CavalIer KIng Charles spanIel

Transkript

CavalIer KIng Charles spanIel
predispozİsyon AÇISINDAN
CavalIer
KIng
Charles
SpanIeL
Kliniklerimizde en sık rastlayabileceğimiz
predispoze hastalıklar hakkında bilinçlenme
hem hekimlerin, hem de sahiplerin erken
tanı için işbirliği gücünü arttıracaktır.
90
AĞUSTOS
2016
PET SAĞLIĞI DERGİSİ
www.petinfodergi.com
24 KLİVET İstanbul
sürekli eğitim
semineri gerçekleşti.
34 EEVC Kongresi’ne
iki ay kala Denis
Novak ile konuştuk.
38 Veteriner Göz
Merkezi’nde keyifli
bir gün geçirdik.
içindekiler & editör
14
ondört
25 senedir Avrupa’dan ithal ettiği
hepsi GMP’li aşı ve ilaçları ülke
hayvancılığımıza sunan İnterhas A.Ş.,
2016’nin ilk yarıyılını değerlendirdi.
otuzSEKİZ
Veteriner göz hastalıkları alanında
20 yıllık bilgi birikimi ile hastalarının
hayatına ışık katmayı amaçlamış olan
Prof. Dr. Murat Şaroğlu ile birlikteydik.
Veteriner Hekim
ENİKÖ KİRALY AVCI
Editör
onsekiz
Dr. Bayer ile önlenmesine kesinlikle
önem verilmesi gereken Notoedres
cati’ye karşı çözümler sunuyoruz.
44
kırkDÖRT
Veteriner Hekim Sinem Ülgen Saka ve
Veteriner Hekim Tamer Saka, Cavalier
King Charles Spaniellerin predispoze
hastalıkları hakkında bilgi verdi.
yirmi
Yara tedavisinde 2000 yıldan daha
uzun süredir kullanılan bal, modern
yara pansuman teknikleriyle buluştu
ve Türk veteriner hekimlere kavuştu.
ELLİİKİ
Günümüzde birçok ilaç kullanım
dişi olmaya başladı. Hızla gelişen
bakteriyel dirence ve yıkıcı
sonuçlarına karşı nasıl savaşabiliriz?
58
ELLİSEKİZ
Petlerin obezite kontrolündeki yeni
araştırmalar ve keşiflere göre fasulye,
güvenilir bir besin madde kaynağı
olarak değerlendirilebilir.
YİRMİDÖRT
Klivet İstanbul sürekli eğitim
seminerinde Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ
ve Prof. Dr. Murat Şaroğlu bir araya
gelerek keyif dolu bir güne imza attı.
ALTMIŞ
Hasta sahipleriniz facebook, twitter
ve linkedin gibi populer siteleri takip
ediyorlar. Sizin hala bir sosyal medya
hesabınız yok mu?
Tatildeyken
bile kliniklerini
düşünenler için…
Cavalier King Charles Spanieller, 2000 yılından
beri Türkiye’de popülerlikleri gitgide artmakta ve
her geçen gün daha çok aileye katılmaktadırlar. Her
saf ırkın olduğu gibi Cavalier King Charles’ın da bazı
hastalıklara yatkınlıkları vardır ve bu nedenden
dolayı kliniklerimizin sık ziyaretçileridir. Veteriner
Hekim Sinem Ülgen Saka ve Tamer Saka tarafından
gerçekleştirilmiş olan Cavalier King Charles
Spaniellerin hastalıkları araştırmasını her klinisyen
veteriner hekimin okuması gerektiğini düşündük.
En sık gördüğümüz semptomlar ve sebeplerini
kaçırmayalım. Bu sıcak havalarda dergimizi deniz
kenarında okumayı tercih eden okurlarımız için de
birkaç hafif konu hazırladık; belki kliniklerinize geri
döndüğünüz zaman sosyal medyanıza daha büyük
önem vereceksiniz ya da Prof. Dr. Murat Şaroğlu gibi
kendinize bir uzmanlık alan seçip geleceğimizin
büyük veteriner hekimleri arasında yer alacaksınız.
Bunun için de geçtiğimiz ay gerçekleştirilmiş
olan Klivet sürekli eğitim kongresi ya da kayıtları
hala devam eden EEVC gibi önemli etkinliklerde
yer almayı da ihmal etmeyin. Ayrıntılı bilgileri
dergimizin sayfalarında….
Keyifli okumalar dilerim
OTUZDÖRT
EEVC’ye iki ay kala, kongre hakkında
merak ettiklerimizi EEVC başkanı
Denis Novak ile konuştuk.
ALTMIŞDÖRT
OIE uluslararası fotoğraf yarışmasının
ana teması hayvan refahında önemli
rol oynayan veteriner hekimlerdi.
petinfo AĞUSTOS Sayı: 90 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış
Kolgu [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] EDİTÖRLER Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı eniko@matmedya.
com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected]
DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl
Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324
50 59 REKLAM REZERVASYON Yudum Barutçu [email protected] ABONE Banu Sayınç [email protected] www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
02-03 PETİNFO
Kırsal Alan
Veterinerlik
Hizmetleri’nden
faydalı
kaynaklar
Amerikalı Kırsal Alan Veterinerlik
Hizmetleri (Rural Area Veterinary
Services, RAVS), 700’ den fazla gönüllü
veteriner hekim tarafından yürütülen
kar amacı gütmeyen hizmetidir. Her
sene, 80’den fazla kırsal bölgede,
20 binden fazla hayvan bu hizmet
sayesinde tedavi görmektedir. Web
sitelerinde bulunan ilginç ayrıntıların
yanı sıra, RAVS, bir klinisyen veteriner
hekimin ihtiyacı olabilen bütün
protokolleri ve pratik bilgileri de güzel
ve anlaşılır bir şekilde paylaşmaktadır.
Bu Türk veteriner hekimler için de
ilginç bilgilerle dolu olan site tamamen
bedava ve bilgiler istenilen şekilde
paylaşılabilir. http://www.ruralareavet.
org/training.php/
İngiltere, Glasgow
Üniversitesi Veteriner
Fakültesi 23 yaşındaki
öğrencisi Laura Muir
Veteriner
hekim
öğrencisi
Olimpiyat
altının peşinde
Bu sene Brezilya, Rio şehrinde
gerçekleştirilecek olan Olimpik
oyunlarda bir veteriner hekim
meslektaşımızı da görebiliriz. Glasgow
Üniversitesi’nin 23 yaşındaki öğrencisi
Laura Muir, 1500m koşusunu 3:57.49’da
tamamlayarak İngiliz rekorunu kırdı
ve Olimpiyatlara gitmeye hak kazandı.
Laura’yı ve antrenörü Andy Young’u
tebrik eder, Olimpik oyunlarda İngiliz
meslektaşımıza ve Türkiye Olimpiyat
Milli Takımı’na başarılar dileriz.
Hasvet Ailesi FECAVA’nın
Bronz Sponsoru oldu
Hasvet Ailesi, Avrupa’nın en önemli kongrelerinden
olan ve bu sene 22.si düzenlenen Fecava EuroCongress’e
dünya markalarıyla beraber Bronz Sponsor olarak katıldı.
22-25 Haziran tarihleri arasında Avusturya başkenti Viyana
şehrinde gerçekleştirilmiş olan kapsamlı uluslararası
kongrede Hasvet Medikal, Safir Cerrahi ve E-vet Yazılım
grup şirketi yeni ürün ve proje lansmanlarını dünyanın
dört bir tarafından gelen meslektaşlarımızın beğenilerine
sundu. Hasvet ailesi bülteninde, desteklerini hiçbir zaman
esirgemeyen meslektaşlarımıza sonsuz teşekkürlerini sundu
ve çalışmalarına hız kesmeden devam edeceğini belirtti.
notlar
Bu şanslı
kedi son anda
kurtuldu
Türk bilim
insanları
antibiyotik
direncine
çare arıyor
Pensilvanya’da bir
hastanın idrar yolları
enfeksiyonu tedavisinde
karşılaşılan bakteriye, tüm
diğer antibiyotikler yetersiz
kaldığında “son çare” olarak
kullanılan Colistinin bile
işe yaramadığı gösterildi.
Aralarında Üsküdar
Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaan Yılancıoğlu’nun da
bulunduğu bilim insanları tüm
antibiyotiklere karşı direnç
gösteren bir bakteriye karşı
sinerjistik olarak adlandırılan
bir ilaç kombinasyonu
geliştirdi. Çalışma Molecular
Systems Biology’nin Haziran
sayısında yayınlandı.
Altı yaşında Milly, abdomen
bölgesinde devamlı büyüyen bir
oluşumu sahipleri tarafından fark
edilince veteriner hekimlerin
güvenli elinde buldu kendini.
Hekimler tarafından yapılmış olan
hematolojik testlerde anormal bir
şey gözükmediyse de, ultrason
görüntüleriyle oluşumun tam olarak
ne olduğu kesinleşti; Milly’nin
böbreği, normal boyutunun 600%
büyüklüğündeydi. Cerrahi girişimden
sonra başarı ile uzaklaştırılan böbreği
inceleyen hekimler, bu durumun
kedilerde çok nadir gözüken
hydronefrozis tanısını koydu.
Ameliyatı gerçekleştiren Veteriner
Hekim Laura Oliver “ Milly’yi ilk
gördüğümüz zaman letarjik ve
huzursuzdu. Sebebini de hızlı bir
şekilde tespit ettik. Bu vaka gerçekten
gördüğüm en olağanüstü vakamdı;
aşırı derecede büyümüş olan
böbreği uzaklaştırmak hem boyutu
yüzünden zor oldu hem de organ o
kadar dolmuştu ki, en küçük basınçta
rupturuna neden olabilirdi” dedi.
Milly’nin böbreği, normal boyutunun
%600 büyüklüğündeydi. Cerrahi
girişimden sonra başarı ile
uzaklaştırılan böbreği inceleyen
hekimler, kedilerde çok nadir gözüken
hydronefrozis tanısını koydu.
08-09 PETİNFO
Son ana
kadar sevgi
ve saygı
“Lap of Love Veterinary Hospice
and In-Home Euthanasia” Ağı,
hayvanseverlerin evinde geriatrik
bakımı ve ötanaziye uzmanlaşmış
olan bir organizasyondur.
Organizasyon, iki Floridalı
veteriner hekim tarafından kuruldu
ve her gün daha fazla üyeye
sahip olmaktadır. Lap of Love Ağı
kapsamında çalışan veteriner
hekimler yaşlı hayvanların
bakımı ve gereken durumda
hayvanlara ve sahiplerine de saygı
gösterilecek bir şekilde ötanazi
yapmaya uzmanlaşmış. Çalışmaları
kapsamında genel aşılama
ve laboratuvar muayeneleri
gerçekleştiremezler, bu nedenden
dolayı bölgedeki diğer kliniklerle
de rekabet etmezler. Çalışmalarının
amacı, özellikle palyatif bakım
uygulanarak son günlerini yaşayan
hayvanların hayat standartlarının
mümkün olduğu kadar yüksek
seviyede tutulması ve hayvan
sahiplerine gereken uzman
yardımı ve ruhi desteği sunmaktır.
Mesleğimizin bu alanı gerçekten
saygıyı hak etmektedir.
BREXİT’in
geleceği
Kediler
tada değil,
faydaya bakar
Kediler mama konusunda seçici
olabilir, ama araştırmalara göre
mama seçerken de lezzetten ziyade
sağlıklarını düşünüyorlar. Royal
Society Oper Science’de yayımlanan
araştırmaya göre, kediler mamaların
yağ ve protein oranını göz önüne alarak
seçimlerini yapar. Araştırmacılar,
kedilere balıklı ve tavşanlı gibi çeşitli
lezzette, aynı zamanda farklı yağ ve
protein oranına sahip olan mamalar
sundular. Kediler, ilk zamanlarda tatları
hoşlarına giden mamaları seçseler de,
ilerleyen zamanlarda daha sağlıklı
olanlara yöneldiler.
BVA, yayınlanmış olan
bildiride, İngiliz Kraliyetinde
geleceğini hayal eden
veteriner hekimleri rahatlatan
bir açıklamada bulundu.
Bildiriye göre AB olan ve
olmayan vatandaşlara
BREXIT’in hiçbir etkisi
yansımayacak. İngiltere’de
yaşamını sürdüren veya
sürdürecek olan her
veteriner hekim veya
veteriner hemşirenin BVA’ya
başvurusu kabul edilecek.
Royal College of Veterinary
Surgeons’ün araştırmasına
göre, İngiltere’de yaşayan
veteriner hekimlerin yarısı,
Kraliyet dışında kazandığı
diploması ile çalışmaktadır. Bu
hekimlerin çoğu Avrupa Birliği
dışında eğitim gördü. Aynı
zamanda İngiltere devletinin
geçtiğimiz ay yayınladığı
ve hiçbir insanın şu anki
hakları ve statüsü ile ilgili
değişiklik yapılmayacağını
belirten bildirisi hem AB
vatandaşlarını hem de
yurtdışında yaşayan İngiliz
vatandaşlarını rahatlattı.
İngiltere’de
veteriner
hekimlerin
hayatı nasıl?
Veteriner
akupunktur
eğitimi
kayıtlarını
kaçırmayın
Türkiye Chi Enstitüsü, Amerika Chi
Institute ile entegre yapılacak Veteriner
Akupunktur eğitimi için ilgi duyan
tüm meslektaşlarımızı davet ediyor.
Bu eğitim dünyada standart uygulanan
veteriner akupunktur eğitimidir.
Toplam 5 modülden oluşan eğitimin
her modül sonrasında bir yazılı sınav
olmaktadır. Katılan öğrencilerin
bunlardan geçmesi gerekmektedir.
Son modülde ise yazılı ve sözlü
diploma sınavı bulunmaktadır. Sınav
sonrasında CVA unvanını taşıyan
bir veteriner hekimin yanında bir ay
süreliğine staj yapan ve üç olgu raporu
hazırlayan meslektaşlarımız tüm
dünyada kabul edilen “CVA-Certified
Veterinary Acupuncturist” unvanını
almaya hak kazanacaklardır.
İngiliz Veteriner Hekimler Birliği
ve RCVS işbirliğinde 8-9 Eylül arası
İngiltere dışında yaşayan veteriner
hekimler için “ İngiliz Veteriner
Hekimliğe Genel Bakış” konulu iki
günlük bir seminer düzenlenecek.
Seminerin amacı yurtdışında
diploma kazanan veteriner hekimlere
İngiltere’deki mesleği ve çalışma izni
ile ilgili prosedürleri tanıtmak. Her
sene iki defa düzenlenen seminerin
2016 Eylül ayı ücreti 160 £ olarak
(yaklaşık 620TL) belirtildi. Seminerin
ayrıntılı bilgilerine ve ilerleyen
etkinliklerine www.rcvs.org.uk
internet adresinden ulaşabilirsiniz.
notlar
İnterhas
Ailesi Ankara
Kızılcahamam
Swiss Otel’de
buluştu.
Çalışanlar konusunda
uzman bir ekip
tarafından iş sağlığı ve
güvenliği eğitimi aldılar.
İnterhas Hayvan
Sağlığı 2016 Yılı
II. Dönem Toplantısı
İnterhas Hayvan Sağlığı Ailesi, Ankara kızılcahamam Swiss Hotel’de
bir araya gelerek 2016 yılının ikinci dönemini değerlendirdi.
T
amamı GMP’li aşı ve
ilaçları ile sektörün
örnek firması
İnterhas Hayvan
Sağlığı; 2016-2nci Dönem
toplantısını 25-30 Temmuz
tarihleri arasında Ankara
Kızılcahamam Swiss Otel’de
gerçekleştirdi. Beş gün süren
toplantının birinci bölümünde,
Türkiye veteriner ilaç ve aşı
pazarında hızlı ve istikrarlı bir
gelişim gösteren İnterhas’ın
Bölgeler bazında ilk altı aylık
satış analizleri yapıldı. İkinci
yarıyıl hedefleri için de yeni
stratejiler geliştirildi.
14-15 PETİNFO
Türkiye pazarının
değerlendirilmesi
Toplantının ikinci
bölümünde; başta İnterhas A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı Dr.
Tamercan Morkoç ve Genel
Müdür Ecz. Ümmügülsüm
Morkoç olmak üzere
Pazarlama Müdürü Gürcan
Öner ve Saha Koordinatörleri
Hüseyin Arıkan ve Tamer
Dimrilli tarafından Türkiye
pazarında nasıl daha etkili
ve verimli olunabileceği
konusunda tüm İnterhas saha
çalışanlarına, pazarlama, satış
ve ürün eğitimleri verildi.
Tüm ekip eğitime interaktif
olarak katıldı, workshop ve
detailing çalışmaları yapıldı.
İnterhas çalışanları, bu
aktiviteler sayesinde hem
takım olmanın gereğini yerine
getirmiş hem de takım ruhu
ile çalışıldığında, zorlukların
ve engellerin nasıl kolayca
aşılabileceğini görmüş oldular.
Kaliteli hizmet vermeye
devam edeceğiz
Hayvan sağlığı, hayvan
refahı, gıda güvenirliği üzerine
yapılmakta olan çalışmaları
ve buna bağlı olarak insan
sağlığının korunmasına
yönelik girişimleri; kurulduğu
günden beri destekleyen
İnterhas Hayvan Sağlığı’nın
hem merkez hem de saha
çalışanları; toplantının son
gününde konusunda uzman
bir ekip tarafından iş sağlığı
ve güvenliği eğitimi aldılar.
Kızılcahamam’ın doğal
güzellikleri, oksijeni bol ve
serin havası sayesinde hem
eğitim hem de dinlenme
imkanı bulan İnterhas
çalışanları beş günlük toplantı
sonrasında, motive olmuş bir
şekilde bölgelerine döndüler.
dr. bayer
Kedilerin
baş belası
Kliniklerde sık rastlanan sorunlar
deri hastalıkları ile ilgilidir.
Önlenmesine kesinlikle önem verilmesi
gereken Notoedres cati de kedilerde
rastlanabilen deri problemlerini
tetikleyen tehditlerin arasındadır.
Ü
lkemizin de
bulunduğu
iklim şartları,
ektoparazitlerin
gelişmesi
için oldukça elverişlidir. Bu
ektoparazitlerin çoğu hem
insan hem de hayvanlarda
enfeksiyon meydana
getirip ciddi morbidite ve
mortaliteye sebep olabilir. Bu
büyük tehdite rağmen bile,
ektoparazitlere karşı yeterli
önem verilmemektedir. Örnek
olarak, uyuz etkenini taşıyan
hayvanlar, aldıkları besin
maddelerinin %10’undan
faydalanamadıkları belirtildi.
Uzun vadeli olarak ise
canlıların genel sağlığını
ve hayatını tehdit ederler.
Kedi baş uyuzu olarak da
adlandırılan Notoedres
cati, kedilerin tüm dünyada
önemli ve prevalansı yüksek
ektoparaziter hastalıklarından
birisi olarak sayılır.
Nasıl yayılır?
Dişiler konak derisinin
dermis tabakasındaki
tüneller içinde kümeler
halinde bulunurlar. Dişileri
derinin stratum cornaum
tabakasında tek başlarında
yaşayan Sarcoptes’lerden
18-19 PETİNFO
bu şekilde ayırt edilebilirler.
Dişiler dokulardan sızan sıvı
ile beslenir. Açmış oldukları
tünellere de yumurtalarını
bırakır. Yaşam çemberlerini
10-14 günde tamamlayan
parazitler bu şekilde hızlı
olarak çoğalabilir. Birkaç
ay zarfında bir hayvan
üzerinde bulunan uyuz
etkenlerinin sayısı süratle
artar. Uyuz etkenlerinin,
özellikle yumurtaları vücut
dışında hayatlarını uzun süre
devam ettirirler. Bu bakımdan
hastalık bir hayvandan
diğerine kolaylıkla ve hızlı bir
şekilde geçer. Bulaşma esas
olarak uyuz etkenini taşıyan
hayvanın sağlıklı hayvan ile
temas etmesiyle, direkt yolla
olur ama enfekte hayvanın
eşyalarından da indirekt olarak
meydana gelebilir. Etkenin
insana geçmesi mümkün,
ancak insana geçen etkenler
kısa süreli bir rahatsızlık
verir ve az miktarda lezyon
oluşturabilir; erişkin duruma
geçemezler ve ölürler.
Belirtileri neler?
Notoedres cati kedilerde
başın ve kulakların üstünde,
boynun üst tarafında bulunur.
Yüze, ayaklara, hatta genç
bayer Advantage Multi
Kedi Damlatma Çözeltisi
Miks parazit enfeksiyonları olan ya da enfeksiyon riski altında olan
kedilerde: pire enfestasyonlarının (Ctenocephalides felis) tedavisi
ve önlenmesinde; kulak uyuzu enfestasyonunun (Otodectes
cynotis) tedavisinde; notoedrik uyuz (Notoedres cati) tedavisinde;
Kalp kurdu (Dirofilaria immitis L3 ve L4 larvaları) hastalığının
önlenmesinde, Gastrointestinal nematodlar enfeksiyonlarının
tedavisinde (L4 larvalar, Toxocara cati, ve Ancylostoma
tubaeforme immatür erişkinler ve erişkinleri); pire alerjik dermatiti
(FAD) tedavi stratejisinin parçası olarak kullanılabilir. Notoedrik
uyuz (Notoedres cati) tedavisinde ürünün tek dozu uygulanmalıdır.
Notoedres cati kedilerde
başın ve kulakların
üstünde, boynun üst
tarafında bulunur.
kedilerde tüm vücuda
yayılabilir. Deride kabuklanma
ve kalınlaşma mevcuttur. Çok
şiddetli kaşıntı kısa bir süre
içinde kılların dökülmesine
neden olur. Kıllar döküldükten
sonra deride kepeklenme,
kalınlaşma, çatlama ve
kabuklaşma görülür. Bu
kalın kabuk, kaynaklarda
notoedrik helmet veya
notoedrik miğfer olarak da
adlandırılır. Göz kapaklarına
yerleşme durumunda kediler
gözlerini açamaz hale gelir.
Şiddetli kaşıntıdan dolayı
sekonder enfeksiyonlar ve
kanama meydana gelebilir.
Hayvanlarda kansızlık ve
zayıflık dikkat çekicidir,
zamanında önlem alınmazsa
ölüm meydana gelebilir.
mikroskobunda 10x ve 40x
büyütmeli objektifle incelenir.
Yetişkin parazitler birer
mikroskobik kaplumbağa
gibidir; kısa bir rostrum ve çok
kısa ekstremitelere sahiptir.
Unutmayalım; enfeksiyonun
ilk zamanlarında parazitlerin
sayısı azdır ve bu durumda
parazit görünmeyebilir.
İmmunosupresif bir
hastalıktan ya da
hipotroidizmden
şüpheleniyorsa spesifik
laboratuvar testleri
uygulanabilir. Bu tanı
yöntemleri kolay ve pratiktir.
Hastalık ekzemai hiperkeratik
dermatitis, pire ve bit
enfestasyonu ile karıştırılabilir
fakat bu hastalıklarda deri
kalınlaşması meydana gelmez.
Nasıl teşhis koyabiliriz?
Bistürinin ucu likit bir yağ
ile hafifçe yağlanarak lezyolu
bölgelerden derin deri kazıntısı
alınır. Lezyonlu kısım kapillar
kanamalar oluncaya kadar
derin kazınmalıdır. Kazıntı
lam üzerine konulur. Bunun
üzerine %10-20’lik NAOH veya
%10-20’lik KOH damlatılır.
Lam biraz ısındıktan sonra
deri parçaları iyice ezilir ve
bir süre deri parçalarının
çözülmesi için bırakılır. Örnek
lamel ile kapatılır. Lam ışık
Nasıl önlem alabiliriz?
Uyuzun tedavisi
günümüzde bulunan ve
geçerliliği olan ilaçlarla kolay
bir şekilde ve çoğu zaman
pozitif sonuçlar elde edilerek
yapılmaktadır. Buna rağmen,
özellikle sokakta yaşayan
hayvanlarda ciddi enfestasyon
durumları, genç ve immun
sistemi zayıf olan hayvanlarda
ölüm bildirilmiştir. Bu olayın
önlemini almak amacıyla
düzenli ektoparazit kontrolü
büyük bir önem taşır. 
MVM Medikal
Manuka balı;
üretimini
Yeni Zelanda’da
bir kabilenin
yapmış olduğu
eşsiz bir üründür.
Yara
tedavisinde
üstün tercih;
Manuka Balı
Bandajları
Yara iyileşmesi üzerine olumlu etkileri
bilinen bal, yıllarca çeşitli yaralar üzerine
uygulanmış ve şaşırtıcı etkiler ortaya
konmuştur. Manuka Balı Bandajları; dünya
çapında yara tedavisinde kullanılan, medikal
olarak derecelendirilmiş (+15 UMF değeri*)
özel ürünler olup, yara iyileşmesi üzerindeki
etkinliği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır.
* “Manuka balının antimikrobiyel gücü UMF” (Unique Manuka Faktor) diye bilinen bir standartla
sınıflandırılmaktadır. Daha yüksek UMF, daha iyi antimikrobiyel etki demektir. Yara çevresinde yeterli etki
sağlamak için en az 10 UMF gereklidir. Resmi Waikato ölçütü Manuka balını UMF değerlendirmesiyle 1’den
15’e kadar sınıflandırmıştır. Bu aynı zamanda N.P.A (Non Peroxid Activity) değerini de göstermektedir.
B
al; yara tedavisinde
2000 yıldan daha
uzun süredir
kullanılmaktadır.
Modern yara pansuman
materyali olarak bala olan ilgi giderek
artmaktadır ve etkinliği ile ilgili birçok
çalışma bulunmaktadır. Literatürde
balın hiçbir toksik etkisinin
bulunmadığı bildirilmektedir.
Yaralara bal pansumanı
uygulandığında, inflamasyon, ödem
ve ağrıyı azalttığı, kötü kokuyu
ortadan kaldırdığı, nekrotik dokuların
debridmanını sağlayarak cerrahi
debridman gereksinimini ortadan
kaldırdığı ve enfeksiyonu temizlediği
saptanmıştır. Bal aynı zamanda nemli
bir yara ortamı oluşturarak, yara
iyileşmesinde yeni doku oluşumunu
hızlandırmaktadır. Bal içerisinde,
toplama ve depolama sırasında arılar
tarafından aktarılan “glukoz oksidaz”
enzimi bulunur. Bu enzim yara
eksudatı varlığında, hidrojen peroksit’in
düşük düzeylerde salınmasına
yardımcı olur; bu da antioksidan
etkiyle hücresel proliferasyon ve
metabolizmayı destekler. Yüksek şeker
ve düşük pH içeriği, bala mükemmel
anti-inflamatuar ve debridman
(cansız dokuların uzaklaştırılması)
özelliğini kazandıran yüksek bir
osmotik potansiyel yaratır. Ürünümüz
kendine özgü kimyasal özelliklere
sahip olan Manuka ağacının
(Leptospermum scoparium) özünden
elde edilmektedir. Diğer ağaç türlerine
göre daha az irritan özelliktedir. Bu
durum; bandajın antimikrobiyel
etkisinin sürdürülmesine izin verir,
bu da Manuka’nın antibakteriyel bir
bandaj olarak üstün performansının
anahtarıdır. Bu antimikrobiyel aktivite
esasen, arıların bal özüne eklediği
“glukoz oksidaz” denen enzimin
hidrojen peroksit oluşturmasından
kaynaklanmaktadır. Arılar ek olarak
bazı çiçeklerden de antibakteriyel
bileşikler katar. Manuka balı Yeni
Zelanda’da az sayıdaki insanın
üretimini yapmış olduğu ve yıllık
tedariği az olan eşsiz bir üründür.
Piyasada bulunan ürünlerin çoğu
Manuka balıyla düşük kaliteli
başka balların karışımlarını
kullanmaktadırlar. Bu da ürünün
etkisini azaltmaktadır.
MANUKA VAKA ÇALIŞMASI
1
Irk ve Cinsiyet: Erkek
domestic shorthair
Yara lokasyonu ve
biçimi: Isırılma sonucu oluşan
abdominal apseler
Uygulama: Yaralar iyice
debride edildi ve lavaj yapıldı.
Bu kedi istisnai bir hasta oldu
ve sedasyon olmaksızın yara
tedavisine izin verdi. Manuka AD
debridmana yardımcı olmak,
enfeksiyonu kontrol altına almak
ve granulasyonu teşvik etmek
amaçlı kullanıldı. Yaranın tipi ve
balın osmotik etkisinden dolayı
yüksek emici özellikte ikinci bir
bandaj gerekti. debride edilen
yaralar Manuka AD ile sarıldı.
2
3
Kedi bandaj değişimlerine
tolerans göstermeye devam etti
ve sedasyon olmaksızın yara
yönetimine devam edildi. Yaralar
Manuka AD ile sarılmaya devam
edildi. Emici bandaj uygulandı;
bandajlar üç günde bir değiştirildi.
4
Bir sonraki bandaj değişiminde ilk
bandajdan sadece 8 gün sonra yara
yatağı temiz, sağlıklı granulasyon
dokusu ile dolu ve yara hattı
küçülmeye başlamış durumda.
5
Bandaj değişimi başta 2-3
günlük aralıklarla yapıldı. Sağlıklı
granulasyon dokusu görünene
ve akıntı azalana kadar emici
bandaj uygulamasına bu şekilde
devam edildi.
Manuka AD ve emici bandaj
uygulamasının devamıyla yaralar
hızlıca iyileşiyor.
6
3 hafta sonra yaralar hızlıca
kontrakte olmaya başladı ve emici
bandaj kaldırıldı. Kedi bandaj
değişimi için tekrar kliniğe gelmediği
için daha fazla fotoğraf çekilemedi
ancak hasta sahibi yaraların
tamamen iyileştiğini, kedisinin
sağlığına kavuştuğunu bildirdi.
Sonuç
Bu vaka Manuka AD’nin ağır bir
şekilde kontamine olmuş apseli
yarada efektif olarak kullanımını
gösterdi. Burada Manuka balının
debridmana yardımcı olduğu,
kontaminasyonu kontrol altına
aldığı, sağlıklı granulasyon
dokusunu hızlıca teşvik ettiği
görüldü. Bu vakada Manuka
AD’nin (absorbent dressing)
likid bala göre avantajları
mevcuttu: yara yatağı ile yakın
temas sayesinde maksimum
topikal etki yaratıldı ve bandaj
değiştirme süreleri kısalmış oldu.
MVM Medikal
Balın genel etkileri
> Antioksidan etkisi; hücresel
proliferasyon ve metabolizmayı
desteklemektedir.
> Osmotik etkisi; bölgesel nemi
artırarak lenf dolaşımını hızlandırır
ve oksijenizasyonu artırmaktadır.
> Geniş antimikrobiyel etkisi;
kontamine yaralarda enfeksiyonun
giderilmesine ve sekonder
enfeksiyonların engellenmesine
yardımcı olur.
> Otolitik debridman etkisi;
nekrotik yaralarda ölü dokuların
uzaklaştırılmasını sağlayarak
iyileşmeye yardımcı olur.
> Anti-inflamatuar etkisi; yangı
ve ödemi azaltarak ağrıyı giderir.
15 UMF değerine
sahip olan %100
Manuka balı
bandaj çeşitleri
Manuka Balı ND
Manuka Balı AD
Manuka Balı G
Ebatları
Ebatları
Miktar
5x5cm
5x5cm
15 gr
10x12,5 cm
10x12,5 cm
10x100 cm
10x100 cm
Manuka’nın üstün nitelikleri
> Ürün %100 Manuka balından
üretilmektedir.
> “Manuka balının antimikrobiyel
gücü UMF” (Unique Manuka
Faktor) diye bilinen bir standartla
sınıflandırılmaktadır. Daha yüksek
UMF, daha iyi antimikrobiyel etki
demektir. Yara çevresinde yeterli etki
sağlamak için en az 10 UMF gereklidir.
Resmi Waikato ölçütü Manuka
balını UMF değerlendirmesiyle 1’den
15’e kadar sınıflandırmıştır. Bu aynı
zamanda N.P.A (Non Peroxid Activity )
değerini de göstermektedir.
> Manuka Balı Bandajları
15 UMF’ye sahiptirler. Yara
bandajlarında bal kullanmanın en
büyük zorluklarından birisi; bandajın
uygulandığı bölgede stabilitenin
sağlanmasıdır. Birçok firma bu
sorunun üstesinden gelmek için
bandajları kaplama yoluna gitmiştir,
ancak bu yöntem başarısız olmuştur.
Genellikle aktif bal içeriği ambalajın
içerisinde kalarak bandajın
etkinliğini düşürmüştür.
> Manuka bandajları, aktif balın
bandaja başarıyla doyurulduğu
profesyonel bir süreçten geçer.
Kullanım alanları
Travmatik ve / veya kontamine
yaralar, otolitik debridman
gerektiren ölü doku barındıran
yaralar, yüzeysel ve kısmi yanıklar,
ezikler, cerrahi yaralar, apse içeren
kaviteli yaralar. (Bu yaralara özellikle
Manuka AD tercih edilmelidir.) 
22-23 PETİNFO
ND: Gazlı beze emdirilmiş halde AD: Polimer ped halinde (emici) G: %100 Manuka balı
Nekrotik bir
yaranın Manuka
uygulanmasından
sonraki iyileşme seyri
Enfeksiyöz
hastalıkların
gözde oluşturduğu
izleri merak eden
hekimler, etkinliğe
yoğun ilgi gösterdi.
Bir dahiliyeci ile
bir cerrah bir
araya gelirse…
Klivet İstanbul eğitim seminerinde Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ
ve Prof. Dr. Murat Şaroğlu bir araya gelerek hepimizin
akıllarında kalan bir güne imza attı.
HABER: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
24-25 PETİNFO
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ; “Oftalmolog cerrahlarla daha
yakından çalışmaya başlayınca fark ettim ki, birçok hastalığın
ilk tanısı kesinlikle gözden tespit edilebilir.”
Prof. Dr. Murat Şaroğlu; “Belirgin klinik semptom
göstermeyen erken safhadaki hastalıkların tanısını koyarak
bir canlıya ömür boyu ışık verebiliriz.”
K
livet Meslek İçi
Sürekli Eğitim
Semineri
3 Ağustos
tarihinde
İstanbul, Maslak Steigenberger
Hotel’de gerçekleşti. Kıbrıs
Yakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ
ve Veteriner Göz Merkezi
Kurucu Veteriner Hekimi
Prof. Dr. Murat Şaroğlu’nun
sunumunda gerçekleşen
eğitim seminerinin konusu
enfeksiyöz hastalıkların gözde
oluşturduğu izlerin takibiydi.
Bu önemli konu hakkında
daha fazla bilgiye sahip olmak
için etkinliğe 100’e yakın
meslektaşımız katılım sağladı.
Göz neden önemli?
Göz sadece görmek
için değildir. Göz aynı
zamanda çok hassas, sinir
dokudan zengin, bunun
yanı sıra damardan zengin,
kanayabilen, her canlı için çok
önemli bir organdır.
Göz aynı zamanda
hastanın içinde taşıdığı
bazı hastalıkların izlerini
de kendi içerisinde
barındırabilmektedir.
Göz, canlının kocaman
bir tabelasıdır. Bu açıdan
baktığımız zaman bir veteriner
hekimin kendisine sorması
gereken ilk soru “Hasta,
görecek mi görmeyecek mi?”
olmalı. Kliniğe gelen hasta
sahibinin “Günlerdir keyifsiz
ve iştahsız” ifadelerine karşılık
biz klinisyenler, ilk etapta
hastanın genel muayenesini
gerçekleştiriyor ve diyoruz
ki “Hayvanınızın bir şeyi yok,
mevsimsel geçişle alakalı
keyifsizlik yaşıyor olabilir”.
Halbuki altta yatan ve ilerde
çok daha büyük sıkıntılara yol
açacak hastalıkların başlangıç
safhası ile de karşı karşıya
olabiliriz. Bu durumda göze
bakmamız gerekir, çünkü göz,
bu çeşit hastalıklar hakkında
bize çok şey anlatabilir.
Göz hakkında bir veteriner
hekimin bilmesi gerekenleri
anlatırken bu önemli bilgileri
paylaşan Prof. Dr. Murat
Şaroğlu’na destek olarak Prof.
Dr. Nilüfer Aytuğ “Gerçekten
ben de özellikle son yıllarda,
oftalmolog cerrahlarla
daha yakından çalışmaya
başlayınca fark ettim ki, birçok
hastalığın ilk ipucu kesinlikle
gözden fark edilebilir.” dedi.
Sunumlar boyunca
vakalar üzerinden ilerleyerek
konuları anlatan ve bir
dahiliyeci ile bir cerrahın
her zaman yaptığı gibi farklı
bakış açılarını tartışıp, bazen
de sataşıp fikir alışverişinde
bulunan hocalarımız, katılan
meslektaşlarımızın dikkatini
gün boyu yüksek seviyede
tutmayı başardılar. Birer hoca
olarak ise katılımcıları devamlı
soru yağmuruna tutmalarının
da dikkatlerin azalmamasında
etkisi vardı tabi…
Hocalar, katılan
meslektaşlarımızın
dikkatini gün boyu
yüksek seviyede
tutmayı başardılar.
Katılımcı
meslektaşlarımız,
özel sistemik
enfeksiyonları
göze bakarak
nasıl fark
edebileceklerini
ve nasıl bir
yöntemle ayrım
yapabileceklerini
öğrenme fırsatı
buldular.
26-27 PETİNFO
Enfeksiyöz
hastalıkların
oluşturduğu izler
Günün konusu olarak
seçilen enfeksiyöz hastalıkları
ve bu hastalıkların gözde
oluşturduğu izleri gerçekten
kapsamlı bir konudur.
FeLV, FIV, FIP, Klamidiozis,
Korona virüsü, Herpes
Virüsü, Leshmaniazis gibi
pet hayvanlarının yaşamını
olumsuz etkileyen çeşitli
önemli hastalıklardan
ayrıntılı bahsedildi.
Murat Şaroğlu bir
göze bakarken virüslerin
oluşturabileceği
malformasyonlar ile ilgili
vaka örnekleri gösterirken,
Nilüfer Aytuğ, bu hastalıkların
hemogramı ve genel klinik
belirtileri ile ilgili ayrıntılı
bilgiler verdi. Tedavi
seçenekleri ise iki hocamızın
da yazdığı farklı reçeteler
üzerinden değerlendirildi,
deneyimli meslektaşlarımızın
ilaçlar ve tedavi seçenekleri
ile ilgili fikirleri tartışıldı.
Kedilerde en sık
görebileceğimiz
enfeksiyöz hastalıklar
Bir kedi ortalama 15-20
yıl yaşayabiliyor. Özellikle 1
yaşına kadar olan kediler çok
sık ciddi göz hastalıklarına
yakalanabilir. Bunlar en basit
ve en genel tanınmakla,
neonatal keratokonjuktivit
olarak adlandırılır. Fakat
bunun altında klamidya
ya da herpes virüsü gibi
mikroorganizmanın hem
solunum sisteminde hem de
gözde oluşturduğu bir takım
enfeksiyon sonucu ve bu
belirtilerin insanlar tarafından
dikkat edilmesi sonucu
kliniğimize gelen vakalarda
fark edebiliriz.
Kornea ve konjuktiva
etkilendiği zaman sadece
konjuktivit tedavisi için
kullanılan ilaçları verip
gönderirsek çok büyük
hata etmiş oluruz. Çünkü o
keratokonjuktivit ile başlayan
problem iki aylık bir kedide
farklı bir tablo haline gelebilir.
Kedi, gözündeki ağrıdan ve
kaşıntıdan kendisini parçalar.
O hayvan gözüne hasar
verdiği zaman her şey bitmiş
olur. Klivet eğitim seminerinde
gün boyunca, örnek vakalarla
da desteklenerek bu önemli
konular konuşuldu.
Anamnezin önemini
aklımızdan
çıkarmayalım
Her şeyden bir
sonuç almaya çalışırız;
biyokimyadan sonuç alırız,
hemogramdan bir sonuç alırız
ama neonatal hastalarda
zaten her şey çok farklı
bir şekilde ilerlemektedir.
Fizyolojileri farklı, kullanılan
ilaçlar farklı, ilaç yararlanımı
farklı. O yüzden her zaman
adım adım ilerlemeliyiz.
Anamnez kesinlikle önemli.
Nilüfer hocamız öncelikle
her zaman hayvanın
yaşını öğrenmek istediğini
belirtti. Çünkü 8-12 haftalık
yaşta maternal antikor
titresi azalmaya başlar. Bu
veteriner
hekimlerin
taşıdığı büyük
sorumluluk
azalma sonucu hayvanlar
enfeksiyonlara karşı son
derece duyarlı olurlar.
Örnek olarak hayvanlar
FeLV ye 6-8 aylık yaşta
duyarlıdırlar. Daha sonra
yaşla ilgili direnç gelişir. Klinik
enfeksiyon olasılığı (viremi,
immunosupresyon, viral
yayılım ) zayıflar, immun
sistem gelişir ve riskin
kedilerin monositlerinde
FeLV bağlantı noktaları azalır.
FIV’e ise duyarlılık yaşla
ilişkili değildir. Erişkinler ve
yavrular için risk aynı. Klinik
FIP, 6 ay-5 yaşlı hayvanlarda
meydana gelir. Bazı olgularda
2 aylık yavrularda FIP nedeni
ile ölüm meydana gelebilir.
Erişkin kedilerde ise, hiç
evden çıkmamış 10 yaşlı
kedide FIP olasılığı vardır.
Klinik bulgulara baktığımız
zaman, hastalığın gözden
kaynaklı olduğunu ya da
genel bir enfeksiyondan
kaynaklandığını anlamak zor
olabilir. Vakaların çoğunda
semptomlar arasında
Doğru bir şekilde yapılan
erken teşhis ve tedavi büyük
bir önem taşır. Zamanında
tedavi edemediğimiz o
hayvan belki 15 yaşına kadar
yaşayacak ama ömür boyu
gözü görmeden yaşayacak.
Bu açıdan göz hastalıklarının
daima zincirleme reaksiyon
şeklinde ilerlediğini ve bir
problemin olabildiğince
erken tanımlanarak
önlemini almak suretiyle
ömür boyu bir canlıya ışık
verebileceğinizi aklımızdan
çıkarmayalım. Örnek olarak
keratokonjuktivitin altında
yatan önemli vakaları
erken fark edip uygun bir
şekilde müdahale ettiğimizde
bir canlının hayatını
kurtarabileceğimizi de
unutmayalım. Buradaki olay
sadece göz değil; gözden
yola çıkarak birçok hastanın
hayatını kurtarmış olmamız.
Prof. Dr. Suphi
Erdem Açar;
“2017 senesinde Klivet
kongresini ve Kıbrıs
YDÜ kongresini
birleştirip, çok büyük bir
mesleki organizasyona
imza atacağız.”
Her canlı için
büyük önem
taşıyan göz ,
sadece görmek
için değildir...
Katılımcılar,
etkinliğe sponsor
olan VİP’e ve
ürünlerine
ilgi gösterdi.
letarji, iştahsızlık gözüküyor
ama elde edebileceğimiz
çok patognomik bir bulgu
yok. Karşılaştırdığımızda
herpesvirüs, kalisivirüs,
bordatella ve klamidiozisin
bulguları olarak zaten hemen
hemen hepsinde letarji,
aksırık, konjuktivitis gibi
semptomlar meydana gelir.
Kritik birkaç bulgu olabilir tabi.
Mesela topallık.
Feline Kalisivirüsü
topallık yapar. Özellikle
aşılama sonrası bazı
hassas hayvanların 2-3 gün
topallaması görebiliriz ve bu
durum gayet normaldir. Bazı
hayvanlarda ise, enfeksiyon
durumunda bu semptom
belki hiç meydana gelmez.
Herpes ve kalisi virüslerin
28-29 PETİNFO
Klinik bulgulara
baktığımız zaman,
hastalığın gözden
mi kaynaklı
olduğunu
yoksa genel bir
enfeksiyondan mı
kaynaklandığını
anlamak bazen
zor olabilir.
semptomları gerçekten çok
benzerlik gösterir. Topallık
durumu ayırıcı tanıda
yardımcı olabilir. Bir de ağız
ve dil kenarında ülserler
varsa daha çok kalisiden
şüphelenmeliyiz.
Klinik bulgular tabi
ki çok önemli ama
genelde test yapmak işe
yarayacak mı?
Nilüfer Aytuğ’nun bu
konudaki düşünceleri şu
şekildedir; “Test yapmayı
çok seviyoruz ama aşısı
olan bir hayvan, antikora
baktığımız için zaten
yüksek ihtimal pozitif sonuç
verecektir. Bu hastalıklar
ile ilgili en etkili yöntem
virüs izolasyonu olurdu,
ama bunu yapan klinik var
mı? Tabi ki yok. Zaten klinik
ortamında böyle bir yöntemin
gerçekleştirilmesi hiç de
kolay değildir. Doğru örnek
alınmalı, doğru transport
yöntemi seçilmeli ve bunlara
rağmen virüsün olması
halinde bile negatif sonuç
alabilirsiniz. Tek başına pozitif
laboratuvar sonucu, klinik
tablo ile desteklenmezse
bizim için hiç bir şey ifade
etmez. O pozitif laboratuvar
sonucunun bizi yanlış yerlere
sürükleyebileceğine tanık
oluyorum. Hastalığı bulma
çabamızda, hiç bir şey
bulmadığımız durumda bir
sürü test yapıp sonunda
zorla bir şey bulmaya
çalışmak bizi gerçeklerden
İnteraktif geçen
seminerde tedavi
seçenekleri ile ilgili
fikirler de tartışıldı.
çok uzaklaştırılabilir. Hasta
olarak gelen hayvanda, testleri
pozitif çıksa bile şüpheyle
yaklaşmamız gerekir ve
semptomları da göz önünde
bulundurmalıyız.
Ama hayvan sağlıklı, hiç
bir semptom göstermeden
gelirse, örnek olarak quick
testlerden yararlanabiliriz.
Bu durumda bu testlerin
güvenilirliği kesinlikle %90’ın
üstünde olmaktadır.”
Bu hastalıklara karşı
tedavi olarak ne
kullanabiliriz?
Hem kalisi hem de herpes
virüsünde geniş spektrum
antibiyotikler uygulayabiliriz.
Nilüfer hocamız en çok
amoksisilin klavulanat, bazen
de azitromisin kullandığını
belirtti. Doksosiklin
kedilerin özofagusunda bir
takım problemlere neden
olduğundan dolayı Nilüfer
hoca bu ilacı pek tercih
etmediğini belirtti. Murat
30-31 PETİNFO
Hastalığı tehşis
etme çabamızda,
hiç bir şey
bulmadığımız
durumda bir sürü
test yapıp zorla
bir şey bulmaya
çalışmak bizi
gerçeklerden çok
uzaklaştırılabilir.
Hoca göz hastalıklar açısından
yapılan tedavi seçeneklerini
şu şekilde sıraladı; “Lokal
olarak, göz kapaklarına ve
gözün etrafına bulaşan göz
akıntısının kuruması ve gözün
kapanması engellenmeli.
Çünkü esas yıkım orada
başlıyor. Akıntılar, sekonder
enfeksiyonlara yol açabilen
büyük miktarda bakteri
içerirler. Akıntı nedeniyle
göz kapanırsa, korneanın
oksijenizasyonu bozuluyor.
Sertleştiği için korneada
mekanik olarak perforasyon
şekillenebilir. Dolayısıyla
sistemik antibiyotiklerin yanı
sıra lokal etkisi olan antibiyotikli
damlaları da çok sık, günde
5’ten az olmamak kaydıyla
tavsiye ediyorum”. Bu konuda
dikkat etmemiz gereken önemli
bir nokta var; sistemik olarak
ve lokal olarak kullandığımız
antibiyotikler birbirleriyle
uyumlu olup olmaması.
Bu ilaçlar birbirlerinin
antagonisti olabilirler. Bunu
da gözden geçirmemizde
ve prospektüsleri tekrar
okumamızda fayda var.
Güzel geçen bir gün
Sayfalarımıza sığmayacak
kadar vaka çalışması ile gün
boyu bizi eğiten hocalarımız,
kedi ve köpeklerdeki
enfeksiyöz hastalıklara, en
çok görülen klinik belirtilerine
ve tedavilere değinip,
göz hastalıkları hakkında
gerçekten bir klinisyen
hekimin faydalanabileceği
bilgiler paylaştılar.
VİP Ecza Deposunun
sponsorluğunda gerçekleşmiş
olan bu etkinliğe katılma
fırsatınız olmadıysa, Klinisyen
Veteriner Hekimler Derneği’nin
resmi internet sitesini ve
sosyal medya sayfalarını takip
etmeyi ve önümüzdeki ilginç
eğitim seminerlerine şimdiden
kayıt yaptırmayı unutmayın.
Bir sonraki bilim ve bilgi
dolu, güzel mesleki etkinlikte
görüşmek dileğiyle... 
Konferansa ev
sahipliği yapan
Belgrad, Sava
Nehri ve Tuna
Nehri’nin kıyısında
yer almaktadır.
Doğu Avrupa
Veteriner
Konferansı
yaklaşıyor
Bu sene Belgrad şehrinde ilk defa gerçekleştirilecek
olan Doğu Avrupa Veteriner Konferansı’na iki ay kala,
EEVC Başkanı Denis Novak’tan bölgenin bu önemli
etkinliği hakkında ayrıntılı bilgiler aldık.
EEVC Başkanı
Denis00-00
Novak
PETİNFO
D
oğu Avrupa
Veteriner
Konferansı
(Eastern
European
Veterinary Conference-EEVC),
kapılarını ilk defa Belgrad
şehrinde açarak, 6-8 Eylül
tarihleri arasında bölgenin
en önemli veteriner kongresi
olarak imza atmayı amaçlıyor.
Bu kongre hakkında bilmemiz
gerekenleri EEVC Başkanı
Denis Novak paylaştı.
EEVC’nin gerçekleştirilmesine
nasıl karar verdiniz?
FECAVA ile WSAVA’nın
çalışmaları ve sürekli meslek
içi eğitim seminerlerinin
uzun süredir takipçisiyiz.
Fakat Doğu Avrupa’daki
her meslektaşımızın bu
etkinliklerin gerçekleştirildiği
ülkelere seyahat ederek bu
değerli programlara katılma
imkanı yoktur maalesef. Bu
bölgedeki veteriner hekimlerin
ancak %10-15’inin bu tür ülke ve
bölge dışı organizasyonlarda
yer alma imkanı olduğunu
söyleyebiliriz. Bu hekimlerin
çoğu ise bir firma ya da
kurum tarafından sponsor
edilen meslektaşımızdır.
Bunun sebebi olarak Doğu
Avrupa bölgesinde bulunan
meslektaşlarımızın gelirinin
Almanya, İngiltere, Avusturya
gibi Batı Avrupa’daki veya
Amerika’daki veterinerlere
oranla daha az olduğunu
söyleyebiliriz. 2013 yılında
Belgrad’ta gerçekleştirilmiş
olan FECAVA etkinliğinden
sonra, Doğu Avrupa bölgesine
özgü olarak faaliyet gösteren
EEVC’nin oluşturulması
hakkında karar verdik. EEVC,
dünya çapında tanınmış olan
uzmanların katkıları ile, her
sene farklı ülkenin evsahipliği
yapacağı, yüksek kaliteli 3
günlük bir etkinlik olacak.
Bu kongre, proje ekibimiz
tarafından yönetilir. Ekibin
Bulgaristan, Hırvatistan,
Romanya, Sırbistan Küçük
Hayvan Veteriner Hekimler
Derneğinden üyeleri vardır
ve BSVA ile de işbirliği
içindeyiz. Bu ekip, 2013
senesinden beri EEVC 2016’nın
gerçekleşmesi için yoğun
bir şekilde çalışmalarını
sürdürmektedir. Ekibin üyeleri
bu projede gönüllü olarak
yer almaktadır ve BSVA ile
yerel bir profesyonel kongre
organizasyon olan PCO’dan
destek almaktadır.
Sürekli meslek içi eğitim Doğu
Avrupa’da meslektaşlarımızın
hayatında nasıl bir rol
üstlenmektedir?
Bu bölgedeki sürekli meslek
içi eğitimlerin geçtiğimiz 15
senede arttığını görebiliriz.
Bölgedeki ülke temsilcileri
FECAVA ve WSAVA’nın sürekli
eğitim programlarına da katılım
göstermektedir. Bu gelişimin,
klinisyen veteriner hekimlerin
günlük hayatı üzerindeki
pozitif etkisini görmemiz
mümkündür. Bazı ülkelerin,
ulusal yönetmenlik tarafından
belirtilen, zorunlu sürekli
meslek için eğitim seminerleri
mevcuttur. Doğu Avrupa
ülkelerinin çoğu kendi çapında
da ulusal ya da uluslararası
konuşmacıları dahil ederek
mesleki organizasyonlar
düzenlemektedir. Meslek içi
sürekli eğitim programlarını
son derece faydalı buluyorum,
çünkü bu etkinlikler klinisyen
meslektaşlarımıza hitaben
organize edilmektedir ve kuru
teorik bilgilerinin ötesinde
de bir şey vermekte. Bu
etkinliklere destek veren, Doğu
Avrupa bölgesinin dışında
uzmanluk diplomasını alan
ve geri dönüp edindiği bilgileri
bu bölgedeki veterinerlerle
paylaşan meslektaşlarımıza
da ayrıca teşekkürlerimi ve
saygımı iletmek isterim.
Onların da katkılarıyla
kesinlikle büyük adımlarla
ilerleyebliriz. EEVC adı
altında hep beraber bölgenin
profesyonellerinin veteriner
hizmet seviyesini artırabiliriz.
Programı hangi kriterleri
göz önüne alarak organize
ettiniz? Konuşmacıları neye
göre seçtiniz?
Her EEVC yönetim kurulu
üyesi hayatında en az bir defa
yurtdışındaki sürekli meslek
için eğitim seminerlerinde yer
aldı. Kararımıza göre kongre
için bir çekirdek programı
oluşturuldu. Bu program
oldukça esnektir ve gelecekte
organize edilecek olan
kongreler için de kolaylıkla
uygulanılabilir. Bu programın
çerçevesinde hekimliğin her
konusu, mesleğin özel ilgilerine
göre ve güncel ihtiyaçlara göre
ele elınacak. Konuşmacılarımız
ise, meslektaşlarımızın
tavsiyeleri üzerine seçildi.
Belgrad’a
nasıl
gidilir?
Balkanların en güzel
şehirlerinden biri
olan Belgrad, vizesiz
seyahat avantajı ile
son yıllarda Türk’ler
tarafından tercih
edilen bir durak oldu.
Türkiye’den Sırbistan‘ın
başkenti Belgrad’a
uçak, tren, otobüs ya
da özel araçla gitmek
mümkün. Eastern
European Veterinary
Conference’in
gerçekleşeceği
olan Hotel Crowne
Plaza, Nikola Tesla
havalımanına ve şehir
merkezine de çok
yakın bir mesafede
yer almaktadır. Kongre
hakkında daha fazla
bilgi ve kayıt için
www.eevc.vet internet
adresini ziyaret edin.
1
kedi & köpek
2
3
4
Çoğu daha önce
gerçekleştirdiği konuşmaları
sayesinde bölgede ün
kazanmış isimlerdir. Belgrad
Gelen her konuşmacının
çok iyi bir performans
göstereceğinden eminim.
içinde faaliyet yürütmesinin
imkanını sunduk. Aramızdaki
pozitif ruhun ve net iletişimin
sağlanması bizi EEVC’nin çatısı
altında birleştirir ve mesleki
olarak erişmek istediğimiz her
seviyenin kapısını açabilir.
Bu etkinliğin gerçekleştirilmesi
için kesinlikle özveriye de
ihtiyacınız vardı.
Özveri kelimesini
seviyorum, çünkü yaptığımız
şeyler konusunda ne kadar
motive olduğumuzu gösterir.
Her yeni projede olduğu gibi,
yaptığımız şeylerin çoğu
daha önce gerçekleştirilmiş
olan organizasyondan örnek
aldığımız prosedürlerdir
ve bazı şeyler ise kendi
çabalarımız ile meydana
getirdiğimiz yeniliklerden
ibarettir. Örnek olarak;
etkinliğimiz için en uygun
organizasyon ve tanıtım
faaliyetleri kullanılarak,
finansal olarak her veteriner
hekim tarafından erişilebilir
bir etkinlik yaratmaya çalıştık.
Tabi ki en önemli konu
olarak, bölgede çalışan her
veteriner hekimin, hayvan
sağlığı sektöründe faaliyet
gösteren firmanın ve partnerin
EEVC ile uzun vadeli işbirlik
EEVC’nin veteriner hekimler ve
veteriner hemşireler tarafından
gerçekleştirilmesi neden büyük
önem taşır?
Yönetim kurulunda
EEVC’ye katılım gösteren
delegelerin ihtiyacını en
iyi şekilde anlayan ve
karşılayabilen bir kitlenin yer
alması gerektiği konusunda
hemfikirdik. EEVC’nin yönetim
kurulu, hayvan sağlığı
mesleğinin çeşitli alanlarında
kendilerini temsil etmektedir.
Üyelerimiz mesleklerine ve
yaptıkları faaliyetlerle gurur
duyan, günlük işlerinin yanı
sıra mesleki ilerlememize
büyük bir onur ve mutluluk
hissederek katkı sağlayan
insanlardır. Burada söylemem
gereken şu; eşitlik çok
önemlidir. Bu işi sadece
veteriner hekimler değil,
onlara her gün destek veren
mesleklerin temsilcilerini
de EEVC yönetim kuruluna
katarak başardık. Onlar
36-37 PETİNFO
1. Belgrad, her saatte insanların
sokakları şenlendirdiği bir şehir.
2. Eski ve Yeni Belgrad’ı birbirine
bağlayan Ada Köprüsü.
3. Tiyatro ve müzelerin
bulunduğu Cumhuriyet Meydanı.
4. Ortodoksların günümüzdeki
en büyük kilisesi, St. Stava.
olmadan EEVC ve bu
organizasyon bu şekilde
gerçekleşemezdi.
Bu etkinliğin hedef kitlesi
kimlerden oluşmaktadır?
EEVC, kendini bu mesleğe
adamış olan ve ilerlemeyi
amaçlayan herkes için bir katkı
sağlayabilir. Programda, hayvan
sağlığının en güncel konuları ve
en yeni teknolojileri tartışılacak.
Her hekimin öğrenmekten
veya öğretmekten mutluluk
duyabileceği bir platform
organize etmeyi amaçladık.
EEVC’nin bilimsel programı
dünyanın dört bir tarafından
gelen 80 konuşmacıyı
kapsar. Öğrenci, veteriner
hekim, firma temsilcisi ya da
herhangi bir delegasyonu
temsil eden her katılımcının
bu kongrede kendine göre
bir şey bulabileceğinden
eminim. Bu alanda çalışan
her profesyonelin biraraya
getirilmesi ve bilinçlendirilmesi
için EEVC’de “Tek Sağlık”
konseptini felsefemiz olarak
temel alarak her faaliyeti ile
daha güzel bir geleceği inşa
etmeyi amaçlıyoruz.
Kongre hakkında daha fazla
bilgi ve kayıt için www.eevc.vet
internet adresini ziyaret edin. 
kedi & köpek
Veteriner Göz Merkezi
ekibi; Prof. Dr. Murat
Şaroğlu ve Veteriner
Hekim Dilara Berköz
Hastalarınızı ışıksız
bırakmamak için
hiç bir zaman
mücadeleden
vazgeçmeyin
00-00 PETİNFO
Gözü
göz ardı
etmeyelim
Tıpkı insan hekimliğinde olduğu gibi hayvanların da ileri ve
uzmanlaşmış sağlık hizmetlerini alma hakkı olduğunu savunan ve
bu konuda bize örnek olan Prof. Dr. Murat Şaroğlu ile beraberdik.
V
eteriner göz
hastalıkları
alanında 20 yıllık
bilgi birikimi
ve deneyimini,
ileri teknoloji ile tek bir çatı
altında birleştirip, hastalarının
hayatına ışık katmayı
amaçlamış olan Prof. Dr.
Murat Şaroğlu, kurmuş olduğu
Veteriner Göz Merkezi ile
uzman veteriner hekimlik
açısından ülkemizde bir ilktir.
Kurulduğu 2012 yılından bu
yana yeni ve farklı alanlarda
uzmanlık merkezlerinin
kurulmasında motivasyon
kaynağı olan bu merkezi
ziyaret ettik.
Bir göz uzmanı olarak en sık
karşılaştığınız vakalar nelerdir?
Özellikle ilkbahar ve
yaz aylarında kedilerde
üst solunum yollarını
etkileyen viral ve bakteriyal
hastalıklar çok yaygın. Bu
mikroorganizmalar göz
küresini de etkileyerek çok
ciddi yıkımlanma ve hasara
yol açabiliyorlar. Chlamidia,
herpes ve mycoplazma gibi
etkenler bu hasarı oluşturan
mikroplar yanı sıra kısa
burunlu (brahicefalik ) kedi
ve köpek ırkları kliniğimizi
sık ziyaret eden hastaları.
Kedilerde özellikle kornea
nekrozu yaygın. Köpeklerde
ise Pekinez, Pug, Shit-su gibi
ırkların gözleri dış etkilere ve
hafif de olsa travmatik etkilere
çok açık. Bu yüzen kornea
erozyonu, yaralanması ya da
ülseri ile sık karşılaşıyoruz. Ve
elbette köpeklerde katarakt;
her ırk köpekte diyabet ya
da yaşlılığa bağlı katarakt
gelişebiliyor, ancak Cavalier
King Charles, Terrier ve
Golden Retreiver gibi ırklar
başta olmak üzere hiç de
küçümsenmeyecek sayıda
doğuştan (konjenital) katarakt
olguları ile karşılaşmaktayız.
Hafızanıza yerleşen özel
vakalarınız var mı?
Aslında hafızamı
yokladığımda, arzu ettiğimiz
yanıtı alamadığımız ve sonuçta
hayatına anlamlı bir değer
katamadığımız hastalar aklıma
geliyor. Elbette yüzümüzü
güldüren çok sayıda hasta ve
sonuç var ancak ben daha
çok sonuç alamadıklarımızı
hatırlıyorum. Bence biraz da
öyle olmalı. Hekim olarak
sadece bizi sevindiren değil
sonuç alamadığımız hastaları
ve nedenlerini hatırlamalıyız
ki nerede eksiğimiz varsa ya da
nerede çözüm bulamadığımız
durumlar ile karşılaşıyorsak,
o hastalık ve durumların
üzerine gidelim. Mesela şu
an aklıma gelen bir hasta,
iki taraflı çok sert kataraktı
olan ve sadece bir gözünün
retinası iyi olduğu için tek
bir operasyonla hayatına
ışık katabileceğimiz bir
hastaya katarakt operasyonu
yapmıştık. İlk 9 gün her şey
yolunda giderken ve kısmi bir
görüş başlamışken, ameliyat
olan gözünün korneasında
oldukça geniş bir kornea
yarasıyla kliniğimize geri
gelmişti. Hatta hasta sahibesine
yakalığı çıkarttığını düşünerek
sitemde bulunmuştuk. Oysa
hasta sahibi kesinlikle yakalığı
çıkartmadığını söylemişti.
O yaranın nasıl oluştuğunu
kendi gözlemleri ile birkaç
gün sonra çözmüştü. Meğer
bahçede yaşayan hastamızın
sabır, bir
uzmanın en
önemli özelliği
Göz, gerçekten vücuttaki
birçok dokudan farklı, özel
ve hassas bir organdır. Bu
yüzden, sabırla oftalmolojinin
gizemini çözmek gerekiyor.
Göz hastalıkları konusunda
uzman olmak isteyen
meslektaşlarımın, kesinlikle
edinmesi gereken bir özellik
sabır. Sabırla belli bir düzeye
gelinceye kadar okumalı,
öğrenmeli ve görmeli. Yani
tüm diğer branşlarda olduğu
gibi edindiği teorik birikimi
artırmalı, bolca hasta görerek
görsel hafızasını geliştirmeli.
Dokular arasındaki etkileşim,
fizyolojk mekanizmalar ve
ayrıntılı anatomi bilgisi ile
başlanmalı yola.
Muayene masasına
aldığımız her
hastanın özel birer
canlı olduğunu
unutmamalıyız.
bir de evde kardeşi varmış. Ve
uzun süredir görmediği için
kardeşi hastamıza rehberlik
yapıp kendi önde olmak üzere
bahçede hastamızı gezdirirmiş.
Bu, bizim insanların da
ibret alması gereken bir
yardımlaşma !!! Ama işte
olumsuz tarafı, o koca rehberin
kuyruğu hastamızın yüzüne
çarparak yakalığa rağmen yara
gelişimine yol açmış. Sonuçta
zaten katarakt operasyonu
geçirmiş ve henüz iyileşme
döneminde olan hastamızın
korneasında bir de geniş bir yara
oluşunca, görüş alamadığımız
ve hep üzülerek andığımız bir
vaka. Ancak bundan ders aldık
ve benzer durumda bulunan
ailelere risk almadan operasyon
sonrası bakım sürecinde evdeki
kardeşleri birbirinden ayırmaları
gerektiğini söylüyoruz.
Hekimliğin keyif aldığınız ve
sizi zorlayan yanları nelerdir?
Şüphesiz ki, hiç göremediği
için kliniğe gelirken başını
yerden kaldıramayan, hareket
etmek istemeyen, merdiven
çıkmakta zorlanan, neşesiz,
dünyası kararmış bir köpeğin,
40-41 PETİNFO
birkaç hafta içerisinde,
rahat yürüyen, artık başını
yerden kaldırmış ve neşeyle
çevresini süzen bir köpek
haline geldiğini görmek tarifi
imkansız bir mutluluk tablosu.
En çok zorlandığım nokta ise,
büyük bir beklenti içerisinde,
kliniğimize gelen hasta sahibine
aslında dostunun görüşüne bir
şey katamayacağımız gerçeğini
söylemek oluyor. Bir de geç
gelen hastalar durumu var. Bir
şekilde daha erken dönemde
müdahale şansı bulmuş olsak
çözebileceğimiz birçok hasta
oluyor. Hele bu zaman kaybının
meslektaşlarımız kanalıyla
olması, bizi maalesef daha da
zor duruma sokuyor.
Yoğun iş temponuzun yanında
ekibinizi nasıl motive ediyorsunuz? Özel bir hobiniz var mı?
Aslında göz hastalıkları
çalışan ve mikro cerrahi
yapan birinin huzurlu ve
rahat olması lazım. Sadece
operasyon sırasında değil
muayene ve kontrollerde de
her hastasına ayrı konsantre
olmalı. Muayene masasına
aldığımız her hastanın
özel bir canlı olduğunu
unutmamalıyız. Veteriner Göz
Merkezi’ni kuralı neredeyse 5
sene olacak ve hala haftada
4 gün, randevulu çalışıyoruz.
Hassas işler yaptığımız
için dinlenmeli, ailemize,
hobilerimize vakit ayırmalıyız.
Bunu yapabilmeliyiz, ki her
hastaya ayrı konsantre olalım
ve mikroskop altında mikro
dünyada verdiğimiz savaşı
kazanalım. Kalabalık bir ekip
değiliz, Ama çalışanlar olarak
bir ekip ruhu ile davranırız,
herkes yapacağı işi bilir, birimiz
yetişemediğinde diğerimiz
desteğe gelir. Bu sayede her
bir hastamıza gereken özeni
gösterebiliyoruz. Bence bir
klinikte olması gereken bu.
Birbirimizle uğraşmadan
kliniğe gelip dikkatle işimizi
yapar ve işler bittiğinde
herkes kendi özel yaşamına
geri döner. Kendi adıma hobi
bolluğu yaşayan biri olduğumu
söyleyebilirim. Zaman zaman
bazı hobilerimi dinlenmeye alır,
kenarda bekletirim. Bu aralar
yapmaktan en keyif aldığım
hobim, offroad. İnsanların
kolay kolay giremediği,
iyi bir hekim
asla pes
etmemeli
Uzman olmak için bir hastayı
bir kez görüp hastalığın adını
koymak yetmez; iyileşme
ya da kötüleşme zincirinde
klinik tabloda gelişen
değişimleri izlenmeli. İyi bir
kolleksiyoncu gibi, gözle
ilgili ne bulduysa -ki vaka
fotoğrafları dahil- biriktirmeli,
tecrübeli insanlara danışmalı,
gelecek planlamasını 1, 3, 5,
10 yıl sonrası için yapmalı.
Tüm bu yollarda ilerlerken,
eğer demoralize olursa, ertesi
sabah tekrardan başlamalı ve
asla pes etmemeli.
Her hastaya ayrı
konsantre olmalıyız
ki mikroskop
altında mikro
dünyada verdiğimiz
savaşı kazanalım.
Her bir hastaya
gereken özeni, ekip
ruhumuz sayesinde
göstermeyi başarıyoruz
yeniliklere
açık olmalıyız
Her sabah yeni bir güne
uyanıyoruz ve dünya gelişiyor.
Teknolojinin gelişimine paralel
olarak sağlık bilimleri de
sürekli gelişim ve dönüşüm
içerisinde. Bu gün kullandığınız
bir tekniğin, birkaç ay sonra
olumsuz yönleri fark edilip
gerekli modifikasyonlarla
sorunlar aşılmaya çalışılıyor.
Eğer yeniyi bilmezseniz, eskiye
ve eksiğe mecbur kalırsınız.
42-43 PETİNFO
ormanların içinde ve kuytu
köşelerinde vakit geçirmek.
Bir hedef nokta belirlediğimde
oraya ulaşma yolunda karşıma
çıkan engelleri aşabilmek
için mücadele etmek bana
çok keyif veriyor. Kampçılık
ve doğal yaşam da bu aralar
ilgi alanım. Kendi survivor
yarışmamı kendimle
yapıyorum diyebilirim.
Geleneksel okçuluk da 2-3
yıldır bırakmadan yaptığım
bir aktivite.
Meslektaşlarımızın göz hastalıkları ile ilgili en sık yaptıkları
yanlışlıklar nelerdir?
Aslında ben yapılan hataları
konuşmayı hiç sevmiyorum
ve hiçbir meslektaşıma hatayı
yakıştıramıyorum. O yüzden
bu sorunuza şu açıdan bakmak
isterim. Göz gözardı ediliyor.
İster küçük hayvan ister büyük
hayvan pratiği yapsın her
meslektaşımın askari düzeyde
temel bir oftalmoloji bilgisine
sahip olması gerekiyor. Hele
kedi köpek ağırlıklı çalışan
pratisyenlerin bu donanımı
biraz daha arttırması gerekliğini düşünüyorum. Burada
tüm sorumluluğu meslektaşlarımıza yüklemek ve ilgisizlikten şikayet etmek de doğru
değil. Çünkü eğitim politikaları yüzünden çoğu veteriner
fakültesi öğrencisi ya hiç göz
hastalıkları dersi almıyor ya da
çok üstünkörü ve teorik ağırlıklı
eğitim alıyor. Böyle diploma
sahibi olan genç bir meslektaşımın da, yeterli temel bilgiye
sahip olması mümkün değil.
Meslek içi eğitim seminerleri ile
bu durumun telafisi mümkün
olsa da, klinik hayatının koşuşturmacası, bilgi birikimine
engel oluyor. Bu durumların
yansıması olarak da göz hastalıklarının tanı ve tedavisinde
birçok eksik ve yanlışın ortaya
çıkmasına sebep oluyor.
Bizimle ve okurlarımızla
paylaşmak istediğiniz başka bir
konu var mı?
Son olarak gözü göz ardı
etmeyelim diyorum. Çünkü
göz sadece görüş için değildir.
Ciddi ağrıya yol açabilen bir
organdır. Ayrıca bazı sistemik
ve metabolik hastalıkların
erken tanısı için, göz bize bazen
koca bir tabela gibi yol gösterir.
Sistematik göz muayenesi
ile birçok hastalığı erken
tanıyıp, hastalarınızın daha
uzun ve kaliteli yaşamasını
sağlayabilirsiniz. Elbette kolay
değildir, ama hem öğrenmek
için hem de hastanızı ışıksız
bırakmamak için hiç bir şekilde
vazgeçmeyin diyorum… 
Özel yetiştirme
programların
benimsemesi
belirli hastalıkların
seleksiyon
programları ile önüne
geçilmesi açısından
oldukça önemlidir.
predispozisyon AÇISINDAN
CavalIer
KIng
Charles
SpanIeL
Günümüzün belki en çok tercih edilen
köpeklerinden olan Cavalier King Charles
Spanieller, predispoze hastalıklar açısından
göz önünde tutulması gereken bir ırk temsil
eder. Bundan dolayı sahipler kendilerini hiç
bilmedikleri üzücü
Yazar: Veteriner Hekim Sinem Ülgen Saka, Veteriner Hekim Tamer Saka
C
avalier King Charles ve King
Charles Spaniel birbiriyle
sıklıkla karıştırılan iki
ırktır. King Charles Spaniel
tarihçesi 15. Yüzyıla kadar
dayanırken, orijini Britanya adası olan
Cavalier King Charles Spaniel ırkı 1945
yılında resmi olarak kabul edilmiştir ve
günümüzde daha popüler bir ırk olarak
yerini almıştır. King Charles Spaniel ırkı
köpekler küçük boyutlu, çıkık gözleri,
basık burnu, öne çıkık alt çenesi ve
kubbemsi bir kafatası olan sevimli bir
ırktır. Cavalier King Charles Spaniel ırkı
köpekler ise, 1926 yılında, Kral II. Charles’ın
tablolarında resmedilen uzun yüzlü düz
kafatası olan orijinal ırkın yaratılması için
yapılan çaprazlamalar sonucunda elde
edilmiştir. Bugün ise daha popüler bir ırk
olarak, gerek kolay sosyalize olabilmeleri
ile gerekse insanlar ve diğer hayvanlarla
çok kolay anlaşabilmeleri sayesinde bu
iyi huylu, sakin ve dost canlısı köpekler
ülkemizde de en çok tercih edilen ırklar
arasında yerini aldı.
Predispoze hastalıkların farkına varmalıyız
Nitekim, çoğu hayvan sahibi
ilerleyen süreçlerde karşılaşabilecekleri
hastalıklarla ilgili yeterli bilgiye sahip
Episodic falling,
kızıl renkli
CKCS’lerde daha
yaygın (%5.1
semptomatik)
olarak bulunur.
olmadıklarından kendilerini
zaman içersinde hiç
bilmedikleri üzücü bir sürecin
içerisinde bulmaktadırlar.
Predispoze hastalıklar
hakkında bilinçlenme hem
veteriner hekimlerin, hem de
hayvan sahiplerinin erken
tanı için işbirliği gücünü
arttıracaktır. Hayvanlar ilk aşı
muayenesine getirildikleri
zaman oluşabilecek sorunlar
ve oranları hakkında hasta
sahibinin uygun bir dille
bilinçlendirilmesinin
sağlanması uzun dönemde
daha faydalı olacaktır.
Veteriner hekimin de
belirli şikayetler altında
tanıya giderken ırk
predispozisyonunu göz
önünde bulundurması gereken
önemli bir ırktır, Cavalier
King Charles Spaniel. Bunun
yanı sıra yetiştiricilerin de
bilinçlenmesi ile Cavalier
King Charles Spaniel ırkı
köpekler için özel yetiştirme
programları benimsemesi
belirli hastalıkların
seleksiyon programları ile
önüne geçilmesi açısından
oldukça önemlidir. Keza,
46-47 PETİNFO
Rottweiler ırkı köpeklerde
görülen kalça displazisi oranı,
benimsenen yetiştiricilik
protokolleri ile 1976-1994 yılları
arasında %36’dan %11’e kadar
düşürülebilmiştir.
Cavalier King Charles Spaniel
ve predispozisyon
Predispoze
hastalıklar
hakkında
bilinçlenme,
hem VETERİNER
hekimlerin hem
de sahiplerin
erken tanı için
işbirliği gücünü
arttıracaktır.
Cavalier King Charles
Spaniel (CKCS) ırkı köpeklerde
en sık görülen hastalıklar
arasında mitral kapak hastalığı
yer almaktadır. Mitral kapak
iki yaprakçıktan oluşur ve
hareketi tendonlarla kontrol
edilir. Hastalık esnasında
aşırı bağ doku üremesi
ile birlikte miksamatöz
dejenerasyon oluşur. Zamanla
tam kapanamaz hale gelir
ve ventrikülden atriyum
içersine kaçak oluşmasına
yol açar. Sol atriyum ve
ventrikül kompartmanlarının
büyümesine, sol atriyum
iç basıncının artmasına,
pulmoner venlerin
konjesyonuna ve ödeme
ve son safhada korda
tendineaların yırtılmasına
yol açmaktadır. Standart
semptomlar olan solunum
problemi, egzersiz intolerans,
geceleri sternal yatış ve
kilo kaybının yanı sıra 3. Ve
6. Derece üfürüme sahip
olan özellikle CKCS’lerde
arka bacaklarda güçsüzlük,
ataksi, kolaps gibi presenkop
bulgularına da daha sıklıkla
rastlanır. CKCS’lerde görülen
mitral kapak hastalığı
insanlarda olduğu gibi
hipomagnezemi ile de
ilişkilendirilmiştir. Genellikle
takviye yapılsa dahi düşük
magnezyum seviyeleri
aşılamamaktadır. Erken
tanı için değişik protokoller
geliştirilmesi üzerinde çeşitli
çalışmalar bulunmaktadır.
2011 yılında 94 CKCS üzerinde
yapılan bir çalışmada
aylık vertebral kalp skoru
ölçümleri takibi yapılmış
olup bir yıl içersinde alınan
röntgen ölçümleri arasındaki
farkın aradaki ay sayısına
bölünmesi neticesinde elde
edilen sayı 0.08’den büyük
ise köpeğin 12 ay içeresinde
kalp hastalığına sahip olacağı
tespit edilmiştir. Rutine henüz
girmemiş olsa da yetiştiricilik
için geliştirilebilecek bir
protokoldür. Maalesef
CKCS’lerde diğer ırklara
göre mitral kapak hastalığı
prevalansı 20 kat daha
fazladır. Çünkü hastalık
CKCS için poligenetik yani
birden fazla gen tarafından
aktarılan herediter alt yapıya
sahiptir. Bu nedenle çok hızlı
ilerleyerek 1-3 yıl içersinde
yaşam tehdit edici yapıya
gelir. 2004 yılı UK Kennel Club
raporlarına göre ölümlerin
% 42.8’inden sorumlu
tutulmaktadır. 2016 yılında
bu oran %37.67’e düşmüştür.
Yapılan bir çalışmada 5-10
yaş arasında %50’den fazla
bir oranda tespit edilmekle
birlikte 10 yaş üzeri köpeklerin
hemen hepsinde üfürüm
saptanmıştır. Çoğu vakada
1-2 yaş arasında da bulgular
ortaya çıkabilmektedir. 1
yaşın altındaki CKCS’lerde
ise rastlanma oranı %9 olarak
bildirilmiştir. Vakaların
%30’unda görülen erken ortaya
çıkış tablosunun bir dominant
gen tarafından aktarıldığı
düşünülmektedir. Son
yıllarda yapılan çalışmalarla
vakalarda aynı zamanda
fibrosis oluşumunda etkisi
olan 5-hidroksitriptamin
(serotonin) düzeylerinin
yüksek olarak saptandığı
bildirilmektedir ki bu durum
hastalığın patofizyolojisini
açıklar niteliktedir. Bu
hastalığın yaygınlığının
azaltılması için seleksiyon
girişimleri oldukça önemlidir.
Çeşitli ülkelerde yetiştiricilik
için bazı modifiye protokoller
belirlenmiştir. Ana hatları ile
yetiştiricilikte kullanılacak
köpekler yıllık olarak veteriner
kardiyolog tarafından
muayene edilmelidir. 5 yaşın
altında mitral üfürüm tespit
edilmiş olan köpeklerden
yavru alınmamalıdır. 2.5
yaşından önce hiçbir CKCS ırkı
köpekten yavru alınmamalıdır.
Dünya çapında bilinen dört
kardiyolog olan Andrew
Beardow (İngiltere), James
Buchanan (Amerika Birleşik
Devletleri), Virginia Luis
Fuentes (İskoçya), ve Bruce
Keene (Birleşmiş Milletler),
ve bir genetikçi olan
Professor Lennart Swenson’ın
düzenlediği protokole göre
5 yaşında olan ve hiçbir kalp
hastalığı bulunmayan anne
babanın yavrularının en
erken 2,5 yaşında iken tespit
edilmiş bir kalp hastalığı
yoksa üretim için kullanılması
önerilmektedir. Yeni yavru
sahiplenirken anne baba
geçmişinin bilinmesi ya da bu
protokollerin benimsendiği
bölgelerden yavru edinilmesi
ya da hayvan sahibin köpeğini
yavrulatmak istediğinde
veteriner hekimle işbirliği
içinde olması ülkemizde
görülen hastalık oranını
azaltacaktır.
Syringomyeli’ye dikkat
Yine herediter özellikteki
diğer bir hastalık olan
syringomyeli (SM) de
CKCS’lerde sıklıkla görülen
ciddi bir bozukluktur. Beyinle
spinal kord arasında anormal
yapıda serebrospinal sıvı
bulunmasına bağlı olduğu
düşünülen syringomyeli,
boyun bölgesinde omurilik
içersinde sirinks olarak
da adlandırılan sıvı dolu
kavitelerin oluşması halidir.
Bu durum bazen de Chiari
benzeri malformasyon olarak
adlandırılan kafatasının küçük
beyin hacminin ise büyük
olduğu uyumsuz durumlarda
da meydana gelmektedir. Bu
durumda CKCS’lere ait beyin
hacmi bir Labrador Retriewer
ırkı köpeğinkine eş değer
ölçüye ulaşabilir.
Bununla birlikte, venöz
drenajın azalmasının da
patofizyolojide etkili olduğu
saptanmıştır. Atlas ile
oksipital kemik arasındaki
mesafenin azalmasına bağlı
olarak da gelişebilmektedir.
Yapılan çalışmalar
oksipital hipoplazinin
Şekil 2
7 yaşında, erkek CKCS’de
vertebral kalp skor ölçümü,
Vertebral kalp skoru: 11
(CKCS için normal vertebral
kalp skor oranı: 10.1-11.1)
Şekil 3
10 yaşında, kısırlaştırılmış erkek
CKCS’e ait röntgende 4. Derece
kalça displazisinin görünümü
Sinem Ülgen Saka
İzmit doğumlu olan Sinem
Ülgen Saka orta ve lise
öğrenimini Kadıköy Anadolu
Lisesinde tamamladıktan
sonra İstanbul Üniversitesi
Veteriner Fakültesine
gitmiştir. 2008 yılında
İÜ Veteriner Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim
dalında doktora programını
tamamlamıştır. Temel
uzmanlık alanını endoskopik
görüntüleme yöntemleri olan
Sinem Ülgen Saka halen İÜ İç
Hastalıkları anabilim dalında
görev yapmaktadır.
Tamer Saka
Giresun Tirebolu doğumlu
olan Tamer Saka lise
öğrenimini Ankara’da
tamamlamıştır. Üniversite
öğrenimini Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Veteriner
Fakültesinde tamamladıktan
sonra aynı üniversitenin
Cerrahi Anabilim dalında
uzmanlık programına
başlamıştır. Tez konusu
köpeklerde diş ve diş eti
hastalıkları olan Tamer Saka
2011 yılından beri kurucusu
olduğu İstanbul Veteriner Tıp
Merkezinde çalışmaktadır.
kapak
Cavalier King
Charles Spaniel ırkı
köpekler uzun yüzlü düz
kafatası olan orijinal ırkın
yaratılması için yapılan
çaprazlamalar sonucunda
elde edilmiştir.
King Charles
Spaniel ırkı
köpekler küçük
boyutlu, çıkık gözleri,
basık burnu, öne
çıkık alt çenesi ve
kubbemsi bir kafatası
olan sevimli bir ırktır.
etyolojide tek başına etkili
olmadığını göstermektedir.
Brahiyosefalik ırklara özgü
oksipital displazinin oksipital
hipoplazi ile birlikte etkili
olduğu düşünülmektedir.
SM normalde köpeklerde
çok nadir görülmesine
rağmen CKCS’lerde oldukça
yaygın olarak görülmektedir.
CKCS’lerin %95’inde chiari
benzeri malformasyon
bulunduğu tespit edilirken
%50’nin üzerinde CKCS’de
de asemptomatik SM olduğu
bildirilmiştir. Genellikle 6
ay ile 3 yaş arasında tespit
edilmesine rağmen 10 yaşa
kadar da görülebilmektedir.
Kulak enfeksiyonu veya
davranış bozukluğu ile
karıştırılan bulgulara yol açar.
En çok görülen semptom
boyun ve kulak bölgesinin
kaşınmasıdır. Buna ağrı
bulguları, arka bacaklarda
güçsüzlük, vokalizasyon, başı
yere sürtme, baş sallama,
dudak ve patileri yalama,
dinlenememe, halı ve
kanepelere kazıma hareketleri
48-49 PETİNFO
ile zarar verme, kuyruk
kovalama gibi bulgular da
eşlik eder. Kesin tanı manyetik
rezonans (MR) cihazı ya
da olmadığı durumlarda
bilgisayarlı tomografi
ile içi sıvı dolu yapıların
görüntülenmesi ile olur. Hafif
bulgularda medikal tedavi
yeterli olabilirken foramen
magnumu genişletmeyi
hedefleyen cerrahi girişimler
de denenebilir. Operasyonla
müdahale çok geç yapılırsa
hasarı geriletmeyeceğinden
bulguların kaybolmasını
sağlamaz. Bazen de
genişletilen bölgede skar
dokusunun gelişmesine bağlı
olarak ikincil bir operatif
müdahale gereksinimi
yaratabilir. Buna bağlı olarak
erken teşhis progresyonun
önlenebilmesi açısından
oldukça önemlidir. MRI
bulgularına göre çeşitli
yetiştiricilik protokolleri
geliştirilmiştir. Her şekilde,
semptom tespit edilen vakalar
kesinlikle yavru alımında
kullanılmamalıdır.
Hematokritteki kalıtım
CKCS’lerin bilinen diğer en
yaygın bozukluğu idiopatik
asemptomatik trombositopeni
veya makrotrombosit
oluşumudur. CKCS’lerin
%50’sinde düşük trombosit
seviyesi saptanmaktadır.
Bu patogenezi tam olarak
bilinmeyen herediter benign
bir bozukluktur. Trombositlerin
fonksiyonunda herhangi
bir bozukluk şekillenmez.
Tedavi ancak kanama
bulguları gösteren vakalarda
endikedir. Aksi takdirde tedavi
gerektirmez. 1/3 oranında
makrotrombosit yapısı da
beraberinde görülmektedir.
Makrotrombositler frajil
yapıda olduğundan tüpe
aktarırken de parçalanma
görülebilir ve sayıca az tespit
edilebilir. Ya da cihazlar belirli
çapta hücreleri trombosit
olarak okuduğundan yanlış
sonuçlar da verebilir. Etyolojisi
her ne kadar tam bilinmese
de 5-hidroksitriptamin
seviyeleri makrotrombosit
üreten CKCS’lerde yüksek
olarak bulunmaktadır.
CKCS’lerin çeşitli organ
ve damar çeperlerinde
de fibrozis oluşumunun
fazla olması etyolojide rol
oynayabilmektedir.
Epilepsi değil
CKCS’lerin ait daha nadir
görülen diğer otozomal resesif
herediter bozukluğu kaslarda
tonus artışıdır (episodic
falling). Siyah-bronz (blacktan) veya kızıl (ruby) renkli
CKCS’lerde daha yaygın (%5.1
semptomatik) olarak bulunur.
2 ay ile 4 yaş arasında bulgular
ortaya çıkar. Kaslarla değil
beyin fonksiyonu ile ilişkili tek
bir resesif gen sorumludur.
Genellikle egzersiz veya
heyecan sonrası beliren
bulgular ayakların kasılması,
başa doğru çekilmesi
kambur duruş, yürüyememe
gibi tetanik kasılmalarla
sonuçlanan ataklar şeklinde
ortaya çıkar. Birkaç saniye
sürebildiği gibi dakikalarca
da devam edebilir. Teşhis
semptomlara dayandırılarak
yapılır. Keza, yanlışlıkla
çoğu vaka epilepsi olarak
yorumlanmaktadır. Başka
hiçbir ırkta görülmez.
En sık ortopedik bulgular
Kalça displazileri de
ağrılı bir şekilde köpeğin
hareketini kısıtlayan herediter
bir bozukluktur. CKCS’lerin
yaklaşık %12-20’sinde
görülmektedir. Bu oran yine
de Alman çoban köpeği ve
başka ırklara göre düşük bir
orandadır. Yetiştiricilikte kalça
displazisi saptanan köpekler
damızlıktan çıkartılmalı ve
yavru alınmamalıdır. Yine
gevşek ligamenter yapı ve
sulkus darlığının genetik alt
yapısı neticesinde yaklaşık
%20 oranında patellar
luksasyon da görülmektedir.
Yıllardır kalça dispilazisinin
tespitinde kullanılan standart
ventrodorsal radyografi (VD) ve
Norberg açı sistemi gelişimsel
kalça displazisinin (GKD)
kontrolü ve eradikasyonunda
yeterli etkinlikte olmamıştır.
Son yıllarda kullanılan
distraksiyon indeksi yöntemi
(Penn-HIP) kalça eklemindeki
esnekliğin tespitine dayalı
olarak kalça displazisinin
tanısında çok önemli aşamalar
kaydedilmesini sağlamıştır.
Distraksiyon indeksi yöntemi
(PennHIP) eklem esnekliğini
direkt olarak ölçme temeline
dayanmaktadır. Yavru
köpeklerde 4 aylık iken yapılan
distraksiyon indeksi (pennHIP) ölçümlerinde bulunan
sonuçlar daha ilerleyen
yaşlarda değişmemektedir.
Daha erken yaşlarda yapılan
distraksiyon indeksi (PennHIP) radyografisi sonuçlarının
ilerleyen yaşlarda değişim
gösterdiği saptanmıştır. Bu
nedenle gerekli olmadıkça
4 aydan küçük köpek
yavrularına distraksiyon
indeksi yöntemi (Penn- HIP) ile
kalça ölçümleri yapılmamalıdır.
Köpek yavrularında 4. Aydan
sonraki ölçümler 6, 12 ve 24
aylık yaşlarda yapılmalıdır.
Bazı durumlarda hekim
distraksiyon indeksi için 3,5 ay
civarında da röntgen alarak
kontrol yapabilmektedir.
Bunun nedeni eklem
hasarı şekillenmeden önce
konservatif veya cerrahi
sağaltıma başvurulmasından
kaynaklanmaktadır.
Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpeklerin,
mamayı kolayca alması ve çiğnemesinin teşvik
edilmesi amacıyla, özel olarak üretilmiştir.
Hekimlerin sorumluluğu
CKCS yavruları aşı
muayenelerinde detaylı
olarak muayene edilmelidir
ve özellikle yıllık kardiyak
muayenelere çağrılmalıdır.
Röntgen üzerinde vertebral
kalp skoru artışları dikkate
alınmalıdır. Bilimsel açıdan
vakalarda sık rastlanan ve
etyolojide rol oynayabilecek
olan fibrozis oluşumu ve artan
serotonin düzeyinin önüne
geçecek tedavi protokolleri
üreten yeni araştırmalar
geleceğin çıkış noktasını
oluşturacaktır. Ancak esas
hastalık oluşumunu önlemeye
yönelik olarak geliştirilen
yetiştiricilik protokolleri
oldukça önemlidir.
Hastalık saptanan vakalardan
yavru alınmaması yönünde
gerekli tedbirler sağlanmalıdır.
İleriye dönük olarak,
yetiştiricilik programları ile
hastalık prevalanslarının
azaltılması ve ülkemizde de bu
protokollere önem verilmesi
üzücü durumların yaşanma
ihtimalini azaltacaktır. 
Kaynaklara yazarın arşivinden ulaşabilirsiniz.
yanlış tanıların
önüne geçmek
için veteriner
hekimlerin de
predispoze
hastalıklar
hakkında
farkındalık
sahibi olması
önem arz eder.
CavalIer KIng Charles
SpanIel’lere özel
Her saf ırk kedi ve köpek
kendine özgüdür ve bu da
özel besinsel ihtiyaçlara
yol açar. Kedi ve
köpeklerin gerçek besinsel
ihtiyaçlarını bilmenin ve
yetiştiriciler ile yakın ve
aktif ortaklığının sayesinde,
Royal Canin Araştırma
ve Geliştirme Merkezi,
her ırk ve yas grubunun
ihtiyaçlarını karşılayan
özelleştirilmiş beslenmeyi
başlattı. Irka özel tane
yapıları, her bir ırkın özel
çene yapısına uygun
olacak şekilde üretilmiştir.
Her bir sindirim derecesine
uyumlu olacak şekilde özel
olarak tasarlanmıştır. Özel
mama tanesinin, çiğneme
süresine etki eden ve
hayvanın kuru mamayı
almasını kolaylaştıran,
eşsiz bir ergonomisi vardır.
Ayrıca, her biri farklı
zamanda ağızda kırılacak
şekilde tasarlanan, ayrı
yapılara sahiptir. Royal
Canin Cavalier King
Charles ırk maması, uygun
miktarda mineraller, EPA
ve DHA, taurin, L-karnitin
ve antioksidanlar gibi
kalp fonksiyonlarını
desteklemeye yardımcı
olmak için gereken
besin maddelerini içerir.
Formülüyle, Cavalier
King Charles Spaniel ırkı
köpeklerin ideal vücut
kilosunu korumasına
yardımcı olur. Sağlıklı
deri ve tüy yapısını
desteklemeye yardımcı
besin maddeleri içerir.
EPA, DHA ve hodan yağı
ile zenginleştirilmiştir.
kedi & köpek
Araştırma grupları,
yeni ve yenilikçi aşı
teknolojileri geliştirmek
için büyük bir uğraş
içindedirler.
Bakteriel
dirence
karşı savaş
Bakteriyel direnç hızla gelişmekte. bu
nedenle kritik önem taşıyan birçok ilaç
kullanım dışı olmaya başladı. Bu ilaçlar
ihtiyatlı kullanılmazsa yıkıcı sonuçların
bizi beklediğini bilmek gerekiyor.
52-53 PETİNFO
D
ünya Sağlık
Örgütü
(World Health
OrganizationWHO)
antibiyotiklere dirençle
savaş konusunu “önemli
eylem” olarak tabir ederek,
bilinçsiz yaklaşımlara karşı
yetkilileri şiddetle uyardı;
antibiyotiklerin nasıl üretilmesi
gerektiğini ve reçete etmekullanma noktasında ne gibi
yeni yaklaşımlara ihtiyaç
duyulduğunu açıkladı. Buna
karşılık olarak, mikrobiyologlar
da yeni ilaçlar geliştirmek ya
da enfeksiyonla mücadele için
yeni yöntemler geliştirmek
için çabalarını ortaya koydu
ve koymaya devam ediyorlar.
Ne yazık ki bu çare arayışları
henüz gelişim evresinde. Aşılar,
bir patojeni ya da bir hastalığı
taklit ederek, gelecekte bu
patojenle karşılaşıldığında
vücutta bir yanıt oluşmasını
sağlar. Bazı ülkelerde,
birçok komplikasyonu da
beraberinde getiren aşıları
uygun sıcaklıkta depolamak
sorun yaratmaktadır. Ayrıca,
aşıyla önüne geçilebilecek
hastalıkların sayısı da
sınırlıdır. Yaşanılabilecek
tersliklere bakılmaksızın,
bilimsel toplulukların birçoğu,
antibiyotiklerin gelecekte
tedbirli kullanılmasında
aşıların baş rol oynadığını
gözetmektedir. Aynı zamanda,
hem hayvan hem de insan
sağlığı araştırma grupları, yeni
ve yenilikçi aşı teknolojileri ve
modern bilimde ku
llanılan bazı ön
emli aşı tipleri
men” dir.
temi için iyi bir “öğret
nizmalar, bağışıklık sis
olanırlar
dep
uk
soğ
Zayıf canlı mikroorga
likle
nel
Ge
doz ile elde edilebilir.
Canlı (aktif),
Bağışıklık bir ya da iki
iplerdir.
atenüe aşılar
ve kısa raf ömrüne sah
ra
şenleri çıkarıldıktan son
nizmaların antijenik bile
ik
rga
ijen
roo
ant
ü
mik
a,
nün
lard
ürü
aşı
Bu
ada gen
ri, maya) transferi, bur
lerin elde edilmesi
alıcı bir hücreye (bakte
lanması, biriken protein
Rekombinant
sağ
un
nun
syo
pre
in eks
amaçlanır.
rı
tein
ala
pro
anm
kaz
lık
aşılar
verilerek bağışık
ve bunların hayvanlara
enile öldürülebilir. Bu ned
yasal veya radyasyon
n çoğu
ları
aşı
Bu
ar.
Mikroorgizmalar ısı, kim
azl
am
n forma geri dönüş yaş
Ölü (inaktif)
le, hastalığa neden ola
aşıya ihtiyaç duyulur.
rur ve genellikle rapel
ştu
olu
ıt
yan
un
lar
aşı
zayıf imm
toksokullanılan aşılardır. Bu
gılayan bakteriler için
un yanıtı öğrenmesi
Toksin ve kimyasal sal
imm
ği
ece
ver
a
ınd
le karşılaştığ
Toksoid aşılar
idler, vücudun toksin
için kullanılır.
a
şen içerirler. Bu aşılard
a yarı saf antijenik bile
leri
gen
an
lay
kod
ni
Bir ya da birkaç saf vey
leri
tein
spesifik antijenik pro
uçlarını azaltır.
mikroorganizmaların
Subünit aşılar
nmeyen olumsuz son
iste
nın
aşı
um
dur
Bu
çıkarılır.
aşılardan cevap alınabi
yapıya sahip ise bu tür
dış
bir
bir
ış
rit
am
kka
aşm
isa
unl
pol
i
Bakter
gizleyerek olg
ı, bakteriyel antijenleri
a toksoidlir. Polisakkarit dış yap
ınabilir antijenlerin vey
tan
lar,
aşı
Bu
.
rur
ştu
olu
Konjuge aşılar
bağışıklık sistemi
ir.
ter
katılması ile işlev gös
lerin polisakkaritlere
e
vaat eden ve gelişmekt
vanları üzerinde ümit
hay
re
ey
rele
den
,
hüc
,
ları
aşı
aşı
da
A
DN
ıldığı sıra
zmanın parçalara ayr
ha sonra hücreler
olan bir alandır. Organi
talimatta bulunur. Da
için
sı
ma
yap
r
ülle
lar
DNA aşı
antijen molek
er.
tirl
kendi aşılarını üre
antijenlerini salgılar ve
platformaları geliştirmek için
büyük bir uğraş içindedirler.
Faj terapisi (Bakteriyofaj)
Fajlar, bakteri hücrelerine
istila eden ve onların
metabolizmalarını bozan,
bu şekilde de onları lizis
eden (öldüren) virüslerdir.
Faj terapisi, Doğu Avrupa ve
Rusya’da, hayvanlardan ve
bitkilerden insanlara geçen
gıda kaynaklı patojenlerin
tedavisinde kullanılmaktaydı.
Faj tedavisinin bir özelliği de
endolizinleri ve ekzolizinleri
üretmek için kullanılan
bakteriler için kullanılmasıdır.
Fajların ürettiği enzimler,
bakterileri dış etkenlerden
koruyan duvarlarının yapısını ve
şeklini bozarak (peptidoglikan
yapı) parçalanmalarına
neden olur. Geniş çeşitlilikte
yapılan çalışmalarda,
ekzolizinlerin salgılandığı sırada,
endolizinlerin bakterilerin
içerisinde işlev göstererek onları
yok ettiğini göstermektedir.
Ekzolizinler ökaryotik
hücrelerden salgılanırlar. Örnek
olarak gözyaşı ve tükürükte
bulunan antibakteriyal özellikte
olan lizozimleri verebiliriz.
Ekzolizinler bakteri duvarında
koruyucu bariyer olarak
görev olan peptikoglikan
duvarın şeklini ve çalışmasını
engelleyerek görevlerini
yerine getirirler. Pozitif yanlar:
Hedef spesifik fajlar, direnç
gelişimini en aza indirmek için
harmanlanarak kullanılabilir.
Topikal uygulamaların
özellikle daha etkili olduğuna
inanılmaktadır. Antibiyotiklerle
birlikte kullanılabilirler. Negatif
yanlar: Direnç gelişebilir.
Özgüllüklerinden dolayı
bakterilerin alt türleri ile ilgili
sıkıntılar yaşanabilir.
Antibiyotik direncine
dikkat edilmeli
Etkisiz dozda veya
gerektiğinden daha uzun
bir süre ilaç verilmesi,
bakterinin direnç
kazanmasını kolaylaştırabilir.
İlaç uygulamadan önce
hastalardan izole edilen
bakteri ile duyarlılık testleri
yapılarak bu testlerin
sonucuna göre, kullanılacak
ilaç saptanmalıdır. Bölgedeki
çeşitli bakterilerde direnç
prevalansı iyi bilinmelidir; bu
amaca yönelik araştırmalara
önem verilmelidir. Mümkün
olduğu kadar dar spektrumlu
antibiyotikler kullanılmalıdır.
Antibiyotik direncini kontrol
altına almak için bazı stratejik
konulara önem göstermek
gerekir. Antibiyotik direncinin
izlenmesi için, antibiyotik
direnci aşamalarının ve
eğilimlerinin belli coğrafik
alanlarda belirlenmesi
gereklidir. Antibiyotiklerin
etkili kullanılmasında
önemli hususlardan biri
de reçeteye yazılmalarıdır.
Antibiyotiklere direnç ile ilgili,
toplumda fazlaca bir bilgi
birikimi söz konusu değildir.
Bu amaçla toplumun ve bu
konuyla ilgileneceklerin
Sağaltımda 2-3 gün
içerisinde iyileşme
dikkati çekmezse,
kullanılan ilaçlar
gözden geçirilmelidir.
Probiyotikler
uzman kişiler tarafından
bilgilendirilmesi önemlidir.
Enfeksiyonların kontrolü
antibiyotik direncini frenleyen
çok önemli bir unsurdur.
Antibiyotiklerin doğru
kullanımı, antibiyotik dirençli
bakterilerin yayılmasını ve
ortaya çıkmasını azaltırken,
enfeksiyon engelleme
önlemleri bakterilerin
(antibiyotik dirençli)
yayılmasını kontrol altına
almada ana etkendir. Veteriner
hekimlikte kullanılan ilaçların
ve özellikle de antibiyotiklerin
bilinçli kullanımı son derece
önemlidir. Antibiyotiklerin,
bilinçli kullanıldıklarında
enfeksiyonlarla mücadelede
olağanüstü katkılar sağlayan,
Antimikrobiyal
direnci önleme
noktasında
yapılacak
çalışmalar
“Tek Sağlık
Yaklaşımı”
çerçevesinde
ele alınmalıdır
54-55 PETİNFO
aksi durumda ise ağır
yaralanmalara ve bazen
de ölümlere yol açabilen
silahlar oldukları kabul
edilir. Antibiyotiklerin
uygun kullanılmaları için
bazı prensiplere dikkat
edilmesi gerekir. Bunlardan
başlıcaları; antibiyotikler
kısıtlı ve dönüşümlü olarak
kullanılmalı, antibiyotik
kullanımı eğitimi verilmeli,
ilaç firmaları denetlenmeli,
antibiyogram yaparak
doğru antibiyotik seçilmeli,
antibiyotiklere karşı direnç
durumu belirlenmelidir.
Antibiyotiklere karşı direnç
gelişiminin önlenmesinde
alınması gereken
önlemlerden biri de, bazı
antibiyotiklerin rezerv olarak
saklanmalarıdır. Sonuç
olarak doğru ilaç kullanımı
için sağlık mensuplarının
eğitim kaliteleri artırılmalı,
bilgileri periyodik hizmet
içi eğitim programlarıyla
güncelleştirilmeli ve
bilgilendirmenin kontrolü de
periyodik olarak yapılmalıdır.
Bilinçsiz ve kontrolsüz ilaç
kullanımı konusunda özellikle
medya aracılığı ile toplumun
da bilgilendirilmesi gerekir.
Son söz olarak, Antimikrobiyal
Direnci önleme noktasında
yapılacak çalışmalar “Tek
Sağlık Yaklaşımı” içerisinde
ele alınmalıdır. Bu konuda
yürütülecek çalışmalar
bir merkezde toplanarak
“Koordinasyon” sağlanmalıdır;
Sorun kısa vadeli bir
yaklaşımla çözülebilecek
nitelikte değildir, dolayısıyla
uzun süreli mücadeleyi
hedef alacak çalışmalar
gerçekleştirilmelidir.
Güçlendirici etki
Alternatif antimikrobiyal
maddeleri bir kenara
bırakalım. Antibiyotik doz
etkinliğini arttırmanın birçok
yolu vardır; antibiyotik
bileşimleri kullanarak,
moleküllerle genlerdeki
direnci engelleyerek ve
non-antibiyotiklerin sinerjik
etkilerini kullanarak. Bunlar
adjuvanlar olarak bilinen,
gereken bazı bakterilerde
beta- laktamlara karşı var
olan direnç mekanizmasını
reddeden özellikteki
maddelerdir. Adjuvanlar, son
yıllarda gelişmiştir ve göz
ardı edilmemesi gereklidir.
Betalaktamazlar bakteriler
İlk defa 1973 yılında Nurmi
ve Rantala tarafından
tarifi yapılan rekabetçi
dışlama ilkesi ile çalıştığı
için kullanılmaktadır. Bilim
adamları, gastro-intestinal
sistemin geniş çaptaki bakteri
türlerini ve bu bakterilerin
insanlardaki ve hayvanlardaki
etkilerini daha çok anlamaya
başladılar. Probiyotik terimi
ilk defa Lilly ve Stillwell
(1965) tarafından kullanılmış
ve mikroorganizmanın
konakçıda fayda sağlayacak
biçimde davranması yönünde
adapte edilmiştir. Tek veya
birden fazla suş bir arada
kullanılabilir. Probiyotikler
aynı zamanda yararlı
mikroorganizmaların içine
girdiğinde sindirilmeyen bir
yapı alır. Pozitif yanlar: Barsak
sağlığı korunur. Patojen
kolonizasyonu engellenir.
Atılım süresi yoktur. Negatif
yanlar: Tek bir probiyotikte
karışık etkinlik vardır.
araştırma
Enfeksiyonların
kontrolü
antibiyotik
direncini frenleyen
önemli bir
unsurdur.
Bakteriyosin
Fajlarla benzer özellik
gösteren bakteriyosinler,
bakterilerin plazma
membranlarına
odaklanarak saldırıda
bulunurlar. Ayrıca direnç
geliştirme potansiyellerinin
antibiyotiklerden daha düşük
olduğuna inanılmaktadır.
Pratikte bütün bakteriler
bakteriyosinleri salgılarlar
ve bakteri ile yakından
ilişkili türlerin gelişimini
inhibe ederler. Hemen
hemen tüm bakteriler için
özel hedef olabilir ve çoğu
bakteriyosinin tedavide
değişen etki potansiyalleri
vardır. Diğer antimikrobiyal
peptitlerin aksine ultraviyole
ışınlara ve ısıya karşı daha
dayanıklıdırlar ve memeli
hücreleri için toksik değildirler.
50’den fazla ülkede, gıdaların
muhafazısında kullanılan
(örneğin, günlük peynir
ve yoğurt fermantasyonu
sırasında) laktik asit
bakterilerinin ürettiği bir
bakteriyosin olan nisinA
kullanılmaktadır. Bilim adamları
yaygın kullanımına rağmen
çok az sayıda direnç
bildiriminde bulunulduğunu
söylemektedirler.
56-57 PETİNFO
tarafından üretilen ve
bakteriyel direnci oluşturan
enzimlerdir. Mesela,
penisilin tipi betalaktam
uygulandığında, klavulanik
asitle beraber amoksisilin
verilmiştir. Asit adjuvan
olarak çalışarak betalaktamaz
enzimini engellemiştir.
Ayrıca direnci engelleme
tekniklerinin birçok yolu
vardır bunlar; bakteriyel
sızıntı pompası olarak
bilinen mekanizmayla bazı
bakteriler ilaçları membran
dışına pompalar. Sızıntı
pompası inhibitörleri insanlar
ve hayvanlarda analiz
edilmektedir. Analizlerin
bir amacı da insanlarda
yemek kaynaklı patojen
olan ve tavuklardan bulaşan
Campylobakter jejuni’nin
inhibitörünü bulmaktır.
Ek olarak, şuanda uygun
olan antibiyotikler mutlaka
bilinçli kullanılmalıdır.
Olası enfeksiyonlarda
doğru antibiyotiği seçmek
diyagnostik testler sayesinde
mümkündür. Bu sebeple
hekim kontrolünde
antibiyotik kullanımı kararı
verilmelidir. Bu önlemlerle
elimizde bulunan antibiyotik
portföyünün korunmasına
yardım edebiliriz.
Bilim dolu gelecek
Mutasyon geçirerek
dış katmanında koruma
tabakasını oluşturan bazı zor
bakteri suşlarına karşı etkili
yeni sağaltımlar mümkündür.
Amerika’da bulunan
North Eastern Universitesi
mikrobiyologları tarafından
keşfedilen Teixobactin tüm
dünya tarafından kabul
edilmiştir. Teixobaktin,
memeli hücreleriyle uyum
içerisinde çalışırken,
Staphylococcus, Enterococci
ve Mycobacterium gibi gram
pozitif patojenlere saldırı
gerçekleştirir. Ayrıca son
zamanlarda keşfedilen ideal
bakteriyel çevre yaratarak
çalışan iChip adındaki
minyatür cihaz dikkate
değer bir buluştur. iChip tek
hücrelerin doğal çevrede
izole edilerek büyümesini
kolaylaştırmaktadır. Resmi
izinlerin alınması için
bilim adamları daha fazla
mikroorganizma üzerinde
çalışmaya devam etmektedir.
Kültürsüz büyüyebilen
bakteriler bilim adamlarının
kullanılmamış birçok mikrobu
analiz etmesine olanak
sağlamaktadır ve bu kullanım
sağlık krizinin çözümünde iyi
bir yol gösterici olacaktır. 
doğru ilaç
kullanımı
için sağlık
mensuplarının
eğitim kaliteleri
artırılmalı,
bilgileri eğitim
programlarla
güncelleştirilmeli
araştırma
obezite
kontrolü
için
yeni
bir
besin
fasulye
Yeni araştırmalara
göre fasulye çeşitleri
köpeklerin obezite
kontrolünde güvenilir
bir madde olarak
değerlendirilebilir.
58-59 PETİNFO
Köpeklerde
obezite
problemi
Bir pet hayvanı, ortalama
kilosunun %30’undan daha
fazlasına sahip olduğu
durumda obez olarak
kabul edilir. Pet Obezite
Kontrolü Birliği (Association
for Pet Obesity Prevention,
APOP) raporuna göre
2014 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinde kayıt
altında tutulan köpeklerin
%52,7’si, kedilerin ise %57,9’u
oranında fazla kilolu ya da
obezdir. Bu, Amerika Birleşik
Devletlerindeki 100 milyon
hayvanın fazla kilolu olduğu
anlamına gelmektedir. Bunun
yanı sıra, obez hayvan
sahiplerinin %90’ı, petlerinin
ortalama kilonun üstünde
olduğunu bilmemektedir.
Hayvan sahiplerinin
yaşam tarzı obezite
risk faktörleri arasında
yer almaktadır.
B
u araştırmayı
yürüten Colorado
State Üniversitesi
araştırmacıları
üç farklı köpek
maması incelediler. İkisi
fasulye çeşitleri içeren üründü.
Ürünler kanatlı eti, hububat,
mısır, domuz eti, biralık pirinç,
keten tohumu, balık unu,
bira mayası, vitaminler ve
mineraller içeriyordu. Birinci
ürün %25 oranında donanma
fasüuye tozu içerirken, ikinci
ürün aynı oranda siyah fasulye
tozu içeriyordu. Üçüncü
ürün ise fasulye içermedi.
Her üç ürünün besin değeri
dengelenmiş olup, aynı
düzeyde kalori ve besin
maddeleri içererek köpeklere
nutrisyonel olarak uygun bir
formülasyondu. Araştırmada,
otuz adet yetişkin köpek dört
hafta boyunca tek bir çeşit
mama tüketti. 15 köpek ise
deney mamalarını 26 hafta
boyunca tüketmeye devam
etti. Hem kısa hem de uzun
dönemli deney gruplarında
kilo kaybı kaydedildi.
Araştırmada yer alan köpekler
hem retriever, terrier gibi saf
ırk hem de miks ırkları temsil
ettiler. Hayvanların farklı
diyetleri nasıl sindirdiğini
anlamak için mamalar ve
köpeklerin dışkısı inceleme
altına alındı. İnceleme sonucu,
köpeklerin fasulyelerin içerdiği
mamaların enerjisinden,
normal mamaların enerjisi
kadar yararlanabilecekleri tespit
edildi. Çalışmanın sonucunda
hayvanlarda hiç bir negatif
fizyolojik etki tespit edilmedi.
Obezitenin risk faktörleri
Obezite konusunda pek
çok risk faktörü söz konusudur.
Yaş ve kısırlaştırma petlerde
uzun zamandır bilinen ve
obezite artışına neden olan risk
faktörleri arasındadır. Aktivite
düzeyi yaşa bağlı olarak azalır
ve eklemsel değişiklikler
ortaya çıkar. Azalan aktivite
düzeyi diyetten alınan kalori
ihtiyacını da azaltır. Yaşlı
hayvanlarda, eğer öğün
porsiyonu azalan aktiviteye
bağlı olarak düzenlenmezse,
hayvanlar kolayca kilo
alabilir. Kısırlaştırma da
kalori ihtiyacını %10 ila %20
oranında azaltan bir faktördür.
Ayrıca hayvan sahiplerinin
sosyo-ekonomik durumları
da risk oluşturur. Artan bolluk
sebebiyle petleri şımartmak
çok daha kolay olmaktadır.
Köpeğin ırkı, daha az anlaşılan
bir risk faktörüdür. Normal
kilonun üzerindeki Golden
Retriever, Labrador Retriever
ve Newfoundland ırkları için
bu durum istisnadan daha çok
bir kuraldır. Cocker Spaniel,
Pug ve Bichon da aynı eğilime
sahip ırklardır. Ama Whippet,
Boxer ve Setter ırkları çok
daha ideal bir vücut
kondisyonu sürdürürler.
Obezitenin zararları
İnsanlarda da olduğu
gibi, yüksek vücut yağ oranı
hayvanlarda da çeşitli
sağlık sorunlarına ve kısa
ömüre yol açabilir. Amerika
Birleşik Devletlerinin en
büyük pet sigorta şirketi olan
Nationwide tarafından yapılan
bir araştırmaya göre pet
obezitenin ve bu kondisyon ile
birlikte seyreden artritis, idrar
yolu enfeksiyonu, diabetes
ve karaciğer hastalıklarının
oranı da her sene artmaktadır.
Petlere gün içerisinde
küçük öğünlerde birkaçdefa
beslenmeeri önerilir. Fakat
ad libitum tarzı beslenme
özellikle şeker hastası
hayvanları için çok tehlikelidir.
Yapılan çalışmalar sonucunda
günde bir kere beslenen
etlerin ad libitum tarzında
beslenen hayvanlara göre
insülin yükselmelerinin daha
düşük olduğunu gözlenmiştir.
Obezite ile mücadele etmenin
en kolay yolu; beslenme ile
kombine edilen egzersiz
programı ve hasta sahibinin
bilinçli yaklaşımıdır. 
sosyal
medyada
güncel kalın
Hasta sahipleriniz Facebook, Twitter ve
LinkedIn kullanıyorlar. Eğer dikkat çekmek
istiyorsanız sosyal medyada daha görünür
olun, zaman kaybetmeyi bırakın!
H
iç şüphe yok ki
bugün insanlar
petleri için iyi bir
veteriner hekim
ve klinik ararken
internete bakıyorlar. ve sosyal
medyayı takip ediyorlar.
Bu tür pazarlama kaynaklarını
akıllıca kullanmamız gerektiğini
söylemekte fayda var. İşte
sosyal medya hesabınızı
haftada bir saat ayırarak güncel
tutmanın en kolay yolları;
60-61 PETİNFO
Beklentileriniz
makul olsun
Tıpkı antreman
programlarında da olduğu
gibi kısa zamanda büyük
sonuçlar bekleyemezsiniz.
Ancak çabalarınızı
verimli ve anlamlı bir
yolda odaklamak uzun
dönemde sonuçlar
verecektir. Yüzlerce
beğeni beklememelisiniz.
Bunun yerine akıllarında
Tartışmasız, hayvan
sahipleriyle iletişim
yolu değişiyor ve
gelişiyor.
kedi & köpek
birisi, diğer firmaların ve pet
sağlık medyanın sitelerini takip
edip yazılarını paylaşmaktir.
Böylece kendi müşterilerinizle
en iyisini paylaşmış olursunuz.
E-posta bültenleri ve makaleler
almak için muhteşem bir yoldur.
En az bir
saatinizi sosyal
medya zamanı
olarak ayırın.
kalabilmeyi ve evcil hayvanını
veteriner hizmeti için size
getirebilecek insanlarla iletişim
kurabilmeyi hedeflemelisiniz.
Nicelik değil, bağlantılarınızda
kaliteyi hedeflemelisiniz.
Markanızı hatırlayın
Evet, internette
gördüğünüz pipo içen bir
kedi fotoğrafı muhteşem
olabilir, ancak bu fotoğraf
kliniğinizle bağlantılı mı?
Paylaştığınız her gönderi ya da
tweet, insanların kafalarında
oluşturmak istediğiniz marka
imajına uyumlu olmalıdır.
Şüpheye düşerseniz, şefkatli
ve profesyonel davranın.
İçeriğinizi bulun
Kimse sürekli satışlarınızı
ve hizmetlerinizi görmek
istemez. Eğlenceli, eğitici,
yardımcı, ilginç ve çekici
paylaşımlarınızı görmek isterler.
Onlara istediklerini vermelisiniz
(Tabiki uygulamalarınızla
harmanlayarak). Bunu
yapmanın kolay yollarından
62-63 PETİNFO
Facebook’ta en
yüksek aktivite
zamanı öğleden
sonra 3 civarıdır.
Çarşamba günü
öğleden sonra
saat 3 civarı her
zaman için en
işlek zamandır.
Bir planlayıcı kullanın
Artık hedeflerinizi
belirlediniz, markanız
aklınızda ve yardımcı,
eğlenceli, ilginç, eğitici
içerikleriniz paylaşılmaya
hazır. Şimdi harekete geçme
zamanı. Öncelikle haftada bir
saatinizi sosyal medya zamanı
olarak ayırın. Sonra, gelecek
7 gün neler koyacağınızı
planlayın. İnternet tabanlı,
belirlediğiniz zaman otomatik
güncelleme yapan bir program
kullanın. Ücretsiz olan
Hootsuite (hootsuite.com) gibi
sitelerde kullanıcılar kendi
gönderilerini payaşabilir, dosya
veya bağlantı ekleyebilir ve
Facebook, Twitter ve diğer
mecralarda paylaşılma günü
ve zamanını belirleyebilir.
Bir kere ne sıklıkta bilgi
paylaşacağınızı belirledikten
sonra bütün haftayı tek
oturuşta kurabilirsiniz.
Facebook’ta en yüksek aktivite
zamanı hafta içi öğleden
sonra 3 civarıdır. Bunu sabah
11 ve akşam 8 izler. Çarşamba
öğleden sonra 3 civarı her
zaman için en işlek zamandır.
Pazar günü ise en durgun gün.
Bunları aklınızda tutun ve
paylaşımlarınız için en uygun
zamanı belirleyin.
Neler olduğunu izleyin
Bir kere sosyal medya
girişiminiz harekete geçince,
Bir platforma
yoğunlaşın
Bir tane iyi giden platform,
yarım düzine bakımsız,
düzensizden daha iyi gösterir.
Çoğu uygulamalar için,
Facebook sayfası öneririz. Diğer
sosyal medya siteleri de güzel
ancak Facebook’u öğrenmek
kolay. Aynı zamanda Facebook
en geniş ağ, görünür kalmak
için paylaşacağınız gönderi
sayısı idare edilebilir ölçüde.
Facebook’un öneri sistemi
de bölgenizdeki insanlara
ulaşmanız için yardımcı olur, bu
çok büyük bir artı.
direksiyondan ellerinizi
tamamen çekemezsiniz.
Müşterileriniz sosyal medya
yoluyla iletişime geçtiğinde
cevap vermelisiniz. Yorumların
bildirimlerini düzenli kontrol
etmelisiniz. Müşterileriniz
bu yolla iletişime geçtiğinde
paniklemeyin. Bir birey
gibi derhal cevaplamak
zorunda değilsiniz. Yirmi
dört saat (hafta sonu 48)
müşterilerinizin ilgilenilmemiş gibi hissetmeden
cevaplanabileceğimiz iyi bir
zaman. Anlayacağımız gibi,
sosyal medya durdurulamaz
bir güç. Tartışmasız, hayvan
sahipleriyle iletişim yolu
değişiyor ve gelişiyor. Her ne
kadar en iyi medikal pratiğiniz
olsa da, sosyal medyada
varlığınız olmadığı sürece
eski moda olma riskiniz var.
Haftada 1 saatinizi ayırın ve
bunun tadını çıkarın. 
kültür& sanat
2
1
3
5
4
OIE Fotoğraf Yarışması
OIE tarafından bu yıl ikinci defa organize edilmiş olan uluslararası fotoğraf
yarışmasının ana teması hayvan refahında önemli rol oynayan veteriner hekimlerdi.
Y
arışmaya hayvan
sağlığı ve refaı
alanında faaliyet
gösteren çok
sayıda çalışan
katıldı. Jüride OIE Genel
Müdürü Monique Eliot,
Veteriner Hekim ve Basın
Fotoğrafçısı Fréderic Decante
ve OIE Proje sorumlusu ve
Fotoğrafçı Leopoldo Stuardo
gibi ünlü isimler yer aldı.
Dr Christo Labuschagne /Afrika
Bölgesi; Hasta takibi
Jüri, Afrika bölgesinin
birincisi olarak Dr Christo
Labuschagne’nin fotoğrafını
64 PETİNFO
seçti. Dr. Labuschagne, Güney
Afrika Gauteng Bölgesi
Tarım Ve Kırsal Kalkınma
(GDARD) Veteriner Hizmetleri
kapsamında çalışmalarını
sürdürmektedir. Fotoğrafta,
Babesia kontrolü amacıyla
köpekten kan örneği alan
bir teknisyen görebiliriz. Dr.
Labuschagne, memnuniyetini
şu şekilde ifade etti “ Bu
yarışma uluslararası camiayı
bir araya getirip, mesleğimize
dünyadaki farklı gözlerle
bakmamıza fırsat tanımaktadır.
Bu şekilde mesleğimizin
önemini ve büyüsünü
hatırlamış olabiliriz.”
Chayada Piantham/ Asya ve
Okyanusya Bölgesi; Kurtuldu,
bir şans daha kazandı
Tayland Kasetsart
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
dördüncü sınıf öğrencisi olan
Chayada Piantham, fotoğrafta
gördüğümüz sahipsiz köpek
ile sokakta karşılaştı. Köpeğin
burnundan günlerdir kan
akıyordu. Köpeği üniversitenin
hastanesine götüren Chayada,
köpeğin şiddetli kan parazit
enfeksiyonuna maruz kaldığını
öğrendi. Fotoğrafta tedavi için
gereken son tableti görebiliriz.
Bu öğrencinin yaptıkları bir
hayat kurtardı. 
1. Dr. ChrIsto Labuschagne
Afrika Bölgesi, “Hasta takibi.”
2. Veteriner Hekim Öğr.
Chayada Piantham
Asya ve Okyanusya Bölgesi.
“Kurtuldu, bir şans daha kazandı.”
3. Müh. MIguel Espinosa
Amerika Bölgesi, “Bizimle seyahat
ettiğiniz için teşekkür ederiz.”
4. VetERİNER HEKİM Öğr.
GInger Hobgood
Amerika Bölgesi, “Eğitim hayvanı
ve bir öğrenci arasındaki bağ.”
5. Dr. Jorge Bacelar
Avrupa Bölgesi, “Karşılıklı sevgi”