Thomas CORSTEN – Oliver HÜLDEN "Kibyratis

Transkript

Thomas CORSTEN – Oliver HÜLDEN "Kibyratis
ANMED
ANADOLU AKDENİZİ
Arkeoloji Haberleri
2012-10
News of Archaeology from
ANATOLIA’S MEDITERRANEAN AREAS
(Ayrıbasım/Offprint)
Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü
Suna & İnan Kıraç Research Institute on Mediterranean Civilizations
Kibyratis Araştırmaları 2011
Research in the Kibyratis in 2011
Thomas CORSTEN – Oliver HÜLDEN
Tarihi ve Arkeolojik Yüzey Araştırmaları
The Historical and Archaeological Survey in 2011
2008 yılından bu yana sürdürdüğümüz araştırmalarımızda antik Kibyratis’in tarihsel gelişimi ve maddi kültürünü
kısmen de olsa değerlendirebilmek amacıyla bu yıl bir
kez daha Gölhisar Gölü’ne uzanan yarımada üzerindeki
antik yerleşmede yoğunlaştık* (Res. 1). Esasen Arkaik
Dönem’e ait olan bu yerleşim ve onunla bağlantılı
Toprak Tepesi’nin yamaçlarındaki onlarca mezar 2010
yılındaki çalışmalar sırasında tümüyle belgelenmiş ve
ayrıntılı ölçümleri yapılmıştı. Ayrıca, Hellenistik öncesi
döneme ait zengin bulgularla karşılaştığımız göl çevresinde de yüzey araştırmalarına başlamış bulunuyoruz.
Öte yandan Gölhisar Gölü’nün güneyindeki sahada aynı
döneme ait, aralarında yaklaşık 50 kadar tümülüsün de
yer aldığı beklenmedik ölçüde yoğun buluntu noktalarıyla karşılaşınca büyük hayrete düştük. Moloz taşlardan
inşa edilmiş bu mezarlar, belki de yakındaki Uylupınar
köyünde ev inşaatlarında kullanılmak üzere yıllardır
yağmalanmışa benziyor. Dolayısıyla, tümülüslerin çoğu
bugün çapı 30 m.’ye kadar varabilen yassı, yuvarlağımsı
taş yığınları görünümündedir (Res. 2). Bu taş yığınlarının
tümülüs olarak kabul edilmesinin nedeni bazılarında,
kısmen de olsa, özenle düzleştirilip yuvarlatılmış yüzeyi
olan kesme taşlardan meydana gelmiş krepis kalıntıla­
rının bulunmasıdır. Başka örneklerde mezar odaları
In continuation of our research programme begun in
2008 and based on specific questions concerning at
least a partial overview of the historical development
and the material culture of ancient Kibyratis, our fieldwork in 2011 was again concentrated on the settlement
situated on the peninsula projecting into the Gölhisar
Gölü* (Fig. 1). This mainly Archaic settlement and the
dozens of tombs identified on the slopes of Toprak Tepe
were documented and measured in detail during the
2010 campaign; in addition, we have started to survey
the vicinity of the lake where we found rich evidence of
the pre-Hellenistic period. We were, however, completely surprised by the results of our survey in the area
south of Gölhisar Gölü because of the unexpected density of find spots of the same age, among them nearly 50
tumuli. These tombs, mainly built from rubble stones,
seem to have been pillaged for many years, maybe for
the purpose of building new houses in the nearby village
of Uylupınar. Hence, most of the tumuli present themselves today as flat, roundish accumulations of stones,
which can reach a diameter up to 30 m. (Fig. 2). That
these flat stone heaps have to be regarded as tumuli is
proved by the fact that some of them show remains of a
krepis, which is at least, in part, constructed of ashlars
* 8 Ağustos ile 1 Eylül 2011 tarihleri arasında yürütülen
çalışmalar Gerda Henkel Vakfı tarafından mali olarak
desteklenmiştir. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür­
lüğü’nün izni ile yürütülen çalışmalarda Bakanlık Temsilcisi
olarak E. Torunlar’a yardımları için teşekkür ederiz. Ayrıca
Burdur Arkeoloji Müzesi Müdürü H. A. Ekinci’ye ve müze
personeline de verdiği desteklerden ötürü teşekkürü borç
biliriz. Corsten ve Hülden’in yanı sıra 2011 yılındaki
çalışmalara Münster Üniversitesi’den Dr. J. Gebauer de
özellikle bulduğumuz çanak çömlekle ilgili önemli katkılar­
da bulunmuştur. Diğer katılanlar: K. B. Zimmer, M. Förg,
K. Gschwendtner, M. Pichler ve I. Zimmermenn, (Münih
Üniversitesi).
* The campaign in 2011 lasted from 8 August to 1 September
and was supported financially by the Gerda Henkel Stiftung.
The permission was kindly issued by the General Directorate
of Monuments and Museums, whose representative E.
Torunlar the authors would like to thank very much for his
enthusiastic support. We are also very grateful for the untiring and dedicated cooperation of A. H. Ekinci, Director of
the Archaeological Museum at Burdur, and his research staff.
In addition to Corsten and Hülden, Dr. J. Gebauer (University of Münster) took an active part in the campaign in 2011
by working again on the pottery we found. Further participants were K. B. Zimmer, M. Förg, K. Gschwendtner, M.
Pichler and I. Zimmermann (University of Munich).
174
YÜZEY ARAŞTIRMA RAPORLARI
SURVEY REPORTS
Res. 1
Gölhisar Gölü’nde
yarımadanın güneyden
görünüşü
Fig. 1
The peninsula of
Gölhisar Gölü; view
from south
kısmen korunmuş olup 6 adet tümülüsle doğrudan bağlantılı phallus ya da mantar şeklindeki mezar işaretleri
keşfedilmiştir (Res. 3). Bu yerlerin hemen hepsinin içinde ve etrafında çoğu Arkaik Dönem’e ait, Gölhisar Gölü
ve Toprak Tepesi’nde toplananlarla yakından benzeyen
çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Sözü edilen
mezarlardan başka, Karia’nın bazı kesimlerindeki Arkaik
Dönem’e ait kompleks yapılarla benzerlikler gösterdiği
düşünülen, yontulmamış moloz taşlardan inşa edilmiş
kötü durumda çiftlik kalıntıları tespit ettik.
Hellenistik öncesi dönemden görülmedik sayıda tümülüsün keşfi sayesinde yarımadadaki yerleşmeyi,
Strabon’un (13.4.7) Hellenistik Dönem’de Pisidialılar
tarafından kurulduğunu belirttiği Kibyra şehrinin, Lydia­
lılar dönemindeki öncülü “Eski Kibyra” olarak özdeşleştirme konusunda duyulan bütün kuşkular ortadan kaldırılabilir. Buna karşılık birkaç yıl önce A. Hall tarafından
da desteklenen yerleşmeyi “Sinda” yerleşimi ile özdeşleştirme fikrini artık savunmak mümkün değildir. 2011
yılındaki çalışmamız hem Hellenistik öncesi yerleşmelere hem de Gölhisar Gölü’nün güneyinde ve doğusunda
yer alan daha geç dönemlerin buluntu noktalarından
bazılarına da odaklanmıştı. Burada bizi daha çok ilgilendiren üstünde yatan aslan figürü olan kapaklı birkaç
lahitle ilişkilendirilen Roma İmparatorluk Dönemi’nden
iki çiftlikti. Bunlardan ilki Uylupınar’ın doğusunda, ikincisiyse Kozağacı köyünde yer alır. Her ikisi de çoktandır
bilinmekle birlikte ayrıntılı olarak belgelenmemişti. Aynı
durum ikinci çiftlik ile ilişkili ve bu arada kısmen tah­
rip edilen birkaç kabartma için de söz konusudur.
Kabartmaların çoğu Dioskurlar ve bir tanrıçayı gösteren
bir gruba ait olmakla birlikte, münferit kabartmalar da
bulunmaktadır. Bunlardan birinde büyükçe yuvarlak bir
kalkan, kılıç ve sunak tasvir edilmiştir; diğerindeyse elinde mızrak tutan ve ayakta duran bir erkek figürü görülür.
Ayrıca aynı yörede, Ambarcık köyü yakınlarında bir
bilicilik merkezinde inceleme ve belgeleme çalışmaları
yaptık. Th. Corsten bu bilicilik merkezinden bir yazıtı
daha önce yayımlamıştı. Bu kutsal alan ve çevresi
with a carefully smoothed and rounded outer surface. In
other cases, parts of the burial chamber are preserved,
and phallic- or mushroom-shaped gravemarkers have
been discovered in direct connection with six tumuli
(Fig. 3). Also, in and around nearly all these locations we
found pottery sherds mainly of the Archaic period,
which correspond strongly with those collected on the
Gölhisar Gölü peninsula and at Toprak Tepe. Apart from
these tombs, we discovered the remains of several
poorly preserved contemporaneous farmsteads in the
same area, also mainly built of unhewn rubble stones
that seem to show similarities with the so-called compounds of the Archaic period in some parts of Karia.
The discovery of this extraordinarily large number of
pre-Hellenistic tumuli might dispel any lingering doubts
about identifying the settlement on the peninsula with
‘Old-Kibyra’, the Lydian predecessor of the city of
Kibyra, localized at Gölhisar and founded by Pisidians
in the Hellenistic period, according to Strabo (13, 4, 7).
In contrast, the previously suggested idea of an identification with the town of ‘Sinda’ favoured by A. Hall some
years ago can no longer be maintained.
Our work in 2011 concentrated not only on pre-Hellenistic sites but also on some find spots of later periods that
were situated south and east of Gölhisar Gölü. Our interest here was mainly attached by two farmsteads from the
Roman Imperial period associated with several sarcophagi with lids showing a reclining lion. While the first one
is located east of Uylupınar, the second one lies in the
area of the village of Kozağacı. Both were already
known but not yet documented in detail. The same is
true of several reliefs that are associated with the second
farmstead and have in the meantime been partly
destroyed. Most of these reliefs belong to a group showing the Dioskuroi and a female goddess, but there are
also some isolated reliefs, one of which depicts a large,
rounded shield with a sword and an altar while another
shows a standing man with a spear. Nearby, close to the
village of Ambarcık, we also explored and documented
175
YÜZEY ARAŞTIRMA RAPORLARI
SURVEY REPORTS
Res. 2 Uylupınar’ın güneyindeki büyük tümülüs
Res. 3 Uylupınar yakınındaki bir tümülüse ait mezar işareti
Fig. 2 Large tumulus south of Uylupınar
Fig. 3 Gravemarker of one of the tumuli close to Uylupınar
tahribat tehlikesi altındadır. Hisarardı’nda Değirmenbaşı
adı verilen küçük bir tepedeki küçük bir Bizans şapeli de
bulunan bir kalede inceleme ve ölçümler yaptık.
Hisarardı köyünde çeşitli devşirme malzemeyle kabartmaları ve daha önceden de bilinen fakat buraya yakındaki bir tarladan getirilmiş Tateis adlı bir kadının yuvarlak mezar sunağını belgeledik. Son olarak Uylupınar’ın
doğusunda kötü şekilde tahrip edilmiş başka bir Bizans
kilisesi üzerinde çalıştık.
an oracle sanctuary, an inscription from which has
already been published by Th. Corsten. The sanctuary
and its vicinity is threatened by destruction. At Hisarardı
we examined and measured a castle with a small chapel
of the Byzantine period situated on a little hill called
Değirmenbaşı. In the village of Hisarardı itself we documented various spolia, reliefs, and a round grave altar of
a woman called Tateis, which was already known but
was brought here from a field nearby. Finally, we
worked on another badly destroyed Byzantine church
east of Uylupınar.
En çok üstünde durduğumuz konu geçen yılki çalışmalarımızda Gölhisar Gölü’ndeki yarımadada keşfettiğimiz
kireçtaşından yapılmış Arkaik kuş torsosunun kurtarılmasıydı. Başvurumuz üzerine eser, yetkililerince Burdur
Arkeoloji Müzesi’ne götürüldü. Yine Arkaik Dönem’e ait
ayakta duran kadın figürünün (Kybele?) betimlendiği
başka bir heykel parçasının alt kısmının da Söğüt’ten
alınıp müzede korunacağını umut ediyoruz.
Gölhisar Ovası’nda olduğu gibi Çavdır ve Çavdır Barajı
dolaylarındaki alanda da toplam altı adet kaya mezarı
belgeledik. Bunların arasında kısmen kayadan oyulmuş,
kısmen inşa edilmiş olan ilginç bir mezar ve Lykia tipi
cephesi olan iki mezar özellikle ilgi çekicidir. Kara­
manlı’da, Kale Tepe’nin hemen eteğinde bulunan küçük
bir nekropol ile karşı tepedeki Erken Roma İmparatorluk
Dönemi’nden olduğu anlaşılan bir yerleşmeyi ayrıntılı
şekilde inceledik. Kayalı’da üzeri toprak yığılı iki tümülüs keşfettik. Bu mezarların üst tarafındaki küçük bir
tepede çoğu Arkaik Dönem’den, ama aynı zamanda
tarih öncesi dönemlere ait çok miktarda çanak çömlek
parçası (aldığımız izin belgesinin gereğini yerine getirip
bunları sahada bıraktık) bulunduğuna bakılırsa bir yerleşim yeri beklenebilir. Bunun dışında Olbasa antik yerleşmesine kısa bir ziyarette bulunduk fakat kapsamlı bir
çalışma yapmadık. Son olarak Yeşilova dolaylarında
Hellenistik öncesi döneme ait olduğu anlaşılan iki kaya
Extremely important to us was the recovery of the torso
of an Archaic bird made from limestone which we discovered during last year’s season on the peninsula at
Gölhisar Gölü. The recovery was arranged upon our
request by members of the Archaeological Museum in
Burdur where the torso is held today. It is to be hoped
that the fragment of another statue – the lower part of a
free standing female figure (Kybele?), possibly of the
Archaic period – has in the meantime been brought from
Söğüt to the museum.
In the area of Çavdır and Çavdır Barajı as well as in
Gölhisar Ovası we documented a total of six rock-cut
tombs, among them an interesting tomb that is partly
hewn from the rock and partly built, as well as two
tombs with a Lycian façade. At Karamanlı we examined
in detail the small necropolis at the foot of Kale Tepe and
a settlement obviously from the early Roman Imperial
period with a monumental building on the opposite hill.
At Kayalı we discovered two apparently unopened
tumuli piled up with earth. On a small hill above these
tombs a settlement could be identified due to large
quantities of pottery sherds mainly from the Archaic
period, but also from prehistoric times (according to our
permission the latter ones were left at the site).
176
YÜZEY ARAŞTIRMA RAPORLARI
SURVEY REPORTS
Res. 4
Yeşilova Ovası,
Arkaik Dönem’den
aslan rölyefli kaya
mezarı
Fig. 4
Yeşilova Ovası,
Archaic rock-cut tomb
with relief of a lion
mezarında çalıştık. Bunlardan daha büyük olanında
koşan bir aslanla üç yaban keçisi kabartması bulunuyor
(Res. 4).
Son yıllarda Kibyratis’te korkunç oranda artış gösteren,
neredeyse sistematik hale gelmiş durumdaki kaçak kazılara bir kere daha dikkat çekmek istiyoruz. En az bu
kadar olumsuz başka bir husus da, örneğin mermer
ocakları ve krom madenlerinin çevreye yaptığı tahribatın
korkunç boyutlara gelmesidir. Bu madenlerin sağladığı
ekonomik çıkarlar tabii ki su götürmez fakat her şeyden
önce buradaki halkın çıkarları için, ve de aynı zamanda
gelecekteki ziyaretçi ve araştırmacılar için öneme sahip
arkeolojik anıtların ve muhteşem coğrafyanın korunması
amacıyla girişimde bulunmak istiyoruz.
Furthermore, we paid a short visit to the ancient settlement of Olbasa without, however, starting detailed work
there. Finally, in the vicinity of Yeşilova we worked on
two rock-cut tombs which seem to belong to the preHellenistic period. The larger one shows the relief of a
running lion and three wild goats (Fig. 4).
At the end of this survey report we would like to raise
awareness once more of the nearly systematic illegal
excavation activities which have been increasing dramatically in the Kibyratis during the last years. Similarly
dramatic is also the expanded destruction of the landscape that is taking place, e.g., by marble quarries as
well as chrome mines. In spite of the understandable
economic interests which stand behind this mining, we
would like to lobby for the preservation of the archaeological monuments and the wonderful landscape, above
all in the interest of the local population, but also in the
interest of future visitors and researchers.
177

Benzer belgeler

ANADOLU AKDENİZİ Arkeoloji Haberleri News of Archaeology from

ANADOLU AKDENİZİ Arkeoloji Haberleri News of Archaeology from (Fig. 3). Also, in and around nearly all these locations we found pottery sherds mainly of the Archaic period, which correspond strongly with those collected on the Gölhisar Gölü peninsula and at T...

Detaylı