Ocak 2009 - Sayı: 144 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Transkript

Ocak 2009 - Sayı: 144 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
Yıl: 24 • Sayı: 144 • Basım Tarihi: 25 Ocak 2009
İki ayda bir yayınlanmaktadır.
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Merhaba
3
ŞUBE'DEN
Kasım Aralık 2008 Etkinliklerimiz
TMMOB İzmir Kent Sempozyumu
Ödenmeyecek, Ödemiyoruz
Türkiye'nin Krizi
Yerel Seçimlerde İnşaat Mühindesi Belediye Başkan Aday Adayları
TMMOB ve İMO'dan Haberler
4
7
8
9
11
29
İNCELEMELER
Betonarme Kirişlerin CFRP Levhalarla Kesmeye Karşı Güçlendirilmesi
32
BETON
Yol Betonunda Üretim ve Uygulama
38
PREFABRİK
Prefabrike Betonarme Merdivenler
39
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
2007 Yılı İş Kazası ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri
40
150 M2 Altındaki Konut Teslimlerinden Doğan İade Hesabına Dahil
Edilecek Giderler
42
VERGİ
SAĞLIK
Arsenikli Su ve Sağlık
43
HUKUK
İnşaat Hukuku Yönünden Eser/Yapım Sözleşmesi
45
ÜYELERİMİZDEN
Yığma Hesabı
49
genç-İMO
Kasım-Aralık 2008 genç-İMO Etkinliklerimiz
“Emperyalist Saldırılara Son, Filistin’e Özgürlük"
İmza Kampanyası ve Basın Açıklaması
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci Meclisi
Unutulmuş, Unutturulmuş Projeler: GAP
51
53
55
56
KÜLTÜR VE SANAT
Kitaplar Arasında
Şiir
Mizah Köşesi
58
59
60
Briç
Satranç
Bulmaca
62
63
64
OYUN
Başyazı
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
İMO İzmir Şube Başkanı
YENİ YILA GİRERKEN
Bültenimizin başyazısı olan bu sütunda genelde günün mana ve önemini yansıtan bir konuya odaklanarak yazıyorum. Bugüne kadar hep böyle oldu yazılarım. Yeni yılın ilk günü bültenimizin başyazısını yazmaya karar verdim. Yeni yılın ilk günü, yeni yılın ilk yazısı tüm üyelerimize mutluluk yansıtmalı diye
düşündüm. Çünkü ben bugün (01.01.2009) mutluyum. Çünkü ben bugün, 2009 yılından geriye kalan
364 günün tüm dünya için ve Türkiye için hepimize
mutluluk verecek olaylarla geçeceğini düşünüyorum.
Hiç olmazsa bugün böyle düşünüyorum. Biz mühendisler genelde yaşamımızdaki mesleki olayların normal olarak yürümesini önemsemeyiz. Çünkü olaylar,
problemler bizim programladığımız gibi yürümektedir. Bunun mutluluğunu farkedip de yaşayan çok az
mühendis vardır. Bizler mühendis olmanın ön koşulu ile hep önümüzdeki problemi düşünürüz. Tasarım
veya yapım projelerinde her zaman işlerin tıkır tıkır
yürüyeceği düşüncesi yerine projenin neresinde ne
zaman hangi problemle karşılaşacağımızı düşünerek
günün keyfini çıkarmayı bildiğimizi kim söyleyebilir?
Bu zevki yaşamayı düşünseniz bile düşlediğiniz keyfi
yaşamaya vakit kalmaz. Yeni bir projenin içine hemen
girersiniz ve aynı döngü yeniden başlar. Ben bugün
mutluyum. Çünkü 364 gün aynı mutluluk döngüsü
içinde sizlerle beraber olmayı düşünüyorum.
Bültenimizin yayınlanması biraz ertelenince 1.1.2009
günü yazdığım yazıyı burada keserek yırttım attım.
2009 yılı başında mutlu birkaç gün yaşadıktan ve devam edeceğini düşledikten sonra yine mesleğim gereği gerçeklere dönerek yazıma devam ediyorum.
Aşağıdaki birkaç soruma lütfen içtenlikle cevap veriniz.
- Yaşamış olduğunuz yılbaşlarından kaçını “unutulmaz” diye niteleyerek hatırlıyorsunuz?
- Bir yılda bugün çok mutluyum, bugün “unutulmaz”
diye hafızanıza kazınmış kaç gün var?
- Yaşamış olduğunuz yıllar içinde bugüne kadar “unutulmaz” olarak nitelendirdiğiniz kaç yıl var?
2
Ocak 2009 - 144
Belleğiniz olağan olarak yaşananları hatırlamıyor. Her
zaman olağanüstü olaylar belleğinize işleniyor ve
bu olayları unutamıyoruz. Yılın son gününden yeni
yıla geçişi ve yeni yılın ilk gününü hep umutla karşılıyoruz. Bütün bir yılın bu güzel umutlarla geçmesini diliyor ve bekliyoruz. İşte bu umut olağan. Her yılbaşı daha öncekilere benziyor. Onun için unutuluyor. Unutulmayan olaylar ise insanın hayatı boyunca çok az yaşamış olduğu olaylardır. Olağanüstü çok
az yaşanılmış olanlar hiçbir zaman unutulmuyor. Büyük mutluluklar ve büyük felaketler hiç unutulmuyor.
Yazıma başlarken 2009 yılının önceki yıllardan daha
zor bir yıl olacağını düşünmüş ama sizlere dünyanın,
Türkiye’nin geleceği için olumsuz, karamsar bir mesaj vermeyi istememiştim. Yeni bir yıla girerken en
azından bir gün, birkaç saat, birkaç dakika insanların
umudu düşlemesi, mutluluğu hissetmesi engellenmemeli. İnsanın yeniyılda yaşayacağı daha 364 günün olduğu unutulmamalıdır.
Son birkaç yılbaşında yaşanan üzücü olaylar dolayısıyla birkaç dakikalık yeniyıl kutlamalarına izin verilmedi. 2009 yılına girerken Gazze Katliamı nedeniyle
Taksim Meydanındaki kutlamaları Büyükşehir Belediyesi iptal etti. 2008 yılına girerken de yeniyıl kutlamaları Güneydoğu’daki olaylar dolayısıyla iptal edilmişti. Dünyada ve Türkiye’de yüreğimizi yakan felaketler
dolayısıyla insani duyarlılığımızın bir göstergesi olarak birkaç dakikalık birkaç saatlik kutlamalar bile engelleniyor. Bırakın insanımız birkaç saat mutlu ve hayal ettiği güzel şeylerle yaşasın. Bırakın insanımız birkaç saatin tadını çıkarsın. Dünyanın gidişatı bugünden sonra bize ağız tadıyla unutulmayacak güzel bir
yılbaşı kutlaması için olanak sağlamayacak gibi görünüyor. Bizden bir günlük mutluluğu esirgeyenler
yeniyılda geriye kalan 364 günde bizi Ergenekon’la
veya yeni Ergenekonlarla mutlu edeceklerini mi sanıyorlar?
29 Mart 2009 yerel seçimlerinin umutlarımız için yeni
bir açılım getirmesini ümit eder, tüm meslektaşlarıma
mutlu yıllar dilerim.
Yayın Kurulundan
Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde yeni bir sayımızla
yine birlikteyiz. Dünya ve ülkemiz için çok da aydınlık olmayan günleri yaşayarak geçirdik 2008 yılını. Tarih her ne kadar tekerrürden ibaret denilse de yaşananlardan dersler çıkarılırsa, güzelliklerin tekrarı sağlanmış olur hiç olmazsa. İşte bu bakış açısıyla sizlere
merhaba diyelim istedik bu sayımızda.
Dünyanın, finansal alanda başlayıp ekonomik alana
ve reel sektöre yansıyan son yüzyılın en büyük krizini yaşadığı nerdeyse her saniye dile getirilmektedir.
Bunun sonucunda toplumsal alanda olumsuzlukların
ve bunalımların daha da büyüyeceği söylenmektedir.
Zaten ülkemizde krizin ilk etkileriyle birlikte; Başbakanın aksine söylemlerine inat, sanayide toplu işten
çıkarmaların başladığını, fabrikalarda işten çıkarmalarla birlikte ücretsiz izinlerin ve bölüm kapatmaların
uygulamaya konulduğunu yazılı ve görsel basından
takip etmekteyiz.
Ülkemizde hükümet yetkilileri konuya “ekonomik kriz
bizim için fırsat olabilir” bakış açısıyla yaklaşmaktadır.
Ve uygulamalarında fırsatın halk için değil sermaye
için olduğu ortaya çıkmaktadır.
Dünyada uygulanan ekonomik siyasi politikaların sonucunda öyle bir konuma gelinmiştir ki; bizim gibi ülkelerde meslek alanları ve mühendislik uluslararası
sermayenin değişen ve aç gözlü talepleri üzerinden
yapılandırılmaktadır. Yine aynı politikaların bir gereği olarak özelleştirmeler vasıtasıyla, kamunun denetiminden uzak, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda bir meslek alanları yapılandırılmasına gidilmektedir. Bu politikaların önemli bir sac ayağını ise TMMOB
ve benzeri meslek odalarının yeniden yapılandırılması oluşturmaktadır.
Bu yeni dünya projesi içinde mühendis kimliği, mühendis etiği, mühendis yeterliliği ve diploması “yeni
dünya politikası”nın çıkarlarına uygun olarak tarif
edilmektedir. Bu şekillendirmenin zorunlu bir sonucu
olarak mesleğimiz çeşitli sınırlandırmalarla, özellikle
yeni mezun, genç meslektaşlarımız açısından sınırlandırılarak; başka sebep, yol, yöntem ve sonuç aranılmasının önü kesilmektedir. Dolayısıyla bu ve benzeri saldırının kapsamı, bizlerin daha güçlü ve örgütlü duruşunu zorunlu kılmaktadır.
Bugüne kadar emperyalizm klasik bunalım süreçleriİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ni hep daha fazla talan, daha fazla yağma, daha fazla
sorunsuz sömürü yetmediği yerlerde savaş, gözyaşı
ve ölümlerle geçiştirmiştir. Ancak gelinen süreçte görülmüştür ki, emperyalizmin bunalımlarının giderilmesine artık bunlarda yetmemektedir. Görünen köy
kılavuz istemezmiş. Yani kısalan sürelerle ortaya çıkan
ve her defasında tüm dünya uluslarını çok daha uzun
süreyle etkileyen bu bunalımlardan kurtulmanın yolu
emperyalizmden kurtulmaktan geçmektedir.
Öte yandan emperyalizmin son uygulama şekli neoliberal ekonomik politikaların iflas ettiği ve dünyanın
yeni bir anlayışa yönelmesi gerektiği de konunun uzmanlarınca dile getirilmektedir. Dünyanın bu krize
gireceğini önceden tahmin ettiğini belirtilen uzmanlar, krizden çıkılabilmenin yollarını, diğer önerilerinin
arasına, bayındırlık ve alt yapı işlerine yatırım yapılmasını da eklemektedirler.
İçinden geçmekte olduğumuz dönemi iyi irdeleyip,
halkın muhalefetinin hayata geçirilebilmesi için yapılacaklar önümüzde toplumsal bir görev olarak durmaktadır. Bu noktada meslek odaları, bu durumlara paralel dönüşümlerde doğrudan taraf olduğu için
duruşunu belirlemek zorundadır. Bu duruşta elbette
toplumun refahı için mücadele eden, emekten yana
açık ve kararlı bir tutum olmalıdır. Bu muhalefeti sadece mesleki çıkarları temel alan talep yerine toplumsal çıkarları temel alan, halktan yana politikaların
uygulanması yönünde ısrarlı olan, her türlü gelişimi
üretim ilişkileri açısından inceleyen anlayışla yaşama
geçirmek, toplumsal oluşumlara katkı sağlayacaktır.
Kriz dolayısıyla halka karşı uygulamaların bir parçası olmamak, riyakâr tavırlarını teşhir edebilmek, karanlık zihniyetlerle hesaplaşabilmek; yapılan uygulamaların gerçek yüzünü gösterebilmek için, ülkemize,
emeğimize, geleceğimize sahip çıkabilmek için yapılacak çok şey vardır.
Şurası unutulmamalıdır ki, meslek ve meslektaş sorunları tek başına ülkenin ve halkın çıkarlarından ayrı
tutularak çözülemeyecektir. O halde bizim ne ürettiğimiz kadar neyin yanında yer aldığımız da önemli olmaktadır. Üstelik günümüzün yüklü gündemi ve sorunların çözümü de ancak örgütlü mücadele ile çözümlenebilecek boyutlardadır.
Sevgilerimizle…
Ocak 2009 - 144
3
Şubeden
1 Kasım 2008
• Buca EVKA-1 Toplu Konut alanına teknik gezi düzenlendi. İzmir Büyükşehir Belediyesi İşyeri Temsilcimiz Gülay UYSAL tarafından örgütlenen bu teknik gezimize 55 üyemiz
katıldı. Toplu konut alanında yapılan imalatlarla ilgili bilgi alındı.
• Kış etkinliklerimiz içinde yer alan
SAP2000’e Giriş 1. Grup Kursumuz
21 üyemizin katılımıyla başladı.
3 Kasım 2008
SAP2000’e Giriş 2. Grup Kursumuz
25 üyemizin katılımıyla başladı.
8 Kasım 2008
• İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmakta olan Adnan Saygun Kültür Merkezi’ne teknik gezi
düzenlendi. Açılış aşamasına gelen inşaatın yapım süreciyle ilgili
teknik bilgileri katılımcılara üyemiz
Ozan YILMAZ verdi. Geziye 54 üyemiz katıldı. Büyükşehir Belediyesine yapmış olduğumuz teknik gezilerde bizlere yardımcı olan İBB Yapı
İşleri Şube Müdürü üyemiz Sn. Fazıl
ÖLÇER’e teşekkür ederiz.
• Serbest İnşaat Mühendisliği Yönetmeliği çerçevesinde yaptığımız eğitim çalışmalarının geniş çapta tartışılması ve değerlendirilmesi amacıyla İMO tarafından düzenlenen
“Eğitim Çalıştayı” Antalya’da yapıldı.
4
Ocak 2009 - 144
Bu çalıştaya şubemizden Yönetim
Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Ömer
Zafer ALKU, Sekreter Üyemiz Tahsin VERGİN, İMO Mesleki Denetim
Kurulu Üyesi Ramazan AKYURTLAKLI ile üyelerimiz Ali ACAR, Abdullah
UZUN ve Necati ATICI katıldılar. SİM
yönetmeliğine göre şubelerce yapılan eğitim çalışmalarında bugüne
kadar elde edilen sonuçlar Meslekiçi Eğitim Komisyonu tarafından katılımcılara sunuldu. Çalıştayda tartışılan ve gündeme getirilen konuların oluşturulan çalışma komisyonu
tarafından değerlendirilmesi ve en
kısa zamanda Meslekiçi Eğitim Yönetmeliği olarak düzenlenmesi kararlaştırıldı.
13 Kasım 2008
Doç. Dr. Recep YILMAZ’ın sunduğu
“Erozyon Kontrol Yöntem ve Uygulamaları” adlı seminerimiz gerçekleştirildi.
14-16 Kasım 2008
3 gün süren olan “Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu gerçekleştirildi. Kurs
sonunda yapılan sınavda başarılı
olan üyelerimize “Kurs Başarı” belgesi verildi. Kursa İzmir Şube üyesi
ve diğer şube üyeleri dahil toplam
98 üyemiz katıldı.
15 Kasım 2008
• 4 Hafta sürecek olan AutoCad Kur-
sumuz 16 üyemizin katılımıyla başladı.
• “Ekonomik Kriz ve Zamlara Karşı”
KESK-DİSK ve TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu bileşenleriyle birlikte Basmane Meydanından yürüyüşle başlayıp, Konak Alanında basın bildirisiyle tamamlanan etkinlik
ve yürüyüşe katıldık.
20 Kasım 2008
• İlçe Temsilcileri Ortak toplantısı yapıldı. Ortak sorunlar dile getirildi.
Toplantı sonunda Sta4Cad programı ile yapılan proje çıktılarının denetlenmesinde dikkat edilecek konuların tartışıldığı seminer üyemiz
Ali ACAR tarafından temsilcilerimize verildi.
• “Deprem İzolatörleri, Tasarım ve
Uygulama Esasları” adlı seminer
üyemiz İnşaat Yüksek Mühendisi Arslan KESKİN tarafından verildi.
105 üyemizin katıldığı seminer, ilgi
çeken konusuyla canlı bir tartışma
ortamında gerçekleşti.
21 Kasım 2008
Genç Mühendisler Komisyonu yaptığı ortak toplantıda, özellikle yeni
mezun üyelerimizi etkileyen ekonomik krize karşı neler yapabileceğimiz konusu ele alındı. Yeni mezun
üyelerimizin krizin nedenleri konusunda bilgilendirilmeleri amacıyla
seminerler düzenlenmesi kararlaştırıldı.
22 Kasım 2008
• İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan “Sasalı Doğal Yaşam
Parkı”na sosyal gezi düzenledik. 135
kişinin katıldığı bu gezide katılımcıların büyük bir bölümü üyelerimiz
ve inşaat mühendisliği fakültelerinde okuyan genç-İMO üyeleriydi.
• TMMOB bileşenleri olarak İzmir İl
Koordinasyon Kurulunca “TMMOB
(Krize, AKP’ye, Gericiliğe, Neoliberalizme, Irkçılığa Karşı) Sokakta Sözünü Söylüyor.” başlıklı kitlesel basın açıklamasını Kıbrıs Şehitleri Caddesi Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi önünde saat 12:30’da
üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirdik. Etkinlik sonrası aynı gün saat
16:00’da Tepekule Kongre ve Ser-
Şubeden
gi Merkezi’nde KESK İzmir Şubeler
Platformu ile birlikte “Küresel Krizin
Türkiye’ye Etkileri” konusunda panel yapıldı.
25 Kasım 2008
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Şefika
SEYHAN HAS’ın da içinde yer aldığı
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubunun “Şiddet
Yaşamı Esir Almadan” adlı söyleşi Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde
gerçekleştirildi. Söyleşiye 15’i kadın
üyemiz olmak üzere yaklaşık 60 kişi
katıldı.
26 Kasım 2008
Şubemiz İşyeri Temsilcileriyle ortak toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıda İZSU temsilcimiz Yeter ERTEN ve Temsilci Yardımcımız Didem
USLU İZSU’nun tanıtımını yaptı ve
kuruluş bünyesinde yapılan işler
hakkında detaylı bilgi verdiler.
27 Kasım 2008
Genç Mühendisler Komisyonu tarafından “Kriz ve İşsizlik” konulu Genç
Mühendisler Forumu gerçekleştirildi. Mustafa SÖNMEZ tarafından verilen seminer yoğun bir ilgi ile izlendi.
29 Kasım 2008
• İMO örgütlenmesinin öğrenci kesimini oluşturan genç-İMO Meclisi 2. Olağan toplantısını şubemizde
gerçekleştirdi. Ülkemiz genelindeki
44 İnşaat Mühendisliği Fakültesinde okuyan öğrencilerin temsilcilerinin katıldığı bu toplantıda öğrenci
örgütlenmesinin ileriye yönelik sorunları tartışıldı. Toplantıya 109 öğrenci temsilcisi katıldı. 2 gün süren
toplantının sonucunda yeni dönem
öğrenci konseyi seçimleri yapıldı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
• Ankara Ekin Tiyatrosunun İzmir’de
sergilediği “Deliler Boşandı” oyununu işyeri temsilcileri ve genç-İMO
üyeleriyle birlikte izledik.
• KESK ve DİSK’in Ankara’da gerçekleştirdiği “İşsizliğe, Yoksulluğa ve
Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi “ Mitingine TMMOB İzmir İl
Koordinasyon Kuruluyla birlikte katıldık.
1-2-3 Aralık 2008
İşyeri temsilcileri ortak toplantısında önerilen “İş Sağlığı ve İş Güvenliği” Kursu Maden Yük. Müh. Alpaslan
ERTÜRK’ün eğitmenliğinde başladı.
3 gün süren kursa işyeri temsilcileri,
kamuda çalışan üyelerimiz ve gençİMO üyelerimizden 46 kişi katıldı.
4 Aralık 2008
Şubemiz Sekreterliğinde yürütülen ‘‘TMMOB İzmir Kent Sempozyumu‘‘ ile ilgili Basın Toplantısı 4 Aralık 2008 günü MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi‘nde yapıldı. Basın toplantısına Şube Yönetim Kurulu Sekreterimiz Tahsin Vergin katıldı.
6 Aralık 2008
TMMOB’ye bağlı 13 Odanın İzmir
Şubelerinde kurulan Öğrenci Komisyonları, İzmir Kent Sempozyumunda yapacakları sunum çalışmaları için bir araya gelerek, ilk toplantılarını Şubemizde gerçekleştirdiler.
15 Aralık 2008
Meslekte 50.-40. ve 25. yılını dolduran üyelerimize yapılan törenle onur plaketleri verildi. Tepekule Kongre ve Sergi Merkezinde yaptığımız bu törene ve tören sonrası
şubemizde verdiğimiz kokteyle 50.
yılını dolduran 17 üyemiz, 40. yılını dolduran 36 üyemiz ve 25. yılını
dolduran 131 üyemiz yakınlarıyla
birlikte katıldılar. Ayrıca bu törende
50 yıl ve 40. yıllarını dolduran üyelerimize altın, 25. yılını dolduran üyelerimize de gümüş-altın İMO rozeti hediye edildi. Üyelerimizi kutlar,
sağlıklı nice yıllar dileriz.
16 Aralık 2008
DEÜ Mühendislik Fakültesinin MÜDEK üyeleri ile yaptığı Dış Danışmanlar toplantısına şubemiz adına
üyemiz ve DEÜ Dış Danışmanı Jale
ALEL katıldı.
17 Aralık 2008
Şubemiz bünyesinde çalışmalarına
devam eden Klasik Türk Müziği koromuz İsmet İnönü Sanat Merkezinde Yeni Yıl Konserini gerçekleştirdi. Konuk olarak İsmet YAZAR’ın
yer aldığı konserde, koromuzu Devlet Korosu Sanatçısı Bülent DAĞDEVİREN yönetti. TSM Koro çalışmaları her Çarşamba saat 19:00 da şubemizde devam etmektedir. İlgi duyan üyelerimizi koro çalışmalarına
davet ediyoruz.
Ocak 2009 - 144
5
Şubeden
27-28 Aralık 2008
Şubemiz mesleki denetim görevlisi Soner BİLGE tarafından, öğrenci
üyelerimize 2 gün süren “Excel uygulamaları” kursu ücretsiz olarak
verildi.
18 Aralık 2008
Üyelerimiz İnş. Müh. Levent ALGAN
ve İnş. Müh. Alper UÇAR tarafından
sunulan “Prefabrike Betonarme Yapı
Sistemleri” adlı seminerimiz geniş
üye katılımıyla gerçekleşti.
20 Aralık 2008
54. kuruluş yılımız Balçova Prenses
Otel’de yapılan gece ile kutlandı.
Geleneksel olarak her yıl düzenlediğimiz gecede yaklaşık 600 kişilik bir
katılım gerçekleşti.
Oyunları çalışmaları her pazartesi
saat 19:00 da şubemizde devam etmektedir. İlgi duyan üyelerimizi çalışmalara davet ediyoruz.
24 Aralık 2008
Maraş katliamının 30. yıl dönümünde, Maraş katliamını protesto etmek için ve bir daha Maraş, Çorum
ve Sivas olaylarının yaşanmaması
istiğimizi dile getirmek için KESK ve
TMMOB İKK çağrıcılığında Kemeraltı girişinde kitlesel basın açıklaması
yapıldı.
25 Aralık 2008
İnş. Yük. Müh. Özgür BOZDAĞ’ın
sunduğu “Deprem Yönetmeliği ve
Nonlineer Analiz” adlı seminerimiz
gerçekleşti.
23 Aralık 2008
Şubemizin 41. Çalışma Döneminde kurulan Türk Halk Müziği Korosu çalışmalarına katılan üyelerimiz, ilk konserlerini İsmet İnönü Sanat Merkezinde gerçekleştirdi. Aynı
konserde Halk Oyunları ekibimiz de
gösterilerde bulundu. Şef Erdal GÜRAL ‘ın yönettiği yoğun katılımlı bu
konserimize emek veren üyelerimize teşekkür ederiz. Türk Halk Müziği
Koro çalışmaları her çarşamba, Halk
6
Ocak 2009 - 144
26 Aralık 2008
Genç-Mühendisler toplantısı yapıldı. Bu toplantıda kriz ve krizin iş
bulma konusunda yarattığı sorunlar değerlendirildi. Yaklaşan yerel
yönetim seçimlerinde çeşitli siyasi partilerden aday adayı olan üyelerimizle Şube Bültenimizde yayınlanmak üzere röportaj yapılması kararlaştırıldı. Bu röportajda sorulacak
sorular tespit edildi.
27 Aralık 2008
2009 bütçesine yönelik olarak
TMMOB-DİSK ve KESK birlikteliğinde “Meşaleli Yürüyüş” eylemi gerçekleştirildi. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinden yürüyerek başlayan eylem, İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan basın açıklamasıyla sona erdi.
29 Aralık 2008
İsrail’in Filistin-Gazze Katliamını
protesto için “Birlikte Başarabiliriz”
Platformunun çağrıcılığında yapılan yürüyüş ve basın açıklamasına
katılarak TMMOB Bileşenleri olarak
destek olduk.
Şubeden
TMMOB İZMİR KENT SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİ
Şubemiz sekreterliğinde yürütülen TMMOB İzmir Kent Sempozyumu, Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde 08-10 Ocak
2009 tarihleri arasında gerçekleşti.
Kasım 2007 tarihinde ilk toplantısı yapılarak başlanan
sempozyumun amacı; “Kentimizi yaşanabilir kılmak için
TMMOB’ye bağlı meslek disiplinlerinin kendi mesleklerinden hareketle, kentimizle ilgili olarak belirledikleri sorunları aktarmak, olanaklıysa çözüm yollarının önerilmesini sağlamak, bu doğrultuda 2009 yerel seçimleri öncesi yerel yönetimlere aday olan kişilerin ve partilerin yüklenecekleri misyonu belirlemelerine yardımcı
olmak, sağlıklı ve bilimsel bir gelişme anlayışıyla, kentlilik bilincinin oluşturulmasını sağlamaktır.” şeklinde tesbit edilmiştir. Bu ana anlayış altında 5 ana konuda 29 alt
konu tesbit edilmiş ve sempozyumda toplam 72 bildiri
TMMOB’ye bağlı odalarımızın İzmir Şubeleri tarafından
sunulmuştur.
Ayrıca Konak, Karşıyaka, Buca, Bornova ilçelerinde 180
muhtar ile şehrin sorunlarına yönelik hazırlanan anket
çalışması gerçekleştirilmiştir. Yine Bölgemizdeki 3 üniversitede okuyan yaklaşık 7000 öğrenci arasında “Öğrenci Anketi” mühendislik fakültelerinde okuyan öğrenci gençlik tarafından yapılarak toplam 2100 öğrencinin
sorunları değerlendirilmiştir.
Sempozyum hazırlık sürecinde “Fotoğraflarda İzmir”
adıyla Fotoğraf Yarışması gerçekleştirilmiştir. Tüm İzmirli fotoğraf sanatçılarına açık olan bu yarışmaya 222 yarışmacı 1029 fotoğrafla katılmıştır.
Sempozyum, üç gün boyunca tüm İzmirlilerin katılımına açık oldu. Sempozyumun açılış konuşmalarında;
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ferdan
Çiftçi, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve
Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ yer aldılar. Açılış konuşmalarından sonra, “Fotoğraflarda İzmir” yarışmasında ödül kazananlarının ödülleri verildi ve sergi açılışı yapıldı.
Daha sonraki oturumlarda;
Kentin Doğal Afetlere Hazırlık Durumu / Doğal Afetler ve
İzmir,
Çevre Açısından Mevcut Durum ve Geleceğin
Planlanması,
İzmir’in Enerjisi ve Doğal Kaynakları ,
Kentsel Mekan ve Yapılaşma Politikaları ve Uygulamaları,
Kentleşme Sürecinde Tarım,
ana başlıklarında 72 adet bildiri ve 2 anket çalışması
paralel oturumlarda sunuldu.
Şubemiz adına
“Doğal Gaz ve Altyapı” konusunda üyemiz Sibel BÖREKÇİOĞLU, “İnşaat Mühendisleri Odası Bünyesinde Kurulan Afet Hazırlık Müdahale Kurulu’nun Amaçları ve Çalışmaları” konusunda üyemiz Abdullah İNCİR, “İzmir İli Kıyı
Yapıları ve Günümüzdeki Durumları Hakkında Görüşler”
konusunda üyemiz Veli AKÇAOĞLU, “Afet Sonrasına YöİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
nelik Planlama Çalışmaları: İzmir Örneği” konusunda İzmir Vali Yardımcısı Mustafa AYDIN,” Kuraklığın Etkileri ve
Su Kaynakları Yatırımlarının İzmir Ölçeğinde İrdelenmesi” konusunda üyemiz Aslı ERDENİR SILAY, “İzmir’in Gelecekteki Su Kaynakları” konusunda üyemiz Dr. İlker ATIŞ,
“Kentimizde Su Taşkınlarının Meydana Geliş Sebepleri
ve Çözümler” konusunda üyemiz Ayşe YARICI, İzmir Kenti Kanalizasyon Tesisinin İrdelenmesi konusunda üyemiz Mehmet Zafer ZİHNİOĞLU, “Gediz Nehri Su Kalitesi Parametrelerinin Eğilim Analizi” konusunda İMO Uşak
Şubesi üyesi Hasan Cenk ÇETİN, İzmir’in Su Kaynakları,
Kapasite ve Kapasite Artırma Önerileri” konusunda üyemiz Hüsamettin ALTAŞ, “Tamamlanma Aşamasına gelen
İzmir Çevre Yolu Açılımında Yeni Bir Ulaşım Konsepti” konusunda TCK 2. Bölge Müdürü üyemiz Erol ALTUN, “İzmir Kentiçi Trafiğinde Demiryollarının Beklenen Rolü”
konusunda TCDD 2. Bölge Müdürü üyemiz Sabahattin ERİŞ, “İzmir Ulaşımının Önümüzdeki 20 Yılı Hakkında
Düşünceler” konusunda Şube Yönetim Kurulu üyemiz
Aydın NOGAY ve “İzmir Tramvay Projelerini Ortaya Koyarak Kent Ulaşımını Tekrar Değerlendirmek” konusunda üyemiz Ilgaz CANDEMİR sunumlarını gerçekleştirdiler. Ayrıca İzmir’deki Mühendislik Fakültelerinde okuyan
2100 öğrenciyle yapılan “Öğrenci Anketi” sonuçlarını Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO üyesi Erkay Kılıç sundu.
Sempozyuma bildirileriyle katkıda bulunan üyelerimize
Şube Yönetim Kurulu olarak teşekkür ederiz.
Sempozyumun son oturumunda Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Kamil Okyay Sındır’ın yürütücülüğündeki “Nasıl Bir Kent ve Yönetim” başlıklı Panelde ise; yerel seçimler öncesi kentimizin geleceğine
ışık tutması da hedeflenen Sempozyumda irdelenen
konular değerlendirilerek, kent ve yönetim ilişkisi tartışıldı. Panele konuşmacı olarak Şehir Plancısı Bülent Tanık, ŞPO İzmir Şube Başkanı Tolga Çilingir, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına Ali Rıza Gülerman,
Çağdaş Özürlüler Yaşam Derneği adına Vedat VARDAR,
Yüksek Şehir Plancısı L. Yıldız Tokman, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdür yardımcısı Hasan Hüseyin Can katıldılar.
Ocak 2009 - 144
7
Şubeden
ÖDENMEYECEK, ÖDEMİYORUZ!
Ekonomik kriz ve işsizliğin artması üzerine Şube Yönetim Kurulumuzun 2 Ocak 2009 tarihinde yaptığı basın açıklaması
Gün geçmiyor ki bir meslektaşımızın daha işsiz kaldığı
haberi odamıza gelmesin…
Her geçen gün karamsarlığımız ve tedirginliğimiz artıyor…
Ne yazık ki bir kez daha ulusça IMF kapısı önündeyiz…
AKP hükümeti dünyada ve ülkemizde yaşadığımız ekonomik krizin çözümü olarak bizlere; daha fazla sömürüyü, özelleştirmeyi ve dış politikada teslimiyetçiliği dayatmaktadır. Bunu başarmayı da kendine bağlı olarak yarattığı sendikalar, meslek odaları ve basın grupları ile sağlamaya çalışmaktadır. Bu güç çevreleri vasıtasıyla mevcut
iktidara biat etmeyi dini bir gereklilik olarak algılayan bir
emekçi tipolojisi yaratılmak istenmektedir.
Biz bu süreçte, işsizlerin ve kötü çalışma koşullarında yaşayan emekçilerin acılarını ne kadar paylaşabildiğimizin
insanlığımızın önemli bir ölçüsü olduğunu düşünüyoruz.
2001 yılındaki krizde önce Kemal Derviş daha sonra AKP
hükümeti eliyle bize ödetilen bedeli, bu kez ödemek istemiyoruz.
Tüm meslektaşlarımızı hak gasplarına karşı daha dikkatli olmaya, ekonomik ve demokratik hakların yok edilmesine karşı mücadeleye ve Meslek Odamızda dayanışmaya çağırıyoruz.
Artık hiçbir meslektaşımızın bu krizin bedelini ödeyecek
gücü kalmamıştır. Krizin bedelini, emeği ile zar-zor geçinen mühendislerden ve mimarlardan değil, sizi krize kim
soktuysa onlardan alın diyoruz.
Biz; ‘Ödenmeyecek Ödemiyoruz’ diyoruz…
8
Ocak 2009 - 144
TALEPLERİMİZ
• IMF’den uzak durulmalı, çalışanların katılımıyla yeniden
beş yıllık ve yıllık planlar yapılmalı planlar kamuya emredici, özel sektöre yol gösterici olmalıdır.
• Yeni planlama döneminde kamuya enerji, ileri sanayileşme ve bölgesel adalet sağlama görevleri verilmelidir. Özelleştirmeler durdurulmalıdır.
• Gümrük birliği askıya alınmalı, yıkıcı ithalat önlenerek
yerli üretim ve istihdam desteklenmelidir.
• Sermaye hareketlerine kısıtlama getirilmeli, dış yatırım
yerine iç yatırım özendirilmeli, sıcak para giriş ve çıkışına kontrol getirilmelidir.
• Hanehalkı borç ödemelerine kolaylık getirilmelidir.
• İstihdamı koruma-artırma politikaları geliştirilmelidir.
• Ücretten alınan gelir vergisi oranı düşürülmeli, şirketlerden, serbest meslek sahiplerinden güçlerine göre
daha çok vergi alınmalıdır. Vergi kaçakçılığının yolsuzlukların yaptırımı ağırlaştırılmalıdır.
• Nüfusun yüzde 1’ini oluşturan süper varlıklı sınıftan servet vergisi alınmalıdır.
• Savunma-güvenlik harcamaları azaltılıp, eğitim-sağlık
bütçesi artırılmalıdır.
• Güneydoğu – Kürt sorununa barışçı çözüm paketi geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
YÖNETİM KURULU
Şubeden
TÜRKİYE’NİN KRİZİ
İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN
Birçoğumuz için ‘kriz’ kelimesi gündelik yaşamda en
çok kullandığımız sözcüklerden biri oldu. Bu kelimenin ne ifade ettiğini kendimize sorduğumuzda vereceğimiz cevaplar; işsizlik, kapanan firmalar, alım gücünde azalma vb. olgular olacaktır. Peki, neden ekonomi kötüye gidiyor? Çözüm nerededir? Bu sorulara
vereceğimiz cevaplar ‘kriz’ sözcüğünün gerçek anlamını bizim için ortaya çıkaracaktır.
Türkiye ekonomisi bundan 8 yıl önce ‘2001 krizi’ ile
karşılaştığında önce Kemal Derviş eliyle özelleştirme süreci içersine sokulmuştu. 2002 yılında AKP’nin
iktidara gelmesiyle birlikte bu süreç hızla devam etmişti. 2003–2007 yılları arasındaki dönemin verilerine göre Türkiye özelleştirmede dünya birincisi olmuştu. 2001–2008 süresince iş yasalarında çalışanlar aleyhine ciddi değişikliklere gidilmişti. Bunlardan en sonuncusu hepinizin bildiği üzere SSGSS yasa tasarısı
oldu. Sokaktaki muhalefetin çabasıyla bazı maddeleri değiştirilse de yasa meclisten çıktı. Aynı dönemde
(2001–2008) istihdam azalmasına rağmen, kişi başına olan üretim arttı.
Bu süreçte emekçilerin durumu gün geçtikçe kötüleşti. Bir yanda işsizlik artarken diğer yandan günlerce
şantiyelerden fabrikalardan çıkamayan emekçiler ordusu ortaya çıktı. 2001–2008 arası dönemde reel ücretler %10 gerilerken kişi başı üretim %45 arttı. 2001
krizinin ortasındaki işsizlik oranı %7,3 iken şu sıralarda %10,9’lara geldi. Bu işsizlik rakamına, sigortasız çalışan geçici mevsimlik işçiler ile sigortaya hiç girememiş gençler dahil edilmemiştir.
2001-2008’in rakamlarını incelediğimizde özetle ortaya çıkan sonuç şudur; özelleştirme şampiyonluğu,
emek sömürüsü şampiyonluğu ve işsizlik şampiyonluklarına dayalı bir ekonomik büyüme… 2007 senesine gelindiğinde hükümet için zurna zırt demeye başlamış durumdaydı. Zurnaya zırt dedirten ise işsizliğin
artık dayanılamayacak boyutlara gelmesi, ekonomik
büyümenin durması ve özelleştirilecek çokta fazla bir
yerin elde kalmamasıdır. Aslında bu noktada açılması
gereken önemli bir parantez vardır. 2001 yılında eğer
ekonomik kriz var ise 2008 yılına kadar geçen sürede biz çalışanlar için değişen bir şey yoktur. Tek farkı 2008 yılında Türkiye kapitalizmi bir kez daha idare
edilmesi zor bir dar boğaza girmiştir.
Bizim bu süreçte demokratik kitle örgütleri olarak
kendimize sormamız gereken soru ne yapmamız gerektiği ile ilgili olmalıdır. Ekonomik kriz karşısında serİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
maye cephesi taleplerini çeşitli vasıtalar ile ortaya
koymaktadır. Direkt olarak ortaya koyamadıkları taleplerini ise kendilerine bağlı basın yayın organları
vasıtasıyla topluma açıklamaktadır. İstedikleri üretimdeki ‘Çin modelinin’ artarak sürmesi, kurumlar vergisinin daha da azaltılması ve özelleştirmelerin devam
etmesi olarak sıralanabilir.
Bu saydıklarımızı ekonomik talepleri olarak görürsek,
siyasi talepleri çok sade fakat anlamlı bir özetle ‘Ilımlı
İslam Cumhuriyeti’ üst başlığı altından toplayabiliriz.
Türkiye’deki artan işsizlik ve açlığa karşı sessizliği garanti altına almanın yolu yurttaşlık kavramını yok etmekten geçmektedir.
Yöntem basittir, başını kaldıranı sen ne biçim Müslümansın diyerek ezmek… İnsanları bu dünyada sahip olamadığı ‘İnsanca Bir Yaşama’ yeryüzündeki kendi imamlarına itaat ederek öte dünyada sahip olacaklarına inandırmak…
Kadınlarımızın ülkemizdeki işgücüne katılma oranı
%23’e düşmüş durumdadır. Ev hanımlarımızın sayısı 2007 yılında 237 bin artmıştır. Peki, nasıl susturacaksınız yüz seneye yakındır özgürleşme mücadelesi
sürdüren kadınlarımızı? Toplumsal yaşamda kendilerini ikinci plana atacak olan bir anlayışı benimsemeleriyle… Evde hanım hanım oturarak kısmetlerini veya
kocalarının işten dönmesini bekleyecekler…
Kriz döneminde çeşitli güç odakları eliyle geliştirilecek siyasi oyun ise Türk, Kürt ve Ermeni düşmanlığı
temelinde bir ortam yaratılması olacaktır. Bu yaratılan ortam hiçbir kültüre ve millete yaramayacak fakat aynı sorunları yaşayan emekçi kesimlerin bölünmesini sağlayacaktır. Bu anlamda bu süreçte barışı ve
halklarının kardeşliğini savunmak önemli bir gündemimiz olmalıdır. Her türlü kışkırtmadan uzak kalarak
barış içinde bir arada yaşamı savunabilmeliyiz.
Taleplerimizi oluşturarak arkasında durabilmeliyiz.
Eğer talebimiz yoksa biz de yokuzdur. Emekçiler de
yoktur… İnşaat Mühendisleri de yoktur… Birimiz
Türk olur öbürümüz Ermeni… Öbürümüz ateist olur
diğerimiz dindar… Bize dayatılan gündemlerin esiri
oluruz ve o gündemlerin bize verdiği kimlikleri ediniriz. Hepimiz emeği ile geçinen, insanca bir yaşam
peşinde olan insanlarız. Bu kimlik hepimize fazlasıyla yeter…
Şimdi “Hepimiz İşsiziz Hepimiz Açız” demenin zamanıdır.
Ocak 2009 - 144
9
Şubeden
10 Ocak 2009 - 144
Şubeden
Bir ilin yerel yönetimi, o ilde yaşayan insanların yaşam
koşullarını belirleyen önemli etkenlerden biridir. Yerel
yönetimleri de il sınırındaki insanların seçtiği düşünülürse, aslında insanlar kendi yaşam alanlarının şartlarını da belirlemektedirler.
Yöneticilerden şikayetçi olmak yerine yönetimde yer almak veya yönetimin belirlenmesinde etkin olmak yaşam alanımızın güzelleşmesinin en önemli koşuludur.
Vatandaşlık haklarımıza da aynı bilinç ile sahip çıkabiliriz ancak. Bizlerin de, mühendislik formasyonu almış kişiler olarak, yerel yönetimlerde daha çok ön plana çık-
ması gerekmektedir. Çünkü bilgimiz ve tecrübemiz, belediye hizmetlerinin sosyal devlet anlayışına uygun yapılmasının önünü açabilecek niteliktedir.
Üyelerimizden bazıları yerel yöneticiliğe aday adayı olmuştur ve bazıları da şu anda yerel yöneticidir. Bu üyelerimiz ile röportaj yaparak mesleğimiz, meslektaşlarımız ve aday olduğu belediye ile ilgili bazı konulardaki
görüşlerini öğrenmeye çalıştık. Ses kayıtlarından yazıya
geçirdiğimiz röportajları, içeriğini değiştirmeden ufak
düzeltmeler ile sizlere sunduk.
Adaylık süreçlerinde üyelerimize başarılar dileriz.
duğumuz ilkeler. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisindeyim, bu ilkeleri savunduğu sürece devam edeceğim.
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ
Konak
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1967 Ege Özel MMYO)
(Röportaj: Gürkan Erdoğan, Tayfun Gücenmez, Sabri İnce)
İlk sorumuz adaylığınız konusunda, neden Cumhuriyet
Halk Partisi?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- TKP’den, AKP’den mi koyayım? Bu
soruya en kısa en mantıklı cevap Cumhuriyet Halk Partisine
üye olduğum için, Cumhuriyet Halk Partisinden zaten geçmişte de adaydım, şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi…
Aslında bu soruyu parti değiştirenlere sormamız lazım.
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Şimdi, Ahmet Sarışın’a sorun mesela. Niye AKP? Bu arada dört tane parti değiştirdi, o olsaydı,
o zaman izah etme gereğini duyardı. Bana da neden Cumhuriyet Halk Partisi diye sorulabilir. Atatürk’ün kurduğu altı
oka sahip çıkan, Atatürk ilkelerine sahip çıkan ve ülkenin bağımsızlığı, egemenliği için mücadele eden bir parti olduğu
için. Ulusal değerlere sahip çıkan bir parti olduğu için, ben
de Cumhuriyet Halk Partisinde devam ediyorum.
Bunun ilkeleri nedir, halkçılıktır, devrimciliktir, ulusalcılıktır
(milliyetçiliktir), devletçiliktir, cumhuriyetçiliktir, laikliktir. Bütün bunlar bizim bugün de savunmamız gereken ve savunİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Belediye başkanlığında inşaat mühendisi olmanızın size
sağladığı avantaj nedir?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Tabii, benim dönemde kesin olarak yapılan önemli bir yaklaşım kamulaştırmalar oldu. Yani,
başta 1985’te Özal döneminde yapılan olmak üzere aflar ile
imar düzeni bozulmuştur. Kentlerdeki düzelmenin yolu yapılabildiği kadar, tabii yasalar çerçevesinde kamulaştırmalardan geçiyor.
Biz de bu yaklaşımla ciddi kamulaştırmalar yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. İnşaat mühendisi olarak bunu görmem gerekirdi. Bunu görmediğim takdirde zaten bir şey yapamazdık. Hayal alemine dalamıyorsun. Bazıları çıkıyor, “şöyle yıkarım, böyle yıkarım, elimle süpürürüm” diyor. Nereye
yapıyorsun, yasalar var, aflar var, afların kirlettiği şehirler var.
Dolayısıyla, bütün bunların bilinciyle hareket etmek, inşaat mühendisi olduğum için daha kolay oluyor. Bu çerçevede Büyükşehir Belediyesiyle birlikte yürüttüğümüz heyelan
bölgesi çalışmasında 2 bin konutta tespit yapıldıktan sonra, gene bizim Anakent Belediyesinin Toplu Konut İdaresine
verdiği bir alanda üçlü bir anlaşma çerçevesinde 3080 konut
yapıldı. Bunların 2100 tanesi afet konutlarına ayrılacak. Önümüzdeki dönemde bunların taşınma dönemi başlayacak.
Böylece afete karşı ciddi bir adım atılmış olacak, çünkü ciddi
tehlike geçiren bir bölge.
Bu sorun biraz sancılı da olsa, hâlâ çıkmak istemeyenler olmasından kaynaklı, çözülecek diye düşünüyorum. Gene bu
çerçevede benden önce 20 yıldır çözülememiş bir bölge vardı. İmar affıyla biraz kangrenleşmiş. Gültepe’de. Onu kamulaştırdık. Önümüzdeki dönem orada bir kent yenileme projesi geliştirmeye çalışıyoruz, o da önemli bir proje. İçinde aşağı
yukarı 700 konut var, 400 kadar da bina var. Orada bir proje
üretmeye çalışıyoruz.
Diğer bir kamulaştırmamız, Bozyaka’da oldu. 2,6 milyon TL’ye
10 dönümlük bir alanı kamulaştırdık, şimdi oraya pazaryeri
ve spor sahası yapacağız.
Bunun yanı sıra daha önceki dönemlerden başlamış olan iki
tane kent yenileme projesini sonuçlandırdık. Uzundere Projesi, onun imar planları tescil edildi, çok önemli bir adımdı,
şimdi bunun uygulanması başlayacak. Önümüzde yarısı bitOcak 2009 - 144 11
Şubeden
miş olan Ballıkuyu, Çimentepe’nin biraz daha Gürçeşme’ye
bakan kısmı. Orada da yarısı tamamlandı. Onun da uygulamaları başlayacak.
Şimdi, bütün bunları yaparken, etrafta birçok inşaat vesaire yaptı. Bunun da ihale süreçlerinin hazırlanmasında, hızlandırılmasında ve takibinde inşaat mühendisi olmak önemli bir rol oynuyor. Yani, yaptığımız müdahaleler işleri hızlandırıyor, yani ben dosyaya baktığım zaman, dosya hazırlanırken, neresinin hızlandırılabileceğini, nasıl hızlandırılabileceğini görüp, arkadaşlara öneriyorum. Ben bizzat yapmıyorum,
yapmaya da zamanım olmuyor. Tabii, planlama süreçlerinde,
ihale dosyası hazırlanmasında ve inşaatların takibi süreçlerinde inşaat mühendisi olmam işe yarıyor.
Ben şunu da belirteyim: Bizim, Konak Belediyesinin bu son
dönemde işleri erken bitirmede bir şöhreti var. Bütün yaptığımız işler en az üç ay evvel bitti. Güzelyalı Kültür Merkezi 8
ay, Yenişehir Pazaryerinin inşaatı 3 ay önce bitti. Spor salonu
gene öyle erken bitti. Dediğim gibi, bu erken bitirmelerde ve
planlama süreçlerinde benim katkım oluyor.
Adaylığınızı koyduğunuz belediyedeki kaçak yapılaşma,
kaçak yapıların alt yapı sorunu ve imar aflarıyla ilgili düşüncelerinizi anlatabilir misiniz?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Bu kaçak yapılaşma yasa sorunu.
Bir de siyasi iktidarın isteği, gerçekten, iradesi, yapma iradesi. 2004’te çıkan kaçak yapılarla ilgili bir yasa, bizi ilk önce sevindirdi ve bizde destekledik, niye? Kaçak yapı yapan ihbar
üzerine 1-5 yıl arası hapis cezası getiriyor ve yıkma kararı alınıyor, vs...
Biz 700’e yakın binayı bildirdik. Maalesef, burada iki şey karşımıza olumsuz olarak çıkıyor.
Birincisi; bu süreçte cezalar çok hafif oldu. Genelde bir yıl verildi cezalar, 10 aya indirdiler. 10 ayı da 3 bin TL para cezasına çevirdiler. Bir ara durmuştu, fakat böyle rezalet çıkmaya başlayınca, müthiş bir hızlanma oldu. Bu arada tabii, bizim bu yöndeki elemanlarımız yetersiz sayıda zaten. Çünkü
birazdan o konuya da değineceğim. Bu bir deneyimli personel meselesi. Tabii, her seferinde ihbar ettiğin yapıyla, adamla karşı karşıya geliyorsun. Mahkemeye gidiyorsun, mahkemede karşı karşıya geliyorsun, bir de üç milyar ceza verince,
“biz niye yaptık?” diyorlar, belki haklı olarak. Çünkü, biz zaten
o binaya belki 10 bin TL para cezası veriyorduk eskiden. Daha
caydırıcıydı, ama “iki ceza bir arada olmaz” diyorlar.
Diğer bir konuda bizim yetkimizin yeterince olmaması. Gerçekten kaçak yapılarla mücadele isteniyorsa, biz hemen müdahale edebilmeliyiz. Yani, filizi gördüğümüz zaman, onu
hemen kökünden kazıyacak bir müdahale hakkımızın olması lazım, şu anda o yok. Şu anda ne yapılıyor? Mühürleniyor,
mühürlendikten sonra 15 gün bekleniyor. Devam ederse, bir
daha ikinci mühür yapılıyor. Encümene gidiyor, neredeyse
iki ay geçiyor. İki ay sonra da bina bitiyor, içine giriyorlar. İçinde yaşayanın olduğu bir yapıyı da yıkmak çok zor…
İkincisi; bizde Konak’ta kaçak yapı yok da, ruhsatsız yapılar
var. Şöyle: İki katı ruhsatlı, fakat üç ve dördüncü katı çıkılmış. Bir kere bu iş için özel birlik olması gerekir. Birincisi Büyükşehir boyutunda gerek teknolojik izleme, uzaydan fotoğrafla izleme ikincisi müdahale boyutunda bir özel birlik lazım… Yani bizim ekiplerimizin o noktada müdahale etmede ne ekipmanı, ne de yeteneği var. İhale ederek yıktırıyoruz çoğu zaman.
İnşaat başladığı an müdahale hakkımız yok, olamıyor. İnşaat başladığı an yıkımları çok ender yapabiliyoruz, yahut da filizleri keselim. Filizleri kestiğin an, adam gidiyor mahkemeye
şikâyet ediyor, “filizleri keserken çatlattı” diyor, bu sefer tazminat alıyor.
Bütün bunların özel bir yasayla belirlenmesi gerekir. Dedi12 Ocak 2009 - 144
ğim gibi, özellikte Konak’taki kaçak yapılar, ruhsatsız yapılar, mevcudun üstüne çıkan yapılar. Diğer bir konu da en son
gelen aflar. Ne yaptı? Gene böyle biraz tereddüt varken, hükümet bir karar aldı, “su ve elektrik kaçak yapılarda serbest”
dedi. Şimdi, aslında herhangi bir su faturası vesaire getirene veriliyordu, fakat bu süreçte numarataj almaya başladılar. Niye numarataj alıyor? Burada bu işin içinde bir bit yeniği
var, aslında numarataj alarak kendini ihbar etmiş oluyor. Benimki kaçak, ama sen bana bir numara ver. “Numarataj alıyor, kaçak gelir yıkarız” diyoruz. Gülüyor, “nasıl olsa yıkamayacak” diyor. Çünkü numarataj alanların affedileceğine dair
bir hisse sahip.
Birileri onlara şunu söylüyor: “Gelelim, numarataj alanları da
affedeceğiz”. Biz burada iki üç aydır iş yapamıyoruz. Belediyede numarataj bölümümüz resmen tıkanmış durumda. 7
bin müracaat var, bunun altından kalkmak belediye için kolay değil. Bu ruhsatsız yapıların olduğu bölgelerde kendi çapında bir rant oluşuyor. Barınma ihtiyacı nedir? Eski klasik
gecekondular bir katta bir barınma ihtiyacını belki karşılamak amaçlıydı. Ama şimdi 3–4 kat kira getirme, sonra altta kahve yaparak, oradan para sağlamak gibi başka türlü bir
ranta dönüşüyor. Tabii bu da hakiki kentleşmeyi önlüyor.
Genel siyasi irade zayıf. Merkezi siyasi irade bunu teşvik
eden, yani bu rantı bir yoksullarla dayanışma olarak tanımlayan yanlış bir irade. Bunun aşılması lazım, aşıldığı zaman zaten belki çok geç olacak, ama başka türlü de çözümü mümkün değil. Yılbaşından önce, televizyon kanalı Karabağlar’da
kaçak yapılaşmanın alıp başını gittiği üzerine program
yaptı, ertesi gün benle söyleşi yaparken, aynı anda bizim
Kadifekale’de müdahale ettiğimiz bir yapıda çalışan ustanın
bizim zabıtanın kafasını, kaşını, gözünü yardığının, hastanelik ettiğinin haberini aldık.
Bu şartlarda tabii, sizin mücadele etme azminiz olamıyor.
Belki de hiçbir şey olmadı o saldıran adama… Dediğim gibi
özel birlik gerekli, bir de bunların olağanüstü halde uygulanan yetkilere sahip olması lazım. Nasıl depremde gidiyorsun,
deprem sonrası bakıyorsun, bu bina tehlikeli diye, hemen yıkın diyorsun. Onun encümen kararı, bilmem ne falan var mı,
yok. Böyle bir yasa olması lazım.
Bu sorumuz biz genç mühendislerin belediyede çalışma
durumlarıyla ilgili olacak. Belediyede çalışan genç meslektaşlarınızın tecrübeli meslektaşlardan işleri öğrenmeleri konusunda ve işsiz genç mühendislerin iş problemlerinin çözümüne dönük herhangi bir projeniz oldu mu?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Bizim istihdam konusunda norm
kadro dediğimiz, gene merkezi hükümet tarafından, belediye için belirlenmiş bir sayı var. Bu sayı ne kadar yeterli? Bence hiç yeterli değil. Özellikle, bizim gibi güçlü bir belediyede imarda, kaçak yapılarla mücadelede, sonra projede çalışacak çok sayıda mühendis arkadaşa ihtiyaç var, ama verilen
rakam son derece sınırlı. Bunu bir türlü anlayamıyor merkezi yönetim.
Dolayısıyla, bir kere bizim gibi belediyelerde bu özel sözleşmeli personel sayısının artırılması lazım. Ama bunu başaramıyoruz, anlatamıyoruz. Ben hep şunu diyorum: Biz hakikaten şu dönemde çok kişi aldık. Bu dönemde bu kadar belediye iş yapmadı, ama biraz daha fazla elemanımız olsaydı,
bu kadar daha iş yapardık. Bazı şeylerde de geri durmamda bundan kaynaklı, eleman, yani kontrol edecek elemanımız yok.
Yoksa, bana göre elbette daha fazla istihdam olması ve belediyelerin bir öğrenme noktası olması doğru bir şey. Ama
böyle sınırlarımız var. Özellikle kadro açısından son derece
sınırlı, yeni kadro alamıyoruz.
Keşke her şantiyenin başına bir tane mühendis koyabilsek.
Şubeden
Şu anda bizdeki memur sayısı 660. Bize izin verilen memur
sayısı 400 civarında. Bizim neredeyse 200 kişinin emekliye
ayrılması lazım, ondan sonra biz memur alabilir hale geleceğiz. Böyle garip bir düzen var. Yani, orada yeniden yaklaşım
gerekiyor. Özellikle, imza konusunda, imza yetkisi konusunda yeni bir şeyler yapmak lazım. İmza atmadıktan sonra, dediğim gibi faydası da pek olmuyor.
Şimdi, KPSS yeni açıklandı, kadrolar açıklandı. Gene İzmir
ve ilçelerinde, Büyükşehir ve ilçelerinde hiç kadrolu eleman yok, son dört yıl içinde de alınmamış. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Alınamıyor, çünkü bu nedenle.
Şöyle bir şey var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’nin
elinde, 50 tane inşaat mühendisi alıyor, 30 civarında mimar alıyor. Sadece bu bildiğim rakam, makine mühendisi
falan da alıyor. 657’yle, KPSS’yle alıyor, yani herhangi bir
mülakat yok. Sınavda başarı gösteren kişi CHP’li de olsa,
başka bir parti de olsa İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
bu vasıtayla girebiliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinde ve
ilçe belediyelerinde son dört senedir böyle bir alım yok.
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Ben büyük şehri bilmiyorum, büyük şehirdeki rakamları bilmiyorum. Ama bizimle benzerdir
Karşıyaka’nın falan da böyle bir sıkıntısı var. Özellikle bizim
ihtiyacımız da var. Zabıtalar için aynı şeyi yaptık. 60 zabıtadan 9 tanesi İzmir civarından geldi, o da sonuçta şunu getirdi. 30 tanesi memleketlerine bir sene sonra geri gitti. Memur oldular, sonra Kocaeli, neredeyse Diyarbakır’dan gelmiş,
o KPSS’de İzmirli yoktu, İzmirli olmayınca, zorla işkence edip
tutamazsın, tamam deyip veriyorsun. Şu anda 60 kişiden 30
kişi kaldı.
KPSS’nin de böyle bir şeyi var. Bir ön elemeden geçirmek lazım bana göre. İnşaat mühendisi yani herhangi bir tecrübesi olmayan girer mi, girmez mi diye tartışmamız da lazım.
Mesela, restoratör mimar alabilir, ama nasıl alacağım ben
KPSS’den? Bilgisiz hiç tarihi yapı görmemiş birisi gelip, 80
puan tuttu diye girerse, işime yaramaz. Şunu yapmak lazım.
Yeni değişti galiba, zabıtada yapabilir. Üç kişi içinden seçmek, bir mülakat yapmak lazım.
O yüzden, mülakat en azından kapasitesini anlamak bakımından önemli. Üç kişiden bir eleme yapmak lazım. Ben olsaydım, yapabilseydik, bir tanesini tanımıyordum, daha ilk
gün gittim, zabıtalarda beni dinliyor. Masaya vurdum, “uyanın len” dedim. Başkan gelmiş, konuşma yapacak, adam uyuyor. Şimdi, bu benim zabıtam oldu. Mülakat olsa en azından
üç kişiden sorardım, “kardeşim sen burada mı kalacaksın, bu
işi seviyor musun, bu iş şöyle zor” diyorsun. Nitekim, Büyükşehirin yaptığı söyleşilerle şöyle, “masa başında çalışmak için
zabıtalığı seçtim, Kemeraltı’na çıkmam” diyor. Adam zabıtalığı masa başında oturmak, büroda oturmak olarak, üniversite
mezunu, en az iki yıllık bilmem ne. Ben orada çıkacağım, esnafla sen sırf puana dayalı aldığın zaman, ben çıkmam, ben
bu soğukta ve her dakika da engel oluyor. Böyle bir zabıta
olur mu? Biraz istekli olması lazım.
Aynı şekilde mühendis için de, mühendis mesleğini seviyor
mu? Mühendis hiç sevmiyor, öyle de var. Kaç senelik tecrübem var. “Ben şantiyeye gitmem, bana masa başı” diyor. Şantiyeye gidecek elemana ihtiyacım var. Büroda istemiyorum
yahut benim keşif yapacak kişiye ihtiyacım var, ama proje
okumasını bilmeyen bir adam var. Duvar kesitini, kolon falan o zaman bu ön elemeyi yapmadan da ne oluyor, burayı yüklemiş oluyorsun ve başkasının önünü tıkamış oluyorsun. KPSS’nin böyle bir şeyi var. Bunun hakkında çok karmaşıklıklar var.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Belediye şirketlerinde çalışan mühendislerinin çalışma
şartları, sosyal hakları ve mesleki birikimleriyle ilgili ne
düşünüyorsunuz?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Onlarla bir sorun yok, ama onlarla tek sorun bizi sınırlayan imza yetkisinin sınırlı olması. Özlük haklarında bir şey yok, hatta belki de ellerine daha fazla
para geçebilir. Onu para olarak görmüyorum işi de, yetki olarak görüyorum, yetkinin sorumluluğu yok. O zaman, tabii o
arkadaşlar kendilerini ne kadar gösterirse göstersin, yükselemeyeceğini görüyor. Kalkıp birisi müdür olamaz. O kadro
açılmadıkça, bunun olması mümkün değil. Kadro açılıyor, o
zaman ya KPSS kanalıyla yahut transfer edebileceğim yahut
da sözleşmeli personel olarak alırsam, o zaman oluyor.
Yine bizim derdimiz biraz istihdam, yeni mezunların
İzmir’in de iş potansiyeli belli. İhaleler yapıyorsunuz, ihalelerle bazı firmalara işler veriyorsunuz. Buralarda çalışması ihale dosyasında şart koşulmuş mühendisler var. Bu
mühendislerin çalışıp, çalışmadığını sigorta dökümlerinden takibini yaptırıyor musunuz? Hatta İnşaat Mühendisleri Odası tarafından belirlenen asgari bir mühendis maaşı var. Ayrıca o sigorta dökümlerinde bunun kontrolu yaptırılabilir.
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Tabii, teknik elemanın sigortasını
takip ediyoruz. Sigortayı getirmeden istihkak alamıyor. Ama
onun maaşını açıkçası takip edemiyoruz, çünkü onun şöyle
bir şartı var. Bizim yaptığımız sözleşmelerin Kamu İhale Kurumu tarafından kabul edilebilir bir sözleşme olması lazım,
onun dışına çıkamıyor. Böyle bir maaş şartı koyduğunuz zaman, Kamu İhale Kurumu reddediyor, bu ilkeleri bozuyor diyor. Kendi şirketlerimizde koyuyoruz, yani kendi şirketlerimizde ihaleye çıkarken, mesela bir mühendis statüsüne göre
minimum şu kadar olacak diye, yani o kadara gelecek diye
bir sınır koyuyoruz. Başkasının şirketine, yani bizden ihale
alan firmaya karışamıyoruz. “Bu Ticaret Kanunu çerçevesinde
oluyor” diyorlar. Mahkemeye gittiğin zaman, “bu seni ilgilendirmez” gibisinden tepki alıyorsun.
Son soru da belediyeyle ilgili, sizin geçmiş dönemde yaptığınız en önemli iki proje ve gelecek dönemde çözmeyi düşündüğünüz iki önemli sorun nedir?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Ben bu röportajda sosyal projelere hiç girmedim inşaat mühendisi olduğumuz için… Bizim 13 bin tane sporcumuz var. Bunun 2500-2600’ü lisanslı. Türkiye’de böyle bir ilçe belediyesi yok. Yani, spora gençliği değerlendirmek bakımından çok önem verdik. 46 saha
açtık, soyunma odası vesaire, bin kişilik spor salonu yaptık.
Programımızda yoktu ama yaptık, o da sekiz ayda falan devreye girdi. Yardımlarımız çok yaygın devam ediyor. 40 bin aileyi falan kapsıyor.
2500 kişiye burs veriyoruz. 2 milyon TL. Asker ailelerine para
veriyoruz. 220 okul var, bunun 170-180’ine şöyle veya böyle bir destek vermişizdir. Biz her hafta dört yıldır bir mahalle
okulundan çocukları 5. sınıftan alıyoruz, tüm İzmir’deki müzeleri gezdiriyoruz. Sonunda onlarla buluşup, dört yıldır hiç
aksatmadık. Sertifika veriyorum, bir de hediye veriyorum.
Bir fotoğraf çektiriyoruz, kenti tanıma anlamında çok önemli oluyor.
Bunları ben daha bahsetmedim, ben geldiğimde, 137 kişilik
esas olarak futbol olmak üzere bir sporcu kadrosu vardı, bu
dört yıl içinde 13 bin oldu. İki tane çamaşırhane var, bedava
çamaşır yıkıyoruz.
Ocak 2009 - 144 13
Şubeden
Eski İzmir’de Aerobik ve Yoga yaptırıyoruz şu anda. Bana
da başta matrak geldi, türbanlı falan kadınlar, bir mahallede helva yaptılar. “Biz aerobik hocası istiyoruz” dediler. Ciddi bir konu, bir baktım hakikaten böyle; 80-100 kişi sabahları kadınlar yürüyüş yapıyor. Şimdi, onların başlarında aerobik hocası var.
Güzel şeyler söylediniz Başkanım, peki sorun olarak ne
var?
ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ- Bana göre üzerine gittiğim sorunlardan birisi heyelan bölgesi boşaltma çalışması, bu
bize aslında kısa vadede puan kaybettiriyor. Puan dediğim
oy dersen, bir kısım insanlar oradan alınmaktan rahatsızlık
duydukları için, ama bence o geleceğe yönelik çok önemli bir proje.
İkincisi de, bu Çıtak Mahallesi’nde söylediğim kamulaştırma. İleride Gültepe için eğer başarırsak, çok güzel bir sıçrama noktası olacak. Tabii, bu kolay değil, 20-30 yıl alan projeler. Ankara’ya gittiğiniz zaman, Portakal Vadisi var, Murat
CEVAT DURAK
Karşıyaka
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1979 Ege Üniversitesi Mezunu)
(Röportaj: Taner Öter, Sabri İnce)
CEVAT DURAK- Biz bu dönem hizmet patlattık, öyle diyelim. Mesela şu anda fakir vatandaşa ücretsiz günaşırı ekmek
dağıtıyoruz. Günlük kullanımı ne diyelim; 10 tane, 2 günde bir veriyoruz, 20 tane ekmek veriyoruz. Ekmekler poşet içinde, ambalajlı, normal bir ekmek. Biz satın alıyoruz, o
ekmeği götürüp veriyoruz. Bunu sosyal belediyeciliğin bir
parçası olarak yaptık, fakir vatandaşları utandırmadan tabii ki. Temelinde bizim düşüncemizde fakir insana yardım
mutlaka olmalı. Ama o insan niye fakir? Eli ayağı tuttuğu
halde, ihmal edilmiş, dışlanmış, bu toplumda gerçekten fakir mi, yoksa bu ülkenin gerçekleri içerisinde ekonomik olarak sıkıntıya girdi, işsiz kaldı, ondan mı fakir? Tabii biz her
türlüsüne koşuyoruz, ama açıkçası balık tutmayı öğretmeyi daha doğru buluyoruz. Yani, fakirliğin bir alışkanlık haline
getirilmesini de doğru bulmuyoruz. Burs vereceğiz; inceliyoruz, ondan sonra veriyoruz, ihtiyacı varsa veriyoruz. Yani,
açıkçası ihtiyacı olmayana yardım etmemeye çalışıyoruz.
Kullanılmış ya da hiç kullanılmamış eşyaları aldık, onlar ile
14 Ocak 2009 - 144
Karayalçın 30 yıl evvel başlattı, şimdi ancak tamamlanıyor.
Bunlar uzun erimli projeler.
Ballıkuyu projemiz mesela. Bittiği zaman, çok büyük bir bölgede modern bir yapılaşmanın önünü açıyoruz. Uzundere
onunda önü açıldı, şimdi inşaat safhasına geçilecek. Birileri
gelip inşaat yapacak. Bence bu projeler tamam. Bunlar benim dönemimde yapılan en önemli projeler. Kemeraltı projemiz çok büyük, yani tarihi eserlere sahip çıkma projelerimiz bu dönemdeki kadar hiçbir şeyde olmadı. Büyükşehirde de tabii, zaten öyle olması da lazım, ama bizim kendi başımıza yaptığımız, daha ana sokaklara değil, biz ara sokaklara yapıyoruz. Biz orada çok iş yaptık, bina kurtardık ve kurtarmaya da devam ediyoruz.
Bu çalışmalar bu döneme damga vuracak çalışmalar, tarihi
yapıların kurtarılması. Konak’ta 1500 tane tarihi yapı var. Pek
mümkün değil, ama onun önünü açtık. Kemeraltı’nı tarihi
yenileme bölgesi ilan ettirmemiz, Büyükşehirle birlikte bana
göre büyük bir başarı. Bunun tabii meyvelerini önümüzdeki
dönem almamız lazım.
“El ele butik” adı altında fakir vatandaşlara yardım yeri yaptık. Alınıyor vatandaştan, ütüleniyor, söküğü varsa sökükleri dikiliyor, kullanılamayacak durumda ise atılıyor. Onların bilgisayarda kayıtları tutuluyor. Geliyor vatandaş, “benim giyime ihtiyacım var” diyor. Raflardan alıyor, giydiriyoruz, vatandaşı gönderiyoruz. Yılda 2 kere, 3 kere hakkı var
o vatandaşın, yani alışkanlık yapmasın diye sürekli de vermiyoruz.
Tabii birkaç bin öğrenci burs alıyor bizden, 50-60 bin lira
arası burs alıyor, asker ailelerine yardım yapıyoruz. Yani, sürekli bir yardım var burada. Bu dönem biz tam bir sosyal belediyeciliği getirdik. Tabii bu sosyal belediyecilik içinde kadın sığınma evleri var. Şu anda Türkiye’de 3 belediyede kadın sığınma evi var, onlardan bir tanesi Karşıyaka Belediyesi. İzmir’de Büyükşehir yeni yetiştirdi, henüz daha açmadı
mesela. Bizde gelir gelmez yaptık, yasa bize o imkânı tanıdığı andan itibaren yaptık. Huzurevi Büyükşehirimizin var,
ikinci bizim var. Yani, sosyal proje mi diyorsunuz; evet, Karşıyaka Belediyesi çok sayıda sosyal proje yaptı, saymakla
bitmeyecek kadar. Hayvan sevgi parkları, hayvan hastaneleri, hangi konuya girerseniz orada varız.
Tiyatro; yılda en az 4 tane oyun oynayacak tiyatromuz var.
Hem de Zekeriya Hocalar isminde, şu anda sanatçı bir arkadaşımız ilgileniyor. Osmanlı filmindeki o komutanı oynayan, yani çok önemli filmlerde de oynayan bir arkadaşımız,
müthiş bir tiyatrocu arkadaşımız. İyi bir kadromuz var, sürekli yetiştirdiğimiz insanlar var; öğrencileri alıyoruz, tiyatrocu yapıyoruz. Şiir atölyemiz var ve burada çok önemli şair
arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Sanata dönük bir hayli konserler veriliyor, Türk sanat müziği, Türk halk müziği, senfoni, filarmoni gibi çeşitli konserlerimiz var.
Yapılacaklar var; Büyükşehirimize şimdi vermeye çalışıyoruz, kongre merkezi yerimiz var, çok amaçlı olarak düzenlenmesini sağlayacağız. Ahmet Piriştina ve Nazım Hikmet
Kültür Merkezi ile birlikte toplam 10 kültür merkezimiz olacak. 11-12 tane kütüphane, ki 15 sayısına çıkarmaya çalışıyoruz.
Başladık, yani tam bir belediyeciliğimiz var burada, önemli bir belediye hizmeti veriliyor. Tabii, bir ucuyla bakıyorsunuz, hükümetin yapması gereken şeyler. Yapıldı mı bunla-
Şubeden
rın çoğu; istenseydi yapılabilirdi, ama yapılmadı. Sağlıkla
ilgili biliyorsunuz, yeni bir aile hekimliği çıkarıldı, 1 Ekimde de Sosyal Güvenlik Yasası çıkarıldı ve bu iki yasa açıkçası bütün aileleri zorluyor. Yani, düne kadar eğer evli değilse
kız çocuğunun bütün bakımını ailesi üstlenebiliyordu. Şimdi bir sağlık sorunu varsa aylık 150 milyon lira bir para yatıracak öyle hizmet alacak. Yani, biz burada sosyal demokrat
belediyeciliğin olmazsa olmazlarını gerçekleştirdik.
İlk sorumuz adaylığınızı niçin Cumhuriyet Halk Partisinden koydunuz?
CEVAT DURAK- Şöyle söyleyeyim: Her doğan insan, aslında
sosyal demokrat doğuyor. Hür, bana yapılmasını istemediğimi bir başkasına yapmayacağım. hukuk sistemi oturmuş
bir devletin, hükümetin ve vatanın bütün zenginliklerini,
vatanın bütün birlikteliğini Türk Bayrağı altında toparlayabilmek. Bunu birileri kafatasçılık olarak farklı yerlere götürürken, birileri farklı yerlerde dini kullanarak götürebiliyor.
Türk insanının, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin
gerçekten çok önemli unsurları olduğunu ve Türk Milletinin
de hiçbir zaman ayrım yapmadan, Türk Ulusunun bütünlüğü içerisinde hareket edeceği inancındayım hâlâ. Bu inancımı yitirmek istemiyorum, ama bu ülkede bir şeyler değişiyor. Biraz önce de onu vurgulamaya çalıştım.
Ciddi anlamda her insan bugün Atatürk’ün kurduğu laikliği ve Cumhuriyeti benimsiyorsa, Atatürk’ün ilkelerinde yürüyorsa, Cumhuriyet Halk Partisinden dönüşü söz konusu
değil. Çünkü, genç bir Cumhuriyet, 85 yıllık bir Cumhuriyet,
yaşlanmadı daha. Atatürk belki 200 yıl daha Türk toplumuna yön çizmiş. Yani, o kadar güzel hazırlamış ki o zaman, ilkelerini, inkılaplarını, devrimlerini.
Belediye Başkanlığında inşaat mühendisi olmanızın size
sağladığı avantajlar nelerdir?
CEVAT DURAK- Ben bunu Belediye Başkanı olmadan önce
de söyledim, hâlâ söylüyorum. Bugün belediye, yüzde
65-yüzde 70 teknik olay, kim ne derse desin. Yani, belediye başkanı inşaatçı olacak, yani teknik uygulamanın, planlamanın ne olduğunu bilecek. Bir belediye başkanı, şehrini tanıyacak. Çünkü, bir belediyenin açılımı öncelikle yatırım. İkinci olayında da yüzde 10-yüzde 15 kadar her zaman
söylediğim gibi hukuk var, yüzde10-15’inde de işletme var.
Bütün bunların özelliğine baktığınız zaman, 2/3 teknik bir
insan olma özelliğiniz geçiyor, o çok önemli. Ama, ne olur;
teknik olmayabilir, 4-5 sene belediye başkanlığı yapmıştır, 10 sene yapmıştır, bir deneyim kazanmıştır. Ancak, bizim insanımızın artık deneyim süreci yok. Türkiye’nin içinde
bulunduğu koşullara, dünyanın içinde bulunduğu koşullara bakıldığı zaman, mümkün olduğu kadar teknik arkadaşın ya da mevcut belediye başkanlarının deneyiminden yararlanılıyor. Aksi takdirde belediyecilikte başarılı olamıyorsunuz. Çünkü, 3-4 senede bir belediye başkanı yetişecek, o
belediye başkanı 3-4 sene sonra tekrar değişmeli.
Konak Belediyesinde Muzaffer Beyle görüştüğümüzde,
kentsel dönüşüm konusunda mesleğinin çok faydasını
gördüğünü söylemişti.
CEVAT DURAK- Ben şu anda bir kentsel dönüşüm projesinde, İzmir’in tek uygulayanıyım. Bizden sonra da Konak belediyesi, Kadifekale’yi taşıyor. Bizde Mavişehir, Yalı
Mahallesi’nin oradaki 40 senelik gecekonduları aldık,
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Örnekköy’deki yaptığımız 800 küsur konuta taşıdık.
1/25 000’likleri Büyükşehrimizle birlikte yaptık, onların uygulama planlarını hayata geçirdik ve ciddi anlamda bir belediyecilik yapıyoruz şu anda. Yani, oturmuş bir belediye
var, kurumsal yapıyı kurabildik ve bu teknik özelliklerimizden kaynaklandı, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Adaylığınızı koyduğunuz belediyede, Karşıyaka’da kaçak
yapılar, altyapı sorunu ve imar aflarıyla ilgili düşünceleriniz neler?
CEVAT DURAK- Kaçak yapı bizde de oldukça fazla, yani yok
değil. Gerçi bu 184. madde, İmar Yasası çıktıktan sonra eski
hızı yok. Seçim dönemimde yine bir bölünmeden, ayrışmadan dolayı tek tük de olsa yapanlar var. Bu da kaçak yapı
olarak başlangıç değil de, kat ilavesi yapabiliyor, balkonu
yapıyor. Onları da tespit ediyoruz. Şu anda yine inşaat mühendisi olan Saliha Köroğlu arkadaşımızın da başında olduğu Yapı Kontrol Müdürlüğümüzün etkin çalışmasıyla da biz
büyük ölçüde kaçağa müsaade etmiyoruz. Yani, bizim bu
dönem kaçak yapı sayımız oldukça az. Geçmiş yıllardan kaçak yapılarımız var, onların çoğunun işlemleri yapılıyor. Bir
taraftan yıkımları gerçekleşiyor. Şu anda İzmir’de de en yüksek yıkımı yapan belediye konumundayız.
İmar aflarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
CEVAT DURAK- İmar aflarını kesinlikle kınıyorum, yani imar
aflarının doğru olmadığını bir kez daha söylüyorum. İmar
affının hükümetler tarafından oy avcılığı için yapılması şık
değil. Kaçağın mücadelesini verirken biz burada, bir taraftan teşvik edilmesini hiç doğru bulmuyoruz. En son özellikle, bu su ve elektrik affı diye çıkarılan, ama kesinlikle bir gizli imar affıymış gibi de hissedilen uygulamanın doğru olmadığını söylüyorum. Bizde de 4 bine yakın müracaat oldu,
ama doğru olmadığını tekrar söylüyorum. Bu beklentilerin
artık bitmesi lazım, kaçağa taviz vermememiz lazım, verdiğimiz takdirde içinden çıkılmaz konumlara düşüyoruz.
Belediyelerde ihalesi yapılan bazı inşaat işlerinin kontrollük teşkilatında inşaat mühendislerinin dışında mühendislerin de kontrol elemanı olarak görev aldığını duymaktayız. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Bir önleminiz var mı?
CEVAT DURAK-. Açıkçası çok sağlıklı bir yapımız yok, yani
özellikle fen müdürlerinin yapılanmasında ciddi sıkıntılarımız var.
Şunu çok rahat ifade edebilirim: Çok kaliteli, piyasada iş yapabilecek kapasitede ya da kendini yetiştirmiş elemanları
biz belediyelerde barındıramıyoruz. Bu arkadaşlarımız, dışarıda daha yüksek ücretler alarak çalışıyorlar. Belediyelerde daha çok kapasitesi kısıtlı arkadaşlarımız çalışıyor. Tabii
bu hepsi değil, birikimleri olan, kendini yetiştirmiş, sürekli mesleğiyle ilgili geliştirmiş arkadaşlarımız da var. Ama,
onun dışında da çok tecrübeli olmayan, deneyimsiz arkadaşlarımız da var. Yani, bakıyorsunuz, bir inşaat işini, bir yapım işini bir makine mühendisi kontrol ediyor, kontrol mekanizmasında bir inşaat mühendisi olacağına farklı bir arkadaşımız oluyor. Bu tabii beni üzen bir olay. Mümkün olduğu kadar düzeltmeye çalışıyoruz, ama yeterli değil. Ne zaman olabilir? Yeterli kadroyu yakalarsanız, bu konuda denetimleri de iyi yapabilirsiniz. Bunların olmaması için tabii
uğraşlarımız var, onu söyleyebilirim. Hatta Odadan sürekOcak 2009 - 144 15
Şubeden
li bu konuda destek de istiyorum. Oradan teknik arkadaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz. Sözleşmeli çalıştırma şansı bulabiliyoruz. Yani, yeni birtakım açılımlarla bunu da aşabiliriz
diye düşünüyorum.
Genç mühendislerin, belediyede tecrübeli meslektaşlarının yanında işi öğrenmeleri konusunda ve genç mühendislerin iş problemlerinin çözümüne katkı koymak için bir
projeniz var mı?
CEVAT DURAK- Yani, Odayla görüşeceğiz, bu konuda Odadan ben de destek istiyorum, bizim genç arkadaşlarımızdan yararlanalım diye. Ama, bizim inşaat mühendisleri, teknik arkadaşlarımız, genelde piyasada tutulan, aranılan arkadaşlarımız. Ben de o meslekten geldiğim için, biraz daha
farklı bakıyorum olaya. Şantiyeciliği bilen arkadaşlarımız
zaten iş aramıyor. Belki durum bugünlerde kötü olmuş olabilir, belki bu dönem böyle geçecek. Ondan dolayı bazı arkadaşlarımız bu dönem için bir sıkıntı yaşayabilir, ama ben
biliyorum ki, inşaat mühendisleri her zaman, her dönemde
aranan konumda oldular. Onun için inşaat mühendisi arkadaşlarımızın yetişmeleri konusunda da Odayla görüşürüz.
Üzerimize düşen ne varsa yapabiliriz, part-time sistemi düşünebiliriz, farklı şeyler düşünebiliriz. Olabilir, yani olmayacak diye bir şey yok, çünkü bunlara ihtiyacım var, onu da
söyleyeyim.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinde bildiğimiz kadarıyla son 4 yıl içerisinde kadrolu inşaat mühendisi alımı gerçekleştirilmemiş. Bu durum neden kaynaklanmaktadır?
CEVAT DURAK- Şöyle: Yeni sisteme göre kadrolu alamıyorsunuz, ancak KPSS sınavıyla gelebiliyor. Ama, bir yasa var,
değişti. Sözleşmeli personel alınabilir ki, biz bu şartlarda aldık, 26 tane personel aldım, bunun 4-5 tanesi genç inşaat mühendisi arkadaşlarımız. Şu anda kadro olarak geliyor,
kadro bizde artık sözleşme. Yani, direkt alma şansımız yok,
çünkü yasa buna izin vermiyor.
KPSS’de bu son 4 yılda hiç kadro açılmamış.
CEVAT DURAK- Onlar açıyorlar, kadroları nerelere açacaklarını çok iyi biliyorlar.
Mesela İstanbul Belediyesi 50 tane inşaat mühendisi alacak bu sene. Son 4 yıldır İzmir’de belediyelerin hiçbirinde
inşaat mühendisi talebi yok.
CEVAT DURAK- O konuda aslında Büyükşehirimizden tutun, bütün belediyelerimizde ihtiyaç var. Bu dönem uğraşacağım, alabilirsem; çünkü bizde 2B diye bir dönüşmemiz
de var, ister istemez bir kadro boşalması yaşayacağız. Özellikle teknik arkadaşlar, 5-10 tane kadar inşaat mühendisine
ihtiyacım var, çok da acil olarak. Ama alınma şansı çok zor.
Yani, sınavsız memur yapma şansınız yok.
Oradan neden almayı tercih etmiyorsunuz, KPSS ile kadrolu olarak?
CEVAT DURAK- Şöyle anlatayım: O kadro İçişleri Bakanlığı tarafından açılacak, Maliye Bakanlığı “karşılığı vardır” diye
onay verecek; verem olursunuz ve 5 sene geçiyor. 60 tane
zabıta alalım dedik. İçişleri Bakanına nerede görüyorsam
yalvardım. Bir imza atarsa, bir kadro açılacak. Öyle bir 60 ki16 Ocak 2009 - 144
şilik zabıta kadrosu açıldı. Onlardan şu anda 20 kadar kaldı,
20 tanesini almadık. 20 tanesinin asaletlerini verdim tekrar
geldikleri memleketlerine gittiler. Yani, böyle bir yapı, bozuk bir yapımız var, o yapının değişmesi kolay olmuyor. Bir
yasa, bir boşluk yarattı bize, 30 yaşını geçmemiş uzman çavuş zabıtayı alabilirsiniz. Onun vasıtasıyla 18 tane insan aldık, en eğitimli kadroyu da onlardan temin ettim, biliyor
musunuz? Onlar şu anda 12-13 tane zabıtada, geri kalanlarını da birimlere birer tane verdim. Onlar gittiği yerlerin
yüz akı şu anda.
Ben kadro genişletmeye çok uğraştım.
İçişleri Bakanlığının elinde mi şimdi?
CEVAT DURAK- Tabii, İçişleri Bakanlığının elinde. Direkt
İçişleri Bakanlığı kadro açıyor, öyle.
Şu olabilir: Odanın, direkt Bayındırlık Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığına müracaat etmesi lazım. Bizim belediyelerimizin şu anda teknik kadroya acilen ihtiyacı var. Hepsi paslanmış, gitmiş. Mimarlarımız, mühendislerimiz, emekli ya da
emekli oluyorlar. Burada emekliliği yapacaklarına, gitsinler
de yerine gençleri alalım, bunu ben de istiyorum.
Belediye şirketlerinde de çalışan mühendisler var? Onların sosyal hakları ve mesleki tecrübelerini uygulaması ile
ilgili ne düşünüyorsunuz?
CEVAT DURAK- Var, ama onları ben sözleşmeli olarak aldım yani imza yetkilerini verdim. Şirkette yok gibi artık.
Öbür türlü hiçbir yetkileri yoktu, şimdi yetkili yaptım onları.
Bizde bir tane şirket olduğu için, şirketlerde çalışan teknik
arkadaşım da yok gibi. Ben onları açıkçası birimlerden tek
tek seçtim. Tek tük vardır yine içlerinde, başka birimlerde
çalıştığı için kalmıştır. Bazı arkadaşlarımız da, “ben ete sabuna dokunmayayım.” diyerek öyle kalmak istiyor. Şimdi onları alacaksın, iyileştireceksin, iş yapacaksın; mümkün değil. Diyor ki, “Başkanım, bana dokunma. Ben burada emekli olacağım, 3 senem kaldı.” Ne yapacaksınız? Hiçbir iş veremiyorsunuz. Adam orada pinekliyor resmen, bir şey yaptığı da yok. Görev verseniz, yüzüne gözüne bulaştırır. Yoksa,
diğer bütün o gençlerin hepsini sözleşmeli yaptım ve aktif
konuma getirdim.
Belediye ihalelerinde, açtığınız ihalelerde işi alan firmalarda anahtar personel gösteriyorlar. Bu anahtar personelin firmada iş süresince çalıştığını SSK dökümleriyle takip ediyor musunuz?
CEVAT DURAK- Ediliyor tabii.
Orada yatırılan SSK’ların TMMOB tarafından belirlenen
asgari ücret olan net 1300 TL’ye uyup uymadığını denetliyor musunuz veya denetler misiniz ileride?
CEVAT DURAK- Biz hepsine varız. Oda der ki, “Başkanım
bize bir yer orada ayır…” Biz zamanında onu da yaptık. Burada da Odanın yeri var. Der ki Oda bize “Başkanım, biz burada denetim yapacağız”, protokol de yapabilirim. “Bu çalışanları ayda bir, iki ayda bir periyodik olarak denetleyeceğiz.” Kapımız açık. Bakın, hem kendi Odamda, hem Makine
Mühendislerinde, hem Mimarlarda komisyonlara katılma
şansınız da var. Hatta arada bir duyuru da yapıyoruz, “gelmiyorsunuz” diye. Her türlü bizim aldığımız kararlarda da
söz sahibisiniz. Bu kadar etkin olabilirsiniz. Yani, bizim bura-
Şubeden
daki imar komisyonları, ihtisas komisyonlarına katılabiliyorsunuz aynı zamanda. Yasa gereği de istiyorum, yani istedikleri gibi denetim altında tutabilirler, her alınan kararı da izleyebilirsiniz, bu çok önemli. Yani, belediye meclisinin aldığı ihtisas komisyonlarındaki kararlara girebiliyorsunuz, komisyon toplantısına resmi olarak katılabiliyorsunuz, bu kadar açık. Hani, “bizim haberimiz yok.” Hayır, sizin her şeyden
haberiniz olabilir; gelin, katılın komisyonlara. Yani, hiç sorun yok, bu kadar şeffaf, bu kadar açık.
Belediyeniz için tespit ettiğiniz en önemli iki sorun ne, çözüm önerileriniz nedir?
CEVAT DURAK- En önemli sorunlardan bir tanesi otopark.
Bir de bu kentin şimdi tabii vermeye çalıştığımız misyonuydu. Yani, uyuyan bir kent, oteli olmayan bir kent, plansız bir
kent, tükenmiş bir kent, yani artık bitmiş, işlevini yitirmiş,
binaları yaşlanmış. Burayı yeniden yapılandırmaya yönlendirmeniz lazımdı, biz de onları yapmaya başladık. 20 kadar otopark tespit ettik, bunun 7 tanesini biz cep otoparklar gibi çözebiliyoruz. 13 tane otopark bölgemizi Büyükşehirimize bildirdik. Tabii bu ister istemez ulaşımı getiriyor sorun olarak. Bunun dışında da, misyon ve bu kente koyaca-
ğımız bir isim lazımdı, kültür kent ve bir turizm kenti olabilmesi için. Bunları bu dönemde sağlamaya başladık. Üniversite eksiğimizdi, kültür kent projesi içine bunları koyalım istedik. Varoş dediğimiz kısımları, çeşitli etkinlikleri yapabileceğimiz alanlarla süsledik ve o yaptığımız binalar, bugün o bölgelerde çeşitli etkinlikleri yapıyor. Oralara girmek
önemliydi.
Bir de üniversite alanımızı ayırdık, şimdi onun yapılması çok
önemli. Üniversite, işte stattı, marinasıydı, tramvayıydı, alt
geçitleriydi, yapılacak dev kongre merkezi, opera binalarıydı, yani bir kültür kenti tanımlarken içine turizmi koyduk.
Yani, iki tane değil, 10, 20, 30, 40, 50, 100, yüzlerce proje
yapıyorsunuz, daha 100 tane daha sorununuz var. Çünkü,
çok zor bir bölgeyi ıslah etmeye kalktık. O nedenle bir 5 yılın yetmediğini gördüm, ikinci bir 5 yılı ondan talep ettim.
Daha yolun başındayız, uygulamaları bundan sonra yapabileceğiz. Her dönem en az 2-3 tane ana projeyi, büyük dev
projeyi hayata geçirebilirsek, 10-15 sene sonra bu belediye
sistemli olarak kendi bölgesiyle kucaklaşmış olur. Aksi takdirde tekrar bir kesiti buraya uğratırsak, bir 5 yıl, 10, 20 yıl
daha geriye gitmeye başlarız, çok önemli bunlar.
İnsanın bir çizgisi olmalı, siyasi yapısı olmalı, bir ideolojisi
olmalı. O çerçevede dönüp, dolaşıp durmalı, ama tam zıttı,
180 derece tersi olan bir yere de gitmemeli.
HASAN ARSLAN
Çiğli
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1979 Konya DMMA Mezunu)
(Röportaj: Gürkan Erdoğan)
Neden Cumhuriyet Halk Partisinden aday oldunuz?
HASAN ARSLAN- Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat bir parti olması, bizim de sol yapımızın olmasından dolayı ideolojimize yakın çizgide gördüğümüz için, sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisinde siyasi çalışmalar yapmaya karar verdik.
Şunu doğru buluyor musunuz? Bazı kişiler belediye başkanı adayı olmak için parti değiştiriyorlar, bu sizce tasvip edilecek bir davranış mıdır?
HASAN ARSLAN- Bence hiç tasvip edilecek bir davranış
değil. Ancak, şöyle bir olay var. Bu insanları çığırından çıkartan, rotasından çıkartan da Siyasi Partiler Yasası. İnsanların
biraz benliğinde bencillik yatıyorsa, sırf ben olayım mantığıyla kalkıp o siyasi partiler arasında rahatlıkla manevra yapabiliyorlar, oradan oraya geçiyorlar, bence yanlış bir olay,
yani olmamalı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İnşaat mühendisi olmanızın belediye başkanlığında size
ne gibi bir getirisi olacak? Belediye başkanının inşaat
mühendisi olması nasıl bir avantaj sağlar?
HASAN ARSLAN- Belediyecilik biliyorsunuz; şehir planlaması altyapı, üstyapı çalışmaları. Bunların birçoğu bizim
mühendisliğimizle bağlantılı olan konular. Kent planlaması olsun, kent yerleşimi olsun, yapılaşmalar olsun. Bunların
hepsi bizim mesleğimizle bağlantılı olan konular ki, biz yıllardır bunu görüyoruz. Hiç alakası olmayan insanlar gelip
bir kentin yöneticisi oluyor. Ondan sonra o kent yönetiminde de yararlı olamayınca da başıbozuk bir sürü yapılaşmalar oluşuyor.
Onun için, ben özellikle bir mimarın, bir mühendisin veya
bir şehir plancısının kent yönetiminde olması, mühendis olmamdan dolayı da benim de tercihim. Ben olmasam bile,
bir kentin yönetimine işi bilen bir mühendisin, mimarın
veya şehir plancısının gelmesi çok yararlı olur; teknik elemanın gelmesi yararlı olur diye düşünüyorum.
Adaylığınızı koyduğunuz belediyede kaçak yapılaşma,
kaçak yapıların altyapı sorunu ve imar aflarıyla ilgili düşüncelerinizi detaylı olarak anlatabilir misiniz?
HASAN ARSLAN- Özellikle bu kaçak yapılar veya imar aflarıyla ilgili olarak, ben aslında bu olaya karşıyım. Ama yani,
bir noktada insan hakkına saygılı olma noktasında, kişiyi
cezalandırmama noktasında da, onlara barınma hakkında
rahatlıkla sosyal yaşamlarında da eziyet çektirmeme adına imar affı anlamında değil de, su elektrik verilmesi, sosyal
hizmetlerin artırılması noktasında da o çalışmaların yapılmasından yanayım. Ama imar affı olarak olay görülmemeli. Kişiye bir hak olarak onu verip, ondan sonra yapısını yasal hale getirmek de yanlış. Sonuçta o olayı önceden yakalamak lazım; yani olayı önceden çözdüğünüz zaman, zaten
Ocak 2009 - 144 17
Şubeden
o kişi veya o vatandaş kaçak yapı da yapmamış oluyor veya
gecekondu yapmamış oluyor. Olayı önceden görme olayı
da şuradan geçiyor. Bence, bu daha önceden yapılmayan
kent planlamasını zamanında yapmak lazım. Yolu, yeşil alanı, altyapısı hazır gelişme adaları oluşturup, insanların hizmetine açmak lazım. Hatta bunu büyük toplu konut üreticilerine veya yap satçılara yaptığınız gibi bu hazırlıkları, aynı
zamanda bunu kendi başına, kendi inşaatını yapmak isteyen, ekonomik zorluk içinde olan insanlara açmak lazım.
Kendi inşaatını yapmak isteyenlere de o ortamı sağlamak.
Tabii, çok katlı olmamak kaydıyla böyle bir projemiz var. Burada tabii bunu yaparken, aslında İmar Yasasında da bir sorun var. Vatandaş kendi başına, kendi inşaatını yasal anlamda yapmaya kalktığı zaman da başına bir sürü olay geliyor.
Şimdi, atıyorum bir bakıyorsun, kaçak yapan insan hiç yol
iştirak bedeli, kanal iştirak bedeli veya büyük ruhsat harçları ödemediği halde, ruhsatlı yasal yapan insanın karşısına
da büyük harçlar çıkıyor. Belediyenin aslında bu konuda vatandaşı kaçak yapılaştırmasını engelleyici kolaylıklar sağlaması gerekiyor. Nedir? Dedim ya burada muafiyetler sağlanabilir. Bu muafiyetlerle mesela şu yapılabilir. Bizde de vardır, Yapı Denetim Yasasında çıkardılar. 200 metrekarenin altındaki yapılara yapı denetimin muaf olması, fenni sorumlular tarafından işlem yürütülmesi.
Bunu biraz daha esnetip, biraz daha rahatlatıp, maliyetleri
düşürüp, kaçak yapılaşmanın önüne geçebilirler. Hem harçlarla, hem birtakım proje maliyetlerinin sürmesiyle bu kaçak yapılaşmaların önüne geçilebilir ki, ben çok iyi biliyorum. Mesleki yaşamımda da ben bunun içindeyim. Adam
“ben ruhsatlı inşaat yapmaya karar verdim, ama yani benim
karşıma 15-20 milyarlık masraflar çıkıyor, en basitinden,
yani ben 15-20 milyarla temelimi de atarım, belki de ilk katımın kabasını da yaparım ya da yüzde 80’ini yaparım” diyor.
Doğru da söylüyor yani.
Biz mimar ve mühendislerin de bir araya gelip, bu noktada anlaşması gerekiyor. Ne yapmalıyız, kaçak yapılaşmanın
önüne geçmek için bizler ne tür bir çaba ve gayretle, belediyelerle el ele verip, nasıl yardımcı olabiliriz, nasıl kolaylıklar, açılımlar sağlayabiliriz diye.
Kritik bir soru, dergide de okuyan kişiler eminim bakacaktır, bu soruya verilen cevabı. Serbest çalışan inşaat
mühendisleri karşı bu elektrik su bağlatma olayına. Bina,
proje yaptırmak için gelen kişiler “boş ver, ben kaçak yapacağım” diyerek, vazgeçtiği çok oluyor diyorlar.
HASAN ARSLAN- Ben olaya farklı taraftan baktım; yani benim olaya baktığım pencere çok farklı. Ben burada oluşmadan önlemini almak lazım diyorum. Bir kere kolaylıklar sağlamak lazım. Mesela bir Harçtan Muafiyet Yasası vardır. Daha önceden o yasa çerçevesinde dilekçe veriyordun,
harçlardan muafiyet oluşuyordu. Bu Özal zamanında çıkartılmıştı. Bu aslında büyük bir kolaylıktı. Bu daha sonradan
ruhsat muafiyeti, ruhsat harçlarının muafiyeti. Bunu daha
sonra bu Muafiyet Yasasını deldiler, yol kanal bedeli, iştirak
bedeli, kod bedeli, o bedeli denilirken, gene geldi geçti.
Aslında, bence Türkiye’de dikkat edilmesi gereken en büyük konu, insanların barınma hakkının oluşması noktasında kolaylıklar sağlanması konusudur. Bu konuda yardımcı
olunmuyor vatandaşa. Bence gerçekten harçlar noktasında yardımcı olunsa, projelerin maliyetleri noktasında da biraz yardımcı olunsa ve uygun bedelli arsa dağıtımı projeleri oluşturulursa, insanlar ne kaçak yapı yapar, ne gecekon18 Ocak 2009 - 144
du yapılaşmasına girer, bütün yapılar da zamanında yasalaşmış olur.
Bunun da önlemini almak lazım. Adam yapmadan önlemini
almak lazım. Gezici ekipler çıkartmak, engellemek, caydırıcı
birtakım cezalar oluşturmak lazım. İnsanlar yapmasın, yani
burada birileri göz yumuyor. Tabii, bu engellerde insanları ona itiyor; bu maliyet artışları onları itiyor. Ben bunu kendim gözlerimle görüyorum ve bir şey de diyemiyoruz. Biz
halkın içinde gerçekten bu olayı da izlediğimiz için, sessiziz,
yani biz de bir şey diyemiyoruz. Vatandaş haklıdır.
Öncelik konut hakkı bir yerde diyorsunuz.
HASAN ARSLAN- Konut hakkı, yani vatandaşın o konutunu edinebilmesi noktasında çok yardımcı olmak lazım. Mesela, senin de bildiğin bir olay var. Yani, Çiğli’de 3-4 bin TL’ye
projeler üretiliyor. Belki de herkes cebinden vergisini ödüyordur, Hani olay o noktada, yani ona rağmen insanlar kaçak yapıyor. Bu sene de belediye harçları çok pahalı. Bir de
diğer konuya geliyorsun, bu sefer biraz daha dokunuyorsun proje ücretlerine. Bu sefer ona rağmen bir de maliyeyle başın derde giriyor. Bu fiyatlar böyle olmamalı, aslında siz
ucuz yapmışsınız, bunların hepsi bir kangren sorunu. Yani,
bunların hepsini çözdüğün zaman, ben inanıyorum ki, kimse kaçak yapı da yapmaz, gecekondulaşma da olmaz.
Belediyelerde ihalesi yapılan bazı inşaat işlerinin kontrollük teşkilatında inşaat mühendisleri dışında mühendislerin de kontrol elemanı olarak görev aldığını duymaktayız. Bu konuya karşı bir önleminiz olacak mı?
HASAN ARSLAN- Bu olayı yanlış bulurum. Herkesin kendi branşında işini üretmesi gerekiyor. Kesinlikle, inşaat mühendislerinin burada devreye girmesi gerekiyor. Yanlış, inşaat mühendisleri kendi branşlarında belediyelerde, yerel
yönetimlerde bu konularda çalıştırılmak zorunda. Çünkü
onlar bu işin daha erbabı, biliyorlar bu konuyu. İhale şartnamesine koymak lazım teknik eleman şartını. Şartnameye
konulup, karşı taraftan, yüklenici firmadan inşaat mühendisi şartı arandığı gibi, bir de yerel yönetimin kontrol olarak
bir inşaat mühendisini birinci sırada devreye sokması gerekiyor diye düşünüyorum.
Karayollarında, Devlet Su İşlerinde; Köy Hizmetlerinde,
bir şekilde işe giren bir kişi belli bir sene sonra da iyi bir
mühendis olup çıkabiliyordu bu kurumlardan. Şu anda
böyle bir sistem kalkmış durumda, en azından eskisi gibi
yok. Belediyede gençlerin işleri öğrenebilmeleri için, bir
projeniz var mı?
HASAN ARSLAN- Şöyle bir olay var. İyi bir mühendis olabilmek için Karayollarında kontrol mühendisi, kontrol mühendis yardımcısı, şantiye şefi, şantiye mühendisi, saha mühendisi gibi unvanlar vardır. Genç meslektaşlarda bu kurumlarda yardımcı mühendis anlamında hem işe yardımcı oluyorlardı, hem de işi öğreniyorlardı.
Burada da belediyelerde bir işe eleman verirken, aslında
orada yasada olmasa bile, belki kadrosunda olmasa bile iki
kişiyi görevlendirebilirsin. İşi bilen bir mühendis yanına da
yine aynı işte işe yardımcı olacak ikinci bir mühendis veya
bir teknik eleman veririz yanına. Bu olaydaki amaç hem
otokontrolü sağlamak, hem de işi öğretmek. Bunu da yapmakta yarar var, yoksa mühendisler nasıl yetişecekler, nasıl öğrenecekler?
Şubeden
Mesela, biz Yerel Belediyeler özelinde bakarsak, çalışan
inşaat mühendisi sayısı bildiğim kadarıyla bir elin parmaklarını geçmiyor.
HASAN ARSLAN- Çok az olduğu gibi, mühendise iş vermezler, orada teknisyene iş verirler. Belediyelerde mühendise iş verilmez, bir teknisyen orada görevlendirilir, onun
da başmühendis birim müdürü, bir mühendis ve mimarlığı varsa, kendisini her şeyin üstesinde görür. Ben teknisyen
alayım, onunla beraber biz bu işi götürürüz diyen, çok insan vardır. Diğer mühendisleri de ikinci sırada, masada kızağa çekip, “çok işe karışıyor, her şeye müdahale ediyor” falan gibisinden atıl bırakılabiliyor.
Bu noktada siz mühendis istihdamını artırma noktasında
neler yapacaksınız eğer seçilirseniz?
HASAN ARSLAN- Kesinlikle… Siz sisteminizi kurabilirseniz,
o belediyede başarılı olursunuz. Bu işi de en yetkin insanlarla götürmek lazım. Bir teknisyen ne kadar teknisyen olursa olsun, hiçbir zaman bir mühendis kadar yetkin olamaz.
Aslında bir de şu var. Röportajı yaptığımız kişi başkan
olursa, başkanlık döneminin sonunda da yeniden gidip,
aynı soruları kendisine soracağız.
HASAN ARSLAN- Tabii tabii, şimdi ben sonuçta kendi işletmem de var benim. Projecilik yaptığım zaman da yanımda
mühendis çalıştırdım. Projecilik yaptım, yanımda mühendis
çalıştırdım. Bu noktada aslında bir teknisyenle, bir mühendis arasında o kadar da fazla bir ücret farkı da yok yani. Bir
300-400-500 YTL fazla verdiğiniz zaman olayı çözüyorsun,
daha da rahat ediyorsun. Çünkü kendisinin o gördüğü tahsil, onun algılama yeteneğini de artırmıştır.
Maaş konusunda odanın belirlediği inşaat mühendisleri
için bir asgari ücret var. 1100 TL (2009 için 1300 TL), altında olmaması gerekir inşaat mühendislerinin maaşı. Kendi belediyenizde başkan seçilmeniz durumunda bunu uygulayacak mısınız?
HASAN ARSLAN- O çok farklı bir konu. Mühendis maaşı elbette 1100’ün altında olmamalı. Şimdi, sizin ona bir pozisyon biçmeniz lazım. Çiğlide Kafesan diye bir şirket var böyle bir kadro var mı ki, o şirket bünyesinde bir mühendise
1 500 verecek bir ortam. Bilemiyorum, bilmediğim için bir
şey diyemiyorum.
Geldiğimiz zaman, öyle bir şey olursa, biz gerçekten bir mühendisin maaşını yeteneği kadar farklı olması noktasında
elbette gerekeni yapmamız lazım. Bir mühendisin maaşıyla, bir şoförün maaşı aynı olmamalı, bir mühendisin maaşıyla, bir temizlik işçisinin maaşı aynı olmamalı. Meslek Odası belirlemese bile, Odanın o asgari kriteri olmasa bile, ona
ücret anlamında bir değer vermek lazım.
Mühendis ve mimarları kollayacağız, koruyacağız. Teknik
elemana önem vereceğiz. Onlar olmadan belediyeciliği yürütemezsin.
Kamu personeli seçme sınavı diye bir sınav var. Bu sınavla memur alınıyor ve herhangi bir torpil işlemiyor. Böyle
alım yapıldı, çok kadrolaşmanın olduğu AKP’nin belediyelerinde bile mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi 50
tane inşaat mühendisi, 25 tane mimar alımı yapıyor. Fakat biz 4 seneyi inceliyoruz, 4 sene geriye gidiyoruz. Ne
İzmir Büyükşehir Belediyesinde, ne ilçe belediyelerinde
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
bir tane kadro açılmamış. O da şunu gösteriyor. Sürekli
sözleşmeli, birtakım şirketler vasıtasıyla alınmış insanlar
sonuçta bir yakını olan, bir tanıdığı olan, bir vasıtasıyla
alınmış kişiler burada. Bu şekilde bir kadro talebiniz olacak mı geldiğinizde?.
HASAN ARSLAN- O düşündürücü, yani ben bilmiyorum.
İncelemem gerekir konuyu öyle cevap verebilirim. Sizin
söylediğinizde devlet memurluğuna, yönetmeliğine göre,
657 kapsamında almış oluyorsun. Ama diğerinde diğer bir
başka belediye başkanı geldiği zaman, istediği zaman işine
son verebilir. Büyükşehirler için ortam vardır. Metropol ilçelerde fazla eleman zaten 657’ye göre istihdam edemezsin,
çünkü zaten kadro sıkıntısı var. Onun için de genelde şirketlerden alıyorlar.
Belediyeniz için tespit ettiğiniz en önemli iki sorun çözüm
öneriniz nedir?
HASAN ARSLAN- Belediyemizde, kentimizde diyelim. Kentimizde mevcut en önemli sorun şu anda kent gelişiminde
hiçbir gelişme kaydedilmemiş. Mahaller eski yerleşim yeri
olarak halen duruyor, hiçbir revizyon plan çalışmaları yapılmamış, kent yenilemesiyle ilgili hiçbir çalışma yapılmamış.
Biz geldiğimiz zaman, ilk yapacağımız olay kademeli olarak
bu çalışmaları başlatmak Çiğli’yi gerçekten kent gelişiminde iyi bir noktaya getirmek olacaktır. Çiğli çarşısını oluşturma noktasında bir gayretimiz olacak. Çiğli’de çarşı yok, ticari merkezler yok. Ticari merkezi olmayan hiçbir yerde, hiçbir gelişme olmaz.
Çiğli’nin merkez mahallelerine baktığınız zaman, Çanakkale Yolu’nun, Menemen gidişindeki sağ taraf. Bu mahalleyi
gez gör, Çiğli’nin en merkez mahallesidir bu. Çarpık, köhne yapısıyla ortada duruyor. Çok çarpık, çok köhne ve buralarda da iki katlı bir imar planı var. İnsanlar yavaş yavaş çözümsüz kalınca, ruhsatlı yapı yapmaya çalışıyor. Ruhsatlı yapılar çoğaldıkça da orayı ileriye dönük dönüştürmek de zor.
Onun için biran önce el atıp, olaya da farklı bir çözüm getirmek lazım. Gerçekten bu bölgeyi yollarıyla, yeşil alanlarıyla, park ve bahçesiyle, otoparklarıyla çok güzel bir alana dönüştürmek lazım; orada dikey yapılaşmalara izin vermek lazımdır. En azından görev yaptığımız süre içinde kademeli olarak örnek projeler geliştirebilirsek, örnek uygulamalar yaparsak. Ondan sonraki yıllarda da gerisini yapabiliriz. Önce, Çiğli halkına bir şeyler göstermek lazım. Yapılabilirliği anlatmak lazım.
Biz organize sanayi ile bağlantılı bir çalışma yapmak istiyoruz. Şimdi, 40 bine yakın istihdamı olan bir bölge orası.
Ama burada Çiğli’den çalışan sayısı 2-3 bini geçmiyor. Geriye kalanın hepsi dışarıdan geliyor. Tabii, bunun sebebi kalifiye eleman çalıştırma olayı. Kalifiye eleman Çiğli’de pek az.
Bu noktada sanat okulunun olmaması ya da meslek yüksek
okulunun olmaması büyük eksikliktir.
Üniversitelerle bağlantılı meslek yüksek okullarının açılması bir tarafa, onun dışında bir de meslek edindirme kursları
ile bağlantılı çalışmamız olacak. Ne tür elemanlar istiyorlarsa, ücretsiz kurslarla o kalifiye elemanların yetiştirilmesi için
çalışma yapacağız. Çiğli Belediyesi’nde buna yönelik kalifiye eleman yetiştirme kursları açacağız.
Ocak 2009 - 144 19
Şubeden
leceği düşüncesiyle Cumhuriyet Halk Partisinde görev almaya kendimi mecburi hissettim. O nedenle Cumhuriyet
Halk Partisine üye oldum ve buradan belediye başkan aday
adaylığı için müracaat ettim. Yani, bugün için Türkiye’nin siyasi iktidarını bu ümmetçi ve gerici iktidardan kurtarabilmek için Cumhuriyet Halk Partisinde örgütlenmenin gerekliliğine inananlardan biriyim, o nedenle Cumhuriyet Halk
Partisinde bu görevi yapmak düşüncesiyle hareket ediyorum.
İBRAHİM ÖZMEN
Konak
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1978 Ege Üniversitesi Mezunu)
(Röportaj: Sabri İnce, Derya Bilyay, Tayfun Gücenmez)
İBRAHİM ÖZMEN- Çocuklar, Odaya destek verin. Odanın,
hatta genel anlamda Türkiye’nin gençlere ihtiyacı var; siyasetin, sivil toplum örgütlerinin sizler gibi gençlere ihtiyacı
var ve biz gençsizliğin acısını senelerce çektik. Ama, şimdi görüyorum ki, Odada ciddi bir şekilde genç arkadaşların
yoğunlaşması söz konusu. Bu da Yönetimin gençlere verdiği değerden kaynaklanıyor. Sizler bizim geleceğimizsiniz, yani ben çok mutluluk duyuyorum. Şimdi sizleri görünce, sizlerin bizlerin devamını takip eden süreçte Odaya yöneticiler olmanızı arzu eden insan olarak, çok mutlu oluyorum. O anlamda Oda yöneticisi arkadaşlarımı da kutluyorum. Ömer Hocanın başkanlığından sonra genç arkadaşlarımızın ciddi bir şekilde Odada yer bulabilmeleri sevindirici bir olay. Hocamızın nezdinde bütün İnşaat Mühendisleri
Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulunu kutluyorum.
Adaylığınızı neden Cumhuriyet Halk Partisinden koydunuz?
İBRAHİM ÖZMEN- 70’li yıllardan bu yana solda siyaset
yapan ve 54 yaşında İbrahim Özmen olarak, şimdiye kadar hiçbir talebim olmadı, hep demokrasi mücadelesinde
bir şeyler vermeye çalıştım. Bu anlamda, bilgi birikimimle bu görevleri yapabilecek noktada olduğumu düşünerek 2009 yerel seçimlerinde Konak Belediyesinden belediye başkan aday adayı olmak düşüncesiyle işimden istifa ettim. Şu anda ben de arkadaşımın dediği gibi, işsiz bir inşaat mühendisiyim. Belediye başkan adaylığımı, partim bana
bu görevi verir, halk da bu teveccühünü bizden yana kullanırsa, sizin gibi gençlerle belediyede hizmet vermeye, insan
odaklı, farklı sosyokültürel yapıya sahip insanların birlikte
yaşayabilecekleri, modern ve çağdaş bir Konak için el ele,
7/24 anlayışında “Konak’ta durmak yok” sloganıyla, gençlerle bu göreve talibim. Onu da birlikte yapacağımıza inanıyorum.
Gençlikte solda siyaset yapan bizler, bugün için toplumda
sosyal paylaşımdan yana olan ve solda kitlelerin en büyük
şekilde desteğini alan Cumhuriyet Halk Partisiyle yerel seçimlerin kazanılacağına inanıyoruz. Yerel seçimlerde kazanılacak başarıyla da ülkemizin gerici iktidardan kurtarılabi-
20 Ocak 2009 - 144
Parti değiştirmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hoş karşılamıyoruz, yani insanların omurgalı olması lazım.
Farklı siyasi partilere geçme gibi davranışlar içinde olması
hoş değil, ilkelerine ters. Yani, takım tutar gibi parti ya da
takım değiştirir gibi parti değiştirmelerin doğru olmadığını
düşünüyorum. Ben 35 senedir solda siyaset yaparım, ölünceye kadar da solda olacağım. Yanlış bir davranış olarak sizlere, gençlere söylüyorum, yanlış bir davranış olarak değerlendirirseniz daha doğru yaparsınız diye düşünüyorum.
Belediye başkanlığında inşaat mühendisi olmanızın size
sağlayacağı avantajlar neler olabilir?
İBRAHİM ÖZMEN- Tabii inşaat mühendisi olmanın ve aynı
zamanda belediyede yaklaşık 15 sene görev yapmamın çok
büyük avantajları olacaktır. Şöyle ki: 5393 sayılı yasayla belediyelere verilen temel görevlerin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Bugün için belediye başkanlarının 5393 sayılı yasayla belirtilen temel görevlerinin dışında, kentlinin yaşamını kolaylaştıracak, insanların yaşam standardını geliştirecek projeler ve sosyal projeler üretmesi gerekiyor. Özellikle ben bu
konuda projelerimi 5 ana başlık altında topladım. Bunlar,
öncelikle sağlık, eğitim, kültür ve sanat, tarih, enerji ve güvenlik. İzmir’de son günlerde yapılan kültür-sanat ve tarih
etkinlikleri ne kadar beğeni topluyor, görüyorsunuz. Adnan Saygun Kültür ve Sanat Merkezinin İzmir için ne kadar gerekli olduğunu hepimiz biliyoruz. Aynı zamanda bugün, İstanbul’daki ya da AKP’li belediyelerin belediyenin arsalarını büyük paralarla Arap şeyhlerine, yabancı sermayeye peşkeş çekip oralarda iş merkezleri açmak yerine, Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu yapılan havagazı
fabrikasındaki gibi belediye arsalarının kentin gençlerine,
kentin insanlarına yönelik kültür merkezleri haline getirilmesindeki sosyal belediyecilik anlayışının çok doğru olduğuna inanıyorum.
Bu kentin gençlerine, çocuklarına en iyi şekilde eğitim verilmesi konusunda belediyelerin çok duyarlı olması gerekiyor. Bence genel işlerinin dışında belediyelerin, eğitime,
kültür ve sanata ağırlık vermesi gerekiyor, tarihi değerlerimize sahip çıkması gerekiyor. Bugün yurtdışında, örneğin
Yunanistan’da tarihi değerlere çok kıymet veriliyor ve korkunç derecede turist çekiyor, turizme yönelik bir gelir elde
ediliyor. Bizim ülkemizde ise tarihi değerlere hiç önem verilmiyor. İşte SİT alanlarındaki tarihi değerlerimiz kendiliğinden yıkılıp ya da yakılıp yok oluyor, bunları korumamız
lazım. Onları tarihin hizmetine, insanların hizmetine açmak
lazım. Ben bunu çok önemsiyorum.
Enerji konusu çok önemli. Bugün İzmir, deprem fay hattı
kuşağında, birinci derece deprem bölgesinde. Fay hattının
üzerinde oturuyoruz. Dolayısıyla yarıkların ve kırıkların ol-
Şubeden
duğu bir yerdeyiz. Burada önemli bir jeotermal rezervimiz
var. Bu jeotermal rezervinin ya da dönüştürülebilir enerjinin kullanılmasıyla ilgili ciddi bir çalışmanın içinde olmamız
lazım. Bugün dünyada enerji yüzünden kavga çıkıyor, işte
petrol ve doğalgaz enerjisinin insanları nerelere getirdiğini hepimiz görüyoruz.
Bu beşincisi, güvenlik. Bizim çocukluğumuzda İzmir’de güvenlik sorunu diye bir sorun yoktu. Ama, ekonominin daralmasıyla son zamanlarda görüyoruz ki, güvenlik sektörü
diye bir sektör oluştu. Bu nedenle, kentlinin güvenliğini koruyabilecek, caydırıcı nitelikli MOBESE kameralarıyla, kentin denetlenebilir hale gelmesini istiyorum. Şayet belediye
başkanı olur isem, bu konuda gerekli kuruluşlarla elimden
gelen katkıyı koyar, bunların gerçekleşmesi için gerekli çalışmaları yaparım diye düşünüyorum.
Sağlıkla ilgili, ücretsiz ambulans hizmetinin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Kadınların aile planlaması hakkında eğitilmesi, ücretsiz diş tarama günlerinin düzenlenmesi, ücretsiz aşı günlerinin yapılmasının gerektiğine inanıyorum. Sağlıkta her adımda doğru altyapıyı kurarak, Konak
sakinlerine poliklinik hizmetinden fizyoterapiye, EKG’den
psikoloji danışmanına kadar hizmet sağlanması gerektiğine inanan insan odaklı bir sosyal belediyecilik anlayışının
varolduğu bir düşünceye hizmet etmekten yanayım.
5 tane başlık söylediniz, ama hiçbirinde altyapı sorunları
yoktu, Konak Belediyesindeki yapılaşmayla, imarla ilgili
düşünceniz nedir?
İBRAHİM ÖZMEN- Ben şunu söyledim: 5393 sayılı Yasayla belediyelerin kendi görevleri olan imar, temizlik, kentsel
atık, zabıta, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar, kültür ve sanat, turizm tanıtma, gençlik, spor, sosyal hizmet ve yatırım,
evlendirme, mesleki beceri kazandırma, kentin ekonomisinin geliştirilmesi hizmetlerinin yerine getirilmesi hedefim.
Bu imar ve park-bahçe, yeşillendirmeyle ilgili işler, temizlik
işleri rutin işler, yani bunlar belediyelerin temel yapması gereken şeyler.
Enerji belediyeye biraz daha uzak gibi, yani aslında devletin daha ziyade temel politikalarına giriyor. Güvenlikte
de belediye ne kadar etkili olabilir?
İBRAHİM ÖZMEN- Devlet bunlara yeterli katkıyı koymuyorsa, belediye bu konuda elinden gelen katkıyı koymak
zorunda. Tarih konusunda da aynı şekilde, “bu devletin görevidir” diyorsunuz, ama devlet bu konuda hiçbir katkı koymuyor. Bugün İzmir’de sosyal belediyecilik anlayışıyla yapılan yatırımlarda, biraz önce örnek verdiğim havagazı fabrikasının tamamı belediyenin imkânlarıyla yapılmış. Jeotermal çalışmaları da belediye tarafından, Büyükşehir Belediyesinin yüzde 50 payı olduğu bir şirket tarafından yapılıyor.
Belediyenin kontrollük işlerinde bizim yani, inşaat mühendislerinin yapması gereken işleri ne yazık ki çeşitli
mühendislik dalları da yapıyor bunları. Başka mühendislik dalları yerine bizi seçecek misiniz?
İBRAHİM ÖZMEN- Tabii inşaat mühendisinin görev ve sorumluluk alanlarında kadrodaki boşluğu inşaat mühendisi arkadaşlarımla doldurmak ve onlara istihdam yaratmak,
benim başlıca görevim olacaktır. Sadece inşaat mühendisi
arkadaşlarıma değil, tüm işsiz gençlerin iş ve istihdam soru-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
nunu çözmek zorundayız, bunun başka bir alternatifi yok.
Yani, inşaat mühendisi arkadaşlarıma özel bir şey vereyim,
tabii onlara muhakkak tolerans geçeceğiz, ama belediyeye sadece inşaat mühendisi gerekmeyecek, çevre mühendisi gerekecek, ziraat mühendisi gerekecek, mimar gerekecek, elektrik mühendisi gerekecek, tesisat mühendisi gerekecek. Bunları da düşünmek zorundayız. Dolayısıyla hem
meslekli arkadaşlarımıza, hem meslek sahibi olmayan arkadaşlarımıza mesleki bilgi edinme, beceri kursları düzenleyeceğiz ve onlara balık tutmayı öğreteceğiz. Ama, sizin gibi
meslek sahibi gençlerin de sokakta işsiz, morali bozuk şekilde kahve köşelerinde olmasını hiç arzu etmiyorum. Elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
Özelde aday olunan yer Konak. Konak, eski bir kent, yani
yapılaşması eski ve inşaat mühendisi olarak da son deprem yönetmeliklerine falan tamamıyla aykırı binaların
yoğun olduğu bir yer, özelinde de yüzde 60’a yakın kaçak yapının olduğu bir yer. Orada kent yenileme ve mevcut yapıların güçlendirilmesi diye bir konu da var. Bu konuyla ilgili kredi yaratmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca
biraz önce arkadaşın söylediği gibi, bizim meslektaşlarımız açısından da önemli bir iş potansiyeli de var. Bu konudaki düşünceleriniz…
İBRAHİM ÖZMEN- 75-76 yıllarında, özellikle örgütlü bir
TMMOB yapılanması içinde OMDU denilen bir kuruluşumuz vardı, ortak mesleki denetim uygulaması. 12 Eylülle, yani askeri rejimden sonra kaldırılan bu uygulama ile
İzmir’de daha kontrollü bir yapılaşma var idi ve hâlâ var.
Bu, şuradan kaynaklanıyordu: Bizim, TMMOB’nin örgütlülüğünden. 12 Eylülde belli çıkar çevrelerinin, 12 Eylül belediyeleri vasıtasıyla bu yapıyı kaldırmasına rağmen biz, diğer kentlere, özellikle İstanbul’a nazaran çok daha düzgün,
daha iyi yapılaşma, daha sağlıklı yapılaşma içindeyiz.
Bunun dışında, değişen deprem yönetmelikleriyle eski binaların yeniden güçlendirilmesiyle ilgili bir olay da var ki,
bu da vaka. Bununla ilgili meslek odamla birlikte bir komisyon oluşturabilirim. Onların da katkılarıyla, önerileriyle buradaki yapılabilirliği, doğru çözümü bulurum. Sağlıklı ve güvenli yapılar için odalar ile ihtisas komisyonları kurarak destek alırım ve ben bu konuda son derece ciddi yaklaşım içinde olan biriyim. Özellikle Fen İşleri Müdürlüğü yaptığım yerlerde projelerin ruhsatı konusunda bütün projelerin kontrollüğünün meslek odalarınca ve belediyelerce imzası atlanmadan yapılmasından yana tavır koyan bir ağabeyinizim. Özellikle kendi görev alanında, asansör ve tesisat konusunda son derece ciddi meslektaşlarımızdan ve
sağlıklı yapılanmadan yana tavır alan biriyim. Amaç, burada toplumun güvenliği açısındandır ve biz bunu biliyoruz.
Onu ucuz ya da 3 kuruşluk menfaat adına ayaklar altına serdirmem, bunu bilmenizi isterim.
Belediyelerde ihalesi yapılan işlerin denetlenmesi için
kontrol memurları var. bazı yapı işlerinin denetiminde, inşaat mühendisi dışında kişiler de denetim yapıyor
diye duyuyoruz. Mesela altyapı işinde farklı dallarda mühendisler gidip denetim yapabiliyor, işi denetleyebiliyor.
Buna karşı projeniz var mı?
İBRAHİM ÖZMEN- Evet, yani bu doğrudur. Özellikle belediyelerde, büyükşehir belediyeleri hariç, ilçe belediyeleri-
Ocak 2009 - 144 21
Şubeden
nin kadroları zayıftır, teknik eleman kapasiteleri düşüktür.
Söylediğiniz olay da doğrudur, projelerin kontrollüğünde
teknisyen, tekniker ya da farklı meslek gruplarından insanların denetimiyle yapıldığı da bir vakadır. Ben de kendi görev alanım içinde elektrik mühendisim yoktu, elektrik mühendisinin yapması gereken denetimi elektrik teknisyeni
arkadaşlarımla yapmaya çalışıyordum. Haklısın, o konuda
bir kere belediyelerin teknik gruplarının güçlendirilmesinin
sağlanması gerekir.
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, son 4 yıl içinde inşaat mühendislerine hiç kadro açmamış, kadrolu eleman alımı
son 4 senedir yok. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, neden kaynaklanıyor?
İBRAHİM ÖZMEN- O da doğrudur, belediye başkanları
kendi ilişkileri doğrultusunda diyeyim, mesleğinde yeterli elemanlarını kendi ilişkileri içinden seçiyorlar, yeterlilikli eleman alma yönüne gitmiyorlar, KPSS sınavlarından gelecek olan insanlarla ilgili bir talepte bulunmuyorlar. Biraz
önce söylediğin gibi, şirketler vasıtasıyla ya 657’nin 4/A’sına
göre sözleşmeli ya da vekil memur kullanıyorlar. O da kendi dönemlerini içeriyor. Haklısınız, ben şayet Konak Belediye Başkanı adayı olur, seçimi kazanır, belediye başkanı olursam, bu konuda hakkaniyet ilkesini gözeteceğim.
Siz belediye şirketlerinde çalışan mühendislerin çalışma
şartları, sosyal hakları ve mesleki birikimlerini uygulama
durumuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İBRAHİM ÖZMEN- Ben o konuda taşeron firma kullanmayacağım arkadaşlar. Evet, yani yasalarla kadrolu eleman almak zor. Dolmuş demeyeyim, ama boşalan kadrolar yerine de devlet kadro vermiyor. Belediye başkanları da kadro talebinde bulunmuyor, çünkü kadro olayı ciddi bir maliyet getiriyor. Ama, ben meclis kararıyla yetenekli ve yeterli
genç arkadaşlarımızın mağdur edilmeyeceği vekil memurluk ya da sözleşmeli personel olma noktasıyla hareket edip,
taşeronluk olayını kesinlikle uygulamayacağımı söyleyebilirim.
Belediyelerin daha önce kendi şirketleri vardı, kendi şirketleri vasıtasıyla işçi alabiliyorlardı. Bugün herhalde Büyükşehir; hem kendi şirketleri vasıtasıyla eleman çalıştırıyor, hem
de onun dışında taşeron şirketler vasıtasıyla eleman çalıştırıyor. Taşeronlaşmaya karşıyız, yani mümkün olsa, şirketlere
de karşıyım. Şirketlerin de lağvedilip yeterli kadroların belediye başkanlıklarına sağlanması halinde, yasal statüdeki
kadrolu insanlar ile bu işi yapmak en doğrusu.
Belediye ihalelerinde anahtar personel zorunluluğu var.
müteahhitlere devredilen bu işlerde gösterilen anahtar
personel firmada iş süresince çalışıyor mu, çalışmıyor mu,
bunun takibine dönük bir projeniz var mı? Bir de bu takip
sırasında yatırılan SSK’nın Odanın belirlediği asgari ücret üzerinden yatırılmasına dönük bir düşünceniz var mı?
İBRAHİM ÖZMEN- Tabii bu Kamu İhale Kurumunun görev
ve sorumluluklarına girer, ama uygulaması yok, bu sadece
sözde kalan bir olay.
Geçen dönemde yaptığım bir ihalede bu şekilde sürenin
uzamasından dolayı da anahtar teknik personelin çalışıp
22 Ocak 2009 - 144
çalışmadığının kontrolüne dair Sayıştaydan bana da bir
ceza gelmişti. Yani, maalesef bu uygulanan bir olay değil.
Özellikle Kamu İhale Kurumunda istenen bu talep, denetlenmiyor.
Bu soruyu yazmamızın sebebi şu: DSİ’de ihale makamında çalışan bir arkadaşımız denetlediğini söylüyor. “taşeron firmaların maaş bordrolarına ben bakıyorum ve
arkadaşıma iş alanı yaratıyorum” diyor. Belediyede de
buna dönük bir projeniz var mı?
İBRAHİM ÖZMEN- O konuda benim görev yaptığım süre
içinde bu türden denetimler, yani büyük projelerde talep
edilen anahtar teknik personelin inşaat boyunca denetlendiğini söylemem mümkün değil, bu bizim ayıbımız, ben
bunu açıklıkla söylüyorum. Bu aslında devletin de ayıbı,
yani devlet bunu bir gereklilikten getirmekle birlikte, denetimini yapmıyor. DSİ’deki arkadaşım denetlediğini falan
söylemiş, ama yok, doğru değil. Denetleyemiyoruz, ama
denetlenmeli. O konuda bizler de çok önceki yıllarda Oda
yönetiminde ya da Oda kurullarında teknik elemanlara istihdam yaratılması noktasında bu türden tavır ve davranışlar içinde, bildirilerde, programlarda yaptık. Bunlar konuluyor, ama denetlenmiyor maalesef, o bizim ayıbımız, ama
bunun denetlenmesi gerekiyor.
Denetlenmesine yönelik bir proje, bir düşünce var mı?
İBRAHİM ÖZMEN- Yok, ama söz vereyim. Tabii popülist bir
yaklaşımla söz verme gibi bir tutum istemem, yani verdiğim sözün ciddiyetine hepiniz tarafından inanılmasını arzu
ederim, ama yapılması gerekli bir olay.
Belediyeniz için tespit ettiğiniz en önemli iki sorun ve çözümü ne? Aslında konuştuk üzerine de. Peki başkan olursanız ilk yapacağınız proje nedir?
İBRAHİM ÖZMEN- İlk yapacağım şey, bir hafta önce gündemde olan bir mesele var, Yeni Asır Gazetesinde manşet: Askeriye, Konak Belediyesinden bir talepte bulunuyor:
“Hatay Askeri Hastaneyi Belediyeye verelim. Belediye, bize
Hava Eğitim Hastanesine 400 yataklı hastane yapsın.” Belediye Başkanımız Sayın Muzaffer Tunçağ 2 gün düşündü, 2
gün sonra dedi ki, “bütçem yeterli değil, ben bunu yapamam.” Ben bunu böyle düşünmüyorum. Ben, artık sıkışan
kentin yeşil dokusunun geliştirilmesi gerektiğine inananlardan biriyim. Şayet ben belediye başkanı olsaydım, bu konuda aynen şunu derdim: “Bu konu çok ciddi bir olaydır, bu
konuyu belediye meclisime götürüyorum. Belediye meclisinde 1 000’lik plan tadilatlarını görüşeceğim ve bu konuyu Büyükşehir Belediyesi Başkanıma ileteceğim. Büyükşehir Belediye Başkanımla birlikte bu projenin hayata geçirilmesini sağlayacağım.”
Hatta kent içinde yoğunluk arz eden askeri tesislerin de
aynı şekilde bir noktada toparlanıp, buradaki alanların yeşile dönüştürülmesiyle ilgili çalışma yapacağım. Bunu çok
önemsiyorum, yani çok önemli. Hatay’ın göbeğinde, hem
Karabağlar’a, hem Konak ilçesine hitap edecek büyük bir
rekreasyon alanının projesinin üzerine hemen atlarım ve
benim birinci öncelikli projelerimden biri olabilirdi bu, çok
ses getirirdi.
Şubeden
İnciraltı’na kadar, Narlıdere sahil dolguları, Güzelbahçe sahil dolguları hepsi benim imzamı taşır.
Şu an İzmir’de hizmet veren bir sürü katlı otopark, her yeri
asfalta boğduğumuz Asfalt Beton Boru Fabrikası, Uzundere
çöp tesisi, Harmandalı düzenli depolama, belediye hizmet
binaları; İZSU Genel Müdürlüğü, belediye sarayı dahil, bu
binalar hep benim imzamı taşır
Şu anda Üçyol’dan Bornova’ya kadar bindiğiniz metronun
her aşaması, oturduğunuz vagon bile benim emeğimi taşır. Sayayım mı daha?
KEMAL SEVİNÇ
Bornova
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1979 Ege Üniversitesi Mezunu)
(Röportaj: Derya Bilyay, Sabri İnce)
KEMAL SEVİNÇ- Siz bilmezsiniz gençler, odalarımızı, ekonomik olarak ayağa kaldıran kişi bu ağabeyiniz. O zaman
protokoller vardı, yani iki dudağı arasında başkanın, hala da
öyledir. O dönemin resimleri hala duruyor, protokoller imzaladım oda başkanlarıyla. Kendim de sistemin içinde olduğum için, başkanlar da bize olan güveninden odalarla protokoller yapmayı kabul etti. Bu makine mühendislerinin imparatorluğu benim sayemde oluştu. Bizim Odamız, Bornova yolundaki yerini ve diğer kazanımlarını benim sayemde
elde etti. Ege Kent gibi çok büyük projelerde, bütün beton
deneylerini, laboratuvar testlerini hep ben verirdim odalarımıza ki, ekonomik olarak örgütlensinler.
Adaylığınızı niçin Adalet ve Kalkınma Partisinden koydunuz?
KEMAL SEVİNÇ- Ben bütün tahsilimi bu kentte yaptım, bu
kentte 25 senedir yerel yöneticilik yapıyorum. Büyükşehirde Genel Sekreter Yardımcısı olarak emekli oldum, 10 yıl
odalarda görev yaptım. Yani kişiliğimi yakalayabiliyorsunuz, demokratik, çağdaş bir insanım. Ben hiç uç olmadım
gençler; çalıştım, çalışarak okudum. Ülkemi seviyorum, insanları seviyorum. Bir yerde de bu birikimi değerlendirmem gerekiyordu. Bu birikimimi AKP’de daha rahat kullanacağıma inanıyorum.
Peki, belediye başkanlığında inşaat mühendisi olmanız
size ne gibi avantajlar sağlayacaktır?
KEMAL SEVİNÇ- Ben yıllardır belediyede görev yapan, bu
işin içinden, hamurundan gelen bir kişiyim. Dolayısıyla benim için hiç zor olmayacak. Bir de mesleğim de mühendislik olduğu ve yıllardır da bu faaliyetleri yaptığım için, daha
rahat bir çalışma ortamı olacağına, daha faydalı olacağıma
inanıyorum.
Peki, eski dönemlerde gerçekleştirdiğiniz bir iki tane projeyi anlatabilir misiniz?
KEMAL SEVİNÇ- Benim, İzmir’in her noktasına giden,
her noktasında yapılan teknik altyapıda imzam var; yolunda, kanalında imzam var, Büyük Kanalda imzam var.
Karşıyaka’dan, Bostanlı’ya, Bayraklı sahil düzenlemesi, 5 kilometrelik Mustafa Kemal Sahil Bulvarı; Konak’tan
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bunlar yeterli olur sanıyorum.
KEMAL SEVİNÇ- Kemal Ağabeyiniz kim, bilin, her noktada
imzam var; okullara, gençlere spor sahası, huzurevleri, hastane inşaatları, itfaiye grup binaları, hal tesisleri, balık hali
tesisi, mezbaha tesisi, bizim dönemdeki Egekent’ten, EVKA
6’ya kadar, o gördüğünüz 40 bin toplu konut dahil hepsinde görev aldım. Biz kentin temel projelerini, özellikle de kanal altyapısıyla ilgili işlerini yaptık, şimdi gelenler makyajlarıyla uğraşıyorlar. Hizmette bir sıra vardır; biz yerin altına
gömüleni, temel hizmetleri, suyu, kanalı yaptık. Şimdi gelenler de süslemeyle uğraşıyor, becerebiliyorlarsa, o da sizlerin takdirine, olay bu.
Adaylığınızı koyduğunuz belediyedeki kaçak yapılaşma,
kaçak yapıların altyapı sorunu ve imar aflarıyla ilgili düşüncelerinizi detaylı olarak alabilir miyiz?
KEMAL SEVİNÇ- Ben esasında imar aflarını sevmiyorum,
benimsemiyorum. Çünkü, her imar affında o yer çarpık
kentleşiyor, yanlış kentleşiyor. Oraya götürdüğünüz altyapı, yol, kanal, su ve diğer teknik hizmetler size daha pahalıya mal oluyor. Dolayısıyla benim gönlümde yatan biçimde;
düzgün planlanmış, her türlü sosyal donatısı da düşünülmüş kent parçaları yaratmak, konut alanları, ticari alanlar,
sanayi alanları yaratmak var. Kaçak yapılaşma, çarpık yapılaşma, bütün kamu kaynaklarının çarçur olmasını sağlıyor,
yani yazık, çok yazık. Şu an İzmir’in her tarafı gecekondu, o
dönemki politikaların eseri gençler.
Bakın, iyi bir konuya değindiniz. Uzağa gitmeyin, Bayraklı
Çiçek Mahallesi; bütün o kaçak yapıların kanal altyapısını
bu ağabeyiniz yaptı. Mecbursun yapmaya, gecekondu da
kentin sosyal bir sorunu. Ama, oraya götürdüğüm kanal altyapısı, istinat duvarı, yolu, o binadan daha pahalı oldu. Size
bir örnek veriyorum bakın, acı gerçekleri anlatıyorum. Demek ki kaçak yapı, çarpık yapılaşma bize çok pahalıya mal
olur. Yani sıcak baktığım bir konu değil. İnsanları kaçak yapıya yönlendirmeyeceksiniz.
Biraz da bizim meslektaşlarımız ve belediyede çalışan
mühendislerle ilgili sorularımız var. Belediyelerde ihalesi
yapılan bazı inşaat işlerinin kontrollük teşkilatında inşaat mühendisleri dışında mühendislerin de kontrol elemanı olarak görev aldığını duymaktayız. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Bir önleminiz var mı?
KEMAL SEVİNÇ- Benim gönlümde yatanı söylüyorum: Her
işi ehli kişi denetlemeli, yürütmeli. Ben hep böyle çalıştım.
Yetişemediğim konuda ne yaptım, biliyor musunuz? İnşaat
Mühendisleri Odamı işin içine soktum, Makine Mühendisleri Odamı işin içine soktum, Mimarlar Odamı işin içine soktum, yani işe yetişemiyorsan, odalarından destek alacaksın.
Bu kadar basit, zor bir şey mi? Yani, hizmet alacaksın. Ama,
işin ehli olmayan bir şeyi ona yaptırırsan, o çok yanlış olur.
Ocak 2009 - 144 23
Şubeden
Toplumumuz ve eğitimimiz uzun yıllardır usta-çırak ilişkisini benimsemiştir. Genç mühendislerin de belediyede
tecrübeli meslektaşlarından işleri öğrenmeleri konusunda, genç mühendislerin iş probleminin çözümüne katkı
koymak için herhangi bir projeniz var mı?
KEMAL SEVİNÇ- Kamuda bir devlet memuru olmak için
kamu personel sınavından yüksek puanı alacaksın. Belediyelerde o kadrolar açıksa, istekte bulunuyorsun ve puanına göre işe giriyorsun. Ama, hizmet alım ihalelerimiz var bizim. Bu hizmet alımı ihalelerinde mühendis de alabiliyorsun, mimar da. O safhada da gençlere tabii ki el atmamız,
onlara sahip çıkmamız lazım. Diyelim ki 5 tane mühendis
alacağım, 3’ünü tecrübeli alırken, 2 tane de yeni mezun arkadaşımı alıp onların arasında yetişmesini sağlamam gerekir. Böyle dengeler kurulur, bunu ben hep yaparım, bunu
Manisa’da yaptım. Sizler gibi pırıl pırıl gençleri aldım, o ağabeylerinin arasında yetiştiler.
O zaman sözleşmeli olarak alabiliyorsunuz?..
KEMAL SEVİNÇ- Hizmet ihalesi, bilginiz olsun, sözleşme
değil. Yani, kanunlar değişince, hep tabirleri de söylüyorum, alışasınız diye.
Onunla ilgili de bir sorumuz var aslında. İzmir Büyükşehir
ve ilçe belediyelerinde bildiğimiz kadarıyla son 4 yıl içinde kadrolu inşaat mühendisi alımı gerçekleşmemiştir. Bu
neden kaynaklanmaktadır?
KEMAL SEVİNÇ- Dediğim gibi, bu son 5 yılda devletin kanunlarında çok değişmeler oldu. Belediye kanunlarında,
Devlet kamu ihale kanunlarında, istihdam konularındaki
kanunlarda değişiklikler oldu. Bir de ülke genelinde Norm
Kadro Kanunu çıktı. Norm kadro ne demek? Bir belediyede
hangi müdürlükler olacak, hangi müdürlükte ne kadar personel bulunacak, bunu tanımlıyor. Örnek vereyim: Manisa
Belediyesinde diyelim, nüfusuna göre 3 tane resmi başkan
yardımcısı çalıştırabiliyorsun, dördüncüyü çalıştıramıyorsun. Eskiden 5 tane çalıştırabilirdi. Norm kadro gelince, o
şemaya uymak durumunda belediyeler. O şemada boşluklar varsa, yerleştirebiliyorsun.
Belki diyeceksin, “şimdi fazlalıklar var mı Hocam?” Fazlalıklar, müktesep hakları, o sayıya inene kadar çalışıyorlar, yani
müktesep haklara bir şey yok.
yuyorsun. 7 tane ne oluyor; başkasının kaynağını ona aktarıyorsun. Halbuki onu başka yerde değerlendirmek lazım,
mühendisi olmayan belediyeye yollamak lazım.
Belediye şirketlerinde çalışan mühendislerin çalışma
şartları, sosyal hakları ve mesleki birikimlerini uygulama
durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
KEMAL SEVİNÇ- Büyükşehirde bazı şirketlerin yönetim kurullarında yer aldım. Dolayısıyla benim dönemimde bütün
mimarlar, mühendisler, o ailenin bir parçası olarak huzur
içinde çalıştılar, aylıklarını aldılar, güzel projelere imza attılar. Bizim memurların özlük hakları veriliyordu. Diyelim ki
biz memurlar 800 milyon alıyoruz, onlar daha yüksek para
alıyordu. 94lü yıllardan bahsediyorum.
Şu anki durumu bilmiyorum gençler. Şu an belediyenin
şirketleri ne duruma geldi, konumu ne, bilmiyorum. Ama,
şunu diyebilirim: Belediye şirketlerindeki mühendis kardeşlerimin, teknik elemanların belediyedeki devlet memuru
statüsündeki memurlar gibi işlem görmesi, minimum kriter olmalıdır, bunu diyebilirim. Anladınız mı?
Şuan ki durumla ilgili ben biraz bilgi vereyim. En basitinden, belediyede çalışan arkadaşımız “projesine kadar
işin her safhasını hazırlıyorum, fakat imzamı atamıyorum” diyor.
KEMAL SEVİNÇ- Bakın, buradan da nereye geliyoruz; norm
kadro. Biraz önce bahsettiğim gibi, norm kadroda karşılığı
olsa, o gösterilse, imza atıyor o zaman. Kurallar var gençler.
Kadroda karşılığı olsa, yahut kadro karşılığı mühendis görevlendirdiğin an imza atıyor, işçi statüsünde de olsa atıyor.
Belediyedeki şirketin senin serbest bürondan bir farkı yok,
bunu bilin. O belediyenin şirketi, ama ben ihale ettiğim zaman, belediyedeki şirket de eşit, kızımızın ofisi de eşit. O
anlamda olaya öyle bakın.
O zaman İzmir’de kadrolar dolu.
KEMAL SEVİNÇ- Bilmiyorum. Niye bilmiyorum diyorum?
5 yıldır Büyükşehirin personel hareketi ne durumda, ilçelerin hareketi ne, bilmediğim için. O kadrolar, her yıl belediyelerin bütçelerinde onaylanır. Onu görsem, hemen söylerim sana, var mı boş, yok mu, ama şimdi ezbere yanlış söylemiş olurum.
O halde arkadaşlarımızı işçi statüsünde çalıştırıyorlar.
KEMAL SEVİNÇ- Şirket belediyenin işine imza atamaz,
bunu iyi yakalayın, kanun gereği atamaz. Belediyedeki işçi
statüsünde kadro boşluğunda aldı, o zaman atar. İşin püf
noktası bu gençler, hizmet alımında aldığı mühendis atar.
Ben ihale ettim, fen işlerine, imara, parklara, bahçelere mühendis ihtiyacı var, mimar ihtiyacı var, ihaleyle aldım. Artık
siz belediyenin bir memuru gibi oluyorsunuz, imza atıyorsunuz. Benim şu anda Manisa’da bu şekilde çalışan bir sürü
mühendisim var, anladınız mı? Ama, şirketimiz var bir tane,
oradakiler imza atamaz. Müteahhidimiz o bizim. Yani, kavramları iyi koymanız lazım. Her ne kadar sermayesinin yüzde 90-99’u belediyenin olsa bile, sonuçta ticari bir firma
gibi bakılıyor onlara. Onların denetimi bile belediyenin denetimi gibi değil, şirket genel kurulları gibi olur.
Norm kadro hangi yılda çıktı?
KEMAL SEVİNÇ- Bu son 2 yılda çıktı, 2004 yılından sonra
çıktı. Planını yapacaksın belediyede, norm kadronu düzenleyeceksin. Bunlar hep devletin yeni getirdiği zorunlu şeyler. Yani belediyeler de artık böyle bir sürü insanı yığdığın,
doldurduğun mekânlar olmayacak. Bunlar Avrupa uyum
yasalarının getirdiği kriterler değerli arkadaşlar, yani öyle
hükümetin de kafasından yaptığı olaylar değil. Dışarda da
bu böyle, planlı. Şurada 3 mühendis çalışacak, 10 tane ko-
Sizce hangisi daha doğru? Şu anda şirketlere daha çok
ağırlık verilmiş durumda.
KEMAL SEVİNÇ- Gençler; bazı hizmetlerin şirket kanalıyla
yapılması, işi daha çok hızlandırıyor. Bazı işlerin de Kamu
İhale Kanunuyla yapılması gerekiyor.
Bakın, eskiden belediyelerin kadrosunda temizlik işçileri,
park-bahçe işçileri doluydu. Şimdi o işçiler yok, emekli oldukça yerine alınmıyor, hizmet satın alıyorsun. Temizlik şirketleri var, park-bahçeye bakan şirketler var, çöpü toplayan
24 Ocak 2009 - 144
Şubeden
şirketler var, onların kendi araçları var, onları denetleyen
ekibi kuruyorsun. Mesela yine yakın il Manisa; Manisa’da
belediyenin bir tane otobüsü yok. Eskiden tonla otobüsü,
ulaşım filosu varmış, ESHOT gibi. Şimdi Manisa’da yok. Belediyenin, bütün çöpünü özel sektör topluyor, park bahçelerin bakımını özel sektör yapıyor. Belediyedeki mühendisler,
peyzajcılar, mimarlar da kontrol ediyor onları. Ondan sonra
belediye ay ay hakedişlerini veriyor. Sistem bu. Bu ne getiriyor? Belki belediyede binlerce insan çalıştırmasını engellemiş oluyor, ama halka hizmeti çok fazla getiriyor. Çünkü,
belediyedeki bütçen yatırıma dönüyor, eksisini söyleyeyim.
Ama, mühendisler açısından iyi olmadı, son yapılanlarla
birlikte hak kaybı gerçekleşti.
KEMAL SEVİNÇ- Şöyle: Norm kadro geldi ya, norm kadroda “yan gel Osman” yok. Bak, ben belediyede bayındırlık işçisi olarak göreve başladım. Mühendis Kemal Sevinç, bayındırlık işçisiydi. Ben 14 bin lira aylık alıyordum, milyon demiyorum, müdürüm 7 bin lira alıyordu, çünkü müdürüm memurdu. Bu da bir çelişki gençler; sorumluluk alıyor, imza atıyor, müdürüm 7 bin lira alıyor, ben 14 bin lira alıyorum. Hatta bize takılıyordu; “Başkana söyleyeyim, bizi de işçi yapsın.”
Tersini söyleyeyim: Geldim, Daire Başkanı oldum Büyükşehirde, ben 20 milyon aylık alıyordum, şoförüm 40 milyon
alıyordu. Hatta bir gün kızmışlar bir müdüre, yol müdürüme kızmışlar. Geldi bana, “Başkanım, şu müdürün aylığını
verip oturtacağım.” Espriye bak, aylığını verip oturtacakmış.
Neden; iki misli para alıyor, yani böyle de şeyler var. Bunların içinden geldik.
Anahtar personelin firmada iş süresince çalıştığını SSK
dökümleriyle takibine dönük bir uygulama düşünüyor
musunuz? Ayrıca yazılan SSK’larda Odamız tarafından
belirlenen Asgari Ücret Yönetmeliği şartlarını sağlayıp
sağlamadığının incelemesine dönük bir düşünceniz var
mı?
KEMAL SEVİNÇ- Ben Odanın içinden gelen bir kişiyim. Bu
konularda diyelim bir olay oldu, toplanacağız, birlikte sırt
sırta vereceğiz, ne istiyorsunuz, onu yaparım. Yani, idareye yasal bir şey getirmiyorsa, hatalı bir vecibe yapmıyorsak,
Odamla ben onları sırt sırta çözerim. Kanunun bize yüklediği bir sorumluluk yoksa, öbür türlü Odanın böyle bir arzusu varsa, ben onu koyarım, ondan çekinmem. Anlaştık mı?
Oldukça iyi anlaştık.
KEMAL SEVİNÇ- Ama, kanunun getirdiği bir şey varsa,
onda boynumuz ince, yani yanlış yapar, soruşturma geçiririz. Öbür türlü Odamızla şu olsun, bu olsun, o beni daha
mutlu kılar, daha güçlü kılar.
Son sorumuz şu: Aday olduğunuz belediye için en önemli
iki sorun ve çözüm öneriniz nedir?
KEMAL SEVİNÇ- Bornova’mızın en büyük sorunlarından
biri ulaşım. Ulaşım tabii kendi içinde şu şıkları var: Metronun Bornova’da planlanan raylı sistemin bir an önce tamamlanması, motorlu taşıt trafiğine esas yolların fiziki yapılarının yeniden gözden geçirilmesi, uygun bulunan yerlere alt-üst geçit, köprülü kavşakların yapılması, sinyalizasyon sisteminin, kavşak düzenlemelerinin yeniden gözden
geçirilmesi, bu son duruma göre de mevcut Bornova’mızın
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
her semtinin bir ulaşım etüdünün yapılması, ihtiyaç duyulan noktalara da otoparkların yapılması. Yani bak, içinde ne
saçaklar çıktı, görüyorsun; daha var da, bu kadar kalsın.
Bornova’nın planlama anlamında da bir sürü sıkıntıları var, onların da ele alınması lazım. Her semtinin, her bölgesinin kendine has sorunları var. Örneğin bu Özkanlar,
bu Bornova’nın çok katlı yapılı bölgesiyle, bir Çamdibi, bir
Altındağ’ın sorunu farklı, isteği farklı, ele alınacak konusu
farklı. Yani, her kesimin ayrı sorunu var. Bakın, trafiği, özetliyorum. Ama bu planlamadaki kentin fiziki yapısını iyileştirme, düzeltme anlamında her yerin ayrı bir sorunu var; sanayi sitesinin ayrı bir sorunu var, organize sanayinin ayrı var.
Dediğim gibi, şuranın bile ayrı sorunu var.
LEVENT BENDEŞ
Buca
Belediye Başkanı Aday Adayı
(1986 DEÜ Denizli Mühendislik Fakültesi Mezunu)
(Röportaj: Zeynep Küçükmutlu, Seher Ruken Sarıoğlan)
Adaylığınızı niçin Demokratik Sol Parti’den koydunuz?
LEVENT BENDEŞ- Siyasete Demokratik Sol Parti’de başlamıştım. Ben atasözlerini çok severim “taş yerinde ağırdır”
derler Anadolu’da. Dolayısıyla, “taş yerinde ağırdır” fikriyle
yola çıktık. Taşın neden yerinde ağır olduğunu söyleyeyim;
Onu oradan sökemezsiniz, ama söktüğünüz zaman da çok
hafif hale gelir. DSP’den sökülüp de, başka bir yere gittiğiniz zaman, aynı o taşın özelliği gibi olacağından, Demokratik Sol Partide devam etme gereği duydum.
O yüzden, Demokratik Sol Parti. İlk siyasi hayatıma da
DSP’de başladığım için DSP’de devam etmeyi uygun gördüm.
Belediye başkanlığında inşaat mühendisi olmanızın size
ne gibi avantajları oluyor?
LEVENT BENDEŞ- Büyük avantajları var. Çünkü, bu meslek bizim belediyecilikle beraber çalışmamızı gerektiriyor.
Dolayısıyla, 24 yıldır inşaat mühendisi olarak İzmir’deki hemen tüm belediyelerde proje anlamında iş yaptım. İnşaat
işlerinde bulunduğum için, imar işlerinde bulunduğum için
bu konularda deneyimliyim. Belediyenin yaklaşık yüzde
60-70’i şu anda imar sorunlarıyla ilgili. Bu da çok büyük bir
avantaj oluyor. Bu yüzden bence bir belediye başkanının
olması gereken meslek; inşaat mühendisi ya da mimardır.
Ocak 2009 - 144 25
Şubeden
Peki, burada kaçak yapılaşma, kaçak yapıların altyapı
sorunu ve imar aflarıyla ilgili düşüncelerinizi detaylı olarak alabilir miyiz?
LEVENT BENDEŞ- Bir inşaat mühendisinin kaçak yapılaşmaya “ben bir şey yapmam” demesi zaten mümkün değil.
Kaçak yapılaşma, herhangi bir şehirleşmedeki uygun olmayan bir durumdur. Söz konusu bile değildir, Avrupa’da kaçak yapılaşmayla ilgili, bırakın kaçak yapılaşmayı, imar dışı
ilave kattan bile bahsedemiyorsunuz, ne olduğunu bile bilmiyorlar.
Buca, kaçak yapılaşmanın aşağı yukarı İzmir’deki en yoğun
olduğu yer. Yüzde 40-45’lere varan bir kaçak yapılaşma var.
En önemli sorun Buca’daki kaçak yapılaşma. Tabii kaçak yapılaşmaya ilgili altyapıyı da getirmek son derece zor. Plansız
bir yer olduğu için, dolayısıyla oraya yol, kanalizasyon, içme
suyu, elektrik getirmek çok zor. Düzensiz yapılaşma ve nüfusun hızlı artması, ayrıca nasıl bir nüfus olduğu bilinmediğinden dolayı oraya ne getireceğinizi de bir plan dahilinde yapamıyorsunuz. Yapamadığınız zaman da oraya gelecek hizmetler aksıyor.
Artı bir de bunların emlak vergisini yatırmış olmaları lazım.
Yollarının yapılmış olması lazım. O hizmetin gelmesini, yani
şehirde yaşamanın gerekliliğini yerine getirilmesi lazım.
Ama bunlar da yerine getirilmediği için sorunlar katlanarak büyüyor. En basit örneği, son zamanlarda; “doğalgaz”.
Doğalgazı kaçak yapılara veremiyorsunuz şu anda. Neden?
Ruhsata uygun değil, ruhsatlı değil. Yasaya uygun olmayan
bir bina olduğu için, doğalgaz yönetmeliği gereği bağlanamıyor, böyle bir durum.
Belediyelerde ihalesi yapılan bazı inşaat işlerinin kontrollük teşkilatında inşaat mühendislerinin dışında mühendislerin kontrollük elemanı olarak görev aldığını
duymaktayız. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
LEVENT BENDEŞ- Sizler duymuşsunuz, ben biliyorum. Son
derece yanlış bir uygulama. Bırakın, kontrollük teşkilatını,
bizi yöneten insanlarda bile örneğin, uçak mühendisi bir
inşaat sektörünün başına geçebiliyor. Bilgisayar mühendisi olan birisi, bir inşaat sektörünün başına geçebiliyor ya da
jeoloji mühendisi kanalizasyon işiyle ilgili bir şantiyenin başına kontrol mühendisi olarak geçebiliyor. Bunlar yakın zamanda zaten tespit ettiğimiz uygulamalar. Buna birçok inşaat mühendisi, mimar şahit olmuştur.
Son derece yanlış bir uygulama. Çünkü, bu meslekle ilgili birikimleri yok. Bu meslekle ilgili birikimleri olmadığı
için, sadece yönetici pozisyonundayken karar verme durumu söz konusu olabiliyor. Ama ben hep şunu söylüyorum; “Soru sormasını bilmelisiniz, ama soru sorabilmek için
de bir bilginiz olması gerekir”. Bilginiz yoksa da doğru soruyu soramazsınız, doğru soruyu soramazsanız, doğru cevap da verebilme şansınız olmaz. Dolayısıyla, bir yöneticinin o konu hakkında bilgisi yoksa, doğru soruyu soramayacağı için, doğru cevabı bulamayacaktır ve iyi bir yöneticilik
yapamayacaktır.
Biraz önce dediğiniz gibi, belediyecilerin de bir mimar, mühendis, teknik adam olması konusu gibi bir şeydir bu. Bazı
durumlarda teknik adam olmak da yetmiyor. O konunun
uzmanı olmanız gerekiyor. Dolayısıyla, o konunun uzmanı olmayan insanın da işin başında kontrol mühendisi olarak olması ya da oranın müdürü olması çok da doğru değil.
26 Ocak 2009 - 144
Önlemleriniz var mı bu konuyla ilgili?
LEVENT BENDEŞ- Çok basit, eğer elindeki olanaklar yeterliyse, ilgili işe, ilgili insanı koymak; yani inşaat mühendisine gerek duyuluyorsa inşaat mühendisi, eğer bir yapıyla ilgili bir şey varsa, mimar ya da inşaat mühendisi. Ama elinde o olanaklar yoksa, o olanaklara sahip olabilecek en yakın
teknik adamı yetiştirip, en azından “yetiştirip”, eğitip, oraya kontrol mühendisi olarak koymak. Dedikleri gibi; “eğitim şart.”
Toplumumuzda eğitimimiz uzun yıllardır usta-çırak denetlemiştir. Genç mühendislerin belediyede tecrübeli
meslektaşlarından işleri öğrenmeleri konusunda yardım
etmek ve genç mühendislerimizin iş problemlerinin çözümüne katkı koymak için ne gibi projeniz vardır? Ya da
biz gençler için ne gibi projeleriniz var.
LEVENT BENDEŞ- Sizin için tabii ki her türlü şeye açığız.
Ben 9 Eylül Üniversitesi’nin buradaki yerleşkesini son derece önemsiyorum. Sizlerin bugün topluma verebileceğiniz
artı değerler inanılmaz fazla. Çünkü, ben üniversitedeyken,
sizin yaşlardayken, ders çalışmaz, daha çok spor yapardım,
o spordan dolayı da dersimde biraz zorluk çektim, ama sonra toparladık. Derslerinizi de ihmal etmemelisiniz.
Şimdi, sporda şöyle bir şey vardır. Kendinizden daha üstün
birisiyle oynadığınız zaman, kendinizi geliştirip, yukarı doğru gidersiniz ve bir gün bir bakarsınız, bir yerde şampiyon
olmuşsunuz. Kendinizden daha altta birisi olursa, o gün
onu yenebilirsiniz, Ama hiçbir zaman kendinizi geliştirmediğiniz için olduğunuz yerde durursunuz, bildiğiniz gibi de
durmak zaten gelişmek değildir. Dolayısıyla, hiçbir zaman
da kendinizi geliştirme hedefinize varamazsınız.
Aynı öğrencilerimiz de öyle. Üstün insan, meziyetli insandır. Bizim Buca’nın eğitim seviyesi yüzde 94 civarında. Okuma yazma oranı olarak çok düşük bir oran. Yüzde 98-99’lara
en azından çekmek lazım. Dolayısıyla, aynı biraz önce spordan örnek verdiğim gibi, üniversiteli gençlerin Buca içerisinde kalması, buralarda vaktini geçirmesi, karşılıklı etkileşim ile en azından orta seviyedeki gençlerimizin üst seviyeye çıkmasını otomatik olarak sağlaması gerekiyor
Onun dışında bir şey var tabii. Benim yanıma çok stajyer geliyor. Ben aynı zamanda 9 Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde de danışmanım, ama gençler hiç rağbet
göstermiyor. Niye?
Dış danışmanlık mı?
LEVENT BENDEŞ- Evet dış danışmanlık. Ben aynı zamanda dış danışmanınızım. Ben kapılarımı açtım, gençler nerede? Eğer bir yerde de yazılması gerekiyorsa yazın, dış danışmanınız olarak gençler neredesiniz diye soruyorum, çünkü
bizim kapımız açık. Her gün belediyedeyim. Yarın belediye başkanı olursak, onlara staj yerleri, onlara eğitim yerleri, olabilirse, elimizden gelen ne imkân varsa yapmaya hazırım. İş şartları çok zor, ama gençler eğitimlerinin uygulama
kısmına yeterince ilgi göstermiyorlar. Gençler biraz daha
kolaycı.
Ben gençlere hep şunu söyledim, şu örneği de veririm. 84
yılında bu işe başladığımda stajyerdim. Neredeyse inşaat
mühendisi olmuştum, yani bir iki ay sonra inşaat mühendisi oluyordum. Sonradan benim ortağım olan, inşaat mühendisi benden 15 yaş büyük olan birisiydi. Onun arabasını yıkayarak bu işe başladım. Yani, şimdiki gençler herhalde
Şubeden
bunun yarısını yapmaz. Bırak arabayı yıkamayı, etrafı silip
süpürmezler, toz almazlar. Onlar hemen inşaat mühendisliğini öğrenmek istiyorlar. Hakkıdır, ama en temelden başlamak en güzeli.
Sonra çok daha yukarılara daha iyi, daha sağlam bir karakterle çıkıyorsunuz. “Gelin gençler, bilgisayar burada, olanaklarınız burada, oturun koltuğun başına, çay kahve ne istiyorsanız o da var, hazır öğrenin, ben de öğreteceğim” diyorum gelen giden yok.
Bizim de duyduğumuza göre, siz de bahsettiniz. Yanınızda öğrenci arkadaşlara fırsat veriyormuşsunuz. Bu arkadaşlarımıza maddi veya manevi nasıl destek çıkıyorsunuz?
LEVENT BENDEŞ- O soru biraz zor. Maddiyat doğru çalıştığınız sürece bu sektörde zor kazanılan bir şey. Prensipleriniz varsa, bazı şeyleri aşmak istemiyorsanız, hakikaten zor kazanıyorsunuz, fazla para kazanamıyorsunuz. Bu
Türkiye’nin sorunu, bizim sorunumuz değil. Ama maneviyat doğru insanda her zaman olan en güçlü, en büyük şeydir.
Biraz önce bahsettiğim gibi, manevi açıdan bana sormak
istedikleri herkese, ayni illa staj olması şart değil. Bir ara siz
bile gelseniz, “Levent Bey ben şunu bilmiyorum” deseniz,
ben oturur, vakit ayırırım. Ayrıca çok hoşuma gider bu, çünkü eğitim benim için çok önemli. Oturur, vakit ayırır, ona
öğretebildiğim her şeyi öğretmeye çalışırım.
Bir de bizim meslekte bizim zamanımızda yeni mezun olduğumuzda bilen bilmeyene kolay kolay anlatmazdı; “kendisi öğrensin” denilirdi. Ben ona karşıyım, bilgiyi sakladığınız sürece faydası yok; bilgiyi paylaşmanız gerekiyor. En
fazla bana yarın orada çıkacak, çok genç birisinin bana rakip olmasından da ben gurur duyarım. Öyle olması da hoş
bir şey. Ama yine diyorum, gençler nerede? Tekrar tekrar
basıyorum, biraz kabahat sizde de var.
Daha önce staj yapmaya öğrenciler gelirdi. Bir iki senedir
gelmiyorlar. Bilgisayarlarımız var, her şeyimiz var. Probina
kullanıyorum, gelin probina öğreteyim, yarın başkasından
idecat öğrenin. Hiçbir şey öğrenmeden piyasaya çıktığınız
zaman, kimse sizi işe almaz.
Belediyelerde hizmet karşılığı taşeronluk yapan, firmalarda çalışan mühendislerin çalışma şartları, sosyal hakları ve mesleki birikimlerini uygulama durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
LEVENT BENDEŞ- Çok yönlü bir soru. Çalışma şartlarının
iyi olmadığını, ekonomik olarak da çok büyük paralar almadıklarını düşünüyorum. Zor şartlar bütün bunlar, genel anlamda hayatımız zor. Dikkat ederseniz bu krizde en ciddi
sorunu yaşayan da üniversite mezunu olmuş insanlar. En
yüksekten düşenler de, canı yananlar da üniversite mezunu kesim. Gerçekten, işleri çok zor. Özellikle genç insanlara ben hakikaten üzülüyorum. Yapacak fazla bir şey de bulamıyorsunuz, çünkü elimizden fazla bir şey gelmiyor. Aynı
cenderenin içerisinde biz de şu anda boğuluyoruz. Zor
şartları, iyi şartlarda çalışmıyorlar. Uygun maddi imkânlar
sağlanamıyor. Bu gençlerimize tabii mezun oldum, inşaat
mühendisiyim, şuyum buyum diyerek, bir gurur meselesi
de yapıyorlar ve düşük de olsa bir maaşa bir yerde çalışmak
zorunda kalıyorlar.
Sağlık şartları, çalışma şartları, yani çok iyi değil, ama iş buİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
labilen şu anda şanslı. Çoğu gencimiz işsiz, onu biliyorum
yani. Eski bir yöneticisi olarak, bu konuda da bence İnşaat Mühendisleri Odası’nın artık imajını değiştirip, çok daha
farklı yerinde denetimlere geçmesi lazım. Meslekteki çalışma imkanlarını İnşaat Mühendisleri Odası’nın görev ve sorumluluğunda diye düşünüyorum. Gerekirse, anında bir
baskın mı dersiniz, başka şey mi dersiniz, denetleme mi
dersiniz, yerine gidip, şantiyeye gidip, benim meslektaşım,
benim Odamın üyesi, nasıl, ne durumda, mesleğine uygun mu davranıyor, hem onu denetlemek, hem de ona iş
imkânı sağlayanları da nasıl davranışlar içerisinde olduğunu denetleyip, ona göre tedbirler alması lazım.
Bu bugüne kadar hiç yapılmadı. Yapılmadığı için bizim
Oda, biraz daha projeciler üzerinden rant sağlamaya çalışan bir Oda izlenimi veriyor şu anda. Eleştiriyi bu alanda
odamıza da yöneltmek istiyorum, çünkü ben de eski bir yöneticiyim. Yönetim Kurulu’nda beraber çalıştığım kişiler var.
İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyeleri bildiğimiz kadarıyla son dört yılda kadrolu inşaat mühendisi almamış, sizce bunun nedeni nedir?
LEVENT BENDEŞ- İzmir Büyükşehir Belediyesi kadrolu inşaat mühendisi almamış. Bunun nedeni bence, eskisi gibi
benim kadro açamıyorsunuz. Tabii, artık sınavla giriyorsunuz, bu da var. Sınavı kazanmamak mümkün değil bir mühendis için. Ama bunun siyasi bir nedeni de olabilir. Olabilir değil, bence siyasi bir nedeni de var.
Aziz Bey son derece iyi bir insan, ama tabii sadece iş Aziz
Bey’de bitmiyor, Aziz Bey’in haberi olmadan bir sürü şeyler yapılabiliyor. Yine burada İnşaat Mühendisleri Odası’nın
son dört yılda inşaat mühendislerinin kadroya neden alınamadığını Aziz Bey’e sorması gerekiyor. Mühendis Odası’nın
bu konudaki siyasi çalışmasını yapıp, Aziz Bey’e bir şekilde
bunu anlatarak, Aziz Bey’in müdahale etmesini sağlaması
gerekirdi. Bunu yapamadığına göre, önümüzdeki dönem
Büyükşehir Belediyesi’nde kim olacaksa, onunla beraber iyi
bir çalışma yapacak. Her belediyenin mutlaka inşaat mühendisine ihtiyacı var.
Şu anda sayısal olarak azlar. İnşaat Mühendisleri Odası yine
bu konudaki çalışmasını önümüzdeki dönem yapması ve
bu çalışma neticelendiğinde inşaat mühendisinin alınması lazım. Siz kendi imkanlarınızla şunu yapabilirsiniz en fazla; Amcanız, tanıdığınız dayınız, halanız, bir yakınınız siyasi nedenle o mevcut büyükşehir belediyesini tanır, orada
nazı geçerse ancak girebilirsiniz. Onun dışında, kurumsal
olarak girme şansınız yok. Bunu sağlayacak tek yer yine İnşaat Mühendisleri Odası’nın etkin çalışması olacaktır.
Belediye ihalelerinde anahtar personel zorunluluğu
var. Anahtar personelin firmada iş süresince çalışmasını, SSK dökümlerini takip ediyor musunuz? Ayrıca, yatırılan SSK’lar da Odamız tarafından belirlenen asgari ücret
şartlarını sağlayıp, sağlamadığını inceliyor musunuz?
LEVENT BENDEŞ- İhale işlerine çok fazla girmedim. Azcık
da olsa bazı şeylerini yönetmelik olarak biliyorum. Anahtar personelin çalışma zorunluluğu var, ama bu konuda
yine iş kılıfına uydurulmuş gibime geliyor; yani yönetmeliğe uydurulduğunu düşünüyorum. Ben o personelin orada olduğunu bile düşünmüyorum. Anahtar personeli oraya sadece kâğıt üzerinde gösterip, belki çok küçük bir maaşla 500-600 milyon bir maaşla onun denetlediği görebilirOcak 2009 - 144 27
Şubeden
siniz. Ya da inşaat mühendisinin başka bir yerde çalıştığını
göreceksiniz. Tıpkı yapı denetimlerde olduğu gibi, yapı denetimlerde de gençlerimiz aslında orada görülüyor ya da
emekli olmuş gençlerimiz diyeyim, emekli olmuş gençlerimiz orada görülüyor, ama kendisi ya evdedir ya da başka
bir işte çalışıyordur, onun için yapı denetim; ”ek maaş” sadece imza karşılığı.
Bu tamamen İnşaat Mühendisleri Odası’nın denetiminde
olması gerekiyor. Dedim ya, artık inşaat mühendisi imaj değiştirmek zorunda. Ne yaparsanız yapın, İnşaat Mühendisleri Odası’nın yönetimine sahip çıkın, gençlere bırakıyoruz,
çünkü İMO Genç’i kurduk. Ama işiniz de zor, çünkü kalıplaşmış bir yapıyı kırmak pek kolay değil, ben iki dönem çalıştım orada, çok kolay olmuyor.
Buca Belediyesi için tespit ettiğiniz en önemli iki sorun
nedir?
LEVENT BENDEŞ- Buca Belediyesi’nin en önemli sorunlarından birisi, çalışanlarla ilgili. Maalesef, Buca Belediyesi’nin
başından geçen birçok olaydan dolayı kendine olan güvenlerini yitirmişler, başkanlarına olan güvenlerini yitirmişler, dolayısıyla artık her şeyi kılı kırk yararak yapıyorlar. Dolayısıyla, bu da işlerin aksamasına sebep oluyor.
Kendi personel arkadaşına artık güvenemiyorlar. Bence
Buca Belediyesi’nin en önemli sorunu güven sorunu.
İkincisi; çalışma ortamlarının daha iyi şartlara getirilmesi gerekiyor. Tamamen bir dijital ortam şart. Yani, bilgisayarlarda sayısallaştırılmış ortamlarla, artık her şeyin belediyede şeffaflaştırılması gerekiyor. Benim projelerimden birisi de masanızda oturduğunuz yerde, sizler dahil, özel durumlar olmadığı sürece bir şifreyle girecek, internet ortamında Buca’nın imar planını, kim nereye ne yapmış bilebileceksiniz.
Dolayısıyla, bunu yaptığınız zaman, Ahmet dört kat yapmış; Mehmet on kat yapmış, böyle hiç kimseye imtiyaz tanınmayacak. Varolan imtiyaz varsa, bu da herhangi birisi
tarafından, hiç kimsenin haberi olmadan rahatlıkla tespit
edilebilecek. Dolayısıyla, şeffaf belediyecilik masa başında,
evinde ortaya çıkacak. Belediyeye gitmenize bile gerek kalmayacak şeffaf belediyecilik için. Bu da yaklaşık 1-1,5 yıl sürecek bir çalışma olacağını düşünüyorum.
En önemli soru, belediyedeki çalışanların birbirine, kendisine ve başkana olan güven eksikliği.
Buca’yla ilgili sorun derseniz, işte asıl soru bu. Buca’da yaşıyorsunuz gençler. Ben size soruyorum. Buca’da gezebiliyor musunuz, eğlenebiliyor musunuz, oturabiliyor musunuz? Ne bileyim, aklınıza ne geliyorsa, genç olarak yapmak
istediğiniz ne varsa yapabiliyor musunuz? Buca 500 bin nüfuslu bir köy. Trafik sorunu var, hadi trafik sorunu şehirlerin
hepsinde var. Ulaşım sorunu var, o da şehirlerin hepsinde
var. İyi de, bir şehirde olması gereken sineması, tiyatrosu,
eğlence tesisleri, dinlence tesisleri, alışveriş merkezleri, ona
benzer sosyal ve kültürel alanlar. Ne bileyim, huzur evleri.
Ben onu şöyle açıklıyorum. Bilimsel olarak baktığınızda, 0-5
yaş arası bir çocuğun ihtiyacı olan şeyler vardır. Buca’da bu
yok. Kreş, belediyenin mutlaka kreş açması lazım. Özellikle
de ihtiyacı olan insanlar var. Yani, mağdur olan insanlar var,
ekonomik durumu iyi olmayan insanlar var. Bunlarla ilgili
bir kreş açılması lazım. 5-12 yaş arası insanlara yeşil alanlar,
parklar yapılması lazım. 12-18 yaş arasında da onların istediği anlamda eğlence tesisleri spor tesisleri, bunların yapılması lazım.
28 Ocak 2009 - 144
18 yaşından sonra da insanlar alışverişlerine gidiyorlar, başka tür eğlencelere gidiyorlar. Tiyatroya gitmek istiyorlar, sinemaya gitmek istiyorlar, bunlar yapılması lazım. Yani, kategoriye koyduğunuz zaman, 0-5,5-12, 12-18, 18-24, 24-30
dediğinizde, hepsinin kendisine ait, kendi yaş grubuyla ilgili istekleri var. Bir şehirde de bunların en azından bir kısmının olması lazım. Buca’da hiçbir şey yok. Buca’da sinema vardı, dört ay önce falan kapandı. Bir tane sinema vardı, oraya de pek gidilmiyordu, sizin eğitim fakültesinin karşısındaydı o da kapandı.
Ben o gençlere çok önem veriyorum. Gençler benim için
çok önemli; tabii eğitilmiş gençler çok önemli. Ama eğitilmiş gençleri de Buca’da tutamıyorsunuz, özellikle üniversite genci, sizler neredesiniz Buca’da oturmanıza rağmen
Buca’da duruyor musunuz, arkadaşlarınız Buca’da duruyor
mu? Anladığım, bildiğim, sorduğum kadarıyla pek Buca’da
durmuyorlar. Sadece okumak için kampüse gidiyorsunuz,
kampüste okuyorsunuz, çıktığınız zaman kimisi Balçova, kimisi Bornova, ne bileyim nereye gidiyorsunuz, ama Buca’ya
gelmediğinizi biliyorum.
Gençleri Buca’da tutmak için çok çok daha iyi şeyler yapılabilir. İmkân çok fazla. Örnek vereyim, 17 kilometrekarelik
bir şehirleşme alanımız var. Toplam 134 kilometrekare bir
alan. Bunun 17’si şehirleşme, 27 kilometresi tarım alanı, 87
kilometrekaresi boş alan ve hiçbir şey yok. Orman, dağ, tarım alanı olmayan bölgeler ve oralar bizden hizmet bekliyor. Oralara bir şeyler yaparsanız, oralara insanlar gelir.
Biz Buca’yı cazibe merkezi haline getirebiliriz. Buca’nın MÖ
200’lü yıllara kadar 2-3 bin yıllık bir tarihi var. İzmir’in en eski
ikinci, Bayraklı’dan sonra ikinci büyük tarihi geçmişi olan
yer, ama Buca’da hiçbir şey yok. Onun için biz belediye başkanı olmaya çalışıyoruz.
Burada 19 tane belediye başkanı olmuş. 1923 yılındaki
Cumhuriyetle beraber ilk belediye başkanı gelmiş. En eski
belediye başkanı hemen hemen burada. Ama hiçbir şey
yok. Böyle bir yerde oturmak, kimsenin hoşuna gitmez.
Ben sokağa çıktığım zaman, insanın mutlu olması lazım. Şu
kapıdan, evinizin kapısından dışarı çıktığınızda, çöple karşılaşmayacaksın bir kere, çukurla karşılaşmayacaksın, tozla,
toprakla, pislikle karşılaşmayacaksınız. Şehirleşme, yol olacak en azından. Çıktınız, bunlar bitti, ama hâlâ sorun var.
Arabanıza atladınız, adım adım gidiyorsunuz, trafik sorunu var.
Gecenin onunda bile kuyruk var, bunları biliyorsunuz. Şöyle iddiada bulunamazsınız, elinizde sihirli değnek yok, pat
çözdük yok öyle. Ama bir altyapıyı oluşturmak ve o altyapının belli bir süre içinde, 5-10-15 yıl süre içerisinde şehre
yerleşmesi ve o şehre yerleşmesinden sonra da geleceğe
ait bir Paris Kenti. Kenti zaten hep merkezlere bağlanıyor,
az çok bunu siz de biliyorsunuz. Yani, merkezler vardır, merkezlerden dağılır, merkezlerde toplanır.
Paris ve gelişmiş diğer şehirlere baktığınız zaman hep öyledir, ama bizde öyle değil. Bizim bir tane caddemiz var, o
da 3 kilometre Menderes Caddesi, Gürçeşme’den başlayıp,
Heykel’de biten üç kilometrelik bir cadde, onun da zaten
yolunu daralttılar iyice sıkış tıkış halde gidiyorsunuz, gecenin 10’unda bile hâlâ trafik sorununuz var. Bunları çözmeye
çalışmak ve bir vizyon oluşturmak amacıyla belediye başkanlığına adaylığımızı koyduk. Kazanırsak da, samimiyetle
söylüyorum çok zor bir iş yapacağız, ama bunu yapmak için
de elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
TMMOB’den
Çalışanlar:
IMF’YE DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, TBMM Genel Kurulu’nda
görüşülmeye devam eden 2009 Yılı Bütçesi Yasa
Tasarısı’na karşı 26 Aralık 2008 Cuma günü saat
12:30’da TBMM Dikmen Kapısı önünde kitlesel basın açıklaması yaptı. Krize, yoksulluğa, işten atmalara, bütçeye ve AKP’nin politikalarına karşı tepki göstermek amacıyla düzenlenen basın açıklamasına,
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve
çok sayıda TMMOB üyesi katıldı. “IMF’e değil, emekçiye bütçe” sloganları atılan eylemde, dört örgüt adına
ortak basın açıklaması KESK Genel Başkanı Sami Evren tarafından okundu.
Sami Evren, “serbest piyasa” mantığının küresel ekonominin OECD gibi kurumları tarafından tartışılmaya başlandığını ancak hükümetin 6 yıldır sürdürdüğü
bütçe mantığını bir kez daha tekrar ettiğini belirtti.
Evren, 2009 yılı bütçesinin “piyasa dostu” bir karakter
taşıdığını, bu açıklamanın bizzat Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan?nın ağzından dile getirildiğini söyledi.
2009 yılı bütçesinin militer ve anti demokratik olduğunu kaydeden Evren, bütçeden aslan payın yine savunma ve güvenlik giderlerine ayrıldığına dikkat çekti. Bütçenin emek düşmanı olduğunu söyleyen Evren: “Piyasa Dostu, Militer, Emekçi Düşmanı, Hayalperest Bütçeye Hayır!” diyoruz. 2009 bütçesi krizin faturasının emekçilere, yoksul halka kesilmesidir. 29 Kasım mitingimizde de dediğimiz gibi biz emekçiler bu
krizin bedelini ödemeyeceğiz, size ödeteceğiz, biz bu
krizi “milletçe göğüslemeyeceğiz! Varın sizler, krizi yaratanlar göğüsleyin.” dedi.
MESLEK ODALARI BAŞBAKANIN İSTEDİĞİ HİZAYA GELMEYECEKTİR
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basında çıkan
sözlerine ilişkin yaptığı açıklama. 1 Aralık 2008
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın meslek odalarına
karşı akıl almaz, anlaşılmaz saldırganlığı devam ediyor. Kızılcıhamam’da gerçekleştirilen AKP toplantısında, Meslek Odalarına dair sarf ettiği dayanaksız sözleri tartışmadan önce, Erdoğan’ın yerel seçimlere yaklaştıkça üslubunun sertleştiğine, farklı toplumsal ve
siyasal kesimlere karşı tahammülsüzlüğünü ele veren
yaklaşımına dikkat çekmek istiyoruz.
Başbakanın uzun zamandan bu yana sergilediği ruh
hali kamu yöneticisi hassasiyetinden oldukça uzak
bir noktayı işaret etmektedir. Bir Başbakan düşünün
ki; ülkenin yetişmiş teknik personelini, saldırgan bir
söylemle dayanaksız eleştirilere tabi tutmakta, adeta
partililerini meslek odalarına karşı yönlendirmeye çalışmaktadır.
Başbakanın bu tavrını, AKP’li belediye başkanlarının
başarısızlığını perdeleme, örtme gayreti olarak algılıyoruz. AKP’li belediyeler kentleri yaşanılır olmaktan
çıkarmış, hiçbir alt yapı sorununu çözememiş, sosyal
yerel yönetim anlayışını tasfiye ederek, insanları dilencileştirmeye çalışmıştır.
Meslek Odalarının kente karşı işlenen suçlarla ilgili
yargıya başvurmasının bile Başbakan tarafından eleşİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
tirilmesi ise bir başka vahim noktadır. Başbakan doğruyu söylemektedir; meslek odaları ne zaman yargıya
başvursa, yargı AKP’li belediyelerin hukuk dışı uygulamalarını durdurmakta, kente, kentlilere karşı suç işlemesini önlemektedir. Bir başbakanın ülke yargısından rahatsız olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Yargı bağımsızdır; meslek odalarının
başvurularına olumlu karşılık vermesi, AKP’li belediyelerin uygulamalarının yanlışlığını ve Meslek Odalarının itirazlarının haklılığının kanıtıdır.
Başbakan Meslek Odalarıyla, yargıyla, üniversitelerle,
demokratik örgütlerle kavga etmeyi marifet saymaktadır. Meslek Odaları kurulduğu günden bu yana toplumsal çıkarları ön planda tutmuş, bilimi, bilimsel düşünceyi kendisine rehber olarak almıştır. Dün olduğu gibi bugün de, toplum ve ülke zararına bir uygulamayla karşılaştığında, engellemek için her yolu deneyecektir.
Başbakan anlaşılan o ki, dikensiz gül bahçesi istemektedir. Ancak hemen belirtelim: Türkiye dikensiz gül
bahçesi değildir; Meslek Odaları Başbakanın istediği
hizaya gelmeyecektir.
Ocak 2009 - 144 29
İMO’dan
KAMU İHALE KANUNU İLE KAMU İHALE SÖZLEŞMELERİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
İnşaat Mühendisleri Odası’nınKamu İhale Kanunu İle Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına İlişkin Değerlendirmesi
4734 sayılı Kamu İhale Yasası ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Yasası , 01/01/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Geçen beş yıllık süreçte bu yasalarda pek çok kez değişiklik yapılmıştır. Değişikliklerin 14’ü doğrudan Kamu İhale
Yasası’nda, 3’ü Kamu İhale Sözleşmeleri Yasası’nda yapılmış olup buna paralel olarak uygulama yönetmelikleri de
çok sayıda değişikliğe uğramıştır. Bu durum gerek İdareler açısından gerekse istekliler açısından oldukça sıkıntılı
bir ortam yaratmış ve uyum sorununun yaşanmasına neden olmuştur.
Bu değişiklikler sonucu, Kamu İhale Yasası’nın temel ilkeleri zedelenmiş, hırpalanmış ve deyim yerinde ise delik deşik
olmuştur. Bütün bu değişikliklerle yetinmeyen iktidar partisi sözü edilen yasalarda yeni bir değişikliğe gitmiş, değişiklik tasarısı komisyondan geçmiş ve görüşülmek üzere
TBMM Genel Kurulu’na gönderilmiştir. Tasarının geneline
bakıldığında temel amacın mühendis ve mimarların kazanılmış haklarının tırpanlanarak ihale sürecinin dışında bırakılmaları, kamu ihalelerinin işin ehli olmayan sermaye sahiplerine verilmesi, Kamu İhale Yasası’nın rekabet ve eşit
muamele ilkelerinin ortadan kaldırılarak İdarelerin istismarına açık, ihalesiz veya göstermelik ihalelerle “adrese teslim
ihale” yolunun açılması olduğu görülmektedir.
Kamu İhale Yasası’nda yapılmak istenen değişiklikler irdelendiğinde;
1) 4734 Sayılı Kamu İhale Yasası’nın 10 ncu maddesinin 3
ncü fıkrasının son cümlesi olarak “denetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgeler en fazla üçte bir, yönetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgeler ise en fazla beşte bir
oranında dikkate alınır.” hükmü getirilmektedir. Bu fıkra
yasada daha önce “yönetim ve denetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgeler en fazla beşte bir oranında dikkate alınır” şeklinde iken “ve denetim” ibaresi 15.08.2003 tarihli ve 4964 sayılı yasanın 7 nci maddesi ile madde metninden çıkartılarak denetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgelerin tam olarak dikkate alınması amaçlanmıştır. Yasadaki bu değişikliğe rağmen İdare, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 55 nci maddesinin (b) fıkrasında 08.06.2004 tarihinde yaptığı değişiklikle denetim
faaliyetleri nedeniyle alınan belgelerin beşte bir oranında dikkate alınacağı kuralını getirmiştir. Odamızın bu değişiklik aleyhine açtığı davada Danıştay 13 ncü Dairesi yürütmenin durdurulmasına karar vermiş ve idare tarafından
25.11.2005 tarihinde Yönetmelik değiştirilerek iş denetleme belgelerinin tam olarak değerlendirilmesi sağlanmıştır.
Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere mühendis ve mimarların aleyhine iş denetleme belgelerinin değerlendirme
oranlarında sık sık yapılan değişiklikler dikkat çekmektedir.
Yapılan bu değişikliklerin bazı kesimlerin haksız talep, baskı ve uğraşları nedeniyle yapıldığı düşünülmektedir.
30 Ocak 2009 - 144
Değerlendirme Oranları
Resmi Gazete
Tarih / Sayı
İş Bitirme
- İş Durum
Belgeleri
İş Denetleme
Belgeleri
İş Yönetme
Belgeleri
20.11.2002/24942
Tam
1/5
1/10
07.03.2003/25041
Tam
1/5
1/10
11.09.2003/25226
Tam
Tam
1/10
08.06.2004/25486
Tam
1/5
1/10
25.11.2005/26004
Tam
Tam
1/10
Geçmişte olduğu gibi gelecekte de aynı şekilde bazı kesimler tarafından İdareye yapılacak baskı sonucunda denetim ve yönetim faaliyetleri için yasa değişikliğinde öngörülen en fazla üçte bir ve en fazla beşte bir ibarelerindeki çok geniş ve ucu açık yetkiden faydalanmak suretiyle
hazırlanacak olan yönetmeliklerle bu belgelere mühendis
ve mimarlar aleyhine büyük sınırlamalar getirilebilecektir.
Örneğin 1/10 , 1/20 olabilecektir. Böylece bir yandan yasa
tasarısı ile tırpanlanan mühendis ve mimarların kazanılmış
hakları ikinci aşamada uygulama yönetmelikleri ile ikinci
kez tırpanlanacaktır. Nitekim geçmişte bu deneyim yaşanmış ve iş yönetme belgeleri için mevcut yasada yer alan
en fazla 1/5 oranı yönetmeliklerde 1/10 olarak değerlendirilmiştir.
Öncelikle ve muhakkak tasarıdaki en fazla üçte bir ve en
fazla beşte bir ibarelerinden en fazla üçte bir ve en fazla
ibareleri çıkarılarak iş denetleme belgelerinin tam, iş yönetme belgelerinin ise 1/5 oranında değerlendirilmeleri
düzenlenmeli, mühendis ve mimarlara tanınan hak yasa
güvencesine alınmalı ve İdarenin insiyatifinden çıkartılmalıdır.
Sözü edilen değişikliğin gerekçesinde bu şekilde bir değerlendirmenin “daha adil bir durum” oluşturacağı ifade
edilmektedir. Bu adalet anlayışını anlamak mümkün değildir. Hala bir Yüklenici ODA’sı dahi olmayan ve her önüne
gelenin yüklenici olabildiği ülkemizde işin gerçek aktörleri olan mühendisleri, mimarları devre dışı bırakmaya yönelik bu düşüncenin haklı bir nedeni yoktur. Aldığı eğitim gereği, yaptığı işi fen ve san’at kurallarına uygun yapmayı ilke edinen, yaşamını ülkesinin refahı ve imarına adayan Mühendis ve mimarların önüne engel konulmak istenmektedir.
2) 4734 Sayılı Yasanın 20 nci maddesinin 3 ncü fıkrasının
sonuna ekleme yapılarak ve 1 nci fıkrasının son cümlesi
ile 4 ncü fıkrasının ilk cümlesi değiştirilerek “ön yeterlik ilanında ve dökümanında belirtilmek kaydıyla; yeterlik tespit
edilenler arasında dökümanda belirtilen kriterlere göre sıralanarak listeye alınan belli sayıda istekli veya yeterli bulunan isteklilerin tamamı teklif vermeye davet edilebilir.”
İMO’dan
“Yapım işleri, hizmet ve mal alım ihalelerinden işin özelliğinin uzmanlık ve/veya ileri teknoloji gerektirmesi nedeniyle açık ihale usulünün uygulanamadığı işlerin ihalesi ile yaklaşık maliyeti eşik değerin yarısını aşan yapım işi
ihaleleri bu usüle göre yaptırılabilir.” hükmü getirilmiştir.
Sözü edilen değişiklik iki noktada sakıncalıdır;
a- Belli İstekliler Arasında İhale Usulü’nde (mevcut düzenlemede) ön yeterlik değerlendirmesi sonucunda yeterli bulunan tüm istekliler teklif vermek için ihaleye davet
olunur. Yapılan değişiklikte ise İdareler, yeterli olan tüm isteklileri davet etmeyebilecekler ve bu istekliler arasından
önceden belirleyecekleri kriterlere göre belli sayıda oluşan bir liste oluşturabilecekler ve yalnızca bunları davet
edebileceklerdir.
Kuşkusuz bu seçenek ihaleye katılımı azaltabilecek ve
böylece Kamu İhale Yasası’nın 5 nci maddesindeki REKABET VE EŞİTLİK İLKELERİNİ ortadan kaldırabilecektir.. Kaldı
ki liste oluşturmak için İdarece belirlenecek kriterler idarenin insafına, istismarına ve “adrese teslim iş”e açıktır.
b- İkinci sakıncalı nokta ise, “Belli İstekliler Arasında İhale
Usulü’ne işin özelliği uzmanlık ve/veya ileri teknoloji gerektirmemesine rağmen yaklaşık maliyeti eşik değerin yarısını aşan yapım işi ihalelerinin de bu usulle yaptırılabilmesinin olanaklı hale getirilmesidir. Böylece;
- İdareler yapım işleri, hizmet ve mal alım ihalelerinden
işin özelliği uzmanlık ve/veya ileri teknoloji gerektiriyorsa belli istekliler arasında ihale usulü ile ihale yapabilirler.
(yaklaşık maliyeti ne olursa olsun)
-İdareler, yaklaşık maliyeti eşik değerin yarısını aşan yapım işi ihalelerinde de belli istekliler arasında ihale usulü
ile ihale yapabilirler. Örneğin 2008 yılı için eşik değerinin
yarısı 10 milyon YTL. civarındadır. Bu miktarı aşan yapım
işlerinin ihaleleri (işin özelliği uzmanlık ve/veya ileri teknoloji gerektirmese dahi) bu usulle ihale yapılabilecektir.
- İdareler yeterli olan tüm isteklileri ihaleye davet etmek
zorunda değildir. Belirleyecekleri kriterlere göre bunlar
arasında belli sayıda istekli davet edebilirler. Daha önce
de vurgulandığı üzere bu husus İdarelerin takdirine bağlıdır.
3) 4734 Sayılı Yasa’nın 53 ncü maddesinin (j) fıkrasının 2
nci bendi değiştirilerek “itirazen şikayette bulunanlardan
alınacak; mal ve hizmet alımı ihalelerinde yaklaşık maliyeti; eşik değerin yarısına kadar olanlarda bin Yeni Türk Lirası,” bu değeri aşanlarda onbin Yeni Türk Lirası.” hükmü getirilmiştir.
İtirazen şikayette bulunan isteklilerden alınacak başvuru
ücretinin eşik değer ile ilişkilendirilmesi ortaya astronomik rakamların çıkmasına neden olmuştur. Bu ücret 1.000
YTL ile 10.000 YTL arasında değişmektedir. Oysa, mevcut
düzenlemede bu bedel 2008 yılı için 301 YTL.dir. İtirazen
şikayet yoluna başvurulmasını ENGELLEYİCİ nitelikteki bu
miktarlar çok yüksek olup, makul ölçülere indirilmesi gerekmektedir.
4) 4734 Sayılı Yasa’nın 62 nci (h) bendi değiştirilerek “mühendis veya mimarların, aldıkları lisans eğitimine uygun
yapım işi ihalelerine başvurularında, toplam süresi onbeş yılı geçmemek kaydıyla mezuniyetlerinden sonra ge-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
çen her yıl, yüzyirmiikibinüçyüzseksenyedi Yeni Türk Lirası olarak hesaplanmak üzere 10 ncu madde kapsamındaki benzer iş deneyimi olarak dikkate alınır.” hükmü getirilmiştir.
Mühendislik ve mimarların diplomaları; iş deneyimi, benzer iş kabul edilerek kamu ihalelerinde kısmen olumlu bir
yola girilmişken tasarı ile bu durum on beş yıl ile sınırlandırılmak istenmektedir. Bu süre mühendis ve mimarların
kazanılmış haklarına kısıtlama getirmekte ve rekabet ilkesini zedelemektedir.
5) 4734 Sayılı Yasa’nın Ek “ 2 maddesi değiştirilerek çerçeve anlaşmalar yoluyla İdareler sürekli biçimde ihtiyaç duydukları mal ve hizmet alımları ile YAPIM İŞLERİNİN her defasında ihale yapmak yerine çerçeve anlaşmaya taraf olan
istekli ve isteklilerden temin etmelerine imkan sağlama
yolu açılmaktadır.
Yasa’nın halen yürürlükte olan hükmüne göre çerçeve anlaşmalar sağlık hizmeti sunan idarelerin sürekli biçimde
ihtiyaç duydukları mal ve hizmet alımları için uygulanabilen bir yöntemdir. Yeni düzenleme ile çerçeve anlaşmanın kapsamı genişletilmiş ve yalnızca sağlık hizmeti sunan
İdarelerce başvurulan bu yöntem, bütün İdareleri kapsar
hale getirilmiştir.Ve yalnızca mal ve hizmet alımları ile sınırlı olan bu anlaşma bu kez “yapım işlerini” de kapsamı
içine almaktadır.
Sözü edilen anlaşma, sürekli biçimde gereksinim duyulan
mal ve hizmet alımları için uygulanırken, yapım işlerinin
de bu anlaşma kapsamına alınması düşündürücüdür.
Zira, çerçeve anlaşma, ihale yasasının temel ilkeleri göz
önünde tutulduğunda zorunlu olmadıkça başvurulabilecek bir yöntem değildir. İstisnai bir durumdur. Kaldı ki,
4734 sayılı yasanın 21. maddesini oluşturan pazarlık usulünün “doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından
önceden öngörülmeyen olayların ortaya çıkması üzerine
ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması” halinde başvurulan bir ihale yöntemi olduğu hususu unutulmamalıdır.
Pazarlık yönteminin sağlık hizmetleri için yeterli olmadığı,
mal veya hizmet alımında gecikmelere neden olduğu düşünülüyorsa, bu İdareler için çerçeve anlaşmanın başvurulabilecek bir yöntem olduğu söylenebilir. Kaldı ki zaten
bu düzenleme de yukarıda değinildiği üzere mevcuttur.
Ancak bu yeni düzenlemenin yapım işlerini de içine alacak şekilde tüm İdareler için başvurulacak bir yol olarak
kaleme alınması, ihale yasasının rekabet ilkesi ile eşit muamele ilkesini ihlal edici niteliktedir. Örneğin, çerçeve anlaşmanın bir istekli ile de yapılabilir olması, istekli sayısının üçten az olmamak üzere İdarece belirleneceği, koşulları sağlayan üç isteklinin bulunmaması halinde iki istekli ile de çerçeve anlaşma yapılabileceği hususu rekabet ilkesinin gözardı edildiğinin açık bir delilidir. Kaldı ki sağlık
hizmeti sunan İdareler için mevcut düzenlemede bile istekli sayısının yirmibeş olabileceği öngörülmektedir. Çerçeve anlaşmanın süresinin 48 ay (4 yıl) olabileceği hususu da dikkate alındığında, bu yöntem; rekabet ve eşitlikten yoksun, istismara açık, İdarenin işi dilediğine verebilme olanağına sahip bir yol oluşturacaktır.
Ocak 2009 - 144 31
İncelemeler
BETONARME KİRİŞLERİN CFRP LEVHALARLA KESMEYE KARŞI
GÜÇLENDİRİLMESİ
Dr. Müh., Araş. Gör. Gökhan ŞAKAR
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi,
İnşaat Mühendisliği Bölümü,İZMİR
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi,
İnşaat Mühendisliği Bölümü,İZMİR
Giriş
Çok büyük bir bölümü 1. ve 2. derece deprem bölgesi olan ülkemizin yapı stoğunun büyük bir kısmı
güçlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Kesme kırılmasının ani ve gevrek gelişimi nedeni ile kesmeye karşı güçlendirme kavramı daha da önem kazanmıştır.
1970’lerde çelik plakalar ile dıştan kesmeye karşı güçlendirme ile başlayan bu süreç günümüzde devam
etmektedir. Dayanıklılık ve korozyon problemleri, fazla ağır olması, işçilik ve yerleşim problemleri gibi nedenler yüzünden araştırmacılar çelik plakalar yerine
daha dayanıklı ve kolay uygulanabilir yöntemler bulma çabasına girmişlerdir. Bu çabalar sonucunda fiber
reinforced polymer (FRP) malzemeler yapılarda güçlendirme elemanı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Carbon fiber reinforced polymer (CFRP) malzemeler günümüzde belirgin avantajları nedeni ile kesmeye karşı güçlendirme elemanı olarak kullanılmaktadır. Bu avantajlar; yüksek dayanım ve rijitlik, korozyona dayanıklılık, uygulama kolaylığı, ekonomik olması,
yüksek yorulma dayanımı olarak sayılabilir.
Kirişlerin eğilmeye karşı güçlendirilmesinde yaygın
olarak kullanılan CFRP malzemesi ile ilgili literatürde
çok fazla sayıda yayın bulunmaktadır. CFRP ile kesmeye karşı güçlendirme çalışmaları sınırlı sayıda olup
konu gelişmeye açıktır. Bu çalışmalarda CFRP malzemesinin oldukça etkili ve geçerli bir güçlendirme
yöntemi olduğu görülmektedir. Yetersiz kesme donatısı, korozyon nedeniyle donatı alanının azalması, yapıya gelen yüklerin artması gibi sebepler yüzünden
kesme açısından yetersiz kalan betonarme kirişler
güçlendirilmeye gereksinim duymaktadırlar. Güçlendirme sonucunda elemanların dayanım ve rijitliklerinde önemli artışlar kaydedilmektedir. Davranışı etkileyen genel parametreler; kesme açıklığının faydalı
yüksekliğe oranı (a/d), beton basınç dayanımı, boyuna donatının ve kayma donatısının miktarı ve dayanımı olarak tespit edilmiştir.
Betonarme bir elemanı kesmeye karşı güçlendirmek
eğilmeye karşı güçlendirmekten daha zordur. Çünkü kesme göçmesi, gevrek ve ani bir şekilde gerçekleşmesi nedeni ile eğilme göçmesinden farklılık göstermektedir. Bununla birlikte, depremi benzeştiren
tersinir-tekrarlanır yükler altında kesmeye karşı yetersiz betonarme kirişlerin test edilmesi, deprem sırasındaki eleman davranışlarını görebilmek adına büyük önem kazanmaktadır.
Literatürde kesmeye karşı CFRP ile güçlendirilmiş betonarme kirişler için iki göçme moduna rastlanmaktadır. Bunlar CFRP’nin yüzeyden ayrılması ve CFRP’nin
kopması sonucu gerçekleşen iki ayrı göçme modudur. CFRP’nin yüzeyden ayrılmasını engellemek için
ankraj uygulaması yapılması güçlendirmenin etkinliği açısından oldukça yararlı olmaktadır. Bu çalışmada
geleneksel ankrajlardan farklı olarak kiriş tablası ile
gövdeyi de birbirine bağlayan bir ankraj detayı gerçekleştirilmiş ve tersinir yükler altında bu kirişler test
edilmiştir.
Bu çalışma kapsamında CFRP levhalarla kesmeye karşı güçlendirilmiş T-kesitli betonarme kirişlerin tersinir yükler altında davranışları deneysel olarak incelenmiştir. Beş adet deney elemanının hepsi etriyesiz
üretilmiş ve bir eleman güçlendirilmeyerek referans
elemanı olarak seçilmiştir. Hem tek yönlü hem de çift
yönlü CFRP malzeme çalışmada kullanılmış ve tüm
güçlendirmeler kiriş yan yüzlerine uygulanmıştır. Kirişlerin kesme davranışını etkileyen parametreler ve
göçme modları çalışma kapsamında irdelenmiştir.
Deneysel veriler ACI-440 tasarım yönetmeliği ile karşılaştırılarak sonuçların doğrulukları irdelenmiştir.
32 Ocak 2009 - 144
Deneysel program
Deneysel çalışma kapsamında üretilen beş adet kiriş tersinir-tekrarlanır yükler altında test edilmişlerdir.
Kiriş ölçüleri ve kesitler Şekil 1’de görülmektedir. Kiriş alt ve üst yüzünde üç adet 20 mm çapında donatı
seçilmiştir. Bu donatının akma dayanımı 414 MPa ve
elastisite modülü 205000 Mpa’dır. Kesme açıklığı boyunca etriye kullanılmamış, sadece yükleme bölgesinde olası çatlama ve ezilmeleri önlemek için etriye
kullanılmıştır. Kiriş mesnetinde 10 adet 16 mm’lik boyuna donatı ve Ø10/11 cm etriye kullanılmıştır.
Üretilen betonarme kirişlerde dörder adet silindir numune alınmış ve deney günü kırılmıştır. Ortalama beton basınç dayanımı 30 Mpa’dır. Tablo 1’de deney elemanlarının özellikleri özetlenmiştir
Kiriş 1 (K1), güçlendirme etkisini görebilmek için üretilen güçlendirme uygulaması yapılmamış referans
elemanıdır. Diğer dört elemanda güçlendirme uygulaması yapılmış ve bu elemanların hepsinde aynı tip
ankraj detayı uygulanmıştır. Güçlendirme uygulamalarını ve ankraj detaylarını gösteren çizimler Şekil 2’de
görülmektedir.
Kiriş 2 (K2), tek yönlü CFRP ile iki kat uygulama yapı-
İncelemeler
Şekil 1. Deney kirişlerinin donatı şeması
Şekil 2. Deney kirişlerinin CFRP düzenlemesi ve ankraj detayları
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 33
İncelemeler
larak güçlendirilmiştir. İlk kat kiriş ekseni ile 45˚, ikinci kat ise 135˚ açı yapmaktadır. Bu tip bir uygulama
yapılarak lif doğrultusunun olası kesme çatlakları ile
aynı doğrultuda olması ve bu çatlak gelişimini azaltması ya da geciktirmesi amaçlanmıştır.
Kiriş 3 (K3), K2 ile benzer bir uygulama olup uygulama açısı farklıdır. İlk kat kiriş ekseni ile 60˚, ikinci kat
120˚ açı yapmaktadır.
Kiriş 4 (K4), iki katlı tek yönlü CFRP ile güçlendirilmiştir. İlk kat kiriş eksenine paraleldir. İkinci kat ise kiriş
ekseni ile 90˚ açı yapmaktadır. Kiriş eksenine paralel
uygulamanın amacı, düşey çatlak gelişimini engellemedeki etkisini incelemek ve aynı zamanda bu tip bir
uygulamanın çift yönlü CFRP ile benzeşimini araştırmaktır.
Son eleman olan Kiriş 5 (K5), çift yönlü ve çift katlı
CFRP ile güçlendirilmiştir.
Tüm elemanlara CFRP uygulamaları sadece kiriş yan
yüzlerine ve tüm açıklığı kapatacak biçimde levha uygulaması olarak yapılmıştır. Kirişler döşeme ile
birlikte monolitik olarak döküldükleri için kesmeye karşı güçlendirilmeleri zorlaşmaktadır. Bu nedenle kiriş-döşeme bölgesinde ankraj uygulama zorluğu
artmakta ve fiber dokumanın yüzeyden ayrılma riski
fazlalaşmaktadır. Bu nedenle çalışmada farklı bir mekanik ankraj detayı geliştirilmiştir.
Ankraj uygulaması için kiriş alt ve üst yüzleri 12 mm
çapında ve 50 mm derinliğinde delinmiştir. Kiriş üst
kısmında delikler kiriş mesnetinden 50 mm, alt uçta
100 mm uzaklıktan başlayarak 100 mm aralıkla devam etmektedir. Kiriş tablası da üst deliklere karşılık
gelecek şekilde boydan boya delinmiştir. Daha sonra
kiriş yüzündeki deliklere 10 mm çapında sonsuz dişli çubuklar epoksi yardımı ile ankre edilmiştir. Epoksinin kür almasından sonra tabladan da 10 mm çaplı
yivli çubuklar geçirilmiş ve 50 x 50 x 5 mm’lik bir korniyer parçası ile bağlantı sağlanmıştır. Kiriş alt ucunda
ise yine 50 x 50 x 5 mm’lik bir çelik levha kullanılmıştır.
Güçlendirme uygulaması
Güçlendirme malzemesi olarak Sikawrap 160c (çift
yönlü) ve Sikawrap 230 c (tek yönlü) CFRP levhalar,
yapıştırıcı olarak Sikadur 330 epoksi malzemesi kullanılmıştır. CFRP’nin ve epoksinin teknik özellikleri Tablo 2’de verilmiştir. Yüzey hazırlığı olarak önce kumlama yapılarak gözenekler ortaya çıkarılmış, sonrada
basınçlı hava ile yüzeyler temizlenmiştir. Yüzeye 1.5
mm kalınlığında epoksi uygulanmış ve CFRP levhalar yapıştırılmıştır. Boşlukların giderilmesi için lif doğrultusunda basınç uygulanmış ve bir kat daha epoksi sürülmüştür. Tüm örneklerin laboratuar koşullarında kür alması sağlanmıştır.
34 Ocak 2009 - 144
Tablo 2. CFRP ve yapıştırıcı özellikleri
Deney düzeneği
Hidrolik kriko 1000 kN, yük hücresi ise 600 kN kapasitesindedir. Yükleme adımları veri toplayıcı yardımı ile
eş zamanlı olarak kaydedilmiştir. Deplasmanlar dört
adet LVDT deplasman ölçer ile ölçülmüştür. Bu ölçümler kiriş uç deplasmanını, mesnetteki rijit dönme
ve ötelenmeyi hesaplamak için alınmışlardır.
CFRP yüzeyindeki deformasyonları ölçmek için birim
deformasyon ölçerler kullanılmıştır. Mesnetten başlayarak yedi adet birim deformasyon ölçer 150 mm aralıkla kiriş ortalarına yerleştirilmiştir.
Deney sonuçları
Kesme kuvveti-kiriş uç deplasmanı eğrileri Şekil 3’de
verilmiştir. Tüm güçlendirilmiş deney elemanlarının
kesme kapasiteleri artmıştır. 40 kN yük seviyesinde
K1 referans elemanı gelişen kesme çatlaklarının sonucunda kesmeden göçmüştür. Tüm güçlendirilmiş
deney elemanlarında betonun kabuk kısmının yüzeyden ayrılması sonucunda göçmeye ulaşılmıştır.
Ankrajların iyi çalışması nedeni ile CFRP’nin yüzeyden ayrılması gerçekleşmemiştir.
K2 kirişinde, ileri ve geri çevrimlerde 86 kN yük düzeyinde alt ve üst boyuna donatılarının akması gerçekleşmiştir. Deplasman kontrollü iki çevrim daha yapıldıktan sonra 83 kN yükte kiriş alt yüzeyinde ankrajların alt kısmında kabuk betonunun yüzeyden ayrılması ile göçme gerçekleşmiştir.
K3 elemanında K2’ye benzer şekilde 83 kN yükte ileri
ve geri yüklemede boyuna donatılar akmıştır. Bir çevrim daha yükleme yapıldıktan sonra 81 kN yük düzeyinde kiriş altı kabuk betonun yüzeyden ayrılması ile
kiriş göçmüştür. K2 ve K3 elemanları davranış ve dayanım olarak oldukça benzer özellik göstermişlerdir.
K4 elemanında geri yüklemede 88 kN’da boyuna donatının akması görülmüştür. Sonraki çevrimde 91 kN
yükte çekme bölgesinde ani gelişen bir çatlakla beton kabuk gövdeden ayrılmış ve kiriş yük taşıma kapasitesini kaybetmiştir.
İncelemeler
Şekil 3. Deney kirişlerinin yük-deplasman eğrileri
Şekil 4. Deney elemenlarının zarf eğrileri
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 35
İncelemeler
K5 kirişinin basınç yüzündeki donatılar 84 kN yükte
akmıştır. Takip eden çevrimde 82 kN yük düzeyinde
diğer elemanlara benzer şekilde beton kabuğunun
ayrılmasıyla eleman göçmüştür.
Deney sonuçlarının değerlendirilmesi
Güçlendirme etkisini daha iyi görebilmek için tüm
güçlendirilen kirişler referans elemanla zarf eğrileri
yardımı ile karşılaştırılmıştır. Yük çevrimlerinin maksimum noktaları kullanılarak oluşturulmuş zarf eğrileri
Şekil 4’de sunulmuştur.
Güçlendirilmiş elemanlarda % 112 ile %131 arasında
kesme dayanım artışı sağlanmıştır. Tek yönlü ve çift
katlı CFRP ile güçlendirilen K2 ve K3 elemanlarının
farkı CFRP’nin uygulama açılarıdır. 45° ve 60°’lik uygulama açısına sahip bu elemanlar birbirine yakın dayanım ve davranış göstermişlerdir. Çift yönlü CFRP’yi
benzeştirmek amacıyla yapılan K4 elemanı, K5 kirişi
ile benzer dayanım göstermiş ve aynı göçme modunu sergilemiştir.
Şekil 5. Deney elemanlarında ölçülen max. birim
deformasyon değerleri
Yük-birim deformasyon davranışı
Birim deformasyon değerleri CFRP’nin kesme kapasitesine katkısını görebilmek için oldukça önemli veriler sunmaktadır. Şekil 5’de deney elemanlarının en
büyük deformasyon değerleri karşılaştırılmaktadır.
K4 elemanında ölçülen en büyük birim deformasyon
0,0027 mm/mm’dir. Bu değer ACI–440 komite raporunda belirtilen
maksimum değerin %68’i düzeyindedir. K4’ün dayanım değeri K5’den %6 fazla olmasına rağmen, maksimum birim deformasyon değeri K5’den %45 daha
azdır. Küçük birim deformasyon değerleri kesme çatlağı dağılımından, yetersiz yapışmadan yada başarılı
güçlendirme tipinden kaynaklanabilmektedir. Ayrıca
K3 ve K5’de oluşan en büyük deformasyon değerleri
ACI-440’da belirtilen 0,004 değerini aşmıştır.
36 Ocak 2009 - 144
Deney sonuçlarının karşılaştırılması ve
tasarım denklemleri
CFRP ile güçlendirilen kirişlerin kesme kapasitesi ACI–440 da belirtilen ifadeye göre hesaplanmıştır.
Deneysel ve analitik kesme kuvveti kapasitesi sonuçlarının karşılaştırılması Tablo 3’de görülmektedir. Tüm
tasarım yönetmeliklerinde güçlendirilmiş betonarme
kirişlerin kesme kapasitesi üç ifadenin toplamı olarak
verilmektedir;
Vn = Vc + Vs + Vf
(1)
Tablo 3. Deneysel ve hesaplanan sonuçların
karşılaştırılması
Burada; Vc betonun katkısı, Vs kesme donatısının katkısı ve Vf CFRP’nin kesme kapasitesine olan katkısıdır.
Denklem (1) de belirtilen beton ve donatı katkılarının
en büyük değerlerini alacağının bir kesinliği yoktur.
Bununla birlikte yaygın olarak kullanılan tasarım yönetmeliklerinin tümünde bu malzemelerin bağıl katkılarının toplamı, kesme kapasitesini hesaplamakta
kullanılmaktadır. Bu malzemelerin birbiri ile etkileşim
içinde olduğu gözardı edilmemelidir.
ACI-440’a göre hesaplanan kesme kapasitesi ile deneysel değerler karşılaştırıldığında en yakın sonuç
çift kat tek yönlü güçlendirme uygulanmış elemanda (K4) görülmüştür. İki hesap değeri arasında % 8’lik
bir fark vardır. En fazla fark ise K3 elemanında oluşmuştur.
Sonuçlar
Deneysel program kapsamında CFRP levhalar ile güçlendirilmiş betonarme T-kesitli etriyesiz kirişler incelenmiştir.
Tüm güçlendirilmiş elemanların dayanımları artmıştır. K4 elemanında referans elemana göre 2,31 katlık
bir artış sağlanmış olup en fazla dayanım artışı bu elemandadır.
Geliştirilen ankraj detayı tersinir-tekrarlanır yükler altında başarılı olmuştur. Elemanlarda kesme donatısı
olmamasına rağmen tabla ve gövde birlikte çalışmış,
üst ankrajlar kiriş gövdesinin ve tablanın birbirinden
ayrılmasını engellemiştir. Ayrıca, üst ve alt ankrajlar
İncelemeler
CFRP’nin yüzeyden ayrılmasına engel olmuşlardır.
Kiriş eksenine paralel olarak eklenen CFRP katmanının amacı kesme kapasitesine katkısı olup olmadığını
bulmaktır. Bu katman ayrıca kesme etkisini artırmakta ve çekme yüzündeki çatlak gelişimini geciktirmektedir. Test sonuçlarına göre, yatay katman beton katkısını artırmış ve kesitteki çatlak gelişimini geciktirmiştir.
Analitik ifadeler ile bulunan kesme kapasiteleri kabul
edilebilir sonuçlar vermiştir. Deneysel ve analitik sonuçlar arasındaki fark ankraj etkisinin analitik ifade
içerisinde yer almamasından da kaynaklanmaktadır.
CFRP güçlendirme malzemesi olarak kullanıldığında,
beton ve/veya kesme donatısının en büyük dayanımlarını sergilemeleri olası olmayabilir. Fakat yönetmeliklerde bu durum gözönüne alınmamaktadır. Oluşan
büyük deformasyonlar nedeni ile betonun katkısının
azalabileceği unutulmamalıdır. Yanlış yaklaşımları
engellemek adına CFRP’nin etkin birim deformasyon
değeri yönetmeliklerde sınırlanmıştır. Fakat bu çalışmada da görüldüğü üzere bu değer aşılabilmektedir.
Bu nedenle bu limit değerin uygunluğunun ve kullanılabilirliğinin araştırılması gerekli olmaktadır.
Kaynaklar
KAYBETTİKLERİMİZ
Fevzi TEKİN
(1954-2008)
1978 yılında Ege Üniversitesinden mezun olan
üyemiz 2 Aralık 2008 tarihinde vefat etmiştir.
Gürol KAHVECİOĞLU
(1952-2008)
1973 yılında Ege Üniversitesinden mezun olan
üyemiz 2008 Aralık ayında vefat etmiştir.
Süleyman ÇALIŞKAN
(1983-2009)
2006 yılında Celal Bayar Üniversitesinden mezun
olan üyemiz 13 Ocak 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve
meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
ACI Committee 440, (1996). State-of-the-art Report on Fiber Reinforced Plastic (FRP) Reinforcement for Concrete Structures, American Concrete Institute, Detroit, Michigan, 68 pp.
Arduini M., Nanni A., (1997). Behaviour of Pre-cracked RC Beams
Strengthened with Carbon FRP Sheets, Journal of Compsites for
Construction, 1, 2, 63-70.
Üyemiz Sevgi Gür’ün annesi
Ayten Dural
17 Aralık 2008 tarihinde vefat etmiştir.
Khalifa, A., Alkhrdaji, T., Nanni, A., Lansburg, A., (1999). Anchorage of Surface Mounted FRP Reinforcement, Concrete International ACI, 21, 10, 49-54.
Üyemiz Zühtü ÇAYPINARLI’nın babası
İbrahim ÇAYPINARLI
22 Aralık 2008 tarihinde vefat etmiştir.
Khalifa, A., Nanni, A.,(2002). Rehabilitation of Rectangular Simply
Supported RC Beams with Shear Deficiencies Using CFRP Composites, Construction and Building Materials, 16, 3, 135-146.
Üyemiz Serap Akgün DAĞTAŞ’ın annesi
Şükran AYGÜN
26 Aralık 2008 tarihinde vefat etmiştir.
Li. A., Diagana, C., Delmas, Y.,(2001). CFRP Contribution to Shear
Capacity of Strengthened RC Beams, Engineering Structures, 23,
1212-1220.
Saadatmanesh H., Ehsani M., (1990). Fibre Composite Plates can
Strengthen Beams, Concrete International ACI, 12, 3, 65-71.
Sakar G., Tanarslan H., M., Alku O., Z., An Experimental Study on
Shear Strengthening of RC T-section Beams with CFRP Plates Subjected to Cyclic Load, Magazine of Concrete Research, Article in
Press.
Üyemiz Mürteza GÜR’ün babası
Üyelemiz Emre GÜR ve Bilge GÜR’ün dedeleri,
Mustafa Kemal GÜR
29 Aralık 2008 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimiz
Metin BABAOĞLU ve Çetin BABAOĞLU’nun babaları
Ali BABAOĞLU
14 Ocak 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin acısını paylaşır,
kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 37
Beton
YOL BETONUNDA ÜRETİM VE UYGULAMA
Türkiye Hazır Beton Birliği Tarafından yayınlanan “Bir Seçenek Daha Var: Beton Yollar” kitapçığından alınmıştır.
ÜRETİM
Beton yol yapım şantiyelerinde genellikle kısa zamanda büyük miktarlarda ve aynı standarda uygun kalitede
betonun kullanılması gerekmektedir; bu nedenle beton
yol yapımında hazır beton kullanımı zorunludur. Aynı zamanda şantiyenin büyüklüğü, gereksinimlerin yaygınlığı, üretim temposu değişiklikleri nedeniyle de hazır beton kullanımı önemlidir. Hazır beton kullanımıyla, betonun teknik özelikleri ve kalitesinin sürekliliği ve izlenebilir
olması yanında, kalite sorumluluğunun üçüncü bir kişiye
verilmesi de denetim açısından önemlidir.
UYGULAMA
Beton Yol Uygulaması Uzmanlık Gerektiren Titiz Bir
Çalışmadır
Beton yol yapımında genel olarak iki tür uygulama yöntemi kullanılır:
• Sabit Kalıp Kullanımı
• Kayar Kalıp Kullanımı
Sabit Kalıpla beton yol yapımında, yol boyunca ahşap
veya çelik kalıplar kurulur. Makinalar bu kalıplar arasında
döküm yapar. Bazı makinalar kalıplar üstünde ileri geri giderek çalışır. Mastarlama işi genelde el aletleriyle yapılır.
Bu yöntem, kayar kalıp kullanımına göre daha fazla işçilik gerektirdiğinden, eni fazla olan yol yapımlarında pek
tercih edilmez.
kındaki finişer ve greyderlerin tekniğe uygun olarak kullanılması sağlanmıştır. Bu yöntemde beton, toprak kıvamında olmakta , uygun priz süresi dikkate alınmakta, yeterli taşıma gücünün kısa sürede sağlaması hedeflenmektedir.
Lifli Beton
Betonun içine çelik tel parçalarının konmasıyla çekme
gerilmelerine karşı direnci arttırılmaktadır. Özellikle ağır
dingil yüklerine ve aşınmaya karşı betonun direnci artırılmaktadır. Üst tabakalara uygulanan lifli beton eski tabakaya takviye olarak da başarıyla uygulanmaktadır.
Ongermeli Beton
Yeterli bir öngerilme işlemiyle ısı değişiklikleri ve mekanik zorlanmalardan kaynaklanabilecek çekme gerilmelerin oluşmaması sağlanmaktadır. Böylelikle plak kalınlıkları 12-15 cm’ye düşürülmektedir. Bu yöntem özellikle malzeme ekonomisi sağlayarak, ve çatlama riskini en aza indirdiğinden hizmet ömrü daha uzun olmakta ve derz sayıları azaltabilmektedir.
Sürekli Betonarme
Kayar Kalıp kullanımında, makinada bulunan vibratörlerle istenen boyutlarda ve yüksek kalitede beton yerleştirilmesi sağlanır. Betonlama alanı ip veya lazer ışını kılavuzuyla, hassas olarak kılavuzlanarak, sürekli derzsiz ve
aynı nitelikte betonlama yapılabilir. Kıvam olarak çökme
değeri düşük betonlar kullanılır. Bazı kayar kalıplı döküm
makinaları, derzlerin açılmamasını sağlayan donatı yerleştirme ve bitirme işlerini de yaparlar.
Klasik beton yol teknolojisinde beton plaklar planlanan aralıklarla enine ve boyuna derzlerle parçalara bölünmektedir. Dingil yüklerinden gelen zorlamalar ve iklim koşulları nedeniyle oluşacak genleşme farkları derzlerin açılmasına neden olacaktır. Bunu önlemek amacıyla derzsiz betonarme yol tekniğinde çatlakların meydana gelmesini önlemek veya bunların belirli ve arzu edilen yerlerde oluşmasını sağlamak yerine çatlakların rastgele oluşması sağlanır. Ancak karşılığında, oluşan çatlakların açılmaması ve yüklerin iletilmesi sürekli donatılarla
sağlanır.
Yol Yapımında Kullanılan Beton Tür ve Teknikleri
Geçirimli Beton
Akıcı Beton
Kayar kalıp veya herhangi bir sıkıştırma ekipmanı kullanılmayacaksa, betonun yeterli dayanımı sağlayacak şekilde sıkışması için akıcı kıvamda beton üretilir. Akıcı beton
sızdırmaz kalıplara transmikserler aracılığıyla veya pompa yardımıyla dökülebilir. Yan basınç etkisine karşı çelik
kalıplar kullanılabilir. Sıkıştırma, perdahlama makinasına
bağlı yüzey vibratörleriyle sağlanır.
Kuru Yoğun Beton
Bitümlü kaplama için kullanılan makina parkının kullanılabileceği bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. Makina par-
38 Ocak 2009 - 144
Islak zeminde belli bir aderansın sağlanması amacı ile yüzeyde su birikimleri engellemelidir. Bunun için yeni bir
kaplama oluşturulmuştur. Geçirimli beton plaklar içindeki boşluk hacmi yüzdesi yüksek olup gelen suyun kaplama içine girmesi ve drenaj sistemine ulaştırılması sağlanmaktadır.
Parke Kaplamalar
Özellikle kentlerde önemli altyapı sistemleri bulunan yoğun trafikli yollarda kullanılmaktadır. Bu tip yollarda parke kaplama altyapı çalışmalarının malzeme kaybı olmaksızın yapılmasını sağlamakta ve altyapıyı yenilemek daha
ucuza mal olmaktadır.
Prefabrik
PREFABRİKE BETONARME MERDİVENLER
Türkiye Prefabrik Birliği Beton Prefabrikasyon Dergisi’nden (Sayı: 86, Nisan 2008) alınmıştır
İnşaatlarda prefabrike betonarme merdivenler kullanılması, şantiyecileri hem zor kalıp işçiliğinden ve
zayiatlarından hem de donatının beton dökümü sırasında oluşacak yer değiştirme risklerinden kurtarmaktadır. Bu merdivenler mimari açıdan prefabrikasyonun oluşturduğu alternatif sayesinde detoratif
ve ekonomiktir. Yüzeylerin son haliyle imalatı (kaplama kullanımına gerek kalmaması) imkanıyla daha da
ekonomi ve hız sağlanabilmektedir.
Prefabrikasyon teknolojisinin temel avantajları iklimden etkillenmeme, hız, fabrikada tecrübeli işçilik ve
kalıpların bir çok kez kullanılması sayesinde bu mer-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
divenler bir çok açıdan yerinde döküm merdivenlere göre kalitelidir. Ayrıca yerinde döküm beton merdivenlere göre daha az kalınlıkta imal edilmekte; hafiflik, kullanılan malzemeden, statik hesaba kadar bir
çok konuda ek ekonomikliği beraberinde de getirmektedir.
Prefabrike Betonarme Merdivenler yüzeylerinde kullanılacak yüzey elemanları sayesinde soğuk ve yağışlı ortamlara dayanıklı duruma getirilebilmekte, ihtiyaç olması halinde içinden sıcak su tesisatı geçirilerek
dış ortamda ki kullanımlarda kar veya don tutmaması sağlanabilmektedir.
Ocak 2009 - 144 39
İş Sağlığı ve Güvenliği
2007 YILI İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIKLARI İSTATİSTİKLERİ
Alpaslan ERTÜRK
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)
DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.
Her yılsonuna doğru hazırlanan bir önceki yıla ait iş kazası ve meslek hastalığı istatistiki bilgileri gecikmeyle
de olsa SGK istatistik yıllığı içerisinde yayımlandı.
Türkiye’de 2007 yılındaki iş kazaları ve meslek hastalığı
vakaları bir önceki yılı geride bıraktı. Geçen yıl 80.602 iş
kazası meydana gelirken 1.208 meslek hastalığı vakası
belirlendi, 1.044 işçi yaşamını yitirdi.
Sosyal Güvenik Kurumu (SGK) Başkanlığı istatistikleri,
alınan önlemler ve yapılan denetimlere rağmen iş kazaları ve meslek hastalıkları vakalarının arttığını ortaya
koydu.
İstatistiklere göre, geçen yıl Türkiye’de 1.116.638 iş yeri
faaliyet gösterdi ve bu iş yerlerinde 8.505.390 işçi istihdam edildi. İstihdamda birinci sırayı 153.268 işyeri ve
1.247.970 işyeri ile İnşaat Sektörü aldı.
2006 yılında 79.027 iş kazası yaşanırken geçen yıl bu rakam 80.602’ye ulaştı. Meslek hastalığı vakalarında da
artış yaşandı. 2006 yılında 574 olan meslek hastalığı sayısı, geçen yıl 1.208’i buldu. Meslek hastalıklarındaki artış da bir önceki yıla göre yüzde 110 oldu. Bu artış nedeniyle 2007, 1998’deki 1.400 vakadan sonra son 10 yılda en çok meslek hastalığı bulgusuna rastlanan yıl oldu.
İş kazaları ve meslek hastalıklarındaki artışa karşın ölüm
sayılarında önceki yıla göre azalma oldu. 2006 yılında
iş kazası sonucu 1.592, meslek hastalığı sonucu 9 kişi,
2007 Yılında ise iş kazası nedeniyle 1.043, meslek hastalığı nedeniyle 1 olmak üzere toplam 1.044 kişi hayatını kaybetti.
İş kazalarının sektörlere göre dağılımına bakıldığında ilk sırada yüzde 14’le metalden eşya imalatı geliyor.
Bunu, yüzde 9,4 ile inşaat, yüzde 7,8 ile kömür madenciliği, yüzde 7 ile dokuma sanayi ile nakil araçları imali,
yüzde 6,8 ile makine imal ve tamiratı, yüzde 6,3 ile taş,
toprak, kil, kum imali ve yüzde 5,6 ile nakliyat sektörleri izliyor.
İş kazası sonucu ölümlerin sektörlere göre dağılımına
bakıldığında, geçen yıl ilk 4 sırada yer alan inşaat, nakliyat, kömür madenciliği, toptan ve perakende ticaret
sektörlerinin oranlarını artırarak yerlerini korudukları
görülüyor.
SGK’nın 1998-2007 yıllarını kapsayan son 10 yıllık istatistiklerine göre, Türkiye’de 783.448 iş kazası yaşandı,
3.633 meslek hastalığı vakasına rastlandı. İş kazası ve
meslek hastalıkları sonucu 8.507 kişi yaşamını yitirdi, 19
milyon 45 bin 638 iş günü kaybedildi.
İstatistiki verilerden ortaya çıkan diğer bir ilginç sonuç
ise; İş kanunu ve ilgili Yönetmelikleri çerçevesinde işyerlerinde 50 ve daha fazla işçi çalıştırdıkları için “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi” oluşturması zorunlu işyerlerinin toplam işyeri sayısı olan 1.116.638 işyeri içerisindeki payı 21.109 ile işyerlerinin % 2’sini oluşturduğu ve
toplam sigortalı sayısının % 39’unun bu işyerlerinde çalıştığı gerçeğidir.
Geriye kalan %98 oranındaki 1.095.529 işyerinde çalışan ve istihdamın % 61’inin gerçekleştiği işyerleri yasal
olarak organizasyonel iş güvenliği süreçlerinin dışında
bırakılmaktadır.
Diğer yandan iş kazası meydana gelen işyerleri, işçi sayısına göre oranlandığında 1-49 işçi çalıştıran ve organizasyonel olarak yasal sürecin dışında bırakılan işyerlerinde 2007 yılında meydana gelen 80.602 iş kazasından
49.549’u yani % 61’i meydana gelmiştir.
Kaynaklar :
- www.sendika.org
- SGK 2007 Yılı İstatistikleri
TÜRKİYE 2000-2007 YILLARI İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI İSTATİSTİKLERİ
Yıl
İş Kazası Sayısı
Meslek Hastalığı Sayısı
Sürekli İş Göremezlik
Ölüm
2000
74 847
803
1 818
1 173
2001
72 367
883
2 183
1 008
2002
72 334
601
2 087
878
2003
76 668
440
1 596
811
2004
83 830
384
1 693
832
2005
73 923
519
1 639
1 096
2006
79 027
574
2 267
1 601
2007
80 602
1 208
1 911
1 044
40 Ocak 2009 - 144
İş Sağlığı ve Güvenliği
TÜRKİYE İNŞAAT SEKTÖRÜ 2000-2007 YILLARI İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIKLARI İSTATİSTİKLERİ
Yıl
İş Kazası Sayısı
Meslek Hastalığı Sayısı
Sürekli İş Göremezlik
Ölüm
2000
7 845
31
399
379
2001
8 459
11
517
341
2002
7 982
7
446
319
2003
8 198
8
356
274
2004
8 106
10
349
263
2005
6 480
3
324
290
2006
7 099
5
428
397
2007
7 615
16
364
359
2007 YILINDA MEYDANA GELEN İŞ KAZALARININ KAZA NEDENLERİNE GÖRE DAĞILIMI
Kaza sebepleri
SAYI
%
Taşıt kazaları
2.930
4
25
0
Kişilerin düşmesi
9.469
12
Makinelerin neden olduğu kazalar
11.686
14
601
1
Kaza neticesi zehirlenmeler
Patlama sonucu kazalar
Normal sınırlar dışında ısılara maruz kalma veya temas etme
1.597
2
Düşen cisimlerin çarpması
13.105
16
Bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması, kesmesi
28.066
35
Elektrik akımından ileri gelen kazalar
402
0
2.227
3
Vücudun doğal boşluklarına yabancı bir cisim kaçması
917
1
Vücudun zorlanmasından ileri gelen incinmeler
Hayvan darbeleri, zehirli hayvan sokması
35
0
Tedaviye bağlı kazalar
0
0
Kazaların sonradan çıkan olumsuzlukları
10
0
Kaynak yaparken meydana gelen kazalar
346
0
Öldürme ve yaralama
173
0
4
0
140
0
8.136
10
733
1
80.602
100
Savaş, terör ve toplumsal olaylardan ileri gelen travmalar
Zararlı maddeler veya radyasyona maruziyet
Diğer nedenler
Bilinmeyen
TOPLAM
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 41
Vergi
150 m2 ALTINDAKİ KONUT TESLİMLERİNDEN DOĞAN
İADE HESABINA DAHİL EDİLECEK GİDERLER
Aykut KOLATAR
Vergi Denetmeni
I- İadenin Yasal Dayanağı ve 150 m2’ye Kadar
Olan Konut Teslimlerinde Katma Değer Vergisi
Oranı:
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/2 inci maddesinde “bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi
toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez. Şu kadar
ki, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından
vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup
teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi, bu mükelleflerin
vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya
da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51’i
veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme
kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi
bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödenir. Yılı içinde
mahsuben iade edilemeyen vergi nakden iade edilir. Bakanlar Kurulu, vergi nispeti indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla, amortismana tabi
iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen katma değer
vergisinin iade hakkını kaldırmaya; Maliye Bakanlığı,
bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” denilmektedir.
Diğer taraftan 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/13033 sayılı Kararname eki listenin 11. sırası ile net alanı 150 m2 ye kadar
olan konut teslimlerinde uygulanacak KDV oranı % 1
olarak tespit edilmiştir.
yerinde inşa edilen üniteler dışında kalan klima, termosifon, fırın ocak, davlumbaz gibi eşya teslimlerinin konut teslimi olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir. Bu eşyaların tesliminde eşyanın tabi olduğu Katma Değer Vergisi Oranının uygulanması, Konut
ile birlikte teslim edilen bu eşyaların alımında ödenen Katma Değer Vergisinin ise genel esaslara göre
indirim konusu yapılması ancak, konut satışına ilişkin
iade hesabına dahil edilmemesi gerekmektedir.
2-İşlemin Bünyesine Giren Vergiler:
Net alanı 150 m2’ye kadar olan konut teslimlerinde işlemin bünyesine giren ve indirim konusu yapılamayan Katma Değer Vergisinin iadesi talep edilecektir. Konutun inşasına yönelik olarak yapılan harcamalar(arsa bedeli dahil), genel yönetim
giderleri(akaryakıt, büro malzemeleri, reklam, temizlik malzemeleri vb.) ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerden işleme isabet eden paya ilişkin ödenen
katma değer vergisi, işlemin bünyesine giren vergiler
kapsamında değerlendirilecektir.
Diğer taraftan bir arada bulunan konutların ortak kullanımına ait olan ve sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenmiş alanlara(çocuk parkı, bahçe düzenlemesi, havuz, çim ekimi, spor alanı, alışveriş merkezi vb.) ilişkin giderler için ödenen Katma Değer Vergisi genel esaslara göre indirim konusu yapılabilecek ancak, konut satışına ilişkin iade hesabına dahil edilmeyecektir.
III-Sonuç:
1-Konut İle Birlikte Teslimi Yapılan Eşyalar:
Net alanı 150 m2’ye kadar olan konut teslimlerinde
işlemin bünyesine giren katma değer vergisi tutarının hesaplanmasında dikkate alınması gereken ve
aynı zamanda Gelir İdaresi Başkanlığının da görüşü
olan (14.08.2008 tarih ve 80860 sayılı özelge) önemli
bir husus yukarıda açıklanmıştır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı konut ile birlikte teslimi yapılan eşyalar için “konut sahibi olacak kişilerce
sökülüp taşınarak tekrar kurulup kullanılabilen eşyaların konutun kullanılmasına ilişkin demirbaş olduğu
ve inşaat maliyetine dahil olmadığı” yönünde görüş
bildirmiştir. Bu nedenle, gömme dolap, vestiyer gibi
Bu nedenle mükelleflerin ileride yapılacak olan vergi incelemelerinde olası bir cezai durumla karşılaşmamaları açısından işlemin bünyesine giren katma
değer vergisi hesaplamalarını söz konusu özelge hükümlerine uygun olarak yukarıda açıklandığı şekilde
yapmaları gerekmektedir.
II-Konut Satışına İlişkin İade Hesabına Dahil
Edilemeyecek Giderler:
42 Ocak 2009 - 144
Sağlık
ARSENİKLİ SU ve SAĞLIK
Dr. Fatih SÜRENKÖK
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Son aylarda önemli gündemlerimizden biri kullandığımız sudaki arsenik idi. Bu konuda daha çok siyasetçiler konuştu ve birbirini suçladı. Hatta bu polemiğin pimini başka bir ilin Büyük Şehir Belediye Başkanı çekti. Sağlık Bakanı, Büyükşehir Belediye Başkanını halka zehir içirmekle suçladı. Gazetelerde daha
çok onların yani siyasetçilerin haberleri çıktı çok az da
bu konu ile ilgili ve bilgili kişilerin... Ben de bir hekim olarak bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, suçluyu tespitte yorumu size bırakmak istedim. Sanırım önce konu ile ilgili mevzuatı hatırlamakta yarar olacak.
UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU (1593 -24/04/1930)
Madde 6 - ……Sıhhat müdürleri bulundukları vilayetlerde Vekaletin en büyük memuru olmakla beraber
valilerin sıhhi müşaviridirler. Valiler mevcut sıhhi kanun, nizam ve talimatlara tevfikan sıhhiye müdürlerini istihdam ederler ve sıhhi hususlarda onların rey ve
mütalaalarını alırlar.
Madde 7 - Sıhhat ve İçtimai Muavenet müdürleri bulundukları vilayetin sıhhi umur ve muamelelerinden
vali ile beraber mesul olup bütün sıhhi kanun, nizam,
talimat ve emirlerin iyi tatbikına nezaretle mükelleftir.
Madde 23 - Her vilayet merkezinde bir umumi hıfzıssıhha meclisi toplanır. Bu meclis mahalli sıhhat ve içtimai muavenet müdürü, nafıa mühendisi, maarif, baytar müdürü, mevcutsa sahil sıhhiye merkezi tabibi, bir
hükümet ve belediye tabibi ve hastane baştabibi ile
garnizon ve kıt’a bulunan yerlerde en büyük askeri
tabip ve serbest sanat icra eden bir tabip ve bir eczacıdan ve belediye reisinden mürekkeptir. Meclis valinin veya valiye bilvekale sıhhiye müdürünün riyaseti
altında içtima eder. Valinin tensip edeceği bir zat kitabet vazifesini ifa ve zabıtları tanzim eder.
1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile
Belediyelere verilen görevler
Madde 20- 1- Kente yeterli miktarda ve temiz içme ve
kullanma suyu getirme,2- Lağım ve kanalizasyon şebekesi kurma,
1580 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri
…”Çöpleri toplatmak”, … “Temiz su sağlamak, suları temiz ve sağlıklı tutmak”, … “Su havzalarının korunmasını sağlamak Büyükşehir Belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında yer almaktadır” der.
İNSANİ TÜKETİM AMAÇLI SULAR HAKKINDA
YÖNETMELİK- 17/02/2005 Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, insani tüketim
amaçlı suların teknik ve hijyenik şartlara uygunluğu
ile suların kalite standartlarının sağlanması, kaynak suları ve içme sularının istihsali, ambalajlanması, etiketlenmesi, satışı, denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir.
Düzeltici Önlemler ve Kullanım Sınırlamaları
Madde 11 - Bu Yönetmeliğin Ek-1 (a) ve (b)’ de belirlenen parametre değerleri ile 7 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca belirlenen parametre değerlerinin
herhangi bir ihlali durumunda, bu ihlalin nedenlerini
belirlemek amacıyla gerekli incelemeler yapılır.
Madde 235 - Hususi kanuna tevfikan belediyelerce
idare edilen sularla işletilmesi şirketlere bırakılan suların sıhhi hususları Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin murakabesine tabidir.
Şebekeden sağlanan sular, bu Yönetmeliğin 3 üncü
maddesindeki yükümlülüklere uymak için alınan tedbirlere rağmen, bu Yönetmeliğin Ek-1 (a) ve (b)’ deki
belirtilen parametre değerleri ile 7 nci maddenin
ikinci fıkrası uyarınca belirlenen parametre değerlerine uymuyorsa ve bu sulardaki uyumsuzluk iç şebeke sisteminden, bakım veya onarımdan kaynaklanıyorsa, yetkili merciler, suyun kalitesinin iyileştirilmesi
için düzeltici önlemleri en kısa sürede alır ve ilgili parametrik değerin ne derecede aşıldığı veya uyumsuzluğun insan sağlığına ne derecede bir tehdit oluşturduğu gibi hususları dikkate alarak zorlayıcı tedbirlere öncelik verir.
Madde 236 - İçilmek ve kullanılmak için getirilecek suların fennen içilmesine müsaada edilecek evsafta olması şarttır. Olmadığı takdirde bunların fennen icap ettiği
surette temizlenmesine ve evsafının ıslahına belediyeler
mecburdurlar.
Herhangi bir parametre değerinin ihlali durumunda,
gerekli görülürse sular, izleme programı dışında ilave denetleme izlemesine tabi tutulabilir, herhangi bir
parametre ihlali olmasa dahi insan sağlığı için potansiyel tehlike oluşturan içme-kullanma suyunun kulla-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 43
Sağlık
nımı yasaklanabilir ya da sınırlanabilir veya insan sağlığını korumak için gerekli diğer önlemler alınır. Hangi önlemlerin alınacağına, içme-kullanma sularının
kullanımının sınırlanmasının veya temininin durdurulmasının insan sağlığı açısından neden olacağı riskler de dikkate alınarak karar verilir. Böyle bir durumda tüketiciler bilgilendirilerek gerekli uyarılar yapılır.
Yetkili mercilerce alınan önlemler hakkında rehberler
hazırlanabilir.
Denetleme izlemelerinde Ek-1 (c) ve (d)’de yer alan
parametre değerlerinin ya da şartlarının ihlali halinde, bu ihlalin insan sağlığı için herhangi bir risk oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilir. İnsan sağlığını korumak amacıyla gerekli olması halinde su kalitesini iyileştirmek için gerekli düzeltici önlemler alınır.
Düzeltici önlemlerin alınmasını gerektiren ihlalin ciddi boyutlarda olması durumunda tüketiciler bilgilendirilir.
Muafiyetler
Madde 12 - Hiç bir muafiyetin insan sağlığına yönelik potansiyel bir tehlike oluşturmaması esastır. Ancak
bölgede içme-kullanma suyu tedarikinin sürdürülebileceği başka makul yolların bulunmaması halinde,
Ek-1 (b)’de ya da 7 nci maddenin ikinci fıkrasına uygun olarak belirlenen parametre değerlerinden, yetkili
mercice, belirlenecek bir maksimum değere kadar muafiyet verilebilir. Muafiyetler kısa süreli olur ve maksimum üç yılı geçemez. Bu sürenin sonuna doğru yeterli ilerleme sağlanıp sağlanmadığını belirlemek için bir
değerlendirme yapılır. İkinci bir muafiyet verilmesi halinde, buna ilişkin değerlendirme sonuçları ikinci muafiyet verilmesinin bütün gerekçeleriyle birlikte Komisyona gönderilir. İkinci muafiyetin süresi üç yılı aşamaz.
Ancak, istisnai hallerde Komisyondan üç yılı aşmayan
üçüncü bir muafiyet dönemi talep edilebilir.
Madde 53 - Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür
Yine ilgili kurumlardan biri de Devlet Su İşleri’dir. DSİ
Genel Müdürlüğü, 6200 sayılı ve 18 Aralık 1953 tarihinde kabul edilen “Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun” ile kurulmuştur. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki bütün su kaynaklarının planlanması,yönetimi,
geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu yatırımcı bir
kuruluş olup tarım, enerji,hizmetler ve çevre sektörlerinde görev yapmaktadır.
Sonuç;
Ülkemizde içme ve kullanma suları ile ilgili çalışmalarda çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığı, yet44 Ocak 2009 - 144
ki ve sorumluluklarının olduğu görülmektedir. Değişik kanun maddeleri ve yönetmeliklerde yetki ve sorumluluğun farklı kurumlarda olduğu da görülebilir.
Belediyeler,Sağlık Müdürlükleri, Çevre Sağlığı Müdürlükleri ve DSİ bu kurumlar içindedir.Suyun temini ve
dağıtılması, içilebilir nitelikte olması görevi büyükşehir belediyesine ait iken, bunun kontrol ve denetlenmesi, gerektiğinde dağıtımının engellenmesi Sağlık
Müdürlüğü ve İl Hıfzıssıhha Kurulunun görevidir.Yine
bu kurul ilimizdeki iki üniversitenin Halk Sağlığı ABD
dan görüş alarak karar vermelidir.
Doğrudan halk sağlığını ilgilendiren bu konuda, birden fazla idari yapının yer alması nedeniyle, idari yapılar arası – gerektiğinde siyasi de- koordinasyonsuzluğu düzeltmek, ilimizdeki bu soruna el koymak,
eksikleri tespit ve gereğini yapmak bu kurulun görevi idi. Kurul Sağlık bakanlığından ikinci bir ek süre
istiyebilir,halk uyarılır ve bu süre içinde de gereği
yapılırdı. Kaldı ki bu süreç içinde bu değerlerdeki
arseniğin sağlığı tehdit etmediği de EÜTF Halk
Sağlığı öğretim üyeleri tarafından bilimsel olarak
açıklanmıştır.
Ancak sürecin ilerleyen kısımlarında Sağlık Müdürlüğü denetimleri ve uyarıları yaparak, Büyük Şehir Başkanlığı da arıtma tesislerini kurarak gecikmeli olarak
görevlerini kısmen yaptılar. Kanımca ilimizdeki bu
süreç özel olarak siyasi malzeme haline getirilmiş ve
bu şekilde de kullanılmıştır.
Arsenikli suda suçlu kim? İnsan sağlığını tehdit eden
kim? İşbirliği yaparak sorunu çözmek yerine halkta
panik yaratmak kimin işine gelmiştir? Bu konuyu siyasi malzeme yapanlar aynı zamanda çevre sağlığını
hiçe sayanlar değil mi? İlimiz çevresinde özellikle
endüstriyel atıklara, siyanür ile altın çıkarımına izin
verenler kimler?
Ya onlara sessiz kalan bizler.
SUÇLU BİZİZ ...
Üyemiz Arif Kayasu ile Arzu Kayasu
22 Kasım 2008 tarihinde evlendiler.
Üyelerimiz Zeynep Oraldağ ile Ata Topçuoğlu
29 Kasım 2008 tarihinde evlendiler.
Kendilerini kutlar, ömür boyu mutluluklar
dileriz.
Hukuk
İNŞAAT HUKUKU YÖNÜNDEN ESER/YAPIM SÖZLEŞMESİ
Avukat Baki OKAN
GİRİŞ
Bilindiği gibi, inşaat, ülkemizin toplumsal, ekonomik
ve teknolojik anlamda en önemli etkinliklerinden biridir. Bu etkinliğin önemi, sadece belirtilen alanlar içinde nicelik ve nitelik açısından kapsadığı değerle ortaya konulamaz. İnşaat, sektör bazında bakıldığında
çokça teknik ve ekonomik yönüyle güncel söylemde
yer almakta ise de, inşaat işinin hukuksal yanının önemi yadsınamaz bir gerçektir. Bu cümleden yola çıkarak; inşaat işinin bir yapıt/eser meydana getirme işi olduğunu, bu işin hukuksal yanının yüklenici/müteahhit ve iş sahibi arasında bir iş görme sözleşmesi ile düzenlendiğini söyleyebiliriz. Borçlar Yasamızdaki adıyla istisna akdi, kapsamı itibariyle uygulama alanı oldukça geniş olan bir iş görme sözleşmesidir. Günümüz toplumunun gereği olan işbölümü sonucunda
insanlar gündelik gereksinimlerini karşılamak için bir
istisna sözleşmesine taraf olmaktadırlar. Örneğin, bozulan su borularının onarılması, gözlükçüye numaralı gözlük yaptırılması, bir şeyin boyanması, odun kırılması, ayakkabı veya saat onarımı gibi durumlarda insanlar, çoğu kez farkına bile varmadan, iş sahibi sıfatıyla istisna/eser sözleşmesi kurmaktadırlar. Belirtilen
günlük işlerin yanı sıra, baraj, köprü, otoyolların yapımı gibi büyük projelerin hayata geçirilmesi için yapılan sözleşmeler de eser sözleşmesinin konusunu oluşturmaktadır.1
Kapsamı bu denli geniş olan eser sözleşmesinin uygulanmasından ortaya çıkan uyuşmazlıklar gerek kuramsal gerekse pratik hukuksal tartışmalara yol açmaktadır. Özellikle taahhüt işleri ve bu arada inşaat sözleşmeleri bakımından doğan uyuşmazlıkların mahkemeleri büyük ölçüde uğraştırdığı gözlenmektedir.
Bu yazımda, inşaat mühendislerinin iş yaşamlarında
çok sık karşılaştıkları bir sözleşme türü olan eser sözleşmesi ve bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümünün hangi yasal hükümlere bağlı olduğundan
sözetmek istiyorum. Konu oldukça geniş ve önemli
olduğundan bu yazının ve okuyucuların sabır sınırlarını aşması kaçınılmazdır. Bu nedenle, başlıktaki konu
ile sınırlı ve zorunlu açıklamalar yapmakla yetinmek ve
konunun diğer yönlerini başka yazılara bırakmak yerinde olacaktır.
Borçlar Yasasındaki tanımıyla, istisna2 akdi/eser sözleşmesi, müteahhit/yüklenici ile iş sahibi arasında yapılan öyle bir sözleşmedir ki, bununla müteahhit, iş sahibinin vermeyi üstlendiği (vaat ettiği ) bir ücret karşılığında bir şey (yapıt) ortaya koyma borcunu yüklenir.3
Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, eser sözleşmesinin
dört öğeden oluştuğu görülmektedir. Bunlar, eser/yaİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
pıt, imal/ortaya çıkarma/meydana getirme, ücret ve
anlaşma.
Eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olmakla birlikte bu sözleşmede önemli olan, çalışmanın kendisinden çok bu çalışmadan ortaya çıkan ve objektif olarak
gözlenmesi kabil olan sonuçtur. Bugün artık söz konusu sonucun maddi bir şeyde kendini göstermesi gerekmediği görüşü baskındır. Başka bir deyişle, iş görmenin bedensel çalışma biçiminde olması şart değildir. Hazırlanmasında fikri faaliyetlerin baskın da eser
sözleşmesinin konusunu oluşturabilir. Bu bağlamda,
mühendisin hazırladığı hesaplar ve mimarın düzenlediği proje eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmektedir. Eser sözleşmesine karakteristik özelliğini veren edim, yüklenicinin/müteahhitin eser meydana getirme yükümlülüğüdür. Buna karşılık iş sahibinin de
belli bir ücret ödeme taahhüdünde bulunması gerekmektedir. Çünkü, ücret eser meydana getirme ediminin karşılığını oluşturmaktadır.4 İş sahibinin ediminin
karşılığı genellikle para olarak kararlaştırılmaktadır.
Buna karşılık uygulamada ücretin mal olarak da belirlendiği görülmektedir. Bu konuda en iyi örnek kat karşılığı inşaat sözleşmeleridir. Zira, bu tür sözleşmelerde
iş sahibi, yapılacak olan inşaat karşılığında arsasını vermeyi taahhüt etmektedir.5 Bu durumda, fiili olarak mal
ile mal değiştirilmektedir.
Eser sözleşmesinde ücret yönünden hazırlık çalışmaları denebilecek bir inşaat için plan hazırlanması ve keşif bedeli hesaplanması için açıkça ücret kararlaştırılmamış olsa bile ücret istenip istenmeyeceği konusu
tartışmalıdır. Öncelikle, eğer ileride inşaatı üzerine almayacak bir mimar veya mühendise, plan, proje, betonarme hesapları veya keşif bedeli hesabı yaptırılmışsa, sonradan bu plan ve hesaplar uygulanmayacak olsa dahi ücret verilmesi gerektiği genellikle kabul
edilmektedir. Bu işler bedava gördürülmek isteniyorsa
açıkça kararlaştırılmalıdır. “Taahhüdü gerektirmeksizin”
deyimi kullanılarak plan ısmarlanması durumunda, bu
deyim ücrete ödenmeyeceğini değil, sadece iş sahibinin planı uygulamaya koyup koymamakta serbest olduğunu gösterir. Bu deyimin anlamı üzerinde hataya
düşen iş sahibi, mühendis/mimar kötüniyetli olmadığı takdirde, ancak onun zararını ödeyerek sözleşmeyle
bağlı olmadığını ileri sürebilir. 6
Diğer taraftan, plan, proje ve hesaplar sonradan bunları uygulayacak yüklenici tarafından hazırlanmış ve
inşaat için götürü bir ücret kararlaştırılmış ise, genellikle plan, proje ve hesaplara ait hazırlık çalışmalarının
karşılığının da bu ücrete dahil olduğu görüşü savunulmaktadır. Bir işi almak ümidiyle buna ait plan, proje ve
Ocak 2009 - 144 45
Hukuk
hesapları hazırlayan yükleniciye sonradan bu iş verilmeyecek veya inşaatın yapılmasından cayılacak olursa, yüklenici bu hazırlıkları içi bir ücret isteyebilecek
midir? Bu soruyu yanıtlayabilmek için çeşitli olasılıkları görmek gerekir:
Bu plan ve hesaplar, eser sözleşmesi için icapta bulunan yüklenici tarafından, kendisinden talep edilmeksizin, teklifine eklenmiş ise, icabı kabul edilmediği
takdirde, o, bunlar için ayrı bir ücret isteyememelidir.
Keza, bir eksiltmeye giren yüklenici teklifine ekli hesap
ve projeler için, eksiltmeyi kazanamasa dahi, bir ücret
talebinde bulunamamalıdır. O, bunlar için harcadığı
emeği işi alabilmek ümidiyle yapmıştır. Bir yarışmaya
katılanlar da, yarışma şartnamesinde öngörülen şartlar dışında bir ücrete hak kazanamazlar.
Eğer yükleniciyle yapılan görüşmeler aşamasında işin
yaptırılıp yaptırılmayacağı hususunda henüz kesin karar verilmediği (örneğin mali olanakların henüz sağlanmadığı) veya işin ona verilmesinin söz konusu olamadığı anlaşılıyor ve buna rağmen ondan proje ve hesap hazırlanması istenmiş bulunuyor ise, iş sahibi bu
hazırlıklar kendi menfaatine olduğu için bir ücret ödemelidir. Proje ve hesapların sunulmasının sadece yüklenicinin icabının bir parçası mı olduğu, yoksa ayrı bir
eser sözleşmesine mi vücut verdiği hususu belirlenirken, bunların iş sahibi için bir değer taşıyıp taşımamasından çok hatırı sayılır bir çalışmayı gerektirip gerektirmediğine de bakılmalıdır. Ayrıntılı bir keşif hesabı
yapılmaksızın, sadece birim fiyatların bildirilmesi ücreti gerektiren bir husus değildir.7
Eser sözleşmesinde, tarafların yükleniciye bir ücret
ödeneceği hususunda önceden açıkça anlaşmış olmalarına gerek olmadığı gibi, ücret miktarının önceden tesbit edilmiş olması da zorunlu değildir. Ücretin
sözleşme yapılırken belirlenmemiş olması durumunda
Borçlar Yasası’nın 366. maddesi gereğince, iş tamamlandığı zaman eserin değerine ve yüklenicinin yaptığı giderlere bakılarak ücret belirlenir. Ancak, yüklenicinin yaptığı giderler ve eserin değeri iş sahibinin umduğundan daha çok olsa da bunu iş sahibi ödemek
zorundadır. 8 Eğer yapılan iş çeşidinden faaliyetler için
meslek birliklerinin tesbit ettiği bir ücret tarifesi varsa ücretin saptanmasında bu tarife gözönünde tutulur. Bilindiği gibi, ülkemizde Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği’nce hazırlanmış asgari ücret tarifeleri ve Bayındırlık Bakanlığı’nca zaman zaman yayınlanan birim fiyat listeleri vardır. Meslek kuruluşları asgari ücretleri tespite kanunen yetkili oldukları takdirde,
tespit olunan asgari sınırların altında ücretle iş kabul
eden üyelerine disiplin cezaları verebilirler, fakat, böylece yapılan eser sözleşmeleri hükümsüz olmaz. 9
Eser sözleşmesinin diğer bir ögesi, BY’nın 355. maddesinden anlaşılacağı üzere, yüklenicinin iş sahibi adına
ücret karşılığında bir eser (sonuç) yaratacağı konusunda anlaşmış olmalarıdır. Bu haliyle rızai bir sözleşme
olan eser sözleşmesi kural olarak bir şekle bağlı değil46 Ocak 2009 - 144
dir. 2886 sayılı Devlet İhale Yasası uyarınca, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin yapım işlerin ait ihaleler, noterlikçe
imzaların tasdiki şeklinde yapılır. (DİK. M.57) Bu yasaya bağlı idarelerde her türlü yapım ve hizmet işleri, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi (BİGŞ) ile düzenlenmiştir. Özellikle eser sözleşmesine ait tamamlayıcı yasa
hükümleri yerine (BY. 355 vd.) bu şartname hükümleri uygulanacağından emredici Borçlar Yasası hükümleri dışında bu şartnameye bakmak gerekir.
Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri de, kat inşa etme unsuru nedeniyle, eser sözleşmesine ilişkin hükümlerin
kıyasen uygulanması söz konusudur. Aslında kat inşa
etme unsuru nedeniyle bu sözleşme şekle bağlı olmamalıydı, ancak, arsa payının/taşınmazın devri vaadini içerdiğinden bu sözleşmeler noterlikçe re’sen/
düzenleme yoluyla düzenlenmelidir. (Noterlik Yasası m.89) Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, sözleşmenin unsurlarından birinin resmi şekle tabi olmasına ve tarafların hiçbir şekle uymadan anlaşmış olmalarına rağmen, bu eksikliğin sonradan ileri sürülmesinin
hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ilişkin Yargıtay’ın bir çok kararı vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve 15.Hukuk Dairesi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin
hakkın kötüye kullanılması sayılabilmesi için, öncelikle, tarafların sözleşmenin geçerliliğine inanarak edimlerini tam anlamıyla yerine getirmiş olmaları veya eserin kullanılabilir ölçüde tamamlanması koşulunu aramaktadır. 10
Ancak, iş sahibinin tüketici durumunda bulunması,
yani eseri özel nedenlerle kişisel kullanımı için ısmarlayan kişi olması durumunda, hizmeti satan (yüklenici) taraflar arasında yapılan sözleşmenin bir nüshasını
alıcıya (iş sahibi) vermek, ayrıca, hizmetin peşin fiyatını, vadeye göre ödenecek toplam ücreti, faiz miktarını,
yıllık faiz ve gecikme faizi oranını ve ön ödeme tutarını, ödeme planını yazılı olarak bildirmek zorundadır.
(Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesinin 3. fıkrası)
İNŞAAT KAVRAMI VE HUKUKLA BAĞLANTISI 11
Buraya kadar yapılan genel anlamda eser sözleşmesine ilişkin açıklamalardan sonra, kavram olarak ‘inşaat hukuku’ ve daha sonra da bu çerçevede özel bir tür
olan arsa payı karşılığı bina yapımı ile kamu kuruluşlarına ait inşaatlar, bunlarla ilgili yasal düzenlemeler yönünden konuyu açmak istiyorum.
A. Yapma ve kurma anlamındaki ‘inşa’ sözcüğü, meydana getirilmiş bir varlığı, ‘inşaat’ sözcüğü ise, hem yapılmakta olan bir nesnenin varlığını hem de o şeyin yapım eylemini ifade eden kavramlardır. İnşaat veya yapım deyince, toplum kesimlerinde bina veya bina niteliğinde nesnelerin oluşturulması akla gelmektedir.
Hukuk
İlkel toplumdan bugüne kapalı bir mekânda barınma ve faaliyette bulunma gereksiniminin bilinçaltında
yer etmesinin bunda etkin olup olmadığının takdirini
toplumbilimcilere bırakarak diyebiliriz ki, inşaat sadece bina vb. nesnelere özgü bir iş değildir. Bilindiği gibi,
bina, araziye bağlantılı olarak oluşturulan alanlarda insanların sosyal, ekonomik ve kültürel gereksinmelerinin giderilmesi amacına yönelik bir yapım türü olmakla birlikte genel anlamda inşaat, bina da dahil olmak
üzere daha geniş yapım işlerini kapsar. Arazi üzerinde
oluşturulan konu, okul, fabrika yapımı gibi, arazi içinde veya altında oluşturulan kanalizasyon, tünel, kuyu
veya araziden yukarıda meydana getirilen teleferik tesisi, denizde petrol arama platformu veya deniz içinde
tüp geçit yapılması da birer inşaat türüdür.
Ancak teknolojik anlamda inşaat sadece oluşturulan
nesnenin maddi varlığı olmayıp, yapım işlerine olanak sağlayan tekniklerin tümünü yani, yapımın etkinlik alanını, hukuksal anlamda yapım ise, bir arazinin içine, altına, üstüne yapı yapılması anlamını ifade eder.
Öte yandan, bina söz konusu olsun beya olmasın, kamuya ya da kişilere ait arazilerdeki yol, meydan, köprü, tünel, petrol veya su kuyusu, havaalanı, liman, su
kanalı/bent ve gölet, maden galerisi, kanalizasyon, havagazı boruları, telefon hattı, demiryolu, çeşme, anıt,
spor kompleksi, vs. gibi yapım işleri de inşaat kavramı
kapsamındadır.
B. Bu durum itibariyle inşaat işi insan ilişkilerini zorunlu kıldığına göre, bu tür faaliyetlerden dolayı kişiler arasında bir kısım uyuşmazlıkların meydana gelmesi de kaçınılmazdır. İşte bu aşamada hukukun devreye
girmesi söz konusudur. Yukarıda da değindiğim gibi,
inşaatın hukuksal düzenlemesi temel yasa olarak Borçlar Yasası’nda ‘eser sözleşmesi’ başlığı altında, kısmen
de İmar Yasası, Türk Medeni Yasası, Kamu İhale Yasası
ile diğer özel yasalarda yapılmış olmakla birlikte, teknik düzenlemesi yasalara uygunluk çerçevesinde tarafların iradelerine ve teknolojinin gerekli kıldığı kurallarla bırakılmıştır.
Bu arada belirtilmelidir ki, yer/arazi ile onun üzerinde, içinde veya altında oluşturulan inşaat arasında
bir bağlantı da söz konusudur. Türk Medeni Yasası’na
göre, üst hakkı ile su, gaz, elektrik vs. gibi akımlıklar/
mecralar ve geçit hakları ayrık olmak üzere, arazi üzerindeki yapılar, bitkiler ve kaynaklar ile üstündeki hava
ve altındaki yer katmanları o arazinin sahibine aittir.
(TMK, m. 718) Bu ilkeye göre, aksine bir anlaşma veya
düzenleme bulunmadığı sürece inşaata konu olan ve
yukarıda örnekleri sayılan yapılarla benzerleri o arazinin sahibine aittir. Ancak, kalıcı nitelikte olmayan çardak, baraka vs. gibi yapılar taşınır mal niteliğinde olduğundan mülkiyeti yapana aittir.
Özetle, inşaat hukuku kavramı, sadece bina ve eklentileri ile ilgili yapım işini değil, arazinin üzerinde, içinde
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ve altındaki tüm yapım faaliyetleri ile yapım işlerinin
düzenlenmesine ilişkin yasal kuralların tümünü içerir.
YAPIM İŞİNDE ÖZEL SİSTEMLER
Olası uyuşmazlıklarda kavram kargaşasına yer verilmemesi açısından yapım işini gerçekleştirenler ve bunların edinilmesi ile ilgili sistemlerden de kısaca söz etmekte yarar vardır.
1. Yap-sat sistemi
Bir kişinin kendine arsası üzerinde kendi ekonomik gücüne dayanarak konut veya işyeri amaçlı bina yapıp
bunu tamamladıktan sonra başkalarına satması taşınmaz satımı ile ilgilidir. Burada taraflar arasındaki ilişkinin de taşınmaz mal satışı hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekir. Çünkü satıcı ile mülk edinmek isteyen alıcı arasında daha önceden binanın yapılma koşulları ve nitelikleri ile ilgili bir anlaşma olmadığı için
ikisi arasında sonradan yapılan anlaşma eser sözleşmesi değil taşınmaz mal satım sözleşmesidir.
Sözünü ettiğimiz bu sistem toplum kesimlerinde ‘yapsat’ olarak algılandığı halde uygulamada, bir kişinin
yap-satçı olarak nitelendirilebilmesi için, onun kendine ait arsa üzerine yaptırdığı inşaatın devamı sırasında bağımsız bölüm satması gerekir. Nitekim Yargıtay
14.HD.nin kararına göre;
“…bir kişi kendi taşınmazı üzerine parası ile inşaat yaparken bir bağımsız bölümü inşaatı bitirmeye parası yetmediğinden dolayı başka bir kişiye satar ve ondan aldığı para ile muhdesatı bitirir ise böyle bir kişiyi Medeni Kanunun 634. maddesinin himayesine almamak gerekir.
Çünkü muhdesatın yapımında satın alan kişinin ediminin olumlu katkısı bulunduğundan satıcıda hem yüklenici hem mal sahibi olma sıfatı birleşir. O kişi artık yapsatçıdır. …”
Şekindeki gerekçe ile inşaatın devamı sırasında yapımcının yapmış olduğu satış işleminin eser sözleşmesi olduğuna işaret edilmiştir. Bu karara göre kat karşılığı inşaatta yüklenicinin de yap-satçı olarak kabulü gerekir.
2. Mortgage sistemi
Bu konu 5582 sayılı Konut Finansman Sistemine İlişkin
Çeşitli Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
ile yapılan düzenleme çerçevesinde yürütülmektedir.
Bu yasa adından da anlaşılabileceği gibi çeşitli yasalardaki değişiklik ve eklemelerden oluşmaktadır. İngilizcede ‘mortgage’ sözcüğü ipotek veya ipotek karşılığı alınan para olmakla birlikte, kapsamı bakımından
bir kimsenin aldığı borç paraya karşılık kendine ait ev
veya arazisinin mülkiyetini belli bir süre için borçlandığı kimseye devretmek suretiyle alacaklıya bir güvence
sağlaması ve borcun ödenmesi ile garantinin ortadan
kalkması, ödenmemesi durumunda ise mülkiyet hakOcak 2009 - 144 47
Hukuk
kının alacaklıya geçmesi anlamında tanımlanmıştır.
4. Kentsel dönüşüm projesi
5582 sayılı yasa ile getirilen sistemde, konutu olmayan kimselere kredi sağlanması suretiyle konut sahibi olmaları amaçlanmıştır. Anılan sistemde, bankalar
da dahil finans kuruluşları aracılığıyla oluşturulacak
Konut Finansman Fonu’ndan konut edinmek isteyenler bu fondan sağlayacakları ile konut satın alabileceklerdir. Kredi bedeline göre konut üzerine ipotek konulacaktır. Özetle, konut edinmek isteyen kişi ile kredi
veren kurum arasında yapılan anlaşmada, alıcı konut
bedelinin bir kısmını peşin ödemekte, kalan bedel de
kredi veren kurumca karşılanmakta ve satın alınan konut, kredi veren kurum adına ipoteklenmektedir. Alıcı,
uzun vadelerle yaygın olarak kredi taksitlerini ödeyip
bitirdiği takdirde, konut da ipotek yükümlülüğünden
kurtulmakta, aksi halde konutun mülkiyeti kredi verene geçmektedir.
Şehircilik terminolojisi yönünden dönüşüm kavramı,
bir kentin belli bölümünün yenilenmesi, başka bir biçime sokulması ve yeniden yapılandırılmasıdır. Daha
çok göçler nedeniyle kentlerin sağlıksız yapılaşması/
gecekondulaşması sonucu ortaya çıkan plansız, projesiz oluşan yerleşim yerlerinin/varoşların kaldırılarak
yeni yaşam bölgeleri kurulması amacıyla yasal düzenleme yapılmıştır.
Görüldüğü gibi, alıcı veya yapımcı ile kredi veren arasında eser sözleşmesine konu olabilecek bir durum
yoktur. Hukuksal olarak yapılan işlem taşınmaz satımıdır. Bu nedenle, bu sistemdeki, uyuşmazlıklarda taşınmaz mal satış hükümleri uygulanacaktır. Ancak, sağlanan kredi ile yapımı tamamlanmış bir konut satın alınmayıp yeni bir konut yaptırılacak ise bu durumda kredi kuruluşu ile konut edinmek isteyen arasında bir inşaat anlaşması yapılmış ise bundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda eser sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Görünürdeki bu amacın gerçekleşmesi için belediyelerin doğrudan katkısı gerekmektedir. 5393 sayılı Belediyeler Yasası’nın 73. maddesi’nde tanımlanan kentsel dönüşüm projesine konu olacak alanların tespiti
belediye meclisi tarafından karar verilip ilan edilecektir. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı
olabilmesi için o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında kalan inşaatlar belediyelerce doğrudan veya
sağlanan kredi ile ilgili kuruluşlara yaptırılmakta ve vadeli olarak hak sahiplerine satılmaktadır. Bu sistemin
konumuz ile ilgisi, yapımcı/yüklenici ile yaptıran/iş sahibi arasındaki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklanıyor olmasıdır. Başka bir deyişle, satıcı kuruluş ile alıcı
arasındaki ilişki satış sözleşmesine dayandığı halde yapım işinden dolayı yüklenici ile iş sahibi kuruluş arasındaki ilişki eser sözleşmesi kapsamındadır.
3. Toplu konut yapım sistemi
KAYNAKÇA
2985 sayılı Toplu Konut Yasası adıyla bilinen yasal düzenlemede, ülkedeki konut gereksiniminin giderilmesi, doğal afetler sonucu gereksinim duyulan konut ve
işyerlerinin yapılması öngörülmüştür. Toplu Konut
İdaresi tarafından arsa ve kredi sağlanarak toplu olarak konut yapılıp gereksinmesi olanlara kredi ile satılması amaçlanmıştır.
1.
Prof. Dr. Haluk TANDOĞAN, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C.2 Ankara 1977
2.
Prof.Dr. Aydın ZEVKLİLER, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri,
7. Baskı, Ankara 2002
3.
Av. Muaz ERGEZEN, İstisna Sözleşmesinde Tarafların Sözleşmeyi Sona Erdirme Hakkı, Ankara 2007
4.
Prof. Dr. Kenan TUNÇOMAĞ, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri
Bu sistemin konumuz ile ilgili iki yönü vardır.
5.
Turgut UYGUR, Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Ankara 1990
a) Bu sistem ile morgage arasında birebir benzerlik
söz konusu olduğundan tekrardan kaçınmak için aynı
açıklamaları yinelemekle yetinelim. Burada kredi veren yerine Toplu Konut İdaresi geçmektedir. İşlem bir
taşınmaz mal satışı niteliği taşıdığından eser sözleşmesi hükümleri kapsamında değerlendirilemez.
6.
Efraim AYDEMİR, Eser Sözleşmesi ve İnşaat Hukuku, Ankara
2009
b) Toplu Konut İdaresi ya elindeki arsayı yasada belirtilen kuruluşlara ayırarak yapım işini kendilerine bırakmakta, ya da gerekli arsayı sağlayarak yapılacak toplu konut alanlarını belirleyerek ihale yöntemi ile yaptırdıktan sonra konut/işyerlerini gereksinim sahiplerine özgülemektedir. Bu son durumda, TOKİ ‘iş sahibi’
ve yapım işini gerçekleştirecek olan gerçek/tüzel kişi
ise ‘yüklenici’ konumundadır. Bu nedenle, taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda eser sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanmalıdır.
48 Ocak 2009 - 144
Dipnotlar
TANDOĞAN, S. 2, dipnot 1
1
ZEVKLİLER, S. 319
ERGEZEN, S. 25
2
3
TUNÇOMAĞ, S. 956
4
UYGUR, S. 257
5
TANDOĞAN, S. 19
6
TANDOĞAN, S. 20
7
ZEVKLİLER, S. 323
8
TANDOĞAN II, S. 33, ZEVKLİLER, S. 324
9
ERGEZEN, S. 38
AYDEMİR, S. 16
10
11
Üyelerimizden
YIĞMA HESABI
Mehmet KIRLI
İnşaat Mühendisi, Ödemiş
TEKNİK İNCELEME-RAPOR
İzmir İli Ödemiş İlçesi …… Mahallesi …. Pafta …..
Ada … Parsel deki arsaya inşaat yapmak için imar izni
alındıktan sonra ;
23/05/1979 Yılında, Plan ve Projelerini, zamanında
ve halen yürürlükte olan 3194 Sayılı İmar Kanunu 29.
Maddesi ve Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği hükümlerine göre Yığma yapı olarak çizdirilip, (Z+1NK)’ların
yapım ruhsatı alındıktan sonra yılı içinde inşaatına başlanıp, Belediyenin yapım kurallarına uyularak, binanın Zemin katı yılı içinde bitirilmiştir. Zemin
kat’taki 1 nolu dairenin yapı kullanma izni alınmıştır.
Zemin kat halen iskan edilmektedir. 1.kat’taki 2 nolu
dairenin inşaat yapı ruhsatı ise süresi içinde yenilenmemiştir.
Ruhsat süresi dolmuş 1. kat’ın İnşaat Yapım Ruhsatı istenmektedir. Bu işlemin gerçekleşebilmesi için 1979
Yılında yapılan imalatların günümüz Kanun ve Yönetmeliklerine uygunluğu kadar, çizilen projenin geometrisinin, yerinde yapılan imalatın geometrisiyle
uyumlu olması gerekmektedir.
Konu incelenmek üzere inşaat mahalline gidildi. Yapılan ölçümlerde ve incelemelerde Zemin kat’ın 20 cm.
uzunluğunda 10 cm. genişliğinde dolu harman tuğlası (TS 704) ile, boşlukların ve duvar uzunluklarının
ve kat yüksekliğinin projesine uygun olarak inşa edildiği, bina köşelerinde kat yüksekliğince 20x20 cm.
ebadında düşey hatıl konduğu ve bu düşey hatılların,
(o kısımdaki sıvaları kırdırıp) duvarlar örüldükten sonra betonlarının döküldüğü gözlemlendi. Tavan döşemesinin Betonarme olarak ve yatay hatıllarda projesine uygun olarak inşa edildiği, bina içinde ve bina dışında açılan izleme çukuru ile temel ebadlarının 30
cm. yüksekliğinde ve 60 cm. genişliğinde olduğunu
gözlemlendi.
Daha kapsamlı bilgi için, (….)’da çalışan (….) Beton
Laboratuvarı Ltd.Şti.’ne yaptırılan test ve incelemelerde, Düşey hatıllarda 4Ø14 düşey donatı ve Ø8/20 cm.
ara ile etriye ve Döşemelerde Ø8/15 cm. ara ile donatı konduğu tespit edildi. Zemin kat’dan alınan beton karot numunelerinin Basınç Mukavemetleri yapıldı. Ayrıca (…) Zemin ve Yapı Malzemeleri Test Laboratuvarı Ltd.Şti. ‘ne yaptırılan Tuğla Basınç Dayanımı Sonuçları raporlandı. TS704 kapsamında üretilen
dolu harman tuğlası TS EN 771-1 HD tipi standardına
göre basınç deneyine tabi tutuldu.
TS10465’deki kriterlere göre incelenmesi sonucunda
elde edilen verilerin, İnşaatın yapım tarihinde yürürlükteki ABYYHY-1975 kriterlerine ve proje beton sınıfı
olan C16 ‘e uygun olduğu tespit edilmiştir.
3- Mevcut Duvardan alınan numuneler TS EN 771-1
HD standardına göre basınç deneyine tabi tutulmuş
ve TS 2510 da verilen serbest basınç dayanımına uygun olduğu tespit edilmiştir.
4- Mevcut yapı Röleve Projelerine uygun olduğundan, yapı sisteminde herhangi bir değişiklikte söz konusu değildir.
5- Her ne kadar Zemin kattaki daire binanın inşaa edildiği tarihteki yapım şart ve yönetmeliklerine uygunsa da, binaya yeni yönetmeliklere göre ilave 1.kat yapılacağından D.B.Y.B.H.Yönetmeliğinin Madde 5.4.6.3
ve 5.4.6.6 şartlarının sağlanması için bina dış yüzeylerindeki pencere ve kapı boşluklarının her iki kenarlarında, 20x20 ebadında 4Ø14 düşey demirli Ø8/20 etr.
teçhizatlı düşey hatıl ilave edilecektir.
6- Yığma binalarda duvarlar taşıyıcı özelliklere sahip
olduklarından tüm duvarlar kesinlikle üst üste gelecektir (D.B.Y.B.H.Y. madde 5.2.6). Zemin katta salon
önünde balkon yapılmadığından, 1.katta gömme
balkon yapılamaz. Çizilen mimari projesinde gösterilen gömme balkon iptal edilecektir. İstendiği takdirde çıkma balkon yapılabilir.
7- Bu bilgiler doğrultusunda, Binanın 1. kat 2 nolu daire için yapı ruhsatının yenilenmesinde ve inşaat tamamlandıktan sonra, yapı
kullanma izninin verilmesinde mahzur yoktur.
Mevcut durumu yukarıda açıklanan yapı için
DBYYH’ya uygun yapılan
tahkikler aşağıdadır.
SONUÇ :
1- İstenen iş; 1.kat 2 nolu daire için İnşaat Ruhsatı alınmasıdır.
2- Mevcut Betondan alınan Karot sonuçlarının
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 49
Üyelerimizden
YIĞMA HESABI :
Birinci kat ilavesi istenen bu projede, uygulanacak tüm
gerilme ve geometri koşulları Türk-Deprem Yönetmeliğine göre sağlanacaktır.(D.B.Y.Y.H. Yönetmelik . 2006 )
Deprem Hesabı
Yapı Alanı
Duvar Uzunluğu
Gc
hf h Hareketli yük
n
: S ( T ) = 2,5 Ra ( t ) = 2,0
: ( 10 x 10 ) + ( 1 x 10 ) / 2 = 105 m2
: 83,30 mt (kapı ve pencere boşlukları dahil )
: Beton birim ağırlığı = 25 kN/m3
: Duvar birim ağırlığı = 17 kN/m3
: Döşeme kalınlığı = 12 cm
: Kat yüksekliği = 2,70 mt
: 2 kN/m2
: hareketli yük azaltma katsayısı = 0,30
DUVARLARDA İZİN VERİLEN BASINÇ
EMNİYET GERİLMESİ HESABI :
Laboratuvar sonuçları:
: 18.8 MPa
Beton dayanımı
Tuğla dayanımı
: 10.5 MPa
Tuğla kayma dayanımı : 4.0 MPa
Tablo 5.2’den ..Duvar malzemesi ve harç sınıfına göre
Duvar Basınç Emniyet Gerilmesi :
Gem = 1.0 MPa … ( Gtuğla = 11 MPa ; Gharç = 15 MPa )
Gem = 0.8 MPa .. . ( Gtuğla = 7 MPa ; Gharç = 15 MPa )
Gem = 0.8 + (0.2 x 3.5 / 4) = 0.975 MPa (Linear interpolasyon)
D.B.Y.Y.H.Yönetmeliğinin (2006),Yığma yapılarla ilgili kısmındaki geometri şartlarını (5.4.5 , 5.4.6) sağlamak için
kapı ve pencere kenarlarına düşey hatıllar yapılması uygun görülmüştür. ( 14 adet x 0.20 = 2.80 mt. )
Narinlik = h / t = (2.7 / 0.2) = 13.5 ~ 14 …
Döşeme ağırlığı : 2,5 x 105 x 0,12 = 315 kN
DÜŞEY GERİLME HESABI
(Bina birinci katına göre):
Duvar ağırlığı
: 17 x ( 83,3 – 2,8 ) x 0,2 x 2,7 = 739 kN
Düşey hatıl
: 0,2 x 0,2 x 2,7 x 25 x 14 = 38 kN
Hareketli yük
: 0,3 x 2 x 105 = 63 kN
(Tablo 5.4)’den Azaltma katsayısı (0.78)
Gem = 0.78 x 0.975 = 0.76 MPa
G = (Düşey yük ( Döşeme + Duvar ) / Azaltılmış etkili alan) = N / A
N = 315 + 315 + 739 + 739 = 2108 kN….
A = (Ax +Ay) = (6.75 + 5.76) = 12.51 m2
Ax ( Binanın “x” yönündeki azaltılmış etkili duvar alanı)
Ay ( Binanın “y” yönündeki azaltılmış etkili duvar alanı)
G = (2108 x 10^3) / (12.51 x 10^6) = 0.168 MPa
G = 0.168 mpA < Gem = 0.76 MPa … Düşey gerilmeler emniyet gerilmesinden az.
DEPREM HESABI :
KAYMA GERİLMESİ HESABI
(Bina birinci katına göre) :
Tem = To + M x G ;
W2 = 767 kN
Vt = W x A ( T1 ) / Ra ( T1 )
W1 = 1155 kN
A ( T1 ) = A0 x I x S ( T1 )
I = Bina önem katsayısı = 1.00 ;
Tablo 5.5 ‘ den … To = 0.15 MPa
Tem = 0.15 + 0.5 x (0.168) = 0.234 MPa
Tx = Vt / Ax = (961 x 10^3 / 6.75 x 10^6) = 0.142
MPa < Tem
Etkin yer ivmesi A0 = 0,4 ( 1. deprem bölgesi )
Ty = Vt / Ay = (961 x 10^3 / 5.76 x 10^6) = 0.167
MPa < Tem
D.B.Y.Y.H.Yönetmeliği Yığma yapılar bölümü 5.2.1 ‘ den…
Hesaplanan kayma gerilmeleri , emniyet kayma gerilmesinden küçüktür.
S( T1 ) = 2,5 ; Ra ( T1 ) = 2,0
A( T1 ) = 1 x 0,4 x 2,5 = 1,0
Vt = ( 767 + 1155 ) x ( 1,0 ) / 2,0 = 961 kN
F1 = Vt x W2 x H2 x / (W1 x H1 + W2 x H2 ) = 961 x 767 x
5.4 / (767 x 5.4 + 1155 x 2.7) =
F1 = 548.2 kN ; F2 = 412.8 kN
Vt = F1 + F2 = 548.2 + 412.8 = 961 kN
50 Ocak 2009 - 144
Bina D.B.Y.Y.H.Y. ‘ ye göre Bölüm 5’ deki kuralları sağladığından güçlendirilmesine gerek yoktur.
Bölüm 7.7.7 ‘ye göre hemen kullanım durumunu sağlamaktadır.
genç-İMO
KASIM-ARALIK 2008 genç-İMO ETKİNLİKLERİMİZ
01.11.2008 - BUCA EVKA–1 TOPLU KONUTLARI
ŞANTİYESİ TEKNİK GEZİSİ
55 kişinin katıldığı gezide, EVKA–1 konutlarını hem
proje hem de şantiye olarak görebilme imkanı bulduk.
Gezimiz Buca Yedigöller’de içtiğimiz yorgunluk çayı ile
sona ermiştir.
genç-İMO İZMİR TEMSİLCİ TOPLANTILARI
08.11.2008
TOPLANTISI
•
•
•
08.11.2008 - ADNAN SAYGUN KÜLTÜR MERKEZİ
TEKNİK GEZİSİ
54 üyemizin katılım sağladığı gezimizde, gerçekten
kaliteli ve kapsamlı bir projeyi tanıma fırsatını yakaladık.
İzmir Büyükşehir Belediyesi mühendislerinin bilgi
verdiği gezimizde, İzmir’imize böyle güzel bir sanat
merkezinin kazandırılması bizleri çok mutlu etmiştir.
22.11.2008 SASALI DOĞAL YAŞAM PARKI GEZİSİ
135 üyemizle katılım sağlanan gezimizde, İzmir
Büyükşehir Belediyesinin İzmir’imize kazandırdığı
Avrupa’nın sayılı hayvanat bahçelerinden birini dolaştık.
Parkın yapımında görev alan üyelerimizin de bilgi
verdiği gezimiz güzel bir şekilde sona ermiştir.
•
genç-İMO
İZMİR
TEMSİLCİ
14 Mart 2009 tarihlerinde düzenlenecek
olan “Bilimsel Demokratik Parasız Eğitim “
başlıklı genç-İMO kurultayında, genç-İMO
İzmir’in üstlendiği konular (MÜDEK-ABETGATS) hakkında bilgilendirme sunumları
yapıldı.”ABET” konusunu Erkay KILIÇ, “MÜDEK”
konusunu Ali Kemal ÖZTÜRK, “GATS” konusunu
Fırat ÜMMETOĞLU arkadaşlarımız sundu.
27.11.2008 Perşembe günü Genç Mühendisler
Komisyonunun düzenlediği “Kriz ve İşsizlik”
isimli seminerin duyurusu yapılacak.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci
Meclisi 29–30 Kasım 2008 tarihinde İzmir’de
yapılacaktır.
Latife DOĞAN arkadaşımız Ege Üniversitesi 3.
Sınıf Temsilcisi seçilmiştir.
26.11.2008 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİ
TOPLANTISI
•
•
29–30 Kasım 2008 de İzmir’de yapılacak olan
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci
Meclisinin görev paylaşımı yapılmıştır.
Mecliste konuşma yapacak arkadaşların
belirlenmesi yapıldı. Bu belirlemeye göre;
Özgür FIRAT-GATS Uygulamaları
Ahmet Taylan ATASOY-SSGSS Yasası
Metin GÖRGEÇ- genç-İMO İzmir ve TMMOB
İZMİR İKK ÖĞRENCİ Etkinlikleri
Ali Çağatay YAMANLAR-Kriz ve İŞSİZLİK
Hüsnü Kaan GİRGİN ve Erkay KILIÇ’ın Gündem
üzerine konuşma yapmaları kararlaştırıldı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 51
genç-İMO
•
Ayrıca; Serbest kürsüde konuşma yapacak
arkadaşların 28 Kasım 2008 Cuma günü odada
prova yapmaları için toplanmalarına karar verildi.
genç-İMO
TİYATRO TOPLULUĞU
genç-İMO Tiyatro Topluluğu kurulmuştur. 02–10–
17.01.2009 tarihleri olmak üzere, şimdiye kadar üç
prova yapılmış, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın oynadığı “Devekuşu Kabareleri” oyun olarak seçilerek
sahnelenmesi için çalışmalara başlanmıştır. 20 kişilik
bir ekiple başlayan çalışmalarımız, bütün üyelerimize açıktır.
27.12.2008 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİ TOPLANTISI
•
•
•
•
•
•
•
•
-
-
-
-
-
-
-
•
•
03.01.2009 Cumartesi “Metro ve Beton
Santrali” teknik gezisi kararı alındı. Afişler
hazırlanarak temsilcilere verildi.
08–09–10.01.2009 İzmir Kent Sempozyumu
duyurusu yapıldı. Öğrencilerin katılımı için
propaganda yapılması kararlaştırıldı.
“GATS” hakkında bilgilendirme toplantısı
yapılması karar verildi.
Temsilcilerin ayrıca Müdek, Abet, Sim ve
Yetkin Mühendislik için bilgilendirme
toplantıları talebi olmuştur.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci
Meclisi sonuçlarının değerlendirilmesi yapıldı.
20.12.2008 tarihinde Ankara’da gerçekleşen
genç-İMO Konsey Toplantısı hakkında Metin
GÖRGEÇ ve Erkay KILIÇ’ dan bilgi alındı.
TMMOB İZMİR İKK ÖĞRENCİ örgütünün
düzenlediği anketlerin anlatımı Metin
GÖRGEÇ ve Erkay KILIÇ tarafından yapıldı.
Öğrenci Sorunları Komisyonu kuruldu.
Komisyondaki temsilciler;
Hüsnü Kaan GİRGİN
Ahmet Taylan ATASOY
Erkay KILIÇ
Metin GÖRGEÇ
Latife DOĞAN
Ali Çağatay YAMANLAR
Halis KOÇBULUT
02.01.2008 Cuma genç-İMO İzmir Tiyatro
Topluluğunun 18.30 da prova yapması kararı
alınmıştır.
[email protected] grubuna
genç-İMO İzmir üyelerinin katılımını sağlama
kararı alındı.
52 Ocak 2009 - 144
genç-İMO
“EMPERYALİST SALDIRILARA SON, FİLİSTİN’E ÖZGÜRLÜK”
İMZA KAMPANYASI ve BASIN AÇIKLAMASI
5 Ocak 2009 Pazartesi günü Celal Bayar Üniversitesi
Muradiye kampusünde başlattığımız imza kampanyası üç gün sürmüştür. İlk gün Mühendislik Fakültesinde açtığımız imza masasıyla beraber, saat 12.20 de
Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi zemin
anfide “ Ortadoğu’nun Dünü Bugünü – Prof. Dr. Mehmet ÇELİK “ adlı konferans genç-İMO İzmir tarafından
düzenlenmiştir. İmza kampanyamız sonucunda 700
imza toplanmış ve 8 Ocak 2009 Perşembe günü, CBÜ
Muradiye Kampüsünde basın açıklaması yapmak için
Mühendislik Dekanlığından izin alınmıştır.
İMZA METNİ:
genç-İMO (İnşaat Mühendisleri Odası Öğrenci Örgütlenmesi) olarak tüm arkadaşlarımızı ve öğretim üyelerimizi, İsrail’in Filistin saldırısına karşı, imzalarıyla
tepki göstermeye çağırıyoruz. Topladığımız imzalar
dekanlığa iletilerek, bu konuda bir eylem düzenlenmesi ve basın açıklaması yapılması talep edilecektir.
Kapitalizmin en derin krizlerinden birini yaşadığı günümüzde, yine kapitalizmin kaçınılmaz sonucu olan
emperyalist bir saldırıya tanık olmaktayız.
İsrail Devleti, dünyanın gözü önünde Gazze kentine
hava harekatı düzenlemiş, bombalarıyla yüzlerce Filistinlinin ölümüne sebep olmuş ve kenti harabeye
çevirmiştir. İlk saldırılarından sekiz gün sonra birliklerini Gazze’ye sokarak kara harekatını da başlatmıştır.
ABD ve AB ise saldırıların savunma amaçlı düzenlendiğini iddia ederek yapılan katliamı açıkça desteklemiştir.
Biz, CBÜ öğrencileri ve öğretim üyeleri olarak birer
emperyalist katil olan ABD ve İsrail’i lanetliyoruz. Bu
ülkelerle olan siyasi, askeri, ekonomik ve ticari tüm
anlaşmaların iptalini talep ediyor ve Filistinli direnişçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bildiriyoruz.
Adı Soyadı
Bölüm
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İmza
Ocak 2009 - 144 53
genç-İMO
8 Ocak 2009 Perşembe Muradiye kampüsünde saat
12.40 da başlayan basın açıklamasına Atatürkçü Düşünce Kulübü ve Yurtsever Cephe destek vermiştir. Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesi çevresinden geçilerek, 100 kişilik bir kalabalıkla Atatürk anıtının önüne gelindi. genç-İMO tarafından yapılan basın
açıklamasına sloganlarla eşlik edildi.
BASIN BÜLTENİ
08.01.2009 Perşembe Günü Saat: 12.40’da Celal Bayar
Üniversitesi Muradiye Kampusü Girişinde Yapılan Basın
Açıklamasının Metni Aşağıdadır.
Hepinizin bildiği üzere; yaklaşık on gündür İsrail’in
Gazze’ye yönelik saldırıları devam etmektedir. Bu
saldırılarda hedef olarak okullar, hastaneler, camiler,
ve alışveriş merkezleri seçilerek doğrudan sivil halka zarar verilmiştir. Bunun yanında İsrail şehrin elektrik şebekesine zarar vererek, su borularını bombalayarak ve bölgeye gönderilen yardımları engelleyerek
insanların temel ihtiyaçlarını karşılamasının önüne
geçmiş, onları sefalete ve ölüme terk etmiştir.
Kuşkusuz bu emperyalist saldırılar temel olarak küresel kapitalizmin içine düştüğü krizin yansımasıdır.
Ekonomisi silah sanayine dayanan İsrail ve ABD krizden çıkış yolunu her zamanki gibi savaş ekonomisinde bulmuşlardır. Bu ülkeler ekonomilerini düzlüğe çıkarmak adına Gazze halkının göz göre göre ölmesine
sebep olmaktadırlar.
AB ülkeleri ise İsrail’in Filistin halkına yaptığı saldırıların “kendisini korumaya yönelik” olduğunu iddia
ederek emperyalizmin demokrasi ve insan haklarından ne anladığını gözler önüne sermiştir. Ortadoğu
ülkeleri saldırıları sessizce izlemektedirler. Yönetenlerin bu tavrına karşı dünya halkları bu insanlık dışı duruma karşı seslerini yükseltmişler ve Filistin halkının
yanında olduklarını bildirmişlerdir.
54 Ocak 2009 - 144
İsrail’e yönelik tepkilerin en yoğun gösterildiği ülke
kuşku yok ki Türkiye’dir. Ülkenin dört bir yanında,
meydanlarda ve üniversitelerde düzenlenen eylemlerde, Filistin’e destek mesajları yağmış ve İsrail lanetlenmiştir. Başbakan da meclisteki grup toplantısında
son derece sert bir konuşma yaparak olaylara tepkisini dile getirmiştir. Bu tepkinin lafta kalmaması için;
Türkiye-İsrail arasında yapılan bütün askeri ve ticari anlaşmalar fesh edilmeli ve meclisimizde yer alan
Türkiye-İsrail dostluk grubu lav edilmelidir.
Bizler CBÜ öğrencileri insanlığımızın bir gereği olarak bu vahşete kayıtsız kalmıyoruz, birer emperyalist
katil olan, ABD ve İsrail’i lanetliyor ve mazlum Filistin
halkının yanında olduğumuzu bildiriyoruz.
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ
ÖĞRENCİ ÖRGÜTLENMESİ genç-İMO
www.gencimo.org
genç-İMO İzmir’in etkinlikleri hakkında her şeyi
buradan öğrenebilirsiniz.
Forum kısmımızda ise öğrenci arkadaşlarımızın
işine yarayacak ders notları bulunmaktadır.
genç-İMO
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI II. ÖĞRENCİ MECLİSİ
İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci Meclisi toplantısı
29 – 30 Kasım 2008 tarihlerinde, Türkiye’deki 21
üniversiteden toplam 109 temsilcinin katılımıyla İMO
İzmir Şube’de gerçekleştirildi. Öğrenci meclisi cumartesi
ve pazar olmak üzere iki gün sürdü.
MECLİS PROGRAMI
1.Gün;
1. Açılış: 10.00
2. Başkanlık divanı seçimi
3. Konuşmalar (İMO Öğrenci üyeden sorumlu YK üyesi)
4. İMO İzmir YK Başkanı Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
5. Açılış konuşması (1. Dönem Öğrenci Konseyi Başkanı)
6. 1. Dönem çalışma raporunun okunması (1. Dönem
Öğrenci Konsey Sekreteri)
7. Öğle arası: 13.00
8. 1. Dönem çalışmalarının değerlendirilmesi, şube
çalışmaları sunumları ve komisyon konularının
tartışılması
9. Komisyonların seçimi
2.Gün;
1. Açılış: 10.30
2. Komisyon raporlarının komisyon sekreterleri
tarafından okunması ve oylanması.
3. Serbest Kürsü
4. Adayların Öğrenci Konseyi seçimine yönelik
konuşmaları.
5. Öğle arası: 13.30
6. Öğrenci Konseyi seçimi, sonuçların açıklanması ve
kapanış.
İlk gün öğrenci meclisi oturumu, 1. Dönem Öğrenci
Konseyi Başkanı tarafından açıldı ve divan önerileri
alındı. Divanın seçimini takiben programın işleyişine
geçildi ve gün boyunca İMO Öğrenci Konseyi adaylık
başvurularının yanı sıra oluşturulacak komisyonlarda
görev almak isteyen meclis üyelerinin isimleri alındı.
Komisyon çalışmalarından önce şubelerden gelen
öğrenci temsilcileri kendi üniversitelerinde ve
şubelerinde yaptıkları çalışmaları anlattılar. Bunun yanı
sıra ülke gündemi ve öğrenci sorunları hakkında da söz
alan öğrenciler oldu. genç-İMO İzmir Şubesi olarak 6
arkadaşımız konuşmalarını yaptı.
Ali Çağatay YAMANLAR - DEÜ – 3.sınıf - GLOBAL KRİZ
Hüsnü Kaan GİRGİN - CBÜ - 3.sınıf - Öğrenci ve
Örgütlenme Sorunları
Erkay KILIÇ – CBÜ – 3.sınıf - genç-İMO İzmir Etkinlikleri
ve Yaz Kampı Çalışması
Metin GÖRGEÇ – DEÜ – 2.sınıf - TMMOB İzmir İKK
Öğrenci Çalışmaları
Özgür FIRAT – CBÜ – 2.sınıf - GATS
Ahmet Taylan ATASOY – DEÜ – 1.sınıf - SSGSS YASASI
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Hakkında konuşmalarını yaptılar.
Daha sonra Öğrenci Meclisi programında belirtildiği
gibi aşağıdaki komisyonlar oluşturuldu;
Öğrenci Meclisi Komisyonları
1) Öğrenci Üye Yönetmeliği Komisyonu
2) Öğrenci Sorunları Komisyonu
3) Öğrenci Üye Kurultayı Komisyonu
4) Yayın Komisyonu
5) Örgütlenme Komisyonu
İkinci gün meclis çalışmalarına olağan olarak devam
etti. Birinci oturum komisyon raporlarının sunumlarıyla
başladı. Komisyon raporlarında birçok yeni fikir ve
öneri dile getirildi. Örgütlülüğümüzün daha işler ve
güçlü bir yapıya dönüştürülmesi, kurultayın mümkün
olduğu kadar bütün örgütün öznesi olduğu bir
etkinlik şeklinde hazırlanması, yayının alabildiğince
kapsayıcı, geniş kitlelere hitap edecek biçimde ve
nitelikli olması, yönetmeliğin eksik noktalarının tekrar
değerlendirilmesi, öğrenci sorunlarına kitlesel olarak
tepki verilmesi yönündeki çalışmalar öğrenci meclisi
tarafından kabul gördü.
İkinci gün öğrenci meclisi öğleden sonra, öğrenci konseyi
seçimleri ile devam etmiştir. Yapılan seçim sonucunda
Öğrenci konseyi aşağıdaki gibi şekillenmiştir:
Asıl;
1. Avşar Çelik 2. Erkay Kılıç 3. Güven Kazım Altunkaya 4. Tilla Pazarbaşı 5. Harun Çelik Ankara Şube Manisa Şube Ankara Şube Erzurum Şube Denizli Şube (80 oy)
(72 oy)
(58 oy)
(68 oy)
(54 oy)
Yedek;
1. İbrahim Yılmaz 2. Savaş Yayla 3. Metin Görgeç 4. Orçun İlhan 5. Yunus Altaş Eskişehir Şube Antalya Şube İzmir Şube Balıkesir Şube Diyarbakır Şube (80 oy)
(69 oy)
(69 oy)
(60 oy)
(50 oy)
Ocak 2009 - 144 55
genç-İMO
Unutulmuş, Unutturulmuş Projeler:
GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİ: GAP
Başak DOĞAN
İnşaat Mühendisi
30 yıllık macera Güneydoğu Anadolu Projesi, kısa adıyla GAP. 1977 yılının Nisan ayında Mardin yolunda zamanın başbakanı Süleyman Demirel tarafından temeli atılan bir proje. Sloganı “Dağları değil, çağları deleceğiz”. GAP temeli atıldığı günden bugüne kadar bütün
hükümetlerin, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde etkili olabilmek adına tüm söylemlerinde kullandıkları bir konu olmuştur. Projenin başlangıcında yapılan planlar projenin 2006 yılında tamamlanması yönündeydi. Ancak pek çok yarım kalan proje gibi, 2009
yılına girdiğimiz şu günlerde bu projenin de tamamlanamadığını görüyoruz. Oysa tarih sayfalarına ve kaynaklara baktığımızda GAP’ın ilk talimatını Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1936 yılında “Dicle ve
Fırat’ı dizginleyin!” şeklinde verdiğini görüyoruz. Daha
o zaman bile Atatürk’ün suyun bir ülke için ne kadar
önemli olduğunu görerek böyle bir talimat vermiş olması dikkate değer. GAP, Türkiye’nin bugüne kadar yapılan ya da yapılması planlanan en kapsamlı projesi.
GAP’ın büyük bir proje olduğu konusunda düşünceler
aynı, hatta dünyada da benzerleri arasında örnek gösterilen projelerden biri.
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak illerinin bulunduğu bölge GAP Bölgesi olarak
tanımlanmaktadır. Toplam ülke yüzölçümünün % 10’a
yakın bir alanını kapsayan bu bölgede Türkiye’nin sulanabilir arazisinin % 20’si bulunmaktadır. Yukarı Mezopotamya olarak bilinen Fırat-Dicle arasındaki bölge
tarihi açıdan da dünyanın en eski ve köklü uygarlıklarının beşiği olmuştur.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP); Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapımı öngörülen barajlar, hidroelektrik santrallar, sulama tesisleri, kentsel ve kırsal altyapı,
tarımsal altyapı ile ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut, turizm ve diğer sektördeki yatırımları da içine almaktadır. Bu itibarla proje çok yönlü bir bölgesel kalkınma projesidir. Proje tamamlandığında, yılda toplam 52,9 milyar metreküpten fazla su akıtan Fırat ve
Dicle nehirleri üzerindeki tesislerle, Türkiye’nin toplam su potansiyelinin % 28,5’i kontrol altına alınacak,
Çukurova’nın 4,5 katı olan 1,7 milyon hektarın üzerinde arazinin sulanması ve yaklaşık 7500 megavatlık
kurulu güç kapasitesiyle yılda 27 milyar kilovat saatlik hidroelektrik enerjisi üretilmesi sağlanacaktır. Planlanan toplam sulama alanı, Türkiye’de ekonomik olarak sulanabilir toplam alanın % 20’sine ve toplam yıllık
elektrik üretimi, Türkiye’de ekonomik olarak gerçekleştirilebilir elektrik enerjisi potansiyelinin % 22’sine eş-
56 Ocak 2009 - 144
değerdir.
1970’li yıllarda devreye sokulan Keban Projesi GAP
Projesinin bir anlamda başlangıcı olmuştur. Bundan
sonra Karakaya ve Atatürk Barajları tamamlanmıştır. Kasım 1994 tarihinde açılan Şanlıurfa Tünelleri ile
projenin önemli bir bölümü tamamlanmıştır. 1993 yılı
içinde Karakaya Barajı 8 milyar kilovat saat, Atatürk Barajı 5 milyar kilovat saat üzerinde enerji üretimi yapmıştır. Ülkenin hidroelektrik üretiminin % 40’ı bu barajlar sayesinde sağlanmaktadır. GAP’ta işletmeye alınan sulama projeleriyle yaklaşık 100 bin hektar sulama yapılmıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toprak, su ve insan
kaynaklarını geliştirmeyi hedefleyen Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) 2006 yılı sonuna kadar 18,9 milyar dolar harcama yapıldığı açıklandı. Projeye, 2,1 milyar dolar dış kaynak kullanılırken, 1,5 milyar dolar ise
yap-işlet devret modeliyle harcandı. Ülke ekonomisine 2,1 milyar dolar sulama faydası, 2,2 milyar dolar
enerji faydası sağlayacak olan GAP’ın tamamlanması
için yaklaşık 21 milyar dolar daha gerekiyor.
Enerji sektöründe 16,4 milyar dolarlık katkı sağlanan
GAP’da tarımsal sulamada hedeflenen gelişme henüz
gerçekleşemedi. 1 milyon 821 bin 46 hektar alanın sulanması öngörülen projede şu anda 300 bin hektara
yakın araziye su götürülebildi.
GAP’ta sulamaya açılması planlanan toplam arazi 1,8
milyon hektar. Bir başka deyişle halen GAP’ın sadece
yüzde 20’si sulanabiliyor.
Türkiye’nin halen 25,75 milyon hektar sulanabilir alanı
bulunuyor. Ancak bunun gerçekten sulanan bölümü
ise yalnızca 5,1 milyon hektar seviyesinde bulunuyor.
GAP Eylem Planı hayata geçerse mevcut alanın yüzde
27’si kadar yeni araziler kullanılacak.
genç-İMO
Güneydoğu
Anadolu
Projesi (GAP) sayesinde
bölgedeki enerji, sanayi ve ulaşım sektöründe
olumlu gelişmeler yaşanırken, projenin temelini oluşturan tarım sektöründe hedeflenen başarının sağlanamadığı bildirildi.
Verimli tarım arazilerinin
bulunduğu Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde sulamada istenen hedefe
ulaşılamadı. 258 bin 452
hektara suyun götürüldüğü bölgede 114 bin
67 hektarın sulama yatırımlarının şebeke inşaatı
devam ediyor. Bölgede 1
milyon 449 bin 508 hektar alan su bekliyor.
Çok az miktarda alanın
suya kavuştuğu bölgede endüstriyel bitki üretiminde artış gözlendi. Özellikle bölgede endüstriyel ürünlerde pamuk öne çıktı. DİE rakımlarına göre bölgede 1
milyon 236 bin ton pamuk üretimi yapılırken, tahıllar,
yağlı tohumlar, baklagiller, sebze ve meyve üretiminde
de hissedilir oranlarda artış yaşandı. 1995 yılından itibaren sulamanın başladığı Şanlıurfa-Harran Ovası’nda
kişi başına katma değer 888 ABD dolarına ulaştı.
2 serbest bölge, 8 organize sanayi bölgesi hizmette
bulunan, 25 küçük sanayi sitesi faal olan bölgede sanayide olumlu gelişmeler yaşandı. GAP bölgesinde 10
kişiden fazla işçi çalıştıran işletme sayısı bin 739’e yükseldi. Bu işletmelerde 73 bin 601 kişi istihdam edilirken, bölge sanayiinin Türkiye sanayiine katma değeri
içindeki payı ise yüzde 2’den yüzde 4’e yükseldi.
GAP bölgesinde önemli gelişmelerden bir tanesi de
ihracatta yaşanan artış oldu. 2001 yılında 708 bin dolar olan ihracat miktarı, 2004’ten sonra önemli bir tırmanış gerçekleştirdi. 2004 yılında 1 milyon 541 bin dolar olan bölge ihracatı, 2005 yılında 2 milyar 212 milyon dolara, 2006 yılında ise 2 milyar 413 milyon dolara yükseldi. Bölgede yapılan ithalat oranı ise 2005 yılından itibaren ihracatın gerisinde kaldı. İstatistiklere
göre bölgede 2005 yılında yapılan ithalat 1 milyar 914
bin dolar, 2006 yılında ise 2 milyar 139 milyar dolar olarak gerçekleşti.
8 hidroelektrik santrali tamamlanan bölgede enerji ya-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
tırımlarının yüzde 74’ü gerçekleştirildi. Karakaya, Atatürk, Batman, Kralkızı, Dicle, Birecik ve Karkamış, Şanlıurfa Hidroelektrik Santralleri’nden işletmeye alınışlarından 2006 yılı sonuna kadar 274 milyar kilovat saat
elektrik enerjisi üretimi gerçekleştirildi. Üretilen enerjinin ülke ekonomisine katkısı ise 16,4 milyar dolar olarak belirlendi.
GAP yatırımları çerçevesinde başlayan ulaşım sektörü yatırımları son dönemde hız kazandı. Şanlıurfa’da
yaptırılan Uluslararası Kargo Havalimanı geçtiğimiz ay
hizmete girerken, bölgeyi bir uçtan bir uca bağlayan
otoyolda da çalışmalar sürüyor. Gaziantep-Şanlıurfa
otoyolunda gerçekleşme oranı yüzde 90’lara ulaştı.
Şanlıurfa-Silopi bölünmüş yolunun fiziki gerçekleşmesi ise yüzde 30’ları geçti.
4 Haziran 1998 günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karara göre GAP 2010 yılına kadar bitirilecekti. 2009 yılındayız ve kararın üzerinden tam 10 yıl
geçmiş. Şimdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyor ki
GAP 4-5 yıl içerisinde tamamlanacak. Ne diyelim umut
fakirin ekmeği, GAP da Güneydoğu’nun umudu olmaya devam edecek gibi. Şayet Proje tamamlanabilirse,
yörenin her anlamda gelişeceği kuşkusuz. Çünkü sadece Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek bir proje olarak görülüyor.
Ocak 2009 - 144 57
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
BİNALAR
İÇİN DEPREM
MÜHENDİSLİĞİ
TEMEL İLKELERİ
Uğur ERSOY
Güney ÖZCEBE,
Erdem CANBAY
Evrim Yayınevi
Deprem, Türkiye ve birçok
diğer ülkenin problemi
olmuştur
ve
olmaya
devam edecektir. Deprem
Mühendisliği,
Amerika
Birleşik
Devletleri
ve
Japonya gibi ülkelerde dahi
yeni bir bilim dalı sayılabilir.
2007’de yürürlüğe giren
Türkiye Deprem Yönetmeliği diğer ülkelerin şartnameleri ile
boy ölçüşebilecek çağdaş bir belgedir. Ancak, yönetmelikteki
maddeler kâğıtta kalarak uygulamaya geçmezse ve ayrıca
maddelerin gerekçeleri de anlaşılmazsa, inşa edilen binaların
deprem dayanıklılığı sağlanamaz. Bu kitabın esas amacı, deprem
ve yapılarla ilgili en son bilgilerin Türk mühendislerine sunulması
ve böylece uygulamaya aktarılmasıdır. Geçmişteki depremlerin
tekrarı, hatta daha şiddetli depremlerin oluşması kaçınılmazdır.
Bu el kitabının, Türkiye Deprem Yönetmeliği, TS 500 ve diğer Türk
standartları ile elbette ilişkisi vardır. Ancak kitap bir yönetmelik
değildir ve yönetmeliğin yerine geçme gibi bir amacı yoktur.
Bu kitapta ele alınan konularda, araştırmalar, gözlemler ve
uygulamalar sonucunda elde edilen en yeni bilgiler verilmeye
çalışılmıştır. Kitabın amacı uygulama yapan mühendisleri
bilgilendirmek, bazı konuları açıklığa kavuşturmak ve verilen
kaynaklarla yol göstermektir. Bu yapılırken tamamlanmış NATOTÜBİTAK projesinden elde edilen bilgiler önemli yer tutmaktadır.
(Önsözden)
ÇELİK YAPILAR
Prof. Dr. Cemal EYYUBOV
Birsen Yayınevi
Çelik Yapılar Kıtabı 8 Bölümden Oluşmaktadır. Bu
Kitapta Yapı Elemanlarının
Elastik ve Plastik Çalışma Sınırına Uygun Tertip Olunmuş hesaplama metotlarını içeren bilgiler çözümlenmiş problemlerle tanımlanmaktadır. Kitapta çelik yapı
elemanlarının birleşimlerinin kalite kontrolü uygulama teknikleride yer almaktadır. Snıp II. 23-81 şartnamesinin esasını oluşturanhesaplama metotları ,yapı elemenları ve birleşimlerinin teşkilleri
ayrıntılı olarak verilmiştir. (önsöz)
Çelik Yapılar kitabı Şubemizde satılmaktadır.
58 Ocak 2009 - 144
Milyarlarca ve
Milyarlarca
Milenyumun
Eşiğinde Yaşam
ve Ölüm Üzerine
Düşünceler
Billions and Billions
Thoughts on Life and
Death at the Brink of
the Millenium - 1998
Carl Sagan
Çeviri: Füsun Baytok
TÜBİTAK Popüler Bilim
Kitapları 217
Carl Sagan kariyerinin son kitabı Milyarlarca ve Milyarlarca’da
hepimizin içinde yaşadığı evrene ilişkin temel konuları her zaman
olduğu gibi hem aklıyla hem yüreğiyle ele alıyor.
Konu ister insandaki avlanma içgüdüsü, ister çocukluğunun
oyuncak trenindeki elektrik transformatörünün kokusu, isterse
küresel ısınma ya da Mars’ta yaşam olsun...
Kitaptaki denemeler evrenin uçsuz bucaksızlığında yol alırken,
insan zihnini de araştırıyor.
Çünkü Sagan’a göre gelecek yüzyıllarda karşılaşacağımız sorunları
ancak bilimi ve duyguyu birleştirerek çözebiliriz.
ATATÜRK BİLİM VE ÜNİVERSİTE
Metin Özata
TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 237
“Dünyada her şey için,
medeniyet için, hayat için,
başarı için en gerçek yol
gösterici ilimdir, fendir.
İlim ve fennin dışında yol
gösterici aramak gaflettir,
cehalettir, doğru yoldan
sapmaktır. Yalnız; ilmin ve
fennin yaşadığımız her
dakikadaki
safhalarının
gelişimini anlamak ve
ilerlemelerini zamanında
takip etmek şarttır. Bin,
iki bin, binlerce yıl önceki
ilim ve fen dilinin çizdiği
kuralları, şu kadar bin
yıl sonra, bugün aynen
uygulamaya
kalkışmak
elbette ilim ve fennin içinde
bulunmak demek değildir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Kültür ve Sanat
UĞUR MUMCU
22 Ağustos 1942
24 Ocak 1993
Unutmadık
Unutturmayacağız
Sesleniş
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık.
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık.
Kız Çocuğu
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım unutma bizi...
...
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım,
unutma bizi...
Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi,
hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi,
unutma bizi...
(25.08.1975)
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kağıt gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
Nazım Hikmet
1956
Ocak 2009 - 144 59
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL
BİLİYOR MUYDUNUZ?
-Fareler Kusamaz.
-Zürafalar yüzemez.
-Yılanlar duyamaz.
-Karıncalar uyuyamaz.
-Kirpiler suda batmaz.
-Kutup ayıları solaktır.
-Sineklerin 5 tane gözü vardır.
-Zürafanın ses telleri yoktur.
-Yunuslar bir gözü açık uyurlar.
-Develerin 3 tane kaşı vardır.
-Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.
-Zürafanın dili 35 cm. kadardır.
-Istakozların kanı mavi renktedir.
-Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
-Fil zıplayamayan tek memelidir.
-Sığırların 4 tane midesi vardır.
-Kangurular geri-geri yürüyemezler.
-Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
-Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
-Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir.
-Timsahlar dilini dışarı çıkaramazlar.
-Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
-Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.
-2600 kadar kurbağa cinsi vardır.
-Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir.
-Sadece domuzlar güneşten yanabilir.
-Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.
-Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
-Hayvanların en büyüğü mavi balinadır. (uzunluğu
33 m., ağırlığı 190 t.)
-Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
-Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
60 Ocak 2009 - 144
-Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250
litre su da içebilir.
-Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en
uzun süre 18 gündür.
-Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
-Çekirgenin kulağı dizindedir.
-Yeryüzünün en sıcak yeri Afrika’da El-Ezize bölgesidir. (Gölgede 58 derece)
-Yeryüzünün en soğuk yeri Antarktika’da Vostok
(Rusya) bölgesidir. (- 88.3 derece)
-Uzaya ilk defa 12.04.1961 tarihinde Yuri Gagarin uçmuştur.
-İlk defa aya 21.07.1969 tarihinde Neil Armstrong ayak basmıştır.
-Eski Roma’da şişeden hazırlanmış kaplar altın ve
gümüşden daha değerli sayılırlardı.
-Dünyada en eski üniversitesi 989 yılındaki Mısır’ın
El-Ezher üniversitesidir.
-Dünyanın en genç üniversite öğrencisi 11,5 yaşındaki Ganesh Sittampalam’dır.
-İlk yeraltı tüneli 1 km. uzunluğunda olup bundan
4 bin yıl önce Irak’ta Fırat nehrinin altından geçmiştir.
-Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede
yağmur neredeyse ara vermez.
-Dünyada 2000’e yakın halk ve 3000’e yakın dil
var.
-Tarih boyu yapılmış savaşların en uzunu İngiltere ile Fransa arasında olmuştur. Bu savaş 115 sene
(1338-1453) sürmüştür.
-İnsanın saçında 102 bine yakın, derisinde ise 20
bine yakın kıl olur. Kıllar her gün 0.35-0.40 mm.
uzar.
-Güneş dünyadan 330,330 kat daha büyüktür.
-Bir köstebek sadece bir gecede 90 m. tünel kazabilir.
- Bir hamam böceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden 9 gün yasayabilir.
-Eski Mısırlılar taştan yapılmış yastıklarda uyurlardı.
Kültür ve Sanat
Öğrencidir, ne yapsa yeridir...
Öğrenci evlerinden ilginç görüntüler
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 61
Oyun
İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ
BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER
BU SAYININ PROBLEMİ
ARV
A9842
AD
842
Türkiye Briçte başarılarla tanışıyor
Kulüplerarası Türkiye Şampiyonu olan İzmir Büyükşehir Belediye,
Avrupa Balkan Şampiyonasında şampiyon oldu. Daha önce senyör
milli takımımız 2008 Avrupa şampiyonu olmuştu.
28 yaş altı gençlerde Melih Şen ve Mehmet Şakirler Dünya Şampiyonu oldu.
Bireyselde Murat Anter Dünya şampiyonu oldu.
Bayan Milli Takımımız Pekin Olimpiyatlarında 4. oldu.
K
D43
V10753
103
753
B
Batı Trefl çıkar. Güney her savunmaya karşı 5 karo yapar.
987
RV97
986543
B
G
D
DV10
D108
DV1092
107
32
5
AR8765
ARDV
Güney Trefl As ile alır, Pik ile
yere geçer, yerden karo oynar. Doğu 9’lu karoyu koyar
(koymazsa problem basitleşir). Güney Karo Ruası ile alır,
Pik Asını çeker ve Pik Kup yapar. Trefl Rua ve Dam oynayarak yerden çakar.
Eğer Doğu çakarsa son durum:
a) Doğu Karo damını oynarsa: Güney Karo As’ı ile alır.
Karo valeyi çıkartır ve oyunu yapar.
65
A653
RV97
98
K
B
G
D
D108
DV2
-
5
A876
V
Eğer Doğu Çakmazsa son durum:
65
A653
RV97
98
K
B
G
5
A876
V
62 Ocak 2009 - 144
D
D10
DV102
-
b) Doğu Kör oynarsa: Güney
yerden As ile alır. Pik oynar.
Doğu küçük çakarsa üste çakar. Karo As çeker ve sadece
bir el verir. Doğu Dam ile çakarsa As ile çakar. Karo Valeyi çıkartır. Oyunu yapar.
Doğu çakmaz ise elden Trefli
atar. Kör ile elden çakar. Karo
7 oynayarak Doğu’yu yatırır.
Güney yerden pik oynar.
Doğu ufak karo ile çakarsa:
Güney üste çakar ve sağ kalan trefli oynar. Doğu sadece
D-V karoyu alır.
Eğer doğu karo dam ile çakarsa: Güney üste çakar Kör
As ile yere geçer ve son pikini çeker. Eğer Doğu büyük çakar ise güney elden
son trefli atar. Oyunu yapar.
Eğer doğu çakmazsa: Güney
Karo As ile alır. Karo 8 oynayarak, karo valeyi çıkartır. Ele
geçerek, kozları çeker oyunu yapar.
Batı Trefl 3 çıkar. Güney her
savunmaya 4 pik yapar.
BULMACA ÇÖZÜMLERİ
KARE BULMACA
Çözüm:
K
G
98765
65
V96542
6
GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ
AR654
A6432
43
2
D
102
RD
R87
ARDV109
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
T
A
T
İ
L
İ
N
A
L
2
A
Z
İ
L
A
R
A
C
I
3
N
A
M
A
V
A
R
E
4
I
T
R
İ
Y
A
T
L
O
5
T
A
K
İ
R
T
E
K
6
M
A
K
S
A
K
A
U
7
A
K
I
L
E
A
K
A
T
8
L
A
M
E
İ
S
L
A
M
9
I
R
M
E
S
A
İ
A
10
K
K
İ
L
A
P
T
A
N
Sudoku 1
Sudoku 2
Sudoku 3
Oyun
Enis BİLYAP
2009 Ocak ELO Listesi
FIDE, 2009 Ocak Elo Listesi’ni açıkladı. Türkiye’den 776 sporcunun yer aldığı listede yer alan unvanlı sporcu sayıları da
şöyle: 2 Büyükusta (GM), 13 Uluslararası Usta (IM), 28 FIDE
Ustası (FM), 1 Bayan Büyükusta (WGM), 3 Bayan Uluslararası Usta (WIM), 3 Bayan FIDE Ustası (WFM) ve 2 Usta Adayı (CM). Türk sporcuların sıralamasında Erkeklerde GM Mikhail Gurevich ve GM Suat Atalık; bayanlarda ise IM Ekaterina Atalık ve WFM Kübra Öztürk ilk iki sırada yer alıyorlar.
Türk-Yunan Dostluk Maçı
13. Eyüpoğlu Dostluk Satranç Turnuvası 26-28 Aralık 2008
tarihleri arasında İstanbul-Eyüpoğlu Eğitim Kurumları’nın
Çamlıca Kampüsü’nde düzenlendi. 28 Aralık 2008 Pazar
günü saat 17:00’de tören salonunda sporculara güzel
bir sürpriz yapıldı. Yunanistan’ın Selanik şehrinde ‘Leshi
Politismou Florinas’ Spor Kulübü oyuncuları ve Eyüpoğlu
Dostluk Turnuvasına katılan bazı sporcular arasında 5’er
kişilik iki grup oluşturularak beş dakika zaman kontrolüyle
Yıldırım turnuvası düzenlendi. Türk-Yunan Dostluk
Turnuvasını, Türkiye 8-2 kazandı.
kişi, IM Mert Erdoğdu, IM Yakup Erturan, IM Kıvanç Haznedaroğlu gibi deneyimli isimlerin yanında IM Emre Can, Cankut Emiroğlu, Burak Fırat, Irmak Sipahioğlu ve FM Mustafa
Yılmaz gibi başarılı genç sporcular da katılıyor. Antrenörler
kadrosuna ise GM Efstratios Grivas’ın yanına Türkiye Şampiyonu GM Mikhail Gurevich de eklendi. Büyükusta Gurevich, daha önce hem Mersin’deki Yaş Grupları Milli Takım
Kampı’nda da en üst düzeydeki genç sporcularla hem de
Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası’nda üst düzey genç sporculara deneyimlerini aktarıyordu.
Gökhan Demir Budepeşte’ de Üçüncülüğü Paylaştı
Gökhan Demir(2239), Aralık ayında, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de her ayın ilk cumartesi günü başlayan Lazslo Nagy’nin düzenlediği ünlü “First Saturday” satranç turnuvasında IM A Grubu’nda 11 turda 7 puan alarak 3-4.dereceleri paylaştı. Deneyimli satranççıyı tebrik eder, başarılarının
devamını dileriz.
“Benim Sistemim” Nihayet Türkçe’ye Çevrildi!
Satranç tarihinin en önemli eserlerinden sayılan ve satrancın baş yapıtı olarak kabul edilen Aron Nimzowitsch’in
1925 yılında kaleme aldığı Benim Sistemim (Özgün adı:
My System) adlı kitap nihayet Türkçe’ye çevrildi. Kitap telif hakkı sahibi ODTÜ Yayıncılık tarafından çevriltilerek yayınlandı. Kitabı, TSF Yayın Kurulu Üyesi ve aynı zamanda İzmir Milli Hakemlerimizden Fahri Karabay çevirdi. Karabay’ın
Türkçe’ye kazandırdığı diğer eserleri ise kendi sitesinde
(http://fahrikarabay.satranc.biz) inceleyebilirsiniz. Sitesinde aynı zamanda Hangi Kitap Türkçeye çevrilsin? Neden?
başlıklı bir de bölüm bulunuyor. Çevrilmesini istediğiniz kitaplar için Fahri Karabay sizlerden destek bekliyor.
Ergün Sonel KKTC Satranç Federasyonu’nun
Yeni Başkanı
21 Aralık 2008 Pazar günü Saray Hotel’de
yapılan Kuzey Kıbrıs Satranç Federasyonu
Olağan Genel Kurulu 21/12/2008 tarihinde gerçekleşti. Kuzey Kıbrıs Satranç Federasyonu Başkanlığı’na Bahadır Volkan’ın 9
oyuna karşılık 13 oy alan Ergün Sonel seçildi. Genel Kurul’da ayrıca Yönetim, Ceza
ve Disiplin ile Denetleme Kurulları da seçildi. Yeni seçilen
başkan Ergün Sonel, Yönetim, Denetleme, Disiplin ve Ceza
Kurulları’nı tebrik eder, satranç camiasına hayırlı olmasını
dileriz.
Yılın Son Kampında Yeni Yüzler ve Yeni Hoca:
GM Mikhail Gurevich
Ankara Atatürk Satranç Merkezi’nde 18-24 Aralık tarihlerinde devam eden yılın son milli takım kampına IM Umut Ata-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2009 - 144 63
Oyun
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
SUDOKU 1
( kolay )
KARE BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
9
2
1
2
3
2
5
4
5
7
5
2
3
8
8
7
6
7
8
7
8
9
4
9
5
8
6
7
9
2
3
4
3
3
1
9
5
5
8
3
6
2
3
9
7
8
SUDOKU 2
( zor )
9
10
1
8
SOLDAN SAĞA
1 – Dinlenme – Kendisine inanılan kimse. 2 Görevden alma – Mutavassıt, uzlaşma sağlayan
kimse. 3 – Sodyumun simgesi –Keten. 4- Güzel
kokular – İsveç işçi sendikası 5 – Bir şeyi kiraya
verme –Yegâne, biricik. 6 – Bir mastar eki – Su
dağıtan kişi. 7 – Bayan ismi – Âşık ve bilye
oyunlarında kullanılan boyalı kemik. 8 – Parlak bir
kumaş – Müslüman. 9 – Şarkı, türkü – Çalışma
saatleri. 10 – Sırmalı ip.
5
5
8
2
2
4
1
3
9
8
6
6
9
3
8
1
6
7
7
4
5
9
2
SUDOKU 3
( çok zor )
YUKARIDAN AŞAĞI
1 – Prospektüs. 2 – Serbest bırakma, salıverme –
Kiraya verilen mülk. 3 - Boru sesi –Bir yerin deniz
seviyesine olan yüksekliği, İrtifa.
4 – Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm –
Bir erkek adı. 5 – Doğum yaşı geçmiş kadın –
Yabancı. 6 – Kötü işe yaramaz – Bir peygamber
adı. 7 – Gelir getiren mülk – Cezzar, et satan kişi.
8 – Bir meyve – İmitasyon, sahte. 9 – İvedi, tez
– Bir haber ajansı. 10 – Adları sıfat yapmakta
kullanılan yapım eki – Üniversite öğretim üye
yardımcısı.
3
2
6
8
2
3
1
8
9
4
1
7
2
2
5
7
8
4
6
2
9
3
1
5
2
Çözümleri Sayfa 62’de
64 Ocak 2009 - 144