MART 2014 - Dr Metehan Özen
Transkript
MART 2014 - Dr Metehan Özen
MART 2014 YIL: 4 SAYI: 1 TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK PROBİYOTİK PREBİYOTİK BİLİM DERGİSİ BİFİFORM’un Sağlık Profesyonellerine Armağanıdır. 1 Probiyotik Prebiyotik Günlükleri Yayım Amacı; Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının probiyotik ve prebiyotiklerle ilgili son gelişmelerden haberdar olmalarını, zaman kazanmalarını ve konuyu daha detaylı takip etmelerini sağlamaktır. Ağırlıklı olarak pediatrik ve perinatal alandaki son klinik gelişmeleri tarafsız bir gözle okurlarına aktaracaktır. Bilimsel içeriğin doğru ve uygun olarak verilebilmesi için tüm yazılar, konusunda uzman hekimler tarafından değerlendirilecektir. Klinik çalışmaların değerlendirildiği bölümlerimizin dışında yakın tarihte gerçekleşen bilimsel aktivitelerden ve toplantılarda anlatılan verilerden de bahsedilecektir. Dergideki makalelerde açıklanan görüşlerden yalnız yazarları sorumludur. Okurlarımızın görüş ve önerileri bizler için son derece önemli olup katkılarınız bizlere güç verecektir. Editör Prof Dr Metehan Özen [email protected] Editör Probiyotik Prebiyotik Günlükleri Prof. Dr. Metehan ÖZEN, İmtiyaz Sahibi: e-magine Bilişim ve Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. adına Akın Uçan Danışma Kurulu Sorumlu Müdür: Belde Gündüz Prof. Dr. Berkan Gürakan Yönetim Yeri: e-magine Bilişim ve Prof. Dr. Metin Karaböcüoğlu Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. Prof. Dr. Mustafa Bakır Akkirmanlı Sokak No:59/3 Eylül Sanat Galerisi Prof. Dr. Nur Arslan 3. Kat Nişantaşı 34363 Şişli İstanbul Prof Dr. Onur Kutlu Tel. 0 212 291 91 98 Fax: 0 212 291 97 68 Doç. Dr. Sertaç Arslanoğlu Yayın Türü: Yerel -Süreli - Üç ayda bir Basım Yeri: Eray Matbaa Probiyotik Prebiyotik Günlükleri, e-magine Bilişim ve Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Probiyotik Prebiyotik Günlükleri’nde yayınlanan yazılar, resim, şekil ve tablolar yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, basılamaz ve çoğaltılamaz. Baskı Tarihi: Mart 2014 Yıl: 4 Sayı: 1 Editör’den Değerli Meslektaşlarım, Türkiye’nin ilk ve tek bilimsel probiyotik ve prebiyotik Bu makalede LGG tedavisinin rotavirusun yol açtığı dergisi olan “Pro/Prebiyotik Günlükleri” yayım hayatına ishallerde değişik mekanizmalarla bağırsak sağlığını devam etmektedir. Dördüncü yılımıza başladığımız bu koruduğunu göstermektedir. sayımızda dergimize göstermiş olduğunuz ilgi ve olumlu Değerli yorumlarını ilk kez bizimle paylaşan Prof Dr geri bildirimleriniz için çok teşekkür ederiz. Türkiye’nin Mustafa Bakır, belki de günümüzdeki en önemli her yerinden konusunda uzman meslektaşlarımızla sorunlardan bir olan antibiyotiğe bağlı ishal konusuna beraber sizlere rehber olarak kullanabileceğiniz ve keyifle yönelik hazırlanan doza bağlı bir probiyotik çalışmasını okuyacağınız yeni bir sayı daha hazırladık. yorumladı. Bu makalede çalışılan probiyotik karışımının Bu sayımızda sizlerle yeni bir gelişmeyi paylaşmak dozu arttıkça ateş, karın ağrısı, şişkinlik insidansının istedim. Pfizer Tüketici Sağlığı’nın koşulsuz desteği ile azaldığı belirtilmektedir. yayım hayatına devam eden dergimiz, bu sayısında yeni Anne sütü ve prebiyotik çalışmaları ile tanınan Doç Dr bir düzenleme ile görsel olarak daha çarpıcı ve rahat Sertaç Arslanoğlu bizler için preterm bebeklerde yapılan okunur olmuştur. Bu düzenlemenim yayım hayatımızda plasebo kontrollü bir çalışmayı yorumladı. Bu çok özenli pozitif etkilerini göreceğimize inanıyorum. çalışmada, prebiyotik veya probiyotik alan bebeklerde Prof. Dr. Berkan Gürakan bu sayımızda bize preterm solunum yolu enfeksiyonu insidansının plasebo bebeklerde probiyotik kullanımı üzerine iki meta-analiz grubundakilere göre anlamlı şekilde düşük olduğu yayımlayan Avusturalya grubunun, NEK insidansı saptandı. azaltmak için yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde Bizlerle ilk kez beraber olan Prof. Dr. Onur Kutlu deneysel probiyotik kullanımını rutin kullanmak için daha ne kadar bir çalışmayı bizler için hazırladı. Bu makale, yoğun delil bekliyoruz? şeklinde sorgulayan bir derlemeyi bizler bakımda görülebilen Pseudomonas spp pnömonisinde için yorumladı. ilk kez denenen LGG kullanımının farelerde hayatta kalım İlk kez dergimize yazan Prof. Dr Metin Karaböcüoğlu şansını istatistiksel olarak arttırdığını gösterdi. ise bizlere acil servise başvuran küçük çocuklarda LGG Bu sayımız sayesinde probiyotik ve prebiyotik desteğini kullanımının hem ishal süresini hem de ishal sayısını günlük hekimlik sanatınızda daha etkili ve verimli şekilde azalttığını gösteren çift-kör randomize dizayn edilmiş bir kullanacağınızı ümit etmekteyiz. Başka bir sayıda çalışmayı yorumladı. buluşana kadar, solunum yolu enfeksiyonlarının arttığı Düzenli olarak bizlerle beraber olan Prof Dr Nur Arslan ve dolayısıyla antibiyotik kullanımının çok fazla olduğu ise bu sayımızda ülkemizde henüz sık kullanılamayan bugünlerde sağlıklı bir bağırsak florası için probiyotik gnobiyotik kobaylarda yapılan bir çalışmayı yorumladı. desteğini ihmal etmeyelim. 08 Preterm Yenidoğanlarda Probiyotikler: Klinik uygulamaların değişmesi için daha ne bekleniyor? 10 Çocuk Acil Servislerine Başvuran Akut İshalli Hastalarda Lactobacillus GG’nin etkisi 22 14 Ginotobiyotik domuzlarda Lactobacillus rhamnosus GG kullanımının rotavirus ile oluşturulmuş ileal epitel hasarı üzerine etkisi 18 Probiyotikler Hastaneye Yatan Vakalarda Antibiyotiğe Bağlı Semptomları Azaltmaktadır Prebiyotik ve probiyotik suplemantasyonu prematüre bebeklerde rhinovirus enfeksiyonlarını önlüyor: randomize, plasebo-kontrollü bir çalışma 26 Deneysel Pseudomonas aeruginosa Pnömonisinde Lactobacillus rhamnosus GG Sağkalımı Artırmaktadır: Regülatör T hücrelerinin Potansiyel Rolü YAZARIN YORUMU uygulama süresinin ve etki mekanizmaları ile ilgili bilgilerin Bu yazıda küçük pretermlerin en önemli sorunlarından biri olan arttırılması için plasebo kontrollü çalışmalara gerek olmadığına NEK’in önlenmesinde profilaktik probiyotik uygulaması ile ilgili inanılmaktadır. çalışmalarda elde edilen verilerin yeterli bulunması ve artık rutin 7) Bu yazının yazarlarının ülkesi Avustralya yanında Japonya, uygulamalar arasına alınması gerektiği iletilmektedir. İtalya, Finlandiya, Kolombiya gibi birçok ülkede, çoğu yoğun Metinde ek alınan belirli konulara bakılacak olursa; bakım ünitesinde rutin probiyotik verildiği belirtilmektedir. 1) NEK’ten koruyucu olabilecek diğer önlemlerle karşılaştırıldığında 8) Sonuç olarak, on çalışmada yeterli veri elde edildiği (10) probiyotiklerin, antenatal steroid, anne sütüyle beslenme, halde, şu anda 25. çalışmanın yürütülüyor olması bu uygulama standart beslenme protokolleri, kısıtlı sıvı verilmesi, laktoferrin gibi ile ilgili hekimlerin ereğinden fazla dirençli olunduğunu yöntemlerin hepsinden daha etkili olduğu görülmüştür . düşündürmektedir. (1) 2) Primer profilakside az bir hasta grubunu kurtarmak amacıyla geniş bir populasyona uygulamalarda bulunulması söz konusu Yukarıda özetlenen veriler ışığında artık RKÇ’ lardan çok olduğu için probiyotik verilmesinin güvenilirliği çok önem rutin proflaksiye geçilmesi gerektiği ve yeni bilgilerin de bu kazanmakta ve sepsis, antibiyotik direnci, uzun dönem immun uygulamalar sırasında elde edileceği görüşüne katılmamak sistem değişiklikleri gibi konular akla gelmektedir mümkün gözükmüyor. . Bu sorun (2,3) etkin bir inaktif/ölü probiyotik komponenti bulunarak aşılabilinir . (4) 3) RKÇ’lardan çok, rutin kullanılan çalışmalardaki yan etkilerin Preterm Yenidoğanlarda Probiyotikler: Klinik uygulamaların değişmesi için daha ne bekleniyor? önemi vurgulanmaktadır. Rutin profilaktik probiyotik verilen 1130, 644 ve 811 bebekte önemli bir yan etki olmadığı görülmüştür(5,6,7). Antibiyotik direnci ile ilgili önemli bir sorun olmadığı (8), alerjik duyarlılığı da arttırmadığı (9) belirtilmiştir. 4) Ciddi yan etkilerin oldukça az olduğu düşünüldüğünde, klinik çalışmaların kapsadığı populasyonların da büyük olması gereklidir. 25 RKÇ’da 5.000, rutin kullanılan 3.000 bebekle ilgili veriler sonucunda elde edilen güvenilirlik yeterli sayılmalıdır. 5) Bu uygulama güç ve pahalı bir yaklaşım değildir. Ailelere bebekleriyle ilgili yapılabileceklerin hepsinin yapıldığını söyleyebilme Prof. Dr. Berkan Gürakan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Neonatoloji Bilim Dalı 6) En etkili suş veya suş kombinasyonlarının, en uygun dozun, Ofek Shlomai N, Deshpande G, Rao S, Patole S. Probiotics for preterm neonates: what will it take to change clinical practice? Neonatology. 2014;105(1):64-70. Nekrotizan enterokolit (NEK), yineleyen sepsis atakları, görülmüştür. Net kanıtlar olmasına rağmen, günümüzde parenteral nutrisyon gerekliliği, cerrahi girişime neden olması probiyotiklerin rutin bir koruyucu tedbir olarak klinik pratiğe ve sonuçta kısa bağırsak sendromu ile yaşamak zorunda sokulmasında halen bir direnç söz konusudur. Oysa bu bırakması nedeniyle çok küçük doğum ağırlıklı bebeklerde noktada hedef NEK riskini en aza indirmekse, en kısa zamanda önemli bir mortalite (%25) ve morbidite nedenidir. NEK probiyotik proflaksisi rutin uygulamalara eklenmelidir. Probiyotik 3)Kliegman RM. J Pediatr 2005;146:710. nedeniyle cerrahi gereken en küçük prematürelerde hem tedavisi ile ilgili bilgilerimizdeki eksikler rutin probiyotik 4)Awad H, Mokhtar H, Imam SS, Gad GI, Hafez H, Aboushady N. 2010 Mar 15;13(6):253-62. mortalite (%45-100) hem de artan nörogelişimsel sorunların suplemantasyonu yapılırken yürütülecek araştırmalarla da eklenmesiyle morbidite daha yüksek olmaktadır. giderilebilir. Bu konuda kanıta dayalı tıp uygulaması yaklaşımının 7)Manzoni P, Lista G, Gallo E, and et al. Early Hum Dev 2011;87(suppl 1):S35-S38. Sistematik değerlendirmelerde ele alınan randomize kontrollü fazla zorlandığı kanısındayız. On çalışma sonunda, probiyotik 8)Rougé C, Piloquet H, Butel MJ, and etal. Am J Clin Nutr. 2009 Jun;89(6):1828-35. çalışmalarda (RKÇ) pretermlerde probiyotik uygulamasının verilmesiyle ilgili yeterli bilgi sahibi olunduğu, sürdürülmekte enteral beslenmeyi kolaylaştırarak NEK riskini (RR 0,39; olan araştırmaların mevcut sistematik derlemelerde varılan %95 CI 0,29-0,52, p < 0,00001) ve bütün nedenlere bağlı değerlendirmeleri değiştirmeyeceği düşünülmektedir. Şu anda mortalite oranlarını (RR: 0,52 %95 CI 0,40-069 : p<0,00001) 25. klinik çalışması yürütülmekte olan bu konuda daha ne önemli oranda düşürdüğü gösterilmiştir. Bugüne kadar kadar çalışma gereklidir? Klinik uygulamaların değiştirilmesi için yapılan 25 RKÇ’da 5.000 ve rutin kullanılan 3.000 yenidoğana daha neden bekleniyor? probiyotik uygulanması sonucunda önemli bir yan etki olmadığı 8 k için probiyotiklerin de verilmiş olması gerektiği düşünülmektedir. Bu uygulama güç ve pahalı bir yaklaşım değildir. Ailelere bebekleriyle ilgili yapılabileceklerin hepsinin yapıldığını söyleyebilmek için probiyotiklerin de verilmiş olması gerektiği düşünülmektedir. Referanslar: 1)Wang Q, Dong J, Zhu Y. J Pediatr Surg 2012; 47:241-248. 2)Mihatsch WA, Vossbeck S, Eikmanns B, Hoegel J, Pohlandt F. Neonatology 2010;98:156-163. 5)Bonsante F, Iacobelli S, Gouyon JB. Am J Perinatol 2013;30:41-46. 6)Luoto R, Isolauri E, Lehtonen L. Clin Infect Dis 2010;50:1327-1328. 9)Prescott SL, Wiltschut J, Taylor A, and et al. Allergy. 2008 Nov;63(11):1481-90. 10) Deshpande G, Rao S, Patole S, Bulsara M. Pediatrics. 2010 May;125(5):921-30. Dr. Berkan Gürakan, 1958 yılında Ankara’da doğdu. Deniz Askeri Lisesi’nin ardından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede 1985 yılında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ihtisasını, 1995 yılında Neonatoloji üst İhtisasını tamamladı. 1995 yılında doçentlik, 2002 yılında profesörlük unvanlarını aldı. 1995-2007 yılları arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. Prof. Dr. Berkan Gürakan, Ekim 2007’den bu yana Amerikan Hastanesi Pediatri Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. 9 Çocuk Acil Servislerine Başvuran Akut İshalli Hastalarda Lactobacillus GG’nin etkisi Prof. Dr. Metin Karaböcüoğlu Memorial Sağlık Grubu, Pediatri Bölüm Başkanı Amaç: Gruplar arasında normal dışkıya geçiş sürelerinin medyan Bu çalışmanın amacı, Çocuk Acil Servislerine başvuran akut zamanlarında (LGG grubunda 60 saat [37-111] ve plasebo infeksiyöz ishalli hastaların ishal süresini kısaltmakta probiyotik grubunda: 74 saat [43-120]; P = 0.37) veya ishalli dışkı Lactobacillus GG nin (LGG) etkinliğinin araştırılmasıdır. sayılarında (LGG grubunda 5.0 [1-10] ve plasebo grubunda Yöntem: 6.5 [2-14]; P =0.19) anlamlı bir fark yoktu. İki günden uzun süren Çocuk acil servisine ishal şikayeti ile başvuran 6 ay-6yaş ishal şikayeti ile başvuran çocuklar karşılaştırıldığında ise LGG arası çocuklarda, çift kör, randomize ve kontrollü bir çalışma grubu, plasebo grubuna göre normal dışkıya daha kısa sürede yapılmıştır. Hastalar 5 gün boyunca randomize olarak plasebo döndü (LGG grubu 51 saat [32-78], plasebo grubu 74 saat ya da probiyotik toz günde 2 defa kullanılmıştır. Her dozla birlikte [45-120]; P = 0.02) ve daha az ishalli dışkı sayısı görüldü (LGG aileler, evde dışkı öykülerini kaydettiler ve hastanın hangi grupta grubunda 3.5 [1.0-7.5] plasebo grubunda 7 [3.0-16.3]; P = olduğunu bilmeyen araştırıcılar tarafından takip edildiler. Gruplar 0.02) ve normal dışkıya dönmeleri 2.2 kat daha olasıydı (95% dışkının normale dönme süreleri ve ishal şeklindeki dışkı sayıları güven aralığı, 1.3-3.9; P = 0.01). bakımından karşılaştırıldılar. Yorum: Sonuçlar: Lactobacillus GG özellikle 2 günden daha uzun süreli ishal Çalışmaya alınan 155 hastanın 129 tanesi çalışmayı tamamladı. şikayeti ile başvuran hastalarda, akut ishalin süresini kısaltabilir. 63 hasta LGG grubuna, 66 hasta ise kontrol grubuna girdi. 10 Akut ishal tüm çocuk acil servislerine en sık başvuru nedenlerinden biridir. 11 YAZARIN YORUMU dışında gruplar arasında demografik veriler ve hastalık şiddeti 1- Akut ishal tüm çocuk acil servislerine en sık başvuru bakımından fark yoktur. nedenlerinden biridir. 10- Gruplar arasında normal dışkıya geçiş sürelerinin medyan 2- Lactobacillus GG, çocuklarda en sık çalışılmış probiyotik olup, özellikle rotavirus ishallerinde etkinliği gösterilmiştir2. 3- Yapılan pek çok çalışma hastanede yatmakta olan hastalar üzerinde yapılmışken 4-6, bu çalışma ayaktan hastalar üzerinde yapılan nadir çalışmalardan biridir 7-9. 4- Katılımcılar yıllık hasta sayısı yaklaşık 40.000 olan bir devlet hastanesinin, Çocuk Acil Servisine Kasım 2008 ile Temmuz 2009 tarihleri arasında ardı sıra başvuran, 6 ay - 6 yaş arası ishal şikayeti olan hastaların arasından alınmıştır. 5- İshal tanımı Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre “24 saat içinde 2 den fazla sulu dışkılama” olarak kabul edilmiştir. 6- Hastaneye yatırılan hastalar, viral dışı nedenli ishal olma olasılığı yüksek olan hastalar ( 7 günden uzun süren ishaller, dışkıda fazlaca kan olan hastalar, antibiyotik kullanılan ya da inflamatuvar bağırsak hastalığı olan hastalar), immun yetersizliği olan hastalar ve inek sütü alerjisi olan hastalar çalışmaya alınmamıştır. 7- Hastalar LGG ve plasebo grubu olarak rastlantısal olarak ayrılmış, ailelere A ve B olarak işaretlenmiş kapsüller hastaneden verilmiştir. Hangi kapsülün LGG hangi kapsülün plasebo olduğu konusunda hiç bir araştırmacının fikri yoktur. 8- İlk doz acilde verilmiş geri kalan 9 dozun evde 12 saat ara ile yoğurt içinde verilmesi söylenmiştir. Her dozla birlikte aileler önceki 12 saat içindeki dışkı sayıları ve dışkı şekilleri hakkında (ishal ya da normal) form doldurmuş, ayrıca ilk normal dışkı zamanını kaydetmeleri istenmiştir. Ayrıca hastaların hangi grupta olduğunu bilmeyen araştırıcılar her gün aileleri arayarak son 24 saatteki bilgileri kaydetmişlerdir. Beşinci gün ailelere standart soruların yanı sıra tıbbı tedaviye ihtiyaç duyup duymadıkları ve olağan hayatlarına dönüp dönmedikleri sorulmuştur. Ayrıca ailelerin ilaçları vermekte zorlanıp zorlanmadıkları ile ilacın ishalin süresini kısaltmakta etkili olup olmadığı konusundaki kendi fikirleri sorulmuştur. 9 - Çalışma döneminde başvuran 217 hastanın 155 tanesi çalışmaya alınmış, LGG grubunda 63 hasta plasebo grubunda 66 hasta çalışmayı tamamlamıştır. LGG grubun yaş ortalaması (28.5 ay) plasebo grubundan (22.4 ay) anlamlı olarak daha büyüktür. Bunun zamanlarında (LGG grubunda 60 saat [37-111] plasebo grubunda: 74 saat [43-120]; P = 0.37) veya ishalli dışkı sayılarında (LGG:grubunda 5.0 [1-10] plasebo grubunda 6.5 [2-14]; P =0.19) anlamlı bir fark yoktur. 11- Bunun üzerine alt gruplar incelendiğinde 2 günden uzun süren ishal şikayeti ile başvuran çocuklar karşılaştırıldığında; LGG grubu, plasebo grubuna göre normal dışkıya daha kısa sürede döndü (LGG grubu 51 saat [32-78], plasebo grubu 74 saat [45-120]; P = 0.02), daha az ishalli dışkı sayısı görüldü (LGG grubunda 3.5 [1.0-7.5] plasebo grubunda ise 7 [3.0-16.3]; P = 0.02), ve normal dışkıya dönmeleri 2.2 kat daha olasıydı (95% güven aralığı, 1.3-3.9; P = 0.01) . 12- Ayrıca 12 aydan küçük hastalar karşılaştırıldığında (n=38) LGG gubunun 5. günün sonunda normal dışkıya dönme olasılığı 2.5 kat fazlaydı. 13- Sonuç olarak, bu çalışmada LGG kullanımı plaseboya oranla ishalin süresini ve şiddetini azaltıyor gibi görünmekle beraber bu etkinin klinik önemi (hastaneye yatış, hipovolemik şok oranları, tedavi maliyetleri vb) tartışmalıdır. Ayrıca bu çalışmada 2 günden uzun süren ishallerde görülen etkinlik, Rosenfeldt’in çalışmasında8, tam tersine ilk 60 saatte başlandığında görülmüştür. Ancak ABD’ de 1 yılda 1.5 milyondan fazla çocuk hasta ishal nedeni ile hastanelere başvurmakta ve 200.000 den fazlası hastaneye yatmaktadır. Bu hastaların iş gücü ve okul kaybı, bebek bezi maliyetleri gibi tüm ekonomik giderleri hesaplandığında, ishalin tedavisi konusundaki en ufak bir katkının bile toplum sağlığı ve sağlık ekonomisi açısından ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. 13- Bu çalışma ABD’ de yapılmış, prospektif, randomize, çift kör kontrollü bir çalışma olması bakımından güvenilir bir çalışmadır. Ancak çok az sayıda hasta üzerinde yapıldığı için ancak hazırlık çalışması (preliminary) olarak kabul edilebilir. Ayrıca iki grup arasında yaş farkı olması, başlıca ailelerin kayıtlarına ve gözlemlerine dayanması da çalışmanın eleştirilebilecek yönleridir. Daha güvenilir sonuçlar için çok merkezli ve çok daha fazla hasta sayıları ile yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. Abigail F. Nixon, Sandra J. Cunningham, Hillel W. Cohen, Ellen F. Crain. The Effect of Lactobacillus GG on Acute Diarrheal Illness in the Pediatric Emergency Department. Pediatr Emer Care 2012;28: 1048-51. Dr. Metin Karaböcüoğlu, 1985 yılında İstanbul Üniveristesi İstanbul Tıp fakültesinden mezun olmuştur. Malatya Devlet Hastanesinde bir yıl zorunlu hizmet yaptıktan sonra 1986 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk sağlığı ve Hastalıkları’nda başladığı uzmanlık eğitimini 1990 yılında tamamlamış ve aynı yıl Çocuk Acil Servis’inde uzman doktor olarak çalışmaya başlamıştır. 1992 - 93 yılları arasında “University of Texas, Southwestern Medical Center, Department of Pediatrics, Division of Critical Care Medicine” Bölümü’nde çocuk yoğun bakım konusunda çalışmalar yapan Dr Karaböcüoğlu, yurda döndükten sonra önce İstanbul Tıp Fakültesinde Çocuk Yoğun Bakımın kurulması konusunda çalışmış, daha sonra da ülkemizde yaygınlaşması ve organizasyonu konularında görev almıştır. 1995 yılında doçent, 2001 yılında profesör ünvanı alan Dr. Karaböcüoğlu Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneğinin kurucu genel sekreterliğini ve daha sonra bir dönem başkanlığını yapmıştır. 2011 yılında emekli olan Dr Karaböcüoğlu Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı kurucu başkanlığını yapmıştır. Yaklaşık 200’ün üzerinde yurt içi ve dışı yayınlanmış eseri olan Dr Karaböcüoğlu’nun Çocuk Acil ve Yoğun Bakım Konularında yayınlanmış 5 adet kitabı vardır. 2010 yılında Çocuk Acil Tıp ve Çocuk Yoğun Bakım’ın yan dal olması ile birlikte emekli olmasına bir yıl kala nihayet her iki konuda da yan dal uzmanlığı ünvanını alabilmiştir. 12 Ginotobiyotik domuzlarda Lactobacillus rhamnosus GG kullanımının rotavirus ile oluşturulmuş ileal epitel hasarı üzerine etkisi Prof. Dr. Nur Arslan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı Giriş: Bulgular: Bu çalışmanın amacı virulan insan rotavirus enfeksiyonu modeli Rotavirus inokulasyonundan sonra LGG verilen domuzlarda oluşturulmuş ginotobiyotik (Gn) domuzlara sürekli olarak klinik olarak ishal gelişim oranı, ishal süresi ve ortalama Lactobacillus rhamnosus GG (LGG) verilmesinin rotavirus dışkılama miktarı skorunun LGG verilmeyenlere göre azalmış gastroenteriti üzerine olan etkisinin araştırılmasıdır. olduğu saptanmıştır. LGG verilmesi ileal epiteli “adherent Yöntem: junction” proteinler alfa katenin ve beta katenin; “tight junction” Gn domuzlar kontrol, yalnız LGG verilen, yalnız rotavirus verilen proteinler okludin, claudin 3 ve claudin 4; kaçış proteini claudin ve LGG + rotavirus verilen olmak üzere dört tedavi grubuna 2 miktarını artırarak korumuştur. Rotavirus inokulasyonunun ayrılmıştır. Rotavirus inokulasyonundan dokuz gün önce (3 ikinci gününde kalın bağırsak içeriğinde ölçülen musin miktarı günlükken) domuzlara günlük dozu 103 colony-forming unit LGG verilen domuzlarda LGG verilmeyenlere göre anlamlı (CFU)’ten 1012’ye artacak şekilde (10 kat artmak üzere) her gün olarak yüksek bulunmuştur. Ayrıca, rotavirus enfeksiyonundan Dr. Nur Arslan, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde LGG verilmeye başlanmıştır. Domuzlar rotavirus inokulasyonundan sonra bakılan antienflamatuvar sitokin olan “transforming başladığı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlığı’nı 1998 yılında tamamlamış, aynı kurumda 1998-2002 yılları arasında Çocuk Gastroenteroloji, 6 gün sonrasına kadar 1012 CFU dozunda LGG almaya devam growth beta” miktarının LGG verilmesiyle arttığı da saptanmıştır. Hepatoloji ve Beslenme yandal uzmanlığı yapmıştır. 2005 yılında doçent, 2010 yılında profesör olan Dr. Arslan, Ocak 2012 yılında Biyokimya etmişlerdir. İnokulasyon sonrası 2 ve 6. günlerde gruplar klinik Sonuç: doktorasını tamamlayarak bilim doktoru (Ph.D.) unvanı almıştır. Temmuz 2012 tarihinde ise Çocuk Metabolizma Hastalıkları yan dal uzmanlığını bulgular (ishal), dışkıda rotavirus atılımı, ileum histopatolojisi, ileal LGG rotavirusun yol açtığı ishallerde epitel harabiyetini bir almıştır. 100’ün üzerinde ulusal ve uluslar arası yayını ve 13 ulusal kitapta bölümü yazarlığı bulunmaktadır. Dr. Nur Arslan, uluslar arası çok sayıda yayın epitel hücrelerinde “adherent junction” ve “tight junction” protein miktar önleyerek enfeksiyon üzerine etki göstermektedir. için hakemlik yapmıştır ve uluslar arası bir derginin “Editorial Board” üyesidir. Halen, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji ekspresyonları, ince ve kalın bağırsak içeriğindeki musin üretimi ve serum sitokin düzeyleri açısından karşılaştırılmışlardır. 14 Rotavirus inokulasyonunun ikinci gününde kalın bağırsak içeriğinde ölçülen musin miktarı LGG verilen domuzlarda LGG verilmeyenlere göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. ve Beslenme Bilim Dalı ve Metabolizma Ünitesi’nde çalışmaktadır ve aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Moleküler Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesidir. 15 YAZARIN YORUMU bozulmasına ve intestinal geçirgenliğin artmasına neden Bu çalışmada, önemli probiyotiklerden birisi olan Lactobacillus olmaktadır (1). Bununla beraber, ince bağırsak epiteli çok hızlı rhamnosus GG’nin (LGG) rotavirus kaynaklı ishallerde intestinal rejenerasyon gücü olan bir yapıya sahiptir (2). epitel üzerine çeşitli faktörler yoluyla etkili olduğu gösterilmiştir. 3. Yapılan klinik çalışmalarda, rotavirus ishallerinde Aynı zamanda LGG’nin hayvanlarda ishalin klinik bulgularını da laktobasillerin ve kullanılan bazı probiyotik türünün ishal süresini azalttığı gözlemlenmiştir. ortalama olarak 1 gün kadar kısalttığı gösterilmiştir (3-5). 1. Rotavirüs enfeksiyonları özellikle 5 yaş altı çocuklarda 4. Bu çalışma, bu klinik etkinin gösterilmesinin yanı sıra bu akut gastroenteritlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. etkinliğin ortaya çıkmasına yol açan hücresel düzeydeki İshal ve kusmanın yanı sıra en ciddi komplikasyonu akut iyileşmenin de gösterilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu dehidratasyona yol açarak ölüme neden olabilmesidir. Bu çalışmada, LGG kullanımının hem enflamasyonu azalttığı, hem nedenle, enfeksiyonun tanınması ve dehidratasyonun tedavi hücreler arası bağlantının sıkı tutulmasını sağlayan proteinlerin edilmesi akut rotavirus ishallerinde en önemli tedavi modalitesini sağlamlığını artırdığı ve böylece intestinal geçirgenliği azalttığı oluşturmaktadır. hem de musin üretimini artırdığı gösterilmiştir. Tüm bu 2. Rotavirus enfeksiyonu enterositlerde hasar yapmakta ve bu etkiler LGG kullanımının bağırsak sağlamlığının koruduğunu hasarlı enterositlerin bağırsak lümenine dökülerek kaybedilmesi göstermektedir. de bağırsak emilim yüzeyinin azalmasına yol açmaktadır. Ayrıca enterosit membranının hasarlanması hücreler arası bağlantıların Bu çalışma, bu klinik etkinin gösterilmesinin yanı sıra bu etkinliğin ortaya çıkmasına yol açan hücresel düzeydeki iyileşmenin de gösterilmesi açısından önem taşımaktadır. Liu F, Liu F, Li G, Wen K, et al. Lactobacillus rhamnosus GG on Rotavirus-induced injury of ileal epithelium in gnotobiotic pigs. JPGN 2013;57:750-758. Kaynaklar: 1.West NP, Pyne DB, Peake JM, et al. Exerc Immunol Rev 2009;15:107–26. 2.Turner JR. Am J Pathol 2006;169:1901–9. 3.Van NielCW, Feudtner C, Garrison MM, et al. Pediatrics 2002;109:678–84. 4.Majamaa H, Isolauri E, Saxelin M, et al. JPGN 1995;20:333–8. 5.Allen SJ, Martinez EG, Gregorio GV, Dans LF. Cochrane Database Syst Rev 2010 Nov 10;(11):CD003048. 16 Rotavirüs enfeksiyonları özellikle 5 yaş altı çocuklarda akut gastroenteritlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. İshal ve kusmanın yanı sıra en ciddi komplikasyonu akut dehidratasyona yol açarak ölüme neden olabilmesidir. 17 Probiyotikler Hastaneye Yatan Vakalarda Antibiyotiğe Bağlı Semptomları Azaltmaktadır Prof. Dr. Mustafa Bakır Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Probiyotikler, içerdikleri suşa bağlı olarak antibiyotiğe bağlı ABİ insidansıydı. ABCD insidansı, ishal süresi, günlük dışkılama ishal (ABİ) ve antibiyotiğe bağlı Clostridium difficile ishalini sayısı, kanlı dışkılama, ateş, abdominal kramp ve şişkinlik (ABCD) azalttığı bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı dört suşlu ikincil sonuçlar arasındaydı. ABİ insidansı üzerinde anlamlı bir bir probiyotik kombinasyonunun (HOWARU® Restore) ABİ doz-cevap etkisi gözlendi; 12.5, 19.6, 24.6%, sırasıyla yüksek- ve ABCD insidansı üzerindeki ve antibiyotik tedavisi ihtiyacı doz, düşük-doz ve plasebo (p=0.02). ABCD insidansı (1.8%) olan erişkin yatan hastalarda gastrointestinal bulguların şiddeti her iki probiyotik grubunda aynıydı fakat plasebo grubundan üzerindeki doz-cevap etkisini araştırmaktır. Hastalar (n=503) 3 anlamlı olarak farklıydı (4.8%, p=0.04). Probiyotik dozu gruba ayrıldı: HOWARU® restore probiyotik 1.70 x 1010 cfu arttıkça ateş, karın ağrısı, şişkinlik insidansı azaldı. Günlük sıvı (yüksek-doz, n=168), HOWARU® restore probiyotik 4.17 x dışkılama, ortalama diyare süresi, şişkinlik insidansı probiyotik 109 cfu (düşük-doz, n=168) veya plasebo (n=167). Katılımcılar dozunun arttırılmasıyla azaldı. Test edilen 4 suşlu probiyotik cinsiyet, yaş ve antibiyotik tedavi süresine göre sınıflandırıldı. kombinasyonu ABİ, ABCD ve gastrointestinal semptomları Son antibiyotik dozundan sonra 7 gün boyunca her gün doza bağımlı olarak azaltmaktadır. katılımcılara çalışma ürünleri verildi. Çalışmanın birincil sonucu 18 Günlük sıvı dışkılama, ortalama diyare süresi, şişkinlik insidansı probiyotik dozunun arttırılmasıyla azaldı. 19 YAZARIN YORUMU gösteren önceki çalışmaları teyit eden bu araştırma, yatan Eşit miktarda Lactobacillus acidophilus NCFM®, hastalarda yapılan en büyük denek sayısına sahip olması, olası Lactobacillus paracasei Lpc-37, Bifidobacterium lactis Bi- sistematik hataları (bias) önleyecek şekilde iyi bir protokolle 07 ve Bifidobacterium lactis Bl-04 içeren bir probiyotik olan uygulanmış olması, probiyotiklerin ABİ önlemedeki doza bağlı HOWARU® Restore isimli ürün ile üretici DuPont Nutrition & olumlu etkisini saptamış olması ve vücut kitle indeksi arttıkça Health sponsorluğunda Şangay’da üçlü-kör, plasebo kontrollü ABİ olasılığının azaldığını ilk kez göstermiş olması gibi güçlü randomize bir çalışma yapılmıştır. özelliklere sahiptir. 1. Hastanede yatan 30 yaş üstü antibiyotik tedavisi alan 4. Buna karşılık, düşük doz alan grupta çalışmadan çıkan hastalarda ürünün farklı dozlarda antibiyotiğe bağlı ishal (ABİ) ve denek oranının (%12.6) yüksek doz alanlara göre (%4.8) anlamlı antibiyotiğe bağlı C. difficile (ABCD) ishalinin önlenmesi üzerine düzeyde yüksek olması (p = 0.0048), plasebo ve düşük doz etkinliği araştırılmıştır. Probiyotiğin yüksek dozu (1.70×1010 cfu, probiyotik alan gruplarda etkinliğin düşük olması nedeniyle n=168), düşük dozu (4.17×109 CFU) ve plasebo kafa kafaya daha az gönüllünün çalışmada kalma konusunda motive karşılaştırılmıştır. olabileceğini düşündürmektedir. Bu durumun yüksek doz 2. Yüksek doz probiyotik alan hastalarda ABİ %12.5 oranında probiyotiğin etkinliğini azaltıp azaltmadığı konusu tartışmaya görülürken, düşük doz alanlarda %19.6 ve plasebo alanlarda açıktır. Vücut kitle indeksindeki artışın hangi mekanizma ile ise anlamlı olarak yüksek oranda (%24.6) görülmüştür (p = ABİ’leri azaltıcı etkiye neden olduğu da açıklanmamıştır. 0.02). Buna karşılık ABCD ishali probiyotik alanlarda (%1.8) 5. Sonuç olarak, alanında yapılmış en büyük çaplı bu araştırma plasebo alanlara göre (%4.8) önemli düzeyde daha düşük (p = ile kombine probiyotik bir ürünün yatan hastalarda antibiyotiğe 0.04) bulunmuştur. Ateş, karın ağrısı, şişkinlik gibi belirtiler ise bağlı ishalleri azaltmada doza bağlı bir etkinliğinin olabileceği probiyotik dozu yükseldikçe daha az oranda bildirilmiş, ayrıca gösterilmiştir. ishal süresi ve şiddetinin daha azaldığı görülmüştür. 3. Antibiyotiğe bağlı ishallerde probiyotiklerin etkinliğini Arthur C. Ouwehand, Cai DongLian, Xu Weijian, and et al. Probiotics reduce symptoms of antibiotic use in a hospital setting: A randomized dose response study. Vaccine 2014;32(4):458-63. 1965 yılında Kayseri’de doğdu. İlk ve orta öğretimini Kayseri’de tamamladı. 1988 Yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Allerji-İmmünoloji yan dal, 1997-1999 yılları arasında Chicago Üniversitesi’nde Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları yan dal uzmanlık eğitimini tamamladı. Aynı dönemde İnfeksiyon Kontrol ve Hastane İnfeksiyonları alanında araştırmalar yaptı, temel ve ileri epidemioloji ve istatistik dersleri aldı. 2000 Yılında Marmara Üniversitesi Tıp Faküktesi’nde Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı’nı kurdu. Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı öğretim üyesidir. Türkiye Bilimler Akademisi asli üyesi olan Prof. Bakır Evli ve 2 çocuk babasıdır. 20 Alanında yapılmış en büyük çaplı bu araştırma ile kombine probiyotik bir ürünün yatan hastalarda antibiyotiğe bağlı ishalleri azaltmada doza bağlı bir etkinliğinin olabileceği gösterilmiştir. 21 Prebiyotik ve Probiyotik Suplemantasyonu Prematüre Bebeklerde Rhinovirus Enfeksiyonlarını Önlüyor: Randomize, Plasebo-Kontrollü Bir Çalışma Doç. Dr. Sertaç Arslanoğlu İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH Yenidoğan Bölümü 22 Araştırmaya dayanak oluşturan nokta: doğrulanmış virüs-ilişkili SYE epizodlarının insidansı saptandı. İkincil Viral solunum yolu enfeksiyonları (SYE) nın önlenmesi için basit ve olarak ise bu enfeksiyonların ağırlığı ve süresi ölçüldü. güvenli stratejiler gerekmektedir. Bulgular: Prebiyotik veya probiyotik alan bebeklerde SYE Amaç: Preterm bebeklerden oluşan bir kohortta erken dönemde insidansının, plasebo grubundakilere göre anlamlı şekilde düşük prebiyotik veya probiyotik suplemantasyonunun, yaşamın ilk 1 olduğu saptandı (prebiyotik grubunda RR 0.24; 95% CI, 0.12- yılında virüs-ilişkili SYE’nı azaltabileceği hipotezi test edildi. 0.49; P < .001; probiyotik grubunda RR, 0.50; 95% CI, 0.28- Yöntemler: Randomize, çift-kör, plasebo-kontrollü bu çalışmada 0.90;P =022). Prebiyotik ve probiyotik alan gruplarda SYE’nın % (ClinicalTrials.gov no. NCT00167700), Finlandiya’da Turku 80’inden sorumlu olan rhinovirusa bağlı epizodların insidansı da Üniversite hastanesinde yatarak tedavi edilen 94 preterm anlamlı şekilde azalmıştı. Gruplar arasında; enfeksiyonlar sırasında bebek (gestasyonel yaşları >32+0 ile <36+6 hafta arası, doğum rhinovirus RNA yükü, rhinovirüs RNA shedding süresi, rhinovirus kiloları>1500 g) yaşamlarının 3-60. günleri arasında 3 farklı enfeksiyonu ağırlığı veya süresi ya da asemptomatik bebeklerde uygulama grubuna randomize edildiler: (i) oral prebiyotik grubu rhinovirus RNA saptanma sıklığı açısından bir fark gözlenmedi. (1:1 galaktooligosakkarid ve polidekstroz karışımı), (ii) probiyotik Sonuç: Spesifik prebiyotik ve probiyotiklerle bağırsak grubu (Lactobacillus rhamnosus GG, ATCC 53103), (iii) plasebo mikrobiyotasının modifikasyonu; rhinovirus enfeksiyon riskini grubu (mikrokristalin selüloz). Araştırmada primer olarak; klinik azaltmada yeni ve maliyeti uygun bir yöntem olarak gelecek vaat olarak tanımlanmış ve nazal sürüntüden yapılan nükleik asit testi ile etmektedir. Spesifik prebiyotik ve probiyotiklerle bağırsak mikrobiyotasının modifikasyonu; rhinovirus enfeksiyon riskini azaltmada yeni ve maliyeti uygun bir yöntem olarak gelecek vaat etmektedir. 1983 yılında Izmir Bornova Anadolu Lisesi’nden, 1989 yılında Ege Ünversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Çocukluk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık eğitimini Behçet Uz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Neonatoloji Yan Dal Uzmanlık eğitimini ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Ocak 2002’den itibaren 10 yıl Kuzey İtalya’da, ağırlıklı olarak Milano Üniversitesi’ne bağlı Macedonio Melloni Hastanesi’nde Neonatoloji Bölümü, Bebek Beslenme Merkezi ve Anne Sütü Bankası’nda Prof. Dr. Guido Moro ile çalıştı. Bu dönemde Yenidoğan Departmanında neonatolog olarak görev yapması yanısıra hastane bünyesinde yer alan ve Lombardia bölgesi için referans merkez olan “Bebek Beslenme Merkezi (Center for Infant Nutrition)”nin “Bilimsel Aktivite Koordinatörlüğü”’nü yürüttü. Özellikle anne sütü güçlendirmesi, anne sütü bankacılığı, prebiyotik kullanımı, çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin beslenme yönetimi konusunda birçok çalışma yürüttü. 2005 yılında bir sure Iowa Ünivesitesi Fomon Beslenme Merkezi’nde Prof. Dr. Ekhard Ziegler ile anne sütü güçlendirmesi ve çok düşük ağırlıklı bebek beslenmesi üzerine çalıştı. Bu ortak çalışmaların ürünlerinden biri olan “Adjustable Fortification” yöntemi bugün artık etkinliği kabul edilmiş ve pratik bir anne sütü güçlendirmesi yöntemidir. 2008 yılında “World Association of Perinatal Medicine- Working Group on Nutrition” üyeliğine seçildi ve halen bu görevi yürütmektedir. 2009 yılında Neonatoloji Doçenti oldu. 2010 yılında Milano’da kurucu üye olarak 10 Avrupa ülkesinden gelen delegelerle birlikte “Avrupa Anne Sütü Bankaları Derneği- European Milk Bank Association” nin kurulmasında rol aldı, önce bu derneğin Yönetim Kurulu üyeliğine, 2012 Kasım ayında ise aynı derneğin Başkan Yardımcılığına seçildi. 2011 Aralık ayında, Izmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Yenidoğan Klinik Şefi olarak ülkesine döndü ve Sağlık Bakalığı’nın projesi kapsamında İzmir’de Türkiye’nin ilk “Anne Sütü Bankası”nı kurmak üzere çalışmalara başladı. Doc. Sertaç Arslanoğlu bu görevi yanı sıra şu anda Milano’da “İtalyan Anne Sütü Bankaları Derneği”nin “Bilimsel Direktörü ve Avrupa Anne Sütü Bankaları Birliği’nin ise Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir. 23 YAZARIN YORUMU 2. Bu araştırma daha önce term bebeklerde yapılmış olan, ŞİMDİYE DEK BİLİNENLER erken dönemde prebiyotik ve/veya probiyotik kullanımının 1. Prebiyotik ve probiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasını SYE’nı azalttığını gösteren çalışmaları desteklediği gibi; bu modüle ederek immun sistemle etkileştikleri ve immunitenin gözlemin prematüre bebekler için de doğru olduğunu ortaya doğru yönde gelişmesini sağladıkları bilinmektedir. koymuştur. 2. Dünya genelinde 5 yaş altı çocuklarda, mortalite ve 3. Ayrıca önceki çalışmalardan bir adım daha ileri gitmiş morbiditenin en çok görülen nedenlerinden biri ağır solunum ve SYE içinde hangi viral etkenin sıklığını azalltığını da yolu enfeksiyonlarıdır. Rhinovirus ise en sık görülen göstermiştir (Rhinovirus) . patojendir. 4. Çalışmada prebiyotiklerin SYE’nı önleyici etkisi, 3. Prematüre bebekler immun yetersizlik açısından özel probiyotiklerden biraz daha üstün görünmekte, bu da anne bir grubu oluştururlar: İmmatür immun sistemlerinde sütü alan bir popülasyon olması nedeniyle florada önceden olgunlaşmayı sağlayan başlangıç sinyalleri bulunmadığı gibi, bifidobakteri olmasına bağlanmaktadır. bağırsak mikrobiyotasının kompozisyonunun basamak tarzı 5. Bu koruyucu etkinin 1 yaşına kadar sürmesi de değerli bir gelişimi de bozulmuştur. Bunun nedenleri arasında: enteral bulgudur. Bu çaışmada prebiyotik/ probiyotiklerin uygulama beslenmeye geç başlanması, taze anne sütünün olmayışı, süresinin yaşamın ilk günlerinden itibaren 2 ay olduğunu sık antibiyotik kullanımı ve Yogun Bakım ortamı yer alır. hatırlarsak, bebeğin immonolojik fenotipinin programlandığı Elbette bu bebeklerde enfeksiyona duyarlılık üst düzeydedir. kritik bir zaman diliminde yapılan bu uygulamanın 1 yaşında Solunum yolu enfeksiyonları (SYE) da bu geniş enfeksiyon hala etkili olmasını immun modulatif etki ile açıklayabiliriz. yelpazesi içerisinde önemli bir yere sahiptirler. Allerji riski olan term bebeklerde probiyotik ve prebiyotiklerle 4. Daha önce yapılmış sınırlı sayıda randomize kontrollü, yapılan randomize kontrollü çalışmalarda uzun dönemde çift-kör probiyotik veya prebiyotik çalışmalarında sağlıklı atopik dermatite karşı koruyucu etkinin devam etmesi de term bebeklerde (allerji açısından riskli grup da dahil), SYE bu “programlama” mekanizmasına en güzel örnektir (7,5 yıl; sıklığının azaltılabildiği gösterilmiştir (Arslanoglu 2007,2008, sırasıyla Kalliomaki 2007, Arslanoglu 2012). Kukkonen 2008, Rautava 2009, Taipale 2011, Maldonado 6. Prematüre bebeklerde canlı mikroorganizma ve 2012). prebiyotiklerin uzun dönemde de güvenli olduğunu gösterir BU ÇALIŞMANIN LİTERATÜRE GETİRDİĞİ YENİLİKLER VE çaışmalara gereksinim duyulmakla birlikte, Rhinovirus ÖNEMİ enfeksiyonlarını azaltılabileceklerinin gösterilmesi Yenidoğan Yukarıdaki çalışmanın birkaç açıdan oldukça değerli Yoğun Bakım Ünitelerinde yatan enfeksiyona duyarlı olduğunu düşünüyorum: prematüre bebekler için umut verici bir gelişme olarak 1. Randomize, plasebo-kontrollü, çift-kör araştırma olması görülmektedir. değerini arttırmaktadır. Ancak 1 yıllık izlemde çalışmayı bırakan vaka sayısının yüksek olması sınırlayıcı bir faktör kabul edilebilir. Raakel Luoto, Olli Ruuskanen, Matti Waris, Marko Kalliomaki, Seppo Salminen, Erika Isolauri. J Allergy Clin Immunol. 2013 Oct 13. pii: S0091-6749(13)01307-9. doi: 10.1016/j.jaci.2013.08.020. 24 Prematüre bebeklerde canlı mikroorganizma ve prebiyotiklerin uzun dönemde de güvenli olduğunu gösterir çaışmalara gereksinim duyulmakla birlikte, Rhinovirus enfeksiyonlarını azaltılabileceklerinin gösterilmesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitelerinde yatan enfeksiyona duyarlı prematüre bebekler için umut verici bir gelişme olarak görülmektedir. 25 Deneysel Pseudomonas aeruginosa Pnömonisinde Lactobacillus rhamnosus GG Sağkalımı Artırmaktadır: Regülatör T hücrelerinin Potansiyel Rolü Prof Dr. Onur Kutlu Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı 26 Genel Bilgiler: düzeyleri, bronkoalveolar lavaj (BAL)’da PA koloni sayısı, Bu zamana kadarki klinik çalışmalar, kritik hastalıklarda akciğer dokusunda CD4, IL 6, IL 10, Treg proteini FoxP3 Lactobacillus rhamnosus GG (LGG) uygulamasının düzeyleri ve doku kesit değerlendirmeleri planlandı. Kan hastane enfeksiyonu riski ve klinik seyir üzerine müspet sitokin değerlendirmesi ELISA; akciğer dokusunda sitokin tesirleri gösterilmiş olmakla birlikte fizyopatoloji halen netlik değerlendirmesi eş zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (rtPCR), kazanmamıştır. Treg hücre proteinleri Western Blot ve akım-sitometri ile bakıldı. Bu çalışmada Pseudomanas aeruginosa (PA) pnömonisi İstatistiksel karşılaştırmalarda nPar testler, Mann-Whitney U fare modelinde LGG tedavisinin hayatta kalım ve akciğer testleri kullanıldı. zedelenmesine olan etkileri düzenleyici (regülatör) T lenfositler Sonuçlar: (Treg) ve yangısal yanıt mediyatör mekanizmaları üzerinden Yedinci günde hayatta kalım probiyotik tedavi ve pnömoni sorgulanmıştır. deney modelinde LGG tedavisi alan grupta %55, sanki-ilaç Yöntem: (plasebo) grubunda %14 olarak (p<0.01) gerçekleşti. LGG Her biri 6-8 haftalık fareler dört gruba ayrılarak ilk gruba (n=4) alan ve almayan salt-girişim (Sham) gruplarında ise ölüm sadece trakea içi serum fizyolojik (SF), ikinci gruba (n=4) SF’e gözlenmedi. ilaveten LGG, üçüncü gruba (n=22) trakea içi PA ve son gruba LGG tedavisi alan grupta istatistiksel olarak kanda IL6 düzeyleri (n=20) girişimden hemen önce gavaj ile LGG ve sonrasında daha düşük; BAL’da IL 10 düzeyleri daha yüksek, PA koloni trakea içi PA uygulandı. Tüm gruplara ilk 0, 12, 24. saatlerde ve sayısı daha düşük; akciğer dokusunda Treg sayısı daha yüksek 7 gün süresince 12 saat aralarla antibiyotik ve LGG verilmeye bulundu. Ayrıca akciğer doku kesitlerinde akyuvar göçü devam edildi. ve doku zedelenmesi, LGG tedavisi almayan PA pnömonili Karşılaştırmalı olarak hayatta kalım, serum IL 6- IL 10 deneklere göre daha düşük tespit edildi. Akciğer doku kesitlerinde akyuvar göçü ve doku zedelenmesi, LGG tedavisi almayan pnömonili deneklere göre daha düşük tespit edildi. Nurettin Onur Kutlu, 1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladığı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlığı’nı 1995 yılında tamamlamış; 1997-2005 yılları arasında İnonü Üniversitesi Tıp Fakültesinde Genel Çocuk Hastalıkları ve Çocuk Yoğun Bakım Birimlerinde çalışmıştır. Sonrasında 2005-2006 yılları arasında Toronto Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nde Yoğun Bakım Yandal Uzmanı (fellow) olarak çalışmış; 2007-2010 yılları arasında Şişli Memorial Hastanesi’nde Genel Çocuk Hastalıkları ve Yoğun Bakım Birimlerinde çalışmış; 2010 yılından itibaren de Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Çocuk Yoğun Bakım Birimi’nde çalışmaktadır. Dr. Kutlu, 2002 yılında doçent, 2010 yılında profesör unvanı almıştır. 33 ulusal ve 32 uluslar arası yayını, 5 ulusal kitapta bölümü yazarlığı ve 200’ün üzerinde atıfı bulunmaktadır. Dr. Nurettin Onur Kutlu, Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı öğretim üyesidir. 27 YAZARIN YORUMU dokusu (GALT) (8) etkileşimini gösteren çalışmaların hiç biri kritik 1. Bu çalışma, probiyotik alımının deneysel PA pnömonisinde hastalıklı bireylerde yapılmamıştır. hayatta kalımı arttırdığını göstermiştir. Bu sonuç daha 4. Bu çalışma pnömoni, psödomanas kolonizasyonu, akciğer önce probiyotik alan kritik hastalarda tanımlanmış insan hasarlanması ve nihayetinde hayatta kalım süreçlerini kesitsel çalışmalarından (1) metodolojik olarak biraz farklılık olarak aydınlatmaktadır. Dolayısıyla bu süreçlerde Treg göstermektedir. Zira bu klinik çalışmalar probiyotiklerin solunum hücrelerinin ne kadar rol aldığı hakkında ancak teorik olarak cihazı ilintili pnömoni (SİP)’ den koruyucu etkilerini araştırmıştır. bir ilinti kurmak mümkün olmuştur. Bununla birlikte bu makale, Barraud ve arkadaşlarının 1439 vakalık 13 çalışmayı içeren deneysel pnömoni modelinde probiyotiklerin Treg hücrelerinin ortak-analiz değerlendirmesinde probiyotiklerin hayatta kalımı üzerinden etkisi olabileceğine bir kanıt teşkil etmesi ve ayrıca değiştirmediği ancak yoğun bakımda kalım süresini kısalttığı ve pnömoni fizyopatolojisinde yangısal yanıt ile akciğer hasarının SIP görülme oranlarını azalttığını göstermiştir. şiddeti arasındaki bağıntıyı göstermesi açısından kıymetli bir 2. Bu makaleyi orijinal kılan diğer özellik ise LGG’nin bağışıklık çalışmadır. üzerine etkisini Treg hücreleri üzerinden sorgulanmış 5. Sayıca 10 kat kendi hücrelerimizden fazla nüfus, 250- olmasıdır. Pnömonide akciğer zedelenmesi ve dolayısıyla ölüm 300 kat gen çeşitliliği olan bakteriler ile bedenimizi birlikte riskinin mikroorganizmaya karşı oluşan aşırı bağışıklık yanıtı paylaşıyoruz. Artık her yeni çalışma bu paylaşımın bedellerinin olduğu tezinden hareketle böyle bir araştırmaya gidilmiştir. sadece enfeksiyon ve alerji olmadığını gösteriyor. Sadece Bu çalışmanın kurgulanmasında destekleyici nitelikteki bir New England Journal dergisinde son beş yıl içinde diyabet, başka yayında Neill ve arkadaşları, genetiği değiştirilmiş koroner kalp hastalığı, şişmanlık, kanser ve yangısal bağırsak farelerde pnömokoksik pnömoni modelinde Treg hücrelerinin hastalıklar ile bağırsak mikrobiyatının ilintisini gösteren pek hayatta kalımın arttırdığını ve akciğer dokusunun daha çok çok çalışma yayınlandı (8). Dolayısıyla vücutta hormonal korunduğunu göstermişlerdir (3). ve bağışıklık bir fırtınanın yaşandığı, metabolik-katabolik 3. Yakın zamana kadar, kritik hastalarda probiyotiklerin hadiselerin tavan yaptığı bir durumda ‘’kritik hastalıklarda’’ enfeksiyondan koruyucu etkileri, kritik hastalıklarda mikrobiyatımızın da önemli bir rol oynaması kuvvetle bağırsaklarda baş gösteren patojen mikrobiyat ortamının bu muhtemeldir. Bu zamana kadar ki hiçbir klinik çalışma kritik ilaçlar tarafından önlenmesi (4) ile ilişkilendirmekteydi. Oysa ki hastalıklarda enfeksiyon ve bağışıklık arasındaki mekanizmada probiyotikler, immünomodülatör etkileri nedeniyle başka pek mikrobiyatın ilişkisini gösterememiş olsa da, gelecekte kendi çok hastalıkta kullanılmaktaydı. Ayrıca yardımcı T hücreleri floramızı daha iyi anlayarak kritik hastalıklarda yangısal yanıt, (CD8) genel kanının aksine sadece yangı baskılayıcı olmayıp çoklu organ yetmezliği ve enfeksiyon denklemlerini daha rahat interferon gama (IFN-γ) ve sitotoksik T hücreler üzerinden çözebileceğimizi umut ediyorum. (2) enfeksiyon hastalıkları ile mücadelede yer almaktaydılar . (5) Kritik hastalarda mikrobiyatın bağışıklık sistemi üzerine etkilerini sorgulayan çalışmalar ise nispeten az ve bulguları itibariyle klinik tabloyu okumak için yetersizdir. Daha önce probiyotikler ile sekretuar IgA (6), doğal öldürücü hücreler (NK) (7), bağırsak lenf Khailova L, Baird CH, Rush AA et al. Lactobacillus rhamnosus GG Improves Outcome In Experimental Pseudomonas aeruginosa Pneumonia: Potential Role Of Regulatory T Cells. Shock 2013; 40:496-503. Referanslar: 1. Morrow LE, Kollef MH, Casale TB. Am J Respir Crit Care Med. 2010;182:1058. 2. Barraud D, Bollaert PE, Gibot S. Chest 2013;143:646. 3.Neill DR, Fernandes VE, et al. T regulatory cells control susceptibility to invasive pneumococcal pneumonia in mice. PLoS Pathog. 2012;8:e1002660. 4. Alverdy JC, Chang EB. J Leukoc Biol 2008;83:461-66. 5. Stenger S, Rosat JP, Bloom BR, Krensky AM, Modlin RL. Immunol Today. 1999;20:390-4. 6. Perdigon G, Alvarez S, Rachid M, Agüero G, Gobbato N. J Dairy Sci. 1995;78:1597-606. 7. Gill HS, Rutherfurd KJ, Cross ML, Gopal PK. Am J Clin Nutr. 2001;74:833-9. 8. Komaroff A. NEJM @journal watch 2013: Supp. 28 Bu zamana kadar ki hiçbir klinik çalışma kritik hastalıklarda enfeksiyon ve bağışıklık arasındaki mekanizmada mikrobiyatın ilişkisini gösterememiş olsa da, gelecekte kendi floramızı daha iyi anlayarak kritik hastalıklarda yangısal yanıt, çoklu organ yetmezliği ve enfeksiyon denklemlerini daha rahat çözebileceğimizi umut ediyorum. 29 “neleri ortak yapıyorlar?”, “nelerden vazgeçemiyorlar?”, “alışkanlıkları, olmazsa olmazları, ellerini sürmedikleri neler?” gibi soruların cevapları da aranıyor. Haberler Türkiye’nin 100 yılı deviren asırlık yüzleri belgesel oldu! Gazeteci ve yönetmen Nebil Özgentürk ile Bir Yudum İnsan ekibi, Pfizer’in Sen Çok Yaşa kampanyası dahilinde destek verdiği belgesel için Türkiye’nin dört bir yanında 100 yaşını aşmış insanlarımızın izini sürdü; ülkemiz sınırları içerisindeki asırlık çınarları gün ışığına çıkardı. Ortaya son derece değerli bir belgesel çıktı: Asırlık Yüzler: Yüzyılın Sağlığı, Yüzyılın Tanıklığı. Beş bölümlük belgesel, 15 Mart’tan itibaren 5 hafta boyunca Cumartesi günleri 15:15’te NTV’de ekranlara gelecek. Kaçıranlar için tekrarı Pazar 01:10’da (Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece) yayınlanacak. Eski çağlarda 25-30 yaşına bile gelmek mucizeyken bugün insan ömrünün ortalaması 60’ların üstüne çıkıyor ve bu rakam her geçen gün yükseliyor... Günümüzde 60 ve 70 yaşlarındaki insanlara artık “yaşlı” bile denmiyor. İstatistikler ülkemizde 100 yaşına girenlerin, başka deyişle asırlık çınarların sayısının 33 bini bulduğunu gösteriyor. Bundan sadece 30 yıl sonra 100 yaşında olanların sayısının bugünkünden yedi kat fazla olması bekleniyor. Bir Yudum İnsan programıyla bireylerin yıllar içindeki gelişiminin en yakın tanığı olan gazeteci Nebil Özgentürk ve ekibi, Asırlık Yüzler belgeseli için yollara düşerek Türkiye’nin dört bir yanında, İzmir’deki, Nazilli’deki, Bolu’daki, Erzurum’daki asırlık çınarların izini sürdü. Türkiye’nin dört bir yanında 100 yaşını aşmış nine ve dedelerle söyleşti, onlara sırlarını sordu. Belgesel için 100 yaşını aşkın 30 asırlık çınarla röportajlar yapıldı. Uzun yaşamın sırlarını aralamaya çalışan belgesel, bir asrı devirenlerin sağlıklı, huzurlu dünyalarına uzanırken bir Uzun yaşam önerilerini gerçekten uyguluyorlar mı? Bir asrı görenler arasında sıklıkla, ilk insan beslenme modelini örnek alan, kırmızı etin ve yumurtanın da dahil olduğu bir diyete rağbet olduğu görülüyor... Bol bol balık, bakliyat, tahıl tükettiklerini, yoğurtsuz sofraya oturmadıklarını, tereyağını kaşıklarken, margarinin tadını bilmediklerini öğreniyoruz. Az yediklerini, zayıf olduklarını, yeterince uyuduklarını, sabah erken kalkıp, akşam erken yattıklarını, neşeli, keyifli, coşkulu olmaya önem verdiklerini, hareket ettiklerini, stresten uzak durduklarını görüyoruz. Kimisi “eşini ve işini seven uzun yaşar” diyor, kimisi “aile önemli” diyor, kimi de “kin tutmayacaksın gamsız olacaksın” diye öğüt veriyor; liste uzayıp gidiyor. umutları ve enerjileriyle asırlık çınarları anlatan bu projeyle yollarımızın kesiştiği noktada Pfizer olarak Asırlık ‘Yüz’ler’e kayıtsız kalamazdık. Yaş almanın fiziksel olarak dezavantajları olsa da yaşımız ilerledikçe hayata bakış açımız değişir, gelişiriz. Genç yaşlarda bize mutsuzluk veren şeyler üzerimizdeki etkisini kaybeder, belki de mutlu olmayı zaman içinde öğreniriz. Biz değişirken edindiğimiz tecrübe ile birlikte daha bilge, sözü dinlenen bir insan oluruz. Sen Çok Yaşa ve dolayısıyla ‘Asırlık Yüzler: Yüzyılın Sağlığı, Yüzyılın Tanıklığı’ ile edinilen bu avantajları bir şekilde hatırlamak ve ‘yaş alma’ya bir saygı duruşunda bulunmak istedik. Bu kalıcı esere destek vermekten büyük bir gurur duyuyoruz” dedi. Asırlık “Yüz”ler: Yüzyılın Sağlığı, Yüzyılın Tanıklığı* Belgesel Künyesi Nebil Özgentürk Genel Yönetmen: Genel Koordinatör: Melda Davran, Belgeselin genel yönetmeni Nebil Özgentürk, belgesel Berat Günçıkan çekme fikrinin nasıl ortaya çıktığını şu sözlerle anlatıyor: Görsel Yönetmen: Emek Durmuş “Hayatlar gelip geçiyor… Hele ki yüz yıllık hayatlar… Yapım Koordinatörü: Aslan Tayfun Alkan Düşünün ki 19’uncu yüzyılı da 20’nci yüzyılı da 21’inci Yönetmen Yardımıcısı/Editör: Zeynep Erpamir yüzyılı da gören-yaşayan var hikayemizde. Kim merak İkinci Yönetmen: Murat Karakuş etmez ki bu asırlık yaşam yolcularını… Tanık oldukları, Araştırma ve Metin Yazarları: Berat Günçıkan, yedikleri, içtikleri.. Aramızdaydılar... Ben de arkadaşlarımla Melda Davran bu merakın peşine düştüm!!” Yönetmen Asistanı: Volkan Evcim Kameraman: Ersin Çakır Pfizer Türkiye Genel Müdürü Elif Aral ise “Pfizer Türkiye Jenerik Müziği: Cahit Berkay olarak geçtiğimiz yıl başlattığımız ‘Sen Çok Yaşa’ projesi Müzik: Can Atilla ile tıpkı Asırlık Yüzler’deki insanlarımızın sahip olduğu Seslendiren: Burhan Güven gibi uzun, sağlıklı ve mutlu yaşamları çoğaltmayı, bunu herkes için bir yaşama amacı haline getirmeyi görev *Gazeteci Esra Tüzün’ün “100 Yaşı Devirmenin Sırları” kitabından edinmiştik. Yaşam reçeteleri, müthiş hikayeleri, zamana esinlenilerek hazırlanmıştır. Nebil Özgentürk ve Bir Yudum İnsan ekibi boyun eğdirmiş, bitmek tükenmek bilmeyen sevgileri, tarafından yepyeni formatta belgesel haline getirilmiştir. günlerinin nasıl geçtiğini kayıt altına alıyor. Onların tarihin canlı tanıkları olduğunu unutmadan yaşadıkları dönemin hayat koşullarına dair merak edilenleri de soruyor. Çünkü onlar Osmanlının yokluk ve dar zamanlarını da görmüşler, savaşın acımasızlığını, kayıpları, yepyeni Cumhuriyetin coşkusunu da… Osmanlı’nın çöküş sürecinde, dünya 20. yüzyılın ilk büyük savaşıyla yanarken doğmuş çoğu. Aralarında 1935’te Nazilli’de Türkiye’nin ilk basma fabrikasının açılışına tanıklık eden de var. Kimi uzaktan görmüş Mustafa Kemal’i, kimi yanağını sıkan elini çocuk hırçınlığıyla itmiş. Aynı tarihin içinden geçerken aynı olaylara takılmış anıları. Onları 100 yaşına getiren genetik mirasları mı yoksa yaşam şekilleri mi? Genel yönetmenliğini Nebil Özgentürk’ün ve müziklerini Can Atilla’nın yaptığı belgesel, zaman zaman hüzünlü, zaman zaman neşeli hikayelere tanıklık ediyor. Önde gelen fikir lideri hekimler de uzun ve sağlıklı yaşama dair ipuçlarını sıralıyor. Belgeselde “neyi asla yapmıyorlar?”, 30 31