dosyayı indir - bisikletgezginleri

Transkript

dosyayı indir - bisikletgezginleri
.. .
BISIKLETLIYAS
A
M
.
ŞUBAT2015
Bİ
Sİ
KL
ETHI
RSI
Z
L
ARI
Bİ
RCAMPİ
T
OPL
AMAHİ
KAYESİ
MAHSUSMAHAL
MADONNADEL
GHİ
SAL
L
O Kİ
L
İ
SESİ
Bİ
Sİ
KL
ETGEZ
Gİ
Nİ
ROHL
OFGÖBEKT
EN
Vİ
T
ESSİ
ST
EMİ
GÖKHANKUT
L
UER
YOWAMUSHİPEDAL
GÖKBENBAĞCIAYME
YAT
AYBİ
Sİ
KL
ET
L
EDÜNYAT
URU
Bisikletli Yaşam’ın ŞUBAT sayısından herkese merhabalar... Kış mevsiminin
kendisini oldukça hissettirdiği bir Ocak ayı geçirdik. Belki bisikletimizden biraz
ayrı kaldık, belkide bembeyaz karlar altında çılgınca pedalladık.
Geçtiğimiz ay Esra Ertan ve Aydan Çelik’in hazırlayıp sunduğu Açık Radyo’da
yayın yapan Şeytan Arabası programına Bisikletli Yaşam olarak konuk olduk.
Esra Ertan ve Aydan Çelik’e bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Programın tek konusu iki konuğu vardı, biri Bisiklet Yaşam ile ben, diğeri Mart
ayında raflarda yerini alacak olan Cyclist Türkiye dergisi ile Tufan Sağnak idi.
Yaklaşık 25 dakika süren programda bisiklet dergileri konuşuldu. Türkiye’de
yakın zamana kadar online ya da basılı olarak herhangi bir bisiklet dergisinin
olmaması, bu konudaki büyük ihtiyacı da gözler önüne seriyordu. Fakat artık
hem 6 aydan bu yana internet ortamında elektronik olarak yayım
yapan Bisikletli Yaşam, hem de Mart ayından itibaren basılı olarak çıkacak
olan Cyclist Türkiye dergisi bu alandaki ihtiyaca hizmet edecek.
İngiltere’dekinin aksine yol bisikleti odaklı olmayacak olan Cyclist Türkiye,
bisikletin tüm alanlarına yönelik haberleri ile bisiklet severlere hitap etmeyi
amaçlıyor. Bu sayımızda da Cyclist Türkiye’nin çıkış hikayesine yer verdik.
Bisikletli Yaşam olarak Şubat sayımızda yine dopdolu bir içerik hazırladık sizler
için. Tabiki her sayımızda olduğu gibi bizlere içerik konusunda destek olan ve
sonsuz teşekkürü hak edenler sayesinde...
Öncelikle her sayımızda bizlere destek olan Bisiklet Gezgini’ne,
Yine bu sayıda da desteğini esirgemeyen sevgili dostum, kardeşim Gökhan
Kutluer’e,
Bloglarında çok kaliteli içerik sağlayan Bisiklet Hırsızları’na,
Aynakol.org adresinde çok kaliteli makaleler yazan ve ilk yazısıyla dergimizde
yer alan Mahsus Mahal’e,
Kapak fotoğrafı için Rahman Karataş’a,
Yatay Bisikletle Dünya Turu macerasını bizimle paylaşan Gökben Bağcı
Ayme’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
ERHAN ACAR
www.bisikletliyasam.net
MADONNA DEL GHİSALLO
KİLİSESİNİ BİLİR MİSİNİZ?
İş nedeniyle üç ayı İtalyada geçen bisikletsever arkadaşım Fevzican’ın haber
vermesiyle öğrendim Madonna Del Ghisallo Kilisesinin varlığını. Bu zamana dek
öğrenmemem büyük ayıp zaten! Bisiklet sporu ve kültürü hakkında elime ne
geçerse okuyan ve yine de eksik kalan ben sözü Fevzican’a bırakıyorum:
Ben bugün İtalya’da bir adet bisiklet kilisesi olduğunu öğrendi. Ölen tüm
bisikletçilerin ruhunu kutsamak için daima beslenen ve hiç sönmeyen bir ateşin
olduğu kilisenin bulunduğu yol tüm Giro di Lombardia ve Giro d’Italia
rotalarına her sene kesin dahil edilirmiş.
Yaklaşık 900 mt rakımda bulunan kilisedeMarco Pantani’nin pembe forması da
sergileniyormuş. Bu pazar bir terslik çıkmazsa bisikletimle kiliseye gitmeyi
planlıyorum. Kilisenin yanında bir de bisiklet müzesi var ama Kasım – Mart ayları
arasında soğuktan ötürü kapanan müzeyi şimdilik göremeyeceğim.
Madonna Del Ghisallo kilisesi
İçimi bir heyecan kaplamadı değil… Bir bisiklet mağazasına girince ya da
kutusundan yeni çıkan bir bisikletin kurulumunu yaparken heyecanlanan ben,
bisikletin kutsal topraklarında ayin havasında bisiklet müzesini ziyaret ettiğimi
düşünemiyorum bile. Sanırım müzeden çıkmam akşam saatlerini bulurdu.
Fevzican’ın mesajından sonra yabancı kaynaklar dışında Ekşi Sözlükte bisiklet
sevdalısı taulbia
isimli
yazarın
yazdıklarını
buldum,
gayet
faydalı
ve
heveslendirici:
“kuzey italya’nın lombardia bölgesinde bulunan şapel.
giro di lombardia yarışının ünlü tırmanışlarından biri.
bir ibadet merkezi olmasının yanı sıra, dünyadaki tüm bisikletçileri koruyan ve
kollayan, onların patron azizi olan bir kilise hayal edin! bu kilisenin yanı başına
bir de bisiklet müzesi koyun! bu müzeye de, tüm zamanların en büyük
bisikletçilerinin bisikletlerini, eşyalarını, dünyanın dört bir yanından bisiklet
severler tarafından getirilmiş bibloları, tabloları, fotoğrafları, hatta ve hatta;
bisiklet yarışlarında trajik bir şekilde hayatlarını kaybeden sporcuların hayata
onlarla birlikte gözlerini yuman bisikletlerini yerleştirin! epik ve mistik! *
1949 yılında bölgenin yerel rahibinin, papa 7. pius’u iknasıyla “the patron saint
of cyclists” ünvanını alan bu kilise, dünyada hiçbir spor dalında böylesine etkili
bir örneği bulunmayan, bütünleştirici, saygıdeğer ve kutsal bir yapı! her sene
ekim ayının başında koşulangiro di lombardia sırasında, tırmanışı tamamlayan
bisikletçiler bu şapelin önünden geçerler ve peloton‘un geçişi esnasında
şapelin çanları çalınarak tüm bisikletçiler onurlandırılır.”
İlk fırsatta kilise ve müzeyi ziyaret etmek amacım. İbadetim de o rampayı
tırmanmak olacak. Bekle beni Madonna Del Ghisallo! Kutsa bizi Meryem Ana!
Kiliseye uzanan yolun eğim profili
MAHSUS MAHAL
www.aynakol.org
Ekşi Sözlük yazarı:
https://eksisozluk.com/entry/46847818
YOWAMUSHİ PEDAL
Toplumu bilinçlendirme işleri her zaman vakit alır. Koca bir ülkeyi yeni bir
şeylere alıştırmak, onu tanıtmak ve sevdirmek hep uzun vadeli planlara
muhtaçtır ve sabır gerektirir. Hele bizim toplumda olduğu gibi bir şeyin yenisine
veya değişik olanına şüpheyle yaklaşan bireylerin sayısı çoğunluktaysa, işler
iyice karmaşık hale gelir. Elbette bundan yeni cep telefonu, bilgisayar, araba
vb. şeyleri ayrı tutuyorum. Onlar için her zaman paramız ve zamanımız var.
Geçenlerde yeni bir anime öğrendim. İsmi Yowamushi Pedal diye geçiyor.
Bisiklet kültürü pek çok ülkeden daha ileri seviyeye yerleşmiş ülkelerden biri
olan Japonya, ağırlıklı olarak yol bisikletini işleyen ve genel itibariyle bisiklet
sporu hakkında sürükleyici hikayeleri barındıran bir çizgi film hazırlamış. Daha ilk
bölümden itibaren bisiklet ve bisiklet kullanımı ile ilgili hem kültürel hem de
teknik detaylara yer veren Yowamushi Pedal, yirmişer dakikalık bölümlerden
oluşuyor ve bir solukta izleniyor. Anlaşılan o ki, amacı uluslararası bisiklet
yarışlarına daha çok sporcu göndermek olan Japonya, ağacı yaşken eğmek
için kolları sıvamış. Ülkesinde bisiklet kullanımı yaygın olmasına rağmen, 2013
yılında yayına soktuğu bu anime ile profesyonel anlamda da bisiklet
dünyasında yer almak istediğini açıkça gözler önüne seriyor.
Daha ilk bölümle birlikte sele ayarının faydaları, aynakol dişlisinin büyüyüp
küçülmesinin sürüş performansına etkileri ve tırmanışta neden hafif olmanız
gerektiğine dair deyim yerindeyse hap bilgileri paylaşmaya başlamışlar.
Durum böyle olunca, animeyi boş gözlerle izlemeye hiç fırsatınız olmuyor. Bir
yandan senaryo akıyor, bir yandan da o senaryoya entegre biçimde bisiklet
mekaniği ve bisiklet kullanımı hakkında bilgiler paylaşılıyor. Tüm bunlar olurken,
farklı diyaloglarla beraber bisikletin avantajları sıralanıyor ve kullanımı
özendiriliyor. En güzel yanlarından biri ise, sadece erkeklerin değil, bisiklete ilgi
duyan kızların da oldukça güzel bir şekilde işleniyor olması. Bisiklet hakkında
pek bir şey bilmeyen çocuğun selesini ona uygun hale getiren kızın bilgisine
şahit olduğunuz sahneye bayılacaksınız.
Bölümlerde sık sık yol bisikleti görüyoruz. Amaç bisiklet sporcusu yetiştirmek
olduğundan, bölümlerde hep bisiklet sporuna ilgi duyan karakterler ve onların
maceraları var. Antrenmanları, bisikletleri ve teknikleri oldukça keyifli biçimde
aktarılıyor. Bisikletlerin detayları çok güzel bir şekilde aktarılmış. Tek fark, telif
hakkı dolayısıyla isimlerin farklı yazılması. Mesela; Pinarello yerine Pinarrelo
yazmışlar. Tasarımları ise tamamen aynı. Yani, animeyi sadece çocuklar için
değil, bisiklete ve bisiklet sporuna ilgi duyan yetişkinler için de eğlenceli hale
getirmişler.
Belirli bir bilinç oturtmak için işe önce çocuklardan başlamak, oldukça
geleneksel ve her zaman işe yarayan bir taktiktir. Örneğin; ülkesini savaşa
hazırlamak isteyen Hitler'in yaptığının da bundan pek farkı yoktu. Dönemin
çocuklarının oynadığı oyuncaklar hep militarist materyallerden oluşuyordu.
Japonların kendi ülkelerinde halihazırda yaygınlığı bulunan bisiklet kullanımını
pekiştirmek ve sporcu yetiştirmek adına yaptığı bu hamle, ülkemiz açısından
oldukça örnek alınası bir durum, çünkü bunu teşvik eden hiçbir yayınımız yok.
Bazı sabahlar televizyondaki çocuk kanallarını açıp ne var ne yok diye
bakıyorum. Biraz İngilizce biraz Türkçe konuşan komik suratlı karakterler,
kusursuz bir yaşam, hayvanlar, doğa sevgisi, aile, arkadaşlık gibi şeyler
hakkında bilgilendirici senaryoların içinde oradan oraya koşturuyorlar. Bisikleti
ise ara sıra görüyorum. Hiç görmüyorum desem haksızlık olur ama gördüğüm
kadarı bir çocuğun aklında yer edecek kadar yeterli değil. Bunu çok net
söyleyebilirim.
Ben, içinde çocuk parkı olan bahçeli kafelerde oturduğumda, bisikletimi
genelde çocukların bulunduğu yerlere yakın koyarım. Gider bakarlar,
dokunurlar, kurcalarlar, annelerine babalarına sorarlar ve öğrenirler. Ne
öğrenseler kar sayarım. Merak edip soru sormak isteyenlerin sorularına
anlayacakları dilden cevap veririm. Bana göre dünyanın en eğlenceli
şeylerinden biri, hevesle yanınıza gelen birinin merakını aynı heyecanla
gidermektir. Bir dönem kendimi Genzo Wakabayashi sanıyor, okul bahçesinde
yaptığımız maçlarda kendimi oradan oraya tıpkı onun gibi atmaya
çalışıyordum. Aynı şapkadan bulamamıştım ama benim de öyle bir şapkam
vardı. Hatta etrafta kızlar varsa daha bir artistik kurtarışlar yapmaya
çalışıyordum. Nankatsu takımının yeteneklisi Kaptan Tsubasa ve arkadaşlarının
maceraları beni sabahın köründe televizyonun başına dikerdi. Onları izlerken
duyduğum merak ve heyecanı hala hatırlıyorum.
Futbolla yatıp kalkan ülkenin çocuklarına futbolla ilgili çizgi filmi dayamak
kadar kolay bir şey olmadığını şimdi anlıyorum. Umarım şu Yowamushi Pedal
da bir an evvel Türkçe dublajıyla beraber televizyonlardaki yerini alır.
Alamıyorsa da birileri çıkar ve içinden bisiklet geçen Türkçe bir çizgi filmin
senaryosunu yazıp yayına koyar. Böylece, büyüklerinin yeni bisiklet yolları,
bisiklete saygı ve bisiklet kültürünün yayılması için verdiği emeğin kaymağını
yiyebilecek bisiklet delisi yeni nesillere sahip olmamız daha da kolaylaşır.
GÖKHAN KUTLUER
www.dengetekeri.org
YATAY BİSİKLETLE DÜNYA TURU
Avrupa, Asya, Okyanusya ve Güney Amerika’da pedallayacağımız koskoca 4
yıl… Biz kimiz? Nasıl karar verdik? Nereleri geride bıraktık? Bizleri neler bekliyor?
Ben Gökben. İlkokulda doğum günümde ailem tarafından hediye edilen bir
Jules Verne kitabıyla başladım seyahat etmeye. Küçükken kitaplarda bahsi
geçen
rotaları,
haritalara
detaylıca
işleyerek
kâğıt
üstünde
seyahat
ediyordum. Lise yıllarında ise kendi başıma Türkiye'nin yollarına düşerek devam
ettim seyahatlerime. Dağların sesini üniversitede kimya mühendisliği okurken
duydum, Uzun süren bir dağcılık eğitimi aldım ve yıllarca dağlara gittim.
Öğrenci harçlıklarımdan arttırdıklarımla yaz aylarında work and travel
sistemiyle yaptığım 7 aylık Amerika seyahatim sonrasında, diğer kültürleri
'tatilci' adı altında değil de ne yapıp edip 'seyyah' adı altında gezmek
istediğime karar verdim. Şansım yaver gitti ve hem gezi tutkumu doyasıya
yaşayabileceğim hem de ilerideki büyük projem için para biriktirebileceğim bir
işe girdim.
Küçüklüğünden
itibaren
Avustralya'ya
gitme
hayaliyle yaşayan eşim Nicolas, annesinin “Lise
bitmeden
olmaz.”
sözleri
üzerine
özgürce
gezebilmek için liseyi ve ardından da uçak
mühendisi
olarak
mezun
olduğu
üniversiteyi
bitirmiş. İlk uzun yolculuğu, Fransızca konuşulması sebebiyle tercih ettiği
Kanada'ya olmuş. 18 ay boyunca Kanada'da 2. el aldığı karavanıyla turlamış.
Kanada dönüşünde Fransa’da kalmak istemediğine karar verip Ankara’daki
bir Fransız şirketinde iş bulmuş.
Nico’yla
Ankara'da
çalışırken
tanıştık.
Tanışmamızdan kısa bir süre sonra Türkiye’yi
gezmeye başladık. Türkiye’den sonra otostopla
Gürcistan’ı
gezdik.
Seyahat
edemediğimiz
dönemlerde Ankara'ya gelen turistleri evimizde
ağırlamamızı
sağlayan
Couchsurfing
internet
sitesi sayesinde birçok yabancı gezginle tanışma fırsatımız oldu. Daha sonra
aynı sistemin sadece bisikletçilere özgü olan versiyonu olan Warmshowers
internet sitesiyle tanıştık. Bu site sayesinde, ağırladığımız insanları, zamanla
bisikletçiler arasından seçer olmuştuk ve ilgimiz yavaş yavaş bisiklete
yönelmeye başlamıştı. Bisikletin farkını ve ayrıcalığını bu uzun yol bisikletçileri
sayesinde keşfettik. Bisiklet, doğayla rahatça iç içe olabileceğimiz, herhangi
bir saatte bir yerde olmak zorunda kalmayacağımız, girdiğimiz ülkenin
insanlarının
bize
çekinmeden
yaklaşabileceği,
kendi
hayalimizi
gerçekleştirirken doğayı egzoz gazına boğmayacağımız tek ulaşım aracı idi.
Bir ülkede daha verimli kalarak, sadece ünlü turistik yerlerini gezmekle
yetinmeyip o ülkenin kültürünü özümsemek, insanlarıyla doya doya temas
etmek, yaşamlarına girmek ve çocuklarımıza miras olarak aktaracağımız
unutulmaz tecrübeler yaşamak istiyorduk. Bunun parça parça olmasının bizi
tatmin etmeyeceği aşikârdı. İstediğimiz her yeri, bir seferde gezmek istiyorduk.
Maceramızın ana hatları böylece yerine oturdu: Bisikletle dünya turu yapmak.
Maceramızı planladığımız proje aşaması 2 yılımızı aldı. Belki daha kısa sürebilirdi
ama hem para biriktirmek, hem de evliliğimizin organizasyonuyla eş zamanlı
olduğu için bu süreci mantıklı bir zamana yaymayı tercih ettik.
Bu organizasyon sürecinde ilk olarak rotamıza karar verdik. Rotaya karar
verirken tamamen keyfi davrandık. Dünya bizim, zaman bizim. Nereye gitmek
istiyorsak hop rotayı oraya kaydırdık, tabii harita üzerinde Günlük yaklaşık
kaç
kilometre
yapabileceğimizi
öngördükten
sonra,
rotamızın
toplam
kilometresiyle aynı masaya yatırdığımızda karşımıza 4 yıllık bir süre çıktı.
‘Tamam, olur.’ dedik. Malzeme seçimi en çok zamanımızı alan unsurlardandı.
Özellikle bisiklet seçimi!
Geleneksel bisiklet mi yatay bisiklet mi? Nico’nun birkaç defa yaptığı dağ
bisikleti aktivitelerinden başka bisiklet geçmişimiz yoktu; o yüzden bisiklet
seçerken kolay karar verdiğimizi düşünüyorum. İlk önce çok ucuza ikinci el
bisiklet alarak baştan yarattık. Gövdesi hariç her şeyini yeniledik. İnternet sağ
olsun, bütün vücut ölçüsü ayarlamalarını olması gerektiği gibi yaptık ve
Kırşehir-Adana arasında 6,5 gün süren, 400 km pedalladığımız bir yolculuk
yaptık. Her açıdan ilkleri yaşadığımız bu tur bizim için büyük bir tecrübeydi.
Bisikletle yollara düşmenin doğru bir karar olduğunu görmüştük. Hemen 1 ay
sonra da Fransa’ya giderek kiraladığımız yatay bisikletlerle benzer bir tur
yaptık. 3 gün süren bu turun ardından yatay bisiklette karar kılmıştık. Belki daha
pahalıydı ama 4 yıl kullanacağımız bir araçtaki konfor bizim için önemliydi.
Dünyayı yattığımız yerden gezecektik
2 yıl süren hazırlığımızın son ayları çok yoğun geçti. Evlilik hazırlıkları, malzeme
seçimi, alışveriş, vize araştırmaları, geçeceğimiz ülkelerin şart koştuğu aşıları
olmak, tecrübeli bisikletçilerin yazılarını okumak, ailemizle ve arkadaşlarımızla
vedalaşmak. Evliliğimizden kısa bir süre sonra işlerimizden istifa edip düştük
yollara. 4 yıllık balayımıza…
14 Nisan 2014'te Fransa'dan başladık pedallamaya. İsviçre, Avusturya, Çek
Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan,
Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan'ı geçtik. 223 günde 8000 km pedalladık. 23
Kasım 2014'te Ankara'ya vardık ama yolculuğumuz bitmedi. Avrupa sadece
bir ısınma turuydu. Şu anda Türkiye’den geçiyoruz. Esas macera bundan sonra
başlıyor. Gerekli vize başvuruları, evrak işleri, eksik malzeme temini, sağlık
kontrollerinden sonra Mart 2015'te yolumuza devam edip Asya, Okyanusya ve
Güney Amerika'ya pedallayacağız. 3 yıl daha yollardayız.
Çadır, uyku tulumları, şişme matlar, tencere seti, ocak, bilgisayar, elektronik
kitap, fotoğraf makinesi, kamera, yazlık ve kışlık kıyafetler, ayakkabı, sandalet,
bisiklet tamiri için teknik malzemeler, ilk yardım çantası gibi 4 yıl boyunca her
türlü iklim koşulunda lazım olabilecek eşyaları bisiklet çantalarımızda taşıyoruz.
İsmimizi neden Frogs On Wheels olarak seçtik? Türkçe ya da Fransızca bir ismin
birimize haksızlık olacağını düşünerek başından beri kullandığımız İngilizce
dilinde bir isim olmasını tercih ettik. ‘Frogs On Wheels’ Türkçe’ye çevrildiğinde
‘Teker üstündeki kurbağalar’ demek oluyor. Kendimize kurbağa dememizin
nedenleri var elbette. Kurbağa bacağı yiyen Fransızlar, 1600’lü yıllardan beri
İngilizlerin alayları sonucu ‘kurbağa’ olarak anılırmış. Bense kocaman gözlerim
yüzünden üniversiteden beri ‘Kermit’ ile özdeşleştirildim. İkimiz de bir şekilde
kurbağa oluyoruz yani. Ayrıca bizi anlatan İngilizce bir söz var ‘If frogs had
wheels, they wouldn’t bump their butts.’ Türkçesi ‘Eğer kurbağaların tekerleri
olsaydı, popolarının üstüne zıplamazlardı’ olan bu sözün anlamı ise ‘İmkânsız
şeyleri dilemek faydasızdır.’ Biz kurbağalara teker takarak, imkânsız görülen
bisikletle dünya turunu sadece bir dilek, hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe
çeviriyoruz. Yani hayallerimizde yaşamıyoruz, kurduğumuz hayali yaşıyoruz.
Geride bıraktığımız Avrupa'ya dair anılarımızdan bahsettiğimiz yazılarımızı ve
fotoğraflarımızı paylaştığımız bir internet sitemiz var: www.frogsonwheels.net/tr.
Ayrıca aynı adı taşıyan Facebook sayfamızdan da bulunduğumuz yeri,
pedalladığımız kilometreyi ve kaç günü geride bıraktığımızı paylaşıyoruz. Tabii
bir de Twitter hesabı; bu devirde olmayana kız vermiyorlar
Herkesin aklına gelen ilk soru, bu geziyi nasıl finanse ettiğimiz oluyor. 2 yıllık
hazırlık döneminde bir kenara koyduğumuz birikimimiz ve bize destek olmak
isteyen takipçilerimizin bağışları ile Avrupa turumuzu gerçekleştirdik. Avrupa
turumuzdaki harcamalarımızı, kendimizi kısıtlayarak yaptık. Mesela 223 günün
sadece 11 gününde pansiyonlarda kaldık. Yapacağımız her harcamayı, o
harcamanın gezimizin sonundan 1 gün daha kısmak zorunda kalacağımızın
bilincinde olarak yapıyoruz. Şu anda önümüzdeki 3 yılı kapsayan Asya,
Okyanusya ve Güney Amerika turumuz için ekipman ya da maddi sponsor
arayışı içindeyiz. Bize verilen her destek, bizim bu maceramızı başarıya
dönüştürmemizde bir adım olacak.
Avrupa’da bir çok bisikletçiyle pedallama şansımız oldu. Bunu Asya’da da
yapmak
istiyoruz.
İmkânsız
değil,
zor
hiç
değil,
müsaitseniz
beraber
pedallamaya bekleriz
GÖKBEN BAĞCI AYME
TYRE PROTECTOR FORMULA X 300
Lastiğinizi diken, cam, çivi vb cisimlerin patlatmasını engeller.
Hem
şambriyelli
hem
de
tubeless
lastiklerde
etkilidir.
Lastiğinizin ömrü bitene kadar koruyucu etkisi sürer.
Tyre Protector bisikletler için 1 adet ve motosikletler için 2
adet 300ml’lik ambalaj içerisinde sunulmaktadır. Paket
içeriğine uygulama hortumu ve supap paftası dahildir.
Ürün Fayda Açıklaması

Lastiğin patlamasını engeller,

Lastiğin hava basıncının azalmasını engeller,

Lastiğin ömrünü uzatır,

Yakıt sarfiyatını azaltır,

İş ve zaman kaybını önler,

Kazalardan korur, hayat kurtarır.
Tyre Protector Nedir?
Tyre
Protector,
tehlikeli
olmayan,
toksik
olmayan
ve
biyolojik
olarak
parçalanabilen bir üründür. Tiksotropik jel lastik supabı içerisinden lastiğe
enjekte edilerek lastiğin ömrü boyunca kalıcı koruma sağlar.
Tyre Protector Lastik koruyucu jel nasıl çalışır?
Lastik içindeki hava basıncının zorlamasıyla, Tyre Protector ortaya çıkan
delinme ve sızıntıları içeriden kapatarak ‘’anında ve kalıcı’’ bir onarım sağlar.
Lastik döndükçe, iç sırt alanı eşit miktarda ve minimum 2mm Tyre Protector jel
ile kaplanır. Bu kaplama, binlerce güçlü kilitleyici lifin anlık reaksiyonla delici
nesnenin etrafını tıkaması ile, delik ve sızıntıları anında tamir eder, hava
kaçaklarını engeller.
Bisikletlerde; Çocuk bisikletleri için birim lastiğe 100 ml, Yetişkin bisikletleri (yol
bisikleti, şehir bisikleti vb) için birim lastiğine uygulama miktarı 150 ml'dir.

Lastiklerin supap iğneleri, paket içeriğindeki supap paftası ile çıkarılır,

Supap saat 3 - 9 hizası altına getirilir,

Paket içeriğindeki Uzatma hortumu supap ve şişenin ağzına takılır. Şişe elle
sıkılarak ürünün supaptan içeriye enjekte edilmesi sağlanır,

Her iki lastik için aynı uygulama yapılır,

Supap iğneleri yerlerine geri takılır,

Supap saat 11 – 13 hizasına getirilir ve havaları tamamlanır,

Uygulama sonrası; önce lastikler elle birkaç tur döndürülür (yavaşça),
akabinde ise 150-200 metrelik test sürüşüne çıkılarak ürünün lastik içinde eşit
miktarda yayılması sağlanır.
Uygulama işlemi bitmiştir. Artık lastikleriniz çivi, diken vb delinmelerine karşı,
lastiğin durumuna göre- maximum 6 mm kalınlıktaki delici cisimlerin lastiğinizi
patlatmasına karşı korunmaya alınmıştır.
www.tyreprotector.com.tr
BİR CAMPİ TOPLAMA HİKAYESİ
Daha önceki çalışmamızda De Rosa kadrolardan bir adeti Campagnolo grup
ve teker setiyle çoktan toplandı ve ayağa kalktı. Toskana’nın cennet
vadilerinde dünyaya gözünü açmayı beklerken kendini Ankara’nın uçsuz
bucaksız bozkırlarında buldu. Bu şok sonrası yeni yeni kendine geliyor
yavrucak…
Benzer durumdaki bisiklet severler de fellik fellik internet forumlarında
kaybolmasın diye bisikleti toplarken gözlemlediğim önemli ve not edilmesi
gereken Campagnolo’ya özgü detayları, burada tek post olarak toplamak
istedim.
Öncelikle belirtelim ki, bazı başlıklar altındaki işlemler belli başlı bisiklet ve
mekanik prensiplerine hakim kişiler tarafından titizlik ve sabırla çalışılırsa çok
rahat yapılabilir işlemler olmasına rağmen, bazı işlemler diğerlerine nazaran
çok daha zor ve ciddiyet gerektiren konular. Bir lokma, alyen takımı ve alet
çantası sahibi evde yapılabilecek işlemler olmayıp, kontrollü ve doğru bir
şekilde yapılması için doğru “tool”lara veya bu işlemi düzgünce yapılmasını
sağlayan kendi ürettiğiniz bir çözüme ihtiyaç
olan işlemlerdir. İlerde
değineceğiz.
Tabi ki bu işin uzmanı falan değiliz ve amacımız “bu işin doğrusu budur” demek
değil. Aksine amacımız kendi tecrübelerimizi paylaşmak, yol gösterici ve
cesaret verici olmaktır.
Başlamadan önce son notlar;

Tüm belirttiğim detaylar 11’li Campagnolo Chorus set için geçerlidir.
Diğer marka, model ve eski chorus setler için geçerli olmayabilir,
mesuliyet kabul edilmez.

Tork anahtarı edinin. Çelik bir bisiklet toplamamıza rağmen tork anahtarı
özenini
gösterdik
ve
uzun
vadede
büyük
yararını
göreceğimizi
düşünüyoruz. Gönlümüz rahat. Hele ki karbondan geçilmeyen cadde
ve sokaklarımızda “bizim eller olmuş tork” lafının kötü güçlerin elinde
korkunç birer silaha dönüşeceğine şüphemiz yok.

Yapılacak işler için bisikletinizi bir dükkana bırakıp gitmeyin, kendiniz
yapmaya çalışın. Bu şekilde koskoca dükkanların size ne kadar zavallı bir
şekilde bisikletleri teslim ettiklerini, memleketin her kurumuna sirayet
etmiş olan bilinçsiz ve özensiz iş yapmanın bisiklet sektöründe de kendini
gösterdiğini fark edeceksiniz. Ayrıca en basit ve ucuz parçaların bile
düzgün çalışır halde takıldığında ne kadar uzun ömürlü olduğunu
anlayıp ekipman çılgınlığından da bir nebze kurtulabilirsiniz.

Sabırlı olun. Toplumumuzda yerleşmiş olan küçümsemenin aksine bisiklet
mekaniğinde yüzyıllık bir mühendislik yattığını ve bunu anlamanın bir
süre alacağını unutmayın.
Başlıyoruz…
Öncelikle işlere başlamadan önce yapmamız gereken Campagnolo’nun
internet sitesinde bulunan “Components Technical Manual.pdf” dokümanını
iyice okumak ve anlamak. Konular içinde belirtilen işlemleri ezbere yapmak
yerine altında yatan nedeni anlamak ve bir sorun varsa bu konuda önlem
almak gerekebiliyor. Çok açık ve yol gösterici bir dokuman olmasa da bir
şekilde baz alınması gereken bir doküman.
Kadronun Hazırlanması (Frame Preparation):Yukarıda zor olarak belirttiğim
işlemlerin başında bu kısım geliyor. Temel olarak Campy Manual’da da bu
işlemlerin komponentleri takmaya başlamadan önce yapılması gerektiğinden
bahsedilir.
“BB (bottom Bracket) Threading and Facing”, yani BB yuvasının diş açılması
ve yüzey düzlüğünün sağlanması. Konuya ilişkin detaylı bilgi aşağıdaki linkte
mevcut:
http://www.parktool.com/blog/repair-help/bottom-bracket-tapping-and-facing-bts-bfs
Bu noktada böyle bir işleme ne gerek var, hayatımda duymadım diyebilirsiniz!
Ancak eskisi gibi kartuş BB’lerin yerini daha hafif ve dıştan kapaklı BB’ler
almaya başladığı günümüzde gerek dişlerin doğru aralıkta olması, gerekse dış
kapakların (BB cups) BB yuvası yüzeyine tam dik olarak oturması büyük önem
taşıyor. Facing işlemi sayesinde dış kapaklar BB yüzeyine tam dik olarak
oturarak, kapak yatağının içinde çalışan bilyalara yanal (lateral) kuvvet
uygulatmıyor. Bu şekilde bilyaların ve BB sisteminin sorunsuz ve daha uzun
ömürlü çalışması mümkün oluyor.
Bu konu Campagnolo’nun Ultra-Torque tasarımında da çok kritik bir rol
oynuyor. Bu nedenle manual’da olması gereken BB yuvası (Shell) ebatları ve
toleransları belirtilmiştir ve facing yapılması gerektiğinden bahsedilmektedir.
Bu nedenle boya kalıntısı olan çelik kadrolarda hem dişlerin temizlenmesi hem
de yüzey temizliği yapılması düzgün çalışan bir sistem için zorunludur. Karbon
kadrolar ise daha büyük ihtimal üretim ve boya prosesi gereği BB yüzeyi ve diş
yuvaları temiz olarak gelecektir.
Üstteki linkte verdiğim gibi bu işi yapacak tool fiyatları çok ciddi paralara
satılıyor ve sadece hayatınızda 1-2 kere kullanacağınız bir parça için
verilebilecek paralar değiller. Normalde bir bisiklet dükkanına gidip bu işlemleri
oldukça ucuza ve kısa sürede yaptırmamızın mümkün olması gerekiyor. Ancak
daha arka değiştirici ayarını bile doğru dürüst yapmadan yılda yüzlerce, belki
binlerce bisiklet satan dükkanlarımızda bu işlemleri yapan yok inanın.
Facing ihtiyacını anlamak için dış kapağı 0,010 inch’lik bir sentilin gireceği
kadar sıkıyoruz, daha sonra 0,008 ve 0,012’lik ölçülerle dairenin diğer kısımlarını
kontrol ediyoruz. Bu ölçüleri geçen bir nokta veya bölüm varsa, yani tüm daire
yüzeyi etrafında 0,004 inch’i geçen bir fark varsa o zaman facing ihtiyacı var
demektir.
Neticede “finishing” olarak gerçek bir İtalyan olduğunu kanıtlayan De
Rosa’da da boya kalıntıları nedeniyle bu işlemlerin yapılması gerekiyordu. Tabi
ki tool’u satın alamadım. Bu kısımda normal bir evde yapılamayan işlemler
silsilesi devreye giriyor. Fazla detaya girmeden kabaca anlatayım babamın
gerçekleştirdiği mucizeyi;
Öncelikle İtalyan BB yuvasına sahip olduğu için dişlerin tekrar temizlenmesi ve
açılması için detaylı bir torna işçiliği sonrası 24 TPI (teeth per Inch) dişe sahip ….
mm çapında pirinçten iki adet silindir üretildi. Bunlar ortadan geçirilen uygun
çaptaki bir mil ve onu tutan koca bir mandren vasıtasıyla döndürülerek,
dişlerin üstündeki kimyasal ve boyaları kazındı ve dişler temizlendi.
Daha sonra facing işlemi için, bu iki silindir BB’nin karşılıklı uçlarında
sabitlenerek, gene benzer bir mil ve özel yapım bir parça kullanılarak torna
kalemi (sanırım adı bu) benzeri bir metal parça tutturuldu. Bu milin
merkezlediği düzenek sayesinde BB yuvasının etrafında bir kılavuz gibi
döndürülerek BB’nin yüzeyi temizlendi.
Özellikle İtalyan BB olduğu ve her iki tarafın diş yönü İngiliz gibi farklı olmadığı
için bu facing işlemi öncesinde BB kapaklarımdan (cups) sağdaki (drive side)
kendiliğinden gevşemişti. Ancak facing sonrası bu kapak herhangi bir Loctite
kullanımı olmadan tamamen sabitlendi. Bu da facing’in ne kadar önemli
olduğunun bir göstergesi. İnternette 5.000 km gibi komik rakamlarda bilayları
bozulan veya ses yapan insanların birçoğunun doğru facing ve threading
yapmadığından muzdarip olduğunu düşünüyorum.
Bunun dışında benzer bir işlem headset’in bilyalarının düzgün çalışması için
headtube’de de yapılıyor. Ancak benzer sorunlara sahip olmadığı için
headtube’e dokunmamayı tercih ettik.
Devam edecek…
Kaynak: http://bisiklethirsizlari.tumblr.com/
CYCLİST TÜRKİYE'NİN HİKAYESİ
Size Mart ayından itibaren Türkiye'de bir bisiklet
dergisi satılmaya başlayacağını söylesem, tepkiniz
ne
olur?
Peki
ya
bu
derginin
basılı
olarak
yayınlanacağını söylesem? Yani, GQ, National
Geographic, Four Four Two, Vogue gibi dergileri
gördüğünüz her yerde ve hatta bazı bisiklet
mağazalarında bile bu bisiklet dergisini de göreceksiniz desem... Harika olurdu
öyle değil mi?
Bir
süredir
yepyeni
bir
heyecanın
içindeyim.
Kişisel
sosyal
medya
hesaplarımdan ilan etmiştim, ancak buraya yazmak için biraz daha zaman
geçsin istedim. İngiliz Cyclist dergisi, Cyclist Türkiye ismiyle Mart ayı itibariyle
ülkemizdeki
yayın
hayatına
Zelanda'da yayınlanan
çoktan
başladık.
derginin
Bendeniz
başlıyor.
İngiltere,Avustralya
Türkiye'deki
Gökhan
Kutluer,
versiyonunun
Cyclist
ve
Yeni
çalışmalarına
Türkiye
dergisinin
editörüyüm. Dergide neler olacak diye merak ediyorsunuz, biliyorum. Aslında
bununla ilgili bilgileri derginin sosyal medya hesaplarından bildiriyor olacağız,
ancak ben kısaca tüm bisiklet disiplinlerine yer vermeye çalışacağımızı, ilgi
çekici röportajların olacağını, bisiklet kültürünün sesi olmaya çalışacağımızı ve
bisiklet kullanımına özendirici içerikler paylaşacağımızı söyleyebilirim.
Cyclist, orijinalinde bir yol bisikleti dergisi. Yani, dağ bisikleti veya farklı
branşlarla ilgili yayın yapmıyor. Türkiye'de henüz hiçbir bisiklet dergisi
olmadığından, sadece yol bisikletine eğilmeyi doğru bulmadık ve derginin
genel kontekstini tamamen olmasa da biraz değiştirdik. Amacımız, bisiklet
sporuna ve bisiklet kültürüne doğrudan katkı sağlamak ve herkes için kaynak
niteliğinde bir dergi oluşturmak. Dolayısıyla, dergide ilk sayıdan itibaren
oldukça renkli ve herkes için ilgi çekici konular bulacağınızdan emin
olabilirsiniz. Hatta, daha az önce sevgili grafiker arkadaşım ile bir tanesinin
sayfa planını bitirdik ve arkamıza yaslanıp konuyu şöyle bir okuyunca oldukça
hoşumuza gitti. Sabah da, dergide röportajına yer vereceğimiz ünlü bir isme
sorulacak soruları hazırlamıştım. Gelecek cevapların da yine bir hayli ilgi
çekeceğine eminim.
Dergide bisiklet ve ürün incelemeleri elbette olacak. Hiç merak etmeyin.
Ancak, bunu yaparken tüm firmalara eşit mesafede durmak gibi hiç de arka
plana itilmeyecek bir prensibe sahibiz. Dolayısıyla, dergiyi okurken torpil
geçilmiş malzeme veya bisikletler olmaması için elimizden geleni yapacağız,
çünkü bisiklet sektörünü canlandırmayı ve kalkındırmayı hedeflediğimiz kadar,
bisiklet kullanıcılarının doğru ve tarafsız bilgiye ulaşmasını da istiyoruz. İçeriğin
tamamı, Türkiye'deki okuyuculara hitap edecek ve Türkçe olacak. Ayrıca,
profesyonel bisiklet dünyasından haberleri de bulabileceksiniz. Derginin, orijinal
kopyasından çeviri oranını öyle çok yüksek tutmadık. Seçeceğimiz konulara
dikkat
ediyoruz.
Yani,
New
York'un
kalabalık
caddelerindeki
alışveriş
dükkanlarında ve o sokaklarda nasıl hislerle dolaştığını anlatan havalı
kadın/erkek
yazarların
çevirilerini
okurken
yaşadıklarınızı,
bu
dergide
yaşamamanız için elimizden geleni yapacağız. İsteğimiz, bisikletçi olsun veya
olmasın, dergiyi okuyan herkesin kendinden bir şeyler yakalayabilmesi.
Aslında, anlatacak ve paylaşacak çok şey var. Şu an bu yazıyı yazarken, bir
yandan da diğer ekranda dergiye Mart ayında girecek olan yazılardan birini,
sevgili yazı işleri müdürüm ve aynı zamanda bisikletçi dostum olan Tufan
Sağnak'a yollamak üzere düzenliyorum. Ancak, size onları yazmamak için
kendimi nasıl zor tuttuğumu tahmin bile edemezsiniz. Keza, yazar kadrosundan
bahsetmemek için de öyle... Derginin Mart ayında çıkacak ilk sayısı için,
piyasaya çıkış ile beraber abonelik işlemleri de başlayacak. Umarım, tüm
bisiklet dostlarından gerekli desteği görür ve uzun soluklu bir yayın hayatının ilk
adımını başarıyla atmış oluruz. Dergi, sadece bir dergi olarak kalmayacak ve
dijital ortamda da tüm bisiklet dostlarına hitap edecek. Sürprizlere hazırlıklı olun
ve sosyal medya hesaplarından dergiyi takip edin.
GÖKHAN KUTLUER
ROHLOFF GÖBEKTEN VİTES
SİSTEMİ
Bisikletlerde derayerli sistemlerin (Shimano ve Sram komponentlerden oluşan
açık vites sistemi) yanında Rohloff göbekten vites sistemini de bulabilirsiniz.
Bisiklet Gezgini ekibi ve birçok kişi (dünyayı gezenlerden tutun şehir içi ulaşım
amaçlı kullananlara, dağ, yol, yarış bisikletlerine kadar her tür bisiklette)
Rohloff göbekten vites sistemini tercih ediyor.
Bisiklet Gezgini olarak Rohloff’un İstanbul’dan Tayland’a kadar tek servis
merkeziyiz.
İnsan
iyi
bir
kadronun
yanında
yolda
ne
ister
?
Dayanıklı, verimli ve bakım istemeyen bir vites sistemi, üstelik kayış ile daha
temiz ve hafif. Nasıl mı? Rohloff göbekten vites sisteminde 14 vites vardır ve
sadece arka tekerdedir. Bu 14lü sistemdeki vites aralığı, derayerli sistemdeki
öndeki 3 dişli ve arkadaki 9 dişliden oluşan kasetin vites aralığına ve
verimliliğine eşittir.
Neden Rohloff göbekten vites sistemi?
Az bakım gerektirir: Göbekten vites sisteminin en büyük avantajı çok az bakım
gerektirmesidir. Kapalı bir sistem olduğundan vites sistemi kirlenmez, düzenli
temizlik istemez. Yağmurdan, çamurdan, kar, toz ve kumdan etkilenmez.
Sürüşten sonra yorgunsunuz ve hiç temizlik yapacak haliniz yok, işte Rohloff
tam size göre. Rohloff göbekten vites sisteminin yağını her 5000 kmde bir
değiştirmeniz yeterli böylece en az 100.000 km kullanabilirsiniz. (Henüz ömrünü
bilen yok!) Alışılagelmiş derayer (açık) sisteminin aksine zincir düzdür, çapraza
düşmez ve daha az yıpranır. Üstelik kayış kullanıyorsanız zinciri temizlemekten
ve yağlamaktan da kurtulursunuz.
Vites değiştirmede kolaylık: Genelde gidonun sağ tarafına takılan ve
dönebilen vites değiştirici ile zincirin doğru dişliye geçip geçmediğini, zincirin
atıp atmadığını dert etmeden vitesi değiştirirsiniz. Çok hızlı çevrilebildiği için de
zincir diğer dişliye geçene kadar beklemezsiniz, istediğiniz vitese anında
geçebilirsiniz.
Dururken de vites değiştirebilirsiniz: Trafik ışıklarında durdunuz ve vites
değiştirmeye fırsatınız olmadı ya da aniden karşınıza bir tepe çıktı ve vitesi
düşüremediniz: Bu durumlarda Rohloff göbekten vites sistemini istediğiniz
vitese geçirebilirsiniz ve sürüşünüze kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Sağlam:
Bisikletle
yolculuk
yapıyorsanız,
bisikletinizi
otobüsle,
uçakla
taşıyorsanız, Rohloff göbekten vites sistemi için endişelenmenize gerek yok.
Derayerden çok daha dayanıklıdır, neredeyse zarar verilmesi mümkün
değildir. Eğilmez ve bükülmez.
Eşit vites aralıkları: Bisikletlilerin iyi bildiği bir duygu: Daha rahat pedallamak
için vites değiştirirsiniz ve birden kendinizi çok hızlı ya da çok hafif pedallarken
bulursunuz ya da biraz daha zorlamak istersiniz ama vitesi değiştirdiğinizde
çok daha zorlanırsınız. Rohloff göbekten vites sistemindeki vites aralıkları
standart bir rubledeki gibi her aralıkta farklı değil, aynıdır. Böylece atlama
yapmaz ve tam olarak istediğiniz vitesle pedallayabilirsiniz, ne daha azıyla ne
de daha çoğuyla. Eğer düz bir arazide pedallıyorsanız, küçük vites aralıklarıyla
sürüş çok verimli ve tatmin edicidir. Aynı zamanda dağlara çıkmak için de
herhangi bir problem yoktur. Eğer ki bacaklarınız çok güçsüzse: O zaman arka
dişlinizi, sizin için daha büyük bir dişliyle değiştirebiliriz.
Renk seçeneği var: Siyah ve gri dışında Rohloff’unuz aşağıdaki renklerde
olabilir. SON dinamo ve ön farınızı da aynı renkte seçerek mükemmel bir
tasarım yapabilirsiniz.
Dikkat edilmesi gereken noktalar:
Alıştırma süresi: Rohloff göbekten vitesin etkin bir şekilde çalışabilmesi için 1000
km yol alınması gerekiyor. Bu alıştırma süresinde 1. vitesten 7. vitese kadar her
zamankinden biraz daha fazla ses çıkıyor ve vitesin de daha yumuşak
değiştirilmesi gerekiyor. Eğer daha hafifseniz ve yavaş kullanıyorsanız: alıştırma
süresi 2000 kmye kadar çıkabilir. Eğer vitesleri 3. ve 5. viteste çokca
kullanırsanız: bu tüm dişlileri aynı zamanda çalıştırır. Seri numarası 47.000den
sonra olan Rohloff göbekten vitesler daha az ses yapmaktadır.
8. vitesten 7.ye geçiş: 7. ve 8. vitesler arasında geçiş yapmak daha dikkat
gerektiriyor. 8. vitesten 7. vitese geçerken normalden daha az güç vermek
gerekiyor. Rohloff özel olarak bu şekilde tasarlanmıştır. Rohloff göbekten vites
sistemi temelde 7 küçültücü vites üzerine kurulmuştur. 7. pozisyonda göbekten
vites sistemi en düşük aktarım oranıyla en büyük vitestedir. 8. pozisyonda,
göbekten vites sistemi en yüksek aktarım oranıyla en küçük vitestedir. Yani 7.
vitesten 8. vitese geçtiğinizde, ilk hareket önce en küçük vitese geçip, sonra
en yüksek aktarım oranına geçmek olacaktır. Bu yüzden bu geçişte
kullandığınız gücü biraz azaltmalısınız yoksa 14. vitese atlayabilirsiniz. Diğer tüm
vitesler normal güç verilerek değiştirilebilir. Özellikle 8. ve 14. vites arasında
sessizliğin tadını çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda bu vitesler daha verimlidir. 11.
vites ise en sessiz ve en verimli vitestir (aktarım oranı 1:1) ve bu vitese “direct
drive” adı verilir. Diğer tarafta açık sistemde vites değiştirirken çıkan çatur
çuturlardan kurtuluyorsunuz.
Fiyat: İlk bakışta Rohloff göbekten vites sisteminin fiyatı, açık sisteme göre fazla
görülebilir. Rohloff göbekten vitesli bir bisikletle Shimano XT donanımlı bir
bisiklet arasındaki fiyat farkı 950 Euro kadardır fakat uzun döneme
bakıldığında, bu fark kaybolmakla kalmıyor, Rohloff daha avantajlı hale
geliyor.
Uzun
dönemde
Rohloff
daha
avantajlıdır.
Bunu
aşağıdaki
hesaplamada kolaylıkla görebilirsiniz. Beraber hesaplayalım: 60.000 km yol
yapacağınızı varsayalım.
Bu durumda kabaca maliyetler:
Rohloff
Shimano XT
Parça
Fiyat (euro)
Parça
Fiyat (euro)
Fiyat farkı
950
6 x yeni zincir
282
Her 3000 km’de yeni zincir
940
12 x yağ değiştirme
180
Her 6000 km’de yeni kaset
770
2 x arka dişli
72
2 x yeni yapraklar
232
1 x ön dişli
75
3 x yeni kablolar
75
1 x yeni kablolar
30
Yeni derayer ve kollar
390
Toplam
1589
Toplam
2407
Bu hesaplamayı herşeyi kendinizin yaptığını varsayarak yapıyoruz, aksi halde
işçilik ve servis saatlerini de hesaba katmalısınız. Yani bisikletinizin bakımını
yapan bir servisiniz varsa bu daha çok para demektir. Finansal olarak
konuşmaya devam edersek, başabaş noktası 40.000 – 50.000 km arasıdır.
40.000 kmden sonra Rohloff daha uzun yıllar çalışmaya devam eder.
Bir Rohloff göbekten vites sistemi temiz (!) bir Shimano XT derayerli sistemden
biraz
daha
ağırdır.
220
gr
civarında.
Ancak,
siz
bazen
zincirinizi
temizleyemeyecek kadar üşengeçseniz, biraz daha hafiftir. Kayışlı aktarım
sisteminiz varsa çok daha hafiftir. XT zincir 320 gram iken kayış 75 gramdır.
Bisiklet Gezgini’nde Rohloff göbekten vitesli bisikletler bulabilirsiniz. En ucuz
Rohloff göbekten vitesli bisiklet, 2000 Euro’dan biraz daha fazla. Ancak, sizin
isteklerinize göre tasarlanmış bir bisiklet 3000 Euro’dan başlıyor. Bisikletle
Gezgini’ni ziyaret ederek Rohlofflu bisikletlerimizi deneyebilirsiniz.
Bisikletinize Rohloff taktırmak
Mevcut bisikletinizi Rohlofflu yapabilirsiniz. Rohloff takma işlemini yalnıza yetkili
Rohloff servis merkezleri yapabilir. Türkiye’deki tek Rohloff servis merkezi Bisiklet
Gezgini’dir. Bisikletinize Rohloff takılabilmesi için kadronuzun uygun olması
gerekir. Bisikletiniz önce incelenir ve uygunsa hangi aparatların takılması
gerektiği belirlenir. Rohloff setinin fiyatı 1200 Euro’dur. Rohloff setinin içinde
göbekten vites sistemi, vites değiştirici, kablolar ve montaj aparatları vardır.
Bisikletinizin tipine göre bu aparatlar değişir ve ek aksesuarlar gerekebilir.
Rohloff’un yapısından dolayı size yeni jant telleri gerekir. Rohloff için daha kısa
jant telleri kullanılır. Eğer jantınız uygun değilse jantınızı da değiştirmelisiniz.
Jantın deliklerinin bir iç bir dış şeklinde olması gerekir. Jant tellerinin örülmesi ve
Rohloff’un bisikletinize takılması için işçilik ücreti alınır. İşçilik ücreti 480 Euro’dan
başlar ve bisiklete göre değişir. Rohloff’a uygun olarak üretilen bir kadronun
zincirli aktarım sistemi ile görüntüsü.
BİSİKLET GEZGİNİ
www.bisikletgezgini.com