YDG Sayı: 125 - Yeni Demokrat Gençlik

Transkript

YDG Sayı: 125 - Yeni Demokrat Gençlik
Halk gençli¤iyle birlikte
.y›l
– CMYK
Bir garip e¤itim
sistemi
Sayfa 4
– CMYK
*Eylül 2007 *Fiyat›: 1 YTL * ISSN: 1302-7506
– CMYK
0
2
*192101* Ayl›k Siyasi Gençlik Dergisi * Say›: 125 2007-08
YDG’nin geleneksel
köy çal›fl
flm
malar›n›n
üçüncüsü Hopa’da
devam ediyor
Sayfa 7
Avrupa
Yüksük Ö¤retim
Pazar›na Do¤ru
Sayfa 13-14-15
‹stanbul
YDG toplant›lar›
deneyimlerinden
Sayfa 27
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
10 A¤ustos’ta Mehmet Nezir Çirik,
arkadafl› Arif K›l›nç’la birlikte saat 20.00
civar›nda Demirbafl Sokak’ta resmi ve sivil
polislerce durdurulup aran›r. ‹ki arkadafl›n
üzerinden çak› ç›k›nca Taksim Polis Merkezine götürülür. ‹ki arkadafl›n önüne getirilen
s› sonuçsuz kalmam›fl, polis-burjuva bas›n
ablukas›nda 1 Haziran 2007’de ‘Polis
Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ de¤ifltirilerek, kolluk kuvvetleri özledi¤i, hasret kald›¤› ha-
çabas›yken, flu anki daha pervas›zca yapma, hesaps›z kitaps›z halka sald›rma giriflimidir. ‹flkence
tersine
dönmesiyle
!
r
›
y
a
h
na
’
u
n
u
n
Ka
i
r
e
l
t
e
iy
h
a
l
a
S
ve
e
f
i
z
a
Polis V
tutanakta “kimli¤ini göstermemek ve direnmek” yazar.
Tutana¤› imzalamayan iki arkadafl, bir de
nezarette sigara içince dayak yerler. ‹ki arkadafl›n, kendi istedikleri gibi tutanak haz›rlanmas›ndan sonra hastaneye götürülmeden serbest b›rak›l›rlar. Karakol ç›k›fl›nda kendini yere at›p ba¤›ran K›l›nç ve
arkadafl› devriye gezen polislerce dövülür.
Hastaneye götürme bahanesiyle araca konularak Dolapdere’de bir yol kenar›na b›rak›l›rlar. Kendi olanaklar›yla Taksim ‹lk
Yard›m Hastanesi’ne giden iki arkadafl,
polislerin hastaneye gelmesiyle zorla d›flar› ç›kar›l›rlar. Bir gün sonra iki arkadafl ‹stanbul Üniversitesi Çapa T›p Fakültesi’nde
muayene olur. Burada verilen geçici raporda, “okspital bölgede (kafa) hassasiyet,
sol hemitoraksta (sol gö¤üs alt›) üç santimetrelik ekimoz (morart›), yayg›n bat›n
(kar›n) hassasiyeti” saptan›r. ‹leri tetkik ve
tedavi için yat›r›lan Çirik’in dala¤› patlad›¤›
için ameliyatla dala¤› al›n›r.
Yukar›da anlatt›¤›m›z olay, ne bir sinema filminin bir karesi ne de herhangi bir
roman›n sayfalar›ndan aktarmad›r. Bu anlatt›klar›m›z yaflad›¤›m›z ülkenin bir gerçekli¤idir. Ve sadece tekil bir olay da de¤ildir. Biliyoruz ülkemizi yönetenler her
zaman için bu tür olaylar› münferit olarak
ele alm›fl ya da kolluk kuvvetlerine iftira
olarak yorumlam›fllard›r. Ancak gerçeklik,
ülkemizi yönetenleri hep yalanlamaktad›r.
Belki hat›rlars›n›z, AB’ye üyelik sürecinde ç›kart›lan uyum yasalar›n›n birini
teflkil eden ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri’
kanunu kolluk kuvvetlerinin hareket alan›n› görece k›s›tlam›flt›. Hatta o dönem baz›
burjuva ayd›nlar ç›kart›lan kanunlar› ‘demokratik devrim’ diye nitelendirmiflti.
Kolluk kuvvetleri, hareket alanlar›n›
k›s›tlayan yasalar›n her seferinde, ellerini
kollar›n› ba¤lad›¤›n›, “suçlulara!” karfl› bir
fley yapamad›klar›n› dillendirip duruyorlard›. Egemenlik alanlar›na yönelik bu ufak
ad›m› dahi kabullenemiyorlard›. Televizyon kameralar› eflli¤inde eve giren h›rs›zlar› nas›l “yakalayamad›klar›n›!” izletiyorlard› bizlere. Bu gösteride sahibinin sesi
olan burjuva medya da üzerine düflen gösterim rolünü yerine getirmekte zorlanm›yordu.
reket serbestli¤ine sahip oldu. Elleri kollar› serbest
kalan polis de tüm h›z›yla, serbestli¤in ge-
bu topraklar üzerinde ülkemiz egemenlerinden farkl› düflünen insanlar›
yola getirme yöntemidir. ‹flkence, ülkemizdeki e¤itim sisteminde ö¤rencileri
mümkündür. Bu bir genel do¤ru olarak anlaml›d›r. Ancak buna karfl› mücadelenin sadece devrime ba¤lanmas› eksik bir
yaklafl›m olacakt›r. Bu yüzden 1 Haziran
2007’de de¤ifltirilen ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ de¤ifltirilmeli, iflkence ve
kötü muamele edenler süratle cezaland›r›lmal›d›r. Elbette bu bir taleptir, bu talebi
daha gür sesle hayk›rmak, ne kadar örgütlü oldu¤umuzla birebir ilgilidir.✌
‹stanbul’dan bir YDG’li
re¤ini yerine getirmektedir. 1 Haziran’dan
bu yana kolluk kuvvetlerinin halka yönelik
sald›r›lar› da artm›flt›r.
Kald› ki, iflkenceler sadece 1 Haziran’dan bu yana artmamaktad›r. ‹flkence
bu topraklarda bir devlet politikas› olarak
var olmufltur. AB uyum yasalar›ndan sonra da bu topraklarda iflkence ve kötü muamele var olmufltur. Sadece o dönem yaflanan var olan iflkencelere bir k›l›f bulma
yola getirmek için verilen dayak cezalar›n›n, eti senin kemi¤i benim anlay›fl›n›n evrimleflmifl ve di¤er halk s›n›f ve katmanlar›na uygulan›fl biçimidir.
‹flkence ve kötü muameleyle mücadele, ülkemizdeki Yeni Demokrasi mücadelesinin bir yönünü oluflturmaktad›r. Faflizmin hüküm sürdü¤ü ülkemizde, iflkence ve kötü muamelenin son
bulmas› imkâns›zd›r. Ancak bu, devran›n
Dipnot:
1 Sadece son üç ayda ‹stanbul’da savc›l›¤a giden flikâyetler flöyle: 29 Temmuz’da Avukat
Muammer Öz, Moda’da oturdu¤u s›rada kimlik
soran polislerce tartakland›. Muammer Öz’ün
burnu k›r›ld›. 26 Temmuz’da gazeteci Serkan
Tekpetek fiiflhane’de zorla sokuldu¤u polis arac›nda 10’u aflk›n polis taraf›ndan dövüldü. 14 Haziran’da, Ümraniye’de h›rs›zl›k iddias›yla gözalt›na
al›nan Mustafa Kükçe, 5 Haziran’da Çakmak Karakolu’ndan yürüyemeyecek halde Ümraniye Adliyesi’ne ç›kar›ld›. Cezaevine konulan Kükçe, kald›r›ld›¤› hastanede öldü. 10 Haziran’da transseksüel Öznur Da¤, Tarlabafl›’nda sivil polislerden dayak yedi. 8 Haziran’da ifladam› Sezai Yakar, trafik polislerince durduruldu. Taksim Polis Merkezi’nde dövülen Yakar’›n burnu k›r›ld›. 5 Haziran’da transseksüel Esmeray Beyo¤lu Emniyet
Müdürlü¤ü önündeki iki polisçe dövüldü.
2 Veriler Radikal gazetesinden al›nm›flt›r.
“GÜZEL ve DAH‹” B‹ZE NEY‹ ‹FADE ED‹YOR?
rüyle karfl›m›za ç›kard›¤› ilk örnek
de¤ildir. Bununla birlikte çeflitli magazin program›yla insanlar televizyon bafl›nda yozlaflt›r›lmakta, bireysellefltirilerek kendisine tehlike olmaktan ç›kar›lmaya çal›fl›lmakta.
Emperyalist kapitalist sistemin
yaratt›¤› burjuva yoz kültürle toplumun temel dinami¤i olan gençlerin
giderek bilinçsizlefltirildi¤ini, kendi
kimliklerinden ar›nd›r›ld›¤›n› ve gelece¤ini düflünmeyen beyinleri uyufluk varl›klar haline getirildiklerini
görüyoruz.
Gerici sistem, yoz kültürünü gençlere empoze etmeye
çal›flmakta, böylece onlar› toplumun gerçeklerinden ve sorunlar›ndan uzaklaflt›rarak, çark›na hizmet ettirecek bireyler haline getirmektedir. Bunun d›fl›nda cinsiyet
ayr›mc›l›¤› ve kad›nlar›n metalaflt›r›lmas›
da bu çürük sistemin ürünüdür. Öyle ki
bunlar› TV programlar›nda bile görmekteyiz. Özellikle Show TV’de yay›nlanan
ve geçti¤imiz süreçte yay›ndan kald›r›lan
“GÜZEL ve DAH‹” adl› yar›flma
program›nda bunu aç›kça görmekteyiz.
Kad›n›n afla¤›lanmas›ndan ve kad›n›n
metalaflt›r›lmas›ndan tutun da cinsel bir
obje olarak sunulmas›na kadar birçok
konuda kad›n›n ön plana ç›kar›ld›¤› bir
program. Erkeklerin ak›ll› ve yarat›c›,
kad›nlar›n ise aptal olarak sunuldu¤u bir
program. Sorular› do¤ru yan›tlayamayan
kad›nlar›n masaya ç›kart›l›p dans ettirilmeleri ise kad›n›n afla¤›lanmas›ndan ve
nesne olarak görülmesinden baflka ne
ifade edebilir?
Tabii ki bu durum ülkemizde egemen olan sistemin burjuva feodal kültü-
Tabii ki biz kad›n sorununun
sonuçlar›ndan olan afla¤›lanmay›,
cinsel bir meta olarak görülmeyi
yaln›zca “GÜZEL ve DAH‹”de ya
da kad›n› meta olarak gösteren programlarda görerek yan›lg›ya düflmemeliyiz. Bu sorunu sistem sorunu olarak görmeli ve savafl›m›z› do¤rudan sisteme, onun burjuva yoz karargâhlar›na karfl› vermeli ve teflhirimizi yapmal›y›z. Kendi kurtuluflumuz için edilgenlikten s›yr›lmal›, s›n›f
mücadelesi içinde özne olarak halk kültürümüzü sahiplenerek sisteme karfl›
tehlikeli olmaya devam etmeliyiz. Yani
kurtuluflun devrimde oldu¤unu görmeliyiz.✌
Mu¤la YDG
Nitekim kolluk kuvvetlerinin bu çaba-
Eylül 2007
30
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
SORUN VARSA ÇÖZÜM B‹Z‹Z!
Oldukça hareketli ve bir o kadar da çat›flmal›
bir dönemden geçiyoruz. 22 Temmuz genel seçimleri ve sonras›ndaki geliflmeler, büyük bunal›mlara gebe TC’nin kendini yenileme çabas›yla
örtüflüyor. Böylece daha a¤›r ve sanc›l› bir süreç
öncesinde halk›n “onay›n›” alan egemenler ve onlar›n sözcüsü durumundaki siyasi partiler, kendilerince yenilenerek, güvenoyu alarak bask› ve hak
gasplar›na devam edecekler.
% 46 oy oran›yla birinci olan AKP, neredeyse
oy kullanan her iki kifliden birinin oyunu alm›flt›r.
2002 y›l›nda yaflan›lan a¤›r krizin ard›ndan hükümet kuran AKP, icraat dönemi boyunca öncellerinden hiçbir fark› olmaks›z›n son h›zla özellefltirmelere, emperyalist patentli
yasalara sar›lm›fl, halka yönelik bask› konusunda baflkalar›n› aratmam›flt›r. Yaflam kalitesinin her geçen sene düfltü¤ü, açl›k ve
yoksulluk s›n›r›n›n her sene artt›¤›, özellefltirmelerin ara vermeksizin devam etti¤i bu
süreçte ne olmufltu da AKP, yine birinci
parti olarak 2007 genel seçimlerinden ç›kabilmiflti?
2002 y›l›nda yaflanan a¤›r ekonomik ve siyasal
kriz sonras›nda egemenler yeni bir partiye ihtiyaç
duymufllard›. 2002 krizinin halkta yaflatt›¤› öfkeyi
dindirmek ve yenilenmek için düzenlenen seçimlerde iflte bu yeni ve y›pranmam›fl parti AKP olarak belirlenmiflti. Liderinin, ald›¤› cezalar nedeniyle seçimlere giremedi¤i, mazlumun yan›nda görünen ve dini oldukça etkin olarak kullanan AKP,
2002’de ald›¤› oylarla tek bafl›na hükümeti kurabilmifl, 2002 öncesi hükümeti oluflturan partiler ise
meclise dahi girememifllerdi. Bu dönemde de
AKP, özellikle cumhurbaflkanl›¤› seçimleri, laiklik
tart›flmalar› ve emperyalizm ile onun yerli uflaklar›n›n tam deste¤i ile girdi¤i seçimlerden birinci
parti olarak ç›kabilmifltir. Laiklik söylemini dilini
pelesenk eden CHP ve ordunun yürüttü¤ü karfl›
propaganda da AKP’ye sempati olarak geri dönmüfltür. Çeflitli kurulufllar›n yapt›¤› anketlere bak›ld›¤›nda AKP’ye oy verenler de dahil
olmak üzere asl›nda büyük bir kesim kötünün iyisi anlay›fl›yla oy vermifltir. Buradan
ç›kar›labilecek en net sonuç, halk›m›z›n
gerçekten de kendisi için do¤ru olan› halen
arad›¤› olmaktad›r. Bu nedenle büyük bir kesim yeni bir siyasi partiye ihtiyaç vard›r dahi demektedir. Halk›m›z›n oluflturulan rekabet durumu
içerisinde kendisine en yak›n gördü¤ü partiye oy
verdi¤i anlafl›l›r olmakla beraber büyük bir kesimin “bir fley de¤iflmeyecek” fleklinde görüfl bildirmesi devrimcilere verilebilecek en net mesajd›r.
Bu seçimlerde öne ç›kan bir di¤er konu da
tüm çabalara ra¤men baz› suni gündemlerin halk›n
gündemine fazlas›yla girmemifl olmas›d›r. Cumhuriyet elden gidiyor yaygaras›n›n yeri gö¤ü sard›¤›, laiklik mesajlar›n›n arka arkaya
savruldu¤u, milliyetçili¤in pohpohland›¤›
bu dönemde CHP ve MHP’nin kopar›lan
yaygaraya de¤ecek kadar oy alamam›fl olmas› dikkate de¤erdir. Emperyalistlerin yüzünü AKP’ye dönmüfl olmas›n›n elbette ki bu oran›n
düflük olmas›nda önemli bir pay› bulunmaktad›r.
Naml› katil, siyasetin “de¤iflen” yüzü Mehmet
A¤ar’›n ise meclise girifl vizesi alamam›fl olmas›,
h›zl›ca “de¤iflen” görüfllere halk›n inanmad›¤›n›n
aç›k bir kan›t› olmufltur. Seçimlerden aylar önce
ulusal harekete yönelik yapt›¤› aç›klamalarla “demokratl›¤›n›” kan›tlayan A¤ar, ulusal hareketin
gerçeklefltirdi¤i taktik sald›r›lar›n ard›ndan maskesini ç›karm›fl ve “ben terörü alt› ayda bitiririm”
demifltir. Yine Saadet Partisi ve vaatleriyle seçim
sürecini “renklendiren” Genç Parti ise oldukça
önemsiz oranlarda oy alarak seçim sand›¤›na gömülmüfllerdir.
Bu seçimlerin belki de en s›ra d›fl› olay›,
DTP’nin ba¤›ms›z adaylar ç›kararak meclise girmesi hatta grup kurabilecek duruma gelmifl olmas›d›r. Buna ra¤men özellikle seçimlerden sonra
DTP’li vekillere yönelik d›fllama siyaseti h›z›n› kaybetmeden devam etmektedir. Seçimlerden önce yaflanan tüm engellemelere ve seçimlerden sonra da devam eden d›fllama siyasetine ra¤men DTP’nin ilginç uzlaflma çabas›
da dikkat çekici durumdad›r. Son olarak 30
A¤ustos resepsiyonuna da davet edilmeyen
DTP’li vekillerin makul s›n›rlar içinde görülmedi¤i bir kere daha anlafl›lm›flt›r.
2002 seçimlerine göre seçimlere kat›l›m oran› artmas›na ra¤men kat›lmama tavr› gelifltirenlerin daha dikkat çekici bir durum oluflturdu¤unu
söyleyebiliriz. Özellikle ülkenin çeflitli yerlerinden
köylülerin topluca gerçeklefltirdi¤i boykot tavr› ve
flikayetlerinin seçimlere giren partilerce giderilemeyece¤ini söylemeleri bu duruma örnek olarak
verilebilir. Seçimlere kat›lma oran› bu sene
% 84’le s›n›rl› kalm›flt›r. %16’l›k kat›lmama
oran›n›n yan› s›ra 1 milyonun üzerinde de
geçersiz oy ç›km›flt›r. Elbette ki bu seçimler özellikle baz› köylerin gelifltirdi¤i boykot tavr› vesilesiyle bizler aç›s›ndan da
umut verici ayr›nt›lar tafl›maktad›r.
Halka ve halk gençli¤ine yönelik sald›r›lar konusunda de¤iflen bir fley olmad›¤›/olmayaca¤› aç›kt›r. Bu nedenle önümüzdeki
dönemde örgütlenme çal›flmalar›nda daha
fazla olana¤›n karfl›m›za ç›kaca¤›n› söyleyebiliriz.
Faflizmin kadrosu: Hallaço¤lu
TTK Baflkan› Yusuf Hallaço¤lu’nun yapt›¤› bilimsel (!) araflt›rmalara dayanarak Kürtlerin %
30’unun Türkmen, Kürt Alevilerin bir k›sm›n›n da
“maalesef” Ermeni oldu¤unu iddia etmesi, geçti¤imiz ay›n en çok tart›fl›lan konular›ndan birisi oldu.
Kafatasç›l›¤›n modern ve son örne¤ini gösteren
Hallaço¤lu’na MHP d›fl›nda kimse de destek vermedi. 1993’ten beri TTK Baflkan› olan Hallaço¤lu’nun görevini lay›k›yla yerine getirdi¤i, bu son
araflt›rmada da bir kere daha kan›tland›. Elinde
“Dönme Ermenilerin” listesinin de oldu¤unu söyleyen Hallaço¤lu, TTK baflkan›ndan çok adeta bir
istihbaratç›ya benziyor. Sadece bu aç›klamaya
bakarak dahi y›llard›r faaliyetini sürdüren
TTK adl› kurumun ne kadar bilimsel ve objektif oldu¤u bir kere kan›tlanm›fl durumdad›r.
Kap›daki ekonomik kriz
Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri tart›flmalar›yla su
yüzüne ç›kan baz› anlaflmazl›klar›n gelinen aflama-
da durulmufl gibi görünmesinin, sistemin rahat bir
nefes almas›na neden oldu¤unu söyleyebiliriz. Buna ra¤men geçti¤imiz ay içerisinde Amerika borsas›nda yaflanan düflüfl Türkiye’den yüksek miktarda s›cak paran›n çekilmesine neden oldu. Sadece bir iki gün içerisinde yaflanan bu geliflmelerin ard›ndan TC ekonomisinin darmada¤›n olmas› düflündürücüdür. Tarihindeki en
yüksek düzeyde s›cak para stokuna sahip olan
TC’nin özellikle önümüzdeki dönemde kayna¤›
yabanc› olan bu paran›n çekilmesiyle çok daha kötü günler yaflayaca¤› aç›kt›r. Aç›kça görülece¤i
üzere ekonomideki her dalgalanma ve
kriz, emekçilerin aleyhinedir. Halk›m›z›n
daha fazla hak gasp› ve daha fazla fakirleflmeyle yüz yüze kalaca¤›n› görmek için
ekonomist olmaya gerek yok. Geliflen krizin
sistem içerisinde nas›l yank› bulaca¤›n› ise önümüzdeki günlerde görece¤iz.
Son aylarda emek cephesinde de yeni hareketlenmeler yaflanmakta. Hava ‹fl ile THY yönetimi aras›ndaki anlaflmazl›k da patronlar›n tüm bask›s›na ve gördükleri kabuslara ra¤men sendikan›n
kararl› durufluyla görece makul bir anlaflma ile sonuçland›. Yine tekstil sektöründe haz›rl›klar› bafllayan grev ve kamu emekçilerinin son noktada ücret üzerinden hükümetle anlaflamam›fl olmas›
emek cephesindeki hareketlili¤in aç›k iflaretleridir.
Bütçede kamu emekçilerine ayr›lan pay›n, insani
yaflam standartlar›n›n oldukça alt›nda olmas›, görüflmeleri sürdüren Kamu Sen ve Memur Sen’i bile zor durumda b›rakm›flt›r. KESK ise sürece yürüyüfllerle ve bas›n aç›klamalar›yla bafllam›flt›r. ‹flçilerin ve kamu emekçilerinin hakl› mücadelelerini takip ederek geliflen eylemliliklerde yer almak sürecin bize yükledi¤i görevlerden birisidir.
Ö¤rencilerin de¤il sistemin
notu s›f›r
Geçti¤imiz aylarda yap›lan ÖSS, OKS ve KPSS
s›navlar›n›n sonuçlar›, ortaya geçti¤imiz senelerden çok farkl› bir tablo ç›karmam›flt›r. ÖSS’de tam
puan alanlar›n say›s› artm›fl olsa da as›l dikkat çekici olan s›navdan s›f›r alanlar›n say›s›n›n neredeyse ikiye katlanm›fl olmas›d›r. Ayn› durum, OKS
için de geçerlidir. Bu s›navlarla zaten halk gençli¤inin gelece¤ine kota koyanlar›n bir de üst üste teknik hatalar yapmas›, s›navlara girenleri ve ailelerini ç›ld›rtm›flt›r. Her geçen sene daha fazla umutsuzluk nedeni olan ÖSS, OKS ve KPSS’nin seçim
döneminde verimli bir vaat konusu oldu¤unu gördük. ÖSS’nin kalkaca¤›n› söyleyen tüm partilerin,
yerine nas›l bir sistem getireceklerini aç›klamamalar›, adeta halk gençli¤iyle alay edildi¤inin göstergesi olmufltu. Yine AKP’nin seçimlerden önce
KPSS sonucuna göre 30 bin ö¤retmen atayaca¤›z
vaadinin de bir kand›rmaca oldu¤u ortaya ç›kt›.
KPSS sonucunda 20 bin ö¤retmen atanm›fl ve di¤er 10 bin ö¤retmenin sene içerisinde atanaca¤›
duyurulmufltur. Oysaki her sene dönem ortas›nda atanan ö¤retmenler daha sonra aç›klan›rken
tamamen seçim yat›r›m› düflünülerek yüz binlerce
gencin duygular›yla, umutlar›yla ve gelecekleriyle
oynanmaktan çekinilmemifltir. Böylesi manevralarla k›sa dönemli kârlar elde etmenin
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
derdinde
olanlara en
güzel cevab› halk›m›z ve halk gençli¤i mutlaka verecektir.
Nitekim KPPS ma¤duru gençlerin kendili¤inden tepkileri de bunun habercilerindendir.
Tar›m iflçilerine reva görülen
s›k›nt›lar›n hesab›n› soraca¤›z
Halk›m›z›n yaflad›¤› s›k›nt›lar› gösteren bir di¤er veri de tar›m iflçili¤i say›s›ndaki art›flt›r. Kurakl›k ve tar›m›n tasfiyesi sonucu zaten
ürünün azald›¤› bu dönemde tar›m iflçili¤indeki art›fl, birçok kiflinin ifl umuduyla gitti¤i yerlerden eli bofl dönmesine neden olmufltur. Özellikle f›nd›k toplama ifline bu sene
geçen seneye oranla çok daha fazla kiflinin gelmesi, mevsimlik iflçilerin daha fazla ma¤dur olmas›na
neden olmufltur. Her sene kamyonlara doldurularak tafl›nan mevsimlik iflçilerin hiçbir sosyal güvenceleri olmadan kar›n toklu¤una çal›flmalar›, sosyal
adaletsizli¤in belirgin örneklerindendir. Bu sene
de kamyon kasalar›nda can veren onlarca tar›m iflçisinin bir iki gazete haberi olmaktan öte bir de¤eri olmam›flt›r. Egemen sistemin kolayca vazgeçti¤i mevsimlik iflçilerinin biriken canlar› asla akl›m›zdan ç›kmamal›d›r.
Ö¤renci gençlik içinde YDG’yi
güçlendirelim
Her sene oldu¤u gibi bu sene de tüm aksi
söylemlere ra¤men zorunlu ba¤›fllar toplanmaya
devam etti. Örgütümüzün bu konuya yeterince
de¤inmemesi, bu alanda yaflanan soyguna göz
yummas› kabul edilebilir de¤ildir. Halk›m›z›n ve
halk gençli¤inin bu kadar birikmifl s›k›nt›s›na eklenen her konunun daha fazla öfkeye yol açaca¤› ortadad›r. Halk›n biriken öfkesini örgütlü bir
güce dönüfltürmek ise bizlerin ellerindedir.
Bu nedenle liselerde ve üniversitelerde okullar›n
aç›ld›¤› bu dönemi hareketli ve disiplinli geçirmemiz gerekmektedir. Özellikle YDG anlay›fl›n› tekrar tart›flt›¤›m›z bu dönemde, anti-faflist anti-emperyalist kitlelerin kendilerini ifade edebilecekleri
bir örgüt olarak YDG’nin anlat›lmas›, halk gençli¤ine tafl›nmas› ve halk gençli¤inin YDG toplant›lar›na ›srarla davet edilmesi gerekmektedir. fiabloncu olmadan, birim çal›flmas›n›n önemini unutmadan her okulun, her s›n›f›n, her kampüs bahçesinin YDG toplant›lar› için verimli bir mekan olarak
kullan›lmas›, yerelde ortaya ç›kan sorunlara bu
toplant›larda kitle ile birlikte çözümler üretilmesi,
çeflitli pratikler örgütlenmesi gerekmektedir.
Üniversitelerde, liselerde, semtlerde, fabrikalarda, atölyelerde, bahçe ve tarlalarda
kaç kifliden olufltu¤una bak›lmaks›z›n oluflturulan her YDG biriminin, kendi toplant›lar›yla, kendi gündemleriyle kurumsallaflaca¤› ve kurumsallaflm›fl birimlerin merkezileflmesiyle gerçekten iflleyen ve kitle inisiyatifine dayanan bir YDG’ye kavuflulaca¤›
ortadad›r. Önümüzdeki dönemin YDG aç›s›ndan yeni fleylere gebe oldu¤u aç›kt›r. O halde çal›flmalar›m›z› h›zland›ral›m ve kitlelerin hareketlili¤ini kendili¤inden s›n›rlara hapsetmeyelim.✌
3
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
SUNU
Merhabalar,
Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Dergimizin son süreçte de¤iflen yay›n periyoduna
bir düzen getirmek ve dergimizi ay›n bafl›nda
ç›karabilmek aç›s›ndan A¤ustos say›m›z› yay›nlayamad›k. Bu nedenle okurlar›m›zdan özür
dileyerek sunuya bafllamak istiyoruz. Bundan
sonra dergimizin periyoduna daha fazla özen
göstermeyi planl›yoruz. Aç›kt›r ki dergimiz
ülkenin dört bir yan›ndan onlarca gencin ortak ürünü olarak yay›nlanmaktad›r. Zengin bir pratik deneyimin de¤erlendirmesi ve iletilmesi ifllevinin yan› s›ra ülke ve
dünya gündemleri ve devrimci gençlik hareketini yükseltme amaçl› örgütsel-politik tart›flmalar›n da yer ald›¤› dergimizin okurlar›m›zca
daha fazla sahiplenilmesi ve daha çok gence
ulaflt›r›lmas› faaliyetimizin düzeyinin yükselmesi aç›s›ndan oldukça önemlidir. Bu nedenle
dergimize yaz› göndermekten da¤›t›m›na her konuda okurlar›m›z›n kolektif
bir çaba içerisinde olmas›n› talep ediyoruz.
Bu say›m›zda okullar›n aç›lmas›na paralel
çeflitli araflt›rma yaz›lar›na yer veriyoruz. Bologna süreci, YÖK Stratejisi, OKS üzerine ya-
y›nlad›¤›m›z yaz›lar›n ilgi çekece¤ini düflünüyoruz. Daha önceki yay›nlar›m›zda da benzer konulara de¤inmemize ra¤men sürecin ciddiyeti
ve güncelli¤i nedeniyle daha derinlemesine bilgiye ihtiyac›m›z bulunmaktad›r. Halk gençli¤ine emperyalizmin kötü niyetli planlar›n› daha net ve daha somut flekilde anlatabilmek, karfl›s›nda mücadele etti¤imiz gerici s›n›flar›n planlar›n› daha derinlemesine anlamak için bu konuyu ifllemeye devam edece¤iz.
Bu say›m›zda ayr›ca bir süredir dergi sayfalar›m›zda tart›flt›¤›m›z YDG’nin kitle çizgisinde s›çrama yaratma amaçl› yaz›lara yer vermeye devam ediyoruz. Bu say›m›z›n özelli¤i flu
ana kadarki tart›flmalar› ve pratikleri daha detayl› ve genel flekilde ele alan ve somut ça¤r›
ve önerilerde bulunan bir muhtevaya sahip olmas›d›r. Bu tart›flma aç›kt›r ki yaln›zca
YDG’nin iç tart›flmas› de¤ildir. Kitleye kapal›
yanlar›m›z› aflmak, kitleleri bizlerden uzaklaflt›ran yönlerimizi, zaaflar›m›z› deflifre etmek ve
gençli¤in gerçek sorunlar› üzerinden bir hareketlilik yaratmak aç›s›ndan sürecin mümkün
olan, ulaflabildi¤imiz en genifl kesimle birlikte
de¤erlendirilmesi, farkl› görüfl ve düflüncelerden gençlerin yorumlar›n›n al›nmas›, herkesin
katk› sunmas›n›n sa¤lanmas›, kitle denetimi ve
zaafl› yönlerimizin sert bir devrimci elefltirisi-
nin gerçeklefltirilmesi aç›s›ndan önemli bir
yerde durmaktad›r. Alanlarda devam eden
ve çeflitli özgünlüklerin de ortaya ç›kt›¤›
tart›flmalar›n merkezi bir YDG konferans› ile birlikte ele al›nmas›, deneyimlerin aktar›lmas› ve bu konferans›n demokratik bir ifllevle ele al›narak önümüzdeki dönemin kararlaflt›r›lmas› fikri
birçok alan›m›zda yank› bulmaktad›r.
Okullar›n aç›lmas›na paralel birçok alan›m›z›n
da toparlanmas›yla bu tart›flmalar›n bir evreye
gelmesi ve bu fikrin somutlanmas› aç›s›ndan
yerellerdeki talep ve beklentilerin netleflmesi
oldukça önemlidir. Bunun bir parças› da alanlardaki tart›flmalar›n deneyim yaz›lar› halinde
dergimize yans›t›larak birikimin ülke çap›nda
paylafl›lmas›d›r. Bu nedenle dergimize alanlardaki canl›l›¤› aktarmaya ihtiyaç bulunmaktad›r.
Seçim çal›flmalar› nedeniyle bu y›l
gecikmeyle örgütledi¤imiz köy çal›flmalar›n›n üçüncüsü dergimiz yay›na haz›rlan›rken Hopa’da devam etmektedir.
Yo¤un çal›flma flartlar› alt›nda f›rsatlar› zorlayarak dergimize yaz› ve foto¤raf yollayan arkadafllar›m›za teflekkür ediyoruz. Bizler aç›s›ndan yaz süreci tatil anlam›na gelmemektedir.
Yaz sürecini genç devrimcilerin her olana¤›
kullanarak emekçilerle iç içe geçirmesi, emekçilerden ö¤renmesi, üretimi kavramas›, emek-
Bafl Sa¤l›¤›
Aflflkk ve Kavga
Tar›m iflçileri onlar… Nas›rl› elleri, yan›k esmer
yüzleriyle, k›raç kül y›¤›n›na benzeyen topraktan bir
lokma ekmek almak içindir tüm u¤rafllar›. Umut neredeyse ekmek oradad›r onlar için. Ya da ekmek neredeyse umut orada. Kamyon kasalar›nda, traktörlerin
üzerinde ya da flehirleraras› otobüslerle geçici ve daha
çok zorunlu bir göç onlar›n ki. Tabii ki ekme¤in oldu¤u
yere…
Yol kenarlar›ndaki tarlalarda, bahçelerde gördü¤ümüz tar›m iflçileri... Birkaç ayl›¤›na evlerinden ayr›l›p,
para kazanmak için kendilerine geçici “ev”ler kuran
mevsimlik iflçiler... Göçebe hayatlar. Zor hayatlar›n,
zorlu koflullar›n “bizden uzak dünyalar›n” o siyah-beyaz resmi...
9 A¤ustos günü yine düflmüfllerdi ekmek yoluna.
Memleketlerinde ifl ve afl bulamad›klar› için Ad›yaman’dan Karadeniz’eydi yolculuklar› bu defa… Daha
Karadeniz’e ulaflamadan Sival-Kangal Karayolu üzerinde son buldu 22 tar›m iflçisinin yaflam›.
Aralar›nda arkadafl›m›z Ahmet Kurt’un 11 akrabas›n›n bulundu¤u bu kazada yitirdi¤imiz tar›m iflçilerinin yak›nlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz.
Bu¤ulu namlular›n ucunda
genç ömürlerini
kavgaya sunan savaflç›lar;
geride b›rakt›klar› sevgililerin
ekflimsi nar kokular›n› da
tafl›rlar
kütüklüklerinde
Ve her zaman mavzerin
kabzas›ndaki
orak-çekicin yan› bafl›nda
sevgililerin
isimleri de olur
çünkü; kavga aflkla do¤ar,
Aflkla büyür!
karanl›k gecelere bir kibrit çak›m› gibi
düflen savaflç›lar
yan› bafllar›nda ölümü tafl›salar da
k›z›lc›k flerbetini bin kere içseler de
yine de yüreklerindeki
sevda kandilinin
fitilini söndürmezler
ve her zaman secdegahlar› olur;
bilim-felsefe-tarih
ve sevgilileri
Çünkü; inanc›n içindeki öz
aflk›n kendisidir!
Kand›ra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’den
tutsak bir Partizan
Yeni Demokrat Gençlik
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹
E¤itim ve mesleki
hak gasplar›na karfl›
YDG’nin web sitesi yay›nda
www.egitimhakkinasahipcik.org
Yeni Demokrat Gençli¤in gençli¤e yönelik emperyalist patentli yasalara karfl› yapt›¤› çal›flmalar›n, yay›nlad›¤› yaz› ve bildirilerin yer ald›¤› web sitesi yay›nda. Bu site konu hakk›nda
dergimizde ç›kar araflt›rma ve de¤erlendirmelerin bulunabilece¤i ve konu hakk›nda detayl› bilgiye sahip olmak isteyenler için önemli bir baflvuru kayna¤› niteli¤inde olacakt›r. Sitede Bologna Süreci’nden YÖK Strateji Raporuna, yetkin mühendislikten mesleki yeterlili¤e, aile hekimli¤inden sözleflmeli ö¤retmenli¤e, ÖSS’den liselere getirilen yeni
s›navlara kadar çok çeflitli konularda yaz›lar yer almaktad›r.
Bununla birlikte YDG’nin de örgütlenmesine destek verdi¤i
“Meslekler Nereye Sempozyumu”yla ilgili yay›nlanan yaz›lara da sitemizde yer veriyoruz.
Sitemizde karfl› ç›kt›¤›m›z yasalar› okumak da mümkün. Böylece daha genel bir bak›fl sahibi olunabilir.
Sitemizde ayr›ca YDG’nin tan›t›m› aç›s›ndan YDG Program›na ve ö¤renci eylemlerinden çeflitli resimlere de yer veriyoruz.
Sitemizin faaliyetlerimizde kaynak olarak yararlanmada yararl› olaca¤›n› düflünüyoruz. Ne kadar çok gence sitemizi duyurur, ne kadar çok kiflinin ziyaret etmesini sa¤larsak çal›flmalar›m›z›n etkisi de o kadar fazla olacakt›r.✌
BÜROLAR
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No: 8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL
➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02
Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33
➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE:32 ÇANKAYA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Numan BOZER Bask›: Ezgi matbaa Tel: (0212) 501 93 75 Da¤›t›m: YAY-SAT
e-mail: [email protected]
ISSN. 1302-7506
➧ ‹ZM‹R: 856 SOKAK, NO:48/203 KEMERALTI KONAK, TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 537 461 79 64
➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO: 9 KAT:1/16 TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 538 492 86 56
➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: (0 446) 223 67 18 CEP: 0 536 697 94 19
Yeni Demokrat Gençlik’in e-mail adresleri:
[email protected]
[email protected]
Eylül 2007
2
çi gençlerle ba¤lar›n› gelifltirmesi, politik-teorik aç›dan yetkinleflmesi ve örgütün maddi
s›k›nt›lar›na çare üretecek flekilde geçirmesi
oldukça de¤erlidir. Seçim öncesinde Amed’den Dersim’e, Erzincan’dan Mersin’e, ‹stanbul’dan Tarsus’a kadar köylerde ve
semtlerde arkadafllar›m›z yo¤un bir flekilde
seçim sürecini de¤erlendirmeye çal›flt›lar. Bu
çal›flmalar sayesinde genifl bir kesimle ba¤ kurulabilmifl, gücümüze oranla az›msanamayacak
bir kitleye boykot politikam›z anlat›lm›fl ve bu
çal›flma içinde gerçekli¤imiz daha net ortaya
ç›km›flt›r. Bu birikimin üstüne örgütledi¤imiz
bu köy çal›flmalar› yaz sürecinin verimini pekifltirecektir. Köy çal›flmalar› ile ilgili daha genifl bir de¤erlendirmeye önümüzdeki say›m›zda yer verece¤iz.
Egemenlerin seçim ve cumhurbaflkanl›¤›
seçimi sürecini atlatmalar›na paralel halka yönelik sald›r› paketlerine a¤›rl›k verecekleri
aç›kt›r. Dünya genelinde geliflen ekonomik krizden en fazla etkilenen ülkemizde s›n›f mücadelesinin daha da yükselece¤ini öngörmek mümkündür. Kitleye
daha aç›k, kitlenin sorun ve taleplerine daha
duyarl› bir örgütsel yap›yla etkili çal›flmalar
yapmam›z›n koflullar› müsaittir. Bu bilinçle
tüm arkadafllar›m›za örgütlü faaliyete sar›lma
ça¤r›s›nda bulunuyoruz.✌
➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAH. ÜNLÜ CAD. SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT: 2 NO: 185 HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98
➧ MERS‹N: S‹L‹FKE CAD. ÇAVDARO⁄LU ‹fiHANI KAT: 3 NO: 118 MERS‹N
BANKA HESAP NUMARALARI
Selma fiahin
Euro Hesab›
Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiubesi
Euro Hesab›: 0751 0067 5731 0000 009
TL Hesab›: 48209849-5002
➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-ALMANYA TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
B
E
L
L
E
K
Mustafa Suphi’nin devretti¤i bayrak ellerimizde!
nlar›n mücadeleleri ülkemiz topraklar›nda bir bafllang›çt›. Büyük bir resimse devrim, onlar ilk f›rça darbesini atanlard›, flimdi yar›m kalan bu resmin say›s›z usta ele ihtiyac› var.
Biz geride kalanlar, önemli bir mirasa sahip oldu¤umuz için flansl›y›z. Öyleyse üzerimize
düflen görev belli, tarihimizden daha fazla ö¤renmek, onlardan güç almak ve bu gücü devrim inanc›m›zla büyütmek.
O
“Bu ilk zafer, nihaî zafer de¤il henüz.
(...) Biz bafllang›c› yapt›k. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna vard›r›rlar, bunun
önemi yok. Önemli olan buzun k›r›lm›fl,
yolun aç›lm›fl ve gösterilmifl olmas›d›r.”
diyordu Lenin, Ekim Devrimi ezilen emekçi
halklara umut oldu¤unda. Dünyay› derinden
sarsan varl›¤›yla 72 gün süren 1871 Paris
Komünü proletarya ve ezilen s›n›flar›n hayali oluyordu. Y›llarca bu u¤urda kan ve can
bedeli savafl›m veren ezilen s›n›flar Rusya’da
Ekim Devrimi ile yeni bir ça¤›n bafllad›¤›n›
hayk›r›yorlard› tüm dünyaya. Ekim Devrimi
Avrupa’da ve tüm sömürge, yar› sömürge
ülkelerde bir devrimci dalgalanma, kurtulufl
iste¤i ve umudu yaratm›fl, do¤um sanc›lar›
çeken komünist örgütlenmeleri canland›rm›flt›.
Türkiye komünist hareketinin do¤uflu
da bu hareketli y›llarda do¤rudan Ekim
Devrimi’nin ba¤r›nda olufltu. Türkiye topraklar›nda ilk komünist gruplar, küçük örgütler olarak 1917’de ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r.
1900’lü y›llar›n bafllar›nda ülkemizden iflçi olarak Almanya’ya giden gençler Almanya’da devrim için Spartakistlere kat›lm›fl,
Hamburg’da, Berlin’de barikatlarda, ellerinde silahlarla dövüflmüfller ve bir araya gelerek sosyalist çizgide yay›nlanan “Kurtulufl”
gazetesini ç›karm›fllard›r.
1919 ve 1920 senesinin bafllar›nda ‹stanbul’da Sosyalist Partisi (Bu parti ‹ngilizlerin elindeydi), Beynelmilel ‹flçi ‹ttifak
Partisi (Rum iflçilerinden ibaretti) ve kurucular› aras›nda Ethem Nejat’›n da bulundu¤u, daha sonra bunun içinden komünist bir
örgütün do¤du¤u ‹flçi ve Çiftçi Partisi kurulmufltu. Bu partinin yay›n organ› da “Ayd›nl›k”t›.
‹stanbul örgütlenmelerinin yan› s›ra,
Anadolu’da da komünistlerin çal›flmalar› sonucunda çeflitli örgütler oluflturuldu. Eskiflehir’de “Yeni Dünya”, K›rflehir’de de “‹flçi” gazeteleri yay›mlanmaya bafllam›flt›. K›sa
bir zaman sonra “Yeni Dünya” gazetesinin
Ankara’ya getirilmesiyle birlikte Eskiflehir
komünist grubunun Ankara komünist grubuyla birleflmesiyle “Yeflil Ordu” Partisi
kuruldu. Bu örgütün merkezi yay›n organ›
da “Emek” gazetesi olarak ç›kmaya bafllad›.
Yeflil Ordu TBMM taraf›ndan muhalif olarak
karfl›land›. Kemalistler bu partiye karfl› bar›fl›lmaz mücadeleye girdiler.
Yeflil Ordu’nun TBMM’de ömrü k›sa da
olsa bu zaman içinde birçok komünist grubu etraf›nda birlefltirmeyi baflarm›flt›. Kemalistler o dönemde, halk aras›nda h›zla yay›lan komünizm ülküsünü engellemek, iflçi s›n›f›n› aldatmak, kendisinin “Sovyet dostu”
oldu¤unu göstermek çabas›yla sahte bir
“komünist partisi” kurdu. Parti kuruculu¤unda, Yunus Nadi, Tevfik Rüfltü Aras gibi
birtak›m burjuva politikac›lar›ndan yararland›. M. Kemal de bu partinin üyesi oldu. Ama
bu parti daha ilk gününden gerçek yüzünü
gösterdi. Bu yalanc› komünist partisinden
ayr›lmak için 14 Temmuz 1920’de “Türkiye Halk ‹fltirakiyun Partisi” kuruldu.
Türkiye Halk Komünist Partisi, Anadolu’daki 12 komünist örgütünün birli¤i ile oluflturuldu. Halk Komünist Partisi kurulduktan hemen sonra, “iflçilere, köylülere, askerlere, flehir halk›na” bir ça¤r›da
bulundu. Bu amaçla ç›kar›lan duyuruda, komünist partisinin program›, görevleri, amac›
halka anlat›l›yordu. Ülkeyi iflgal eden
emperyalistlere, düflmanlarla iflbirli¤i
yapan hainlere karfl›, “halife ordusuna”, Aznavurculara karfl› Türkiye halk›n›n yi¤it o¤ullar›, k›zlar› savafla ça¤r›l›yorlard›. Parti, bir halk ordusu kurulmas›n› istiyor ve bu savafl› elde silah desteklemek gerekti¤ini söylüyordu.
Partinin kuruldu¤u gün, TKP’nin yaln›zca
Anadolu’da, aktif 500 üyesi vard›. Ankara’da, yaln›zca silah fabrikalar›nda 85 üyeli
bir örgütü, komitesi vard›. Beklemeye gerek
yoktu. Art›k Türkiye’de sosyalizmin tohumlar›n› serpmenin zaman› gelmiflti. Bu
amaçla Sovyet devrimine kat›lan Türkiyeli komünistlerle Türkiye’den ge-
len delegeler; Mustafa Suphi’nin önderli¤inde TKP’nin Kurulufl Kongresi’ni gerçeklefltirmek için Bakü’ye
geçti. Ve kongre 10 Eylül 1920’de Bakü’de gerçeklefltirildi. Bu kongreye 15 örgütten 75 delege kat›ld›.
Mustafa Suphi, kongre öncesinde 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› y›l›nda cephede
Rusya’ya esir düflen ve Ekim Devrimi’yle
kurtulan Türkiyeli emekçiler aras›nda örgütlenme çal›flmas› yaparak, iflgale karfl›
Anadolu’daki direnifli büyütmek için K›z›l
Ordu kurmaya çal›flmaktayd›. Bunun sonucunda bir birlik oluflmufl ve çeflitli çat›flmalar› aflarak Kars’a ulaflm›flt›.
Türkiye Komünist Partisi’nin
1. Kongresi
“Türkiye iflçilerinin ve köylülerinin 1.
Kongresi, dünya proletaryas›na kat›ld›klar›n›, devrim için mücadele yolunda olduklar›n› göstermektedir. III. Enternasyonal’in çat›s› alt›nda yetiflen Türkiye
komünist örgütleri, bundan böyle halk›n
partisi oluyorlar. Komünist Partisi, devrim yolunda zafere ulaflmak için büyük
fedakârl›klara haz›r durumdad›r. Bu yolda, üstüne düflen tarihsel görevi gururla
yerine getirecektir.”*
TKP’nin 1. Kongresi çok kritik bir dönemde toplan›yordu. Ülke savafl içindeydi.
Her yanda iflgalci emperyalist güçlere karfl›
k›ran k›rana bir savafl sürüyordu. Bu ortamda kongrenin sorumlulu¤u büyüktü. Parti,
halk› uyand›rmak, gericili¤e ve emperyalizme karfl› savafla yöneltmek durumundayd›.
Kendili¤inden oluflan hareketleri, emperyalizme karfl› bilinçli ve örgütlü savafla yöneltmek gerekiyordu.
Mustafa Suphi, kongre aç›l›fl konuflmas›nda flöyle diyordu:
“Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluflu
yaln›z Türkiye için de¤il, bütün do¤u halklar› için önem tafl›yor. Düflmana karfl› zafer
kazanmak için komünist hareketin saflar›n›n
birli¤i flartt›r. Dünyan›n bütün komünist hareketlerinin tek bir merkeze ba¤lanmas› zorunludur. Bizce bu merkez Rusya Komünist
Partisidir.
TKP’nin yapmas› gereken ilk görev,
memleketimizde komünizm ülküsünü iflçi
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
s›n›f› ve yoksul köylüler aras›nda h›zla yaymakt›r. Halk›n kendi yazg›s›n› kendisinin belirlemesi için gerekli durumu haz›rlamak gerekiyor. Bugün nesnel durumun da gösterdi¤i, ilk yap›lmas› gereken, emperyalistleri
ve iflgalci güçleri yurttan kovmakt›r. Amac›m›z, halk› sömürerek onun s›rt›ndan geçinen haz›r yiyicileri yok etmektedir.”
Tarihsel öneme sahip TKP 1. Kongresi,
parti program›n› onaylad›. Stratejik do¤rultuyu ve takti¤i çizdi. Türkiye’deki tüm komünist gruplar› tek partide birlefltirdi. Bas›n-Yay›n Bürosu ve D›fl Büro kurularak, Parti’nin genel baflkanl›¤›na Mustafa Suphi ve Genel Sekreterli¤ine Ethem Nejat getirildi.
Böylece 1. Kongre, Türkiye Komünist
Partisi’ni düzenli bir örgüt olarak ortaya ç›kard›. Partinin yönetici savafl organ› Merkez
Komitesi, bütün yetkileriyle çal›flmaya bafllad›.
‹flte bu tarihten itibaren de geliflen örgütlülükler üzerinde bask› ve sald›r› dönemi
h›z kazand›.
Kurulufl Kongre’sinden dört ay sonra
Mustafa Suphi ve 14 yoldafl› Kars’dan Trabzon’a geçti¤inde Ankara’daki gerici yönetimin hain pususuyla karfl›laflt›lar. Trabzon yak›nlar›ndaki bir iskeleden bindirildikleri takayla denize aç›ld›lar. Mustafa Kemal’in emriyle arkalar›ndan yetiflen Yahya Kaptan’›n
adamlar› 28 Ocak’› 29’una ba¤layan gece,
Mustafa Suphi ve 14 yoldafl›n› süngü ve kurflunlarla katletti.
Mustafa Suphi ve yoldafllar› bu
topraklarda bir gelene¤in bafllat›c›s›
oldular. Onlar çetin koflullarda verdikleri
mücadeleyle, gösterdikleri cüretle bugünün
genç kuflaklar›na örnek olmaktalar. Bugün
devrimci hareketin üzerinde yükseldi¤i temel onlar›n b›rakt›klar› mirast›r.
Onlar›n mücadeleleri ülkemiz topraklar›nda bir bafllang›çt›. Büyük bir resimse devrim, onlar ilk f›rça darbesini atanlard›, flimdi
yar›m kalan bu resmin say›s›z usta ele ihtiyac› var. Biz geride kalanlar, önemli bir mirasa sahip oldu¤umuz için flansl›y›z. Öyleyse
üzerimize düflen görev belli, tarihimizden
daha fazla ö¤renmek, onlardan güç almak ve
bu gücü devrim inanc›m›zla büyütmek.✌
*Kongre’nin, Lenin’e gönderdi¤i telgraf
31
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
B‹R GAR‹P E⁄‹T‹M S‹STEM‹
aklafl›k olarak 205 bin
ö¤retmen
aday›n›n girdi¤i KPSS
sonucunda bu A¤ustos ay›nda yap›lan
ö¤retmen al›m› 20
bindir.
Okullarda
binlerce ö¤retmene
ihtiyaç varken boflta
kalan ö¤retmen say›s› 185 bin.
Y
!
E¤itim sisteminin çöküntüye u¤rad›¤› son
y›llarda, e¤itim üzerinde uygulanan politikalar ö¤renci gençli¤i art›k can›ndan bezdirmekte ve ö¤renci gençli¤in ciddi tepkisini almaya bafllamaktad›r. Ö¤renci gençlik üzerinde uygulanan e¤itim politikalar›ndan bir tanesi de, her e¤itim dönemini
bitirdikten sonra ö¤renci gençli¤in
karfl›s›na konulan s›navlard›r. Eskiden
sadece üniversiteye girifllerde uygulanan bu
s›navlar art›k neredeyse ilkokula girifllerde
bile uygulanmaya bafllanacakt›r. Emperyalizme uflakl›kta hizmetlerini gittikçe artt›ran
ve iliflkilerini daha da s›klaflt›ran ülkemiz
hakim s›n›flar›, bu hizmetlerinin bir ürünü
olarak emperyalist patentli politikalar› ülkemiz emekçi halk› üzerinde uygulamak
için daha bir gayret sarf etmektedir.
Bologna süreci ile h›z kazanan e¤itim
üzerindeki emperyalist planlar›n ülkemizdeki uyarlamalar›na bakt›¤›m›z zaman karfl›m›za
ilk olarak ilkö¤retim kurumlar›n› bitirdikten
sonra ortaö¤retim kurumlar›nda, “kaliteli”
bir e¤itim almak için ö¤rencileri girmek zorunda b›rakt›klar› Ortaö¤retim Kurumlar›na Girifl S›nav› (OKS) ç›kmaktad›r. Bu
s›navla amaçlanan sözde ö¤rencilerin daha
iyi bir e¤itim almalar›n› sa¤lamakt›r. Neden?
Çünkü devlet okullar› art›k kaliteli e¤itim
vermeyecektir. Çünkü emperyalist politikalarda, her türlü hizmette özel sektörle devleti karfl› karfl›ya getirmeme amac› güdülmekte ve böylesi durumlarda özel sektöre
yer aç›lmaktad›r. Yani bunlar›n ülkemizde karfl›l›¤› e¤itimin özellefltirilmesi
çabas›d›r.
Tabii ifl sadece ortaö¤retim kurumlar›na
girmekle bitmiyor. Ortaö¤retim kurumlar›na girdikten sonra bu e¤itim kurumundan
mezun olabilmek için her sene önümüze konulan seviye tespit s›navlar› bulunmaktad›r. Ortaö¤retim süresinin dört y›la ç›kart›lmas› ile beraber art›k dört y›l okumak zo-
Eylül 2007
4
runda (!) kalacak olan ö¤renciler, gördükleri
derslerin s›navlar›ndan sonra bir de her sene sonunda iyi bir puan almak zorunda olduklar› seviye belirleme s›navlar› beklemekte. Böylelikle ö¤rencilerin dört y›l boyunca s›nav bask›s› alt›nda tutulmas›
ve kendilerini sosyal hayat›n d›fl›na itmesi amaçlamaktad›r. Çünkü bu s›navlardaki baflar›s›zl›k, meslek sahibi olabilmek
için gitmek zorunda oldu¤u üniversite hayallerini de engelleyecektir ve böylece ö¤renci
ortadaki baflar›s›zl›¤›n kendine mi ait oldu¤u
yoksa sistemin kendi baflar›s›zl›¤› m› oldu¤unu anlayamadan gelecek umutlar›ndan vazgeçmek zorunda kalacakt›r.
Ortaö¤retim kurumlar›nda bu s›navlar›
verdikten sonra bir de bu s›navlar›n en can
al›c›s› karfl›m›za ç›kmakta: Ö¤renci Seçme
S›nav› (ÖSS). Zaten bu s›navdaki herhangi
bir olumsuzluk gelece¤imizi etkilemekte ve
hayat›m›z› istedi¤imizin aksine bir yöne çevirebilmektedir.
Tabii ifl sadece ÖSS ile de s›n›rl› kalm›yor. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir meslek sahibi olabilmek için de girmemiz gereken bir s›nav var: Kamu Personeli Seçme
S›nav› (KPSS). Yani bunca sene ald›¤›m›z
e¤itim yeterli olarak görülmüyor ve engelli
bir yar›fla benzeyen s›nav maratonlar›ndan geçme-
m i z e
ra¤men, sistem kendisinin
yapt›¤› ta ilkö¤retim döneminden bafllayan
s›navlara güvenemeyerek bir s›nav daha yapmakta ve mesleki yeterlilik için uygun olup
olmad›¤›m›z› bir daha ne yaz›k ki mesleki yeterlilikleri ölçmeye hiç de uygun olmayan s›nav sorular›yla ölçmeye çal›flmaktad›r.
Hayat biter s›nav bitmez!
Diyelim ki e¤itim fakültesini bitirdiniz. S›nav hayat›n›z KPSS ile bitmiyor. Belki de daha yeni bafll›yor. Art›k önünüzde stajyerlik
dönemi var ve bu stajyerlik döneminin bitmesi için tekrar s›nava girmeniz gerekiyor ki
bu unvan›n›zdan kurtulabilin. Yoksa her an
iflten at›lma tehlikesi ile karfl› karfl›ya kalabilirsiniz. Bundan sonraki süreçlerde “uzman
ö¤retmenlik s›navlar›”, “bafl ö¤retmenlik s›navlar›” karfl›m›za konulmakta.
Tabii bir de bu s›navlar› baflar›yla geçti¤imizde maafllar›m›zda bir art›fl söz konusu! Yani
k›sacas› hayat›n her an›nda karfl›m›za bir s›nav konulmakta.
Evet, bu s›navlar e¤itim üzerinde uygulanan emperyalist politikalar›n sadece bir parças›n› oluflturmaktad›r. Bu s›navlar emekçi
halk gençli¤inin e¤itim hakk›n›n ellerinden
al›nmas› için uygulanan ve bundan büyük bir
rant elde edilen bir sektör durumuna gelmifltir.
Egemenlerin içinde bulunduklar› batakl›ktan ç›kmak için uygulad›klar› çözüm reçeteleri emekçi halk için yeni bir sefalet, yeni
bir y›k›m demektir. E¤itim sisteminde yaflanan t›kan›kl›¤› gidermek için uygulad›klar›
emperyalist patentli politikalardan kaynakl›
ö¤renci gençli¤in kaderleri ellerinden al›nmaktad›r.
Bununla birlikte çözüm olarak ortaya
koyduklar› bu uygulamalar, yeni
sorunlar ç›kartmaktad›r.
Bu y›l May›s ay›ndan bafllayarak milyonlarca ö¤rencinin kaderlerini belirlemek için
girdikleri s›navlar›n daha sonuçlar›n›n aç›kland›¤› s›rada patlak veren sorunlar, e¤itim
sisteminde uygulanan s›navlar›n güvenilirli¤ini ve geçerlili¤ini ortaya koymaktad›r. ‹lk
olarak OKS’de diploma notlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile bafllayan ve ÖSS
sonuçlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile
devam eden aç›klar en son da KPSS
sonuçlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile
iyice 盤›r›ndan ç›km›flt›r. Sonuçlar›n
yanl›fl hesaplanmas›na yönelik yap›lan itiraz
baflvurular›n›n henüz hiçbiri incelenip sonuç-
land›r›lmam›flt›r.
Yaklafl›k olarak 205 bin ö¤retmen aday›n›n girdi¤i KPSS sonucunda bu A¤ustos ay›nda yap›lan ö¤retmen al›m› 20 bindir. Okullarda binlerce ö¤retmene ihtiyaç varken
boflta kalan ö¤retmen say›s› 185 bin. ‹flte
e¤itim sisteminde yaflanan t›kan›kl›¤a
çözüm olmas› için uygulanan s›nav›n
sonucunda ortaya ç›kan tablo. 185 bin
diplomal› iflsiz.
MEB ö¤retmen atamalar›nda
sözünü tuttu mu?
Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n bu sene bafl›nda
yapt›¤› aç›klamaya göre al›nmas› hedeflenen
40 bin ö¤retmen var. Bunlar›n 20 bini kadrolu 20 bini sözleflmeli. Bu aç›klama 2007 fiubat atamalar›ndan sonra yap›lmakta ve ard›ndan 2007 A¤ustos atamalar›n›n kontenjanlar› aç›kland›¤›nda 10 bini kadrolu, 10 bini
sözleflmeli olmak üzere 20 bin ö¤retmen
atamas› yap›laca¤› aç›klanmaktad›r. Tabii arkadafl›, ülkeyi pazarlamakla sorumlu olan
Maliye Bakan› Kemal Unak›tan olan Milli
E¤itim Bakan› Hüseyin Çelik utanmaz bir
flekilde atamalar s›ras›nda yapt›¤› aç›klamada
hükümetin bu sene ö¤retmen adaylar›na
verdikleri sözü tuttuklar›n›, 10 bini 2007 fiubat’›nda, 20 bini 2007 A¤ustos’unda, 10 bini
de okullar aç›ld›ktan sonra oluflacak a盤a
göre ihtiyaç üzerine yap›lacak atamalarla beraber 40 bin ö¤retmen atama sözünü yerine
getirdiklerini söylemektedir.
Halbuki ö¤retmen atamalar›na bir göz
att›¤›m›zda en çok al›m›n sözleflmeli ö¤retmenlerde oldu¤unu görüyoruz. Sözleflmeli ö¤retmene ayr›lan yerler genelde ülkenin en ücra yerleri yani geleneksel deyimle kufl uçmaz kervan geçmez yerler.
Böyle bir durumda bu yerlerin tercih
edilme olas›l›klar› giderek düflmekte ve
tercih d›fl› bu yerlere yap›lan atamalarda da bu yerlerde görev yap›lmamakta ve dolay›s›yla bu yerlerde halen
ö¤retmen a盤› bulunmaktad›r. Ve böylece
bakanl›k buraya yeniden atama yapmamakta
ve buradaki kadroyu ilk atama için dolmufl
göstererek belirledi¤i kontenjan›n d›fl›na ç›kmamaktad›r. Daha sonra gerçeklefltirilecek
atamalarda, ilk atamalarda bofl kalan kontenjanlar doldurulmaya çal›fl›lmaktad›r. Ve son
yap›lan atamalarda gösterilen kontenjan say›s› bir önceki atamada aç›k kalan yerlerdir.
Yani bakanl›¤›n ikinci atama için belirledi¤i
10 bin kadro bir önceki atama döneminden
kalmad›r. Böylece bakanl›¤›n söz verdi¤i 20
bin atama gerçe¤i yans›tmamakta, yap›lan
atamalar 20 binin çok çok alt›na düflmektedir. Böylelikle buralarda oluflturulan
aç›klar›n takviyesi de ücretli ö¤retmenlerle yap›lmakta ve sömürünün
dozaj› gittikçe artt›r›lmaktad›r.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Tartüf-59: Yoksa tanr›ya inanm›yor musunuz
kardeflim?
Tartüf: Tanr›ya inanmak her zaman için inanmamaktan daha kârl›d›r. E¤er tanr› varsa ve sen
ona inanm›yorsan, do¤ruca cehennemi boylars›n.
Ama e¤er tanr› da, cehennem de yoksa ve sen var
diyorsan, bu yüzden bafl›na kötü hiçbir fley gelmez.
Tartüf-59: Siz, kardefl kendisi için neye inanman›n kârl›, neye inanmaman›n kârs›z olaca¤›na
karar vererek ebedi huzura ermifl bir filozofsunuz. Hem de büyük bir filozof…
Bu konuflmalardan anlafl›laca¤› üzere Tartüf’ün tanr›ya olan inanc› bile muallaktad›r ve
üstelik inanç meselesini de kâr-zarar, ç›kar hesaplamalar› üzerinden yapmaktad›r. N. Hikmet bütün bunlar› a盤a dökerken politik bir söylemi vard›r. Özelde, içinde yaflad›¤› dönemin iktidar›na; genelde ise
demokrasi, özgürlük söylemlerine, papa-kral iliflkisine göndermelerde bulunmufltur. Mesela Dorina ile Tartüf-59’un bir
konuflmas›nda flu diyaloglar geçer ki bu da dönemin iktidar›n›n Amerika ile olan iliflkisine
göndermede bulunur:
Tartüf-59: Peki, Amerika’n›n mal› kaçmaz
naylon çorap versem sana?
Dorina: Ne yapmaz çorap?
Tartüf-59: Ah, öyle ya… Dilim sürçtü.
Naz›m yine iktidar›n Marksizm’e ya da komünistlere olan bak›fl›n› sorgulamak ad›na Orgon’a, k›z›n› tembihlemesini söyleyen Tartüf-
H
A
L
U
K
59’u flöyle konuflturur:
Tartüf-59: O zaman ona “k›z›m sen nihilistsin” deyin. Ya da “k›z›l tehlikenin maflas›s›n sen!
Tüm dünyada komünizmi silah zoruyla yaymak
istiyorsun” deyin.
Orgon: Bütün bunlardan bir fley anlamaz.
Tartüf-59: Anlamas› gerekmez ki…
Bütün bunlar›n d›fl›nda N. Hikmet, Moliere’den farkl› olarak Moliere’in yapt›¤› gibi
kral› kurtar›c› gibi göstermek, olumlamak yerine onu elefltirir. Dorina ile bir konuflmas›nda a¤z›ndan flunlar dökülür Tartüf-59’un.
Tartüf-59: Fransa kral› 16. Lui beyinsiz, efle¤in tekidir der Dorina’ya ve flöyle devam eder:
Evet, sizin 16. Lui haflmetmeaplar› benim kunduram›n taban› de¤erinde bile de¤ildir.
Dorina: Ya kraliçe anam›z?
Tartüf-59: Sizin iyi yürekli, dünya tatl›s› kraliçe anan›z, ah› gitmifl, vah› kalm›fl orospunun tekidir. Anlad›n m›?
Yine metinde do¤rudan papa da elefltirilir.
Damis: Margarita, uzaktan olsun Papay› bir
kez görmezsen seninle evlenmem diye tutturdu.
Tartüf-59: Papay› görüp de ne olacak? Tartüf’ün kopyas›, ikiz kardefli de diyebilirsin. Evvelsi
gün televizyonda “bikini” reklamlar›ndan hemen
sonra bir “Of-kampani” yay›n›ndan ç›kt›.
Tartüf-59’da Moliere’in metninden
farkl› olarak söylenebilecek fleylerden
biri de merak unsurudur. Moliere’de okuyucu daha merakl›, heyecanl› bir bekleyifl içerisine girer. Ama Tartuf-59’da merak daha
farkl› bir hal al›r. Ne olaca¤›na dair bir merak›n ötesinde olacaklar›n nas›l, hangi yolla geliflece¤ine dair bir bekleyifle neden olan bir merak vard›r. Çünkü ilk sahneden itibaren Tartüf’ün, Orgon’a neler yapaca¤›, onu nas›l etkisi alt›na alaca¤› çok aç›kça verilmifltir. ‹lk sahnede pederin ve Tartüf’ün konuflmas›ndan
bunlar rahatl›kla anlafl›labilir.
Yine Tartüf-59’da Moliere’in metninden
farkl› olarak oyun kiflileri dikkat çekmektedir.
Oyun kiflileri N. Hikmet’in elinde farkl›laflm›flt›r. Orgon her iki metinde de safça çizilmifltir.
Saf olmakla beraber, feodal, ataerkil, hiyerarflik bir yap›ya da sahip bir ailenin babas› konumundaki Orgon pohpohlanmaktan da oldukça
hofllanmaktad›r. ‹flte Tartüf-59’un, Orgon’u
bu yönle etkileme çabas› sürekli karfl›lafl›lan
bir durumdur, N. Hikmet’in metninde. Tartüf59’un insanlar›n egolar›n› destekleyen bir söylemi vard›r. Öyle ki Tartüf-59 ile Orgon aras›nda kal›plaflm›fl bir diyalog vard›r. Orgon sürekli Tartüf-59 taraf›ndan pohpohland›¤›nda:
Orgon: Yok can›m?
Tartüf-59: Vallahi billahi.
Orgon: Abart›yorsun.
Tartüf-59: Hiç de de¤il.
Der ve Orgon her seferinde ikna olur ki
zaten buna haz›rd›r da. Ama Moliere’in metninde ise Orgon’un daha feodal, daha ataerkil
bir tavr› vard›r. Ama Tartüf-59’da Orgon bu
yönünden biraz daha s›yr›lm›fl ve her fleyi Tartüf-59’un ellerine en bafl›ndan itibaren b›rak-
m›flt›r. Yine evin kad›nlar› da daha pasifize
edilmifl, hatta al›klaflt›r›lm›flt›r. Elmira, Moliere’in metninde evini, ailesini çekip çevirmeye
çal›flan, bir flekilde yuvas›na sahip ç›k›p ailesi
için Tartüf’e kumpas kurabilen, Tartüf’e karfl›
uyan›k olabilen bir kad›nken, Tartüf-59’da daha “kendi halinde”, kendisinin bak›m› ve süsü
ile ilgilenen bir kad›n haline gelmifl. Öyle ki
Tartüf-59’da Elmira bir ruj ile bile kand›r›labilecek niteliktedir. Ailenin kad›nlar›ndan gelenekçi, feodal Madam Pernell bile Tartuf-59’un
perma oyununa gelmifltir. Dorina’n›n oyunda kurtar›c› rolü üstlenmesi ise daha
çok Dorina’n›n s›n›f›ndan, iflçili¤inden
ötürüdür.
Yine ortak olan fleylerden biri de her iki
metinde de oyun sonunda Tartüfler bir biçimde yok edilir. Özellikle N. Hikmet, Tartüflerin
yok olaca¤›na dair ümidini yitirmez. Oyun sonunda;
Tartüf: Çok iyimser bir k›zs›n anlafl›lan.
Tartüf-59: Bizi temizleyebilece¤ini mi san›yorsun?
Dorina: Sanm›yorum… Eminim… Sizin gibiler bile y›kan›p temizlenebilirler… Eninde sonunda siz de insans›n›z…
Anlafl›lan o ki, Naz›m da Dorina da çok
iyimserler. Ne yaz›k ki bu metinler günümüzde hâla somutta karfl›l›¤›n› bulabiliyorlar ve
Tartüfler her geçen gün ço¤al›yor…✌
‹stanbul Üniversitesi’nden bir
YDG’li
TEMBELL‹K HAKKI ÜZER‹NE
Z
O
R
U
S
E
V
M
E
Z
Merhaba sevgili YDG okurlar›. YDG’nin
yeni bir süreci tart›flmaya bafllad›¤› bu dönemde dergimiz editörlerinin getirdi¤i ›srarl› teklifler sonucu ben de yazar kadrosuna kat›lmaya
karar verdim. Güncel geliflmeleri naçizane engin bilgimle yorumlayarak siz gençlere örnek
olma, yol gösterme çabas›nda olaca¤›m. Bu ilk
tan›flma yaz›mda da daha çok içe dönük bir
meseleyi kurcalamaya karar verdim.
Efendim malumunuz, gündemde oldukça
s›cak ve ülkemiz aç›s›ndan stratejik konular
var bu günlerde. Risotto tart›flmas› ve Risotto’nun içine içki konulur mu yoksa konulmaz m› polemi¤i bunlar›n bafl›nda geliyor. Yine
yak›n arkadafl›m olan Hallaço¤lu’nun, bu çok
de¤erli Türk büyü¤ünün etnik kökenler üzerine yapt›¤› ciddi bilimsel analizler ve ald›¤› haks›z elefltiriler de cabas›. Eh müstakbel cumhur-
baflkan›m›z›n eflinin bafl›ndaki örtü üzerine
oluflan durumu da bunlara ekleyebiliriz. Türkiye’nin Paris Hilton’u Tu¤ba Özay m› yoksa
Helin Avflar m› tart›flmas›n›n da alevlendi¤ini
düflünürsek asl›nda konuflulmas› gereken konular›n ne kadar fazla oldu¤u da anlafl›lacakt›r.
Ancak tüm bunlara ra¤men Süper Ligin
tam gaz bafllam›fl olmas›na, ilk hafta Trabzon
maç›nda ç›kan olaylara, Galatasaray’›n y›lan hikayesine dönen forvet transferine de at›fta bulunmak istiyorum. fiimdi sab›rs›z genç arkadafllar›m, bu kadar güncel konu varken “tembellik
hakk› da nereden ç›kt›?” diyeceklerdir. Efendim, dergide yazmaya bafllam›fl olmam vesilesiyle ve ufak tefek borçlar›m› kapatmak maksad›yla talep etti¤im küçük miktardaki avans,
editörlerimce reddedildi. Yok, biz gönüllülü¤ü esas al›rm›fl›z da, yok zaten derginin bas›m masraflar›n› karfl›lamakta
zorlan›yormufluz da vb vb. Bana ne efendim? Ben profesyonel bir yazar›m. ‹stersem
çoook büyük gazetelerde yazar›m ama malum
Emin Çölaflan Bey gibi düflüncelerimden taviz
vermedi¤im için bu medya tekelleriyle anlaflmakta zorlan›yorum. Neyse efendim, yani ben
de editörleri protesto ederek güncel konulardaki engin bilgilerimi saklad›m bu ay.
Dergide bana ayr›lan k›sm›n önemli bir
bölümünü geçmiflim. Bu nedenle art›k yavafl
yavafl gerçek konumuz olan tembellik hakk›na
de¤inmekte fayda var. Efendim, insano¤lu yarat›ld›¤›ndan bu yana, Adem babam›zla Havva
anam›z› saymazsak hayata tutunabilmek için
çal›flmak zorunda kalm›flt›r. Yüzy›llard›r süren
bu yorucu kofluflturmacada ilk dönemler vahfli ve yaban›l hayvanlar›n midelerini dolduran
ademo¤ullar›, daha sonras›nda hayat›n asla de¤iflmez bir kural› olan zengin-fakir ayr›m›ndan
kaynakl› yaflam›na devam edebilmek için çal›flmak zorunda kalm›flt›r. Özellikle genç olmak,
çal›flmakla, daha fazla yorulmakla efl de¤er tutulmufltur. Gencecik insanlar›m›z›n bedenleri
ve zihinleri bu yorucu hayat temposu içerisinde y›pranmakta, gençlikleri zayi olmaktad›r. ‹flte ben buna bir dur demekten yanay›m. Bu nedenle her insan›n tembellik hakk›n›n oldu¤unu
savunuyorum.
Baz›lar›, düzen ve disiplin ad› alt›nda yok
flu saatte yatmak laz›m, yok bu saatte kalkmak
laz›m, yok hayat› bofla geçirmemek laz›m gibi
nasihatlerde bulunuyorlar. Yani bu gibi yaflayan insanlar da ölecek, eninde sonunda benim
gibi tembellik edenler de. Fani dünya iflte hepimiz ölece¤iz. O halde neden gencecik
bedenlerimize iflkence edelim ki?
Benim bu tezimi herkesin kabul etmesini
beklemiyorum elbette. Her insan hemen do¤ruyu bulamaz ne de olsa. Ancak birço¤umuzun zaten tembellik hakk›n› sonuna kadar kullanmaya çal›flt›¤› aflikard›r. Efendim bizler de
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
genç olduk, o nedenle bilirim ben o dönemleri. Herkes birbirini “niye ö¤lene kadar yat›yorsun?”, “çok tembelsin”, “daha yaz›n› yazmad›n
m›?”, “gazete da¤›t›m›na niye gelmedin?” gibi
bilindik cümlelerle elefltirir ama bu elefltirileri
yapanlar da di¤erleri gibi tembellik hakk›n› kullan›rlar. Eh benim bu tezime göre zaten düzensiz ve disiplinsiz yaflayanlar›n say›s› di¤erlerine göre daha fazla. Yani de¤erli genç arkadafllar›m tembellik yapanlar ço¤unlukta
oldu¤una göre niye aç›k aç›k savunmayal›m ki düflüncelerimizi? San›r›m biraz
utangaçl›ktan, biraz da terslenme kayg›s›ndan.
Engin yaflam deneyimime dayanarak Galileo
Galilei gibi do¤rular› engizisyon tehdidine ra¤men hayk›rmak gerekti¤ini savunurum ben.
Tembellik hakk› da böyle bir do¤rudur iflte.
Bana ayr›lan köfleyi aflmamak için söylediklerimi toplamaya çal›flay›m. Efendim ben
devrimci faaliyet de dahil tüm yaflamda tam
serbestlikten yanay›m. Yani herkesin keyfi gelmedikçe gazete da¤›t›lmas›n, yine herkesin
keyfi gelmedikçe yaz› konusunda kimse s›k›flt›r›lmas›n, gerekirse dergimizin bas›m› ertelensin. Hayatta daha önemli ne var ki? Bu k›sac›k
köflede tüm savunduklar›m› aktaramaman›n
hüznüyle bütün genç arkadafllar›ma güzel günler diliyorum. Tembellik erdemdir diyerek yaz›m› bitiriyorum. Bir dahaki ay görüflmek üzere.✌
29
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
ZGÜR OKUL
‹STANBUL YDG Toplant› deneyimlerinden
Liseli YDG’nin kurumsallaflma meselesi
Uzun süredir tart›flt›¤›m›z YDG toplant›lar› konusunda belirli bir hemfikirli¤e
varm›fl olmam›za karfl›n YDG toplant›lar›n›n birimlerde al›nmas› sorunu halen
gündemimizdeki yerini korumaktad›r.
Alanlar›m›zda ald›¤›m›z merkezi YDG
toplant›lar›n›n yan› s›ra yerellerde, birimlerde de YDG toplant›s› almam›z bizim
aç›m›zdan can al›c› öneme sahiptir.
YDG bir demokratik kitle örgütüdür ve kitle örgütlerinde birim
inisiyatifi esast›r. Ancak burada vurgulanmas› gereken konu birim toplant›lar›n›n da alanlar›m›zda ald›¤›m›z merkezi
toplant›lar kadar önemli oldu¤u gerçekli¤idir. Örne¤in herhangi bir ilde al›nan
merkezi YDG toplant›s› kadar o ilde çal›flma yürüten liselilerin de liseli YDG
toplant›s› almalar› merkezi toplant›lar kadar önem arz etmektedir. E¤er kitle
örgütlerinde önemli olan kitle inisiyatifinin a盤a ç›kmas› ve birim çal›flmalar› ise birimler içerisinde de
demokratik yöntemli toplant›lar
al›nmas› ve alanda uygulanacak politikalar›n bu toplant›larla belirlenmesi önemlidir.
Bizler liseli gençler olarak günümüzün önemli bir k›sm›n› okudu¤umuz
okullarda geçirmekte, okullar›m›zda her
gün yüzlerce sorunla karfl›laflmakta, ad›
her sene de¤iflmekte olan s›navlara girmeye mecbur b›rak›lmaktay›z. Bunlar bizi halk gençli¤inin di¤er katman ve tabakalar›ndan ay›ran temel özellikleri oluflturmaktad›r. Halk gençli¤i ile ortak yaflad›¤›m›z sorunlar›n yan› s›ra t›pk› halk
gençli¤inin di¤er kesimleri gibi bizim de
yaflam flartlar› gere¤i yaflad›¤›m›z özgül
sorunlar›m›z bulunmaktad›r. Bu sorun-
Hak verilmez
al›n›r,
zafer sokakta
kazan›l›r
Eylül 2007
6
lardan kaynakl›d›r ki liseli gençlik ayr› bir
alan, ayr› bir birim olarak örgütlenmek
zorundad›r. Bizler liseli gençler olarak
kendi özgül sorunlar›m›z› tart›flmak, bunlara çözüm yollar› bulmak ve alan›m›zda
uygulayaca¤›m›z politikalar› belirlemek
için ayr› toplant›lar alarak prati¤imize yön
verebilmeliyiz.
Alaca¤›m›z birim toplant›lar›n›n
esas amac› alan›m›zda uygulayaca¤›m›z politikalar›n belirlenmesi,
tart›fl›lmas›, bu politikalar›n hayata
geçirilmesi için gerekli mekanizmalar›n yarat›lmas› olmal›d›r. Bunun yan› s›ra al›nan toplant›larda merkezi YDG
toplant›lar›nda tart›fl›lan konular›n, al›nan
kararlar›n, yap›lan ifl bölümlerinin, ortaya
ç›kan deneyimlerin karfl›l›kl› akt›r›lmas›
meseleleri tart›fl›lmal›d›r.
Merkezi toplant›lar ile birim toplant›lar› aras›ndaki ba¤›n s›k› tutulmas› can al›c› bir öneme sahiptir. Gerek tek bir örgüt gibi davranabilme konusunda gerekse
de birim toplant›lar›n›n merkezi toplant›lar›, merkezi toplant›lar›n da birim toplant›lar›n› denetleyebilmesi aç›s›ndan bu
ba¤› gelifltirmek önemlidir.
Bugüne kadar YDG toplant›lar›n›n
nas›l ele al›nmas› gerekti¤i üzerinde birçok kez durduk. Burada esasta vurgulanmas› gereken mesele bu kavray›fl›n birim toplant›lar›n›n al›nmas› ile
beraber derinlefltirilmesi gerekti¤i
ve örgütün bir bütün koordinasyon
sorunu yaflamamas› için gerekli önlemlerin al›nmas›n›n zorunlulu¤udur. Bunun en önemli yolu merkezi toplant›lar ve birim toplant›lar› aras›ndaki
ba¤›n s›k› tutulmas›d›r.
Bugün Bologna süreci ile beraber ge-
Grev ve toplu sözleflme görüflmelerini protesto amac›yla kat›lmayan KESK,
fiubeler Platformu, ‹stanbul, Ankara,
Adana, ‹zmir ve Malatya’da yapt›¤› eylemlerinin bir aya¤›n› da 24 A¤ustos’ta
Mersin’de gerçeklefltirdi. KESK binas›n›n önünden yürüyüfle geçen emekçiler,
yürüyüflü belediye binas›n›n önünde bas›n aç›klamas›yla sonland›rd›. Eyleme
birçok kurum da destek verdi.
Toplu görüflme masas›n›n iflas etti¤ini ifade eden KESK, “Toplu sözleflme ve
rek liseli gençli¤e gerekse de halk›n tamam›na boyutlu sald›r›lar gerçeklefltirilmektedir. Bu sald›r›lar karfl›s›nda liseli gençlik
cephesinden cevap olmak istiyorsak ileri
kitlenin kendini ifade edebilece¤i, kendi
sorunlar›na demokratik tart›flmalarla çözümler arayaca¤› bir kitle örgütü oluflturmal›y›z. Bunun en önemli aya¤›n› bulundu¤umuz alanlarda liseli YDG
nin kurumsallaflmas› meselesi oluflturmakt›r. Unutmamam›z gerekmektedir ki YDG’nin kurumsallaflmas› meselesinden bahsederken soyut, tepeden inme
bir kurumsallaflmadan de¤il birimlerden,
çevreden merkeze bir kurumsallaflma olgusundan bahsetmekteyiz. Yani YDG’nin
kurumsallaflmas› meselesi birimlerin kurumsallaflmas› ile beraber çözülecek bir
olgudur. Biz liseli YDG’liler olarak liseli
YDG toplant›lar›n› almaya bafllayarak kurumsallaflma meselesinde ilk ad›m› atmal›y›z.
Ayr›ca bu süreç içerisinde de¤iflik komisyonlar oluflturarak hem
al›nacak YDG toplant›lar›n› ve YDG
çal›flmalar›n› zenginlefltirebiliriz,
hem de kurumsallaflma meselesini
h›zland›rabiliriz. Örne¤in Bologna süreciyle ilgili çal›flmalar›m›zda birçok yasa
ve yasa tasar›s›n› incelememiz gerekmektedir. Herkesin ayn› anda bütün yasa ve
yasa tasar›lar›n› incelemesi mümkün olmayacakt›r. Bunun yerine liseli YDG toplant›s›nda seçilecek birkaç komisyon bu
araflt›rmalar› yapabilir ve gerek özel gündemli YDG toplant›lar›nda gerekse de
al›nacak seminerlerde araflt›rma sonuçlar›n› sunabilirler. Böylece hem Bologna
süreci ile ilgili somut ajitasyon, propaganda materyalleri elde edilebilir hem de be-
grev hakk›n› tan›mayan, en temel sendikal
haklar›n kullan›lmas›n›n önünde engel oluflturan, son sözü daima Bakanlar Kurulu’na
b›rakan bir ‘Toplu pazarl›k’ sistemi bizim
için kabul edilemez” diyen emekçiler, T‹S
ve grev hakk›n›n önündeki tek engelin
siyasi irade oldu¤unu belirtti.
Emekçiler faiz ödemelerine bütçenin
yar›s› kadar kaynak ay›ran, ülke zenginliklerini özellefltirerek ya¤malamaya çal›flan siyasi iradenin kamu emekçileriyle
eflit koflullarda toplu sözleflme yapmaya
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
lirli bir uzmanlaflmadan sonra e¤itim komisyonu oluflturulabilir. Bu tür önerilerin
alanlar›n somut flartlar›na uyup uymayaca¤› tart›fl›lmal› ve zengin önerilerle hem
YDG toplant›lar›n›n ve seminerlerin hem
de kurumsallaflma tart›flmalar›n›n gelifltirilmesi sa¤lanmal›d›r.
Bizler liseli YDG’liler olarak bulundu¤umuz alanlarda YDG ile ilgili yürütülen
tart›flmalara kat›lmal›y›z. Özellikle okullar›n aç›lmaya bafllad›¤› bu süreçte liseli
gençlik olarak YDG çal›flmalar›na h›z vermeli, okullar›n aç›lmas› ile beraber liseli
YDG toplant›lar›n› almaya bafllamal›y›z.
Bu toplant›larda önümüzdeki dönem yürütece¤imiz çal›flmalar›n içeri¤i, kitle örgütleri ile ve di¤er devrimci gençlik örgütleri ile olan iliflkimiz ve YDG’nin niteli¤i ile ilgili tart›flmalar gibi bir çok konuyu toplant› konusu yapmam›z gerekmektedir.
Elbette ki okullar›n aç›ld›¤› flu dönemde bunlar› yapmak zor olacakt›r ancak
haftada bir gün bir araya gelmek, bu toplant›lara haz›rl›kl› kat›lmak, plan program
oluflturmak ve bu planlar› hayata geçirecek de¤iflik mekanizmalar yaratmam›z gerekmektedir. Aksi takdirde Bologna süreci ile bafllayan ve boyutlanan sald›r› dalgas›na karfl› liseli gençlik cephesinden yan›t olmaktan çok uzakta kalaca¤›z.
Ayr›ca YDG toplant›lar›n› mümkün oldu¤unca kitlelerin içerisinde
okul bahçelerinde, kantinlerde,
dersliklerde yani kitlenin yaflam alan› içerisinde yapmaya özen göstermeliyiz. YDG toplant›lar›n› mevcut politikalar›m›z ile birlefltirerek en genifl kitleye hitap edecek genifl ça¤r›larla gerçeklefltirmemiz gerekmektedir.✌
cesaretinin olmad›¤›n› ifade etti. “‹nsanca yaflayacak bir ücret, ifl güvenceli ve kadrolu bir istihdam taleplerimizi kazanana kadar mücadele edece¤iz” diyerek aç›klama sona
erdi.
Eylemde “Hak verilmez al›n›r,
zafer sokakta kazan›l›r”, “Yaflas›n
örgütlü mücadelemiz”, “Sadaka de¤il,
toplu sözleflme”, “Devlet güdümlü
sendikaya hay›r” sloganlar› at›ld›.✌
Mersin YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Uzun zamandan beri dergimiz sayfalar›nda
YDG’nin niteli¤i ve YDG anlay›fl›m›z› sorgulayan
birçok yaz› yay›mland›. Bu yaz›lar›n d›fl›nda örgütümüzün demokratik bir iflleyifl kazanmas› yolunda at›lan en somut ad›mlardan biri olarak çeflitli alanlar›m›zda yap›lan YDG toplant›lar›n›n
de¤erlendirme yaz›lar› da dergimiz sayfalar›nda
yer ald›. ‹stanbul YDG olarak biz de yaklafl›k üç
ayd›r düzenli olarak YDG toplant›lar› yapmaktay›z. Bu toplant›lar›n›n de¤erlendirmesini sizlerle
paylaflmaya ve deneyimlerimizi aktarmaya çal›flaca¤›z.
‹stanbul YDG olarak ilk toplant›m›z› küçük
bir grupla aç›k bir alanda gerçeklefltirdik. Bu
toplant›ya kat›l›m›n az olmas›n›n birçok nedeni
vard›. Bu nedenler hem bizden hem de ‹stanbul’un somut koflullar›ndan kaynaklanmaktayd›.
‹stanbul’un genifl bir alan olmas›, toplant›ya davet edilen bileflenin toplant›ya az bir süre kala
haberdar edilmesi, bileflene uygun ortak gün ve
saatin belirlenmesinde yaflanan zorluklar bunlar›n bafl›nda gelmekteydi. Bu eksikliklere ra¤men
ilk toplant›m›z di¤er toplant›lar›n önünü açmas›
aç›s›ndan çok önemli bir yerde durmaktayd›. Bu
sorunlarla birlikte düzenli olara haftal›k toplant›lar›m›z› yapmaya bafllad›k.
Merkezi toplant›lar› yapmaya bafllad›ktan
sonra toplant›lar›n yönetilmesi ve idaresiyle ilgili olarak bir biçim oluflturulma meselesi gündeme geldi. Bu sorunu divan oluflturma ve
her toplant›dan önce bu divan seçimini
yeniden yapma yoluyla çözdük. Daha sonraki toplant›larda bu konuyu daha derinlemesine inceledik. Divan›n görev ve yetkilerini tart›flarak toplant›n›n bütününden seçilen divan›n
sorumlulu¤u oldu¤unu kararlaflt›rd›k. Ayr›ca
toplant›da yap›lan gündem önerileri de belirlenen divan üzerinden kararlaflt›r›lacakt›. Seçilen
arkadafl toplant› genelindeki söz s›ras› ve süresinden de sorumlu olarak görevlendirilmifltir
Yerel toplant›lar ve
delegeler
K›sa bir süre sonra baz› semt ve mahalleler-
Nas›l ki; burjuvazi, kendi sonunu getirecek olan proletaryay› kendi elleriyle yarat›yorsa, ülkemiz egemenleri de kendi sonlar›n› getirecek olan örgütlü halk› yaratma koflullar›n› bizlere vermektedir/vermek zorundad›r. Yeter ki bizler, egemenlerin bizlere
verdi¤i/vermek zorunda oldu¤u bu kozlar›
do¤ru bir tarzda kullanal›m.
Birkaç ay önce 15 Gençlik Derne¤i üyesine kat›ld›klar› bir bas›n aç›klamas›ndan
kaynakl› 500’er YTL para cezas› verilmiflti.
Gençlik Dernekli arkadafllar›m›za yöneltilen
bu sald›r›n›n, bu arkadafllar›m›z özgülünde
devrimci harekete yönelik yap›lm›fl bir sald›r› oldu¤u gerçe¤ini göremeyiflimizden ötürü
herhangi bir tav›r gelifltiremedik. Oysaki
birkaç ay öncesinde ortaklafla düzenledi¤imiz bir bas›n aç›klamas›nda, alabildi¤ine gür
de de düzenli olarak YDG toplant›lar› yap›lmaya baflland›. Bu toplant›larla birlikte ‹stanbul
YDG olarak ilk yapmaya bafllad›¤›m›z toplant›lar
daha merkezi bir nitelik kazanmaya bafllad›.
Çünkü yerel toplant›lar daha çok ‹stanbul merkezi toplant›larda al›nan kararlar›n yerel koflullara uygulanmas› ve gelifltirilmesi fleklinde bir
geliflim izlemekteydi. Ayr›ca yerel toplant›lar›n
yap›lmas›yla birlikte ‹stanbul merkezi toplant›lar›nda yereldeki YDG inisiyatifinin temsil sorunu
da ortaya ç›kmaya bafllad›. Bu sorun karfl›s›nda
yerellerde ve baz› alanlarda faaliyet yürüten arkadafllar›n (üniversite…) toplant›larda seçim
yoluyla merkezi toplant›larda alan› temsil etmesi fleklinde bir çözüm yolu gelifltirildi. Bu arkadafllar merkezi ‹stanbul toplant›lar›nda alanlar›n›n delegeleri olarak, karar alma sürecinde alanlar›n› temsil ederek alan›n düflünce ve onay›n›n
al›nmas›n› sa¤lamaktayd›. Bununla birlikte alandaki arkadafllara toplant›lar› ve al›nan kararlar›
iletmekle sorumluydu. K›sa süre içinde bu yeni
iflleyiflin oturmas›yla yerel toplant›larla merkezi
toplant›lar aras›ndaki iliflki daha da netleflti.
Merkezi toplant›lar ‹stanbul YDG faaliyetinin genel politikalar›n›n belirlendi¤i, belirlenen politikalar üzerinde daha derinlemesine çal›flmalar›n yap›ld›¤›, genel araçlar›n belirlendi¤i bir platform halini alma-
ya bafllad›. Kat›lan delegeler yoluyla bu tart›flmalar ve genel araçlar yerellerdeki toplant›lar›n
gündemine tafl›nd›. Yerel toplant›lar›n gündeminde tart›fl›lan konular ve pratikler yine delegeler yoluyla merkezi toplant›lara tafl›narak deneyimlerin aktar›lmas› sa¤land›.
Bu iflleyiflin bize olumlu katk›lar›ndan birisi
de ‹stanbul gibi genifl bir alanda pratik faaliyetlerin daha küçük birimlere bölünerek daha h›zl›
ve daha kolay bir flekilde örülmesidir. Ayr›ca
yerel toplant›lar ve delegeler yoluyla her
alan›n sorun ve alanda uygulanacak politikalar›n tek tek ‹stanbul YDG toplant›s›n›n
gündemine girmesi engellenmifl oldu. Böylelikle
‹stanbul’un birçok yerinden gelen arkadafllar›n
s›n›rl› bir zaman› daha verimli de¤erlendirmesi
sa¤lanm›fl oldu.
Komisyon giriflimi
‹stanbul merkezi YDG toplant›lar›n›n düzenli olarak yap›lmas› ve delege sisteminin netleflmesiyle birlikte farkl› semt ve yerellerde yaflayan, farkl› okullarda okuyan ancak ortak ilgi
alanlar›na sahip olan veya yaflanan genel sorunlar› çözmede ortak çal›flmalar yapmas› daha uygun olacak arkadafllar›n birlikte çal›flmalar›n›n
gereklili¤i fikri oluflmaya bafllad›. Merkezi toplant›lar›m›z›n gündemleri aras›na bu önerinin de
al›nmas›yla birlikte bu sorunun daha detayl› bir
flekilde tart›fl›lmas› süreci bafllad›.
‹lk olarak toplant›larda birim oluflturma ve
bu birimlerin iflleyifli hakk›nda genel bir tart›flma
süreci yap›ld›. Bu birimlerin oluflturulmas›n›n
hangi ihtiyaçlar›m›za cevap olaca¤› ve acil olarak
hangi birimlerin oluflturulmas›n›n gerekti¤i tart›fl›ld›. Bu sürecin sonunda ‹stanbul YDG olarak
iki komisyonun oluflturulmas›, bu komisyonlar›n oluflum sürecine kadar detayl› bir haz›rl›k ve
inceleme yaparak iflleyen komisyonlar haline
getirilmesi hedeflendi. K›sa sürede önerilen kad›n ve kültür sanat komisyonu flu anda giriflim
olarak çal›flmalar›n› sürdürmektedir. Bu komisyonlar arkadafllar›n ortak ilgi alanlar› üzerinden
flekillenmifltir. Komisyonlaflman›n bize katk›s› birimler yoluyla belli konular üzerine
uzmanlaflman›n daha kolay olmas›d›r. ‹fllerlik kazanm›fl birimler sorunlar›n parçalara
bölünmesini ve daha kolay çözülmesini sa¤layacakt›r. Bunun d›fl›nda ‹stanbul genelinde ortak
sorunlar yaflayan (liseliler, üniversiteliler, iflçi
gençlik) komisyonlar yoluyla kendi sorunlar› etraf›nda daha çabuk birleflip harekete geçebilirler.
Gündemlerin bir önceki
toplant›da belirlenmesi
‹stanbul YDG toplant›lar›n›n belli dönemlerde k›s›r geçmesi ve toplant›lar›n sessizli¤e bo¤ulmas› nedeniyle bir hafta sonraki toplant›n›n
gündem önerileri ve divan seçiminin toplant›lar›n sonunda yap›lmas›na karar verilmifltir. Böylece toplant›ya kat›lan arkadafllar gerekli haz›rl›k
ve çal›flmalar› yaparak gelecektir. Bu sayede
toplant›larda tart›fl›lan konulara kat›l›m artacak
daha canl› bir tart›flma ortam› sa¤lanm›flt›r.
‹stanbul YDG olarak yaz döneminin getirdi¤i çeflitli engellere ra¤men daha demokratik ve
kat›l›mc› bir iflleyifl yaratmada önemli ad›mlar
att›¤›m›z› düflünüyoruz. Okullar›n aç›lmas›yla
birlikte çal›flmalar›m›z›n daha kapsaml› ve genifl
kat›l›ml› flekilde ele alaca¤›m›z› düflünüyoruz.✌
‹stanbul YDG
EGEMENLER‹ KEND‹ S‹LAHIYLA VURALIM
bir sesle hep bir a¤›zdan; “Yaflas›n devrimci
dayan›flma!” slogan›n› atm›flt›k.
fiunu en bafl›ndan görmemiz gerekirdi ki; devrimci bir kurumun, partinin vs. baflar›s›, ayn› zamanda devrimci hareketin de baflar›s› ise; yine herhangi bir devrimci kuruma, partiye
vs. yap›lan sald›r› da devrimci harekete yap›lm›fl bir sald›r›d›r.
‹flte bu bilinç ›fl›¤›nda, egemenlerin s›n›f
mücadelesine azg›nca sald›rd›¤› bu dönemde, bu sald›r›lar› örgütlenmenin bir arac›na
dönüfltürmek, bu sald›r›lar› gö¤üslemenin
ve geri püskürtmenin tek yoludur. Nitekim
bunu yapamay›fl›m›z›n bir sonucu olarak; bu
defa da 2’si YDG’li, 7’si Gençlik Dernekli
olmak üzere 9 arkadafl›m›za, yine ayn› flekilde 500’er YTL para cezas› verildi. Devrimci gençlik hareketine yönelik yap›lan
bu sald›r›lar›n tek bir amac› vard›r, o
da örgütlü halk› yaratmam›z› engellemektir. Bizler özgülünde mücadelemize
yap›lan bu sald›r›lar› örgütlenmenin bir arac› olarak kullanmak, halk düflmanlar›na karfl› verece¤imiz en güzel cevap olacakt›r.
Pratik anlamda birçok fleyin yap›laca¤›ndan flüphe yok. Peki, yap›lacak olan pratikler de yine sadece göstermelik mi olacak?
Yani sadece iflin maddi k›sm› m› öne ç›kar›lacak? E¤er böyle yaparsak bu ifli gerçekten
de göstermelik yap›yoruzdur ve bu flekilde
‘egemenleri kendi silahlar›yla vural›m’ fliar›-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
n› gerçeklefltirmemiz mümkün olamaz.
O halde ne yapmal›? Asl›nda gayet
aç›k; kitlelerin içine girmek ve onlar›, yap›lan bu sald›r›lar›n teflhirini yaparak, bu sorunlara karfl› koyman›n örgütlenmekten
geçti¤ini anlatarak, s›n›f mücadelesi saflar›na
çekerek, harekete geçirmek olmal›d›r. Bu
anlam› ile özelde faaliyetimizin bulundu¤u
yerler olmak üzere, gidebildi¤imizin her yere giderek kitlelere derdimizi anlatarak, dayan›flma etkinlikleri düzenleyerek, gazete,
dergi, bildiri, kufllama vb. araçlar› kullanarak
genifl kitlelere ulaflabilmek ve bunlarla birlikte alan özgüllerinde daha yap›labilecek
birçok fleyi faaliyetçilerimizle tart›flarak bulmak ve yapmak…✌
Erzincan YDG
27
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
f
rum
YÖK ve Stratejisi üzerine
imdilerde ideolojik-siyasi-bürokratik k›skaca al›nm›fl söz konusu kurumlar, bir de metalaflma, paral›laflma, ticarileflme, özellefltirme girdab›na sokulmufl durumdalar. Bu durum, sadece emekçi halk çocuklar›na üniversitenin kap›lar›n› kapatmakla kalm›yor, bizzat bilimsel-entelektüel-estetik etkinli¤in varl›k nedenini de ortadan kald›r›yor. Zira kâr etmenin, mal satman›n, sömürünün hizmetinde bir bilim ve sanat mümkün de¤ildir. Tan›m› ve do¤as› gere¤i bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet ve yarat›c›l›k, sadece kamusal bir etkinlik olarak
var olabilir. Ancak günümüzde durum hiç de böyle de¤ildir.
fi
“Her toplumsal formasyonda ve her
tarihsel dönemde bir ‘e¤itim sistemi’ bulunur ve bu ‘e¤itim sistemi’ egemen s›n›f›n
ihtiyaçlar›yla uyumludur. Kapitalist üretim
tarz› egemen üretim tarz› haline gelmeden
önceki tar›m toplumlar›nda geçerli ‘e¤itim
sistemi’ esas itibariyle ideolojik egemenli¤i
yeniden üretmeyi amaçl›yordu. ‹deolojik
meflrulaflt›rmalar› dine dayand›¤› için o dönemin e¤itim sistemleri, mevcut durumun
de¤iflmezli¤ini vaaz ediyordu ve ‘mevcut
durumun Tanr›’dan kaynakland›¤›, insan
iradesiyle de¤ifltirilmesinin mümkün olmad›¤›’ bilincini yerlefltirmeyi amaçl›yordu.
Dolay›s›yla, ideolojik meflrulaflt›rman›n referanslar› dine dayan›yordu. Bugünkü ‘modern üniversitelerin’
atalar› orta ça¤da ortaya ç›km›fllard› ve Kilise çevresinde faaliyet gösteriyorlard›. Kurulmalar›, geliflmeleri, aç›l›p-kapanmalar› bütünüyle Kilise çevresindeki tart›flmalara ba¤l›yd›.
Bu dönemde, e¤itim tamamen o dönemin üst s›n›f›n›n yani ruhanilerin ç›karlar›n› gözetiyordu. Bu tür üniversiter kurumlar›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki karfl›l›¤› olan e¤itim kurumlar›
Medreseler, Tekkeler ve Zaviyeler’di.”*
“XVIII. yüzy›lda kapitalizmin egemen
üretim tarz› haline gelmeye bafllad›¤› dönemden itibaren söz konusu kurumlar da
dönüflüme u¤rad› ve yeni egemen s›n›f
olan kapitalist s›n›f›n ve bir bütün olarak da
burjuvazinin ç›karlar›yla uyumlu hale getirildi. Ayd›nlanman›n ve modernitenin düflünsel-ideolojik alanda yaratt›¤› devrim,
e¤itim alan›nda da dönüflümleri tetiklemiflti. O zamana kadar tar›m toplumunu meflrulaflt›rma ifllevi gören, ideolojik egemenli¤in hizmetinde olan, dine dayanan e¤itim
sisteminin ideolojik referanslar›n› da art›k
rasyonalizm [ak›l–ak›lc›l›k] oluflturuyordu.
Böylesi bir sosyal, entelektüel, estetik, artistik devrimler ve dönüflümler ça¤›nda,
üniversiteler de yeni dönemin egemen s›n›f› olan burjuvazinin ç›karlar›yla uyumlu
hale getirilecekti.
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Bat› modelinde kurulan ilk üniversite Darülfünun’du. 1860’l› y›llardan 1933’deki ‘üni-
Eylül 2007
8
versite reformuna’ kadar varl›¤›n› sürdürse de, s›k s›k ö¤retime ara vererek, aç›l›pkapanarak, yaklafl›k 60 y›ll›k bir varl›¤› söz
konusu oldu ve geleneksel e¤itim kurumlar› olan Medreseler, Tekkeler ve Zaviyelerle birlikte ve onlarla yan yana s›n›rl› etkinli¤ini sürdürdü.”
E¤itim neden emekçi
s›n›flara do¤ru yayg›nlaflt›?
“Geleneksel tar›m toplumlar›nda e¤itimin amac›, dine dayal› dünya görüflünün
emekçi toplum ço¤unlu¤u taraf›ndan ‘içsellefltirilmesini’ sa¤lamakt›,
do-
lay›s›yla as›l ifllevi ideolojik nitelikteydi. Kapitalizmle birlikte e¤itim sisteminde iki önemli de¤ifliklik ortaya ç›kt›: Birincisi, e¤itimin ve bilginin ideolojik
kayna¤› teolojiden rasyonalizme
kayd›; ikincisi, e¤itim sadece ideolojik egemenli¤i sa¤lamakla yetinmeyip, kapitalist üretim için gerekli iflgücünü yetifltirmeyi de amaçlar hale
geldi. Önceki dönemde sadece dar bir
elit için oluflturulmufl e¤itim sistemi yerine, ‘temel e¤itimin’ genifl emekçi çocuklar›n› da kapsar hale gelmesi, kapitalist üretimin ihtiyac›na cevap vermeyi amaçl›yordu. Fakat üniversite e¤itimi veya ayn›
anlama gelmek üzere, yüksek ö¤retim düzeyinde durum farkl›yd›. Üniversiteler,
‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›na kadar sadece dar bir ayr›cal›kl› elitin çocuklar› içindi. Sonras›nda, kap›lar›n› ilk de-
fa emekçi kitlelerin çocuklar›na da aralam›flt›. Elbette burjuva egemenli¤iyle birlikte e¤itim, yeni dönemin egemen ideolojisini genç nesillerin kafas›na sokma, bu sefer
de ‘burjuva düzeninin de¤iflmezli¤ini’ dikte
eden bir egemen ideoloji üretme ifllevine
koflulmufltu.”
Olmas› gereken ve
olan üniversite
“Asl›nda üniversitelerle ilgili tam bir
kafa kar›fl›kl›¤› var, zira gerçekte var olan
üniversite ile hep dillendirilen/olmas› gereken aras›nda derin bir uçurum vard›r… Üniversitelerin gerçek anlamda üniversite
say›labilmeleri için olmazsa olmaz koflullar
söz konusudur.
Bir kere üniversitenin
mutlaka
özerk olmas›, kendi
kendini yönetmesi
gerekir, ya da özerk
de¤ilse üniversite de
de¤ildir denir. Elbette özerklik sadece
siyasi otorite [devlet]
karfl›s›nda özerklik de¤ildir, sermaye dahil
her türlü güç ve iktidar oda¤› karfl›s›nda
özerkliktir.
‹kincisi üniversitenin kendine özgü bir üslubu, tarz›, gelene¤i olmas›
gerekir. Baflka türlü ifade etmek istersek,
üniversite süreklili¤i varsayar.
Üçüncüsü, üniversitenin gerekti¤inde kendi kendini savunabilmesi
gerekir. Elbette bunu kendine özgü yöntem ve araçlarla yapacakt›r veya yapmas›
gerekir.
Dördüncüsü; üniversitede yap›lanlar›n toplumdaki özgürleflme mücadelesiyle örtüflmesi gerekir ki, bu
üniversitenin as›l varl›k nedeni say›lmal›d›r.
Nihayet, beflinci koflul da, üniversitenin kamusal bir etkinlik, bir kamusal alan faaliyeti olma zorunlulu¤udur...”
Üniversitelerin her türlü fikrin özgürce
ve s›n›rs›z bir flekilde tart›fl›labildi¤i kurumlar oldu¤u söylenir ama gerçek dünyada
bunun tersi geçerlidir. Genel bir çerçevede üniversiteler, özgür düflüncenin filizlenip, yeflerdi¤i kurumlar de¤il, tam tersine
özgür düflüncenin ve gerçek bilimin bo¤uldu¤u kurumlard›r. Fakat bu genel tespitin
derinlefltirilmesine ihtiyac› vard›r. Her ne
kadar üniversiteler ideolojik egemenli¤in
üretildi¤i odaklar olsalar da, bilimsel-estetik-entelektüel çaban›n niteli¤inden ötürü,
bu kurumlardan bilimi ve özgür düflünceyi
bütünüyle kovmak mümkün de¤ildir.
Sivil elbiseyle
askerlik yapmak
Bu arada Türkiye’deki durumun da nüanse edilmesi gerekir. Her ne kadar resmi
söylem modernleflmeye, ayd›nlanmaya afl›r› vurgu yapsa da, Türkiye’nin tarihinde
hiçbir zaman gerçek anlamda bir
modernite ve ayd›nlanma devrimi yaflanmad›. Bizde “Eski Rejimle” hesaplafl›lmad›. “Eski” olan, yeni söylemler
ve yeni görüntüler alt›nda varl›¤›n› korudu.
Bu durum, özerk kafalar›n ve özerk kurumlar›n ortaya ç›k›p geliflmesine izin vermedi. Bafll›ca varl›k nedenlerinden biri
özerklik olan, olmas› gereken üniversite,
böylesi koflullarda gerçek bir varl›¤a sahip
olamazd›, nitekim olamad›, olam›yor. Oysa
gerçek üniversiteler genç insanlara sadece
meslekî bir yetkinlik kazand›ran kurumlar
de¤ildir ve olamazlar. Türkiye’de geçerli
resmi ideoloji sadece üniversiteyi bo¤makla kalmad›, toplumun ideolojik-entelektüel
ufkunu da karartt›. Zaten resmi ideoloji
demek, do¤rular›n devlet taraf›ndan önceden belirlenmesi demektir ki, böylesi bir
durum özgür düflünceyi ve yarat›c›l›¤› daha
bafltan yasaklar. Türkiye’de MGK gibi
bir kurumun varl›¤›, cunta anayasas›
ve onun yüksek ö¤retimi düzenleyen
ünlü 130 ve 131. maddeleri ve yüksek ö¤retim kurumlar›na k›flla düzenini dayatan YÖK varken, üniversite
denilen kurumlar›n da sivil elbiseyle
askerlik yap›lan kurumlara dönüflmesi kaç›n›lmazd›.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Bununla birlikte çok önemli bir mücadele de Lassalleizm’in oportünist e¤ilimine karfl›yd›. Bu e¤ilim giderek kapitalizmi getirecek hükümet destekli kooperatifler sistemini öneriyordu. Lassalle kooperatiflerini kesin destekleyeceklerini düflündü¤ü iflçilerin parlamentonun % 90’›n› garanti alt›na alaca¤› düflüncesinden dolay› genel
seçimleri istiyordu. O Marks’›n kendisini
ihanetçi olarak karakterize etmesinden dolay›, Alman fiansölye Bismark’la onlar›n deste¤ini almak umuduyla oportünist ba¤lant›lara bile girdi. Lassalleist oportünizmin en tehlikeli yan› onun, ‘tunç ücret yasas›’ olarak
adland›rd›¤› teoriyle grevlere ve ticaret birli¤i çal›flmalar›na tümden karfl› olmas›d›r. Buna göre iflçilerin maafllar› en yal›n destek seviyeleriyle de¤iflime u¤ramayacak flekilde s›n›rl›d›r ve ticaret birliklerince kazan›lm›fl
maafl art›fllar›n›n hayat pahal›l›¤› ve fiyatlardaki art›fllardan dolay› otomatik olarak iptal
olmas› umuluyordu. Marks bu burjuva teorisini, Eylül 1865’te Birinci Enternasyonal’in
Genel Konseyine sundu¤u raporun bir bölümü ile “ücret, fiyat ve kâr” aras›ndaki iliflkinin teorik aç›klamas›yla tüm kuvvetiyle karfl›
ç›km›flt›r.
Paris Komünü ve
1. Enternasyonal
1.Enternasyonal, Frans›z-Alman Savafl› ve Paris Komünü s›ras›nda kitleler içinde
büyük etki yaratm›flt›. Yükselen grev dalgas›,
birçok sanayi kolunda sendikal harekete
canl›l›k veriyordu. Enternasyonal, politik
meselelerin çözüm merkezi olarak
hareketin rehberlik görevini baflar›yla
yerine getirmekteydi. Frans›z-Alman savafl›n›n kesintiye u¤rad›¤›,1870 Temmuzu’nda, Genel Konsey taraf›ndan, “Savaflta
Marksist taktikler’’ denebilecek, Marks
taraf›ndan haz›rlanan bildiriyi derhal yay›mlad›. Bildiri, savafl›n esas sorumlular› olarak Frans›z ve Alman hükümetlerini
iflaret edip, enternasyonal proletaryan›n enternasyonal dayan›flmas›n›n gereklili¤ini vurguluyordu. Marks, Almanya’n›n, gerici diktatör III. Napolyon’un sald›r›lar› karfl›s›nda savunma durumunda oldu¤unu belirterek Almanya proletaryas›n› iki
noktada uyar›yordu. Birincisi: Savafl (Alman
Hükümetinin lehine) bir iflgal savafl›na dönüflebilirdi. ‹kincisi: Alman hükümeti gerici Rus
Çarl›¤›’yla ittifak halindeydi. Sonuçta, Frans›z
ve Alman iflçileri aras›nda enternasyonal ruh
geliflti. Liebknecht ve Bebel, Alman parlamentosunda savafl kredileri aleyhine oy kullanmalar› nedeniyle Alman Hükümeti taraf›ndan hapse at›ld›lar.
Marks’›n da öngördü¤ü gibi, III. Napolyon alt› hafta savafllar›ndan yenik ç›kt› ve
Fransa’da cumhuriyet ilan edildi. Galip Almanya Fransa’y› iflgale bafllamak üzereydi.
Bunun üzerine Marks, Enternasyonal’in yeni
bir bildirisini yay›mlayarak iflgale karfl› tutum
sergilenmesi gerekti¤ini aç›klad›. Özelde Almanya, genelde dünya proletaryas›na yapt›¤›
ça¤r›da, onurlu bir bar›fl›n tesisi için Frans›z
Cumhuriyeti’nin tan›nmas›n› sa¤layacak bir
bask› mekanizmas›n›n gelifltirilmesinin zorunlulu¤unu ortaya koydu. Frans›z Cumhuriyeti’nin yap›s›n› analiz ederken, Marks, bu
devleti finansal aristokrasiyi ve büyük burjuvaziyi egemen biçimde temsil eden kralc›
büyük burjuvazi ve cumhuriyetçi küçük burjuvazi ittifak›n›n bir ürünü olarak
ele ald›. Bununla birlikte, iflçi s›n›f›n›n bu yeni hükümeti devirmek için “zamans›zumutsuz budalaca” giriflimlerde bulunmas› fikrine karfl› ç›k›yordu. Çünkü o s›rada
düflman (Alman iflgal güçleri) kap›lar›na kadar dayanm›flt› Paris’in.
Ancak Marks’›n önerisinin aksine Bakunin taraftarlar› Fransa’n›n birkaç noktas›nda
bu tarz giriflimlerde bulundular. Blanqui de
isyan haz›rl›klar› içindeydi. Paris dolaylar›nda
Alman kuflatmas› sürerken, Paris’te kontrol;
ço¤unlu¤u iflçilerden oluflan Ulusal Muhaf›z K›tas›’n›n
eline geçmekteydi. Bu durumun yaratt›¤›
kayg›yla Frans›z Thiers Hükümeti, flehri Almanlara verme konusunda bir anlaflmaya taraf oldu. Hükümetin anlaflmay› uygulamaya çal›flmas› üzerine kentte y›¤›nlar
ayaklanarak Paris Komünü’nü kurduklar›nda tarih 18 Mart 1871’i göstermekteydi. Komün’ün önderli¤i Blankistlerin elindeydi. Paris halk›n›n seçti¤i yönetim
konseyinde doksan iki üye ile Blankistler
ço¤unluktayd›. Genifl bir Proudhoncular
grubundan baflka Marksistler sadece on
sekiz üye ile temsiliyet sa¤layabilmifllerdi.
Ayaklanman›n zamans›z bafllat›lmas›na, karfl› olmas›na ra¤men, Marks, art›k engellenemez flekilde bafllayan isyan hareketinin militan bir savunuculu¤unu yapt›. Ancak, Paris Komünü karfl›devrim güçlerinin yo¤un sald›r›lar› karfl›s›nda
uzun süre tutunamad›. Hükümetler Paris
Komününü da¤›tmak için birleflmifllerdi.
Öyle ki, Alman Hükümeti, Paris’i devrim
güçlerinin elinden almak için önceden esir
alm›fl oldu¤u Frans›z savafl esirlerini, bu karfl›-devrimci savaflta destek güç olarak konumland›rm›flt› bile.
Befl günlük fliddetli çarp›flmalar›n
ard›ndan flehit düflen binlerce savaflç›n›n, say›s›z komünar›n tarihe düfltü¤ü
kahramanl›k notlar›na ra¤men Komün da¤›t›ld›. Paris iflgal edildi. Paris düfltükten sonraki katliam ise insan kan›n› donduracak derecedeydi. Otuz binin üzerinde
komünar katledilirken, k›rk befl binin üzerinde komünar ise esir düflmüfltü. Bunlar›n birço¤u da hapishanelerde ve sürgünde katledildi. Kasap burjuvazinin katletti¤i bu insan
say›s› 1848 devrimlerinden sonraki katliam›n
say›sal boyutunu aflmaktayd›. Burjuvazi, iflçi
s›n›f›n›n iktidar› ele geçirmek için cesaret
edece¤i giriflimlerde, dehflet verici barbarl›k
örnekleri sergileyebilme yeteneklerini ispatlam›flt›.
Paris Komünü k›sac›k ömrüne ra¤men, Marksist teori aç›s›ndan muazzam tarihsel anlamlarla, derslerle
yüklüdür. Nitekim Marks, “Fransa’da
‹ç Savafl” kitab›n› Komün s›ras›nda
yazm›flt›. Ancak kitap Paris
düfltükten iki gün sonra yay›mland›. Komün dönemi boyunca, al›nan önemli politik
kararlar›n aras›nda, kilise ve
devletin ayr›lmas› yer al›yordu. Kiliseye ayr›lan devlet ödene¤i kald›r›lm›flt›.
Halk milis güçlerinin yarar›na eski ordunun kal›nt›lar› la¤vedilmiflti.
Sulh ve ceza hakimlerinin seçimi ve denetimi için önlemler
al›nm›fl, devlet memurlar›n›n güvenilirli¤i
sa¤lanarak maafllar› yükseltilmiflti. Bir tak›m sosyo-ekonomik kararlar da
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
al›narak uygulamas›na geçilmiflti: Herkese
eflit-paras›z e¤itim-ö¤retim hakk› tan›narak
bunun olanaklar› oluflturulmufltu. Geceleri
ekmek f›r›nlar›n›n çal›flt›r›lmas› yasaklanm›flt›. Atölye patronlar›n›n keyfi davran›fllar›na
son verilmiflti. Daha önce burjuvazi taraf›ndan kapat›lm›fl olan iflçiler taraf›ndan oluflturulan atölyeler müsadere edilerek komünün
ortak mallar›na dahil edilmiflti. Tefecilik ve
rehincilik yasaklanarak bu icraatlar için kullan›lan dükkanlar kapat›lm›fl, iflsizlere maddi
destek sa¤lanm›fl, evsizlere konutlar tahsis
edilmifl, borçlulara borçlar›n› ödemesi konusunda destekte bulunulmufltu. Ve belki de
en önemlisi; Paris Komünü, bütün eksiklikleriyle, yanl›fllar›yla, do¤rular›yla iflçi s›n›f› nezdinde gelecek kuflaklara eflsiz deneyimler b›rakt›. S›n›f›n iktidar yürüyüflüne pratik bir
›fl›k oldu.
Anarflistlerin iddialar›n›n aksine,
Paris Komünü’nün en önemli dersi:
Proletarya, net ideolojik-politik hatta
sahip, çelik disiplinli partisi olmadan
devrimi baflar›yla sürdüremeyece¤i
gerçe¤i ve yine ayn› baflar› için iktidar›n elde edilmesinden sonra da mutlak
gücün devam ettirilmesi gereklili¤idir.
Bunlar olmadan burjuvazinin askeri-bürokratik devlet ayg›t›n›n parçalanamayaca¤›, yerine proletarya devletinin infla edilemeyece¤i anlafl›lm›flt›r. Komünün ayr›ca yeni toplumsal yap›ya temel teflkil etmesi, dünyada
proletarya diktatörlü¤ünün ilk örne¤i olmas› bak›m›ndan oldukça önemlidir. Lenin’in
ifadesiyle, “IXX. yüzy›l›n en harika proleter hareketinin, en harika ürünü…’’
Marks’›n Komün’le ile ilgili analizleri, Paris düfltükten sonra geliflen kafa kar›fl›kl›klar›n›n giderilmesinde muazzam bir etki yaratt›. Bu analizler, enternasyonal proletaryaya
mücadelesi boyunca kendi prati¤inden ders
ç›karmas› gerekti¤ini de ö¤retti. Ayr›ca bu
süreç (1848-1871) iflçi s›n›f› mücadelesinin
do¤rulu¤unu, hakl›l›¤›n› bir kez daha gözler
önüne serdi. Bahsetti¤imiz bu kesitte Marksizm hiçbir flekilde hakim ak›m de¤ildi. Oldukça fazla olan sosyalist ak›mlardan bir tanesiydi sadece. 1848-1871 aras› dönemin
güçlü olaylar› ve tabii ki berrak analizler-aç›l›mlar, sosyalist hareket içinde Marksizme ilginin gitgide geliflmesine yol açt›. Bununla
birlikte, dönem ve analizler s›n›f›n, ideolojisi
ile alakal› olmayan saçma ak›m ve politik yönelimlerin niteli¤ini a盤a ç›karm›flt›. Böylelikle Marksizm s›n›f›n önder ideolojisi
olma konumunu sa¤lam›flt›. Ayr›ca bu
dönem boyunca Marksizmi rehber edinen
iflçi s›n›f› örgütlülükleri ve hareketleri de geliflmifl, Marksizm iflçi y›¤›nlar› içindeki di¤er
ak›mlar›n etkisinin çok üstünde bir etki oluflturmufltu. Ba¤›ms›z proletarya partileri (I.Enternasyonal ve Alman Sosyal Demokrat Parti)
Marksizm’in bayra¤› alt›nda ideolojik formasyona dahil olmufllard›. Art›k Marksizm
devasa bir proleter hareketin öncüsü
olarak, burjuvaziye meydan okumaktayd›…✌
Devam edecek
25
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Ufuk
Bu tablo insanl›¤›n sanc›s› olmal›
edenini bir parça umuda yat›ran mevsimlik iflçiler ülkemizde en ucuz iflçilerdir. Ehliyeti olmayan
servislerle tafl›nmakta, kamyon kasalar›nda s›k›flt›r›lmaktalar. Ayr›ca çal›flt›r›lmas› yasak olanlar
bu kazalar sonucu ortaya ç›kmaktad›rlar.
B
Geçimini mevsimlik iflçi olarak sürdürmeye çal›flan ama maalesef ki hak etti¤i de¤eri göremeyen, hep klifle olarak
bir yerlerden duydu¤umuz “yurdumuzdan insan manzaralar›” ya da “insanl›k
dram›” olarak lanse edilen ve yine maalesef ki sessizli¤in içine s›k›flt›r›lm›fl, insan
hayat›n› hiçe sayan bu tablonun çizgileri
daha ne kadar devam edecek?
Evet, gurbet eme¤inin sömürülmesiyle elde edilen kazanç, patron-a¤alar›
memnun edip sermayelerine sermaye
eklese de yitip giden insan yaflamlar› günümüzün bir sanc›s› olarak giderek ço¤alan ve bir türlü kapanmak bilmeyen bir
yarad›r. Yaflam›n› idame ettirebilmek için
do¤du¤u topraklar› terk eden mevsimlik
iflçilerin dram›n› anlat›yoruz.
Son y›k›m yasalar›n›n uygulanmaya bafllanmas›yla tar›m›n tasfiyesi sonucu eme¤inin karfl›l›¤›n›
alamayan köylülere ve Türkiye
Kürdistan›’ndan
Çukurova’ya,
Ege’ye ve Karadeniz’e çal›flt›r›lmak
üzere getirilen mevsimlik iflçilere
baflka bir alternatif b›rak›lm›yor.
Belki de bir daha görememek üzere ayr›ld›klar› evlerinden geriye yaln›zca ac›lar› ve yitip giden yaflamdaki yerleri kal›yor. ‹nsan yaflam›n›n asla kabul edilemez
gerçekleriyle en sa¤l›ks›z, en zor koflullarda sadece nefes alabilmek için çal›flan
mevsimlik iflçiler daha gurbete gidemeden yollarda birer birer ölüyor. Bedenini
girdikleri ekmek kavgas›nda yitiren kad›n, erkek, genç, yafll› ve yüre¤inde taptaze umutlar besleyen çocuk iflçiler.
2007 y›l›n›n ilk befl ay›nda 26 iflçi öldü ve 204 iflçi yaraland›. Son günlerde ise
Sivas-Kangal’da 23 tar›m iflçisi ve Ni¤de’de 5 iflçi öldü, 20 iflçi yaraland›. Ad›yaman’da 29 iflçi, fianl›urfa’da 4 iflçi
yaralan›rken, Bursa’ da 1 iflçi öldü. fianl›urfa-Mardin çevre yolu ç›k›fl›nda
umudunu bedeninde ve bile¤inde arayan
mevsimlik iflçileri tafl›yan kamyonet ile
kamyonun çarp›flmas› sonucu 10 tar›m
iflçisi öldü. Yine fianl›urfa’da Akçakale
ilçesinde kad›n ve çocuklar› tafl›yan kamyonun mercimek ve pirinç yüklü kamyonla çarp›flmas› sonucu 15’i iflçi 16 kifli
Eylül 2007
10
öldü ve daha nicesi…
Bedenini bir parça umuda yat›ran mevsimlik iflçiler ülkemizde en
ucuz iflçilerdir. Ehliyeti olmayan servislerle tafl›nmakta, kamyon kasalar›nda s›k›flt›r›lmaktalar. Ayr›ca çal›flt›r›lmas› yasak olanlar bu kazalar sonucu ortaya ç›kmaktad›rlar. Zaten en a¤›r ifl koflullar›nda
çal›flmakta olan mevsimlik iflçilerin (tabii
düfltükleri gurbet yolculu¤unda çal›flacaklar› yere ulaflmay› baflarabilmifllerse)
bir de elçilerin, day› bafllar›n›n, çavufllar›n
hakaretleri ve afla¤›lamalar› da cabas›. Peki, ne için? Bin bir parçaya bölünmüfl
umutlar› için mi?
Eme¤inin karfl›l›¤›n› alamayan mevsimlik iflçilerin ücretleri de asla gününde
verilmez; çünkü bafllar›nda bulunan ve ald›klar› her nefesi burunlar›ndan getiren
elçiler ald›klar› paralar› aylarca iflletirler
ki, mevsimlik iflçilerin ücretlerinden kazanç sa¤layabilsinler ve do¤all›¤›nda iflçiler yine paras›z ve açt›rlar.
Sendikal haklar›ndan habersiz
olan tar›m iflçilerinin dram›d›r bu
tablo. Eme¤in gasp›d›r. Bin bir parçaya
bölünmüfl umutlar›n›n yan›nda ülkeyi yönetenler de ülkeyi bin bir parçaya bölerek satmakla, “nas›l daha fazla ucuz iflgücü sa¤lar›m derdiyle” meflguller. ‹nsan
hayat› hiçtir onlar için. Mevsimden mevsime her y›l yüzlerce yaflam›n yitirilmesinin tek sorumlular› hiç flüphesiz gözünü
para h›rs› bürümüfl, insanl›¤›n utand›ran
izlerini görmezlikten gelen patron-a¤alard›r. Susturulmufllu¤umuzun bariz örne¤idir bu sanc›l› tablo.
Öyle bir aymazl›k içerisine girilmektedir ki, yaflanan kazalar›n çözümü olarak
sürücülere kesilen cezalar ve sorunun
kayna¤› olarak bilinçsiz floförler gösterilmektedir. Yavuz h›rs›z ev sahibini bast›r›r misali iflçiler suçlu görülmekte “neden bu kadar kalabal›k bir flekilde yolculuk yapt›klar›” sorulmaktad›r.
Ülkemizde kay›tl› bulunan tar›m iflçileri say›s› yaklafl›k olarak dokuz yüz bin
kiflidir. Bununla birlikte tar›m iflçileri yaln›z bafllar›na çal›flmad›klar›ndan dolay›
yani aileleri ile birlikte çal›flt›klar› için ve
bunlar›n içine çocuk iflçiler de kat›ld›¤›nda say› katlanarak yükselmekte ve kay›t
d›fl› çal›flma da artmaktad›r. Mevsimlik iflçilerde en çok ra¤bet görenler kad›n ve
çocuk iflçilerdir. Çünkü onlar daha ucuza çal›flt›r›labilirler. Çünkü onlar haklar›n› alma noktas›nda daha sessizdirler. Bu
kay›t d›fl› çal›flman›n ço¤unu da kad›n ve
çocuk iflçiler oluflturmaktad›r. Sigortas›z,
ifl güvencesiz, yaflam güvencesiz çal›flmalar ve karfl›l›¤›nda al›nan düflük ücretler.
Adana ve Mersin’de tar›m iflçilerinin
dernekleri bulunmas›na ra¤men ülkemizde tar›m iflçilerinin en ucuza çal›flt›klar›
yer Çukurova bölgesisidir. ‹flçilerin örgütlenmeleri karfl›s›nda patronlar›n uygulad›klar› insanl›k d›fl› uygulamalar onlar›n
örgütlenmelerini engellemekte. Bunun
yan›nda ülke gündemini bile pek fazla
meflgul etmemekte ve tar›m iflçileri kaderleriyle bafl bafla b›rak›lmaktad›r.
Bunun yan›nda tar›m iflçilerinin sorunlar› devrimcilerin gündeminden de
uzak durmakta ve yeteri kadar ilgi gösterilmemektedir. Mevsimlik iflçilerle ilgili
göze görünür tek çal›flma Tarsus
YDG’nin tar›m iflçilerinin ücretlerinin
yükseltilmesi ile ilgili yapt›klar› çal›flmalard›r. Bu noktada Tarsus YDG’nin deneyimlerinden yararlanmak olumlu olacakt›r.
Bununla birlikte mevsimlik ifllerde çal›flan yoldafllar›m›z bulunmas›na ra¤men
bizler mevsimlik iflçiler aras›na bir türlü
girememekte ve onlar›n dertlerini ö¤renip onlar› örgütlemekte s›k›nt› yaflamaktay›z. Bu noktada kendimizi özelefltiri
süzgecinden geçirmeliyiz. Elimizde gündem olarak önemli bir konu bulunmas›na
ra¤men bunu iyi bir flekilde de¤erlendiremedi¤imizi görebilmeliyiz.
Hatalar›m›zdan dersler ç›kartmam›z
gerekmektedir. Tar›m iflçileri gündemdeki yerini halen korumaktad›r. Önümüzdeki süreçte bunu gündemimize almal›
ve tar›m iflçileri içerisinde örgütlenme
çal›flmalar› yapmal›y›z. Bunu yapabilmenin ilk koflulu tar›m iflçilerinin içerisine
girebilmektir. Mao yoldafl›n da dedi¤i gibi bir insan›n devrimci olup olmad›¤›n›
anlamak için iflçi ve köylü kitleleriyle ne
kadar iç içe olduklar›na bakmal›y›z. ‹mkanlar›m›z›n oldu¤u yerlerde tar›m ifllerinde çal›flmal›, bunun el vermedi¤i koflullarda semtlerde tar›m iflçileri ile iliflkiye geçmeliyiz. Onlar›n bulundu¤u dernek
ve sendikalarda onlarla birlikte olmal› ve
bu dernek ve sendikalar› daha ifllevli hale
getirmeliyiz. Sendika ya da derneklerin
bulunmad›¤› yerlerde tar›m iflçileri ile beraber bu örgütlerin kurulmas› için çaba
harcamal›y›z. Yaln›z bu çal›flmalar› yaparken kesinlikle kitleye üstten bakmamal›
onlar›n inisiyatifini a盤a ç›kartarak hareket etmeliyiz.
‹çerisine girdi¤i krizi atlatma çabas›
içerisinde olan sistem emekçi kitlelere
sald›r›s›n› daha azg›nca sürdürecektir. Ülke gündemini iyi takip etmeli, reflekslerimizi do¤ru bir flekilde harekete geçirmeye çal›flmal›y›z. Tek gündemimizin tar›m
iflçilerinin yaflad›¤› sorunlar olmad›¤›n›n
bilinciyle, egemenlerin sald›r›lar›n› do¤ru
okumal› ve kitleleri harekete geçirmeliyiz. Son günlerde özellikle ö¤renci gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›larla bu gündemler birlefltirilerek kitlesel tepkiler
ortaya koyman›n flartlar› müsaittir.
KPSS, ÖSS, OKS, vb. s›navlar ö¤renci
gençli¤in maruz kald›¤›, geleceklerini çalan sald›r›lard›r. Bununla birlikte hapishanelerde devrimci ve komünist tutsaklara
yönelik yap›lan sald›r›lar ve özellikle hasta tutsaklar üzerinden uygulanan politikalar konusunda kitleleri bilinçlendirmeli
ve bu noktada di¤er devrimci örgütlerle
birlikte hareket edilerek tutsaklar›n içerideki seslerine d›flar›dan bir ses de biz
vermeliyiz.
Ülkemiz koflullar› bize politika üretmek anlam›nda oldukça ürün vermektedir. Çünkü faflizm koflullar›nda yaflamaktay›z. Ve faflizm kendini ayakta tutabilmek için emekçi halka sald›rmaya devam
edecektir. Bu durumda bize düflen, durmaks›z›n bir koflturmaca içerisinde ama
bilinçli bir koflturmaca ile kitleleri örgütleme görevini önümüze koymakt›r.
Onurlu bir gelece¤i ellerimizle yaratabilmemiz için kitlelerle bütünleflmeliyiz. ✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Örnekler ço¤alt›labilir. Ancak buradan flu
sonucu aç›kça ç›karmal›y›z; mevcut ekonomik sistemin t›kanm›fll›¤›, halk›n ihtiyaçlar›na ra¤men istihdam alanlar› yarat›lamay›fl› e¤itim sisteminin de t›kanmas›n› getirmifltir.
ÖSYM Baflkan›’n›n gerçeklerle alakas›z
önerilerini bir kenara b›rak›rsak e¤itim sistemindeki t›kanm›fll›¤› aflmak için e¤itim sisteminin yeniden yap›land›r›lmas›nda ciddi ad›mlar at›lmaktad›r. Kuflkusuz bu yeniden yap›land›rma süreci var olan sorunlar›
egemen s›n›flar›n lehine çözme do¤rultusundad›r. Yeniden gündeme gelece¤inden kuflku duymamam›z gereken Erkan
Mumcu’nun M.E. Bakan› oldu¤u dönemde
ç›kar›lmaya çal›fl›lan “YÖK Yasa Tasar›s›”
bu yeniden yap›land›rma sürecinin neyin üzerine kurulu oldu¤unu görmemizi sa¤layacakt›r.
Bu yasa tasar›s› temel iki argüman üzerine kurulmufltur. Birincisi yüksek ö¤retimin
kamusal yarar›n›n kiflisel yarar›ndan az oldu¤u gerekçesiyle yüksek ö¤retimin paral› hale
getirilmesi, ikincisi üniversitelerin “üniversite-sanayi iflbirli¤i” ad› alt›nda çeflitli sermaye
gruplar›n›n Ar-ge (araflt›rma-gelifltirme) kurumlar›na dönüfltürülmesi. Bu yönde yap›lacak de¤ifliklik e¤itim sisteminin en ta-
ban›ndan en tepesine kadar sermayenin ihtiyaçlar›na göre yeniden yap›land›r›lmas› olacakt›r. Ve yukar›da da belirtti¤imiz gibi var olan sorunlar›n egemenler lehine çözümünü içerecektir. Üniversite kap›lar›ndaki y›¤›lma halk gençli¤ine kap›lar tamamen kapal› oldu¤unda ortadan kalkacakt›r.
Sermayenin ihtiyac›na göre eleman yetifltirecek üniversitelerden mezun olacak az›nl›¤›n
halk›n gereksinimlerinin hiçe say›lmas› pahas›na istihdam sorunu olmayacakt›r. Peki, üniversitelere girmesi engellenen halk gençli¤i
için düflünülen nedir? Bunun yan›t› da yine
sermayenin ihtiyaçlar›nda yatmaktad›r. Meslek liselerine ve meslek yüksek okullar›na
yönlendirilecek bu gençler vas›fl› iflçiler
olacaklard›r.
Ne yapmal›?
Bir bütün e¤itim sisteminin tabiri caizse
ç›banlar› olan OKS, ÖSS gibi s›navlar› yukar›da ana hatlar›yla ortaya koydu¤umuz bütünlü¤ün içerisinde düflünmeli ve bunlara karfl›
geliflen tepkiyi, bu bütünlü¤ü e¤itim sürecinde bulunan halk gençli¤ine kavratarak örgütlemeliyiz. Kuflkusuz bunun tersi de do¤rudur.
Bu bütünlük halk gençli¤ine kavrat›lmaya çal›fl›lmadan bu tepkinin örgütlenmesi ya baflar›lamaz ya da kof olur.
E¤itim sürecindeki halk gençli¤ine bu sorunlar›n iç içe geçmiflli¤ini kavratmak için sadece mevcut sorunlara hâkim olmak yetmez.
Alternatiflerimizin, k›sa-orta ve uzun vadede
gerçeklefltirmeye çal›flt›klar›m›z›n da kavranmas› gerekir. Söz gelimi üniversitelerde dillendirilen özerklik talebinin “YÖK Yasa Tasar›s›”na temel teflkil eden kavramlardan, “mali özerklik”ten nerede ve nas›l ayr›ld›¤› bilinmelidir. Ya da “üniversite” ve “üretimin”
birlefltirilmesine, birbirini bütünler tarzda ele
al›nmas›na de¤il; bunun halk için de¤il, sermaye için yap›lmas›na karfl› ç›kt›¤›m›z bilinmelidir. Örnekleri ço¤altmak mümkündür.
Bizlerin kayg›s› ö¤renci gençli¤in
“hastal›¤›n sonuçlar›na” yönelen tepkisini kucaklayarak hastal›¤›n kendisine
yöneltmek olmal›d›r. Ki bunun yolu bu
kayg›y› tafl›yan her bir bileflenin ÖSS’ye,
OKS’ye vb. karfl› ç›karken bu sorunun gerici
e¤itim müfredat›ndan, ülkedeki iflsizlik sorunundan vb. ayr›lmad›¤›n› bilmesinden, bu sorunlara dönük politikalar›n ancak bütüne dönük politikan›n özgün bir parças› oldu¤unda
anlaml› olaca¤›n› kavramas›ndan ve bunlara
kafa yorarak pratikten kopmamas›ndan geçer.✌
Tekirda¤ F Tipi’nden bir Tutsak
Partizan
K›v›lc›m yaratal›m ki bozk›r tutuflsun
Liselerde zorunlu ba¤›fl, aksi tüm söylemlere ra¤men devam eden bir uygulamad›r. Ülkemizdeki birçok lisede uygulanan bu
sömürü yöntemi, yüzlerce lise aday› ö¤rencinin gelece¤ine (!) engel olmakta ve ücretleri karfl›layamayan aileleri zor durumda b›rakmaktad›r. Anayasan›n 42. Maddesi’ni
göz önünde bulundurdu¤umuz zaman bu
“dizeler” yaz›lmaktad›r;
- “Kimse, e¤itim ve ö¤retim hakk›ndan
mahrum tutulamaz.”
- “‹lkö¤retim, k›z ve erkek bütün vatandafllar için zorunludur ve devlet okullar›nda paras›zd›r.”
Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi’nin 26.
Maddesi’nde ise;
“Herkes e¤itim hakk›na sahiptir. E¤itim en
az›ndan ilk ve temel e¤itim aflamas›nda paras›zd›r. ‹lkö¤retim zorunludur. Teknik ve mesleki e¤itim herkese aç›kt›r. Yüksek ö¤renim yetene¤e göre herkese eflit olarak sa¤lan›r” denilmektedir.
Bu aç›klamalar okullarda kay›tlar bafllad›¤› andan itibaren s›k s›k karfl›m›za ç›kmaktad›r. Asl›nda bu aç›klamalara yabanc› say›lmay›z. Fakat ülkemizdeki egemen s›n›flar›n
temsilcileri her sene yapt›klar› bu aç›klamalara karfl›l›k, her zaman da ayn› politikalar›n› sürdürmektedir. Ezberci, anti-bilimsel,
floven bir e¤itim bizlere sunulurken bunun
için de bin bir zorluk ve astronomik rakamlara ulaflan ücretler bizlerden, ailelerimizden istenmektedir. Peki, niçin para istenmektedir? Kaliteli bir e¤itim için mi? Yoksa
gelecek vaat eden bir e¤itim için mi?
Egemenler kendi anlay›fllar› do¤rultusunda verdikleri e¤itime karfl›
bizleri hem yedek ifl gücüne dönüfltürmekte hem de bu e¤itim süreci
boyunca milyarlarca liray› cepleri-
YDG saflar›na” fliar›yla e¤itim yaflam›m›zdaki hak gasplar›na karfl› örgütlenmeli/örgütlemeliyiz.
Pratik çal›flmalar›m›zda daha çok ö¤renci ve ö¤renci aileleriyle iletiflime geçmeli, aileleri tali olarak görmemeli, verece¤imiz
mizden zorla almaktad›r. Kendi çocuklar›n› özel okullarda, kaliteli olanaklarla
okutanlarla bizlerin ayn› s›n›flarda, ayn› s›ralarda olmamam›z›n nedeni de budur.
Bugün karfl›m›zda kay›t ve zorunlu ba¤›fllar dururken yar›n gelece¤imizi tehdit
eden baflka bir sald›r› (çeteleflme, yozlaflma,
ÖSS vb) karfl›m›za ç›kacakt›r. Bizler liseli
ö¤renciler olarak e¤itimde yaflanan
bu sorunlar›n asl›nda sistemin d›fl›nda
var olmad›¤›n› göz önüne almal› ve
bu do¤rultuda hareket etmeliyiz. “Liselerde sömürü ve geleceksizli¤e karfl›
mücadelenin vazgeçilmez halkas› olarak düflünebilmeliyiz. Özellikle aileler aras›ndaki
ba¤› oluflturmal› ve eylemlikler örgütlemeli,
aç›k kitle toplant›lar› düzenleyebilmeliyiz.
Bu sorunu bize de¤il kitleye mal edebilmeliyiz.
Bizler bu sorunu gündeme tafl›mad›kça
egemen s›n›f ezmeye, bizler ezilmeye mahkûm olaca¤›z. Liselerdeki bu sömürü
düzenine ve geleceksizli¤i son verebilmek için k›v›lc›m yarat›lmal›d›r ki,
bozk›rlar tutuflsun…✌
Mersin Liseli YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Liseli arkadaflflllara
mektup
Bugün gündemimizde liselileri ilgilendiren birçok sorun var. Asl›nda bu sorunlar yaln›zca biz liselilerin de¤il üniversite ö¤rencilerini hatta ö¤renci olmayanlar› da ilgilendirmektedir. Bu sorunlar›
hepimiz bugün yafl›yoruz ancak bunlar
gelece¤imizi de etkilemektedir. Bu sorunlara k›saca de¤inmek gerekirse; liselerin 4 y›la ç›kar›lmas›, ÖSS, bunlar› geçip
de üniversiteyi bitirmemiz halinde ise
KPSS, DGS, mesleki yeterlilik vb. vb. s›navlar› karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Liseler 4 y›la ç›kar›ld›. Bu bizim yarar›m›z için mi yoksa beyinlerimizi daha
fazla uyuflturabilmek için mi? Aç›kt›r ki
düz liselerde, ticaret liselerinde, meslek
liselerinde iyi bir e¤itim sunulmamaktad›r. Ve e¤itimin 4 y›la ç›kar›lmas›n›n ÖSS
aç›s›ndan avantaj olaca¤›n› iddia ediyorlar. Bize Fen Liselerinde, Askeri Liselerde verilen e¤itimi verseler belki bu iddiaya inanabiliriz. Ama böyle bir durum olmad›¤›na göre bizim yarar›m›za bir durum yoktur. Tam tersine bu faflist
oyuna, ezberci e¤itime, anti-bilimsel derslere, zorla okutulan marfllara 1 y›l daha boyun e¤ece¤imiz
anlam›na gelmektedir. Bunlara maruz kald›ktan sonra ise en büyük engel
olan ÖSS (Ö¤renci Sömürü S›nav›) karfl›m›za ç›kacakt›r.
ÖSS liseli gençli¤in en büyük engelidir. Binlerce liseli bu s›nava umutlar›n›
ba¤lamaktad›r. Kazanmak için birço¤u
dershanelere milyarlar yat›r›yor. Çünkü
okullarda yeterli e¤itim verilmiyor. Tabii
dershaneye de para bulabilen gidebiliyor.
Bulamayanlar ise kendi çabalar›yla haz›rlanmaya çal›fl›yor. Okullar› iyiden kötüye
do¤ru s›n›fland›r›p daha sonra ayn› s›nava sokuyorlar, yar›fl at› gibi yar›flt›r›yorlar. Bu s›nav›n sonunda ise maddi ve manevi harcad›¤›m›z bütün emekler 3 saat
15 dakika içinde anlams›zlafl›yor.
ÖSS’yi kazan›p üniversiteyi okudu¤umuzda ise yetkin mühendislik, KPSS,
mesleki yeterlilik, çan e¤risi gibi önümüzde bir y›¤›n s›nav ve yasa tasar›s› konuluyor. Tabii burada da sistem emperyalist politikalar›ndan vazgeçmeyerek
bizlere “ne kadar sertifika, o kadar çok
baflar›” diyerek yar›flt›rmaya devam ediyor.
Peki, bizim bunca maddi ve manevi
verdi¤imiz emeklerin sonucunda alaca¤›m›z nedir? Ya e¤itimini ald›¤›m›z mesle¤i
yapamayaca¤›z ve çok düflük maafla baflka ifllerde çal›flaca¤›z ya da ifl bulamayaca¤›z.
Bu sorunlara karfl›n tek çaremiz
birleflmek, örgütlü bir tutum sergilemektir. Haklar›m›za ancak bu flekilde sahip ç›kabiliriz.✌
‹stanbul’dan bir liseli YDG’li
23
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
D e n gê
Ci w a n ê
Türkiye’deki ezilen emekçi halka kendi
cellâd›n› seçme “imkân›n›n” tan›nd›¤› bir
genel seçimi daha geride b›rakt›k. Seçim
sonuçlar› üzerine herkesin bir fleyler söyledi¤i bir dönemden geçmekteyiz. Bu söylemler içerisinde halk›n askere muht›ra
vermesinden tutun da daha birçok subjektif belirlemeler kendisini göstermektedir.
Bu seçimlerin en özgün yanlar›ndan biri de
kuflkusuz DTP’nin % 10 baraj›na karfl› ba¤›ms›z adaylarla seçime girerek Meclis’te
grup oluflturmas›d›r. DTP’nin seçim sonuçlar› üzerine de¤erlendirmesi geçti¤imiz ay
bir bildirgeyle yay›mlanm›flt›r.
2007 genel seçimlerinde DTP’nin destekledi¤i “Bin Umut Adaylar›” 1.297.232
oy alm›flt›r. 2002 genel seçimlerine göre k›yasland›¤›nda 696.448 oy kaybedilmifltir.
Kürt nüfusunun yo¤un yaflad›¤› T. Kürdistan’›ndaki 23 ilin 22’sinde, seçime girilen
bat›daki 14 ilinin 12’sinde de oy kayb› yaflanm›flt›r.1 DTP PM yapt›¤› de¤erlendirmede genel seçimlerde baflar›s›z olduklar›n› belirtmifltir. Ve baflar›s›zl›klar› üzerine
bir özelefltiri beyan›nda bulunmufltur.
Kürt ulusal hareketinin özelefltirilerini
de¤erlendirmeye geçmeden önce belirtmek gerekir ki, özelefltirel yaklafl›m önemlidir. Aç›kt›r ki DTP’nin oy kaybetmesinin
herhangi bir sevinç duymuyoruz. Ya da
DTP’nin baflar›s›zl›¤› üzerinden kendimizi
var etme çabas› içerisinde de¤iliz. Bu tür
yaklafl›mlar çi¤ yaklafl›mlar olup, devrimci,
demokratik, ilerici saflardaki örgütlerin
birli¤ini baltalay›c›, demokratik dayan›flmalar›n› zedeleyici davran›fllar olup, dürüstlük
ve samimiyet bar›nd›rmamaktad›r. Dolay›s›yla DTP’nin seçim de¤erlendirmesi üzerine olan de¤erlendirmemizi kesinlikle böyle
yorumlamamak gerekmektedir.
fiüphesiz egemen s›n›flar›n Bin Umut
Adaylar›n›n meclise girmesini engellemek
için ba¤›ms›z adaylara partilerle ayn› pusulada yer vermeleri, seçim bölgelerinde çeflitli hilelere baflvurmalar›, çeflitli propaganda zorluklar› ç›karmalar› gibi engelleyici tutumlar›, bununla birlikte yüzde 10 baraj›
yüzünden parti olarak de¤il de ba¤›ms›z
adaylar olarak girilmesinin etkisi belirli bir
oy kayb›na tekabül etmektedir. Ancak
DTP’nin seçimlerdeki baflar›s›zl›¤›n›n esas
nedenleri bunlar de¤ildir. Zaten Kürt ulusal hareketinin temsilcileri de sorunu böy-
Eylül 2007
12
DTP’nin Seçim De¤erlendirmesi Üzerine
le görmemektedir. Böylelikle bu konudaki
de¤erlendirmemizde ortakl›k sa¤lam›fl bulunuyoruz.
Ne var ki, DTP Siyasi Dan›flman›
Sabri Ok’un “as›l oy kayb›n›n mevsimlik iflçilerin, göç etmifl insanlar›m›z›n oy kullanmamas›ndan dolay› yafland›¤›n› da hat›rlatmal›y›z”2 belirlemesini do¤ru bulmamaktay›z.
Elbette bu da bir etkendir, ancak “as›l oy
kayb›n›n” neden olarak görülmemesi gerekir. Kald› ki Sabri Ok 31 Temmuz tarihli
Gündem Gazetesi’ndeki de¤erlendirmesinde siyasetle ilgili olan ama örgütsüz konumdaki Kürtlerin oylar›n› dahi kazan›lamad›¤›ndan, bu kesimlere yönelik bir politikan›n belirlenmedi¤inden bahsetmektedir.
sulluk, açl›k, kad›n ve çocuklar›n bar›nma, sa¤l›k ve e¤itim sorunlar›, sokak çocuklar›, gençli¤in yaflad›¤› ekonomik ve kültürel sorunlar vb
toplumsal sorunlar da ilgi alan›m›zda olmal›yd›.”
Önemli bir di¤er özelefltiri konusu da,
“halkç› siyasetin duyarl›l›¤›ndan uzaklafl›larak
neredeyse halka ra¤men siyasetin uyguland›¤›;
gittikçe elitleflen, halktan kopan, halk›n içinde
de¤il büro ve binalarda siyaset yapan, yemeklerde, kokteyllerde halk›n sorunlar›n› tart›flan
ve bu ortamlarda çözüm arayan tarz›n yayg›nlaflmas›d›r. Bürokratik, anti-demokratik, halk›
küçümseyen, dinlemeyen, dikkate almayan,
yaflam tarz› itibar›yla halktan uzaklaflan bir
tutumun kaybedece¤i, kaybettirdi¤i aç›kt›r.”3
e¤erlendirme de göstermektedir ki ülkemizin en
yoksul kesimini oluflturan Kürt emekçilerinin s›n›fsal sorunlar› tali konuma itilmifltir. Böyle yap›ld›¤› sürece halktan kopmak, bürokratlaflmak kaç›n›lmazd›r.
D
DTP’nin seçimlerde baflar›s›z olmas›n›n ana noktalar›ndan biri sadece ulusal söylemlerle hareket etmesi,
sadece bununla s›n›rl› bir politika
yapmas›d›r. Dolay›s›yla sadece belirli bir
kesime hitap etti¤inden kaynakl› zaten
mevcut seçimlerden oy alabilecek kitle s›n›rl›yken, bununla birlikte halktan kopuk siyaset tarz› da ortaya ç›kmaktad›r. Bu tespiti büyük oranda Sabri Ok da yapmaktad›r:
“Ancak sadece kimli¤e dayal› siyasetin tüm
topluma hitap etmesini beklemek gerçekçi de¤ildi. Kimlik sorunuyla ifllenmesi gereken farkl› sosyal ve ekonomik taleplere de tatmin edici bir duyarl›l›k gösterilmesi gerekiyordu. Yok-
Elbette halktan kopukluk konusunda
Sabri Ok’un de¤erlendirmelerine kat›l›yoruz. De¤erlendirme de göstermektedir ki ülkemizin en yoksul kesimini
oluflturan Kürt emekçilerinin s›n›fsal
sorunlar› tali konuma itilmifltir. Böyle yap›ld›¤› sürece halktan kopmak,
bürokratlaflmak kaç›n›lmazd›r. Elbette Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk› vb. tüm demokratik haklar›n›n mevcut
olmamas› önemli sorunlardan birisidir.
Kürt iflçisinin, köylüsünün elbette dil sorunu ve ulusal sorunu bulunmaktad›r. Ancak
esas sorunlar› bir s›n›f olarak ezilmeleri, sahipsiz kalmalar›d›r.
DTP Türkiye’nin partisi oldu¤undan dem vurmaktad›r. Ancak bu söylem çok esnektir ve anlam› belirsizdir. Bizim aç›m›zdan esas olan ezilen proleter s›n›f›n partisi olmakt›r. Bizim tüm
Türkiye’yi kucaklamaktan anlad›¤›m›z devrimden ç›kar› olan tüm s›n›flarla birlikte hareket etmek, ezilen emekçi/yoksul kesimi
sahiplenmektir. Bunu gerçeklefltirmenin
yolu da ezilen emekçilerin gerçek sorunlar› üzerinde yo¤unlaflmakt›r.
Bunun yan›s›ra DTP’nin aday seçimleri
de ayr› bir “olay” konusudur. Zira Kürt
Ulusal Mücadelesi’nin y›llarca yükünü tafl›m›fl, bu yönüyle de Kürt halk kitlelerinin
yüre¤inde önemli bir yere sahip kifliliklerin
yerine, halk›n güveninin kazanmam›fl, ç›kar
iliflkili kifliliklerin aday gösterilmesi de bu
sonuçta etkili olmufltur. Kürt illerinde bizzat DTP’nin kendi adaylar› d›fl›nda AKP’nin
desteklenmesi yönünde ça¤r› yapt›¤› “spekülasyonlar›” bir yana b›rak›rsak dahi bu illerde AKP’nin ciddi oranda oy ald›¤› gerçekli¤i mevcuttur. Bu noktada (tam da ezilen de olsa ulusal burjuvazinin karakterine
uygun bir flekilde) halk›n dini çeliflkileri konusunda bir aç›l›m getirmeme, hatta aksine
bu duygular›n› gelifltirecek pratiklere girilmesi önemli bir yer tutmaktad›r.
Sonuçta; Kürt ulusal hareketiyle ayn›
dilden konuflmad›¤›m›z ortadad›r. Kürt
ulusal hareketinin bu kavramdan anlad›¤›
Kürt ulusal sorununu egemen s›n›flara anlatma, onlarla pazarl›k yapma, faflizmin
temsilcileriyle el s›k›flma gibi pratiklere girmektir. Biz bu anlay›fl› do¤ru bulmuyoruz.
E¤er gerçekten Kürt ulusal hareketi ezilen
emekçi s›n›flara hitap etmek gibi bir gayret
içerisine girerse, biz bunu memnuniyetle
karfl›lar›z. Ancak hiçbir flekilde mecliste floven bir yemin etmeyi, eli kanl› faflist cellâtlarla demokratik tav›r diye el s›k›flmay›
hakl› bulmuyoruz. Elbette belirli dönemler
çeflitli anlaflmalar yap›labilir ancak varl›klar›n›n bir nedeni Kürt ulusunun reddi üzerine kurulan örgütlerin, parti temsilcilerinin
eli s›k›lmamal›d›r.
1 Veriler için Kürt Enstitüsü Tarih Komisyonu Üyesi Hasan Özgünefl’in 1 A¤ustos 07 tarihli gündem gazetesindeki yaz›s›na bak›n›z.
2 1 a¤ustos tarihli Gündem gazetesi
3 1 A¤ustos 07 tarihli gündem gazetesi
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Endüstrilerinin y›k›ma yol açan at›klar›n›
engellemek için, ar›tma tesisleri, filtre gibi
araçlardan öcü gibi uzak durmalar›; para
h›rslar›n›n ne denli oldu¤unu bizlere ac› bir
flekilde göstermektedir. Ki bu ar›tma tesisleri için harcayacaklar› para –zaten kendi paralar› de¤il, halk›n paras›- onlar için devede kulakken, onlar, bu paray› bile gözden ç›karmaya tahammül edemiyorlar. Afrika için de durum farkl› de¤il. Afrika’n›n büyük bölümü
ekvatoral kuflakta oldu¤u için buralar›n afl›r›
s›cak olmas› gayet normal bir durumdur. Zaten burada yaflayan insanlar da buna uyum
sa¤layan yap›lar›yla hayatlar›n› sürdürüyorlard›. Ama art›k öyle de¤il. ‹nsanlar› hayvan
pazar›ndaki sat›l›k hayvanlar gibi sat›n almadan al›p çal›flt›ran; tüm kimyevi çöplüklerini,
at›klar›n› ar›tmadan, ars›zca buralara götürüp gömen bu asalak s›n›f; Afrika’y› bir nevi
Avrupa ve Amerika’n›n çöplü¤üne döndürmüfl ve küresel ›s›nman›n cehennemine at›vermifltir.
Bugünlerde yard›m paketleri gidiyor
oralara. Kimden al›p kime sat›yorlar acaba?
Bu, kand›rmacadan, göz boyamaktan baflka
bir fley de¤ildir. Bir insan›n üzerindeki de¤erli, alt›nlarla süslü elbiseyi çal›p, onu çamur çukuruna att›ktan sonra kendi hayvanlar›n›n bile giymeye tenezzül etmedi¤i paçavralar› ona hediye etmek ne kadar insanl›ksa,
bu da öyledir.
Küresel ›s›nma üzerine çal›flan uzmanlar
da s›tma, deng hummas› gibi tropikal hastal›klar›n yay›laca¤›na; ishal, kötü beslenme,
polen alerjisi, s›cak dalgalar›, f›rt›nalar, kurakl›k ve sellerin bedelini yoksullar›n ödeyece¤ine dikkat çekiyor. Uzmanlar›n küresel
›s›nman›n flimdiye kadar nelere yol açt›¤›n›
anlatan raporlar›ndan baz› kesitler:
- Avrupa’da 2003’teki s›cakl›klar 16 ülkede 70 binden fazla insan›n ölümüne yol açt›.
- Kirli sular›n yol açt›¤› hastal›klar y›lda
2,2 milyon insan›n ölümüne neden oluyor.
- Yine kirli sular›n yol açt›¤› hastal›klar 8
saniyede bir bebek öldürüyor.
- Dünya üzerinde 1,2 milyar insan›n içecek suyu, 2,4 milyar insan›n su ar›tma tesisi
yok.
- Birçok ülkede kurakl›k, buzullar›n erimesi gibi olumsuz geliflmelerle, afl›r› ya¤›fllardan kaynakl› seller meydana geldi.
Peki, Türkiye küresel ›s›nman›n neresinde? Ne tip önlemler al›nd› bu tehlikeye karfl›? Yoksa Türkiye’de mi bu sorunu kulak arkas› etti? -sanki baflka türlüsü beklenilebilinirmifl gibi- Bu konuda TZOB’un yapt›¤›
aç›klamalar yeterince aç›k say›l›r:
- Türkiye’deki endüstri kurulufllar›n›n %
98’inde ar›tma tesisi yok.
- Türkiye’nin turistik kurulufllar›n›n %
81’inde ar›tma tesisi yok.
Sadece Antalya-Bodrum aras› 131 turistik tesisin % 80’i günde 76 ton kat› ve 674
ton s›v› at›¤› ile 813 kg yanm›fl ya¤› denize hiç
ar›tmadan b›rak›yor. Bu tatil yerlerinde doyuncaya kadar e¤lenen burjuvalar yar›n su
k›tl›¤› kap›lar›na dayand›¤›nda -ki onlar›n kap›s›na dayand›¤› zaman milyonlarca yoksulu
yutmufl olacakt›r- sorumlulu¤u yine halk›n
üzerine atacak; tatil yerlerinde e¤lencenin
art›klar›n› görmezlikten gelip halk›n kaynaklar› daha az kullanmas› için elinden geleni yapacakt›r. Asl›nda yapmaya bafllad› bile. Bur-
juva medyan›n halk› küresel ›s›nmaya daha
duyarl› hale getirmek için (!) yapt›¤› propagandalar, halk› cahillikle suçlamalar› da bunun bir örne¤i. Hatta son zamanlarda kendi
elleriyle haz›rlad›klar› ve medyan›n pohpohlad›¤› “Küresel Is›nmaya Karfl› Konserler” gündemdeydi. Bu konserlerde yine
kendileri çal›p kendileri oynad›lar ve yine
kirlilik had safhaya ulaflt›. Verilerle devam
edelim;
- Y›lda yaklafl›k 73 milyar metreküp su
kullan›labilir oldu¤u halde tesis eksikli¤inden
tüketilemiyor.
- Türkiye’de endüstri kurulufllar›n›n
üretti¤i 930 milyon metreküp at›k suyun ancak % 22’si ar›t›l›yor.
- Türkiye’deki 3215 belediyeden 141’inde kanalizasyon sistemi, 43’ünde ar›tma tesisi yok.
- Kanalizasyon sular›n›n % 98,67’si hiç
ar›t›lmadan kanalizasyon kanallar›nda kaderine (!) terk ediliyor.
- Türkiye geneline y›lda ortalama 509
milyar metreküp ya¤›fl düflüyor. Bu ya¤›fl›n %
63,5’i buharlaflma, terleme, tutulma ve s›zmadan dolay› kayboluyor. Bütün bu olaylar›n
oluflumundaki art›fl tamam›yla yeryüzünün
at›klarla çöplü¤e çevrilmesinden kaynaklan›yor.
Sorumlulu¤unun fark›na varm›fl insanlar
elbette do¤aya zarar vermekten kaç›n›r, onu
elinden geldi¤ince ihtiyac› ölçüsünde kullan›r. Ama bugün dünya bu hale geldiyse bunun suçlusu bilinçsiz ve sorumsuz halkt›r demek ne kadar mant›kl› olabilir ki? Küresel
›s›nman›n faturas›n› halka ç›karan zihniyet,
onlar›n bo¤az›n› s›karak yapaca¤› tasarrufla
saltanat›n›n ömrünü daha kaç ay sürdürece¤ini hesaplamaktad›r? Dünya üzerindeki tüm
sömürgeci sistemleri teflhir edip oyunlar›n›
bozmad›kça ne küresel ›s›nman›n etkisi azal›r ne de y›k›m› durdurabilecek çözümler gelifltirilebilir!✌
Mersin’den bir liseli YDG’li
Ahmedê Xanê’yi
ölümünün 300. y›l›nda an›yoruz
Büyük Kürt flairi Ahmedé Xané’nin nerede do¤du¤u tam olarak bilinmemektedir. Kimi kaynaklara göre Do¤ubeyaz›t’ta kimilerine
göreyse Hakkari’nin Xané köyünde dünyaya
geldi¤i söylenmektedir. Elbette Ahmedé Xané
(Xane’nin Ahmed’i) denmesinin bir nedeni
vard›. Kesinli¤i olmamakla beraber kimileri
ba¤l› bulundu¤u afliretin ismini ald›¤›ndan ötürü kimi bilgilere göreyse annesinin isminin Xane olmas› nedeniyle kendisine Ahmede Xane
denilmifltir.
Henüz küçük yafllardayken edebiyata olan
ilgisi ortaya ç›kt›. 14 yafl›nda edebiyata bafllad›
ve dünya klasikleri ile yar›flabilecek düzeyde
olan ve 44 yafl›nda tamamlayaca¤› büyük flahe-
seri Mem u Zin’i yazd›. Do¤ubeyaz›t’ta medrese e¤itimini ald›ktan sonra bölgenin ileri gelenlerinden istedi¤i deste¤i alamayan Ahmede
Xane kendi çabalar›yla açt›¤› okulda gelece¤i
kendilerinde gördü¤ü Kürt gençlerine ders vererek, hayat›n› ö¤retmenlik yaparak sürdürdü.
Kürt edebiyat›n›n en büyük flairi Ahmedê
Xanê’nin yafl› art›k kemale erdi¤inde sanat›ndaki mahareti berraklaflt›. Birçok kimse taraf›ndan hikaye olarak bilinen Mem u
Zin asl›nda geçmifli milattan öncesine
dayanan “meme alan” destan›ndan
esinlenerek yazd›¤› mesnevi türünde bir
fliirdir.
Ça¤›na göre ileri görüfllü olan Xanê kendi
dünya görüflünü eserlerine ustal›kla yans›tm›flt›r. Mem u Zin’de de ifade etti¤i gibi haks›zl›¤a,
zulme, feodal düzene ve gericili¤e karfl› ç›km›fl;
en büyük silah› olan sanat›yla bu u¤urda mücadele etmifltir. Yine Mem u Zin’de dönemin
sosyo-kültürel yap›s›n›, idari durumunu çok iyi
tasvir eden yazar iyili¤i, do¤rulu¤u, suçsuzlu¤u,
zay›fl›¤› ve çaresizli¤i Mem ile Zin karakterlerinde toplarken, kötülü¤ü, fitnecili¤i, ikiyüzlülü¤ü ve zulmü Beko’da (Bekir) somutlaflt›rm›flt›r.
Ahmed’é Xané’nin bir baflka önemli eseri
olan Nubara B›çukan (Küçüklerin Turfandas›) Arapça-Kürtçe bir sözlüktür. Bu eserin önsözünde; “Ben bunu revaçtakiler için de¤il,
Kürt çocuklar› için yazd›m” diyen flair revaçtakiler sözüyle makam sahiplerini kastetmifltir.
Buradan da anlafl›l›yor ki eserlerini mutlu az›nl›k için de¤il, ezilen halk ço¤unlu¤u, mutsuz halk çocuklar› için haz›rlam›flt›r.
Döneminin birçok flairi saray ve çevresine yaranabilmek için Arapça, Farsça
dillerini ye¤lerken Xané ise bu dilleri bildi¤i halde bütün eserlerini anadili olan
ve yaflat›lmas› gereken Kürtçe’yi kullanarak halk› saraya ye¤ tuttu¤unu bir kere daha göstermifltir.
Yaflad›¤› 17. yüzy›lda Kürtler ve Acemler
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
aras›nda ç›kan anlaflmazl›klar bulunuyorken,
bu durum ve bozuk düzen Ahmedé Xané üzerinde çok etkili olur. Bu yüzden eserlerinde Kürtlerin birlik olmay›fl›ndan yak›nmaktad›r.
1707’de Do¤ubeyaz›t’ta yaflam›n› yitiren
Ahmedé Xané bugün ‹shak Pafla Saray›’nda
yatmaktad›r. 2003’de Do¤ubeyaz›t Belediyesince dikilmek istenen Ahmedé Xané heykeline TC devletinin Kürt ulusu üzerindeki inkar
politikas›ndan ba¤›ms›z düflünülemeyecek bir
engel ç›kar›lm›flt›r. ‹lk engel nedeni olarak heykelin “Lenin’e benziyor” gerekçesi gösterilip
engellenmifltir. Bunun üzerine heykelt›rafl yapt›¤› ikinci çal›flmas›nda sar›¤› ve oturur durumda bir modelle Ahmedé Xané heykelini meydana getirmifltir. Bu sefer de TC Kültür Bakanl›¤› “halkta din adam›n›n heykelinin dikilmesine karfl› tepki var” gerekçesiyle heykelin aç›l›fl› için bürokratik prosedürleri engelledi.
Heykel en son Do¤ubeyaz›t Festivali s›ras›nda
aç›labildi.✌
Amed YDG
21
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
GATS, kalite güvence konusuyla etkin bir flekilde ilgilenmedi¤i için, Yüksek Ö¤retimin tek
amac› ç›kar olan piyasan›n hilekâr sa¤lay›c›lara
aç›lmas› gibi bir risk mevcuttur...
Yüksek ücret sisteminin kaliteyi garantilemedi¤inin aksine asl›nda kalitedeki bir düflüflle
iliflkilendirilebilece¤i yönünde giderek artan
kan›tlar mevcuttur.
Girifli belirgin bir flekilde engelleyen ve genç
insanlar›n s›rt›na borç yükleyen ve alan tercihini
etkileyen yüksek ücret rejimlerine karfl› koyuyoruz” denilmektedir.
ESIB ve “Yüksek Ö¤retim
ve Araflt›rma Personeli
Birlikleri” sürecin neresinde?
ESIB kendisini flöyle ifade etmektedir:
“Ulusal Ö¤renci Birlikleri 1982’den beri vard›r ve
karar vericilerin ve ulusal, Avrupa ve uluslararas›
düzeyde ortaklar önünde Avrupa’daki ö¤rencilerin sosyal, kültürel, politik ve ekonomik ç›karlar›n› teflvik etmeyi amaçlar. ESIB halen 36 ülkeden
50 üyeye sahiptir ve Avrupa’da 11 milyondan
fazla ö¤renciyi temsil eder.” Türkiye ise bu birli¤e henüz dahil de¤ildir. ESIB, Bologna’ya flu
flekilde bakmaktad›r: “ESIB Bologna sürecini
entegre bir k›ta oluflturmak için son derece
önemli bir araç olarak görmektedir. Avrupa’n›n
çeflitli ortamlarda ortaya konan 21. yüzy›l hedeflerine ulaflmas› ancak herkes için yüksek kalitede e¤itim ile mümkündür.” demektedir. Araflt›rma Personeli Birlikleri ise; “Bolonya sürecini, Avrupa alan›nda yüksek ö¤retimin ve araflt›rman›n korunmas› ve art›r›lmas›n›n ve de fleffafl›¤›n ve dolafl›m›n bir arac› olarak memnuniyetle
karfl›lamakta ve desteklemektedir”
Az önceki aç›klamalarla muhalif gözüken
“Yüksek Ö¤retim Ve Araflt›rma Personeli
Birlikleri” ve “Avrupa Ulusal Ö¤renci Birlikleri-ESIB” projeye iliflkin çeflitli olumsuz de¤erlendirmelerde bulunsalar da Bologna Süreci’ni memnuniyetle karfl›lad›klar›n› söylemekte ve destek olmaktad›rlar. “Destekliyoruz
ama bu dediklerimize de dikkat edilsin” demektedirler. San›r›z korkular›n›n kurban› olacaklar!
Süreçle beraber yeni bir
kavram: Yaflam Boyu
Ö¤renim (YBÖ)
Sorbon Deklarasyonu’nda da ifade edilen
ve daha sonra birçok defa önemine vurgu yap›lan, olmazsa olmaz denilen bu kavram neyi
ifade ediyordu? Baflta kula¤a ilginç gelen bu
kavram için söylenenler aynen flunlard›r:
Sorbon Deklarasyonu, 25 May›s
1998: “Biz e¤itim ve ifl koflullar›nda önemli
bir de¤ifliklik dönemine; yaflam boyunca e¤itimin belirgin bir yükümlülük haline gelmesiyle
profesyonel kariyer yöntemlerinde bir çeflitlili¤e öncülük ediyoruz.”
Lizbon Deklarasyonu, 17-18 Mart
2000: “Zira yaflam boyu ö¤retim daha iyi ve
yeni geliflme, daha iyi ifl istihdamlar› ve vatandafll›¤›n etkin bir flekilde kullan›m› için önemli bir rol oynamaktad›r.”
Prag Bildirisi, 19 May›s 2001: “Bakan-
Eylül 2007
14
lar... ayr›ca e¤itimde yaflam boyu ö¤renmeye
dayal› bir perspektife duyulan ihtiyac› onaylam›fllard›r”, “Yaflam boyu ö¤renim; Avrupa
Yüksek Ö¤renim Alan›n›n temel parças›d›r.
Bilgi odakl› toplum ve ekonomi do¤rultusunda kurularak, gelecekteki Avrupa’da rekabet
edilebilmesi, yeni teknolojilerin kullan›lmas›
ve sosyal uyum, eflit f›rsatlar ve hayat kalitesinin düzeltilmesi için; yaflam boyu ö¤renim
stratejileri önem arz etmektedir.”
Berlin Deklarasyonu, 19 Eylül 2003:
“Bakanlar, yaflam boyu ö¤renmeyi hayata geçirmek için, yüksek ö¤retimin önemli katk›s›
oldu¤unun alt›n› çizdiler... Tüm vatandafllar›n,
yetenekleri ve beklentileri do¤rultusunda,
yüksek ö¤retimin içinde yaflam boyu ö¤renme yollar›n› izlemeleri için f›rsatlar yarat›lmas› ihtiyac›n› vurgulam›fllard›r.”
Bununla beraber ders müfredat›nda olmas›
gereken dersler bu merkezlerde yüklü kurs
ücreti karfl›l›¤›nda verilmektedir.
Bu konuyla ilgili müfredat içeri¤inin gözden geçirilmesi ve a¤›r ders yükünün hafifletilmesi, geliflen teknolojik ve bilgi düzeyine
göre haz›rlamas›, gereksiz bir y›¤›n dersin kald›r›lmas› ve ö¤renim için uygulamal› derslerin
yap›lmas› gerekmektedir. Politeknik e¤itim
hem teorik hem de pratik bir e¤itim modelidir ve en bilimsel yöntemdir. Anlay›fl olarak
bu e¤itim modelini savunuyoruz. Ama bugün
sistemin yapm›fl oldu¤u çözüm tamamen kifli
merkezli, kamunun sunaca¤› kitlesel e¤itimi
d›fltalayan, paras› olan›n bu imkanlardan yaralanabilece¤i bir modeldir.
Dersler Piyasaya Aç›l›yor!
Paran Var m›?
fiu anda Türkiye’de bir üniversitede
mühendislik müfredat›nda olan bir dersin
içeri¤indeki bir konu sadece yüzeysel ve teorik olarak verilmekte ancak; bu konu bu
e¤itim merkezlerinde hem teorik hem de
uygulamal› olarak 500 YTL gibi yüksek bir
tutarda verilmektedir. Hatta normal dönem
içerisinde verilmesi gereken dersler müfredattan ç›kar›l›p bu kurslara kayd›r›lmaktad›r. Yani ö¤rencilere verilmesi gereken dersler piyasaya aç›lmaktad›r. Bu
akademik bir hak gasp›d›r. Demek ki
üniversitelerde hem teorik ve hem de pratik ders verilebiliyormufl! Tabii bunu ders
s›ralar›nda ya da labaratuarlarda görmek
mümkün de¤il. Ancak bunu ayn› üniversite-
Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda
Niteliklere Ait Bir Çerçeve, fiubat2005: “Avrupa Toplulu¤unun yaflam boyu
ö¤renme tan›m› okul öncesi ö¤renimden
emeklilik sonras›na de¤in resmi, resmi olmayan tüm ö¤renmeleri kapsar. Yaflam içerisinde yer alan bilgiyi yetenekleri ve yetkinlikleri
gelifltiren nerede ve nas›l edinildi¤ine bak›lmadan tüm ö¤renmeleri kapsar. Yaflam boyu ö¤renme fikri ö¤renme alan› olarak
ö¤renme sistemi ve kurumlardan çok,
kifliye (buraya dikkat!) odaklan›r.” denilmektedir.
Yaflam boyu ö¤renim kavram› ilk
1970’lerde ortaya at›ld›. Daha sonra 1990’lar›n ortalar›nda Avrupa Toplulu¤u’nda “YBÖ’
nün süreklili¤i” fikri ortaya at›l›yor ve 1996
y›l› ise “YBÖ’nün Avrupa Y›l›” olarak belirleniyor. Yaflam boyu ö¤renim denildi¤i gibi kifli
odakl› olup bir ö¤renim sistemi de¤ildir. Bu
nedenle yaflam boyu ö¤renim demek
yaflam boyu kursa gitmek, sertifika peflinde koflturmak, yüklü kurs masraf›
demektir. Bugün gelinen bilgi ve teknolojik
düzey elbette muazzamd›r. Bunu en etkili bir
flekilde sunabilmek gerekmektedir. Ancak bu
hizmetin nas›l sunulaca¤› esas sorunumuzdur.
Üniversitelerde yaflama geçirmek için esnek
e¤itim modelleri gelifltirilmektedir. Bunun
için “Sürekli E¤itim Merkezleri” hemen
hemen bütün üniversitelerde kurulmufltur.
boyu ö¤renim vazgeçilmez bir unsurdur. Günümüzde, yaflam boyu ö¤renim sadece s›n›rl› say›da insana sunulan çok pahal› ve elit
bir e¤itim türüdür.
YÖK’te (Avrupa YÖK’leri) YBÖ imkanlar› sunuldu¤unda kurslar iki flekilde düzenlenir, özel
tasarlanm›fl pahal› kurslar ya da yafllar› gözönüne al›nmaks›z›n herkese aç›k yüksek ö¤retim
kurslar›. Almanya, Avusturya, ‹sviçre, Polonya,
Fransa, ‹talya ve Litvanya’daki YBÖ kurslar› ilk
flekilde düzenlenmifltir ve bu ülkelerde YBÖ’
ler özel tasarlanm›fl pahal› kurslar olarak
düzenlenir ve s›rf kâr sa¤lamak amac›yla
kurulmufl bir sistem olarak alg›lan›r.
Di¤er yandan Hollanda, Malta, Finlandiya,
‹zlanda, Norveç, Belçika, Slovakya ve Slovenya’da; YBÖ YÖK’lerde iki flekilde de verilir. ‹sveç,
Romanya ve Bulgaristan’da ise YBÖ ço¤unlukla,
herkese aç›k yüksek ö¤retim program›/kurslar›d›r. YÖK’ün YBÖ imkan› sundu¤u ço¤u ülkede bu
kurslar di¤er kurslara göre çok pahal›d›r.
YBÖ’nün ilk flekilde uyguland›¤› ülkelerde durum
böyledir. Bu durumda kurslar› çal›flt›¤› flirket taraf›ndan gönderilen ö¤rencilerden
baflka, maddi aç›dan karfl›layacak kifliler
olmaz.”
Hem okumak hem de çal›flmak zorunda
olan bir kiflinin bu kurslara kat›lma olana¤› var
m›? Ya da bu kadar yüklü kurs paras›n› verebilecek kaç ö¤renci var? Üniversitelerde
YBÖ’ler flirketlerin istedi¤i ve YÖK’ün
kâr amaçl› tasarlad›¤› kurslara dönüfltürülüyor. Üniversiteler bu uygulama ile ticarete soyunarak kârl› kurulufllar haline getiriliyor.
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
g
e
n
ç
l
i
¤
e
Diplomalar art›k çok
önemli de¤il, fark›nda m›s›n?
nin içerisinde özel s›n›flarda görebilirsiniz.
Tabii cebinizde milyarla geziyorsan›z. Bugün
pek çok ö¤renci hem okuyup hem de çal›flmaktad›r. Okul masraflar›n› dahi ç›kartmakta
zorlan›rken bu kurs ücretlerini vermesi nas›l
düflünülebilir! Paras› olan için bilimsel (teorik
ve pratik) e¤itim sunulabilirken olmayan için
bafl›n›n çaresine bakmas› istenmektedir.
Benzer uygulamalar di¤er ülkelerde de
(Bologna Süreci’nde yer alan) bulunmaktad›r.
“ESIB Bologna Analizi 2005- Ö¤renci
gözüyle Bologna” adl› de¤erlendirmesinde
YBÖ ile ilgili baz› gözlemler flunlard›r:
“Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda yaflam
Ülkemizde 2006 Eylül ay›nda meclisten
geçirilen Mesleki Yeterlilik Yasas› ile birçok meslek dal›ndan ö¤rencilerin (yüksek
okul ve meslek liseleri) meslekte yeterli olduklar›n› s›nayacak merkezi bir s›nav düzenlemek için Mesleki Yeterlilik Kurumu
oluflturuldu. Bu, mesle¤ini eline alan milyonlarca ö¤renci için bir hak gasp› olma özelli¤ini tafl›maktad›r. Bu s›navla beraber çeflitli
meslek alanlar›nda standartlar belirlenip yap›lacak bir s›navla kifliye -tabii s›nav› geçebilirse- meslekte yeterlilik belgesi verilecektir. Ayn› zamanda mühendislik, mimarl›k,
flehir bölge ve planlama bölümlerinden mezun olanlar› da “Yetkin Mühendislik” uygulamas› hali haz›rda mecliste yasalaflmay›
beklemektedir. Bu bölümden mezun olanlar›n flu anda diplomalar›ndaki “... mühendisidir”, “mimar” fleklindeki unvanlar kald›r›larak, “... lisans derecesini bitirmifltir” fleklinde
ibare bulunmaktad›r. Burada da yine Yetkin
Mühendislik uygulamas›yla yap›lacak bir s›nav
sonucu yetkinlik belgesi verilecektir. Avukatlar için de benzer bir uygulama söz
konusudur. Yaflam boyu ö¤renme denilen
as›l mevzu da bu! E¤itim esnek ne de olsa, herkes ne kadar istiyorsa kursa gider, sertifika al›r, kendini “kan›tlar”.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
n
o
t
l
a
r
DEMOKRAS‹Y‹ DO⁄RU KAVRAMAK ÜZER‹NE
Örgütümüzün son dönemde gerçeklefltirdi¤i tart›flmalar etraf›nda oldukça
önemli ve de¤erli deneyimler edindi¤imizi
söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Özellikle
YDG’nin nas›l iflletilece¤ine, toplant›lar›n
nas›l ele al›naca¤›na yönelik yaklafl›mlar,
onun niteli¤i ve yönetilmesi meselesinde
ortaya ç›kan farkl› anlay›fllar ve bunlar›n
birçok alan›m›zda canl› flekilde tart›fl›lmas›
büyük oranda bir de¤iflim ve yenilenme süreci olarak adland›rabilece¤imiz bu
dönemin en belirgin iflaretleridir.
Farkl› anlay›fllar aras›nda do¤ru
olan›n› bulma süreci, hiçbir dönemde çok kolay ve çat›flmas›z olmam›flt›r. Özellikle 90. y›l›n› kutlad›¤›m›z Büyük
Ekim Devrimi’nin mimar› Bolflevik Parti’nin deneyimlerini inceledi¤imizde “sol”
ve sa¤ hatalar›n sadece belli dönemlerde
de¤il her dönem karfl›lafl›labilecek durumlar oldu¤unu görece¤iz. Farkl› düflünceler
ve yönelimler bu nedenle sadece hayat›n
içerisinde de¤il, örgütsel mücadele içerisinde de sürekli karfl›laflaca¤›m›z ve esasta
canl›l›¤›, hareketi sa¤layan olgulard›r.
YDG anlay›fl› ve kitle örgütü temelinde kitleleri yönetme yetene¤i üzerine
bafllat›lan tart›flmaya da bu anlay›flla yaklaflmak, sorgulamak, katk›da bulunmak gerekmektedir. Onlarca yeni düflüncenin tart›fl›ld›¤› bu platform içerisinde verilenle yetinmek, yeniye kapal›
olmak, de¤iflime ayak diremek, ayn›
zamanda geliflimin de karfl›s›nda olmak demektir. Yeninin tart›fl›ld›¤› yerde, hatalar›n da olaca¤› aç›kt›r. Sadece bu
aç›dan bakt›¤›m›zda bile kolektif kafa yoruflun sa¤lanmas›n›n ne kadar önemli oldu¤u aç›kt›r. Bir gözün göremedi¤i hatalar› ancak onlarca gözün dikkatli bak›fllar›yla bertaraf edebiliriz.
YDG’nin demokratik bir kitle örgütü
oldu¤u gerçekli¤i etraf›nda en önemli iradesinin de YDG toplant›lar› oldu¤unu belirtmifltik. Bu belirleme bizlerin ortaya att›¤› ve yeni oluflturdu¤u bir belirleme de
de¤ildir. Tarihsel bir araflt›rma yapt›¤›m›zda ve geçmifl anlay›fllar›m›za göre daha
derinlikli düflündü¤ümüzde bunun zaten
böyle olmas› gerekti¤ini görmemiz mümkündür. Bu durum tarihsel olarak bir ilk
olmasa da örgütümüzün tarihinde yeni bir
durumdur. Bu nedenle mutlaka daha
önceki deneyimler bizlere ›fl›k tutarken bizim prati¤imizin de ayn›
zamanda özgün yanlar› olacakt›r.
fiabloncu olmak yerine kafa yormak, kendi gerçekli¤imizi iyi irdelemek ve verimli tart›flmalar üzerinden bir yaklafl›m ortaya ç›karmak
tüm bu nedenlerden kaynakl› oldukça önemli bir yerde durmaktad›r.
Yerelden merkeze do¤ru
YDG, demokratik bir kitle örgütü oldu¤una göre onun temsil etti¤i kitlenin
inisiyatifini ortaya ç›karmas› gerekmektedir. DKÖ’lerin iflletilmesinde merkeziyetçili¤in tali bir unsur olmas›, iradenin kitle inisiyatifine verilmesi ve
bu iradeye sayg› duyulmas› gerekmektedir. Örgütlerin demokratik merkeziyetçilik konusunda ikiye ayr›ld›¤› hepimizin malumudur. Kimi örgütler esasta
merkeziyetçili¤i kimi örgütlerse esasta
demokrasiyi temel almak zorundad›r.
YDG, merkeziyetçi örgütlerin aksine daha esnektir ve yerelden merkeze örgütlenmeyi benimsemek zorundad›r. Aksi
bu haktan mahrum kalmas› garip bir durum oluflturmaktad›r.
takdirde demokratik kitle örgütü oluflu
sorgulan›r hale gelecektir. Yerelden
merkeze do¤ru örgütlenme anlay›fl›
esasta alanlar›n kendi inisiyatifiyle
geliflimini öngörmektedir. Her yerelde kitlelerin kat›l›m›yla ve onlar›n do¤rudan iradesiyle oluflacak yerel inisiyatiflerin
geliflmesi ve bu inisiyatiflerin belli bir seviyeye gelmesinin ard›ndan merkezi platformlarda sa¤l›kl› bir örgüt yap›s›na bürünmesi, DKÖ’ler için mutlaka gerekli
olan bir tarzd›r. Birimlerde komisyonlar›yla, çal›flma gruplar›yla ve kendi pratikleriyle yetkinleflen bir örgüt, asl›nda kurumsallaflman›n en gerekli ad›m›n› da atm›fl
demektir. Bunun geçmiflten bugüne böyle
uygulanm›yor oluflu, YDG’nin hedef kitlesiyle buluflmas›na engel olmufltur ve
YDG’yi kendi asgari amaçlar›nda bulan›klaflmaya tafl›m›flt›r.
Bugün hâla “YDG’nin amac› nedir?” sorusuna verilen cevaplar›n
farkl›laflmas› ve radikalleflmesi de
baflka türlü aç›klanamaz. YDG’nin
kendi hedef kitlesi olan anti-faflist, antiemperyalist halk gençli¤ini temsil edebilmesi için, bu kitlenin inisiyatifini kendi
bünyesinde a盤a ç›karmas› gerekmektedir. Kald› ki bugüne kadar YDG’nin afl›r›
merkeziyetçi flekilde iflletilmifl olmas› da
anlafl›l›r de¤ildir. En merkeziyetçi örgütler
dahi üst irade olarak demokratik yöntemleri benimsemesine ra¤men (KP’lerin
kongre ve konferanslar› gibi) YDG’lilerin
“nas›l bir demokrasi?” sorusu önem
kazanmaktad›r. YDG tart›flmalar› sürecinde karfl›m›za ç›kan bu önemli sorun, bizlerin yönetme ve yönlendirme meselesindeki acemiliklerimizi de göstermektedir.
Devam eden tart›flmalarda ve özellikle de
YDG toplant›lar› prati¤inde bu durum daha aç›k görülmektedir. YDG içerisinde
toplant›lar›n al›nabilmesi dün yaflad›¤›m›z
en önemli sorunlardan birisiydi. Geçmifl
de¤erlendirme ve yaz›lar›m›za bakanlar,
buna ra¤men “YDG toplant›lar› tek
bafl›na yeterli de¤ildir/olmayacakt›r” tespitini yapt›¤›m›z› görecektir. Ancak bu, bizler aç›s›ndan bu süreçte ortaya
ç›kan tüm sorunlar› önceden gördü¤ümüz anlam›na da gelmemektedir. Bir biçim olarak toplant›larda dahi ortaya ç›kan
afl›r› müdahalecilik sorunu, örne¤in
bizler aç›s›ndan yeni bir durum oluflturmufltur. YDG toplant›lar›yla örgüt inisiyatifini a盤a ç›karma çabas›n›n önünde bu
sefer de baz› alanlar›m›zda toplant›larda
kitlenin çeliflkilerini a盤a ç›karamayan,
onlar› konuflturamayan ve bu nedenle de
önceden ald›¤› kararlar› toplant›larda rahatça kabul ettirebilen yoldafllar›m›z dikilmifltir. Yani biçimsel bir de¤iflikli¤in
ötesinde bu alanlar›m›zda eski tarz›
de¤ifltirme ad›na yeni bir fley yap›lamam›flt›r.
Oysaki YDG toplant›lar›yla yap›lmas›
hedeflenen, demokrasicilik oyunu veya
görünürde “bak›n, biz demokrasiyi iflleti-
Nas›l bir demokrasi?
Örgütün canl› bir politik hatta
ilerleyebilmesi için, örgütün tüm
kat›l›mc›lar›n›n söz ve karar hakk›n›n tan›nmas› gerekmektedir. Aksi
takdirde özgürlük mücadelesi için örgütlenilen bu davada “köleleflmek” de oldukça mümkündür. Demokrasinin bir biçim
olarak özellikle de DKÖ’lerde kullan›lmamas›, do¤al olarak bürokrasiyi, afl›r› ba¤›ml›l›¤› ve darlaflmay› da beraberinde getirecektir. Bu anlay›fl etraf›nda YDG için
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
yoruz” söylemi de¤ildir. As›l hedef tekrar
tekrar belirtti¤imiz gibi gerçekten de örgütümüz saflar›nda kitle inisiyatifini, do¤al
olarak bundan önce de örgüt inisiyatifini
a盤a ç›karmakt›. ‹yi niyetli çabalarla ancak
ayn› zamanda da y›prat›c› bir flekilde ortaya ç›kan “flefçilik” y›llard›r örgütümüz
içerisinde hem öne ç›kan yoldafllara hem
de örgütsel geliflimimize maalesef büyük
zararlar vermifltir. Oysaki tüm alanlar›m›z› inceledi¤imizde öne ç›kan yoldafllar›m›zla di¤er yoldafllar›m›z aras›nda politik
olarak çok büyük bir fark olmad›¤› görülecektir. Ancak yanl›fl çal›flma tarz›ndan
kaynakl› olarak geliflen flefçilik sonucu bir
türlü kitle inisiyatifi ve demokrasi anlay›fl›
örgütümüzde geliflememifltir.
Bunun yan›nda bir araç olarak demokrasinin kavran›fl›nda yaflanan s›k›nt›
gerçekten de incelemeye de¤er bir durum oluflturmaktad›r. Baz› yoldafllar›m›z›n
aç›ktan baz› yoldafllar›m›z›nsa sessiz kalarak karfl› durdu¤u demokrasinin saflar›m›zda burjuva bir hastal›k olarak görülmesi, sa¤c›laflma olarak anlafl›lmas› daha
iflin ne kadar bafl›nda oldu¤umuzu da göstermektedir. Demokrasinin olmad›¤› ya
da iflletilemedi¤i yerlerde bürokrasinin
geliflti¤ini, çokça savundu¤umuz halk iktidar›, halk demokrasisi kavramlar›n›n dejenere oldu¤unu aç›kl›kla söyleyebiliriz.
Bunlar›n yan› s›ra kitle inisiyatifi kavram›n›n geliflimi ile birlikte alanlarda öne ç›kan yoldafllar›m›z›n do¤ru bildiklerini dahi
“kitle öyle istemiyor” diyerek savunmaktan kaç›nd›klar›na da flahit olmaktay›z.
Bizlerin kitle inisiyatifinden kast›, kitlelerin
her dedi¤inin sorgulanmadan kabulü de¤ildir. Çok bilinen ad›yla bu durum “kitle kuyrukçulu¤una” da neden olabilecek bir durumdur. Her YDG toplant›s›,
ayn› zamanda bir aç›k kitle toplant›s› oldu¤una göre YDG toplant›lar› bizler için ayn› zamanda farkl› anlay›fllar›n çat›flt›¤› bir
platform da olacakt›r. Bu nedenle öne ç›kan yoldafllar, “flefçili¤e son” ve “kitle inisiyatifi” ad›na tamamen kabuklar›na çekilmeyi tercih ederlerse önceki hatalar›n›n
farkl› bir biçimini öne ç›karmaya bafllam›fl
olacaklard›r. Önceki biçim “kitlelere karfl› sekterlik” dedi¤imiz durumken bu yeni
biçim de “kitle kuyrukçulu¤u” dedi¤imiz
duruma neden olacakt›r. O halde tart›flmaya çal›flt›¤›m›z çal›flma tarz›, kolayca
kavran›labilecek ve hemen yaflama geçebilecek bir çal›flma tarz› de¤ildir.
‹flte bu nedenle k›saca anlatmaya çal›flt›¤›m›z bu yeni durumlar› iyi incelemek
ve kendi prati¤imizi gözlemleyerek do¤ru
biçimi yaflama geçirmek zorunday›z. Kolay olmasa da bu sürecin hepimiz aç›s›ndan çok canl› ve coflkulu geçece¤i ortada.
Bu nedenle yeni süreci kavramak ve tart›flmak için daha fazla çabal› olal›m.✌
19
Eylül 2007
KOLEKT‹F‹N
SES‹
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
KOLEKT‹F‹N
SES‹
Emperyalizme nitelikli iflgücü de¤il,
Onurlu, yurtsever, devrimci bir gençlik yarataca¤›z!
Kitle çizgimiz üzerine bir süredir dergimizde ve YDG toplant›lar›nda sürdürdü¤ümüz tart›flma olumlu bir safhaya ulaflm›flt›r.
Bahar döneminin ard›ndan yaz sürecinin s›n›rl› olanaklar› dahilinde birçok alan›m›zda
süren tart›flmalar dahi bizlere önemli deneyimler kazand›rm›flt›r. Bu deneyimleri okullar›n aç›lmas›yla birlikte ülke genelinde daha
yayg›n ve derinlikli flekilde ele alarak belirli
somut ad›mlar› atmak yararl› olacakt›r.
Devrimci gençlik hareketini yükseltme iddias›yla faaliyet yürüten Yeni
Demokrat Gençlik; anti-emperyalist,
anti-faflist, anti-feodal temelde gençli¤in gerçek talep ve özlemlerini savunmaktad›r. YDG’nin program› da incelendi¤inde genifl bir gençlik kitlesini kapsayacak
bir potansiyelinin oldu¤u aç›kt›r.
Ancak YDG’nin bu potansiyeline ve 20
y›ll›k birikimine karfl›n halk gençli¤i içindeki konumunun arzu etti¤imiz yerin çok gerisinde oldu¤u aç›kt›r. Bugün ülkemizin
farkl› bölgelerinde yüzlerce gence ulaflan
ve harekete geçirebilen bir yap›s› olsa da
örgütlülü¤ünü sa¤lamlaflt›rma ve etki alan›n› binlere ulaflt›rma söz konusu oldu¤unda
ciddi yetmezliklere sahip oldu¤u aç›kt›r.
Bu durum yaln›zca YDG ile ilgili bir sorun de¤ildir. Hem genel devrimci hareket
hem de devrimci gençlik hareketi aç›s›ndan kitleleri seferber etmede ciddi s›k›nt›lar yaflamaktay›z. Bu nedenle öncelikle bu
s›k›nt›lar›n nedenleri ve çözüm yöntemleri
üzerine yo¤unlaflmaya ihtiyaç vard›r.
n›ndaki gençlik kesimlerinin önemli bir bölümünün de örgütlülük konusunda net bir duruflunun oldu¤u söylenemez. YDG’nin kendi
prati¤inden de görmekteyiz ki y›llard›r çevremizde az›msanamayacak bir kitleyle iliflkimiz olmas›na karfl›n bu kitle sürekli de¤iflmekte, bir dönem bizle birlikte hareket
edenler çeflitli sebeplerle uzaklafl›rken yeni
yüzler çevremizde yer almaktad›r. Bu olumsuz ak›fla son vererek örgütlü bir gençlik
hareketi yaratmak için çaba harcamam›z
gerekmektedir.
Bununla birlikte emperyalizmin ve ülkemizdeki uflaklar›n›n halk gençli¤ine yönelik
sald›r›lar› da bitip tükenmemektedir. Y›llard›r e¤itimin niteliksizli¤i, gericili¤i, anti-bilimselli¤i ve paral› olmas›na karfl› mücadele yü-
Sermayeye köle yetifltirme
merkezleri
Gençli¤in talepleri ve
örgütlenme sorunu
Bugün ülkemizde güçlü bir devrimci
gençlik örgütüne ihtiyaç kalmam›fl m›d›r? Yani güçsüzlü¤ümüz nesnel koflullar›n elveriflsizli¤inin do¤al bir sonucu olarak m› alg›lanmal›d›r? Bu soruya net bir flekilde hay›r cevab›n› verebiliriz.
Ülkemizde 1960’l› y›llar›n sonlar›ndan bu
yana toplumsal muhalefet içinde gençlik hareketinin dinamik ve az›msanmayacak bir yeri vard›r. Dönemlere göre etki alan›nda geliflmeler ve gerilemeler yaflansa da özellikle
ö¤renci hareketi her dönemde toplumsal
muhalefetin vazgeçilemez bir parças› halini
alm›flt›r.
Günümüzde de çok say›da devrimci demokratik gençlik örgütü faaliyet
yürütmesine karfl›n, ileri kitleye dahil
olan, düzene muhalif, kendisini ilerici,
devrimci olarak tan›mlayan çok say›da
anti-emperyalist, anti-faflist genç bulunmaktad›r ancak örgütsüz kalmaktad›r. Gençlik örgütlenmelerinin etki ala-
Eylül 2007
16
ve yak›nlar› dahil milyonlar› etkileyen ÖSS
zulmü ile tamamen adaletsiz bir yöntemle
üniversiteye girifl vizesi verilmektedir. ÖSS
engelini geçebilmek için dershanelere gitmeye mecbur b›rakan sistem yüzünden yüz binlerce ö¤renci milyarlarca liray› dershanelere
dökmekte, okulda ö¤retilemeyen bilgiler bir
de dershanelerde ezberlettirilmeye çal›fl›lmaktad›r.
‹lkö¤retimden üniversitelere kadar
halk gençli¤inin okumas›n›n önündeki
önemli tehditlerden biri de h›zla yayg›nlaflan özel okullard›r. Onbin liralarla
ölçülen e¤itim ücretleri ile halk tercihe zorlanmaktad›r: ya bu paray› vermeyip kötü bir
e¤itim al›rs›n ya da “fedakârl›k” yapar, olanaklar› bol, daha iyi bir e¤itime sahip olursun. Devlet de türlü yöntemlerle, örne¤in
burslu ö¤rencilerin giderlerini karfl›layarak,
özel okullar› desteklemekte, özel okullara
gösterdi¤i hassasiyeti kendi okullar›ndan
esirgemektedir.
Üniversitelerde de genel e¤itimin
sorunlar›n›n yan› s›ra zorunlu harçlar
dayat›lmakta, tüm hizmetler özellefltirilerek paral› hale getirilmekte, YÖK
gibi bir bask› kurumu her türlü bilimsel, akademik ve demokratik geliflimi
baltalamaktad›r. Cuntan›n üniversitelere
musallat etti¤i YÖK çok genifl bir gençlik kesimini, görüfllerinden k›yafetine kadar türlü
nedenlerle ma¤dur etmekte, gençlerin nitelikli bir e¤itim almas›na sekte vurmaktad›r.
rütüyoruz. Halk gençli¤ine anadilde, bilimsel, demokratik ve paras›z e¤itim
verilmesi talebini savunuyoruz. ‹lkokuldan itibaren küçük beyinlere ezberlettirilen
›rkç›-faflist sloganlar, bafltan sona yalanlarla
dolu bir tarih, bilimsel bilginin elde edilifl
yöntemlerinden uzak, kal›pç›, ezberci bir e¤itim dayat›lmaktad›r. Anadilde e¤itim yasaklanmakta, e¤itim mekanizmas›
baflta Kürt ulusu olmak üzere farkl›
milliyet ve inançlardan halk›m›z›n asimile edilmesi için seferber edilmektedir. Evinde, köyünde, çevresindeki herkesle
Kürtçe konuflan çocuklara okulda zorla
Türkçe ö¤retilmesi örne¤indeki gibi çeflitli
zalimane uygulamalardan milyonlarca genç
etkilenmektedir.
E¤itimin niteliksizli¤inin yan› s›ra
üniversite kap›lar› emekçi çocuklar›na
ÖSS adaletsizli¤i ile kapat›lmaktad›r.
1.5 milyondan fazla gencin yan› s›ra aileleri
Bugün YÖK’ün çok daha önemli bir
misyonu bulunmaktad›r. AB emperyalizminin önderli¤inde bafllat›lan ve Bologna
Süreci olarak adland›r›lan bir süreç dahilinde Türkiye’nin de dahil oldu¤u 40’tan fazla
ülkede e¤itim yeniden yap›land›r›lmak istenmektedir. Ulusal ölçekte kazan›lan haklar gasp edilmekte, e¤itim tamamen
ve aç›kça sermayenin ç›karlar›na ve taleplerine uygun flekilde yeniden tan›mlanmaktad›r. E¤itim toplumsal de¤il bireysel bir hak olarak ele al›nmakta ve e¤itim alarak cahil kalmak istemeyenlerin bu taleplerine ücretini ödeyerek ulaflabilecekleri iddia
edilmektedir. E¤itimin temel misyonunun piyasan›n ihtiyaçlar›na uygun nitelikli iflgücü yetifltirmesi oldu¤u aç›kça
ifade edilmektedir. Hayat boyu ö¤renme
veya sürekli e¤itim ad› alt›nda mezuniyetin
ard›ndan da mesleki bilgileri gelifltirme ve piyasada daha avantajl› bir konum elde edebilmek ad›na gençler özel programlara kat›lmaya, sertifika peflinde koflmaya, çok farkl›
meslekleri bir arada yapabilme becerisine sahip olmaya zorlanmaktad›r. Özcesi kendi
ayaklar› üzerinde durabilen, çok yönlü,
onurlu, ülke ve dünya sorunlar›na duyarl›, ne yapt›¤›n› bilen bir gençlik yerine kendisini patronuna adayan, tüm
çabas› iflini koruyabilmek için sürekli
artan taleplere cevap verme peflinde
koflan, tüm düflüncesi “nas›l kurslar
al›r›m da kendimi en iyi sömürülebilecek iflgücü olarak pazarlar›m” olan bir
gençlik yarat›lmak istenmektedir.
Bununla da yetinilmemekte, üniversiteden mezun olan gençlerin nitelikli, yetkin,
yeterli olmad›¤› iddias›yla mesle¤ini kavrayana kadar, hayat›n›n en dinamik kesimini stajyer olarak geçirmesi, çok düflük bir ücret
karfl›l›¤›nda, sosyal güvencesiz çal›flmas› beklenmektedir. Bu süre zarf›nda çeflitli özel
kurslarla bilgilerini pekifltirmesi ve çeflitli s›navlara girerek kendini kan›tlamas› talep
edilmektedir. Özcesi para ve sermaye sahibi
olan, egemen konumda bulunan s›n›flar›n
temsilcileri bizleri düflünmeyen, her denileni
yapan robotlar, köleler olarak de¤erlendirmekte ve hayat›m›z› etkileyen bu uygulamalar› kararlaflt›r›rken görüflümüzü dahi almamaktad›r.
Son y›llarda YÖK’e aferin de ald›rtan uygulamalar (AB, Bologna Sürecindeki çal›flmalar› nedeniyle ülkemize üstün performans
notu verdi) tüm gençli¤in gündemindedir.
Yetkin mühendislik, sözleflmeli/ücretli
ö¤retmenlik, aile hekimli¤i, mesleki
yeterlilik vb. uygulamalar, binlerle ölçülen sertifika programlar›, diplomalardan unvanlar›n kald›r›larak çeflitli s›navlar›n dayat›lmas›, medikolar›n kapat›larak ö¤rencilerin sa¤l›k haklar›n›n
gasp edilmesi vb. hem e¤itim hem de
mesleki haklar›m›za yönelik yo¤un sald›r›lar›n parçalar›d›r. Bu sald›r›lar›n sadece ülkemize özgü olmad›¤›n›, emperyalizmin dayatt›¤› kapsaml› bir sald›r› paketi oldu¤unu hesaba katt›¤›m›zda geçti¤imiz dönemde Fransa’da, Almanya’da, Yunanistan’da eylem yapan ö¤rencilerle ortak yanlar›m›z› görmemiz
mümkün olacakt›r.
Ö¤renci gençli¤e yönelik uygulamalar daha da say›labilir ancak gençli¤e yönelik düzenin sald›r›lar› aç›kt›r ki
ö¤renci gençlikle s›n›rl› de¤il. ‹flçi gençlik de düzenin adaletsizli¤ini en yo¤un flekilde yaflamaktad›r. Yo¤un iflsizlik içinde zar
zor ifl bulabilenler genellikle istikrarl› bir ifle
sahip olamamaktad›r. Düflük ücretle, sigortas›z, sendikas›z, güvencesiz çal›flan gençli¤e
en yo¤un sömürü uygulanmaktad›r. Organize sanayi bölgelerinde aç›lmaya bafllayan
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
±CMYK
“Beceri Merkezleri”, çeflitli e¤itim kurumlar›n›n açt›¤› “Sürekli E¤itim Merkezleri” vb. ile
iflçi gençli¤in gelece¤i de gasp edilmektedir.
Köylü gençlik aç›s›ndan da sald›r›lar benzerdir. Zaten genifl bir kesimi y›l›n belirli dönemlerinde flehirlere göç ederek geçici ifllerde çal›flarak iflçi gençli¤in s›k›nt›lar›n› paylaflsa da kotalar, sözleflmeli çiftçilik vb. uygulamalarla köylü gençlik aç›s›ndan da koflullar
elveriflsizleflmektedir.
Sald›r›lar›n niteli¤i itibariyle emekçi gençlerle ö¤rencilerin ortak hareket
etmesinin koflullar› ve gereklili¤i de oldukça yükselmifltir. Zaten bu sald›r›lar›
parçal› flekilde püskürtmek de mümkün de¤ildir. Haklar›n› korumada önemli ad›mlar
atan Fransa ve Yunanistan örnekleri de incelendi¤inde iflçi ve memur sendikalar›n›n ö¤-
nelindeki hareketlili¤e ülkemizden ses katabilmek için sorumluluklar›m›z oldukça büyüktür.
Bu do¤rultuda öncelikle kendi içimizden
bafllayarak, YDG’yi masaya yat›rarak ilerlemeye çal›fl›yoruz. Devrimci ideallerimizi,
politikalar›m›z›, düzene karfl› mücadele azmimizi göz önüne alarak halk›m›za lay›k, halka hizmet etme bilincine
sahip güçlü bir gençlik örgütü olmak
için bizi en fazla engelleyen öznel, iç
zaaflar› aflmay› hedefliyoruz. Bu aç›dan
koflullar›m›z oldukça müsaittir. YDG’nin 20
y›ll›k tarihsel deneyiminin yan› s›ra içinden
geçti¤imiz süreçte 8. Oturumunu gerçeklefltiren Proletarya Partisi’nin ald›¤› kararlar ve
yönelimi de bizim için avantajd›r. Ülkemizde
Yeni Demokratik Devrimin öncüsü olan ko-
renci örgütleriyle ortak flekilde ve uzun süreli mücadele ettikleri görülecektir.
münist hareketin devrim mücadelesini yükseltmek ve kitleleri örgütlemek için girdi¤i
yönelim ve yapt›¤› çözümlemeler yeni demokrasi mücadelesinin bir parças› olan YDG
aç›s›ndan da yol aç›c› ve rehber niteli¤inde
olacakt›r.
YDG’nin kitle çizgisinde s›çramalar yapabilmesi ve “yasa-d›fl›” olsa da süreç içinde
gelenekselleflen ve YDG’yi kitlelerden uzaklaflt›ran özelliklerinin y›k›lmas› için uzun soluklu bir sürecin içine giriyoruz. Bu noktada
esas olarak iki alana yo¤unlaflaca¤›z. Öncelikle halk gençli¤inin gerçek sorun ve taleplerini genel ifadelerle ve d›flar›dan ifade etmek
yerine derinlemesine anlamay›, emperyalizmin ve faflizmin sald›r›lar›n› ve planlar›n› ayr›nt›l› flekilde analiz etmeyi, kitlelerin özellikle de ileri kitlelerin kendili¤inden geliflen oluflumlar›na ve pratiklerine yönelik ilgimizi ve
duyarl›l›¤›m›z› gelifltirmeyi ve sorunlar› temelinde hareket eden her ilerici kesimle
mümkün oldu¤unca ortaklaflmay› hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaflmak için kitlelere ka-
Örgütlü, devrimci, militan bir
gençlik hareketine ihtiyaç var
Yukar›da özetledi¤imiz sald›r›lar da göstermektedir ki ülkemizde emperyalizme ve
faflizme karfl› güçlü, kitlesel, militan bir devrimci gençlik hareketine büyük bir ihtiyaç
vard›r ve bu konuda topra¤›m›z bereketlidir,
potansiyelimiz büyüktür. Bu nedenle flu
anki gerçekli¤imizi sorgularken ve de¤ifltirmeye çal›fl›rken, s›n›f mücadelesinde ad›mlar atarken tarihsel bir bilinç, kararl›l›k ve ciddiyetle, kolektif
flekilde örgütlenme seviyemizi yükseltmeye ihtiyaç vard›r. Egemen s›n›flar›n
krizlerinin derinleflti¤i, halk› yönlendirme,
halka umut verme kapasitelerinin alt seviyelere düfltü¤ü, ideolojik-politik dayatmalar›n
(s›n›f mücadelesinin sonu, küreselleflme vb)
inand›r›c›l›¤›n›n kalmad›¤› bu dönemde devrimin yeni dalgas›n› yükseltmek ve dünya ge-
pal› yönlerimizi aflmam›z, yüzümüzü kitlelere
dönmemiz ve kitlelerle olan ba¤lar›m›z› gelifltirmek için farkl› yöntemler belirlememiz
etkili olacakt›r. Bu ayn› zamanda s›n›f mücadelesinin güncel meselelerini daha ayr›nt›l›,
bütünlüklü ve öngörülü flekilde ele almam›z›
da sa¤layacakt›r/sa¤lamal›d›r. Aç›kt›r ki bunun için teoriyle pratik aras›ndaki kopmaz
iliflkiyi göz önüne alarak sistemli ve bilimsel
bir araflt›rma-inceleme yöntemini kavramam›z gerekecektir.
Diyalog meselesi
Kitlelere yüzümüzü dönerek bu do¤rultuda çal›flmalar yapmam›z yeterli olmayacakt›r. Önemli olan bu çal›flmalar›n sonucunda ulaflt›¤›m›z kitleleri örgütleyecek ve seferber edecek bir örgüt mekanizmas›n›n yarat›labilmesidir. Ne kadar do¤ru sözler söylersek söyleyelim, tüm
zaman›m›z› insanlara gerçekleri anlatmakla
geçirsek de, flayet bize en yak›ndan bafllayarak mümkün olan en genifl kesimi sorunlar› ve talepleri do¤rultusunda örgütleyemiyorsak baflar›l› olmam›z mümkün olmayacakt›r.
Bunun için de öncelikli olarak kitlelerin
kendilerini ifade edebilecekleri, kendi inisiyatiflerini a盤a ç›karabilecekleri bir demokratik iflleyifli gelifltirmek zorunday›z. Aç›kt›r ki
kimse, emek vermedi¤i, katk› sunamad›¤›,
kendisini ifade edemedi¤i bir örgütlenme
içinde uzun süre kendisini var edemez. Emek
ve katk› sunabilmek için de diyalogun geliflmesi gerekmektedir. fiayet YDG’yle tan›flan,
YDG’nin çal›flmalar›n› takip eden gençler
kendilerini ifade etmekte, katk› sunmakta
yetersiz kal›yorsa aç›kt›r ki diyalog kurmada
s›k›nt› yaflanmaktad›r. Yeterli bir diyalog kurulam›yorsa yeni arkadafllar›m›za benzer flekilde örgütümüzün de kendi politikalar›n›,
çal›flma tarz›n› ve hedeflerini ifade edemedi¤i ortaya ç›kacakt›r. Yani sorun çift yönlüdür. Kitleler bizim yan›m›zda kendisini
ifade edemiyorsa, biz de bir baflka aç›dan kendimizi kitlelere anlatam›yoruzdur. Bu nedenle demokratik yönümüz
gelifltikçe saflar›m›za kat›lanlar kendi özgünlüklerini faaliyetimize yans›tabilecek, örgütümüz de bir bütün olarak daha anlafl›l›r ve kabul edilebilir bir yap›ya dönüflecektir.
Demokrasi sorunu
Demokrasi sorunu ülkemizde temel sorunlardan bir tanesidir ve bizler de devrimci
gençler olarak demokratik bir ülke talebiyle
mücadele ediyoruz. Ancak demokrasi bilincinin kitleler nezdinde zay›f olmas› saflar›m›zda da etkisini göstermektedir. Halk›m›-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
z›n içinde en ileri düzeyde demokrasi
bilincine sahip olanlar olsak da bunun
taleplerimize uygun bir düzeye ulaflt›¤›n› söylemek mümkün de¤ildir. Özellikle mücadelenin geri düzeyde oldu¤u dönemlerde demokrasi bilincindeki zay›fl›¤›m›z
daha bariz flekilde kendisini göstermektedir.
Bu anlamda önemli görevlerimizden biri de
yaln›zca YDG’nin demokratik bir kitle örgütü oldu¤unu ifade etmekle s›n›rl› kalmayarak
demokrasi yönünü gelifltirecek somut ad›mlar atabilmektir.
Ülkemiz devrimci hareketini genel olarak ele al›rsak demokrasi yönünün her dönem olmas› gerekenin alt›nda oldu¤unu görmekteyiz. Gençlik hareketinde de di¤er toplumsal hareketler nezdinde de kitlelere ça¤r› yapan, kitleleri saflar›na katan örgütlerde
merkeziyetçi yönün bir parti iflleyifline yak›n
düzeyde oldu¤unu gözlemlemekteyiz. Devrime dolayl› katk›s› olan ve halk›n bilinç ve taleplerine uygun flekilde örgütlenerek haklar›n› savunmas›, daha iyi
bir yaflam talebinde bulmas› ve buradan hareketle devrim için örgütlenmesi için önemli araçlar olan demokratik kitle örgütlerinin genelinde, kuruluflundan itibaren demokrasi yönünün, kitle denetiminin, tabandan bas›nc›n zay›f kald›¤›n› gözlemlemekteyiz. Yerelden merkeze örgütlenme yerine
do¤rudan merkezi müdahalelerle merkezden yerele do¤ru bu örgütlenmeler infla edilmekte, yerel örgütlülüklerin inisiyatifleri budanarak merkezi yönelim bir DKÖ’ye nazaran ön plana ç›kabilmektedir. Partilerin genel
politikalar›na muhalif düflünceler bu partilerin etkisindeki kitle örgütlerinde ifade bulmakta, s›k›nt› yaflamakta, az›nl›¤›n haklar› yeterince güvence alt›na al›nmamakta, taban›n
ve yerelin kendi iradesiyle merkezileflmesi
süreci afl›r› müdahaleler yoluyla gere¤inden
h›zl› flekilde gerçekleflmektedir. Günümüzde
devrimci hareket saflar›nda bulunan birçok
kitle örgütünün flekilsel aç›dan bak›ld›¤›nda
yerelden merkeze bir örgütsel yap›s›n›n
oldu¤unu görmek mümkündür. Ancak bu
merkezileflme sürecinin yerellerde demokrasi bilincinin geliflmesine paralel yerel inisiyatifin merkeze tafl›nmas› yoluyla olmad›¤›n›
gözlemlemekteyiz. Merkezi bir plan do¤rultusunda demokratik mekanizman›n, (seçmeseçilme, karar alma yönlerinin) güdük kalmas› pahas›na çeflitli birimler oluflturulmaktad›r.
Bu da bir süre sonra oluflan hareketlili¤in zay›flamas›na neden olmakta, faaliyet ciddi bir
yenilik olmadan devam etmekte, kitlelere
aç›k demokratik bir yap› oluflamamaktad›r.
➟
17
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Bu anlam›yla YDG’nin de k›sa süre içinde
yerelden merkeze seçimler yoluyla birimler
oluflturmas› mümkündür. Ancak bu, kitle çizgimizde bir s›çrama yaratabilecek mi, kitle
inisiyatifini gelifltirerek YDG’lilerin demokrasi bilincini gelifltirecek mi? YDG gerçekten
demokratik, gerçekten ba¤›ms›z, kendi ayaklar› üzerinde durabilen bir gençlik örgütü
olabilecek mi? Bu sorular bugün örgütümüzde bu konular›n yaflam bulmad›¤› anlam›na
gelmemektedir. YDG, 20 y›ll›k deneyimiyle
zengin bir tarihe ve ciddi bir çal›flma tarz›na
sahiptir ancak bugün aç›s›ndan bu sorular› tart›flmam›z olmayan bir fleyi getirmek veya yeni bulufllar yapmak de¤il,
yetersiz yanlar›m›z› gelifltirmektir. Demokrasi sorunu, örgüt sorunu, kitle inisiyatifi sorunu her dönem karfl›m›za ç›kacakt›r ve
biz her çeliflkiyi çözerken ve her engeli aflarken bu sorular› sorarak kendimizi gelifltirmeyi hedefleyece¤iz.
Bu anlam›yla k›sa dönemli bir plan üzerin-
DG’lilerin mümkün
olan en üst düzeyde
ilgiyle bu sürece dahil olmas›n›, ulaflabildi¤imiz
en genifl kitleyle beraber sürecimizi ele almay›, YDG’nin
demokratik yönünü gelifltirme sürecini gençli¤in gerçek
sorun ve taleplerinden ayr›
ele almadan, birbirini besleyerek, birbirinden ö¤renerek
ve farkl› görüfllerden gençlerin de dahil olabilece¤i flekilde ilerletmeyi hedefliyoruz.
Y
den belirli tart›flmalarla, biçimsel de¤iflikliklerle yetinmeyi düflünmüyoruz. YDG’lilerin
mümkün olan en üst düzeyde ilgiyle bu
sürece dahil olmas›n›, ulaflabildi¤imiz
en genifl kitleyle beraber sürecimizi ele
almay›, YDG’nin demokratik yönünü
gelifltirme sürecini gençli¤in gerçek sorun ve taleplerinden ayr› ele almadan,
birbirini besleyerek, birbirinden ö¤renerek ve farkl› görüfllerden gençlerin
de dahil olabilece¤i flekilde ilerletmeyi
hedefliyoruz. Özellikle bu dönemde yerel
inisiyatifi öne ç›karmay›, yerellerde canl› tar-
Eylül 2007
18
t›flmalarla kararlar›n al›nmas›n›, prati¤e birlikte girilmesini, prati¤in kitle taraf›ndan denetlenmesini, farkl› görüfllerden gençlerin de sürece dahil olabilmesini, herkesin kendi yetene¤i, ilgisi ve talebi do¤rultusunda farkl› alt
komisyonlar kurarak daha özel çal›flmalar
gerçeklefltirmesini öngörüyoruz. Bu nedenledir ki son dönemde YDG Toplant›lar›na
özel önem vermekteyiz.
YDG Toplant›lar›
Aç›kt›r ki YDG Toplant›lar› yeni bir bulufl
de¤ildir. Dahas› derdimizin devas› sihirli bir
araç hiç de¤ildir. Ama özellikle bu dönemde
kendi gerçekli¤imizi görmek, yerellerdeki
tart›flmalara daha fazla f›rsat tan›mak aç›s›ndan vazgeçebilece¤imiz veya küçümseyece¤imiz bir yöntem de¤ildir. Bizim için önemli olan bu toplant›lar› hedefimiz olan
daha demokratik, daha ba¤›ms›z bir
YDG yaratabilmek için etkili bir flekilde kullanabilmektir. Yoksa düzenli faali-
yetçi toplant›lar› ile de rahat bir flekilde sekter, flefçi, merkeziyetçi bir yap› kurulabilir.
Söz söyleyenler ve dinleyenlerden oluflan bir
örgüt ortaya ç›karabiliriz. Ancak böyle bir
hedefimiz olmad›¤›na göre bu arac› daha etkili bir flekilde, herkesin söz söyleyebildi¤i ve
birlikte karar verebildi¤i flekilde ele almak
daha uygundur.
Bu anlam›yla çal›flma tarz›m›z ve ilkelerimiz bellidir. Ülkemizde genel bir zaaf olarak
ya merkeziyetçi yöne a¤›rl›k verilmekte ve
flefçi, otoriter, sekter yap›lar oluflturulmakta
ya da daha demokratik olma ad›na bireycili¤i
kutsayan, disiplini reddeden, devrimci de¤erleri/ilkeleri tart›flmaya açan veya arka plana
atan yöntemler denenmektedir. Bizlerin demokrasi yönünü gelifltirirken kitle inisiyatifine özel önem vermemizin nedeni de iflte bu
nedenle, kitleden kopuk, kitleye ra¤men,
prati¤e ayk›r›, lafazan tart›flmalar açmak de¤ildir, biçimsel de¤ifliklikler yapmak hiç de¤ildir. Amac›m›z ileri kitleden olan,
YDG’yi tan›yan, takip eden, YDG’yle
tan›flan her gencin, her kesimin gençli¤in gerçek sorunlar› do¤rultusunda
kendisini ifade edebilmesi, katk› sunabilmesi ve diyalog kurabilmesidir. Bu
nedenle sürecimizi çeflitli yöntemlerle en genifl kesimi içine alacak flekilde tart›flmaya çal›fl›yoruz. Bugün birçok alan›m›zda toplant›lar›m›za farkl› siyasi yap›lardan veya örgütsüz
olan ancak çeflitli felsefi vb. ak›mlar› takip
eden ya da ekonomik haklar› do¤rultusunda
bir fleyler yapmak isteyen (KPSS’ye, çeflitli
yasalara karfl› ç›kan vb) gençler kat›labilmekte, baz› alanlar›m›zda ise toplant›lar›m›z›n içeri¤i, tarihi ve yeri genifl kitlelere duyurularak
ilgi duyanlar›n gelmesi ça¤r›s› yap›lmaktad›r.
fiu ana kadarki s›n›rl› prati¤imizden dahi
YDG Toplant›lar›, daha demokratik bir iflleyifli sa¤lamada önemli veriler sunabilmifltir.
Genel olarak ilk örgütlenen toplant›larda
sessizlik hâkim olurken ve kat›lanlar kendilerini yeterince ifade etmiyorken, bunun üzerine gidildikçe ve kat›lanlar birbirlerini daha iyi
tan›d›kça canl› tart›flmalar örgütlenmeye bafllam›flt›r. Bu, hemen her alan›m›zda gerçekleflen bir durumdur. Birçok alan›m›zda tart›flmalar gelifltikçe ve kat›l›mc› say›s› artt›kça
toplant›y› daha düzenli ele almak için toplant›y› yönetecek bir divan seçilmeye bafllanm›flt›r. Divan›n seçimle belirlenmesi, isteyen herkesin aday olmas› da faaliyet s›ras›nda daha
sessiz, geri planda duran veya yeni arkadafllar›m›z›n da kendilerini ifade edebilmesine ve
görev almas›na yard›mc› olmaktad›r. Yine
birçok alan›m›zda herhangi bir karar al›nd›ktan sonra söz konusu prati¤in gerektirdi¤i
her türlü konu (mali durumdan, bildiri, pankart vb.ne) yine oylama ile gönüllük temelinde paylafl›lmaktad›r. Yaz›lan bildiri, broflür
vb.ler de kitle denetiminden geçerek kabul
edilmektedir.
Bununla birlikte toplant›larda
YDG’nin merkezi yönelimine ayk›r› kararlar da al›nabilir. Elbette bu durum tercih edilmemektedir ancak toplant›larda oy
çoklu¤uyla merkezi yönelim reddedildiyse
herhangi bir DKÖ’de oldu¤u gibi buna sayg›
göstermek gerekmektedir. Örne¤in geçti¤imiz 1 May›s’ta YDG pankart› ile alanlara ç›kma karar›m›z olmas›na karfl›n bir alan›m›zdaki toplant›da YDG pankart› yerine daha farkl› bir imzayla ç›kmak gerekti¤i öneriliyor ve
bu öneri ço¤unluk taraf›ndan kabul ediliyor.
Bunun üzerine kat›l›mc›lar›n ortak çabas› ile
1 May›s haz›rl›klar› gerçeklefltirilebiliyor. Özcesi toplant›larda samimi flekilde tart›fl›l›p kararlar al›nd›¤›nda ve ortak hareket edildi¤inde daha genifl bir kesimle
ba¤ kurmak mümkün olabilmektedir.
Bununla birlikte, prati¤in sonucunda, ayn›
il içinde alt alanlarda, yani farkl› lise ve üniversitelerde al›nan toplant›lar üzerinden
merkezileflmenin önü aç›lmaktad›r. Her lise
ve üniversitede al›nan toplant›lardan ç›kan
kararlar bu toplant›larda seçilen baz› arkadafllar›m›z taraf›ndan bir üst lise ve üniversite toplant›s›nda dile getirilebilir ve farkl› liselerdeki ve üniversitelerdeki çal›flmalar›n bu
seçimle gelen temsilciler taraf›ndan de¤erlendirip koordine edilmesi sa¤lanabilir. Bu birimler de kendi temsilcileri ile emekçi kesimden YDG’lilerin ve çeflitli komisyonlar›n (kül-
tür-sanat, kad›n vb) temsilcilerinin de kat›laca¤› il genelindeki birimde temsil edilebilir.
Bir alan›m›zda yaz sürecinin nesnel engellerine karfl›n bu yönde bir geliflim YDG’lilerin
kat›l›m› ve tart›flmas› ile sa¤lanmaktad›r. Elbette ki bu süreç uzun bir dönemi almaktad›r. Çok say›da toplant› ve çeflitli pratik faaliyetlerle alanlar›m›zdaki YDG’liler birbirlerini
gözlemlemekte, denetlemekte, ortak hareket etmektedir. Dolay›s›yla yap›lan seçimler
de zaman içinde daha somut veriler üzerinden gerçekleflmektedir. Ancak zaman alsa da
bu iflleyifl bizim için daha de¤erli veriler ortaya ç›karmaktad›r. Herhangi bir dayatma olmadan YDG’lilerin kendi demokratik iflleyifli
içinde faaliyet daha olumlu bir hatta evrilmektedir. Aç›kt›r ki bu bahsini etti¤imiz örnekler, zaten her DKÖ’de olmas› gereken iflleyifltir. Ve yaln›zca bu yöntemle demokratik
yönün güvence alt›na al›nmas› mümkün de¤ildir. Ancak kendi gerçekli¤imiz içinde ve çal›flma tarz›m›z›n zay›f yönlerini ele ald›¤›m›zda
bu örnekler dahi bizim aç›m›zdan önemlidir
ve gelifltirilmelidir.
YDG Konferans› üzerine
YDG’nin kitle çizgisinde s›çrama yaratmas› ve çal›flma tarz›ndaki hatal› yönlerini
aflarak genifl kitlelere seslenen bir yap›ya kavuflabilmesi yaln›zca alanlardaki YDG Toplant›lar› ile mümkün olmayacakt›r. Bu toplant›lar›n deneyimlerinin aktar›lmas›, sürecin de¤erlendirilmesi, YDG’nin geçmifl sürecinin
ele al›nmas› ve önümüzdeki dönem izleyece¤i çizgiyi, politik hatt› ve örgütlenme yöntemini belirleyebilmesi aç›s›ndan farkl› alanlardaki YDG’lilerin bir araya gelmesi oldukça
önemlidir. Bu anlam›yla 2 y›l önce gerçeklefltirdi¤imiz YDG konferans›n›n
ikincisini örgütlemeyi ve bunu ilk konferans›m›za nazaran daha demokratik
bir iflleyiflle yerine getirmek oldukça
önemlidir. Ancak unutulmamal›d›r ki bu
konferans, sürecin sonunu temsil etmeyecektir. Görece yeni bafllayan sürecimizi de¤erlendirmek ve faaliyetimizi daha güçlü flekilde sürdürmek, farkl› alanlardaki deneyimleri ö¤renmek aç›s›ndan bir aflamay› ifade
edecektir. Bu anlam›yla sürecin daha örgütlü
ve YDG kitlesinin iradesi do¤rultusunda ele
al›nmas›na hizmet edecektir. Ayn› zamanda
YDG Konferanslar›n›n gelenekselleflmesi ve
YDG’nin 20. y›l›n›n kutlanmas› aç›s›ndan da
2. Konferans›n gerçekleflmesi önem arz etmektedir. Bu konferansta YDG’nin sürecini
netlefltirmek aç›s›ndan alanlardan delegelerin
seçilmesini ve bu delegelerin son karar› vermesini yararl› buluyoruz.
Bu anlam›yla YDG’nin yeni süreci ve
YDG Konferans› üzerine alanlar›m›zdaki
YDG toplant›lar›nda arkadafllar›m›z›n tart›flmas› ve bu gündem do¤rultusunda düflüncelerini netlefltirip haz›rl›k yapmalar› yararl›
olacakt›r. Bu do¤rultuda tüm alanlar›m›zdaki
YDG’lilere bu konuya önem vermeleri ve gereken ad›mlar› atma ça¤r›s›nda bulunuyoruz.✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Avrupa Yüksek Ö¤renim
Alan› ‹çin Yetkinlik/
Yeterlilik Yasalar›
Yetkinlik/yeterlilik nereden ç›kt› sorusunun yan›t› 19-20 May›s 2005- Bergen Bildirisi’nde veriliyor: “Avrupa Yüksek Ö¤renim
Alan› üç aflama etraf›nda yap›land›r›lm›flt›r. Bu
aflamalar›n her biri ö¤renciyi, ifl piyasas›, daha
sonraki yetkinlik kazan›mlar› ve aktif vatandafll›k için haz›rlamaktad›r.” denilmektedir. Daha önceden birçok Avrupa ülkesinde yetkinlik
ve yeterlilik uygulamalar› mevcuttu. Yetkinlik konusu Bologna Süreci’nin ortak kalite, derecelendirme anlay›fl›n›n bir yans›mas›d›r. Sonuçta Yetkin Mühendislik Ve
Mesleki Yeterlilik Bologna Süreci’nin bir parças›d›r.
Çarp›c› bir örnek
23 May›s 2007 tarihinde Milliyet Gazetesi yazar› Abbas Güçlü’nün yer verdi¤i
bir yaz›dan bahsetmek istiyoruz. Bilgisayar
ve Ö¤retim Teknolojileri Bölümü’nden
mezun olan, iflinde özveriyle çal›flan birinin
feryad› niteli¤indeki yaz›da, bilgisayar formatör ö¤retmeni görevlendirmelerinde 180 saatlik bir kursa giden bir s›n›f ö¤retmeninin,
kendisinin yerine nas›l tercih edildi¤ini anlat›yor. Ve diyor ki: “Bu nedenle okulumda
bir s›n›f ö¤retmeni, bilgisayar formatör
ö¤retmeni oldu... Bilgisayar destekli
e¤itim 180 saat e¤itim alm›fl birine
emanet edilebilir mi? Hangi ülkede 180
saat e¤itim, 4 y›ll›k üniversite e¤itiminden üstün görülmüfltür?” diyor ve devamla; “Biz bilgisayar ö¤retmenleri, hem dersimize gireriz hem de formatörlü¤ü yapar›z, yeter
ki hakk›m›z› versinler... Madem bilgisayar
ö¤retmeni 180 saatte olunabiliyor, o zaman lütfen bilgisayar ö¤retmenli¤i
programlar› üniversitelerden kald›r›ls›n. Bu yüzden bilgisayar destekli e¤itim, can›m ülkemde, ölü do¤acakt›r.
Lütfen sesimizi duyurun!” ‹flte size Yaflam
Boyu Ö¤renim’ den manzaralar...
Harçlar art›yor
Yüksek ö¤renimde derece yap›s›nda belirli reformlar yap›lmaktad›r. Üç
aflamal› derecelendirme sistemi (lisans,
yüksek lisans, doktora) ülkeler taraf›ndan
kabul görmüfltür. Avrupa ülkelerinin üçte
birinde birinci ve ikinci aflama için harç ücreti al›nmamaktad›r. Di¤er üçte ikilik kesim
ise harç ödemektedir. Bologna Süreci’ne dahil olup da, AB üyesi olmayan ülkeler de
(Rusya, Ukrayna, Türkiye, Azerbaycan vs.) bulunmaktad›r. Bundan kaynakl› harç konusunda
AB üyesi olanlar ve olmayanlar konusunda nas›l bir ayr›m olaca¤› belirsizdir. Örne¤in Hollanda, flu anda AB üyesi olmayan ülkelerden
gelen ö¤rencilerden daha yüksek harç almaktad›r. Büyük Britanya (‹skoçya hariç) ve Hollanda tüm aflamalarda genel olarak herkesten
yüksek harç ücreti almaktad›r.
Yine bir di¤er konu ise ESIB’›n da de¤erlendirmesinde bulunan, bu aflama sistemlerini
yeni uygulayan, örne¤in daha önceden ikinci
aflama için harç almayan ülkelerin, yeni derecelendirme sistemi ile ikinci aflamada harç al-
d›klar›n›n tespit edilmesidir. Derece yap›s›ndaki reformla beraber harç ücretlerinde kötüye bir gidifl bulunmaktad›r. Kaliteli ve güçlü
üniversitelerin oluflturulmas› Bologna Süreci’nde s›k s›k dile getirilmektedir. Ancak bunun sadece diploma, müfredat, kredilendirmede ortakl›kla yap›lmas›n› düflünmek hayalcilik olur. Kaliteli ve güçlü üniversitelerin alt›n›n
nas›l doldurulaca¤› önemlidir. Üniversitelerin
kendilerini ön plana ç›kar›p bu süreçte kendi
tan›t›mlar›n› bolca yapmas›, kurs hizmetlerini
devreye sokmas›, aflama sistemlerindeki ücret
art›fllar›, tüm Avrupa ülkelerinden en iyi ö¤rencileri çekme çabas› harç ücretlerini de art›racakt›r. Özel üniversitelerin piyasa içerisinde ve Bologna Süreci’nin içerisinde
en faal üniversiteler olaca¤› ve sürecin
en kârl›lar› olaca¤› aç›kça ortadad›r.
Ortakm›fl›z da
haberimiz yokmufl
Türkiye’nin de içinde bulundu¤u “2003Berlin, Yüksek Ö¤retimden Sorumlu
Bakanlar Konferans›”nda ö¤rencilerle ilgili
aynen flu ifade bulunmaktad›r: “Ö¤renciler, yüksek ö¤retim yönetiminin ortaklar›d›r.” ‹fadeye göre yönetiminin orta¤›y›z. Ve bu deklarasyonu
Milli E¤itim Bakan› imzalad›. Türkiye’de YÖK
mevzuat›nda ortakl›kla ilgili böyle bir madde
var m›? Türkiye’de ö¤rencilerin üniversitelerin yönetiminde ortak oldu¤una dair böyle bir yasa geçirilmifl mi? Elbette hay›r. Var olan ö¤renci derneklerinin üniversitelerde faaliyet yürütmesine izin vermeyen, ö¤renci öz örgütlülü¤ü olan ö¤renci derneklerini tan›mayan, üyelerine türlü bask›lar ve flantajlar uygulayan, soruflturmalarla okuldan atan
YÖK’ün nas›l orta¤› oluyoruz? Bu aç›k bir ikiyüzlülüktür! Ama bizim uflak hükümetler Avrupa Birli¤i üyeli¤i için flirin gözükmek ad›na,
“demokratik bir ülkeyiz” laf›n› dillerden düflürmüyorlar. Göstermelik ö¤renci temsilcileri de zaten Bologna Süreci
içerisinde kuruldu
ve özellikle faflist veya apolitik unsurlarla dolduruldu. YÖK dikensiz gül bahçesi için
elinden geleni yapt›. Bugüne kadar bu süreçten haberi dahi olmayan yüzbinlerce genç var.
Ö¤renci konseylerinin/ temsilciliklerinin YÖK
içerisinde nas›l bir konuma sahip oldu¤u belirsiz olmakla birlikte, özerk olmad›¤›, birebir
okul güdümünde ve denetiminde faaliyetlerinin yürütüldü¤ü herkesçe görülen ve bilinen
bir gerçektir. Türkiye’de Bologna için ö¤renci
temsilcileri neler yapt› merak ediyoruz. Neler
tart›fl›ld›? Ö¤renci temsilciliklerinin üniversite
ile nas›l bir iliflkisi var? Bu sürecin Türkiye’de
üniversite ve ö¤renci temsilcilerinin iflbirli¤i
fleklinde dahi yürütülmedi¤ine inan›yoruz. Ö¤renci temsilcilikleri hiç bu konuyla ilgili bildiri
yay›nland› m›? Ankara’da yap›lan temsilciler
toplant›s› sonuç bildirgesi var m›, yok mu belli de¤il. En az›ndan biz duymad›k.
Emperyalizm,
gelece¤imizi sat›n
almaya çal›fl›yor!
Esir olmayal›m!
‹çinden geçmekte oldu¤umuz süreç emperyalizmin dünya ölçe¤inde yaflamakta oldu¤u krizin hafifletilmesi veya sürdürülebilir bir
seviyeye çekilmesi için att›klar› ad›mlar›n ezilen kesimlerin üzerinde daha fazla bask›y› hissetti¤i bir dönemdir. Bu nedenle dünyan›n birçok yerinde ezilen halklar›n kabaran öfkesi d›fla vurmaktad›r. Özellikle Avrupa’da Yunanistan’da, Fransa’da ö¤rencilerin benzer yasalara
karfl› koyduklar› fiili eylemler, direnifller, iflgaller sessizli¤i y›rtarcas›na ortaya ç›kmaktad›r.
Bu isyan›n ortaya ç›kt›¤› dönemin özelli¤i ise
Bologna Süreci’ne denk düflmesidir. Bologna’n›n sosyal alandaki y›k›c› etkisi ö¤renci eylemliliklerini art›rm›flt›r. Ülkemizde ise bu yasalar ve uygulamalar sessizlikle uygulanmakta ve hiç bir flekilde gündeme
tafl›nmam›flt›r. Dolay›s›yla kitlelerin hatta ilerici, devrimci demokrat unsurlar›n dahi süreçten pek haberdar oldu¤u söylenemez. Emperyalistlerin
e¤itim alan›ndaki neo-liberal
politikalar›n›n bugün ülkemizdeki uygulay›c›s› konumundaki
YÖK için sorunsuz (bu süreç
için) geçen bu alt› y›ll›k dönem önemli bir kay›p olmas›na ra¤men, 2010 y›l›na kadar devam edecek olan bu
emperyalist projeye karfl›
sesimizi yükseltece¤imiz
y›llar önümüzde durmaktad›r. Emperyalistlerin e¤itim alan›nda yapm›fl olduklar› yap›sal dönüflümün günümüz ihtiyaçlar›na yan›t
olabilmesi için önümüze
koyduklar› politikalar, bir
AB uyum projesi olup,
Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› ‹çin Bologna
Süreci ve onunla beraber Yetkin Mühendislik (tasar› halinde), Mesleki Yeterlilik yasalar› (yasalaflt›); di¤er yandan, Yabanc›lar Yasas›, Yabanc› Doktor Yasa-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
s›, Ücretli Avukatl›k, Aile Hekimli¤i gibi politikalard›r.
Yasalar› sessizlikle geçiren, bizleri yok sayan uflak iktidara, mesle¤imizi elimizden alan,
gelece¤imizi karartan, esir almaya çal›flan emperyalistlere karfl› gençli¤in verebilece¤i yan›t›n etkili olabilmesi, onun birlik olmas›, örgütlü hareket ederek karfl› durmas›nda gizlidir.
Gençli¤in anti-empeyalist, anti-faflist mücadeleyi yükseltmesi verilebilecek en iyi yan›tt›r.
Emperyalistler, bizden hayat›m›z› teslim etmemizi istiyor, gelece¤imizi ise
sat›n almaya çal›fl›yorlar. Gençli¤i bu
projeye ve yasalara karfl› yürütmüfl oldu¤umuz çal›flmalara kat›lmaya ça¤›r›yor ve bizler yaflam›m›z› teslim etmeyece¤imizi, emperyalist politikalar›n
esiri olmayaca¤›m›z› buradan ilan ediyoruz.✌
mperyalistlerin
e¤itim alan›ndaki neo-liberal politikalar›n›n bugün
ülkemizdeki uygulay›c›s› konumundaki YÖK
için sorunsuz (bu süreç
için) geçen bu alt› y›ll›k
dönem önemli bir kay›p
olmas›na ra¤men, 2010
y›l›na kadar devam edecek olan bu emperyalist
projeye karfl› sesimizi
yükseltece¤imiz y›llar
önümüzde durmaktad›r. Emperyalistlerin e¤itim
alan›nda yapm›fl olduklar›
yap›sal dönüflümün günümüz ihtiyaçlar›na yan›t olabilmesi için önümüze koyduklar› politikalar, bir AB
uyum projesi olup, Avrupa
Yüksek Ö¤renim Alan› ‹çin
Bologna Süreci ve onunla
beraber Yetkin Mühendislik
(tasar› halinde), Mesleki Yeterlilik yasalar› (yasalaflt›);
di¤er yandan, Yabanc›lar
Yasas›, Yabanc› Doktor Yasas›, Ücretli Avukatl›k, Aile
Hekimli¤i gibi politikalard›r.
E
15
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
,
k
u
l
z
u
s
u
s
a
Halk
AVRUPA YÜKSEK Ö⁄RET‹M PAZARINA DO⁄RU
golf sahalar›na ise milyonlarca metreküp su
Son y›llarda ülke ve dünya gündeminde ayn›
fleyden bahsedilmeye baflland›: küresel ›s›nma.
Sermayenin büyük kârlar elde edebilmek
için dev yat›r›mlarla kurdu¤u fabrikalar
emek sömürüsünün yan›nda do¤an›n tahribat›na da büyük etki yapmaktad›r. Ar›tmas› olmayan fabrika bacalar›ndan ç›kan gaz›n
sera gaz› etkisi yapmas›, yine büyük fabrikalar›n
su yataklar›na boflaltt›¤› at›klar do¤ay› gittikçe
geriye dönüflü olmayan bir duruma getirdi.
2001’den bu yana net olarak ortaya ç›kan do¤a
olaylar› aras›nda ‹ngiltere sele teslim olurken, ‹spanya’da afl›r› s›caklar kendisini göstermekteydi.
Dünyada bir fleylerin de¤iflti¤i yavafl yavafl gündemleflti ve dünyan›n temel sorunlar› aras›na küresel ›s›nma da girdi.
Çeflitli projelerle bu durum engellenmeye
ya da protokollerle dünyadaki sera gaz› miktar›
düflürülmeye çal›fl›l›yor. Bu konuda Kyoto Protokolü ço¤u ülke taraf›ndan onaylanarak yürürlü¤e girdi. Bu protokole Türkiye’nin imza atmamas› ise hala tart›fl›lan bir konu ama çevreciler
d›fl›nda bu konuda bask› yapan kimse yok.
Avrupa’n›n sera gaz›na kota getirilirken sera
gaz› a盤› Türkiye’de kurulacak fabrikalarla tamamlanarak emperyalist flirketlere aç›k alan b›rak›lacakt›r. AB üyesi ülkelerin nükleer santrallerden vazgeçerken bunu Türkiye’ye yeni bir
umut olarak sunmalar› ve ülkemizde çevre mevzuat›na uyulmamas› bu tekeller aç›s›ndan ülkemizi verimli bir yat›r›m bölgesine dönüfltürmektedir. Egemenlerin ülkemizi dev bir çöplü¤e çevirmeye göz yummalar› da devletin
halka bak›fl›n› bir kez daha göstermektedir. Bu anlamda Sanayi Bakan›’n›n geçti¤imiz y›l
sera gaz› sal›n›m›ndaki art›fltan övünmesi de onlar›n çevreyi ne kadar dikkate ald›klar›n› bizlere
göstermektedir.
Küresel ›s›nman›n hemen hemen tüm co¤rafyalara çeflitli etkileri olmakla beraber kendi
ülkemizdeki tahribat› da ortadad›r. Afl›r› kurakl›k, T. Kürdistan›’nda ve Karadeniz’de sellerin
oluflmas›, s›cak geçen k›fl aylar› küresel ›s›nman›n
göstergesidir. Ama en can al›c› etkisi afl›r›
kurakl›ktan kuruyan baraj ve dere yataklar›m›zd›r. Fakat flunu iyi görmek laz›m; bu dere yataklar›ndaki kurakl›k sadece küresel ›s›nman›n etkisinden de¤ildir. Önlem al›nmadan su
yataklar›na kurulan fabrikalar›n at›klar›,
hiçbir planlama yap›lmadan sulanan tar›msal araziler ve belediyenin ve çevre
bakanl›¤›n›n sermayeye çekti¤i peflkefller
bu sonucun do¤mas›na neden olmufltur.
Bugün kurakl›¤›n yaflanmas›n›n, halka su verilememesinin, sulara zam yap›lmas›n›n en
önemli sorumlusu, gereken önlemleri ve yat›r›mlar› yapmayan yerel yönetimler, denetimsiz
kurulan binalar ve fabrikalard›r.
Halka bang›r bang›r “su tasarrufu yap›n”
diyen devlet ise turizm için Akdeniz’de onlarca
golf sahas› yapmaktad›r. Türkiye’de flu anda 9
adet golf sahas› bulunmaktad›r ve infla edilmesi
düflünülen 100 tane daha s›rada vard›r. Golf ciddi paralar›n döndü¤ü, burjuvazinin e¤lencelerinden biridir ve golf için gereken malzemeler dahi
oldukça pahal›d›r. Bu oyun sahalar› zengin
ülkelerdeki burjuvalar› tatil için Türkiye’ye çekmek ve onlar› e¤lendirmek için
yap›lmaktad›r ve bunun için orman arazileri kesilmekte, çevre tahrip edilmektedir. Çimin kalitesini korumak için kullan›lan kimyasallar ise yeralt› su kaynaklar›n› ve toprak yap›s›n› tahrip etmektedir.
Yine bu alanda kullan›lan su ise çok ciddi
Küresel ›s›nman›n
nedeni halk›m›z
olabilir mi
Atmosferdeki CO2 (Karbondioksit) ve
CH4 (Metan gaz›) oranlar›ndaki art›fl dünya
yüzeyinin s›cakl›¤›n›n yükselmesine, bu da, d›fl
katman›n ›s›nmas›na ve kutuplara yak›n buzlar›n erimesine yol açmaktad›r. Buzlar eridikçe
yerlerini kara ve sular al›yor. Kara ve sular›n
buza oranla daha az yans›t›c› olmas› günefl ›fl›n›n›n emilmesini art›rmakta ve dolay›s›yla daha fazla erimeye neden olmaktad›r. Bu k›s›r
döngünün sebebi olan küresel ›s›nma,
k›saca, dünya atmosferi ve okyanuslar›-
Eylül 2007
20
?
n›n ortalama s›cakl›klar›nda belirlenen
art›fl için kullan›lan bir terimdir.
Dünyay› uçuruma sürükleyen, küresel
›s›nman›n bafl mimarlar› olan kapitalistleri bile endiflelendiren bu içler ac›s› durum karfl›s›nda bir fleyler yapmak gerekti¤i düflünülerek
Paris’te ‘Hükümetler Aras› ‹klim De¤ifliklikleri Paneli’ düzenlenmiflti. Dünyan›n
birçok yerinden bu panele kat›lan iklim bilimciler hiç de iç aç›c› olmayan bir BM raporu
haz›rlad›lar. Bu rapora göre:
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
miktardad›r ve halka su tasarrufu ö¤üdünde bulunanlar bu sahalara harcanan suya sesini ç›karamamaktad›r.
2004 y›l› verilerinde dünyada golf sahalar›
için günde 1 milyon ton su kullan›lmaktad›r. Bu
rakam, tüm dünyada susuzluk çeken insanlar›n
asgari su tüketimini karfl›layabilecek olan ve BM
taraf›ndan tespit edilmifl asgari rakamla eflittir.
Bir golf sahas› y›lda hektar bafl›na ortalama
10.000 ile 15.000 m3 suya ihtiyaç duyar. Di¤er
bir deyiflle 100 hektarl›k bir golf sahas›n›n bir y›lda tüketece¤i su miktar› yaklafl›k 1 milyon
m3’tür. Bu da 12.000 nüfuslu bir yerleflim
yerinin ortalama y›ll›k su tüketimine eflittir. Bu
verilerden görülece¤i gibi golf sahalar›n›n bol ya¤›fl›n ald›¤› alanlarda ve ülkelerde kurulmas› gerekirken bizim ülkemizde Akdeniz’de kurulmaktad›r. Bu bölge yaz›n kurak k›fl›n ise az ya¤›fl almas›na ra¤men son y›llarda bu oran dahi düflmektedir. Çimin canl› kalmas› ve burjuvazinin e¤lenmesi için sulamaya ara verilmezken halk›m›z ise sa¤l›ks›z kuyu sular›
önünde kuyruklar oluflturmak zorunda
kalacakt›r.
Özellikle ülkemiz su aç›s›ndan fakir bir ülkedir. Ülkemiz, kifli bafl›na ortalama y›ll›k 1500
m3’lük kullan›labilir su miktar›na sahiptir ve bu
dünya standartlar›nda göre yoksul kategoridedir. Bugün su tasarrufu yapal›m derken milyonlarca litre suyun golf sahalar›nda kullan›lmas›, ke-
silen ormanlar ve yok edilen tar›m arazileri ortadad›r. As›l tehlike ise 2030 y›l›na do¤ru yaflanacakt›r. 2030 y›l›nda nüfusu 80 milyona ulaflacak olan Türkiye, kifli bafl›na düflen 1100 m3 kullan›labilir su miktar›yla, su s›k›nt›s› çeken bir ülke durumuna gelecektir. ABD gibi kifli bafl›na y›ll›k kullan›labilir su miktar›n›n 16.000 m3 oldu¤u
ülkelerde bile golf sahalar›n›n su kaynaklar› ve
do¤a üzerindeki olumsuz etkileri tart›fl›l›rken,
Türkiye’nin bu konuda daha dikkatli olmas› gerekmektedir.
Çevre tahribat›na karfl› önlem almayan, Kyoto Protokolü’nü imzalamayan
sistem emperyalizmin isteklerini yerine
getirmek için halk›n ihtiyaçlar› hiçe saymaktad›r. Nükleer art›kl› gemileri ülkeye sokmas›, ülkeyi nükleer çöplü¤e çevirmeyi kabul etmesi, GDO’lu ürünlerin ülke pazar›nda serbestçe dolaflmas›, nükleer santrallerin kurulmas›n›n
planlanmas›, yine Anadolu’nun en güzel da¤› ve
tarihsel alanlar›na barajlar kurulmas› ve yaln›zca
do¤ay› de¤il burada yaflayan halk› da göçe zorlamas›, (Hasankeyf, Munzur) yine orman arazilerini yok edip buralara dev siteler kurulmas›,
golf, Formula gibi burjuva e¤lenceleri için emekçi halk›n evlerinin y›k›lmas› sistemin çevreye ve
halka düflmanl›¤›n› kan›tlamaktad›r. Aç›kt›r ki
emperyalizme karfl› verdi¤imiz mücadele
yaln›zca insanl›¤› de¤il do¤ay› da kurtaracakt›r.✌
Kelkit YDG
- + 2 derecede: Su s›k›nt›s› bafllayacak.
Kuzey Amerika’da bafl gösterecek olan kum
f›rt›nalar› tar›m› yok edecek. Amerika’da k›tl›k bafllay›p h›zla ilerleyecek. Deniz seviyeleri
endifle verici biçimde artacak. Peru’da 10 milyon insan su s›k›nt›s› çekecek. Mercan Kayalar› yok olacak. Canl› türlerinin % 30’u yok
olma riski alt›nda kalacak.
- + 5 derecede: Denizler 5 metre yükselecek. Deniz seviyesi ortalama 70 metre
olacak. Dünya yiyecek stoklar› tükenecek.
- +6 derecede: Göçler bafllayacak. Yüz
milyonlarca insan uygun iklim koflullar›nda yaflamak umuduyla göç yollar›na düflecek.
Rapora göre günümüzde yaflan›lan
0,6 derecelik art›fltaki en büyük etken
petrol, kömür gibi yak›tlardan, sanayi
at›klar›ndan ve at›k gazlardan meydana
gelen sera gaz›d›r. Aç›kça bellidir ki bu art›fla neden olan, emekçi halk›n k›fl›n zar zor
bulup yakt›¤› odun, kömür duman› de¤il; petrol savafllar›na giren, daha fazla para kazan-
mak için halk›n eme¤ini sömürmesi yetmezmifl gibi canavar fabrikalar›n›n, sanayi kurulufllar›n›n her türlü at›¤›n› ar›tmadan, ac›mas›zca,
yaz-k›fl demeden do¤aya salan emperyalistlerdir.
Raporu haz›rlayan uzmanlar do¤al yolla
karbon emiliminin zorlu¤una dikkat çekerek
atmosfere sal›nan sera gazlar›n›n oran›n›n s›n›rland›r›lmas›n›n önemini vurguluyorlar.
Küresel ›s›nman›n etkileri herkes için ayn› fliddetle olmayacakt›r elbette ki. Yap›lan
araflt›rmaya göre en çok etkileneceklerin bafl›nda Arktika (Kuzey Kutup Bölgesi) geliyor.
‹klim de¤iflikliklerinin vuraca¤› di¤er bölge de
Afrika. Arktika’daki buzullar›n 67 derece kuzey paraleliyle 90 derece kuzey kutup noktas› aras›nda olmas›, buzullar›n erimesi için bir
neden olamaz. Bunun tek nedeni; kendi
canl› grubundan baflka hiçbir canl›y› düflünmeyen ve insano¤lunun en afla¤›l›k
›rk› say›lan patronlar ve siyasi temsilcileridir.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
“Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda Niteliklere Ait Bir Çerçeve” adl› de¤erlendirmede Bologna Süreci’nin itici gücü (bu
güçler bize de “itici” gelmektedir!) “iflverenler” olarak adland›r›lmaktad›r. Bunun nedeni olarak ise üniversitelerin ö¤rencileri ifl gücü pazar›na yeterli bir flekilde haz›rlayamay›fl› gösterilmektedir. Bunun için ise ilk olarak üniversiteleri yeniden tan›mlamak gerekiyordu.
Bologna Sürecine haz›rl›k
Yüksekö¤renim alan›nda epey bir süredir
devam eden bir yap›sal dönüflüm içerisindeyiz. 750 y›l önce Avrupa’da do¤an üniversiteler yine Avrupa taraf›ndan tart›flmaya aç›l›yor ve üniversiteler yeniden tan›mlan›yor.
Üniversitelerin günümüzde hangi düzlem
içerisinde tart›fl›ld›¤› önemli bir yerde durmaktad›r.
Fransa, ‹talya, Almanya ve ‹ngiltere gibi
emperyalist devletlerin öncülü¤ünde bafllat›lan süreç bugün 45 ülkenin içinde bulundu¤u
bir genifllemeyle Bologna Process-Bologna Süreci olarak adland›r›lmaktad›r. Bu süreç içerisinde diploma sistemleri, müfredat,
derecelendirme, kredilendirme ve not sistemlerinin ortaklaflt›r›lmas› hedeflenmektedir. Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›’n›n
oluflturulmas› ve buran›n çekim merkezi haline getirilerek, rekabet eden, güçlü üniversiteler oluflturma çabas› bulunmaktad›r. fiimdi
bu sürecin ne zaman, nerede ve hangi düflünsel yaklafl›mla bafllat›ld›¤›na bir bakal›m.
Sorbon DeklarasyonuMay›s 1998
25 May›s 1998 tarihli Sorbon Deklarayonu ile Fransa, ‹talya, Almanya ve ‹ngiltere’den bakanlar›n bir araya gelerek aç›klad›¤›
bu deklarasyonda dile getirilen ifadelerden
baz›lar›n› s›ralayarak konumuza bafllayabiliriz:
“Avrupa’n›n yaln›zca Euro, bankalar ve ekonomi Avrupa’s› olmakla kalmay›p bilgi Avrupa’s›
da olmas› gerekti¤i unutulmamal›d›r”. “Bugün
ö¤rencilerimizin birço¤u ulusal s›n›rlar d›fl›nda
çal›flma yapman›n avantajlar›ndan faydalanamadan mezun oluyor”. “Ö¤renciler, profesyonel
yaflamlar›n›n herhangi bir döneminde veya farkl› altyap›lardan akademik dünyaya girebilmelidirler”. “Biz istihdam edilebilirli¤in yan› s›ra d›fla
tan›nmay› gelifltirmeyi ve ö¤renci hareketlili¤ini
kolaylaflt›rmay› amaçlayan ortak bir referans
düzeni teflvik etmeyi taahhüt ediyoruz. Burada,
Sorbon’da Paris Üniversitesi’nin y›ldönümü bize
ulusal kimliklerin ve ortak ç›karlar›n etkileflebildi¤i ve Avrupa’n›n, ö¤rencilerin ve genel olarak vatandafllar›n ç›karlar› için birbirlerini güçlendirebildi¤i bir Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› yaratma
gayretlerine kat›lmak için mükemmel bir f›rsat
sunuyor” denilmektedir. Bu deklarasyonda
bunun için yap›sal dönüflümlerin yap›lmas›
için çal›flmalar›n bafllayaca¤› ifade edilmektedir.
Asl›nda tart›flmaya neden olan as›l konu-
nun ö¤rencilerin istedi¤i üniversitede serbestçe okumas› sorunu de¤ildir. As›l amaç
“Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›-(AYÖA)”
adl› projenin hayata geçirilmeye çal›fl›lmas›d›r. Ve bu projenin bir sonucu da “ö¤renci
hareketlili¤i” olacakt›r. Asl›nda bu projeyi
“Avrupa Yüksek Ö¤retim Pazar›” olarak okumak daha do¤rudur. Bunu birazdan
aç›k bir flekilde de görece¤iz.
Bologna DeklarasyonuHaziran 1999
19 Haziran 1999 tarihli ‹talya’n›n Bologna kentinden toplanan bakanlar›n “Avrupa E¤itim Bakanlar› Ortak Deklarasyonu” ile deklare etti¤i “Bologna Deklarasyonu”, “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›” bafll›¤›n› tafl›yordu. Bu deklarasyonda Sorbon
Deklarasyonu’na paralel aç›klamalar yer almaktad›r. Kendini a盤a vuran ifade ise, as›l
istemi ortaya ç›kar›yordu: “Özellikle Avrupa
yüksek ö¤renim sisteminin uluslararas› rekabetini artt›rma amac›na dikkat etmeliyiz (...)
Avrupa’n›n yüksek ö¤renim sisteminin ola¤anüstü kültürel ve bilimsel geleneklerimize uygun
olarak dünya çap›nda bir etkinlik seviyesine ulaflmas›n› sa¤lamal›y›z-(Bologna Deklarasyonu)” denilmektedir. Bu deklarasyon ayn›
zamanda AYÖA’y› oluflturma ad›m›n›n at›ld›¤› yer olmas› nedeniyle ad›n› Bologna Süreci
olarak ald›.
Bologna’n›n perde arkas›nda
büyük patronlar!
“Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda
Niteliklere Ait Bir Çerçeve” adl› de¤erlendirmede Bologna Süreci’nin itici gücü (bu
güçler bize de “itici” gelmektedir!) “iflverenler” olarak adland›r›lmaktad›r. Bunun nedeni
olarak ise üniversitelerin ö¤rencileri ifl gücü
pazar›na yeterli bir flekilde haz›rlayamay›fl›
gösterilmektedir. Bunun için ise ilk olarak
üniversiteleri yeniden tan›mlamak gerekiyordu.
Üniversite
ifl gücü pazar› için mi var?
Yunanistan (fiubat 2003), Danimarka
(Mart 2003), Çekoslavakya (Haziran 2003),
Portekiz (Nisan 2002) seminerlerinde yap›lan tart›flmalarda üniversitelerin tan›mlanmas› esneklefltirildi. Ve yüksek ö¤retimin “çok
amaçl›” anlafl›lmas›na vurgu yap›ld›. Yüksekö¤retimin amaçlar› aras›ndaki dört madde
nin ilk s›ras›na “ifl gücü pazar›na haz›rlama” maddesi konuldu. Daha sonraki maddeler; kiflisel geliflim, hayata haz›rlama, bilginin gelifltirilmesi ve korunmas› olarak adland›r›lsa da, bu unsurlar tali konumda say›lm›flt›r. “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda
Niteliklere Ait Bir Çerçeve -fiubat
2005” adl› çal›flmada “ifl gücü pazar›na haz›rlama e¤itimin aç›k bir amac›” fleklinde daha
net bir tan›mlama yap›lm›flt›r.Yine ayn› çal›flmada “Bologna sürecinin geliflmesi ö¤renciler, çal›flanlar ve iflverenler için
uluslararas› ‘pazar alan›’ hakk›nda artan beklentileri do¤urmufltur” denilmektedir.
Böylece üniversiteler aç›kça piyasa
için adam yetifltiren, burjuvazinin eleman ihtiyac› için iflleyen okullar olarak
adland›r›lmaktad›r. Malesef üniversitelerin en önemli özelliklerinden olan
kamu yarar› gözden düflürülmüfl, üniversitelerin toplumsal boyutu ve sosyal nitelikleri siliklefltirilmifltir.
“Güçlü Üniversite”,
peki nas›l bir ö¤renci?
Avrupa Ulusal Ö¤renci Birlikleri’nin
“ESIB Bologna Analizi 2005- Ö¤renci
Gözüyle Bologna” adl› çal›flmas›nda ülkelere iliflkin baz› de¤erlendirmeler bulunmaktad›r. Bologna Süreci’nin tan›t›lmas›nda Avrupa
Yüksek Ö¤retim Alan›’n›n cazibesinin ön plana ç›kar›lmas› için hemen hemen hiç bir ülke-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
nin bunu yapmad›¤› yaz›l›. Daha çok ülkeler
kendi ulusal sistemlerini tan›tmaya, kendi sistemlerini çekici hale getirmeye bafllam›fllar.
“Ço¤u ülke zengin ö¤rencileri hedef ald›klar›n› bildirmifltir. Örn: Hollanda pazarlama giriflimini art›rd› ve ayn› zamanda AB üyesi olmayan ö¤rencileri
için devlet yard›m›n› iptal etti.”
‹flte böyle. Üniversiteler piyasan›n tam
anlam›yla emrine giriyor. Bununla ilgili flimdi,
Bolonya Süreci IV. Bakanlar Konferans›’nda Araflt›rma ve E¤itim Bakan› Kristin Clemet’in 19 May›s 2005’te yapt›¤›
Norveç Aç›l›fl Konuflmas›’na bir göz atal›m:
“Uluslararas› kalitesi olan güçlü üniversiteler, bugünün bilgi dünyas›nda kiflisel geliflim ve baflar›
için bir ön flart... Akademinin bu uluslararas› boyutunun önemi küreselleflmeyle birlikte artmaktad›r. Rekabet ve iflbirli¤i, ayn› madeni paran›n iki yüzü gibidir. Yani iflbirli¤i yoluyla bilgiyi paylaflarak, uluslararas› arenada rekabet edebiliriz. (...) Avrupa’y› daha güçlü ve de iyi ö¤renciler ve araflt›rmac›lar için daha
çekici hale getirmeyi amaçlamal›y›z”
Her fley gayet aç›k bir flekilde ortada.
Üniversiteler piyasaya aç›ld›¤› için en fazla paras› olan›n› çekmek için yo¤un bir reklam sürecine girmekte ve yar›flmakta. Paras› olmayan düflünsün!
Son olarak ise Avrupa’daki Yüksek Ö¤retim ve Araflt›rma Personeli Birlikleri’nin de¤erlendirmelerine bakal›m:
“Bolonya’n›n küreselleflme hakk›nda daha
kapsaml› tart›flmalarla iliflkisi, bizim için derin bir
kayg› nedenidir. Avrupa’n›n d›fl›ndaki deneyimler,
bu tür bir sürecin, baflta özellikle eksikli¤i durumunda modern toplumlar›n ayakta kalamayaca¤› ve kendilerini yenileyemeyece¤i, objektif
araflt›rman›n ve analizin baflta olmak
üzere, yüksek ö¤retimin ve akademik
araflt›rman›n de¤erini oluflturan özellikleri yok edebilece¤i yönündeki korkular›m›z›
do¤rulamaktad›r.
Ne piyasa ve ilgili k›sa-dönem trendleri ne de asl›nda ticari ç›karlar, akademik
derslerin ve araflt›rman›n amaçlar›n› ve
içeri¤ini belirlememelidir. Bunlar› bilgi
belirlemelidir...
➟
13
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
ÖSS ve OKS vesilesiyle...
Genelkurmay›n e-muht›ras›ndan sonra
zorunlu olarak al›nan erken seçim karar› nedeniyle seçim gündemi Temmuz ay›n›n kuflkusuz belirleyeni oldu. Ancak Temmuz ay›
içinde yaklafl›k 2,5 milyon gencin çok büyük
bir ço¤unlu¤unun ve onlar›n ailelerinin çok
önemli bir di¤er gündem maddesi sonuçlar›
beklenen OKS ve ÖSS idi. Sonuçlar aç›kland›
ve yine bildik görüntüler sergilendi. OKS ve
ÖSS’de binlerce kiflinin puanlar›n›n yanl›fl hesaplanm›fl olmas›n›n s›n›rlar›n› aflmayan flekilde göstermelik olarak “s›navlar sorguland›”(!)
Yüz binlerce ö¤rencinin girdi¤i s›navlarda bu
tür hatalar›n “do¤al” oldu¤undan piflkinlikle
dem vuruldu, sorumlular›n cezaland›r›laca¤›
söylemine sar›l›nd› ve bu skandal geçifltirilmeye çal›fl›ld›. Yüz binlerce ö¤rencinin neden böyle bir s›nava mahkum oldu¤unu
sorgulamay›/sorgulatmay› akl›ndan geçiremeyen piflkinler OKS’de baflar›s›z
oldu¤unu düflünerek intihar eden Büflra Önem’in cenaze töreninde boy gösterip bildik maniler z›rvalad›lar. Bu tabloyla birlikte söz konusu, piflkin, halka karfl›
yaklafl›mlar›nda ukala/düflmanca tav›rlar tak›nd›¤›n› bildi¤imiz yetkililer bir tarafa ÖSS,
OKS, KPSS gibi s›navlar›n genifl bir tepki
uyand›rd›¤›n› ve birkaç ne yapt›¤›n› bilmez unsurun d›fl›ndaki egemen s›n›f sözcülerinin bu
tepkileri nötralize etmek için ç›rp›nmas› da
sürecin bir di¤er yönü oldu.
Öyleki GP’sinden CHP’sine düzen partilerinin birço¤u “ÖSS’yi kald›racaklar›n›”
önemli bir seçim argüman› olarak kulland›lar.
Yine seçim öncesinde Eski YÖK Baflkan›
Kemal Gürüz, Evrensel’in aktard›¤› aç›klamas›nda “ÖSS’nin kalkmas› gerekir. Ama bundan flu anlafl›lmamal›d›r. ‹ktidar de¤iflti, hemen
ÖSS kalkacak diye bir fley yok, tabii ki mümkün
de¤il” diyordu. Hatta bizzat ÖSYM Baflkan›
Prof. Ünal Yar›ma¤an, “Türkiye bu çoktan
seçmeli s›navlar› yaklafl›k 40 y›ld›r uyguluyor. Ayn› sistemi b›rak›n 40 y›l, 20 y›l bile sürdüremezsiniz. Toplum art›k isyan etme noktas›nda…” diyerek mevcut s›nav sisteminin teflhir olmufllu¤unu ortaya koyuyordu. Bu s›nav sistemlerinin teflhir olmufllu¤u bir gerçekken böylesi
yo¤un tepki çekmesinin nedeni her y›l milyonlarca “baflar›s›z” ö¤renci üretmesinin ötesinde olsa gerek. Bu yo¤un tepkiyi anlamak ve
kucaklamak için kabaca olsa da s›navlar›n öncesine ilk ve orta ö¤retime göz atmal›y›z.
‹lkö¤retim ve
ortaö¤retimin durumu
‹lkö¤retim ve orta ö¤retim düzeyindeki
okullar aç›s›ndan vahim bir tablo var. Kuflkusuz ezberci dahas› ö¤rencileri faflist bir anlay›flla yetifltiren bir sistem gerçe¤i ile karfl› karfl›yay›z. Fakat bu sistemden dahi 7,5 milyon civar›nda ilkö¤retim ça¤›nda olan çocuk “yararlanam›yor”. “Yararlanabilenler” içerisindeyse
e¤itimin kalitesi tabiri caizse yerlerde sürünüyor. Sadece büyük 10 ilde s›n›flar› 30’ar kifliye indirmek için ihtiyaç duyulan derslik say›s›
70.256 iken 2002-2007 aras›nda MEB bütçe-
Eylül 2007
22
¤itimin özellefltirilmesi yönelimi burada aç›kça görülmektedir. Nitekim AKP döneminde özel okullar›n genel içindeki pay› % 5’den % 13’e yükselmifltir ve kuflkusuz bu yönelim sürecektir. Ki bu gerçeklik bir baflka duruma iflaret etmektedir.
“E¤itimde f›rsat eflitli¤i” bir safsatadan ibarettir. Öyle ki ülkenin en
zengin % 20’lik kesimi toplam e¤itim harcamas›n›n % 57.1’ini yaparken, en fakir % 20’lik kesim % 3.2’sini gerçeklefltirmektedir. Bu
somut durumun bir sonucu olarak kimin daha çok fley bildi¤ini, e¤itimini de¤il istisnalar haricinde kimin daha fazla olana¤a sahip oldu¤unu ölçen ÖSS, OKS, KPSS gibi s›navlar bu tabloyu çarp›c› flekilde yans›tt›¤›ndan yo¤un flekilde tepki çekmektedir.
E
sinden yat›r›ma aktar›lan pay›n oran› % 50
azalm›fl bulunuyor. (2002 MEB bütçesi
7.460.991.00
–yat›r›ma
ayr›lan
pay
1.281.690.00;
2007
MEB
bütçesi
21.355.534.00
yat›r›ma
ayr›lan
pay
1.490.000.00). Bunun do¤al bir sonucu olarak 2003-2004 e¤itim-ö¤retim y›l›nda orta
ö¤retime bafllayan 1 milyon 81 ö¤renciden
2005-2006 e¤itim-ö¤retim y›l›nda sadece 645
bini mezun olabildi. Yani her 100 ö¤renciden 41’i okuldan normal zaman›nda
mezun olamad›.
Düflük kaliteli, yetersiz, ezberci e¤itim
gerçekli¤i öyle barizdir ki (alt›nda daha baflka
nedenler var olsa da) bizzat YÖK, “Türkiye’nin yüksekö¤retim stratejisi” taslak
raporunda flunlar› belirtiyor: “S›nav›n çoktan
seçmeli test olmas› ve az zamanda çok soru çözmeyi gerektirmesi tüm e¤itim sisteminin buna göre biçimlenmesine neden olmufltur. Müfredat d›fl› okuma, sosyal ve öteki u¤rafllar s›nav aç›s›ndan
zaman kayb› olarak görülmektedir. Bu nedenle
sistem, kendini ifade etmede zorlanan, sorun
çözme becerisi yeterince geliflmemifl, sosyal etkilik deneyimi olmayan, toplumdan kopuk… bir lise mezunu yetiflmesine yol açmaktad›r.”
YÖK’ün bunu böylece ortaya koymas›n›n nedenlerine ileride de¤inece¤iz.
Bundan önce Temel Demirer’in “E¤itim, Üniversite, YÖK ve Ayd›nlar” isimli kitapta aktard›¤› kimi ders kitaplar›ndan seçilmifl paragraflar e¤itim mant›¤›n›n deflifrasyonunda yard›mc› olacakt›r. “Atatürk bütün
milletlere sayg› duyar ama onlar›n hepsinin üstünde Türk’ü görür, ona göre dünya yüzünde
Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan
daha temiz millet yoktur ve bütün insanl›k tarihinde görülmemifltir” ya da “Köylerden kente
göç eden insanlar… Bu durum kentlerde sapma
davran›fllar›n›n artmas›na, cinayet, h›rs›zl›k gibi
suçlara neden olmaktad›r.” San›r›z ders kitaplar›n›n anlay›fl› e¤itimin faflist halk düflman› karakterini yeterince gözler önüne seriyor. Ayr›ca ö¤rencileri düflündü¤ünü söyleyemeyen, tek tip kiflilikler haline getirmeyi amaçlayan faflist disiplin yönetmelikleri tüm bu tablonun tamamlayan› olarak ifllev görmektedir. Devlet taraf›ndan
güvenceli ilkö¤retimin ve isteyenin devam etti¤i ortaö¤retimin genel tablosu böyleyken
durum daha da kötüye gidecektir.
Yukar›da aktard›¤›m›z MEB bütçesi ile ilgili veriler bütçenin nas›l yönetildi¤inin bir
göstergesidir ve görünen köy k›lavuz istemez.
E¤itimin özellefltirilmesi yönelimi burada aç›kça görülmektedir. Nitekim AKP
döneminde özel okullar›n genel içindeki pay›
% 5’den % 13’e yükselmifltir ve kuflkusuz bu
yönelim sürecektir. Ki bu gerçeklik bir baflka
duruma iflaret etmektedir. “E¤itimde f›rsat
eflitli¤i” bir safsatadan ibarettir. Öyle ki
ülkenin en zengin % 20’lik kesimi toplam e¤i-
tim harcamas›n›n % 57.1’ini yaparken, en fakir % 20’lik kesim % 3.2’sini gerçeklefltirmektedir. Bu somut durumun bir sonucu olarak
kimin daha çok fley bildi¤ini, e¤itimini
de¤il istisnalar haricinde kimin daha
fazla olana¤a sahip oldu¤unu ölçen ÖSS,
OKS, KPSS gibi s›navlar bu tabloyu çarp›c› flekilde yans›tt›¤›ndan yo¤un flekilde tepki çekmektedir.
Peki ya üniversiteler?
Üniversite öncesi e¤itimin çok k›sa olarak
aktarmaya çal›flt›¤›m›z gerçekli¤i, elemeye dayal› s›navlarla daha iyi görülüyor ve bu da genifl bir tepki çekiyor. Fakat sadece bu nedenle de¤il bizzat bu sistemin sahipleri taraf›ndan
dile getirilen ve kuflkusuz yine genel olarak
e¤itim sisteminin sonucu olarak a盤a ç›kan
sorunlar mevcut s›nav sisteminde de¤iflikli¤i
dayatmaktad›r. Fakat söz konusu de¤ifliklik halk gençli¤inin ç›kar›na de¤il bir
avuç az›nl›¤›n ve bizler içinden seçilecek (bir avuç az›nl›¤a hizmet edecek)
“en zekiler” içindir.
Mevcut sorunlara kabaca bakarsak özellikle ÖSS’nin tam anlam›yla t›kanm›fl oldu¤unu görürüz. ÖSYM Baflkan›n›n ifadeleriyle
“üniversitede okumak isteyen ö¤renci ile üniversite kontenjanlar› aras›nda uçurum vard›r”. 2007
ÖSS verilerine göre s›nava giren ö¤renci say›s› 1 milyon 640 bin iken üniversitelerin lisans,
ön lisans, özel yetenek programlar›n›n toplam kontenjan› 433 bin 150’dir, yani yaklafl›k
1 milyon 200 bin ö¤renci kesinlikle hiçbir üniversiteye giremeyecek. Üstelik bu 433 bin
150 kontenjan›n yaklafl›k 51 bini vak›f, KKTC
ve yurtd›fl› üniversitelerine ait. Yani zaten
halk gençli¤inin büyük ço¤unlu¤unun puanlar›
yetse dahi okuyamayaca¤› üniversitelere! Yar›ma¤an, bu durumu flöyle aç›kl›yor; “Çünkü
üniversite mezunu di¤erlerine göre daha fazla ifl
bulma olanaklar›na kavufluyor… Onun için de
üniversite mezunu olmak… istiyorlar.” Üniversite kap›lar›ndaki bu y›¤›lma mevcut s›nav sisteminin t›kanm›fll›¤›n›n bafll›ca nedenidir.
Yine ÖSYM Baflkan›n›n çözüm önerisi
kontenjanlar› art›rmak, baz› bölümlere s›navs›z geçifl sa¤lamak gibi uygulanmas› hem yeterli ö¤retim eleman›, profesör vb. olmad›¤›
için hem de üniversiteli iflsiz say›s› geçen y›l
fiubat ay› verilerine göre 279 bine dayanm›flken (6 Temmuz 2006 Cumhuriyet) kontenjan
art›r›m› yeni üniversiteli iflsizler yaratmak olaca¤›ndan çözümsüzlü¤ü derinlefltirecek, sorunun özüyle alakas›z bir öneridir. Çünkü iddia
edildi¤i gibi bu y›¤›lman›n esas sorumlusu
“iyi bir gelecek için” zorunlulu¤u üniversiteye giriflte gören ö¤rencilerin
çoklu¤u de¤ildir. Sorun egemen s›n›flar›n
halk için de¤il, kendileri için düzenledikleri
e¤itim sürecinden ihtiyaç duydu¤u kadar ö¤renciyi çekip, kalan ö¤rencileri ve halk›n ihtiyaçlar›n› umursamamas›ndan kaynakl›d›r. Örne¤in binlerce “ö¤retmen aday›”
KPSS’yi kazanmak için ç›rp›nmaktayken halen yeteri kadar ö¤retmen yoktur. Ya da bilinçsiz sulamadan, bilinçsiz gübre
kullan›m›ndan vb. topraklar›n verimsizleflti¤inden söz edilirken ziraat mühendisleri bofl
gezmektedir.
➟
CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY!
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Tecrit Sald›r›s›nda Bir Gedik Açmak ve
Ortak Mücadeleyi Gelifltirmek ‹çin
Devrimci Tutsaklara Mektup Yazal›m
Ülkemiz hapishaneleri, devletin kuruldu¤u
günden bu güne ilerici, devrimci, demokrat insanlar›n u¤rak yerlerinden biridir. Bugün için de
geçerli olan bu durum, bu düzen de¤iflmedi¤i sürece böyle olmaya devam edecektir. Bu yüzden
Yeni Demokrasi mücadelesi yürüten güçler her
zaman için hapishaneler gerçekli¤iyle karfl› karfl›yad›r.
Bilindi¤i gibi 19 Aral›k 2000’de ülkemizde
onlarca hapishaneye bask›n yap›lm›fl, büyük bir
katliam gerçeklefltirilmiflti. Bunun nedeni, ülkemizdeki s›n›f mücadelesinin en diri kesiminin tasfiyesini sa¤lamakt›. Amaç buydu, çünkü yeni
bir yüzy›la girerken, dünyan›n lanetlilerinin ayaklanaca¤›, dünyan›n efendilerinin
ekonomik krizlerinin derinleflece¤i, birbirlerine düflece¤i; bununla birlikte halk
kitlelerine yönelik sald›r›lar›n›n artaca¤›
bilinmekteydi. Ülkemiz egemenleri de toplumsal mücadelenin önüne geçmek, hakk›n› arayanlar›n gözünü korkutmak, kafas›n› kald›ran› usland›rmak için, önündeki en büyük engellerden
birisi olan, hapishanedeki örgütlülü¤ü da¤›tmal›,
halka örnek olabilecek tüm örgütlülüklerin önüne geçmeliydi. Bu önüne geçme prati¤i, büyük
bir katliamla birlikte yürürlü¤e kondu. Yürürlü¤e
konan fley de devrimci tutsaklar›n tecrit edilmesi, en ufak bir örgütlülük kurmalar›n›n engellenmesiydi.
Gelinen aflamada koflullar her ne kadar
olumsuz olsa da tecrite, teslimiyete karfl› mücadele devam etmektedir. Devrimci tutsaklar birbirlerinden tecrit edilmekle birlikte, teslim olmam›fl, ancak tecrit de k›r›lmam›flt›r. Ülkemizdeki
hapishaneler sorunu sadece devrimci tutsaklar›
ilgilendiren bir sorun de¤ildir. Kald› ki, devrimci
tutsaklar, tecrit sald›r›s›na karfl› 2001’den bu yana mücadele etmektedir. Mademki bu sald›r›
özü itibariyle halka yönelik bir sald›r›d›r,
öyleyse halk›n kat›l›m› olmadan, bu sald›r›lar›n alt edilmesi imkâns›zd›r.
Elbette, Yeni Demokrasi mücadelesi yürüten bizlerin örgütlülük durumu, halk gençli¤iyle
olan iliflki düzeyimiz tecrit sald›r›s›n› alt edecek
kadar ileri ve örgütlü de¤ildir. Ancak bu, hiçbir
flekilde bizim yapabilecek hiçbir fleyimiz olmad›¤›
anlam›na gelmemektedir. Kald› ki, yukar›da da
vurgulad›¤›m›z gibi, ülkemizdeki hapishaneler sorunu Yeni Demokrasi mücadelesinin bir parças›d›r. Bugün için belki halk gençli¤ini seferber etme flans›m›z olmayabilir ancak örgütlü gücümüzü, çevremizdeki arkadafllar›m›z› devrimci tutsaklarla haberleflmeye, onlara mektup yazmaya
sevk edebiliriz.
Her devrimcinin mücadelesinin en
önemli kayna¤› halkt›r. Halkla iliflkilerinin yetersiz oldu¤u koflullarda mücadelede çeflitli s›k›nt›lar›n yaflanmas› kaç›n›lmazd›r. D›flar›da Yeni
Demokrasi mücadelesi veren bizler, bunun sanc›s›n› fazlas›yla yaflamaktay›z. Kald› ki, faflizmin
elinde tutsak olan devrimciler aç›s›ndan bu sorun çok daha fazla yaflanmaktad›r. D›flar›dan tespit yaparken belki belirli eksik tespitler yap›labilir ama günümüz aç›s›ndan devrimci tutsaklar›n
yaflam›fl oldu¤u en büyük problem d›flar›yla yeterince s›k› ba¤lar›n olmamas›d›r. Faflizm koflullar›nda elbette pek s›k› ba¤lar kuramayabiliriz. Ancak kurdu¤umuz ba¤›n da olmas› gerekenin çok
alt›nda oldu¤u kabul edilmelidir.
Devrimci tutsaklarla ba¤›n gelifltirilmesinin,
onlar aç›s›ndan bir baflka yarar› da, Yeni Demokrasi mücadelesinde moral motivasyonlar›n› yükseltecek, halk gençli¤inin yaflam›fl oldu¤u s›k›nt›lar› daha yak›ndan inceleyebilecek, bu da ortak
mücadeleyi gelifltirecektir.
Bunun yan›s›ra tutsaklar›n baflta kitap, dergi
vb. ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›nda biz YDG’lilerin
de üzerine düfleni yapmas›, onlar›n nefes borula-
r›ndan bir olmas› önemlidir.
Devrimci tutsaklarla mektuplaflman›n, tek
yarar› devrimci tutsaklar yönünden de¤ildir. Yürütmüfl oldu¤umuz mücadelemizde yaflam›fl oldu¤umuz en önemli s›k›nt›lar›n birisi deneyimsiz
olmam›zd›r. Deneyimsizli¤in deneyime, acemili¤in ustal›¤a dönüflmesinin ilk flart› pratikte yer almak, prati¤i sistemli bir flekilde incelemektir. Ancak bir di¤er önemli nokta ise deneyim aktar›m›d›r. Önemli bir deneyim hazinesinin ülkemiz hapishanelerinde tutsak tutuldu¤u bir
durumda bu deneyimden yararlan›lmal›d›r. Böylelikle tart›flt›¤›m›z birçok soruna, devrimci tutsaklar› dâhil etmifl, onlar›n deneyiminden yararlanm›fl olaca¤›z. Hem tecrit sald›r›s› çeflitli yerlerinden aralanm›fl olacak hem de az›msanmayacak bir deneyimden yararlanm›fl olaca¤›z.
Bu yüzden devrimci tutsaklarla mektuplaflmay› önemsemeliyiz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tüm Yeni Demokrasi
mücadelesi yürüten tutsaklarla mektuplafl›lmas›d›r. Bunun için faaliyet yürüttü¤ümüz her alanda
bizler, tutsaklar› eflit bir flekilde sahiplenmeliyiz.
Faaliyet yürüttü¤ümüz her alanda tutsaklar›n
hepsine mektup gönderilmesini sa¤lamal›y›z. Bunun çeflitli yöntemleri olabilir. Ama amaç her
alan›n tüm tutsaklara ulaflmas›d›r. Böylelikle herkes birden fazla devrimci tutsakla mektuplafl›r,
onlar›n deneyiminden yararlan›r hem de her tutsa¤a bütün faaliyet alanlar›ndan bir flekilde mektup ulaflm›fl olur. Böylelikle tüm tutsaklar›n deneyimlerinden yararlanm›fl oluruz, hem de tutsaklar›n hepsine her alandan mektup ulaflt›¤›ndan
d›flar›n›n genel durumunu ç›kartabilirler. Her durumda bu durum ortak mücadelemizi ileri tafl›r.
Dikkat edilmesi gereken bir baflka nokta
gönderilen mektuplar›n hapishane idaresi taraf›ndan tutsaklara verilmemesi olabilir. Bunun için
sürekli bir flekilde mektup yazmak önemli. Ne
olursa olsun mektup yazmaktan vazgeçilmemeli.
Mektuplar›n iadeli gönderilmesi de mektubun
ak›betini ö¤renmemiz aç›s›ndan önemli.
Son söz olarak devrimci tutsaklara gönderilen her mektup, tecrit sald›r›s›nda bir gedik açacakt›r.✌
Hapishanelerdeki Tutsaklar
1 No’lu F Tipi Hapishane/ TEK‹RDA⁄
Turgut Kaya
‹smail Y›lmaz
Nihat Konak
Ulvi Yalç›n
Veli Özdemir
Hüseyin Uzunda¤
Sinan Gülüm
Caner Uluç
Coflkun Akdeniz
Gökhan Ayd›n
Gökhan Oruç
Cihan Kahraman
Fatih Ergin Arpaç
Erol Volkan ‹ldem
Özgür Ertürk
Murat Özçelik
Fevzi O¤uz Aslan
Muzaffer Ertürk
Yaflar Erifl
Erkan Altun. C–77
1 Nolu F Tipi Hapishane /
Kand›ra-‹ZM‹T
Hasan Gülbahar
‹brahim fiahin
2 Nolu F Tipi Hapishane
Kand›ra-‹ZM‹T
Bar›fl Aç›kel
2 Nolu F Tipi Hapishane/ TEK‹RDA⁄
Baysal Demirhan
Muhammed Akyol
A.Naz›m Atmal›o¤lu
1 No’lu F Tipi Hapishane/ ED‹RNE
Zeynel Firik
Erol Engin
M Tipi Kapal› Hapishane/
Gebze-/‹ZM‹T
H›yam Çoban Yolcu
Özlem Abay
H Tipi Kapal› Hapishane/ ERZURUM
Haydar Sönmez
Molla Çak›ro¤lu
E Tipi Kapal› Hapishane/MALATYA
Gülmisal Deniz
Kapal› Kad›n Hapishane
CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY!
Sincan-ANKARA
Deniz Tepeli
Zeliha Bulut
Fadime Özkan
Resmiye Vatansever
1 Nolu F Tipi Hapishane/
S‹NCAN-ANKARA
Mesut Deniz
Halil fiahin
K. Hasan Çoban
Kemal Ertürk
Ali Gülmez
Mustafa Demirda¤
Cihan Ç›nk›
Engin Arslan
Kenan Özyürek
Yaflar ‹nce
Cengiz Kahraman
Naki Demir
Tayyar Erdem
Sedat Ot
Uflak E Tipi Hapishanesi/ UfiAK
Eylem Bafl
1 No’lu F Tipi Hapishanesi/ BOLU
Taylan Balatac›
11
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Komünist
Ustalardan
Ö¤renelim...
Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Tarihi-4
Bu Dönemdeki Di¤er
Devrimler
1848 Avrupa Devrimi küresel etki göstermifl ve ayn› y›l Brezilya Pernambuco’da bir
ayaklanmaya ve 1850’lerin bafllar›nda Kolombiya Devrimine ilham kayna¤› olmufltu.1854-56 ‹spanya Devrimi’nin dahi ayn›
›fl›ktan do¤mufl olabilece¤i söylenebilir. Bununla beraber, ilk baflkald›r›fl› bafllatan ve
sonra da iflçileri yaln›zl›¤a ve yenilgiye iterek
ihanet eden askeri görevliler de burjuvaziden
sonra y›k›lm›flt›r.
Bu dönem esas mücadeleyi sömürgelerde ve yar›-sömürgelerde görmüfltür. Bafll›calar› Çin Taiping Köylü Devrimi (185164), Birinci Hindistan Ba¤›ms›zl›k Savafl› (1857-58) ve Büyük Cezayir ‹syan›
(1871).
Taiping Devrimi mücadele aç›s›ndan genifl alanlara yay›lm›fl ve “Ütopya” tar›m sosyalizmi fikrinin temelinde yeni bir toplum
kurmaya çal›flan 17 ili kapsam›flt›r. Amerikal›, Britanyal› ve Frans›zlarla beraber Ching
‹mparatorlu¤unun askerlerinin müttefikleri
taraf›ndan sonunda y›k›lm›flt›r. Di¤er mücadeleler de yerel halktan ihanet eden insanlar›n yard›m›yla sömürgeciler taraf›ndan yok
edilmifltir.
Bu dönem, Napolyon Savafllar›n›n
(1815’ten beri ) ard›ndan gelen nispi durgunluktan sonra, ana kapitalist güçlerin önceki
savafllar›n›n tekrar yaflanmas›n› sa¤layan savafllar y›l›d›r da. Avrupa’da; Rusya’n›n bir tarafta oldu¤u ve di¤er tarafta Britanya, Fransa
ve Türkiye’nin oldu¤u, 600.000 ölüyle sonuçlanan Crimean Savafl› (1854-56), Fransa, Savoy ve ‹talyanlar›n Avusturya’ya karfl› (185859), Prusya ve Avusturya’n›n Danimarka’ya
karfl› (1864), Prusya ve ‹talya’n›n Avusturya’ya karfl› (1866), Prusya ve Alman eyaletlerinin Fransa’ya karfl› (1870-71). Amerika’daki büyük savafllar 630.000 kiflinin ölümüyle
sonuçlanan Amerika’n›n sanayilemifl kuzeyi
ile tar›mla u¤raflan güneyi aras›ndaki ‹ç Savafl
(1861-66) ve 330.000 kiflinin ölümüyle sonuçlanan bir taraf›nda Paraguay di¤er taraf›nda Arjantin, Uruguay ve Brezilya’n›n oldu¤u
savaflt›r. Bu savafllar›n ana sebebi kapitalist büyümenin geliflimi ve bunun d›fl›nda bafl gösteren do¤rudan veya do-
Eylül 2007
24
layl› çat›flmalard›r. Onlar birçok durumda
tamamlanmam›fl burjuva devriminin vazifelerini tamamlad›lar. Amerika iç savafl›nda Britanya’dan ba¤›ms›zl›¤›n tamamlanmam›fl vazifesi, Birleflik Devletlerin yeni büyük endüstriyel ekonomisine entegre olmufl Güney
eyaletleri (Britanya krall›¤›yla yak›ndan iliflkili
kalmay› sürdürmüfl) taraf›ndan tamamland›.
1848 devriminde yerine getirilmemifl
olan ulusal görevler Avrupa savafllar›nda tamamlanm›flt›r. Almanya ve ‹talya’n›n
modern kapitalist ulus eyaletleri böylece kuruldu, Romanya 1850’lerin sonuna do¤ru
mevcudiyetine ulaflt› ve Macaristan 1867’de
Avusturya ‹mparatorlu¤unda özerkli¤ini kazand›. Polonya ve ‹rlanda bununla beraber
1863 ve 1867’de ciddi ulusal ak›mlar ve ayaklanmalara ra¤men mevcudiyete ulaflamad›.
Marks ve Engels yukar›daki tüm olaylara
iliflkin kapsaml› yaz›lar yazm›flt›r. Marks Avrupa ve Asya’daki çeflitli olaylar› analiz etti¤i
“The New York Tribune”de 1852’den
1862’ye kadar düzenli bir flekilde önemli katk›larda bulunmufltur. Bu makalelerin baz›lar›
bir araya getirilerek kitap haline dönüfltürüldü. Bu makaleler savafllar ve devrim olaylar›nda ve proletaryan›n görüflü noktas›ndan
yükselen talepleri yal›n bir flekilde anlatm›flt›r. Bu sonuç proleter taktiklerinin daha da
geliflmifl teorisiydi.
‹flçi S›n›f›n›n Enternasyonal
Birli¤inin fiekillenifli
‹flçi s›n›f› içerisinde, özellikle Britanya ve
Fransa’da, s›n›f›n uluslararas› birli¤i veya çokça bilinen ad›yla ‘’1. Enternasyonal’’in inflas›na katk› sa¤layacak güçlü enternasyonalist bir e¤ilim mevcuttu. Oluflum, 1848 devriminin baflar›s›zl›¤›n› izleyen uzun bir gericilik döneminden sonra, yükselen proletarya
ve burjuva ulusal devrimci mücadele dalgas›
ba¤lam›nda kendi kendine yer edinmifltir.
Özellikle 1857 ekonomik bunal›m›n›n sonuna do¤ru ‹ngiltere ve di¤er ülkelerde Ticaret
Birlikleri ve di¤er iflçi organizasyonlar›na teflvik veren 1860-62’nin güçlü grevci bir ak›m›
vard›.
‹ngiliz ve Frans›z iflçilerinin 1863’te Rusya’n›n Polonya ayaklanmas›n› sakl› tutuflunu
protesto etmek ve Polonya için özgürlük is-
te¤i için kat›ld›klar› gösterilerde örgütsel
ba¤lant›lar kuruldu. Bu uluslararas› oluflum
s›ras›ndaki konuflmalar ‹ngiliz iflçilerinin konuflmalar›n› önemseyen Frans›z iflçilere kendilerini temsil eden bir resmi adres göndermelerini sa¤lad›. Frans›z iflçilerin cevab› Enternasyonal ‹flçiler Birli¤i’nin oluflumuyla sonuçlanan 28 Eylül 1864 mitingiyle sunuldu.
‹ngiliz ve Frans›zlar›n yan›nda Alman, ‹talyan
ve Polonyal› göçmenlerin de kat›ld›¤› bu miting, resmi yay›n organ› olarak ‹ngiliz emekçi
dergisi “the bee-hive”le Londra’da karargâh
kurmaya karar verdi. Mitingde önerilen
Marks derginin konseyine seçildi ve Almanya
için uygun sekreter olarak görevlendirildi.
Kendisi “Inaugural address” ve ilk enternasyonal bileflimi ve program› olan “provisional
rules”u yazm›flt›r.
The Address, k›saca ekonomik ve politik
durumu analiz etmifl ve politik gücü elde
edecek politik hareketleri oluflturman›n iflçi
s›n›f›n›n büyük vazifesi oldu¤unu belirtmifltir.
The rules, varl›kl› s›n›f›n kurmufl oldu¤u tüm eski partilere karfl› olan, iflçi s›n›f›n›n, sadece belirli bir politik partinin kurulmas›yla s›n›f olarak hareket
edebilece¤ini masaya yat›rm›flt›r. Bu
dokümanlar iflçi s›n›f› partisinin örgütsel ilkelerinin ilk geliflimini de kapsamaktad›r.
Birinci Enternasyonaldeki
Yanl›fl E¤ilimlere Karfl› Savafl
Yukar›daki prensiplerin temeli ve enternasyonal iflçi s›n›f›n›n büyüyen mücadelesi çeflitli ülkelere yay›ld›. ‹lk befl y›lda birimler Britanya’n›n yan›nda Fransa, Belçika ve ‹sviçre’nin çeflitli kasabalar›nda oluflturuldu. Almanya’da Lassallistlerle birlikte August Bebel
ve Wilhelm Liebknecht’in kurdu¤u Sosyal
Demokrat Parti s›ras›nda,1867’den sonra
grevler dalgas›nda ‹spanya, ‹talya, Hollanda
ve Avusturya’da yeni birimler yarat›ld›. Resmi olarak Enternasyonal’e kat›lmamas›na
ra¤men bu parti ana noktalar›yla Marks’a yak›nd›. Böylece Enternasyonal 1860’larda güçlü bir flekilde h›zl›ca büyüdü.
Bununla birlikte sürekli bir mücadele, temel ilkelere karfl› duran çeflitli yanl›fl e¤ilimlere karfl› savafl halinde olunmal›yd›. Marks
“Enternasyonal, sosyalist veya yar›-sosyalist
iflçi s›n›f›n›n mücadelesi için gerçek bir örgüt
olarak kuruldu… Enternasyonalin tarihi,
kendini iflçi s›n›f›n›n gerçek ak›m› karfl›s›nda
Enternasyonalin içinde oldu¤unu iddia eden
amatör deneyimlere ve tarikatlara karfl›, Genel Konseyin mücadele tarihidir” demifltir.
(Foster William z…History of Three Internationals,p.45).
Bu tür e¤ilimlere ilkesel bir örnek Anarflizmdir. Onun önemli liderlerinden biri de,
kendi program›n› Proudhon’un anarflist sisteminin geliflmifl ve ilerlemifl flekli olarak gören, Bakunin’di. Onun temel ilkeleri; a) ateizmin yay›lmas›; b) devletin y›k›l›fl›; c) devlet
isyanla y›k›laca¤›ndan, bütün politik hareketlerin reddedilmesi.
Bakuninistler bu yüzden Marksizm’le üç
önemli soruda çat›flmaktad›r: a) isyan için
karfl› durdu¤undan, iflçi s›n›f›n›n politik mücadelesi; b) kapitalizmin çöküflüyle otomatik
olarak, insanlar, toplumlar, bölgeler, uluslar
federasyonunun tekrar kurulaca¤›n›, devletin
yok oluflu oldu¤unu düflündüklerinden, proletarya diktatörlü¤ü; c) bölgesel politik organizasyon içinde bile olsa her otoriteye karfl›
ç›kt›klar›ndan, proleter parti.
Bakuninist e¤ilim Birinci Enternasyonal’de güçlü duruflunu devam ettirdi ve Enternasyonalin birçok kongresinde Marksistlerle onlar aras›nda fliddetli tart›flmalar ç›kt›.
En sonunda 1872’de Hague Kongresi’nde
Enternasyonal’den ayr›ld›lar. Bakuninistler ve
di¤er benzer e¤ilimler, acil bir proleter devrim yan›lsamas› yaratt›klar›ndan dolay› devrimler ve say›s›z savafllar periyodunda etkinliklerini devam ettirebildiler. Buna ra¤men
1870’lerin sonuna do¤ru sistemli flekilde çöküfle geçtiler ve y›¤›nlardaki nüfuzu ve pratikteki baflar›s›zl›k nedeniyle çeflitli ilgisiz parçalara ayr›ld›lar.
Marksizm’in bu dönemdeki baflka bir
mücadelesi de, Paris Komünü’ne kadar, 1848
Devrimine de kat›lm›fl olan önemli Frans›z iflçi lideri Blanqui taraf›ndan ortaya ç›kan
Blanquist e¤ilime karfl›d›r. Bu e¤ilim birçok Marksist ilkeyi kabul etmesine ra¤men komplocu metotlara güvenmifltir. Paris komününden sonra aktif bir politik
güç olarak Blanquism uzun süre sürmüfltür.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
fiimdilerde ideolojik-siyasi-bürokratik
k›skaca al›nm›fl söz konusu kurumlar, bir de
metalaflma, paral›laflma, ticarileflme,
özellefltirme girdab›na sokulmufl durumdalar. Bu durum, sadece emekçi halk çocuklar›na üniversitenin kap›lar›n› kapatmakla kalm›yor, bizzat bilimsel-entelektüel-estetik etkinli¤in varl›k nedenini de ortadan kald›r›yor.
Zira kâr etmenin, mal satman›n, sömürünün
hizmetinde bir bilim ve sanat mümkün de¤ildir. Tan›m› ve do¤as› gere¤i bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet ve yarat›c›l›k, sadece kamusal bir etkinlik olarak var olabilir. Ancak
günümüzde durum hiç de böyle de¤ildir.
YÖK’ün stratejisi ve
günümüzdeki misyonu
Ülkemizde e¤itim sisteminin ve YÖK’ün
r› kaynaklar›n kullan›m›nda serbest olmalar›
gerekti¤i, döner sermaye kazançlar›na hükümetlerin el koymas›n›n yollar›n›n t›kanmas›
gerekti¤i kastediliyor. Ayr›ca bilginin metalaflmas› diyoruz ki üniversitede üretilen bilgi
kamuya sat›l›yor ve bu sat›fl›n süreklili¤i raporda garantileniyor.
Üniversitelerin en de¤erli kayna¤›
olarak ise “fikri mülkiyete dayal›” gelirler say›lmakta ve bugün üniversitelerin bu tür “haklar›n›” ticarilefltirme
olana¤› bulamamas›ndan yak›n›lmaktad›r. Raporda, üniversitelerin “fikri mülkiyeti ticarilefltirmek” üzere flirket kurmalar›na olanak sa¤lanmas› istenmektedir. Bütün
bunlar söylenirken sürekli dillendirilen
“özerklik” tamamen YÖK’ün denetiminde
olan bir olgudur. Yani bunlar›n hepsinin -hiç
flaflmamal› ki- YÖK’ün denetiminde yap›lma-
runda “MYO’lar›n›n yerel ifl ve istihdam
piyasalar›na gömülü (embedded) hale
gelmesini gerçeklefltirmek” gerekir denilmektedir. MYO’lar›n, do¤rudan iflgücü piyasas›ndaki yeni düzenlemelerin içine oturtuldu¤unda anlam kazanaca¤›n› söyleyen Rapor, ayr›ca MYO’lar›n yönetiminde yerel ifl çevrelerinin yer almas›; MYO
e¤itim programlar›n›n yerel piyasa taleplerine uygun biçimde yeniden düzenlenmesi; MYO’lar›n yerel sermayenin talepleri ile uyum sa¤layabilmesi
için “ifl dünyas›yla protokoller yap›lmas›” ifadelerine de yer vermektedir.
Bugün genellikle derme çatma binalarda yetersiz koflullarda e¤itim gören, uzun staj sürelerinde özel sektör için köle gibi çal›flt›r›lan
MYO ö¤rencileri YÖK’ün gözünde do¤rudan, sermayenin taleplerine göre imal edilmifl iflgücünden baflka anlam tafl›mamaktad›r.
YÖK’ün önerilerinde MYO’lar bafltan afla¤›
sermayenin taleplerine göre flekillendirilecek
Fen-Edebiyat Fakültelerini kurma
zorunlulu¤unun kald›r›lmas› ile bafllayan bu süreç, üniversiteleri do¤rudan
meslek edindirme merkezlerine dönüfltürecek ve piyasan›n ihtiyaçlar›na göre farkl› alanlarda uzmanlaflmaya itecektir.
ucuz iflçi imalathaneleri olarak konumland›r›lmaktad›rlar.
faflist niteli¤inin teflhir olmufllu¤u art›k su götürmez bir gerçekliktir. Zira özelde cunta
anayasas›n›n genelde ise süregelen egemen
sistemin ürünü olmas› bize her fleyi aç›kl›yor
ancak art›k eski söylemlere yenilerini eklemek, bu sistemin çok yönlülü¤ünü görmek
gerekiyor. Sistem teflhir oldu¤unun fark›nda
asl›nda ama bu onlar› durdurmuyor, aksine
emperyalizmin derinleflen kriziyle birlikte
daha sert, azg›nca sald›rmaya bafll›yor. fiöyle
ki YÖK’ün yaklafl›k 1 y›l önce yay›nlad›¤›
strateji raporunda e¤itim sistemi üzerinde
ne gibi planlar› oldu¤unu aç›kça ortaya koydu. E¤itimin özerk olmas›n› destekledi¤ini ancak sadece mali özerklikten
bahsetti¤ini aç›klad›. Yani ö¤rencilerden
ald›¤› geliri (zorunlu ba¤›fl, ka¤›t paras›, flu paras›, bu paras›, harç paras› -ki bu raporla birlikte harçlar›n 6 kat›na ç›kar›lma yetkisi üniversite yönetimine tan›nmakta- vb) ve projeler üretip onlar›n sermayeye sat›lmas›ndan,
fakültelerin özellefltirilmesinden elde edilen
geliri istedi¤i gibi yönlendirmesi ve harcamas› oldu¤u, üniversitelerin kendi sa¤layacakla-
s› planlan›yor.
YÖK stratejisi üniversitenin temel sorunlar›ndan biri olan “kat›l›m” konusuna da
de¤inmektedir. Yönetim yap›s›n›n ele al›nd›¤› bölümde kat›l›m da bir ilke olarak belirlenmifl, kat›l›m mekanizmalar›n›n hangi koflullarda, nas›l kurulaca¤› ve iflleyece¤i belirtilmemifltir. Ancak kat›l›m›n di¤er ilkelerin üzerinde görülmeyece¤i özel olarak vurgulanm›flt›r. K›saca bu durumda üniversite bileflenlerinin üniversitelerin iflletmeler gibi performans ilkeleriyle yönetilmesine karfl›
ç›kmalar› “kat›l›m›n di¤er ilkelerin üzerinde
görülmemesi nedeniyle” anlams›zd›r. Koflullanm›fl bir kat›l›m›n demokratikli¤inden bahsedilemez.
Meslek yüksek
okulu tart›flmas›
Strateji raporunda üniversite sisteminin
do¤rudan sermayenin ihtiyaçlar›na göre organize edilmesi politikas›n›n en görünür oldu¤u bölümlerden biri de Meslek Yüksek
Okullar› ile ilgili tart›flmalard›r. YÖK rapo-
Farkl›laflma,
tüketici tercihi ve
e¤itimin paraya göre
kaliteleflmesi
YÖK strateji raporunda yine rektör seçiminde sadece ö¤retim üyelerini sürece dahil etmekte, bunu da en az iki y›l boyunca o
üniversitede kadrolu çal›flma kofluluna ba¤lamaktad›r. Bu durumda ö¤rencilerin ve
üniversite çal›flanlar›n›n d›fl›nda araflt›rma görevlileri, ö¤retim görevlileri,
sözleflmeli çal›flt›r›lan di¤er akademik
personel do¤rudan seçim süreçlerinin
d›fl›na itilmektedir.
Rapordaki ilkeler bölümünde say›lan bir
di¤er unsur “farkl›laflma”d›r. Raporda “isteyen kurumlar›n seçecekleri alanlarda
odaklanmalar›na ve uzmanlaflmalar›na
olanak verilmeli, iflbölümü ve uzmanlaflma desteklenmelidir” denilmektedir. Üniversite kurmada bilimin temelleri üzerine
e¤itim veren ve di¤er tüm bilim dallar›ndaki
araflt›rmalar› destekleyecek bilimsel üretimde bulunan Fen-Edebiyat Fakültelerini kurma
zorunlulu¤unun kald›r›lmas› ile bafllayan bu
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
süreç, üniversiteleri do¤rudan meslek
edindirme merkezlerine dönüfltürecek ve piyasan›n ihtiyaçlar›na göre
farkl› alanlarda uzmanlaflmaya itecektir. 1994 TÜS‹AD raporunda araflt›rma
üniversiteleri ile kitle e¤itimi veren
üniversiteler olarak konulan ayr›m (ki bu
fiilen gerçeklik kazanm›flt›r) derinlefltirilecektir. Bunun yan›nda farkl›laflma vurgusu, neoliberal e¤itim politikalar›n›n “müflteri tercihi”
anlay›fl›na da uyum göstermektedir. E¤itimi
tamamen parayla al›n›p sat›lacak bir mala indirgeyen neo-liberal e¤itim politikalar› e¤itim
hizmetini ticari bir faaliyet olarak ele almakta, e¤itime ve bilgiye de di¤er tüm metalar gibi yaklaflmaktad›r. Buna göre piyasadaki
mallar, nas›l farkl› tüketici kesimlerine
göre farkl› “kalite” ve farkl› ücrette
olabiliyorlarsa üniversitelerde üretilen
e¤itim ve bilim faaliyetleri için de bu
geçerlidir. Bu duruma göre üniversitede
e¤itim farkl› al›m güçlerine uygun olarak üretilebilir. Üniversiteler kaliteli ve pahal› olanlar ile ucuz ve niteliksiz olanlar aras›nda bölünebilir. Bu anlay›fl e¤itim almada ve bilgiye
ulaflmada eflitlik ilkesini tamamen ortadan
kald›rd›¤› gibi nitelikli bilginin ve e¤itimin giderek daha az say›da insan›n ellerinde toplanmas›na neden olmaktad›r. E¤itim ve bilgi, “tüketicinin” mali durumuna göre
de¤il bilimsel kriterlere göre, insan›n
ve toplumun ihtiyaçlar› gözetilerek
üretilmelidir. YÖK’ün, üniversitelerin
kendilerince harç miktarlar›n› 6 kat artt›rmalar› önerisi bu farkl›laflman›n gidece¤i yeri
göstermektedir.
Bu anlam›yla üniversitelerin aç›lmas›yla
birlikte canlanan ö¤renci hareketinin en
önemli gündemlerinden olan YÖK ve 6 Kas›m YÖK karfl›t› eylemlere bu bilinçle haz›rlanmak gerekmektedir. YÖK’ün günümüzdeki misyonunu kavrad›¤›m›z oranda üniversiteli gençli¤e YÖK’ün faflist yüzünü daha net
anlatmak, e¤itim hayat›nda YÖK kâbusunu
somutlamak mümkün olacakt›r. YÖK’ü sadece 12 Eylül cuntas›n›n ürünü faflist
bir kurum oldu¤u için veya 6 Kas›m eylemleri gelenekselleflti¤i için de¤il, ayn› zamanda YÖK ve hükümet eliyle
hayata geçirilen emperyalist patentli
yasalara karfl› ö¤renci hareketlili¤i yaratmaya çal›flarak protesto etmek
yank›s›n› elbette bulacakt›r. Bunun için
yaln›zca YDG olarak de¤il mümkün olan en
genifl kesimlerle, devrimci-demokratik gençlik örgütlenmelerinden ö¤renci derneklerine, TMMOB, SES vb sendikalar›n ö¤renci
üyelerinden ö¤rencilerin oluflturdu¤u çeflitli
ilerici oluflumlara kadar en genifl kesimle birlikte hareket etmek oldukça önemlidir.✌
* Al›nt›lar Fikret Baflkaya’dan al›nm›flt›r
9
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Dert bizde ise
derman
ellerimizdedir
Günümüzde kad›n sorunu ve bu sorunun çözümü için birçok farkl› yaklafl›m sunulmaktad›r. Biz de elimizden geldi¤ince bu
sorun hakk›ndaki düflüncelerimizi ortaya
koymaya çal›flaca¤›z
Kad›n sorununu s›n›fl› toplum gerçekli¤inden ba¤›ms›z olarak ele almak yanl›fl olacakt›r. Her ekonomik alt yap› kendisine uygun üst yap› kurumlar›n› (ahlak, devlet, de¤er
yarg›lar›, e¤itim sistemi…) oluflturur. Bu kurumlar insan›n insanla, insan›n toplumla, insan›n do¤ayla vb iliflkilerini de belirler. Kad›nlar›n toplum içindeki yeri ve toplumla iliflkilerini de ekonomik alt yap› ve onun oluflturdu¤u üst yap› kurumlar› belirlemektedir.
Bu ba¤lamda kad›n sorununun da temelinde s›n›fsal bir içerik bulunmaktad›r.
Tarihin ilerleyen çark› içinde toplumlar›n ekonomik flekillenifline uygun olarak kad›n sorunu flekillenmifltir. Köleci toplumda
en ucuz köle, feodal toplumda ev içinde erke¤in namusu, kapitalist toplumda ise ucuz ifl
gücü olmufltur kad›n. Ülkemiz gerçekli¤i
düflünüldü¤ünde yar›-feodal yap› kad›n
sorununu da karmafl›k bir hale getirmifltir. Ülkemizin k›rsal alanlar›nda feodal
de¤er yarg›lar› alt›nda inleyen kad›n töre cinayetlerine kurban gitmekte, bafll›k paras›na
sat›lmakta, tarlada ve evde yo¤un bir çal›flma
temposuyla kad›nl›¤›n› bile unutmaktad›r.
Büyük flehirlerde ise kad›n erke¤e göre daha
ucuz ifl gücü olarak ra¤bet görmekte, sosyal
güvencesiz olarak çal›flt›r›lmakta, eme¤i gasp
edilmektedir.
Bu sorunlara bir de kad›n›n sadece cinsel kimli¤inden kaynakl› maruz kald›¤› taciz,
tecavüz eklenince kad›n için toplumda yaflamak tam bir ›zd›rap olmaktad›r. Ayr›ca toplumda yayg›n olarak görülen fliddet e¤iliminden kad›n da katmerli bir flekilde nasibini almaktad›r.
Bu sayd›¤›m›z sorunlar kad›n›n yaflad›¤›
sorunlar›n sadece küçük bir bölümünü oluflturmaktad›r. Toplum içinde ezilenin ezileni
misyonu biçilen kad›n ne yapmal›d›r? Sorunlar›n›n çözümü nerede yatmaktad›r? Kad›n
toplum içindeki durumunu nas›l de¤ifltirebilir? ‹flte kad›n›n sorunlar›ndan kurtulmas› bu
sorulara verece¤i cevaplarda gizlidir. Unutmamak gerekir ki böyle kapsaml› sald›r› ve
sorunlarla bo¤uflan, her gün sistemli bir flekilde sald›r›lara maruz kalan kad›n›n kurtuluflu yine sistemli bir mücadele hatt›nda gizlidir. Bu sistemli mücadelenin verilece¤i
platform da kad›nlar›n sorunlar›n› kendi özgünlükleri içinde de¤erlendiren
ve s›n›fsal sorunla ba¤ kurarak çözmeye çal›flan kad›n örgütlülükleridir. Yani
dert bizde ise derman da ellerimizdedir. Sorun örgütlenmekte ve örgütlü bir mücadele
yürütmektedir.✌
‹stanbul YDG
Kad›n Komisyonu Giriflimi
Eylül 2007
26
rtada bir suç var evet, bir de suçlu. Derken birkaç suç ve suçlu daha ç›k›yor karfl›m›za. Suçlardan biri sebebi ve flekli her nas›l olursa olsun kirlenmek. Kimin yapt›¤› ve neden yapt›¤›
önemli de¤il, önemli olan kirlenmifl olmak ve bu flekilde birilerinin kurallar›na göre yaflayamaz durumda olmakt›r. Di¤er suç (ki di¤erine göre meflrudur. O çok bahsedilen töreyi yaratan, bu durumdan flikayetçi oldu¤unu dile getiren sistem bu suçun ifllenmesi gerekti¤ini düflünüyor ve iflleyen affedilebiliyor.) kirlili¤in temizli¤idir.
O
“..14 yafl›ndaki Mehmet, yan›ndakilerin de yard›m›yla Sevda’y› b›çaklamaya
bafllar ve müdahale etmeye yeltenenlere,
‘Kar›flmay›n namus meselesi’ diye ba¤›r›r.
B›çak darbeleriyle yaralanan Sevda dizlerinin üzerine çöktürülür ve t›pk› koyun
bo¤azlar gibi bo¤az› kesilir. Herkes susup
seyreder. Kimsenin k›l› k›p›rdamaz. Çünkü konu ‘namus’tur.”
Töre cinayeti ad› alt›nda yaflan›r bütün
bunlar. Bu kad›nlar›n idam ferman› töreler
taraf›ndan verilir. “Kirli” kad›n›n ailesi veya
“bekçileri” toplan›p ölüm flekli konusunda
karar k›larlar. Tek dayanaklar› töredir, töre meflruiyetinde
ise namustur. (?)
Öyle midir gerçekten? Bütün bu katliamlar›n ç›k›fl noktas›
gerçekten töre midir?
atal›m. Ortada bir suç var evet, bir de suçlu.
Derken birkaç suç ve suçlu daha ç›k›yor karfl›m›za. Suçlardan biri sebebi ve flekli her
nas›l olursa olsun kirlenmek. Kimin yapt›¤›
ve neden yapt›¤› önemli de¤il, önemli olan
kirlenmifl olmak ve bu flekilde birilerinin kurallar›na göre yaflayamaz durumda olmakt›r.
Di¤er suç (ki di¤erine göre meflrudur. O
çok bahsedilen töreyi yaratan, bu durumdan
flikayetçi oldu¤unu dile getiren sistem bu suçun ifllenmesi gerekti¤ini düflünüyor
ve iflleyen affedi-
mayan bu cinayetlerin uluslararas› literatürde bir ad› var. Di¤er uluslar da bu cinayet
flekline namus tamlayan›n› ekliyorlar. Komflumuzun penceresindeki manzara bizimkinden farkl› de¤il yani. Öyle ki bu cinayetlerin
tarihi Hammurabi Kanunlar›’na kadar dayan›yor. Arnavutluk, Bangladefl, Brezilya, Kanada, Ekvator, M›s›r, Almanya, Hindistan, Irak,
‹ran, ‹srail, ‹talya, Ürdün, Fas, Pakistan, Filistin, ‹sveç, Türkiye, Uganda,
ABD ve ‹ngiltere’de namus
cinayetleri iflleniyor. Birleflmifl Milletler Nüfus Fonu,
y›lda 5000’den fazla kad›n›n
namus cinayetiyle katledildi¤ini söylüyor.
Ürdün, Suriye, Fas, Haiti ve Türkiye’de cinayeti iflleyenlere çeflitli gerekçelerle ceza indirimi uygulan›yor, yani
meflru görülüyor belli noktalarda. Pakistan’da namus cinayeti yasalar taraf›ndan
yasaklanm›fl ama uygulanm›yor. Bangladefl’te
kad›n “namussuz” olarak nitelendirildi¤inde
köy meclisinin karar›yla yak›labiliyor. ‹nsan
Haklar› Savunucusu Julie Mertus’a göre, 1991’e kadar Brezilya’da efl cinayeti suç
olmayan namus cinayeti (!) s›n›f›na addediliyordu ve bir y›lda 800 kad›n eflleri taraf›ndan
öldürülmüfltü. Kolombiya’da 1980’e kadar
erkek kendini aldatan kar›s›n› öldürebiliyordu.
Türkiye’de 5 y›l içinde 480 kad›n töre
ve namus cinayetlerinin kurban› oldu.
Türkiye’de akla zarar gerekçelerle çok
kolay cinayet ifllenebiliyor zaten, hele söz
konusu namus olunca kan dökmek do¤al
karfl›lan›yor. K›rsaldan kente geçen cinayetlerin s›k s›k medyada yer almas›, fliddete ba¤›fl›k vicdanlar› harekete geçirmiyor. Öyle ki
herkesin potansiyel istatistik oldu¤u bir yerde istatistiklerin anlam› kal›r m›?
Hepimiz bizden önceki kuflaklar› suçlar›z
bu konuda asl›nda. Onlar ç›karm›fl bu menem kurallar›, biz de uygulamak durumunda
kal›yoruz. Böyle midir gerçekten? Bizim de
pay›m›z yok mu bu suçlarda sizce?
Oysa hukukumuz ne kadar koruyucu ve
kollay›c› (!). Hemen cezaland›r›veriyor katili.
Cayd›r›c› uygulamalar bu kadar iddial›yken
(!) gün be gün katlanarak devam ediyor bu
olaylar. Sizce art›k as›l suçluyu sorgulaman›n
zaman› gelmedi mi?
Geriye iki taraf kal›yor. As›l suçlu kim?
Biz mi “baflkalar›” m›? Baflkalar›ndan kast›m›z
bizim böyle hareket etmemizi isteyenler
kuflkusuz. Bu durumdan ç›karlar› olanlar, bu
gerili¤imizi körükleyenler, perçinleyenler ve
olas› devinimin önüne geçmek için bunu araç
olarak kullananlar, yani egemenler. Biz miyiz
kendimizi tamamen kendi irademizle koflulland›ran yoksa bizi baflka yerden kumanda
edebilen güçler mi?✌
.
.
.
k
e
m
n
e
l
r
Ki
“Annesi sürekli a¤l›yordu, kendisi de
gencecik bir kad›nd›. ‘Neden öldürüldü’
diye sordum. ‘Gezmeyi çok seviyordu, 16
yafl›n› bitirdi, daha isteyeni ç›kmad›’ dedi
h›çk›rarak. Gezmeyi çok seven Sevda, bir
gün eve gecikti¤inde korkmufl, evine dönmeyip k›z yurduna yerleflmifl ve sorunlar
bafllam›fl. Ailesine teslim edilmesinin ard›ndan gelen dedikodularla ölüm çanlar›
çalm›fl. K›z›n isteyeni yok, bafll›k paras›
yok. Çünkü mal ay›pl› kabul edilmifl.”
Peki, nedir töre? Sürekli dilimizde dolaflan bir kelime. Cinayet kelimesinin önüne
geldi¤inde en s›r›tmayan› üstelik. “Bir toplulukta benimsenmifl, yerleflmifl davran›fl ve yaflama biçimlerinin, kurallar›n, görenek ve geleneklerin, ortaklafla al›flkanl›klar›n, tutulan
yollar›n bütünüdür.” diye ç›k›yor karfl›m›za
herhangi bir sözlükte. Toplumlar›n bir yaflam
biçimi, ortak de¤erlerinin olmas› gayet do¤al
de¤il mi? Ad› töre veya gelenek olsun fark
etmez. Bu kadar do¤al ve varl›¤›ndan hiç de
rahats›z olmad›¤›m›z bir durum ayn› zamanda günlük yaflamda sürekli baflvurdu¤umuz,
uyum sa¤lad›¤›m›z her fley.
“Bir akrabas› tecavüz edip onu hamile b›rakt›. Aile meclisi infaz karar› al›p
genç kad›n› ‘cezas›n› orada vermek üzere’ ‹stanbul’a amcas›n›n yan›na gönderdi.
Güldünya durumu hissedip baflkas›na s›¤›nd›. Ama iki erkek kardefli Güldünya’y›
takip edip önceki gün Küçükçekmece’de
sokak ortas›nda kurflunlay›p öldü diye b›rakt›lar. Ölmeyip hastaneye kald›r›lan
Güldünya yar›m kalan infaz›n› hastanede karfl›lad›, katili olan kardefllerinin ad›n› s›r gibi saklayarak.”
Törenin böyle bir olgu oldu¤unu belirttikten sonra suçlunun kim oldu¤una bir göz
lebiliyor.) kirlili¤in
temizli¤idir. Bu sadece prosedür gere¤i suç teflkil ediyor. Suçlar› bir yana b›rakal›m
suçlulara dönelim. Birincisi temizli¤i yapan/yapt›ran ki bu noktada suçlunun kim oldu¤u muallakt›r. Zira en nihayetinde azmettiren bizim kurallar›m›z de¤il midir? ‹flte bu
noktada “biz”ce en suçlu olan art›k bizim
için leke ifllevi görendir. Öyledir de¤il mi?
(?) Öyle mi düflünüyorsunuz gerçekten?
Hay›r diyorsunuz de¤il mi? Bu soruya
kim evet der ki? Kimse demedi¤ine göre kim
onay veriyor peki? Onaylayan biz olmad›¤›m›za göre kim oluflturuyor buna izin veren
kurallar›? Bir kad›n›n (cinsiyetinin belirtilmesinin nedeni olay›n kurban›n›n çeflitli sebeplerden dolay› kad›n olmas›d›r) duygusal hisler besledi¤i biriyle paylafl›m iste¤i, ya da biri
taraf›ndan (ki bu yak›n akrabas› da oluveriyor) tecavüze u¤ramas›, en kötüsü de tecavüzcüsüyle evlendirilmesi dayat›ld›¤›nda
olumsuz cevap vermesi kime göre suçtur
peki?
Sadece belli bir toplumun tekelinde ol-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
YDG’nin geleneksel köy çal›flmas›n›n üçüncüsü
Hopa’da devam ediyor
toplasa, befl günde de toplasa hemen almaktayd›, flimdi ise kotan›n içerisinde kota uygulamas› ile her çay üreticisinden her gün dönüm bafl› 10 kg almakta, yani devlet alacak
oldu¤u 2 ton çay› da günde 100 kg olarak almaktad›r. Durum böyle olunca üreticinin
çay› ya tarlada kalarak ya da toplan›p serildi¤inde günefl alt›nda kalarak bozulmaktad›r.
Günlerin uzamas› ile artan maliyetten kaynakl› çay üreticisi pek bir fley kazanamamaktad›r.
YDG’nin gelenekselleflen köy çal›flmalar›n›n bu y›l üçüncüsünü yapmak için Artvin’in Hopa ilçesine ba¤l› Çavufllu köyüne
geldik. Bu y›lki köy çal›flmam›z hem yoldafllar›m›z› üretim faaliyetinin içerisine sokarak
hepimiz üzerinde var olan küçük burjuva zaaflar› bir ölçüde k›rmak hem de ülkemizde
köylülü¤ün üzerindeki y›k›m politikalar›n›n
sonuçlar›n› daha net görebilmek aç›s›ndan
bizim için muazzam bir f›rsat oluflturmaktad›r.
Köy çal›flmalar›nda gerçeklefltirmek istedi¤imiz bir di¤er yön ise önümüzdeki süreci
ve yönelimlerimizi tart›flarak yoldafllar›m›zla
tam bir anlay›fl birli¤ini sa¤lamak ve bunun
akabinde alanlarda sürecimize damgas›n› vurabilecek örgütlülükler yaratmakt›r.
Seçim çal›flmalar›ndan kaynakl›
geç bafllad›¤›m›z köy çal›flmalar› hem
yaz sürecini tatil olarak ele almayarak
daha verimli geçirmemize neden oluyor hem örgütlü duruflumuzu pekifltiriyor hem kitle çal›flmas› yapmam›z›,
emekçilerle diyalog kurmam›z› sa¤l›yor hem de örgütümüze maddi gelir
sa¤lamaya yar›yor. Bu nedenle köy çal›flmalar›na gereken önemi vermeye çal›fl›yoruz.
Çal›flma yeri ve
çay üreticilerinin sorunlar›
Çal›flt›¤›m›z köy Hopa’ya 7 km uzakl›kta
ve 200 hane civar›nda bir köydür. Köyün genel itibar› ile demokrat bir yap›s› olmakla
birlikte ülkemizdeki yozlaflt›rma sald›r›s›n›n
etkileri de önemli oranda hissediliyor.
Bulundu¤umuz köyde as›l geçim kayna¤›n› çay oluflturuyor. Ülkemizde tar›m›n tasfiyesi yönlü sald›r›lar buradaki çay üreticilerinin geçimlerini sa¤layabilmesini oldukça güç
bir duruma sokmufl. Öncelikle devletin
çay üzerine kota koymas› ile bafllayan
tasfiye sald›r›s› hem taban fiyat›n›n düflüklü¤ü hem de uygulanan kotan›n
içerisinde ekstra kotan›n uygulanmas›
çay üreticilerini güç bir duruma sokmaktad›r. Öncelikle ekstra kotan›n ne demek oldu¤unu biraz daha açacak olursak;
bundan bir kaç y›l önce normal bir kota uygulamas›nda 4 ton çay› olan bir üreticinin
devlet sadece 2 ton çay›n› al›yordu. Alacak
oldu¤u bu 2 ton çay› üretici bir günde de
büyük oranda kad›nlar çal›fl›yor. Günlük çal›flma saatleri 12-13 saatin alt›na düflmüyor. Erkekler iflleri olmamas›na ra¤men
çay ifline gitmemekte yani o a¤›r çal›flma koflullar›yla kad›nlar›m›z yüz yüze kalmaktad›r.
Çay al›m› yap›lan yerde biz de toplad›¤›m›z
çay› satmay› beklerken yaflam›n bütün a¤›rl›¤› yetmezmifl gibi o günün bütün yorgunlu¤uyla toplad›¤› çay›n› satmaya çal›flan hamile
bir kad›n gözümüze iliflti. Hamile olmas›na
ra¤men o a¤›r ifl koflullar›nda çal›flmak zorunda oluflu bizim gözümüzde kad›nlara bu
sistemin verdi¤i de¤eri bir kez daha gözler
önüne serdi. Her zaman magazin programlar›nda izledi¤imiz hemcinslerinin aksine o
kad›n daha do¤mam›fl çocu¤unun karn› doysun diye bu a¤›r flartlarda çal›flmak zorunda
kalm›flt›.
Çal›flma koflullar›m›z
Bizler de bu a¤›r çal›flma koflullar›ndan
nasibimizi ald›k. Hem çay iflinde yeni olmam›z hem de ço¤u yoldafl›m›z›n ö¤renci kökenli olmas›ndan dolay› çal›flma yaflam›na
Mevcut sistemin bu sald›r›s› çay
üreticilerini özel flirketlerle yüz yüze
b›rakarak çay üreticilerini tamamen
üretemez hale getirmektedir. Bu süreci de bir örnekle anlatacak olursak; yukar›da
sözünü etti¤imiz kotadan dolay› çay üreticisi çay›n›n 4 tonluk k›sm›n›n 2 tonunu devlet
almad›¤›ndan dolay› özel flirketlere vermek
zorunda (çay›n geçmesi, maliyetin artmas›,
günlerin uzamas› vb) kal›yor. Bunun yan›nda
ekstra kota uygulamas›ndan kaynakl› çay
üreticisi elinde kalan çay›n bozulmas›ndan
korktu¤u için devletin almak zorunda oldu¤u k›sm›n› da özel flirketlere satmak durumunda. Yaln›z, özel flirketlerin köylüden ald›klar› çay›n paras›n› çay üreticilerine ne zaman ödeyece¤i belli de¤il.
Bunun yan›nda özel flirketler ald›¤› çay karfl›l›¤›nda köylüye hiç bir teminat garantisi
vermiyor. Yani bu flirketler batabilir!! fiirket
bundan dolay› da çay üreticisine para vermeyebilir. Kimi zaman da özel flirketler köylüye ödeyece¤i paraya denk, yerine en kalitesiz kuru çay› vererek ödeme yap›yor. Çay
üreticisi paket çay yerine paras›n› istedi¤i
zamansa flirket yöneticileri nin “bunu almazsan›z hiçbir fley alamazs›n›z” söylemleri ile
karfl› karfl›ya kalmaktad›rlar. Köyde duydu¤umuz bir örnek bizi oldukça flafl›rtt›; bir
çay üreticisinin özel bir flirkete verdi¤i
çay›n karfl›l›¤› olarak fabrika bu üreticiye
bir kamyon kuru çay vermifl. Tabii bu
üreticinin kendisine verilen bir kamyon
çay› satma olana¤› oldukça zor olmas›ndan kaynakl› (devlet bu sat›fltan vergi alamad›¤› yani üreticiyi daha da soyamad›¤›
için maliye çay üreticisinin sat›fl yapmas›n› engellemektedir) alm›fl oldu¤u bir
kamyon paket çay elinde kalm›flt›r.
Bulundu¤umuz köyde çay iflinde
uzak oldu¤u için ilk 2 gün oldukça zorland›k.
Her sabah saat 6’da kalk›p kahvalt› yap›p çay
toplayaca¤›m›z tarlaya do¤ru yol al›yoruz.
Kimi çal›flt›¤›m›z tarlalar köyden oldukça
uzakta ve kahvalt›m›z› yapt›ktan sonra yeni
bir ifl gününe merhaba diyoruz.
Bugünkü çal›flma grubumuzun bafl›ndaki
tarla sahibi bir kad›n. (gerçi her zaman kad›nlar tarlada da, neyse) Onunla tarlaya do¤ru yol al›yoruz. Tarla sahibi her ne kadar bizimle tarlada çal›fl›yor gibi görünse de kafas›nda baflka problemler oldu¤unu hemen
fark edebiliyoruz. “Hay›rd›r ablac›m, neden
dalg›ns›n, bir sorun mu
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
var?” diye sordu¤umuzda abla ilkin “yok bir
fley” diye cevap verdi bize. Biz biraz daha
üzerine gidince “çocu¤um hasta, her gün Rize’ye doktora götürüyorum tek bafl›ma, hastal›¤›n›n ne oldu¤unu bile bilmiyorum, kocam evde
aya¤› k›r›k onun için bütün ifller benim üzerime
kalm›fl. Gerçi kocam›n aya¤› k›r›k olmasa da de¤iflen bir fley yok ama neyse” diye anlat›yor
derdini. Saat 12’ye yaklafl›yor, ablayla beraber yemek molas› veriyoruz. Yemek molas›nda aniden bir ya¤mur bast›rd›, hepimiz tamamen ›sland›k. Ya¤murun durmaya niyetinin olmad›¤›n› anlad›¤›m›zda çay toplamaya
mola verip toplad›¤›m›z çaylar› tafl›maya bafll›yoruz.
Tabii tafl›ma ifli ayr› bir mesele. Normal
bir flekilde bile yürümenin zor oldu¤u yamaçlarda s›rt›m›zda 30-35 kg çuvallar› yamaçlarda kurulmufl olan teleferi¤e (çaylar›
tafl›mak için kurulmufl bir düzenek) do¤ru
tafl›yoruz. Teleferi¤in olmas› iflleri epeyce
kolaylaflt›rm›fl ve oradaki baflka bir abla bize
bu teleferi¤in hikayesini anlatmaya bafll›yor.
“Biz teleferik yokken bu yamaçtan çaylar› s›rt›m›zla afla¤›ya tafl›rd›k. Buraya gelen bir Gürcü
mühendis telleri yapmam›z› bize önerdi ve
onun öncülü¤ünde ilk teleferik yap›ld›. Teleferi¤in iflleri bu kadar kolaylaflt›rd›¤›n› gören kad›nlar göz yafllar›na hakim olamad›lar, hepsi a¤lad›lar.” Kim bilir birço¤u geçmiflteki o zor
flartlarda yamaçlardan yuvarlanarak çektikleri ac›lar›n› an›msad›lar belki de. Çuvallar›
teleferi¤e tafl›d›ktan sonra yamaçtan afla¤›ya
iniyoruz. Teleferi¤in di¤er ucunda bekliyoruz, afla¤›ya gelen çaylar› al›p el arabalar›yla
tafl›yarak çay› sataca¤›m›z yere getiriyoruz.
Tabii akflam oldu¤unda al›m yerindeki ba¤r›flmalar›n ard› arkas› kesilmiyor. Fabrikan›n araba yollamamas›ndan kaynakl› fabrikalara söven, kota içerisinde kota
uygulamas›ndan dolay› sisteme söven, veryans›n edenler... Mevcut sistemin bu tasfiye
sald›r›lar›na karfl› köylülerin gidip fabrikay›
basmas› (daha önceleri çok kez yap›lm›fl)
fleklinde köylüleri örgütleyenler... Al›m yerinin kargaflas› bittikten sonra hepimiz kald›¤›m›z yere gidip o gün neler yapt›¤›m›z› de¤erlendiriyoruz.✌
Hopa YDG
7
Eylül 2007
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Tartüfler gelir gider… Tartüfizm baki kal›r…
Moliere’nin yaz›ld›¤› dönemde oldukça
ses getiren, dine sald›rd›¤› iddias›yla yasaklanan, sonras›nda daha ›l›man, yumuflak bir
tarzda yeniden yaz›lan Tartuffe oyunu din sömürüsü, din istismar› üzerine kurulu bir metindir.
Tartüf, din istismar›, ba¤naz ve körcesine
bir inanca saplanma gibi temalar› içermektedir. Moliere’nin Tartüf’ünde konu flöyledir:
esasta ikiyüzlü, doland›r›c›, f›rsatç› olan Tartüf, bir din adam› gibi görünerek, iyi bir dindar gibi davranarak, feodal aile iliflkilerine sahip, orta s›n›f, vars›l bir ailenin yan›na yerleflir. Tartüf, ailenin babas› Orgon’un safl›¤›ndan, zaaflar›ndan ve de kör inanc›ndan yararlanarak, Onu tamamen etkisi alt›na al›r. Böylelikle Orgon üzerinden tüm aile bireylerinin
özgürlüklerini k›s›tlar, ailenin özel meselelerine kar›fl›r, hatta do¤rudan müdahale eder. Bu
durumdan fena halde rahats›z olan aile bireyleri ki özellikle kad›nlar, dayan›flma içinde
Tartüf’ün ikiyüzlülü¤ünü, sahte dindarl›¤›n›
a盤a ç›kar›rlar. Ama ortada çözülmesi gereken büyük bir sorun daha vard›r. Tartüf’e
adeta tapan Orgon, Tartüf’e tüm mal›n›, mülkünü, evini ba¤›fllam›flt›r. Evden Tartüf’ün at›lmas› gerekirken; Tartüf, tüm aileyi evinden
eder. Tam bu s›rada adeta tanr›sal bir kurtar›c› ç›kar. Her fleyin tükendi¤i s›rada
Orgon’u tan›yan ve ona güvenen kral,
Orgon ailesine yard›m eder ve bu ç›kmazdan kurtar›r.
Naz›m Hikmet, Moliere’nin Tartüf’ünden uyarlad›¤› Tartüf-59’da ana
metne büyük oranda ba¤l› kalm›flt›r. Olaylar›n ak›fl›, ayn› kalmakla birlikte uyarlamada önemli de¤ifliklikler de yap›lm›flt›r.
Uyarlamadaki de¤iflikliklerden en dikkat çekici olan›, Tartüf-59’da Tartüf’ün d›fl›nda Tartüf-59 adl›, 20. yüzy›la ait bir Tartüf’ün daha olmas›d›r.
Oyundaki çat›flmalara bir yenisi daha eklenmifltir. Bu kez Tartüfler de kendi içinde ç›kar
çat›flmas›na girmifltir.
Oyunun bafllar›nda eski Tartüf’ün yan›na
uflak olarak giren ve sözde onun ç›karlar›n›
kollar gibi görünen yeni Tartüf, eski Tartüf’ü
20. yüzy›l›n Tartüf’üne yak›fl›r yöntemlerle alt
eder. Sonras›nda ise Orgon ailesi, çat›flmas›n›
Tartüf-59 ile sürdürür. Çünkü Tartüfler
bitmez… Orgon bu kez de eski Tartüf’e tap›nd›¤› gibi Tartüf-59’a tap›n›r ve mal›n› mülkünü bu kez Tartüf-59’a verir. Bundan sonras›nda ise uyarlamadaki önemli de¤iflikliklerden bir di¤eri ç›kar okuyucunun karfl›s›na.
Bu kez kurtar›c› olan kral de¤ildir, ortada kurtar›c› bir kral da yoktur. Son anda yard›ma yetiflen, Tartüf-59’un sahteli¤ini,
Eylül 2007
28
riyakarl›¤›n›, ikiyüzlülü¤ünü a盤a ç›karan evin
hizmetçisi Dorina’d›r ki böyle bir son, uyarlaman›n yazar› Naz›m’›n kendisi düflünüldü¤ünde anlafl›labilir ve mesaj dolu bir sondur
ve bu son, uyarlamadaki önemli farkl›l›klardan biridir. N. Hikmet, bu riyakar sömürü düzeninden, insanl›¤› bu ç›kmazdan
çekecek, kurtar›c› güç olarak proletaryay› (iflçi s›n›f›n›) görür ve oyunda Dorina’n›n yeri ve ifllevi de bunun bir temsilidir. Bu durumu oyunun sonunda Dorina da
dile getirir. Dorina oyun sonunda Tartüf59’un foyas›n› a盤a ç›kard›¤›nda Orgon olan
bitene anlam veremez ve Dorina misyonunu
çok net biçimde flöyle ifade eder:
Orgon: (Kleant’a) Oyunumuzun bu garip finalinden siz bir fley anlad›n›z m› sevgili kay›nbirader?
Dorina: Ama ben anlad›m. Ben anl›yorum.
(Tartüf-59’a) Her zaman ve her yerde oyunun
sonunda beni karfl›nda bulacaks›n. Ta yeryüzünden soyun kuruyup gidene dek!
Yineleyecek olursak N. Hikmet, Tartüf’ün karfl›s›na 20. yüzy›la ait baflka bir
Tartüf koyarak Moliere’nin iletisine derinlik kazand›rm›flt›r. Din istismar›n›n,
esasta münferit olmaktan çok daha örgütlü, daha sistematik bir iflleyifli oldu¤unu ve bunun nedenlerini a盤a ç›karm›flt›r. Hatta N. Hikmet, bunu oyunun en
bafl›ndan itibaren vermifltir. Tartüf tek bafl›na
de¤ildir. N. Hikmet daha en bafl›ndan Tartüf’ün kilise ve kral ile olan iliflkilerini aç›kça
verir.
Tartüf: Yüce hükümdar›m›z 14. Lui Fransa
taht›nda sabah günefli gibi ›fl›s›n, muhterem peder!
Peder: Amin! Yüce gönüllü, merhametli kraliçe anam›z›n da ad›n› anmay› unutmay›n dualar›m›zda, Mösyö Tartüf. Sizi kutsal tarikat›m›za
üye yapma görevini bana o verdi.
Tartüf: (…) Kutsal tarikat›m›z›n her fleyi gören gözü, her fleyi duyan kula¤› ve duac›s› olaca¤›m, muhterem peder.
Peder: Orgon adl› adam›n önce ruhuna, sonra da evine gireceksiniz. Her Pazartesi sabah›
burada, kilisede Kutsal Bakire’nin ayaklar› dibinde buluflaca¤›z ve siz bana jurnallerinizi… e, yani… haberlerinizi ileteceksiniz.”
Dahas› N. Hikmet bu örgütlü yap›da var
olan sistematikleflmifl bir düflünceden de bahseder ki bu da “Tartüfizm”dir. Tartüfizm,
biçimsel de¤iflikliklere u¤rasa da her
dönem kendini gösteren, ruhani, dini
zaaflardan yararlanan, din temelli bir
sömürü ve düflünce sistemidir. Bunu
tam anlam›yla özümsemifl olan Tartüf-59,
oyun boyunca adeta Tartüfizm üzerine ders
verir gibidir ve her seferinde Tartüfizm’den
yararlan›r. Damis’in Tartüf’e ç›k›flmas› sonucunda, Orgon Danis’i evden kovmaya kalkar
ve bu sahnede Tartüf, tartüfizm’i nas›l da ustal›kla somutlar…
Tartüf-59: (Seyircilere) Klasik tartüfizme
baflvural›m. (Orgon’a) Ben bir caniyim, rezilim,
benzeri görülmemifl bir kötüyüm... der ve kendini masum, ac›nas› pozlara sokmaya devam
eder.
Tartüf-59: (Seyircilere) Tartüfizmi bir parça
ça¤dafllaflt›ral›m. (Orgon’a) Hay›r, b›rak›n, sövsün… (Danis’e) Öbür yana¤›ma da vur. (Diz çöker) Vurun.
Tartüf-59 bu tarz›n›, Tartüfizmi, Orgon
ailesinin tüm fertleri ile kurdu¤u iliflkilerde
kullan›r. N. Hikmet, yaratt›¤› Tartüf59 ile klasik Tartüf aras›nda öyle bir
çat›flma yarat›r ki bu da iktidar savafl›, mücadelesi veren taraflar aras›nda ola¤an fleylerdir zaten. Bunu Tartüf-59 tüm aç›kl›¤›yla flöyle dile getirmekte:
Tartüf-59: (Seyircilere) Orgon’un kar›s›ndan hoflland›. Ama ben Elmira’y› bu vavs›z evliyaya b›rak›r m›y›m? 17. yüzy›l›n
Tartüf’ü müyüz biz! Elmira tam bana göre bir parça (…)
Tartüfizmde de, anlafl›lan t›pk› sanatta oldu¤u gibi, eski olan yeni olandan nefret ediyor. Kimin kimi sahneden ataca¤›n› görece¤iz.
Yine bu klikler aras› çat›flmay› gösteren
bir baflka diyalog daha:
Dorina: Niye bu kadar düflmans›n›z Tartüf’e?
Tartüf-59: Birincisi, mesle¤ime benden çok
önce girmifl ve büyük flöhret kazanm›fl. ‹kincisi
de, bir Tartüf’ün bir baflka Tartüf’ü sevdi¤i görülmüfl fley midir?
Sadece bu diyaloglardan bile rahatl›kla
anlafl›laca¤› üzere Tartüfler birbirlerini sevmez. Çünkü ikisinin de ç›kar amaçlar› birbiriyle kesiflip, çat›flmaktad›r. Amaçlar› ayn›d›r.
‹kisi de iktidara oynar. Tartüf bunu baflarm›flt›r bir ölçüde… Tartüf-59 ise Tartüf’un yerini almak ister.
N. Hikmet’in oyunda vurgulad›¤›
bir baflka fleyse Tartüflerin ve Tartüfizm’in hep var oldu¤udur. Tartüfler 17.
yüzy›lda da vard›r 20. yüzy›lda da… Tartüfler
zamansal ya da dönemsel olarak biçimsel de¤iflikliklere u¤rayabilirler ama özü itibariyle
hep ayn›d›r. Özünde bir sömürü yatmaktad›r.
Amaç ise bu sömürüyü kullanarak hakimiyet
kurma, iktidar kurma çabas›d›r. Tartüfizm’in
ölümsüzlü¤ünü, eski Tartüf’ün yerini alarak
Orgon ailesi üzerinde otorite kuran ve kendisinden verdi¤i sözlerin, vaatlerin gerçeklefltirilmesi beklenen Tartüf-59 flöyle aç›klar:
Tartüf-59: Tartüfler gelirler ve giderler, ama
mevkileri, makamlar› kal›r. Yeni gelen Tartüf eskisinin görevlerini, sorumluluklar›n›, makam
arabalar›n› ve benzeri fleylerini miras olarak
devral›r.
Tartuflar hep vard›r… Tartüfizm var
oldu¤u sürece… Tabii ki 17. yüzy›l›n Tartüf’ü ile 20. yüzy›l›n Tartüf’ü ayn› de¤ildir.
Düflünce sistemati¤i ayn›d›r. Tartüfizm
bu insanlara damgas›n› vurmufltur. Amaç
ayn› fakat araçlar farkl›d›r ki Tartüf-59 bunun en iyi örne¤idir. Tartüf-59 hem efendisi olan Tartüf’e hem
de Moliere’in metnindeki Tartüf’e göre çok
daha zeki ve çok yönlüdür. Çünkü di¤er Tartüfler gibi tek sömürü biçimini kullanmaz. Salt
dini duygular›, inanc› sömürmez. Bunu çok
yo¤un biçimde yapmakla beraber Orgon ailesinin tüm fertlerinin zaaflar›n› bulur ve bu zaafl› yerlerden onlar›n adeta içlerine girer. 20.
yüzy›la ait Tartüf-59’un kendi dönemine ait
bir dolu teknolojik silah› vard›r. Bigudi, perma aleti, ruj, çamafl›r makinesi, foto¤raf makinesi, teyp gibi. Orgon ailesini flaflk›na çevirecek, kand›racak birçok fleye sahiptir. Her
fleyden önce Tartüf 59’un Orgon’a teypten
sözde tanr›n›n sesini dinletmesi, Moliere’in
Tartüf’ünün yapt›¤›ndan daha derin, daha katmerli bir sömürüdür. Çünkü Orgon dolays›zca, do¤rudan tanr› ile konufltu¤unu, iletiflim
kurdu¤unu sanar ki bu da Tartüf’ün ifllerini
çok daha kolaylaflt›r›r. Orgon’u adeta kendine kul köle yapar. Yine Elmira’y› güzellik zaaf›ndan ötürü ruj ile, Madam Pernell’i daha
genç görünece¤i düflüncesinden hareketle
perma ile, Dorina’y› ise ifllerini kolaylaflt›racak olan çamafl›r makinesi ile kand›r›r. Bunlar
birer rüflvet niteli¤indedir. Bu rüflvetler zamanla birer koza dönüflür Tartüf-59’un elinde. Bundan ötürü Tartüf-59’un bu hali Moliere’in Tartüf’üne göre daha zengin ve renklidir. Moliere’in Tartüf’ü, Tartüf-59’un yan›nda
daha tek yönlü, kabaca çizilmifl düflüncesini
uyand›rmaktad›r. N. Hikmet, tartüfizmin
sömürücülü¤ünü, Tartüflerin gerçek
yüzünü ve iliflkilerin perde arkas›n› Moliere’e göre daha ayr›nt›land›rarak, derinlefltirerek vermifltir. Moliere’in üzerinde durdu¤u dinin sömürülüflünü, sahte dindar› daha kal›n çizgilerle somutlam›flt›r N. Hikmet. Tartüf ve Tartüf-59 aras›nda flöyle bir
diyalog geçer:
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125
Angarya ifllerde çal›flt›r›lan
ücretli ö¤retmenler
Ayr›ca ö¤retmen al›mlar›nda al›nacak
ö¤retmen say›lar›na bakt›¤›m›zda en az ö¤retmen al›m› kadrolu ö¤retmenler için, ondan sonra sözleflmeli ö¤retmenler için ve en
fazla ö¤retmen al›m› da ücretli ö¤retmenlerde yaflanmaktad›r. Sadece girdi¤i ders saat ücretini alan ücretli ö¤retmenlerin
görev süresi okul müdürüne ba¤l› oldu¤u içindir ki okul müdürü taraf›ndan
verilen angarya iflleri de yapmaktad›r.
Aksi takdirde müdürün dudaklar›n›n aras›ndan ç›kacak olan iki sihirli sözcük çal›flmas›na
son verebilecektir. Zaten yorucu bir sene
boyunca s›nava haz›rlan›p onu kazanamayan
ö¤retmen aday›, iflsizlikten kaynakl› yaflad›¤›
yo¤un stresten dolay› zar zor bir ücretli ö¤retmenlik bulabilmifl ve art›k baflka çaresi olmad›¤›ndan dolay› onu da kaybetmek istememektedir ve bu sömürü çark›n›n içerisine
dahil olmaktad›r.
2006 KPSS birincisi 100 tam puan
alan matematik ö¤retmeni kadrolu
olarak atanamam›fl ve sözleflmeli ö¤retmenlik yapm›flt›r. Nedeni gayet basit.
2006 y›l›nda matematik ö¤retmenlerinde
kadrolu atama yap›lmam›fl, sözleflmeli ö¤retmen atamas› yap›lm›flt›r. Bu sene istifa edip
kadroya geçecek olan 2006 KPSS birincisinin
branfl› olan matematik ö¤retmenli¤inde bu
sene sadece 30 kadrolu ö¤retmen al›nacakt›r. Oysa sadece Ankara’n›n matematik ö¤retmeni a盤› 30’un üzerindedir. Önümüzdeki sene KPSS birincisi, atamas› yap›lmayan bir
branfltan ç›karsa ve atamas› yap›lmazsa hiç
flafl›rmamak gerek. Ülkemizde böyle örnekler oldukça bol bulunmaktad›r. En son 2007
ÖSS’de 179. olup da devams›zl›ktan s›n›fta
kalan ö¤retmen okulu ö¤rencisi bunu ispat-
lar niteliktedir. Okul müdürünün yapt›¤›
aç›klamalar bu olay›n yaflanmas›na oldukça
üzüldü¤ü yönünde olmufltur. Yap›lan s›navda
179. olabilme kapasitesinde olan bir insan
okulu bitirebilme kapasitesine sahip de¤il.
Üstelik devams›zl›ktan dolay›. Ama lise son
s›n›f ö¤rencilerine ÖSS’ye haz›rlanmalar› için
okula gelmemeleri yönünde fikir sunan bu
sistemin kendisi ve onu okula gelmedi¤i için
s›n›fta b›rakan yine kendisi.
Ne diyelim? Trajikomik bir e¤itim sistemi manzaras› m›? E¤itim sistemindeki bu politikalar geçen dönem bafllatt›¤›m›z “E¤itim
üzerindeki emperyalist politikalara
son! Anti-emperyalist gençlik hareketini yükselt!” kampanyas›n›n ne kadar do¤ru ve sürece uygun oldu¤unu bizlere kan›tlamakt›r. Kampanya süresince yapacaklar›m›z›n sadece kampanya tarihleri ile s›n›rl› olmad›¤›n› defalarca söylemifltik ve bu süreç de
bize bunu göstermektedir. Özellikle ÖSS ve
KPSS ile ortaya ç›kan tepkileri do¤ru de¤erlendirmek gerekmektedir. Üniversitelerde
bu konuyla ilgili eylemler örgütlenmeli ve
birlikte hareket etme imkan› sa¤lanmal›. Ancak bu noktada düflmememiz gereken bir
hata, KPSS sorununun yaln›zca e¤itim fakültesi ö¤rencilerinin sorunu olarak görülmesi
ve ö¤retmen adaylar›na gidilip, sendikalardan
genellikle E¤itim-Sen’le iliflki kurulmas›d›r.
KPSS bütün üniversite gençli¤ini ilgilendiren bir sorundur. Bunun için bir bütün üniversite gençli¤ini kapsayacak çal›flmalar yap›lmal›d›r. Okullar›n aç›lmas›na az bir
süre kald›. Bu süreci do¤ru bir haz›rl›k süreci ile de¤erlendirip okullar aç›ld›¤›nda bu çal›flmalar› h›zland›rarak 6 Kas›m haz›rl›klar›na
bafllamal›y›z.✌
Çukurova’dan yeni mezun bir
YDG’li ö¤retmen
Köleleflme, LÖB’lerde birlefl!
Afla¤›daki yaz› Mersin LÖB’ün ç›kard›¤› “Hayat Tutulmas›” isimli bültenden al›nm›flt›r.
Türkiye’de kurulu e¤itim sisteminin oturmufl (!)
kurallar› bugün hemen hemen tüm ö¤rencilerde tepkiye neden olmaktad›r. Bilimsellikten uzaklaflm›fl
ezberci dersler, henüz kimli¤ini yeni tamamlayan biz gençlere bir yandan ›rkç›l›¤›, flovenizmi, sömürüyü süsleyip hofl göstererek, emperyalist düzene bilinçsiz, emekçi köle olarak yetifltirirken, bir yandan da bu genç kitleyi ülkenin somut gerçeklerinden uzaklaflt›r›p “koyunlaflt›rma” politikas›na a¤›rl›k vermektedir.
Bugün yasallaflt›r›lm›fl sözde “paras›z e¤itimin” gere¤i olarak okullarda yine zorla- toplanan paralar ba¤›fl (!) ad›n› almakta, bu paralar toplan›rken durumu
hakl› göstermek amac›yla ö¤retmen ve idarecilerin kuru laflar›, yetmezse disiplin cezalar›yla gözda¤lar›, art›k
biz liselilerin harekete geçmeleri gerekti¤inin aç›k bir
delilidir. Ba¤›fllar; (!) spor, karne, diploma, temizlik, aidat vb. maskesini ç›kararak çirkin yüzünü bizlere göstermifltir. Maskenin alt›ndan ç›kan binlerce solucan,
anne ve babalar›m›z›n cüzdanlar›na girererek sömürmeyi amaçlam›fl olacak ki onlara ulaflmak için bizleri
kullanmakta ve bir an bile tereddüt etmemektedir.
Onlar›n bu düzeninin art›k ifllemedi¤ini, bilinçlendi¤imizi ve haklar›m›z u¤runa, liseli gençler olarak mücadele edece¤imizi ve tepkimizi her daim hayk›raca¤›m›z› göstermeliyiz.
Türkiye’de farkl› ulus ve milliyetlerin bir arada yaflad›¤› ve kültürlerinin farkl› oldu¤u hepimizce malum
olan bir durumdur. Her ulustan ve milliyetten
gencin e¤itim görürken kullanmas› gereken dilin kendi ana dili olmas› gerekti¤ine inan›yoruz.
Çünkü her birey kendi dilini, kültürünü kullanma, yaflama hakk›na sahiptir. Onlara zorla baflka bir dilde
e¤itim vererek kültürlerini öldürüp beyaz katliam yapanlara tepkimizi ana dilde e¤itim diyerek dile getiri-
MERS‹N’DE BOYKOT PRAT‹KLER‹M‹Z
Halk›n iradesi olarak nitelendirilmesine ra¤men sadece bütün halk›n üzerinde egemen olma
kavgas› olan 22 Temmuz seçimleri; do¤rudan emperyalistler taraf›ndan desteklenen AKP’nin %
48’lik “ zaferiyle” sonuçland›. AKP’yi %17’lik pay›yla CHP, %14’lük pay›yla da MHP izledi. Tam
flenlikli mecliste daha neler var neler! Parlamento
üzerinden Kürt halk›n›n haklar›n› savunabilece¤ini
-ya da temsil edebilece¤ini (!)- iddia eden DTP’den tutun da 3M (Mustafa Kemal-Marks-Muhammed)’yi bir araya getirip “devrim” yapaca¤›n› söyleyen Ufuk Uras’a, bir zaman›n “çiçek sulamak”tan bafl›n› alamay›p “devlet ifllerini” aksatan
Kamer Genç’ten 2 Temmuz Sivas katliam› flehitlerini bir futbol maç›nda ölebileceklerle k›yaslayan
Mesut Y›lmaz’a kadar t›ka basa dolu meclis. Bu
“rengarenk” meclis elbette ki bir kültür mozai¤i
de¤ildir. Aksine halk›n, umut ve demokrasi aray›fl›n›n sürdü¤ünün ama bunu yanl›fl bir araçla yapt›¤›n›n göstergesidir. Peki, iflte bu noktada biz YDG’liler halka boykotu bir seçim alternatifi olarak sunup, seçimlerden demokrasi umman›n yerine onu
boykot etmenin daha do¤ru bir davran›fl oldu¤unu
yeterince anlatt›k m›?
Genel olarak Türkiye’de seçim öncesi
süreçte gerek dergimizle, bildirimizle gerek afifl ve kufllar›m›zla seçimde sand›¤a gitmenin, kötünün iyisini seçmenin tek yol olmad›¤›n›, as›l demokratik olan›n bilinçli bir
flekilde seçimleri boykot etmek oldu¤unu
anlatmaya çal›flt›k. Bu do¤rultuda Mersin’de de
ileri, emekçi mahallelerimizde yaklafl›k üç hafta boyunca anket, gazete da¤›t›m›, afifl asma, bildiri gibi
araçlarla boykot çal›flmas› yürüttük.
Öncelikle insanlar›n genel sorunlar›n›, seçimlerin boykot edilmesi konusunda neler düflündüklerini, bu konuda önceliklerini ö¤renmek amac›yla
bir anket haz›rlad›k. Haz›rlad›¤›m›z anket, bizlere
insanlar›n genel sorunlar›n›n iflsizlik ve açl›k oldu¤unu, ço¤u kiflinin AKP’yi tercih etmek istemedi¤ini ama yine de kötünün iyisi olarak gördü¤ünden
ona oy verece¤ini gösterdi. Bize kalan tek fley bütün bu sonuçlar üzerinden meclisin niteli¤ini teflhir
etmek ve seçimlerin çözümsüzlü¤ünü gözler önüne sermekti, öyle de yapt›k!
Anket ayn› zamanda bizlere, halkla olan ba¤lar›m›zdaki eksikliklerimizi gösterip, onlara ulaflabilmek için yöntem gelifltirmemizi sa¤lad›. Halk›n bizi
içten karfl›lamas›, onlar›n bize hiç de san›ld›¤› kadar
uzak olmad›¤›n› ama yine de onlarla iletiflimde yaflad›¤›m›z eksiklikler (Kürtçe bilen yoldafllar›m›z›n
say›ca az olmas›, inanc›m›z›n onlar›n ortak ç›karlar› üstüne oldu¤unu halk›m›za yeterince anlatamam›fl olmam›z vs.) yüzünden istenilen düzeyde olmad›¤›n› da gösterdi.
Halk›n seçimi boykot konusunda tepkileri ço¤u zaman olumluydu. ‹lk, “Seçimleri boykot karar›
sizce nas›l bir karar?” sorusunu duyduklar›nda genelde flöyle cevaplar veriyorlard›. “Olur mu öyle
fley? Meydan› bofl mu b›rakaca¤›z?”, “Asl›nda iyi fikir ama flimdi ‘Bin Umut Adaylar›’ var” veya ilk
baflta çok tepkisel yaklaflanlar “Ne demek sand›¤a
gitmemek? Ne yapal›m ya?”, ya da tam tersi “Valla
çok iyi olur. Zaten ne kâr›m›z oluyor ki, neyi bizim
için yap›yorlar ki?”... Cevaplar ne olursa olsun,
onlara meclisin niteli¤ini, ne oranda halk›
temsil etti¤ini/etmedi¤ini anlatt›¤›m›zda genelde- halk›m›z da bu konuda bizlere birçok fleyden bahsederek, bütün bunlar› yak›c› bir flekilde hissettiklerini anlat›yorlar ve
bize hak veriyorlard›. Karfl›l›kl› konuflmalar›m›z
bitti¤inde ard›m›zdaki çeliflkileri artm›fl ya da boy-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
yoruz.
Sistemin çarp›kl›klar› ile tepkimizden biri de tek
tip k›yafet uygulamas›d›r. Önce hapishanelerde
sonra okullarda uygulanan bu tek tipleflme, ö¤renciyi
toplumdan soyutlayarak onu “potansiyel suçlu” olarak
görmektedir. Sistemin bu uygulamayla ulaflmak istedi¤i amaçlardan biri de ö¤rencilerin birbiri aras›ndaki s›n›fsal farklar› ortadan kald›rarak ö¤renciler aras›nda
hiçbir ayr›m yapmad›¤›n› ispat etmek, (!) görünüfl aç›s›ndan hiçbir fark olmad›¤›n› düflünüp, en az›ndan ö¤rencilerin, s›n›f ayr›m›na karfl› tepkisini engellemektir.
Liseyi bitirip üniversiteye gitmek isteyen her ö¤rencinin bafl belas› olan, YÖK’ün övünç kayna¤› ÖSS
asl›nda ö¤rencileri asosyallefltirip, bilincini öldürme,
toplumsal sorunlardan uzaklaflt›rma amac›yla bugün
bu düzeye getirilmifltir.
E¤itim, yaflam hakk› kadar do¤al bir hakt›r.
Hediye olarak verilmez, al›n›r. Kimsenin e¤itim hakk›m›za müdahale etmesine izin vermemek için sesimizi,
yumru¤umuzu birlefltirip beraber hareket etmemiz
gerekir. Çünkü bizlere yap›lan bu ciddi sald›r›lara karfl› durmak, bu sald›r›lara son vermek bireysel de¤il bir
çat› alt›nda birleflerek mümkün olabilir. Bizlere yol
gösterecek olan ve bizleri temsil eden LÖB’lerde birleflmeli, kendi haklar›m›z için tepkimizi dile getirmeliyiz.
LÖB, liseli ö¤rencilerin sorunlar›ndan yola ç›karak
bu ülkede sürdürülen politikalardan ne kadar etkilendi¤imizi göstermekte ve en do¤al hakk›m›z olan e¤itimin istedi¤imiz biçimde –bilimsel, anti-flovenist, anadilde, özerk e¤itimin- verilmesinde ›srar etmektedir.
LÖB ›rkç›, flovenist, anadilden yoksun olan
e¤itime vurulan bir yumruktur. Her lise ö¤rencisinin hiçbir fley gözetmeden kendisini ifade edebilece¤i bir güçtür LÖB.✌
kota olumlu bakan insanlar b›rakt›¤›m›za inan›yoruz.
Anket çal›flmam›z sona erdi¤inde bildiri, gazete ve dergimizle tekrar kap›lar› çald›k. Anket çal›flmalar›nda tan›flt›¤›m›z insanlar›n bizleri gördü¤ündeki s›cak tav›rlar› inanc›m›z›n do¤rulu¤unu, hakl›l›¤›n› bir kez daha kan›tlay›p, mücadele iste¤imizi
perçinlefltirdi desek yeridir. Yaln›z bütün bu olumluluklar›n yan›nda olumsuz durumlar ve bunun do¤urdu¤u birtak›m aksilikler, hoflgörüsüz davran›fllar da olmad› de¤il.
Çal›flma yapt›¤›m›z muhitler, daha çok T. Kürdistan›’ndan göç eden halk›n yo¤un flekilde yaflad›¤› yerlerdir. Egemenlerin arka plana att›¤› bu halk›n; s›n›f ayr›m›n›n Mersin’de yaflayan di¤er kesimlere göre daha çok fark›nda olmas›, onlar›n -hakl›
olarak- insan haklar› ve demokrasi aray›fl› içine girmelerini sa¤lamaktad›r. Ancak ulusal hareketin
mücadelesinin etkisi alt›nda olan genifl bir kitle bu
nedenden kaynakl› parlamenter çözüme umut
ba¤layabilmektedir. Çal›flmalar›m›z s›ras›nda bunun
da etkisiyle, önceki say›m›zda haberini yapt›¤›m›z
gibi, baz› DTP üyelerinin sald›rgan, kaba tav›rlar›na
da denk geldik. Ancak bu tav›rlar halk›n bize yönelik yaklafl›m›nda bir de¤iflikli¤e neden olmad›.
Sonuç olarak bizim için verimli geçen boykot
çal›flmalar›yla yolumuza daha deneyimli flekilde devam edece¤iz.✌
Mersin YDG
5
Eylül 2007

Benzer belgeler