İnsanoğlunun geçirdiği evrim, sadece biyolojik alanda değil

Transkript

İnsanoğlunun geçirdiği evrim, sadece biyolojik alanda değil
ÜNĠTE I
SĠGORTA KAVRAMINA GĠRĠġ
ALT BAġLIKLAR
I.
Sigortacılığın Tarihi
II.
Risk Kavramı ve Türleri
III.
Büyük Sayılar Kanunu
IV.
Sigortanın Yararları
A. Sigortalı KiĢi Açısından Sigortanın Yararları
B. Ekonomi Açısından Sigortanın Yararları
V.
Sigortanın Sakıncaları
VI.
Sigorta Kavramının Mahiyeti
VII.
Sigortadan Söz Edebilmek Ġçin Varlığı Gerekli ġartlar
ANA METĠN
I.
SĠGORTACILIĞIN TARĠHĠ
İnsanoğlunun geçirdiği evrim, sadece biyolojik alanda değil sosyolojik,
teknolojik ve sosyal alanda da olmuştur. Sürekli gelişen toplumsal hayat insanın
mal varlığı ve canına karşı olan risk çeşitlerini de arttırmıştır. Büyüyen
toplumsal hayat imece ve bireysel dayanışmayı ortadan kaldırdıkça insanlar
alternatif dayanışma yollarına yönelmiştir. Kolektif yardım düşüncesi de
sigortacılık kavramının çekirdeğini oluşturmuştur.1
Türk Sigortacılık tarihi açısından 1870 yılı bir milattır. Bu tarihten önce
Osmalı‟da modern anlamda sigorta işleyişinden bahsedilemez. 1870 yılında
Beyoğlu‟ndaki bir yangında çok sayıda işyeri, ibadet merkezi ve ev yanmıştır.
Yangın çıkan bölgede de daha çok yabancı ve yabancılarla ilişkide olan
zenginlerin oturması sigortanın gelişme sürecini hızlanmıştır. Önce Sun,
Northern ve North British adlı İngiliz sigorta şirketleri açtıkları temsilciliklerle
Osmalı‟da ilk sigortacılık faaliyetlerini başlattılar.2
Fransızların ülkemizde ilk sigortacılık faaliyeti 1878 yılında başladı.
Bundan sonra Alman, İtalyan, İsviçre gibi yabancı ülkelerin sigorta şirketleri de


1
2
Işıl Ulaş, Uygulamalı Sigorta Hukuku, Turhan Kitabevi s.3
Yrd. Doc. Dr. Ayşe Gül BÖLÜKBAŞI – Dr. E. Baturalp PAMUKÇU Sigortanın Temel Prensipleri, Türkmen Kitapevi
İstanbul 2009 s.61
faaliyet göstermeye başladı. Bu şirketler o zaman duyulan gereksinimi
karşılamakla beraber, o tarihlerde sigorta şirketlerinin kuruluşunu ve sigorta
faaliyetini düzenleyen devlet denetimini öngören kanunların, hatta bu konuya
değinen bir hükmün dahi bulunmayışı nedeniyle tamamen denetimsiz bir
biçimde çalışıyorlardı.
Yabancı sigorta şirketleri, uluslararası teamülleri ve mevzuatları yok sayıp
sigorta sözleşmelerini İngilizce veya Fransızca düzenliyorlar, anlaşmazlık
durumunda da dava mercii olarak yabancı ülke mahkemelerini veya ilgili şirket
merkezinin bulunduğu yerel mahkemeleri gösteriyorlardı. Şirketler sigorta
sözleşmeleri üstünde istedikleri gibi tasarrufta bulunmaya başlamışlar,
diledikleri zaman sigorta poliçelerini iptal etmişlerdir.
Böylece mevzuat ve denetimden yoksun, tamamen yabancılara özgü bir
çalışma alanında hareket eden sigorta şirketleri adlarını duyurmak, sigorta
düşüncesinin yayılmasını sağlamak ve portföylerini genişletmek amacıyla için
ilk yıllar, vaatlerini yerine getirip, hasar ödemede dürüst davrandılar. Ancak
zaman geçtikçe, sigortacıların istedikleri gibi çalışmaları ve kapitülasyonların
kendilerine sağladığı fırsatlar çok para kazanabilecekleri ortam oluşturdu. Bu
durum, kısa zamanda çok fazla sigorta şirketinin sigortacılığa uygun olmayan
davranışlara itti.
İhtiyacın gittikçe somutlaşması ve yaşanan olumsuzluklara müdahale
etme kaygısıyla 1893 yılında Osmanlı Umum Sigorta Şirketi ilk yerli sigorta
şirketinin doğmasına sebep olmuştur. Ardından sigortacılığın düzene
sokulabilmesi için yabancı şirketler arasında birlikte hareket etme eğilimi
belirdi. 12 Temmuz 1900 tarihinde 43 tanesi yabancı olmak üzere 44 sigorta
şirketi bir araya gelerek sabit bir yangın tarifesi belirlediler. Bu ülkemizde ilk
tarifeydi.
Ayrıca gelişen piyasa ihtiyaçları gereğnce 1908 ve 1914 yıllarında
kanunlarda yapılan değişiklerle yabancı şirketler kontrol altına alınmaya
çalışılmış, 1914 yılındaki kanunla yabancı şirketler teminat göstermeye ve vergi
vermeye zorunlu tutulmuşlardır. Şirketlerin oluşturduğu birlik “Türkiye‟ de
Çalışan Sigorta Şirketleri “ olarak değiştirildi. Bu yeniliklerle yabancı şirketler
yerel girişicilerle ile ortaklık kurma yoluna gittiler.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte sigorta alanında gerek yasal, gerekse
kurumlaşma açısından büyük adımlar atıldı. 1924 yılında Türkçe‟yi kullanma
zorunluluğu getiren yasa ile, poliçelerin İngilizce ve Fransızca düzenlenmesine
son verildi ve aynı yıl Sigortacılar Kulübü kuruldu. 1927 yılında Sigortacılığın
ve Sigorta Şirketlerinin Teftiş ve Murakabesi hakkındaki kanun yürürlüğe girdi.
Yerli ve yabancı sigorta şirketlerinin denetlenmesi, döviz çıkışının önlenmesi
amacını taşıyan bu kanunun çıkışıyla sigortacılık gelişmeye, yerli sermaye ile
kurulan şirketlerin sayısı artmaya başladı. Bunu izleyen iki yıl boyunca gerekli
hazırlık ve incelemelerin yapılması sonucu işletme hakkının T. İş Bankası AŞ‟
ye ait olacağı bir anonim şirket kurulmasına karar verildi. Böylece 1929 yılında
Milli Reasürans T.A.Ş faaliyete geçti. Bu tarihten itibaren Türkiye‟ de reasürans
tekeli başladı ve ülkedeki yerli - yabancı bütün sigorta şirketleri topladıkları
primlerin bir kısmını Milli Reasürans‟ a devretmeye zorunlu tutuldu.
Gelişmeler sonucunda sigorta şirketleri 1939 yılında Ticaret Bakanlığı‟na
bağlandı. Sigorta sektörünü ciddi bir biçimde ele alan 7397 sayılı Sigorta
Murakabe Kanunu ise 1959 yılında yürürlüğe girdi. 1987 yılında yürürlüğe giren
3379 sayılı yasa ile 7397 sayılı yasada, yasal alandaki boşlukları doldurmak,
sigorta şirketlerini mali yönden geliştirmek ve sigorta aracılarının durumunu
yeniden düzenlemek amacıyla önemli ve köklü değişikler yapıldı. Bu kanun,
sigorta ile ilgili organlar ve faaliyetlerini düzenleyen yönetmelikler çıkarılmasını
öngörüyordu. Sigorta şirketleri Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı‟ na
bağlanarak mali yapının bir parçası olarak kabul edildiler. 1990‟dan itibaren
Kaza Sigortaları, Mühendislik Sigortaları ile Zirai Sigortaları, Yangın ve
Nakliyat sigortalarında, serbest tarife sistemine geçildi.3
II. RĠSK KAVRAMI VE TÜRLERĠ
II.A. Tehlike ve Risk Kavramları
Bütün Sigorta kitapları genellikle benzer cümle ile başlar: “İnsanlar,
hayatları veya malvarlığı itibariyle tehlikelere maruzdurlar”. Olağan günlük
yaşam; kişilerin mal varlıklarını, finansal durumlarını ve yaşamlarına ilişkin
tehlikeleri sürekli olarak önümüze çıkarır. İnsanoğlu her ne kadar tehlikelere
karşı konulması için çeşitli tedbirler alsa da tehlikelere karşı konulması her
zaman için mümkün değildir. O zaman yapılması gereken, tehlikeleri en az
yıkıcı, zarar verici hâle getirmektir.4
Tehlike kavramını kapsayan risk (riziko) kavramı, sigortacılık ve sigorta
hukukunun en temel kavramıdır. Çünkü sigortanın varlığı riskin kavramının
varlığına bağlıdır.
II.B. Risk Tanımı Tasnif ve Türleri
Risk insanların karşılaşabilecekleri, henüz gerçekleşmemiş olan ancak
gerçekleşme ihtimali bulunan tehlikeler olarak tanımlanabilir. Sigorta
kapsamında değerlendirilebilmesi için riskin mutlaka ölçülebilir olması gerekir.
Risk kavramı çeşitli başlıklar altında gruplandırılır. Başlıca sınıflandırma
başlıkları şunlardır.
II.B.a.
Risk kavramının ilk sınıflandırması risk kavramının iktisadi
sonuçlarına göre yapılır.
II.B.a.1 Ġktisadi sonucu olmayan riskler: Kişinin mamelekinde herhangi bir
zarar oluşturmayan risklerdir.İktisadi sonucu olmayan riskler genellikle şeref ve
haysiyete yönelik rizikolardır. Bu tür risklerde mameleki bir zarar doğmadığı


3
http://www.tsb.org.tr/turkiyede-sigortacilik.aspx?pageID=439
4
Dr.F.Dilek Kabukçuoğlu ÖZER, Mukayeseli ve Uygulamada Hayat
Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü ANKARA 2005 S. 1
Sigortası,
için, iktisadi sonucu olmayan riskler olup sigorta hukukunun inceleme alanı
dışındadır.
II.B.a.2 Ġktisadi sonucu olan riskler: İktisadi sonucu olan riskler ya
hayatımızda bir sonuç doğururlar ya da malvarlığımızda para ile ölçülebilecek
olumsuz bir sonuç yaratırlar. İktisadi sonuçları olan riskleri kaynakları itibariyle
üç grup altında inceleyebiliriz:
-Tabiattan Kaynaklanan Riskler;
Tabiatta su, hava, ateş ve toprak olmak üzere 4 ana element vardır.
Tabiattan kaynaklanan risklere bu unsurlardan herhangi biri yol açar. Ancak
tabiattan kaynaklanan riskler bu dört ana unsurun birleşmelerinden doğan başka
riskler biçiminde de, deprem, sel, don, yıldırım, dolu, kuraklık, çığ düşmesi gibi
olabilir.
-İnsanlardan Kaynaklanan Riskler „İradi ya da gayri iradi riskler;
Risk bazen doğrudan doğruya kişinin kendisinden kaynaklanabilir.
Örneğin kişi intihar edebilir, otomobiliyle trafik kazası geçirebilir, elleri ıslakken
prize dokunduğunda elektrik çarpabilir, yanlış ilacı aldığında zehirlenebilir.
Risk bazen de kişinin kendisi dışındaki kimselerden kaynaklanabilir. Bu
takdirde risk bir “akde aykırılık” biçiminde olabileceği gibi “haksız fiil” ya da
başka bir sebepten kaynaklanabilir. Başka insanlardan kaynaklanan riskler ikiye
ayrılabilir:
 Bireyden kaynaklanan riskler
 Toplumdan kaynaklanan riskler
Yalnız bir kişiden zarar görme ihtimalimiz “bireyden kaynaklanan risk”
olarak adlandırılır. Örneğin, birinin bize tabancayla ateş etmesi, otomobiliyle
çarpması, bir yumruk atması veya bu kişi ile yapmış olduğumuz sözleşmeye
aykırı davranması durumunda bireyden kaynaklanan riskler söz konusudur.
Bir topluluktan ya da topluluk içinde zarar görme ihtimaline ise
“toplumdan kaynaklanan risk” adı verilir. Bunlar genellikle ayaklanma, gösteri,
savaş, terör gibi toplumsal olaylar sırasında ve sonucunda gündeme gelir.
-Tekniğin İlerlemesinden Kaynaklanan Riskler:
Günümüzde teknik çok büyük bir hızla ilerlemekte ve her geçen gün
karşımıza yeni araçlar çıkmaktadır. Tekniğin ilerlemesi hem insanın yaşamını
kolaylaştırmış ve güzelleştirmiş, hem de bir takım riskleri beraberinde
getirmiştir. Örneğin otomobil teknik gelişmeler sonucunda ortaya çıkmış bir araç
olmasına rağmen pek çok riski beraberinde getirmektedir. Aynı durum nükleer
santraller ve savunma sanayi ürünleri açısından da söz konusudur.
İktisadi sonuçları olan riskleri de sonuçları itibariyle ikiye ayrılarak
inceleyebilir.
- Malvarlığımız üzerinde sonuç yaratan riskler:
Bu tür riskler malvarlığımızın aktifinde azalmaya ya da pasifinde artmaya
neden olur. Örneğin arabamızın çalınması, evimizin yanması durumlarında
malvarlığımızın aktifi azalır. Sigorta ettirenin otomobili ile bir kişiye çarpması
ve bu kişinin uğradığı zararları karşılamak durumunda kalması halinde ise
malvarlığının pasifi artar.
Bir kimsenin malvarlığının aktif kısmı daima sınırlıdır, buna karşılık
malvarlığının pasif kısmı ise sınırsızdır; diğer bir deyişle bir kimse sonsuza
kadar borçlanabilir.
- Canımız Üzerinde Sonuç Yaratan Riskler:
Kaza, hastalık, ölüm, annelik gibi riskler canımız üzerinde sonuç yaratır.
II:C Sigortacılıkta Riskin TaĢıması Gereken Özellikler:
Sigorta hukuku açısından, risk finansmanı için yani, risklerin
gerçekleşmesi durumunda karşılaşılabilecek olası finansal kaynakların
düşünülerek, gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin alınması için belli
şartlar taşıması gerekir. Bunlar;
Risk tarafların iradeleri dışında oluşmalıdır.
Risk yasalara uygun yani yasal olmalıdır, aksi takdirde sigorta
korumasından yararlanamaz.
Riskin gelecekte ne zaman gerçekleşeceği belirsiz olmalıdır.
Riskin gelecekte olma olasılığı bulunmakta fakat ne zaman oluşacağı
belirsizdir.5
III. BÜYÜK SAYILAR KANUNU
Tehlikeye maruz olan kimseler (örneğin evinin yanması ihtimali ile karşı
karşıya bulunanlar) birleşerek belli bir miktar para karşılığında risklerini üçüncü
şahıs konumundaki profesyonel risk taşıyıcılarına devrederler. Bu kişilere
“Sigortacı” adı verilir.
Riske karşı korunmak için gerekli paranın toplanma miktarını hesaplamak
üzere “Büyük Sayılar Kanunu” geliştirilmiştir. Sigortacılıkta Büyük Sayılar
Kanunu, riziko sayısı arttıkça, hasar oranının o olaya ilişkin genel hasar olasılığı
yüzdesine daha çok yaklaşılacağını öngören bir istatistik yasasıdır. Bir kişinin
Cebeci‟den Kızılay‟a giderken trafik kazası geçirme ihtimali %1‟dir. Bir milyon
kişi için ise bu oran %0.000010‟tir. Diğer bir deyişle büyük sayılara ulaşıldıkça
riskin gerçekleşme oranı düşer; sayılar büyüdükçe risk azalır. Sigortacı bu
durumdan faydalanır. Riski devralan sigortacı ne kadar çok sigorta yaparsa o
kadar kazançlı konuma gelir. Her bir sigorta ettirenden görece düşük bir prim
alsa da, daima kârda olur. Zira 1 milyon sigorta ettirenden sadece 10 kişi
açısından risk gerçekleşeceği için bu kişilerin uğradıkları zarar tazmin edildikten
sonra diğer sigorta ettirenlerin ödemiş oldukları primler sigortacının kazancını
oluşturacaktır. Aynı riske maruz kalabilecek çok sayıda ve benzer ünitelerin bir


5 Yrd. Doc. Dr. Ayşe Gül BÖLÜKBAŞI – Dr. E. Baturalp PAMUKÇU Sigortanın Temel Prensipleri, Türkmen Kitapevi
İstanbul 2009 s.4
araya getirilmesi Büyük Sayılar Kanunu‟nun uygulanabileceği bir kümül
oluşturulması gerekir.6
Sigorta şirketi gerekli sayısal çokluğa ulaştığında, sigorta şirketinin
faaliyetlerini sürdürebilmesi gerekli tehlike dengesini sağlar. Oluşacak risk,
sigortalı grup içinde dağılarak kendiliğinden yok olmaktadır.
IV. SĠGORTANIN YARARLARI:
Sigortanın yararları, sigorta ettiren ve ekonomi açılarından olmak üzere
iki temel açıdan ele alınabilir.
IV. A. Sigortalı KiĢi Açısından Sigortanın Yararları:
IV. A.a)
Sigorta güven yaratır: Sigorta, sigorta ettiren kişiyi güvensizlik
duygusundan ve bu duygunun yol açtığı huzursuzluktan kurtarır. Örneğin
otomobil sahibi bir kişi, aracına yönelik çalınma, çizilme, yıpratılma olasılıkları
ya da kaza yapma durumunda aracın hasar görmesi ve hatta kullanılamaz hale
gelme ihtimali nedeniyle endişeli ve gergin olur. Malik, otomobilini sigorta
ettirerek tüm bu endişelerinden kurtulur.
IV. A.b)
Sigorta bir tasarruf aracıdır: Sigortanın tasarruf aracı olması
özellikle bireysel emeklilik ve hayat sigortaları bakımından söz konusudur.
Sigortacı ile sigorta ettiren belli bir süre sonra sigorta ettirene sigortacının belli
ödeme yapması veya her ay belli bir tutarda maaş ödemesi konusunda
anlaşabilir. Böylece sigorta ettiren her ay düşük tutarda bir prim ödeyerek
tasarruf yapmış olur. Sigorta ettiren, yaşamını yitirse dahi birikimleri
mirasçılarına ödenir.
IV. A.c)
Sigorta kredi almayı kolaylaştırır: Kredi veren kuruluşlar,
bankalarından müşterilerinden çeşitli teminatlar isterler. Bankaların kredilerinde
en önemli teminat gayrımenkul ipotekleridir. Kredi teminatı olarak bir
gayrımenkul ipotek edilebilir ama banka bunu yeterli görmeyebilir, çünkü
gayrımenkul bir zarara maruz kalabilir. Kişinin başına bir şey gelmesi halinde
kredi geri ödenmez ise kredi veren kuruluş, sigorta teminatı aracılığı ile
alacağına güvenirse kredi vermekten çekinmez. Hatta bankalar, kendi kurdukları
sigorta şirketlerine, kredi konusunu sigorta ettirdikten sonra kredi vermeyi tercih
ederler.
IV. A.d)
Sigorta önleyici tedbirleri geliştirir: Sigortacılar her tür riski sigorta
etmemekte, sigorta etmek için bazı ek koşullar arayabilmektedirler. Hiçbir
sigortacı, gerçekleşme olasılığı yüksek, “kötü” riskleri sigorta etmek istemez.
Örneğin sigortacı, çalınma riskine karşı bir otomobili sigorta etmek için
otomobilde bir alarm sisteminin var olması şartını arayabilir. Böyle bir durumda
alarm sistemlerine olan talep artacak ve üreticiler kendi mallarının satılması için
mallarında riski önleyecek tedbirlerin bulunması için ürünlerini geliştirme
yoluna gidecektir.


6 Yrd. Doc. Dr. Ayşe Gül BÖLÜKBAŞI – Dr. E. Baturalp PAMUKÇU, Sigortanın Temel Prensipleri, Türkmen Kitapevi
İstanbul 2009 s.26
IV.A.f)
Zararlarını karşılar: Sigorta sözleşmesiyle zarar görenin maddi
zararları karşılanarak ekonomik zarar, toplumun en geniş alanına yayılır.
IV. B. Ekonomi Açısından Sigortanın Yararları:
IV. B.a)
Sigorta bir toplu tasarruf vasıtası olup, sigorta toplumda sermaye
birikiminin sağlanmasına yardımcı olur: Serbest piyasa ekonomilerinde, toplu
tasarrufu sağlayan en büyük kuruluşlar bankalardır, ikinci sırada ise sigorta
şirketleri gelir. Sigorta şirketleri bu birikimi kredi verme, yatırım yapma vb.
yollarla daha da çoğaltır. Sermaye birikimi ülke ekonomisini geliştirir, yeni
yatırım ve istihdam olanakları yaratır.
IV. B.b)
Sigorta ulusal gelirin yeniden dağıtılmasında iş görür: Bu yarar
daha çok sosyal güvenliği sağlamaya yönelik sosyal sigortalarda belirgin şekilde
ortaya çıkar. Sosyal güvenlik sistemine dâhil olanlardan toplanan primler
biriktirilir ve risk kimin şahsında gerçekleşirse ona ödemede bulunur. Böylece
sigorta vasıtası ile yoksun duruma düşen sigortalılara bir katkı sağlandığı gibi,
milli gelirin yeniden dağıtılmasına da katkıda bulunulur.
IV. B.c)
Sigorta ülkenin ödemeler dengesine etkilidir: Sigorta ettirenlerin
risklerini sigorta eden, sigortacı kendisi de birtakım risklerin tehdidi altındadır.
Bu nedenle sigorta şirketleri üstlendikleri riskleri reasürans (mükerrer sigorta)
şirketlerine sigorta ettirme yoluna gidebilirler. Reasürans şirketlerinin pek çoğu
yabancı şirketlerdir. Yabancı reasürans şirketlerine prim ödeyen sigorta
şirketleri, dışarıya döviz gitmesine neden olur. Riskin gerçekleşmesi halinde ise
sigorta şirketi tazminat olarak belli bir tutarı reasürans şirketinden döviz olarak
alır ve ülkeye getirir. Böylece sigorta ülkenin ödemeler dengesinde etkide
bulunur.
IV. B.d)
Fon birikimi sağlar: Primlerin sigorta şirketleri tarafından
değerlendirilmesi sürecinde para ve sermaye piyasalarına aktarılan kaynaklar
makro ekonomik fayda sağlayabilmektedir. Bu faydaların en önemlisini kaynak
hacminin artması sonucunda kaynak maliyetlerindeki ucuzlama ve bu sürecin
yarattığı yatırım sonucunda üretim ve istihdam artışı oluşturmaktadır.
IV. B.e)
Uluslar arası ilişkilerin geliştirilmesi: özellikle reasürans
anlaşmaları ile riskler tüm dünyaya yayılabilmektedir.
V.
SĠGORTANIN SAKINCALARI:
V. a) Sigorta tedbirsiz davranışları teşvik eder: Sigorta ettiren bazı kişiler, “nasıl
olsa sigortalıyım” diyerek tedbirsiz davranıp, gerekli önlemleri almayabilir.
Örneğin otomobilinin kapısını açık bırakabilir, sağlığına dikkat etmez, evin
bacasını temizlemeyebilir.
IV.b) Sigorta gereksiz işlemlere ve israfa neden olur: Bu durum özellikle sağlık
sigortalarında söz konusu olur. Sigortalı şahıs kendi parası ile hiç
yaptırmayacağı kontrolleri sağlık kurumlarında yaptırır. Hasta olmadığı halde
doktora giderek zaman, emek ve para kaybına yol açabilir.
IV.c) Sigorta kasti fiilleri teşvik eder: Sigortalı, sigorta tazminatı alabilmek için
riski bizzat gerçekleştirme yoluna gidebilir. Örneğin, evini yakabilir, kendisini
sakatlayabilir, ailesine gelir bırakmak amacıyla intihar edebilir. Bu gibi
durumlarda sigorta hilesi (dolandırıcılığı) gündeme gelir.
Bütün sözleşmeler iyi niyet esasına, dürüstlük kuralına riayet gereğine
dayanır ama sigorta sözleşmesi özellikle azami iyi niyet gerektirir. Örneğin
hayat sigortası yaptırırken sigorta ettiren en özel hastalıklarını dahi açıklamak
zorundadır ki sigortacı riski doğru hesaplasın ve gerekli primi uygulasın. Sigorta
ettiren iyiniyetli davranmaz örneğini hastalığını gizler ise sigortacı daha fazla
ödeme yapacak buda primlerin artarak bir çok kişinin daha fazla olumsuz
etkilenmesine sebep olacaktır.
SĠGORTA KAVRAMININ MAHĠYETĠ:
Sigorta kavramının niteliğinin açıklanmasına dair pek çok görüş ileri
sürülmüş, farklı bakış açılarına dayanan çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bu
teorilerden hiçbiri sigorta kavramını her yönüyle tarif edememektedir. Çünkü bu
teorilerin her biri sigorta hukukunun faklı bir yönüne ağırlık vermektedir. Bu
nedenle teorilerin herhangi birini tümüyle reddetmek doğru değildir. Sigorta
kavramın ilişkin belli başlı teoriler aşağıdaki gibidir:
1Tazminat Teorisi
2İhtiyaç Teorisi
3Teminat Teorisi
4İktisadi Teşebbüs Teorisi
5Aynı Tehlikeye Maruz Bulunanların Teşkil Ettiği Topluluk Teorisi
6Tehlikeyi Yükleme Teorisi
Yukarıda belirtilen teorilerin sayısını arttırmak mümkündür. Sigortayı tam
anlamıyla tanımlamak ve açıklamak için onu bütünsel bir yaklaşımla ele almak
gerekir. Bütünsel yaklaşım ise kolektif dayanışma düşüncesidir. Sigorta kişinin
bir bedel karşılığında kendi kendine yardım etmesi gibi görünse de özünde
bireylerin olası tehlikeler karşısında kişilerin oluşacak zarara karşı birlikte
parasal önlem almasıdır.
V.
VI. SĠGORTADAN SÖZ EDEBĠLMEK ĠÇĠN VARLIĞI GEREKLĠ
ġARTLAR:
1Öncelikle büyük sayılar kanununun uygulamasına imkân verecek bir
topluluğun varlığı şarttır. Ancak böyle bir topluluk var olduğunda sigorta etkin
biçimde uygulanabilir. Bir manken yüzünü sigorta ettirebilir ama burada büyük
sayılar kanunu uygulanamayacağı için, sigorta yapılır fakat sigortacı çok yüksek
prim almak zorunda kalır.
2Sigortadan söz edebilmek için topluluktaki kişileri tehdit eden bir
tehlikenin doğup doğmayacağı, yeri, zamanı ve miktarı belli olmamalıdır .
3Tehlikenin aynı türden olması gerekir. Çünkü sigorta istatistik esaslarına
dayanır, istatistik yapılabilmesi için aynı türden veriler mevcut olmalıdır. Yani
yangın tehlikesi ile deprem tehlikesi kural olarak birlikte sigorta ettirilemez.
4Tehlike gerçekleştiği zaman ekonomik bir zarar meydana gelmeli,
dolayısıyla zararı dengeleme ihtiyacı doğmalıdır.
5Sigorta akdi, akdin her iki tarafına da tam borç yüklemelidir. Sigorta
ettirenin borçları, prim ödemek, doğru bilgi vermek, tedbir almak ve risk
gerçekleştiğinde zararı haber vermek biçimindedir. Sigortacının borcu ise akit
yapıldığı andan itibaren tehlikenin zararlı sonuçlarını taşımaktan ibarettir.
6Sigorta ettirenin, sigortacıya karşı ileri sürebileceği müstakil bir talep
hakkı olmalıdır. Bu talep hakkı ise tehlike gerçekleştiği zaman, riske maruz
kalan kişinin sigortacıya yönelteceği zararının tazminini talep hakkıdır.


Benzer belgeler