HÜDAYİ KÜLTÜR ve SPOR ÜNİTESİ

Transkript

HÜDAYİ KÜLTÜR ve SPOR ÜNİTESİ
“ (Resûlüm) de ki: Yeryüzünde
dolaşın da (dîni) yalanlayanların âkıbetlerinin nasıl olduğuna
bir bakın!”
(el-En’âm 6/11)
www.hudayikultur.com
Kimdir;
1611’de İstanbul’da doğdu.Asıl adı Evliya Çelebi Derviş Mehmed Zillî. Ailesi
Kütahya’dan gelip saraya yerleşti. Babası sarayda kuyumcu olan Mehmet Zillî. Özel
öğrenim gördü. Bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış sanatlarını öğrendi. Musiki ile ilgilendi, hafız oldu. Enderun’a alındı. Dayısı Melek Ahmed
Paşa aracılığıyla Sultan 4’üncü Murat’ın hizmetine girdi. Gezmeye ilgisi çocukluğunda babasından ve yakınlarından dinlediği öyküler, söylenceler ve masallardan
kaynaklanır. Mısır’dan dönerken yolda ya da İstanbul’da öldüğü sanılıyor.
E
Seyahatname;
serin aslı on cilttir. İstanbul kütüphanelerinde beş ayrı yazma nüshası
vardır. Dünya seyahat edebiyatında, bu kadar geniş bir sahayı ihtiva eden
ikinci bir eser yoktur. Evliya Çelebi son derece dikkatli bir seyyahtır. O, gezdiği yerlerin tarihini, coğrafyasını, iklim ve tabiatını,
sanat eserlerini, insanlarını, insanlarının
giyiniş, yaşayış, dil ve dinlerini, silahlarını,
âdetlerini, tanınmış hususiyetlerini, yerleş-
H
Erzurum’un Soğuğu
alkın ağzında şöyle bir fıkra
vardır: Bir dervişe “Nereden
geliyorsun?” demişler. O da
“Kar rahmetinden geliyorum.” demiş.
Bunun üzerine “O ne diyardır?” demişler. Derviş “Soğuktan insana zulüm olan
Erzurum’dur.” demiş. “Orada yaz olduğuna rast geldin mi?” demişler. Derviş
“Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk
hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.”
demiş. Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin
biri kara kışta bir damdan diğer dama
sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay
sonra don çözülünce miyavlayarak yere
düşmüş. Gerçekten de bir adamın eli yaş
iken bir demir parçasına yapışsa derhâl
donar. Elini demirden koparmak ihtimali olmaz. Ancak bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.
me şekillerini, kısaca şahsi ve günlük hayattan, cemaat hayatına, manevi hayata kadar
bütün unsurları eserine almıştır. Bu durum
Seyahatname’nin dünyada eşine rastlanmayan bir zenginlikle önemli bir kaynak olmasını sağlamıştır. Düşünceye ve daha çok
göze hitap eden güçlü tasvirler, sıcak bir
mizah, mübalağa ve secilerle süslü üslubu
onu farklı kılan unsurlardır.
Şefaat mi Seyahat mi ?
K
eyle. Sana müjde olsun.
Bu mecliste ne kadar
ruhla görüşüp ellerini öptünse hepsini ziyaret etmek nasip olacak. Dünya seyyahı ve insanların
meşhuru olacaksın. Ama
gezip tozduğun memleketleri, kaleleri, şehirleri,
acayip ve garip eserleri,
her diyarda yapılan güzel
şeyleri, yiyecek ve içeceklerini yazıp güzel bir eser
meydana getir ve benim
silahımla iş görüp dünya
ve ahirette manevi oğlum
ol. Tuz ekmek hakkını
gözle. İyi dost ol. Kötü“Yürü! Ok ve yayla gaza lerle arkadaş olma…”
endianlattıklarına göre Evliya Çelebi, 1630
Muharre-mi’nin Aşure
Gecesi, Ahî Çelebi Camii’inde cemaat arasında
Hz. Peygamber’i görür ve
heyecanlanarak“Şefaat
ya Resu-lallah!” diyeceği
yerde “Seyahat ya Resulallah!” der. Hz Peygamber de onu hem şefaat
hem de seyahatle müjdeler. Bu arada cemaat arasında bulunan Sa’d b. Ebu
Vakkasseyahatlerinde
gördüğü yerleri yazmasını ister ve şöyle der:
Yolculuğu;
E
Resûlüm’de ki: Yeryüzünde dolaşın da
Allâh’ın (kâinâtı) ilk olarak nasıl yarattığına ve sonra ikinci dirilişi nasıl
tekrar ettiğine ibret nazarıyla bir bakın. Şüphesiz Allâh, her şeye kâdirdir.”
buyurur. (el-Ankebût 29/20)
vliya Çelebi, 1640 yılından başlayarak önce Bursa, İzmit ardından Trabzon ve Kırım’a gider. Evliya Çelebi’nin gezip dolaştığı ve hakkında bilgi topladığı belli başlı yerler şöyledir: İstanbul, Bursa, İzmit, Trabzon, Tokat, Erzurum, Van başta olmak üzere bütün Doğu
Anadolu; Üsküdar’dan Şam’a kadar bütün şehir ve kasabalarıyla Güneydoğu Anadolu bölgesi; Tiflis, Bakü, Gürcistan, Kırım, Dağıstan,
Çerkezistan, Kıpçak diyarı, Ejderhan havalisi; Bütün Ege kıyıları ve adaların birçoğu, Mora, Girit, Hanya, Şumnu, Niğbolu, Silistre, Babadağı, Filibe, Sofya, Edirne. Çanakkale, Ozi, Gelibolu, Boğdan, Belgrad, Tameşvar, Venedik, Bosna, Karaorman, Üsküp, Selanik, Macaristan, Almanya, Avusturya, Lehistan, Arnavutluk, İspanya, Danimarka, Hollanda, Brandenburg ve Adriyatik sahilleri…
Viyana’da Bîr Hastanın Ameliyatı
V
iyana’da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Doktor ve yardımcısı bu mermiyi
çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben
de izin istedim ve sessizce onları izledim. Doktor
öncelikle hastanın alnının ortasından başlamak
üzere baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından başının yan tarafından bir delik açtı. Sonra
bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak ayırdı.
Kafatasının tam ortası keserin dişleri gibi birbirine geçmiş olduğu için tam ortadan ikiye bölündü.
Ben hastaya daha yakından bakmak için yaklaştım,
bu arada mendille ağzımı kapattım. Doktor bana
niçin ağzını bu şekilde kapattın deyince: “Belki
hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.” deyince
doktor: “Sen doktor olmalıymışsın.” dedi. Ardından doktor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de
bir süngerle temizledi. Sonra da kemikleri eskisi
gibi birleştirdi. Deriyi de kapattı. Ardından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiştiği yerlere yaklaştırıyordu.
Karınca bu bitişen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan
başa kapattılar. Birkaç hafta sonra adam iyileşti,
karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.
Hazerfen
Çelebi
Ö
nce Ok Meydanı’nın minberi üzerinde,
rüzgârın sert olduğu sırada kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kere havada uçarak talim
etmiştir. Sonra Murad Han, Sarayburnu’ndaki
Sinan Paşa Köşkü’nde boğazı seyrederken Galata Kulesi’nin ta tepesinden lodos rüzgârıyla
uçarak Üsküdar’a kadar uçabilmiştir.
AYET
AYETLER
Evliya Çelebi
H Ü D AY İ K Ü LT Ü R v e S P O R Ü N İ T E S İ

Benzer belgeler