Mizanpaj 1 - Genç Baro

Transkript

Mizanpaj 1 - Genç Baro
u
or
ye
Ya
rg
ıR
ap
AB
Tü
rk
i
“Avukatlara Saygı Gösterilmeli
Aksi Halde Mahkemelerin Hakkaniyeti
ve Tarafsızlığı Zedelenir.”
2010 yılında kabul edilen anayasal reform paketi Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu (HSYK) bakımından önemli bir ilerleme kaydedilmesi anlamına gelmiştir. Ancak,
Türk toplumun farklı kültürel ve siyasi yönelimlerinin bu kurumların üyelik yapılarına yeterince
yansıtılmasını temin adına daha başka adımların da atılması gereklidir. Her iki kuruma yapılacak üye atamalarında Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) rolünün güçlendirilmesi gereklidir. Reformun nihai başarısı, yeni HSYK’nın Türk yargısının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve
etkinliğini uygulamada ne denli muteber şekilde teşvik edeceğine bağlıdır. Daha genel bir ifade
ile toplumun yargının bağımsız, tarafsız ve etkin olduğuna ve sorunsuz işlediğine dair güveni
devam ettirilmeli, gerekli ise bu güven yeniden tesis edilmelidir.
Bunun için, aksayan temyiz sisteminin tamir edilmesi ve hem hükümet hem de yargı tarafında
profesyonel bir bilgilendirme politikasının oluşturulması gereklidir.
devam 7. sayfada
www.gencbaro.org
Sayı 4 •
Avukatı merkeze alan bir baro anlayışı için
BARO’DA DEVRİM ZAMANI
A
dliyelere Adalet Bakanlığından genelge
geldi. Genelge üzerine avukatların
özellikle icra müdürlüklerindeki UYAP sorgu talepleri reddedilmeye başlandı. Ankara
da icra mahkemesine yapılan şikayet haklı
bulunsa da sorun asil olarak gelenin UYAP
sorgu taleplerinin kabul edildiği ama avukat olarak gelen vekillerin UYAP sorgu taleplerinin reddedildiği, bir bakanlık
bürokrasisinin, avukat düşmanı ve ticari bakan anlayış çizgisinin avukatı dışladığı noktaya geldi.
Türkiye Barolar Birliği protokol ile mernis tapu araç sgk sorgusunu yapma hakkını
avukatlarada tanınması için Adalet Bakanlığı ile protokol yapmış idi. Ancak Adalet
Bakanlığı bürokratları bu protokolde yazmayan ücretleri tahakkuk ettirerek işlem başına 5,00 TL ücret koydular ve genelge ile
adliyelere duyurdular. Ancak bu husus yani ücret alınması hususu aylar önce belli idi.
Nitekim Afyonkarahisar Barosu başkanının
Adalet Bakanlığına hitaben yazdığı sert
mektup ve eylem tehdidini İstanbul Barosu
seyretmiş ancak Baro Başkan Yardımcısı
sıfatı ile Mehmet Durakoğlu, e-posta ile
Kocasakal imzalı gönderdiği yazıda:
“Dünyanın en büyük barosu zannedilen
baronun yönetimine seçilmiş olan kurul kısaca bu hususta baroların tavrının belli olması
halinde ve karar verilmesi halinde yapılacaklara destek olacağını söylemekte idi.”
Mehmet Duraoğlu ise sanki bu konuda
baro bir şey yapmış gibi eleştirilere cevaben
TBB’ye yollanan görüş istenmesine cevaben
Avukatlara Olumsuz Tutum Gösteren
Hakimin Avukatlık Başvurusu Reddedildi
Ağır Ceza Başkanı olarak, Avukatlara
Olumsuz Tutum Gösteren Hakimin Avukatlık Başvurusu Reddedildi
Avukatların hakimden savunma mesleğinin onurunu koruyan kararı
Hakimlik mesleğinden geçen yıl emekliye ayrılan ve son olarak Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yapan İbrahim
Kozan’ın avukatlık başvurusu, Ankara Barosu tarafından reddedildi.
Baro, Kozan’ın başvurusunu reddederken, “avukatların, hakimlik yaptığı dönemde
hakkında birçok şikayette bulunmuş olmasını” dikkate aldı.
2 No’lu DGM Üyeliği ve 7. Asliye Ceza
Mahkemesi Hakimliğinin ardından yıllarca
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı
görevini yürüten İbrahim Kozan, geçen yıl
emekliye ayrıldı. Kozan, baro levhasına yazılarak, avukatlık yapabilmek için Ankara
Barosuna başvurdu.
Baro da prosedür gereği Avukat Hakları
Merkezinden Kozan hakkındaki araştırma
ve kanaatlerini sordu.
Kozan’ın tutum ve davranışlarıyla ilgili
olarak avukatların daha önceki şikayetleri
özetlenen raporda, Kozan ile ilgili “neredeyse rekor kıracak biçimde” şikayet bulunduğu
ifade edildi.
Başvuru, Ankara Barosu Yönetim Kurulu’nca 29 Şubat Çarşamba günü karara
bağlandı.
Yönetim Kurulu, Kozan’ın başvurusunu
oy birliğiyle reddetti.
Ret gerekçesi olarak ise Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlığa kabulde engeller” başlıklı 5. maddesinin (c) bendinde yer alan
“Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum
ve davranışları çevresince bilinmiş olmak”
hali gösterildi.
yazılmış aşağıdaki yazıyı cmk mail grubuna sevk ediyordu.
Aslında İstanbul Barosu da tıpkı Adalet
Bakanlığı bürokratları gibi avukatların sırtından para kazanma anlayışında bir baro
yönetim anlayışı ile yönetilmekteydi.
Bedava alınan baro odalarını Çağlayanda 27 baro odasından 22 sini hava parası ile
kiraya vermiş ve her ay kira almakta idi.
(diğer adliyelerde aynı durum da) Hava parasını ödeyen ve her ay kira ödeyen işletmeci de haliyle bu paraları avukatlardan
çıkaracak böylece baroda baro odaları
üzerinden avukatlardan para kazanan bir
şirkete dönüşecekti.
Şimdi yönetim anlayışı bu olursa Adalet
Bakanlığı bürokratlarına niye kızıyoruz ki.
AKP yi destekleyen bir çok baro Afyonkarahisar Konya başta olmak üzere sert bir
mücadeleye girdiler ruhsatlarını bile topluca yaktılar. UYAP tan avukat bilgilerini sil-
meyi ve bakanlığa vermeyi durduracaklarını ilan ettiler Bakan ve yetkililerle görüştüler sert basın açıklamaları yaptılar.
Bizde genç baro gazetesinde PARALI
UYAP A HAYIR kampanyası başlattık topladığımız imzaları ( 892 imza ) Ankara Barosu gibi (Ankara Barosu 5 bin avukattan
imza topladı ) Adalet Bakanlığına sunduk.
Dünyanın en büyük barosu ne yapıyor
diye haklı olarak soruyorsunuz. Bir şey yapsaydı elbette üyelerine haber verirdi. Hatta
üyelerini eyleme çağırırdı.
Baro sınıfta kaldı deyince bize kızıp ya
AKP lilere yarıyor bu eleştiriler diyen avukatlara sesleniyoruz. Baro avukat için vardır
yoksa bir anlamı yoktur.
Baro yönetimi cambaza bak diyen bir
anlayışta ısrar ediyor.
Evet biz baronun yapmadıklarına çözülmeyen sorunlarımıza değil, cambaza bakalım.
Avukatın Günlüğü - 1
Tahliye
İkibinonbir senesinin
aralık ayı. İstanbul, Alibeyköy semti. Kışın
soğuk yüzünü henüz hissettirmediği bir çarşamba
sabahı, saat yedi otuz. Genç adam, yataktan
yeni kalkmış, gözlerini ovuşturarak dışarıya bakmaktaydı. Güneşin sarısıcaklığı
soğuk puslu havayı yumuşatmaya çalışıyor, ana caddeye tırmanan yolda park
etmiş araçların üzerindeki çiyler tüm
soğukluğuyla güneşe direniyordu.
İçinden ‘bugün kalın giyinmeli’ diye
geçirmişti genç adam. Kalın giyinmeli ki
üşümemeliydi. Çocukluğu gelmişti aklına,
yoksul, bisikletsiz günleri. Yine dudaklarından fısıltıyla ‘kalın giyinmeli ki, üşümemeli’ diyordu mavi çiçekli yorganı uyuyan
karısının üzerini örterken. Yatak odasından çıkıp yanındaki çocuk odasının yarı
açık kapısından kafasını uzattığında beş
devam 7. sayfada
yaşındaki oğlu ile onüç yaşındaki kızının
sıcak battaniyelerinin içinde huzur ve
sukunet içinde uyuduklarını gören genç
adam bir an için gülümsemiş, içini garip bir
neşe kaplamıştı.
Evden erken çıkmak gerektiğini düşünen adam ani bir hareketle banyoya
dalmıştı. On yıllık avukattı. Saat dokuz
otuzda Bakırköy Adliyesi’nde duruşması
vardı. Geç kalmamalıydı.
Banyoda, kararlı el hareketleriyle çelik
gibi soğuk musluğu açmıştı. Kuğu boyunlu
musluktan, bütün apartman sakinlerini
uyandırmak istercesine şebekeyi inleterek
akan soğuk suyu yüzüne çalıp sakal tıraşını
olduktan sonra karısının itinayla ütülediği
beyaz yumuşak havluyla yüzünü kurulayan adam aynaya şöyle bir baktıktan sonra
gülümsemiş, yüz kaslarını gerip gevşeterek
mimik hareketleri yapmıştı. Otuzsekiz
yaşında olmasına rağmen yüz cildi yirmi
yaşındaki bir genç gibi halen tazeliğini
devamı 7. sayfada
koruyordu. Bu iyiydi.
2
Farklı olana karşı duyulan
önyargıları yıkmak gerek
Hukuk ve Yaşam Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazar
Av. Zeynep Zan’ın Vatan Gazetesi Kitap Ekinde Yayınlanan
Röportajı: Farklı olana karşı duyulan önyargıları yıkmak gerek
Kürt meselesi gibi incelikli ve tabiri yerindeyse kırmızı çizgileri olan
bir konuda kaleme almı ş olduğunuz yazınıza değinmek istiyorum.
Bu konu hakkında sizi yazmaya iten sebep nedir? Kürt sorunun
çözümüne yönelik şu ana kadar atılan adımlan bir hukukçu gözüyle
nasıl değerlendiriyo rsunuz?
Kürt meselesi ile ilgili yazımı objektif bir bakış açısından ziyade tamamen
duygusal ve kalbimden gecen insani duygularımla yazdığımı söylemeliyim. Ben meselenin öncelikle insani ve vicdani tarafı ile ilgiliyim. Siyaset
okumadım. Politika ile ilgilenebilecek bir yaşta değilim. Pek çok Kürt, Ermeni, Zaza arkadaşım var. Aynı havayı soluduğum aynı türkülerle coşup
ortak acılarla hüzünlendiğim aynı hatıraları paylaştığım arkadaşlarımla,
komşularımla bir aradayken aynı bahçedeki farklı renklerin ve farklı seslerin ne büyük bir zenginlik olduğunu hissediyorum. Yüzyıllarca aynı çatanın altında ortak bir geçmişi paylaşıp uygarlığın gelişi-mine omuz omuza
katkı sağlamış bir halkın acı ve gözyaşının olmadığı huzurlu bir ortamda
bir arada yaşamasından yanayım. Benim duygularım ve yüreğim ayrılıkçı olmayan “Ben de varım, benim de bir kültürüm ve konuştuğum dil var.
Kendi kimliğimin farkında olunmasını istiyorum” diyen kesimlerle birlikte.
Farklılıkların algılanabilir olduğu her türlü kültürel ve etnik hassasiyetlere
saygı duyulduğu bir ülkede barış ve huzur içinde yaşayabilmeyi diliyorum.
Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal dokusunda tahribat yaratmış olan bu
meselenin çözüme kavuşturulması gerektiğine inanıyorum. Bu ülkede
yaşayan bir vatandaş olarak vicdanın ve insanlığın gerektirdiği açılımları
gerçekleştirme yolunda atlan adımlan ve gösterilen çabaları önemsiyorum. Genç bir hukukçu olarak ve her şeyden önemlisi, insan olarak meselenin vicdani tarafının çözümü ile ilgiliyim ben. Yurtseverim ve etnik
milliyetçiliğin ne kadar tehlikeli olduğunu görebiliyorum.
Kürt meselesi ile ilgili yazınızda Ahmet Kaya’nın 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneği’nin gecesinde uğradığı saldırıdan da bahsetmişsiniz. Bu konuya değinme gereğini yıllar sonra neden
hissettiniz?
Parklı fikirlere ve hassasiyetlere karşı duyulan tahammülsüzlük ve anlayış
eksikliği ne yazık ki o dönemde karanlık kutusundan çıkmış beğensek de
beğenmesek de vatandaşımız olan bir sanatçımızı sırf farklı bir ses verdi
diye vatan hasretiyle yurt dışında yaşamaya mecbur etmiştir. Kürt meselesi ile ilgili yazımda bu konuya değindim çünkü olayın yaşandığı dönemde ekranlara yansıyan çatallı saldırılan ve babamın gözlerine yansıyan
kaygıyı zihnim ve yüreğim hâlâ silemedi. Fikirlerle mücadele etmeyi beceremeyen Türkiye, artık yeni mevsimlere aralıyor kapılarını… Geçtiğimiz
hafta ilk defa Ahmet Kaya’yı anma gecesi düzenledi. 10 yıl sonra yapılan
bu gece ailesini ve sevenlerinin yüreğindeki acıyı ne kadar hafifletti bilinmez ama benim 17 yaşımdaki zihnimde beliren o karanlık görüntüler zihnimden hâlâ silinmedi.
TARİH TEKERRÜRDEN İBARET OLMASIN
Yine 2009 yılında İdil Biret konserinde yaşananları kaleme aldığınız
yazınızda da 1993 yılında yaşanan Sivas katliamına gönderme yapmış ve aradaki ilintiyi okuyucuyla paylaşmışsınız.
Aslında tüm bu konuştuğumuz yazıların ortak bir paydası var. Çözümlenmesi gereken kilit nokta da bu sanırım “Farklı olana duyduğumuz tahammülsüzlük ve önyargı.” Yazıyı kaleme almadan önce Can Dündar’ın
Madımak vahşeti ile ilgili belgeselini izlemiştim: Yangın merdiveninde kurtarılmayı bekleyen Aziz Nesin’in bir görevli tarafından linçe hazır kalabalığın içine itilmesi, yumruklanıp tekmelenmesi hafızamdan asla
silinmeyecekti. Topkapı Sarayı’nda yaşananlar da uluslararası değerde bir
sanatçımız olan İdil Biret’in hafızasından silinmeyecekti. Olay olduktan
sonra ilk aklıma gelen, İdil Biret o gece yaşadıklarının ardından başını yastığına koyduğunda neler hissetmişti, hangi ikilemleri sorgulayıp durmuştu
sabaha kadar? Aziz Nesin’in yangın merdiveninde kurtarılmayı beklerken
hissettiklerine benzer şeyler mi hissetmişti acaba? Farklı fikirlere duyulan
tahammülsüzlük maalesef bizi yıllar öncesinin isli görüntülerine götürmüştür. Aslında burada Topkapı Sarayı’nda eylemi gerçekleştiren gençleri
değil onları bu noktaya iten perdenin arka tarafındaki karanlığı sorgulamak gerekiyor. Tıpkı Sivas olaylarında yaşanan trajedinin geri planında
olduğu gibi.. Dileyelim ki tarih her zaman tekerrürden ibaret olmasın.
Yazınızda da ifade ettiğiniz gibi Cübbeli Ahmet Hoca’nın jet ski
üzerindeki duruşu ya da İsviçre Alplerindeki görüntüleriyle neden bu
kadar ilgilisiniz?
Cübbeli Ahmet Hocayı es kaza ekranda gördüğümde dikkat kesiliyorum
ben. Jet-ski üzerindeki ahenkli duruşu ya da malta sahillerindeki görüntüleri eşinin ışıl ısıl yanan Chopard saati ile cemaatine verdiği vaazları arasındaki ilintiyi kurmaya çalışıyor tilki kurnazlığındaki zihnim. Devamı
kitabımda…
Yazarlık ve avukatlık… Kendinizi hangi tarafa daha yakın hissediyorsunuz? Hukukçu olmak yazınınızı nasıl etkiliyor?
Mesleğim olan avukatlık tabii ki de birincil işim. Hassas dengeleri olan ve
fikrimce analitik zeka gerektiren yorucu bir mesleğim var. Ve söylemeliyim
ki avukatlık, zihinsel açıdan beni son derece tatmin eden bir meslek. Mesleğimin henüz çok basında olmama rağmen bire bir yaşadığım tüm olayların duygusal dünyama izdüşümü yazdığım yazıların ana kaynağı.
Mesela kredi kartı borcunu ödemek uğruna böbreklerini satan gençlerle
ilgili yazmış olduğum yazıda ya da Tuzla tersanesinde ölen işçilerin dramında mesleğim gereği birebir yaşadığım olayların kalemime yansıdığını
söyleyebilirim. Bunun yanı sıra tirajı altı bin civarında olan yaşam ve
Baro, Hukuk Bürosu
REKLAMI YAPMAYA DEVAM EDİYOR
İstanbul Barosu,
avukatlık büroları
reklamı yapılan afişleri
astırmaya,
webde yayınlamaya
devam ediyor.
İSTANBUL BAROSU BUNU HEP
YAPIYOR DAHA ÖNCEDE AFİŞLERDEKİ HUKUK BÜROSU REKLAMLARINI BARO ODALARINA
ASILMASI HAKKINDA O KADAR
YAZDIM ÇİZDİM ŞİKAYET DİLEKÇESİNİ BAROYA VERDİM. GERÇİ
BU AFİŞLERİ ASTIRAN BARONUN
YÖNETİMİNİN KENDİSİ
O AYRI BİR KOMEDİ HATTA
HUKUK BÜROSU REKLAMI YAPILAN AFİŞLERDEN BİRİ HAKKINDA CMK MAIL GRUBUNA MAIL
ATINCA HEMEN O AFİŞTEKİ BÜRO REKLAMI SİLİNMİŞTİ. CMK
MAIL GRUBUNU TAKIP EDENLER
HATIRLAYACAKTIR.
…….. AVUKATLIK BÜROSU BİR
KAÇ AY ÖNCEDE PARA İLE SEMİNER YAPMIŞ VE BÜRO REKLAMINI
YAPMIŞTI. AFİŞLERİ TEK TEK BARO ODALARINDAN SÖKTÜM.
BU TİP AFİŞLERE İZİN VEREN
YETKİLİNİN, BARO BAŞKANI KOCASAKAL’IN YARDIMCISI MEHMET DURAKOĞLU OLDUĞUNU
BARO YETKİLİLERİ VE PERSONELİ
SÖYLÜYOR. SONUÇTA, BU TÜM
YÖNETİMİ BAĞLAR. BEN AŞAĞIDA LİNKİNİ VERDİĞİM AFİŞİN
BARO ODALARINA DA ASILMASI
ÜZERİNE, ŞİKAYET DİLEKÇESİ
VERMİŞTİM. ASILMASI İZİNİ VEREN BARO YETKİLİSİ HAKKINDA
DA ŞİKAYETÇİ OLMUŞTUM.
AMA İNADINA, BARO ODASINA ASTIRANLAR, ŞİMDİDE WEB
SİTESİNE KOYMUŞLAR, BİR ÖZEL
ÜNİVERSİTENİN PARALI SEMİNERİNDEKİ
…….
AVUKATLIK
BÜROSU REKLAMLARI İÇEREN
AFİŞLERİ. HADİ SAYIN MEHMET
DURAKOĞLU, BUNA DA CEVAP
VER. SAĞLIKTA DEVRİM AFİŞLERİ
2,5 METRE BOYUNDA ve HALA
ADLİYELERDE ASILI DURUYOR,
BARO ŞİRKET OLSAYDI REKLAM
ÜST KURULUNA ŞİKAYET ETSEYDİM KATMERLİ CEZA ALIRDI, TÜKETİCİYİ YANILMAKTAN…
YA BU NASIL BİR ZİHNİYETTİR? İSTANBUL BAROSU YÖNETİMİ AVUKATLARA REKLAMI SERBEST BIRAKTIYSA (YANİ MEVZUATI KEYFİNCE KALDIRDIYSA)
DUYURSUN BİZDE YAPALIM,
O ZAMAN. YOK, 120 AVUKATIN
ÇALIŞTIĞI BÜROLAR SEÇİMDE
BİZE OY OLARAK FAYDALI OLUR
DİYE GÖZ YUMULUYORSA, O
ZAMAN GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA VARDIR.
http://www.istanbulbarosu.org.tr
/images/haberler/ytbk0704.pdf
GENEL KURULDA, BU BARO
YÖNETİM ANLAYIŞINI, İBRA DA
ETMEYECEĞİZ HESAPTA SORACAĞIZ. BOŞUNA ATATÜRK’ÜN
ARKASINA SAKLANIP OYLARI
ALIRIZ ZANNETMEYİN. BU SEFER
BAŞKA OLACAK. SÖZÜMÜZ SÖZ.
BU YAZIDAN SONRA İSTANBUL BAROSU, AFİŞİ KALDIRACAĞINA AFİŞTEKİ SPONSOR ŞİRKETLERLE BERABER ADI OLAN ……
…..AVUKATLIK BÜROSU İBARESİNİ FOTOSHOP’LA SİLDİ. ANCAK
KONUŞMACILARIN YANINDA …
AVUKATLIK BÜROSU İBARESİ
HALA DURDUĞU GİBİ ADLİYELERE BARONUN ASTIRDIĞI DEV
AFİŞLERDE ……. AVUKATLIK BÜROSU İBARESİ HALA DURUYOR.
Sayın Durakoğlu, bu hususta
sizin isminiz erildiği için yazıyorum bir yanlışlık varsa bizi aydınlatırsınız.
Bizde yanlışımızı düzeltme
şansına kavuşuruz.
1- İstanbul Barosu meslek
örgütü olarak avukatlık kanunu
meslek ilke ve kurlları ile ilgili
yönetmeliklere ve mevzuata
hukukun bir arada olduğu sadece hukukçulara değil toplumun tüm kesimlerine hitap eden ciddi bir yayının başında olmak da bana çok heyecan veren ve bir o kadar
da sorumluluk gerektiren ikincil isim. Ve en sonunda burada yazmış olduğum yazılan derleyip kitap haline getirmek ve okuyucu ile buluşturmak ise duygusal anlamda
en önemli tatmin sebebim Dolayısıyla birbirini tamamlayan ve nihayetinde ortak bir paydada buluşturabileceğime inandığım işler yapıyorum. Hem entelektüel birikimim
açısından hem de mesleki açıdan şu aşamada hangi tarafa daha yalan olduğumu hissedip söyleyebilmem içinse çok erken…
Yazı yazmaya ne zaman başladınız?
‘Yaşamdan İzler” kitabında bir araya getirdiğim denemelerim özellikle 2008-2009 yıllan arasında gündeme damgasını vurmuş olaylara ilişkin. Mardin katliamından, İdil
Biret konserinde yaşananlara, kot taşlama işçilerinin dramından Hüseyin Üzmez olayına, jet ski üzerindeki Cübbeli Ahmet Hocaya kadar toplumsal belleğimizde iz
bırakan dramlar ve trajikomik olaylar kimi zaman kurgusal ve öyküleyici bir anlatımla kimi zamansa mizahi bir
perdenin arkasından okuyucuya göz kırpıyor.
uymak, uymayanları denetlemekle görevli ve sorumludur.
2- Bu sorumlukuk Baro Genel
Kurulunda yapılan seçimde alınan yetki ile 2 yıl için Baro Başkanı, Yönetim Kurulu ve Disiplin
Kurulunun görev ve sorumluluğu
altındadır.
3- Reklam yasağı tüm avukatları bağlar, 120 avukat çalıştıran
ve oy gücü olan veya yönetime
yakın olan avukatlar bu yasaktan
muaf değildirler.
4- İstanbul Barosu yönetim anlayışı 16 aydır, sürekli defalarca
bazı hukuk ve avukatlık bürolarının reklamlarının olduğu afişleri
baro odalarına astırmakta ve baro
resmi web sitesine koymaktadır.
5- Reklam yasağına aykırı afişler hakkındaİstanbul Barosu Başkanlığına yapılan şikayetler de
sonuçsuz kalmaktadır.
6- Bundan daha vahimi İstanbul Barosu nun bu disiplin ihlaline engel olmak yerine bu hususu
görmezden gelerek dünkü mailimde belirttiğim afişteki afişin altındaki sponsor şirketlerle birlikte
olan …… avukatlık bürosu ibaresini silmiş gibi yapmakta ancak
afişteki konuşmacı avukatların
yanında …… avukatlık bürosu
yazmaya devam etmektedir.
7- Üstelik baro resmi web sitesinde duyurulan afişteki reklam
adliyelerdeki baro odalarında asılmış olarak devam etmektedir.
8- Bu konuda ne yapacaksınız,
reklam yasağı ihlalini defalarca
yapan büroların sahibi avukatlara
ve adı geçen avukatlara karşı eşitlikçi uygulama yapacakmısınız
9- Savunduğunuz hukuk anlayışı, herkes eşittir ancak bazı avukatlar ve hukuk büroları daha
eşittir anlayışını savunmakm mıdır?
10- Bu reklam yasağının ihlal
edilmesinde katkısı olan Baro
Yöneticileri hakkında ne yapmayı
düşünüyorsunuz
NOT: Bu yazı mail olarak Baro
Yönetimi’ninde üye olduğu mail
grubuna atıldığı halde herhangi bir
cevap alınamamıştır.
Kot taşlama işçilerinden, insan tacirine, İran’da hakkını arayan ve bu uğurda canından olan kadınlardan
Michael Jackson’un ölümündeki trajediye kadar geniş bir yelpazede yazıyor olmak yazınınız için zorlayıcı bir faktör değil mi?
Kot taşlama işçilerinin yaşadığı sıkıntılar ve bu uğurda
gencecik insanlarımızın hayatını kaybetmesi çaresizlik
içinde ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çalıştıkları izbe atölyelerde ölümü bekleyişleri ya da kredi kart
borçlarını ödeyebilmek uğruna böbreklerini satmak zorunda kalan insanlarımızın olduğu gerçekliği beni derinden etkileyen olaylar. Bu konularda yazıyor olmak benim
kalemimi ve yüreğimi zorlayan faktörler.
Kitabınızın ithaf kısmındaki “Kaf Dağının Ardındakiler” özel bir ithaf mıdır? Yoksa kurgusal bir anlamı
var mı?
Kurgusal bir anlamı yok. Benim için özel bir ithaf.
Yeni projeler var mı? Mesela ileride bir roman yazmayı düşünür müsünüz?
Bir süreliğine kendi içime çekilebilme fırsatını bulabilirsem ki şu an için pek mümkün gözükmüyor, zihnimde
kurgusu hazır bir roman projem var ve yakın gelecekte
hayata geçirebilmeyi ümit ediyorum.
Baronun”Sağlıkta Devrim”
Mağdurları anlatıyor-1
Baro Anlaşmalı Hastanede 8 Bin
TL’lik Ameliyatı 12 Bine Oldum
Avukat meslektaşımızın yazdığı şikayet
mailinden bir alıntıyı paylaşıyoruz.“Her iki orta kulağımda kalıtsal bir işitme kaybı var. Orta
kulak vücudun denge merkezidir ve zor bir
ameliyattır. Bir yıl önce Florance Nightingale
hastanesinde ameliyat oldum ve hastane ve
doktor ücreti olarak yaklaşık 7.800.-TL ödedim.
Barolar Birliği de bu ücretin bir kısmını bana
geri ödedi. Bu kez sağ kulaktan ameliyat olmak
için Baronun anlaşmalı olduğu Alman Hastanesine başvurdum. Bana aynı ameliyat için 12
bin TL fiyat çıkardılar. Oysa ben, bir yıl önce
aynı ameliyatı neredeyse yarı fiyatına olmuştum ve 30 bin avukatı temsilen yapılacak pazarlık sonucu geçen yıl ödediğim fiyatın
altında bir fiyatla ameliyat olmayı bekliyordum.
Üç hafta önce Alman Hastanesinde ameliyat
oldum ve bana bildirilen ücretin %20’sini ödedim. Ancak ardından orta kulak ameliyatının
kritik bir ameliyat olduğundan bahisle ayrıca
600.-TL ek doktor ücret i aldılar.
Şimdi merak ediyorum:
1- Alman Hastanesi ile anlaşma yapılmadan
önce başka hastanelerden teklif alındı mı?
2- Bu anlaşmanın tüm hastaneleri kapsamasının önündeki engel ne? Niye yalnızca
Alman Hastanesi?
3- Bir yıl önce 8 bine yaptırdığım ameliyatı
arkamda 30 bin avukatın pazarlık gücü
varken neden 12 bine yaptırdım? Baronun
parası o kadar çok mu?
4- Hadi yaptırdım, ek ücret neyin nesi?
Öte yandan iş benim açımdan daha da garip
bir hal almaya başladı. İstanbul Barosu anlaşmalı hastaneye gittim. Gitmişken anlaşmalı kurumlar servisine uğradım ve Baro ile Hastane
arasındaki ücretlendirmeye dair portokolü istedim. Protokol olmadığı söylendi. Fazla ücretin neye dair alındığını sordum, bir sürü laf
çevirip bir cevap vermediler. Benim ödediğim
para için fatura istedim, tüm fatura bedelini anlaşmalı kuruma kestik dediler. Nihayetinde bana ait hasta föyünü alabildim. Oradan
gördüğüm anlaşmalı kuruma (Baro ya da TBB,
hangisi bilmiyorum) benim ameliyatım 6.315.TL + KDV olarak fatura edilmiş. Oysa ben 12
bin TL’nin yüzde 20 sini artı 600 TL ödedim.
Kafam karışık!”
Avukatların sorunları artarken
İ
Baro Başkanı Kocasakal,
CHP’yi yerden yere vurdu…
stanbul Baro Başkanı Doç.
Ümit Kocasakal, Halka yalan
söylemeyecek,
liberal
rüzgarlara
kapılmayacak,
partinin peşine bu halk gider.
Devletleşmeden yana, AB’den
uzak ve tam bağımsız bir siyasi
yapı lazım. Türkiye’ye gereken
budur. 1922’lerdeki o heyecanı
yeniden oluşturacak yeni bir
rüzgar lazım. Hayalimde öyle bir
yapı var ki bu siyasetçilerin
hepsini dışarıda bırakacak bir
yapı. İmkansız ama gerçek.”
diye konuştu.
Her hafta vilayet vilayet
gezen ve CHP dışında bir parti
arayışını dile getiren Kocasakal,
avukatların sorunlarını çözmek
Fotoğrafta, Kocasakal,
için çalışmak yerine siyasi ikbal
Bursa’da siyasi şov yaptığı toplantıda
peşinde koşuyor, hafta içi
Galatasaray Üniversitesi ve
Yeditepe Üniversitesinde ders veriyor, hafta sonları siyasi konferanslar için
şehir şehir geziyor. 18 martta Caddebostan Kültür Merkezindeki siyasi
toplantıda iktidara ölümüne direnmekten bahsederek bu gazın etkisiyle
ayakta alkışlanırken, 23 martta ise Bursa’da CHP ye saldırdı. Avukatlık
mesleği itibar kaybetmeye devam ede dursun avukatlık yapmayan
Kocasakal avukatların meslek kuruluşunun başkanı sıfatını siyasi ikbal için
kullanmaktan çekinmiyor.
Uludağ Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu öğrencilerinin
düzenlediği ‘Kemalist Gençlik Platformu’na katılan İstanbul Barosu Başkanı
Ümit Kocasakal, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mete Cengiz
Kültür Merkezi’nde düzenlenen platformda konuşan Kocasakal, “Eğer
Atatürk’ün partisi makas değiştirirse, cumhuriyet rayından başka bir yere
girerse, Atatürk’ü katliamcı ilan edenlere ses çıkarmazsa, Dersim üzerinden
cumhuriyete ve Atatürk’e laf söylenirse ben bunları yerden yere vururum.
Yenilenmiş bir CHP gerekiyor. 1920’lerin CHP’si gerekiyor. Halka siz böyle
gidin bu halk anlar. Halka yalan söylemeyecek, liberal rüzgarlara
kapılmayacak, partinin peşine bu halk gider. Devletleşmeden yana, AB’den
uzak ve tam bağımsız bir siyasi yapı lazım. Türkiye’ye gereken budur.
1922’lerdeki o heyecanı yeniden oluşturacak yeni bir rüzgar lazım.
Hayalimde öyle bir yapı var ki bu siyasetçilerin hepsini dışarıda bırakacak
bir yapı. İmkansız ama gerçek.” diye konuştu.
3
Serbest Meslek olan
Avukatlık iflas etti,
İstanbul’daki avukatların
16 bini işçi avukat
G
enç Baro olarak yaptığımız araştırma neticesi, Maliye Bakanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığının 07.03.2012 tarihli cevabi yazısında
İstanbul ilinde 12799 gerçek kişi ve 172 adet tüzel kişi olmak üzere
toplam 12971 adet faal mükellefin “hukuk danışmanlığı” ve “temsil
faaliyetleri (avukatlık faaliyetleri)” alanında faaliyet gösterdiği
belirtilmiştir.
İstanbul Barosuna kayıtlı 29 bin avukattan 12799 avukatın vergiye
kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptığı ve 172 adet tüzel kişi kaydı
bulunduğu bir durumda tam 16200 avukat serbest avukatlık
yapmamaktadır. Avukatlığın serbest bir meslek olma özelliği bu
şekilde büyük bir darbe almış durumdadır. 16200 avukatın büyük
kısmı maaşla avukat yanında yada bir şirkette bordrolu olarak
çalışmakta avukatlar arasında yaptığımız gözlem ve araştırma
sonucu da, az bir kısmı da tahmini olarak işsiz olduğu için vergi
kaydını açtırmamıştır.
İstanbul Barosu kalabalık büroların reklamlarının yapıldığı afişleri
baro odalarına astıracağına 20101 Kasım baro genel kurulunun baro
yönetim kuruluna verdiği çalışan avukatlar tek tip sözleşmesini
hayata geçirme görevini 16 aydır ertelemekten vazgeçmelidir.
Hacizde milletvekilinin darp ettiği avukat,
“İstanbul Barosu ve Avukat
Hakları Merkezi neden sessiz?”
İstanbul Baro s u ’ n a k a y ı t l ı Ş a h i n ,
“Ankara’d a g i t t i ğ i i ş y e r i n d e
milletvekili Ö ğ ü t’ ü n k e n d i s i n i
döverek ölü m l e t e h d i t e t t i ğ i n i
be l g e l e d i . ”
Ş
ahin, başvuru yaptığı Ankara ve
İstanbul Barosu’nu da sessiz kalmakla
eleştirdi.
TBMM’de Eğitim Komisyonu’ndaki şiddet ve
bant tankı fırlatma olayının yankıları sürerken
CHP eksenli yeni bir şiddet olayı adliyelik oldu.
CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, İstanbul
Barosu avukatlarından Yıldırım Şahin’i arkadaşına hacze geldiği gerekçesiyle darp etti. Adli
Tıp’tan darp edildiğine dair rapor alan Şahin,
Öğüt hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Şahin, İstanbul Barosu ve Ankara Barosu Avukat Hakları
Merkezleri’ni de durumdan haberdar ederken,
olayın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen her
iki baronun da sessizliği dikkat çekti. Avukat
Yıldırım Şahin ise, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da bir şikayet mektubu göndererek, “Her
fırsatta dokunulması yönünde beyan ve
girişimlerde bulunduğunuz ‘dokunulmaz vekil’
halka dokunmakta, hem de pek şiddetli dokunmaktadır” dedi. CHP Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt hakkında görevini yapan avukatı darp
ettiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. 9 Mart
2012’de yapılan şikayet hakkında 2012/33072
soruşturma numarasıyla işlem yapıldı. İstanbul
Barosu avukatlarından Yıldırım Şahin, Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Koçer’e verdiği ifadesinde 8
Mart’ta Ankara 20. İcra Müdürlüğü memuru
Faruk Demir ile birlikte Erol Kaya isimli şahsın
işyerine hacze gittiklerini ve büroda bulunan
Ensar Öğüt’ün kendisini darp ettiğini söyledi.
Silah getirin vuracağım bunu
Avukat Yıldırım’ın olay yeri tespi tutanağıan
yansıyan ifadelerine söz konusu mekana gittiğin-
de olayla ilgisi olmayan Ensar Öğüt kendisine
küfür edip darp etti. Yıldırım tutanakta olaya
şöyle anlattı: “Yerdeyken de yumruklamaya
devam etti ve bu sırada ‘silahımı getirin vuracağım bu p..engi, sen kimsin burada muhafaza
yapacaksın, o. çocuğu’ diyerek hakaret ve
öldürme tehtidinde bulundu.”
Avukat Şahin’in darp edildiğine ilişkin bilgi
Ankara 20.İcra Müdürlüğü memuru Faruk
Demir tarafından 2011/227 talimat numaralı
haciz tutanağına da geçirildi.
Barolar: Olayda tanık bulamıyoruz
Avukat Şahin, darpla ilgili olarak gerek kendisinin bağlı olduğu İstanbul Barosu’na gerekse de
Ankara Barosu’na dilekçeyle başvurmasına
rağmen her iki Baro’dan da henüz bir açıklama
gelmediğini söyledi. STAR’ın ulaştığı Ankara
Avukat Hakları Merkezi Başkanlığı, “henüz
inceleme tamamlanmadı, tanık bulamıyoruz,
konuyu yönetim kuruluna bildirmeden açıklama
yapmak istemiyoruz” gibi gerekçelerle yanıtlamaktan kaçındı.
OFİSİME GELEREK BENİ TAHRİK ETTİ
Kimseyi dövmedim asıl mağdur benim
ŞAHİN’İN iddialarını yalanlayan Ensar Öğüt ise
asıl mağdur tarafın kendisi olduğunu savundu.
Öğüt, “Bu avukat bizim yanımızda çalışmış
ve daha sonra işten çıkmış bir kişinin borcu için
bizim ofisimize hacze geldi. Bana ‘sen Erol
Kaya’nın borcunu üstlen, ben haczi kaldırayım’
diyor” dedi.
Öğüt, Yıldırım Şahin’i darp etmediğini savu
narak, “En az 10 kişi tanıktır. Ofisime haciz
getirerek beni tahrik etti. Mağdur benim. Adam
geliyor ‘ben anlamam, haczedeceğim’ diyor.
Burası dağ başı mı? Milletvekilinin itibarını
zedeleyerek, itibarından yararlanarak menfaat
sağlamaya kalkıştı. Beni taciz ederek, başkasının
borcunu ödetmeye çalışarak beni mağdur
etmiştir. Davacı olacağım” dedi. Öğüt, Adli Tıp
tarafından verilen rapor hakkında ise “o da sahte
rapor” iddiasında bulundu.
YENİ AVUKATLIK
Av. Mert-Er Karagülle ve istenirse, elde edinilen bilgiden yola çıkarak yargısal yollara da başvurulabilir.
Avukatlıkta Mesleğinde Hukuk
Buna karşılık; avukatın edinmesi gereken
yargılaması ve İcra Uygulamalarında bilgi ve belge ise “amaç” değil “ARAÇ” niteliğindedir. Amaç, yargısal yola başvurabilmek
karşılaşılan zorluklar
“Atölye Çalışması”nın amacı ve kapsamıyla uyumlu olacağını ifade etmek istiyorum. Değinmek istediğim konular, “çözümü
Avukatlık Kanunu taslağı tartışmalarında ele
alınması gerekenler” ile sınırlı kalacak
Bu sınır içinde de, iki kıstası daha göz
önünde tutmaya çalıştım: Atölye Çalışması’nın ileriki haftalarında tartışılacak konuları
(örn : hukuk yargılamasında zorunlu avukatlık) ayrık tuttum.
Delil Toplama Hakkı
Bilindiği üzere, 6100 s. HMK-25. md “Taraflarca getirilme ilkesi” başlığını taşımaktadır. Bu ilkenin açılımını, “davanın ve
savunmanın dayanağı olan olayların ve bunlara ilişkin delillerin bizzat taraflarca mahkemeye sunulması” biçiminde yapabiliriz.
HMK-25. maddenin 2. fıkrası da bu belirlemeyi, hakim üzerinden bir anlatımla yapmıştır:
“(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında,
hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
Tarafların ellerinde bulunan delilleri dikkate alarak bir değerlendirme yaptığımızda,
hukuk yargılamasının ruhuna uygun bu ilke
bir rahatsızlık yaratmamaktadır.Buna karşılık
; “tarafların ellerinde bulunmayan, ancak iddiasını ve savunmasını dayandırmak zorunda olduğu veya ileride ihtiyaç duyabileceği”
DELİLLERİ sunabilmek, sunabilmek için de
ELDE EDEBİLMEK bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
6100 s. HMK-195. md, 1. Fıkra 1. cümle bu
soruna bir çözüm yolu gösterir gibidir :
“(1) Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için,
mahkemece ilgili resmî makam ve mercilerle üçüncü kişilere bu husus bildirilir.”
“Mahkemece bildirim” içeren bu çözümün,
yargılama aşamasını içerdiği tartışmasızdır.
Mahkemeyi, “delilin getirtilmesine” ikna etmek de ayrı bir sorundur. Yargıçların ; delil
olarak toplanmasını istediğiniz bir hususun,
daha içeriğini görmeksizin “uyuşmazlıkla ilgisi olmadığına” karar verdiklerini ve iddia ve
savunma hattına müdahale ettiklerini de çok
sık görmekteyiz.
Bununla birlikte ; “dava öncesinde elde
edilmesi istenen, hatta bazen bu aşamada elde
edilmesi zorunlu olan deliller” ile “yargılama
aşamasında olmakla birlikte, elde edilmesi
sürecinden karşı tarafın bilgi sahibi olmasının istenmediği (yok edilmesi, karartılması söz konusu olabilir) bu nedenle mahkemenin
aracılığının tercih edilmediği” durum- larda,
delile ulaşmak büyük sorun olmaktadır.
Sorun oluşturan durumlara belki çok daha
karışık örnekler verilebilir, ancak ben basit bir
örnekle konuyu somutlaştırmak istiyorum.
Müvekkiliniz, taşınmazı üzerinde bedeli
ödenmesine rağmen varlığını sürdüren 30-35
yıllık bir ipotek şerhinin kaldırılması için siz
başvurdu. İpotek alacaklısının ölmüş olduğu
biliniyor. Fakat, İpoteğin fekki davasında davalı olarak göstermeniz gereken mirasçılar
hakkında hiç bir bilgiye (sayısı, isimleri, adresleri) sahip değilsiniz. Buyrun size davadan
daha çok iş çıkaracak bir sorun.
Keza icra prosedürünün de “talep” esası
üzerine kurulması; alacaklı vekiline, borçlu ve
özellikle malvarlığı hakkında bilgi edinme yükü getirmektedir. Bu sistemdeki aksaklık da ;
bugünlerde yine tartışılan “fiili haciz” uygulamalarını gündeme getirmektedir. Bu hacizlerin, çoğunlukla “haczedilecek malı paraya
çevirip, bedelinden borcu tahsil etmek” amacından öte, “ödemeye icbar, taciz” amaçlı gündeme getirildiği de yadsınamaz bir gerçektir.
İcra’da avukatın rolüne son başlık altında tekrar döneceğiz.
Delile erişim sorununu ifade ettiğimizde ,
karşımıza Av.K.-2 maddesine 2001 yılında
4667 s. Kanun değişikliği ile getirilen düzenleme çıkarılacaktır.
Düzenlemenin yeterli olup olmadığını tartışmaya başlamadan önce, işlevsel olarak benzerlikler taşıyan diğer bir yasal düzenlemeyi
de hatırlamakta yarar var : 4982 s. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
4982 s. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamındaki başvurularda ; kabul etmeliyiz ki,
“bilgi edinme” (genelde) “AMAÇ” olarak yer
almaktadır. Amaç bilgi edinmektir, gerekirse
veya başvurulacak yargısal yoldan sonuç alabilmektir. Avukatın hukuksal görüşüne göre
(ki yegane kıstas bu olmalıdır), edinilecek bilgi
ve belge amacı gerçekleştirebilecek nitelikte ise,
istem “delil toplama” olarak kabul edilmelidir.
Av.K-2. madde düzenlemesi yeterli değildir.
Birinci cümle, “Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler,
sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin
yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır.”
ifadesi “belirsiz” bir tanım içermektedir.
“….. bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla
yükümlüdür” düzenlemesini içeren ikinci
cümle ise; 1982 Anayasasından aşina olduğumuz, istisna yaklaşımı ile başlamaktadır. “Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak
kaydıyla”.
Ve madde devam ediyor, “Bu belgelerden
örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır.” Özellikle, örneği alınması gereken belgenin (örn:tapu kaydı, imar belgesi vs) müvekkil
adına olmadığı, karşı taraf veya ilgili üçüncü
kişi adına olduğu durumlarda “vekaletname
ibraz etmek” ve bunun sonucu olarak da “delil toplamak” olanaksız hale gelmektedir.
Sonuç olarak ;
Av.K-2. madde düzenlemesinin, “avukatın
beyanını” esas alacak şekilde, herhangi bir sınır içermeksizin, vekaletname ibrazını zorunlu kılmaksızın ve “avukatın elde etmek
istediği delile ulaşmasını sağlayacak” netlikte genişletilmesi gerekmektedir.
Her düzenlemeye bir yaptırım ifadesi eklenmesini gerekli görenlerden değilim. Genel
yaptırım hükümleri, düzenlemenin amacına
uygun olarak yorumlanabilir, uygulanabilir.
Ancak, “yardımcı olmak” durumunda olanların, yardımdan kaçınmasının genel hükümlere göre bir yaptırıma uğradığını görebilmiş
değiliz. Bu nedenle, maddeye yoruma yer bırakmayacak açıklıkta bir yaptırım hükmü eklenmesi tartışılabilir. Nitekim, Ankara
Barosu’nun çalışmasında TCK-257. Md’ye atıf
öngörülüyor. Bu arada ; Ankara Barosu’nun
“yardımcı olmak” ve “vekalet ibrazı” hususlarına dokunmadığını da belirteyim. Çalışmalarında, sadece yardımcı olacaklar arasına
“bağımsız idari otoriteler” alınmış ve az önce
söylediğim yaptırım fıkrası eklenmiş.
Av.K-2. Maddesinin istediğimiz ölçüde genişletilmesi ve avukata hareket alanı yaratılması önerisinin gündeme gelmesi halinde;
“Avukat bunu kötüye kullanırsa” argümanıyla karşı karşıya kalacağımızı tahmin etmek de
zor değil. Türkiye’de, “haklar ve özgürlükler”
düzenlenirken ilk akla gelen söz konusu hakkın veya özgürlüğün “kötüye kullanılma olasılığıdır”.
Bu yaklaşım Avukatlık alanına da pek çok
kez sirayet etmiştir. Cezaevine girerken, avukatların soyundurulacak derecede aranmasına karşı çıktığınızda, “içeriye yasak eşya
sokan avukatlar var” yanıtıyla karşılaşırsınız.
Ama bu yaklaşım sadece “avukata, savunmaya yabancı” camia için geçerli değildir. 4667 s.
Kanun’un TBMM (Alt Komisyon) çalışmaları
sırasında İstanbul Barosu’nun ve İzmir Barosu’nun “vekaletname ilişkisinin, vekaletname altındaki imzanın avukatın onaylaması ile
kurulabilmesi” yönündeki önerisi ; komisyon
üyelerinin ılımlı yaklaşımına karşılık TBB temsilcilerinin “kötüye kullanılabilir” gerekçeleri
nedeniyle kabul edilmemiştir. Ben ve dönemin
İzmir Barosu Başkanı Av.Çetin TURAN, alt
komisyon toplantısından büyük bir şaşkınlık
ve öfkeyle ayrılmıştık. (Şaşkınlık ve öfke nedenlerimiz, bununla da sınırlı değildi)
Avukat’ın o bilgiye veya belgeye ulaşma ihtiyacına ilişkin beyanı gerekirse yazılı olarak alınır ve yeterli kabul edilir. Bu hakkın kötüye
kullanıldığı tespit edilirse ; disiplin ve ceza süreci işletilir, zarar görenlerin hukuksal talep
haklarının saklı olduğu da tartışmasızdır.
Av.K-2. Madde düzenlemesi paralelinde,
UYAP Sistemi’nden avukatın yargıç ve savcılarla birlikte AZAMİ ÖLÇÜDE yaralanmasının
hukuksal ve teknik altyapısı da hazırlanmalı ve
derhal işlerlik kazandırılmalıdır. Bunun gerçekleştirilmesi, “delile erişim” sorunun önemli bir bölümüne çözüm sağlayacaktır.
BAVDER, atölye çalışması sunumundan
Boğaziçi avukatlar derneğinin düzenlediği avukatlık kanunu atölye çalışması 5 toplantı dizisi ile yapıldı. Toplantılara Adalet Bakan Yardımcısı, TBB Başkanı, HSYK üyesi avukatlar, Baro Başkanları, Av.İdris Şahin (Çankırı Barosu-Milletvekili), Av.Zekeriya Birkan
(Bursa Barosu Başkanı), Av.Mehmet Şentürk (Trabzon Barosu Başkanı), Prof.Dr.Yücel
Sayman (İstanbul Barosu E. Başkanı), Av.Mehmet Güzel (Erzurum Baro Başkanı), Celal
Mümtan Akıncı (Afyonkarahisar E.Baro Başkanı-Anayasa Mahkemesi Üyesi), Av. Mert-Er
Karagülle (İstanbul Barosu E. Genel Sekr.) Av. Hulki Özel (Mersin Barosu Başkanı),
Av.Fevzi Kayacan (Konya Barosu Başkanı) ve çeşitli gruplardan Avukatlar katıldı
Yeni Avukatlık Kanunu tartışmaları, çalışmaları hız kazandı. Hukuk dernekleri ve
avukat grupları çalışmalarını, önerilerini
Adalet Bakanlığı’na sundular. Boğaziçi
Avukatlar Derneği 5 toplantı dizisi ile gerçekleştirdiği yeni avukatlık kanunu atölye
çalışmasını gerçekleştirerek en kapsamlı
katkıyı yaptı.
Sözde dünyanın en büyük barosu, İstanbul Barosu’nun yönetimi, baro seçiminde
yeni bir avukatlık kanunu vaadinde bulunmasına rağmen, şimdi yeni bir avukatlık
kanununa ihtiyaç olmadığını iddia etmekte
ve kısmi değişikliklerin yeterli olacağını
savunmaktadır.
Barolar Birliği Yeni Avukatlık Kanun
Taslağını Açıkladı.
201 maddeden oluşan yeni avukatlık kanunu taslağı barolar birliği tarafından
yayınlandı.
http://www.barobirlik.org.tr/dosyalar/duyurular/20120321_avukatlikkanuntasarisi/
Avukat yanında çalışan avukatlar aylık asgari ücretin iki katından az maaş
alamayacak.
Türkiye Barolar Birliği Yeni Avukatlık
Kanunu tasarısı 44/f maddesi ile Avukat
yanında çalışan avukatlar asgari ücretin 2
katından az maaş alamayacak. Bu ücretin
ödenmesinden ücretli avukatı istihdam eden
avukat yada birlikte çalışan avukatlar yada
avukatlık ortaklığı birlikte sorumludur.
Marka patent vekilliği ve tapuda akit
düzenlemek sadece avukatların yapabileceği işlerden sayılacak.
Barolar Birliği, Yeni Avukatlık Kanunu
tasarısında, marka-patent vekilliği tapuda
akit ve tasarrufları yapmak avukatlık tekelinde yalnız baroya kayıtlı avukatların yapabileceği işler olarak düzenleniyor.
100 daireyi geçen sitelerde sözleşmeli avukat zorunlu olacak.
Bağımsız bölüm sayısı yüzü geçen kat
mülkiyeti kanununa göre yönetilen sitelerde,
sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu
getiriliyor.
Staja giriş ve avukatlığa giriş olmak
üzere iki ayrı sınav yapılacak.
İlk sınav ÖSYM tarafından test usulü yapılacak. 3 yılda yılda iki kezden 6 kez sınava girme hakkı olacak. Sınavda yüz üzerinden yetmiş barajı uygulanacak. Bu hakkını
kullandığı halde sınavları kazanamayanların başka sınava girme hakkı olmayacak.
Stajyer olma hakkını kaybedecek.
İkinci sınav ise avukatlık stajı sonunda
Türkiye Barolar Birliği Adalet Akademisinde
yapılacak. Sınav sözlü olacak, sınavda sınav kurulunda sınava giren stajyerin bağlı
olduğu baro temsilcisi de bulunacak. Sınav
hakkı 2 yılda yılda iki kez olmak üzere dört
hakkı kullanacak olan stjayer avukat bu
hakkını kullandığı halde sınavı kazanamaz
ise artık başka sınava girme hakkı olmayacak. Avukat olma hakkını kaybedecek.
Barolar birliğinin avukatlık kanunu
değişiklik teklifini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
Uzman Avukatlık Ünvanı Getiriliyor.
Barolar Birliği Yeni Avukatlık Kanunun
tasarısı, 55/A maddesi:
Özel bir alanda bilgi ve tecrübesi olan
avukata Türkiye Barolar Birilği tarafından
“uzman avukat” ünvanı kullanma yetkisi verilebilir.
Uzmanlık konusunda, yüksek öğretim
mevzuatına uygun olarak , huku fakültelerindeki ana bilim dallarındaki alanlar esas
alınır. Barolar Birliği bazı lanlarda uzmanlık
ünvanı verilmemesini karalaştırabilir. Bİr
avukat en fazla iki alanda uzman avukat ünvanını kullanabilir.
AVUKATLAR TARAFINDAN ADALET BAKANLIĞINA SUNULAN YENİ AVUKATLIK
KANUNU İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Arabuluculuk Yasa Tasarısı
Meclis gündeminde yer alan ve hukukçu
olmayanlara da arabulucu olmaya yolunu
açan yasa tasarısı yanlış uygulamalara sebebiyet verecektir. Hiç kimse 100 saatlik
eğitimle yeterli ve gerekli hukuk nosyonuna
sahip olamayacaktır. Hukukçular haricinde
arabuluculuk yapma görevi kimseye verilmemelidir.
UYAP Sistemi
Adli hizmetlerin hızlandırılması amacıyla
faaliyete geçirilen UYAP sisteminin maliyetinin avukatlardan çıkarılası düşünülmektedir. Avukatların UYAP tan yaptıkları her
sorgulama 5,00-TL bedelle ücretlendirilmektedir. Bu uygulamanın herhangi bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Avukatların UYAP üzerinden gönderdikleri mazeretler 5,00-TL üzerinden ücretlendirilmektedir. Bu işleminde bedel karşılığı
olmasının hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Kaldı ki UYAP üzerinden gönderilen dilekçeler hakimler ve kalem memurları tarafından çoğu kez fark edilmemektedir.
Adaletin hızlı işlemesi için Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik
Kurumu ve sair kurumlardaki bilgi ve belgeler bilgisayar ortamında UYAP üzerinden
ücretsizce incelenebilmelidir. Bu sorgulamalar için zaten iş yükü fazla olan icra
daireleri meşgul edilmemelidir.
Avukatın Delil, Belge ve Bilgiye Ulaşımı
Diğer yargılama sujeleri olan Hakim ve
Savcılar gibi Avukatlarda müvekkiline bağlı
olmaksızın ve vekâletname aranmaksızın
tüm kamu kurum ve kuruluşlarından ve
mevcut, Avukatlık Yasasının değişik 2/II fıkrasında sayılan kurumlardan, gerek duyduğu bilgi ve belgeye ulaşabilmeli; bu belgeleri
inceleyebilmeli ve suret alabilmelidir. Buna
engel olan ya da zorlaştıran kişi ve kurumlar
hakkında “cezai” yaptırımlar getirilmelidir.
Avukatın Saygınlığı
Tarihe en çok hukukçunun bulunduğu
meclis olarak geçecek olan TBMM sinde
90’dan fazla hukukçu bulunmaktadır. Bun-
KANUNU TARTIŞMALARI
ların büyük çoğunluğunu ise avukat meslektaşlarımız oluşturmaktadır. Mesleğimiz açısından övünç kaynağı olan bu meclis maalesef
avukat hakları konusunda hiçbir katkıda bulunmamıştır.
Toplumda yargı faaliyeti yapanlar arsında
en itibarsızlaştırılanı maalesef avukatlardır. Aynı fakülteden mezun olan Hakim, Savcı ve Noterler ile Avukatlar arasında bariz farklılıklar
bulunmaktadır.
Silah ruhsatı, pasaport harcından muafiyet
Hâkim ve savcıların meslekleri icabı muaf
tutuldukları harç, vergi vs. muafiyetliğinden,
avukatlar da yaralanabilmelidir. (örneğin silah
ruhsat, pasaport harcı gibi).
Uyap ve yargıtay kararları yargıç ve savcılar gibi avukatlara da ücretsiz olmalıdır.
Yargılama prensibi içinde, hâkimin ya da
iddia makamının hiçbir ücret ödemeden ulaşabildiği tüm imkânlardan avukatlar da aynı
şekilde yararlanmalıdır.
Adliyelerde yargıç ve savcıların kullandığı alanlar avukatlara açılmalıdır.
Adliye girişlerinde, otopark ve asansör kullanımında bile Hakim ve Savcılarla Avukatlar
farklı muamele görmektedirler. Örneğin Bakırköy Adliyesinde Hakim Ve Savcılara mahsus
şifreli girişi bulunan asansörler bulunmaktadır.
Avukatlara yeşil pasaport
Yeşil pasaportun birçok kamu görevlisi ve
ailesine verilmesine karşın, mesleki faaliyetleri nedeniyle yurtdışına çıkma ihtimali diğerlerinden daha fazla olan ve kamu görevi
yapmakta olan belli kıdemine sahip olan avukatlara verilmemesi anlamsızdır. Hali hazırda
TBMM sinde konuyla ilgili verilmiş birçok kanun teklifi bulunmaktadır. (Ek-2 Kanun Teklifi)
Avukatlara noter yetkisi
Son dönemlerde noterlere verilen araç devri ve yeni HMK ile getirilen veraset ilamı ile eve
dön çağrısı yetkileri ile noterlerin iş alanları arttırılmıştır. Avukatlar yıllarca kendisine verilmiş
vekaletnameleri noterden tevkil yolu ile diğer
meslektaşlarına devredebiliyordu. Daha sonradan Yetki Belgesi ile bu sorun aşıldı. Aynı şekilde bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi
Avukat, kendisine verilecek vekaletnameyi
kendisi onaylayabilmelidir. Bu vekaletnamelerin bir suret asılları adliyelerde oluşturulacak
bir merkeze sunulabilineceği gibi, avukat da
saklama yükümlülüğü kapsamında kalabilir.
Seçim sistemi
Avukatlık kanunun bu dönemde çıkma ihtimalinin düşük olması ve Ekim 2012 de baro
seçimlerinin yapılacağı düşünüldüğünde acil
olarak nispi temsil sisteminin gündeme alınması gerekmektedir.
Avukatlık kanunu 90. maddesinde yazılı
seçim sistemi üye sayısının çok fazla olduğu
barolarda uygulanmamaktadır. Bu barolarda
seçimlere liste halinde gidilmekte ve en çok
oyu alan liste tümden yönetime sahip olmaktadır. Seçilen gruplar ise kendi ideolojik görüşlerini tüm baroyu temsil edermiş gibi
yansıtmaktadırlar. Meslek sorunlarından ziyade ideolojik söylem öne çıkmaktadır.
Baro seçimlerinde nispi temsil sistemi
getirilmelidir.
Mali müşavirlerin seçiminde olduğu gibi nispi temsil siteminin getirilmesi gerekmektedir.
Seçime katılan gruplar aldıkları oy oranında
Yönetim Kurulu ve diğer kurullar ile Türkiye
Barolar Birliğinde temsil edilebilmelidirler.
Marangoz Hatası
Yargılamanın adil görünmesindeki en
önemli ayıp olan ve marangoz hatası olarak
nitelendirilen savcıların kürsüde bulunması,
müzakereye katılması ayıbı derhal terk edilmelidir. 2005 yılında yeni CMK ile bu düzenleme yapılacakken yapılan baskılarla bu
düzenlemeden geri adım atılmıştı.
Avukatlık Sınavı
Avukatlık sınavı staj eğitimine başlamadan
önce merkezi sistemle yapılmalıdır. Avukatlık
sınavını kazananlar staja başlamalıdırlar.
Stajyer Avukatlar
Türkiye Barolar Birliği sağlanacak bir ( vekalet pul giderleri gibi) kaynakla, stajyer avukata staj süresince en az asgari ücret tutarında
aylık ücret ödenmelidir. Ayrıca, staj süresince
stajyer avukat, her türlü sağlık hizmetine ulaşabilmeli ve bu hizmetten ücretsiz yararlanabilmelidir.
Meslekte Uzmanlaşma
AB ülkelerinde benzer uygulamaları görüldüğü üzere, meslekte belli bir kıdeme gelmemiş avukatların, bazı davalara girmesi
mümkün olmamalıdır. Örneğin, 10 yıllık kıdemi
olmayan bir avukat, örn istinaf ya da Yargıtay
aşamasında avukatlık yapamamalı; uluslar üstü niteliği olan yüksek mahkemelerde iş alamamalıdır. 5 yıllık kıdemi olmayan bir avukat,
ağır cezayı gerektiren suçlara ilişkin davalara
bakamamalıdır. Ancak, bu kıdem şartı zorunluluğu, yüksek lisans yapmış ya da akademik
kariyeri olan avukatlara muafiyet getirilebilmelidir.
Meslek içi eğitim sürekli ve zorunlu olmalıdır.
Öte yandan, meslek içi eğitimi zorunlu kılacak düzenlemelere yer verilmeli, meslek içi
eğitime katılmayan meslektaşların adli yardım
ve CMK uygulamalarından yararlanması askıya alınmalıdır.
Barolar tarafından yapılacak eğitime katılan, başarıyla tamamlayanlar Uzman Avukat
olabilmelidir. Uzman Avukat her sene düzenlenecek uzmanlıkla ilgili mesleki eğitime katıldığı müddetçe Uzman Avukat unvanını
kullanabilmelidir. Bir avukat en fazla 3 alanda
Uzman olabilmelidir. Bir konuda doktora yapan
avukatların sadece o konunun Örn Aile Hukuku Uzmanı, İdare Hukuku Uzmanı, Vergi ve
Mali Hukuk Uzmanı ve benzeri uzmanlık statüsü kazanmasının avukatlık mesleğinin seviyesini arttıracağı düşünülmelidir.
Limited şirketlerde denetim kurulunda
avukatlara denetim yetkisi verilmelidir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen denetim mecburiyeti bağlamında eklenecek bir
madde ile denetçiler arasında bir avukatın bulundurulması zorunluluğu getirilmelidir. Şirket
faaliyetlerinin büyük bir kısmı hukuki işlemler
üzerinden yürümekte iken avukatın denetiminden geçmeyen şirket faaliyetinin verimli olmayacağı açıktır.
Avukatın vergi yükü azaltılmalı, hukuki
yardımda KDV % 1 olmalıdır.
Avukatlık mesleği kanuni tanım gereği
kamusal bir meslektir. İnsanların hak arama
özgürlüğüne yardım faaliyeti içeren avukatlık
hizmetinden yüksek oranda KDV alınması kabul edilemez. Hali hazırda %18 olan bu aranın
%1 e olmaz ise % 8 e çekilmesi gerekmektedir.
Av. Mahmut Asrağ
AVUKATIN TOPLUM NEZDİNDEKİ
İMAJI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
“Avukatın halk nezdindeki algısının
oluşmasına avukatlığın yukarıda kısaca anlatılan tarihçesinin oldukça önemli etkisi
bulunmaktadır. Mesleğin doğasından kaynakladığı üzere avukatların yalancı, ara bozucu, menfaatçi imajı artarak yada
eksilerek günümüze kadar gelmiştir.
Keza iktidarın avukatı hapsettiği alanın
iktidara karşı hak aramaktan çok, alacak takipçiliği ve tahsilat işlemleri olması da avukatın halk nezdindeki algısının oluşmasında çok önemli bir etkisi olmuştur.
Avukatlık asgari ücret tarifelerinin güncel tarife esasına bağlanması, karşı yana
yükletilecek avukatlık ücretlerindeki iyileştirmeler bir yanda avukatları ekonomik
açıdan oldukça güçlendirmiş ise de diğer
yandan hak arama mesleğini, iyi para kazandıran ve sadece o sebeple tercih edilen
bir meslek derekesine düşürmüştür.
Daha önce avukatlığı imajı nedeniyle
asla tercih etmeyecek olan toplum kesimleri, avukatlığı iyi bir yatırım , iyi para kazandıran meslek olarak görmeye başlamıştır.
Çok sayıda özel üniversitenin hukuk fakültesi açmasının nedeni toplumdaki giderek artan talep ve tercihtir. Gelinen
noktada, toplumun işbölümü dengeleri
içinde gereksinimin çok üzerinde hukuk fakültesi mezunları bulunmaktadır. Hukuk
fakültesi mezunlarının sınavsız yapabileceği tek meslek avukatlıktır. Çoğu aşaması
göstermelik formalite niteliğinde süreçler
içeren 1 yıllık stajdan sonra eda edilen bir
yeminle birlikte avukatlık görevi sınırsız
bir şekilde üstlenilebilmektedir.
Bugün ruhsatını alan bir avukatın
deneyim ve yeterliliği konusunda hiçbir
sorgulama yapılmadan her türlü mahkeme
ve merci önünde vekalet üstlenmesi mümkündür. Bu durum mesleğin imajına olumsuz etki eden faktörlerden biridir.
Teşpihte hata olmaz ise: bugün büyükşehirlerin tamamında ticari taksilerin sayısı sınırlı olup il trafik komisyonlarının
kararı olmadan bir otomobilin taksi plakası alması mümkün değildir. Keza eczacılıkta da ruhsatlandırma, nöbet ve çalışma
esaslarında önemli kısıtlama ve düzenlemeler bulunmaktadır.Yine, sağlık Mevzuatında yapılan düzenlemeler ile hekimlerin
mesleğinin icra etmeleri sıkı şartlara bağlanmıştır. Avukatlıkta ise hiçbir sınırlama
olmaksızın dileyen dilediği yerde büro açabilmektedir. Ruhsat alan bir avukatın her
türlü davayı sınırsız sayıda alabileceği bir
sistemde son derece önemli sıkıntıların oluşacağı muhakkaktır. Özellikle hekimlikteki uzmanlaşma kriterlerinin avukatlık
mesleği bakımından uygulanabilirliği olumlu yada olumsuz bakımdan tartışılmalıdır.
Avukatlık mesleğinin tekel niteliğinin
faydaları kadar zararı da bulunmaktadır.
Şöyleki; Av.Kan. 35.maddeye yapılan ek ile
kooperatiflerin ve anonim şirketlerin avukat bulundurma zorunluluğu getirilmiştir.
Keza tüm adli mercilerde vekalet görevi
üstlenmek , dava işlerinde danışmada bulunmak ve dilekçe yazmak adli belgeleri
vekaleten düzenleme yetkisi avukatların
tekelindedir.
Bu tekel hakkının korunması geliştirilmesi gerekli ve doğrudur. Ancak bu tekelin sadece ekonomik kaynak yaratma aracı olarak
görülmesi zamanla tekel hakkının meşruiyetini tartışılır hale getirecektir. Nitekim bugün
bu meşruiyet toplumun değişik kesimlerinde yoğun biçimde tartışılmaktadır.
Avukatlar elbette tekel hakkına sahip
olmalıdır. Tekel hakkının yaratacağı sakıncaları, örneğin, avukatlık ücreti ödeme gücüne sahip olmayan, ancak hukuki
yardıma ihtiyaç duyan bireylerin adli yardım talepleri kusursuz bir hizmetle karşılanması gerekir. Bu mesleğin doğasından
kaynaklanan mesleki ve sosyal bir sorumluluktur.
Nimet ve külfet dengesinin yeterince
kurgulanmadığı her alanda imaj tartışmalarının yaşanacağı mutlaktır. Tekel hakkının avukata mali hak yaratmaktan çok
hizmetin gereklerine uygun, güvenli ve ve-
rimli bir hizmet verilmesi gereği olduğu
unutulmamalıdır.
Tekel alanlarının genişletilmesi ve güçlendirilmesi talep edilir iken avukatlık mesleğinin kalitesi ve niteliği de orantılı olarak
yüksetilmelidir. Mesleğin ehil ve yeterli bilgiyle icra edilmemesi halinde sorumluluk
sigortası var ise vekil edenin zararı karşılanabilir ancak avukatlık mesleğinin olayla
sarsılan itibarının yarattığı zararın tazmini
mümkün değildir.
Avukatlık mesleğinin en önemli sorunu
mesleki örgütünün belirlenme ve işleyiş
şeklidir. En fazla 1000 -2000 avukatın yönetilmesi mantığı ile kurgulanmış Baro yönetimi ve seçim esaslarının değiştirilmesi
şarttır. Özellikle 30 000'e yakın mensubu
olan İstanbul barosunun 2 yılda bir seçilen
ve yönetim işini meccanen yapan 10 yönetim 5 disiplin kurulu üyesi ile baronun sorunlarının yönetilmesi, çözülmesi konusunda beklenti içinde olmak kendimizi kandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bu anlamda meslek kurallarının titizlikle uygulanabilmesi için baro yönetim ve
teşkilat şemasının, seçim yöntemlerinin ,
süresinin yeniden belirlenmesi gerekir.
Baro seçimlerinde nispi temsil esasına
geçilmesi, demokratik ikna ve uzlaşma kültürünün oluşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Meslek kuralları yeniden günün
gelişen ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlanarak sıkı sıkıya uygulanması sağlanmalıdır. Meslek kurallarına uyulmaması,
aykırılıkların özenle takip edilmemesi mesleğin, daha başta avukatlar nezdinde itibarını zedelemektedir.
Avukatlık stajı 2 yıla çıkartılmalı, staj
sonrasında yapılacak sınavda başarı gösterenler avukatlık yapabilmelidir. Avukatlık
stajı 2 yıla çıkartılmalı, staj sonrasında yapılacak sınavda başarı gösterenler avukatlık ruhsatı alabilmelidir. Avukatlık
sınavdan sorulacak soruların %50'si mesleğin ifası , avukatın hak ve yükümlükleri ile
özellikle meslek kuralları ile ilgili olmalıdır.
Hukuki işlemlerde yazılılık esasına geçilmeli , yazılılık kültürünün oluşmasında
en büyük engel olan noterlik kurumu yeniden düzenlenmelidir.
Mevzuatta yer alan Damga Vergisi Kanunu ve noterlik ücretlerinin fahiş miktarlara ulaşması nedeniyle toplumsal yaşamda
bireyler arasındaki sözleşmelerin ve bildirimlerin yazılı olmasına dair bir kültür oluşturulamamıştır. Adliyelerdeki ihtilafların
önemli bir kısmı yazılı hukuk kültürünün
olmamasından kaynaklanmaktadır.
Avukatlık mesleğinde de aile hekimliğine benzer bir aşama oluşturularak, belli
bir mesleki deneyim ve geçmişe sahip avukatlara resmi şekle tabi belgeyi onaylama,
düzenleme yetkisi verilmeli ve ihtiyaç duyulduğunda ödenecek makul bir tarife ücretine bağlı aile avukatlığı kurumu
oluşturulmalıdır.
Avukatların arabuluculuk fonksiyonlarının geliştirilmesi kapsamında müzakere
tekniklerini öğrenmeleri sağlanmalıdır.
Mevcut düzenlemede uzlaşma çağrısı ve tutanağı tamamen işlevsizdir. Arabuluculuk
Yasa tasarısı ile HMK'daki uzlaşma kavramı birlikte bu kurum barolar ve avukatlar
istemese de güncel bir ihtiyaç olarak belirmiştir. Avukatlar ve barolar mesleklerinin
verdiği sorumluluk bilinciyle duruma el koyarak, bu kurumun ekonomik, sosyal gereksinimler doğrultusunda hukuk ve adalet
içinde işlemesini sağlamalıdır. Arabuluculuk ve uzlaşmanın, avukatlık mesleğinin
içinde ve birebir bağlantılı birer kurum olarak ret edilmesi çok zordur. Bunun izah
edilmesi mümkün değildir. Sürece dahil
olunarak sorumluluk üstlenmek ve belirleyici olmak en doğru, gerekli olan çözümdür.
Sonuç olarak hak arama mesleğinin
meslektaşı, müvekkili, diğer yargı süjeleri
ve sistemle çatışma kültürü ile belirlenen
mevcut imajı oldukça kötü bir noktadadır.
Bu sorunun çözümü bizatihi sorunun kendisinin doğru teşhisi ile çözümü noktasında baskın bir iradenin oluşmasına bağlıdır.
Not: Tarihçe bölümünün hazırlanması sırasında Av. Bahadır Turan Durmaz'ın
"Avukatlık mesleğini meslek sahipleri koruyor mu" isimli çalışmasından yararlanılmıştır.” BAVDER, atölye çalışması sunumundan
6
B
Ön İnceleme’ye Şans Dilemek - Hilmi Şeker
ir süre önce kan tazeleyen
yöntem yasası, yargılama
rotasında önemli değişiklikler yarattı. Görülebilirlik, davalaşma, uyuşmazlığın kontrolü ve
kalıcı toplumsal barış konularına
odaklanan ön inceleme, değişimin
konuşlandığı önemli bir üsse
dönüştü. Bu kesitin, umulanı karşılaması engellerinden kurtulmasına, önünü görebilmesine ya da
külfete dönüşmemesine bağlıdır.
Ön inceleme kurumunun,
yaptırımlarla ayakta kalma çaba ve
arayışı, iyi bir seçim olmamıştır.
Yapısal sorunlarla boğuşan yargıya mücadele edeceği ilave sorumluluk sahasının açılması, kötü
niyetli tutumları yedekte tutan bir
yaklaşımdır. Her fırsatta baskıyı
dillendiren bir revizyon veya
reformun başarılı olması güçtür.
Davalaşma eşiğini belirlemek,
adli tercihlerin ürünüdür. Mevcut
seçim, her uyuşmazlığın elini
kolunu sallayarak davalaşmasını
reddeden bir aklın işidir. Bu akıl,
form ve içerik kusurlarının davalaşmayı önleyen etkilerini, özgün
tedbirlerle önlemeyi başarmıştır.
Bu başarı, şekil noksanlarının
yarattığı depresyonu, şablon dilekçelerle aşmaya kalkışması ifade
özgürlüğünü kısıtlayarak, hukuki
dinlenilme hakkını işlemez kılabilir. Güvenliğin içerikle yarışı,
içeriğin hüsranıyla sonlanabilir.
Altyapısı tökezleyen, organizasyonu bozuk bir sistemin, ön
incelemeyi zamanla yarıştırması
isabetli olmamıştır. Ön inceleme,
zamanı yönetmenin diğer adıdır.
Teksifin ruhunu yücelten, geri
çağıran bir sistemdir. Bu aygıtın
sorunsuz yaşaması, alt yapının
sağlamlığına,
organizasyonun
mütereddit olmamasına bağlıdır.
Sorun veya engellerin hüküm
sürdüğü iklimde ön incelemenin
ahkâm kesmesi, kimliğini kazanabilmesi mümkün olmaz.
Ön incelemenin akıbeti, özümsenerek anlaşılmasına, içselleştirilerek uygulanmasına kendisinden
sadır olmayan engellerin tesirinden
çıkarılmasına bağlıdır. Deneyim ve
birikim noksanının, psiko/dirençlerle ittifak etmesi özendirmenin
yaşama tutunmasını güçleştirir.
Hükmün objektif sınırları, gözetilme etkisi, çelişkili karar verme ve
yeniden yargılanma yasağıyla
ilişkisi derinliğine ve genişliğine
analiz edilmeden ön incelemeye
ömür biçmek olanaksızdır.
Basit yargılama usulünün,
yazılı yöntem kurallarını ithale
zorlanması, ödünç alınacak referansın saptanmasında güçlük
yaratmaktadır. Basit yargılamanın
ithali veya ödünç alınması gerekeni yeterince açıklayamaması ya
da uygulamanın buyruğu kavramakta güçlük çekmesi, bu alanın
uyuşmazlıkların mayalanmasına
elverişli olduğunu göstermektedir.
Teksifin, saflığından kaynaklanan
kaçakları önleyecek uyarılar konusundaki duraksamalar, yürürlüğün mesafe ve zamana ihtiyaç
duyduğunu göstermektedir.
Hukuki dinlenilme hakkının
boyutları arasındaki dengenin, bilgilenme ve açıklama lehine bozul ması, makul sürede yargılamanın
beklentilerini riske etmiştir. Makul
sürede yargılamayı referans alan
yasama, hukuki dinlenilme hakkı nın açıklama, bilgilenme ve sürpriz karar verme yasağı yararına
yaptığı düzenlemeler, bu hedefin
ıskalanmasını kolaylaştıracaktır.
Yasama, sulha özendirme göre-
vinin ifasında izlenecek usul ve
süreçler konusunda ipucu vermekten kaçınmıştır. Sulhun nasıl
ve ne şekilde teşvik edileceği,
yapılacaklarla
sakınılacaklar konusundaki suskunluk işlerin yargıca
havalesini yegâne seçeneğe dönüştürmektedir. Yargıcın, yansızlık ile ihsası
rey arasındaki krize rağmen ilerlemek zorunda
kalması amaçla buluşmayı
ertelemektedir. Alternatif
uyuşmazlık modellerinin
yazgısını belirlemeye muktedir bu mantığın rutine
teslim olmaması, hızlı,
verimli ve etkili önlemelerin alınmasına gerektirir.
Sulhun başarısı, müzakere masasının temiz tutulması,
ortamın ayıklanması, arındırılmasına bağlıdır. İradenin kirlenmesi,
müzakerenin kusur salgılamasına
neden olur. Kusurlu anlaşmanın,
etki ve sonuç doğurmasına hukuk
seyirci kalmaz. Müzakere masasında söylenenlerin gözetilmesi, gerçeklerin baskılanmasını, iradenin
gizlenmesini tetikler. Eteğindekini
dökemeyenlerin, içini döktüğünden söz etmek olanaksızdır.
Genişletme ve değiştirme ile
yokluktaki işlemlere itiraz yasağını
yöneten mazeretin düzenlemeden
yoksun bırakılması ciddi bir eksikliktir. Mazeretin disipline edilememesi, onu sömürüye açık hale
getirerek, ön incelemenin amaçlarını tehlikeye atan bir amile dönüştürebilir. Değiştirme ve genişletme
kurumunun yozlaşmaması, uyuşmazlığın kendinden menkul işlemlerle aşınmaması, mazeret kurumunun nesnel kimliğine kavuşmasına
bağlıdır. Standarttan yoksun, sınırları belirlemekten aciz bir kurumun, aşkınlıklarla yenilikleri
aşındırması muhtemeldir.
Usul ekonomisinin, ön incelemeyle celse sayısı ve talik süresi
üzerinden soluksuz yarışı, özendirme çabasını boşa çıkararak, işin
kürsüye dönüşünü kolaylaştırabilir. Gelenekten hoşnut, sorunlarıyla yaşamaktan memnun bir
yaklaşımın, zamanla baş etmesi
beyhudedir. Zamanı yönetemeyen
kürsü, adlileşmeyi ön incelemeyle
yarıştıran ard alanın, zamanla
takışması hüsrana dönüşebilir.
Yarışa itilmek, optimum ihtiyacın
belirlenmesini, gerçeğin hükme
dönüşmesini, ön incelemenin kendini bulmasını erteleyebilir.
Teksifin, organizasyon bozukluğu ve alt yapı eksikleri karşısında geri adım atması, saflığını
yitirmesi görmezden gelinmektedir. Tebligatı, teslimi gereken sıradan emtia addeden anlayışın,
yerini bilgilendirme, tebliğ ya da
malumatın tevdiine bırakmadıkça,
yazgısı teatiye bağlı ön incelemenin kendisini ifade ve tanımlama
girişimi sonuçsuz kalacaktır. Pos ta/dağıtıcı kusurlarına kayıtsız,
adlileşmeyi hafife alan ya da özerk
bir hayata zorlanan ön incelemenin bozulmadan kalma, değişmeden yaşama şansı yoktur.
Algı sapmaları, çözüm arayışı,
zamanla yarış ve duraksamalarla
mücadele kurumu şablonlarla yaşa maya zorlayabilir. Basmakalıp veya
örneklerle yatıp kalkan pratiğin,
ustası olduğu bir geleneği yaşatması
güç olmayacaktır. Aynılaşma ve
benzeşme geleneğinin, İnternet’teki
dur durak bilmeyen koşuşu, emeklemekte olan ön incelemenin hevesini kursağında bırakabilir.
Yozlaşmamak, kurumla empatiye, özünün kavranmasına, izlerinin sürülmesine ve aslına uygun
algoritmalara ihtiyaç duyar. Aslın
dönüşerek koşulların saltanatı, saltık olmaktan çıkmıştır.
Görülebilirlik
engellerinin
ardışık fazlara yayılmasına olanak
tanınması, kurumu sömürüye açarak, misyonunda aşınmaya yol
açar. Ön incelemenin kurumsallaşması, varlığını
tehdit eden amillerin birçok açıdan görülmesini,
tartışılmasını gerektirir.
Kendisini finanse etmeyen iddianın davalaş ması yasaklanarak, bireybireysel krizin ön incelemenin olanaklarıyla kalıcı barışa dönüşmesi
önlenmektedir. Bölgesel
deneyimler, mali ve ekonomik kaygıların, erişim
tercümesi, köklere inmeyi ve ve korunma hakkıyla yarışmasını
orada gezinmeyi, gerektirir. Kuytu engellemektedir. Bu yaklaşım,
ve koyaklarına girilemeyen bir finansman eksiğinin tolare edilkurumu yorumlamak, aslına sadık mesini, adil yargılamanın gereği
kalmak zordur. Güç olanın akıbe- addetmektedir. Adaletin, sokağa
tini zaman ve deneyler belirler. inmesi, ucuz dağıtılmasıyla ilintiTeri soğumamış kurumu, her lidir. Pahada ağır, yükte hafif bir
derde deva örneklerle tüketmeye adaletin dip yapması olağandır.
çalışan bir yayıncılığın, sorumsuz Toplumsal barışla adil yargılamasuflelerle gelecek vaat etmesi ola- nın kaderini, finansmanla özgürnaksızdır. Editörlük ve redaktör- lükler arasındaki çelişki belirler.
lüğü gereksiz veya sıradan bir
İddia ve savunmanın, usul ve
etkinlik addeden, hukuku ticarileş- esası yönetmelikle belirlenecek bir
tiren yayıncılığın, yargıların birli- kaba girmeye zorlanmaları, ön
ğine katkı sunması çağrılara yanıt incelemenin kapsamında daralmavermesi hayaldir.
ya yol açar. Şablon dilekçeyle hak
Ön incelemenin, aba altındaki aramayı özendirmek, özün tartışılsopayla yaşatılma ve işler kılınma masını engellemek veya tartışmaçabası çağdaş olmaktan uzaktır. nın gücünü hafife almak manasına
Yaptırımın etki ve sonuçlarının gelir. Tartışılmayanın bağlayıcı
tartışılmaması, bilimsel bir pers- olması olanaksızdır. Şekli ilahlaşpektiften okunmaması müeyyide- tırmak, ifade özgürlüğünü kısarak
nin, dirençle dışlanmasını kolay- adlileşmeyi zamana yayar. Hukulaştıracaktır.
ka aykırılığın emsal olmasını önleYasama, ön incelemenin hede - mek, eşiğin düşürülmesini gerektifine isabetli, güvenli, ucuz ve ma- rir. Güvenliği ve denetimi sağkul sürede erişmesini planlayarak, lamanın biricik yolu, davalaşma
onu aşkınlıklarla işlevsiz kılacak eşiğini yükseltmek değildir. İyicil
teşebbüsleri enterne etmiştir. Yasa- niyetlerden neşet bu önerinin, hama, yargılamayı fazlarla sınırla- bis deneylerle çevrelenme olasılığı,
mıştır. Sınırların ayırdığı alanlara şablonla oluşmayı öneren bu yak geçişi kolaylaştıran, bahanelerle laşımın sorgulanmasını gerektirir.
çizgileri aşan işlemleri meşrulaştırUyuşmazlığın, anlaşılan ve
mak doğru değildir. Öteki deyişle ayrışılan hususlar üzerinden beliryasama, ön incelemenin bünyesiy- lenmesi, patinajı ve kuşkuyu rafa
le uyumsuz işlemleri yasaklayarak kaldıran önemli bir tekittir. Tasarperiyotlar arası farkı ortadan kal- rufun insiyatif alarak, anlaşma
dıran ya da geçişi kolaylaştıran kapsamını çekişmeli olmaktan
deneyimleri çekici olmaktan çıkar- çıkarması, zaman, emek, mesai ve
mıştır. Cazip olan, sınırların beri- finansman kaybını önleyen isabetli
sinde kalarak eylemektir.
bir seçimdir.
Rakamların şahadeti, ceza
Çekişmeli hususların saptanayargılamasının bir zamanlar sırtını bilmesi, vakıaları somutlaştırma ve
yasladığı uzlaşma kurumunun, elverişli kanıtlarla eşleştirme ödeviaradan geçen onca zamana rağ- nin başarısına bağlıdır. Dava konumen özlenen rota ve debiye eriş- sunu yeterince kontrol edemeyen
memesi hayal kırıklığına neden bir yaklaşımın, çekişmeli olanı isaolmuştur. Hukuk alanında hükme betle belirlemesi olanaksızdır. Hükbağlanan dava sayısının, sulhle mün otör olabilmesi, söylenebileneticelen uyuşmazlık sayısına ora- cek her şeyi kapsaması, herkesi
nının dip yapması, işlerin burada dinlemesi ve bağrına basmasıyla
da iyiye gitmediğini göstermekte- mümkündür. Vakıa ve talebi dışladir. Uyuşmazlığın tasarrufla yan sapmaların, hükmün kimyasını
sönümlemesini önleyen öznel ve bozacağını, mizacıyla oynayacağını
nesnel nedenler yeterince tartışıl- unutmamak gerekir. Vakıa ve kanımadan, pürüzleri temizlemeden, tın sıralı sunulmamasının yaratabudakları örselemeden kurumu cağı etki ve sonuçların birçok
hayata geçirmek ön inceleme ve açıdan okunması gerekir.
uzantılarına zar attırmak, şans
Dava konusunu talep ve vakıdilemek manasına gelir.
ayla sınırlayan, talep eksikliğini ek
Dava şartlarından mahrumiyet, süreyle gidermeye imkân veren
iddianın davalaşmasını önlenmek- yasanın, vakıa eksiği konusunda
tedir. Görülebilirlik testini, kaideten benzer refleksleri dışlaması, vakıön inceleme fazıyla sınırlayan yasa- aya teveccühü azaltabilir. Vakıa
ma, hüküm arifesindeki yoksunl- sunumunu tertipli ve noksansız
uğu görmezden gelerek red nedeni sunma edimine kayıtsızlığın karşısayılmasını yasaklamıştır. Dolayı- lıksız kalması, özensizliği özendisıyla, tartışılarak hükme dönüşmesi rir. Yargılama konusunu çift
an meselesi olan uyuşmazlığın salt unsurlu addeden değerler dizisi,
bu nedenle reddine çekince konul- uyuşmazlığın sınır ve içeriğinde
ması, koşulun iktidarını dizginle- daralmaya neden bu yaklaşımı
miştir.
Yasak
sınırlamaya irdelemek zorundadır.
Gösterilen ancak sunulmayan
veya başkasının egemenlik alanındaki kanıtların toplanmasına kayıtsızlığı sert yaptırımlarla karşılamak,
teksif ve kendiliğinden getirme
ilkeleriyle inatlaşan yakla- şımlara
verilen isabetli bir yanıttır. Kanıtların somutlaştırılması, teşhisi kolaylaştıran, erişimi sağlayan kişisel
verilerin paylaşılmasını içerir.
Henüz sunulmayanların belgeye
indirgenmesi izahtan vareste tutulmuştur. Savunma hakkını, argü manlar üzerinden hükümden düşürmeye muktedir bu düzenlemenin, kanıtlardan vazgeçmeye neden
bir fırsata dönüşmemesi gerekir.
Delil tedarikinin sona bırakılması, belgelerin toplanma ve kullanılma amacını tartışmalı kılmaktakılmaktadır. Diziliş veya tertibin
kanıtların tanınması, toplanmasını
sonraya bırakması rastlantıyla izah
edilemez. Delillerin toplanması,
kapıdaki tahkikata ihtiyacı olanı
sağlamayı hedefler. Sistematikte
sebatın, ön incelemenin belge
ihtiyacını karşılamaktan kaçınması,
yarattığı tereddüt, kestirmezlikle
dava konusunun argümanlardan
beslenme idealini riske etmektedir.
Özendirme ile yansızlık arasındaki kutuplaşmanın, uyuşmazlığın sulhle sonlandırmaya özgülenen mülga hükümleri işlemez
kılması, kurumun mazisinden soyutlanmasını önlemektedir.
Vakıaların peş peşe sunulmamasının yaptırımsız kalması, ön
incelemeye pes dedirtecek önemli
bir etmendir. Vakıa sunumunda
akim kalmak, kürsünün aradığını
bulmasını güçleştirecektir. Aradığını bulamamak, olanı değiştirmek,
başkalaştırmak veya yanlışı seçmek,
hükmün aritmetiğini bozar. Sulh,
tahkikat ya da hüküm için lazım
olanı bulamayan yargıcın gerçek ve
doğruya odaklanması kuşkuludur.
Ön incelemenin civar kurumlarla ilişkisini mazeret üzerinden
kurması, mazereti, ön inceleme duruşmasının manivelasına dönüştürmektedir. Hayatları söndürme
gücü olan mazeretin, özerk bırakılması, üzerinde kafa yorulması
gereken ciddi bir noksanlıktır.
Yasamanın, ön incelemenin misyonuna hizmet eden birçok kav ramın
şekillenmesini
yargıca
bırakması, yargıca güvenin tezahürüdür. Yargıcın kavramsallaştırması, kavramı ete kemiğe bürümesi,
ayaklandırması, yürütmesi yasamaya yaklaşması demektir. Yasa maya yaklaşmak, güvene mahzar
olmak, görevi layıkıyla gerçekleştirmek, toplumsal yararları özgün,
aktüel yorumlarla güvenceye almakla olanaklıdır. Kavramları biçimlendirmeyi, üretilmeyi ve geliştirmeyi kürsüye ciro eden yasama,
zamanın kavramları aşındırmasını,
ihtiyaçların zamanaşımına uğramasını önlemektedir. Amaçla bağdaşmaz tanım, biçim, betimlerle yorumların ön incelemeyi sırtlaması, bir
adım öteye taşıması imkânsızdır.
Düzenleme boşluğu, çeviri yoksulluğu, seminer sendromu, iş
yükü, algı sapmaları ve diğerleri
uygulamayı boşa çıkaracak genetik
taşıyıcılardır. Yozlaşma ihtimalini
güçlendiren bu sorunlar, ön incelemenin dibinde kalmayı sürdürdükçe, kurumun gelecek vaat etmesi
imkânsızdır. Amacımız, kurumun
işlevini bozan ve problemlerle
yaşamaya zorlayan edenlere projektör tutarak, onlarlabaş etmeyi
kolaylaştırmak, özgürlük sahasını
onaran eleştirilerle genişletmektir.
Yararlı olmasını umuyorum
7
ADALET BAKANLIĞI TARAFINDAN TÜRKÇE VE İNGİLİZCE OLARAK
YAYINLANAN AB YARGI RAPORU—–
Avrupa Birliği Komisyonu Tarafından Görevlendirilen Prof. Thomas Giegerich’in
“Yargının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve İdaresi” Konulu İstişari Ziyaret Raporu
Özet ve barolar avukatlarla ilgil bölümler aşağıda sunulmuştur.
1. sayfadan devam
Askeri yargının ayrı teşkilatlanması ve
yetkilerinin bulunması, sivil otoritenin
silahlı kuvvetler üzerindeki kontrolünün
henüz tam gerçekleşmediğini göstermektedir. Keskin siyasal kutuplaşma ve derinleşen güvensizlik göz önüne alındığında,
Hükümetin gelecekteki reform adımları
hakkında tüm paydaşlarla güven inşa
etme ve diyalog çabalarının (“yuvarlak
masa toplantıları”) yoğunlaştırılması
gereklidir.
Ancak, bu diğer paydaşlar (muhalefet
partileri, barolar, medya ve sivil toplum kuruluşları) da sorumluluktan vareste değildirler ve hükümetle samimi diyaloğa
girmeye hazırlıklı olmalıdırlar. ‘Reformun kâğıt üzerinde kalması’ yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve etkinliğini
güçlendirmeye yetmez. Reform zihinlerde
yer etmelidir: devlet merkezciliğin, hiyerarşinin, bürokrasinin, kurumculuğun (devlet
nüfuzunun) ve yargıda kopukluğun azaltılması ve insan haklarının bütünüyle uygulandığı yeni bir kültürel anlayışın tesisi
gereklidir. Böylesi yeni bir yargı kültürünün
gelişmesi için zamana ve aktif biçimde gayret sarf edilmesine ihtiyaç vardır.
Türkiye’deki bütün siyasi tarafların ve
yargının düzenli ve samimi bir diyalog içine girmesini öneriyorum. Bu sürece dâhil
olması gereken diğer bir paydaş da yargı
ile toplum arasında doğal bir bağlantı işlevi ifa eden barolardır. Bu diyalogdan gelecekteki reformların zeminini hazırlaması
anlamında da yararlanılmalıdır. Ayrıca, reform sürecini medya aracılığıyla topluma
objektif ve yeterli bir şekilde açıklamaya
ve olası itirazları boşa çıkarmaya dönük
gayretler yoğunlaştırılmalıdır. Toplumun
yargının
bağımsız, tarafsız ve etkin olduğuna ve
sorunsuz işlediğine dair güveni devam ettirilmeli, gerekli ise yeniden tesis edilmelidir.
Anayasa Mahkemesi Üyeleği Seçiminde Avukatlar Arasından Baro Başkanlarınca Aday Gösterilmesi
Serbest avukatlıktan gelen adaylar
Türkiye genelinde baro başkanları (baro
başkanları da üyelerinin oylarıyla seçilmekte- dir) tarafından gizli oylama yöntemiyle belirlenmektedir. Aday gösterme
sürecinde Türkiye’deki bütün baroların eşit
biçimde temsil edilmelerini sağlayan bu
sistem Ankara Barosu üyelerince eleştirilmiştir. Eleştirilerin temelinde İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının üye sayısı
bakımından ülkenin en büyük baroları olması yatmaktaydı. Büyük baroların aday
belirlenmesinde küçük illerdeki çok daha
küçük barolara nazaran daha fazla etkisinin olması gerektiğine inanmaktadırlar.
Ayrıca, Hükümetin küçük baroların
1. sayfadan devam
BARODA DEVRİM
(yani baroya öcü gelir ha baroyu yıpratmayalım. Asker beni seviyor sevme diyemem ki hem sosyalist hem kemalistim baro
kalesini teslim etmeyeceğiz v.b. )
Ya sen avukatları korkutacağına sorunlarını çözmek için tembellik yapmaktan vazgeç. Televizyonlarda iktidar partisi ve ana
muhalefet partisine çatacağına ve yeni bir
parti kurma çalışmalarına heves edeceğine
avukatların sorunlarını çözmek için gece
gündüz çalış.
16 ay ziyan oldu. İmara kapalı yazlık çay
bahçesini TESİS diye avukatlara pazarlamaya çalışmakla, 6 yıldır olan TBB sağlık
başkanlarını büyük baroların başkanlarına göre çok daha kolaylıkla kontrol altına
alabileceğini ifade etmişlerdir. Ancak, Anayasanın 146. Maddesinin ikinci fıkrasında
baro başkanlarının gizli oylamayla baro
adına üç aday belirleyecekleri öngörülmektedir. Bu yöntem, Hükümetin doğrudan aday belirleme sürecini kontrol etme
tehlikesini hiç kuşkusuz asgariye indirmektedir. Öte taraftan, il baroları ve başkanlarının o an için çoğunluğu elinde
bulunduran partiye büyük şehir barolarına
nazaran siyasi olarak daha yakın duracakları ihtimalini de göz ardı edemem.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında serbest avukat bulunmasının amacı Türk barolarının bütününün temsil edilmesini
sağlamaktır. Bu ise, Anayasanın 146. Maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen yarı bölgesel seçim sisteminin yeterli olup olmadığı
sorusunu gündeme getirmektedir. Bu sistemde süreç üzerinde küçük illerin barolarının hakimiyeti söz konusu olabilir ve
listeye giren adayların tümünün serbest
avukatların ancak küçük bir azınlığı tarafından desteklenmesiyle sonuçlanabilir. Diğer yandan, büyük şehirler dışındaki
baroların da sürece yeterli biçimde dâhil olması da önemlidir. Bu yüzden İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki barolardan en az bir
adayın listede yer alması için tedbir alınmalıdır. Durum ne olursa olsun, sistemin
baro üyelerinin sayısını düzgün biçimde
dengeleyecek ve yeterli coğrafi temsili sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gereklidir. Örneğin, aday belirlemesini Türkiye
Barolar Birliğinin yapması önerilmiştir.
Barolarca aday belirleme sürecinin,
aday istesinin Türkiye’deki baroların bütün
üyelerini daha temsil eder nitelikte ve büyük şehir barolarının hakimiyetini önleyecek biçimde yeniden yapılandırılmasını
öneriyorum.
Anayasanın ve kanunların, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda baro üyelerinin tercihan üç Dairenin her birinde bir üye
olacak şekilde sürekli temsilini sağlayacak
biçimde değiştirilmesini öneriyorum.
Hâkim ve savcıların işe alınması sürecinde görev yapan mülakat kurulunda
Adalet Bakanlığı temsilcilerinin sayısı azaltılmalı, buna karşılık alt mahkemeler de
dâhil yargı mensuplarına ve baro üyesi
deneyimli bir avukata kurulda yer verilmelidir. Yeni oluşturulacak mülakat kurulu
Adalet Akademisine veya HSYK’ya
bağlı olarak faaliyet göstermelidir.
Savunma avukatlarına daima saygı ile
muamele edilmelidir; aksi takdirde, mahkeme işlemlerinin hakkaniyeti ve mahkemelerin tarafsızlığı zedelenecektir.
yardımını SAĞLIKTA DEVRİM diye sağlık
sigortası gibi yanıltıcı reklam yapmakla, bir
yıl önceden bir başkan adayının müvekkili
ve arkadaşı ALTUR a verileceği belli olan
etik olmayan şekilde verilen servis işini öne
çıkarıp bize başarılarımızdan saldırıyorlar
diye basına demeç verip adeta avukatlarla
dalga geçen yönetim.. tıpkı;
“Fransız devriminde isyan eden halk ne
istiyor diye soran kraliçeye, cevaben ekmek
denilince, o zaman pasta yesinler” diyen bir
aristokrat anlayış baro yönetimine şimdilik
hakim.
Avukattan ve onun gündelik ve mesleki
sorunlarından kopuk bir yönetim anlayışından bir şey beklemeyin gelin BARODA
DEVRİM YAPALIM.
Avukatın Günlüğü
1. sayfadan devam
Yatak odasına yönelen adam, karısı ve
çocuklarını, ki daha çok çocuklarını uyandırmamak için tecrübeli bir hırsız ustalığıyla sürgülü gardrobun kahverengi kalın
sol kapağını sağa doğru yavaşça, usul usul
ittirmiş, bu bölümdeki lacivert takım
elbisesini, gömlek ve kravatını çıkarmış,
aynı sessizlikle ve fakat hızlıca bunları ve
siyah paltosunu giyinmiş kahverengi deri
evrak çantasını da eline alarak evinden
çıkmıştı. Hani karısı da uyanıp kendisine
tost ve çaydan oluşan küçük bir kahvaltı
hazırlasaydı da yeseydi fena olmazdı ama
neyse. Duruşmadan sonra adliye kantininde bir şeyler atıştırabilirdi.
Sabahın sekizinde, dışarıda erkek
kadın, genç yaşlı çoğu insan sokaklardan
ana caddelere akıyorlardı. Nereye gidiyorlardı kimbilir. Genç adamın gideceği yer
belliydi. Duruşmasını kaçırmamalıydı.
Vekili olduğu davasının konusuna
gelirsek, kiracı müvekkiline karşı mal sahibi
tarafından açılmış bir tahliye davasıydı.
Oğlunun konut ihtiyacı sebebiyle açmıştı
bu davayı. Dilekçeye göre yeni evlenecek
olan oğluna bağımsız bir konut lazımmış.
Gerçi oğlu yurtdışından yeni gelmiş, avare,
motor yarışı meraklısı, halinden pek te öyle
evlilik heveslisi olmadığı anlaşılan yirmi üç
yaşlarında bir gençti. Bizim avukat, bir
önceki duruşmada görmüştü oğlunu ve
bmw marka siyah motorunu adliye otoparkında. Evlendirecekmiş oğlunu babası,
o sebeple bu davayı açmış.
Kiracı müvekkiline bakacak olursak o,
emsallerine göre yıllardır düşük kira ödediği bu evden çıkmak istemiyordu. Öyle
ya, kiralar ateş pahası, taşınmak derdi
desen bir sürü iş, sıkıntı. Bu müvekkili dört
yıl önce bir arkadaşı getirmiş avukata, durumu iyi değilmiş, öyle çok vekalet ücreti
istememeliymiş. Evin geçimi bir yana, büro
kirasını, stopajı, sigortasını baro aidatlarını
bile ödemekte zorlanan bizim avukat da
öyle yapmış, çok az bir para almış
müvekkilinden, bir aylık büro kirası kadar.
Müvekkilinden biraz para istese. Ama,
dört yıl önce yalnızca vekalet ve ücreti alırken görüştüğü bu adam avukatı ne aramış
ne sormuştu. Avukat da verdiği telefonlarından bir türlü ulaşamıyordu müvekkiline. Hoş ulaşsa da ne olacaktı sanki. Ne
diyebilecekti müvekkiline ek para istemek
için. Ücret baştan konuşulup kararlaştırıldıktan sonra yeniden para istemek müvekkil üzerinde güven sarsmaz mıydı?
Bu düşüncelerle, Eyüp Şehitlik’te metrobüse binip İncirli’de inen avukat, kendisi gibi birçok kimsenin adliyeye doğru
hararetli hararetli yürüdüklerini gözlemliyordu. Bunların birçoğunun kıyafetleri ve
hallerinden kendisi gibi avukat oldukları
besbelliydi; ellerinde her zaman ağır olan
evrak çantaları, yüzlerinde ciddiyet, yaptıkları hep mühim işler, süreler önemli kaçırılmamalı, sanık ilk duruşmada tahliye
ettirilmeli, icra müdürlükleri, haciz, muhafaza ve satışlar, borçludan dayak, harç,
yolluk, kolaylık… Hangi meslek erbabı bu
gerginliği, bu zorluğu kaldırabilir. Dayanıklı olmak gerek. Meslektaşlarını kastederek içinden “kolay gelsin” diye geçirdi
genç avukat.
Meslek yaşamının tüm zorluklarına
rağmen umutlu olmak gerektiğini düşünen avukatımız, adliye ana kapısından gir-
GENÇ BARO GAZETESİ
Sayı 4 •
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Nejat N. Kazan
Adres: Nuruosmaniye Cad. No. 6/2,
Cağaloğlu 34110
Fatih - İstanbul
diğinde üyesi olduğu ve dünyanın üçüncü büyüğü olduğu söylenen barosunun
servis araçlarıyla karşılaşmıştı. Gülümsemişti. Avukat kamuoyunun bir kısmı, bu
taşıma hizmetinin bir grubun önceki dönem baro başkan adayının müvekkiline
olan taşıma şirketine ihalesiz verilerek baro yönetiminin bu muhalif grupla ittifak
kurduğunu iddia ederek memnuniyetsizliklerini dile getirseler de hoş bir
girişimdi.
Ama, hukuk fakülteleri mantar gibi çoğalırken, avukatlık mesleği giderek erozyona uğrarken, mesleğe ilişkin kronik
sorunlar ortada iken, avukatların çalışma
alanları daraltılırken, ekonomik zorluklar
içindeyken bu mütevazi hizmeti ‘şimdi
yaşam daha kolay, avukatlar için adliyelere ücretsiz servis hizmeti’ adı altında büyük tantanayla duyurmakta nereden
çıkmıştı? Kolaylaşan neydi, avukatların
fakirleşmesi mi?
Canı sıkılan avukat, adliye ana binasının avukatlara tahsis edilen girişindeki nöbetçi polise kimliğini gösterip içeri girmiş,
baro odasından aldığı cüppesini giyerek
davanın görüleceği mahkeme duruşma salonunun önüne gelmişti. Salon önünde
başka avukatlar ve vatandaşlar da sıralarını bekliyorlardı. Esmer, solmuş gri takım
elbiseli yaşlıca bir adam koridorda bir o
yana bir bu yana elinde tesbih volta atıyor,
arada bir mübaşirin veya içeriye girip çıkan avukatların duruşma salon kapısını
açmalarını fırsat bilerek kırlaşmış seyrek
saçlı küçük kafasını içeriye uzatıyor, meraklı meraklı kadın hakime bakıyordu.
Duruşma sırası kendisine gelen bizim
avukatın ismi okunur okunmaz salona girerek hakimin kürsüsüne göre sol tarafta
bulunan davalı taraf kürsüsünde yerini almıştı. Ancak, karşı kürsüde ne malsahibi
ne de avukatı hiçbirisi yoktu. Neden gelmemişlerdi ? Oysa tensip saatinden kırkbeş dakika gibi uzun bir süre sonra sırası
gelmişti duruşmanın. Halbuki mal sahibi
ve avukatı davalarını çok sıkı takip ediyorlardı dört yıldır. Hakime Hanım, dosyanın kapağını açarak malsahibinin
avukatının duruşmaya katılamayacağını
bildiren mazareti ile beyanlarını içeren bir
dilekçesini okumuştu. Dilekçede, avukat,
müvekkili olan mal sahibinin oğlu bir trafik kazasında öldüğünden davanın konusuz kaldığını, davayı takip etmeyeceklerini
bildiriyordu.
Hakime Hanım, davacı vekilinin
beyanlarına diyecekleri olup olmadığını
bizim davalı avukatına sorduğunda, yutkundu, ne diyeceğini bilemedi. Ölümün
soğuk yüzü karşısında ‘takdir mahkemenindir’ demekten başka ne diyebilirdi ki…
Takdir mahkemenindi. Dava bitmişti
bitmesine. Kapağı sararmış dosya, tabiatın
mutlak yasası ölümle birlikte bir daha hiç
açılmamacasına kapanmıştı, ne temyizi ne
de yargıtayı kalmıştı. Buna rağmen hiç sevinememişti bizim avukat. Ölümün kazananı ve kaybedeni olur muydu? Yaşam ve
ölüm. Genç avukatın kafası çok karışıktı.
Üyesi olduğu baronun ‘yaşamı kolaylaştıran’ servis aracına bindiğinde hayatını kabusa çeviren, onu mücadele etmekten
alıkoyan, korkak bir fare gibi deliğinde
saklanıp sinmesine yol açan korkularını
nasıl altedebilecekti genç avukat. Yaşam
niye bu kadar zordu.?
Araç, Haliç köprüsü üzerinden geçiyordu. Pis kokusu eskisi gibi yoğun olmasa da
halen gri ve bulanıktı suları Haliç’in.
Tel : (0212) 511 54 54 /
Gsm : 0506 852 95 66
web: www.gencbaro.org •
e-posta : [email protected]
Basıldığı Yer:
SANAT MATBAACILIK - Beşiktaş
Avukatlar Davayı Kazandı,
İstanbul Barosu Tazminat Ödeyecek
İstanbul Barosu seçimleri sırasında yeni
yönetimi desteklemedikleri iddiasıyla işten
çıkartılan dört avukat, açtıkları işe iade
davasını kazandı.
İstanbul Barosu CMK servisi sorumlusu
olarak çalıştığı işinden Kocasakal yönetimi
desteklemediği için işten çıkartılan Av.Özgür
Cevat Altuntaş’ı mahkeme haklı buldu
Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ın başkanlığını
yürüttüğü yeni baro yönetiminin, genel
kurulda yönetime muhalif kaldıkları gerekçesiyle avukat Levent Polat, avukat Özgür
Cevat Altuntaş, avukat Şevki Şimşek ve
avukat Emre Karagöz’ün barodaki işlerine
son verdiği ileri sürülmüştü. İstanbul 11. İş
Mahkemesi’ne dava açan dört avukat, 23
Eylül 2011′de davayı kazandı. Mahkeme,
baronun dört avukatı işten çıkarmasını haksız
bularak tekrar işe iadelerine ve 9 aylık maaş
tazminatını ödemesine karar verdi. Baro
yönetimi ise bu karara itiraz ederek dosyayı
temyiz için Yargıtay’a gönderdi.
7 Kasım 2010′da İstanbul Barosu
seçimlerini kazanan Doç. Dr. Ümit Kocasakal
ve yeni baro yönetimi, 4 avukatı 30 Aralık
2010′da avukat fazlalığı gerekçesiyle işten
çıkarttı. Dört avukat, açtıkları işe iade davasını kazanırken Baro, 11. İş Mahkemesi’nin
verdiği karara itiraz ederek dosyayı temyiz
için Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay, dosyayı
onarsa muhalif dört avukat, barodaki işlerine
geri dönecek.
www.gencbaro.org
Sayı 4 •
İLKENE SAHİP ÇIK
İ
İstanbul Barosu ve
Yönetim “İlke”sizlikleri
stanbul Barosu 2010 Baro Seçimlerinde Ümit Kocasakal ve ekibinin
Broşüründe Yönetim İlkelerimiz dediği
İlkeler 16 ayda pas pas oldu. AÇIKLIK,
KATILIMCILIK, SAYDAMLIK, YETKİNLİK, FARKINDALIK, YERİNDELİK VE
DENETLENEBİLİRLİK nasıl bizzat Kocasakal yönetimi tarafından çiğnendi. İşte Örnekler…
İŞTE KOCASAKAL IN SEÇİMDE OY
İSTEDİĞİ VE ALDIĞI İLKELER
“DENETLENEBİLİRLİK: İlan edilecek
iş takvimine uyulup uyulmadığı bilgisi
meslektaşlara belirli aralıklarla nesnel
faaliyet raporu olarak iletilecek, yapılamayanların HESABI VERİLECEK ve bu
raporlar başarı ölçütü kabul edilecektir.”
(İlkene Sahip Çık, Doç.Dr.Ümit Kocasakal, Çalışma Programı, sayfa 5)
=GÖREVE GELELİ 16 AY GİBİ UZUN
BİR ZAMAN OLMASINA KARŞIN; İLAN
EDİLEN BİR İŞ TAKVİMİ OLMADI, OLMAYAN İŞ TAKVİMİNE UYULUP UYULMADIĞI BİLGİSİ, AVUKATLARA NESNEL
FAALİYET RAPORU OLARAK İLETİLMEDİ.YAPILAMAYANLARIN (BU İLKEDEKİ
VAATLER DAHİL) HESABI VERİLMEDİ.
(AMA BİZ ŞİMDİ HESABI SORUYORUZ,
KOCASAKALIN ÇİĞNEDİĞİ İLKE GEREĞİNCE) KENDİ İLKESİNİ KENDİ ÇİĞNEDİ KOCASAKAL VE EKİBİ
“AÇIKLIK: Görevimizi yerine getirirken uyacağımız temel çalışma ilkelerimiz olacak. Bu bağlamda; Baro Yönetim
Kurulu kararları Baro sitesinden ve bültenlerle avukatlara duyurulacak ve koşullar oluştuğundakararların tümü Baro
TV’den yayınlanacaktır. (İlkene Sahip
Çık, Doç.Dr.Ümit Kocasakal, Çalışma
Programı, sayfa 4)
=GÖREVE GELELİ 16 AY GİBİ UZUN
BİR ZAMAN OLMASINA KARŞIN ; TEMEL
ÇALIŞMA İLKELERİ OLMADI, BARO YÖNETİM KURULU KARARLARI BARO SİTESİNDEN VE BÜLTENDEN AVUKATLARA DUYURULMADI, (AKSİNE İSTENEN KARARLAR BİLE VERİLMEDİ, ÖRNEK KOMİSYON VE MERKEZLERİN
BAŞKAN SEÇİMİNİ KALDIRIP ATAMA
GETİREN KARARI SAKLANDI VERİLMEDİ) HİÇ BİR KARAR BARO TV DEDİK -
LERİ VİDEO SAYFASINDAN YAYINLANMADI. KENDİ İLKESİNİ KENDİ ÇİĞNEDİ
KOCASAKAL VE EKİBİ. OYSA BAROLAR
BİRLİĞİ ANKARA BAROSU GİBİ BİR ÇOK
BARO WEB SAYFASINDAN TÜM YÖNETİM KURULU KARARLARINI YAYINLIYORLAR. SİZİN YAYINLAMAMA BAHANENİZ BİLE YOK 16 AYDIR. SAYIN KOCASAKAL, KENDİNİZ İLAN ETTİĞİNİZ VE
UYACAĞINIZA SÖZ VERDİĞİNİZ, AÇIKLIK İLKESİ Nİ ÇİĞNEMEKTEN RAHATSIZLIK DUYMADINIZ MI?
NEYİ SAKLIYORSUNUZ AVUKATLARDAN?
“KATILIMCILIK: BARO ADINA ALINACAK ÖNEMLİ KARARLARA TÜM
MESLEKTAŞLARIN KATILIMI SAĞLANACAK VE BU AMAÇLA TEKNOLOJİNİN TÜM OLANAKLARINDAN YARARLANILMAK SURETİYLE SIK SIK
MESLEKTAŞLARIMIZIN GÖRÜŞÜNE
BAŞVURULACAKTIR. (İlkene Sahip Çık,
Doç.Dr.Ümit Kocasakal, Çalışma Programı, sayfa 4)
= BARO ADINA ALINAN HANGİ KARARDA MESLEKTAŞLARIN GÖRÜŞÜNE
16 AYLIK İKTİDARINIZ SÜRESİNCE BAŞ-
VURDUNUZ ? BIRAKIN TÜM MESLEKTAŞLARI, 10 AYRI ADLİYE BİNASI ÇAĞLAYANDA TEK BİNADA BİRLEŞTİ. KENDİ
ARKADAŞLARINIZI ATADIĞINIZ BARO
TEMSİLCİLERİNE ÇAĞLAYAN İLE İLGİLİ
TEK BİR KONUYU DANIŞTINIZ MI? SİZİN
ÇAĞLAYAN ADLİYESİ TEMSİLCİNİZ BİLE
YOK. O ARKADAŞLAR ORTADA KALDI.
BİR GÖRÜŞ ALMA ÇABASINDA OLMADINIZ. BIRAKIN TEKNOLOJİNİN TÜM
OLANAKLARINDAN YARARLANMAYI,
ÇAĞLAYAN ADLİYESİ TAŞINMADAN, TAŞINIRKEN VE TAŞIN DIKTAN SONRA
AVUKATLARIN SORUN YAŞAMAMASI
İÇİN NE YAPTINIZ BU KONDA 10 ADLİYE BİNASINDAKİ
BARO TEMSİLCİSİ ATADIĞINIZ AVUKATLARI TOPLAYIP
NEDEN ONLARIN FİKRİNİ
ALMADINIZ ? DEMEKKİ, SİZİN KENDİ ATADIĞINIZ ARKADAŞLARINIZA
BARO
TEMSİLCİLERİNE BİLE SAYGINIZ YOK Kİ ONLARI YOK
SAYDINIZ VE ÇAĞLAYAN ADLİYESİ AÇILIRKEN BİLE MUHATAP ALMADINIZ?
“SAYDAMLIK: Baro bütçesi
ile aylık gelir ve gider tabloları
Baro sitesinde yayınlanacak ve
bütçenin bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmesi sağlanacaktır. ÖNEMLİ İHALELER
YAPILMADAN ÖNCE DUYURULACAK VE MESLEK KAMUOYU
BİLGİLENDİRİLECEKTİR.” (İlkene Sahip Çık, Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Çalışma Programı,
sayfa 4 )
= EVET AKÇELİ İŞLERDE TAM
BİR KETUMLUK SERGİLEYEN KOCASAKAL VE EKİBİ, BAROLAR BİRLİĞİ VE ANKARA BAROSU VE DİĞER BAROLAR
AYLIK GELİR GİDERİNİ AÇIKLARKEN,
NEDEN KOCASAKAL BARO AYLIK GELİR GİDERİNİ AÇIKLAMAKTAN ISRARLA
KAÇIYOR? DİĞER BAROLAR, BİR BİLGİSAYAR ALIMINDA BİLE MAL VE HİZMET
ALIM DUYURULARI YAPYORKEN, ÜMİT
KOCASAKAL 6 TRİLYONLUK ÇAY BAHÇESİ ALIMINDA VE İMARA KAPALI ARSAYA BİR KAÇ YÜZ BİNLİK TL LİK
BAHÇE PEYZAJI VE YARI KAPALI MEKANLARIN İNŞAASINDA HANGİ İHALEYE ÇIKTI ? ÇAĞLAYANDA 30 BARO
ODASININ MOBİLYA VE DOLAP MASA
SANDALYE İHTİYACINA 500 BİN TL HARCARKEN NANGİ İHALEYİ DUYURDU YADA MAL HİZMET ALIM DUYURUSU
YAPTI.? BU HARCAMALAR ABARTILI
DEĞİLMİ? DÜRÜSTLÜK KRİTERİNE UYGUNMU? YADA KOCASAKAL SÖZDE
KALAN “SAYDAMLIK İLKESİ” Nİ KOCASAKAL ÇİĞNEMİŞ OLMADI MI?
“YETKİNLİK : Baro faaliyetlerindeki
görevlendirmeler yapılırken, seçimlerde
hangi gruba oy vermiş olduğuna bakılmaksızın, konusunda uzman veya Baromuza ve meslek örgütümüze katkı
sunabilecek yetkinlikteki meslektaşların
uygun görevlere getirilmesine çaba
gösterilecektir.” (İlkene Sahip Çık, Doç.
Dr. Ümit Kocasakal, Çalışma Programı,
sayfa 4 )
= İSTANBUL BAROSU STAJ EĞİTİM
MERKEZİNDE KENDİSİNE OY VERMEDİĞİ VE RAKİP GURUBU MUAMMER AYDIN LİSTESİNDEKİ ÖNCE İLKE Yİ,
DESTEKLEDİĞİ İÇİN ÇOK SAYIDA AVUKATIN STAJ EĞİTİM MERKEZİNDE
DERS VERMESİ KOCASAKAL YÖNETİMİ
TARAFINDAN YASAKLANDI. KENDİLERİNE OY VERMEYEN CMK VE ADLİ YARDIM DA ÇALIŞAN UZMAN AVUKATLARI
BARO DAKİ İŞLERİNDEN ATTILAR İŞ
MAHKEMESİNİN İŞE İADE KARARINI
UYGULAMADILAR. YANİ BIRAKIN AVUKATIN HANGİ GRUBA OY VERDİĞNE
BAKMADAN GÖREVLENDİRMEYİ, STAJ
EĞİTİM DERSLERİNDEN AVUKATLARI
ATTILAR, BARODAKİ GÖREVLERİNDENİŞLERİNDEN AVUKATLARI ÇIKARDILAR TAM BİR KIYIM VE PARTİZANLIK
SERGİLEDİLER. “YETKİNLİK İLKESİ”DE
PAS PAS OLDU BÖYLECE..
İSTANBUL BAROSUNA BAŞKAN OLMAK İÇİN KOCASAKAL VERDİĞİ SÖZLERİ TUTMADI, KENDİ İLAN ETTİĞİ
“İLKE”LERİ BİLE ÇİĞNEDİ. DİĞER VAAD
VE FAALİYETLERİ KONUSUNDA AYRINTILI ÇALIŞMALARI GENÇ BARO OKURLARI
İLE
PAYLAŞMAYA
DEVAM
EDECEĞİZ.

Benzer belgeler

20-21 Ekim 2012 tarihlerinde Kültürpark Fuar Alanı 4

20-21 Ekim 2012 tarihlerinde Kültürpark Fuar Alanı 4 perdenin arkasından okuyucuya göz kırpıyor.

Detaylı