Bluephase N - Diş Dostu Derneği

Transkript

Bluephase N - Diş Dostu Derneği
4
4
İÇİNDEKİLER
MART 2015
8
Gülümseyin,
dişleriniz
2 ayrı yöntemle
beyazlıyor!
Dr. Engin Aksoy
“Hastalık insanın içindeki
bir yetenektir; tıpkı iyileşme
yeteneği gibi.”
12
Dr. Can Zinneha
24
Mandala ile tanışın;
mutluluğunuzu kendiniz çizin!
IRMAK ÜNAL:
O, Değişimi Kucaklayan Bir Anne...
DİŞ DOSTU
Diş Dostu Derneği Adına
İmtiyaz Sahibi
Selda Alemdar Dinçer
Diş Dostu Derneği Adına
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Şila Koen
Danışma Kurulu
Prof. Dr. Betül Kargül
Dr. Engin Aksoy
Dr. Ilgaz Özer
Prof. Dr. İlknur Tanboğa
Dt. Mıgır Gülezyan
Dr. Oktay Dülger
Dr. Remzi Ülgen
Dr. Seyhan Gücüm
Yayına Hazırlayan
KORORA
Kuzguncuk Mah. Yapraklı Çınar Sok.
No:9 Kuzguncuk / Üsküdar
www.korotanitim.com
Baskı
PORTAKAL BASIM MATBAACILIK
İTH. İHR. SAN. VE TİC. A.Ş
Huzur Mah. Tomurcuk Sok. No: 5/1
4 Levent - Seyrantepe - İstanbul
Tel: 0212 332 28 01
Faks: 0212 332 02 08
www.portakalbasim.com.tr
DİŞ DOSTU DERNEĞİ
Levent Mah. Nispetiye Cad.
Dost Apt. Kat:1 Daire:2
Levent/İstanbul
Tel: 0212 240 7353
Faks: 0212 240 7301
[email protected]
www.disdostu.org
Yayın Türü:
Diş Sağlığı Projesi
DİŞ DOSTU, 3 ayda bir yayınlanır. Derginin hiçbir bölümü izinsiz çoğaltılamaz, başka bir dergide ve web sitesinde yayınlanamaz.
DİŞ DOSTU’nda yer alan yazılardaki fikirler yazarlarına aittir ve yayıncı yazının içeriğinden sorumlu tutulamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
MART 2015
DİŞ
DOSTU’NDAN
Sağlıklı Kliniklerde Çalışmak...
“İşimiz sağlık kazandırmak.” Diş hekimliğinin ilk yıllarında bunun tanımı eksik veya
bozuk diş yapılarının onarılması ile sınırlı idi. Günümüz teknolojisi sayesinde gözle
görülmeyen canlılarla mücadelenin önemini anladık. Artık bu mücadele bizler için
ağızda değil, ağız dışında, daha insanlar kliniğe ayak basmadan başlıyor.
Çocuklarımız ve kendimiz için doğru beslenme ve gıda alışkanlıkları ile kişisel bakım eğitimi, koruyucu hekimliğin en önemli parçası haline geldi. Aileleri ve bireyleri
bu konuda bilinçlendirmek en tabii vazifemiz oldu. Fakat en az onun kadar önemli
bir mesuliyetimiz daha var: Hijyen!
Diş Hekimi Gürkan METİN
Diş Dostu Onaylı Klinik Üyesi
Bizler, sağlık kazandırmak üzere eğitildik. Her sene daha yeni bilgi ve donanımlarla
mezun olan meslektaşlarımız var. Yıllar öncesinin teşhis ve tedavi teknolojisinin yanı
sıra hijyen şartlarını da yükselten evrimlerden geçiyoruz. Çağımızda bilgi ve bilim,
uygulamaya daha fazla katkıda bulunur hâle geldi.
Peki kaçımız bu teknolojilerden haberdar veya pratikte uygulamaya muktedir
hâldeyiz? Kliniklerde hijyen protokolü nasıl olmalıdır? Doğru bildiğimiz yanlışlarımız var mı? Peki biz diş hekimleri dezenfeksiyon ve sterilizasyon nedir biliyoruz
ama hastalarımızın kaçı bu konuda bilinçli?
İnsanlar genelde yeniyi temiz ile ve eskiyi kirli ile bağdaştırıyor. Yani pırıl pırıl yeni
duran bir alet edevat bakteri yığını barındırıyor mu diye kimse aklından geçirmezken,
yıllarca bize emektarlık yapmış vazgeçemediğimiz alet edevatımız sırf eski göründüğü için sınıfta kalabiliyor; hiç bunu düşündünüz mü?
Birçok insan sadece elimize ve bilgimize değil, hijyen şartlarımıza ve dış görünüşe
de önem veriyor. Çalışırken, hijyen şartlarımız hem kendimiz ve ailemiz için hem de
bize güvenen hastalarımızın sağlığı için büyük öneme sahiptir. Diş Dostu Derneği
bize bu konuda da destek oluyor. Doğru, etkin ve güncel hijyen koşullarını onlar
ile çok daha kolay yakalıyoruz. Verdikleri sertifika sayesinde de hastalarımıza uzun
uzun açıklamalar yapmak zorunda kalmıyoruz. Hastalarımız daha bize gelmeden
sağlıklarının güvende olduğu kliniklerde, hijyenik şartlarda tedavi olacaklarını biliyorlar ve gönül rahatlığıyla geliyorlar.
Diş Dostu Derneğine verdikleri hizmet ve destekler için teşekkür ediyorum.
Sağlıklı kalın, sağlık dağıtın!
Diş Hekimi Gürkan METİN
3
MART 2015
HOŞ
SOHBET
O, Değişimi
Kucaklayan Bir Anne...
Onu ilk olarak oyuncu kimliği ile tanıdık, şimdilerde ise 2 çocuk sahibi bir
anne. Anne olmanın keyfine öylesine varmış ki bu duygunun tadını doya
doya çıkarıyor üstelik. Irmak Ünal ile annelik, kadınlık ve biraz da hayat
üzerine konuştuk.
Sizi biraz daha yakından tanımak istesek Irmak
Ünal ile ilgili neler anlatırsınız?
Oyunculuk, sinema ve tiyatro hayatımın önemli bir
parçası. Öyle olmaya da devam ediyor ancak önceliklerim sıralamasında şu an annelik ve çocuklarım
bulunuyor. Hayatımın bu dönemini kendimi geliştirmeye ve çocuklarıma adadım. Bu seçimi de çok iç
ferahlığıyla ve şüphe etmeden yaptım. Bunun verdiği iç huzurla anneliğin tadını çıkarttığım, kendimi
daha yakından tanımaya başladığım bir dönem geçiriyorum.
Yakın zamanda ikinci kez anne oldunuz. Annelik kolay değil, ikinci kez anne olmak nasıl peki?
Daha mı zor, yoksa ilk annelik tecrübelerinizden
kaynaklı daha mı kolay?
Çok arzu ederek anne oldum. İki çocuğumun da dünyaya gelişini dört gözle bekledim. Zor anlar yok mu?
Tabii ki var ama yaşadığım büyülü anlarla karşılaştırınca hepsine değer. İkinci kez yasama şansı bulduğum için de her gün şükrettiğim bir duygu annelik.
Kalya’da anneliği ilk kez tatmıştınız. Nasıl bir
histi?
Küçük bir kızım olacağını öğrendiğimde hayatımın
çok değişeceğini biliyordum ama Kalya’nın getirdiği
değişimin ötesinde kendi çocukluğuma bir yolculuk
şansı, derin bir yolculuk oldu. Müthiş bir tecrübe!
Anneliğin sizi iyileştirmesine izin verirseniz evlatlarınız size ışık saçan öğretmenler hâline dönüşebiliyor.
Kız annesi olmakla erkek annesi olmak arasında
farklı duygular olmalı. Böyle bir ayrım var mı?
Kız ve erkek çocuk yetiştirmek gerçekten farklı
deneyimler. İlgi alanları, dünyaya bakış açıları çok
farklı. Keyifle izliyorum. Hatta kadın ve erkek ilişkisini daha iyi anlıyorum. Erkeklerden beklentilerimiz,
onlarınsa bize bakış açıları ve beklentileri iki ayrı
gezegenden gelen varlıkların aynı gezegendenmiş
gibi davranmasını beklemek. “Erkekler Mars’tan,
Kadınlar Venüs’ten” kitabını severek okumuştum. O
kitabın sağlaması gibi bir kız bir erkek çocuk sahibi
olmak. Dikkatli izlerseniz çok fazla çözüme ulaşırsınız.
Genelde ilk çocuklarda kardeş geldiği zaman sıkıntılar yaşanabiliyor. Böyle bir süreç yaşadınız
mı? Nasıl atlattınız?
Olabiliyor tabii ki insanın doğası gereği. Ancak iyi
bir yönetimle ve bol bol sevgiyle başa çıkılıyor. Sevgiden azıcık sert davrandığı oluyor Kayla’nın ama
birbirlerine sevgi dolu bakarlarken görmek her şeyin
anlık olduğunun göstergesi. Sevgi en büyük ilaç. Bir
de Kayla çok fazla kardeşi olmasını isteyen bir çocuk… O yüzden hamileliğim sürecinde heyecanla
bekledi ve bunun karşılığında Vadi’ye kavuştuğunda bunu bir ödül gibi gördü. İyi atlattığımızı düşünüyorum. Ayrıca yaş farklarından dolayı da kısa bir
zaman sonra kardeşi hep varmış gibi hissedeceğini
düşünüyorum.
Kadınlardan hep duyarız anne olduktan sonra
hayata bakışlarının değiştiğini söylerler. Sizde neler değişti?
Önceliklerim değişti; hayata bakış açım da değişti
tabii bununla paralel olarak. Önem sıralamalarının
değişmesi hayatın akışını etkiliyor. Daha akışa güvenen, acelesiz, sakin ve sabırlı oldum. Ben hep bir
şeyler kaçıyormuş gibi yaşardım. Geldiğim noktaya
4
“Değişimi kucaklayarak hayatın
doğal döngüsünü kabullenerek
yaşamaya önem veriyorum.”
baktığım zaman her şeyin yerli yerinde, zamanında ve benim iyiliğime ilerlediğini gördüm. Anne
olmak bana bu açıdan değişim getirdi.
Nasıl bir annesiniz?
Elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret eden,
çocuklarının da ona öğretmesine izin veren, onların hayat amaçlarına ulaşma yolculuğunda onlara ışık tutmaya gayret eden, karar verirken içgüdülerini ön planda tutan ve en önem verdiği şey
sevgi vermek olan bir anneyim. Kuralları olan bir
evimiz var. Disiplinli bir anne olmanın çocuklarıma gelecekte yardım edeceğine inanıyorum. Ancak disiplini sertlik ve mesafe ile karıştırmamak
gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca çocuklarımın
arkadaşı değil annesiyim. Onlarla arkadaş gibi
olduğum anlar olmasına rağmen onların arkadaşı
değil annesiyim. Bu farkı çocuklarının hissetmesini sağlayan bir anneyim.
Bir röportajınızda Kayla büyürken bakıcı tutmadığınızı söylemişsiniz. Vadi için de geçerli
mi? İki çocuk bir arada zor olmuyor mu?
Aslında dadım hep oldu ancak ben dadımı asistanım olarak değerlendiren bir anneyim. Tam
zamanlı anne olduğum için çocuklarımla kaliteli
zaman geçirmeye gayret ediyorum. Bu arada da
hem annem hem de dadımızdan yardım almaktan çekinmiyorum çünkü eğer şarj etmezseniz
tahammülsüz, yorgun ve mutsuz bir anneye dönüşebilirsiniz. Bunun bilincinde olarak kendime
zaman ayırmanın günün sonunda çocuklarımla
daha iyi bir ilişki kurmamın anahtarı olduğunu
anlıyorum. “Bir çocuğu bir kabile büyütür” diye
bir Kızılderili sözü var. Bu sözü çok doğru buluyorum. Yardım almalı ki taptaze ve enerjik bir
annelik tecrübesi yaşanabilsin.
Eşiniz nasıl bir baba? Size çocukların bakımı
konusunda destek oluyor mu?
Eşim benim en iyi dostum. Baba olmayı çok arzu
etti ve buna hazırdı. Bu iki kelimenin erkeklerin
babalık performansında çok etkili olduğuna inancım büyük. İşte bu yüzden Emre bu işin keyfini
çıkartıyor. Benim en büyük desteğim ve yardımcım.
Çocukla ilişkide ve bakımında babanın rolü
özellikle kadına destek için çok önemli. Bu konuda baba adaylarına mesajınız olabilir mi?
Baba adaylarına mesajım aslında bir önceki cevabımın içinde var. Eğer elinizden geliyorsa hazır
olduğunuz ve baba olmayı gerçekten arzu ettiğiniz bir dönemde baba olun. Ciddi bir hayati karar
ve sizin varlığınızla çok daha güzel, sağlıklı ve
5
verimli olacak bir tecrübe bu. Bir de
öneminizin farkına varın. Baba çok
şey değiştiriyor insanın hayatında.
Şimdi düşünün, iyi bir baba olmak neler değiştirebilir.
Kadın olmak, anne olmak, eş olmak... Hayatımız boyunca pek çok
rolü üstlenmek durumunda kalıyoruz. Bir kadın olarak bunun zorluklarını yaşadınız mı?
Yoo… Ben bu işe bu kadar komplike
bakmıyorum galiba. Bana çok doğal
geliyor. Ve bence değişim iyidir. Değişim, büyümek ve gelişmektir. Değişimi kucaklayarak hayatın doğal döngüsünü kabullenerek yaşamaya önem
veriyorum.
Fan sayfanızda “Bu dünyaya 3 sebepten dolayı geldik; sevmeyi, affetmeyi ve dönüştürmeyi öğrenmek
için.” demişsiniz. Siz bu öğrenme
sürecinin neresindesiniz?
Hepsini birden öğreniyoruz. Sevmeyi öğrenmek konusunda baya yol kat
ettim, daha çok yolum var. Affetmek
ğerlendireceğim. Benim hayat akışıma ve anlatmak istediğim hikayelere
uyan yapımlar tercihim.
Nasıl bir proje ile dönüş yapmak istiyorsunuz?
Sinema gönlümden gecen. Televizyon
için ise bir çocuk programı var hayalimde.
Oyunculukla ilgili en büyük hayaliniz nedir?
Tek hayalim güzel hikayeler anlatabilmek. İnsanların hayatlarında olumlu
değişikliklere sebep olan projelerde
yer almak en büyük hayalim.
Çocuklarınızın geleceği ile ilgili
hayalleriniz neler? Mesela bir gün
oyuncu olacağım diye gelseler tepkiniz ne olur?
Onlara her seçimlerinde destek olmak.
Tecrübelerimle ışık tutmak ancak
onların yaşayacakları tecrübelere de
saygı duymak. Seçimlerine saygı duymak. İyi insan olmaları gerisi onların
hayatı... Oyuncu olmak isterlerse de
“Anneliğin sizi iyileştirmesine izin verirseniz evlatlarınız
size ışık saçan öğretmenler haline dönüşebiliyor.”
de aynı. Daha on fırın ekmek yemem
lazım affetmeyi tam olarak başarmak
için. Ama üzerinde çok çalıştığım bir
gerçek. Dönüştürmeye gelince, bence
en zoru ama en bereketlisi bu basamak. Bu bir süreç değil bence, hayatın son anına kadar devam edecek bir
tecrübe.
Uzun zamandır sizi herhangi bir
projede görmüyoruz. Çalışan anne
olmanın zorluklarını yaşamamak
için mi?
Çocukların hayatının ilk 3 yılında anneleriyle özellikle olabildiğince bol
zaman geçirmeleri taraftarıyım. Kayla 3.5, Vadi 1 yaşını bitirdi. Tamamen
çalışmamayı tercih ettiğim dönem
geride kaldı. Su andan itibaren benim
için uygun olan bir proje ile işime
dönmeyi istiyorum. Uzun bir aradan
sonra çalışma hayatını canlandırmak
benim meslek dalımda biraz zor olsa
da umutluyum.
Yakın zamanda bir proje var mı?
Yine sizi ekranlarda görecek miyiz?
Hayır yok. Bana ulaşan projeleri de-
çok mutlu olurum. Zorluklarına karşı onları
hazırlamak için elimden geleni yaparım.
Çocuklardan
arta
kalan
zamanlarda
neler yapıyorsunuz, nelerden
keyif alırsınız, biraz
b a h s ede r
misiniz?
Çok az zaman kalıyor bana ve o zamanda da bakımlı bir anne olabilmek
ve bol bol kitap okumak önceliklerim.
Seyahat ederken çocuklarımla olmayı
seviyorum. İki küçük seyyah, Emre ve
ben… Biz bir takımız.
Güzel bir kadınsınız. Bakımınız için
özellikle yaptığınız bir şey var mı?
Çok naziksiniz, teşekkür ederim. Güzellik mutlu olmakla orantılı galiba.
Cildimi temiz tutmak ve az makyaj
yapmaksa genç kızlığımdan itibaren
kendime koyduğum kurallarım. Makyajla uyumamak, doğal ve kokusuz
bir ürünle nemlendirilmiş bir cilt. Ve
uyku. Güzellik uykusu neden dendiğini bebeklerimden sonra daha da iyi
anladım. Uykusuz geceler ve uyku
uyunmuş bir gece ardından yüzünüzdeki fark müthiş.
Diş sağlığınızla ilgili neler yapıyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?
Elimden geldiğince dikkat ediyorum,
çok önem verdiğim bir konu. Diş ipi
ve ağız gargarası kullanımını herkese
tavsiye ederim. Sadece diş fırçalamak
yetmiyor. iyi bir beslenme
programı da daha sağlıklı
dişlerin anahtarı bence.
REMİN PRODİŞLERİNİZ İÇİN İDEAL BAKIM
Remin Pro
Hydroksilapatit, Flor ve Xylitol içeren koruyucu diş bakımı
• Yüzeysel mine lezyonlarının hidroksilapatit ile tamiri
• Konservatif diş tedavisi, özellikle beyazlatma ve profesyonel diş
temizliği sonrası tek uygulama
• Nane, kavun ve çilek aromalı seçenekler
• Hem muayenehane hem de ev kullanımına uygun
• Ağızda hoş bir ferahlama etkisi yaratır
VOCO Türkiye irtibat bürosu · Halaskargazi cad. · Demir Baytekin İş Merkezi · no:127 k:8 · Şişli / İSTANBUL · Tel: 0212 219 20 44–45
MART 2015
DİŞİNİZE
TAKILANLAR
Gülümseyin, dişleriniz
2 ayrı yöntemle beyazlıyor!
Diş hekimlerine göre sağlıklı ve çekici bir gülümsemenin anahtarı olan ağız ve diş
bakımı için bahar ayları en uygun dönem. Hazır bu ayların içindeyken dişlerimizi
beyazlatmak için hangi yöntemler kullanılıyor, gelin beraber inceleyelim!
D
Yazan: Dr. Engin Aksoy
işlerin doğal renginin daha
beyaz ve ışıltılı olmasını
sağlayan Bleaching, yani diş
beyazlatma; travma, yaşlılık veya çeşitli ilaçların kullanımına bağlı renklenmeleri ortadan kaldırıp daha beyaz
dişler elde edilmesini sağlayan bir
metot. Diş taşı temizliği ise kişinin
diş fırçasıyla temizleyemediği yerlere
ulaşılmasıyla lekelerin temizlenmesi
ve diş eti hastalıklarının önlenmesine
yarıyor. Beyazlatma işlemi 2 şekilde
uygulanıyor:
Ofis Power Bleaching
Klinikte hekim veya diş hijyenisti eşliğinde 1 saat içinde gerçekleştirilen
“Ofis Power Bleaching” beyazlatıcı
hydrojenperoksit köpük ve ışık eşliğinde uygulanıyor. Power Bleaching,
kısa sürede diş rengini 2-3 ton açan en
hızlı, güvenilir ve etkili beyazlatma
sistemi.
Home Bleaching
Ağızdan alınan basit bir ölçü ile kişiye özel hazırlanan plastik ağızlıkların
içine carbamid peroksit esaslı jeller
konularak yapılan beyazlatma işlemi.
Ortalama 5–7 günde istenen beyazlık
sağlanıyor. Ağızlığın günde 4–8 saat
takılması gerekiyor.
Bleaching işleminde diş etlerini dikkatli bir şekilde korumak gerekiyor.
Kullanılan peroksit-ilacın yoğunluğu
ve kullanım sürelerinin doğru ayarlanması da çok önemli.
Dişlerin beyazlaması öncelikle başlangıç renkleri ile ilgili. Sarı tonlu
dişler kolaylıkla 2-3 ton beyazlayabilirken, yeşil-gri tonundaki dişlerin
beyazlaması daha zor. Beyazlama
miktarı kişiden kişiye değişmekle birlikte ilk seansta dişlerinizin ne kadar
beyazlayabileceği hakkında yaklaşık
bir bilgi veriliyor.
Power Bleaching sistemi tamamen ağ-
ÖNCE
rısız. Hastaların %5’inden azında uygulama sonrası hafif bir sızlama veya hassasiyet hissediliyor ancak bu da daha çok
dişlerinde aşınma ve çatlak olan kişilerde
görülüyor.
İşlem sonrası dişler yaklaşık 2–3 yıl beyazlığını koruyor. Aşırı sigara tüketimi,
aşırı çay, kahve, kola gibi renkli gıda alışkanlıkları bu süreyi etkiliyor.
Diş lekeleri kolayca
temizlenebilir!
Dişlerin mine ve dentin tabakasında oluşan, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerden
kaynaklanan, ayrıca tedavi sürecinde kullanılan antibiyotiklerden de oluşabilen
(Tetracyclin) lekelere diş lekesi deniyor.
Diş lekeleri kişiyi görünüm açısından rahatsız eder. Fakat kısa süreli tedavi işlemleri sayesinde kolaylıkla temizlenebilir.
Dişlerdeki renk değişikliğini “dışsal
renklenme” ve “içsel renklenme” olarak
ikiye ayırabiliriz:
SONRA
8
Dışsal renklenmeler: Çay, kahve, sigara, kırmızı şarap gibi renklendirici
ajan içeren gıdaların diş yüzeyinde
oluşturduğu renklenmelerdir. Profesyonel temizleme yöntemimiz ve fırçalama ile bu renklenmeler uzaklaştırılabilir.
İçsel renklenmeler ise dişlerin gelişimi sırasında veya kanal tedavisi sonrası meydana gelen renklenmelerdir.
Özellikle dişlerin gelişim döneminde
kullanılan ilaçlar ve fazla flor tüketimi
beyaz-sarı opak gelişimsel renklenmelere neden olur. Kullanılan kanal
malzeme patları ve siniri ölmüş olan
dişlerde oluşan nekroz, turuncu, gri
renklenmelere neden olur.
Hangi besinler diş lekelerine
sebep olur?
Soda ve kola: İçecekler içerdikleri
yoğun asit sebebi ile diş minesinde
leke yapar.
Kımızı ve beyaz şarap: Kırmızı şarap
dişlerde yoğun rengi sebebiyle; beyaz
şarap ise içerdiği asit nedeniyle dişlerde leke yapar.
Kahve ve çay: Çay ve kahve ülkemizde oldukça tüketilen bir içecektir.
Fakat içerdikleri kafein ve doğal renklendiriciler nedeniyle dişlerde leke
bırakır.
Havuç suyu ve vişne suyu: Bu gibi
“kromojenic” içerikli gıdalar da diş
lekelerine sebep olur.
Diş beyazlatma ne kadar
güvenli?
Yapılan çalışmalar diş doktoru kontrolünde yapılan diş beyazlatma sistemlerinin kullanımında hiçbir zarar
olmadığını gösteriyor. Öyle ki yapısal
değişiklik ve kalıcı hasar oluştuğunu
gösteren tek bir araştırma bile yok.
Florür uygulamaları ile de beyazlatma
işlemi daha da güvenli bir işlem oluyor.
Beyazlatma işlemi ne kadar
sürer?
Sonuçlar değişken. Bazı dişler 60 dakikada beyazlarken, bazıları için bir
iki seans beyazlatma yapmak gerekebiliyor. Dişlerinizde sarılaşma, grileşmeden ne kadar fazlaysa beyazlatma o
kadar iyi olacaktır.
Beyazlatma
jeli kaplama
veya porselen
kuronları da
beyazlatır mı?
Porselen kaplama kuron ve
köprüler beyazlamaz. Yeni beyazlamış dişinizin rengine uyması
için bütün bunların değişmesi gerekebilir.
Başarılı diş beyazlatma işleminin kriterleri nelerdir?
Beyazlatmada hedeflenen sonuç,
dişlerin renginin beyaza doğru açılması. Ancak rengin ne kadar açılacağını işlemi yapmadan önce tahmin
etmek mümkün değil. Dişin etrafındaki çevre dokulara zarar vermeden
yapılan her işlem, dişin rengi ne kadar
açılırsa açılsın başarılıdır!
Fotoğraflarda dişlerin beyazlatma
işlemi öncesindeki ve sonrasındaki
hâllerini inceleyebilirsiniz.
9
MART 2015
DİŞLER
YOLUNDA
Fırçalar Çantada mı?
Dişler Yolunda mı?
2007 Nisan ayında
Kırıkkale’de Diş Dostu
Derneğinin desteğiyle
başlayan uzun bir
yolculuğun hikâyesiydi
“Fırçalar Çantada mı?
Dişler Yolunda mı?”
programı. Hiçbirimiz
tahmin dahi edemezdik bu
yola çıkarken bizi nelerin
bekleyeceğini.
Ama başardık!
Yazan: Prof. Dr. Ç. Türksel Dülgergil
Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi Öğretim Üyesi
10
F
ırçalar Çantada mı? Dişler Yolunda mı? çalışması, sadece
%2’lik nötral florlu bir jelin diş
fırçalama işlemi ile sınıf ortamında
ilkokul çocuklarına yılda 4 defa uygulatılması değildi. Bu uygulamanın asıl
mantığını şimdi çok daha iyi görüp
söyleyebiliyoruz; farkındalık yaratabilmek. Onlarca kitap, yüzlerce yayın
okuyup birçoklarını yazmış olsak da
diş çürüğü gibi bir hastalığın toplumdaki sıklığını azaltabilmenin yegâne
yolunun farkındalık oluşturmak olduğunu söylemek için vakit geç değil!
Program esnasındaki enstantaneler,
yorumlar, problemler ve daha pek
çoğu bu sonuca çıkıyor.
“Onlarca kitap, yüzlerce yayın
okuyup birçoklarını yazmış
olsak da diş çürüğü gibi bir
hastalığın toplumdaki sıklığını
azaltabilmenin yegâne yolunun
farkındalık oluşturmak olduğunu
söylemek için vakit geç değil!”
Diş fırçalamayı sevdiren
uygulama!
Karaman’da 5. yılını tamamlamış bir
kadın öğretmenin 4 yıl önce bizden
aldığı eğitimle 1. sınıflar için diş fırçası kutusu yaptırmış ve sınıfta diş
fırçalatmaya devam etmişti. Ardından
öğretmenin dahi “Sizden sonra ağzımı aynada daha çok seyrediyorum ve
daha sık diş doktoruna gidiyorum.”
demesi, uygulamanın farkındalık
konusundaki çapının ne kadar geniş
olduğunu bize gösteriyordu. Ya da
Çankırı’daki toplu diş fırçalama töreninden sonra yanıma gelip “Bugün
ben bile çok eğlendim, artık dişlerimi
düzenli fırçalayacağım.” diyen bir veli
de uygulamanın etki alanının genişliğini bize kanıtladı. Ama en önemlisi,
Kütahya’da bir akraba gezisi esnasında diş fırçalayan 13 yaşındaki kız
çocuğunu merakla seyredip fırçalama
yöntemini kimden öğrendiğini sorduğumda “Yıllarca sınıfa birileri geldi
ve bize bir şeyler sürerken bu şekilde
öğrendim.” diye cevap vermesiydi.
Sonuç: Başarılı!
Bu programı bu kadar özel kılan özgün yapısı ve işleyiş mantığı. Her ilin
hatta ilçenin kendi özgün bir uygulayıcı ve eğitici gruba sahip olması;
kuşkusuz Dünya Sağlık Örgütünün
“Global düşün ama yerel hareket et!”
genel düsturu ile de örtüşüyor. Bu sayede, yıllar içinde programa katılan
ilkokul çocukları, yıllar içerisinde büyüyüp yaşadıkları Anadolu kenti ya da
ilçesinde birer uygulayıcı hâline gelebiliyorlar. Bu işleyiş, özellikle hemşirelik-ebelik okulu öğrencilerinin de
program içerisinde yetiştirilmeleri ile
birlikte yalnızca ileride Sağlık Bakanlığına dâhil olacak sağlık personelinin
öğrencilikten itibaren program içinde
yetişmesi açısından değil, aynı zamanda mevcut döngüye aşırı personel
yükü getirmemesi açısından da önemli bir katkı sağlıyor.
Peki, şimdi neler olacak?
Halk Sağlığı Kurumu, ana okulları 5
yaş grubu için ana okullarında bir florlu vernik programı başlatmak üzere;
ancak işleyen diğer flor jel programı
konusunda da pozitif ve destekliyor.
Kısaca; “Siz daha önceden bir programa başladıysanız devam edin ve bize
bilgi gönderin.” diyor bakanlık.
Bu sebeple, daha önceden programa
başlayan ancak bazı idari değişiklikler sebebiyle kesintiye uğrayan Ağrı İl
Programı biraz destek bekliyor! Ağrı,
sağlık göstergeleri bakımından en sıkıntılı illerimizden biri. Daha önceki
çalışmalarımızda belirlendiği üzere,
11
ortalama 3 yaş civarında çürük görülme prevelansı neredeyse %30’larda.
Bu oran yaşla beraber hızla yükseliyor.
Bu sebeple, yalnızca Bakanlığımızın
önerdiği ana okulları vernik programı
değil, Aile Sağlığı Merkezleri bebek
vernik ve ilkokullar florlu jel programı da hedeflendi. Bazı kanunlarımız
gereği, Halk Sağlığı Müdürlükleri ne
yazık ki diş fırçası ve macun alamıyorlar. Bu sebeple çantaları dolduracak diş fırça ve macunları için desteklerinizi bekliyoruz. Sağlıkla kalın...
Ağrı, Diş Fırçalarını
sizden bekliyor.
Fırçalar sizden,
coşku bizden.
Diş fırçalarını,
Diş Dostu Derneği
Nispetiye Caddesi No:1\1 Dost Apt. Kat:1
Daire:2 1. Levent/İSTANBUL
adresine gönderebilirsiniz.
MART 2015
“Hastalık
insanın içindeki
bir yetenektir;
tıpkı iyileşme
yeteneği gibi.”
TREND
SAĞLIK
12
Dr. Can Zinneha birçok hastalığın dışarıdan değil kendi içimizden geldiğini ve iyileşme
sürecinin pek çok katmanı olduğunu söylüyor. Uzun yıllardır akupunktur tedavisi
yapan Zinneha aynı zamanda kendi geliştirdiği farklı terapi yöntemlerini de kullanıyor.
Can Zinneha ile akupunktur ve Eternity Modeli üzerine konuştuk...
Sizi Akupunktura yönlendiren şey
ne oldu?
Silopi’de çalıştığım yıllarda aynı sudan içip bazı insanların hastalandığını; ama bazılarının ise etkilenmediğini gözlemledim. Aynı hastalığa
yakalanan bireylerin iyileşme süreçleri de farklı oluyordu. Tıbbın açıklamakta zorlandığı bu durum, tıbbi
bilgilerin dışında da insan sağlığını
belirleyen şeylerin varlığını sorgulamam gerektiğini düşündürdü. Merakım sonucu Akupunktur bilimi ile tanıştım. Akupunktur eğitimi sırasında
edindiğim bilgi ve deneyim, gitmek
istediğim yolda daha ileri gitmemi
sağladı. Daha sonraları ise zihinsel
sağlığımızın beden üzerindeki etkisini incelediğimde, bu konuda öncülük
yapmış olan ve tıbbi hipnozun babası
sayılan Dr. Milton Erickson karşıma
çıktı. Bu alanda modelini inceleme
fırsatım oldu. Yıllar sonra bu iki eğitimi tek bir terapi yöntemi olarak birleştirdim.
Akupunktur en sade ve net tanımı
ile tam olarak nedir?
Akupunktur genel olarak yaşam enerjisi veya “can” diyeceğimiz “chi”
enerjisiyle ilgilenir. Canın bedendeki
organ ve dokulardaki dağılımı sonucunda bazı tıkanıklıklar oluşur. Bunun
sonucunda organ veya dokularda can
enerjisinin fazlalığı ve azlığından bahsedebiliriz. Bu duruma entropi diyebiliriz. Bu entropiler yani işe yaramayan
enerjiler sonucu bedende rahatsızlık
ve hastalık oluşmaktadır. İşte akupunktur bedende belirli bir meridyen
haritasıyla dolaşan canın tıkanıklıklarını açmakta, tüm bedende ve organlarda, eşit ve dengeli bir döngü içerisinde dönmesini sağlamaktadır. Enerji
doğada olduğu gibi bedende de sonsuz
bir döngü içerisindedir. Enerji akışı
olduğu sürece bedende sorun yoktur.
Değişen dünya koşulları ve sağlık
dönüşümlerini göz önüne aldığımızda, tamamlayıcı tıbbın dünyadaki
ve ülkemizdeki durumu nedir?
Batı tıbbı son 70 yıldır akupunkturla
ilgilenmektedir. Akupunktur üzerinde yapılan araştırmaların artmasıyla
beraber, etkinliğinin daha iyi bilindiğini söyleyebilirim. Gün geçtikçe
akupunktur batı tıbbı tarafından tanınmakta ve trendi gittikçe artmaktadır.
Batı tıbbında özellikle bazı hastalıklarda artık birinci tedavi yöntemi olarak algılanmaktadır. Günümüz insanının bilinçlenmesi ve radyasyon ve
kimyasal yan etkilerden uzaklaşmak
istemesi, akupunktura olan doğru ilgiyi artırmıştır. Ülkemizde Sağlık
Bakanlığı Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliğini yayınlayarak, akupunkturla
ilgili çalışmaların kimin tarafından ve
nasıl uygulanacağını belirleyerek, çalışmaların önünü açmıştır. Daha ileriki
yıllarda akupunkturun tıbbi tedaviye
destek olarak, daha geniş bir uygulama alanıyla beraber birçok hastalıkta
kullanılacağını düşünüyorum.
yıldır bu teori ile tedavi yapılıyor. Bu
teorinin yeterli olmadığını düşündüğümde insan enerji yapısı üzerinde
çalışmaya ve araştırmaya başladım.
Bugün geldiğim yerde 9 element teorisini geliştirip, akupunkturda uygulamaya başladım. Bu teorinin insan
bedeni yanı sıra, atomun yapısından
evrenin yapısına kadar birçok gerçekliği açıkladığını belirtmek isterim. Aynı zamanda bilimsel olarak
Newton fiziğinde geçerli olan yasaları
açıkladığı gibi, Kuantum mekaniğini
de açıklamaktadır. Burada esas olan
enerjinin sonsuz bir döngüsü olduğu
gerçeğinde, enerji ile madde arasındaki birlikteliği açıklamasıdır. Bu modelde bilginin üç kaynağı olan bilim,
din ve felsefeyi tek bir gerçeklikte ele
alması, modeli değerli bir konuma getirmektedir.
Yaptığım çalışmalarda başarı oranının %80 civarında olduğunu
söyleyebilirim. Bu oranın özellikle tedavisi zor olan hastalıklarda
olduğunu düşünürsek, iyi bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz.
Akupunktur ile hangi hastalıkların
tedavisi yapılabilir?
Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine göre
akupunkturla tedavisi yapılabilecek
hastalıklar belirlenmiştir. Kişisel deneyimime dayanarak, bel-boyun fıtıkları, baş ağrıları (migren dahil),
romatizmal hastalıklar, depresyon,
anksiyete ve panik atakta; kilo problemlerinde, duyusal algı sorunlarında,
sindirim sistemi rahatsızlıklarında,
kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarında, kanserin tedavisine bağlı yan
etkilerde, inmelerde ve birçok hastalığın tıbbi tedavisine destek olarak akupunktur fayda sağlamaktadır.
Bu modelin en çarpıcı ve en etkin
yanı nedir ve nerelerde kullanıyorsunuz?
Bu modelin iyi bir tarafı yaşamın her
alanında kullanılabiliyor olması. Bu
modeli akupunktur tedavisinde, terapilerde ve eğitim amaçlı kullanıyorum. Eternity modelinin içinde yaşamı
anlattığım ve adını “Yaşam Pusulası”
dediğim bir döngü var. Bu pusula ile
yaşam içinde savrulmadan nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayabilirsiniz.
Yaşamda nerede olduğunuzu bilebilir
ve ilişkilerinizi anlamlandırabilirsiniz;
anksiyetenizi veya depresyonunuzu
tanıyabilirsiniz. Tüm bunları az bir zaman aralığında gerçekleştirebilirsiniz.
Yaklaşık 10 yıldır üzerinde çalıştığınız Eternity Modeli ile ilgili bilgi
verebilir misiniz?
Bu modelin temeli akupunktur eğitimini aldığım ilk zamanlarda atıldı.
Akupunktur tedavisi 5 element teorisi
üzerine kurgulanmıştır. Yaklaşık 5000
Akupunktur ve terapi yöntemlerini
bir arada kullanarak elde ettiğiniz
çalışmaları ve başarı sonuçlarını
paylaşabilir misiniz?
Akupunktur ve üzerinde çalıştığım ve
geliştirdiğim terapi yöntemleriyle beden yanı sıra insanı var eden diğer katmanlarda da iyileşme sağlanmaktadır.
13
Dr. Can Zinneha
Kimdir?
1966 yılında Antakya’da
doğdu. 9 Eylül Tıp
Fakültesinden 1991 yılında
mezun olduktan sonra 19912005 yıllarında Şırnak’ın
Silopi ilçesinde pratisyen
hekim olarak görev aldı.
2004 yılına kadar Antakya’da
serbest hekim olarak çalıştı.
Aynı dönemde Gazi Tıp
Fakültesinin düzenlediği
Akupunktur kursuna katıldı
ve farklı yerlerde Ericsonian
koçluk ve terapi eğitimleri
aldı. Şuan Zin Akupunktur ve
Kişisel Gelişim Enstitüsü adı
altında akupunktur tedavisi
ve kişisel gelişim uygulamaları
yapmaktadır.
Yaptığım çalışmalarda başarı oranının
%80 civarında olduğunu söyleyebilirim. Bu oranın özellikle tedavisi zor
olan hastalıklarda olduğunu düşünürsek, iyi bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz.
Tedavisi imkânsızlaşan hastalıklarda almış olduğunuz olumlu sonuçları paylaşabilir misiniz?
Daha önce iki lösemi vakası üzerinde
yaklaşık üç yıl süre ile çalışmıştım.
Birisinin ALL olduğunu belirtmek
isterim. Çalışma sırasında iki lösemi
vakası da hiçbir kemoterapiye ihtiyaç
duymadıkları gibi, enfeksiyöz rahatsızlıklarda hastalık sürecini normal insanlar gibi atlatmışlardır. Kan bulguları ve kemik iliği incelemeleri bu süre
içinde olumlu gelişmeler göstermiştir.
Ama bu iki vakada alınan başarının
genellenmemesi gerekmektedir. Daha
birçok vakada alınacak başarılı sonuçlar ile daha kesin bir şeyler söylemek
mümkün olacaktır.
Başka bir örnek ise MS hastası olan
ve yıl içinde ortalama olarak dört ile
altı atak geçiren iki hastamda bir yıllık
bir çalışmada hiçbir atak geçirmeyip
hastalıklarında gerileme gözlemlendi.
Bu anlattığım vakaların tedavisinde bireylerin etkisinin de olduğunu
belirtmek isterim. Yapılan tedavinin
yüceltilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Evet uyguladığım yöntem ve
yaklaşım farklı olsa da birçok akupunkturistin yukarıda belirttiğim örneklere sahip olduğunu biliyorum.
Merkezinizde ruh ve beden sağlığı
için yapmış olduğunuz diğer çalışmaları paylaşabilir misiniz?
İnsanın değişim ve dönüşümü gerçekleştiremediği zamanlarda olduğu
hâliyle kalacağını biliyoruz. Özellikle
insanı mutsuz ve rahatsız eden durumdan, onu mutlu eden ve rahat, huzurlu
bir alana geçirdiğinizde o birey için bir
şeyler yapmış olursunuz. Biliyoruz ki
hastalık insanın içindeki bir yetenektir; tıpkı iyileşme yeteneği gibi. Her
şey insanın kendi içinde çözümlemesi
gereken bir süreç. Akupunkturun yanı
sıra; iz dönüşümsel koçluk, terapi, couple terapi gibi yöntemler ve kendini
14
daha iyi tanıması için eternity model,
kainat dersleri, iz dönüşümsel seminerler adı altında olduğu gibi merkezimize özgü eğitimler düzenlemekteyiz.
Yaşam amacını yapmış olduğu iş
ile birleştiren, hekim bilimselliğini
sevgi ile akıtan bir doktor olarak,
bunun ilhamını tüm okuyucularla
paylaşsanız ne söylemek istersiniz?
Yaşamımda hiçbir zaman başkası olmak istemedim. Sadece kendim olmaya çalıştım. Her zaman yapabileceğimin en iyisini sevgi ile yapmaya özen
gösterdim. Yeni bilgiye olan özlemim
sayesinde araştırdım, inceledim, deneyimledim, sorguladım, yaptım,
yapamadım, tekrar denedim, vazgeçmedim, çalıştım. İnsanların sağlıklı ve
özgür iradeleriyle daha rahat bir yaşam yaşayabileceklerini umut ettim.
Sevdim, aşık oldum, kendimi ve tüm
varoluşu, doğayı… Bildim ki “Gerçek, bildiğim ve inandığım kadar gerçektir.” Bilgimi ve inancımı ne kadar
yüceltirsem “gerçek” olana o kadar
yaklaşabilirim.
GÜNCEL
MART 2015
Teşhisten Tedaviye
Ağız Kanseri Hakkında
Bilmeniz Gerekenler
Ağız içinde, gırtlak, bademcikler, özellikle alt dudak olmak
üzere dudaklar veya tükürük bezlerinde meydana gelen
kanser; ağız kanseridir. En sık görüldüğü yerler ise alt dudak,
dil, diş eti ve ağız tabanıdır. Peki, bu hastalığın belirtileri
nedir; neden bu hastalığa yakalanırız ve tedavisi nasıl olur?
Bu yazımızda ağız kanserini tepeden tırnağa ele alıyoruz.
Yazan: Dt. Büşra Bozacıoğulları
Diş Dostu Onaylı Klinik Üyesi
Ö
zellikle 45 yaş üstü kişilerde ve
erkeklerde görülme sıklığı fazla
olan ağız kanserinde, diğer tüm
kanserler gibi erken teşhis çok önemli. Hastalığın erken teşhisi ile birlikte,
vücudun diğer bölümlerine yayılması
önleniyor. Ayrıca erken teşhis, konuşmada güçlük, yüzde şekil bozukluğu
gibi durumları da önlüyor. Ve tabii ki
tedavi için de erkenden bir adım atılmış oluyor. Tüm bunların öncesinde
ise hastalığın belirtilerini incelemekte
fayda var!
Ağız Kanserinin Belirtileri
Her hastalıkta olduğu gibi, ağız kanserinde de belirtilerden yola çıkılarak bir
tespite varılabilir. Kişi aşağıdaki soruları yanıtlayarak hastalığın kendisinde
bulunma olasılığını sorgulayabilir:
•Ağız içinde veya etrafında beyaz
veya kırmızı renkli alanlar var mı?
•Ağız içinde hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanlar var
mı?
•Ağızdaki yaraların 1 aydan fazla sürme veya etken kalktığında da iyileşmeme durumu söz konusu mu?
•Ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar var mı?
•Seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi var mı?
•Çiğneme ve yutma güçlüğü çekiyor
musunuz?
•Dil ve çene hareketlerinde zorlanıyor musunuz?
•Dil veya ağzın diğer bölgelerinde
his kaybı, uyuşukluk söz konusu
mu?
•Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler var mı? Ve
bunun sonucu mevcut protez
uyumunun bozulması durumu
gözleniyor mu?
Özellikle sigara kullanan kişilerin ısı ve kimyasal maddelerle
birlikte ağzı kaplayan epitel dokuda kalınlaşma belirtisine çok dikkat
etmesi gerekiyor. Bu dokunun su
emmesiyle birlikte oluşan beyaz lezyonlar kanser açısından maalesef büyük bir önem taşıyor. Bu lezyonlara
lökoplaki deniyor ve prekanseröz
lezyon olarak adlandırılıyor. Beyazlıkların kanama yapması hâlinde bir
an önce diş hekimine başvurmak gerekiyor.
Ağız Kanserinin Nedenleri
Herhangi bir hastalığa yakalanmayı
kimse istemez. Ancak her hastalığa
yol açan belli başlı nedenlerin olduğu
da apaçık ortada. Tüm hastalıklarda
olduğu gibi, ağız kanserinin başlıca
nedenleri konusunda da bilgi sahibi
16
olmak gerekiyor. Gelin, bu nedenleri
beraber inceleyelim:
•Ağızda kronik travmaya sebep olabilecek her türlü durum
•Ağza uyum göstermeyen hareketli
protezler
•Kötü yapılmış veya keskin kenarlı dolgu, kuron veya köprülerin dil
veya yanağı sürekli tahriş etmesi
•Alkol, sigara veya bu ikisinin birlikte kullanımı
•Kalıtımsal etkenler
•Ağız hijyeni eksikliği
Ağız Kanserinin Teşhisi
Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır ve bu nedenle de
ihmal edilebilirler. Kanser ilerleyerek
sağlıklı ağız dokularında tahriş oluşturdukça ağrı şikâyeti de başlar. Kişinin ağız kanserini fark etmesi güç
olabilir. Erken tanı için en ufak bir
değişiklikte diş hekimine gidilmesi
son derece önemlidir. Ayrıca düzenli
diş hekimine gitme alışkanlığı erken
tanıda önemli rol oynar.
Bununla birlikte; ağızda oluşan yara
ve şişliklerin 1 aydan uzun süre var
olması, bu lezyonların sıklıkla tekrarlaması, kanama yapması veya ülseroz
görüntüye sahip olması teşhis için
Tedavi Esnasında Ağız Sağlığı
Tedaviye başlamadan önce kişinin
mutlaka ağız muayenesi yapılmalı ve
tüm tedavileri bitirilmelidir. Çürük
dişlerin tedavileri yapılmalı, enfeksiyon kaynağı olabilecek dişler çekilmelidir. Çürüksüz dişlere koruyucu
dolgu uygulaması ve florün çeşitli
preparatlarıyla diş çürüğüne karşı önlem alınabilir.
Tedavi sırasında ağız sağlığına özen
göstermemek zaten zor olan süreci
daha zor hâle getirir. Bu yüzden ağız
bakımı çok iyi olmalıdır. Dişler fırçalandıktan sonra diş ipi kullanılmalı ve
yumuşak dokular, dil, yanak da fırçalanarak maksimum hijyen sağlanmalıdır. Tükürük salgısını artırmak amacıyla doktor tarafından reçete edilen
ilaçlar kullanılmalı ve şekersiz sakız
çiğneyerek de buna katkıda bulunulmalıdır. Alkol ve sigara kullanılmamalıdır.
Kişinin ağız kanserini fark etmesi güç olabilir. Erken tanı için en ufak
bir değişiklikte diş hekimine gidilmesi son derece önemlidir. Ayrıca
düzenli diş hekimine gitme alışkanlığı erken tanıda önemli rol oynar.
önemlidir. Sigara kullanan kişilerde
lökoplaki denilen beyaz lezyonların
varlığının sıklığı ve bu lezyonların
kanamaya meyilli olması da teşhiste
yardımcı olur. Şüphelenilen lezyondan alınan biyopsi ile teşhis konulabilir. Yaygınlığını belirlemek amacıyla
bilgisayarlı tomografiden yararlanılabilir.
Ağız Kanserinin Tedavi Aşaması
Tedavide sıklıkla kanserden etkilenen
dokuların tümüyle çıkarılması, kemoterapi, radyoterapi veya bunların birlikte kullanımı gerekmektedir. Operasyon sonrasında çıkarılan dokuların
yerini doldurmak için çene-yüz protezlerine başvurmak gerekebilir. Konuşmanın etkilenmesi söz konusu ise
konuşma terapistinden yardım almak
gerekebilir. Süreci yıpratıcı bulan kişiler için de psikolojik yardım almak
faydalı olabilir.
Yan Etkilere Dikkat!
Tedavi sırasında uygulanan radyoterapi, diş çürüğü riskini artırabilir. İmmün sistemindeki zayıflık sebebiyle
ağızda yaygın tahriş ve yanma olabilir. Tükürük bezleri etkilendiğinden
ağız kuruluğu, tat almada güçlük, yutmada güçlük olabilir.
17
Ağız Kanseri Riski Nasıl
Azaltılır?
Ağız kanseri riskini azaltmak için,
önlem olarak yapılacak şeyler var!
Neler yapılacağını maddeler hâlinde
inceleyebilir, hemen uygulamaya geçebilirsiniz.
•Sigara, pipo gibi tütün ürünlerinin
kullanmayınız, tütün çiğnemeyiniz.
•Alkol kullanıyorsanız, aşırıya kaçmayınız.
•Hem alkol hem de tütün ürünlerini
kullanan kişilerde ağız kanseri riski
alkol ve tütün ürünlerini kullanmayan kişilere göre 15 kat artmıştır.
Alkol ve sigarayı birlikte kullanmayınız.
•Meyve ve sebzeli zengin diyetle
besleniniz.
•Düzenli olarak diş hekimine gitmeyi
ihmal etmeyiniz.
•Ağızda sebepsiz yere çıkan yaralar
ve bunların sık oluşup uzun süre
geçmemesini önemseyiniz.
Kaynaklar
Prof. Dr. Ünür M., Prof. Dr. Onur Ö.
D., Ağız Hastalıklarının Tanı ve Tedavisi, İstanbul, 2008.
Uluslararası Diş Hekimliği Derneği
Dergisi, İstanbul, 2014, 11-13.
Bluephase N
®
Ivoclar Vivadent / LED ışık cihazları
Tüm ışıkla
polimerizasyon
gereksinimleriniz
için LED
Bluephase N® M | Bluephase N® | Bluephase N® MC
Ivoclar Vivadent Pazarlama Ofisi
Teşvikiye Mah. Şakayık Sok. Nişantaşı Plaza No:40 K:6 D:31-32 34365 Şişli - İstanbul
Tel : 0212 343 08 02 • Fax : 0212 343 08 42 • web : www.ivoclarvivadent.com.tr
Bizi www.facebook.com/ivoclarvivadentTR adresinden takip edebilirsiniz
ile
MART 2015
DİŞİNİZE
GÖRE
Uzun yıllar rahatça
yemek yiyebilmek ve
güvenle konuşup
gülümsemek için...
DENTAL İMPLANT ve ESTETİK GÜLÜŞ TASARIMI
Dişlerin tekli veya çoklu kaybı söz konusu ise hem fonksiyonel, hem de estetik
anlamda tedavisi kaçınılmazdır. Bu tedavilerde dental implantı tercih etmek
hastaya ayrıcalıklı bir konfor sağlar.
D
Yazan: Dt. Beyza Ünal
işler çekildikten sonra çene
kemiği hem kısalır hem incelir. Bu da dudak ve yanak
desteği ile birlikte burun ucu – çene
ucu mesafesi dediğimiz dikey boyutun azalmasına, dolaylı olarak da
daha yaşlı bir görünüme sebep olur.
Bu durumda yapılacak protezin sa-
dece dişlerin değil bu dokuların da
yerini alması en azından desteklemesi
beklenir. Bu anlamda dental implant
ile yapılacak bir tedavi öncelikli tercihtir, çünkü implant yerleşimi yapıldıktan sonra kemik, implant yüzeyleri
ile sıkı bir bağ kurar, doğal dişler gibi
fonksiyona girmelerini sağlar. Isırma
20
ve çiğneme fonksiyonları da kemiği
uyararak kemik erimesini önler.
Hastanın psikolojik destek ve özgüvenini arttırıcı olmaları yanı sıra, hasta
açısından kullanım kolaylıkları getirmesi nedeniyle de sabit uygulamalar
öncelikli olarak düşünülmelidir.
Bunun için, yapılan ilk muayenede
diş eksikliği olan bölgelerin implant
için uygun olup olmadığını değerlendirmek maksatlı ilgili bölgelerden
panoramik radyografi veya üç boyutlu görüntü (tomografi) alınır, implantların yerleştirilebileceği kalınlıkta,
yükseklik ve kalitede bir kemik mevcutsa, sistemik sağlık da değerlendirilerek hemen hemen herkese implant
uygulanabilir.
İmplant Uygulama Aşamaları:
1- İmplantların Yerleştirilmesi
Kemik içine yerleştirdiğimiz implantlar yaklaşık 2-2,5 aylık zaman içinde
kemikle kaynaştıktan sonra protez
yapım aşamasına hazır hale gelir. Bu
aşamada öncelikli olarak diş etini
şekillendirmek ve protez yapımında
daha iyi sonuçlar elde edebilmek için
iyileşme başlıkları yerleştirilir.
2-Abutmanların Yerleştirilmesi
Osseointegrasyon (implantın kemik
ile kaynaşması) tamamlandığında ve
implantlar çene kemiğine tamamen
uyum sağladığında implantları proteze bağlayacak olan abutmanlar (küçük
titanyum bağlayıcılar) yerleştirilir.
3- Restorasyon; Yeni Dişlerin Yapılması
Protezler kişiye özel olduğu için hastadan ölçü ve ısırma kayıtları alınarak
laboratuvar ortamında implant üstü
protezler hazırlanır. Bu aşamada prova ve kontroller amaçlı kliniği birkaç
defa ziyaret etmek gerekmektedir.
Ölçü öncesi abutmanların yerleşimi, ağıza göre şekillendirme aşamasından sonra metal provaların
kontrolü ve protezin bitim hali ile
son panaromik röntgen:
Vaka 1
19.07.2013
tarihinde
Almanya
Berlin’den kliniğimize gelen 56 yaşındaki kadın hastamızdan alınan
panoramik ve tomografik görüntüler
incelendikten sonra ağız içi yapılan
muayene ile birlikte hastanın sistemik
durumu da değerlendirilerek dental
implant planlaması yapıldı. (Resim 1)
Planlama dahilinde 13 implant ile birlikte 25 üye sabit dental protez yapımı
uygun görüldü. O gün alınan ölçü ile
Resim 1:
İmplant
yerleştirilmeden
önceki panoramik
röntgen
Resim 2:
İmplantlar
yerleştirildikten
hemen sonra alınan
panoramik
Resim 3:
İmplant üstü
protezler
yerleştirildikten
sonra alınan bitim
filmi
implantların yerleştirilmesinden sonra hastanın kullanacağı geçici protez
hazırlandı.
20.07.2013 tarihinde tekrar kliniğimize gelen hastamıza aynı gün içinde hem alt hem üst çenesine olmak
üzere toplam 13 implant yerleştirildi.
Yaklaşık bir hafta sonra kontrole gelen hastamızın dikişleri alınarak geçici olarak kullanacağı protezi ağıza
uyumlandırıldı. (Resim 2)
Yaklaşık 2,5 ay sonra implantların üst
yapısının yapımı için gelen hastamızdan alınan ölçü ve ısırtma kayıtları ile
daimi protez ağıza sabit şekilde uygulandı. (Resim 3)
Vaka 2
05.01.2014 tarihinde kliniğimize gelen 28 yaşındaki kadın hastamıza
yapılan muayene sonrası 12 numaralı dişinin travma sonucu fazla doku
kaybı sebebiyle çekimine karar verildi. Hastanın diğer sağlıklı dişlerini
21
korumak istediğimiz için de dental
implant planlaması uygun görüldü.
Hastamızın genç bir kadın olması,
güldüğünde, konuştuğunda görünen
bölgede oluşmuş bir diş kaybı estetik kaygıyı da beraber getiriyor olsa
da implant uygulaması sonrasında bu
kayıp yüzünde oluşmuş olan güzel bir
gülümseme ile sonuçlandırıldı.
MART 2015
YAŞAMA
AÇILAN
PENCERE
Mandala Akademi Eğitmeni Gülben Gönülden sizin için anlattı:
Mandala ile tanışın;
mutluluğunuzu kendiniz çizin!
Renklerin ve çizgilerin duygularımızla buluşmasını sağlayan Mandala, hayatımıza
keyifli bir giriş yaparak bizi istediklerimize, hayallerimize ve hatıralarımıza
yönlendiriyor. Huzurlu ve berrak bir yaşama ulaşmanın renkli yolu olan Mandala ile
tanışma vakti geldi!
N
iyetlerimiz, dualarımız ve
düşüncelerimiz... İçimizdeki bu güçlerin yaşamımızda birçok değişikliğe
yol açabileceğini, fiziksel ve ruhsal
olarak çok şeyi değiştirebileceğini çoğumuz deneyimlemişizdir. Hayatımızı
istediğimiz şekilde yönlendirebilmemizin doğrudan doğruya dikkatimizi
odaklama ve enerjimizi bir noktaya
toplayabilmekle bağlantılı olduğu artık bir gerçek. Yıllardır hepimiz içimize dönebilmek, odaklanabilmek için
çeşitli yöntemler deniyoruz. Üstelik
bunların arasında tıbba destek olanları da var: kuantum enerji alanları,
yoga, nefes terapileri, reiki... Hepsi
bize yardımcı olan, temelde aynı noktaya varmamızı sağlayan, bizi içinde
bulunduğumuz dünyanın stresi ve sıkıntısından çıkartıp kimi zaman bir-
çok hastalığımıza şifa olan huzur ve
dinginliğin içinde akışta kalabilmeyi
öğreten yöntemler.
Mutluluğun resmini çizmek için
ressam olmaya gerek yok!
Huzurlu ve berrak bir zihne sahip olmak hepimizin arzusu. Böyle bir bilinç, dinç ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını açarken daha mutlu adımlar
atmamıza yardımcı oluyor. İşte Mandala da tam bu noktada hayatımıza keyifli bir giriş yapıyor; renklerin duygularımızla buluşmasıyla ortaya dairesel
formlarda birbirinden güzel tablolar
çıkıyor. Duygularımız çizimin akışıyla
canlanmaya başlıyor ve hayatımıza istediğimiz şeyleri çekmeye başlıyoruz.
Bu yaratım süresince unuttuklarımızı
hatırlıyoruz. Üstelik resim yapma geç-
24
mişimizin olmasına da gerek yok!
Mandala, hepimizin öğrenebileceği ve
istediğimiz şeyi yaratmamıza yardımcı olacak bir yöntem. Bunun da ötesinde manyetik gücü olan bir tılsım. Bunun için kalıtsal bir yetimiz olduğunu
gösteren kanıtlar var. Örneğin ilk insanlık ve mağara duvarlarına yapılan
çizimler... Mandala bir başka deyişle
çizimle yapılan “dua sanatı” olarak da
tanımlanabilir.
Özü içeren kap: Mandala
Mandala; daire, yuvarlak, bütünlük,
tamamlanma anlamına gelen sanskritçe kökenli bir kelime. “Manda”
enerji-öz, “la” ise kap anlamına geliyor. Kısacası Mandala’ya “özü içeren
kap” diyebiliriz. Mandala, tüm dünyada muhtemelen on binlerce yıldır
kişisel büyüme, kendini ifade etme
ve ruhani dönüşüm amacıyla kullanılmış. Mandala’nın kanıtları mağara
resimlerinde bulunurken, Şamanlar tarafından düzenli olarak kullanıldığı ve
Mandala’yı dünyanın veya evrenin bir
modeli olarak gören eski Asya uygarlıkları tarafından daha sonraları geliştirildiği biliniyor.
Osmanlıda ve Hristiyanlıkta
Mandala
Mandalalara Osmanlı döneminde de
rastlanmış. Osmanlı sultanları ayet,
hadis ve sembollerle süslü her biri
3-4 yılda dokunan tılsımlı gömlekler
giymişler. Bunların üstüne daire içinde kare, yıldız ve birtakım geometrik şekiller işlenmiş. Ya da işlemeler
“Kadem-i Saadet”, “Süleyman Mührü”, ”Zülfikar”, “Lale” gibi anlamlı
motiflerle daire içine alınarak yapılmış. Bu gömlekleri Osmanlı padişahları savaşta galip gelmek, nazardan
korunmak ve şifa bulmak için giymişler.
Hristıyanlıkta ise Mandala, yüzyıllardır kayıp olan “Kutsal Kase”dir.
Mandalalar mağara resimleri, maskeler, kalkanlar, tılsımlar ve muskaların
yanında vücut ve yüz boyamaları veya
dövmeleri gibi çoğu Şamanist ve ayine
dayalı geleneklerde de yer alır. Bunlar
bilinçaltı ve bilinçdışı zihnin yanında
bilince de yönelmiş çok güçlü, sözel
olmayan iletişim şekilleridir.
içerisinde sezilerimizi ve mantığımızı,
beynimizin sağ ve sol yarımkürelerini
dengeliyor.
Kendimizin sağ beyin tarafını liderlik
etmesi için kullanmayı öğrendiğimizde, doğal olarak dikkatimizi odaklama
kabiliyetimizi arttırırız. Kısa süreler
için bile olsa dikkatimizi odaklayarak
kullanabildiğimizde, bağlantı kurabilir ve güçlü Mandalalar yaratabiliriz.
Daha karar alma ve Mandalamız için
bir amaç belirleme sürecinde bile ne
yapmamız gerektiğinin belirginliği
açıkça anlaşıldığında ortaya koyma
kabiliyetimiz doğal olarak artar.
Sağ beyni yönlendirme amacıyla kullandığımızı fark etmenin en kolay
yolu dikkatimizi kolayca odaklayabilmemizdir. Zaman hızla geçer ve et-
kinliğimizin bir bölümü bir sonrakine
pürüzsüzce, çaba göstermeksizin, düşünmeksizin, ego olmaksızın dönüşür.
Bunun güzelliği şudur ki eğleniriz ve
bundan keyif alırız. Sağ taraf eğlenip
deneyimlerine gülebilirken sol taraf
sadece bunun ne kadar eğlenceli olduğu hakkında konuşabilir.
Önemli olan niyet!
Sağ-beyin sanatı sol-beyin sanatından
çok farklıdır zira plan yoktur, kontrol
yoktur, çabalama yoktur; sadece niyet
vardır. Bu yüzden Mandala çizimlerimizi tamamıyla sağ beynin yaratıcılığına bırakmamız gerekir. Konsantrasyonumuz bozulur ya da sol beynin
“burası kötü oldu” gibi sabotesi ile
karşılaşırsak çizimi bırakmamız gerekir.
Aslında bizler birer Mandalayız ve bütünü temsil ediyoruz. Yaratılış
formumuz, göz bebeklerimiz, burun deliklerimiz, kulaklarımız ve
iç organlarımızın formu... Ay, Dünya, Güneş ve diğer gezegenlerde
gözlemlediğimiz bir form olarak bizler büyük bir enerji alanını
oluşturuyoruz.
Hepimiz Mandala’nın
temsilcileriyiz!
Aslında bizler birer Mandalayız ve
bütünü temsil ediyoruz. Yaratılış formumuz, göz bebeklerimiz, burun deliklerimiz, kulaklarımız ve iç organlarımızın formu... Ay, Dünya, Güneş ve
diğer gezegenlerde gözlemlediğimiz
bir form olarak bizler büyük bir enerji alanını oluşturuyoruz. Mandala’nın
evreni sembolize eden kozmik deseninin bir ucu sonsuza, diğeri içimize
kadar uzanıyor. Bu enerji alanları ile
nasıl başarıyla etkileşim kurabileceğimizi, çok algılı farkındalığımızı nasıl
geliştirebileceğimizi,
merkezimizi
nasıl bulabileceğimizi ve yaratılış ile
olan dengemizi nasıl tekrar sağlayabileceğimizi keşfediyoruz. Bu şekilde sanat; mantık ve egodan çok daha
önemli oluyor. Mandala tüm sanatlar
25
Mandala eğitimleri
ne şekilde veriliyor?
Mandala eğitimleri nasıl alınır,
bu eğitimlerde en önemli
noktalar nelerdir?
Mandala çizerken düşüncelere değil duygulara odaklanmak önemlidir.
Mandalalar hem görünmez hem de
elle tutulur seviyelerde işe yarar.
Mandala ile eski
kabuklarımızdan rahatça
kurtuluyoruz!
Bir ağaç kütüğü düşünün (doğadaki
gerçek bir Mandala) kendi merkezinden, ortasından genişlemeye başlar
ve dışındaki kabuklarını döker. Biz
insanlar bütün o eski kabuklarımızla
yaşamaya devam ederiz ve onları bırakırken acı çekeriz. İşte Mandala çalışmaları bu kabuklarımızı kolayca acı
çekmeden çıkartmamızı sağlayacaktır.
Egonun tüm gezegende karmaşa yarattığı bir çağda, insanların ortak yaratım
fikrine geri dönmesinin hayati önemi
vardır. Mandala sadece ruhani arayış
içindekiler için değil, aynı zamanda
bir fark yaratmaya yardımcı olmak
isteyen herkes içindir. Tüm insanlara
hepimizin paylaştığı ancak pek çoğumuzun unuttuğu bir beceriden bahsediyor. Mantıklı bir zihni alabiliyor; yaratıcılığı pratik ve faydalı bir şekilde
bu zihne katabiliyor. “Neden tezahür
(var etme, oluşturma, meydana getirme) sırrı benim için işe yaramıyor?”
sorusuna bir yanıt sunuyor.
Mandalalar akışınızı anlamanıza ve
enerjinin egodan akmasını sağlamaya takılıp kalmıyor. Bunun yerine
tanrısallıktan serbestçe akmasına izin
vermeniz için düşüncelerinizin kontrolünü ele almanıza yardımcı oluyor.
Resim çizemeseniz bile, güçlü Mandalalar yaratmanıza rehberlik ediyor.
Etkin olanı olmayandan, sağ beyni sol
beyinden, enerjik olanı yavandan, güçlüyü zayıftan ayırt etmeyi ve bunların
işe yaramasını sağlamak için kafanızın
içinde neye ihtiyaç duyduğunuzu öğreniyorsunuz.
Gülben Gönülden
“Mandala başlangıç dersleri yaklaşık
5 saat süren 1 tam günlük eğitimi
içeriyor. Çizimlerin sessiz ve meditatif
bir ortam içinde yapılmasına önem
veriyorum. Ders sonrası ve çizim
öncesi mutlaka bir nefes çalışması
yaptırıyorum. Nefes, havadaki
oksijenin doğru ve bilinçli bir şekilde
teneffüs edilmesini sağlarken kan
dolaşımımızı hızlandırıp sağlıklı bir
duygu akışına geçmemize yardımcı
oluyor.
Başlangıç derslerini alanlar
daha sonrasında günlük atölye
çalışmalarına katılabiliyor. Bazen tek
bir konuya meditasyon yapılarak
bu konudaki tıkanıklığın giderilmesi
veya dönüştürülmesi yönünde grup
çalışması da yapılıyor veya kişisel
çalışmalar da yapılabiliyor.
Anlatmak yetmiyor, deneyimlemek
gerekiyor. Gelin hep beraber Mandala
yolculuğuna çıkalım! Bizler de sanatın
izlerini gelecek nesillere sevgi, barış,
huzur, neşe, mutluluk ve evrende fark
edilmeyi bekleyen diğer güzel bütün
erdemlerle birleştirip yayalım!”
Mandala Akademi
Abdi İpekçi Cd. Azer İş Merkezi No:40/7
Nişantaşı - İstanbul
ww.mandala.com.tr
26

Benzer belgeler