. Bir de sokakta yürümek çok zorlaştı. Çünkü herkes sokakta içiyor. Bu günlerde ABD’de tütün kullanılmayan sokaklar uygulaması başlamış. Ben pipo içmeyi epey zaman önce bıraktım. Pipolarımın birkaç tanesi duruyor, hatıra olarak sakladım. Eskiden daha sağlam bir pipo koleksiyonum vardı. Dikkat ederdim, bir pipoyu üstünden 10 gün geçmeden bir daha içmezdim. Tütünle ilişkilerim de bir hayli mesafeli. Hiçbir zaman tam bırakmadım ama sigara içmiyorum. Ara sıra kâğıt düzeltirken fenalık geliyor ve puro içiyorum. Zaten kapalı mekanlarda puro içmemiz de yasak. Dışarı çıkıp 15-20 dakika puro içemem onun da bir keyfi yok. Geçmişteki pipo tününün kokusu güzeldi. Biraz da ilgi alanlarınızdan bahsedebilir miyiz? Hiç boş zamanım yok çok da şikâyetçi değilim. Çok sevdiğim hobi olarak okuduğum kitapları okuyup sınıfta anlatmam için bana para veriyorlar. Ben zaten o kitapları okuyordum. Sonra sen gel bunu anlat dediler. Kitapları çok severim. Sahaf gezerim, yurtdışına gittiğimde de bütün boş vakitlerimi kitapçılarda geçiririm. Özellikle Fransızca ve İngilizce o kadar çok kitap çıkıyor ki. Kitaplar, gençlik çeşmesinden içilen su gibi. İkinci büyük hobim müzik... Çok severek dinlerim ve yapabildiğim kadar yaparım. İstanbul Avrupa Korosu’nda söylüyorum ve buna mutlulukla zaman ayırıyorum. Aynı şekilde enstrümanla ilgileniyorum. İyi çalamıyorum ama keman çalıyorum. 50 yaşından sonra caza merak saldım. Çok iyi caz dinleyicisi iki arkadaşım var. Bizim de caz departmanımız vardı. Şu anda hala caz bölümümüz var ama daha önce bir caz konservatuvarımız vardı. Bu çok da iftihar ettiğimiz bir şeydi. Bunun acısını her zaman yüreğimde hissederim. Böyle bir yere yatırım yapması çok kolay değildi ama en yatırım yapamadığımız dönemde caz konservatuvarımız vardı en yatırım yapabildiğimiz dönemde ise caz konservatuvarımız yok. Bu benim için bir vicdan sızısı olarak kalmıştır. Çizgi roman çok severim. Avrupa çizgi romanlarını takip ederim. Onun dışında da çocuklara yemek hazırlamayı seviyorum. Yurtdışında okuyunca yemek yapmayı öğreniyorsunuz. Dünya mutfağından da yemek yapıyor musunuz? Esasen Fransızlardan öğrendiğim numaraları yapıyorum. Tencere yemeği hazırlamıyorum. Çok kişiye yemek daveti verdiğim zaman fazla miktarda da yemek yapıyorum. Ama bu artık pek sık olmuyor. Eskiden çok olurdu, hep birbirimizin evine giderdik. Şimdi herkes dışarıda buluşuyor. Refahın paylaşılmasında sorunlar var ama ciddi bir refah artışı da var İstanbul’da. Dolayısıyla daha fonksiyonel çabuk ama lezzetli yemekler yapıyorum akşamları. SİZLERE YENİ BİR HABERİMİZ VAR! YETENEKLERİNİZ VE İSTEKLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA SİZİ BEKLEYEN KARİYER FIRSATLARINA ULAŞMANIZ ARTIK ÇOK DAHA KOLAY. “MEZUN OLDUM, NASIL İŞ BULACAĞIM?” DİYORSANIZ ’İN SİZİN İÇİN GELİŞTİRDİĞİ PLATFORMA BİR GÖZ ATIN. www.bilgimhr.com %ú5 '$1,û0$1/,.0$5.$6,',5 3526ú6'$1,û0$1/,.7h5.ú<(úû.85808·1817$5ú+/ú 9( 180$5$/, ú=ú1 %(/*(6ú ú/( )$$/ú<(7 *g67(50(.7('ú5 söyleşi| doç. dr. orhan erdem BİLGİ Ekonomi Bölümü akademisyenlerinden Doç. Dr Orhan Erdem Akademik birikimi sektörel bilgiyle geliştiriyor Sürekli gelişen akademik birikimini sektörel bilgi ve tecrübeyle birleştiren BİLGİ Finans, düzenli aralıklarla sektörün önde gelenlerini ağırlıyor ve bilgi paylaşımı sağlıyor. V I TA E 52 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 doç. dr. orhan erdem | söyleşi Finans sektöründe bilgilerin çok hızlı değiştiğini ve yaşananların çok çabuk unutulduğunu belirten BİLGİ Ekonomi Bölümü akademisyenlerinden Doç. Dr. Orhan Erdem, “Öğrencilerimizin ve mezunlarımızın bu mevsimselliği yaşamamaları için sürekli canlı olmaya çalışıyoruz” diyor. BİLGİ Finans hangi amaçlar doğrultusunda kuruldu ve kurulduğu günden bu yana nasıl bir süreç geçirdi? BİLGİ Finans, ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik gelişmelerin finansal piyasalar üzerindeki olası etkilerini öngörebilen ve bunlara yönelik finansal modeller kurup geliştirebilen adaylar yetiştirmek amacıyla kuruldu. Zaman içerisinde dünyada meydana gelen finansal çalkantılar/krizler sahip olduğumuz finans teorisinin yetersizliğini ortaya koyarak yeni bir finansal mimarinin oluşmasına neden oldu. Mesela, finans teorisinin temelini oluşturan etkin piyasalar hipotezi için Nobel ekonomi ödülü sahibi olan Paul Krugman şöyle der: “Etkin piyasalar hipotezine olan inanç, ekonomistlerin çoğunluğunu olmasa bile birçoğunu tarihteki en büyük finansal balonu görmeyecek şekilde kör etmiştir. Teorinin kendisi de bu balonun oluşmasında birinci derecede rol oynamıştır.” 2013’te Nobel ödülü alan Shiller ise bu teori için “Etkin Piyasalar Hipotezi, iktisadi düşünce tarihindeki en çarpıcı hatadır” der. Sonuç olarak bu durum, yeni finansal mimarinin tasarlanması ve hızlıca uygulamaya konması sonucunu doğurdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak biz de uluslararası finans merkezi olma hedefi ile hızla büyüyen Türkiye finansal piyasalarına akademik birikimi ile destek olma hedefiyle yeni programlar açmaya başladık. Bugün BİLGİ FİNANS adını verdiğimiz finans programlarımız, yeni finansal mimarinin tasarlanmasında rol alabilecek, ortaya çıkan fırsat ve riskleri analiz edebilecek beceride uzman ihtiyacını karşılamayı hedefleyen 4 farklı lisansüstü programı sunmaktadır. BİLGİ Finans bünyesinde hangi programlar bulunuyor? BİLGİ Finans bünyesinde biri online olmak üzere dört farklı Yüksek Lisans Programımız bulunuyor. Bunlar; • Online Bankacılık ve Finans programımızın kayıt sayısı daha önde oluyor. Bunun temel sebebi diğer programlarımızın uzmanlaşma programları oluşu. Mesela, Bankacılık programı daha odaklanmış öğrenci yetiştiriyor. Dolayısıyla daha çok bankacılığa odaklanmış öğrenciler geliyor. Hakeza. Uluslararası finans da böyle. Finansal Ekonomi ise biraz daha genel ve akademik bir program. O sebeple ileride akademisyen olmayı düşünen ve daha teorik bilgi almak isteyen adaylarımız bu programı tercih ediyor. Sektörün önde gelenlerini Finans Cafe’de ağırlıyor • • • • Bankacılık ve Finans Finansal Ekonomi Uluslararası Finans Muhasebe ve Denetim En çok hangi program ilgi görüyor, sizce bunun sebebi nedir? Aslında tüm programlarımız her sene aşağı yukarı 40’ar öğrenci alıyorlar. Ancak bir iki fazlayla genel olarak Finansal Ekonomi Türkiye finans piyasalarına akademik destek sağlıyorsunuz. Bu kapsamda gerçekleştirdiğiniz faaliyetleri okurlarımızla paylaşabilir misiniz? “Teoride, teoriyle pratik arasında fark yoktur, ama pratikte vardır” derler. Latife olarak alınsa da haklılık payı yok değil. Akademik birikimi sektörel bilgi ve tecrübeyle birleştirmezseniz, tek kanatlı kuş gibi olursunuz. Biz de bu amaçla, düzenli aralıklarla ağırlıkla sektörden uzmanları okulumuzda misafir ederek öğrencilerimize seminer vermelerini sağlıyoruz. Adına Finans Cafe dediğimiz bu seminerlerimizde bugüne kadar Borsa İstanbul’dan, Bloomberg şirketinden, Merkez Bankası’ndan konuşmacılar ağırladık. Bu konuşmacılar Türkiye’deki Vadeli işlem opsiyon piyasası, döviz piyasası, para politikası gibi konular üzerine seminerler verdiler. Ayrıca aynı seminerler kapsamında yuvarlak masa tartışmaları da yaptık. Bunlardan en sonuncusunda Asaf Savaş Akat, Ege Yazgan Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 53 V I T A E söyleşi| doç. dr. orhan erdem ve Garanti Yatırım başekonomisti Gizem Altınsaç’ı ağırladık ve 2016 yılına yönelik ekonomik beklentiler tartışıldı. BİLGİ Finans örgün öğretimin yanı sıra online eğitim seçeneğini de sunuyor. Online eğitimle ilgili ne tür dönüşler alıyorsunuz? Online eğitimlerin özellikle çalışma hayatına yeni başlayan ve beklentiler paralelinde uzun çalışma saatleri boyunca ofislerinde bulunan genç kuşak profesyoneller tarafından tercih edildiğini görüyoruz. Zaman ve mekândan bağımsız şekilde takip edilen ders programı ama bununla beraber her an ulaşılabilecek öğretim kadrosuyla Bankacılık ve Finans Uzaktan Eğitim Yüksek Lisans Programı günümüzün finans profesyonelleri için benzersiz bir çözüm sunuyor. Online programların İstanbul dışında yasayan öğrenciler tarafından daha çok tercih edildiği düşüncesinin aksine Bankacılık ve Finans Online YL Programı İstanbul içinden de çok ciddi talep almaktadır. Öğrencilerimizin yarısına yakını İstanbul’da yasayan arkadaşlarımız. Bunun nedeni bizce İstanbul’un çok büyük bir metropole dönüşmesi ve bunun beraberinde gelen mesafe, trafik ve zaman azlığı sorunları. Tabii İstanbul’un Türkiye’nin finans merkezi olması da finans nüfusunun yoğunluğunun İstanbul’da olmasını getiriyor. Online öğrencilerimizin kampüste yapılan programda açılan derslerle birebir aynı dersleri almaları ve ayni isimlerle çalışmaları, zaman zaman hocalarımızın düzenlediği seminer ve sosyal kampüs toplantıları da programın cazibesini getiren etmenlerden. BİLGİ Finans güncelliğini ve dinamizmini korumak için neler yapıyor? Daha önce de söylediğim gibi, finans dünyası gerek teorik gerekse de pratik açıdan çok ama çok hızlı değişiyor. Buna ayak uyduramazsanız, anlattığınız bilgiler tarih olur. Bu konuyla ilgili 2 önemli adım attık. Bunlardan birincisi, 2015 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi çatısı altında bir Finans Uygulama ve Araştırma Merkezi kurduk. Bu merkez, yeni kurgulanmakta olan finans paradigmalarına araştırmalarıyla yön vermeyi amaçlamaktadır. Bunun için, uluslararası V I TA E 54 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 finans merkezi olma hedefiyle ilerleyen Türkiye finansal piyasaları verilerinden yola çıkarak araştırmalar ve bu araştırmalara altyapı hazırlayacak etkinlikler yapacaktır. Merkez araştırmalarının sonuçlarını gerek toplumla gerekse de ulusal ve uluslararası akademik camiayla paylaşacak ve bunların önde gelen dergilerde yayınlanması için bünyesinde çalışan akademisyenlere destek olacaktır. Bu alanlarda yapılacak araştırmalarda gerek sermaye piyasası kuruluşları gerekse de normal ve katılım bankalarıyla ortak çalışarak finans dünyasının önde gelen kurumlarıyla işbirliği yapmayı planlamaktadır. Öğrencilerimiz de bu araştırmalarda aktif olarak rol alabileceklerdir. İkinci olarak ise finans eğitiminin modern dünyaya paralel bir şekilde dijitalleşmesi gerekliliğinin farkında olan BİLGİ Finans programları, dünyayı yakından takip edebilmeleri amacıyla modern program ve uygulamalarla donatılmış bir bilgisayar laboratuvarını öğrencilerinin hizmetine sundu. Bugün dünya çapında 320,000’den fazla finans profesyoneli, en doğru bilgiye en hızlı ulaşım kullandığı Bloomberg Professional’ı öğrencilerimizin kullandığı laboratuvarlara kurduk. Bloomberg platformu gerçek zamanlı verileri, kapsamlı araştırma raporları ve haberleri, güçlü analiz araçları ve elektronik işlem platformları kapasitesi ile entegre bir çözüm sağlamaktadır. Bu terminaller sayesinde öğrenciler hem verileri anlık takip edip derslerde analiz amaçlı kullanabilmekte, hem de alım/satım yapabilmektedirler. Herkesi dinamik iklimine bekliyor Eklemek istedikleriniz varsa lütfen belirtiniz. Tarihçi James Grant’ın dediği gibi “Bilimde ve mühendislikte gelişmeler kümülatiftir (ekleyerek gider), ancak finansta mevsimseldir.” Yani finansta bilgiler hem çok hızlı değişiyor hem de olanlar çabuk unutuluyor. Hem akademik hem de pratik bilgi açısından öğrencilerimizin ve mezunlarımızın bu mevsimselliği yaşamamaları için sürekli canlı olmaya çalışıyoruz. Herkesi bu iklime bekleriz. söyleşi| sami çukadar BİLGİ KÜTÜPHANE’DE 20. YILA DOĞRU 1997 yılından beri BİLGİ’de çalışan Kütüphane Direktörü Sami Çukadar, kütüphanenin pek çok evresine tanıklık etmiş. Çukadar, 19 yıla pek çok anı sığdırmış: Uzun saatler süren kitap arayışı, internet haftasında açılan e-kütüphane sergisi ve konseri bunlardan sadece birkaçı... İ stanbul Bilgi Üniversitesi Kütüphane Müdürü Sami Çukardar’ın ofisine konuk olduk. Kuruluşundan beri kütüphane ekibinin içerisinde olan Çukadar ile kütüphanenin geçirdiği dijital dönüşümü konuştuk. Çukadar, dinamik ve insanların hoş vakit geçirebileceği bir ortam yaratmayı amaçladıklarını ve bu kapsamda konunun tüm paydaşlarıyla işbirliği yaptıklarını söyledi. BİLGİ’yle tanışma serüveniniz nasıl oldu? İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne 1997’de başladım. Öncesinde Koç Üniversitesindeydim. Beni BİLGİ’ye getiren iki cümle vardı. Üniversitemizin kurucuları “Biz büyük bir kütüphane yapacağız ve bu kütüphaneye çok yatırım yapacağız. Bunu işletebilecek nitelikli insanlar arıyoruz” ifadeleriydi. Ben de bunun içinde yer almak istedim ve 1997 yılında BİLGİ’ye geldim. Kütüphanenin kuruluş aşamasından bugüne hep buradaydınız. Biraz bundan bahsedebilir misiniz? Ben 1997 yılında buraya geldiğim zaman Windows 3.0’lar vardı. Geldiğimiz ilk haftada kütüphane otomasyon sistemine geçtik ve hemen bir değişim yaşadık. Daha sonra teknolojiyle birlikte dünyadaki gelişmeleri kütüphanemize uyguladık. 1997’den günümüze baktığımızda gerçekten Röportaj: Aynur Tekin V I TA E 56 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Fotoğraf: Emre Topdemir sami çukadar| söyleşi çok büyüdük ve çeşitlendik. O zaman tek kampüstük. Şu anda birçok kampüsteyiz. Üniversitemiz Türkiye’de özellikle sosyal bilimler alanında çok güçlü. Diğer taraftan mühendislik ve sağlık bilimleri alanında da hızla gelişiyor. Bilimin her dalıyla ilgili çeşitlenmeler oldu. Geçtiğimiz yıllara baktığımızda bir diğer konu kurumsallaşmadır. Üniversitemiz bir kaç akreditasyon aldı ve almaya da devam ediyor. Diğer bir konu üniversitelerin uluslararasılaşması. BİLGİ artık dünyanın her yerinde bilinir ve görünür bir özellik taşıyor. Ayrıca birçok konuya öncülük eden bir yapı burası. Örneğin 1999 yılında YÖK’e yapılan Uzaktan Öğretim Programlarına başvuru sırasında Kütüphane olarak uzaktan öğrenim görecek öğrencilerimize ne tür hizmetler verebileceğimiz sorulmuştu. O yıl, e-kütüphane hizmetlerini öğrencilerimize hazır etmiştik. Kütüphane otomasyon sistemine geçtikten sonra nasıl bir dönüşüm yaşadınız? Öncelikle takım çalışması ve üniversite yönetiminin desteği yoksa kütüphanede yapılabilecekler çok sınırlı. BİLGİ Kütüphanesi bugün söz sahibi ve öncü bir kütüphaneyse bu başta BİLGİ’nin üniversite yönetiminden kaynaklanıyor. Otomasyon sistemine geçtikten sonra öncelikli olarak her şeyin başına bir “e” harfi geldi. E-kitap, e-dergi, e-kütüphane gibi. Dünyada en çok tartışılan konulardan birisi kütüphanelerin geleceği ne olacak? Bulunduğum konum itibarı ile de bana en çok sorulan sorulardan birisi de bu. Ben de bu soruya şöyle bir örnek veriyorum. Neşet Ertaş’ın 1957 yılında çıkardığı bir eser var “Neden garip garip ötersin bülbül.” Bu parça çıkarıldığı zamanlarda plakla dinleniyordu. Daha sonra bu kasetlere aktarıldı ve bundan sonra CD’ler kullanıldı. Şu anda ise bir tıkla internet üzerinden erişebiliyorsunuz. Daha önce kaset kullanırken bunu beklemek gerekirdi. Şimdi ise bir erişim kolaylığı var. Günümüze baktığımızdaysa bunun erişilmesi ve depolanması değişmiş oluyor. Kütüphaneciliğe baktığımızda da çok fazla değişen bir şey yok. Yeniden yorumlama var. Şuan bir hocamıza, bir öğrencimize istedikleri bir makalenin 5 hafta sonra geleceğini söylerseniz istemiyorum der. Ama geçmişe baktığınız zaman bir makale ya da kitap 5 hafta içinde gelebilirdi ve bununla ilgili bir sıkıntı yoktu. Şimdiki kullanıcılar çok daha farklı. “Teknolojiye yön veriyoruz” Geçmişte kaç m2 ya da km2 rafınız var diye soruluyordu. Biz bunu TÜİK istatistiklerinde de verirdik. Kütüphanemizdeki rafların uzunluklarının toplamı İstanbul’dan Ankara’ya gidecek kadar derdik. Artık bu soru çok saçma kalıyor. Kütüphanede artık kaç Zettabye veri var diye soruluyor. Kütüphanelerin gelişmesi ve kaynakların farklı ortamlara taşınmasında kütüphaneler ya da kütüphaneciler bu değişimin neresinde? Değişime ayak mı diriyorlar, değişime ayak mı uyduruyorlar, değişime yön mü veriyorlar? Bizim BİLGİ olarak değişime ayak direyen bir pozisyonumuz olmadı, aksine biz değişime yön veren araştırmalar, çalışmalar yapıyoruz. Biz diyoruz ki araştırmacılar ve kullanıcılar sanal ortamdaysa bizim de kütüphane olarak sanal ortamda olmamız gerekiyor. Bu kapsamda kütüphane sistemimiz sayesinde bir kullanıcımız istediği farklı mecralardan eş zamanlı olarak da hizmet alabilir. Örneğin elektronik kitapları okuyamıyorum ya da kampüs dışından erişemiyorum gibi sorulara uzman bir kütüphaneci yanıt verir. Kütüphaneye fiziki olarak gelip sordukları tüm soruları online ortamda, blog sayfamızdan, twitter, facebooktan da sorabilirler. Bence burada kütüphaneler de bu değişimin içerisinde etkin olarak yer almalıdır. Özellikle kütüphaneler teknolojiye, değişime uyum sağlayan ve yön veren yerler olmalı. Okuyucu kavramı kullanıcı olarak değişti. Çünkü artık e-ortamda bulunan bilgi kaynaklarının kullanabilmesi için bazı aygıtların kullanılması gerekiyor. Davranış değişiklilerinin kütüphane tarafından çok iyi anlaşılması gerekir. Kullanıcı isteklerine zaman ve mekândan bağımsız hızlı yanıt vermek gerekiyor. Fiziksel kütüphane hizmetlerinin yanında dünyada dijitale doğru giden bir yapı var bu nedenle kütüphane hizmetlerini bu değişime göre dijital olarak ya da hybrid olarak düzenlemek gerekiyor. Kütüphaneler basılı ve elektronik ortamdaki her türlü bilgi kaynağını belirli sistemler çerçevesinde sağlayan, düzenleyen ve araştırmacılara sunan yerler olarak tanımlanabilir. Diğer yandan da bilgiye erişim sağlayacak tüm aygıtların ilk uygulandığı ve kullanıldığı yerler olması gerektiğini düşünüyorum. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 57 V I T A E söyleşi| sami çukadar Kütüphane dediğimiz zaman mutsuz insanlar ve tozlu rafların bulunduğu yer gibi bir imaj var. BİLGİ olarak bu imajı nasıl değiştirebilirizi düşündük. Öyle bir kütüphane kuralım ki bu kütüphanede hem akademik kaynaklar olsun hem de öğrencilerimiz, bilim insanları ve meraklılar geldiği zaman kütüphanelerde hoş vakit geçirebilsin istedik. Walkman’nin çok popüler olduğu dönemde kütüphanemizde Dicsmanler vardı. Geniş müzik koleksiyonumuzdan faydalanan kullanıcılar bir taraftan Discman ile müzik dinlerken diğer taraftan gazetesini, kitabını okuyabiliyordu. Şu anda kütüphanede e-kitap okuyucusu ödünç veriyoruz. Dolayısıyla günümüzde kütüphaneler sadece bilgi kaynaklarına değil bilgiye erişim sağlayan teknolojik aygıtları da bulundurmaya başladılar. Kütüphanelerin de yeni neslin bilgiye ilgisini çekecek bir şeyler yapması gerekir diye düşünüyorum. Üniversitemiz bünyesinde yer alan “görevli V I TA E 58 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 öğrenci” programını çok önemsiyoruz. Biz öğrencilerimizi paydaş olarak da görüyoruz. Öğrencilerimize de “Nasıl bir kütüphane olsun” diye soruyoruz. Onların isteklerine yer vererek öğrencilerin de işin içine katılmasını sağlıyoruz. Kütüphane hizmetleri; kendi içerisinde bir organizasyon olmaktan öteye gidiyor ve paydaşlarla gelişiyor. Bu kapsamda da onları cesaretlendirici uygulamalar yapmak gerekiyor. 2012 yılında kütüphane kullanımını cesaretlendirmek ve arttırmak için kütüphane ödülleri etkinliğini düzenledik ve en çok kitap ödünç alan öğrencilere iPad hediye ettik. Bu uygulama sayesinde ödünç alınan kitap sayısı arttı. Şimdi yeni uygulamalar üzerinde çalışıyoruz. BİLGİ daha kolektif bir yapıyla hareket ediyor. Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz? Bilgi Kütüphanesi olarak “Dünyanın BİLGİ’si Yanı Başında”; “Herkes BİLGİ’lensin” sloganlarımız ile kütüphanemiz ilk kuruluşundan bu güne herkese açık. Bilgiye erişim açısından bu çok önemli. Kütüphanenin herkese açık olması kadar kullanıma sunmuş olduğu kaynakların niteliği ve niceliği de önemli. Kütüphanemizin tercih edilmesinde nitelikli ve güncel bir koleksiyonun bulunması da önemli bir etken. Örneğin kullanıcılarımız tarafından talep edilen “Comprehensive renewable energy” kitabının fiyatı 2000 Euro olmasına rağmen bilimsel çalışmalara katkı sağlayacağından koleksiyonumuza dahil ettik. Koleksiyonumuzu bağışlarla büyütmek yerine ihtiyaç duyulan yayınları satın alarak büyütmeyi tercih ediyoruz. Üniversitemiz bünyesinde bulunan araştırma merkezleriyle de işbirliği içerisinde çalışıyoruz. İnsan Hakları ile ilgili çok önemli bir koleksiyonumuz var. 2010 yılında Kültür Politikaları konusunda çok önemli bir koleksiyon oluşturduk. sami çukadar| söyleşi Kuruluş tarihimize baktığımızda genç bir üniversiteyiz fakat Türkiye’de üniversiteler arasında kaynak paylaşımı konusunda en çok kitap ödünç veren üçüncü üniversiteyiz. Basılı ortamda 150.000’den fazla, elektronik ortamda ise 370 binden fazla kaynak var. Türkiye’nin en geniş film koleksiyonlarından birine sahibiz. Özellikle dil eğitimi ile ilgili 11 binden fazla kaynak var. Bu da özel koleksiyonlar arasında sayılabilir. Kütüphanemizin üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de sürdürülebilirlik. 2002 yılında Kuştepe Kampüsü’nde bir deprem güçlendirme çalışması vardı. Bu çalışmaya rağmen ödünç kitap vermeye devam ettik ve herhangi bir aksama yaşamadık. Bu yüzden sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Politikalarımızı ve planlarımızı bunun üzerine kuruyoruz. Unutamadığınız anılar var mı? Uzun zamandır burada olduğumdan anlatacak birçok anım var. Bunlardan biri; 2007 yılında santralistanbul’da kurulacak olan kütüphane için çok kısa zamanda çok fazla kitap almamız gerekiyordu. Bu kapsamda bir ayda yurtdışından 14 bin kitap aldık. Bunu büyük bir ekiple gerçekleştirdik ve kitapları alırken ABD’de bir adres belirttik. Kitaplar çok hızlı bir şekilde gemiye yüklendi ve Türkiye’ye doğru yola çıktı. Bizde heyecanla kitapları bekliyorduk. Kitaplar gümrüğe geldi, işlem yapıldıktan sonra tırla Kuştepe Kampüsü’ne gelecekti. Birçok konuyu hesaplamamıza rağmen tırların Kuştepe’nin dar yollarına giremeyeceğini hesaplamamıştık. Tırlar geldi fakat Kuştepe’ye giremedi, uzun uğraşlar sonucunda kitapları indirebilmiştik. Bu unutamadığım hoş bir anı idi. 2005 yılında internet haftası kapsamında bir etkinlik düzenledik ve e-kütüphane sergisi açtık. İstiklal Caddesi’nde Yeminli Mali Müşavirler Sanat Galerisinde açtığımız sergide duvarın iki tarafına elektronik dergileri ve e-kitapları projeksiyonlar ile yansıttık. Sergi alanının arka kısmında ise “içinde kütüphane konusu” geçen filmlere yer verdik. Sergiye gelen ziyaretçilerin e-kütüphane, elektronik kitap, e-gelecek gibi konulara dikkatlerini çekmek istedik. O zaman üniversitemizde Ricky Ford vardı ve bu etkinliği Ricky Ford’un Jazz Konseri ile açmıştık. 2005 yılında bu etkinliği yapmak unutamadığım anılar içerisindedir. Bir hafta süren bu etkinlik çok ilgi çeken bir sergi olmuştu. Toplumsal projeleri çok önemsiyoruz. Bu kapsamda kütüphanelerimizin herkese açık olmasını ve çevremizdeki okulların kütüphanemizle işbirliği yapmasını önemsiyorum. En güncel projelerimizden biri 2014 yılında başladığımız Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı Kütüphanelerinde bulunan kaynakların kütüphanecilik sistemiyle otomasyon sistemine aktarılmasıdır. Şu ana kadar 7.290 kitabı alıp üniversitemizde, kütüphanecilik işlemlerini tamamlandıktan sonra tekrar kütüphaneye gönderdik. Yapılan çalışmalar sayesinde tüm kitaplar bir tuşla bulunabilir hale geldi. Amacımız; buradaki kütüphanelerin güncel ve çağdaş bir hale getirilmesi ve bilgiye erişimin kolaylaştırılmasıdır. STK’larda da görev alıyorum. Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu Başkanlığını da yürütüyorum. Bu konsorsiyumla birlikte Türkiye’deki bilim insanlarının daha çok bilgi kaynağına daha kolay ulaşmasını hedefliyoruz. Yine ÜNAKHukuk Kütüphanecileri Platformu Kurucu başkanlığını da yürütüyorum. Bilgi, birikim ve deneyimlerimi toplumla paylaşarak bir değer oluşturmaya çalışıyorum. İlgi alanlarınız peki? Aslında çok yoğun bir programım var. Aynı zamanda Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak “Araştırma Yöntemleri ve Hukuk Bilgi Kaynaklarına Erişim” dersini veriyorum. Diğer taraftan 3 kütüphanenin ve Avrupa Birliği Enformasyon Merkezimizin Koordinatörlüğünü yürütüyorum. Sivil toplumda ANKOS zaten Kütüphaneler alanında Avrupa’nın en büyük 3 konsorsiyumundan biri. Haftanın 6 günü çalışıyorum. Bunun dışında fırsat buldukça okumayı sürekli kılmaya çalışıyorum. Okumaya iki türlü bakıyorum ben. Birincisi hızla bir şekilde takip ettiğim yayınlara bakmak. İkinci olarak ise edebiyat, kişisel gelişim gibi kitapları okumaya çalışıyorum. Şu anda Doğan Cüceloğlu’nun “Başarıya Götüren Aile” kitabını okuyorum. İki tane çocuğum var. Şu an birisi TEOG sınavına hazırlanıyor. O nedenle bu kitabı seçtim. Fırsat buldukça çocuklarımla zaman geçiriyorum. Özellikle son zamanlarda daha önce gittiğim yerlere de tekrar gitmeye çalışıyorum. Tarihi yerleri geziyorum. Çünkü şöyle bir baktığımda Moda’ya belki 10 yıl önce gitmiştim. Örneğin Edirne’ye defalarca gittim. Tarihi yerlere birlikte tekrar program yapıyoruz. Artık daha profesyonel bir rehber eşliğinde ya da orayı bilen biriyle beraber geziyoruz. Daha sonra Konya ve Bursa’ya gittim çok yakında Kastamonu’ya gideceğim. Özellikle okumak, sinemaya gitmek ve tarihi yerleri gezmek bana çok iyi geliyor. Çocuklarınız da kütüphaneye geliyor mu? Kızım Sena 9 yaşında oğlum Fatih ise 15 yaşında ve kütüphaneyi çok seviyorlar. En son kitapları nasıl yerleştireceğini öğrenmişlerdi. Çocuklarıma elimden geldiği kadar kütüphaneyi ve kitabı sevdirmeye çalışıyorum. Umarım başarılı olurum. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 59 V I T A E söyleşi| yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil BELİS (BİLGİ Economics Lab of İstanbul) Direktörü Ayça Ebru Giritligil BELİS ULUSLARARASI PROJELERDE DAHA ÇOK YER ALACAK İktisadi politikaların oluşturulmasına katkı sağlamak ve iktisadi kurumların tasarımına rehberlik edecek deneysel araştırmalar yapmak için kurulan BELİS (BİLGİ Economics Lab of İstanbul), önümüzdeki dönemlerde uluslararası projelerde daha çok yer almayı hedefliyor. Röportaj: Aynur Tekin V I TA E 60 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Fotoğraf: Emre Topdemir yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil| söyleşi B ELİS (BİLGİ Economics Lab of İstanbul) Direktörü Ayça Ebru Giritligil, “Bir deneyi baştan sona tasarlayıp yürütebilecek Türkiye’deki tek doktora öğrencisi grubunu yetiştirdik ve bu bizim için büyük bir gurur kaynağı” diyor. Türkiye’nin ilk deneysel iktisat laboratuvarı BELİS’in kuruluşu 2009 yılına dayanıyor. Deneysel iktisat laboratuvarı derken ne kast ediliyor? Deneysel iktisat, insanların iktisadi davranışlarını, bireysel ve ortaklaşa kararları nasıl aldıklarını, bu davranış ve kararların nelerden etkilendiğini deneysel yöntemler kullanarak inceleyen bir çalışma alanıdır. Ampirik çalışmalardan farklı olarak, deneysel araştırmalarda iktisadi kararlar/davranışlar ile çevresel/kurumsal faktörler arasındaki nedensonuç ilişkisi kontrollü ortamlarda (örneğin laboratuvarda) elde edilen verilerle incelenir. Tıpkı bir fizik ya da kimya laboratuvarında olduğu gibi, bir iktisat laboratuvarında da veri topladığınız ortamı kendiniz yaratırsınız. İktisat laboratuvarında bu ortam bilgisayar programları kullanılarak oyun şeklinde tasarlanmış deneylerle gerçekleştirilir. Bu deneylerde, bir iktisadi konunun gerçek hayatta karşımıza çıkan şekilleri canlandırılır. Yani, deneye katılanlar, iktisadi bir ortamda (ihale, pazarlık, riskli yatırım, vs.) kendi faydalarını/kazançlarını maksimize etmek için kararlar alan bireyler konumundadırlar. Zira katılımcıların deneylerde elde ettikleri kazançlar kendilerine nakit olarak deney bitiminde ödenmektedir. Gerçek hayatta olduğu gibi, deneyde elde edilen kazançlar katılımcıların kendi aldıkları kararlara ve/veya deneye katılan diğer katılımcıların kararlarına bağlıdır. Yani, laboratuvarımızdaki deneyler bilgisayar simulasyonu değil, katılımcılar arası iletişim ve etkileşimin bilgisayar ortamında düzenlenmiş halidir. Laboratuvarımız bir servis sağlayıcı ile buna bağlı aynı hız ve donanımda bilgisayarlardan oluşmaktadır. Bilgisayar terminalleri birbirinden separatörler ile ayrılmışlardır. Bunun nedeni, katılımcılar arası iletişimin sadece bilgisayarlar aracılığı ile olmasını ve kontrol edilemeyecek etkileşimin bertaraf edilmesini sağlamaktır. BELİS hangi amaçlar doğrultusunda kuruldu? BELİS, iktisat teorisinin öngörülerini sınamak, insanların bireysel ve ortaklaşa karar verirken iktisadi ortamlara göre şekillenen davranış biçimlerini araştırmak, iktisadi politikaların oluşturulmasına ve iktisadi kurumların tasarımına rehberlik edecek deneysel araştırmalar yapmak için kurulmuştur. İktisadi politikaların ve kurumların hedeflerine ulaşabilmeleri için insanların o politika ve kurumlara göre davranışlarını nasıl şekillendirdiklerini anlamak gerekir. İnsanların davranışlarını öngöremeyen politika ve kurumların başarılı olmaları mümkün değildir. Örneğin, farklı ihale yöntemlerinin teklif verme stratejilerini nasıl etkilediği araştırmak, hedeflenen sonuçları verecek ihalelerin tasarımına rehberlik eder. Kısa/uzun dönem dersler ve seminerlerle deneysel iktisatın lisans ve lisansüstü düzeyde öğretilmesi, genel iktisat öğretimini destekleyici deneysel metodların kullanımının tanıtılması da BELİS’in kuruluş amaçları arasındadır. Ayrıca, doktora öğrencilerinin deneysel projelerinin desteklenmesi hedeflenmiştir. kendisi dışında kimseye bilgi verilmez. BELIS’de yapılan deneyler TÜBİTAK ve Murat Sertel İleri İktisadi Araştırmalar Merkezi tarafından finanse edilmektedir. Kurulduğu günden bu yana BELİS’in imza attığı çalışmalara bir kaç örnek verebilir misiniz? Geçtiğimiz yıl başladığımız pazarlık deneyleri serimiz var. Bu deneylerde, pazarlık konusu olan değerin nasıl üretildiğinin insanların pazarlık davranışı üzerindeki etkisi incelenmiştir. İki kişinin bir araya gelerek ürettiği bir değer düşünelim. Bu, bir şirket ya da yatırım olabilir. Diyelim ki bu ortaklardan biri şans yoluyla elde ettiği parayı (miras, vb) ortaya koyarken, diğeri çalışarak ortaklığa katkı yapmaktadır. Tarafların yaptıkları katkıların değerleri aynı ya da farklı olabilir. Yaptığımız deneylerde, yaratılan ortak değerin nasıl paylaşılması gerektiğine ilişkin iki ortak arasındaki pazarlık davranışları incelenmektedir. 2015’de tamamladığımız bir başka çalışmada, gelir şoklarının emek arzı üzerindeki etkilerini inceledik. Bu etkilerin sadece uzun vadede Laboratuvar, hangi özelliklere ve nasıl bir çalışma sistemine sahip? Deneylerde katılımcı olarak yer almak isteyen öğrencilerimiz BELIS’in web sitesinden ulaşabilecekleri bir program aracılığı ile katılımcı havuzumuza kayıt yaptırırlar. Bu havuzda yer alan öğrencilere düzenlenen deney seansları için davetiye gönderilir. Seanslara kayıt yaptıran öğrenciler, belirtilen gün ve saatte laboratuvarımıza gelirler. Kura usulü laboratuvardaki terminallere yerleştirildikten sonra kendilerine sözlü ve yazılı olarak deney yönergesi iletilir. Bu yönergede, deneyin aşamaları ve kuralları anlatılmakta, alınacak karar türleri ve nasıl para kazanılabileceği yer almaktadır. Deney tamamlandıktan sonra her bir katılımcıya deney kazancı kapalı bir zarf içinde teslim edilir. Deneylerde uyguladığımız en önemli prensip anonimliktir. Katılımcıların deney sırasında aldıkları kararlar hiçbir kimlik bilgisi ile eşleştirilmez ve hiçbir katılımcının kazancı hakkında Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 61 V I T A E söyleşi| yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil ortaya çıkmasını öngören ve makroekonomik modellerde sıklıkla kullanılan bir fayda fonksiyonunun davranışsal temellerini araştırmak için deneyler yaptık. Daha önceki yıllarda tamamlamış olduğumuz bir saha deneyinde de söz edeyim: BİLGİ’ye yeni kayıt yaptıran lisans öğrencileri ve ebeveyleri ile yaptığımız bu projede demokratik değerlerin ebeveylerden çocuklara aktarılıp aktarılmadığını inceledik. Demokratik değerlerin nesiller arası aktarımı, söz konusu değerlerin uzun dönemli toplumsal dinamikleri etkilemesi açısından önemli bir konu. BELIS’de tamamlanan projeleri bir çalışma makaleleri serisi olarak çıkarıyoruz. Bu seri, uluslararası bir veri tabanına bağlı ve dünyanın herhangi bir yerindeki araştırmacılar tarafından takip edilebiliyor. Deneysel iktisadın lisans ve lisansüstü düzeyde öğretilmesine ve genel iktisat öğretimini destekleyici metodların tanıtılmasına öncülük ediyorsunuz. Bu kapsamda ne tür geri bildirimler alıyorsunuz? Türkiye’de deneysel iktisat dersini müfredatına alan ilk üniversite BİLGİ. 2011 yılından bu yana iktisat doktora programımız içinde verilen bu derse başka üniversitelerin yükseklisans ve doktora öğrencileri de kayıt oluyorlar. İktisatta deneysel metodoloji uygulamaları hakkındaki bu dersi iktisadi davranış üzerine bir okuma dersi ile de destekliyoruz doktora programımızda. Öğrenciler, dönem sonunda kendi deneylerini tasarlıyorlar ve bu deney tasarımları, dersi daha önceki dönemlerde almış öğrencilerin de katıldığı tam günlük bir çalıştayda sunuluyor. Lisans seviyesinde ise, bazı derslerde öğrencilere konuları oyun olarak tasarlanmış deneyler kullanarak anlatıyoruz. Örneğin, iktisada giriş dersinde arz ve talep eğrilerinin nasıl oluştuğunu izah etmek için öğrencilere hayali bir elma piyasasında alıcı-satıcı rolleri veriyoruz. Öğrenciler kendilerine verilen maliyetler ve alım gücüne göre karlı alım-satım yapmaya çalışıyorlar. Piyasa mekanizmasını ve dengelerini anlamaları açısından çok ama çok etkin bir yöntem bu. Öğrenci, ders kitabında gördüğü grafiğin ne anlama geldiğini o kadar rahat ve iyi V I TA E 62 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 anlayabiliyor ki bu yöntemle... BELIS’in önemli faaliyetlerinden biri de lise öğrencilerine verdiğimiz iktisat dersleri. Bu derslerin amacı lise öğrencilerine iktisatın hangi konularla ilgilendiğini, amacının ne olduğunu oyunlarla (deneylerle) anlatmak. Öğrenciler (ve bazen bize katılan velileri) oyunlar sırasında müthiş eğleniyorlar. Yaklaşık tam gün süren bu dersler sırasında ve derslerin ardından öğrencilerin yaptıkları geri bildirimlerde öğrencilerin çok hızlı şekilde iktisatın çalışma konuları hakkında fikir sahibi olduklarını ve bundan büyük heyecan duyduklarını görüyoruz. Liselere verdiğimiz derslerde yeralan oyunları deneysel iktisat dersini almakta olan doktora öğrencilerimizle birlikte tasarlıyor ve oynatıyoruz. Yani, bu dersler doktora öğrencilerimiz için deneysel uygulama sahasını oluşturması açısından da çok faydalı oluyor. BELİS, önümüzdeki dönemlerde neleri hedefliyor? BELİS kuruluş hedefleri doğrultusunda çalışmalarına devam ediyor. Tabii ki proje yapma kapasitemizi arttırmak istiyoruz. Bunun ilk adımı, laboratuvarımızı Dolapdere Kampüsü’müzden Santral’e taşımak. Bu sayede daha çok öğrencinin deneylerimize katılımını sağlayacağız. Deneysel iktisat alanında dünyanın önde gelen isimlerinin bazıları kuruluşundan bu yana BELİS’in üyesi ve bu bizim için çok önemli bir destek. BELİS önümüzdeki dönemlerde uluslararası projelerde daha çok yer almayı hedefliyor. Bir deneyi baştan sona tasarlayıp yürütebilecek Türkiye’deki tek doktora öğrencisi grubunu yetiştirdik ve bu bizim için büyük bir gurur kaynağı. Deneysel ekibimizde yer alan öğrencilerimizin projelerine daha çok destek bulabilmek ve yeni öğrencilerin katılması ile ekibimizi büyütmek istiyoruz. söyleşi| yörük kurtaran STK’LARIN KURUMSAL KAPASİTELERİNİ GELİŞTİRİYOR BİLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi Koordinatörü Yörük Kurtaran STK’ların kurumsal kapasitelerini geliştirmek için yola çıkan BİLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi, sivil toplum kuruluşlarına ofis alanı ve eğitim olanakları sağlıyor ve danışmanlık hizmeti veriyor. Röportaj: Aynur Tekin V I TA E 64 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Fotoğraf: Emre Topdemir yörük kurtaran| söyleşi B İLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi Koordinatörü Yörük Kurtaran sorularımızı yanıtladı. Kurtaran, Merkez’in Türkiye’nin ciddi bir taban demokrasisiyle gelişeceği fikrine katkı sağlamaya çalıştığını ifade etti. Merkez, STK’lara verilen kurumsal kapasite desteklerinin yanı sıra, tüzel kişiliği olan/olmayan örgütlenmeler için açık atölyeler düzenliyor ve bilgi paylaşımında bulunuyor. BİLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi hangi amaçlar doğrultusunda kuruldu? İstanbul’da daha çok belirli bir konuda uzmanlığı olan, ancak bu uzmanlığın gerektirdiği kurumsal kapasite konusunda gelişmeye ihtiyacı olan sivil toplum kuruluşları ve/ya da yurttaş inisiyatifleri için kuruldu. Biz böylece Türkiye’nin ciddi bir taban demokrasisiyle gelişeceği fikrine katkı yapmaya çalışıyoruz. Şu sıralar sürdürdüğünüz güncel çalışmalarınızı okurlarımızla paylaşabilir misiniz? Halen 3 ana programımız devam ediyor. Bunlardan birincisi, her 6 ayda bir açık bir çağrı sonucu belirlediğimiz 10 STK/sivil girişime yönelik sağladığımız ofis alanı, mentorluk, danışmanlık, eğitim olanakları. STK’ların ofis çalışmaları için mekân sağlıyor Buna ek, bu 10 dışında İstanbul’dan kuruluşlar isterlerse toplantılar için, ofis çalışmaları için Bilgi Sosyal Kuluçka Merkezi’ni kullanabiliyorlar. Ayrıca düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz atölye ve eğitimlerden yararlanabiliyorlar. Son olarak İstanbul’daki tüzel kişiliği olan/olmayan örgütlenmeler için açık atölyeler düzenliyoruz. Sağlanan bazı eğitim ve atöleyelerden şu örnekleri verebilirim. Dernekler için muhasebe, STK’lar için Hibe Olanakları, STK Yönetimi, Proje Yönetimi, STK’lar için Video Aktivizmi, gençlik projeleri için Erasmus +, kolay internet sitesi tasarımı araçları: Wordpress, proje bütçesi oluşturma ve sivil toplum için finansman imkânları. Sivil toplumun gelişimine katkı sunan önemli destekler sağlıyorsunuz. STK’lar toplantı ve proje yürütme organizasyonlarında fiziki imkânlarınızdan yararlanabiliyor. Bununla ilgili ne tür dönüşler alıyorsunuz? Mekan İstanbul’da STK’lar için temel dertlerden biri. Çünkü mekan demek finansal bir yük demek. STK’ların temel dertlerinden biri zaten maddi kaynak meselesi. Bu yüzden hem ofis olarak kullanılması, hem de onların kendi toplantıları için kullanabilecekleri bir mekanın olmasıyla ilişkili çok olumlu geri dönüşler aldık bugüne kadar. Buna ek, ayni mekanı kullananların birbirlerinden öğrenmelerine yönelik de katkı yapmanın bir değeri var. Biz alışmışız; sadece kendimizin o işi yaptığını düşünüyoruz. Oysa kafamızı kumdan çıkarırsak göreceğiz ki, o kadar çok benzer dertleri olan kişiler ve kuruluşlar var ki… Ve belki daha önemlisi dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok, birbirimizden öğrenebiliriz. İşte ortak mekan bu gibi çözümler sunuyor. Sürekli ilerleyen ve dayanışan kolektif bir yapınız var. Merkez olarak geliştirmek ya da değiştirmek istediğiniz şeyler var mı? Bizim bir gündemimiz ve kurulma amacımız var: Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve girişimlerinin kurumsal kapasitelerini geliştirmek. Çalışmalarımızı buna odakladık çünkü gerçek, tabandan bir demokrasinin gelişmesi ancak böyle olacak. Bu çerçevede değiştirmek istediğimiz, aslında bu ülkenin mevcut durumunu daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir ortama dönüşmesi. Düzenlediğiniz atölyelere nasıl karar veriyorsunuz? Bu atölyeleri STK’ların ihtiyaçlarına göre mi organize ediyorsunuz? Evet. Her dönem başında kuruluşların ihtiyaçlarını anlamaya yönelik bir toplantı ve bunu takip eden – her kuruluşla yüzyüze yapılan – görüşmeler yapıyoruz. Bu süreç sonucunda hem tüm kuruluşların ortak ihtiyaçlarını, hem de kendilerine has ihtiyaçları ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra atölyelerle ortak ihtiyaçları eşleştirerek ilerlemeye çalışıyoruz.. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 65 V I T A E söyleşi| yörük kurtaran Sizce toplum olarak STK’lara yeterli ve düzenli bir katılım sağlayabiliyor muyuz? Bunun geliştirilmesi için neler yapılabilir? Türkiye’de bir STK ile ilişkili vatandaş sayısı toplam nüfusun %10’u civarı. Aynı oran bağışçılar için de geçerli. Böyle bakınca sorun daha çok kültürelmiş gibi gözüküyor. Ancak örgütlenme özgürlüğü, bağış toplamakla ilgili yasal süreçler de STK’ların lehine değil. Çok basit bir örnek vereyim. Bugün Türkiye’deki STK’ların %95’inden fazlası (yani kabaca 5.000 vakıf ve 105.000’i aşkın dernekten bahsediyoruz) kamuya açık yerlerde bir bağış kampanyası yapmak için devletin ilgili kuruluşundan izin almak zorunda. Düşünsenize, zaten bağışlarla yaşayan kuruluşlar, bu bağışları toplamak için bir de izin alıyorlar. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. V I TA E 66 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Burada yapılması gereken örgütlenmenin, bağış yapmanın önünü açacak, kolaylaştıracak yasal düzenlemeleri yapmak. Bu olduğu ölçüde ben istikrarlı biçimde sivil toplumla vatandaşların farklı bir ilişki kuracağını düşünüyorum; ki bu da Türkiye gibi bir ülkenin demokrasisinin gelişmesi için çok önemli. Her geçen gün biraz daha kutuplaşan Türkiye toplumu için sivil toplum eliyle kurulan diyaloglar çok değerli diye düşünüyorum. Sizin bu konudaki fikirlerinizi ve ön görünüzü öğrenebilir miyiz? Sivil toplumda iş yürüyor. Bakın şöyle bir örnek vereyim. Suriye krizi patlak verdiğinden beri Türkiye’de sivil toplum düzeyinde faaliyet gösteren kuruluşlar, farklı değerlerle bu çalışmaları yapsalar bile, bir işbirliği sürecindeler. Çünkü ihtiyaç ortada. Siz ne kadar o kampların bir parçası gibi davransanız da hayatın kendisi sizi işbirliğine zorluyor. Bunun gibi alanlar aslında Türkiye’de de mevcut. Önemli olan devletin çoklukla eşit mesafede durmayan konumunu sıfırlayan hayat gerçekleri üstünden işbirliği yapmak. Bu olduğu ölçüde, yani devletin o kutuplaşmada eşitliği bozan müdahelelerini etkisizleştirdiğimiz ölçüde sivil toplumun farklı kesimlerinin işbirliği yapmasının önünde engel yok. Çünkü birbirlerine muhtaçlar. Öbür türlü devlet bazen o bir kesimin “muhtaç olma” durumunu bozuyor, kendisi destekler vererek. söyleşi| prof. dr. aylin seçkin georges BİLGİ’nin sanat piyasası duayeni kendi markasını kuruyor BİLGİ Ekonomi’de öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Aylin Seçkin Georges, Luxury Consulting International adıyla kendi firmasını kuruyor. Luxury Consulting International, lüks yatırımlar üzerine uluslararası danışmanlık hizmetleri verecek. Türkiye sanat piyasası duayenlerinden Aylin Seçkin Georges ile sanat piyasasını konuştuk. Sorularımızı yanıtlayan Seçkin, son 2 yıldır piyasada likidite açısından bir sıkışma ve satış hacminde bir daralma olduğunu söyledi. Sanat piyasası kavramının Türkiye’deki öncülerindensiniz. Sizce bu alan Türkiye’de nasıl bir gelişim gösteriyor? 2006’dan beri Türk sanat piyasası analizleri yapıyorum. Piyasa, 2001’deki finans ve banka krizinin ardından bazı banka yöneticilerinin koleksiyonlarının TMSF’ye (Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu) devredilmesiyle bir ivme kazandı. Devredilen ve müzayedede satışa V I TA E 68 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 çıkarılan en önemli eser Osman Hamdi’nin Kaplumbağa Terbiyecisi eseri oldu. Eser 2004 yılı Kasım ayında Antik AŞ. Müzayedesinde İstanbul Modern ve Pera Müzesi arasındaki çekişme sonucunda çok yüksek bir fiyatla 5 milyon liraya satıldı. Bu alım ve aynı zamanda İstanbul Modern ve Pera Müzesi gibi bazı müzelerin kurulmasıyla sanat piyasası ve müzayede fiyatları ciddi bir ivme kazandı. Bu, daha sonraki yıllardaki toplam müzayede satış rakamlarında da görülüyor. 2009’da Sotheby’s Londra’da ilk kez Çağdaş Türk Sanatı için bir müzayede düzenledi. Bunu her sene aynı dönemde 2012’ye kadar yaptı. Ancak 2013’ten itibaren bu müzayedeleri görmüyoruz. Son 2 yıldır piyasa likidite açısından bir sıkışma ve satış haciminde bir daralma yaşıyor. Ekonomik belirsizliklerin 2013’ten sonra artması bunun en önemli sebeplerinden biri aslında. Sanat eserlerine hangi ölçülere göre değer biçiliyor? Bu güzel ama cevabı zor bir soru. Çağdaş sanatta, yani günümüzde üreten sanatçıların eserlerine, objektif kriterlere göre fiyat konulduğunu söylemek her ne kadar zor olsa da, sanatçının ismi, eserin büyüklüğü, tekniği, stili hatta renkleri bile bunda rol oynayabiliyor. Ancak Old Masters denilen, şimdi hayatta olmayan eski stil resim ve prof. dr. aylin seçkin georges | söyleşi ressamlara ait eserlerin fiyatları daha tahmin edilebilir ve kalitatif bir takım kriterlere dayanıyor. Bir İbrahim Çallı ya da bir Osman Hamdi eserinin piyasada kaç adet olduğu aşağı yukarı tahmin edilebilir. Dönemleri, her dönemde yapılan eserleri belli ve adetleri sınırlıdır. Bu biraz da talep meselesidir. Bir dönem bazı sanatçılar bir andan daha öne çıkar, daha çok arzulanır. Zaten sanat eseri bir arzu objesidir. Özel bir fayda sağlamaz (ekonomik anlamda). Ancak bu piyasada çok farklı olaylar da fiyatlara etki edebilir. Mesela 2001’de ikiz kulelerin saldırılarından sonra İslam sanatına ait eserlerin fiyatlarında (talebe dayalı) büyük düşüşler gözlemlenmişti. Son politik olaylar, Suriye krizi ve diğer meseleler “Türk” sanatçı markasına biraz yük getirdi diyebilirim. Bu konu çok derin ve yeterince cevap verebildim mi emin değilim. Sanat eserlerinin enflasyon karşısında değer kaybetmemesi için neler yapılabilir? Sanat eserleri aslında enflasyona karşı pek değer kaybetmez. Enflasyona karşı varlıklar satın almak doğru bir yoldur. Sanat eseri almak ise iki kez doğrudur. Çünkü sanat eserlerinin fiyatlarının diğer yatırım araçlarıyla olan istatistikî ilişkisi hep ters yöndedir. Uzun vadede sanat eserlerinin bir portföyün % 5-10 arasında yer kaplamasının portföy riskini azaltacağına dair bulgular elde ettim. Bunlar IDEAS sayfasında bulunan yayınlarımda mevcuttur. Türkiye sanat piyasasının şu andaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İlk soruda da değindiğim gibi şimdi sanat piyasası bir yavaşlama içinde. 2012 seviyesine göre müzayede ciroları yarı yarıya düşmüş yaklaşık 40 milyon dolar civarında. 2015 yılı Kasım ayında Christie’s müzayede evinde dünyanın satılan en pahalı ikinci tablosu olan Modigliani’nin eserinin 170 milyon dolara satıldığını biliyoruz. Bu da bizim piyasamızın ne kadar küçük, lokal ve sığ olduğunu gösteriyor. Ayrıca borsamız BIST gibi de uluslararası yatırımcıya pek cazip gelmeyen bir piyasa. Bunun bana göre en önemli sebebi fikir ve sanat ürünlerinde “Türk” markasının zayıf bir marka olması. Bu konu ayrıca tartışmaya açık elbette. Provokatif olmayı severim. Borsa ve inşaat sektöründen yeni bir koleksiyoner grup... Türkiye sanat piyasasını Avrupa ile karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Avrupa sanat piyasası deyince akla Londra geliyor. İstanbul ile Londra’yı kıyaslamak son derece yanlış olur. Londra, New York piyasaları global, büyük ölçekli alıcı ve satıcıların koleksiyoneri olarak devleti görüyoruz. Tüm bakanlık binaları ve resmi daireler yurt gezilerine çıkan ressamların eserleriyle donatılıyor. Sanatın alıcı devlet daha sonra yerini sanayici koleksiyonerlere bırakıyor. Son yıllarda ise borsa ve inşaat sektöründe öne çıkan daha genç ve çağdaş sanata meraklı yeni bir koleksiyoner grubu görüyoruz Türkiye’de. “Yumurtaları tek sepete koymayın” Önceki söyleşilerinizde “sanat yatırımları çeşitlendirilmeli” ifadesini kullanmışsınız. Bu çeşitlendirme neden gerekli ve yatırımcıya ne sağlıyor? Sanat yatırımları çeşitlendirilmeli derken tek bir ressamın eserlerini almak yerine, aynı dönemin farklı ressamlarını ya da farklı dönemlerin aynı konseptli eserlerini toplamak ya da hem çağdaş sanattan eserlere hem de klasik sanattan eserlere yatırım amaçlı sanat koleksiyonlarında yer vermek tıpkı farklı şirketlerin hisse senetlerinden oluşan bir portföy kurmakla aynı şey aslında. Biz hep yumurtaları tek sepete koymayın önerisinde bulunuruz ekonomist olarak. Bu görüşün sanat yatırımı için de geçerli olduğunu söylemek istedim. olduğu, geçmişi 1700’lü yıllara kadar giden piyasalar. Avrupa’da resim sanatı rönesansla 1450’lerden itibaren doruklara ulaşıyor. Bizde ise ilk modern ressamlar 1780’lerde gemi maketleri çizen askeri okul ressamları. Örneğin Şeker Ahmet Paşa ilk askeri okul ressamı. Bir grup askeri ressam Paris’e yollanıyor ancak onlar sivil resim yapmak istiyor ve böylece bizde de bir “Old Masters” serisi böylece oluşuyor. Ancak modern anlamda Avrupa ile kıyaslanabilecek koleksiyoner, galeri ve müzayede evlerinin ortaya çıkması nerden baksak 1970’lerden geriye gitmiyor. Ondan öncesinde en önemli resim Eklemek istedikleriniz varsa lütfen belirtiniz. Bu konuyla ilgilenen mezun arkadaşları 22 Mart’ta Bilgi-Eğitim’de başlayacak bir aylık (Salı ve Cumartesi 5 saat) Sertifika Programına, halen öğrenci olan arkadaşları da 2016 Güz döneminde açılacak EC 317 Economics of Arts and Culture dersime beklerim. Son olarak da bir haber vermek isterim. ARTSA© SEÇKİN & ATUKEREN Türk Sanat Piyasası Endeksi markamızı tescil ettirdik. Bundan sonra bu endeks düzenli aralıklarla yayınlanacak ve bilgiler üyelik çerçevesinde paylaşılacak. Ayrıca “Luxury Consulting International” adında da Dubai merkezli bir firma kuruyorum. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 69 V I T A E söyleşi| figen gönülcan marangoz BİLGİ’NİN DİNAMİK İÇERİĞİ: tvsantral TV Prodüksiyon Takım Yöneticisi Figen Gönülcan Marangoz Yayın hayatına 2012 yılında başlayan tvsantral, emin adımlarla yoluna devam ediyor. 2014 Haziran’dan itibaren yayınları Youtube kanalı üzerinden yapan tvsantral, hazırlanan programların kısa ve dinamik olmasına özen gösteriyor. Röportaj: Aynur Tekin Fotoğraf: Emre Topdemir V I TA E 70 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 figen gönülcan marangoz| söyleşi B İLGİ İletişim Fakültesi TV Prodüksiyon Takım Yöneticisi Figen Gönülcan Marangoz ile tvsantral’in dününü ve bugününü konuştuk. Kısa zamanda önemli bir mesafe kat eden tvsantral, öğrencileri yeni format üretmeleri için teşvik etmeye devam ediyor. İletişim Fakültesi’nin yeni stüdyosu Red Studio’nun yakında kullanıma açılacağını söyleyen Marangoz, “Bu stüdyoda çok özel bir çalışma planlanıyor. Fakültenin sürprizini bozmamak için detay veremeyeceğim, ancak santralistanbul Kampüsü’ne yolu düşen mezunlarımızın E1 binasında eski fotoğraf stüdyosuna uğramalarını tavsiye ederim” dedi. tvsantral yayın hayatına ne zaman başladı? tvsantral düşünce olarak 2012 yılında dekanımız Halil Nalçaoğlu tarafından hayat buldu. Bu düşünce doğrultusunda öncelikle Nisan 2012’de, üç kampüste bulunan kapalı devre ekranlarda yayınlanmak üzere üniversite için haberlerden ve İstanbul’da gerçekleşen kültür ve sanat etkinliklerinden derlediğimiz yaklaşık 10 dakikalık bir yayın hazırlamaya başladık. Haftalık olarak güncellediğimiz bu yayını birlikte çalıştığımız öğrencilerimizle hazırlıyorduk. Hem gönüllü öğrencilerimiz hem de çalışan öğrenci programı kapsamında çalışan öğrencilerimiz vardı. Fotoğraf ve bilgi içerikli yayınımıza kısa bir süre sonra “Haftanın Röportajı” adını verdiğimiz ilk videoyu ekledik. Bu program aslında bizim için çok önemli idi; çünkü her hafta özellikle öğrencilerimizin üniversitemiz ile ilgili isteklerini ifade edebildikleri, üniversite tarafından da konunun muhataplarının fikirlerini aldığımız bir program hazırlıyorduk. Bu program bir anlamda yönetim ile öğrenciler arasında önemli bir iletişim kanalı oldu. Daha sonra bir moda programı, yeme içme mekanlarının tanıtıldığı bir program derken hem birlikte çalıştığımız gönüllü öğrenci sayısı, hem de üretilen içeriklerin sayı ve kalitesi artmaya başladı. Ve tabii bizi dikkatle izleyen sayısı da arttı. Kapalı devre yayınların sessiz olması öğrencilerin ürettiği içeriklerin izleyiciyle tam buluşamamasına neden oluyordu. İçerik çeşitleri arttıkça öğrencilerden gelen talep doğrultusunda tvsantral YouTube üzerinden yayına geçti. Bu noktada kapalı devre yayını da BİLGİ İletişim mezunu Yusuf Kasuto ve Aren Arda Kaya’nın kurdukları HUB şirketine devrettik. HUB, Fakültenin ilk kuluçka projesi olarak TV Prodüksiyon Birimi ile işbirliği halinde öğrencilerimizle birlikte 2 yıla yakın kapalı devre yayınları yürüttü ve tvsantral info ismiyle içerik oluşturdu. Şimdi kapalı devreyi yani tvsantral info’yu yine öğrencilerimiz yönetiyor. Yayınların içeriğini nasıl belirliyorsunuz? Hazırladığımız programları 2014 yılının Haziran ayından itibaren Youtube kanalımız üzerinden yayınlıyoruz. İnternet üzerinden yayın yaptığımız için internet izleyicisinin beklentilerini karşılayabilecek yayınlar olmasına özen gösteriyoruz. En önemli kriter hazırlanan programların dinamik ve süresinin kısa olması. Her dönem içerik konusunda çalışan bir öğrenci ekibimiz oluyor. Bu ekip düzenli olarak bir araya gelip yeni formatlar üzerinde çalışıyor. Daha sonra ortaya çıkan bu formatları birlikte değerlendirip hayata geçiriyoruz. tvsantral’in nasıl bir ekibi var? Bütün BİLGİ’liler burada yer alabiliyor mu? tvsantral, tam anlamıyla bir öğrenci televizyonu. Yapım sürecinin her aşamasında öğrencilerimiz var. Bir program fikrinin ortaya çıkmasından, YouTube kanalımızda izleyicilerimizle buluşması arasında geçen tüm süreç öğrencilerimiz tarafından yönetiliyor. İçerik ekibi, kameramanlar, ses ve ışık ekibi, yönetmenlerimiz, sosyal medya yöneticilerimiz hep öğrenciler. Kendi içimizde bir düzen kurduk. Harcanan zaman ve özverili çalışma doğal olarak takdir görüyor. Takdir görmenin ötesinde öğrenciler tvsantral’de çalıştıkları süre karşılığında ders kredisi kazanıp not alıyorlar. tvsantral’de ve Fakültenin diğer mecralarında çalışan gönüllü öğrenci sayısının artmasından sonra, bu mecraların sürekliliğini de sağlayabilmek için Dekanımız Halil Nalçaoğlu, Dekanlığa bağlı bir ders açtı. IIW (Independent Interdisciplinary Work) dersini BİLGİ öğrencileri öğrenim hayatları boyunca iki kez alabiliyorlar. Bu derste, aslında ders diyorum ama sınıfı ve hocası yok, fakülte/üniversite içi staj yapıyor öğrenciler. Çalıştıkları süre karşılığında da ders kredisi alıyorlar. Bu sebeple ekipteki öğrenci sayımız hayli kalabalık. Ve bu kalabalık içinde kendi kendine işleyen bir düzen var. Üniversitemizin tüm öğrencilerini kısa bir mülakat sonrasında aramıza alıyoruz. Hazırlık Okulu’nda okuyan bir öğrencimiz Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 71 V I T A E söyleşi| figen gönülcan marangoz fakültemize geldiğinde artık yönetmen olmuş olabiliyor. Bu dönem yapımcılarımızdan biri İşletme Fakültesi öğrencisiydi. Birlikte çok keyifli çalıştık. Okulunun ilk günü aramıza katılan öğrencilerimiz oluyor. Üniversite hayatına adapte olmak çok daha kolay oluyor tahmin edersiniz ki. tvsantral ekibine katılmak kolay olsa da bu büyük grubun içinde yer almak emek istiyor. tvsantral BİLGİ İletişim Fakültesi öğrencileri için eşsiz bir uygulama fırsatı diye düşünüyorum. İletişim Fakültesi bu oluşumundan nasıl yararlanıyor? Uygulama dersleri konusunda bir işbirliği var mı? İletişim Fakültesi bu oluşumun sebebi olduğu için öğrenciler Fakülteye geldikleri ilk günden itibaren tvsantral olarak onlara kendimizi anlatıyor ve aramıza davet ediyoruz. Böylelikle uygulamalı dersleri başlar başlamaz ders projelerine ek olarak tvsantral programlarının hazırlanmasında da çeşitli görevler alıyorlar. Öncelikle farklı görevlerde bulunarak prodüksiyon aşamalarının tümünü denemeleri, aynı zamanda kendi ilgi alanlarını keşfetmeleri yönünde teşvik ediyoruz öğrencilerimizi. Kazandıkları teknik bilgi ve tecrübe, birlikte çalışma disiplini ve özgüven, uygulamalı derslerimizin de performansını etkiliyor diye düşünüyorum. TV Prodüksiyon Birimi olarak Fakültenin stüdyolarından, canlı yayın aracından ve tüm çekim ekipmanından sorumlu olduğumuz için öğrenciler tvsantral içinde görev almasalar bile bizimle temas halinde oluyorlar. Öğrenciler online rezervasyonla derslerdeki projeleri için ekipman ve stüdyoyu kullanıyorlar. Bu aşamalarda projelerine uygun ekipman seçimi ve çekim süreçlerinde de bizden destek alıyorlar. TV Prodüksiyon Birimi Takım Yöneticisi olarak görev yapıyorsunuz. Başarılarını arttırmak için öğrencilerinizle nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? Öğrencilerimizi üretimin her aşamasında olabildiğince özgür bırakmaya çalışıyorum. Bilgiyi aktarmak, empoze etmek yerine birlikte düşünerek, tartışarak bilgiye ve daha iyiye ulaşmalarını sağlamaya çalışıyorum. V I TA E 72 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 Daha çok “gözlemci” olarak var olmaya gayret ediyorum. Tavsiyelerde bulunup geri çekiliyorum. Sonra da her birinin karşımda kendilerini aşmalarını izliyorum. Yeni nesil öğrenme yönteminin bu olması gerekiyor. Başaracaklarına olan inancınızı görünce gençler tüm potansiyellerini ortaya koyuyorlar. Bunu görmekten çok mutlu oluyorum. Bazen sektörde karşılık bulması zor formatlarla geliyorlar. Bu formatla ilgili şüphelerimden bahsedip yine de denemelerini istiyorum. Deneyip başarısız oluyorlar. Bu deneme süreci bazen yorucu oluyor ama eğitimin çok önemli bir parçası. tvsantral gelecek dönemde neleri hedefliyor? Her yıl, her dönem aramıza yeni öğrencilerin katılmasını sağlamak en büyük hedefimiz. Öğrencileri yeni format üretmeleri için teşvik etmeye devam edeceğiz. YouTube kanalımızdaki izleyici ve takipçi sayımızın artması, daha çok izleyiciye ulaşmak çok önemli bir hedef. Bu hedefe ulaşmak için çok çalışıyoruz. Yakında İletişim Fakültesi’nin yeni stüdyosu Red Studio kullanıma açılacak. Bu stüdyoda çok özel bir çalışma planlanıyor. Fakültenin sürprizini bozmamak için detay veremeyeceğim, ancak santralistanbul Kampüsü’ne yolu düşen mezunlarımızın E1 binasında eski fotoğraf stüdyosuna uğramalarını tavsiye ederim. Hem mimari açıdan, hem de teknolojik olarak çok özel bir stüdyoyla karşılaşacaklar. Figen Gönülcan Marangoz: İzmir 9 Eylül Üniversitesi Amerikan Kültür Edebiyatı Bölümü’nde lisans eğitiminin ardından New York’ta televizyonculuk üzerine yüksek lisans yaptı. Yaklaşık 3 yıl Discovery Channel, Miramax gibi şirketler için video editörlüğü yaptıktan sonra 2002 yılında Türkiye’ye döndü. O yıldan beri de İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde çalışıyor. TV Yapımı, Kurgu dersleri verdi. 2011 yılından beri de TV Prodüksiyon Birimi Takım Yöneticisi olarak çalışıyor. havada konfor| highlife 74 havada konfor 76 seyahat 80 moda 82 vizyondakiler 83 kitap 84 sergi 88 ajanda 92 gurme Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 73 V I T A E highlife| highlife| havada havada konfor konfor Bulutların üzerindeki konfor +¸O]²^²RHIOMOSRJSV£XEW LIVKI£IRK²RFMVE^HELE ]²OWIPM]SVÓ^IPXEWEVPERQ˚ WYMXPIVWTEZIEP˚ZIVM˚RSOXEW KMFMOEZVEQPEVPEY£Y˚OI]JM ^MVZI]ET]SV /SRJSVEPERRHEGMHHMFMVVIOEFIXI KMVIRLEZE]SPY˚MVOIXPIVM]SPGYPEV M£MR£SOJEVOPWI£IRIOPIVWYRY]SV /SRJSVYRIRlLEZEPzLEPMRMWM^MRM£MR HIVPIHMO Hazırlayan: Aynur Tekin V I TA E 74 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 Air France 9 yolcu kontenjanı bulunan first class bölümüyle yolculara özel bakım odası ve bar bulunduruyor. havada konfor| highlife Luftansa Havayolları First class bölümünde yer alan özel kabiniyle, dünyanın en sessiz kabinlerinden. Her koltukta yolcuya özel bir gardırop bulunuyor. Oldukça geniş lavobo alanıyla da dikkat çekiyor. Singapur Havayolları Özel suitler içindeki koltuklar çift kişilik yatağa ve iki kişilik yemek masasına dönüşebiliyor. Emirates Havayolları Yolcular tuvaleti banyoya dönüştürebiliyor ve duş alabiliyor. Ayrıca uçaklarda iki adet spa ve İki adet bar bulunuyor. Kore Havayolları Havada alışveriş keyfi yaşamak isteyenler için Duty Free’yi uçağın içine taşıyor. Uçağın arka kısmında bulunan mağazadan, parfüm, kravat gibi ürünler alınabiliyor. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 75 V I T A E highlife| seyahat Somewhere rainbow over the Seyahat ederken yeni renkler keşfetmek isteyenlerden misiniz? O zaman bir gökkuşağının içinde gibi hissedeceğiz rengârenk rotamıza buyurun: Hazırlayan: Aynur Tekin Kendi renginizi Amterdam’da keşfedin Dünyanın en çok ziyaret edilen 5. kenti olan Amsterdam, 17. Yüzyıla uzanan tarihi dokusu ve rengârenk sokaklarıyla seyahat rotalarının vazgeçilmezlerinden. Sayısı 1 milyonu bulan bisikletlerden mutlaka siz de edinin ve rengârenk evlerle kaplı Amsterdam Nehri’nin etrafında keyifli anlar yaşayın. Prinsengracht, Herengracht, Keizersgracht ve Singel kanallarını görmeden sakın gelmeyin. Gitmeden önce; içinde güçlü bir Amsterdam epizodu barından Euro Trip’i mutlaka izleyin! am Amsterd İtalyan Rivierası’nın eşsiz beşlisi: Cinque Terre Cinque Terre V I TA E 76 A R A L I K - O C A K 2 0 1 5 5 ayrı kasabadan oluşan Cinque Terre, daracık patikaları, kayaların üzerine kurulmuş rengârenk evleri ve pembe begonvilleri ile İtalyan Rivearası’nın vazgeçilmezlerinden. Üzüm bağlarıyla ve yeşil panjurlu evlerle bezeli yolları yürürken Monteresso’da bir yemek molası verin ve yolunuzu La Cambusa’ya düşürün. Açık havada Ligurya mutfağından lezzetlerle taşınırken, ev yapımı şaraplardan tatmayı ihmal etmeyin. seyahat| highlife Antilop Kanyonu: “Suyun taşların arasından aktığı yer” ABD’nin güneybatısında Arizona eyaletinin yakınındaki Navajo bölgesinde yer alan Antilop Kanyonu, bugün hala dünyanın en çok konuşulan lokasyonlarından. Erozyon sonucu oluşan kanyon, bölgenin yerel dili Navajo’da “Tse bighanilini” yani “suyun taşların arasından aktığı yer” olarak anılıyor. Arizona Fly Geyser: Tesadüfi bir doğa harikası Nevada Görünüşü bir tabloyu andıran Fly Geyser, ABD’nin Nevada eyaletindeki Kara Kaya Çölü’nde bulunuyor. Fly Geyser’in hikayesi komik denebilecek ayrıntılara sahip. 1900’lü yılların başında çölde su arayan işçilerin yanlış bir yeri delmesiyle oluşmaya ve 1960’larda kendiliğinden püskürmeye başlamış. Fly Geyser, pek çok turist için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Holi Bayramı’nda bir renk cümbüşü Hindistan’da bir Bollywood filminin başrol oyuncusu olmaya var mısınız? Cevabınız “evet” ise kalabalık nüfusu, kültürel çeşitliliği ve zengin mutfağıyla insanı şaşkına çeviren bu coğrafyaya ilkbaharda kutlanan Holi Bayramı’nda gidin ve yüzünü boyadığınız renklerle yeniden doğumu müjdeleyen bahara hoş geldin deyin. n Hindista A R A L IK- O C A K 2 0 15 77 V I T A E highlife| seyahat Viyana’nın özgür ruhu: Hundertwasser Yolunuz Viyana’ya düşerse sıra dışı bir mimari örneği olan Hundertwasser Evi ile mutlaka tanışın. Hiçbir yerinede düz öge kullanılmayan yapıyı, rengârenk dış yüzeyi sayesinde çok uzaktan fark etmek mümkün. Terasında 250 adet ağaç bulunuyor ve şehrin ortasına kurulmuş büyük bir bahçeyi andırıyor. Viyana Çin’in “Yedi Rengi” Çin’in Çanhey bölgesinde bulunan Çanhey Danşia Ulusal Jeoparkı’nda bulunan “Gökkuşağı Dağları” ziyaretçilerini bir masal diyarına çağırıyor. Yedi Renkli Dağlar adıyla da anılan bölge, milli park yetkilileri tarafından özenle korunuyor ve narin jeolojik yapının bozulmaması için önlem alınıyor. Çin V I TA E 78 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 dizi| highlife 6²^KÈV]MRI]EFERG dizilerden esecek Hepimizi ekran başına kilitleyen yabancı diziler, yeni sezonda da bizleri koltuktan kaldırmayacak gibi görünüyor. Yabancı dizi tutkumuz tam gaz devam ediyor. İster televizyondan olsun ister bilgisayardan; öyle görünüyor ki bu sezon da çılgınca dizi izleyeceğiz. Televizyon dünyasına yeni giren ve yayınlanmaya devam eden en can alıcı dizileri sizin için seçtik. Kayıp kıtaya yolculuk: Atlantis İlk sezonu 13 bölüm süren Atlantis, ikinci sezonuyla karşımızda. Babasının gemisinin battığı yeri görmek için, denize dalan Jason kendini bambaşka bir yerde bulur: Kayıp kıta Atlantis’te… Jason, bu esrarengiz kıtada tarihin derinliklerden gelen Pisagor ve Herkül ile tanışır. Yunan Mitolojisi üzerine kurulu fantastik drama olan yapım, pek çok mitolojik öyküyü ekrana taşımaya devam ediyor. Yeni sezonda da yılan saçlı medusaları, zıplayan boğaları ve devlerin yaptığı uçsuz bucaksız sarayları görüyoruz. The Muskteers Alexandre Dumas’nın efsanevi karakterleri Athos, Aramis, Porthos, D’Artagnan yeniden aramıza dönüyor ve kral ve ülke aşkına adaletin peşinden koşuyor. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” deyişiyle akıllara kazınan Üç Silahşörler, eskimeyen bir kahramanlık destanını ekrana taşıyor. The Last Ship Ünlü yapımcı ve yönetmen Michael Bay’ın imzasını taşıyan The Last Ship, 1988’te piyasaya çıkan aynı isimli William Brinkley romanının bir uyarlaması. The Last Ship, seyirciyi yok olmak üzere olan bir dünyaya götürüyor. Hızla yayılan ve dünyanın yüzde %80’ini yok eden bir hastalıkla karşı karşıyayız. İnsanlık böyle bir durumdayken bir savaş gemisinin içindeki askeri mürettebat, virüsü etkisiz hale getirmek için çalışmalar yapıyor. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 79 V I T A E highlife| moda Modanın ekolojik hali Ekolojik moda hareketi, estetikten ve tasarımdan ödün vermeden çevreyi koruyarak üreten tasarımcılarla yükseliyor. Küresel iklim değişikliğinin kendisini iyiden iyiye hissettirdiği şu günlerde hemen her alanda karşımıza çıkan bir kavram var: Sürdürülebilirlik. Konuşulmaya başlandığı ilk zamanlarda bir sosyal sorumluluk projesi olarak algılanan bu kavram, son yıllarda şekil değiştirerek bir zorunluluk haline geldi. Kısacası doğaya olan tahribatı en aza indirmek V I TA E 80 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 için tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmek zorundayız! Çevreye olan tahribatı engellemek ve karbon salınımlarını azaltmak için modacılar da harekete geçti ve dünya “ekolojik moda” hareketiyle tanıştı. ABD’den İsveç’e kadar dünyanın pek çok yerinde kabul gören ekolojik moda ilhamını kullanımış kıyafetlerden pet şişelere kadar uzanan çok çeşitli malzemelerden alıyor. Türkiye’de de dalga dalga yayılan akımın başlıca temsilcileri Erdem Moralıoğlu, Serap Pollard... Uluslararası defilelerde de görücüye çıkan ekolojik modanın takipçi kitlesi giderek artıyor. Tasarım, geri dönüşümle buluşuyor ve sınır moda| highlife Kolombiya’nın Cali şehrinde düzenlenen Bio Fashion defilesinden. Kolombiyalı tasarımcı Pedro Alvarez’in ‘Yaşamın Deniz Kıyısı’ (Coastel Land of Life) adlı koleksiyonuyla çevre kirliliğine dikkat çekiyor. Tarihi geçmiş prezervatifleri değerlendirmek için yapılan bir tasarım. Hızlı modanın öncülerinden H&M, globalde ve Türkiye’de çevreci tasarımlar yapıyor. Marka tasarımlarında; organik pamuk, tencel, geri dönüşümlü polyester gibi doğa dostu materyaller kullanıyor. Eco Fashion San Francisco kullanılmış kıyafetlere yeniden hayat veriyor. Vegan tasarımlara hayat veren Monkee Genes, hiçbir hayvana zarar vermiyor ve ürünlerinde PETA onaylı vegan logosu bulunduruyor. ABD’li tasarımcı Dave Rittinger’in çevre bilincini vurgulamak için sadece yaprak ve yapıştırıcı kullanarak tasarladığı “Sıfır Ayak İzi Gömleği.” Hazırlayan: Aynur Tekin Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 81 V I T A E highlife| sinema Vizyondakiler Batman v Superman: Vizyon tarihi: 25 Mart 2016 Tür:ÕÀ}Õ]ƂÃÞ Yönetmen:<>V-Þ`iÀ Oyuncular:\iƂvyiV]ƂÞ Ƃ`>Ã]>ÕÀiVià LÕÀi Mustang Vizyon tarihi:ÓÈĴÕL>Óä£È Tür: Dram Yönetmen: Deniz Gamze Ergüven İnsanlıktan Uzakta Dünya prömiyerini geçtiğimiz Mayıs ayında 68. Cannes Film Festivali’nde yapan, 21. Saraybosna Film Festivali’nde de En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu ve Seyirci ödüllerini kazanan Mustang; bir Karadeniz kasabasında büyükanne ve amcalarıyla yaşayan, büyüme çağındaki 5 yetim kız kardeşin özgürlük arayışlarını konu alıyor. Kasabanın oğlanlarıyla oynadıkları masum bir oyunun ardından hayatları cehenneme dönen Sonay, Selma, Ece, Nur ve Lale; maruz kaldıkları toplum baskısına karşı kendi yöntemleriyle direnmeye çalışırlar. Yönetmenliğini Deniz Gamze Ergüven yaptığı film, 88. Akademi Ödülleri’nde “Yabancı Dilde En İyi Film” adayı oldu. Vizyon tarihi:£äĴÕL>ÌÓä£È Tür: Dram Yönetmen: David Oelhoffen Oyuncular: Viggo Mortensen, Reda >ÌiL]ii>Ài Albert Camus’nun Misafir adlı kısa öyküsünden uyarlanan ve Venedik’te Altın Aslan için yarışan film, 1950’li yıllarda bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir’de geçmesine rağmen klasik western filmlerinden izler taşıyor. Daru (Viggo Mortensen) ufak bir köyde öğretmendir. Cezayir’de doğmuştur fakat aslen İspanyol olduğu için hem etnik Cezayirliler hem de Fransız koloniciler tarafından ‘yabancı’ etiketiyle hor görülmektedir. Daru’ya, bir muhalifi garnizona kadar götürmesi emri verilir. Bir dönem Fransız ordusuna da hizmet etmiş olan Daru, bu yolculukta kendi sadakatini sorgulamaya başlar. İki kaçağı Atlas Dağları’nda zorlu ve nefes kesici bir kaçış serüveni beklemektedir. Dedektif Galban Vizyon tarihi: 11 Mart 2016 Tür: Dram Yönetmen: Declan Dale Oyuncular: Keanu Reeves, Christopher McDonald, Mira Sorvino Partnerini yakın bir zaman önce kaybeden Dedektif Galban (Keanu Reeves), onun ölümündeki sır perdesini aralamaya çalışmaktadır. Ancak gerçeğe yaklaştıkça polis teşkilatındaki yolsuzluklara ve genç bir kadını ilgilendiren tehlikeli sırra da yaklaşacaktır. V I TA E 82 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 2013 yazının bol gişeli hiti Man of Steel’in devamı olacak yapımda bu sefer Superman ve Batman beraber yer alacaklar! Warner Bros. yapımcılığında ve yine Zack Snyder yönetmenliğinde hayata geçirilen projede senaryo yine David S. Goyer’ın kaleminden çıkacak. Henry Cavill’i tekrar Superman olarak izleyeceğimiz filmde kendisine Diane Lane, Laurence Fishburne ve Amy Adams eşlik edecek. Frank Miller’ın 1986 tarihli kitabından Batman ile Superman’ın karşı karşıya geliyor. Filmin senaryosunun da kısmen bu bölümden uyarlanacağı açıklanmıştı. Babalar Savaşıyor Vizyon tarihi: 04 Mart 2016 Tür: Komedi Yönetmen: ÀÀÃ]-i>Ƃ`iÀà Oyuncular:>À7> LiÀ}]7 iÀÀi>ÀhÃhhXVÕœÕ> `ØÞ>hiÞØÛiÞL>L>Ãh> XLØÞØX>L>Ã>Àvi`iØ>Þ LÀÀ>`ÞÞiÌVÃ`À°VÕ>Àh ÛÕÀ`Õ`ÕÞ>â]LiiŮX>ÃhL>L>>Àh 7> LiÀ}®`Ø«ØÛiÞL>L>Þh XVÕ>Àh}ÃXÀi>LiÌi kitap| highlife Kitaplığınızda yer açın Yeni çıkan kitaplardan sizin için seçtiklerimize göz atın. Kitabın Adı: Patronca Yazarın Adı: Demet Cengiz Yayın: Pusula Yayınları Sayfa Sayısı: 240 Kitabın Adı: Bir Varmış Ötesi Yokmuş Yazarı: Bihin Edige Sayfa Sayısı: 232 Pusula Yayınevi’nden çıkan ‘Patronca’ iş dünyası liderlerinden başarının sırları ve kulağa küpe önerileri bir araya getirdi. Başarı için şans gerekli mi? Şansa inanıyorlar mı? En büyük pişmanlıkları neler? Yeteneği nasıl tanırlar? Patronlar dalkavuklarla ilgili neler düşünür, onlarla nasıl mücadele ederler? İş ve özel hayat arasında nasıl denge kurarlar? Tüm bu sorulara Bülent Eczacıbaşı, Hüsnü Özyeğin, Leyla Alaton, Cem Boyner, Mustafa Taviloğlu, Lucien Arkas, Demet Sabancı Çetindoğan, Abdullah Kiğılı ve Ahmet Eren’in de aralarında bulunduğu 50 iş insanı yanıt verdi. Bugüne kadar çok ses getiren 7 kitaba imza atan yazar Bihin Edige, üzerinde uzun yıllar çalıştığı “Bir Varmış Ötesi Yokmuş” adlı yeni kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Kişisel gelişim konusunda seminerler veren ve birçok kitabı bulunan Bihin Edige’nin “Bir Varmış Ötesi Yokmuş” adlı yeni kitabı şu cümlelerle başlıyor: “Peki, ben kimim? Etken miyim, yoksa edilgen mi? Bir şeyler yapabilir, bir şeyleri değiştirebilir miyim? Yoksa kader rüzgârının sürüklediği yere giden çaresiz bir yaratık mıyım? İşte bütün mesele önce bu soruları kendinize sormanızla, sonra bildiklerinizi veya bildiğinizi zannettiklerinizi sorgulamanızla ve cevapları aramanızla başlıyor.” Kitabın Adı: Açık Radyo Konuşuyor: İlk Yirmi Yıl Yazarın Adı: Kollektif Yayın: Encore Sayfa Sayısı: 176 Açık Radyo’nun 20. yılı vesilesiyle girişilen “Açık Radyo Kitaplığı”nın üçüncüsü “Açık Radyo Konuşuyor: İlk Yirmi Yıl” 23 Aralık’ta çıkıyor. Encore Yayınları tarafından yayımlanan kitap, dinleyici ve programcıları ile sürekli devinen radyonun macerasını yıl yıl ortaya koyuyor. Bu kitapta, olağan insanların elbirliği ile yarattığı ‘müşterek’in olağanüstü ve biraz da masalsı hikâyesinin küçük bir dökümü var. Kitabın Adı: Dostlukla - Vincent van Gogh’dan Seçme Mektuplar Hazırlayanlar: Leo Jansen, Hans Luijten, Nienke Bakker Yayın: Yapı Kredi Yayınları Sayfa Sayısı: 904 Vincent van Gogh (1853-1890) geride dikkate değer birçok resmin ve çizimin yanı sıra, çok ilginç ve hacimli bir yazışma dizisi de bıraktı. Türkiye’de Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan son derece kolay izlenebilen “Dostlukla-Seçme Mektuplar”, toplam 820 mektubun 265’inden oluşan geniş bir seçmeyi içeriyor. Mektupların seçiminde Van Gogh’un yazgısını bulmak için giriştiği ve onu bir sanatçı olmaya yönelten sonu gelmez arayışa, kardeşi Theo’yla yakın bağına, babasıyla rahatsız edici ilişkisine, kabul görme yönündeki doğuştan arzusuna, müthiş sanat ve edebiyat tutkusuna ağırlık verilmiştir. Yazışmalar sadece Van Gogh’un karmaşık iç dünyasını kavramayı sağlayacak ayrıntılı ipuçları vermiyor; Paris’te kökleşmekte olan ve onun da içinde yaşadığı avangard sanat akımını da gözler önüne seriyor. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 83 V I T A E highlife| sergi Seramik sanatçısı Şenay Akkurt’un“Aç Kapıyı Sen Geldin” adlı ilk kişisel sergisi, D’art Galler’de,6-28 Şubat 2016tarihleri arasında sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Ziyaretçileri yaşamdaki kilitler, kapalı kapılar ve çözüm arayışındaki seçilmiş anahtarlar arasında süregelen bir yolculuğa çıkaracak sergide; tamamı elde şekillendirilmiş ve sadece birer adet üretilen eserler yer alıyor. Akkurt, çalışmalarıyla, günlük yaşam içinde sıradanlaştırdığımız sorulara ve çok yakınımızda hatta kendi içimizde olduğunu fark edemediğimiz yanıtlarına gönderme yapıyor. Aç Kapıyı Sen Geldin “Günlük Sesler: Sesi Gündelik Hayat Üzerinden Keşfetmek” sergisi ziyaretçileri kent yaşamına dair çeşitli seslerin yanı sıra gündelik hayatta dikkatten kaçan seslerle de buluşturuyor. Kurgusu ve tasarımı PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından üstlenilen sergide, ses tasarımcıları Mine Erkaya ve Ateş Erkoç’un ses yerleştirmeleriyle ziyaretçilere mekân, sokak ve kent gibi farklı ölçeklerde bir soundscape (ses alanı) deneyimi sunuluyor. Sergi 20 Mart 2016’ya kadar açık olacak. Günlük Sesler: Sesi Gündelik Hayat Üzerinden Keşfetmek Sade Kolektif’in The Marmara Pera ‘da düzenlediği üçüncü sergisi, 11 Şubat – 11 Mart 2016 tarihleri arasında Mehmet Güreli’nin yeni eserlerine ev sahipliği yapacak. Mehmet Güreli, ‘Film Noir’ adını verdiği yeni sergisinde Film Noir’ı karanlıkların içinde kalan ilişkilerin dışına çıkartmayı başarıyor ve sanat tarihine, İstanbul’un 1930’lu yıllarındaki görüntüsüne, sinema tarihine ismini yazdırmış filmlere göndermeler yapıyor. Mehmet Güreli/“Film Noir” Sergisi V I TA E 84 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6 highlife| sergi YOK OLMADAN: Doğa ve Sürdürülebilirlik Üzerine Bir Sergi İstanbul Modern, 2016 yılındaki ilk ana sergisi “YOK OLMADAN: Doğa ve Sürdürülebilirlik Üzerine Bir Sergi” ile doğa ve ekolojiyi konu alırken sürdürülebilirlik kavramına da değinen sanatçıları bir araya getiriyor. Eczacıbaşı Topluluğu ve Şekerbank sponsorluğunda, 13 Ocak-5 Haziran 2016 tarihleri arasında dünyanın farklı köşelerinden yirmi sanatçı ve sanat grubunu ağırlayan sergi, doğa algımıza dair farklı bakış açıları ve ekosistemle ilişkimize dair yeni farkındalıklar öneren çalışmalara yer veriyor. Genç sanatçı ve tasarımcıları desteklemek amacıyla kurulmuş olan ARMAGGAN Art & Design Gallery, bu yıl dördüncü kez düzenlediği SANAT 7/24 sergisini 20 Ocak – 29 Mart 2016 tarihleri arasında gerçekleştiriyor. “Sanat Her Zaman Her Yerde” başlığı altında açtığı sergiyle ARMAGGAN Art & Design Gallery, kavramsal özelliklerinin yanı sıra işlev yüklenen sanat eserlerine kapılarını açıyor. SANAT 7/24 Bora Başkan’ın “Yaban Makinsan - Savage Humanchine” adlı sergisi 24 Aralık 2015 - 13 Şubat 2016 tarihleri arasında Amerikan Hastanesi Operation Room Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşacak. Felsefi metinler ve görsel temsiller arasındaki bağlantılar üzerine çalışan sanatçının mekana özgü olarak tasarladığı 4. kişisel sergisi Pazar günleri hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arasında Amerikan Hastanesi “Operation Room”da sanatseverleri bekliyor. Yaban Makinsan - Savage Humanchine Sergisi Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar Galeri 5, 01 Şubat–03 Mayıs 2016 tarihleri arasında “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar” başlıklı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide Özge Enginöz, Arzu Kıraner, Romina Meriç, Işık Özçelik, Dinçer Özüarap, Burhan Üçkardeş ve Süha Zaimoğlu’nun işleri aracılığı ile yalnızlığın varoluşsal sorunsalı ve bu sorunsalın yarattığı ikilem inceleniyor. Sergide yer alan fotoğraf, desen, resim, kolaj, heykel ve neon gibi farklı tekniklerle üretilmiş eserler, yaşadığımız dünyaya dair tekinsiz bir aidiyet ve yabancılaşma hissi arasındaki gerilimi ortaya koyuyor. ‘Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar’ sergisinde işlenen yalnızlık teması, insan olma duygusunun en derinindeki gerçekliği olarak karşımıza çıkıyor. Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 85 V I T A E highlife| airwheel Alternatif ulaşım konsepti: AirWheel %MV;LIIPEPXIVREXMJW²V²˚ HIRI]MQMM£MR£XE] ]²OWIPXM]SV˙OZIEOPPH˚ XEWEVQ]PEHMOOEX£IOIR KIPIGIʯMRYPE˚QOSRWITXM AirWheel ile 60-65 km mesafe kat edebiliyor. Yeşil ve çevre dostu akıllı tasarımıyla ulaşım konsepti model, fiyat ve satışa sunuluyor. Az masrafla, V I TA E 86 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 olmasının yanı sıra, şık ve da dikkat çeken, geleceğin olarak görülen AirWheel, farklı teker seçenekleriyle n11.com’da özgürce seyahat imkânı Alışverişe, akşam yemeğine ya da küçük bir şehir turuna giderken trafik problemini ortadan kaldıran yeni ulaşım aracı AirWheel, gece gezmeyi sevenler için LED ışık seçeneği de sunuyor. Tam şarjla, sürücünün ağırlığına, yol durumuna ve sıcaklığa bağlı olarak 60 ila 65 km arasında bir mesafe kat edebilen AirWheel, saatte 12 ile 19 km arasında hız yapıyor. Son teknoloji portatif ürünle siz sürüş deneyimi ve dikkatli bakışların keyfini çıkarırken, seçkin detaylar ve düşünülmüş tasarım ile AirWheel ise az masrafla özgürce seyahat etmeniz için çalışıyor. highlife| airwheel V I TA E 86 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 highlife | ajanda ŞUBAT 10 Şubat Çarşamba Oi Va Voi Yer: Babylon Bomonti Saat: 21:30 Fiyat: 67-70 TL 1 Şubat Pazartesi Borusan Quartet Yer: Kadıköy Süreyya Operası Saat: 20:00 Fiyat: 15-30-40 TL 5 Şubat Cumartesi Kremerata Baltica, Martha Argerich Yer: İş Sanat Kültür Merkezi Saat: 20:30 Fiyat: 78-88-128-184 TL 6 Şubat Cumartesi Danny Lerman Band Yer: Nardis Saat: 22:30 Fiyat: 45 TL 14 Şubat Pazar Soul Stuff Yer: Beyoğlu Hayal Kahvesi Saat: 23:59 Fiyat: 39 TL 12 Şubat Cuma Kapıların Dışında Yer: Ortaköy Afife Jale Sahnesi Saat: 20:30 Fiyat: 24-34 TL 13 Şubat Cumartesi Mehmet Erdem Yer: Jolly Joker Saat: 22:00 Fiyat: 68-181 TL V I TA E 88 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 17 Şubat Çarşamba Rubber Walrus + The Young Shaven Yer: Peyote Saat: 22:00 Fiyat: 10-15-20 TL 21 Şubat Pazar National Theatre Live ile John Yer: Salon Saat: 15:00 Fiyat: 40 TL 26 Şubat Cumartesi Ormanlardan Hemen Önceki Gece Yer: Zorlu PSM Saat: 20:30 Fiyat: 30-55 TL 27 Şubat Pazar Athena Yer: Garajistanbul Saat: 23:00 Fiyat: 45-100 TL 20 Şubat Cumartesi Can Bonomo Yer: Bronx Pi Sahne Saat: 23:00 Fiyat: 40 TL ajanda| highlife MART 6 Mart Pazar Los Reyes Del Tango Yer: TIM Show Center Saat: 20:30 Fiyat: 40-60-80-100 TL 2 Mart Çarşamba Electro Deluxe Yer: Babylon Bomonti Saat: 20:30 Fiyat: 56 TL 3 Mart Perşembe Hozier Yer: Volkswagen Arena Saat: 19:00 Fiyat: 67-80-95 TL 10 Mart Perşembe Ben Orhan Veli Yer: Caddebostan Kültür Merkezi Saat: 20:30 Fiyat: 45 TL 11 Mart Cuma Mark Eliyahu Yer: Salon İKSV Saat: 21:30 Fiyat: 39-56-73 TL 5 Mart Cumartesi En Kısa Gecenin Rüyası Yer: Moda Sahnesi Saat: 22:30 Fiyat: 45 TL 16 Mart Çarşamba Udo Dirkschneider + ANVIL Yer: Garajistanbul Saat: 20:00 Fiyat: 57 TL 12 Mart Cumartesi Andre Rieu Yer: Ülker Sports Arena Saat: 21:00 Fiyat: 205-265-300-330395-525 TL 17 Mart Perşembe Orchestre de Chambre de Paris - Daniel Hope Yer: İş Sanat Kültür Merkezi Saat: 20:30 Fiyat: 67-77-88-128 TL 30 Mart Çarşamba 13 Mart Pazar Buika Yer: CRR Konser Salonu Saat: 20:00 Fiyat: 43-63-93-133 TL GoGo Penguin Yer: Babylon Bomonti Saat: 21:30 Fiyat: 39-50-55 TL 14 Mart Pazartesi Yetersiz Bakiye Yer: Akatlar Kültür Merkezi Saat: 20:30 Fiyat: 45 TL Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 89 V I T A E iş ilanları| Bilgim HR bir Danışmanlık markasıdır. Prosis Danışmanlık Türkiye İş Kurumu’nun 26/02/2008 tarihli ve 273 numaralı izin belgesi ile faaliyet göstermektedir. Yurt Dışı Satış Uzmanı Kapı & pencere imalat sektöründe, alüminyum ve plastik profillerin işlendiği bütün diğer endüstriyel faaliyetlerde kullanılan makinelerin üretimi alanında lider konumunda olan müşterimiz için Yurt dışı Satış Uzmanı arayışı içerisindeyiz. aşamasındaki takibinin yapılması, • Müşterilerle ilgili şikâyetleri çözerek geri bildirimlerinin yapılması, • Müşteri taleplerine uygun olarak sevkiyat planlarının yapılması. Başvurular eren@prosisdanismanlik. com ve merve@prosisdanismanlik. com adresine yapılabilir. Bütün başvurular gizlilik kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir. Lokasyon: İstanbul /TUZLA Aranan Nitelikler • Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun, • İleri düzeyde İngilizce ve İspanyolca bilen, • Müşteri ilişkilerinde başarılı, iletişim ve ikna yeteneği gelişmiş, • Tercihen sektör deneyimi olan, • Seyahat engeli olmayan, • Problem çözme ve analitik düşünme becerilerine sahip, iletişim becerileri güçlü, • Dinamik çalışma ortamlarına ve esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek, • Ms office uygulamalarına hakim, • Erkek adaylar için askerliğini tamamlamış, • Aktif sürücü ehliyetine sahip, • Tercihen İstanbul Anadolu yakasında ikamet eden/edebilecek, Takım arkadaşları arıyoruz. İş Tanımı • Genel olarak siparişten teslimata kadar anlaşmaları ile müşteri dosyasını oluşturarak düzenlemek ve takibini yürütmek, • İhracat müşterileri ile her türlü yazışmaları gerçekleştirmek, • Mevcut müşterilerle iletişim kurulması, siparişlerin alınması, • Siparişin planlama ve üretim V I TA E 90 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 Yurt Dışı Satış Uzmanı Kapı & pencere imalat sektöründe, alüminyum ve plastik profillerin işlendiği bütün diğer endüstriyel faaliyetlerde kullanılan makinelerin üretimi alanında lider konumunda olan müşterimiz için Yurt dışı Satış Uzmanı arayışı içerisindeyiz. Location: İstanbul /TUZLA Aranan Nitelikler • Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun, • İleri düzeyde Fransızca ve Arapça bilen, • Müşteri ilişkilerinde başarılı, iletişim ve ikna yeteneği gelişmiş, • Tercihen sektör deneyimi olan, • Seyahat engeli olmayan, • Problem çözme ve analitik düşünme becerilerine sahip, iletişim becerileri güçlü, • Dinamik çalışma ortamlarına ve esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek, • Ms office uygulamalarına hakim, • Erkek adaylar için askerliğini tamamlamış, • Aktif sürücü ehliyetine sahip, • Tercihen İstanbul Anadolu yakasında ikamet eden/edebilecek, Takım arkadaşları arıyoruz. Başvurular eren@prosisdanismanlik. com ve merve@prosisdanismanlik. com adresine yapılabilir. Bütün başvurular gizlilik kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir. Öğretim Görevlileri Danışmanlığını yapmakta olduğumuz Kuveyt’te yer alan özel bir üniversitenin aşağıda belirtilen bölümlerinde görevlendirilmek üzere Öğretim Görevlileri aramaktayız. Lokasyon: Kuveyt • Endüstri Mühendisliği • İşletme • Finans • İnsan Kaynakları • Muhasebe • Matematik • Elektrik-Elektronik Mühendisliği • Makine Mühendisliği • Yönetim Bilişim Sistemleri • Kimya Mühendisliği • Bilgisayar Mühendisliği Aranan Nitelikler • İlgili alanlarda doktora mezunu olan, • Anadil seviyesinde İngilizce bilgisine sahip, • Kuveyt’te ikamet edebilecek, • İletişimi kuvvetli, Takım arkadaşları aramaktayız. Başvurular merve@ prosisdanismanlik. com adresine yapılabilir. Bütün başvurular gizlilik kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir. | iş ilanları IT Uzmanı Danışmanlığını yapmakta olduğumuz, 1973 yılından bu yana inşaat sektöründe yurt içi ve yurt dışında faaliyet gösteren müşterimizin Ankara merkez ofisinde görevlendirilmek üzere IT Uzmanı arayışı içindeyiz. Lokasyon: Ankara Görev Tanımı: • Merkez ve şantiye bilgi işlem donanımlarının kurulumunu, işletimini ve arızaların giderilmesini sağlamak • Şirketin internet altyapısı ile ilgili olan kurumlarla olan ilişkileri yürütmek • Server sisteminin kurulması ve DHCP/TSP/IP konularını yürütmek • Şirketin güvenlik altyapısının kontrolünü ve güncellenmesini sağlamak • Sunucuların yazılım güncellemelerini takip etmek • Sunucuların bakım onarımlarını takip etmek • Kullanıcı bilgisayarlarının yazılım yüklemesini sağlamak • Lisansların takibini sağlamak • Belirlenen periyotlarda yedeklemeyi sağlamak • Teknolojik açıdan şirketin güncel kalmasını sağlamak için teknolojik gelişmeleri takip etmek. Aranan Nitelikler • Üniversitelerin ilgili bölümlerinden, en az 2 yıllık Bilgisayar Program MYO mezunu, tercihen 4 yıllık üniversite mezunu, • IT bakım/onarım, network ve IT proje yönetimi konusunda 3-5 yıl deneyimli, • LAN network, network güvenlik yönetimi, WIFI yönetimi konusunda teknik yeterliliğe sahip, • Organizasyon ihtiyaç ve beklentilerine operasyonel & teknik boyutta destek verebilecek yetkinlikte, • İleri Düzeyde İngilizce bilgisine sahip, • İleri düzeyde network sistemlerine hakim, ileri düzeyde veri tabanı yönetimi, • ERP deneyimi olan, • MS Office programlarına hakim, • Erkek adaylar için askerlik hizmetini tamamlamış, • Gerekli durumlarda, işlerin tamamlanması gereken tarihlere riayet ederek çalışabilecek, • Sorumluluk sahibi, kaliteli hizmet bilinci olan, esnek çalışma kültürüne uyum sağlayabilecek, • Storage bilgisi olan, sanallaştırma platformlarını bilen, kuran ve sorunlarını giderebilecek, • Yazılım (mac), donanım, intranet konusunda bilgi sahibi • Microsoft System ürün ailesi, Active Directory, Exchange konularına hakim, • IP Kamera bilgisi olan, Takım arkadaşları aramaktayız. Başvurular eren@prosisdanismanlik. com ve merve@prosisdanismanlik. com adresine yapılabilir. Bütün başvurular gizlilik kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir. kında ileri düzey bilgi sahibi, •Web servisleri ve XML hakkında bilgi sahibi, •UML, yazılım geliştirme süreçleri ve dokümantasyonları hakkında bilgi sahibi, •Git, Subversion gibi versiyon kontrol araçlarını aktif olarak kullanan, •Tercihen QT ortamında yazılım geliştirmiş, •Takım çalışmasına yatkın, sürekli gelişim ve öğrenmeye inanan, analitik düşünebilen, bütünsel bakış açısına sahip, problem çözme becerisi yüksek, •Seyahat engeli bulunmayan. Takım arkadaşları aramaktayız. İş Tanımı •Yazılım gereksinimlerinden mimari ve detay tasarımların oluşturulması, •Yazılım geliştirme faaliyetinin gerçekleştirilmesi, •Birim / Birim Entegrasyon Test durumlarının, prosedürlerinin tanımlanması ve kodlanması. Başvurular eren@prosisdanismanlik. com adresine yapılabilir. Bütün başvurular gizlilik kuralları çerçevesinde değerlendirilecekti Yazılım Mühendisi Danışmanlığını yapmakta olduğumuz, ülke çapında NATO zirvesi, MOBESE sistemi ve Universiade organizasyonunun dijital video güvenlik sistemleri projelerini tasarlayan ve hayata geçiren müşterimizin İstanbul ofisinde görevlendirilmek üzere Yazılım Mühendisi arayışı içindeyiz. Lokasyon: Ankara Aranan Nitelikler •Üniversitelerin Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik Elektronik Mühendisliği veya Bilişim Sistemleri bölümlerinden mezun, •İyi derecede İngilizce bilen, •C / C++ ile minimum 2 yıl proje geliştirmiş olan, •Linux ortamına hakim, •Nesne yönelimli programlama ve çok katmanlı mimariler hak- Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6 91 V I T A E highlife| gurme Toskana lezzet yolculuğu 8SWOEREVIWXSVERPEVOSRYOPEVR^IRKMR PI^^IXPIVHIRSPY˚ERFMVWSJVE]EHEZIX IHM]SV Bir şehir düşünün adeta taştan oyulmuş ve neredeyse tek bir ağaç bir yeşillik olmadığı halde büyüleyici; şehrin kendisi bir sanat eseri, sanki bir açık hava müzesi. Dante’nin Michelangelo’nun, Da Vinci’nin şehri burası. İşte bu yüzden bu küçücük şehri görmek için dünyanın dört bir yanından milyonlar Floransa’ya akın ediyor. Via del Proconsolo boyunca kısa bir yürüyüşün ardından Floransa’nın simgelerinden Santa Maria dei Fiori nam-ı diğer Duomo’su tüm görkemiyle karşımda yükseliyor. Dahi mimar Arnolfo di Cambio’nun tasarımı; çiçeklerin Azize Meryemi anlamına gelen bu katedral taş yerine duygularla yapılmış gotik bir şaheser. Öğlen olunca yöresel lezzetler tatmak için kısa bir mola veriyorum. Sakatat ağırlıklı Toskana mutfağın vazgeçilmezleri işkembe, kuzu beyni gibi yemekler... Sakatat sevmeyenler için Floransa usulü biftek de emrinize amade. Ünü tüm dünyaya yayılmış Toskana’nın Chianti’lerle yemeği bir lezzet senfonisine dönüştürmek için biçilmiş kaftan. Floransa usulü bifteği akşama bırakmak istiyorum. V I TA E 92 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6 İlk durağım kentin ünlü sakatatçısı Da Vinattieri. Floransa’nın arka sokaklarına gizlenmiş bu küçücük mekân birbirinden leziz trippalar, lampredottolar yapıyor. Ekmek arası bir lampredotto yanına da bir chianti alıyorum. Kuzu işkembesi lampredotto ağızda eriyor. Bu başlangıcın ardından Da Vinattieri’nın birkaç sokak ilerisindeki Le Mossacce’a uğruyorum. Doksan yıllık bir restoran burası. Restorandakilerin çoğu turist değil, kentin yerlileri. Doğru bir yerde olduğumu düşürürken sipariş ettiğim osso buccoyu tadınca yanıldığımı anlıyorum. Osso bucco San Gimignano’da yediğime hiç benzemiyor, et uzun sure kısık ateşte pişmemiş ve sosa böylelikle kemiğinin lezzeti geçmemiş ayrıca domates sosu fazla kaçmış, tarihi olmasına karşın pek te tarihine saygılı bir restoran değil Le Mossacce. Aksam Montecani’deki konakladığım otele varınca, güzel bir Floransa usulü biftek yiyebileceğim bir mekân arıyorum, otelin resepsiyonundaki görevli Da Lorenzo’nun bu işin ehli olduğunu söyleyince oraya doğru yola koyuluyorum alıyorum ama mekan kapalı. Da Vinattieri: Via Santa Margherita 4, Floransa Le Mossacce: Via del Proconsolo 55, Floransa Bistro del Corso: Corso del Roma 61, Şansım yaver gidiyor, iki yaşlı Toskanalı kadının yemekler yaptığı bir restoran keşfediyorum. Bistro del Corso’da odun ateşinde pizza ve biftek yapıyorlar, burada kendimi bir restoran müşterisinden çok, bir İtalyan’ın evinde bir misafir gibi hissediyorum, ortam sıcak, fiyatlar makul 1 kg biftek 35 euro, yarım kiloluk bir bifteğin yanına bir chianti classico ısmarlıyorum, mükemmel bir birliktelik oluyor. Alper Öztoprak Kimya Mühendisi / MBA’05 http://alperingezirehberi.blogspot.com/ 2OVOTOhZOaÖ\Ö O`OgO\ZO`O ÜNİVERSİTELER BÖLÜMLER MESLEKLER SINAV GÜNDEMİ /tercihvekariyer /tercihvekariyer www tercihvekariyer com VITAE İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi sf.36 İdil Önce BİLGİ Pazarlama Şubat Mart 2016 / Sayı 64 IBIZA 20x27cm.indd 1 28/01/16 18:30 ùUBAT-MART 2016 SAYI:64 MEZUNLAR DERNEöø DERGøSø BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin Seçkin | Sami Çukadar | BİLGİ Kozyatağı | Highlife