Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği
Transkript
Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Ziya Gökalp Cad. No: 40 Kızılay Ankara Tel: 0312 430 45 77 Faks: 0312 430 76 70 www.ksgm.gov.tr Kayıt Dışı İstihdam ve Esnek Üretim Sürecinde Kadın Emeğinin Durumu: Türkiye’de Ev-Eksenli Çalışma Para ile satılamaz. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Ziya Gökalp Cad. No: 40 Kızılay Ankara Tel: 0312 430 45 77 Faks: 0312 430 76 70 www.ksgm.gov.tr Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Para ile satılamaz. T.C. BAŞBAKANLIK Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü a n ı m d : ş i a ı l r a n K ile am Ç i k hd k t n e i E sti n ler e a s y i İ n ği E im ı k r m i ç Bi hda Birl e Tü i t a rı v sı s p İ ru ala ma v A itik tır ş l a o l P rşı Ka İZ İL zF li Ye ra ka An 11 20 T.C. BAŞBAKANLIK Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü m a d h i t s İ m i ı t ş re ı n D ı Ü : t d ı ek u a y Ka Esn de K urum ve recin in D a m Sü eğin ’de alış e Ç m y E rki enli Tü -Eks Ev in h Şa TİN E M ra ka An 11 20 T.C. BAŞBAKANLIK Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ESNEK ÇALIŞMA BİÇİMLERİNİN KADIN İSTİHDAMINA ETKİLERİ: AVRUPA BİRLİĞİ İSTİHDAM POLİTİKALARI VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI UZMANLIK TEZİ Yeliz FİLİZ DANIŞMAN Prof. Dr. Nurhan SÜRAL ISBN: 978-975-19-5125-0 Basım Yeri: Afşaroğlu Matbaası 0 312 384 54 88 - Ankara T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü TEŞEKKÜR Ülkemizde çalışma hayatında esneklik ile ilgili önemli çalışmalar yapılmasına rağmen, kadın istihdamı ve esneklik ilişkisini irdeleyen çalışmaların sınırlılığı bu tez konusunun çıkış noktasını oluşturmaktadır. Tez çalışmamın her aşamasında ve sonuçlandırılmasında büyük emeği geçen tez danışmanım Prof. Dr. Sayın Nurhan SÜRAL’e çok teşekkür ederim. Çalışmamda görüşleri ve yönlendirmeleriyle katkı sağlayan Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Yrd. Doç. Dr. Fatma YILDIRIM AKKAYA’ya, Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı Başkanlığı'nda Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Sayın Çağla ÜNLÜTÜRK’e, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı'nda görev yapan Devlet Planlama Uzmanları Sayın Dilek OKKALI-ŞANALMIŞ, Sayın Gökhan GÜDER ve Sayın Işıl BOZKURT’a, TİSK Hukuk Servisi'nde Müşavir Avukat olarak görev yapan Sayın Dr. Fatma BAŞTERZİ’ye, TİSK Araştırma, Eğitim ve Dış İlişkiler Uzmanı Sayın Hilal DERİCİ’ye, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nda Kadın İşçiler Uzmanı olarak çalışan Sayın Hülya UZUNER’e, Öz İplik-iş Sendikası Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sayın Pınar PEHLİVANOĞLU’na, istatistiki bilgilere ulaşmamda yardımcı olan Türkiye İstatistik Kurumu Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri Takım Sorumlusu Sayın Deniz UYANIK’a ve İşgücü İstatistikleri Takımı'nda görev yapan İstatistikçi Sayın Pelin TERCAN’a müteşekkirim. Çok değerli kurum yöneticileri ve mesai arkadaşlarım ile tezin başlangıç aşamasından tamamlanmasına kadar her zaman yanımda olan ve manevi desteklerini esirgemeyen başta çok sevgili ailem olmak üzere yakın arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ederim. III Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ÖZET Yaşanan ekonomik krizler, uluslararası rekabetin artması, hizmet sektörünün büyümesi, teknolojik ilerlemeler ve yoğun işsizlik, çalışma ve üretim biçimlerinin esnekleştirilmesini gündeme getirmiştir. Bu süreçte kendine özgü nitelikleri nedeniyle kadın işgücü esnek çalışma biçimlerine uygun işgücü olarak ön plana çıkmıştır. Günümüzde bu tür çalışma biçimlerinde yoğun bir şekilde kadınların istihdam edildiği görülmektedir. Avrupa Birliği (AB)’nde esnek çalışma biçimlerinin güvenceli esneklik kapsamında uygulanması teşvik edilmekte, AB’nin temel belgelerinde güvenceli esneklik kavramı öncelikli konular arasında yer almaktadır. Esnek çalışma biçimleri AB’de yoğun bir şekilde uygulanmakta, kadın istihdamının artırılmasının önemli bir kaynağı olarak kabul edilmekte ve son yıllarda kadın istihdamındaki artışların önemli bir bölümü kısmi süreli işlerle sağlanmaktadır. Ülkemizde de bu anlayış, kalkınma planlarına, yıllık programlara yansımakta ve kadınların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla esnek çalışma biçimlerinin, özellikle yarı zamanlı çalışmanın kullanılacağına ilişkin tedbirlere yer verilmektedir. Bu çalışmada, esneklik düzenlemelerinin AB’deki ve ülkemizdeki durumu ele alınmaktadır. AB ve Türkiye’de kadınların işgücü piyasasındaki genel durumu ve kadınların yoğun bir şekilde istihdam edildiği esnek çalışma biçimlerinden yarı zamanlı çalışma biçimindeki konumu incelenmekte ve karşılaştırılmaktadır. Sonuç olarak; ülkemizde esnek çalışma biçimlerinin kadın istihdamının artırılmasında bir araç olarak adil ücret, sosyal güvence ve diğer destek mekanizmalarıyla (bakım hizmetleri, ebeveyn izni, aile içi sorumlulukların paylaşılması gibi) birlikte uygulanabileceği değerlendirilmektedir. Söz konusu çalışma biçimlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla uygulanması konusunda öneriler geliştirilmektedir. IV T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ABSTRACT The economic crisis being experienced, rising of international competitions, expansion of service sector, technological improvements and high unemployment have brought forward the flexibility in working and production types. During this period, woman labor force has come into prominence as the suitable one in flexible working conditions because of its specific features. Nowadays, it is observed that women are employed intensely in these working types. In EU, implemantations of the flexible working types have been encouraged within the scope of flexicurity and the concept of flexicurity is among the primary subjects in the fundemental documents of EU. Flexible working types are widely used in EU, it is accepted as a very important source of increasing women employment, and in the recent years the increase in women employment has been provided by the parttime jobs. This understanding has also been reflected in development plans, annual programs of our country. These documents give place to precautions about using flexible working types especially part-time work in order to facilitate the entrance of women into labor market. In this study, the situation of flexibility regulations in EU and Turkey has been undertaken. The situation in EU and Turkey has been compared by analysing the general situation of women labor force in labor market and in part-time work in EU and in Turkey. As a conclusion; it is evaluated that flexible working types can be utilized as an instrument for increasing women employment with the fair wage, social insurance, and also with the other supporting mechanisms (taking care facilities, parent leaves, the share of responsiblities in the family). Suggestions have been developed on the implementation of these working types in the aspect of gender equality. V T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR...........................................................................................III ÖZET.................................................................................................... IV ABSTRACT........................................................................................... V İÇİNDEKİLER...................................................................................... VII SİMGELER VE KISALTMALAR........................................................... XII ŞEKİLLER...........................................................................................XV TABLOLAR.......................................................................................XVIII GİRİŞ......................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM....................................................................................7 1. ESNEK ÇALIŞMA VE KADIN EMEĞİ...............................................9 1.1. Esneklik Kavramı ve Esnek Çalışma..........................................9 1.2.Esnek Çalışmanın Teorik Çerçevesi.........................................11 1.2.1 Esnek Uzmanlaşma Teorisi.................................................11 1.2.2. Düzenleme Okulu...............................................................12 1.2.3. Neo-Shumpeterian Teori....................................................12 1.3. Esnek Çalışmanın Tarihsel Gelişimi ve Yaygınlaşmasını Gerekli Kılan Nedenler..................................12 1.4. Esnekliğin İşgücü Piyasasına Yansımaları...............................14 1.5. Esneklik Türleri.........................................................................17 1.5.1. Fonksiyonel Esneklik..........................................................17 1.5.2. Sayısal Esneklik.................................................................18 1.5.3. Ücret Esnekliği...................................................................18 1.5.4. Çalışma Süresi Esnekliği...................................................19 VII Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 1.5.5. Nitelik Esnekliği..................................................................19 1.5.6. Coğrafi Esneklik.................................................................19 1.6.Esnek Çalışma Biçimleri...........................................................19 1.6.1. Kısmi Süreli Çalışma (Yarı Zamanlı Çalışma)...................20 1.6.2. Çağrı Üzerine Çalışma......................................................22 1.6.3. Tele Çalışma......................................................................23 1.6.4. İş Paylaşımı.......................................................................23 1.6.5. Evde Çalışma....................................................................24 1.6.6. Ödünç İş İlişkisi (Geçici İş İlişkisi, Dönemsel Çalışma)......24 1.7.Çalışma Hayatında Tarafların Esnek Çalışmaya Yaklaşımları....25 1.7.1. İşverenlerin Yaklaşımları....................................................25 1.7.1.1. İşverenler Açısından Esnek Çalışmanın Fayda ve Sakıncaları.............................................................25 1.7.1.2. İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.26 1.7.1.2.1. Türkiye’de İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.......................................26 1.7.1.2.2. Avrupa Birliği’nde İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.......................................28 1.7.2. İşçilerin Yaklaşımı..............................................................29 1.7.2.1. İşçiler Açısından Esnek Çalışmanın Fayda ve Sakıncaları.............................................................29 1.7.2.2. İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.......30 1.7.2.2.1. Türkiye’de İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.........................................................30 1.7.2.2.2. Avrupa Birliği’nde İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri.......................................33 VIII T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 1.8.Esnekleşme, Kadın Emeği ve İstihdamı, Çalışma Yaşamında Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık.......................................................34 1.8.1. Esnekleşme, Kadın Emeği ve İstihdamı............................34 1.8.2. Çalışma Yaşamında Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık...............37 İKİNCİ BÖLÜM.....................................................................................43 2. AVRUPA BİRLİĞİ İSTİHDAM POLİTİKALARINDA ESNEKLİK VE KADIN İSTİHDAMI...................................................................45 2.1.Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Esneklik.........................45 2.1.1. Avrupa Birliği Müktesebatında Esneklik.............................47 2.1.2. Avrupa Birliği Temel Dokümanlarında Esneklik.................48 2.1.2.1. Beyaz Kitap ve Essen Zirvesi.................................48 2.1.2.2. Amsterdam Antlaşması..........................................49 2.1.2.3. Lüksemburg Süreci................................................50 2.1.2.4. Lizbon, Stokholm ve Barselona Zirveleri................51 2.1.2.5. Yeni Avrupa İstihdam Stratejisi...............................52 2.1.2.6. Avrupa İstihdam Stratejisi'nin Gözden Geçirilmesi.............................................................54 2.1.2.7. 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri.....................................54 2.2. Güvenceli Esneklik, Avrupa Birliği’ndeki Gelişmeler ve İyi Uygulama Örnekleri.............................................................56 2.2.1. Güvenceli Esneklik.............................................................56 2.2.2. Güvenceli Esneklikle İlgili Olarak Avrupa Birliği’ndeki Gelişmeler..........................................................................58 2.2.3. İyi Uygulama Örnekleri.......................................................63 IX Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 2.2.3.1. Danimarka (Altın Üçgen)........................................64 2.3.3.2. Hollanda.................................................................65 2.3. Avrupa Birliği Tarafından Aile ve İş Yaşamının Uyumlaştırılması Politikaları Kapsamında Esnekliğin Ele Alınışı.........................67 2.4. Avrupa Birliği’nde Kadın İstihdamının Genel Durumu ve Esnek Çalışma Hayatında Kadın..............................................73 2.4.1. Avrupa Birliği’nde Kadın İstihdamının Genel Durumu.......73 2.4.2.Avrupa Birliği'nde Yarı Zamanlı Çalışma ve Kadın İstihdamı..................................................................82 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM................................................................................99 3. TÜRKİYE’DE ESNEK ÇALIŞMA VE KADIN İSTİHDAMI.............101 3.1. Türkiye İşgücü Piyasasında Esnekliğin Yaygınlaşması.........101 3.2. Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda Esnekliğin Ele Alınışı...............................................................................103 3.2.1. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994).................103 3.2.2. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000)................104 3.2.3. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005).............105 3.2.4. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013).........................106 3.2.5. 2007, 2008 ve 2009 Yıllık Programları............................108 3.3.Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programlarında Esneklik Yaklaşımları............114 3.3.1.Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2001.........................................114 3.3.2. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2003.........................................115 3.3.3. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2008.........................................116 X T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 3.4. Esnek Çalışma Biçimleri Açısından İş Kanunu.......................118 3.4.1.İş Kanununda Esneklik Hükümlerinin Değerlendirilmesi....122 3.5. Türkiye’de Güvenceli Esneklik Yaklaşımları..........................125 3.6. Türkiye’de Kadın İstihdamının Genel Durumu ve Esnek Çalışma Hayatında Kadın......................................................128 3.6.1.Türkiye’de Kadın İstihdamının Genel Durumu.................129 3.6.1.1. İşgücüne Katılım..................................................129 3.6.1.2. İstihdam................................................................139 3.6.1.3. İşsizlik...................................................................144 3.6.1.4. Kayıtdışı İstihdam.................................................148 3.6.2.Türkiye’de Yarı Zamanlı Çalışma ve Kadın İstihdamı......151 3.6.3.Avrupa Birliği ve Türkiye Kadın İstihdamı Karşılaştırması.................................................................172 SONUÇ VE ÖNERİLER.....................................................................177 KAYNAKÇA.......................................................................................189 XI Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması SİMGELER VE KISALTMALAR Simgeler Açıklaması AB27 27 Üyeli Avrupa Birliği AT Avusturya BE Belçika BL Bulgaristan CY Kıbrıs DE Almanya DK Danimarka EE Estonya ES İspanya FL Finlandiya FR Fransa GR Yunanistan HU Macaristan IE İrlanda IT İtalya LT Litvanya LU Lüksemburg LV Letonya MT Malta NL Hollanda PL Polonya PT Portekiz RO Romanya SE İsveç SK Slovakya SL Slovenya UK İngiltere XII T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Kısaltmalar Açıklaması AB Avrupa Birliği AİPP-I Aktif İşgücü Programları Projesi I AİPP-II Aktif İşgücü Programları Projesi II AİS Avrupa İstihdam Stratejisi BUSINESSEUROPE Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu CEEP Kamu İştirakli ve Kamusal İşletmeler Merkezi ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı DİSK Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DPT Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ESWC Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı ETUC Avrupa Sendikalar Konfederasyonu EWL Avrupa Kadın Lobisi EUROSTAT Avrupa İstatistik Kurumu HAK-İŞ Hak-İş Konfederasyonu ILO Uluslararası Çalışma Örgütü IPA Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı İŞKUR Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü KAGİDER Türkiye Kadın Girişimciler Derneği KEİG Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi KOBİ Küçük ve Orta Ölçekli İşletme KOSGEB Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı KSGM Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü KSSGM Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü XIII Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü STK Sivil Toplum Kuruluşu TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi TİSK Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu TÜSİAD Türkiye Sanayicileri ve İş Adamları Derneği UEAPME Avrupa Esnaf ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği UNICE Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu WB Dünya Bankası WEF Dünya Ekonomik Forumu XIV T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ŞEKİLLER Şekil Sayfa Şekil 2.1 AB27 cinsiyete göre istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2008... 74 Şekil 2.2 Kadın erkek istihdam oranı farkı, (15+ yaş, %), 2008)....... 75 Şekil 2.3 AB27 cinsiyet bazında istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008.......................................................................... 76 Şekil 2.4 AB27 iktisadi faaliyet kollarına göre istihdam oranları, (%), 2008................................................................................... 77 Şekil 2.5 AB27 cinsiyete göre işgücüne katılma oranı, (15+ yaş, %), 2008............................................................. 78 Şekil 2.6 AB27 cinsiyet bazında işgücüne katılma oranları, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................... 79 Şekil 2.7 AB27 cinsiyet bazında işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 20002008................................................................................... 81 Şekil 2.8 AB27 cinsiyete göre işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2008...... 82 Şekil 2.9 AB27 yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008.......................................................................... 84 Şekil 2.10 AB27 ülkelerinde cinsiyete göre yarı zamanlı çalışma oranı, (15 + yaş, %), 2008............................................................ 85 Şekil 2.11 Cinsiyete göre yarı zamanlı çalışma, (15+ yaş, %), 2008.. 86 Şekil 2.12 AB27 yarı zamanlı çalışmanın temel nedenleri, (%), 2008................................................................................... 87 Şekil 2.13 İşsizlik oranı, yarı zamanlı çalışma oranı, kadın işgücüne katılma ve istihdam oranı ilişkisi, (15+ yaş, %), 2008......... 90 Şekil 2.14 AB27 cinsiyete göre gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2007-2008.................................................... 95 Şekil 2.15 AB27 ülkelerinde cinsiyete göre gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2008..................................... 96 XV Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Şekil 3.1 İşgücüne dahil olmayanların cinsiyete göre işgücüne dahil olmama nedenleri, (%), 2008*................................. 134 Şekil 3.2 Ev içi sorumluluk paylaşımı, (%), 2006............................ 135 Şekil 3.3 Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı, (15+ yaş, %), 2008*.......................................................... 137 Şekil 3.4 Eğitim düzeyleri itibariyle işgücünün istihdamdaki durumu, (bin kişi), 2008*................................................................ 143 Şekil 3.5 Eğitim durumuna göre işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2008*................................................................................ 147 Şekil 3.6 Cinsiyet bazında kayıtlılık durumu, (15+ yaş, %), 2000-2008........................................................................ 149 Şekil 3.7 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 152 Şekil 3.8 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı, kent, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 153 Şekil 3.9 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı, kır, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 154 Şekil 3.10 Yarı zamanlı çalışanlarda cinsiyete göre kayıtdışı istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2008.................................. 154 Şekil 3.11 Yıllara göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışanların sayısı, kent, (15+ yaş, bin kişi), 2000-2008............................155 Şekil 3.12 Yıllara göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışanların sayısı, kır, (15+ yaş, bin kişi), 2000-2008...............................156 Şekil 3.13 Yarı zamanlı çalışanlar içinde kadın erkek oranı, Türkiye, kent, kır, (15+ yaş, %), 2008*............................. 156 Şekil 3.14 Tarım dışı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................... 159 Şekil 3.15 Tarım dışı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, kent, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 159 XVI T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Şekil 3.16 Tarım dışı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, kır, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 160 Şekil 3.17 Tarım dışı yarı zamanlı çalışma kadın erkek oranı, (15+ yaş, %), 2008*.......................................................... 161 Şekil 3.18 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma oranları, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................... 163 Şekil 3.19 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma, erkek,Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 164 Şekil 3.20 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma oranları, kadın, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................... 164 Şekil 3.21 Yarı zamanlı bir işte çalışma nedenleri, (15+ yaş, %), 2008*................................................................................ 165 Şekil 3.22 Meslek gruplarına göre yarı zamanlı çalışan kadınlar, Türkiye, (15+ yaş, %), 2008*............................................ 167 Şekil 3.23 Meslek gruplarına göre yarı zamanlı çalışan erkekler, Türkiye, (15+ yaş, %), 2008*............................................ 168 Şekil 3.24 Medeni duruma göre yarı zamanlı istihdam, Türkiye, (15+ yaş, %), 2008*.......................................................... 169 Şekil 3.25 Eğitim durumuna göre yarı zamanlı çalışanların oranı, Türkiye, toplam, (15+ yaş, %), 2000-2008....................... 170 Şekil 3.26 Eğitim durumuna göre yarı zamanlı çalışanların oranı, Türkiye, kadın, (15+ yaş, %), 2000-2008......................... 171 Şekil 3.27 Eğitim durumuna göre yarı zamanlı çalışanların oranı, Türkiye, erkek, (15+ yaş, %), 2000-2008......................... 171 XVII Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması TABLOLAR Tablo Sayfa Tablo 3.1 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında işgücüne katılma oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................................. 130 Tablo 3.2 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008........................................................................ 139 Tablo 3.3 İstihdamın sektörel dağılımı (15+ yaş, %), 2000-2008..... 141 Tablo 3.4 İstihdamın işteki duruma göre dağılımı, (15+ yaş, %), 2000-2008........................................................................ 142 Tablo 3.5 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008........................................................................ 144 Tablo 3.6 Tarım dışı işsizlik oranı ve işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008........................................................................ 146 Tablo 3.7 İktisadi faaliyet kollarına göre yarı zamanlı çalışma, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008.................................... 157 Tablo 3.8 İşteki duruma göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma, Türkiye, kent, kır, (15+ yaş, bin kişi), 2008*...........................162 XVIII GİRİŞ T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü GİRİŞ Kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının düşük olması Türkiye’nin istihdam alanındaki en önemli sorunlarından birisidir. Bu so- run, ülkemizin sahip olduğu beşeri sermayeden tam olarak yararlanılmasını, ulusal kalkınmanın sağlanmasını ve çağdaş bir işgücü piyasasının yaratılmasını engellemekte, genel işgücüne katılım ve istihdam oranının düşük düzeylerde olmasına neden olmaktadır. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile karşılaştırıldığında, ülkemizdeki kadın istihdam oranı son derece düşüktür. Ülkemizde 2008 yılında 15 yaş üstü kadınların istihdam oranı yüzde 21,6 iken 27 Üyeli Avrupa Birliği (AB27)’nde 15 yaş üstü nüfusta yüzde 46,6, 15-64 yaş arası nüfusta ise yüzde 59,1’dir. Toplumsal cinsi- yet eşitliğini sağlamayı hedefleyen Lizbon Stratejisi'nde belirlendiği üzere; AB üye ülkeleri 2010 yılına kadar kadınların istihdam oranını yüzde 60’lara çıkarmayı hedeflerken, Türkiye’de Lizbon Stratejisi'nde belirlenen hedefin oldukça gerisinde kalan bu oran, ülkemizde kadın istihdamı sorununu genel istihdam ve işsizlik sorunundan ayrı düşünmenin ve çözüm önerileri geliştirmenin mümkün olamayacağını, kadın istihdamı konusunun istihdam politikalarının merkezinde yer alması gerektiğini göstermektedir. Kadınlar için insana yakışır işlerin yaygınlaştırılması ve kadınların iş- gücüne katılım ve istihdam oranlarının artırılması, kadınların hem birey olarak güçlenmelerinde hem de toplumsal refah seviyesinin yükselmesi ve kalkınmanın sağlanmasında büyük önem taşımaktadır. Bu noktada özellikle son yıllarda esnek çalışma biçimleri pek çok kesim tarafından kadınların işgücüne katılımını artırıcı önemli bir strateji olarak gösterilmekte, özellikle “kısmi süreli çalışma”, kadınların iş ve aile sorumluluklarını uyumlaştırabilmelerini sağlayarak kadın işgücü arzını artıracak bir çalışma biçimi olarak değerlendirilmektedir. Esnek çalışma biçimleri AB ülkelerinde yoğun bir şekilde uygulanmakta, kadın istihdamının artırılmasının önemli bir kaynağı olarak kabul edilmekte ve son yıllarda kadın istihdamındaki artışların önemli bir bölümü kısmi süreli işlerle sağlanmaktadır. Ülkemizde de bu anlayışın yıllık programlara yansıdığı, güvenceli esneklik yaklaşımıyla işgücü piyasasını esnek bir yapıya kavuşturacak çalışmaların yapılacağı ve kadınların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla esnek çalışma biçimlerinin özel3 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması likle kısmi süreli çalışmanın kullanılacağına ilişkin tedbirlere yer verildiği görülmektedir. Günümüzde esnek çalışma biçimlerinin kadın işgücü üzerindeki etkisi ile ilgili iki görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden ilki; esnek çalışma biçimlerinin uygun koşullar sunduğu, aile ve çalışma yaşamında uzlaşma sağladığı için daha fazla kadının istihdama katılmasına olanak sağlayacağı görüşüdür. İkinci görüş ise; esnek çalışma biçimlerinin kuralsızlaştırmaya, güvencesizliğe ve kazanılmış hakların kaybına yol açabileceği, bu tür çalışma biçimlerine özellikle kadınların yönlendirilmesinin toplumsal cinsiyete dayalı rollerin pekiştirilmesine neden olabileceğinden esnek çalışma biçimlerine dikkatle yaklaşılması gerektiği görüşüdür. Ülkemiz çalışma hayatında esneklik ile ilgili yapılan çalışmalar genellikle kadın işgücü ile ilişkilendirilmemekte ve söz konusu çalışmalara toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısı yansıtılmamaktadır. Böyle bir ihtiyacı karşılayabilmek amacıyla yapılan bu tez çalışmasında, esnek çalışmanın kadın istihdamı ile ilişkisi incelenerek, AB’deki ve ülkemizdeki esneklik ile ilgili düzenlemeler ele alınarak, AB ve Türkiye’de kadın istihdamının genel durumu ve kadınların yoğun bir şekilde istihdam edilmesi, ulaşılabilir ve karşılaştırılabilir veriler olması nedeniyle esnek çalışma biçimlerinden yarı zamanlı çalışmadaki durumu incelenerek esnek çalışma biçimlerinin ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla nasıl uygulanabileceği konusunda öneriler geliştirilecektir. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın birinci bölümünde; esneklik kavramına ilişkin tanımlamalar yapılacak, esneklik konusunun teorik çerçevesi ortaya konulacak, çalışma hayatında esneklik uygulamalarının geçmişten günümüze gelişimi açıklanacak, esneklik türleri, esnek çalışma biçimleri ve bunların işçi ve işveren kesimi üzerindeki etkileri ile farklı toplumsal kesimlerin çalışma hayatındaki esneklik uygulamalarına ilişkin değerlendirmeleri ele alınacaktır. Daha sonra kadınların işgücü piyasasındaki yerlerine ilişkin genel bilgiler verilecek ve ekonomik, teknolojik ve tarihsel gelişim süreci içerisinde kadın emeği ve esnek çalışma uygulamaları arasındaki ilişkiler ele alınacak, bu çerçevede özellikle kadın işgücünün özellikleri ve esnek çalışma ilişkisi irdelenecek, esneklik uygulamaları bağlamında cinsiyete dayalı ayrımcılık ve kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar açıklanacaktır. 4 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü İkinci bölümde; AB’de esnekliğin yaygınlaşması, müktesebatta ve ilgili belgelerde ele alınış şekli, esnekliğin önemli bir boyutunu oluşturan “güvenceli esneklik” kavramı üzerinde durulacak, bu kavramla ne anlaşılması gerektiğine ve başarılı güvenceli esneklik uygulamalarına yer verilecek, AB’de kadın istihdamının artırılmasında önemli olan ve esnekliği bir araç olarak gören aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması politikalarına değinildikten sonra, AB’de kadın istihdamı ve yarı zamanlı çalışmada kadınların durumu incelenecektir. Üçüncü bölümde; işgücü piyasasında esnekliğin yaygınlaşması ve ülkemizin istihdama ilişkin politikalarının belirlenmesinde temel dokümanlar olan kalkınma planlarında ve yıllık programlarda, AB uyum sürecinde hazırlanan ulusal programlarda esnekliğin nasıl ele alındığı incelenecek; 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’nda esnek çalışma biçimleri ile ilgili hangi düzenlemeler yapıldığı gözden geçirilerek, bu düzenlemelerin nasıl değerlendirildiği ele alınacak; Türkiye’de güvenceli esneklik kapsamında yapılan çalışmalara değinilecek; ülkemizde kadın istihdamının genel durumu ortaya konularak, esnek çalışma biçimlerinden olan yarı zamanlı çalışmada kadınların durumları ele alınacaktır. Sonuç ve öneriler bölümünde ise; AB ve Türkiye kapsamında yapılan incelemeler ışığında esnek çalışma biçimlerinin ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla nasıl uygulanabileceği konusunda öneriler geliştirilecektir. 5 BİRİNCİ BÖLÜM T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 1. ESNEK ÇALIŞMA VE KADIN EMEĞİ 1.1. Esneklik Kavramı ve Esnek Çalışma Esneklik kavramını, geniş anlama sahip olması ve değişik boyutları içermesi nedeniyle tek bir tanımla açıklamak mümkün değildir. Bununla birlikte, esneklik kavramının temel unsurunu değişebilirliğin oluşturduğu söylenebilir. Bu çalışmada esnekliğin çalışma hayatı ile ilgili olan yönleri değerlendirilmektedir. Çalışma hayatında esneklik denilince genel olarak ilk anlaşılması gereken şey değişikliklere cevap verebilme ve uyum sağlama yeteneğidir (Rodgers, 2007). Bu değişim, ekonomik ve sosyal alanda yaşanan değişimleri ve teknolojik alanda yaşanan ilerlemeleri ifade etmektedir. Çalışma hayatında esneklik; çalışma süreleri, çalışma biçimleri, ücret, istihdam edilen işçi sayısı, istihdam edilen işçilerin işlevleri, işletmedeki ürünlerin veya hizmetlerin üretileceği yer ve üretici kişiler gibi konuların belirli sabit kalıplara oturtulmadan, çalışma hayatının taraflarına özellikle işçi ve işverene rahat hareket edebilme serbestisi tanınması olarak da tanımlanabilir (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu [TİSK] 1999, Noyan 2007). Ayrıca esnek çalışma, çalışma hayatına devletin daha az müdahalede bulunması ve bu alandaki düzenleyici kuralların azaltılarak işçi ve işveren kesimine daha fazla hareket alanı bırakılması olarak görülmektedir (Süral, 2007). Bu kapsamda, devletin işçi-işveren ilişkilerinde daha az rol alması, çalışma mevzuatının katı ve ayrıntılı hükümlerden arındırılması, sosyal taraflara toplu iş sözleşmeleri ve hizmet akitleriyle çalışma şartlarını düzenleme serbestisinin tanınması, iş yasalarının bireyselleştirilmesi ve yasaların yerini sözleşmelere bırakması gibi hususlar esnek çalışma kavramı altında değerlendirilmektedir (TİSK 1999, Ansal vd. 2000). Çalışma hayatında esneklik işverene değişen piyasa koşullarına uyum sağlama imkanı verirken, işçiye de çalışmak istediği şartlarda çalışma imkanı vermektedir. En geniş biçimde esnek çalışma; yönetimde esneklik, iş tanımında esneklik ve çalışma biçimlerinde esneklik olarak nitelendirilebilir (Garih, 1999: 17-22). Bu çalışmada esas itibarıyla çalışma biçimlerindeki es9 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması neklik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede, geleneksel olarak kabul edilen “dokuzdan beşe, pazartesiden cumaya” veya “belirli bir yerde, belirli gün ve saatlerde” çalışma düzenine bağlı kalmaksızın çalışmanın öngörüldüğü yeni çalışma biçimleri; esnek çalışma, atipik istihdam, standart dışı istihdam veya alternatif çalışma programları olarak da adlandırılmaktadır (Günay, 2004). Esneklik kavramı kapsamı, işlevi ve etkileri bakımından günümüzde önemli tartışmalara konu olmaktadır. Bu bağlamda, bazıları çalışma hayatında esneklik uygulamalarını istihdamı artıran ve sosyal refahı genişleten bir araç olarak görürken, bazıları ise bunu küresel kapitalizmin bir unsuru olarak işgücü piyasalarına, örgütlenmeye ve emeğin mücadelesiyle kazanılmış olan haklara ve kurallara zarar veren bir uygulama olarak değerlendirmekte ve kuralsızlaşma eğilimi olarak görmektedir (Zengingönül 2003: 157-171, Koray 2005). Esneklikle ilgili tartışmalar ekonomilerin istihdam kapasitesi üzerinde yoğunlaşmakta ve işgücü piyasalarını düzenleyen kurumsal yapının istihdam hacmini belirlemede çok önemli bir etkiye sahip olduğu görüşü giderek ağırlık kazanmaktadır. Bu çerçevede, liberal anlayış, istihdam hacminin genişletilmesinde ve ekonomide etkinliğin sağlanmasında esnekliğin bir önkoşul olduğunu kabul etmekte ve sosyal refah devleti modellerindeki koruyucu kurumsal önlemler nedeniyle serbest piyasadan sapan uygulamaların başarılı olamayacağını ileri sürmektedir. Liberal anlayışın ortaya koyduğu etkinlik savına karşı eşitlik prensibini benimseyen ve esnekliğe daha eleştirel bakan yaklaşımlar ise; koruyucu düzenlemelerin ortadan kalkmasıyla birlikte sosyal adaletsizliğin derinleşeceğini, emek ile sermaye arasında eşitsiz ilişki olduğu sürece koruyucu düzenlemelere her zaman ihtiyaç duyulacağını belirtmekte ve söz konusu yaklaşımın esnekliğe ilişkin kaygıları, esneklik uygulamalarının emek istismarına yol açabilme eğilimi nedeniyle azgelişmiş ülkeler konusunda yoğunlaşmaktadır (Tunçcan-Ongan, 2004: 123-142). Avrupa sosyal modelinde ise, sosyal refah devleti anlayışının koruyucu ilkeleri kapsamında gündeme gelen esneklik uygulamalarının istihdam hacminin artırılmasında etkin bir politika aracı olarak kullanılması ve bazı Avrupa ülkelerinin işsizlik konusunda başarılı olması nedeniyle esnekliğin kurumsal düzenlemelerin tümüyle ortadan kaldırılması ihtiyacını doğurmadığına işaret edilmektedir (Tunçcan-Ongan, 2004: 123-142). 10 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 1.2. Esnek Çalışmanın Teorik Çerçevesi 1970’li yıllardan sonra yeni teknolojik gelişmelerin ortaya çıkması ve Fordist üretim modelinin yerini esnek üretim modellerinin alması, çalışma hayatında esnek uygulamaların yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, esnek çalışma uygulamalarının tarihsel gelişim süreci içerisinde ne şekilde yaygınlaştığı ele alınmadan önce, söz konusu teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin üretim biçimleri üzerindeki etkilerini açıklamaya çalışan teorilere ilişkin bilgi verilmesinde fayda görülmektedir. Bu alanda genel olarak üç teori öne çıkmaktadır: Esnek Uzmanlaşma Teorisi, Neo-Schumpeterian Teori ve Düzenleme Teorisi. 1970’li yıllardan bu yana kapitalist üretim sürecinde yaşanan sorunları esas itibariyle Fordist kitle üretiminin krize girmesinin bir sonucu olarak değerlendiren bu üç yaklaşımın ortak yanı, söz konusu krizden çıkılabilmesi için üretim süreçlerinin esnek hale getirilmesini savunmalarıdır (Can, 2002). 1.2.1. Esnek Uzmanlaşma Teorisi Esneklikle ilgili en genel kabul görmüş teori olan Esnek Uzmanlaşma Teorisi'nin savunucuları Michael Piore ve Charles Sabel’dir. Piore ve Sabel, ekonomik performanslardaki düşüşün, kitle üretimi üzerine kurulmuş endüstriyel gelişme modelinin kısıtlılıklarından kaynaklandığını savunmuşlardır. Kitle üretimini ve esnek üretimi karşılaştırarak, kitle üretiminin ve Fordizm’in 1970’li yıllarda meydana gelen yeni teknolojilerin ve ekonomik krizlerin etkisi ile geçerliliklerini kaybettiklerini belirtmişlerdir. Sanayileşmiş toplumların sorunlarına çözüm olarak ise “Esnek Uzmanlaşma Teorisi”ni ortaya atmışlardır (Yavuz, 1995). Piore ve Sabel, esnek uzmanlaşmanın endüstri ötesi toplumlarda meydana gelen sorunları çözebileceğine inanmaktadır. Onlara göre, esnek uzmanlaşmanın uygulanabilmesi için iki hususun varlığı gereklidir. Bun- lardan biri, bilgisayarların ve mikro teknolojilerin üretimde yaygın olarak kullanılması; diğeri ise, talebin yapısında önemli değişikliklerin ve farklılaşmaların olmasıdır (Yavuz 1995, Özmen 2006). Piore ve Sabel, esnek üretime uygun olarak, birbiriyle irtibatlı ve küçük yatay organizasyonların mevcut olmasını daha uygun görmektedir. Ay- rıca, esnek üretim ve yeniden programlanabilir bilgisayarların kullanımı 11 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ile işgücü verimliliğinin büyük ölçüde artacağını ve işgücü maliyetlerinin önemli ölçüde düşeceğini belirtmektedirler (Yavuz, 1995). 1.2.2. Düzenleme Okulu Esneklik konusunda ikinci teori ise, “Düzenleme Teorisi”dir. Bu teori de 1970’li yıllarda yaşanan genel ekonomik krizin neticesinde ortaya çıkmıştır. Düzenleme Teorisi'ne göre, diğer teorilerin savunduğu gibi Fordizm yeni teknolojik gelişmelere uyum sağlayamamakta ve tüketim kalıplarında meydana gelen değişikliklere cevap verememektedir. Bu nedenlerle Fordist üretime karşı esneklik ve esnek üretimden bahsedilmektedir. Düzenleme kavramıyla, kapitalist üretimin gereği olarak oluşan kurumsal düzenlemeler ile toplumun davranışları ve değer yargıları arasındaki uyumun sağlanması ifade edilmektedir. Buna göre, ekonominin içinde yer alan kurumsal yapılarla ilgili düzenlemeler, toplumun değişen kurallarına uygun bir şekilde yeniden ele alınmalıdır (Yavuz, 1995). 1.2.3. Neo-Shumpeterian Teori Bu teori, Schumpeter’in “teknolojik buluş teorisi” üzerine kurulmuştur. Schumpeter, teknolojik buluş teorisinde, icatların önemini vurgulamakta, ülkelerin ekonomik ve teknolojik gelişmelerinde, teknolojik buluşların kilit rol oynadığını belirtmektedir. Teorinin önde gelen isimleri Freeman ve Perez, Fordizm ve kitle üretiminin önemini kaybettiğini vurgulamakta; Fordist krizin nedeni olarak da, kurumsal yapıların teknolojik ve ekonomik gelişmelere uyum sağlayamamasını göstermektedir. Değişikliklere ayak uyduramayan ve çok fazla miktarda standart mal üreten kitle üreti- mi yerine ise, rahatlıkla çeşitlenmeye gidebilen ve değişen esnek üretimi tavsiye etmektedir (Yavuz 1995, Özmen 2006). 1.3.Esnek Çalışmanın Tarihsel Gelişimi ve Yaygınlaşmasını Gerekli Kılan Nedenler Esnek çalışma esas itibariyle bir endüstri ilişkileri kavramı olarak kabul edilebilir. Çünkü esnek çalışma işletmede, üretim aşamasında işçilerin üretimi gerçekleştirmek için yerine getirdikleri faaliyetler ile işçi-işveren arasındaki ilişkilerin daha az kurala bağlı olarak yeniden düzenlenmesini ifade etmektedir. Bu nedenle, esnek çalışmanın ortaya çıkışını endüstri ilişkilerinin gelişimine bakarak izlemek mümkündür (Evren, 2007). 12 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Endüstri ilişkileri, dar anlamda işçi işveren ilişkileri, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkmıştır. Sanayi Devrimi öncesinde, çalışma ilişkilerine bakıl- dığında, bugünkü anlamda bir işçi-işveren ilişkisi olduğunu söylemek mümkün değildir. Kitle üretiminin yaygın olmadığı, daha çok atölye tipi üretimin yaygın olduğu 18. yüzyıl öncesinde çalışma kuralları tam olarak oluşmamıştır (Yavuz 1995, Evren 2007). Sanayi Devrimi beraberinde fabrika sanayisini ve “Fordist üretim” olarak adlandırılan kitlesel üretimi getirmiş; böylelikle işçi sınıfı oluşmuş ve gerçek anlamda endüstri ilişkilerinin başlamasına neden olmuştur. Endüstri ilişkileri üç döneme ayrılarak açıklanabilir. İlk dönem “serbestlik dönemi”dir. Gün geçtikçe işsizliğin artması ve döneme hakim olan libe- ralizm düşüncesi, çalışma şartlarının kötüleşmesine ve sosyal sefaletin başlamasına yol açmıştır. Çalışma sürelerinin fazlalığına rağmen ücretler düşük olmuş, çalışma hayatında kadınlar ve çocuklar istismar edilmiş, iş kazaları ve hastalıkları yaygınlaşmıştır. Böylece nispeten kişisel özgür- lüğü olan, fakat kendini güvensiz hisseden yeni bir işçi sınıfı doğmuştur. Müdahalesiz ve ağır çalışma koşullarının olduğu bu dönemin ardından, çok bozulan istihdam şartları karşısında hükümetler müdahalede bulunmak zorunda kalmışlardır. Öncelikle bireysel çalışma ilişkilerini düzenleyen yasalar çıkarılmıştır. Bu yasalarla günlük çalışma sürelerine üst sı- nır getirilmiş, asgari ücret tespit edilmiş, kadın ve çocukları koruyucu düzenlemeler yapılmıştır. Zamanla, işçilerin kendilerini işveren karşısında daha organize ve güçlü hissetmesine imkan sağlayacak örgütlenme ve toplu pazarlık hakları düzenlenmiştir (Ekin 1994, Yavuz 1995). Çalışa- nı korumayı amaçlayan devletin, endüstri ilişkilerine, yasalar çıkararak müdahale ettiği, II. Dünya Savaşı'ndan 1970’li yıllara kadar geçen bu döneme “müdahaleci dönem” denilmektedir (Yavuz, 1995). 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra “II. Endüstri Devrimi” niteliğinde yaşanan gelişmeler, özellikle bilgi, iletişim ve ulaşım teknolojileri başta olmak üzere meydana gelen teknolojik gelişmeler, işgücü piyasasını önemli ölçüde etkilemiş, üretimin şeklini, yapısını, istihdamı ve çalışma ilişkilerini değiştirmiştir (Yavuz 1995, Yılmaz 2006). 1970’lere kadar yaygın olan işbölümü, kitlesel üretim ve tam günlü standart istihdam esasına dayanan “Fordist Üretim Modeli” ekonomideki konjonktürel dalgalanmalara, ürün çeşitliliğine ve değişen müşteri taleplerine cevap veremez hale gelmiş 13 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ve geçerliliğini kaybetmeye başlamıştır (Okkalı-Şanalmış, 2006). 1970’li yılların sonlarına doğru gelişen olaylar (ekonomik bunalım, işsizlik) karşısında devletin ekonomik hayata müdahalesinin sınırlandırılıp mevzua- tın yumuşatıldığı, işçi işveren ilişkilerinin değiştiği, sadece işçiyi koruma anlayışından vazgeçilip işçiyi ve işletmeyi beraber korumanın önem ka- zandığı, çalışma ilkelerinde esnekliğin ortaya çıktığı, esnek çalışma şekillerinin ve sürelerinin önem kazandığı “esneklik dönemi”ne geçilmiştir (Yavuz 1995, Okkalı-Şanalmış 2006). Aynı zamanda, sektörel yapıda meydana gelen değişiklikler sonucunda hizmet sektörünün devamlı büyümesi de esnek çalışmanın artmasının ve yaygınlaşmasının önemli bir nedenini oluşturmaktadır (Yavuz, 1995). Esnek çalışmanın en uygun ve yaygın olduğu sektör de hizmet sektö- rüdür. Teknik ve ekonomik zorunlulukların yanı sıra, turizm, taşımacılık, iletişim, medya, bankacılık, gıda, tamir-bakım, akaryakıt dağıtım, sağ- lık, perakende ticaret ve diğer yeni hizmet alanlarında artan müşteri ve birçok hizmet kolunda 24 saat durmaksızın çalışma düzeni kurulması gerekliliği ortaya çıkmıştır (Yavuz 1995, TİSK 1999). Esneklik, işçi ile işletmenin çalışma zamanı arasındaki uyumun sağlanmasına da imkan sunmaktadır (Yavuz, 1995). Dünyada yaşanan ekonomik gelişmeler de bireylerin gelir düzeylerinin artması sonucunu doğurmuş ve bu durum çalışanların daha çok boş zaman talep etmelerine yol açmıştır. Böylece çalışanların da çalışma şart- larını ve sürelerini bizzat belirleyebilmeleri yönündeki istekleri esnekliği gerektiren bir başka neden olmuştur (TİSK, 1999). 1.4. Esnekliğin İşgücü Piyasasına Yansımaları Buraya kadar bahsedilen günümüzde üretim güçleri ve üretim ilişkilerini önemli ölçüde değişime zorlayan koşullar ve endüstri-sonrası, bilgi ve iletişim toplumuna doğru yaşanan geçiş, sektörel yapı, istihdam yapısı ve çalışma koşullarında meydana gelen önemli değişiklikler çalışmanın niteliğini ve anlamını çok yönlü bir değişime uğratmaktadır. Bugün endüstri-sonrası aşamaya geçmekte olan ülkelerde oldukça be- lirgin biçimde yaşanan, Türkiye gibi endüstrileşme sürecindeki ülkelerde başka biçimde hissedilen yapı değişikliği ile karşı karşıya kalınmaktadır. 14 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Önemli oranda üretim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler nedeniyle, istihdam yapısı büyük ölçüde değişmekte, birçok iş ve meslek elenirken yeni işler ve yeni çalışma biçimleri ortaya çıkmakta ve genel olarak işgücünde önemli bir niteliksel değişim yaşanmaktadır (Koray, 2005). Endüstri sektöründeki istihdamın azalması ve hizmet sektöründeki istihdamın artması şeklinde meydana gelen istihdam yapısındaki değişim sonucunda mavi yakalı işgücü azalırken beyaz yakalı işgücü artmakta, dolayısıyla işgücünün niteliğinde değişim yaşanmaktadır. Beyaz yaka- lı işgücünün kendi içinde farklı nitelikler taşıması, farklı işler yapması, farklı koşullarda çalışması çok daha karmaşık bir işgücü yapısını ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan hizmet sektörünün gelişmesi, kadın işgücünün de daha fazla işgücü piyasasına girmesine yol açmakta ve çalışma yaşamı cinsiyet açısından da bir hayli değişime uğramakta; yine hizmet sektörünün gelişmesi ile birlikte kadının işgücüne daha yoğun katılımı, yüksek nitelikli işgücü kullanımı gibi değişiklikler işin niteliğini, koşullarını ve anlamını değiştirmektedir. Örneğin, kısmi süreli çalışma, esnek çalışma gibi uygulamalar çoğunlukla tam zamanlı çalışmanın getirdiği hakları getirmemekte, bu nedenle olumsuz değerlendirilmektedir. Ancak bu tür çalışma biçimleri yalnızca işletmenin istekleri doğrultusunda ve razı olunan uygulamalar olmayıp çalışanların da ihtiyaçlarını karşılayan ve bu nedenle istenilen çalışma biçimleri olabilmekte; özellikle kadınlar için iş ve ev, gençler için iş ve öğrenim arasında birbirleriyle çelişmeyen koşullar yaratılmasında giderek daha önemli ve gerekli görünmektedir (Koray, 2005). Küreselleşme süreci ile birlikte, işgücü piyasasında yer almaya başlayan esnek çalışma modellerinde, işgücü piyasaları ikili bir yapı sergilemektedir. İhtiyaç duyulan emeğin çok sayıda niteliksiz işçiden az sayıda nitelikli işçiye doğru kayması, bölünmüş ve farklılaşmış bir işgücü yapısını ortaya çıkarmıştır (Yentürk 1995: 802-812, Özaydın 2008: 163-180). İşgücünün kutuplaşması olarak da adlandırabileceğimiz bu yapı çerçevesinde, işletme bazında kullanılan çekirdek işgücü ve ihtiyaç duyulduğunda istihdam edilen çevre işgücü oluşmuştur. Firmalarca talep edilen çekirdek işgücü, esnek üretim sistemlerinin merkezinde yer alıp, yeni teknolojilerin ve üretim tekniklerinin gerektirdiği yeteneklere sahip olan 15 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ve sürekli çalışmak üzere istihdam edilen kişilerdir. Diğer taraftan çevre işgücü, piyasa koşullarına göre işe alınıp, piyasadaki daralmayla birlikte firmanın pazardaki rekabet gücüne göre geçici, standart dışı istihdam ilişkileri çerçevesinde çalışan işgücüdür. İşgücünün küçük bir kısmını oluşturan çekirdek işgücü için iş güvencesi, yüksek ücretler, koruyucu çalışma koşulları, eğitim imkanları söz konusu olurken çevre işgücü için güvencesiz işler ve düşük standartlar geçerli olmaktadır. Sonuç olarak işletmeler sayısal esneklik, işlevsel esneklik, işletme dışına çıkarma ve ücret esneklikleri yoluyla kendileri için en uygun olan istihdam yapısı ve işgücü maliyetini oluşturma yoluna gitmektedir (Koray 2005, OkkalıŞanalmış 2006). Yaşanan teknolojik gelişmeler, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip olmayan işgücü açısından işgücü piyasası dışında kalmak veya gelir düzeyi düşük ve istihdam güvencesi olmayan işlerde geçici olarak çalışmak arasında seçim yapma zorunluluğunu doğurmaktadır. Bu durumdan en fazla hizmet sektöründe niteliksiz işlerde çalışan kadınlar, gençler ve yaşlılar etkilenmektedir. Yeni teknolojilere bağlı olarak mesleki yapının değişmesi karşısında işgücü eğitimi önemli bir sorun olarak gündeme gelmektedir (Bozkurt, 2000). Esnek çalışmanın yaygınlaşmasında etkili olan talep yönlü olarak nitelendirilebilecek rekabet anlayışının toplu iş ilişkileri açısından en önemli sonucu iş hayatındaki istikrara zarar vermesidir. Eğer talep varsa yoğun bir şekilde çalışarak karşılanacak, ancak talep olmazsa çalışılmayacağı için işçi istihdamı da bir yük haline gelecektir. Böylelikle esnek üretim kavramı işgücünün esnekliği şeklinde toplu çalışma ilişkilerinde uygula- ma alanı bulmuştur (Okkalı-Şanalmış, 2006). Yaşanan gelişmeler sonucunda, niteliksiz-yarı nitelikli işgücü talebi azalırken, az sayıda ama yüksek nitelikli işgücü ihtiyacı artmıştır. Bu durum dünyanın her yanında köklü değişimlere yol açmakta, gelişmiş ülkelerde artan işsizlik oranları, çözülen refah devleti, yarı zamanlı çalışma, taşeronlaşma gibi birçok yeni çalışma biçimlerini gündeme getirmektedir (Odaman ve Erdek, 2002: 47-55). Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle işsizlik büyük bir sosyal problem olarak varlığını sürdürmekte, pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke- lerde çalışma hayatında esnekliği destekleyici yönde politikalar izlen16 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü mekte ve çalışma hayatında esneklik giderek daha fazla kabul görmektedir. Yeni istihdam yaratmakta zorlanan gelişmiş ülkelerde son yıllarda yaratılan işlerin önemli bir kısmı standart dışı istihdam olmaktadır. AB’ye üye ülkelerde de benzer bir durum söz konusu olup özellikle yarı zamanlı çalışma hızla artarken, çalışan kadınların önemli bir kısmı bu tür çalışma içinde yer almaktadır (Koray, 2005). Gelişmekte olan ülkelerde ise yalnız geçici çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi standart dışı işler değil, aynı zamanda sosyal güvenlik siste- minin geçerli olmadığı enformel sektör de büyümektedir. Bu ülkelerde bir yandan dünya piyasasında yer kapma açısından sahip oldukları tek avantajdan yani ucuz emekten yararlanmak için enformel sektöre göz yumulmakta, işverenler üretimlerini ancak enformel istihdam sağlayarak yapabilmektedir. Bu durum ucuz emeğin aynı zamanda daha korumasız ve güvencesiz emek olmasıyla sonuçlanabilmektedir (Koray, 2005). Sonuç olarak, esnek çalışma biçimleri işgücü ve işveren arasındaki ilişkiyi farklılaştırmakta, bölünmüş ve farklılaşmış bir işgücü yapısını ortaya çıkarmakta, iş hukukundaki koruyucu hükümlerin uygulanması açısın- dan sorunlara yol açmakla birlikte giderek yaygın uygulamalara dönüşmektedirler. Bu çerçevede, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde mevcut iş kanunlarının esnekleştirilmesi ve endüstri ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. 1.5. Esneklik Türleri Esneklik türleri temel olarak altı kategoride ele alınmaktadır. Bunları fonksiyonel esneklik, sayısal esneklik, ücret esnekliği, çalışma süresi esnekliği, nitelik esnekliği ve coğrafi esneklik olarak sıralamak mümkündür. 1.5.1. Fonksiyonel Esneklik Görev esnekliği ve iç esneklik olarak da tanımlanan fonksiyonel esneklik çalışanların firma içinde değişik işleri yapabilmesi ve değişik görevleri üstlenebilmesi; ya da değişen teknolojik şartlara, iş yüküne ve üretim metotlarına uyum sağlama kabiliyeti olarak tanımlanabilir. Fonksiyonel esneklik işgücünün miktarı ile değil, nitelik ve becerileri ile ilgilidir. Fonksiyonel esnekliğin sağlanabilmesi için yüksek vasıflı çalışanlar gerek17 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması mekte ve işgücünün eğitimi önemli rol oynamaktadır (TİSK 1999, Gürün 2001: 191-198). Fonksiyonel esneklikte işgücünün en verimli ve en iyi şekilde kullanılması amaçlanmakta olup işyerine yeni işçi almadan mevcut çalışanlarla yeni üretim tekniklerine uyum sağlanarak değişik görevler yaptırılmakta- dır. İşletmeler hızla fonksiyonel esnekliği benimsemekte ve yaygınlaştığı görülmektedir (Yavuz, 1995). 1.5.2. Sayısal Esneklik Sayısal esneklik değişen ekonomik ve teknolojik şartlara, piyasalardaki talep değişikliklerine ve yeni üretim tekniklerine göre, firmaların kullanacakları işgücünün miktarını ve niteliğini belirleyebilme serbestisidir (Yavuz 1995, TİSK 1999, Gürün 2001: 191-198). Dolayısıyla, sayısal esneklik uygulamaları firmaların, değişen piyasa koşullarına ve yeni teknolojilere uyum yeteneğini artırmaktadır. Sayısal esneklik ikiye ayrılmaktadır. Dışsal sayısal esneklik, işverenin dönemsel ihtiyaçlar doğrultusunda çalıştırdığı eleman sayısını değişti- rebilme kolaylığı olarak tanımlanmaktadır. Dışsal sayısal esneklik sayesinde işveren işe almada ve işten çıkarmada rahattır. İçsel sayısal es- neklik, işverenin işçi sayısını değiştirmeden, çalışma saatleri ve çalışma programı üzerinde değişiklik yapabilmesidir (Dur, 2009). Kısmi süreli çalışma, iş paylaşımı, ödünç iş ilişkisi gibi yeni çalışma bi- çimleri sayısal esnekliğin uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. 1990’lı yıllarda başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkede sayısal esneklik hızla yaygınlaşmıştır. Fonksiyonel esneklik daha çok sanayi sektöründe, sayısal esneklik ise daha çok hizmet sektöründe yaygındır. 1.5.3. Ücret Esnekliği Ücret esnekliği, işverenin değişen işgücü piyasası ya da rekabet koşullarına göre çalışanlarının ücretlerinde değişiklik yapma serbestisi olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntemle işveren, kişisel performansın ödüllendirilmesi yoluna gidebilmekte, ücret düşürebilme ekonomik kriz ve darboğaz zamanlarında firmaya rekabet avantajı sağlayabilmektedir (Yavuz 1995, Dur 2009). 18 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 1.5.4. Çalışma Süresi Esnekliği İşletmelerin rekabet gücünü korumak ve artırmak, işçilere ise zamanını dilediği gibi düzenleme imkanı tanımak amacıyla çalışma sürelerinin “kayganlaştırılması”, diğer bir deyişle çalışma sürelerinin belirli başlan- gıç ve bitiş zamanlarının olmaması veya çalışma sürelerinin firma ve çalışan tarafından standart çalışma biçimlerinden farklı bir şekilde düzenlenmesidir (TİSK 1999, Başkan 1999: 37). 1970’lerden sonra meydana gelen ekonomik ve teknolojik gelişmeler, çalışma süresinin kısaltılmasına karşılık “çalışma süresi esnekliği” fikrini ön plana çıkarmış bulunmaktadır. Bu süreç içinde, işçi sendikaları, yasal düzenlemeler veya toplu pazarlıklarla, ücretlerde bir düşüş olmadan çalışma süresinin kısaltılmasını istemelerine rağmen; işverenler, iş yasalarının katılıklardan arındırılmasını, esas olarak çalışma süresinin esnekleştirilmesini talep etmektedirler (Yavuz, 1995). 1.5.5. Nitelik Esnekliği Fonksiyonel esnekliğin tamamlayıcısı durumunda olan nitelik esnekliği, işgücünün niteliklerinin işyerine ve yapılan işlere uygun olmasını, nite- liklerin güncelleştirilmesini ve işgücünün bir işten diğerine geçebilmesini mümkün kılmaktadır. Bunun için güçlü bir temel eğitim sistemi ile yeni ve transfer edilebilir niteliklerin elde edilmesinde işçi ve işveren işbirliği gerekmektedir (TİSK, 2001). 1.5.6. Coğrafi Esneklik Coğrafi hareketlilik; kişilerin bölgeler ve ülkeler arasında serbestçe dolaşmalarının mümkün olması anlamına gelmektedir. Bu esneklik türü; arz ve talepteki değişikliklere işgücü piyasasının uyumunun kolaylaştı- rılması ve bölgesel nitelik eksikliklerinin ve işsizliğin hafifletilmesi açısından önemlidir (TİSK, 2001). 1.6. Esnek Çalışma Biçimleri Başlangıçta da bahsedildiği üzere, II. Dünya Savaşı sonrası meydana gelen ekonomik ve teknolojik gelişmeler, müşteri taleplerinde meydana gelen değişmeler, işsizliğin, istihdamın ve ihracatın önem kazanması, 19 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması uluslararası rekabetin artması, ekonomide konjonktürel dalgalanmaların yaşanması, arz ve talep değişikliklerinin sık sık gündeme gelmesi, hizmet sektörünün gelişmesi nedeniyle kitle üretimi yerine esnek üretim benimsenmiş; bu durum, esneklik ve esnek çalışma biçimlerinin süratle yaygınlaşmasına neden olmuştur (Yavuz, 1995). Sayı olarak oldukça fazla olan esnek çalışma biçimlerinde gerek yapısı gerekse sunduğu uygun koşullar nedeniyle özellikle kadınlar, öğrenciler ve emekliler yer almaktadır. Bu nedenle çalışmanın bundan sonraki bölümünde esnek çalışma biçimleri açıklanacak, esnek çalışmanın en yaygın biçimi olan ve çoğunlukla kadınların istihdam edildiği kısmi süreli (yarı zamanlı) çalışma daha detaylı bir şekilde ele alınacaktır. 1.6.1. Kısmi Süreli Çalışma (Yarı Zamanlı Çalışma) Kısmi süreli çalışma, özellikle sanayi toplumunda 1929 Amerikan eko- nomik krizi sonrasında gündeme gelmiş ve başlangıçta kadınlara yönelik bir istihdam biçimi olarak düşünülmüştür. Kentleşme ile başlayan ailelerin küçülmesi, azalan evlilik oranları, evlenme yaşının yükselmesi, erken boşanmalar, ataerkil bir yaşam anlayışından vazgeçilmeye başlanması, aile bütçesine katkıda bulunma zorunluluğu, kadının eğitim seviyesinin yükselmesi, daha iyi şartlarda yaşama isteği, devletlerin ve işverenlerin kadını iş piyasasına çekmek amacıyla izlediği politikalar kadınları kısmi süreli çalışmaya teşvik etmiştir (Ekin, 1991). Ayrıca kısmi süreli çalışma aile ve iş hayatını bütünleştirmenin, genç işçilerin emek piyasalarına başlangıçta girmelerinin ve bazı işçiler için de emekliliğe hazırlanmanın bir yolu olarak görülmektedir. İşte bu nedenlerle kısmi süreli çalışmanın önemi gün geçtikçe artmıştır (Ünal, 2005). Bu çalışma türü, özellikle 1980 sonrasında yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişmeler nedeniyle artan işsizliğe karşı bir çözüm yolu olarak benimsenip büyük önem kazanmıştır. Esnek çalışmanın en yaygın şekillerinden birisi “kısmi süreli çalışma”’dır. Kısmi süreli çalışma konusunda birçok tanım yapılmıştır. AB kısmi süre- li çalışmayı; “işçi ve işveren tarafının kendi aralarında anlaşarak kabul ettikleri, normal çalışma sürelerinden az olan ve düzenli olarak yapılan çalışma” olarak tanımlanmaktadır (Yavuz, 1995). Uluslararası Çalışma 20 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Örgütü (ILO)’nun kabul ettiği ve en çok kabul gören tanıma göre kısmi süreli çalışma; “normal çalışma süresinden az, sürekli/düzenli olan ve gönüllü olarak yapılan çalışma”dır. ILO’nun bu tanımında üç unsur olduğu görülmektedir. Bunlar: 1. Kısmi süreli çalışmanın normal çalışma süresinden az olması, 2. Bu çalışmanın düzenli ve sürekli yapılması, 3. Kısmi süreli çalışmanın gönüllü olarak yapılmasıdır (Yavuz 1995, TİSK 1999). Kısmi süreli çalışmayı başka çalışma biçimlerinden ayıran en önemli unsur gönüllülüğe yapılan vurgudur. Bu vurgu bizi gönüllü ve gönülsüz yarı zamanlı çalışma kavramına götürmektedir. Eğer çalışanlar isteyerek normal çalışma süresinden daha az çalışıyorlarsa gönüllü yarı zamanlı çalışma söz konusudur. Eğer çalışanlar tam zamanlı iş bulamadıkları için yarı zamanlı çalışıyorlarsa, bu gönülsüz yarı zamanlı çalışmadır (Bolle, 1997). Ekonomik ve Kalkınma İşbirliği Örgütü (OECD)’nün tanımına göre gönülsüz yarı zamanlı çalışma üç grubu kapsamaktadır: 1. Çoğunlukla tam zamanlı çalışan ancak ekonomik durgunluk nedeniyle yarı zamanlı çalışmakta olanlar, 2. Yarı zamanlı çalışan ancak ekonomik durgunluk nedeniyle çalıştığı saatten daha az çalışmak durumunda kalanlar, 3. Tam zamanlı iş bulamadığı için yarı zamanlı çalışanlar (OECD, 2009). Kısmi süreli çalışma, kısmi süreli işçi kavramını ortaya çıkarmıştır. Kısmi süreli işçi AB’nin 97/81 sayılı Yönergesi'nde; “karşılaştırılabilir bir tam zamanlı işçinin normal çalışma saatlerinden, haftalık olarak veya bir yıla kadar süreli istihdamın ortalaması olarak hesaplandığında normal çalışma saatleri daha az olan çalışan” biçiminde tanımlanmaktadır. ILO’nun, 1998 tarihli ve 175 sayılı Sözleşmesi'nde de kısmi süreli işçi tanımı- na yer verilmiştir. Buna göre, “karşılaştırılabilir tam gün işçilerine göre normal çalışma saatlerinden daha az çalıştırılan işçi” kısmi süreli işçidir (Şafak, 2003). 21 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Kısmi süreli çalışmanın özelliklerini kısaca özetlemek istersek: • Kısmi süreli çalışma daha çok kadınlar arasında yaygın olan bir çalışma şeklidir (Fagan and Burchell, 2002). • Gençler için iş yaşamına katılmanın ilk adımıdır. • Hizmet sektöründe en yaygın olarak başvurulan çalışma şeklidir. • Tam zamanlı işlere göre daha dar bir mesleki alanda ayrımlaşmış olup, genellikle düşük ücretli, oldukça monoton ve ilerleme imkanlarının az olduğu işlerdir (Şenol vd., 2004). • Çalışanların çoğunlukla sosyal güvenceye ve sosyal yardımlara erişim imkanları kısıtlıdır veya bu imkanlardan yoksundurlar. Bu tür işlerin insan onuruna yaraşır bir gelir sunma olanağı da oldukça kısıtlıdır (Şenol vd., 2004). • Sosyal yaşam ve aile yaşamını daha iyi uyumlaştırmaya ilişkin olumlu boyutları bulunmaktadır (Fagan and Burchell, 2002). Günümüzde, toplam işgücü içinde kadın işgücü sürekli artış göstermek- te, bu süreçte kısmi süreli işler gittikçe genişlemekte ve söz konusu işler esas itibariyle kadın istihdamı yoluyla gerçekleştirilmektedir. Sonuçta toplam işgücü içinde kısmi süreli çalışan kadınlar artmakla birlikte, erkekler arasında da bu istihdam biçiminin yaygınlaştığı görülmektedir (Ekin 1991, Yavuz 1995). 1.6.2. Çağrı Üzerine Çalışma Çağrı üzerine çalışma; önceden yapılan bir iş sözleşmesine bağlı olarak işçinin işveren tarafından çağrıldığında işyerine gelerek çalışmasıdır. Bu çalışma modelinin temelinde sadece o kişinin işgücüne ihtiyaç duyulduğunda bundan faydalanılması, diğer hallerde çalışma sürelerinin azaltılması ya da sıfırlanması amacı yer almaktadır. İşletmeye talep ve kapasite değişikliklerine uygun düzenleme yapma, iş sürelerinde esneklik sağlama imkanı sağlayan çağrı üzerine çalışma iki şekilde uygulanmaktadır. Birinci türde; taraflar belirli bir süre içinde (hafta, ay, yıl) işçinin toplam ne kadar süre çalışacağını önceden saptamakta ve burada işveren işçinin iş edimini ne zaman yerine getireceğini belirleyebilmektedir. 22 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü İkinci türde ise, işçinin belirlenen süre içinde toplam ne kadar süre ve ne zaman çalışacağını belirleme hakkı tamamen işverene bırakılmaktadır (Dur 2009, TİSK 1999). 1.6.3. Tele Çalışma Tele çalışma bilgisayar ve iletişim teknolojisinin imkanlarının kullanılması ile geliştirilen yeni çalışma biçimlerinden birisidir. Tele çalışmanın temel özellikleri şunlardır: İşin işyeri dışında ayrı bir yerde görülmesi, bu yer ile işyeri arasında elektronik iletişim araçları ile kurulmuş bir ba- ğın olması, işin programlanabilir bir araç ile yapılabilmesi (Zengingönül, 2003: 157-171). Tele çalışma ile tek işyerine bağlı kalınmamakta, işyeri evlere ya da baş- ka yerlere taşınarak küçük birimlere ayrılmaktadır. Çalışanlar yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanarak yer ve zaman açısından asıl işyerinden özerkleşmektedir (Okkalı-Şanalmış, 2006). Tele çalışmanın evde büro, uydu büro, komşu büro, gezici büro ve dağı- nık çalışma sistemleri gibi değişik görünümleri vardır (Erdut, 1998). Tele çalışma, genellikle nitelikli işgücünü kapsamaktadır. Çünkü tele çalışma bilgisayar kullanımı ile ortaya çıkmış bir çalışma şeklidir. 1.6.4. İş Paylaşımı Tam gün süreli bir işin iki veya daha fazla kısmi süreli çalışan tarafından paylaşılarak yapılmasıdır. Taraflar arasında iş ve çalışma süreleri bö- lündüğü gibi, ücret, ikramiyeler, emeklilik maaşı, izinler, sorumluluklar, sosyal yardımlar ve yan ödemeler de paylaşılmaktadır (Yavuz, 1995). İş paylaşımı, kısmi süreli çalışmanın özel bir biçimidir ve geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. İş paylaşımında işi paylaşanlar belirli ölçülerde sorumluluk taşımakta, iş belirli bir nitelik gerektirmektedir. İş paylaşımı nitelikli elemanların işte tutulabilmesini sağlamak için bir araç olarak kullanılabilmektedir. İş paylaşımı özellikle ekonomik darboğazların yaşandığı ve işsizliğin çok arttığı dönemlerde hükümetler tarafından işsizliğin önüne geçilmesinde uygulanan tedbirler arasında yer almaktadır. İş paylaşımında bir işin birkaç kişi tarafından yapılabilmesi ile işsizlerin sayısında da bir azalma olabilmektedir (Özer, 2006). 23 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 1.6.5. Evde Çalışma Evde çalışma ILO’nun tanımına göre, “bir işveren veya aracı için işçinin seçtiği bir yerde, genellikle işçinin kendi evinde, işveren veya aracının denetimi olmaksızın, bir sözleşme gereğince bir malın üretilmesi veya hizmetin sağlanması”dır (Yavuz, 1995). Kısaca eve iş verme sistemi, piyasada üretilen mal veya hizmetlerin ev içinde üretilmesi olan evde çalışma, esnek çalışma biçimlerinin en eskilerindendir. Evde çalışma modelinde zaman esas alınmamakta, genellikle parça başı çalışılmaktadır. Evde çalışma modeli işgücü piyasasında daha çok kadınlar tarafından gerçekleştiren bir istihdam biçimidir. Evde çalışma ülkemizde de yıllardan beri bilinmekte olup, özellikle dokuma, hazır giyim, paketleme sanayinde oldukça yaygındır. Evde çalışma modelinin en büyük sıkıntısı daha çok kayıtdışı yapılan bir çalışma şekli olmasıdır. Ücretler oldukça düşük ve herhangi bir sosyal yardım ya da sosyal güvence söz konusu değildir; istihdam güvencesi de yoktur. Bu çalışma tipi kötü şartlarda çalışmanın yapılması ve ucuz emek sö- mürüsüne yol açması gibi nedenlerden dolayı eleştirilmektedir (Yavuz, 1995). 1.6.6. Ödünç İş İlişkisi (Geçici İş İlişkisi, Dönemsel Çalışma) Ödünç iş ilişkisi, işverenin kendisine hizmet sözleşmesi ile bağlı olan işçisinin iş görme edinimini belirli ve geçici bir süre ile diğer işverenin emrine vermesidir (TİSK, 1999). Ödünç veren işverenin işçiden işin gö- rülmesini talep hakkını geçici süre ile ödünç alan işverene devretmiş bulunmaktadır. Bu devir için işçinin rızası gerekmektedir. Ödünç iş ilişkisinde üçlü bir ilişki mevcuttur: İşçi, hizmet akdi ile bağlı olduğu ödünç veren işveren, geçici süre için çalıştığı ödünç alan işveren. Bu çalışma biçiminde ödünç veren işveren işçinin parasını ödemekle; işçi, ödünç alan işverene karşı iş görme borcunu yerine getirmekle ve onun verdiği talimatlara uymakla; ödünç alan işveren işçiyi gözetmekle; ödünç alan işveren ödünç veren işverene belli bir miktar para ödemekle yükümlüdür. Ancak işçi rıza gösterirse, ücret ödeme borcu geçici olarak ödünç alan işverene geçebilir (TİSK, 1999). 24 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 1.7. Çalışma Hayatında Tarafların Esnek Çalışmaya Yaklaşımları Esnek çalışmanın ortaya çıkışı ile birlikte işçilerin ve işverenlerin konu hakkında birtakım olumlu ya da olumsuz düşünceleri ve beklentilerinin bulunması kaçınılmazdır. Bu başlık altında söz konusu düşünce ve beklentiler incelenecektir. 1.7.1. İşverenlerin Yaklaşımları 1.7.1.1.İşverenler Sakıncaları Açısından Esnek Çalışmanın Fayda ve Esnek çalışma biçimleri işverenler için; maliyetlerin düşürülmesi, değişen pazar şartlarına, teknolojik gelişmelere ve ekonomideki konjonktürel dalgalanmalara hızlı uyum sağlanması, stoksuz üretim yapılma- sı, atıl işgücü bulundurulmaması, işçiler en verimli oldukları çalışma saatlerinde iş yaptıkları için kısa sürede daha fazla üretim yapılması, işletmenin verimliliğinin ve rekabet gücünün artırılması, makinelerin ve ekipmanların uzun süre kullanımlarının (tam kapasite ile) sağlanması, perakende satış yapan yerlerde geç vakte kadar hizmet sunulabilmesi, müşteri taleplerine cevap verilebilmesi, tam gün çalıştırılması mümkün olmayan işgücünden yararlanılması, sanal ortamda çalışan işgücünden yararlanılması, işe devamsızlığın azaltılması, işçilerin sohbet ederek ve konuşarak geçirdikleri zamanların ve sık sık izin alınmasının azalması gibi birçok avantaj sağlamaktadır (Okkalı-Şanalmış 2006, Evren 2007, Özer 2006, Özmen 2006). Esnek çalışmanın işletmeler açısından birçok olumlu yanı olmasına rağ- men sınırlı da olsa olumsuz yanları da mevcuttur. Esnek çalışan işgücünün işyerlerine ve işverene bağımlılıkları daha az olmakta, söz konusu işgücünden herhangi bir kurumsal bağlılık beklemek mümkün olmamaktadır. Bu durum çalışanların daha iyi koşullarda kısa sürede başka işlere geçmesine yol açabilmektedir. Bu tür çalışmalar, kurum kültürünü de olumsuz yönde etkileyebilmektedir (Özer, 2006). Esnek çalışma uygulanan işletmelerde personel planlaması ile organizasyon yönetim ve denetim konularında zorluk yaşanmaktadır. Esneklik uygulamaları ile personel planlama daha karmaşık hale gelmiştir. Çünkü, işçilerin işe geliş ve işten ayrılış saatlerinde farklılıklar olmaktadır. 25 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Diğer yandan, işletmenin çalışma süresinin artmasından dolayı, orga- nizasyonun yönetim ve denetiminde zorluklar çıkmakta, gerekli denetim süresi uzamaktadır (Yavuz, 1995). Ancak bu olumsuzluklar kurulma aşamasına ilişkindir ve geçici mahiyettedir (Evren, 2007). Esneklik ve esnek çalışma biçimleri, endüstri ilişkilerinin önemli bir ko- nusu olan toplu pazarlık mekanizmasına değişik biçimlerde etkiler yap- maktadır. Esnek çalışma, toplu pazarlığın yapısını ve şeklini değiştirmekte; toplu pazarlık düzeyini, milli seviyeden işletme ve işyeri seviyesine indirmektedir (Okkalı-Şanalmış, 2006). Esnek çalışmanın işverenler açısından fayda ve sakıncalarına bakıldığında işverenler için oldukça cazip yönleri olduğu görülmekte; bu ne- denle esnek çalışma daha çok işverenlerin isteği üzerine gündeme gelmekte ve uygulanmaktadır. 1.7.1.2. İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri Esnek çalışmanın işverenler açısından fayda ve sakıncalarına bakıldıktan sonra AB’deki ve Türkiye’deki işveren örgütlerinin bu konu hakkındaki görüşlerine yer verilecektir. 1.7.1.2.1.Türkiye’de Görüşleri İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki TİSK’e göre, sanayileşmiş ülkelerde hızlı şekilde teknolojik gelişmeler yaşanmakta ve rekabet şartları da oldukça ağırlaşmaktadır. Bu gelişmelere uyum gösterebilmek ve rekabet gücünü arttırabilmek için; iş hukukunun esnekleştirilmesi, işten çıkarılmalara ilişkin aşırı koruyucu hükümlerin azaltılması ve işe alma koşullarının kolaylaştırılması sağlanmalıdır. TİSK, esnekliğin istihdam artışı sağlamanın tek yöntemi olmadığı gibi tek başına bir mucize sağlamasının da beklenemeyeceğini, ancak işsizliğin en büyük sorun olduğu ülkemizde istihdam artışına yönelik çabalar arasında esnekliğin de yerini alması gerektiğini belirtmektedir. 1970’li yıllardan itibaren dünyada büyük önem kazanan ve uygulamaya ko- nulan esnekliğin ülkemizde büyük ölçüde sloganlarla tartışılmasını ve uygulamaya geçirilememesini, ekonominin gereklerinin reddi olarak 26 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü değerlendirmektedir. Aşırı sosyal korumanın yerini istihdam teşvikinin alması gerektiğini, istihdam edilebilirliğin gerçek iş güvencesi olduğunu savunmaktadır. TİSK’e göre istihdamın teşvik edilmesi ve arttırılması için çalışma yaşamının esnekleştirilmesi gereklidir (Yavuz 1995, TİSK 1999). TİSK, 4857 sayılı İş Kanunu’nun1 halen katı bir mevzuat olduğunu, Kanun'da yer alan esneklik hükümlerinin AB ülkeleri ile kıyaslandığında çok yetersiz kaldığını belirtmekte; esneklik hükümlerinin sosyal gü- venlikle ilişkilendirilmemesi ve işçi sendikalarının tutumu nedeniyle bu hükümlerin dahi uygulanamadığını ifade etmektedir (TİSK, 2006). TİSK aynı zamanda AB direktifleri esas alınarak sosyal diyalog ve uzlaşı kül- türü içinde, çalışma mevzuatımızın güvenceli esneklik açısından geliş- tirilmesi gerektiğini ifade etmekte; esnekliğin öneminin kriz ya da durgunluk dönemlerinde hayati düzeye çıktığını, işletmelerin yaşatılmasına ve çalışanların işlerini korumalarına hizmet ettiğini, özellikle kadın, genç ve özürlülerin istihdama katılımlarının artırılmasında önemli bir araç olduğunu belirtmekte ve güvenceli esnekliğe vurgu yapmaktadır (TİSK, 2008). TİSK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD)’nin esneklik konusunda ortak görüş ve önerilerinin yer aldığı metinde de işgücü piyasasının esnekleştirilmesi olgusuna güvenceli esneklik anlayışı ile yaklaşılarak, 4857 sayılı İş Kanunu'nun bazı hükümlerinin, işletmelerin korunması ilkesi doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiği görüşü yer almıştır (TİSK vd., 2009). Ayrıca, Türkiye için hedefin, ILO’nun düzgün iş tanımına uygun, güvenceli işlerin yaygınlaştırılması olduğu; kayıtlı sektörün, yasal gü- vencelere sahip esnek uygulamalardan yararlanabilmesinin sağlanması, esnekliğin reddinin kayıtdışı sektörün desteklenmesi anlamına geldiği ve çalışma mevzuatının güvenceli esneklik yöntemleri yaygınlaştırılacak biçimde geliştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. TİSK ister hızlı ister yavaş olsun bir esnekleşme sürecinin yaşandığını ve bu durumda tarafların gelişmelere direnmek yerine gelişmeleri kendi lehlerine çevirmeleri gerektiğini belirtmektedir. İş organizasyonlarının 1 10 Haziran 2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 27 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması değişmesi, çalışanların talepleri, işin gereği, kamuda istihdamın daralması, tarım kesimindeki istihdamın azalması, kente göç, kentlerde iş yaratma potansiyelinin özellikle belirsiz süreli standart işlerde sınırlı olması nedeniyle standart dışı çalışma modellerinin istihdam edilenlerin sayısını artıracağını ve bu nedenle belirsiz süreli iş ilişkileri üzerine kurulu endüstri ilişkileri sisteminin esnek çalışma biçimleri ile istihdam edenleri ve edilenleri de kapsayacak şekilde genişletilmesinin, yeni politikalar geliştirilmesinin zorunluluk arz ettiğini ifade etmektedir. 1.7.1.2.2.Avrupa Birliği’nde İşverenlerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE) (eski adıyla UNICE) işgücü piyasalarında esnekliğin daha fazla istihdam yaratılması için kritik öneme sahip olduğunu belirtmektedir. BUSINESSEUROPE geleneksel standart iş sözleşmelerindeki esneklik düzeyinin artırılması gerektiği düşüncesine kesinlikle katıldığının altını çizmekte, bununla birlikte farklı işverenler ve işçilerin esneklik ihtiyaçlarına cevap verecek tek bir çözüm olmadığına da işaret etmektedir (Tokatlı, 2007). BUSINESSEUROPE ve diğer Avrupa sosyal ortakları ilerleyen bölümlerde kapsamlı bir şekilde ele alınacak güvenceli esneklik kavramı üzerinde durmaktadır. BUSINESSEUROPE güvenceli esnekliğin işin korunması alanından istihdamın korunması alanına geçiş olduğunu ifade etmekte; güvenceli esnekliği günümüzde işi korumaktan ziyade iş yaratmaya imkan verecek bir araç olarak görmekte; istihdamı koruma düzenlemelerinin istihdamı engelleyici karakterine, güvenceli esnekliğin temel bileşenlerine (esnek ve güvenilir sözleşme düzenlemeleri, aktif işgücü piyasası politikaları, bütüncül hayat boyu öğrenme stratejileri ve modern sosyal güvenlik sistemleri) ve tüm sosyal ortakların rol alması gerektiğine (sosyal diyaloğa), güvenceli esnekliğin kadınların ve erkeklerin kaliteli istihdama eşit şekilde ulaşımını geliştirerek, iş ve aile yaşamını uyumlaştırma imkanları sunarak toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemesine vurgu yapmakta ve özellikle iş yaratma etkisini dile getirmektedir (Uslu, 2008). Güçlü bir Avrupa için işgücü piyasasındaki esnekliğin ve güvencenin sağlanmasının önemli olduğunu belirtmektedir. Sonuç olarak; işverenler esnek çalışmanın uygulanmasından yana olan kesimdir. İşverenler, hızla değişen günün koşullarına yetişmek, rekabeti 28 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü arttırmak, en az maliyetle en kaliteli ürünü üretmek için, işçi ve işverenin karşılıklı çalışma koşullarını belirleyebildiği esnek çalışma biçimlerine yönelmektedirler. Ülkemiz ve AB işveren kesimi temsilcilerinin görüşlerinin benzer olduğu görülmektedir. 1.7.2. İşçilerin Yaklaşımı 1.7.2.1. İşçiler Açısından Esnek Çalışmanın Fayda ve Sakıncaları Esnek çalışma çalışana; zamana hakim olma, daha fazla bağımsız ve serbest zaman kazanma, kendi ihtiyaçlarına göre çalışma programı be- lirleyebilme, işe gidiş dönüşlerini trafik sıkışıklığı olmayan sakin zaman- larda seçme, böylece yollarda kaybedilen vakitlerin azalması, işe geç kalma gibi olumsuzluklardan kaçınabilme, sosyal faaliyetlere katılabilme, kendini geliştirebilme ve özel işlerini yapabilmesi için gerekli za- manın oluşması imkanını sağlamaktadır (Yavuz 1995, Okkalı-Şanalmış 2006, Evren 2007). Esnek çalışma biçimlerinin çalışanlar açısından bir diğer faydası iş ve aile hayatları arasında denge kurmalarına yardımcı olmasıdır. Özel yaşam ve iş arasındaki dengeyi kurmada en çok baskı hisseden ve zorlanan kadınlar için esnek çalışma biçimleri daha cazip olmaktadır. Esnek süreli işlerde çalışan kadınlar içinde çocuk sahibi olanların sayısı yük- sek olduğu gibi, genç ve yaşlılar da esnek çalışma biçimlerinde yoğun bir şekilde yer almaktadırlar. Gençler açısından esnek çalışma biçimleri (özellikle yarı zamanlı çalışma) işgücü piyasasına ilk defa girmeleri için bir fırsat sunmakta, çalışma, okul, gelir ve boş vakit tercihlerini dengelemelerinde bir araç olmaktadır. Yaşlılar için tam zamanlı istihdam ile tam zamanlı emekliliğe geçiş arasında bir köprü görevi görmektedir. Çalışanlar açısından esnek çalışmanın faydaları olduğu gibi sakıncaları da bulunmaktadır. Esnek çalışmanın, gerek niteliğinden gerekse yeterli yasal korumayı sağlayamamasından dolayı iş güvencesine etkisi olumsuz olmakta, esnek çalışanlar tam gün çalışanlara göre yasal açıdan daha az korunmaktadırlar. Bu nedenle yeterli iş güvencesine sahip ol- mayan standart dışı istihdam şekilleri, özellikleri gereği daha az güvenceli çalışma biçimleridir (Okkalı-Şanalmış, 2006). 29 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Esnek süreli çalışanların genellikle işyerinde normal çalışma süresinden sonraki ekstra saatler için işe alındıklarını düşünmeleri, tam gün çalışan- lara göre daha düşük ücret almaları, ilerleme olanaklarının ve iş güvencelerinin daha az olması onların işlerine karşı olumsuz bir tutum geliştirmelerine neden olabilmektedir. İstatistikler esnek zamanlı iş arayanların içinde en çok ailevi sorumlulukları nedeniyle işe fazla vakit ayıramayan ve ek gelir elde etmek isteyen kadınların, okul masraflarını karşılamak isteyen öğrencilerin olduğunu göstermektedir (Özer, 2006). Esnek çalışma biçimleri kapsamında çalışan işçilerin, özellikle kısmi süreli çalışanlar, evde çalışanlar, geçici işçiler ve kendi hesabına çalışan- ların ortalama ücret düzeyinin altında bir ücret aldıkları görülmektedir (Okkalı-Şanalmış, 2006). Kadınlar ve gençler kısmi süreli çalışanların çoğunluğunu oluşturmaktadır. Kadınlar cinsiyete dayalı uygulamaların bir sonucu olarak, gençler ise emek piyasasına yeni girmiş olmaları nedeniyle daha düşük ücret düzeyleri ile karakterize olmaktadır (Özer, 2006). Standart dışı istihdam altında çalışanlar mesleki ilerleme ve mesleki ilerlemeye bağlı ücret artışından yoksundur. Yapılan araştırmalara göre çoğu yükselmek istemekte, ama buna imkan bulamamaktadır. Özellikle kadınlar açısından mesleki eğitim imkanları kapalıdır (Özer, 2006). Genel olarak esnek çalışmaya ilişkin karşıt görüşler arasında kariyer imkanlarının düşük olması, iş güvencesinin az olması, kısmi süreli çalı- şanların esas itibariyle kadınlar olması, çoğunlukla işlerin düşük ücretli olması, sendikasızlaşmaya neden olması yer almaktadır. İşçiler açısından esnek çalışma biçimlerinin olumlu yanlarının yanında olumsuz yanlarının daha fazla olduğu görülmektedir. 1.7.2.2. İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri İşçi sendikalarının görüşleri Türkiye ve AB olarak iki başlık altında incelenecektir. 1.7.2.2.1. Türkiye’de İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri İşçi sendikalarına göre esnek çalışma; iş yoğunluğunun artması, sendikasızlaşma, kayıtdışı istihdamın artması sebebiyle her türlü güvenceden 30 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü yoksun kalma, çok düşük ücretlere ve kötü çalışma koşullarına mahkum olma, kısacası daha fazla sömürü anlamına gelmektedir (Tuncay, 1995). Ülkemizde, işçi sendikaları genel olarak esnek çalışmaya olumsuz yaklaşmaktadır. Yavuz (1995)’a göre, özellikle esnek çalışmanın tartışmala- ra ilk konu olduğu yıllarda, esneklik konusundaki belirsizlikler nedeniyle, işçi sendikalarının tutumları daha da sert olmuştur. Fakat zamanla, esnek çalışmanın uygulama alanının genişlemesiyle sendikalarda belirli bir yumuşama meydana gelmiştir. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ)’ndan alınan görüşte2 AB’ye tam üyelik müzakere sürecinde ülkemiz mevzuatını AB ile uyumlaştırma çalışmaları yapılmakta olduğu ve bu süreçte ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziki yapısındaki farklılıkların göz önünde bu- lundurulması gerektiği belirtilmektedir. Bu kapsamda AB istihdam politi- kaları referans gösterilerek işveren örgütleri tarafından esnek çalışmaya sıcak bakılırken; işçi kesiminin, çalışanlar arasında ayrım yapılmakta olması, esnek istihdamın Türkiye'deki işgücü piyasasına uygun olmaması, kadın ve erkek tüm çalışanların yasal ve sendikal haklardan tam anlamıyla yararlanamaması gibi var olan uygulamanın getirdiği olumsuz sonuçları da dikkate alarak esnek çalışma uygulamalarına karşı çıkmak- ta olduğu ifade edilmektedir. Esnek çalışma uygulamalarının, işçilerin çalışma saatlerinin yanı sıra ücretlerini de esnek hale getirmekte olduğu ve bu yolla işgücü maliyetlerinin daha da azaltılmasının amaçlandığı dile getirilmektedir (Uzuner 22 Ekim 2009, yazılı görüşme). Ülkemizde kadınların geleneksel cinsiyet rolleri nedeniyle sorumluluk alanları olarak kabul edilen çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi işlerin yarı zamanlı veya ev eksenli çalışmasını gerektirdiği veya zorunlu kıldığı, bu durumun bir anlamda kadınları, kariyerleri ve çocukları arasında seçim yapmak zorunda bıraktığı söylenmektedir. Kadın istihdamı açısından esnek çalışma biçimleri sadece aile bütçesine katkı sağlamak kapsa- mında değerlendirilmekte ve kadın çalışanlar tarafından bu şekilde al- gılanmasının istenmekte olduğu belirtilmektedir (Uzuner 22 Ekim 2009, yazılı görüşme). 2 22.10.2009 tarihinde Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nda Kadın İşçiler Uzmanı olarak çalışan Sayın Hülya UZUNER’den alınan yazılı görüş. 31 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Genel anlamda esnek çalışma biçimleriyle düşük ücretler ve sınırlı sos- yal haklarla çalışmak zorunda kalan işçilerin sigorta primleri çalıştıkları süre ile orantılı olarak yatırıldığından sosyal güvenlik ve sosyal koruma araçlarından yararlanmaları da sınırlı olmakta, emekli olma şanslarının da oldukça düşük olduğu ifade edilmektedir (Uzuner 22 Ekim 2009, yazılı görüşme). Hak-İş Konfederasyonu (HAK-İŞ)’na bağlı Öz İplik-İş Sendikası'ndan alınan görüşte3, sosyal güvenlik, sendikal örgütlenme gibi şartlar oluş- turularak güvenceli esnek çalışma yöntemlerinin insan onuruna yakışır hale getirilerek uygulanabileceği ifade edilmektedir. Mevzuatımıza giren esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik boyutunun sağlam temellere oturtulması gerektiği, kadınlar için aile ve iş hayatını uyumlaştıracak iş düzenlemelerinin ve sosyal hakların sağlanması gerektiği, esnek çalışma yöntemlerinden sömürünün söz konusu olduğu daha fazla taşeronlaştırmaya ve özel istihdam büroları aracılığıyla yürütülmesi için altyapısı oluşturulan geçici işçiliğe kesinlikle karşı olunduğu belirtilmektedir (Pehlivanoğlu 24 Nisan 2009, yazılı görüşme). Nitekim, işçi kesimi (TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu [DİSK]) tarafından kiralık işçi sistemi olarak adlandırılan geçici işçilik ile hem endüstri ilişkileri sisteminin ileri götürüleceğine geriletildiği, hem de taşeron uygulamasından daha kötü bir kölelik sistemine yasal kılıf hazırlandığı ifade edilerek, özel istihdam bürolarının geçici işçi sağlamalarını mümkün kılan 26.6.2009 tarihli ve 5920 sayılı Kanun'a tepki olarak TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK Başkanları Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL’e çalışanların itirazlarını dile getirmişlerdir. Sonuçta; Sayın Cumhurbaşkanı tarafından söz konusu Kanun’un özel istihdam bürolarının kurulmasını öngören birinci maddesi tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne gönderilmiştir. 5920 sayılı Kanun yerine 11.8.2009 tarihinde kabul edilen 5921 sayılı Kanun4 bu hükmü içermemektedir. 3 24.04.2009 tarihinde Öz İplik-İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sayın Pınar PEHLİVANOĞLU’ndan alınan yazılı görüş. 4 İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 18.08.2009 tarihli ve 27323 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. 32 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Türkiye’de genel olarak işçi sendikaları esnekliğe bir kuralsızlaştırma olarak bakmakta ve esnekliğin zaten uygulanmakta olduğunu belirtmektedirler. Sendikalar kayıtdışı sektörün tamamıyla bir esnek istihdam alanı olduğuna; taşeron, fason üretim, kaçak çalıştırma, geçici, mevsimlik işçi çalıştırmanın yaygınlığına vurgu yapmaktadır. Ülkemizde işçi kesimi tarafından esnek çalışma biçimlerinin sosyal gü- venlik, sendikalaşma ve emeklilik hakları açısından olumsuzluklara neden olacağı belirtilmekte ve genel olarak esnek çalışma biçimlerine tepki gösterilmekte, bu noktada sosyal diyaloğun önemi ortaya çıkmaktadır. 1.7.2.2.2. Avrupa Birliği’nde İşçilerin Esnek Çalışma Hakkındaki Görüşleri Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) toplantılarında belirttiği gibi esnekliğe ancak iş güvencesi ve ücret arasında bir denge kurulabilirse olumlu bakabilecektir. ETUC iş paylaşımı çerçevesinde, yeni işler yaratılması için esnek çalışmayı desteklemekte, ancak esneklik ile gü- vencenin birlikte ele alınması gerektiğini birbirleri yerine ikame edilen değil birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğunu belirtmektedir (ETUC, 2007a). İşgücü piyasasındaki aşırı esnekliğin dezavantajlı çalışanları (gençler, düşük nitelikli çalışanlar, kadınlar ve göçmenler gibi) kötü bir şekilde etkileyeceği ve çalışanların işlerini korumasının düşük olmasının toplumu alt sınıf çalışanlar ve elit çalışanlar olmak üzere iki- ye ayıracağını belirtmekte; Avrupa’nın eşitlik, adil çalışma koşulları ve adil davranma değerlerine ulaşma yolunda özgür işten çıkarma ve aşırı esneklik tehlikelerinden uzak durması gerekliliğine vurgu yapmaktadır (ETUC, 2007b). Güvenceli esneklik yaklaşımının ise istikrarsız işlerle mücadele etme ve işlerin kalitesinin artırılması, iyi ve sağlam işi koruma sistemleri, işi koruma ve istihdam güvenliği arasında mantıklı reformla- rın uygulanması, tüm sözleşme ve çalışma türlerini kapsayan cömert sosyal yardımların sağlandığı sosyal refah sistemlerinin geliştirilmesi, aktif işgücü piyasalarına yatırım yapılması, hayat boyu öğrenmenin ve sosyal ortak temsilcileri arasında görüşmelerin geliştirilmesi, erkeklere göre çoğunlukla kadınların aşırı esneklikle karakterize olan istikrarsız ve güvencesiz işlerde yer almaları nedeniyle uygulamaya daha iyi bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerleştirilmesi ve bu amaçla yasaların, 33 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması toplu iş sözleşmelerinin, refah sistemlerinin ve kamu hizmetlerinin top- lumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve ayrımcılıkla mücadele etmesi ve işgücü piyasasındaki kadınların durumlarının iyileştirilmesi için güçlendirilmesi, büyüme ve iş dostu makroekonomik politikalarla tamamlayıcı olunması temelinde şekillenmesi gerektiğini ifade etmektedir (ETUC, 2007b). Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan “2008 yılında Avrupa’da Endüstri İlişkileri” başlıklı rapora göre AB’de sosyal taraflar, güvenceli es- nekliğin işçi ve işveren kesimi için aynı şekilde faydalı olabileceğini ve kazan-kazan durumu yaratabileceğini belirtirken, 27 üye ülkeye uygula- nabilecek tek bir modelin olamayacağı konusunda da hemfikirdirler (EC, 2008b). Genel olarak ülkemizde ve AB’de işçi kesiminin esnek çalışmaya ilişkin görüşlerine bakıldığında, ülkemizde yüksek kayıtdışı istihdamın varlığı, sosyal koruma sitemlerinin geliştirilmemiş olması, İş Kanunu'nun uygu- lanmasının tam olarak sağlanamaması, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin varlığı ve toplu iş sözleşmelerinin kapsamının AB ülke- lerine kıyasla sınırlı olması nedeniyle işçi kesiminin esnek çalışmaya karşı katı ve tepkili olduğu değerlendirilmektedir. AB’de işçi kesimi ise, rekabet edebilir ve güçlü bir ekonomi için ve işçilerin de ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ancak güvenceli esnekliğin kabul edilebileceğini ve her üye ülkenin farklılıklarının göz önünde bulundurulmasının önemli olduğunu belirtmekte ve sosyal diyaloğun önemine vurgu yapmaktadır. 1.8.Esnekleşme, Kadın Emeği ve İstihdamı, Çalışma Yaşamında Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık 1.8.1. Esnekleşme, Kadın Emeği ve İstihdamı Kadınlar, tarihsel süreç içinde, her dönemin koşul ve niteliklerine göre değişen biçim ve statülerde çeşitli ekonomik faaliyetlere katılmışlar, üre- timin önemli bir parçası olmuşlardır. Ancak; kadınların gerçek anlamda “ücretli” olarak ve “işçi” statüsü altında çalışması Sanayi Devrimi'nin gerçekleşmesi ile mümkün olmuştur (Ertürk, 2008). Bu nedenle tarihsel süreçten günümüze kadın işgücünün incelenmesinde, Sanayi Devrimi başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir (Özer ve Biçerli, 2003-2004). Sanayileşme ve sanayi sektöründe ortaya çıkan yoğun emek ihtiyacı, 34 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kadının ücretli işçi olarak işgücü piyasasına katılımını arttırmıştır. Böy- lece 19. yüzyılın son çeyreğinde daha fazla kadın işgücü piyasasında istihdam edilmeye başlanmıştır (Kocacık ve Gökkaya, 2005: 195-217). Liberal iktisat anlayışının hakim olduğu Sanayi Devrimi'ni izleyen yıllarda, dokuma sektöründeki gelişmelere paralel olarak teknik gelişmelerin yaşanması, üretim tekniğini basitleştiren makinelerin icadı, işbölümü ve uzmanlaşmanın ortaya çıkması da kadın işgücü sayısını hızla artırmıştır (TİSK, 2002). 19. yüzyılın ortalarından itibaren, özellikle Sanayi Devrimi’nin yaşandığı Batılı ülkeler başta olmak üzere, liberal devlet anlayışı değişmiş ve müdahaleci devlet anlayışına geçilmiştir (Ertürk, 2008). II. Dünya Savaşı kadın işgücünü sanayileşmeden daha fazla etkileyen olay olmuş, savaş sırasında kadınların işgücüne katılımı önemli ölçüde artmıştır (Özer ve Biçerli, 2003-2004). 1950’li yıllardan itibaren gelişmiş ülke ekonomilerinde yaşanan sektörel dönüşüm de kadınların işgücüne katılımlarını arttırmakla birlikte işgücünün kompozisyonunu da değiştirmiştir. Bu dönemde ekonomilerde tarı- mın ve sanayinin hakim olduğu yapı yerini hizmet sektörüne bırakmış, bu durum kadının işgücüne katılımını olumlu şekilde etkilemiştir (Özer ve Biçerli, 2003-2004). II. Dünya Savaşı sonrası, önce Avrupa’ya ardından da hemen tüm ül- kelere yayılan Fordizm, daha önceden de belirtildiği üzere uluslararası sermaye dolaşımının hızlanması ve uluslararası ticaretin genişlemesiyle birlikte uluslararası piyasaların değişken yapısına ve değişen tüketici taleplerine uyum sağlayamamıştır. Bu durum yeni alternatif üretim or- ganizasyonları arayışına sebep olmuş ve 1970 sonrası dünyada temel özelliği “esneklik” olan yeni üretim biçimi ortaya çıkmıştır. Söz konusu üretim biçimi, yalnızca üretim biçiminde değil, çalışma saatlerinde, üre- tim mekanlarında ve ücretlerde de esnekliği beraberinde getirmiştir (Karaca 2007, Memduhoğlu bt.). Esnek üretim biçimi, geleneksel olarak işgücü piyasasıyla esnek bir ilişki içinde bulunan, emeği aile bütçesine katkı anlayışı ile marjinalleştirilen kadın işgücünü ön plana çıkartmıştır. Erkeğe kıyasla daha ucuz olan, daha kolay kontrol edilebilen, ucuz çalışma saatlerine, sıkıcı ve mono- ton işlere, kötü iş koşullarına daha kolay razı olabilen kadın, yarı zaman35 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması lı ve esnek saatleri olan işleri daha kolay kabul etmiş ve bu da kadın işgücü istihdamını artırmıştır. Ayrıca kadına atfedilen bu özellikler nedeniyle kadınlar işgücü piyasasının yedek işgücü ordusu olarak görülmüştür (Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü [KSSGM] 1999d, Arısoy 2005, Çelebi 2006, Karaca 2007). Bu nedenlerle esnek çalışma biçimleri “kadına uygun iş” olarak tanımlanmakta ve yaygınlaştırılmak istenmektedir (Wichterich 2004, Çelebi 2006). Ayrıca, haklarını aramak için güçlü bir şekilde mücadelede bulunamayan kadınların ücretli işçiler olarak toplu örgütlenmeleri de gelişmemiştir. Ecevit (1998)’e göre de gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde, kadın işgücünün “evrensel” denebilecek birtakım nitelikleri vardır ve bu nite- likler kadınların işgücü piyasasındaki “ikincil” statülerini ve dezavantajlı konumlarını yansıtmaktadır. 1970’li yıllarda gündeme gelen yeniden yapılanma çabaları kapsamında ortaya çıkan esnek üretim biçimleri ucuz emeğe ihtiyaç duymuştur. Ancak, artık emeğin ucuz olması yetmemekte, işgücünün esnek çalışma koşullarını benimsemesi, işe giriş ve çıkış koşullarına kolaylıkla uyum sağlayabilmesi, belirli konuda uzmanlaşma yerine genel becerilerinin fazla olması, farklı ürünlere ve bunlar için tanımlanacak üretim sürecine kolaylıkla uyum göstermesi beklenmektedir (KSSGM, 1999a). Yeni emek süreçlerinin ihtiyaç duyduğu emek tipi, -işgücü piyasasında yer alan kadınların ortak nitelikleri göz önüne alındığında- kadın işgü- cünün neden tercih edildiği konusuna açıklık getirmektedir. Kadın işgücüne atfedilen bu özellikler, kadın işgücünü yeni üretim düzeninde öne çıkarmaktadır. Bu durum yalnızca fason iş yapan teknolojik açıdan düşük sektör ve firmalarda değil, ileri teknoloji kullanan sektörlerde de gözlenmektedir. Ayrıca, kadının genel becerilerini kullanarak yaptığı pek çok işin becerisiz iş olarak tanımlanması nedeniyle, kadın emeği ucu- za kullanılabilmekte; benzer bir iş erkek tarafından yapıldığında beceri sayılırken, kadın doğal yeteneklerini kullandığı için beceri istemeyen bir iş yaptığı, yapılan bu iş için ek bir ödeme yapmanın gerekmediği düşünülmektedir. Bu durum ve kadının toplumsal konumu, istenen niteliklere sahip olan kadın emeğinin ucuz işgücü olarak istihdam edilmesine neden olmaktadır (KSSGM, 1999b). 36 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Sonuç olarak, teknolojik gelişmeler nedeniyle yeni alanların, işin örgütlenmesinde yeni yöntemlerin ve üretim süreçlerinin ortaya çıkması, standart dışı işlerin ortaya çıkması ve giderek yaygınlaşması, işgücünün esnekleşmesi, aile içi sorumlulukları nedeniyle işgücü piyasasıyla ilişkileri zaten “esnek” bir yapı sergileyen kadınlar için yeni iş olanaklarının yaratılmasını sağlamıştır. Aynı şekilde, eğitim imkanlarının artması, top- lumun kadının çalışmasına yönelik daha olumlu tutumu, demografik ge- lişmeler, aile boyutunun küçülmesi, evlenme oranında düşüş, ilk evlenme yaşında yükselme, çocuk bakımı ve diğer hizmetlerdeki iyileşmeler kadın işgücü sayısının artışında önemli rol oynamıştır (Eser 1997, Ko- cacık ve Gökkaya 2005: 195-217, Karaca 2007). ILO (2008) tarafından hazırlanan Kadın İstihdamında Küresel Eğilimler-Mart 2008 tarihli raporda da bugün çalışan kadın sayısının daha önceki dönemlere göre daha fazla olduğu istihdam kapsamındaki kadın sayısının son on yıl içinde 200 milyon artarak 2007 yılında 1.2 milyara ulaştığı belirtilmektedir. İstatistiklerden de görüldüğü üzere istihdama katılan kadınların sayısındaki artışa rağmen, gerek toplumsal gerekse ekonomik yaşamda toplumsal cinsiyet eşitsizliği varlığını sürdürmektedir. 1.8.2. Çalışma Yaşamında Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık Kadınların ekonomik hayata aktif olarak katılımları kadın ile erkek arasında yüzyıllardır toplumsal ve ekonomik hayatta ortaya çıkan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini değiştirmemiş, kadınlar daha önce maruz kaldıkları ayrımcılıkla karşılaşmaya devam etmişlerdir. İstihdam alanında cinsiyete dayalı farklı davranışların ortaya çıktığı alan ve biçimler sayıca çok, karmaşık ve birbirlerine bağlı nitelikler göster- mektedir. Bu bağlamda, istihdam alanında cinsiyete dayalı ayrımcılığın yansıdığı üç alan bulunmaktadır. İlk olarak, kadının ev içindeki çalışması değerlendirme dışı tutulmakta veya eksik değerlendirilmektedir. İkincisi, kadın ücretli olarak ev dışında çalışsa bile ev işleri ile ilgili yükümlülükleri devam etmektedir. Üçüncüsü, işgücü piyasalarına erkeklerden çok sonra giren kadınlar, bu alanda kendileri için tanımlanmış işleri yapmak durumunda bırakılmaktadırlar (KSSGM, 2000a). Kadınlar sermaye ve eğitim olanaklarından erkeklere göre daha düşük düzeylerde yararlanmaktadır. Kadınların toplumda yaratılan eğitim ola37 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması naklarından gerektiği şekilde yararlanamamaları, onların işgücü piyasalarında karşılaştıkları sorunları artırmaktadır. Eğitimde kadınlara yönelik eşitsizlik; eğitim düzeylerinin düşük tutulması, beceri isteyen işlere hazırlayıcı özel eğitimlerin verilmemesi, işyerinde verilen geliştirici eğitimlerden daha düşük düzeyde yararlandırılmaları şeklinde olmaktadır (Eyüboğlu, 1999). Bu durum kadınların niteliklerini artırmalarında bir engel teşkil etmekte ve kadınlar esnek çalışma biçimlerinin nitelikli işgücüne sağlamış olduğu imkanlardan faydalanamamaktadırlar. Kadınların işgücü piyasasında karşılaştıkları eşitsizlik alanlarından biri de meslekte yükselmedir. İşverenlerde kadınların genellikle geçici olarak çalışmakta ve erkeklere göre kendilerini daha az işe vermekte olduğu görüşü hakimdir. Kadınlardan önce anne ve eş olarak toplum- sal rolleri üstlenmesinin beklenilmesi de kadınların mesleki başarı ve kariyerlerinin ikinci planda kalmasına neden olmaktadır (TİSK, 2002). Kadınların neden düşük statülü işlerde çalıştırıldıkları ve sorumluluk ge- rektiren işlerin verilemediği türünden sorular, işveren tarafından kadınların aile içindeki rol ve sorumlulukları ile çok yakından ilişkilendirilerek cevaplandırılmaktadır (Ecevit, 1998). Hartmann (2008)'a göre, kadınların işgücüne özellikle II. Dünya Savaşı’ndan bu yana hız kazanan katılımlarındaki artışa karşın, kadın- ların birincil olarak ev işinden, erkeklerin ise birincil olarak evin geçiminden sorumlu olduğuna dair geleneksel bakış açısı nedeniyle aile ücreti algısı mevcut cinsiyete dayalı işbölümünden etkilenmekte ve kadınların geliri hesaba katılmamaktadır. Kadın ücretlerinin erkek ücretlerine katkı sağlayıcı olarak değerlendirilmesi, kadınların özellikle ihracata yönelik ve uluslararası rekabette ucuz emeğe ihtiyaç duyulması durumunda daha düşük ücret verilebilecek ve kontrol altında tutulabilecek işgücü olarak görülmesine neden olmaktadır (Ecevit, 1998). İşgücü piyasası ve aile ile ilgili bir takım özgül nedenler ve kültürel sosyal sınırlamalar, geleneksel bakış açısı kadınların işgücü piyasasına girişlerini ve iş bulmalarını daha da zorlaştırmaktadır (Karaca, 2007). Kadınlar işgücü piyasasında neden dezavantajlı konumdadırlar diye bakıldığında, kadınlar ikincil kazanç sahibi olarak görüldükleri için erkek- ler ücretli istihdam fırsatlarına ulaşmada kadınlara göre daha öncelikli 38 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olmakta, kadın çalışanlar esas olarak yeniden üretim ve ev işlerinden sorumlu görülmekte, bu bakış açısı kadınların eğitim-öğretime, toprak ve üretken varlıklara erişimini, yeterli iş güvencesine sahip olmalarını, kariyer yapmalarını, seyahat ve düzensiz iş saatleri gerektiren işlere girmelerini engelleyerek yapısal engelleri pekiştirmektedir (KSSGM 2000b, Kanji and Menon-Sen 2002). Bu tür kısıtlamalar kadınların gelirlerini, iş seçimlerini ve kariyerlerini önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Kadınlar eğitim görseler bile ücretli çalışma alanına girişleri sınırlı kalmakta ve belirli işlerde yoğunlaşmaktadır. Genellikle bu işler toplumsal olarak düşük bir itibara sahip ve evdeki kadınlık/annelik rollerinin devamı niteliğinde olmaktadır. Kısaca, toplumsal cinsiyet rolleri ve işyerinde var olan toplumsal cinsiyet temelli ayrışma ve ayrımcılık nedeniyle, kadınlar genelde en düşük statülü ve vasıfsız işlerde yoğunlaşmakta, nadiren yönetici görevlerde bulunmaktadırlar. Ayrıca kadınlar çalışma yaşamında kadın olmaları dolayısıyla yani cinsiyet faktörüne bağlı olarak, aile ve iş yaşamını uzlaştırılmasında zorluklar, işe alınma sırasında, işyerinde görev ve sorumluluklar dağılırken, mesleki eğitim ve yükselme fırsatlarını kullanabilmede, ücretlendirmede, sosyal haklardan yararlanmada, üretim faaliyetinde çalışma biçim ve koşulları saptanırken ayrımcılıkla karşılaşmaktadırlar (Ecevit 1998, TİSK 2002). Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü bugün gelişmiş ülkelerde de geçerliliğini korumakta olup kadının ücretli istihdama katılımını şekillendirmektedir. Evdeki sorumluluklar ve çocuk bakımı halen kadının görevleri arasında iken kadının ev dışında iş sahibi olduğu durumlarda bile erkeklerin yardımlarını yalnızca göstermelik olarak artırdıkları ve kadınların ev, çocuk ve iş dünyası arasında sıkıştıkları görülmektedir. Kadınlar genelde bu sorumlulukları yerine getirebilmek için yarı zamanlı işler aramakla kısıtlanmaktadırlar (KSSGM, 2000b). Esasen dünya ekonomisindeki daralma, artan nüfus ve işsizlik gibi sorunların ön plana çıkardığı yarı zamanlı işler, bazı gelişmiş ülkelerde kişilerin kendilerine daha fazla zaman ayırabilmelerini sağlamakta, daha düşük nitelikli ve daha güvencesiz olmaları ile beraber, yine de evlendikten ve özellikle çocuk doğurduktan sonra birçok kadın için hem belirli bir gelir sağlama hem de tümüyle işgücü piyasasından uzak kalmama adına bir çözüm olmakta, kadınların geleneksel rolünü aksatmadan iş hayatına girebilmesi için de 39 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması bir çıkış yolu olarak görülmektedir (Eser, 1997). Yarı zamanlı çalışanların önemli bir bölümünün kadın olmasında bu durum etkili olmaktadır. Sarıca (2009: 34-35) da 1980’li yıllardan itibaren Avrupa’daki uygulamaları araştıran iktisatçıların ve sosyal politika uzmanlarının esnek çalışma biçimlerinin cinsiyetsiz olmadığı sonucuna vardıklarını ifade etmekte; esnek çalışma çerçevesinde uygulanan kısmi süreli çalışmanın, esas olarak “dişil bir istihdam” biçimi olduğunu, esnek çalışma uygulamaları çerçevesinde ek eğitim alarak vasıf kazananların büyük çoğunluğunun erkek olduğunu, esnek çalışma süresinin ise daha çok kadınlar tarafın- dan kullanıldığını belirtmektedir. Bu durumda erkekler için vasıf artırıcı eğitim ve birden fazla iş yapma, kadınlar için tipik olmayan istihdam biçimleri gibi esnekliğin iki biçimi bulunmakta, içsel esneklik (birden fazla iş yapma, rotasyon, görevlerin bütünleştirilmesi, takım çalışması) daha çok erkek işgücünü ilgilendirirken, dışsal esneklik (kısmi süreli çalışma, esnek çalışma süreleri) ise en çok kadın işgücüne başvurularak sağlanmaktadır (Cataneo and Hirata, 2009). Esnekliğin uygulamaya konulması, cinsiyete dayalı işbölümüne dayanmaktadır. Yani önce iş hayatı sanki çocuklar, hastalar ve yaşlılar hiç yokmuş gibi düzenlenmekte, sonra da onların bakımı ile ilgilenmesi gerekenler yalnızca kadınlarmış gibi kadınlara yarım gün çalışıp geriye kalan zamanlarında da bakım işlerini üstlenebilecekleri işaret edilmekte; ayrıca söz konusu çalışma biçiminin özellikle de kadın işçilerin lehine olduğu iddia edilebilmektedir. Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulan- madığı sürece, kadınların doğal sorumlulukları gibi görülen ev işleri ve bakım işleri hep kadınlar tarafından yapılsın diye, yarım gün uygulaması büyük çoğunlukla kadınlara “bir fırsat”mış gibi sunulmakta, “yarım gün işyerinde çalış, yarım gün de evde çalış” denilmekte, böylece kadınların daha düşük gelirli, yükselme imkanı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi toplumda daha da bir zemin kazanmaktadır (Sarıca, 2009: 34-35). Cataneo ve Hi- rata (2009)’ya göre de kadınlara bu tür işler aile yaşamıyla iş yaşamının uyumlaştırılması adına önerilmekte, kadınların ücretlerinin genellikle “ek gelir” olarak sunulmasıyla, ücretler arasındaki fark da toplumsal olarak meşrulaştırılmaktadır. 40 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Kısacası toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü kadının toplumsal statüsünü zayıflatmakta, kadının yaptığı işe düşük değer atfedilmesine neden olmakta, kadının konumunu iyileştirme adına yapılan çalışmaların amacına ulaşmasını engellemektedir. Kadını güçlendirme adına destekleyici politikaların uygulandığı AB üyesi ülkelerde bile kadının işgücüne katılım oranını artırmanın kolay olmadığı, kadınların kadına uygun görülen mesleklerde, standart dışı işlerde yoğunlaşmalarının önlenemediği, kadınlar için getirilen destek programlarının kadının işgücü piyasasındaki konumunu bir yandan güçlendirirken öte yandan zayıflattığı görülmektedir (Toksöz, 2007a). Kadın işgücü arzı üzerinde etkili olan toplumsal ve kültürel faktörler özellikle cinsiyete dayalı işbölümü ve bu işbölümünün kadınları çocuk ve yaşlı bakımından, ev işlerinden sorumlu tutması sonucu kadınlar işgücü piyasasında çeşitli ayrımcılıklarla karşılaşmaktadırlar. Kadınların asıl olarak yeniden üretim ve ev işlerinden sorumlu görülmesi ve toplumsal olarak karşılıksız olan, görünmeyen ev içi emekleri, kadınları çocukluktan başlayarak eğitim-öğretim fırsatlarından yararlanmada, üretken kaynaklara ulaşmada, gelir getirici çalışma biçimlerine katılmada, meslek ve kariyer elde etmede, iş güvencesine sahip olmada erkeklere kıyasla dezavantajlı konuma sokmakta ve eşitsizliklerin kaynağında yatmaktadır (KSSGM 2000b, Kanji and MenonSen 2002, Toksöz 2007a). 41 İKİNCİ BÖLÜM T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2. AVRUPA BİRLİĞİ İSTİHDAM POLİTİKALARINDA ESNEKLİK VE KADIN İSTİHDAMI 2.1. Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Esneklik 1980’li yıllardan itibaren AB’de işsizlik önemli oranlarda artmıştır. AB bu dönemlerde; giderek yaşlanan nüfus, uzun dönemli işsizlik, genç işsizliği, yetersiz istihdam seviyesi, fırsat eşitsizliği ve sosyal güvenlik ödemelerinden her geçen gün daha fazla kişinin yararlanma isteği gibi sorunlarla anılmaktadır. Seksenli ve doksanlı yıllarda Avrupa’da istihdamın genel durumu ve özellikle uzun süreli işsizlik bakımından Topluluk düzenli olarak istihdam biçimlerinin esnekleştirilmesini tavsiye etmiştir. AB’nin 1980’li yıllardan itibaren şekillendirdiği istihdam politikalarında bu yaklaşım daha net bir şekilde görülmeye başlanmıştır (Zengingönül, 2003: 157-171). Ekonomik durgunluğun bir türlü aşılamadığı ve işsizler ordusunun her geçen gün önemli oranda arttığı AB ülkelerinde, istihdamı artırmaya yönelik politikaların başında, çalışma mevzuatının esnekleştirilmesi yer almıştır. Dolayısıyla bugün gelişmiş ülkelerin çoğunda; mümkün olduğu kadar fazla esneklik, gerekli olduğu kadar hukuk normu ilkesi kabul görmeye başlamış ve uygulamaya geçilmiştir (Yüksel, 2003). Son yıllarda istihdam politikalarında başarılı olan ülkeler değerlendirildiğinde, iki farklı yaklaşımın geçerlilik kazandığı görülmektedir. Bu yaklaşımlardan birincisi, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin önderliğini yaptığı “güçlü piyasa ekonomisi yaklaşımı”, ikinci yaklaşım ise özellikle Hollanda ve Danimarka’nın önderliğini yaptığı, sosyal ortakların güçlü işbirliğine dayalı yaklaşım olan “Avrupa sosyal modeli”dir (Selamoğlu, bt). Güçlü piyasa ekonomisi yaklaşımında işçi sendikalarının etkinliği zayıflamakta, toplu sözleşme sürecinde ve özellikle ücret pazarlığında merkezi yapı belirleyici rolünü kaybetmekte, ücret farklılıkları artmakta, iş güvencesi yükümlülüklerinde katı düzenlemelerden uzak durulmakta ve işgücü piyasasında esnek düzenlemelere öncelik verilmektedir (Selamoğlu, bt). Sosyal ortakların işbirliğine dayalı yaklaşımda, sınıflar arası dayanışma ve güven, güçlü ve geleneksel olarak örgütlenme eğilimi yüksek 45 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması olmakta, ücret farklılıkları düşük kalmakta, adaletli bir ücret yapısı geçerli olmakta, etkin ve tüm toplumu kapsayan sosyal güvenlik sistemi ve özellikle işgücü piyasasında işsizlere yönelik koruyucu önlemler yer almaktadır (Selamoğlu, bt). Her iki yaklaşımın ortak özelliği ise güçlü bir esneklik anlayışını benimsemiş olmalarıdır. AB, ağır işsizlik sorununu çözmeye çalışırken ne pahasına olursa olsun işsizliği çözme, işsizliği yoksulluk ve kuralsızlık yaratarak çözme tarzını benimsemiş durumda değildir. ILO tarafından benimsenmiş olan “insana yakışır/düzgün iş”5 tanımı çerçevesinde istihdam yaratmak önceliklidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanıldığı, sosyal güvenlik haklarının var olduğu, çalışma şartlarının olumlu geliştiği ve seyrettiği, işçi-işveren arasındaki sosyal diyaloğun sağlıklı bir şekilde yürütüldüğü bir yapıyı öngören anlayışların ağırlık kazandığı bir süreçtir (TİSK, 2005). Günümüzde AB giderek yaşlanan nüfus ve bu durumda işgücünün giderek azalması ve böylece sosyal koruma sistemleri üzerinde daha fazla baskı yaratması gibi sorunlar yaşamakta; diğer yandan küreselleş, teknolojik değişmeler ve daha esnek çalışma modellerinin ortaya çıkması iş güvenliği ve çalışma şartlarında büyük etki yaratmakta ve işgücü piyasasını dönüştürmektedir (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı [ÇSGB], 2009). AB çalışma hayatı ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler yaparken, özellikle küreselleşmenin etkisiyle birlikte artan uluslararası rekabet ortamından AB’yi korumak için piyasaların ihtiyaç duyduğu esnekliği sağlamak amacıyla önlemler almaktadır (Dur, 2009). AB üye devletlerinde esnekliğe ilişkin farklı uygulamalar olmasına rağmen esnekliğin sosyal hakları koruyacak şekilde sürdürüldüğü görülmektedir (Sönmez, 2006: 177-198). Bu çerçevede AB müktesebatında ve temel dokümanlarında esnekliğe ilişkin düzenlemeleri incelemek faydalı olacaktır. 5 İnsana yakışır/düzgün iş ILO’ya göre, çalışma yaşamında bireylerin temel haklarının korunduğu, yeterli bir gelir ve sosyal koruma sağlayan üretken bir iş olarak tanımlanmaktadır. 46 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2.1.1. Avrupa Birliği Müktesebatında Esneklik Esnekliğe dair Topluluk müktesebatına dahil düzenlemeler şunlardır: Belirli Süreli İş İlişkisi veya Geçici İş İlişkisi ile Çalışan İşçilerin İş Sağlığı ve Güvenliğinin İyileştirilmesinin Teşvikine Yönelik Tedbirlere İlişkin 25 Haziran 1991 tarih ve 91/383/EEC sayılı Konsey Direktifi6, Azami çalışma süresini ve asgari dinlenme sürelerini belirlemek yoluyla iş güvenliği ve sağlığına yönelik sınırlar ortaya konurken, çalışma süre- lerinin esnekleştirilmesine ilişkin sınırların da çizildiği, Çalışma Süresinin Düzenlenmesinin Belirli Yönlerine İlişkin 23 Kasım 1993 tarih ve 93/104/ EC sayılı Direktif7, UNICE, Kamu İştirakli ve Kamusal İşletmeler Merkezi (CEEP) ve ETUC arasında imzalanan Kısmi Çalışma Çerçeve Sözleşmesine İlişkin 15 Aralık 1997 tarih ve 97/81/EC sayılı Konsey Direktifi8, söz konusu Kon- sey Direktifi çalışmanın konusunu daha çok ilgilendirmesi nedeniyle aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması konusunda açıklanacaktır. Sadece çalışma biçiminden dolayı çalışanların ayrımcılığa uğramasının engellenmesi amacını taşıyan, ETUC, UNICE ve CEEP arasında imza- lanan Belirli Süreli Çalışma Hakkında Çerçeve Sözleşmesine İlişkin 28 Haziran 1999 tarih ve 1999/70/EC sayılı Konsey Direktifi9, 6 Council Directive 91/383/EEC of June 1991 Supplementing the Measures to Encourage Improvements in the Safety and Health at Work of Workers with a Fixed-duration Employment Relationship or a Temporary Employment Relationship, Official Journal OJ L 206, 29/7/1991. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX: 31991L0383:EN:HTML. 14 Ekim 2009. 7 Council Directive 93/104/EC of 23 November 1993 Concerning Certain Aspects of the Organization of Working Time OJ L 307, p.1824, 13/12/1993. http://eur-lex.europa.eu/ LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31993L0104:EN:HTML. 14 Kasım 2009. 8 Council Directive 97/81/EC of 15 December 1997 Concerning the Framework Agreement on Part-time Work Concluded by UNICE, CEEP and the ETUC, OJ L 14, p.9-14, 20/1/1998. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31997L00 81:EN:HTML. 14 Ekim 2009. 9 Council Directive 1999/70/EC of 28 June 1999 Concerning the Framework Agreement on Fixed-term Work Concluded by ETUC, UNICE and CEEP OJ L 175, p.43-48, 10/07/1999. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31999L0 070:EN:HTML. 14 Kasım 2009. 47 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 93/104/EC sayılı iş sürelerine dair Direktifi ve bu direktifi tadil eden 2000/34/EC sayılı Direktifi10 yürürlükten kaldıran ve yeni bir düzenleme getirmeyen yalnızca her iki direktifin metinlerini birleştiren Çalışma Zamanlarının Düzenlenmesine Ait Belirli Hususlara İlişkin 2003/88 sayılı Direktif11, Geçici iş ilişkisi ile çalışan işçilere ilişkin düzenleme yapan 2008/104/EC sayılı Konsey Direktifi12. 2.1.2. Avrupa Birliği Temel Dokümanlarında Esneklik 2.1.2.1. Beyaz Kitap ve Essen Zirvesi 1990’lı yıllarda Avrupa Birliği'nin karşılaştığı en önemli sorunlardan birisi, özellikle dezavantajlı gruplar (kadınlar, yaşlılar, gençler vb.) açısından yaşanan yüksek ve uzun dönemli işsizlik, Avrupa Komisyonu'nun Avrupa istihdam politikasına yönelik bir dizi öncelikler belirlemesine neden olmuştur (Eyrenci, 2008). Bu önceliklerde, Komisyon'un büyüme, rekabet edilebilirlik ve istihdam ile ilgili 1993 yılında yayınlamış olduğu “Beyaz Kitap” kaynak olarak alınmıştır. Beyaz Kitap önceliği istihdama vermek gerektiğini vurgulamakta, bu çerçevede önerilen politikalar uzun dönemli istihdam yaratan iktisat politikaları ile yapısal işsizliği13 çözmeye yönelik aktif işgücü politikaları ve işsizlikle mücadelede iş piyasası esnekliğinin arttırılmasıdır (Ceylan-Ataman 2005, Okkalı-Şanalmış 2006). 10 Directive 2000/34/EC of the European Parliament and of the Council of 22 June 2000 Amending Council Directive 93/104/EC Concerning Certain Aspects of the Organisation of Working Time to Cover Sectors and Activities Excluded from that Directive OJ L 195, p.41-45, 01/08/2000. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=C ELEX:32000L0034:EN:HTML. 14 Kasım 2009. 11 Directive 2003/88/EC of the European Parliament and of the Council of 4 November 2003 Concerning Certain Aspects of the Organisation of Working Time OJ L 299, P.919, 18/11/2003. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32003L0 088:EN:HTML. 14 Kasım 2009. 12 Directive 2008/104/EC of the European Parliament and of the Council of 19 November 2008 on Temporary Agency Work, OJ L 327/9, 5/12/2008. 13 Yapısal işsizlik işgücü talebi ile işgücü arzı arasındaki yapısal uyumsuzlukların sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yapısal uyumsuzlukları ortaya çıkaran nedenler şöyle sıralanabilir: Sermaye stoku yetersizliği, teknolojik değişimler, kırdan kente göç, eğitimsizlik, nitelik uyuşmazlığı. Bu işsizlik türü özellikle gençler, kadınlar ve niteliksiz işgücü üzerinde daha etkilidir. 48 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Avrupa Komisyonu, çok geçmeden bu kitabın içeriğine uygun olarak 1994 yılı Aralık ayında Essen’de işsizlik ile mücadele etmede şu beş temel hedefi ortaya koymuştur: • Mesleki eğitim yoluyla insan kaynaklarının geliştirilmesi, • Esnek çalışma biçimleri, ücret politikaları, yerel ve bölgesel girişimlerin teşviki ile istihdam yaratan ekonomik büyümenin sağlanması, • İş piyasası politikalarının ve kurumlarının etkinliğinin artırılması, • Dolaylı işçilik maliyetlerinin azaltılması, yerel düzeyde yeni meslek/istihdam alanlarının geliştirilmesi, • İstihdam alanında özel zorluk yaşayan işsizlerin (gençler, uzun dönemli işsizler, yaşlılar ve kadınlar) işgücü piyasasına girişlerine destek verilmesi (Ceylan-Ataman 2005, Okkalı-Şanalmış 2006, Halat 2007, Alpagut 2008: 6-37). “Essen Stratejisi” olarak adlandırılan bu amaçlar, Avrupa Komisyonu karar ve önergeleri ile de desteklenmiştir. Sayılan bu öncelikler, Avrupa Konseyi’nin Madrid (1995), Floransa (1996) ve Dublin (1996) toplantılarında da kabul edilmiştir. Essen Stratejisi, daha sonra uygulamaya konulacak olan “Avrupa İstihdam Stratejisi (AİS)”nin temellerini atmıştır (Okkalı-Şanalmış, 2006). 2.1.2.2. Amsterdam Antlaşması Amsterdam Zirvesi’nde (16-17 Haziran 1997) 1990’lı yıllarda işsizlik ve istihdam tablosunun olumsuz olması nedeniyle istihdama ayrı bir başlık ayrılmış, bu konuda ortak bir strateji uygulanması kararına varılmış ve böylece AB düzeyinde ulusal istihdam politikalarının birbirine yakınlaştırılması için yasal ve kurumsal bir çerçeve oluşturulmuştur (Ceylan- Ataman 2005, Gülmez 2008). Söz konusu stratejinin ana başlıkları is- tikrarlı bir makroekonomik politika uygulanması, aktif işgücü piyasası politikalarına geçiş yapılması, yapısal işsizlikle mücadele ve ücretlerin iyileştirilmesinde sosyal diyaloğun geliştirilmesi olarak belirlenmiştir (Ceylan-Ataman, 2005). Zirve sonrası imzalanan Amsterdam Antlaşması ile beraber kadın erkek eşitliğinin ana plan ve politikalara yerleştirilmesi yaklaşımı dahil edilmeye başlanmıştır (Sayın, 2007). 49 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 2.1.2.3. Lüksemburg Süreci 1997 Kasım Lüksemburg Zirvesi'nde AİS’nin geliştirildiği görülmektedir. Lüksemburg Zirvesi'nde ilk “İstihdam Rehberleri” Konsey tarafından kabul edilmiştir. Böylece istihdam alanında “yakınsama süreci” başlatıl- mış ve bu süreçte üye devletler için uygulama kriterleri oluşturulmuştur. Tüm bu gelişmeler “Lüksemburg Süreci” olarak bilinmektedir (OkkalıŞanalmış, 2006). Daha çok ve daha iyi işler yaratılması amacını taşıyan AİS dört temel üzerine kurulmuştur: • İstihdam edilebilirliği ve kişilerin iş bulma becerilerini arttırmak, işsizlerin ve uzun süreli işsizlik tehdidi altında olan kişilerin mesleki eğitimlerinin sağlanarak iş bulmasını kolaylaştırmak, okuldan işe geçişi kolaylaştırmak, pasif önlemlerden aktif önlemlere geçmek, • Girişimciliği özendirmek ve teşvik etmek, iş kurmayı kolaylaştırmak, risk sermayesini sağlamak, vergi kolaylıkları sağlamak, • Yaşam boyu öğrenimle ve iş organizasyonlarını modernleştirerek işyerleri ve çalışanlarının değişen piyasa koşullarına uyumlarını sağlamak, işin organizasyonunu ve iş düzenlemelerinin esnekliğini modernize etmek ve daha esnek sözleşme türleri için bir çerçeve oluşturmak, • İşgücü piyasasında fırsat eşitliğini sağlamak, her türlü ayrımcılığı önlemek, özellikle kadın-erkek ayrımcılığını önlemek, çalışma ve aile yaşamını bağdaştırmak, cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek, kariyer kesintilerine, ebeveyn izinlerine, kısmi süreli çalış- maya ve yüksek kalitede çocuk bakım hizmetlerine yönelik politikalar uygulayarak kadın istihdamının artırılmasını desteklemek (Ceylan-Ataman, 2005). AİS’nin yüksek istihdam hedefinin hayata geçirilmesine kadınların işgücü piyasasına katılımlarının artırılmasının büyük katkı sağlayacağı açık- ça ifade edilmiş, cinsiyetler arasında fırsat eşitliğinin sağlanması temel politikalar içinde yer almıştır (Toksöz, 2007a). Her yıl hazırlanan İstihdam Rehberleri bu 4 temele paralel şekilde hazırlanmaktadır. Avrupa 50 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Konseyi, AİS’de gerek görülen temel uyarlamaları yapmakta ve diğer AB politikaları ile arasındaki bağlantıyı kurmaktadır. 2.1.2.4. Lizbon, Stokholm ve Barselona Zirveleri Bu zirvelerde 2005 ve 2010 yılları için istihdama dair somut hedefler konulmuştur. Lizbon Zirvesi’nde (Mart 2000), on yıl içinde Avrupa’da “dünyanın en dinamik bilgi odaklı ve rekabet edebilen ekonomik alanın oluşması ve etkili bir ekonomik büyümenin sağlanması ve ayrıca daha çok iş alanlarının ve daha geniş sosyal birlikteliğin sağlanması” hedef olarak belirlenmiştir. Lizbon Zirvesi’nin somut stratejik hedefi, 2010 yılında Avrupa’da istihdam oranını yüzde 70’e ve kadın istihdam oranını yüzde 60’a çıkarmaktır. 2001 tarihli Stokholm Zirvesi'nde Lizbon’da belirlenen hedeflere, iki yeni ara hedef ve bir yeni hedef eklenmiştir. Buna göre, 2005 yılına kadar AB geneli için istihdam oranının yüzde 67’ye, kadın istihdam oranının yüzde 57’ye yükseltilmesi; 2010 yılına kadar ise yaşlıların istihdam oranının yüzde 50’ye ulaşması hedeflenmiştir. Böylece AB, 2010’a kadar sosyal politika alanında dünya ekonomisinde sosyal bir Avrupa olmak, herkes için istihdam ve yeni fırsatlar yaratmak hedeflerini belirlemiştir (Ceylan-Ataman 2005, Eyrenci 2008). Ayrıca Stokholm Zirvesi’nde ücretli istihdamın yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı en iyi korumayı oluşturduğunu belirten Avrupa Konseyi herkes için; erkek ve kadınlar arasında eşitliği, iş ve özel yaşamları daha iyi uzlaştıran esnek bir çalışma örgütlenmesini, yaşam boyu eğitim ve yetiştirmeyi, işyerinde sağlık ve güvenliği, çalışanların katılımını ve meslek yaşamında çeşitliliği kapsayan iyi bir iş çevresinin geliştirilmesi amacıyla daha çok çaba gösterilmesini istemiştir (Gülmez, 2008). Mart 2002 Barselona Zirvesi'nde, tam istihdam AB’nin en başta gelen amacı olarak vurgulanmış ve etkin bir koordinasyon ile daha fazla ve daha iyi iş için aktif politikaların ve mesleki eğitimin önemine değinilmiş, çocuk bakım hizmetlerine ilişkin Avrupa standartları belirlenmiştir. Buna göre, 2010 yılına dek 3 yaşın altındaki çocukların en az yüzde 33’üne, 3 yaşın üstünde ancak zorunlu eğitime katılma yaşının altındaki çocukların yüzde 90’ına bakım hizmeti sunulacaktır (Okkalı-Şanalmış 2006, Sa- yın 2007). Söz konusu Zirve’de sürdürülen istihdam politikalarıyla ilgili olarak sunulan öneriler arasında, üye devletlerin esneklik ve güvenlik (iş 51 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması güvencesi ve sosyal güvenlik) arasında bir denge kurmak amacıyla, ulusal uygulamalarına uygun olarak, istihdam yaratılmasını kolaylaştırmak için, iş sözleşmelerine ilişkin yasal düzenlemelerini gözden geçirmeleri yer almıştır. 2.1.2.5. Yeni Avrupa İstihdam Stratejisi 2002 itibariyle, AİS uygulamada bazı başarılı sonuçlar vermiş olmasına rağmen hedeflere olan uzaklık, uygulamalarda karşılaşılan sorunlar ve üye ülkeler arasındaki farklılıklar AİS’nin gözden geçirilmesini ve geliştirilmesini gerektirmiştir (Okkalı-Şanalmış, 2006). 2003–2006 yılları için yeniden yapılandırılan Yeni Avrupa İstihdam Stratejisi'nde üç temel amaç belirlenmiştir. Bunlar: • Tam istihdam, • İş kalitesi ve verimlilik: Ücret ve çalışma koşullarında memnuniyet, iş sağlığı ve güvenliği, esnek çalışma biçimleri ve süreleri, iş güvencesi ve esneklik arasında denge, • İşgücü piyasasında bütünleşme: İşsizliğin azaltılmasında ve işgücü piyasasına girişte bölgesel ve sosyo-ekonomik farklılıkların azaltılması, dezavantajlı grupların istihdama kazandırılmasıdır (Sayın, 2007). Söz konusu hedefler doğrultusunda, 2003 yılında Hollanda eski Başbakanı Wim KOK başkanlığında istihdama ilişkin politikaların hayata geçirilmesinde karşılaşılan başlıca güçlüklerin incelenmesi ve pratik reform önerilerinin belirlenmesi amacıyla Avrupa İstihdam Görev Gücü kurulmuştur (Gülmez, 2008). Kok (2003) “İşler, İşler, İşler-Avrupa’da Daha Fazla İstihdam Yaratmak” isimli raporunda hem Lizbon hedeflerini değerlendirmiş hem de hedeflere yönelik politika önerilerinde bulunmuştur. Kok Raporu'nda; Avrupa’nın işgücü piyasası hakkındaki tespitlerin ar- dından, AB’de işgücü piyasalarının “işçiler için yeterli güvenliği” de sağ- layacak şekilde “daha esnek” bir şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Rapor'a göre, daha fazla esneklik sadece işverenlerin 52 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü çıkarına hizmet etmeyecek, işleri ile çocukların bakımını, eğitimlerini ve serbest zamanlarını daha kolay bir şekilde bağdaştıracakları için işçilerin de lehine olacaktır (Kok, 2003). Rapor'da üye ülkelerden aşağıdaki önlemleri almaları talep edilmektedir: • Standart iş sözleşmelerinde esneklik olanaklarının araştırılıp, mümkünse sözleşme koşulları, çalışma süresine ilişkin düzenlemeler, ücret miktarının belirlenmesine ilişkin yöntemler ve işçilerin hareketliliği açısından sözleşmeler işverenler ve işçiler açısından daha cazip hale getirilmelidir. • İhtiyaçlara bağlı olarak işçi ve işverenlere daha fazla alternatifler sunabilmek amacıyla, diğer sözleşme türlerinin rolleri araştırılmalıdır. • İşgücü piyasasının etkin ve cazip aracıları olan ödünç işçi büro- larının kurulması ve yaygınlaştırılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. • İş organizasyonunun modernleşmesi için esnek çalışma süreleri kabul edilmelidir. • Hem işverenler hem de çalışanlar için kısmi süreli çalışma önündeki engeller kaldırılmalı ve kısmi süreli çalışma özendirilmelidir. • Sosyal güvenlik sistemleri işgücü piyasasında hareketliliği kolaylaştıracak şekilde düzenlenmelidir (Eyrenci, 2008). Ayrıca Rapor'da, çalışmayı herkes için bir fırsat haline getirerek işgücü piyasasına daha fazla insan çekmek, aktif işgücü piyasası politikaları- nı yaygınlaştırmak, kadınların istihdama katılımlarını artırmak, yaşam boyu öğrenmeye gerekli önemi vermek ve beşeri sermayeye daha fazla yatırım yapmak için maliyetleri ve sorumlulukları paylaşmak, iyi yönetişim yoluyla reformların etkin şekilde uygulanmasını sağlamak, geçici istihdam bürolarının potansiyellerinden faydalanmak, esnek ve üretken iş organizasyonları geliştirmek gibi öneriler de yer almıştır (Kok, 2003). Ancak Rapor aynı zamanda, bir tarafta yüksek bir iş güvencesi ve sosyal güvenceye sahip standart iş ilişkilerinin (belirsiz süreli ve tam zamanlı 53 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması iş ilişkileri), diğer tarafta düşük sosyal güvencelerle yetinmek zorunda olan iş ilişkilerinin bulunduğu “iki yapılı” bir işgücü piyasasının ortaya çıkma tehlikesine karşı da uyarmakta ve “güvenceli esnekliğe” vurgu yapmaktadır. 2.1.2.6. Avrupa İstihdam Stratejisi'nin Gözden Geçirilmesi Yaşlanan nüfus, ekonomik performansta yaşanan düşüş gibi AB’nin karşılaştığı yapısal sorunlar karşısında Avrupa Komisyonu, 2005 yılında daha güçlü ve sürekli büyüme ile daha fazla ve iyi istihdamın sağlanması amacıyla Lizbon Stratejisi'nin yeniden gözden geçirilmesine yönelik bir öneride bulunmuştur (Halat, 2007). 22-23 Mart 2005 tarihlerinde toplanan Avrupa Konseyi, Komisyon'un önerisine tam destek vererek Lizbon sürecini tekrar değerlendirmiş ve önemli ilerlemelerin yanı sıra apaçık boşluklar ve gecikmeler olduğunu belirtmiş ve acil eylem kararı almıştır (Gülmez, 2008). Avrupa Birliği'nin 5 yıllık istihdam gerçekleşmeleri Lizbon ve Stockholm hedeflerinin çok gerisinde kalmıştır. Bunun sebebi olarak ekonomik büyümenin hedef büyüme oranı olan yüzde 3’ün yarısının altında kalması görülmüştür (Okkalı-Şanalmış, 2006). Yapısal sorunlar nedeniyle sürecin yeniden düzenlenmesine karar verilerek 2010 yılına kadar yüzde 3’lük büyüme ve 6 milyon ilave iş yaratma gibi daha gerçekçi hedefler belirlenmiştir. Avrupa Komisyonu'nun “Büyüme ve İş İçin Birlikte Çalışma-Lizbon Stratejisi İçin Yeni Bir Başlangıç” başlıklı teklifinde önceliğin büyüme ve iş yaratmaya verilerek Lizbon Stratejisi'ne vakit geçirmeksizin yeniden odaklanılması kararlaştırılmıştır (Okkalı-Şanalmış, 2006). Bu karar üzerine Temmuz 2005’te Avrupa Konseyi büyüme ve istihdamı canlandırmak, iş yaratılmasını sağlamak için 2005-2008 dönemini kapsayan 3 yıllık yeni bir “Bütünleştirilmiş Rehberler Paketi”ni kabul etmiştir (EC, 2008a). Söz konusu rehberler üç sene için hazırlanmakta, üçüncü senenin sonunda gözden geçirilerek gerekli değişiklikler yapılmaktadır. Bu çerçevede, 2007 yılı sonunda, 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri kabul edilmiştir. 2.1.2.7. 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri “Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri” ile Genel Ekonomi Politika Rehberleri (Makroekonomi ve Mikroekonomi) ve İstihdam Rehberleri tek bir çatı altında bir araya getirilmiştir. 54 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Makroekonomik politikalar ile Lizbon ekonomik hedeflerine ulaşabilmek için gerekli olan ekonomik ortamın sağlanması hedeflenmektedir. Mik- roekonomik reformlar ise Lizbon Zirvesi'nden bu yana süregelen ekonomik hedefleri bir araya getirmektedir (Tekin, 2008). Bu çerçevede hazırlanan, 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütün- leştirilmiş Rehberleri'nde de makroekonomi, mikroekonomi ve istihdam politikalarına ilişkin kapsamlı stratejiler yer almaktadır (EC, 2007b). Daha fazla ve daha kaliteli istihdam olanakları yaratmak amacıyla kabul edilen, tam istihdam ve sosyal uyumun temin edilmesini hedefleyen Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri'nin 17. Rehberi'nde istihdama ilişkin genel çerçeve çizilmiştir. 17. Rehber'de yer alan “Tam istihdamı sağlamayı, işte verimlilik ve kaliteyi geliştirmeyi, sosyal ve böl- gesel uyumu artırmayı hedefleyen istihdam politikalarının uygulanması” hedefinin gerçekleştirilmesi için üç alt hedef öngörülmüş ve her bir hedefin gerçekleşmesi için değişik rehberlerde ilkeler belirlenmiştir. Bunlar: 1. Daha fazla sayıda insanı istihdam alanı içinde tutmak ve istihdama çekmek ve sosyal koruma sistemlerinin yeniden yapılanması. Bütünleştirilmiş Rehber No. 18: Çalışma hayatında yaşam döngüsü yaklaşımının teşvik edilmesi. Bütünleştirilmiş Rehber No. 19: İşgücü piyasasına katılımın teşvik edilmesi, çalışmanın cazip hale getirilmesi, dezavantajlı gruplar dahil tüm iş arayanlara ve işgücü piyasasının dışında olanlara ücretli işlerin sağlanması. Bütünleştirilmiş Rehber No. 20: İşgücü piyasası ihtiyaçlarının karşılanması. 2. Çalışanların ve işletmelerin uyum yeteneklerinin geliştirilmesi. Bütünleştirilmiş Rehber No. 21: Güvenceli esnekliğin teşvik edilmesi ve sosyal ortakların rolünü göz önünde tutarak ortaya çıkan işgücü piyasası ayrışmasının azaltılması. Bütünleştirilmiş Rehber No. 22: İstihdam dostu çalışma maliyetleri gelişmesinin ve ücret-belirleme mekanizmalarının sağlanması. 55 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 3. Beşeri sermayeye yatırımlarının artırılması yoluyla kişilere daha iyi eğitim verilerek vasıflarının artırılması. Bütünleştirilmiş Rehber No. 23: Beşeri sermayeye yatırımın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması. Bütünleştirilmiş Rehber No. 24: Eğitim ve mesleki eğitim sistemlerinin yeni ihtiyaçlara cevap verecek şekilde uyumlaştırılması (EC, 2007b). 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri'nde kadın-erkek eşitliği ve kadın istihdamının artırılmasına yönelik özel bir rehber bulunmamakla birlikte; fırsat eşitliğinin, ayrımcılıkla mücadele edilmesinin ve her bir faaliyet gerçekleştirilirken toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara yerleştirilmesinin ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesinin süreç için çok önemli olduğu vurgulanmıştır. Avrupa Toplumsal Cinsiyet Paktı ile uyumlu olarak özellikle işgücü piyasasındaki toplumsal cinsiyet uçurumlarının azaltılmasına özel önem verilmesi gerektiği belirtilmiştir (EC, 2007b). Sonuç olarak, 2008-2010 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberlerinde yer alan istihdama ilişkin rehberlerde işgücü piyasalarının ve işletmelerin uyumunun artırılmasında ve genel olarak AB’nin dinamik, rekabet edebilir ve bilgi temelli bir topluluk olma hedefine ulaşmasında güvenceli esnekliğe büyük önem atfedilmektedir. 2.2.Güvenceli Esneklik, Avrupa Birliği'ndeki Gelişmeler ve İyi Uygulama Örnekleri 2.2.1. Güvenceli Esneklik “Esneklik” ve “güvence” kavramlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulan güvenceli esneklik kavramı 1990’lı yıllarla birlikte çalışma ilişkileri kavramları arasında giderek önemli bir yer almaya ve doğduğu Avrupa sınırlarını hızla aşarak yaygınlaşmaya başlamış ve küreselleşmenin zorunlu sonucu olarak iş hukukunda yer almıştır. Bunun başlıca sebeplerinden biri şüphesiz ki güvenceli esneklik uygulamalarının politik olarak, aslında pek uyuşmayan talepleri bir araya getirerek herkes için bir “kazan-kazan” durumu yaratmaya çalışmasıdır (Derici, 2006). Güvenceli esneklik modeli, esneklik ve güvencenin birbirini dışlayan değil, aksine birbirlerini tamamlayan, destekleyen ve dengeleyen kav56 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ramlar olduğu varsayımına dayanmaktadır. İşletmenin rekabet gücünün artırılması ile istihdam sorunlarının azaltılması bu dengenin iki öğesidir. Bu nedenle, AB başta olmak üzere birçok OECD ülkesinde “esneklik mi” yoksa “güvence mi” sorusuna verilen yanıt artık “esneklik-güvence dengesi” yönündedir. Günümüzde tüm üye ülkeler bu dengeyi kurmaya çalışmaktadırlar (İpek-Köstekli, 2008: 42-65). Esneklik güvence dengesi, “Eş zamanlı olarak ve belirli bir koordinas- yon içinde, bir taraftan işgücü piyasalarında, iş organizasyonlarında ve çalışma ilişkilerinde esnekliği güçlendirmeyi, diğer taraftan da özellikle işgücü piyasasındaki dezavantajlı grupların istihdam ve sosyal güvenliğini artırmayı amaçlayan bir politika stratejisidir” (Wilthagen and Tros, 2004: 165-181). Alpagut (2008: 6-37) güvenceli esneklik kavramını, çalışma yaşamının katı kurallardan arındırılması, esnek bir hukuki yapının oluşturulması, ancak işçiler bakımından yeterli güvencenin sağlanmasını ifade eden bir strateji olarak tanımlamaktadır. Güvenceli esneklik, işgücü piyasasının küreselleşmeden kaynaklanan değişikliklere daha kolay cevap vermesini sağlamada, işgücü piyasası- nın segmentasyonunu azaltmada ve güvencesiz sağlıksız işlerde çalı- şanların sürdürülebilir sosyal entegrasyonlarının sağlanmasında anahtar yaklaşım olarak kabul edilmektedir (EC, 2006b). Güvenceli esneklik modeli, işten çıkarılmalara karşı düşük korumaya, yüksek işsizlik ödenekleri ve işsizler için eğitim hakkı ve zorunluluğuna dayalı bir işgücü piyasası politikasını bir araya getirmektedir. Söz konu- su model ile iş güvencesi kavramı yerini istihdam güvencesi kavramına bırakmaktadır. Bunun yanı sıra işçi ve işverenler arasındaki sosyal diyalog, güvenceli esneklik modelinin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır (ÇSGB 2005, Okkalı-Şanalmış 2006). Güvenceli esneklik modelinin tam olarak işlevini yerine getirebilmesi için sağlam makroekonomik politikalar, büyüme potansiyelini gerçeğe dönüştürecek uygun iş ortamı ve kamu hizmetleri ile işgücü piyasası politikaları için gerekli mali kaynağın sağlanması önemli şartlardır (TİSK, 2008). Ayrıca, güvenceli esneklik; iyi çalışma koşulları, kariyer ve istih57 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması dam güvencesinin sağlanması, işçilerin sağlık ve esenliklerinin korunması ve geliştirilmesi, çalışma yaşamı ile özel yaşamın bağdaştırılması gibi iş kalitesinin farklı unsurları ile desteklenmelidir (TİSK, 2008). 2.2.2. Güvenceli Esneklikle İlgili Olarak Avrupa Birliği'ndeki Gelişmeler Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke çalışma şekil ve şartlarını uzlaşmaya dayalı olarak değiştirme yolunda ilerlemektedir. AB ülkelerinde “istihdam edilebilirlik” iş güvencesinin yerini almaktadır (Kurt, 2007: 130-134). AB, 2000 yılındaki Lizbon Zirvesi’nde kararlaştırdığı “Lizbon Stratejisi” hedeflerine 5 yıl içinde ulaşamamıştır. Bunun sonucunda yeni çözümler aramaya başlamıştır. AB iş yaratabilmek ve ekonomik büyümenin önündeki engelleri kaldırabilmek için işgücünü daha esnek kullanabilmenin yollarını tartışmaktadır. Esneklik, Avrupa istihdam politikalarında önemle vurgulanmaktadır. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve demografik değişimin yarattığı sorunlarla mücadele eden Avrupa ekonomileri, bir taraftan rekabet güçlerini artırmaya çalışırken diğer taraftan da “Avrupa Sosyal Modeli”nin nasıl geliştirilebileceğini düşünmektedirler. Bu durum “esneklik-güvence dengesi” tartışmalarının son yıllarda AB, gündeminin üst sıralarında yer almasına neden olmuştur (Gündoğan, 2007: 22-37). Komisyon tarafından 2005’te kabul edilen “Büyüme ve İstihdam İçin Yenilenmiş Lizbon Stratejisi” AB’nin büyümeye ve istihdam artışına odaklandığını göstermektedir. Bu dönemden sonra AB, iş piyasalarında esnekliği engelleyen yasal düzenlemeleri etkileri açısından sorgulamaya başlamıştır (Kurt, 2007: 130-134). AİS işgücü piyasası kurumlarının güvenceli esneklik prensiplerine uyumlu çalışmalar yapmaları üzerinde durmuştur. Özellikle 2005-2008 Yılları Büyüme ve İstihdam Bütünleştirilmiş Rehberleri'nde üye ülkelerin esneklikle birlikte istihdam güvencesini desteklemeleri ve işgücü piyasasındaki ayrışmayı azaltmaları belirtilmektedir. Aynı zamanda Gözden Geçirilmiş Lizbon Stratejisi çerçevesinde Avrupa Komisyonu, hazırlamış olduğu ve Ocak 2006’da yayınladığı Yıllık İlerleme Raporu'nda üye ülkeler için “esneklik ve güvence” arasında dengenin kurulmasını ve “gü58 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü venceli esneklik” yaklaşımı ile üye ülkelerin birbirleri arasındaki farkı azaltmalarını önermiştir (Okkalı-Şanalmış, 2006). AB sosyal ortaklarına (BUSINESSEUROPE, ETUC, CEEP, Avrupa Esnaf ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği [UEAPME]) göre, iç pazar potansiyelinden tamamen yararlanılmasında, büyüme ve istihdamı artırmak için işgücü piyasasındaki engellerin kaldırılmasında, daha verimli ve dinamik işgücü piyasalarının yaratılmasında güvenceli esneklik kritik bir önem taşımakta olup, güvenceli esneklik yaklaşımı doğru şekilde uygulandığı takdirde hem işçiler hem de işverenler için eşit derecede faydalı olabilecektir (TİSK 2008, İpek-Köstekli 2008: 42-65). Esneklik birçok AB ülkesinde yerleşmiş olmakla birlikte, bazı uygulama zorlukları ortaya çıkmıştır. Çünkü, güvenceden yoksun esneklik uygulamaları “içeridekiler/çalışanlar” ve “dışarıdakiler/işsizler” bakımından işte istikrarsızlığın artması, sürdürülebilir entegrasyonun zarar görmesi ve insan sermayesi birikiminin sınırlandırılması riskiyle birlikte, işgücü piyasalarının katmanlaşmasına neden olmuştur (İpek-Köstekli, 2008: 42-65). AB Konseyi, bu zorlukların bertaraf edilmesi ve işgücü piyasalarındaki katmanlaşmanın azaltılması için Avrupa Komisyonu’ndan, üye ülkeler ile sosyal taraflardan görüş birliğine varmalarını istemiştir. Avrupa Komisyonu tarafından 22 Kasım 2006 tarihinde, sürdürülebilir büyüme, daha çok ve daha iyi iş hedeflerine uyum için iş hukukunun modernleştirilmesi konusunda “21. Yüzyılın Zorluklarını Göğüsleyebilmek için İş Hukuku’nun Modernleştirilmesi” başlıklı Yeşil Kitap yayımlanmıştır. Yeşil Kitap’ta güvenceli esnekliğin sağlanmasının daha adil, ihtiyaçlara yanıt verebilen, kapsayıcı bir işgücü piyasasının desteklenmesinde ve Avrupa’nın rekabetçi konuma gelmesindeki rolüne vurgu yapılmış, teknolojideki hızlı gelişmeler ve küreselleşme nedeniyle daha çeşitli iş sözleşmelerine ihtiyaç olduğu belirtilmiştir (Kurt 2007: 130-134, İpekKöstekli 2008: 42-65). Yeşil Kitap ile başlayan danışma sürecinde Komisyon sosyal ortaklara AB ve ulusal düzeyde; iş hukukunun, işçiler için güvencenin azami hale getirilirken işgücü piyasasının daha esnek hale getirilmesine nasıl yardımcı olabileceği sorusunu yöneltmiştir. Bu danışma süreci ortaya “güvenceli esneklik” şeklinde ifade edilen bir yaklaşımı çıkarmıştır (Kurt, 2007: 130-134). 59 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Danışma süreci sonunda Komisyon tüm tarafların görüşlerini alarak oluşturulan “Ortak Güvenceli Esneklik İlkelerine Doğru: Esneklik ve Güvence Yoluyla Daha Çok ve Daha İyi İstihdam” başlıklı bildiriyi 27 Haziran 2007’de kamuoyuna açıklamıştır. Komisyon Bildiri ile Birliğin Lizbon Stratejisi kapsamındaki “daha çok ve daha iyi istihdam” hedefine ulaşabilmesi için gerekli gördüğü güvenceli esneklik uygulamalarına yönelik ülkelere yol gösterecek ortak ilkeleri belirlemiştir. Bildiri'de her ülkenin kendi durumuna uygun güvenceli esneklik modellerinin uzlaşma yoluyla geliştirilmesi gerektiğinin altı çizilmiş ve güvenceli esneklik konusunda her ülke için geçerli dört temel bileşen şöyle sıralanmıştır: • İşgücü piyasasına girişi, tatmin edici işlere geçişi kolaylaştıran, işçilerin korunması ihtiyacı ile işverenler için esneklik ihtiyacını den- geleyen esnek ve güvenceli sözleşme düzenlemeleri ve modern iş organizasyonları, • Çalışanların sürekli olarak uyum sağlama yeteneklerini ve istihdam edilebilirliklerini sağlayacak kapsamlı yaşam boyu öğrenme stratejileri, • Bireylere hızlı değişim süreçleri ile başa çıkmalarında yardımcı olacak, işsizlik dönemlerini kısaltacak ve yeni işlere geçişi basitleştirecek etkili ve yüksek kaliteli aktif işgücü piyasası politikaları, • Yeterli gelir desteği sağlayan, istihdamı teşvik eden ve işgücü pi- yasası hareketliliğini basitleştirecek modern ve sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemleri (Kurt 2007: 130-134, İpek-Köstekli 2008: 42-65). Ayrıca, AB sosyal ortakları, esneklik ve güvence arasındaki dengeye katkıda bulunan, işgücü piyasalarının işleyişini, işletmelerin ve işçilerin değişime uyum sağlama kabiliyetlerini geliştiren bir sosyal diyalog anlayışına büyük önem verilmesi gerektiğini dile getirmektedirler. Avrupa Komisyonu da güvenceli esneklik politikalarının şekillendirilmesinde sosyal ortakların dahil edilmesinin hayati önem taşıdığını ifade etmektedir (Keune, 2008). Avrupa sosyal ortaklarının 2006-2008 Sosyal Diyalog Çalışma Programı'ndaki en önemli maddelerden biri olan “Müşterek İşgücü Piya60 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü sası Analizi”, bir yıldan fazla süren müzakerelerden sonra 2007 Eylül ayı içerisinde sonuçlanmış, 18 Ekim 2007 tarihinde yapılan ve “güvenceli esneklik” gündemiyle toplanan Olağanüstü Üçlü Sosyal Zirvesi sonra- sında kamuoyuna duyurulmuştur. Sonuçta, “Müşterek İşgücü Piyasası Analizi” konusunda sağlanan mutabakatla, Avrupa sosyal ortakları tara- fından “güvenceli esneklik” ilkesi ortak kabul görmüş olmaktadır (TİSK, 2008). 2008 yılı Brüksel Avrupa Konseyi’nde “güvenceli esnekliğin” emek piyasasında esneklik ve güvenceyi uzlaştıracağını ve küreselleşmenin sunduğu olanakların hem işletmeler hem de çalışanlarca kullanılmasına yardımcı olacağı belirtilmiş; esneklik ve güvencenin yaşam boyunca birbirini güçlendirdiği ifade edilmiş; tek bir güvenceli esneklik modelinin bulunmadığı düşüncesiyle üye ülkelerin bu konuda kabul edilmiş ortak ilkeleri uygulaması istenilmiştir (Gülmez, 2008). Özet olarak, Yeşil Kitap, 2007 Komisyon Bildirisi ve Olağanüstü Üçlü Sosyal Zirvesi güvenceli esneklik konusunda temel nitelikteki gelişmelere tekabül etmektedir. AB’de önemle üzerinde durulan güvenceli esneklik uygulamaları toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla değerlendirildiğinde bazı yönleriyle eleştirilmektedir. Avrupa Kadın Lobisi (EWL)’nin 13-14 Mart 2008 tarih- lerinde gerçekleştirilen Avrupa Bahar Konseyi için hazırlanan yazısında güvenceli esneklik kavramının, kadınların aile gelirine “ek, (yarı) gelir” getiren bir statüde olduğu çift gelirli aile modelini geliştirmek amacında olduğu belirtilmektedir. EWL (2008)’ye göre bu durum, kadınların düşük ücretli, düşük statülü işlerdeki (yarı zamanlı işler gibi) yerlerini daha da sağlamlaştırmakta ve bunun devam edip gitmesine neden olmaktadır. Ayrıca, erkeklerin özellikle yaşlı ve çocuk bakımı gibi ücretsiz işlerde yer almalarını engellemektedir. Bunun kısa sürede kadınlar üzerindeki etkisi, kalkınmanın sürdürülebilirliğinin ve yeni iş imkanlarının yaratılmasına ilişkin Lizbon Stratejisi'nin hedeflediği amaçlara ulaşmanın önlenmesi, kadınların kendi kariyerleri için yaşamalarının engellenmesi, çocuk ve bakıma muhtaç aile bireylerinin bakımına ilişkin temel rollerinin devam edip gitmesidir. Uzun dönemde ise, işgücü piyasasında kadınların çoğunluğu için geçerli olmayan, çoğunlukla geleneksel erkek yaşam dön61 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması güsüne uygun 45 yıllık meslek hayatı, ileri yaşlardaki dönemlerde yoksul olma riskini artırarak emeklilik haklarından tamamen yoksun bırakılmaları ile sonuçlanır. Bu noktada, güvenceli esneklik stratejilerine toplumsal cinsiyet yaklaşımını yerleştirmek özellikle kadınlar için olan negatif eğilimlerin önlenmesinde yardımcı olacaktır. Yine EWL’ye göre güvenceli esneklik ilkeleri pratikte uygulanacak modelin geliştirilmesinde mutlaka ele alınması gereken ve hayati öneme sahip olan bakım konusunu göz önünde bulundurmamaktadır. Üye ülkelerde şekillendirilecek olan güvenceli esneklik politikalarında yüksek kaliteli ve erişilebilir bakım hizmetleri, aile ve iş hayatının dengelenmesi için yasa ve önlemlere ilişkin kamu politika girişimlerinin öncelikli olması oldukça büyük önem arz etmektedir. Bu konu, çocuk bakımına ilişkin Barselona hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve bakıma muhtaç yaşlı bireylerin bakımının yakın gelecekte bir baskı unsuru teşkil edeceği, değişen demografik durum bağlamında çok büyük önem taşımaktadır. Kadınlar, bakım ve aile sorumluluklarına ilişkin konularda; ne kadar süreyle çalışacakları ve güvenceli esneklik modelinin ortaya koyduğu yaşam boyu öğrenme, eğitim, yeniden eğitim ve diğer fırsatlardan nasıl faydalanacakları gibi konularda seçim hakkına sahip olmalıdırlar (EWL, 2008). Cinsiyete bağlı ücret farkı konusuna, özellikle de saatlik ücret ve yarı zamanlı işlerin hesaplanmasında tam zamanlı çalışmaya karşılık gelen ücretlerin de göz önünde bulundurulmasına güvenceli esneklik içerisinde değinilmelidir. Kadınların, şu an erkeklerden düşük olan saatlik ücretleri, ücret karşılığı yaptıkları işlerin doğası ve çalışma ile sosyal güvenlik hak ve yardımları arasındaki ilişki düşünüldüğünde, saatlik ücret oranları ile ilgili konular, çalışırken, işsizken ya da iş değiştirme arasındaki dönemlerde düzgün ve sürekli bir gelir temin etmek açısından, kadınlar için son derece önemlidir. Güvenceli esneklik modeli, odak noktasının, toplu sözleşme mekanizmalarından, kadın ve erkeklere kendi çalışma statülerinin koşulları hakkında zaman kontrolü, çalışma modelleri, standartlar ve ücretleri göz önünde bulundurarak müzakerede bulunma yükümlülüğünün verilmesine kayması riskini taşımaktadır (EWL, 2008). Bu çerçevede EWL, güvenceli esneklik alanında ulusal politikalar geliştirme aşamasında toplumsal cinsiyet stratejisinin geliştirilip sağlamlaştırılması, özellikle de üye ülkelerin, güvenceli esneklik konusunda ulusal 62 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü düzenlemeler yapması; bu düzenlemeler yapılırken ve etkin bir şekilde denetlenirken hem kadın sivil toplum kuruluşları (STK'lar) hem de sosyal ortaklar ile görüş alışverişinde bulunulması; hem kadınlar hem de erkekler için iş hayatı ile özel hayatın dengelenmesini sağlayan aile dostu politikaları uygulamaya koyan şirketler için vergi teşvikleri getirilmesi; emeklilik haklarına ilişkin olarak iş dışında harcanan zamanın (bakım, yaşam boyu öğrenme vb. sebeplerle) tam emeklilik haklarının kazanıldığı toplam yıla sayılmasının sağlanması; farklı işler arasında aktarılabilir mesleki emeklilik programları bulunmasının temini; cinsiyete bağlı ücret farkının ele alınmasının sağlanması gibi önerilerde bulunmaktadır (EWL, 2008). 2.2.3. İyi Uygulama Örnekleri AB prensipleri temelinde esneklik ile güvence arasında denge sağlanması, bugün tüm üye ülkelerin gündemindedir. Ancak AB ülkelerinin tümü için geçerli tek bir güvenceli esneklik modeli bulunmamaktadır. Modeller ülkelerin sahip oldukları refah sistemlerine, özelliklerine ve gereksinimlerine göre farklılaşmaktadır. Avrupa Komisyonu’nun “Avrupa’da İstihdam 2006” raporunda AB ülkeleri beş tür esneklik-güvence/işgücü piyasası sistemi altında toplanmaktadır: 1. Anglo-Sakson Sistem: Yüksek esneklik, göreli düşük güvence ve düşük vergilendirme (İrlanda, İngiltere), 2. Kıta Avrupası Sistemi: Orta ve düşük düzeyde esneklik, orta ve yüksek düzeyde güvence ve vergilendirme (Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya), 3. Akdeniz Sistemi: Düşük esneklik, göreli düşük güvence, belirli bir vergilendirme kalıbı bulunmamaktadır (İspanya, Portekiz, Yunanistan), 4. Doğu Avrupa (İtalya dahil) Sistemi: Güvencesizlik, orta ve yüksek düzeyde esneklik ve vergilendirme (Macaristan, Polonya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya), 5. İskandinav Sistemi: Yüksek güvence, orta ve yüksek düzeyde es- neklik ve vergilendirme (Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç) (Gündoğan, 2007: 22-37). 63 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Belirtilen ülkeler arasında, Danimarka referans model olarak kabul edilirken, Hollanda, Avusturya, İspanya ve İrlanda da iyi uygulama örnekleri olarak değerlendirilmektedir (EC, 2006b). Bu çalışmada geniş anlamda güvenceli esneklik kavramının esnek yasal mevzuatın yanı sıra, aktif iş piyasası tedbirleri, yaşam boyu eğitim, gelir güvencesi ve yüksek sosyal güvenlik hizmetlerini içerdiği dikkate alındığında, dikkat çeken ve özellikle işgücü piyasası açısından başarılı politika çıktıları olan Hollanda ve Danimarka örnekleri incelenecektir. Hollanda ve Danimarka’nın emek piyasası gelişmeleri, farklı yolları takip ederek ekonomik büyüme, düşük enflasyon ve düşük işsizlik oranlarına ulaşmışlardır. 2.2.3.1. Danimarka (Altın Üçgen) Danimarka işgücü piyasası, yüksek sayısal esnekliğe sahiptir. Sosyal ortakların uzlaşmasına dayalı olan model; esnek kurallara dayanan toplu iş sözleşmeleri (esnek bir işgücü piyasası), güçlü, kamu destekli, etkin işsizlik sigortası sistemi (işsiz ve sosyal güvencesiz olanlara nakit yardımı yapılmaktadır) ve işsizlerin mümkün olabildiğince kısa sürede çalışma yaşamına dönüşlerini sağlayan kapsamlı eğitim programlarından oluşan aktif işgücü piyasası önlemleri olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır (Derici 2006, İpek-Köstekli 2008: 42-65). Bu üç ana bileşen nedeniyle Altın Üçgen olarak da adlandırılan Danimarka modeli, devletin 1990’lardaki güçlü arz politikaları sayesinde oluşan uygun makroekonomik ortamın yaratılmasıyla ülkesinde çok başarılı olmuştur. İşsizlik oranı 1993’te yaklaşık yüzde 12 iken 2001’de yüzde 5’e kadar düşmüş olup, 2008 yılında ise yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiştir. Danimarka, ekonomik olarak güçlü olması, işsizlik oranının düşük olması yanında, kadınların da erkekler gibi yüksek istihdam düzeyine sahip oldukları, gelirin adil dağıldığı ve sosyal diyaloğun güçlü olduğu bir ülkedir (Gündoğan, 2007: 22-37). Danimarka modeli işverenler için işçi alma ve çıkarmanın mümkün olduğunca kolaylaştırılması ve dolayısıyla istihdamın ve yatırımların teşviki, bu arada işsizlik yardımının son ücretin yüzde 90’ı oranında tutularak yeni iş bulma sürecinin kolay atlatılabilmesini sağlama düşüncesine dayanmaktadır (Alpagut, 2008: 6-37). Madsen (2006) de Danimarka’da güvenceli esnekliğin önemli bir ayağını işsizleri cömert bir şekilde ekonomik açıdan destekleyen sistemin varlığının oluşturduğunu belirtmektedir. 64 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Danimarka modelinde işgücü piyasası son derece dinamik bir yapıya sahiptir. İşgücünün üçte biri her yıl iş değiştirmekte olup, ortalama bir iş yerinde kalma süresi sekiz yıldan kısa olmakta ve ülkede çalışanlar her yıl toplamda 800.000 kez iş değiştirmektedir (Derici 2006, Alpagut 2008: 6-37). Bunun nedeni çalışanların iş değiştirmeleri halinde ücretli tatil, emeklilik gibi haklarının hepsini korumalarıdır. Ayrıca işveren için prosedürlerin esnekliği nedeniyle işten çıkarma göreceli olarak kolaydır. Danimarka modeli iş güvenliğinden çok istihdam güvenliğine dayanır, yani modelin arkasında yatan temel felsefe “işi değil, işçiyi korumak”tır (Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı [ESWC], 2007c). Burada önemli olan aynı işte mümkün olduğu kadar uzun zaman kalmak değil, yeni iş fırsatları elde edebilmek için yeterince nitelikli hale gelmektir. İşgücünün niteliğinin artırılarak işsiz durumdan yeni bir işe geçmesinde aktif işgücü piyasası politikaları büyük öneme sahiptir (Madsen, 2006). İşgücü piyasasındaki mevcut hareketlilik işsiz kalma sürelerini kısaltmaktadır. Danimarka modeli yüksek sosyal güvenlik seviyesi ile İskandinav ülkeleri modellerine, esnekliğe verdiği önemle Anglo-Sakson modellerine benzemektedir. Kısacası, Danimarka modelinde var olan üçlü kombinasyon göreli olarak firmaların işçi çıkarmalarını ve işçilerin işten ayrılmalarını kolaylaştırırken, çalışanların uğradıkları gelir kayıpları karşısında iyi şekilde korunmalarını ve yeniden istihdam edilmelerini sağlamaktadır. Bu yönüyle de söz konusu model düzgün iş ile ekonomik performansın ve esnekliğin aynı anda gerçekleşebileceğini gösteren bir başarı hikayesi olarak görülmektedir (Gündoğan, 2007: 22-37). 2.3.3.2. Hollanda Hollanda’da belirsiz süreli çalışanların istihdam güvencesi oldukça yüksektir ve bu sebeple işletmeler işyerlerindeki esneklik uygulamalarını artırmışlardır. Bu çerçevede belirli süreli sözleşmeler yaparak, geçici iş ilişkisi içinde çalışacak kişileri işe almaya başlamışlardır. Hollanda’da 1999’da uygulamaya konan “Esneklik ve Güvence Yasası”nın asıl amacını, belirsiz süreli çalışanlar için esnek olmayan iş piyasası ve geçici olarak çalışan işgücü içinse güvenceli olmayan iş piyasası dengesizliğini gidermek oluşturmaktadır (Derici, 2006). Yasa ile, işyerlerinin ve işçilerin esneklik olanaklarından yararlanmaları sağlanmış ve işçilere 65 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması yönelik istihdam ve gelir güvencesi ile bir denge oluşturulmuştur (İpekKöstekli, 2008: 42-65). Bu sebeplerle yürürlüğe konan yasalar ile belirsiz süreli çalışanların işten çıkarılması karşısındaki korumalar esnekleştirilmiş, geçici istihdam ajansları için gereken kamusal izinler kaldırılmış, standart dışı çalışanların ise güvenceleri arttırılmıştır. Bir diğer amaç ise özellikle aktif işgücü piyasası politikaları ile iş güvencesinden istihdam güvencesine doğru bir geçişi sağlamaktır (Derici, 2006). Hollanda modelinin en önemli özelliklerinden biri tam zamanlı çalışanlar ile yarı zamanlı çalışanların aynı haklara sahip olmalarıdır. Emeklilik sisteminde yarı zamanlı istihdamı dikkate alan bir düzenlemeye gidilerek, geçmiş kazançları dikkate almayan temel emeklilik aylığı sağlanması yoluna gidilmiştir. Çalışanlar arasında geniş çaplı ücret farklılıkları bulunmamakta, sektörel düzeydeki ücret pazarlığı tüm grupların yaklaşık aynı zamanlarda, artmasına olanak vermektedir. Refah devletinin sunduğu tüm ödenek ve yardımlar yasal asgari ücrete bağlandırılarak farklı gelir gruplarının göreli gelir düzeylerinin değişmesi engellenmiştir (Özşuca 2003, OkkalıŞanalmış 2006). Bu durum istihdamın desteklenmesinde esnekliğin ve güvencenin birlikteliğinin yarattığı olumlu sonucu göstermektedir. Hollanda’da yarı zamanlı çalışmanın desteklenmesinin amacı, gençlerin ve kadınların işgücüne katılım oranını yükseltmek, ileri yaştaki işçilerin çalışmaya devam etmelerini desteklemek ve işsizliğin azalmasını sağlamaktır (Selamoğlu, bt.). Hollanda’da çalışma saatleri açısından esnek düzenlemelere gidilmiş, ortalama çalışma saatleri kısaltılmıştır. Hollanda’daki iş artışı önemli ölçüde yarı zamanlı işlerdeki artıştan kaynaklanmış, bu uygulama kadın istihdamını artırmıştır. Ülkede hem kadınların hem de erkeklerin yarı zamanlı işlerde çalışma oranları oldukça yüksektir. Genellikle eşlerden biri tam zamanlı, diğeri yarı zamanlı işlerde çalışmaktadırlar. Ancak, aileyi geçindirme normlarının önemini ve kısıtlayıcı etkisini kaybetmesine rağmen bakım sorumluluğunun halen kadınlara ait olduğuna ilişkin kültürel gelenekler varlığını sürdürmektedir ve bu durumda ailede yarı zamanlı işlerde çalışanlar çoğunlukla kadınlar olmaktadır (Plantenga, 2002). Kısaca, en düşük işsizlik oranına sahip ülkelerden biri olan Hollanda, esnek düzenlemeler açısından ileri ülkeler arasında başta gelmektedir. Bu bağlamda özellikle istihdam ile esneklik arasında birbirini destekler 66 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü nitelikte bir yapılanmanın oluşturulmasında, “Hollanda Mucizesi” olarak adlandırılan ve Avrupa sosyal modelini temsil eden sosyal ortaklar arası işbirliği yaklaşımı büyük rol oynamıştır (Selamoğlu, bt.). Önemle üzerinde durulan ve işsizlik probleminin öne çıktığı ülkeler için referans olarak gösterilen Danimarka ve Hollanda modelleri görüldüğü üzere birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu durum, bize güvenceli esneklik için tek tip bir modelin olmadığını, her ülkenin kendi yapısına uygun farklı güvenceli esneklik modelini oluşturulabileceğini göstermektedir (İpek-Köstekli, 2008: 42-65). Çalışmanın bundan sonraki kısmında AB’de özellikle kadınların istihdama katılımlarının artırılmasında uygulanan aile ve iş hayatının uyumlaştırılması politikalarına değinilmesinde fayda görülmektedir. Çünkü söz konusu politikaların önemli bir ayağını da esnek çalışma biçimleri oluşturmaktadır. 2.3. Avrupa Birliği Tarafından Aile ve İş Yaşamının Uyumlaştırılması Politikaları Kapsamında Esnekliğin Ele Alınışı Giderek artan sayıda kadının ücretli olarak çalışma yaşamında yer alması, çalışan kadına ekonomik bağımsızlık, toplumsal yaşama katılma ve özgüven kazanma gibi birçok ekonomik ve sosyo-kültürel fayda sağlamaktadır. Buna karşılık; daha önceden de bahsedildiği gibi, çalışan kadınlar, çalışma yaşamında, pek çok sorun ve ayrımcı tutumlarla da karşılaşmaktadır. Bu durum, istihdamda kadın-erkek eşitsizliğini daha belirgin bir hale getirmektedir. Bu nedenle, günümüzde önem kazanan konulardan birisini de, istihdamda fırsat eşitliği ve bunu sağlamaya yönelik politikalar oluşturmaktadır. Nitekim, son yıllarda, istihdamda fırsat eşitliği politikaları kapsamında özellikle “aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması politikaları” gündeme gelmektedir (Işığıçok, bt). Bunların içinde de ebeveyn izni, işin düzenlenmesinde işçilerin aile yaşamlarının dikkate alınması konusundaki uygulamaların ve yenilikçi, uyum sağlanabilir ve esnek çalışma düzenlemelerinin teşvik edilmesi, çocukların, yaşlıların, özürlülerin ve diğer bakmakla yükümlü olunan bireylerin bakımı konusunda çalışan erkek ve kadınlar arasında dengeli bir paylaşıma imkan veren, özellikle çocuk bakımı hizmetleri başta olmak üzere ailelere destek sağlayan hizmetlerin yaygınlaştırılması ve iyileştirilmesi, çalışma saatleri ile okul saatlerinin uyumlaştırılmasına yönelik programların yapılması konuları dikkat çekmektedir (Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya, 2008). 67 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Küreselleşme sürecinde, kadınların işgücü piyasasına giderek artan katılımı, aile yapılarındaki değişim ve yaşlanan nüfus gibi faktörler, aile ve iş yaşamının uzlaştırılması konusunu Avrupa sosyal politika gündeminin de başlıca konularından biri haline getirmiştir (EC 2005a, ÇSGB 2007). İş ve aile yaşamını uyumlaştırma çabaları yukarıda sıralanan nedenlerin yanında küresel ekonomik rekabet nedeniyle artık daha esnek ve hareketli bir işgücüne gereksinim duyulması nedeniyle de artış göstermiştir. Var olan toplumsal cinsiyet kalıpları ve bu kalıplar etrafında şekillenen toplumsal cinsiyet rolleri ve erkeklerle eşit olmayan aile sorumlulukları nedeniyle çocuk sahibi olmakla kariyer yapmak arasında seçim yapmak zorunda kalan kadınlar, esnek olmayan çalışma koşulları ve yetersiz bakım hizmetlerinden dolayı olumsuz etkilenmektedir (ÇSGB, 2007). AB’nin çalışma yaşamında kadın-erkek eşitliğine dair düzenlemeleri, birincil ve ikincil kaynaklar olmak üzere iki başlık altında toplanmakta; birincil kaynaklar Avrupa Topluluğu'nu kuran antlaşmalar iken ikincil kaynaklar Topluluk Mevzuatıdır. Avrupa Birliği Hukuku’nda aile ve çalışma yaşamının uzlaştırılmasına ilişkin düzenlemelerin hukuksal dayanağını istihdam alanında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına ilişkin Topluluk Mevzuatı oluşturmaktadır (Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya, 2008). AB ikincil hukukunda aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması ile ilgili olarak; 1. Ebeveyn İznine İlişkin 96/34 sayılı Konsey Direktifi14, 14 Council Directive 96/34/EC of 3 June 1996 on the Framework Agreement on Parental Leave Concluded by UNICE, CEEP and the ETUC, OJ L 145, 19/06/1996, P. 0004 – 0009. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31996L0034: EN:HTML. 14 Ekim 2009. Söz konusu direktifi yürürlükten kaldırmak üzere Avrupa sosyal ortaklarının üzerinde karara vardığı gözden geçirilmiş ebeveyn izni çerçeve anlaşmasının uygulanmasına yönelik konsey direktif taslağı hazırlanmıştır (Proposal for a Council Directive implementing the revised Framework Agrement on parental leave concluded by BUSINESSEUROPE, UEAPME, CEEP and ETUC and repealing Directive 96/34/EC (COM[2009] 410 Final). Taslak direktif ile çalışan ebeveynlerin ebeveyn izin hakkı çocuk başına üç aydan dört aya çıkarılmaktadır. Ebeveyn izninin bireysel bir hak olması ve bu nedenle ebeveynler arasında transfer edilememesi genel ilkesi korunmaktadır. Buna ek olarak ebeveyn izninin anne ve baba arasında daha eşit bir şekilde paylaşılmasını teşvik etmek amacıyla, anlaşmada her ne koşulda olursa olsun dört aylık ebeveyn izninin bir ayı kesinlikle devredilemez denilmekte ve bu durumda ebeveyn iznini yalnız bir ebeveyn kullanırsa sadece 3 ay kullanabilecek, 1 aylık bir kayıp olacaktır. Ayrıca ebeveyn izin süresinden sonra işe başlayan işçiye, özellikle esnek çalışmaya ihtiyaç duyduğunda bu hakkı verme konusunda yardımcı olunacaktır. Sonuçta gerek çerçeve anlaşması gerekse direktif tasarısı çalışma, özel ve aile hayatının daha iyi bir şekilde uyumlaştırılmasına ve işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. 68 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2. Çocuk Bakımına İlişkin 92/241 sayılı Konsey Tavsiyesi15, 3. Esnek çalışmaya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Aile ve çalışma yaşamından doğan yükümlülükleri yerine getirebilmek için daha çok kadınlar tarafından tercih edilen esnek çalışma biçimleri (kısmi süreli çalışma, belirli süreli ve ödünç iş ilişkisi gibi) en güvencesiz iş ilişkileri olmakta, bu nedenle söz konusu çalışma biçimlerini tercih edenlerin haklarını koruyacak önlemler alınması gerekmektedir. Bu kapsamda, işverenin işçileri iş sözleşmesine veya iş ilişkisine uygulana- cak koşullar hakkında bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkin 91/533 sayılı Konsey Direktifi'nde16 iş sözleşmeleri konusunda şeffaflık sağlanmasına rağmen; iç pazarın işleyişini geliştirmek ve işgücü piyasasında daha fazla şeffaflık sağlamak, işçilerin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmek ve işyerinde iş sağlığı ve güvenliğini korumak için esnek çalışma biçim- lerinde çalışanları ilgilendiren direktifler çıkarılmıştır (Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya, 2008). Söz konusu direktifler “AB Müktesebatında Esneklik” başlığı altında ele alınmakla birlikte, kısmi süreli çalışma, erkeklere kıyasla kadınların daha çok yönlendirildikleri bir çalışma olması nedeniyle 97/81 sayılı Direktif'in daha detaylı bir şekilde ele alınmasında fayda görülmektedir. Söz konusu Direktif sosyal ortaklarca 1997’de bağıtlanan Kısmi Süreli Çalışmaya ilişkin Çerçeve Anlaşma’ya dayalıdır. Direktif, iş koşullarında ayrımcılık yapmama ilkesine dayalı olup, Direktif'in amacı kısmi süreli çalışanlara ilişkin ayrımcılığı önlemek, kısmi süreli çalışmanın kalite ve koşullarını iyileştirmek ve gönüllü olarak yapılmasını ko- laylaştırmak, işçilerin ve işverenlerin ihtiyaçlarının göz önüne alınarak iş süresinin esnekleştirilmesine katkıda bulunmaktır (Büyükuslu 2004, Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya 2008). Direktif'in dördüncü maddesi ayrımcılığı yasaklayan madde olup, bu madde salt kısmi süreli çalışan olduğu için karşılaştırılabilir nitelikteki tam gün çalışana göre dezavantajlı ko15 92/241/EEC: Council Recommendation of 31 March 1992 on Child Care, OJ L 123, p.16-18, 08/05/1992. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX: 31992H0241:EN:HTML. 5 Kasım 2009. 16 Council Directive 91/533/EEC of 14 October 1991 on An Employer’s Obligation to Inform Employees of the Conditions Applicaple to the Contract or Employment Relationship. OJ L 288, p.32-35, 18.10.1991. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31991L0533:EN:HTML. 14 Ekim 2009. 69 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması numa düşürülen işçiyi korumaktadır (Dur, 2009). Direktif'in getirdiği bir diğer önemli düzenleme de işverenin, tam süreli ve kısmi süreli çalışan- ların çalışma biçimlerini değiştirme konusundaki isteklerini dikkate alma ve bu konuda işçileri bilgilendirme yükümlülüğüdür (Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya, 2008). Söz konusu düzenlemelerin hem ulusal hukuka yansıtılması hem de toplu sözleşmelerde dikkate alınması zorunludur. Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla aile ve iş yaşamının uzlaştırılma- sı kavramı ele alınacak olursa; günümüzde kadınlar ekonomik nedenler- le, giderek artan oranlarda işgücü piyasasına katılmakta; aile yapıları iki üyesi de ev dışında ücretli çalışan aile modelinde değişmektedir. Özellikle 1990’ların sonu ve 2000’lerde “erkek gelir getirici” modelde bir değişim olmakta ve ikili gelir getirici modele geçiş yaşanmaktadır (Akduran, 2009: 27-28). Bu durum, istihdamda eşitlik politikaları, kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi ve fırsat ve muamele eşitliğinin sağlanması hedefine yönelik birtakım önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Çalışma yaşamında kadını koruyucu önlemler, aile içindeki geleneksel işbölümü ve kadının toplumsal rolü temelinde belirlenerek, kadının işgücüne katılması, aile ve çalışma yaşamından doğan sorumluluklarını birlikte yerine getirmesini sağlayan esnek çalışma biçimlerine, doğum, emzirme, analık, babalık ve ebeveyn izinlerine, çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin düzenleme ve uygulamalarla desteklenmiştir. Bu politikaların kadınların özgür vatandaşlar olarak kendi hayatlarına dair karar alma olanaklarını geliştireceği, kadınların iş yaşamına katılmada karşılaştıkları engelleri ortadan kaldıracağı, ayrımcılığı azaltacağı ve kadın-erkek eşitliğini sağlayacağı düşünülmüştür. Ancak ev içi sorumlu- lukların dağılımında bir değişim olmadan kadınların statülerinde gerçek bir değişim beklenmesi mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla aile sorumluluklarının kadın ve erkek arasında eşit paylaşımının sağlanması büyük öneme sahip olmaktadır (Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya 2008, Akduran 2009: 27-28). Evlilik, çocuk bakımı, aileden birine bakım gerekmesi, kadınların işgü- cüne katılımını ve çalışma yaşamındaki başarısını etkilemektedir. Ka- dınlar, özellikle doğum nedeniyle işgücü piyasasından çekilmekte, çocuk belli bir yaşa geldiğinde işgücü piyasasına tekrar girmek istediğinde zorluklarla karşılaştığı gibi isteyerek veya istemeyerek esnek çalışma 70 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü modellerini tercih etmektedir (Süral, 2005a). Bu durumda, kısmi süreli çalışma erkeklere nazaran daha çok kadınların yöneldikleri bir çalışma biçimi olarak dolaylı ayrımcılığın bir aracı haline gelmektedir. Bunu destekler nitelikte, 2000’de Lizbon Zirvesi’nde benimsenen is- tihdam hedeflerine ulaşmak üzere kabul edilen ve 2006-2010 yıllarını kapsayan Kadın-Erkek Eşitliğine İlişkin Yol Haritası'nda “Çalışma, Özel Yaşam ve Aile Yaşamının Uzlaştırılması” başlığı altında aşağıdaki tespitler yapılmıştır: • Hem kadınlar hem de erkekler açısından esnek çalışma düzenlemeleri alt başlığında, esnek çalışma biçimlerinin, esnek bir ekonomi yaratma, kadın ve erkek işgücünün tam potansiyelinin kullanılması yoluyla işgücü piyasasına girişe ve piyasada kalmaya yardım etme, çalışanın tatminini artırma gibi birçok avantaj sunmasına rağmen, daha çok kadınlar tarafından tercih edilmesi kadın ve erkek arasında eşitsizliğe yol açmakta; kadının işyerin- deki pozisyonu ve ekonomik bağımsızlığı üzerinde olumsuz etki yaratmakta olduğu belirtilmiştir (EC, 2006a). • Hem kadınlar hem de erkekler için daha iyi uzlaştırma politikaları alt başlığında, daha az erkeğin ebeveyn izni kullanmakta ve yarı zamanlı çalışmakta (erkekler % 7,4; kadınlar % 32,6) olduğu, söz konusu politikaların geliştirilmesi çerçevesinde; babalık ve ebe- veyn iznine ilişkin düzenlemelerle erkeklerin de aile yükümlülüklerini üstlenmelerinin teşvik edilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır (EC, 2006a). • Bakım hizmetlerinin artırılması alt başlığında, Avrupa’da doğum oranlarının düşmesi, ortalama yaşam süresinin artması ve çalı- şan nüfusun azalması sorunları karşısında çocuk (Barselona hedeflerinin gerektirdiği şekilde), özürlü ve yaşlı bakım hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve iyileştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (EC, 2006a). AB Kadın Erkek Eşitliği Yol Haritası (2006-2010)’nda da belirtildiği gibi ka- dınlar çocukların bakımını başlıca üstlenen kişiler olmaya devam etmekteler, bu nedenle erkeklerin babalık ve ebeveyn izni kullanmak suretiyle 71 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması aile yükümlülüklerini üstlenmek konusunda teşvik edilmesi gerekmekte; üye devletlerde aile ve çalışma yaşamının uzlaştırılmasına ilişkin önlemler, ebeveyn izninin parasal ve sosyal haklarla desteklenmesi, çalışma süresinin esnekleştirilmesi, çocuk bakımına yönelik sosyal hizmetlerin geliştirilmesi konularında yoğunlaşmaktadır. Ancak Kökkılınç-Eraltuğ ve Kaya (2008); ailede ve çalışma yaşamında tam olarak eşitliğin sağlanmasının, yasal ve kurumsal düzenlemelerden çok, toplumun tüm kesimlerince toplumsal cinsiyet rolleri konusunda var olan değer yargılarıyla mücadele edilmesine bağlı olduğunu ifade etmektedirler. Savran (2004)’a göre kadınların yarım günlük ve esnek işlerde çalışmalarının artmasıyla birlikte yarım günlük işlerin kadınlar için büyük bir tuzak olduğu iyice belirginleşmiştir. Çünkü bu tür işlere geçen kadınların kocaları, zaten son derece az olan ev işi katkılarını tümüyle çekmekte- dirler. Bu nedenle yarım günlük işler, kadınların ev işi ve bakım yükümlülüklerinin, ev dışında çalışmadıkları durumda olduğu gibi korunmasına hizmet etmekte; erkeklerin, bakım ve ev işlerini bir iş paylaşımından söz etmeyi mümkün kılacak ölçüde üstlenmeleri, ancak her ikisi de ev dışında tam gün çalışan ve işlerinin statüsü ve ücretleri de eşit olan çiftlerde gerçekleşmektedir. Yine Gregory ve Conolly (2008) çalışmalarında yarı zamanlı çalışmanın iş ve aile uzlaşması ve çocuk gelişimi arasında anahtar bir konuma sahip olduğunu, ancak çocuk bakımı gibi destek politikaları güçlendirilirse yarı zamanlı çalışmanın bu rolünün azalacağını belirtmişlerdir. Şu anda yarı zamanlı işlerin düşük kalitesinin anlamı kadının iş ve aile arasındaki uzlaştırmasının karşılığı/maliyetidir. Yarı zamanlı işi geliştirmek ve bu karşılığı düşürmek hem eşitliğin sağlanmasına hem de daha etkin olunmasına neden olacaktır. Avrupa Komisyonu tarafından 2005 yılında yapılan araştırmada şunlar ifade edilmiştir: Esnek zamanlı çalışma düzenlemeleri erkeklerin ve kadınların iş ve özel yaşamlarını uyumlaştırmaları açısından önemli düzenlemelerdir. Ancak esnek çalışma düzenlemelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklediği veya toplumsal cinsiyet eşitliğine zarar verdiği konusunda henüz bir netlik yoktur. Yarı zamanlı çalışmanın gelir ve kariyer açısından maliyetleri bilinmektedir. Diğer esnek çalışma dü72 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü zenlemelerine bakıldığında, hükümlerin her zaman küçük çocuğa sahip çalışanların yararına göre planlanmadığı dikkate alınmalıdır. Bazı düzenlemeler fonksiyonel gereklilikler ve işletmenin ihtiyaçları göz ününe alınarak ayarlandığı için iş-aile yaşamının uyumlaştırılmasını daha da zorlaştırmaktadırlar. Örneğin, değişik iş düzenlemelerini çocuk bakım hizmetlerinin açık olduğu zamanlarla denkleştirmek çoğunlukla zordur (EC, 2005). Sonuçta, aile ve iş yaşamının uzlaştırılmasında bir araç olarak, yarı zamanlı çalışma ve/veya esnek işlerde tam kapsamlı sosyal güvenliğin, eğitim ve yükselmenin sağlanarak ayrımlaşmış işgücü piyasası riskinin uzaklaştırılması, tüm işgücünün tercih olarak değerlendirebileceği bir seçenek olarak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini destekler şekilde uygulanması çok önemlidir. 2.4.Avrupa Birliği’nde Kadın İstihdamının Genel Durumu ve Esnek Çalışma Hayatında Kadın 2.4.1. Avrupa Birliği’nde Kadın İstihdamının Genel Durumu Avrupa işgücü piyasalarının performansı geçtiğimiz on yıllık sürede giderek iyileşme göstermiş ve bu durum 2008 yılında yüzde 65,9’a (15-64 yaş) ulaşan istihdam oranına da yansımıştır. Bu iyileşme büyük ölçüde yaşlı işçiler ve kadınların istihdam oranındaki artıştan kaynaklanmıştır (TİSK, 2008). 2007 yılında Macaristan dışında bütün Avrupa ülkelerinde istihdam büyümesi pozitif olmuştur. Söz konusu pozitif büyüme istihdam oranlarında da kendisini göstermiştir (EC, 2008a). Bununla birlikte Lizbon hedefleri göz önüne alındığında AB halen yüzde 70 olan hedefin gerisindedir. AB işgücü piyasasında EUROSTAT 2008 yılı verilerine göre 99.288.600 kadın (15+ yaş), 122.381.600 erkek (15+ yaş) işgücü çalışmaktadır. AB’de cinsiyete göre istihdam oranlarına bakılacak olursa; 73 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Şekil 2.1 AB27 cinsiyete göre istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil 1AB27 cinsiyete göre istihdam oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT,2009) AB27’de erkeklerin istihdam oranı yüzde 61,3, kadınların istihdam oranı ise yüzde 46,6’dır. Avrupa’da İstihdam 2008 Raporu'na göre 20062007 yılları arasında yaratılan istihdamın yüzde 21,8’i yarı zamanlı (kadın % 17,1 erkek % 4,7), yüzde 78,2’si tam zamanlı (kadın % 35,9, erkek % 42,2) istihdam, yüzde 81,3’ü belirsiz süreli (kadın % 40,5, erkek % 40,8), yüzde 18,7’si ise belirli süreli (kadın % 14,2, erkek % 4,5) sözleşmelidir. Kadın istihdamı açısından bakıldığında, Lizbon Stratejisi'nde belirlenen yüzde 60 oranına yüzde 63,8 ile İsveç ulaşmış olup, bu hedefe yüzde 58,7 ile Danimarka ve yüzde 58,1 ile Hollanda en yakın ülkelerdir. Kadın istihdam oranın en düşük olduğu AB üyesi ülkeler ise Malta (% 30,5), İtalya (% 35,4) ve Yunanistan (% 37,7)’dır (bkz. Şekil 2.1). AB üye ülkeleri kadınlar ve erkekler arasındaki istihdam oranları farkı bakımından incelendiğinde aşağıdaki tablo karşımıza çıkmaktadır. !ekil Error! No text of specified style in document..1 Kadın erkek istihdam oranı farkı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) 1 74 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü !ekil 1AB27 cinsiyete göre istihdam oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT,2009) Şekil 2.2 Kadın erkek istihdam oranı farkı, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil Error! No text of specified style in document..1 Kadın erkek istihdam oranı farkı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) Kadın erkek istihdam oranı farkının en fazla olduğu AB üyesi ülke yüzde 32,2’lik oranla Malta’dır. Bunu yüzde 23,9 ile Yunanistan, yüzde 21,9 ile İtalya takip etmektedir. En düşük olduğu ülke, yüzde 5,9 ile İsveç’tir. Bunu yüzde 8,2 ile Finlandiya takip etmektedir. AB27’de kadın erkek istihdam oranı farkı 2000 yılında yüzde 17,6 iken, 2008 yılında yüzde 14,7’ye düşmüştür. Söz konusu olumlu1 gelişmeye rağmen, grafikten de görülebileceği üzere, AB üyesi ülkelerin hepsinde kadın istihdam oranı erkek istihdam oranının gerisindedir. AB’de uzun dönemli işsizlik ve bölgesel dengesizlikler gibi önemli sorunların yanında iş piyasasına dahil olan kadınların sayısının arttırılmasında da sorunlar yaşanmaktadır. Kadınların istihdam oranı sayısal göstergelerde olumlu gibi gözükse de, kadınlar erkeklerden daha az kazanmakta ve genellikle düşük ücretli ve kısmi süreli işlerde yoğunlaşmış bulunmaktadır. AB yıllardır kadınlar ve erkekler arasındaki bu iş ve ücret farklılığına son vermek için çaba göstermekte, kadınların özel hayatta ve kamu hayatında erkeklerle eşit koşulları paylaşmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması hükümetler ve bireyler için bir sorun olmaya devam etmektedir (ÇSGB, 2009). Avrupa Komisyonu’nun 2009 yılı Kadın Erkek Eşitliği Raporu'nda 12 yaşın altında çocuğa sahip kadın ve erkeklerin istihdam oranlarına bakıldı75 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ğında, cinsiyete göre istihdam farkının neredeyse iki katına çıktığı ifade edilmekte; ayrıca, bakım sorumluluklarının eşitsiz olarak paylaşılması ve çocuk bakım hizmetlerinin ve iş-yaşam denge politikalarının eksikliği nedeniyle, çocuğu olan kadınların istihdam oranlarının yüzde 12,4 azalırken, erkeklerin istihdamının yüzde 7,3 artmakta olduğu belirtilmektedir (EC, 2009). AB düzeyinde yıllara göre ve cinsiyet bazında istihdam oranlarına bakıldığında AB27’de 2000-2008 yılları arasında istihdam oranının yüzde 51,4’ten yüzde 53,7’ye yükseldiği görülmektedir. Aynı dönemde kadın istihdamı yüzde 42,9’dan yüzde 46,6’ya yükselmiştir. !ekil2.3 Error! Nocinsiyet text of specified style in oranı, document..2 AB27 bazında istihdam Şekil AB27 bazında istihdam (15+ yaş, %),Cinsiyet 2000-2008, (EUROSTAT, oranı, (15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) 2009) AB27 düzeyinde iktisadi faaliyet kollarına göre istihdam oranlarına bakıldığında, hizmet sektöründe istihdam oranı yüzde 69,4, sanayide yüzde 24,9, tarımda ise yüzde 5,7’dir. Kadın istihdam oranının en yüksek olduğu sektör yüzde 82 gibi büyük bir oranla hizmet sektörüdür (bkz. Şekil 2.4). Sanayi sektöründe kadınların yüzde 12,9’u istihdam edilirken tarım sektöründe yüzde 4,7’si istihdam edilmektedir. Söz konusu oranlardan kadın istihdamında hizmet sektörünün önemli olduğu anlaşılmaktadır. !ekil Error! No text of specified style in document..3 AB27 #ktisadi faaliyet kollarına göre 76 istihdam oranları, (%), 2008, (EUROSTAT, 2009) Başbakanlık AB27 Kadının Statüsübazında Genel Müdürlüğü !ekil Error! No text of specified style T.C. in document..2 Cinsiyet istihdam oranı, (15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil No text of specified style in göre document..3 #ktisadi göre Şekil Error! 2.4 AB27 iktisadi faaliyet kollarına istihdam AB27 oranları, (%),faaliyet 2008, kollarına (EUROSTAT, istihdam oranları, (%), 2008, (EUROSTAT, 2009) 2009) ESWC (2007b) tarafından hazırlanan “Avrupa Birliği'nde İş Koşulları: Toplumsal Cinsiyet Perspektifi” başlıklı araştırmada Avrupa ülkeleri arasında mesleki segmentasyon (ayrışma) konusunda benzerlikler olduğu ifade edilmekte, kadınların özellikle yönetimde olmak üzere üst düzey pozisyonlarda daha az temsil edildikleri belirtilmektedir. Kadınlar genellikle eğitim ve sağlıkla ilgili alanlarda profesyonel mesleklerde yer alırken hala bazı meslek alanları erkek egemendir. Kadınlar büro işleri, hizmetler ve satış çalışanlarının büyük bir kısmını oluştururken, nitelikli üretim çalışanları ve makine operatörleri arasında erkekler baskın cinsiyettirler. Kadınlar ve erkekler arasındaki bu ayrışma yalnızca mesleki alanda değil, ayrıca çalışma zamanı, ekonomik sektör, işveren ve ev işleri için de geçerli olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, kadınlar kamu sektöründe ve bazı kişisel hizmetler alanlarında yoğunlaşmaktadırlar ve bu ayrımlaşma kadınlar yarı zamanlı çalıştıklarında daha da belirginleşmektedir. Kadınların yarı zamanlı çalışmaya geçmelerinin ve genel olarak üst düzey mesleklere ve yönetici düzeyinde çalışmanın gerektirdiği uzun süreli çalışmayı daha az tercih etmeleri evdeki bakım ve ev işi sorumluluklarının toplumsal cinsiyet bazında paylaşımı ile açıklanmaktadır. Bu durumda kadınların evin temel geçindiricisi olma ihtimali azalmaktadır, çünkü onlar düşük gelirli işlerde yoğunlaşmaktadırlar. Ayrıca, 77 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ücretlerdeki toplumsal cinsiyet uçurumu mantıksal çerçevede ekonomik açıdan düşünüldüğünde kadınların ev ve bakım sorumluluklarından esas sorumlu kişi olmalarını pekiştirmektedir. !ekil Error! No text of specified style in document..4 AB27 cinsiyete göre i"gücüne Şekil 2.5 AB27 cinsiyete göre işgücüne katılma oranı, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, katılma oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) 2009) 27 AB üyesi ülkelerde işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 71,3 ile İsveç iken İsveç’i yüzde 66,6 ile Hollanda ve yüzde 66 ile Danimarka takip etmektedir. İşgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke yüzde 49,4 ile Malta’dır. Cinsiyet bazında işgücüne katılma oranına bakıldığında, İsveç (% 68,3), Danimarka (% 61) ve Hollanda (% 59,9) kadınların işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Kadınların işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke yüzde 32,7 ile Malta’dır. Malta’yı, yüzde 38,7 ile İtalya takip etmektedir. !ekil Error! No text of specified style in document..5 AB27 cinsiyet bazında i"gücüne katılma oranları,(15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) 78 !ekil Error! No text of specified style in Başbakanlık document..4 AB27 cinsiyete göre i"gücüne T.C. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü katılma oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil2.6 Error! Nocinsiyet text of specified style in document..5 AB27(15+ cinsiyet i"gücüne Şekil AB27 bazında işgücüne katılma oranları, yaş,bazında %), 2000-2008, katılma oranları,(15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) (EUROSTAT, 2009) AB27’de işgücüne katılma oranları incelendiğinde, 2008 yılında işgücüne katılma oranı yüzde 57,7 olarak gerçekleşmiştir. Kadınlarda işgücüne katılma oranı yüzde 50,3 olarak gerçekleşirken, erkeklerde yüzde 65,6 olarak gerçekleşmiştir. Grafikten görüldüğü üzere AB düzeyinde yıllar içinde kadınların işgücüne katılma oranları artmıştır. Ekonomik ve sosyal yapı değişimine bağlı olarak kadınlara yönelik işgücü talebinin artış göstermeye başlaması ve kadınların evlilik ve annelik nedeniyle işgücü piyasasını erken terk etme eğilimlerinin zayıflaması, ayrıca kadınların istihdam olanaklarının çok daha güçlü olduğu hizmet sektörünün hızlı gelişimi, kadınların işgücüne katılma oranlarını artıran faktörlerdir (Selamoğlu ve Lordoğlu, 2006). AB düzeyinde kadın ve erkek işgücüne katılma oranları arasındaki farkın yıllar içerisinde kapanma eğilimi göstermesine rağmen, ülkelerin hepsinde farklılık devam etmektedir. Kadın ve erkeklerin işgücüne katılım oranları arasındaki farkın en yüksek olduğu ülkeler Malta (% 33,7), Yunanistan (% 22,3) ve İtalya (% 21,9)’dur (bkz. Şekil 2.5). Araştırmalar göstermektedir ki, özellikle kadınlar için gerçek katılım oranı arzulanan seviyenin altındadır (EC, 2007a). Kadınların işgücüne katılımları açısından ülkeler arasında var olan büyük farklılıklar kadınların eğitim seviyeleri, politikalar ve kültürel davranışlarla tanımlanmaktadır. Erkeğin aileyi 79 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması geçindiren kişi olduğu görüşü Avrupa’da artık baskın görüş değildir. AB üye ülkelerinde aktif olmayan, ancak çalışmak isteyen kadın oranı yüzde 10’un üstündedir (EC, 2007a). Çocukların yaşı ve sayısı, medeni durum ve eğitim seviyesi kadınların işgücüne katılımının en çok bilinen belirleyicileridir. Bundan başka poli- tikalar da önemli rol oynamaktadır. En önemli politika belirleyicisi çocuk bakım hizmetleri ve ücretli ebeveyn izni gibi aile destek politikalarıdır. Çocuk bakım yardımı ve ücretli ebeveyn izni olan ülkelerin daha yüksek katılım oranına sahip olduğuna ilişkin kanıtlar vardır. Bununla birlikte özellikle tam zamanlı katılım teşvik edilmektedir. Yarı zamanlı çalışma- nın ulaşılabilir olması da katılım oranlarını olumlu olarak etkilemektedir. Bununla birlikte etkinin büyüklüğü kadınların bu çalışma tarzı konusundaki tercihlerine bağlıdır (EC, 2005a). Ebeveynlik durumu kadınların ve erkeklerin işgücü piyasasındaki davranışları üzerinde farklı bir rol oynamaktadır. Genellikle çocuk sahibi olmayan kadınlar çocuk sahibi olanlara göre daha çok çalışmaktadırlar. Erkekler için tam tersi doğrudur. Çocuk sahibi olmayan erkekler çocuk sahibi olanlara göre daha az istihdam oranına sahiptirler (EC, 2005a). Kadının işgücü piyasasındaki yeri, çift tepeli eğri biçiminde gösterilen üç aşamalı bir süreci izlemekte; genç yaşlarda çalışma yaşamına katılan kadınlar evlendikten ve özellikle çocuk doğurduktan sonra çekildikleri işgücü piyasasına ancak orta yaşlarda dönebilmektedir (Koray, 2005). Kadının yükü ev dışında çalışmasıyla birlikte ağırlaşmakta; ev işleri, ço- cukların ve bakmakla yükümlü olunan diğer aile bireylerinin bakımı çalışan kadınlar tarafından yerine getirilmekte, yani çalışan kadınlar çifte sorumluluk taşımaktadırlar. Böylelikle, kadınlar ev ve iş sorumluluklarını birlikte yürütmek için daha düşük nitelikli, ücretli ve daha güvencesiz olmalarına rağmen kısmi süreli çalışma, iş paylaşımı, belirli süreli veya geçici iş ilişkisi gibi çalışma biçimlerinde çalışmaktadırlar (Kökkılınç- Eraltuğ ve Kaya, 2008). Ancak, olumsuzluklarına rağmen söz konusu çalışma biçimleri evlendikten ve özellikle çocuk doğurduktan sonra bir- çok kadın için hem belirli bir gelir sağlama hem de tamamıyla işgücü piyasasından uzak kalmama adına bir çözüm olmaktadır. 80 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Gregory and Connoly (2008)’nin çalışmasına göre kadınlar özellikle ilk çocuğun doğumundan itibaren çalışma saatlerini düşürmek eğilimindedirler. Çocuğun doğumundan sonraki yıllarda kadınlar, işgücü arz biçimlerini değiştirmektedir. Bu nedenle yarı zamanlı çalışan kadınlar tam zamanlı çalışanlara göre çalışma saatlerinden ve ayrıca işlerinden daha çok memnuniyet duymaktadırlar. Bu açıdan bakınca yarı zamanlı iş seçimi, çeşitli kısıtlar nedeniyle de olsa kadına ait bir seçim sonucu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu duruma bir karşıtlık olarak çocuklu kadınlar aynı zamanda tam zamanlı çalıştıkları durumda yaşam memnuniyetlerinin en yüksek düzeye çıktığını ifade etmektedirler. Yarı zamanlı iş İngiliz kadınları tarafından, işin kendisi ve çalışma saatleri açısından aranılan özellikleri taşısa da yaşam memnuniyetliklerini arttırmamaktadır. Yine çocukların doğumu gibi önemli değişiklikler ve okul dönemleri gibi kritik zamanlar kadınların çalışma saatlerinde önemli değişiklere neden olurken, babaların çalışma saatlerinde önemli ve kalıcı değişikliklere neden olmamaktadır. !ekil No text of specified in document..6 AB27%), cinsiyet bazında(EUROSTAT, i"sizlik oranı, ŞekilError! 2.7 AB27 cinsiyet bazındastyle işsizlik oranı, (15+ yaş, 2000-2008, (15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) 2009) AB27 düzeyinde işsizlik oranına bakıldığında, AB27’de 2000 yılında yüzde 9,2 olan işsizlik oranı 2008 yılında yüzde 7’ye gerilemiştir. Ancak 2000-2008 yılları arasında kadın işsizlik oranının erkeklere kıyasla daha 81 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması büyük oranda azaldığı görülmektedir. 2000 yılında yüzde 2,4 olan fark 2008 yılında yüzde 0,9’a gerilemiştir. Buna rağmen, kadın işsizlik oranı (% 7,5) işsizlik oranından 6,6) yüksektir (bkz. bazında Şekil 2.7). !ekil Error!erkek No text of specified style in (% document..6 AB27 cinsiyet i"sizlik oranı, (15+ ya", %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) Şekil 2.8 AB27 cinsiyete göre işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil Error! No text of specified style in document..7 AB27 cinsiyete göre i"sizlik oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) 27 AB üyesi ülkelerinde cinsiyete göre işsizlik oranına bakıldığında; işsizlik oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 11,3 ile İspanya iken en düşük olduğu ülke yüzde 2,8 ile Hollanda’dır. Kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu ülkeler; İspanya (% 13), Yunanistan (% 11,4) ve Slovakya (% 10,9)’dır. Kadın işsizlik oranının en düşük olduğu ülkeler ise; Hollanda (% 3), Danimarka (% 3,7) ve Avusturya (% 4,1)’dır. 2.4.2. Avrupa Birliği'nde Yarı Zamanlı Çalışma ve Kadın İstihdamı Teknolojik gelişmeler, küresel rekabet, bilgi toplumunun artan önemi, ekonomik ve sosyal yapı değişimine bağlı olarak kadın, genç ve yaşlı nüfusun işgücü piyasalarında sürekli artan katılımı ile hizmet sektörünün toplam istihdam içerisinde artan payı istihdam ilişkilerini farklılaştırırken, yeni istihdam biçimlerinin gelişimine ve dolayısıyla işgücü piyasalarının değişimine neden olmaktadır. AB’de işgücü piyasalarının yapısal özellikleri ve eğilimleri değerlendirilirken unutulmaması gereken konulardan birisi farklılaşan istihdam ilişkisi 82 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve bu ilişki içerisinde ağırlık kazanan kısmi süreli istihdamdır. AB’de yarı zamanlı çalışma her geçen yıl daha fazla önem ve yoğunluk kazanan bir istihdam biçimidir (Selamoğlu ve Lordoğlu, 2006). Kısmi süreli istih- damın toplam istihdam içinde önemli bir paya sahip olduğu ülkelerde, kadın işgücünün büyük bir bölümünün kısmi süreli istihdam içerisinde yer aldığı görülmektedir. Son yıllarda AB’de ortalama istihdam oranında gerçekleşen önemli ar- tış kadınların işgücüne katılım oranlarının artışından büyük ölçüde etkilenmiştir. İşgücüne katılan kadınların çoğu yarı zamanlı veya azaltılmış sürelerde çalışmayı tercih etmektedirler. Gerçekleştirilen ekonometrik analizler göstermektedir ki, kişilerin yarı zamanlı çalışmayı tercih etmeleri cinsiyet, eğitim, hane yapısı (çocuk sayısı), hükümet politikaları (vergilendirme, çocuk bakım ödemeleri) ve ülke karakteristiği (kültürel etkenler), aynı zamanda işgücü piyasası kurumlarındaki ulusal farklılıklar gibi çok sayıda etkene bağlıdır (EC, 2007a). Genel olarak analizlere göre; yarı zamanlı çalışma iş ve aile ihtiyaçlarının uzlaştırılmasında ebeveynler açısından, özellikle kadınlar açısından bir fırsat sağlamaktadır (EC, 2007a). Çalışanların büyük oranı, çalışma yaşamları ile aile sorumlulukları veya eğitim ihtiyaçlarını uzlaştırma fırsatı sunan, standart olmayan çalışma zamanı düzenlemelerinin, özellikle yarı zamanlı çalışma imkanlarının ulaşılabilir olması nedeniyle işgücüne katılım konusunda istekli görünmektedirler. Esnek zamanlı çalışma düzenlemeleri düşük yetenekli kadın ve genç çalışanlar gibi bazı dezavantajlı grupların işgücü piyasasına katılımlarında çok olumlu etkiye sahiptir. Bununla birlikte, bu çalışma biçimi kariyer gelişimlerinde özellikle özel sektörde negatif bir etkiye sahiptir. Örneğin, düşük ücret, sosyal güvenlik kapsamı, daha az eğitim ve tam zamanlı işlere geçme ihtimalinin düşük olması gibi (EC, 2007a). Günümüzde, gelişmiş ülkelerde standart dışı istihdam artarken gelişmekte olan ülkelerde ise kayıtdışı istihdam artmaktadır. Her iki durumda da çalışma koşulları açısından negatif uygulamalar görülmekte ve bu çalışma biçimlerinde en fazla istihdam edilen kadın işgücü bu durumun öncelikli etkilenen grubu olarak karşımıza çıkmaktadır. AB’ye üye ülke- lerde de esnek çalışma uygulamaları artmakta ve özellikle kısmi süreli 83 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması çalışma biçimi yaygınlaşmaktadır. Bu çalışma biçiminde de aile yaşamı ile çalışma yaşamını dengede tutmaya çalışan kadın işgücü yer almaktadır (Sayın, 2007). Şekil 2.9 AB27 yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil Error! No text of specified style in document..8 AB27 yarı zamanlı çalı"ma oranı, (15+ ya",%), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) 2000-2008 yılları arasında AB27’de yarı zamanlı çalışma yüzde 16,4’ten yüzde 18,2’ye yükselmiştir. İstihdam edilen kadınlar içinde yarı zamanlı çalışan kadın oranı 2000 yılında yüzde 29,2 iken 2008 yılında yüzde 31,1’e yükselmiş, erkeklerde ise yüzde 6,7’den yüzde 7,9’a yükselmiştir. Oranlardan anlaşılacağı üzere AB işgücü piyasasında yarı zamanlı çalışma yıllar itibariyle artış gösteren bir çalışma biçimi olmuştur. Erkek ve kadınlar açısından bakıldığında ise, yarı zamanlı çalışmanın kadınlar tarafından daha çok tercih edildiği ortaya çıkmaktadır. 2008 yılı verilerine göre kadınlar erkeklerden 4 kat daha fazla yarı zamanlı çalışmaktadırlar. 2000-2008 yılları arasında 11 milyon 578 bin 500 kadın istihdama dahil olurken, aynı yıllar arasında yarı zamanlı istihdama dahil olan kadın sayısı 5 milyon 834 bin 500 olmuştur. Yani 2000-2008 döneminde kadın istihdamında meydana gelen artışın yüzde 50’si yarı zamanlı çalışma şeklinde olmuştur. Kadınların daha yüksek oranda kısmi süreli çalışmayı !ekil Error! No text of specified style in document..9 AB27 ülkelerinde cinsiyete göre yarı tercih etmelerinin temelinde iş ve aile (özellikle çocuk zamanlı çalı"ma oranı, (15+ ya", %),sorumluluklarını 2008, (EUROSTAT, 2009) bakımı) uzlaştırma ihtiyacı yatmaktadır. 84 BaşbakanlıkAB27 Kadının Müdürlüğü !ekil Error! No text of specified style inT.C. document..8 yarıStatüsü zamanlıGenel çalı"ma oranı, (15+ ya",%), 2000-2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil No text of specified style göre in document..9 ülkelerinde cinsiyete göre yarı ŞekilError! 2.10 AB27 ülkelerinde cinsiyete yarı zamanlıAB27 çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT,zamanlı 2009) çalı"ma oranı, (15+ ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) AB düzeyinde kısmi süreli çalışma oranında ülkeler düzeyinde farklılıklar olduğu görülmektedir. Kadın istihdamı açısından değerlendirildiğinde, yarı zamanlı çalışan kadın oranının yüksek olduğu ülkeler, Hollanda (% 75,3), Almanya (% 45,4), İngiltere (% 41,8), Avusturya (% 41,5), İsveç (% 41,4), Belçika (% 40,9), Lüksemburg (% 38,3) ve Danimarka (% 36,5) iken; yarı zamanlı çalışan kadın oranının düşük olduğu ülkeler, Bulgaristan (% 2,7), Slovakya (% 4,2), Macaristan (% 6,2), Litvanya (% 8,1), Çek Cumhuriyeti (% 8,5) ve Letonya (% 8,6)’dır. Yarı zamanlı çalışan kadın oranının düşük olduğu ülkelere bakıldığında AB’ye sonradan katılan ülkeler olduğu görülmektedir. Ülkeler arasındaki kısmi süreli çalışma oranlarının farklı olması devletin ekonomideki ağırlığına, işgücü piyasalarındaki farklılıklara, çocuk koruma/bakım organizasyonlarına, eğitim sistemlerine, vergi sistemlerine ve sosyal güvenlik sistemlerindeki değişikliklere, yasalara, sosyo-ekonomik ve kültürel ortam farklılıklarına bağlanabilir (Kuşaksız 2006: 19-29, Delsen 1998). Yarı zamanlı çalışmanın sektörel dağılımına bakıldığında, diğer hizmetler (% 30) ve sağlık (% 28), oteller ve lokantalar (% 27), eğitim (% 24), 85 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması toptan ve perakende ticaret (% 23) en yaygın olduğu sektörlerdir. Niteliksiz işçilerin (% 29), hizmet ve satış işçilerinin (% 28) ve büro işçilerinin (% 24) önemli bir oranı yarı zamanlı çalışmaktadır. Yarı zamanlı çalışma nitelikli işçiler (% 5), makine operatörleri (% 6) ve üst düzey yöneticiler (% 7) arasında oldukça az yaygındır (ESWC, 2007a). EUROSTAT 2008 yılı verilerine göre yarı zamanlı çalışan kadınların sektörel dağılımına bakıldığında, yaklaşık yüzde 82’si hizmetler (% 18,5’i sağlık ve sosyal çalışma, % 22,3’ü toptan ve perakende ticaret, lokanta ve oteller, % 9,4’ü eğitim) sektöründe, yüzde 15’i sanayi sektöründe yer almaktadır. Yarı zamanlı çalışan kadınların meslek gruplarına bakıldığında yüzde 26,9’u hizmet çalışanı ve satış elemanı, yüzde 17,1’i teknisyen ve yardımcı profesyonel mesleklerde, yüzde 10,8’i profesyonel mesleklerde, yüzde 3’ü nitelikli tarım balıkçılık alanında çalışmaktadır. AB27’de yarı zamanlı çalışanların eğitim düzeylerine bakıldığında yüzde 27,4’ü lise altı eğitimli, yüzde 50’si lise ve dengi meslek lisesi mezunu ve yüzde 22,6’sı yükseköğretim mezunudur. Kadınlar açısından bakıldığında yüzde 26,4’ü lise altı eğitimli, yüzde 50,6’sı lise ve dengi meslek lisesi mezunu ve % 23’ü yükseköğretim mezunudur. Yarı Zamanlı Çalışma Erkek % 24 Kadın % 76 Şekil 2.11Cinsiyete göre yarı zamanlı çalışma, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, 2009) AB27’de yarı zamanlı çalışan dört kişiden yaklaşık üçü kadın, biri erkektir. Oranlardan da anlaşıldığı üzere, yarı zamanlı istihdamda erkek işgücü fazla yer almazken, bu işler için ikincil işgücü olarak görülen kadın işgücü tercih edilmektedir (Erdut, 2001). Çalışan kadınların yarı zamanlı 86 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü çalışma oranları ülkeler itibariyle çok farklılık gösterse de, düşük ya da yüksek oranlı yarı zamanlı çalışma şekli çoğunlukla kadınlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Avrupa Komisyonu 2009 Yılı Kadın Erkek Eşitliği Raporu’na göre; yarı zamanlı ve diğer esnek çalışma düzenlemeleri kişisel tercihlerin bir yansıması olmakla birlikte, aslında ev içi ve aile sorumluluklarının eşitsiz paylaşımı nedeniyle erkeklere göre daha çok kadın söz konusu çalışma biçimlerini tercih etmektedir. AB’de 25-49 yaş arası 6 milyon kadın aile sorumlulukları nedeniyle ya hiç çalışmamak ya da yarı zamanlı çalışmak zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir (EC, 2009). Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsiz rol paylaşımı ve kadınlara yüklenen geleneksel rollerin onları yarı zamanlı çalışmayı tercih etme durumunda bıraktığı, AB27 düzeyinde cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışanların söz konusu çalışma biçimini tercih etme nedenlerine bakıldığında da anlaşılabilmektedir. !ekil Error! No text of specified style in document..10Cinsiyete göre yarı zamanlı çalı"ma, (15+ya", %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil 2.12 Error! No yarı text zamanlı of specified style in document..11 AB27 Yarı(EUROSTAT, zamanlı çalı"manın Şekil AB27 çalışmanın temel nedenleri, (%), 2008, 2009) temel nedenleri, (%), 2008, (EUROSTAT, 2009) Kadınlar açısından yarı zamanlı çalışmayı tercih etme nedenleri arasında yüzde 27,6 oranıyla ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni ilk sırada yer alırken, yüzde 22,6 oranıyla tam zamanlı bir iş bulamama ikinci sırada, yüzde 3,7 oranı ile kendi hastalığı ya 87 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması da özürlülük hali nedeni son sırada yer almaktadır. Kadınlar açısından ilk sırada yer alan ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni erkeklerde yüzde 3,3 oranı ile son sırada yer almaktadır. Yani, kadınlar çocuk bakımı nedeniyle erkeklere göre daha çok yarı zamanlı çalışmaktadırlar. Ancak bu noktada şuna dikkat edilmelidir ki, yarı zamanlı çalışma kısıtlı çocuk bakımı alternatifleri nedeniyle aile ve iş yaşamının uzlaştırılması için bir tedbir olarak tercih ediliyorsa, ‘tercih’ kavramı karmaşık ve belirsiz hale gelmektedir (ESWC, 2003). Avrupa’da İstihdam 2007 Raporu’na göre kadınlar ev işlerine daha fazla vakit harcamakta ve yarı zamanlı çalışan kadınlar evde harcanan za- man da düşünüldüğünde iş ve aile sorumluluklarının uyumlaştırılması kapsamında tam zamanlı çalışan bir erkekten daha çok çalışmaktadırlar (EC, 2007a). ESWC (2007b) tarafından hazırlanan “Avrupa Birliği’nde İş Koşulları: Toplumsal Cinsiyet Perspektifi” başlıklı araştırmada birleşik çalışma süresi17 açısından tam zamanlı çalışan kadınların en uzun haftalık çalışma saatlerine sahip oldukları belirtilmektedir. Yine yarı zamanlı çalışan kadınların haftalık çalışma süresi kısa olmasına rağmen, tam zamanlı çalışan erkeklere göre daha ağır bir iş yüküne sahiptirler. Buradan ev işi sorumluluklarının paylaşımında toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlik olduğu ve yarı zamanlı çalışmanın da bu eşitsizliği gidermede etkili olamayacağı sonucu çıkarılabilir. Eser (1997) de kadınların nasıl olsa yarı zamanlı çalıştığı, bu nedenle ev işlerinde yardıma ihtiyaçları olmadığının ileri sürülerek geleneksel rol paylaşımının pekiştirilebileceğini ifade etmektedir. Kadınların geleneksel işbölümü nedeniyle çocuk bakımından sorumlu olmaları istihdam fırsatlarının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Kadınlar, iş taahhütlerini ve çalışma saatlerini çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak için azaltmak zorunda kaldıkları sürece; işverenler kolay işgücü olarak gördükleri kadınlara daha düşük ücretli ve az sorumluluk gerektiren işler vermekte, bu durum da iş piyasasındaki cinsiyetçi yapılanmayı pekiştirmektedir (Sayın, 2007). Erdut (2000)’a göre de kadınların işgücü piyasasına girişinde karşılaştığı başlıca engellerden biri çocuk bakımı için karşılanabilir bir bedelle 17 Birleşik çalışma süresi, ücretli çalışma süresini, ev ile iş arasında gidiş geliş saatlerini ve ücretsiz olarak yapılan ev işlerinde geçen süreyi kapsamaktadır. 88 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bakım hizmeti sunan nitelikli kurumların yokluğudur. Bakmakla yükümlü olunan diğer kişilere bakım da çoğu zaman kadınlar tarafından üstlenilmektedir; bu da ya işgücü piyasasını terk etmeyi ya da kısmi süreli çalışmayı zorlamaktadır. Üye ülkelerin çoğu, bakım hizmetlerinde, özellikle çocuklar için, var olan eksiklikleri kabul etmekte ve bu hizmetleri geliştirmeyi, özellikle istihdamı artırma planları çerçevesinde bakım hizmetlerinin sunumunu artırmaya yönelik önlemlerle desteklemeyi öngörmektedir. Günümüzün önemli sorunlarından birisi de aile yapısının değişmesidir. Gelişmiş toplumlarda tek ebeveynli aileler, yani tek başına çocuk yetiştirmek durumunda olan insanlar bulunmaktadır. OECD (2004)’nin işgücü raporuna göre; esnek çalışma biçimlerini, evli olmayan ve çocuğu olan kadınlar gelir elde etmek için; evli ve çocuğu olan kadınlar çocuğuna en iyi bakımı sağlamak için tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Kuşaksız (2006: 19-29)’a göre esnek çalışma biçimleriyle çocuk sahibi kadınlar, gelecekte kendi diledikleri ve nitelikleri doğrultusunda bir işte çalışabilme olanağı da bulabilmektedirler. AB’de genellikle orta yaşlarda evlilik yapan ve çocuk sahibi olan kadınlarda iş ve aile sorumluluklarını uzlaştırma çabaları nedeniyle yarı zamanlı çalışma artarken, erkeklerde tam tersi bir durum söz konusu olmaktadır (ESWC, 2007a). Erkeklerde gençlik ve yaşlılık döneminde yarı zamanlı çalışma daha fazla tercih edilmektedir. 89 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Şekil 2.13 İşsizlik oranı, yarı zamanlı çalışma oranı, kadın işgücüne katılma ve istihdam oranı ilişkisi, (15+ yaş, %), 2008, (EUROSTAT, 2009) !ekil Error! No text of specified style in document..12 #"sizlik oranı, yarı zamanlı çalı"ma oranı, kadın i"gücüne katılma ve istihdam oranı ili"kisi, (15+ya",%), 2008, (EUROSTAT, 2009) Hollanda, Danimarka, Avusturya, İspanya, Yunanistan ve Slovakya olmak üzere altı AB üyesi ülke işsizlik, yarı zamanlı çalışma ve kadınların işgücüne katılma oranları ve istihdam oranları açısından değerlendirildiğinde; işsizlik oranları düşük ülkelerin aynı zamanda yüksek yarı zamanlı çalışma oranlarına sahip oldukları görülmektedir. Örneğin Hollanda 2008 yılında yüzde 2,8 ile en düşük işsizlik oranına sahipken, yüzde 47,3 ile en yüksek kısmi süreli çalışma oranına sahip olmuştur. Kadın işgücü açısından değerlendirildiğinde de yüzde 59,9 ile kadın işgücüne katılım oranının ve yüzde 58,1 ile kadın istihdam oranının yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. İşsizlik oranları düşük olan Danimarka ve Avusturya’da da, yarı zamanlı çalışma oranı ve kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. İşsizlik oranları yüksek AB üye ülkeleri arasında yerof alan İspanya, veAB27 Slovakya’da ise !ekil Error! No text specified style inYunanistan document..13 cinsiyete göre yarı zamanlı oranının ve (15+ kadınların ve istihdam gönülsüz yarıçalışma zamanlı çalı"ma oranı, ya",%), işgücüne 2007-2008, katılma (EUROSTAT, 2009) oranlarının düşük olduğu görülmektedir (bkz. Şekil 2.13). He Selamoğlu ve Lordoğlu (2006) da kısmi süreli istihdam oranının düşük olduğu ülkelerde kadın istihdam oranının da görece düşük olduğu yönünde değerlendirmelerin olduğunu belirtmektedir. 90 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Bielenski ve Köhler (1999) de genellikle kadınların işgücüne katılım oranları ile yarı zamanlı çalışma oranları arasında sıkı bir ilişki olduğunu belirtmektedir. Yüksek kadın işgücüne katılım oranına sahip ülkelerde (Danimarka, İsveç ve İngiltere gibi) görece toplam işgücündeki yarı zamanlı çalışanların payının daha yüksek olduğu; kadının işgücüne katılma oranının düşük olduğu ülkelerde (Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi) yarı zamanlı çalışma oranının da düşük olduğu ifade edilmektedir. Ancak bu özelliğe uymayan ülkeler bulunmaktadır. Portekiz ve Finlandiya’da kadınların işgücüne katılma oranı yüksekken yarı zamanlı çalışma oranı düşüktür. Bu ülkelerde kadınlar için normal çalışma süresi tam zamanlı çalışmadır. Diğer taraftan, Hollanda’da kadınlar çok yüksek düzeyde yarı zamanlı çalışmaktadırlar. Hollanda’da yarı zamanlı çalışma kadınlar için standart çalışma zamanıdır (Bielenski and Köhler, 1999). Selamoğlu (2002: 33-63)’na göre, günümüzde işgücü piyasasının vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilen kısmi süreli çalışmanın istihdam artışı ile yakın ilişkisi olduğu açıktır; ancak kısmi süreli çalışmanın aşırı yaygınlaşması, işgücü piyasasında tam zamanlı istihdam fırsatının fazla olmadığının bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Bu bağlamda kısmi süreli çalışma, işsizliğin azaltılması için köklü bir politika olarak görülmemelidir. Çünkü, kısmi süreli çalışmanın yaygınlaşma hızı nispeten düşüktür ve yüksek işgücü verimliliği sağlar. Ayrıca kısmi süreli işler için ortalama haftalık çalışma süresi, tam zamanlı işler için geçerli olan ortalama haftalık çalışma süresine yakın ise, kısmi süreli istihdamın işsizliği azaltıcı etkisi çok sınırlı olacaktır. Öte yandan kısmi süreli işler ile tam zamanlı işler arasında nitelik açısından farklılıklar varsa, genç ve kadın işgücüne yönelik istihdam olanakları artarken, resmi işsizlik oranlarında büyük düşüşler beklemek yanıltıcı olabilir. Kısmi süreli çalışmanın bu özelliklerine karşın, istihdam politikası içerisinde önemli bir rolü olduğu kabul edilmelidir. Her ne kadar kısmi süreli çalışmanın doğrudan işsizliği azaltıcı etkisi açık olmamakla birlikte, yeni işler yaratılması, var olan işlerin korunması ve tam zamanlı istihdama geçiş imkanı sağlaması açısından önemli bir istihdam biçimidir (Selamoğlu, 2002: 33-63). 91 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Yarı zamanlı çalışma istihdamı kolaylaştırıcı bir faktör olmakla birlikte, kadınların ücretlerini ve statülerini düşürmektedir. Genellikle yarı zamanlı işler işgücü piyasasının niteliksiz, güvencesiz ve düşük statülü işlerini kapsamaktadır (Ekmekçi, 2004). Toplumsal cinsiyet ayrımlaşması meslek, sektör, istihdam durumu, istihdam sözleşmeleri ve istihdam türleri (yarı zamanlı-tam zamanlı) gibi çeşitli istihdam değişkenlerinde olabilir. Kadınlar açısından yatay ayrımlaşmanın yanında dikey ayrımlaşma da söz konusu olmakta ve kadınlar yüksek hiyerarşik pozisyonlarda, yüksek ücretli işlerde ve yüksek pozisyonlarda daha az temsil edilmektedirler. Gregory ve Collony (2008) de İngiltere üzerine yapmış oldukları çalışmalarında müdürlük, profesyonel ve yardımcı profesyonel konumlarda -ki en çok ücret alan, sosyo-ekonomik açıdan en üst mevkilerdir ve çoğunlukla tam zamanlı çalışanlardan oluşur- yarı zamanlı çalışan sayısı artmasına rağmen hala azınlık bir grup olduklarını, tam tersine hizmet satış ve dü- şük beceri gerektiren alt pozisyonlarda yarı zamanlı çalışan kadınların tam zamanlı çalışan kadınlardan daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Stier ve Lewin-Epstein (2000: 390-410)’a göre, yarı zamanlı istihdam kadınların işgücüne katılımlarının en yaygın haline dönüşmüştür. Yarı zamanlı istihdamın varlığı bir yandan kadınların işgücüne katılımını artırırken aynı zamanda onların işgücü piyasasındaki fırsatlarını da sınır- lamaktadır. Önceki çalışmaların sonuçları göstermiştir ki; yarı zamanlı çalışan kadınlar ücret ve kariyer olasılığı açısından dezavantajlıdırlar. Stier ve Lewin-Epstein (2000: 390-410)’in makalesinde yapılan analiz göstermiştir ki; tam zamanlı istihdam ev işlerinde ve ev sorumluluklarında eşitliğe yardımcı olurken, yarı zamanlı istihdamın piyasa dışı (çalışmama) işlerden farkı bulunmamaktadır. Yarı zamanlı çalışan kadınların ücretli istihdamla meşgul olmaları ev içindeki görev ve sorumluluklarda geleneksel işbölümünü değiştirememektedir. Çalışma saatleri açısından bakılacak olursa, yarı zamanlı çalışan kadınlar ev kadınlarına göre daha fazla iş yüküne sahipler ve tam zamanlı çalışan eşlere göre daha az yardım görmektedirler. Paradoksal olarak, onların ikinci vardiyaları ev içi kaynaklara ulaşım ve karar verme anlamında aile içindeki konumlarını iyileştirmemektedir. Şu açıktır ki; yarı zamanlı istihdam sadece zaman açısından azaltılmış istihdam olması açısından değil, daha ziyade tam zamanlı çalışmadan 92 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kalite açısından farklıdır. Bütün bunlar göstermektedir ki, yarı zamanlı çalışanlar iki açıdan (işgücü piyasasında olduğu gibi ailede de) deza- vantaj ile karşı karşıyadırlar. Yarı zamanlı çalışanların ekonomik faaliyetleri değersizleştirilmekte, gerçek bir çalışan gibi algılanmamaktadırlar ve çoğunlukla işgücü piyasasının üst kademelerinde görünmezdirler. Yarı zamanlı çalışan kadınlar aynı zamanda evde de görünmezdirler. Onlar diğer hane üyelerinden ev işlerine katılımlarının artırılmasını ta- lep etme konusunda herhangi bir meşru zemin elde edemezler. Dahası, yarı zamanlı çalışan kadınlar ev içinde karar alma süreçlerine genellikle katılamazlar. Bu bakış açısıyla kadınların işgücü piyasasına bu şekilde katılımları ödüllendirilmemektedir. Bununla birlikte, tam zamanlı çalışan kadınlar hem işgücü piyasasında hem de ailede görünen kazanımlara sahip olmaktadırlar, yarı zamanlı çalışan kadınların ücretli istihdama ka- tılmayan kadınlardan farkı bulunmamaktadır (Stier and Lewin-Epstein, 2000: 390-410). Son yıllarda Avrupa’da yarı zamanlı çalışma oranının artması, daha çok insanın özellikle kadınların yarı zamanlı çalışma vasıtasıyla yeniden işgücü piyasasına girmesini veya işgücü piyasasında kalmasını ve böylelikle aile ve iş yaşamı sorumluluklarını daha iyi uzlaştırılmasını sağlama açısından başarılı olarak değerlendirilebilir; ancak istihdam oranının artmasının istihdam kalitesinin gelişmesi anlamına gelmeyeceği ve kadın erkek eşitliğini geliştirmeyi de garanti etmeyeceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bakıldığında kadın ve erkeklerin tam zamanlı ve yarı zamanlı istihdamdaki statüleri arasındaki farklılıkların değerlendirilmesi önem taşımaktadır (ESWC, 2007a). Bu noktada her iki istihdam türünde de kadın ve erkek her iki cinsiyet için önemli olan insana yakışır/düzgün iş olmasıdır. Avrupa Komisyonu’nun “Kadın Erkek Eşitliği Raporu 2009”da işgücü piyasasındaki cinsiyet ayrışmasının sonuçlarından birisinin de kısmen kadınların erkeklere göre daha az değerli mesleklerde ve pozisyonlarda yoğunlaşmaları nedeniyle cinsiyete dayalı ücret farklılıklarının sürüp gitmesi olduğu belirtilmektedir (AB’de ortalama % 17,4). Çünkü kadınlar daha fazla yarı zamanlı çalışmakta ve ailevi nedenlerle kariyerlerine ara vermektedirler ve büyük olasılıkla ücret, kariyerde yükselme ve birikmiş emeklilik hakları açısından olumsuz sonuçlarla karşılaşmaktadırlar. 93 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Bu durum aynı zamanda yoksullaşma riskini etkilemekte, özellikle tek ebeveynli ailelerde -çoğu durumda kadındırlar (yoksulluk riski oranı % 32)- ve 65 yaş üstü kadınlarda yoksulluk riski oranı yüzde 21’dir ve erkeklerden yüzde 5 daha yüksek olmaktadır (EC, 2009). Aslında günümüzde çözülmesi gereken asıl sorun, sadece çalışma hayatının aile hayatı ile bağdaştırılması değil, kadının kariyer sahibi olmasının da sağlanmasıdır. Bunun için de aile sorumluluklarının kadın ve erkek arasında daha adil bir şekilde paylaşılması gerekir. Bu noktada, esnek çalışma süresine ilişkin düzenlemeler ve istihdam daha geniş bir alan içerisinde tartışılmalıdır (Eser, 1997). Ancak uygulamada, geleneksel rollerin değişmesi ve teorideki eşit iş paylaşımının gerçekleşmesi mümkün görülmediğinden, yarı zamanlı çalışma hep kadına uygun bir çalışma şekli olarak düşünülmekte, erkek çalışanlar için bu çalışma biçimi sadece geçici bir süre için katlanılabilir olarak değerlendirilmektedir (Eser, 1997). Erkeğin çalışma süresinin esnek olmayışı, kadının gönülsüz olarak esnek çalışması durumunu ortaya çıkarmıştır. Gönülsüz kısmi süreli çalışma erkekler açısından da söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda, yarı zamanlı çalışma ile ilgili yapılacak bir diğer değerlendirme gönüllü-gönülsüz yarı zamanlı çalışmadır. Avrupa’da İstihdam 2008 Raporu (EC, 2008a)’nda da ifade edildiği gibi yarı zamanlı ve belirli süreli çalışma düzenlemelerinde meydana gelen artış, işçi ve işverenler açısından daha iyi bir şekilde, çalışma hayatına ilişkin ihtiyaçlarının eşleştirilmesini ve iş ve özel hayatın uyumlaştırılmasını sağlamasına rağmen, çalışanların bu tür düzenlemeleri gönülsüz bir şekilde sürdürme riskini de ortaya çıkarabilmektedir. 94 !ekil Error! No text of specified style in document..12 #"sizlik oranı, yarı zamanlı çalı"ma oranı, kadın i"gücüne katılma ve istihdam oranı ili"kisi, (15+ya",%), 2008, (EUROSTAT, 2009) T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü !ekil Error! No text of specified style in document..13 AB27 cinsiyete göre Şekil 2.14 AB27 cinsiyete göre gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, %), 2007gönülsüz yarı zamanlı 2008, (EUROSTAT, 2009)çalı"ma oranı, (15+ ya",%), 2007-2008, (EUROSTAT, 2009) He AB27’de 2001 yılında yüzde 17,2 olan gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı 2008 yılında yüzde 24,1’e yükselmiştir. Kadınlarda gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 50’lik bir artışla yüzde 22,2’ye yükselmiştir. Erkeklerde ise yaklaşık yüzde 14’lük bir artışla yüzde 29,2’ye yükselmiştir. Kadınlarla erkekleri kıyasladığımızda gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı erkeklerde daha fazladır. Yıllar itibariyle verilere bakıldığında, yarı zamanlı çalışma biçiminin ağırlık kazanmasıyla gönülsüz yarı zamanlı çalışmanın da arttığı sonucuna ulaşılmaktadır. 95 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Şekil 2.15 AB27 ülkelerinde cinsiyete göre gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı, (15+ yaş, !ekil Error! No text of specified style in document..14 AB27 ülkelerinde cinsiyete göre %), 2008, (EUROSTAT, 2009)çalı"ma oranı, (15+ ya", %),2008, (EUROSTAT, 2009) gönülsüz yarı zamanlı (*) için erkeklerde gönülsüz yarı (*) 2008 2008yılı yılıverilerinde verilerindeEstonya Estonyaiçin içinkadın kadınveveerkeklerde, erkeklerde,Malta Malta için erkeklerde gönülsüz zamanlı çalı"ma oranı verilmemi"tir. yarı zamanlı çalışma oranı verilmemiştir. AB’ye üye ülkeler gönülsüz yarı zamanlı çalışma açısından değerlendirildiğinde, gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranının her iki cinsiyet açısından en düşük olduğu ülke Hollanda’dır. ILO (2007)’nun Raporu'nda yarı zamanlı çalışmanın geçen on yılda önemli ölçüde büyüdüğü ve yüksek oranda kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarına neden olduğu belirtilmektedir. Ancak kadınlar için sunulan bu fırsatların, mükemmel işgücü piyasası düzenlemeleri vasıtasıyla tüm sektör ve mesleklerde kadınlara ve erkeklere yarı zamanlı çalışma imkanı sunabilen Hollanda hariç, çoğunlukla düşük statülü işlerde olduğu söylenmektedir. Yine aynı Rapor'da, Almanya, Hollanda ve İngiltere’deki yarı zamanlı çalışmayı karşılaştıran birtext çalışmada, bu çalışma biçiminin kadınlar !ekil Error! No of specifiedHollanda’nın style in document..15 #"gücüne dahil olmayanların cinsiyete göre i"gücüne dahil olmama nedenleri, (%), 2008*, (TÜ#K, 2009a) üzerindeki dezavantajlarını ortadan kaldırmayı başardığı belirtilmektedir. Almanya ve İngiltere’de bu çalışma biçiminde çok kısa haftalık çalışma saatleri (İngiltere’de 16 saatten az çalışma), düşük ücret maliyetleri, düşük ödeme ve sosyal koruma haklarından dışlama gibi koşullar varken; Hollanda öncelikle yarı zamanlı çalışma ile tam zamanlı çalışmayı hak, yararlar ve gelir açısından orantılı olarak denkleştirerek yarı zamanlı ça96 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü lışmayı standart çalışma biçimine dönüştürmüştür. İkinci olarak diğer ülkelerin aksine Hollanda bu çalışma biçimini tüm sektörlerde ve mesleklerde mümkün kılmayı başarmıştır ve yarı zamanlı çalışmayı tüm kadın grupları arasına dağıtmıştır. Sonuç olarak da Hollanda’da gönülsüz yarı zamanlı çalışma çok düşüktür ve diğer ülkelere kıyasla erkekler arasında daha yaygındır. Söz konusu Rapor'da, bu olumlu yanlarına rağmen yarı zamanlı çalışanların halen daha az eğitim ve kariyer imkanlarına sahip oldukları ve kısıtlı çocuk bakım hizmetlerinin sorun olmaya devam ettiği belirtilmektedir. Genelde gönülsüz yarı zamanlı çalışmanın en yüksek olduğu ülke ise Bulgaristan’dır. Gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı genellikle erkeklerde daha yüksektir. Yarı zamanlı çalışma gönüllü olarak kabul edilen bir istihdam şekli olduğunda destekleyici politikalara yol açabilir. Gönülsüz olarak yapılıyor olması durumunda ise eksik istihdam18 yapısı hakkında fikir verecek ve işsizlik politikalarını etkileyecektir (Eser, 1997). Çalışma saatleri açısından bakıldığında, yarı zamanlı çalışanların yüzde 57’si çalışma saatlerinden memnun olduklarını ifade ederken, yüzde 22’si (büyük çoğunluğu Doğu Avrupa ve AB’ye yeni üye ülkeler) tam zamanlı çalışmayı tercih etmektedir ve yüzde 15’i daha uzun çalışma saatlerini tercih ettiklerini ifade etmişlerdir (ESWC, 2007a). Genel olarak değerlendirildiğinde, AB ülkelerinde yarı zamanlı çalışma özellikle kadınlar için giderek önem kazanan bir çalışma biçimi olmuştur. Bu durumda önemli olan toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla yarı zamanlı çalışmanın olumsuz yanlarının (düşük ücret, düşük kariyer imkanı, eğitim olanaklarına daha kısıtlı ulaşım, sosyal koruma ve güvenlik gibi) giderilmeye çalışılmasıdır. Kadın Erkek Eşitliği Raporu 2009’da da 18 Gönülsüz yarı zamanlı çalışma kavramı bizi eksik istihdam kavramına götürmektedir. İstihdam edilen kişi arzu ettiği ve yapma gücünde olduğu halde çalıştığından daha fazla çalışamıyor ise, yahut bir kişi üretimin daha gelişmiş şartları altında çalıştığı veya başka bir mesleğe geçtiği zaman, istihdam edilen bu kişinin geliri ve verimliliği yükseliyor ise bu durumda eksik istihdam vardır denilebilir. Eksik istihdamın iki türü bulunmaktadır: Görülebilir eksik istihdam ve görülemez eksik istihdam. Görülebilir eksik istihdam çalışma sürelerinin normal çalışma devrelerinden daha kısa olması ve fertlerin arzuları dışında kısmi süreli çalışmaya mecbur kalmaları durumunda söz konusu edilmektedir. Görülemez eksik istihdam ise ferdin çalışma süresinin aşırı derecede kısa olmamasına rağmen gelirin aşırı derecede düşük olması, yahut çalıştığı işin niteliğinin onun kapasitesini ve vasıf seviyesini tam bir şekilde kullanmasına izin vermemesi veyahut kişinin istihdam edildiği tesisin veya ekonomik ünitenin verimliliğinin anormal derecede düşük bulunması anlamına gelmektedir (Evren, 2007). 97 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması kadın ve erkek eşitliğinin sadece başlı başına bir hedef değil, AB’nin büyüme, istihdam ve sosyal uyum hedeflerinin gerçekleştirilmesinin ön koşulu olduğu, kadınların işgücüne katılımlarının artmasının hem kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını ve ekonomik kalkınmanın sağlanmasını hem de sosyal koruma sistemlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasını garanti ettiği ifade edilmiştir. İstihdam ve sosyal politika alanlarında, güvenceli esneklik düzenlemeleri de dahil, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara yerleştirilmesinin sürdürülmesi ve güçlendirilmesi, kadınların ve erkeklerin işgücü piyasalarına tam katılımlarının sağlanması için önlerindeki engellerin kaldırılması doğrultusundaki çabaların devamlılığının çok önemli olduğu vurgulanmıştır (EC, 2009). 98 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 3. TÜRKİYE’DE İSTİHDAMI ESNEK ÇALIŞMA VE KADIN 3.1. Türkiye İşgücü Piyasasında Esnekliğin Yaygınlaşması Dünya ekonomisinde yaşanan ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması, küreselleşme ve uluslararası artan rekabet ile birlikte teknolojik gelişmeler, çalışma hayatında değişik uygulamalar, esnek çalışmayı ekonomilerin gündemine getirmektedir. Çalışma yaşamında mevcut katı kuralların serbest piyasa ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalması, insanları ve işletmeleri çalışma düzenlerine ilişkin kuralları değiştirmeye ve yeni düzenlemeler yapmaya itmiştir. Bu durumda hedeflenen daha az mevzuat, daha az çalışma süresi fakat daha verimli işgücüdür. Bütün dünyayı etkileyen söz konusu gelişmeler Türkiye’de de etkili ol- muştur. 1980’li yıllarda ihracata dayalı sanayileşme modelinin benimsenmesi ile uluslararası pazarlara açılma gereği rekabet gücünü artırmayı gerekli kılmış, bu durum esneklik tartışmasının yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Özellikle 1990’larda esneklik, Türkiye’de emek piyasasıyla ilgili başlıca politika konusu haline gelmiştir. İşveren örgütleri, 1989 sonrası reel ücret artışları nedeniyle, emek piyasası esnekliği tartışmasını açma konusunda öncü rolü üstlenmişlerdir. Esneklik yanlısı önerilerin temel argümanı, ücret artışlarının uluslararası rekabet gücünün yitirilmesine neden olduğu yolunda olmuştur (TİSK, 1994). Bu tartışmaların bir yansıması olarak kalkınma planlarında da esnekliği artırıcı ve yarı-zamanlı istihdam, esnek çalışma saatleri gibi yeni istihdam türlerini düzenleyici yeni yasaların hazırlanması gereği özel olarak vurgulanmaya başlanmıştır (Ansal vd., 2000). Ülkemiz işgücü piyasasında AB uyum sürecinde hız kazanan esnekleşme süreci, 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu ile tamamlanmaya çalışılmıştır. İş Kanunu'nun esneklik ile ilgili düzenlemelerinin etkileri tam olarak anlaşılamadan yeni tartışmalar başlamıştır. Hukuksal alanda süren bu tartışmalara ILO, OECD gibi uluslararası kuruluşların raporlarında dile getirilen esnekliğin iş yaratma üzerindeki etkileri konu- sundaki görüşleri de eklenmiştir. Türkiye işgücü piyasasının katılığını ve bunun hem ekonomiye hem de istihdama olumsuz etkileri olduğunu ileri süren bu çalışmalar sonucunda yeni öneriler gündeme gelmeye baş- 101 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması lamıştır. Söz konusu önerileri işverenler olumlu karşılarken, işçi kesimi kazanılan hakların kaybedilmesi olarak görmüş ve geriye gidiş olarak değerlendirmiştir (Okkalı-Şanalmış, 2006). Türkiye’de özellikle son yıllarda bazı akademik çevrelerde ve işverenlerce kabul edilen temel yaklaşım, katı bir işgücü piyasasının bulunduğu ve işgücü maliyetlerinin çok yüksek olduğu, bu durumun işverenlerin yeni istihdam yaratmaları önünde ciddi bir engel teşkil ettiği ve bu nedenle de işsizlik ve kayıtdışı istihdamın arttığı şeklindedir. Esneklikle işsizlik arasında doğrusal olmayan bir ilişkinin bulunup bulunmadığı yıllardır tartışılan ancak uzlaşma sağlanamayan bir konudur (Sapancalı, 2007-2008: 8-30). Bununla birlikte Dünya Bankası (WB)’nın işsizlikle mücadelede Türkiye’ye politik tavsiyesi işgücü piyasası esnekliğinin arttırılması ve işi koruyan düzenlemelerden istihdamı ve işçiyi koruyan düzenlemelere geçilmesi gerektiğidir (WB, 2006). OECD’nin yaptığı araştırmalarda ve OECD’nin Aralık 2004 ve Temmuz 2008 tarihli Türkiye raporlarında da, 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’nun işgücü piyasasına belirli bir esneklik sağlamasına rağmen, Türkiye’deki işgücü piyasası düzenlemelerinin OECD alanındaki en katı düzenlemeler olduğu belirtilmektedir. OECD (2006a) raporuna göre mevzuatın ağırlığı işletmeleri ve kişileri kayıtdışına itmektedir. Söz konusu rapor Türkiye’de daha esnek sosyal koruma sağlanması gerektiğine işaret etmektedir. OECD ve WB tarafından yapılan çalışmalar göstermektedir ki; Türkiye’de işgücü piyasasındaki katılıklar, yüksek istihdam vergileri ve sosyal güvenlik giderleri önemli büyüklükte bir kayıtdışı ekonomiye neden olmaktadır. Türkiye yüzde 50’ye varan kayıtdışı işgücü ile zaten aşırı biçimde esnek bir işgücü piyasasına sahiptir (OECD, 2004). Hatta kayıtdışı işlerde esnekliğin ötesinde kuralsızlık egemendir. Çalışmanın ilerleyen bölümünde daha detaylı bir şekilde incelenecek olan, 4857 sayılı Yeni İş Kanunu fiilen uygulanan esnek çalışmayı yasal bir çerçeveye yerleştirmiştir. İş Kanunu’nda kısmi süreli çalışma, geçici süreli çalışma (ödünç iş ilişkisi), belirli süreli çalışma, taşerona bağlı çalışma gibi hizmet sözleşmeleri ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. 102 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Esnek çalışma biçimlerinin, işyerlerini yeni istihdam yaratma konusunda teşvik edici olacağı düşünülmektedir. Kadın istihdamı bağlamında yapılan çalışmalar ve tartışmalarda da aynı doğrultuda savlar öne sürülmektedir (Ecevit, 2008). Çalışma yaşamının çok katı kurallarla düzenlenmesinin kadın istihdamını olumsuz etkileyeceği iddia edilmektedir. Daha az kurallı ve daha esnek bir piyasanın kadınları istihdam etmede bu kadar çekingen davranmayacağı düşünülmektedir. Kadınlar için kısmi süreli çalışma statüsü, aile ve iş sorumluluklarını uyumlaştırma, işsizliği azaltma, kadın istihdamını kolaylaştırma gibi muhtemel etkileri nedeniyle benimsenmekte, özellikle AB deneyimleri dikkate alındığında kısmi süreli çalışmanın kadın işsizliği ile mücadelede etkin bir araç olduğu kabul edilmektedir. Bu benimsemenin göstergeleri devletin temel belgelerinde de görülmektedir (Ecevit, 2008). 3.2. Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda Esnekliğin Ele Alınışı Ülkemizde planlı kalkınmanın gereği olarak hazırlanan kalkınma planlarına bakıldığında, esnek çalışma biçimlerine ilk defa Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer verildiği görülmektedir. Bu nedenle Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan itibaren kalkınma planlarındaki esnek çalışma ile ilgili konular irdelenmeye çalışılacak, yıllık programlarda daha detaylı düzenlemeler yapılması ve kadına yönelik tedbirlere yer verilmesi nedeniyle 2007, 2008 ve 2009 Yılı Programları'nın da esnek çalışma kapsamında ele alınmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. 3.2.1. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994) Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda işgücü piyasası esnekliği ile ilgili şu ifade yer almıştır: “Kısmi zamanlı (part-time) yeni iş alanlarının açılmasına ve bu tür istihdamın geliştirilmesine önem verilerek gerekli mevzuat düzenlemesi yapılacaktır” (Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı [DPT], 1989). Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı'na bakıldığında, yarı zamanlı çalışma ile ilgili kanuni düzenlemelerin yapılacağına dair öngörü göze çarpmaktadır. 103 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 3.2.2. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000) Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda işgücü piyasası esnekliği ile ilgili şu ifadeler yer almıştır: “Onaylanan uluslararası sözleşme sayısı artırılmış, ancak bu sözleşmelerin iç mevzuata yansıtılması konusunda olduğu gibi, işgücü piyasasında esnekliği artıracak ve yaygınlaşmaya başlayan yeni çalışma biçimlerini düzenleyecek mevzuatı geliştirme çalışmaları da yeterli düzeyde gerçekleştirilememiştir.” “İşgücü piyasasında esnekliğin artırılmasını dikkate alacak, yaygınlaşmaya başlayan yeni çalışma biçimlerini düzenleyecek, ülke şartlarına ve uluslararası standartlara uygun mevzuatı oluşturma çalışmaları henüz sonuçlandırılamamıştır.” “Esnek zamanlı, kısmi zamanlı ve diğer standart dışı çalışma türlerinin düzenlenebilmesi için, 1475 sayılı İş Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta düzenleme yapılacaktır.” “Hem güvenceli, hem de esnek bir işgücü piyasası düzenlemesi gerçekleştirilecek, işgücünün piyasa şartlarına daha iyi cevap verebilmesini sağlayacak beceri eğitimi ve yeniden eğitim programlarını içeren uyum çalışmalarına ağırlık verilecektir. Bu çerçevede, küreselleşme süreci ve AB’ye uyum politikaları kapsamında aktif işgücü piyasası önlemlerine ağırlık verilecek, İş ve İşçi Bulma Kurumu çağdaş istihdam hizmetleri sağlayabilecek bir yapıya kavuşturularak İş-Kur adı altında yeniden örgütlenecektir.” “Çalışma hayatı mevzuatını Avrupa Birliği’ne (AB) uyum ve Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) normları doğrultusunda yenilemek, işgücü piyasasında esnekliği artırmak ve yeni çalışma biçimlerini düzenlemek esastır. İstihdamın geliştirilmesine yönelik olarak verimlilik düşürülmeden yasal çalışma sürelerini kısaltacak ve esnek zamanlı çalışma türlerine imkan tanıyacak çalışmalar başlatılacaktır.” 104 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü “Ücretin iş, liyakat, verim, kıdem ve kariyerin karşılığı olarak belirlenmesi ve ücret sistemlerinin istihdamı geliştirme, büyüme politikaları ve yeni çalışma biçimlerine göre oluşturulması sağlanacaktır.” “Devletin standart dışı (atipik) çalışma biçimlerini kullanmasına imkan tanınacak, bunun hangi alanlarda ve hangi ölçülerde mümkün olacağı belirlenecektir” (DPT, 1995). Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'na bakıldığında, bir önceki kalkınma planında da belirtilen esnek çalışma biçimlerini düzenleyecek yasal mevzuat çalışmalarının halen gerçekleştirilemediği, ancak AB ve ILO normlarına uygun olarak işgücü piyasasının esnekliğini arttırmanın ve yeni çalışma biçimlerinin düzenlenmesi konusunda mevzuat çalışması- nın yapılacağı belirtilmiştir. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı'na göre esnek çalışma düzenlemeleri üzerinde daha fazla durulduğu görülmektedir. Bu durum esnek çalışma biçimlerine verilen önemin giderek arttığı şeklinde yorumlanabilir. 3.2.3. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda işgücü piyasası esnekliği ile ilgili şu ifadeler yer almıştır: “İşgücü piyasasında esnekliği artıracak, yaygınlaşan yeni ça- lışma biçimlerini düzenleyecek, ülke şartlarına ve uluslararası standartlara uygun mevzuatın oluşturulması gereği devam etmektedir.” “Küresel kriz ve 1999 yılında yaşanan deprem felaketleri ekonomiyi olumsuz etkilemiş ve işsizliğin artmasına neden olmuştur. Çoğunluğu kayıtdışı sektörde kısmi zamanlı ve düşük ücretle çalışan eksik istihdamda bulunan kişiler işsizlik riski ile karşı karşıya kalmışlardır.” “İşgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu esneklikler sağlanacak, iş- gücü piyasasında kayıtdışı çalışma önlenecek ve yeni çalışma biçimleri düzenlenecektir. Ekonomik büyüme ile çağdaş çalışma ve yaşama koşulları arasındaki bağ güçlendirilecektir.” 105 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması “Çalışma hayatında, işgücü piyasasına esneklik kazandırılacak, katılımcı sosyal diyalog mekanizmaları oluşturulacak, Uluslara- rası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliğinin norm ve standartları dikkate alınacaktır.” “Yeni ve diğer standart dışı çalışma biçimlerinin ülke şartları ve uluslararası standartlara uygun yasal düzenlemeye kavuşturulması ile istihdam artışı sağlanacaktır” (DPT, 2000). Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda Altıncı ve Yedinci Beş Yıllık Kal- kınma Planları'nda esnek çalışma biçimleri ile ilgili öngörü ve hedeflerin tekrarlandığı görülmektedir. 3.2.4. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda işgücü piyasası esnekliği ile ilgili şu ifadeler yer almıştır: “Çalışma hayatını esnek bir yapıya kavuşturmayı amaçlayan ve mevcut düzenlemeleri günün koşullarına uygun hale getiren Yeni İş Kanunu çıkarılmıştır. Kanunda ayrıca, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde işçilerin mağduriyetini giderici garanti fonunun kurulması, iş güvencesi, iş sağlığı ve güvenliğinin etkin uygulanması ve özel istihdam bürolarının kurulması gibi hükümler yer almaktadır. Kanunla istihdamın korunmasına, ge- liştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmek üzere Türkiye İş Kurumu kurulmuştur.” “İşgücü piyasasında, mevzuattaki esneklik hükümlerinin uygula- nabilirliğinin değerlendirilmesi, aksaklıkların giderilmesi ve sosyal güvenlik ile ilişkinin kurulması gereği sürmektedir.” “Kayıtdışı işletme, kişi ve çalışanların kayıt altına alınabilmesini teminen kayıtlı sistem güçlendirilecektir. Bu amaçla, idari-mali ve yasal yükümlülükler bütçe imkanları doğrultusunda kademeli olarak azaltılacak, başta Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (KOBİ)’ler olmak üzere kayıtlı işletmelere yönelik finansman olanakları artırılacak, iş ve çalışma hayatına ilişkin mevzuat basitleştirilerek 106 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bürokratik formaliteler azaltılacak, işletmelerin kurumsallaşması teşvik edilecek, kayıtlı işletme ve bireylere yönelik kamu hizmetleri iyileştirilecek, iş ve işgücü piyasasında esneklik artırılacaktır. Kayıtdışı sektörle mücadelede aktif rol oynayan kurumlar arasında etkin işbirliği ve koordinasyon sağlanacaktır.” “Esneklik ile güvence bir arada değerlendirilerek işgücü piyasasının daha esnek ve hareketli bir yapıya kavuşması sağlanacaktır.” “İstihdam üzerindeki yükler, yeni istihdam olanaklarının geliştirilmesini, düzgün işlerin çoğaltılmasını ve kayıtdışı istihdamın azaltılmasını özendirecek şekilde aktüeryal dengeler de gözetilerek kademeli bir şekilde düşürülecektir.” “Ücret-verimlilik ilişkisini güçlendiren, işgücü piyasalarının esnekliğine katkıda bulunan ve üretken istihdamı destekleyen esas ücret ağırlıklı bir ücret politikası izlenecektir.” “İşletmelerin ve çalışanların işgücü piyasasındaki değişimi pozitif bir şekilde yönetebilme kabiliyetleri artırılacaktır. İşletmelerin bu değişime uyum sağlama kapasiteleri; iş örgütlerinin modernleştirilmesi ve işletmelerde uyumun desteklenmesi, çalışanlarda ise, yeni koşulların gerektirdiği bilgi ve becerilerin kazandırılması yoluyla sağlanacaktır.” “İşgücü piyasasına ilişkin bilgi sistemleri geliştirilmesi, eğitim ve işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması ve istihdamın ve işgücü verimliliğinin artırılması için, yaşam boyu eğitim stratejisi dikkate alınarak ekonominin talep ettiği alanlarda insangücü yetiştirilecektir.” “Uzman kamu personelinin bilgi birikimi ve tecrübelerinden azami seviyede faydalanılarak etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla, farklı kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmelerine imkan tanıyacak esnek çalışma modelleri benimsenecek, ilgili mevzuat düzenlemeleri gerçekleştirilecektir.” 107 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması “Plan döneminde, işgücü piyasası ile ilgili önemli hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılmıştır. Çalışma hayatı mevzuatının Türkiye’nin değişen ve gelişen şartlarına, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine ve AB mevzuatına uyumunu sağlamayı amaçlayan 4857 sayılı İş Kanunu 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu ile Kurum, günün ihtiyaç ve koşullarına göre bir istihdam kurumu olarak yeniden yapılandırılmıştır. Özel istihdam büroları açılması olanağı sağlanmıştır” (DPT, 2006a). Dokuzuncu Kalkınma Planı'na bakıldığında, 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’na ve yapılan kurumsal düzenlemelere vurgu yapılmakta, ka- muda esnek çalışma biçimlerinin uygulanabilmesi için gerekli çalışmaların yapılacağı belirtilmekte, ayrıca esneklik ile güvence arasında bir den- genin oluşturulacağı ve işçilerin bilgi ve becerilerinin artması konusunda eğitilecekleri ifade edilmektedir. Kalkınma planları genel olarak değerlendirildiğinde; Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı ve sonrasında hazırlanan planlarda küreselleşmeye vurgu yapılmakta ve küreselleşmenin gerekleri doğrultusunda gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılacağı belirtilmekte ve bu noktada esnek çalışma düzenlemelerinin yapılmasının önemine dikkat çekilmektedir. Sonuç olarak, söz konusu plan dönemlerindeki en önemli icraatın 4857 sayılı İş Kanunu'nun çıkarılması olduğu söylenebilir. Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda mevzuattaki esneklik hükümlerinin uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi, aksaklıkların giderilmesi ve sosyal güvenlik ile ilişkinin kurulması gereğinin sürdüğü ifade edilmiş olup, bu konuyla ilgili yapılacak çalışmaların söz konusu gereklilikleri göz önünde tutması büyük önem taşımaktadır. 3.2.5. 2007, 2008 ve 2009 Yıllık Programları 2007 Yılı Programı'nda işgücü piyasası esnekliği ile ilgili olarak şu hususlara değinilmiştir: “İş ortamına ilişkin olarak, sektör denetimlerinin etkinleştirilmesi ve kayıt içinde olmanın özendirilmesi, vergi tabanının geniş- letilerek işgücü maliyetlerinin azaltılması, işgücünün niteliğinin 108 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilerek verimliliğin yük- seltilmesi ve işgücü piyasasında güvenceli esnekliğin artırılması ihtiyaçları devam etmektedir.” “AB ülkelerinde yaygın olan esnek çalışma biçimleri ülkemizde etkin olarak uygulanamamaktadır. İstihdamın artırılması, işsizliğin ve kayıtdışı çalışmanın azaltılması, sosyal içerme kapsamın- da kadınların ve dezavantajlı kesimlerin istihdamının artırılması amacıyla esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması özel öneme sahiptir. İşgücü piyasasında esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşmasının önündeki mevcut yasal engellerin kaldırılması, bu çalışma biçimlerinin teşvik edilmesi ve sosyal güvenlikle ilişkilerinin kurulması gerekmektedir.” “İşgücü piyasası; esneklik ve güvence arasında dengenin sağlandığı, üretken istihdamı destekleyen bir ücret sisteminin oluş- turulduğu, değişime uyum sağlama kapasitesinin artırıldığı, sosyal diyaloğun geliştirildiği ve herkese eşit fırsatların sunulduğu bir yapıya kavuşturulup etkinleştirilecektir.” “Eğitimin işgücü talebine olan duyarlılığının artırılması amacıyla yaşam boyu eğitim stratejisi dikkate alınarak ekonominin talep ettiği alanlarda insan gücü yetiştirilmesi ve eğitim ile işgücü pi- yasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması hedeflenmektedir.” “İşgücü üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik primi yükünün azal- tılması ihtiyacı devam etmektedir. Bu yüklerin azaltılması aynı zamanda işgücünün kayıt altına alınması açısından da önemli görülmektedir” (DPT, 2006b). 2007 Yılı Programı'nda “İstihdamın Artırılması” gelişme ekseni altında “İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi” alt başlığının mevcut durum, temel amaç ve hedefler kısmında yer alan çalışma hayatında esneklik ile ilgili hususlar 2008 ve 2009 Yılı Programları'nda da aynen yer almak- tadır. Söz konusu programlarda, güvenceli esnekliğe vurgu yapılarak, AB ülkelerinde yaygın olan esnek çalışma biçimlerinin ülkemizde etkin olarak uygulanamamakta olduğu, istihdamın artırılması, işsizliğin ve ka- 109 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması yıtdışı çalışmanın azaltılması, sosyal içerme kapsamında kadınların ve dezavantajlı kesimlerin istihdamının artırılması amacıyla esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmasının özel öneme sahip olduğu belirtilmiş, işgücü eğitiminin ve işgücü maliyetlerinin azaltılmasının önemine değinilmiştir. Üç yıla ait esneklikle ilgili politika öncelikleri ve tedbirler ise aşağıdaki tablolarda yer almaktadır. 2007 Yılı Programı Politika Öncelikleri ve Tedbirler (DPT, 2006b) Öncelik/Tedbir Yapılacak İşlem ve Açıklama İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi Öncelik 1. Esneklik ile güvence bir arada değerlendirilerek işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşması sağlanacaktır. Esneklik uygulamalarının işçi ve işverenler açısından çekici kılınması için, standart iş sözleşmelerindeki esneklik düzeyi incelenecek ve gerekli uyumlaştırma çalışmaları yapılacaktır. Öncelik 3. İstihdam üzerindeki yükler kademeli bir şekilde düşürülecektir. Yeni istihdam imkanlarının geliştirilmesi, düzgün işlerin çoğaltılması, kayıtdışı istihdamın azaltılmasının özendirilmesi ve vergi tabanının yaygınlaştırılması yoluyla, aktüeryal dengeler de gözetilerek, istihdam üzerindeki yükler kademeli bir şekilde azaltılacaktır. Öncelik 4. İşletmelerin ve çalışanların işgücü piyasasındaki değişimlere uyum kabiliyetleri artırılacaktır. İşletmelerin işgücü piyasasındaki değişime uyum sağlama kapasiteleri; iş örgütlerinin modernleştirilmesi ve işletmelerde uyumun desteklenmesi; çalışanlarda ise, yeni koşulların gerektirdiği bilgi ve becerilerin kazandırılması yoluyla sağlanacaktır. Öncelik 5. Dezavantajlı grupların işgücü piyasasına katılımları kolaylaştırılacaktır. Gençlere iş deneyimi kazandırma programları geliştirilecektir. Bu kapsamda işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla gençlerin anlaşmalı iş yerlerinde geçici süreyle çalışmaları sağlanacaktır. İşgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacaktır. 110 Bu çerçevede özellikle kısmi süreli çalışma biçiminin uygulanmasını kısıtlayabilecek engeller belirlenecek, bu çalışma biçimi işçiler ve işverenler açısından talep edilir bir yapıya kavuşturulacaktır. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Programı Politika Öncelikleri ve Tedbirler (DPT, 2007) Öncelik/Tedbir Yapılacak İşlem ve Açıklama Öncelik 1. İşgücü piyasası etkinleştirilecektir. Tedbir 1.1. Esneklik ile güvence arasında denge sağlanarak, işgücü piyasası daha esnek ve hareketli bir yapıya kavuşturulacaktır. Esneklik uygulamalarının işçi ve işverenler açısından çekici kılınması için, özellikle kısmi süreli çalışma biçiminin uygulanmasını kısıtlayabilecek engeller belirlenecek, bu çalışma biçimi işçiler ve işverenler açısından talep edilir bir yapıya kavuşturulacaktır. 4857 sayılı İş Kanununda ve sosyal güvenlik mevzuatında gerekli değişiklikler yapılacaktır. Tedbir 1.2. İstihdamın artırılmasını sağlayacak şekilde, istihdam üzerindeki yüklerin azaltılmasına ilişkin çalışmalar yapılacaktır. Yeni istihdam imkanlarının geliştirilmesi, düzgün işlerin çoğaltılması, kayıtlı çalışmanın özendirilmesi ve vergi tabanının yaygınlaştırılmasını sağlayacak şekilde, aktüeryal dengeler de gözetilerek, istihdam üzerindeki yüklerin kademeli bir şekilde azaltılması ile ilgili çalışmalar yapılacaktır. Tedbir 1.3. İşletmelerin ve çalışanların değişime uyum sağlama kapasiteleri artırılacaktır. İşletmelerin işgücü piyasasındaki değişime uyum sağlama kapasiteleri; iş örgütlerinin modernleştirilmesi ve işletmelerde uyumun desteklenmesi; çalışanlarda ise, yeni koşulların gerektirdiği bilgi ve becerilerin kazandırılması yoluyla sağlanacaktır. Bu alanda AB kaynakları (IPA Fonları) etkin biçimde kullanılacaktır. Öncelik 3. İşgücü piyasasında zorluklarla karşılaşan kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, özürlüler ve eski hükümlüler için fırsat eşitliği sağlanacaktır. Tedbir 3.2. Kadınların işgücüne ve istihdama katılımları artırılacaktır. İşgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacaktır. Çocuk ve yaşlı bakımı başta olmak üzere bakım hizmetlerine kolay ve ucuz erişimleri sağlanacak, kadınlara işgücü yetiştirme eğitimleri verilecektir. Kadınlara iş kurma alanında mesleki bilgi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilecektir. 111 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 2009 Yılı Programı Politika Öncelikleri ve Tedbirler (DPT, 2008) Öncelik/Tedbir Yapılacak İşlem ve Açıklama Öncelik 73. İşgücü piyasası etkinleştirilecektir. Tedbir 141. Güvenceli esneklik Esneklik uygulamalarını yaygınlaştırmak için işçi ve yaklaşımıyla işgücü piyasasını işverenlere yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme daha esnek ve hareketli faaliyetleri artırılacaktır. bir yapıya kavuşturacak, özellikle kadınların, gençlerin ve özürlülerin istihdamını artıracak faaliyetler yaygınlaştırılacaktır. Öncelik 105. Esnek çalışma modellerinin kamu kesiminde uygulanmasına yönelik bir çalışma yapılacaktır. Tedbir 208. Esnek çalışma modellerinin kamu kesiminde uygulanmasına yönelik bir çalışma yapılacaktır. Kamuda esnek çalışma modellerinin uygulanabilmesine yönelik bir kanun taslağı hazırlanmasına hizmet etmek üzere, uzman kamu personelinin bilgi birikimi ve tecrübelerinden azami seviyede yararlanılarak kamu kesiminde etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla farklı kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilmelerine imkan tanıyacak esnek çalışma modellerinin kamuda uygulanabilirliği araştırılacaktır. Üç yıla ait yıllık programlara bakıldığında, esneklik ile güvence bir arada değerlendirilerek işgücü piyasasının güvenceli esnek yaklaşımıyla daha esnek bir yapıya kavuşturulması konusunda gerekli çalışmaların yapı- lacağı, esnek çalışma biçimlerinin özellikle kısmi süreli çalışma biçiminin uygulanmasını kısıtlayacak engellerin belirlenerek, işçi ve işverenler açısından tercih edilen bir çalışma türü haline getirileceği belirtilmektedir. Kısacası işgücü piyasasının kamu kesimi de dahil olmak üzere esnek bir yapıya kavuşturulmasına yönelik tedbirlere giderek önem verildiği görülmektedir. Esnekleşme özellikle son yıllarda pek çok kesim tarafından kadınların işgücüne katılımını artırıcı önemli bir strateji olarak gösterilmekte, özellikle “kısmi süreli çalışma”, kadınların iş ve aile sorumluluklarını uyum- laştırabilmelerini sağlayarak kadın işgücü arzını artıracak bir çalışma 112 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü biçimi olarak değerlendirilmektedir. Bu anlayışın yıllık programlara da yansıdığını ve kadınların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla esnek çalışma biçimlerinin bir araç olarak kullanılacağına ilişkin tedbirlere yer verildiği görülmektedir. Kadın Emeği Platformu Komisyon Raporları'nda kısmi çalışma ve genel olarak esnek zamanlı çalışma kadın istihdamını arttırıcı çalışma biçim- leri olarak tanımlanmış ve bu konu ile ilgili yönetmeliklerin uygulamayı kolaylaştıracak biçimde yeniden düzenlenmesi ve esnek çalışma biçimlerinin sosyal güvenlik mevzuatına dahil edilmesi önerilmiştir (ILO vd., 2005). Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Kadınların işgücü piyasasına katılımının artırılmasında kısmi süreli çalışmanın veya esnek çalışma koşullarının ne derece etkili olacağı tartışmalıdır. Kadınların işgücüne düşük katılımlarının önünde daha önce de bahsedildiği gibi birçok yapısal engel bulunmaktadır. Bu nedenle kısmi süreli çalış- ma biçimlerinin yaygınlaştırılmasının kadınların işgücüne katılımlarının artırılması üzerinde sınırlı bir etkisi olacağı göz ardı edilmemelidir (Ecevit, 2008). Sonuçta esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması kadın istihdamının önündeki asıl engellerin (sosyal, ekonomik, kültürel vb.) kaldırılmasına yönelik stratejilerin yanında destekleyici bir strateji olarak kullanılabilir. AB’de görüldüğü gibi kadınlar yarı zamanlı çalışma biçimlerinde daha yoğun yer almakta ve söz konusu çalışma biçimi ka- dın istihdamını artırmada önemli bir araç olarak kullanılmakla birlikte, bu durum aynı zamanda kadınların ücretlerini ve statülerini düşürmektedir. Yarı zamanlı işler çoğunlukla işgücü piyasasının niteliksiz, güvencesiz ve düşük statülü işlerini kapsamakta, ücret ve emeklilik hakları açısından da olumsuzluklar yaratmaktadır. Toksöz (2007a)’e göre esnek çalışmanın kadın istihdamıyla özdeş hale sokulması, Türkiye’de işgücü pi- yasasına kısıtlı katılma imkanı bulan kadınlara erkeklerle eşit fırsatların sunulması değil, kadınlardan yetersiz katılım biçimlerine razı olmalarını istemek demektir. Kadınların bu istihdam biçimlerini tercih etmelerinin altında yatan temel nedene bakıldığında aile ve iş yaşamını uzlaştırmanın, özellikle çocuk bakım sorumluluğunun yer aldığı görülmektedir. Bu durum toplumsal cinsiyet temelli işbölümünün pekiştirilmesine neden olabilmektedir. Tüm bu nedenlerle söz konusu uygulamaların yalnızca 113 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması toplumun bir kesimine yönelik olarak uygulanmasının ileride bazı eşitsiz koşulların oluşmasına neden olabileceği göz önüne alınarak, esnek ça- lışma biçimlerine ilişkin politikalar belirlenirken toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının yansıtılması büyük önem taşımaktadır. Bu noktada kadın istihdamının artırılmasına yönelik stratejilerin sadece esnek çalışma bi- çimleri ile kısıtlanmaması, kadın erkek eşitliği nihai hedefinin sağlanmasında ücret, nitelik düzeyi, kariyer, meslek ve iş alanlarındaki eşitsizliğin giderilmesi, kadınların kariyerlerinde ilerlemelerini kesintiye uğratan çocuk ve yaşlı bakımına ilişkin düzenlemelerin geliştirilmesi gibi kapsamlı stratejiler geliştirilmesi önemlidir (Toksöz, 2007a). 3.3.Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programlarında Esneklik Yaklaşımları Bu başlık altında 2001, 2003 ve 2008 yıllarında, Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde, kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaların temel esas ve unsurlarını belirlemek amacıyla hazır- lanan Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programları'nda esneklik yaklaşımları incelenecektir. 3.3.1. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 200119 2001 Yılı Ulusal Programı'nın “Sosyal Politika ve İstihdam” başlığının “İş Hukuku-Mevcut Durum” alt başlığında “Çalışma Hayatında Temel Düzenlemeler” kısmında, esnek çalışma ile ilgili özel bir düzenlemenin mevcut olmadığı ifade edilmiştir. “AB müktesebatı ile Türk mevzuatı karşılaştırması ve yapılması gereken değişiklik ve yeniliklerin uygulamaya geçirilmesi için alınması gereken önlemler” başlığının, “Türk mevzuatında yapılması gereken değişiklik ve yenilikler” alt başlığında esnek çalışma ile ilgili olarak “Esnek ve stan- dart dışı çalışmalarla ilgili yasal düzenleme çalışmalarında 97/81 sayılı Direktif dikkate alınacaktır.” ifadesi yer almış ve orta vadede esnek ve/ veya standart dışı çalışmayla ilgili yasal düzenlemelerin yapılacağı belirtilmiştir. 19 24 Mart 2001 tarih ve 24352 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 114 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 3.3.2. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 200320 2003 Yılı Ulusal Programı'nın “Ekonomik Kriterler” başlığının “Kopenhag Ekonomik Kriterlerine Uyum Çerçevesinde Yapılan Çalışmalar” kapsamında “İşleyen Bir Piyasa Ekonomisinin Varlığı” alt başlığında yer alan “İdari Reformlar” içinde “Kamuda Yönetişimin Güçlendirilmesi” yer almıştır. Bu çerçevede belirlenen Devlet Personel Rejimi Reformu kapsamında esnek çalışma usullerinin getirileceği belirtilmiştir. “AB İçerisindeki Rekabet Baskısı İle Başa Çıkabilme” başlığının “İş Gücü Piyasası” alt başlığında; “İş gücü piyasasında kayıtdışı çalışmanın önlenmesi, iş gücü pi- yasasının ihtiyaç duyduğu esnekliklerin sağlanması ve yeni ça- lışma biçimlerinin düzenlenmesi hedefleri doğrultusunda TBMM tarafından 22 Mayıs 2003 tarihinde kabul edilerek 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı Yeni İş Kanunu; küreselleşme ve bilgi toplumuna geçişin çalışma şekilleri ve iş organizasyonu üzerindeki etkileri dikkate alınarak, kısmi süre- li çalışma, çağrı üzerine çalışma, ödünç iş ilişkisi, iş paylaşımı modelleri, belirli süreli hizmet sözleşmeleri ve alt işveren uygu- lamasının yaygınlaşması gibi yeni çalışma biçimlerini yansıtacak şekilde düzenlenmiştir. İş piyasasındaki esnekliği artırmak suretiyle işsizlikle mücadele ve istihdamı artırma hususlarında önemli bir yasal çerçeve oluşturan bu Kanunun, istihdam piyasasını olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir.” (ABGS, 2003) ifadesine yer verilmiştir. “Sosyal Politika ve İstihdam” başlığı altında belirlenen öncelikler arasında yer alan “AB Mevzuatının Türk İş Hukukuna Yansıtılması” bölümünde esnek çalışma biçimlerini düzenleyen mevzuat değişikliği yapılmasına ilişkin olarak belirlenen takvimde 2004 yılının sonuna kadar kısmi ça- lışma, belirli süre çalışma ve çalışma sürelerinin düzenlenmesine ilişkin 20 24 Temmuz 2003 tarih ve 25178 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 115 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması AB direktiflerine uyumun sağlanması için hukuki düzenlemelerin yapılacağı, bununla ilgili sorumlu kuruluşun ÇSGB olduğu belirtilmiştir. 3.3.3.Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 200821 2008 Yılı Ulusal Programı'nın “Ekonomik Kriterler” başlığının altında “İşleyen Bir Piyasa Ekonomisinin Varlığı” alt başlığında, yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamında verimlilik ve istihdam artırıcı tedbirlere odak- lanarak ekonomide kayıtdışılığın azaltılması, işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması ve ulusal düzeyde rekabet gücünün geliştirilmesine ve özel sektörün ekonomideki rolünün artırılmasına yönelik çalışmalar yürütüleceği belirtilmiştir. “Avrupa Birliği İçerisindeki Rekabet Baskısı İle Baş Edebilme” başlığı altında yer alan işgücü piyasası bölümünde, Türkiye’de işgücü piyasasının temel özellikleri; başta kadınlar olmak üzere işgücüne katılma ve istihdam oranlarının düşük olması, çalışma çağındaki nüfusun hızla artması, özellikle gençler arasında görülen yüksek işsizlik oranı, ekonominin istihdam yaratma kapasitesinin sınırlı kalması, kayıtdışı istihdamın yüksek olması ve tarımsal ekonomide görülen çözülme neticesinde yüksek büyüme oranlarına rağmen istihdamın yeterince artmaması olarak belirtilmiştir. Bu çerçevede, istihdam imkanlarının geliştirilmesi, eğitim ve iş piyasası arasındaki bağın güçlendirilmesi, işgücü piyasasının etkinliğinin artırılması, dezavantajlı grupların işgücü piyasasına katılımlarına yönelik eşit fırsatlar sunulması, işgücü piyasası ihtiyaçları esas alınmak suretiyle aktif işgücü programlarının geliştirilmesi, kayıtdışı istihdamın azaltılması ve düzgün işlerin çoğaltılması hedeflerinin istihdam politikasının temel hedefleri olarak ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Yine bu kapsamda, işgücü maliyetlerini azaltıcı, gençlerin, kadınların ve özürlülerin istihdamını artırıcı, aktif işgücü programlarını geliştirici, kayıtdışılığı azaltıcı, özel istihdam bürolarının açılmasını kolaylaştırıcı, alt işverenlik ilişkisini düzenleyici ve işyeri açma formalitelerini azaltıcı tedbirler içeren ve İstihdam Paketi olarak adlandırılan 5763 sayılı İş Kanu- 21 31 Aralık 2008 tarih ve 27097 (5. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 116 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü nu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un22 çıka- rıldığı ve bu konudaki müktesebat uyumuna yönelik çalışmaların devam edeceği ifade edilmiştir. Söz konusu İstihdam Paketi'nde kadın istihdamı ile ilgili olarak; mevcut istihdama ilave olarak işe alınan kadınların ve 18–29 yaş arası gençlerin işverenlere ait sigorta priminin 5 yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağı, kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğünün işverenler tarafından hizmet alımı ile yerine getirilebileceği hususlarına yer verilmiştir. Genç işsizlere ve kadınlara iş kurma konusunda mesleki eğitim, iş geliştirme eğitimleri, bilgi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verileceği; iş- gücü piyasasındaki değişme ve gelişmelerin yakından takip edilebilmesi, yerel ve ulusal düzeyde istihdamı artırıcı ve işsizliği azaltıcı politika ve stratejilerin belirlenebilmesi, işgücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun aktif işgücü programlarının belirlenmesi ve etkin uygulanabilmesi için işgücü piyasası bilgi sistemi oluşturulacağı; aktif işgücü programlarının etkin olarak uygulanacağı, yaygınlaştırılacağı ve bu kapsamda verilen hizmetlerin çeşitlendirileceği belirtilmiştir. Bu çerçevede, özellikle tarım sektöründen açığa çıkan vasıfsız işgücünün, gençlerin, kadınların ve özürlülerin istihdam edilebilirliklerini artıracak, nitelik ve beceri düzeylerini yükseltecek programlara öncelik verileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, eğitim ve işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması ve istihdamın ve işgücü verimliliğinin artırılması için, yaşam boyu eğitim stratejisi dikkate alınarak ekonominin talep ettiği alanlarda insan gücü yetiştirileceği de vurgulanmıştır. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programları'na bakıldığında; işgücü piyasasının esnekliğinin artırılma- sına yönelik tedbirlerden bahsedilmekte, çalışmaların yapılacağı belirtilmekte, aktif işgücü piyasası politikalarına ve yaşam boyu öğrenme stratejilerine vurgu yapılmakta, işgücü piyasasının esnekliğinin sağlanmasına önem verildiği anlaşılmaktadır. 22 26 Mayıs 2008 tarihli 26887 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. 28 Şubat 2009 tarih ve 27155 sayılı Mükkerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile söz konusu uygulama 30 Haziran 2010’a kadar uzatılmıştır. 117 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 3.4. Esnek Çalışma Biçimleri Açısından İş Kanunu 2003 yılında Yeni İş Kanunu kabul edilirken küreselleşme olgusu dikkate alınmış, tüm dünya ekonomilerinin yararlandığı yeni çalışma türleri dü- zenlenerek esnekleşme yolu açılmıştır. Ancak, bu konuda yeni düzenlemeler yapılırken AB normları ve Avrupa ülkelerinin iç mevzuatından esinlenilmiş, iş hukukunun işçiyi koruma ilkesinden vazgeçilmemiştir (Kutal, 2007: 99-105). Türkiye’de 1936 tarih ve 3008 sayılı ilk İş Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1937’den 2003’e kadar yasal olarak sadece tam süreli, standart çalışma biçimine yer verilmiş; bireysel iş hukukunda köklü değişikliklere gidildiği 2003 yılına kadar iş mevzuatında istihdam türleri ve iş süreleri bakımından esnekliğe yer verilmemiş; oldukça katı bir tutum sergilenmiştir (Mahiroğulları, bt.). 1990’lı yıllara gelindiğinde; özellikle işveren kesimi, küreselleşme sürecinde işletmelerin ortaya çıkan yeni çalışma koşullarına uyum sağlayabilmesi için, İş Kanunu’nda esnekliğe yer veren düzenlemeler yapıl- masını istemiştir. İşveren kesimi çalışma hayatını düzenleyen yasaların “katı” olduğunu ve var olan düzenlemelerin AB ülkelerinde ve dünyanın diğer ülkelerinde uygulanan esnek çalışma biçimlerinin uygulanmasına imkan vermediğini, işletmelerin rekabet kabiliyetlerini korumakta güçlük çektiğini dile getirmiştir (Özmen, 2006). Bu arada da, kimi işverenler yasal düzenleme yapılmasını beklemeden enformel olarak kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, tele çalışma, eve iş verme gibi standart dışı istihdam biçimlerini kullanmışlardır. Bu bağlamda, 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’nda esneklik içeren yeni istih- dam türlerine yer verilmiştir. Başka bir deyişle; küreselleşme sürecinin ekonomik ve sosyal boyutunun çalışma hayatına getirdiği ve getireceği değişim göz önüne alınarak yasal mevzuatta değişiklik yapma gereği duyulmuştur (Mahiroğulları, bt.). 4857 sayılı İş Kanunu, çalışma hayatında uygulama alanı bulan, ancak 1475 sayılı Yasa'da yer almayan esnek çalışma biçimlerine (kısmi süreli çalışma, geçici iş ilişkisi, telafi çalışması, belirli süreli iş sözleşmesi gibi) ilişkin düzenlemeler getirmiştir. Yasa'da bu çalışma biçimlerine ilişkin düzenlemeler şu şekilde yer almaktadır: 118 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Belirli Süreli İş Sözleşmeleri: Yeni Yasa, belirli süreli iş sözleşmeleri ile ilgili olarak iki ayrı maddede düzenleme yapmıştır. İlk olarak 11. maddede belirsiz süreli ve belirli süreli sözleşmeyi tanımlamıştır. Belirsiz süreli sözleşme, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Belirli süreli iş sözleşmesi ise, “Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca “esaslı bir neden” olmadıkça belirli süreli iş sözleşmelerinin ikinci kez yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. İkinci olarak Kanun'un 12. maddesinde de, belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler arasındaki ayrımın sınırları çizilmeye çalışıl- mıştır. Öncelikle, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçinin, ayrımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan emsal işçiye23 göre farklı işleme tabi tutulamayacağı belirtilmiş, daha sonra belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatlerden, aynı şekilde belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin de çalıştığı süreye orantılı olarak bu haktan faydalanabilmesi imkanı tanınmıştır. Kısmi Süreli İş Sözleşmesi: Kısmi süreli iş sözleşmesi 4857 sayılı İş Kanunu'nun 13. maddesinde düzenlenmiştir. Öncelikle kısmi süreli iş sözleşmesi tanımlanmıştır. Buna göre; “İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir”. Bu çerçevede 4857 sayılı Kanun'daki tanımlama 97/81/EC sayılı Direktif’teki tanımlamaya paraleldir. Madde gerekçesi ve 6 Nisan 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin 6. maddesi, “önemli ölçüde daha az” kriterine açıklık getirmektedir: Emsal işçinin haftalık iş süresinin 2/3’üne kadar olan çalışmalar kısmi süreli sayılacaktır. Kanun'dan yola çıkarak kısmi 23 İş Kanunu’nda emsal işçi “İşyerinde aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi dikkate alınır.” şeklinde tanımlanmıştır. 119 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması süreli çalışma şu şekilde tanımlanabilir: Kısmi süreli çalışma, işçinin, o işyerinde uygulanan haftalık çalışma süresinin 2/3’ünden daha az çalıştırılmasıdır. Buna göre, tam süreli emsal işçinin haftalık normal çalışma süresi 45 saat ise, bir işçinin kısmi süreli sayılabilmesi için haftalık çalışma süresinin 30 saatten az olarak belirlenmesi gerekir. Kanun'da kısmi süreli çalışanlara yönelik ayrımcılığın önlenmesi amacı ile, aynı maddenin ikinci fıkrasında, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalış- tırılan işçinin, ayrımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin kısmi süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu yaklaşım, AB’nin 97/81/EC sayılı Direktif’te ifadesini bulan, tam ve kısmi süreli işçiler ara- sında ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacına uygundur. Ancak, söz konusu düzenleme olumlu olmakla birlikte, farklı muameleyi haklı kılan nedenlerin ne olduğu açıkça tanımlanmamıştır (Şenol vd., 2004). İşyerinde çalışan işçilerin niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmi süreliden tam süreliye ya da tam süreliden kısmi süreliye geçirilme isteklerinin işveren tarafından dikkate alınacağı ve boş yerlerin zamanında duyurulacağı da hükme bağlanan konular arasındadır. Çağrı Üzerine Çalışma: Kısmi süreli iş sözleşmelerinin özel bir uygulama şekli olan çağrı üzerine çalışma İş Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede çağrı üzerine çalışma “Yazılı sözleşme ile işçinin yapmayı üstlendiği işle ilgili olarak kendisine ihtiyaç duyulması halinde iş görme ediminin yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı iş ilişkisi, çağrı üzerine çalışmaya dayalı kısmi süreli bir iş sözleşmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Hafta, ay veya yıl gibi bir zaman dilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağını taraflar belirlemedikleri takdirde, haftalık çalışma süresinin yirmi saat kararlaştırılmış sayılacağı, çağrı üzerine çalıştırılmak için belirlenen sürede işçi çalıştırılsın veya çalıştırılmasın ücrete hak kazanacağı belirtilmiştir. Hükümde yer alan “haftalık yirmi saatlik süre” nispi emredici, yani asgari çalışma süresi değil, tamamlayıcı (yedek) hukuk kuralı niteliğindedir. Taraflar, yazılı yapacakları sözleşmede, yirmi saatin üzerinde bir çalışma süresi kararlaştırabilecekleri gibi, yirmi saatin altında da çalışma süresi kararlaştırabilirler. 120 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Diğer taraftan, işçinin uzun bir yol katederek çok kısa bir fiili çalışma yapmak suretiyle serbest zamanının bölünmesini engellemek amacıyla, maddede işçiden iş görme borcunu yerine getirmesini çağrı yoluyla talep hakkına sahip olan işveren, bu çağrıyı, aksi kararlaştırılmadıkça, işçinin çalışacağı zamandan en az dört gün önce yapmak zorunda olduğu hüküm altına alınmış ve süreye uygun çağrı üzerine işçinin, iş görme edimini yerine getirmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, sözleşmede günlük çalışma süresinin kararlaştırılmadığı durumda ise, işverenin her çağrıda işçiyi günde en az dört saat üst üste çalıştırmak zorunda olduğu hükmedilmiştir. Geçici İş İlişkisi: İş Kanunu'nun 7. maddesinde, işverenin, devir sırasında yazılı rızasını almak koşuluyla bir işçisini holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisinin gerçekleşmiş olduğu belirtilmektedir. Bu durumda iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene (ödünç alan) karşı yerine getirmekle yükümlü olacaktır. Ödünç alan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. Geçici iş ilişkisi altı ay süreli ve yazılı olarak yapılacak, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilecektir. Ödünç veren işverenin ücret ödeme yükümlülüğü devam edecektir. Ödünç alan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumludur. Özel istihdam büroları ile ilgili olarak ise İş Kanunu'nun 90. maddesinde “İş arayanların elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık görevi, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) ve bu hususta izin verilen özel istihdam bürolarınca yerine getirilir.” ifadesi yer almaktadır. Yapılan bu düzenleme ile işçilerin iş ve işverenlerin işçi bulmasına aracılığın, devletin yanı sıra özel istihdam bürolarınca da yapılmasına izin verilmektedir. Böylece İŞKUR’un hizmetlerinin yanı sıra gerçek ve tüzel kişilerin de gerekli izin ve denetim koşullarını yerine getirmek kaydıyla iş ve işçi bulmaya aracılık etmeleri 121 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması sağlanarak emek piyasalarının yönetiminde esnekliğin artırılması ve bu yolla istihdam düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmıştır (Okkalı-Şanalmış, 2006). Ayrıca, iş hukukunda yer alan iş sürelerinin esnekleştirilmesi (yoğunlaştırılmış iş haftası ve çalışma sürelerinde denkleştirme), fazla çalışma, telafi çalışması, fazla çalışma ücreti yerine serbest zaman, deneme sü- resi, ara dinlenmelerinde esneklik gibi uygulamalar işgücü piyasasının daha çok esnekleşmesini mümkün kılmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen ve kadınlara işgücü piyasasında fırsat eşitliği sağlayan önemli ilkelerden birisi 5. maddede yer alan eşit dav- ranma ilkesidir. Bu maddede esnek çalışma biçimleri ile ilgili olarak işverenin esaslı sebepler olmadıkça tam süreli ile kısmi süreli çalışan veya belirli süreli çalışan ile belirsiz süreli çalışan arasında farklı işlem yapa- mayacağı hükmü yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5. maddesine göre iş ilişkisinde veya sona ermesinde var olan fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı hakları da talep edebilir. 3.4.1. İş Kanununda Esneklik Hükümlerinin Değerlendirilmesi Yeni İş Kanunu ile yapılan esneklik düzenlemeleri farklı şekillerde yorumlanabilmektedir. Koray (2005) 4857 sayılı Yasa'yı, günümüzde tüm ülkelerde karşılaşılan esneklik arayışlarını yansıtan bir yasa olarak de- ğerlendirmekte, bu yasa ile kısmi süreli çalışma, işçinin belirli koşullarla başka işletmeye ödünç verilmesi ve bazı nedenlere dayalı olarak işlet- melerin kısa çalışmaya geçmesi gibi konularda istihdamı epeyce esnekleştiren hükümler getirdiğini belirtmektedir. Kılıç (2007: 17-24) ise, Yeni İş Yasası ile getirilen esnek çalışma hüküm- lerinin önemli bir kısmının tarafların mutabakatına bağlı olarak uygulanabileceğini, ancak sendikal hakların sınırlılığı ve sendikalaşma oranının düşüklüğü, iş güvencesini sağlayan yasal düzenlemelerin yetersizliği, kayıtdışı istihdamın yaygınlığı nedeniyle uygulamada tarafların mutabakatının sağlanmasının fazla bir anlam taşımadığını belirtmektedir. Çelebi (2007: 61-65)’ye göre, ülkemizde 4857 sayılı İş Yasası mevzuat düzeyinde esneklikle ilgili kuralları yeterince belirlemiş olup, Yasa'da ta122 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü nımlanan esneklikle ilgili düzenlemeler, ülke gerçekleri göz önünde bu- lundurulduğunda bu konuda gidilebilecek alt sınırı tanımlamakta, ülkemizde ekonominin yarısının gerçekleştiği kayıtdışı alanda sonsuz esnek bir çalışma düzeni olduğundan işsizlik sorununun çözümünde esnekliğe umut bağlamak ve iş hukukunun sınırlarını istihdam yaratıcı bir sonuç almak için zorlamak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Kutal (2007: 99-105) ise, iş yasalarında esnek çalışma türlerine yer ve- rilmesinin çağdaş dünyada istihdam sorununu çözdüğüne ilişkin henüz bir sonuca ulaşılamadığını, esnekleşmenin istihdam sorununun çözü- müne diğer önlemlerle birlikte dikkate alınarak uygulandığında belirli bir olumlu katkı sağlayabileceğini belirtmekte, işsizlikle savaşta ekonomik ve finansal önlemler ile mesleki eğitimin iş yasalarındaki esnekleştirmelerden çok daha fazla önem taşımakta olduğunu ifade etmektedir. Yürürlükte olan 4857 sayılı Yasa’nın esnek çalışmalara ilişkin hükümlerinin ülkemizin en önemli sorunu olan işsizliğe çözüm olmayacağının anlaşıldığını belirtmekte, bunun nedenini Türk ekonomisinde önemli bir yere sahip olan küçük ölçekli işletmelerde kayıtdışılığın egemen olması olarak açıklamaktadır. Diğer taraftan, Süral (2008) ise, küreselleşmenin de etkisiyle iş mevzuatından beklentilerin önemli ölçüde değişime uğramakta olduğunu ve iş hukukunun giderek istihdam hukukuna dönüşmekte olduğunu, iş hukukunun bu süreçte, sadece sistemdekileri (çalışanları) değil, sistem dışındakileri (işsizleri ve kayıtdışı çalışanları) kapsamaya ve modern işletmelerin esneklik gereklerini karşılamaya yöneldiğini belirtmektedir. Böylelikle, bir yandan çalışanların korunacağını, diğer yandan ise mü- teşebbislerin yatırım yapmalarının, yapılan yatırımları büyütmelerinin ve bu şekilde istihdam yaratmalarının teşvik edileceğini; bunun için de müteşebbislerin istihdam yaratmalarını engelleyen nedenler arasında önemli yer tutan ‘aşırı sosyal koruma’nın yerini ‘istihdamın teşviki’ne, özellikle de gençlerin ve kadınların istihdamının teşvikine bırakması gerektiğini ifade etmektedir. Süral (2008)’e göre, 4857 sayılı İş Kanunu ile esneklik yoluyla istihdam yaratılması konusunda yeni açılımların tam olarak sağlanamamasının temel nedeni, ‘koruma’ anlayışındaki çarpıklıktır; çalışanları korumak 123 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması amacıyla iyi niyetle öngörülmüş çok sayıdaki ‘sosyal koruma’ hükmü, sonuçta kayıtdışılığa ve işsizliğe neden olmaktadır. Sosyal koruma sağladığını zannederken istihdam yaratmaktan korkan işverenler yaratıl- makta, yeni bir istihdam, ‘yeni bir sorun’ olarak algılandığında işverenlerin, mevcut çalışanlarına fazla çalışma yaptırmayı tercih etmeleri veya kayıtdışılığa kaymaları kaçınılmaz olmaktadır. Son yıllarda ekonomide görülen istikrarlı büyümenin gereği kadar istihdam sağlayamamasının nedenlerinden biri de ‘sosyal koruma’ amaçlı katı hükümlerdir (Süral, 2008). Ayrıca, Süral esneklik ve kayıtdışı istihdam arasındaki ilişkiyi şu şekilde değerlendirmektedir: “Esnekliğin reddi, her şeyden önce kayıtdışı sektörün desteklen- mesi anlamındadır. Esnek çalışma sürelerinin ve esnek çalışma modellerinin düzenlenmesinden değil düzenlenmeyerek kayıtdı- şı sektörü beslemesinden korkmak gerekir. Esneklik, şüphesiz ki tek başına sihirli bir değnek değildir; diğer önlemlerle birlikte istihdam artışının, sosyal içermenin sağlanmasına, kayıtdışı sektörle mücadeleye ve rekabet gücünün artırılmasına katkıda bulunacaktır” (Süral, 2005b). TİSK’in 23. Genel Kurul Çalışma Raporu'nda (2007) da, 4857 sayılı Yeni İş Kanunu ile getirilen esnek hükümlerin AB ülkelerine göre oldukça geri kaldığı, esneklik hükümlerinin sosyal güvenlik mevzuatı ile yeterince iliş- kilendirilmemesi, çıkarılan yönetmeliklerin uygulamaya ışık tutmaması ve işçi sendikalarının tutumu nedeniyle bu hükümlerin dahi uygulana- madığı ifade edilmiştir. İş Kanunu'nda gerçekleştirilen esneklik açılımlarına rağmen, Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Rekabet Endeksi 2008-2009 verilerine göre, Türkiye, 134 ülke arasında, işgücü piyasası etkinliği açısından 125., katılık açısından 81., işten çıkarma maliyeti açısından 113. ve ka- dın işgücü açısından 129. sırada yer almaktadır (WEF, 2008). OECD’ye göre, mevzuattaki katılıklar, ülkemizde kayıtdışı sektöre neden olmaktadır (OECD, 2006b). Ayrıca, konu kadın istihdamı açısından ele alındığında, 14 Nisan 2006 tarihli Dünya Bankası Türkiye İşgücü Piyasası Raporu’nda Yeni İş Kanunu’nun kadınların işgücüne katılımının teşvik edilmesi konusunda 124 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü önemli tedbirler içerdiği ve bu tedbirler içerisinde en önemlisinin -işverenlerin ve çalışanların avantajlarından yeterince yararlanamamalarına rağmen- kısmi süreli çalışmaya imkan verilmesi olduğu yer almaktadır. Yine aynı rapora göre, kısmi süreli çalışmanın mümkün kılınması OECD ülkelerinde işgücü piyasasına katılım oranlarının artmasını sağlarken aynı durum Türkiye açısından geçerli olmamıştır (WB, 2006). Genel olarak bakıldığında, esnek çalışma biçimlerinin içerik ve uygulama esaslarının tam olarak anlaşılamaması, uygulama esaslarına yönelik çıkarılan yönetmeliklerin yeterli açıklığa sahip olmaması, esneklik- sosyal güvenlik ilişkisinin yeterince kurulamaması, diğer bir değişle İş Kanunu ile öngörülen esnek ve yeni çalışma biçimleri ile ilgili olarak sosyal sigorta mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılmaması ya da yapılan değişiklik ve düzenlemelerin gereksinimlere cevap verememesi, işsizlerin esnek çalışma olanağını yeterli bulamamaları, esnek çalışma ile emeklilik hakkının elde edilme zorluğu, işçi ve işveren kesimi arasın- da uzlaşmanın sağlanamaması ülkemizde İş Kanunu ile getirilen esnek çalışma biçimlerinin yeterince uygulanamamasına ilişkin nedenler arasında yer almaktadır (İpek-Köstekli, 2008: 42-65). İş Kanunu’ndaki esneklik açılımları ile ilgili bir görüş birliği olmadığı ve esneklik hükümlerinin uygulanmasında sorunlar yaşandığı görülmektedir. 3.5. Türkiye’de Güvenceli Esneklik Yaklaşımları Ülkemizde güvenceli esneklik özellikle son yıllarda sosyal ortaklar dahil çeşitli taraflarca tartışılmaya başlanan yeni bir konudur. Ülkemizde önceden de ifade edildiği gibi, işveren örgütleri esneklik unsurunu ön plana çıkarırken, işçi sendikaları sosyal güvenlik boyutu ile bu yaklaşımı eleştirmektedir. Sendikalı olmayan kayıtlı çalışanlar ile kayıtdışı olarak çalışanlar da düşünüldüğünde güvenceli esneklik tartışmalarının halen sınırlı bir çevre ve düzeyde devam ettiği söylenebilir. Güvenceli esneklik kapsamında ülkemizde yürütülen çalışmalar şunlardır: • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hollanda Hükümeti ile işbirliği içinde 2004-2005 yılları arasında gerçekleştirilen “Türk İşgücü Piyasasının Esnekleştirilmesi ve Modernleştirilmesi Projesi” kapsamında, diğer konuların yanı sıra güvenceli esneklik 125 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması konusunda da çalışmalar yürütülmüştür. Söz konusu çalışma ile Hollanda ve Türkiye’deki sosyal güvenlik sistemlerinin esnek güvence bağlamında karşılaştırılması amaçlanmıştır (Işık, 2009). • “İnsana Yaraşır İş için Güvenceli Esneklik ve Hayat Boyu Öğrenmenin Rolü” Avrupa Eğitim Vakfı Yenileşme ve Öğrenme Projesi kapsamında “Farklı Sosyo-Ekonomik Koşullarda ve İşgücü Piyasalarında Güvenceli Esneklik” ile ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı tarafından 2009-2010 dönemini kapsayan proje yürütülmektedir. Güvenceli esnekliğin bileşenlerine ilişkin olarak ülkemizdeki durumun incelenmesi sonucunda şu sonuçlara varılabilir: İş Kanunu’nda esnekliğe ilişkin hükümler ve sosyal güvenlik ile ilgi- li olarak; 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’nda esneklikle ilgili düzenlemeler önceki bölümde ele alınmakla birlikte, mevcut kanundaki iş güvenliğini korumaya ilişkin hükümler ise esasen kayıtlı sektörde istihdam edilenleri kapsamakta ve genel itibariyle kayıtdışı sektörde çalışanlar bu düzenlemelerden yararlanamamaktadır. Türkiye’deki yüksek kayıtdışı istihdam oranı düşünülürse çalışanların büyük bir kısmının iş güvencesi ve sosyal güvencesi bulunmamaktadır. İş Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği işsizlik ödeneği almaya hak kaza- nanların işsizlik sigortası hizmetlerinden yararlanabilmeleri için; kendi istek ve kusuru dışında işini kaybetmesi, son üç yıl içinde, en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödenmesi, işten ayrılmadan önceki son 120 gün sürekli çalışmış olması, işten ayrılma bildirgesi ile İŞKUR İl Müdürlüğü'ne başvurması gerekmektedir. Son dönemde kabul edilen 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (İstihdam Paketi) ile işgücü piyasasına yeni girenler ile işgücü piyasasında daha önce bulunmakla birlikte halen işsiz olanlar da aktif istihdam fa- aliyetleri çerçevesinde İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamına alınmıştır (Işık, 2009). Aktif işgücü politikalarına ilişkin olarak, ekonomik büyümenin işsizliğin çözümünde tek başına yeterli olmaması, insan kaynaklarına yatırımı ve aktif işgücü piyasası politikalarının etkin olarak uygulanmasını zorunlu 126 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kılmıştır. Aktif işgücü piyasası politikalarının uygulanmasında en önemli görev ise kamu istihdam kurumlarına düşmektedir. Ülkemizde aktif iş- gücü politikalarının uygulanmasından sorumlu ana kuruluş İŞKUR’dur. Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda İŞKUR yeniden yapılandırılmış, klasik iş ve işçi bulma hizmetlerinin yanı sıra, aktif ve pasif işgücü prog- ramlarını etkin bir şekilde uygulayacak bir yapıya kavuşturulmuştur. Bu kapsamda, İŞKUR istihdam garantili kurslar ve mesleki eğitim kursları vermektedir. Ayrıca, İŞKUR, sosyal taraflarla işbirliği içinde ulusal ve uluslararası kaynakları kullanarak aktif işgücü programları çerçevesinde önemli projeler geliştirmekte ve uygulamaktadır. 2003 yılından itibaren yürütülmeye başlanan AB projeleri ile aktif işgücü politikaları daha da önem kazanmaya başlamış, AB Aktif İşgücü Programları Projesi I (AİPP-I) ve AB Aktif İşgücü Programları Projesi II (AİPP-II) ile etkin istihdam tedbirlerinin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanması hususunda İŞKUR’a mali ve teknik yardım sağlanması ile istihdam garantili mesleki eğitim projeleri, girişimciliği destekleme projeleri, istihdam yaratacak yenilikçi projeler ve iller arası projeler hayata geçirilmiştir ve geçirilmektedir (Ata, bt). İŞKUR tarafından uygulanan aktif işgücü programları ve diğer uluslararası projelerin yanı sıra, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından da girişimcilik ve danışmanlık eğitimleri verilmektedir. Türkiye’de hayat boyu öğrenme faaliyetleri öncelikli olarak Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı Halk Eği- tim Merkezleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Buralarda okuma yazma, mesleki eğitim ve öğretim kursları, sosyal ve kültürel alanlarda kurs- lar verilmektedir. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili kurum/kuruluşların katkılarıyla hazırlanan “Türkiye Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi” Yüksek Planlama Kurulu'nun 5 Haziran 2009 tarih ve 2009/21 Kararı ile onaylanmıştır. Bunun yanı sıra, kamu kurumları, üniversiteler, sosyal ortaklar, STK’lar ve özel sektör de hayat boyu öğrenme alanında çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. Örneğin, İŞKUR işsizlere yönelik mesleki eğitim, kariyer gelişimi ve danışmanlık eğitimi sağlamaktadır. Çalışma 127 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yönetim otoritesi olduğu Katılım Önce- si Mali Yardım Aracı (IPA) 4. Bileşeni olan İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi kapsamında hazırlanan Operasyonel Programı'nın önemli öncelik eksenlerinden biri hayat boyu öğrenmedir. Görüldüğü üzere güvenceli esnekliğin bileşenleri olan esnek iş kanunları, modern sosyal güvenlik sistemleri, aktif işgücü politikaları ve hayat boyu öğrenme stratejileri bağlamında Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci ile de bağlantılı olarak son yıllarda önemli çalışmalar yapılmaktadır. 3.6. Türkiye’de Kadın İstihdamının Genel Durumu ve Esnek Çalışma Hayatında Kadın Türkiye’de işgücü piyasası genel olarak, düşük ve azalma eğiliminde olan işgücüne katılım oranına sahip, kadınların işgücüne katılımının ve işgücünün eğitim seviyesinin ve niteliğinin düşük olduğu, genç işgücünün fazla ve gençlerin işsizlik oranının yüksek olduğu, çalışma çağındaki nüfusun istihdamdan daha hızlı arttığı, işsizliğin uzun bir süredir yük- sek düzeylerde seyrettiği, kayıtdışı istihdamın geniş boyutlarda olduğu, istihdam artış oranının birçok gelişmekte olan ülkeye göre geri kaldığı ve tarımdan hizmet sektörüne hızlı bir geçişin yaşandığı, ancak halen istihdamın görece verimliliğin çok düşük olduğu tarım sektöründe yoğun olduğu ve eğitim ile istihdam arasındaki ilişkinin zayıf olduğu bir yapı arz etmektedir (Güder ve Taşçı 2006, DPT 2006c, Evren 2007, DPT 2008). Türkiye’de ekonomi büyümektedir, ancak bu büyüme yeterince istihdam yaratmamaktadır. Bu durumun nedenleri, hem işgücü arzı hem de işgücü talebinde yatmaktadır. İşgücü arzı ile ilgili olarak, nüfus artış hızının düşmesine rağmen, çalışma çağındaki nüfusun hızla artması, kırdan kentlere devam eden göç, eğitimdeki yetersizlikler nedeniyle işgücü ihtiyacının karşılanamaması gibi çok sayıda etkenden söz edilebilir. Öte yandan en başta aile yapısı ve annelik nedeniyle kentlerde kadının işgücüne katılma eğilimi çok azdır. Bu durum bir yandan kadınların işgücüne katılım oranının düşük kalmasına yol açmakta, diğer yandan ise istihdam yaratma ihtiyacı üzerindeki baskıyı hafifletmektedir (İŞKUR, 2007). İşgücü piyasasında yaşanan olumsuzluklara rağmen, ülkemiz kadınların işgücüne katılımlarını kolaylaştırması beklenen önemli yapısal ve sosyal 128 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü değişimler yaşamaktadır. Bunlara örnek olarak, kadın istihdamının Türk toplumunda daha kabul edilebilir hale gelmesi, kadınların daha eğitimli olması, daha geç yaşta evlenmeleri, doğum oranlarının düşmesi ve son resesyona kadar Türkiye’nin olumlu ekonomik koşullara sahip olması sıralanabilir (WB and DPT, 2009). Çalışmanın bundan sonraki kısmında Türkiye’de kadın istihdamının genel durumu ortaya konmaya çalışılacak ve kadınların en yoğun olarak istihdam edildiği esnek çalışma türü olması, ulaşılabilir ve karşılaştırılabilir veriler olması nedeniyle yarı zamanlı çalışmada kadınların durumu incelenecektir. 3.6.1. Türkiye’de Kadın İstihdamının Genel Durumu 3.6.1.1. İşgücüne Katılım Türkiye’de kadının gerçek anlamda tarım dışı işgücüne katılması 1950’lerden sonra, kırdan kente yönelik göçün yarattığı hızlı kentleşme sonucu gerçekleşmiştir. Kırdan kente göç sonucunda gerçekleşen kent yaşamının özelliklerine uyum ve zihniyet değişmeleri, aile yapısında ve aile içi ilişkilerde de birtakım değişiklikleri beraberinde getirmiş ve kadının toplumsal konumu ve çalışma yaşamındaki yerini etkilemiş, yaşanan bu değişim ve gelişmeler sonucunda kadın eğitim almaya, kendi potansiyelinin farkına varmaya ve tarım dışı sektörlerde çalışmaya başlamıştır (KSSGM 1999c, Berber ve Yılmaz-Eser 2008). Ancak, kadınların sosyal ve ekonomik yaşama katılmasını olumsuz yönde etkileyen toplumsal bakış açısı, kadınların yasalarda sahip olduğu haklardan tam olarak faydalanamamasına, toplumsal yaşam alanlarında tam olarak yer alamamasına neden olmuştur. Bunun en önemli yansıması ekonomik yaşamda kadının durumuna bakıldığında görülmektedir. 129 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Tablo 3.1 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında işgücüne katılma oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Türkiye 49,9 49,8 49,6 48,3 48,7 48,3 48 46,2 46,9 - Erkek 73,7 72,9 71,6 70,4 72,3 72,2 71,5 69,8 70,1 - Kadın 26,6 27,1 27,9 26,6 25,4 24,8 24,9 23,6 24,5 44,1 44 44,4 43,8 44,5 45,5 45,5 44,3 45 - Erkek 70,9 70,6 69,8 68,9 70,8 71,5 70,8 69,3 69,5 - Kadın 17,2 17,4 19,1 18,5 18,3 19,3 19,9 19,8 20,8 58,7 58,7 57,6 55,5 55,4 53,1 52,2 50,8 51,4 - Erkek 77,9 76,4 74,5 72,9 74,7 73,5 72,7 71 71,6 - Kadın 40,2 41,7 41,4 39 36,7 33,7 33 32,5 32,9 Kent Kır (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 2008 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki toplam işgücü 23.805 bin kişi olup, genel işgücüne katılma oranı yüzde 46,9’dur. Toplam işgücünün 6.329 bini kadın, 17.476 bini erkektir. Bu durumda işgücündeki her dört kişiden biri kadındır (% 24,5). Küreselleşme sürecinde tüm dünyada kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranları artarken Türkiye’de benzer bir artış söz konusu olmamıştır (Toksöz, 2007a). Ülkemizde kadınların işgücüne katılma oranları yıllar itibariyle düşmekte olup, 2008 yılında kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 24,5 olarak gerçekleşmiştir, yani her dört kadından biri iş- gücündedir (bkz. Tablo 3.1). Erkeklerde işgücüne katılma oranı ise yüzde 70,1’dir. Cinsiyet bazında işgücüne katılma oranlarına bakıldığında arada büyük fark olduğu görülmektedir; yıllar itibariyle erkek işgücüne katılma oranı çok sınırlı biçimde azalırken, kadınlarda sürekli ve daha yüksek oranlı bir düşüş gerçekleşmiştir. Bu düşüşün temel nedenlerinden biri kırdan kente göçtür (Ecevit, 2008). Kırda tarım sektöründe çoğunlukla ücretsiz aile işçisi konumunda çalışan kadınlar, göçle kente geldiğinde ve özellikle üniversite eğitimi almamışsa, kent işgücü piyasa130 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü sının ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip olmaması, ailedeki çocuk, yaşlı, hasta ve özürlü bireylerin bakımının kadınların sorumluluğunda olması ve kurumsal bakım hizmetlerinin yaygın olmaması, var olan hizmetlerin maliyetinin yüksek olması, bulundukları ortamda karşı karşıya kalınan bazı sosyal, ekonomik ve kültürel engeller nedeniyle kent işgücü piyasasına girememekte veya işgücü piyasasından çıkmaktadır (Kadının Sta- tüsü Genel Müdürlüğü [KSGM] 2008, WB and DPT 2009). Sonuç olarak kadınlar “ev kadınlığı” statüsünde yer alarak işgücüne dahil olamamaktadırlar. Kadınlar tarafından ev içinde yapılan yeniden üretim, ekonomik ve çocuk bakımı gibi faaliyetlere rağmen kadınlar istatistiklerde işgücüne dahil olmayan nüfus içinde yer almaktadırlar (Halat, 2007). Oysa ki, kadınların ev içinde yaptıkları bu iş ve faaliyetler piyasa kuralları içinde yapıldığında ekonomik faaliyet ve iş olarak kabul edilirken, kadınlar tarafından evde ve ücret karşılığı olmaksızın yapıldıklarında ekonomik faaliyet ya da iş sayılmamaktadır (Gürsel vd., 2002). Selamoğlu ve Lordoğlu (2006), Türkiye’de işgücüne katılma oranının düşük olmasında nüfus artış hızının, tarımsal istihdamdaki azalma eği- liminin etkili olduğunu; ancak artan göç nedeni ile özellikle kadınların işgücünden çekilmesi, ortalama eğitim süresinin uzaması, çoğunlukla kadınların iş bulmaktan ümitlerini kesip iş aramamaları, erken emeklilik nedeni ile formel işgücü piyasalarından çekilme ve eğitim seviyesinin düşük olmasının da ayrıca etken olduğunu, söz konusu etkenler dışında aktif nüfusun çok büyük bir kısmının ev kadını ve öğrenci olarak işgücü dışında kalmasının da işgücüne katılım oranının ısrarlı bir biçimde azalmasında etkili olduğunu ifade etmektedirler. İşgücüne katılma oranına kent kır ayrımında bakıldığında kırda işgücüne katılma oranının kenttekinden daha yüksek olduğu görülmektedir (bkz. Tablo 3.1). Bu durum özellikle kentsel yerlerde yaşayan kadınların işgücüne yeterince katılamamasından kaynaklanmaktadır. 2008 yılında kentte her beş kadından biri (% 20,8) işgücündedir. Erkeklerde işgücüne katılım oranı yüzde 69,5’tir. 2008 yılı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kentte işgücüne dahil olan her beş kişiden biri (% 23,3) kadındır, işgücüne dahil olmayan her dört kişiden üçü (% 72,5) kadındır. Kentte kadınların işgücüne katılım oranına bakıldığında sanılanın aksine kentleşme sonucu işgücüne katılma oranı düşmemekte, gerçekte kent131 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması te kadınların işgücüne katılma oranı düşük ise de yıllar itibariyle artış göstermektedir (bkz. Tablo 3.1). Bu artışın nedeni kentli kadınların daha eğitimli hale gelmeleri olup, ayrıca kırdan kente göç kadın istihdamının kalitesinin iyileşmesini sağlamaktadır. 1980’lerde kadın işgücünün çoğunluğu tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi iken, günümüzde bu oran düşerken ücretli çalışan kadın oranı artmıştır (WB and DPT, 2009). Kırda ise 2008 yılında her üç kadından biri (% 32,9) işgücündedir. Er- keklerin işgücüne katılma oranı yüzde 71,6’dır. Kadın işgücüne katılım oranı, kentsel alanlarda yüzde 20,8 ile Türkiye ortalamasının çok altına düşerken, kırsal alanda yüzde 32,9 ile Türkiye ortalamasının üzerine çıkmaktadır (bkz. Tablo 3.1). Kadınların kırsal alanda işgücüne katılım oranlarının görece yüksek olmasının temel nedeni, kadınların ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor olmalarıdır. Bu tür bir istihdam statüsünün, kadınları işgücü hesaplamalarına dahil etmeye olanak verdiği, ancak toplumsal statülerinin yükselmesine fazla bir katkıda bulunmadığı da bir gerçektir (Ecevit, 2000). 2008 yılı TÜİK verilerine göre kırda işgücüne dahil olan her üç kişiden biri (% 33,5), işgücüne dahil olmayanların da dörtte üçü (% 72,5) kadın- dır. Kırda kadınların işgücüne katılım oranında yaşanan hızlı düşüşünün gerisinde (bkz. Tablo 3.1) 10-15 yıldır uygulanan tarım politikalarının büyük rolü vardır (Toksöz, 2007a). Kadınların işgücüne katılımlarındaki sürekli düşüş tarımda azalan istihdamla yakından ilgilidir. Çünkü esas olarak tarımda yoğunlaşan kadın emeği, tarımdaki istihdamın daralmasına bağlı olarak işgücünden çıkmaktadır. Kentlerde kadın işgücündeki artış bu azalmayı telafi edici boyutlarda olamamaktadır. Dünya Bankası 2006 yılı Türkiye İşgücü Piyasası Raporunda cinsiyet ve kent-kır ayrımında yaşanan farklılıkların sosyolojik, kültürel ve kurumsal faktörlerden etkilenmekte olduğu, tarımın yoğun olarak yapıldığı kırsal alanlarda bütün aile bireylerinin üretim faaliyetlerine katıldığı, kentlerde ise tam aksine erkeklerin gelir kazanıcı ve kadınların ev kadını olarak uzmanlaştığı, toplumsal gelenekler nedeniyle kadınların kendilerini ço- cuk bakımına adadıklarından kentsel yerleşimlerde kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olduğu belirtilmektedir. Yine aynı raporda, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olmasının asıl 132 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü nedeni, kentteki eğitim düzeyi düşük kadınların işgücüne katılım oranlarının çok düşük olması olarak belirtilmekte, bu grubun işgücüne katılımlarını sınırlayan karışık kültürel ve ekonomik engellerle karşı karşıya oldukları ifade edilmektedir (WB, 2006). WB ve DPT (2009) raporunun bir kısmını oluşturan İstanbul’da yaşayan aktif olmayan düşük eğitimli 50 kadın ile yapılan görüşmede, ekonomik engellerin asıl olarak var olan sağlam olmayan iş koşullarıyla (yüksek düzeydeki enformal sektör, düşük ücret, maddi olarak erişilebilir çocuk bakım hizmetlerinin eksikliği ve uzun çalışma saatleri vb.) ilgili olduğu, kültürel engellerin ise asıl olarak kadınların bakım rolleri ve kadınların evde kalmalarına yönelik olarak aile/toplumsal talepler ile ilgili olduğu ortaya çıkmıştır. Eğitim seviyesi düşük kadınların istihdamında aile baskısı önemli bir kısıt olmaktadır. Toksöz (2007b: 57-79) kadınların işgücüne katılım oranlarının bu kadar düşük olmasının kadın işgücü arzı ve talebi üzerinde etkili olan karmaşık ve çok boyutlu nedenleri olduğunu belirtmekte ve bu nedenlerden şöyle bahsetmektedir: Kadın işgücü arzını belirleyen sosyo-kültürel faktörler, yani toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü ve bu işbölümü üzerinde şekillenen toplumsal cinsiyet rolleri kadınları ev işleri ve çocuk, hasta, yaşlı bakımından sorumlu tutmakta ve işgücü piyasasına çıkmasını, iş aramasını büyük ölçüde engellemektedir. Erkeklerin geleneksel olarak muaf tutulduğu bu işlerden kadınların sorumlu kılınması, kadınların ev dışında çalışma kararlarını etkileyen önemli bir faktördür (Ecevit, 2008). Özellikle kentlerde düşük eğitimli ve vasıflı kadınların ev dışında gelir getirici işler yapması, kadının bireysel kararından ziyade ailenin erkek bireylerinin iznine tabi olmakta, kadının çalışıp para kazanması erkeğin aileyi geçindiren aile reisi konumuna ve aile içindeki egemenliğine karşı bir tehdit olarak algılandığında kadına veya genç kıza çalışma izni verilmemektedir. İzin verilen işlerin de kadına “uygun” kabul edilen işler olduğu görülmektedir (Toksöz, 2007b: 57-79). Ayrıca Türkiye’de kadın işgücüne talebin düşük olması ve işgücü piyasasında cinsiyet temelli mesleki ayrışmaya bağlı olarak kadınlara sunulan işlerin sınırlılığı ve koşullarının ağırlığı, ücretlerinin azlığı çalışmayı kadınlar açısından da cazip olmaktan çıkarmakta, ev kadınlığını bir alternatif olarak gören kadınlar için iş arama sürecini daha caydırıcı kılmaktadır (Ansal vd. 2000, Toksöz 2007b: 57-79). Evli ve çocuk sahibi kadınlar açısından özellikle çocuk bakımı için kamusal hizmet kurumları- 133 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması nın yokluğu, sorunu bireysel düzeyde aile büyüklerinin yardımını alarak çözebilenler dışındakilerin fiyatlarının yüksekliği nedeniyle özel hizmetlerden yararlanamamasına; dolayısıyla, çocuklarına bakmak üzere evde kalmasına yol açmaktadır. Kadınlardan dışarıda çalıştıkları zaman da ev içi sorumlulukları yerine getirmeleri beklenmekte, ev işlerinde paylaşım söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla çifte yükü üstlenmek istemeyen kadınlar çalışmanın getirisinin düşük olduğu koşullarda ev dışında ücretli olarak çalışmak yerine “ev kadını” olarak ev içi işleri yapmayı tercih edebilmektedirler (Toksöz, 2007b: 57-79). WB ve DPT (2009) raporunda da kadınların işgücü piyasasına girmelerini engelleyen nedenlerin başında kadınların ev içi ve çocuk bakımı sorumluluklarının geldiği, bu işlerin hizmet alımı yolu ile yaptırılmasının çok maliyetli olması ve genellikle kadınların (özellikle eğitim seviyesi düşük olanların) elde ettikleri ücretlerin bunu karşılayamamasının iş aramalarını engellemekte olduğu ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan toplumsal cinsiyet rolleri ile işgücüne katılım arasın- !ekil No text of specifiedaçıdan style in document..14 AB27konusu ülkelerinde cinsiyete göre dakiError! bağlantıları istatistiki ele alırsak; söz ilişki en somut gönülsüz yarı zamanlı çalı"ma oranı, (15+ ya", %),2008, (EUROSTAT, 2009) dahil olmama ortaya çıkmaktadır. (*)şekilde 2008 yılı işgücüne verilerinde Estonya için kadınnedenlerinde ve erkeklerde, Malta için erkeklerde gönülsüz yarı zamanlı çalı"ma oranı verilmemi"tir. Şekil 3.1 İşgücüne dahil olmayanların cinsiyete göre işgücüne dahil olmama nedenleri, !ekil2008*, Error!(TÜİK, No text of specified style in document..15 #"gücüne dahil olmayanların (%), 2009a) cinsiyete göre i"gücüne dahil olmama nedenleri, (%), 2008*, (TÜ#K, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 134 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü TÜİK verilerine göre, 2008 yılında kadınların işgücüne dahil olmamasının en önemli nedeni yüzde 62,4 gibi büyük bir oranla ev işleri ile meşgul olmalarıdır. Bunun dışındaki diğer nedenler, ev işleri ile meşgul olma oranıyla karşılaştırıldığında çok önemsiz kalmaktadır. Bu verilere bakıldığında dikkat çeken bir husus, hiçbir erkeğin işgücüne dahil olmama nedenleri arasında ev işleri ile meşgul olmanın yer almamasıdır. Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünün kadınların işgücü piyasasına girmeleri konusunda ne kadar etkili olduğu söz konusu oranlardan anlaşılabilmektedir. Şekil 3.2 Ev içi sorumluluk paylaşımı, (%), 2006, (TÜİK, 2009b) !ekil Error! No text of specified style in document..16 Ev içi sorumluluk payla"ımı, (%), 2006, (TÜ#K, 2009b) Ülkemizde kadının toplumsal rolü yapıldığı sürece farkına varılmayan yapılmadığı zaman fark edilen, değer verilmeyen ve maddi bir karşılığı olmayan işler olarak nitelendirilen aile sorumluluklarıyla, yani ev işleri (yeniden üretim faaliyetleri) ve çocuk bakımı ile sınırlandırılmış olup, söz konusu roller işgücüne katılımı doğrudan etkiler niteliktedir. Bunun en somut göstergesi, ev işlerinin paylaşımında kadın üzerindeki sorumluluktur. 2006 yılında yapılan Aile Araştırması'na göre, yemek yapma, ütü, sofranın kurulup kaldırılması gibi yeniden üretim faaliyetleri büyük oranda (% 70-90) kadınlar tarafından gerçekleştirilmekte ve erkeklerin ev işlerine katkısı hemen hemen hiç olmamaktadır (% 2). !ekil Error! No text of specified style in document..17 E$itim durumuna göre i"gücüne katılım oranı, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. 135 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Kadınlar ücretli çalışmaya katıldıklarında dahi asıl sorumluluklarının ailelerine karşı olduğu düşünüldüğünden çalışma hayatında hem ikincil konumda yer almakta ve kazançları ailenin geçimini sağlayacak bir gelir olarak değil aile bütçesine bir katkı olarak nitelendirilmekte, hem de ev işleri ve çocuk bakımı gibi sorumlulukların kadına ait olarak görülmesi iş ve aile yaşamının uyumlaştırılmasını zorlaştırmaktadır. Kadınların tersine erkeklerin, ev işleri ve çocukların bakımı gibi aileye ilişkin sorumlulukları bulunmamakla birlikte, ailenin maddi olarak geçimini sağlamakla sorumlu olduklarından işgücüne katılım oranları çok yüksek oranlarda seyretmektedir (Halat, 2007). Toplumsal cinsiyet temelli işbölümü, cinsiyete göre ev içi yeniden üretim faaliyetlerine ayrılan zamana ilişkin 2006 yılında TÜİK tarafından gerçekleştirilen “Zaman Kullanımı Anketi”nde yer alan verilere bakıldığında da açıkça görülmektedir. Söz konusu verilere göre, Türkiye genelinde 15 yaş ve üzerindeki kadınların günlük olarak hanehalkı ve ev bakımına harcadığı zaman 5 saat 17 dakika iken, erkeklerinki sadece 51 dakikadır. Çalışmayan erkeklerin bu amaçla harcadığı süre 1 saat 12 dakika, kadınların ise 5 saat 43 dakikadır. Çalışan kadınların günlük harcadıkları süre 4 saat 3 dakika iken erkeklerde sadece 43 dakikadır. Bu durum özellikle gelir getirici bir işte çalışan kadınların çifte sorumluluğa sahip olduklarını ve ev kadınlığını neden tercih ettiklerini göstermektedir (TÜİK, 2007). Kadınlar için evlilik, işgücüne katılma ve iş piyasasında çalışma kararlarını çok yakından etkileyen temel belirleyicilerden biridir. Çünkü kadınlar ev dışında çalışma kararı alırken evde yapmakta oldukları işlerin aksama olasılığını, çocukların ve yaşlıların kimler tarafından bakılacağını, iş saatleri dışında evdeki işler için ayırabilecekleri zamanı düşünmek zorunda kalmaktadırlar (Ecevit, 2008). Evlilik durumu ve eğitim düzeyi, kentlerde yaşayan kadınların işgücü piyasasına katılımlarını belirleme açısından önemli bir role sahiptir. Evli olmayan kadınların işgücüne katılma oranları evli olanlardan daha yüksektir. 2006’da işgücüne katılım oranları evli kadınlar için yüzde 23,1, bekar kadınlar için yüzde 34,3 ve boşanmış kadınlarda yüzde 42,1’dir (Toksöz, 2007a). Bununla birlikte Türkiye’de kadınlar önceki nesile kıyasla evliliği ertelemektedir ve daha geç yaşta evlenmektedir; bu durum kadınlara tahsil yapma ve/veya işgücüne katılma imkanı tanımaktadır (WB and DPT, 2009). 136 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ! Şekil 3.3 Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı, (15+yaş,%), 2008*, (TÜİK, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. ! Eğitim durumu itibariyle işgücüne katılma oranlarına bakıldığında, kadınların eğitim durumları ile işgücüne katılımları arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmekte, yani kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne katılma oranları da artmaktadır. Özellikle lise ve dengi meslek lisesi mezunu kadınların işgücüne katılım oranları yüzde 32,5 iken, yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranlarının yüzde 70 olması, kadınların işgücüne katılımı açısından yüksek öğrenimin önemini göstermektedir. Bununla birlikte, erkeklerin eğitim düzeyinin işgücüne katılma oranında, kadınlar kadar etkili olmadığı ve eğitim düzeyi ile işgücüne katılma oranının arttığı, ancak lise altı eğitimliler, lise ve dengi meslek okul ile yükseköğretim mezunları arasında işgücüne katılım oranı farklılıklarının çok düşük olduğu gözlenmektedir. Bu durum eğitimin beşeri sermayenin bir bileşeni olarak özellikle kadınların işgücüne katılım oranlarını önemli ölçüde etkilemekte olduğunu ve daha da önemlisi eğitimin kadınların ücretli bir işte çalışma kararlarını vermedeki belirleyici rolünün, erkeklerle kıyaslandığında daha güçlü olduğunu göstermektedir (Ecevit, 2000). Ancak, ülkemizde kadın işgücünün ortalama eğitim düzeyi düşüktür ve bu durum önemli bir sorundur. Çünkü eğitim seviyesi düşük kadınlar genelde katma değeri yüksek olmayan işlerde düşük ücretle çalışmaktadırlar. Ücretlerin düşük olması ise kadınların birçoğunun çalışmak ye- 137 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması rine ev kadını olarak kalmayı tercih etmelerine sebep olmaktadır (DPT, 2006c). Toksöz (2007a)’e göre eğitim sadece işgücünün üretkenliğini artırarak ücret düzeylerinin yükselmesine imkan tanımamakta, ataerkil zihniyet yapılarını zayıflatarak kadınların işgücüne katılmasının toplum tarafından kabul görmesini sağlamaktadır. Bütün bunlar kadınların eği- tim seviyesinin yükseltilmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. WB ve DPT tarafından hazırlanan raporda (2009) ülkemizin kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak önemli yapısal ve sosyal değişiklikler yaşadığı belirtilmektedir. Buna ilişkin olarak son yıllarda kadınların çalışmasına ilişkin toplumsal tavrın değişmekte olduğu, rapordaki nitel araştırmaya göre son yıllarda kadınların istihdamının daha fazla kabul gördüğü, bu görüşlerin bir kısmının ekonomik koşulların değişmesi ve tek bireyin kazandığı gelirle ev halkının ihtiyaçlarını karşılamanın giderek zorlaşması gibi değişen şartlara uyum sağlanması nedeniyle olduğu ve bu durumda ailenin temel geçindiricisi olarak görülen kocadan ziyade aile üyeleri tarafından ailenin desteklenmesi için kadının işgücüne katılımının kabul görmekte olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca kadınların artık daha eğitimli hale gelmekte oldukları, ülkemizde eğitime katılımın özellikle kadınlar açısından iyileşmekte olduğu, son yirmi yılda okumaz yazmaz kadın oranının yüzde 33,9’dan yüzde 19,6’ya düştüğü, 1988 yılında üniversite mezunu kadın oranının yüzde 1,8 iken 2006 yılında yüzde 5,8’e yükseldiği, eğitimde yaşanan bu olumlu değişimin kadınların işgücüne katılım oranlarını arttırmasını destekleyeceğinin beklendiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte aynı rapordaki analizin kentteki tüm kadınların üniversite eğitimi almaları durumunda dahi kadın işgücüne katılma oranının yüzde 47’ye yükseleceğini ortaya koyduğu ve bu oranın halen AB tarafından konulan yüzde 60 hedefinin altında kaldığı ifade edilmektedir. Bu durumda mesleki eğitimin kadınların, özellikle gençlerin işgücü piyasasındaki iyi işlerin ihtiyaç duyduğu kalitede beceriler kazan- malarında büyük önem taşıdığına vurgu yapılmakta; uluslararası kanıtlar da mesleki eğitime yapılan yatırımların kadınların kayıtlı sektörde iş bulmalarına yardım ettiğini ve kazançlarda ve işgücü piyasası fırsatla- rında toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirdiğini göstermektedir (WB and DPT, 2009). 138 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 3.6.1.2. İstihdam Ülkemizde hızlı nüfus artış hızının yaşandığı dönem geride kalmış olsa da, çalışma çağındaki nüfus istihdamdan daha hızlı artmaktadır. Çalışma çağı nüfusu ile işgücü artışının gerisinde kalan istihdam artışı, 2000-2006 döneminde yıllık ortalama yüzde 0,6 iken 2007 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,1 olmuştur. 2007 yılında bir önceki yıla göre çalışma çağı nüfusu ise yüzde 1,5 ve işgücü yüzde 1,2 oranında artmıştır (DPT, 2008). Bu durumun Türkiye’de işsizlikte büyük artışlara yol açmaması özellikle çalışma çağındaki kadınların işgücü dışında kalmasına bağlanabilir. Tablo 3.2 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında istihdam oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Türkiye 46,7 45,6 44,4 43,2 43,7 43,4 43,2 41,5 41,7 - Erkek 68,9 66,5 63,9 62,9 64,7 64,8 64,5 62,7 62,6 - Kadın 24,9 25,1 25,3 23,9 22,9 22,3 22,3 21 21,6 40,2 38,9 38,1 37,7 38,4 39,7 40 39 39,2 - Erkek 65,4 63,3 60,7 60,3 62 63,2 63 61,8 61,5 - Kadın 15 14,5 15,5 15,1 15 16 16,7 16,6 17,3 56,4 56 54,3 51,9 52,1 49,5 48,8 47,4 47,7 - Erkek 74,1 71,4 69 67,1 69,3 67,6 67,2 65,1 65,4 - Kadın 39,4 41 40,2 37,4 35,5 32,3 31,6 31,2 31,4 Kent Kır (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülkemiz işgücü piyasasında istihdam oranı düşüktür. Türkiye’de 2008 yılında yüzde 41,7 olan genel istihdam oranı erkeklerde yüzde 62,6 ve kadınlarda yüzde 21,6’dır ve bu sayılar düşük istihdam sorununun aslın- da kadın istihdamının düşüklüğü sorunu olduğunu göstermektedir. DPT İşgücü Özel İhtisas Komisyon Raporu'nda (2006c), istihdam oranının düşük olmasının diğer temel nedenleri ekonomik istikrarsızlık, yatırımların yetersizliği, işgücü piyasasının kurumsallaşamaması, tarımdan gelen 139 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması niteliksiz işgücüne yeterli iş imkanlarının yaratılamaması, çalışma çağı nüfus artış hızının toplam nüfus artış hızından fazla olması, işgücünün niteliğinin ekonominin ihtiyaçlarına cevap verememesi, işgücü piyasası ile eğitim sistemi arasındaki ilişkinin kurulamaması, işgücü piyasası esnekliğinin sağlanamaması, girişimciliğin yeterince desteklenememesi kadınların, özellikle de kentlerdeki kadınların istihdam oranının çok düşük kalmasıyla açıklanmaktadır. Tablo 3.2’deki oranlardan da anlaşılacağı üzere, erkek istihdam oranı kadın istihdam oranının yaklaşık üç katıdır. Kadın istihdam oranı yıllar itibariyle düşmektedir. Kent kır ayrımında kadın istihdamına bakıldığında, kadınlar kırsal alanda (% 31,4) kente (% 17,3) göre daha fazla istihdam edilmektedir (bkz. Tablo 3.2). Çünkü kırsal alanda kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz aile işçisi konumunda istihdamda görünürken kente göç ettiklerinde düşük nitelikleri ve geleneksel yapı nedeniyle istihdam dışında kalmaktadırlar. Özellikle çocuk, özürlü ve yaşlı bireylere yönelik bakım hizmetlerinin yaygın olmaması ve var olan hizmetlerin de pahalı olması kadınların istihdamını engelleyen önemli bir faktördür (KSGM, 2008). 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çıkarılan 25522 sayılı Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmeliğe göre, 100 ile 150 arası kadın işçi çalıştıran işyerlerinde bir yaşından küçük çocukların bırakılması, bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için bir emzirme odasının; 150’den fazla kadın işçi çalıştıran işyerlerinde ise, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için çocuk bakım yurdunun açılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu hukuki düzenleme ülkemizde çocuk bakım sorumluluğun anneye ait olduğu görüşünün bir yansıması olarak görülebilir. Bu hüküm uyarınca hem emzirme odası ve çocuk bakım yurdu kuran işyeri sayısı oldukça sınırlı kalmakta hem de işverenlerin kadın istihdam etmeleri konusunda bir engel oluşmaktadır. Ülkemizdeki yüzde 21,6 olan kadın istihdam oranı kadın istihdamı konu- suna özel önem verilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çünkü işgücüne katılma ve istihdam oranlarının düşük olması kadınların işgücüne ve istihdama katılamamasıyla yakından ilişkilidir (DPT, 2008). Bu durum 140 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ülkemizin sahip olduğu beşeri sermayesinden tam olarak yararlanmasını, ulusal kalkınmanın sağlanmasını ve çağdaş bir işgücü piyasasının oluşmasını engellemektedir. Ülkelerin ekonomik ve sosyal yönden gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biri olan istihdamın sektörel dağılımına ülkemiz açısından bakıldığında yıllar itibariyle aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır. Tablo 3.3 İstihdamın sektörel dağılımı (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Tarım 36 37,6 34,9 33,9 34 29,5 27,3 23,5 23,7 - Erkek 27 27,7 24,8 24,4 25,6 21,7 19,8 16,8 17,1 - Kadın 60,5 63,3 60 58,5 57,2 51,6 48,5 42,7 42,1 Sanayi 17,7 17,5 18,5 18,2 18,3 19,4 19,7 26,7 26,8 - Erkek 19,5 19,7 20,6 20,2 20 21,1 21,6 30,4 30,8 - Kadın 12,6 11,8 13,3 12,9 13,6 14,6 14,4 16,1 15,7 Hizmet 46,3 44,9 46,6 47,9 47,7 51,1 53 49,8 49,5 - Erkek 53,5 52,6 54,6 55,4 54,4 57,2 58,6 52,8 52,1 - Kadın 26,9 24,9 26,6 28,6 29,2 33,8 37,1 41,2 42,2 (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. İstihdam edilenlerin yıllar ve cinsiyete göre iktisadi faaliyet kollarına ba- kıldığında, 2008 yılında istihdam edilen kadınlar içinde tarım sektöründe istihdam edilen kadınların payı yüzde 42,1 iken; erkeklerin payı yüzde 17,1’dir. 2008 yılında istihdam edilen kadınların yüzde 15,7’si, erkek- lerin yüzde 30,8’i sanayi sektöründe, istihdam edilen kadınların yüzde 42,2’si, erkeklerin yüzde 52,1’i hizmet sektöründedir. Oranlardan da anlaşılacağı üzere kadınlar tarım sektöründe yoğun bir şekilde istihdam edilmekte, ancak istihdam oranı azalma eğilimi göstermektedir. 2006 yı- lında ilk defa tarım sektörü, Türkiye genelinde istihdam edilen kadınların yüzde 50’sinden daha azını barındırmaya başlamıştır. Tarımda istihdam 141 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması edilen kadınların çoğu ücretsiz aile işçisi konumundadır. 2008 yılında tarımda istihdam edilen kadınların yüzde 75’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmışlardır. Sanayi ve hizmet sektörlerindeki istihdam oranlarında artış görülmektedir. Özellikle hizmet sektöründe büyük oranda artış gerçekleşmiş olup, 2008 yılında ilk kez kadınların hizmet sektöründeki istihdam oranı tarım sektöründeki istihdam oranını geçmiştir. Ancak AB (yaklaşık % 5) ile karşılaştırıldığında ülkemizde tarım sektörü istihdamda ağırlığını (% 23,7) korumaktadır. Tablo 3.4 İstihdamın işteki duruma göre dağılımı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Ücretli veya yevmiyeli 48,6 47,2 49,7 50,7 50,9 54,2 56,5 60,3 61 İşveren 5,1 5,3 5,6 5 4,7 5,1 5,4 5,7 5,9 Kendi hesabına 24,7 24,9 23,8 24,8 24,7 24,7 23,5 21,1 20,4 Ücretsiz aile işçisi 21,6 22,6 20,9 19,6 19,8 16 14,6 12,9 12,7 Ücretli veya yevmiyeli 53,5 53,6 54,9 55,5 55 57,8 59,9 63,2 63,9 İşveren 6,8 7,1 7,4 6,6 6,1 6,6 6,9 7,3 7,5 Kendi hesabına 29,4 29,5 28,4 29,7 30 28,5 27,2 24,5 23,8 Ücretsiz aile işçisi 10,4 10,8 9,3 8,2 8,9 7 6 5 4,8 Ücretli veya yevmiyeli 35,2 33,2 37 38,2 39,3 43,9 46,7 52,5 53,2 İşveren 0,7 0,7 1 0,7 0,8 0,9 1,2 1,4 1,4 Kendi hesabına 11,8 12,9 12,5 12,2 10,1 13,6 13,1 11,5 11 Ücretsiz aile işçisi 52,1 53,2 49,6 49 49,8 41,7 39 34,6 44,4 TOPLAM ERKEK KADIN (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 142 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Çalışan kadınların işteki durumuna bakıldığında toplam kadın çalışanlar içinde ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranının giderek düştüğü, ücretli veya yevmiyeli olarak çalışanların oranın arttığı görülmektedir. 2005 yılında ücretli ve yevmiyeli olarak çalışanların oranı (% 43,9) ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranını (% 41,7) geçmiştir. Ancak bu durum sektörel olarak incelendiğinde tarım sektöründekilerin çok büyük bir kısmının halen ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığı (% 71,2), tarım dışı sektördekilerin çok büyük bir kısmınınsa ücretli veya yevmiyeli (% 86,5) olarak çalıştığı görülmektedir. Kendi hesabına ve işveren olarak çalışan kadınların oranı yüzde 12,4 ile diğerlerine göre oldukça düşük kalmıştır. ! Şekil 3.4 Eğitim düzeyleri itibariyle işgücünün istihdamdaki durumu, (bin kişi), 2008*,(TÜİK, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülkemizde istihdam edilenlerin eğitim itibariyle durumlarına bakıldığında, lise altı eğitimlilerin çoğunlukta olduğu görülmekte olup ülkemizde genel eğitim düzeyi düşüktür. Bu durum ülkemizde nitelikli işgücünün sınırlılığını da ortaya koymaktadır. İstihdam edilen kadınlar içinde lise altı eğitimlilerin ilk sırada yer aldığı, ardından yükseköğretim mezunlarının geldiği görülmektedir. Kentlerde istihdam edilen kadınların büyük çoğunluğunu yüzde 32,2 oranı ile yükseköğretim mezunları oluşturmak143 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması tadır. Kadın işgücünün istihdamında eğitim büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle kadınların eğitilerek nitelikli işgücü haline getirilmesi gerekmektedir. 3.6.1.3. İşsizlik Türkiye’de işgücü piyasasının karşı karşıya olduğu sorunlardan biri yu- karıda da bahsedilen işgücüne katılım oranının -özellikle kadınların işgücüne katılım oranlarının- düşüklüğü iken bir diğeri ise yüksek işsizlik oranıdır. Bu iki sorun birbirleriyle yakından ilgilidir ve işsizlik sorununu çözmeye yönelik politikalar aynı zamanda kadın istihdamı sorununu da birlikte ele almak zorundadır. Kadın istihdamı sorununu göz ardı eden bir işsizlik politikasının başarılı olması mümkün değildir. Tablo 3.5 Kent-kır ve cinsiyet ayrımında işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Türkiye 6,5 8,4 10,3 10,5 10,3 10,3 9,9 10,3 11 - Erkek 6,6 8,7 10,7 10,7 10,5 10,3 9,7 10 10,7 - Kadın 6,3 7,5 9,4 10,1 9,7 10,3 10,3 11 11,6 8,8 11,6 14,2 13,8 13,6 12,7 12,1 12 12,8 - Erkek 7,8 10,3 13 12,6 12,5 11,6 10,9 10,8 11,6 - Kadın 13 16,6 18,7 18,3 17,9 17 16,4 16,1 16,6 3,9 4,7 5,7 6,5 5,9 6,8 6,5 6,8 7,2 - Erkek 4,9 6,5 7,3 7,9 7,3 8,1 7,6 8,3 8,7 - Kadın 2 1,7 3 4,2 3,2 4,1 4,3 3,8 4,3 Kent Kır (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 1990’lı yıllarda önemli bir sorun olarak ülke ekonomisini etkileyen işsizliğin günümüzde de devam etmesi işsizlikle mücadelenin önemini ortaya koymaktadır. Son dönem verileri ele alındığı zaman en fazla göze çar144 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü pan nokta, 2001 yılından itibaren yükselen işsizlik oranlarıdır (Selamoğlu ve Lordoğlu, 2006). Ülkemizde işsizliğin ana nedenleri ekonomik büyüme dönemlerinde bile az iş yaratılabilmesi, tarımsal çözülme, işgücü piyasasındaki arz ve talep uyumsuzluğu, eğitim düzeyinin düşüklüğü, aktif işgücü piyasası politikalarının yetersizliği olarak sıralanabilir. Ülke genelinde 2008 yılı işsizlik oranı yüzde 11 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranı 2008 yılında bir önceki yıla göre 0,7 puan artarak, yıllık oran açısından son yirmi yılda görülmemiş bir düzeye çıkarak zirve yapmıştır (TİSK, 2009). Bu durumda 2008 yılının yaz aylarının başında ortaya çıkan, zaman içinde güçlenen ve işgücü piyasası gelişmelerini derinden etkileyen ekonomik krizin payı bulunmaktadır. Genel olarak işsizlik oranının cinsiyet temeline göre ayrımına bakıldığında 2008 yılı kadın işsizlik oranı yüzde 11,6 iken erkek işsizlik oranı yüzde 10,7 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranı kentsel yerlerde (% 12,8) kırsal yerlere (% 7,2) göre daha fazladır. Kadınların kentteki işsizlik oranı yüzde 16,6 iken kırdaki işsizlik oranı yüzde 4,3’tür (bkz. Tablo 3.5). Kentsel alanlarda istihdam dışı kalma (kırdan kente göç ve nitelik eksikliği), kırsal alanlarda ise “ücretsiz aile işçisi” olgusu söz konusudur (Selamoğlu ve Lordoğlu, 2006). Kırsal yerlerde tarımsal faaliyetlerde ücretsiz aile işçiliğinin yaygın olması, ücretsiz aile işçilerinin de büyük çoğunluğunun kadınlardan oluşması dolayısıyla kişilerin işsiz görünmemesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır (DPT, 2006c). 145 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Tablo 3.6 Tarım dışı işsizlik oranı ve işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009a) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* İşsizlik Oranı 6,5 8,4 10,3 10,5 10,3 10,3 9,9 10,3 11 Tarım Dışı İşsizlik Oranı 9,3 12,4 14,5 13,8 14,3 13,6 12,6 12,6 13,6 - Erkek 8,4 11,3 13,3 12,6 13,1 12,4 11,3 11,4 12,3 - Kadın 13,5 17,7 19,8 18,9 19,6 18,8 17,9 17,3 18,1 (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Tarım sektöründe hemen herkes aile işletmelerinde birkaç saat için olsa bile işletmenin çalışmasına katkıda bulunmakta, üretime katılmakta olduğu için insanlar çok düşük üretkenlikle çalışsalar dahi açık işsizlik fazla ortaya çıkmamaktadır. Bu nedenle işsizlik tarım dışı sektörlerde ortaya çıkan bir sorun olmakta ve gerek tarım dışı gerekse kentsel işsizlik oranları işsizliğin gerçek boyutlarını görmek açısından daha önemli bir gösterge olmaktadır (Toksöz, 2007a). Ülkemizde 2008 yılında tarım dışı işsizlik oranı yüzde 13,6 olarak gerçekleşmiştir. Genel işsizlik oran- ları kadın ve erkek açısından pek fark göstermese de, tarım dışı işsizlik oranlarında yıllar itibariyle ciddi farklar vardır. 2008 yılında erkekler için yüzde 12,3 olan bu oran, kadınlar için yüzde 18,1’dir. Bu durum kadınların erkeklere göre iş bulmadaki güçlüklerine de işaret etmektedir. Tarım dışı işsizlik kronikleşen yapısal bir işsizliğe dönüşmüşken, 2008 yılı TÜİK verilerine göre işgücüne dahil olmayan 19.526 bin kadından 12.186 bini kendisini “ev kadını” olarak tanımlamakta ve iş aramama ge- rekçesi olarak tam zamanlı ev işleriyle meşgul olmayı belirtmektedirler. “Ev kadınlığı” sorumluluklarından/konumlarından kalkınma süreci içeri- sinde kurtuldukları anda aslında bu kadınların büyük çoğunluğu işgücüne katılmaya hazır hale geleceklerdir. Yani Türkiye’de ciddi boyutlarda gizli bir kadın işsizliği vardır. Bu kadınların çalışmaya hazır olarak işgücü piyasasına girmeleri, önemli boyutlara ulaşmış olan işsizlik sorununu daha da arttıracaktır (Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi [KEİG], 2009). 146 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Türkiye’de genç işsizliği de gerek ekonomik gerekse psikolojik sonuçları olan önemli bir sorundur. TÜİK 2008 yılı verilerine göre 15-24 yaş grubundaki işsizlik oranı yüzde 20, erkeklerde yüzde 19,6, kadınlarda yüzde 20,8’dir. Bu oranlar da göstermektedir ki; işsizliği yoğun olarak yaşayan gruplar gençlerdir. Yine iş arama sürelerine bakıldığında genel olarak uzun süre (1 yıl ve daha fazla, % 34) iş arayan işsiz kadınların oranı, uzun süre (1 yıl ve daha fazla, % 23,8) iş arayan işsiz erkeklerden yüksektir. Kadınların iş arama sürelerinin erkeklere göre daha uzun olması; kadınların işgücü piyasalarına katılımını sağlayacak niteliklere erkeklere göre daha az sahip olmalarının, ailenin geçindiricisi olma toplumsal rolü/sorumluluğu erkeğe atfedildiğinden kadınların erkeklere göre daha uzun süre işsiz kalmayı göz önüne alabilmelerinin ve kadınların iş bulmada erkeklere göre zorluk ve engellerle karşılaştığının biritibariyle göstergesi !ekildaha Error!fazla No text of specified style in document..18 E$itimönemli düzeyleri i"gücünün istihdamdaki durumu, (bin ki"i), 2008*,(TÜ#K, 2009a) olarak yorumlanabilir (Ecevit 2000, 2008). (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. Şekil 3.5 Eğitim durumuna göre işsizlik oranı, (15+ yaş, %), 2008*, (TÜİK, 2009a) !ekil Error! No text of specified style in document..19 E$itim durumuna göre i"sizlik (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. oranı, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. Türkiye genelinde eğitim durumuna göre işsizlik oranları değerlendirildiğinde, kadınlar açısından en yüksek işsizlik oranı lise ve dengi okul mezunlarındadır. Erkek işgücü açısından eğitim seviyesi yükseldikçe işsizlik oranının düştüğü söylenebilir. 147 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Ülkemizde işsizlik sadece işgücü piyasasının önemli bir sorunu değil aynı zamanda kadın istihdamının önündeki ciddi bir engeldir. Çünkü işgücü piyasasına girme konusunda zaten birçok nedenden dolayı sınırlılıkları ve tereddütleri olan kadınlar, işsizlik oranının bu denli yüksek olduğu ortamda, yukarıda da değinildiği gibi cesaretlerini kaybetmekte, işgücü piyasasından çekilmekte ve iş aramayı bile denememekte, ev dışında ücretli bir işte çalışmaya biraz daha kararlı olanlar ise çoğunlukla enformel sektörde iş bulabilmektedir. 3.6.1.4. Kayıtdışı İstihdam Ülkemizde çalışma hayatının en önemli sorunlarının başında milyonlar- ca kişinin enformel istihdamda24 bulunması, yani yasal ve kurumsal koruyucu düzenlemelerin dışında ve sosyal güvenlik imkanından yoksun olarak çalışması gelmektedir (Toksöz, 2007a). DPT İşgücü Özel İhtisas Komisyonu Raporu (2006c)’nda kayıtdışı istih- damın nedenleri: Hızla artan nüfus, tarım kesiminin istihdam içerisindeki payının yüksekliği, göç, kentleşme, gelirin adaletsiz dağılımı, yoksulluk, yüksek işsizlik, düşük eğitim seviyesi ve buna bağlı olarak bilgi ve bilinç eksikliği, sanayinin yapısı ve düşük rekabet gücü, vergi oranlarının yüksek olması ve vergilerin adil toplanamaması, işgücü maliyetlerinin yüksekliği, erken emeklilik ve isteğe bağlı sigorta uygulaması gibi sosyal güvenlik uygulamaları, sosyal güvenlik kurumları hizmetlerinden hoş- nutsuzluk, kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği eksikliği, kayıtlı istihdamda esnek çalışmayı düzenleyen yasa ve yönetmeliklerin uygulamasındaki yetersizlikler olarak sıralanmıştır. Dünya Bankası Türkiye İşgücü Piyasası Raporu (2006)’nda ücret dışı işgücü maliyetlerinin yüksekliğinin kayıtdışılığı teşvik edebileceği ifade edilmektedir. Türkiye’de enformel sektörün büyüklüğünün yarattığı en önemli sorun bu sektörün geçici bir istihdam alanı olmayıp işgücü piyasasının yapısının da enformel sektör üzerinden tanımlanıyor olmasıdır. Ayrıca ülke- mizde esnek çalışma biçimleriyle beraber kayıtdışı istihdam da yaygınlık 24 Türkiye İstatistik Kurumu “informal” sektörü “şirketleşmemiş (hukuki olarak bireysel mülkiyet veya basit ortaklık statüsünde olan işyerleri) tarım dışında faaliyet gösteren, götürü vergi veren veya hiç vergi vermeyen ve 1 ila 9 arası işçi çalıştıran işletmeler” olarak, “kayıtdışı istihdam”ı ise “referans zaman biriminde asıl işiyle ilgili olarak herhangi bir sosyal sigorta kurumuna kayıtlı olmayan kişiler” olarak tanımlamaktadır. 148 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kazanmaya başlamış olup, çalışanların yasal haklarından bahsetmenin mümkün olmadığı kayıt dışı istihdamda cinsiyet ayrımcılığı da belirgin bir biçimde yaşanmaktadır (KEİG, 2009). Kayıtdışı istihdam verilerine hanehalkı işgücü anketlerinden sosyal gü- venlik kurumlarına kayıtlılık durumuna göre ulaşılabilmektedir. 2008 yılı için kayıtdışı istihdam oranlarına bakıldığında Türkiye’de istihdamın yüzde 43,5’inin kayıtdışında olduğu görülmektedir. 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Şekil 3.6 Cinsiyet kayıtlılık durumu, (15+ yaş, %), 2000-2008, 2009a) !ekil Error! No text bazında of specified style in document..20 Cinsiyet bazında(TÜİK, kayıtlılık durumu, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009a) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. 2008 yılı verilerine göre toplam kadın istihdamının yüzde 58,4’ü kayıtdışı olarak çalışmaktadır. Kentlerde kadınların ve erkeklerin kayıtlılık oranı birbirine yaklaşsa da (kadın % 34; erkek % 30) kadınlar, erkeklere göre daha fazla kayıtdışı istihdam oranına sahiptirler. Kırda ise kadınların ve erkeklerin kayıtdışı istihdam oranları arasında büyük bir uçurum vardır (kadın % 89,7; erkek % 56,9). Bu durum kadınların çoğunlukla tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışmasından kaynaklanmaktadır. 2000’li yıllarda kayıtdışı istihdam alanında yaşanan önemli bir gelişme, tarım dışı sektörlerde kayıtdışı işlerin artış hızının tarım dışı istihdamın 149 !ekil Error! No text of specified style in document..21 Cinsiyet bazında yarı zamanlı Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması artış hızının iki katı olmasıdır. Kentsel alanlarda yaratılan marjinal ve kayıtdışı işlerde daha çok kadınların çalıştırıldığı göz önüne alındığında, tarım dışında meydana gelen bu istihdam artışının önemli bir kısmının kadın emeğine yöneldiği söylenebilir ve istatistiklerin kayıtdışılığı tam olarak ölçemediği düşünülürse, kadınların kayıtdışı çalışma oranları- nın belirtilen rakamlardan daha da yüksek olduğu sonucuna ulaşılabilir (KEİG, 2009). Bununla birlikte, tarım dışı sektörlerde kayıtdışı çalışma- nın artmasına rağmen, tarım sektöründe ücretsiz aile işçiliğinde son yıllarda görülen azalma, toplam kayıtdışı istihdam oranının düşmesine yol açmıştır. Kadınlar imalat sanayi veya hizmet sektöründeki küçük aile işletmelerinde ücretsiz aile işçisi olarak, hem emeklerinin karşılığında bir gelir elde etmeden hem de kayıtdışı olarak çalışmaktadır. İmalat sanayinde ve hizmet sektöründe kendi hesabına çalışan kadınlar arasında da kayıtdışı çalışma çok yaygındır (% 79) ve erkeklere (% 52) kıyasla çok yüksektir. Ücretli işçi statüsünde çalışan kadınlar arasında da kayıtdışılık önemli bir sorundur. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren küçük işletmelerde kayıtdışı olarak çalışan binlerce kadın vardır (KEİG, 2009). 2008 Yılı AB İlerleme Raporu'nda, KOBİ’lerin Türkiye’deki tüm girişimlerin yüzde 99’una ve toplam istihdamın yüzde 77’sine tekabül etmekte olduğu ve başta KOBİ’ler olmak üzere tüm iş sektörlerinde kayıtdışılığın yaygın olduğu ifade edilmektedir (Avrupa Komisyonu, 2008). Erkekle- re göre daha fazla kayıtdışı çalışan kadınlar, sosyal güvenlik sistemi tarafından sağlanan yardımlar ile İş Kanunu tarafından verilen haklardan tam olarak yararlanamamakta ve işgücü piyasasında dezavantajlı konumda yer almaktadır. Çünkü kayıtlılık beraberinde iş güvencesini, sosyal hakları, görece yüksek ücretleri getirirken; kayıtsızlık, tersine gü- vencesizlik, sosyal korumadan mahrumiyet ve düşük ücretler demektir (Ecevit, 2008). Bu nedenle, kadınların çoğunluğunun çalıştığı kayıtdışı ekonomi ile mücadele edilmesi ve kayıtdışılığın azaltılması için alınacak önlemler genel olarak kadınların durumunda da bir iyileşme sağlayacaktır (Pennings and Süral, 2006). Kayıtdışı ekonomiyle mücadele, ulusal ekonomik kalkınmamızın da öncelikli konularından birisi olup, Türkiye 2008 yılını kayıtdışı istihdamla 150 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü mücadele yılı olarak ilan etmiştir ve bu amaçla önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, Haziran 2008’de Maliye Bakanlığı tarafından ilgili tüm tarafların katkısıyla “Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2008-2010)” hazırlanmış ve 5 Şubat 2009 tarih ve 27132 sayılı Resmi Gazete'de 2009/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi olarak ya- yımlanmıştır. Buna rağmen, kayıtdışı ekonominin azaltılmasına yönelik önlemlerin hala güçlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü kayıtdışı ekonomi ülke ekonomimizi olumsuz etkilemekte, ekonomik göstergelerin olduğundan farklı çıkması (enflasyon, işsizlik, büyüme oranı ve milli gelir), haksız rekabet, kaynak dağılımında etkinliğin bozulması ve bütçe açığı, vergi gelirlerinin azalması, sosyal güvenlik sisteminde kapsayıcılığın azalması ve finansal zorluklar gibi olumsuzluklara neden olmaktadır. İşgücü piyasasındaki durumu ortaya konulan ülkemizde, yaşanılan problemlerin çözümü için birtakım politikalar benimsenmekte ve uygu- lanmaktadır. Söz konusu politikaların içinde makroekonomik istikrarın sağlanması, ücret ve sosyal ödemelerdeki yüklerin kaldırılması, istihdama bağlı yükümlülüklerin hafifletilmesinin yanında esnek çalışma biçim- lerinin yaygınlaşmasının önündeki yasal engellerin kaldırılması, esneklik ile güvencenin bir arada değerlendirilerek işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşması da bulunmaktadır. Sonuç olarak ülke ekonomimizin en önemli sorunları yüksek işsizlik oranları, özellikle yüksek genç işsizliği oranları, kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olması ve yüksek kayıtdışı istihdam olarak sı- ralanabilirken, kadın istihdamında karşılaşılan temel sorun alanları ise, tarımsal çözülme ve kırdan kente göç, eğitim seviyesinin düşük olması, yüksek genç kadın işsizliği, toplumsal cinsiyet rolleri, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin yetersizliği olarak sıralanabilir. Çalışmanın bundan sonraki kısmında yarı zamanlı çalışmada kadınların durumu incelenecektir. 3.6.2. Türkiye’de Yarı Zamanlı Çalışma ve Kadın İstihdamı İşgücü piyasasının esnekliğinin artırılması özellikle son yıllarda kadınların işgücüne katılımını artırıcı önemli bir strateji olarak görülmekte, özellikle yarı zamanlı çalışmanın, kadınların iş ve aile sorumluluklarını 151 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması uyumlaştırabilmelerini sağlayarak kadın işgücü arzını artıracağı düşü- !ekil Error! No text of specified style in document..20 Cinsiyet bazında kayıtlılık durumu, nülmektedir. Ülkemizin temel politika metinlerinde (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009a)de özellikle kadın ve genç işsizliğinin çözümünde esnek çalışma biçimlerinin önemine vurgu yapılmaktadır. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. Şekil 3.7 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008, !ekil Error! (TÜİK, 2009c)No text of specified style in document..21 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalı"ma oranı, Türkiye, (15+ya",%),2000-2008,(TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. TÜİK yarı zamanlı çalışmayı “kişinin esas işinde haftalık '30 saat'ten az” çalışması olarak, tam zamanlı çalışmayı ise “kişinin esas işinde haftalık '30 saat' ve daha fazla çalışması” şeklinde ifade etmekte ve istatistikleri bu çerçevede oluşturmaktadır. TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde 2000 yılında istihdam edilenlerin yüzde 9,4’ü yarı zamanlı çalışırken 2008 yılında yüzde 8,6’sı yarı zamanlı çalışmaktadır. Yani ülkemizde istihdam edilen 100 kişiden yaklaşık 9’u yarı zamanlı çalışmaktadır. Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranına bakıldığında 2000 yılında istihdam edilen kadınların yüzde 19,3’ü yarı zamanlı çalışırken 2008 yılında yüzde 19’u yarı zamanlı çalışmaktadır. Erkeklerde ise 2000 yılında yüzde 5,8 olan yarı zamanlı çalışma oranı 2008 yılında yüzde 4,8 olarak gerçekleşmiştir. Kadınlarda yarı zamanlı çalışma oranının erkeklere göre daha yüksek olması özellikle kırda kadınların çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Bu durumda kent kır ayrımında yarı zamanlı çalışma oranlarının incelenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. 152 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Şekil 3.8 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı, kent, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Kent düzeyinde istihdam edilenler içinde yarı zamanlı çalışanların oranı 2000 yılında yüzde 3,3 iken 2008 yılında yüzde 3,8’dir. Yani kent düzeyinde istihdam edilen 100 kişiden yaklaşık 4’ü yarı zamanlı olarak çalışmaktadır. Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışanların oranlarına bakıldığında istihdam edilen kadınlar içinde yarı zamanlı çalışma oranı 2000 yılında yüzde 9,1 iken 2008 yılında yüzde 9,3’tür. Erkeklerde aynı oran 2000 yılında yüzde 2 iken 2008 yılında yüzde 2,3’tür. Sonuç olarak, kentte kadınların yarı zamanlı çalışma oranları erkeklerden yüksektir ve yaklaşık olarak erkeklerin dört katıdır. !ekil Error! No text of specified style in document..22 Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalı"ma oranı, kır, (15+ya",%), 2000-2008,(TÜ#K, 2009c) 153 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Şekil Cinsiyet bazında yarı zamanlı oranı, Cinsiyet kır, (15+bazında yaş, %), 2000-2008, !ekil 3.9 Error! No text of specified style in çalışma document..22 yarı zamanlı (TÜİK, 2009c) çalı"ma oranı, kır, (15+ya",%), 2000-2008,(TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Kırda yarı zamanlı çalışma oranı 2000 yılında yüzde 16 iken 2008 yılında yüzde 17,8’dir. Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma oranı kadınlarda 2000 yılında yüzde 25 iken 2008 yılında yüzde 31,3’tür. Erkeklerde söz konusu oran sırasıyla yüzde 11 ve yüzde 10,7’dir. !ekil No text of specified stylecinsiyete in document..23 Yarı istihdam zamanlı çalı"anlarda cinsiyete ŞekilError! 3.10 Yarı zamanlı çalışanlarda göre kayıtdışı oranı, (15+ yaş, %), göre kayıtdı"ı istihdam oranı, (15+ya",%), 2008, (TÜ#K, 2009d) 2008, (TÜİK, 2009d) Not 1) Yarı zamanlı/tam zamanlı ayrımı kişilerin kendi beyanına göre yapılmıştır. 2) Kayıtdışı olarak ifade edilen grup, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmayanları kapsar. 154 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Yarı zamanlı çalışanlarda kayıtdışı çalışma oranı çok yüksektir. Cinsiyet bazında bakıldığında kadınlarda kayıtdışı çalışma oranının daha cinsiyete yüksek !ekil Error! No text of specified style in document..23 Yarı zamanlı çalı"anlarda göre kayıtdı"ı istihdam oranı, (15+ya",%), 2008, (TÜ#K, 2009d) olduğu görülmektedir. Şekil 3.11 Yıllara göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışanların sayısı, kent, (15+ yaş, bin !ekil Error! No text of specified style in document..24 Yıllara göre cinsiyet bazında yarı kişi), zamanlı 2000-2008, (TÜİK, 2009c) çalı"anların sayısı, kent, (15+ya",bin ki"i), 2000-2008,(TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 2000-2006 yıllarında kentte yarı zamanlı çalışan kadın sayısı 189 binden 239 bine yükselerek yüzde 26,5 oranında bir artış göstermiştir.25 Söz konusu yıllar arasında yarı zamanlı olarak ücretli, maaşlı ve yevmiyeli çalışan kadın sayısı 86 binden 112 bine, işveren konumunda çalışan kadın sayısı binden 2 bine, kendi hesabına çalışan kadın sayısı 63 bin!ekil No text specifiedaile style in document..25 Yıllara göre cinsiyet yarı denError! 72 bine veofücretsiz işçisi konumundaki kadın sayısıbazında 39 binden zamanlı çalı"anların sayısı, kır, (15+ya",bin ki"i), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) 53 bine yükselmiş olup, en büyük artış yüzde 100’lük bir artış ile işveren kadınlarda meydana gelmiştir. 25 2007 ve 2008 yılına ait veriler yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edildiğinden geçmiş yıllarla kişi bazında kıyaslama yapılamamakta, oransal kıyaslama yapılabilmektedir. 155 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması !ekil Error! No text of specified style in document..24 Yıllara göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalı"anların sayısı, kent, (15+ya",bin ki"i), 2000-2008,(TÜ#K, 2009c) !ekil Error! No text of cinsiyet specified style in document..25 Yıllara göre cinsiyet bazında Şekil 3.12 Yıllara göre bazında yarı zamanlı çalışanların sayısı, kır, (15+ yaş, yarı bin zamanlı çalı"anların sayısı, kır, (15+ya",bin ki"i), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) kişi), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 2000-2006 yılları arasında kırda yarı zamanlı çalışan kadın sayısı 931 binden 797 bine düşmüş ve yüzde 14,4’lük bir azalış göstermiştir (bkz. Şekil 3.12). Söz konusu yıllar arasında yarı zamanlı olarak ücretli, maaşlı ve yevmiyeli çalışan kadın sayısı 21 binden 35 bine, işveren konumunda çalışan kadın yokken 2 bine, kendi hesabına çalışan kadın sayısı 162 binden 196 bine yükselirken, ücretsiz aile işçisi konumundaki kadın sayısı 748 binden 565 bine düşmüştür. Sayılardan da anlaşıldığı üzere kırda yarı zamanlı çalışan kadın sayısındaki azalma ücretsiz aile işçisi kadın sayısındaki azalmadan kaynaklanmakta olup, bunun nedeni tarımda yaşanan çözülmedir. Şekil Yarı kadın erkek oranı,Yarı Türkiye, kent, kır, (15+ yaş, !ekil3.13 Error! Nozamanlı text of çalışanlar specified içinde style in document..26 zamanlı çalı"anlar içinde erkek oranı, Türkiye, kent, kır, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) %), 2008*,kadın (TÜİK, 2009c) (*)Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 156 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Ülke genelinde 2008 yılında yarı zamanlı çalışanların içinde kadın oranı yüzde 58,8, erkek oranı ise yüzde 41,2’dir. Genel düzeyde de kadınların erkeklere göre daha fazla yarı zamanlı çalıştığı görülmektedir. Ülkemizde kentte yarı zamanlı çalışanlar içinde kadın erkek oranına bakıldığın- da, 2008 yılında yarı zamanlı çalışanların yüzde 54,2’sinin kadın, yüzde 45,8’inin ise erkek olduğu görülmektedir. Yani kentte erkeklere kıyasla daha fazla kadın yarı zamanlı çalışmaktadır. Kırda yarı zamanlı çalışan- lar içinde kadınların oranı 2008 yılında yüzde 60,7 iken erkeklerin oranı yüzde 39,3’tür. Söz konusu oranlar kırda kadınların erkeklere göre daha fazla yarı zamanlı çalıştığını göstermekte ve bu durum kırda kadınların erkeklere göre daha yoğun bir şekilde ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta olmalarından kaynaklanmaktadır. Tablo 3.7 İktisadi faaliyet kollarına göre yarı zamanlı çalışma, Türkiye, (15+ yaş, %), 20002008, (TÜİK, 2009c) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Tarım 79,9 76,1 73,4 71,8 75,7 66 70 71,1 70,5 - Erkek 73,5 64,3 64,2 62,5 68,1 58 59,6 63,6 64,7 - Kadın 85,2 83,2 80,2 78,8 81,1 71,3 77,3 76,3 74,6 Sanayi 6,8 6,9 6,9 6,8 6,3 9,4 8,3 8,1 7,8 - Erkek 7,9 8,4 7,1 7,5 6,8 8,8 9,6 8,9 8,4 - Kadın 6 5,8 6,7 6,2 5,9 9,7 7,5 7,4 7,4 Hizmet 13,3 17 19,7 21,4 18 25 21,6 20,8 21,7 - Erkek 18,6 27,3 28,7 30 24,9 33,2 30,8 27,5 26,9 - Kadın 8,8 11 13,1 15 13 19 15,2 16,3 18 (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülke genelinde yarı zamanlı çalışanların iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında 2008 yılında yarı zamanlı çalışanların yüzde 70,5’inin tarım, yüzde 7,8’inin sanayi ve yüzde 21,7’sinin hizmet sektö- 157 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ründe yer aldığı görülmektedir. 2000-2008 yılları arasında tarım sektöründe yarı zamanlı çalışanların oranı azalmış olup, sanayi ve özellikle hizmet sektöründe artmıştır. Ancak, yarı zamanlı çalışmada tarım sektörü ağırlığını korumaktadır. Ayrıca, 2008 yılında ülke genelinde tarım sektöründe yarı zamanlı çalışanların yüzde 62,2’si kadın, yüzde 37,8’i erkektir. Yarı zamanlı çalışan erkeklerin iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında 2008 yılında yarı zamanlı çalışan erkeklerin yüzde 64,7’sinin tarım, yüzde 8,4’ünün sanayi ve yüzde 26,9’unun hizmet sektöründe istihdam edildiği görülmektedir. Yarı zamanlı çalışan kadınların iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında 2008 yılında yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 74,6’sının tarım, yüzde 7,4’ünün sanayi ve yüzde 18’inin hizmet sektöründe istihdam edildiği görülmektedir. Yarı zamanlı çalışan kadınlar erkeklere kıyasla daha yüksek oranda tarım sektöründe yer almaktadır. Bununla birlikte her iki cinsiyet için de tarım sektörü yarı zamanlı çalışmada büyük bir yere sahiptir, oysa ki bu durum yarı zamanlı çalışmanın hizmet ve sanayi sektörlerinde geliştiği AB üyesi ülkeler gibi gelişmiş ülkelerle paralellik göstermemektedir. Ülkemizde tarım sektörü 2008 yılında yüzde 23,7 oranı ile genel istihdamda büyük bir paya sahiptir. Sadece haftalık çalışma süresinin baz alınması tarım sektöründe yarı zamanlı çalışmanın varlığı ve boyutu konusunda yeterli sonuca ulaşmamızı güçleştirmekte, işçi ve işveren arasında daha esnek bir bağımlılık kurulmasının amaçlandığı düzenli ve gönüllülük unsuruna dayalı yarı zamanlı çalışma, ücretsiz aile işçiliğine dayalı tarımsal faaliyetlerde tanımlanması zor bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yarı zamanlı çalışmanın sektörel yaygınlık ve boyutunun tarım dışı sektörlerde incelenmesi daha anlamlı olacaktır (Eser, 97). 158 !ekil Error! No text of specified style in document..26 Yarı zamanlı çalı"anlar içinde kadın erkek oranı, Türkiye, kent, kır, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü !ekil Error! No text of specified style in document..26 Yarı zamanlı çalı"anlar içinde kadın erkek oranı, Türkiye, kent, kır, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) !ekil Error! No text of specified style in document..27 Tarım dı"ı sektörde yarı zamanlı Şekil 3.14 Tarım dışı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000istihdam oranı, Türkiye,(15+ya",%), 2000-2008, 2008, (TÜİK, 2009c) (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Türkiye genelinde tarım dışı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı 2000 yılında yüzde 3 iken 2008 yılında yüzde 3,3’tür. 2000 yılında tarım dışı sektörde istihdam edilen kadınların yüzde 7,2’si, 2008 yılında ise yüzde 8,4’ü yarı zamanlı istihdam edilmiştir. Tarım dışı sektörde istihdam edilen erkeklerin ise 2000 yılında yüzde 2,1’i ve 2008 yılında yüzde 2’si yarı zamanlı istihdam edilmiştir. Tarım sektörü dışarıda bırakıldığında yarı !ekil Error!çalışma No text oforanı specified styleoranda in document..27 Tarım dı"ı sektörde yarı zamanlı zamanlı önemli düşmektir. istihdam oranı, Türkiye,(15+ya",%), !ekil Error! No text of specified style in document..28 2000-2008, Tarım dı"ı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, kent, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) (TÜ#K, 2009c) ŞekilError! 3.15 Tarım dışıof sektörde yarıstyle zamanlı istihdam oranı, kent,dı"ı (15+sektörde yaş, %),yarı 2000-2008, !ekil No text specified in document..28 Tarım zamanlı istihdam oranı, kent, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 159 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Kentte tarım dışı sektörde istihdam edilenlerin 2000 yılında yüzde 2,8’i, 2008 yılında yüzde 3,1’i, tarım dışı sektörde istihdam edilen kadınların sırasıyla yüzde 7,7’si ve yüzde 7,9’u, erkeklerin ise yüzde 1,7’si ve yüzde 1,8’i yarı zamanlı istihdam edilmiştir. !ekil Error! No text of specified style in document..29 Tarım dı"ı sektörde yarı zamanlı oranı, yarı kır, (15+ya",%),2000-2008,(TÜ#K, 2009c) Şekil 3.16 Tarımistihdam dışı sektörde zamanlı istihdam oranı, kır, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Kırda tarım dışı sektörde istihdam edilenlerin 2000 yılında yüzde 3,6’sı, 2008 yılında yüzde 4,1’i, tarım dışı sektörde istihdam edilen kadınların sırasıyla yüzde 5,2’si ve yüzde 11,4’ü, erkeklerin ise yüzde 3,4’ü ve yüzde 3’ü yarı zamanlı istihdam edilmiştir (bkz. Şekil 3.16). !ekil Error! No text of specified style in document..30 Tarım dı"ı yarı zamanlı çalı"ma kadın erkek oranı, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. 160 BaşbakanlıkTarım Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü !ekil Error! No text of specified style inT.C. document..29 dı"ı sektörde yarı zamanlı istihdam oranı, kır, (15+ya",%),2000-2008,(TÜ#K, 2009c) Şekil 3.17 Tarım dışı zamanlıstyle çalışma kadın erkek oranı, (15+ 2008*, (TÜİK, !ekil Error! No text ofyarı specified in document..30 Tarım dı"ıyaş, yarı %), zamanlı çalı"ma kadın erkek oranı, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 2008 yılı için Türkiye genelinde tarım dışı sektörde yarı zamanlı çalışanların yüzde 51’i kadın (271 bin kişi), yüzde 49’u (264 bin kişi) erkektir. Ülke genelinde tarım dışı sektörde cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma değerlendirildiğinde kadın ve erkekler açısından oranlar birbirine çok yakındır. Kentte 2008 yılı için tarım dışı sektörde yarı zamanlı çalışanların yüzde 54’ü kadın (226 bin kişi), yüzde 49’u (193 bin kişi) erkektir. Kentte tarım dışı sektörde kadınlar erkeklere göre daha fazla yarı zamanlı çalışmaktadır. Kırda 2008 yılı için tarım dışı sektörde yarı zamanlı çalışanların yüzde 39’u kadın (45 bin kişi), yüzde 61’i (71 bin kişi) erkektir. Kırda tarım dışı sektörde cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma değerlendirildiğinde erkekler kadınlara göre daha fazla yarı zamanlı çalışmaktadırlar. Oysa ki tarım sektörü de dahil edildiğinde kadınların yarı zamanlı çalışma oranı erkeklerden yüksek olmaktadır. 161 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Tablo 3.8 İşteki duruma göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışma, Türkiye, kent, kır, (15+ yaş, bin kişi), 2008*, (TÜİK, 2009c) Ücretli, maaşlı veya yevmiyeli İşveren Kendi Hesabına Ücretsiz Aile İşçisi Türkiye 340 26 656 790 - Erkek 169 23 429 127 - Kadın 171 3 227 664 264 12 172 87 - Erkek 141 2 80 67 - Kadın 123 10 92 20 76 14 484 703 - Erkek 46 13 337 107 - Kadın 30 1 147 596 Kent Kır (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülke genelinde 2008 yılında işteki duruma göre cinsiyet bazında yarı zamanlı çalışan kişi sayısına bakıldığında ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışan sayısı 340 bin, işveren sayısı 26 bin, kendi hesabına çalışan sayısı 656 bin ve ücretsiz aile işçisi konumunda çalışan sayısı ise 790 bindir. Kadınların işteki durumu ise sırasıyla 171 bin, 3 bin, 227 bin ve 664 bindir. Erkeklerde ise sırasıyla 169 bin, 23 bin, 429 bin ve 127 bindir. Sayılara bakıldığında yarı zamanlı olarak ücretli, maaşlı ve yevmiyeli olarak istihdam edilen kadın sayısının erkek sayısından biraz daha fazla olduğu, ancak ücretsiz aile işçiliği konumunda çalışan kadın sayısının erkeklere göre çok daha fazla olduğu görülmektedir. İşveren konumunda yarı zamanlı istihdam edilenlerin sayısına bakıldığında, özellikle işveren olarak çalışan erkek sayısı kadınların yaklaşık 8 katı iken kendi hesabına çalışan erkek sayısı kadınların yaklaşık iki katıdır. Yarı zamanlı istihdam edilenlere cinsiyet bazında ve kent/kır ayrımın- da bakıldığında, ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak ve işveren olarak istihdam edilen kadın sayısı kentte daha fazla iken kendi hesabına ve 162 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilen kadın sayısı kırda daha fazladır. Yarı zamanlı olarak istihdam edilen erkeklerin işteki durumuna göre kent/kır ayrımına bakıldığında ücretli, maaşlı ve yevmiyeli olarak istihdam edilen erkeklerin sayısı kentte fazla iken; işveren, kendi hesabına ve ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilen erkeklerin sayısı kırda daha fazladır. 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* Şekil 3.18 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma oranları, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000!ekil Error! No text of specified style in document..31 #"teki duruma göre yarı zamanlı 2008, (TÜİK, 2009c) çalı"ma oranları,Türkiye, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni göreprojeksiyonlarına revize edilmiştir. göre revize edilmi"tir. (*) 2007 ve nüfus 2008 projeksiyonlarına yılı verileri yeni nüfus Ülke genelinde yarı zamanlı çalışanların işteki durumuna bakıldığında 2000 yılında ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışanların oranı yüzde 13,4 iken 2008 yılında yüzde 18,8; işveren olarak çalışanların oranı sırasıyla yüzde 1 ve 1,4; kendi hesabına çalışanların oranı yüzde 33,9 ve 36,2; ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranı yüzde 51,7 ve 43,6 olarak gerçekleşmiştir. 2000-2008 yılları arasındaki verilere bakıldığında ücretsiz aile işçisi konumunda yarı zamanlı çalışanların oranında bir azalış eğilimi olduğu, ücretli, maaşlı ve yevmiyeli ve kendi hesabına çalışanların oranında ise bir yükseliş eğilimi olduğu görülmektedir. !ekil Error! No text of specified style in document..32 #"teki duruma göre yarı zamanlı çalı"ma, erkek,Türkiye, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) 163 !ekil Error! No text of specified style in document..31 #"teki duruma göre yarı zamanlı çalı"ma oranları,Türkiye, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) EsnekveÇalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliğiedilmi"tir. İstihdam Politikaları ve (*) 2007 2008 yılı verileri yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize Türkiye Karşılaştırması 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007* 2008* !ekil No text of specified style in document..32 #"teki duruma göre yarı%), zamanlı ŞekilError! 3.19 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma, erkek, Türkiye, (15+ yaş, 20002008, (TÜİK,çalı"ma, 2009c) erkek,Türkiye, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülke genelinde yarı zamanlı çalışan erkeklerin işteki durumuna bakıldığında 2000 yılında ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışanların oranı yüzde 18,2 iken 2008 yılında yüzde 22,6; işveren olarak çalışanların oranı sırasıyla yüzde 1,9 ve 3,1; kendi hesabına çalışanların oranı yüzde 50,9 ve 57,3; ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranı yüzde 29 ve 17 olarak gerçekleşmiştir. 2000-2008 yılları arasındaki verilere bakıldığında ücretsiz aile işçisi konumunda yarı zamanlı çalışan erkeklerin oranında bir azalış eğilimi olduğu, ücretli, maaşlı ve yevmiyeli, işveren olarak ve kendi hesabına çalışan erkeklerin oranında ise bir yükseliş eğilimi olduğu görülmektedir. Şekil 3.20 İşteki duruma göre yarı zamanlı çalışma oranları, kadın, Türkiye, (15+ yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) !ekil Error! No text of specified style in document..33 #"teki duruma göre yarı zamanlı çalı"ma kadın, Türkiye ,( 15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni oranları, nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 164 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Ülke genelinde yarı zamanlı çalışan kadınların işteki durumuna bakıldığında 2000 yılında ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışanların oranı yüzde 9,6 iken 2008 yılında yüzde 16,1; işveren olarak çalışanların oranı sırasıyla yüzde 0,1 ve 0,3; kendi hesabına çalışanların oranı yüzde 20,1 ve 21,3; ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranı yüzde 70,2 ve 62,3 olarak gerçekleşmiştir (bkz. Şekil 3.20). 2000-2008 yılları arasındaki verilere bakıldığında ücretsiz aile işçisi konumunda yarı zamanlı çalışan kadınların oranında bir azalış eğilimi olduğu, ücretli, maaşlı ve yevmiyeli, işveren olarak çalışan kadınların oranında ise bir yükseliş eğilimi olduğu görülmektedir. Ancak kadınlarda yarı zamanlı çalışmanın özellikle ücretsiz aile işçileri arasında yaygın olduğu görülmektedir. !ekil Error! No text of specified style in document..33 #"teki duruma göre yarı zamanlı çalı"ma oranları, kadın, Türkiye ,( 15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) Şekil 3.21 Yarı zamanlı bir işte çalışma nedenleri, (15+ yaş, %), 2008*, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Not: 1) Yarı zamanlı ayrımı kişilerin kendi beyanına göre yapılmıştır. 2) Rakamlar yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir. !ekil Error! No text of specified style in document..34 Yarı zamanlı bir i"te çalı"ma 3) İki bin kişiden az gözlem değerlerinde örnek büyüklüğü güvenilir tahminler için nedenleri, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) yeterli değildir. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. Yarı zamanlı çalışanların yarı zamanlı bir işte çalışma nedenlerine cinsiyet bazında bakıldığında, yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 8,3’ü ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere baktığı için, yüzde 1,4’ü eğitimine devam ettiği için, yüzde 3’ü kendi hastalığı ya da özürlülük hali nedeniyle, yüzde 4,1’i diğer ailevi ve kişisel nedenler nedeniyle, 165 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması yüzde 4,2’si tam zamanlı bir iş bulamadığı için, yüzde 1,2’si tam zamanlı bir işte çalışmak istemediği için, yüzde 77,1’i işin niteliği gereği ve yüzde 0,6’sı diğer nedenlerle yarı zamanlı çalıştıklarını belirtmişlerdir. Kentte yarı zamanlı çalışan kadınların ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni yüzde 14,4 iken kırda yüzde 5,9’dur. Yarı zamanlı çalışan erkeklerin ise yüzde 0,1’i ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere baktığı için, yüzde 4,4’ü eğitimine devam ettiği için, yüzde 4,6’sı kendi hastalığı ya da özürlülük hali nedeniyle, yüzde 1,2’si diğer ailevi ve kişisel nedenler nedeniyle, yüzde 11,4’ü tam zamanlı bir iş bulamadığı için, yüzde 1,7’si tam zamanlı bir işte çalışmak istemediği için, yüzde 75,3’ü işin niteliği gereği ve yüzde 1,2’si diğer nedenlerle yarı zamanlı çalıştıklarını belirtmişlerdir. Oranlardan da görüldüğü üzere, AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni kadınlarda erkeklerle kıyaslanınca yüksek düzeyde yer almaktadır. Ancak kadınlarda bu oran AB ülkelerinde (% 27,6) daha yüksektir. Bu orandan kadınların yarı zamanlı çalışmayı tercih etmelerinde geleneksel rol paylaşımının ve annelik rolünün etkili olduğu sonucuna ulaşılabilir. Eğitimine devam ettiği için yarı zamanlı çalışan erkek oranı kadınlara göre daha yüksektir. Yine tam zamanlı bir iş bulamama nedeni ile yarı zamanlı çalışan, yani imkan olduğu takdirde daha fazla çalışabilecek erkeklerin oranı yaklaşık olarak kadınların 3 katıdır. AB’de erkeklerde bu oran kadınlara göre yüksek olmakla birlikte arada çok fazla fark yoktur. Ancak işin niteliği nedeniyle yarı zamanlı çalışma her iki cinsiyet içinde en yüksek orandadır. EUROSTAT 2008 yılı verilerine göre ülkemizde yarı zamanlı çalışanlarda gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 7 iken, kadınlarda yüzde 4, erkeklerde ise yüzde 11’dir. 166 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Şekil 3.22 Meslek gruplarına göre yarı çalışan kadınlar, Türkiye, (15+ !ekil Error! No text of specified stylezamanlı in document..35 Meslek gruplarına göreyaş, yarı %), 2008*, (TÜİK, 2009c) zamanlı çalı"an kadınlar, Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Yarı zamanlı çalışan kadınların meslek gruplarına bakıldığında; yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 58,9’unun nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünlerinde, yüzde 23’ünün nitelik gerektirmeyen işlerde, yüzde 6,7’sinin sanatkarlar ve ilgili işlerde, yüzde 4,2'sinin hizmet ve satış elemanları olarak, yüzde 1’inin büro ve müşteri hizmetleri elemanı olarak, yüzde 0,3’ünün tesis ve makine operatörleri olarak, yüzde 1,5’inin yardımcı profesyonel meslek mensubu olarak, yüzde 4,2’sinin profesyonel meslek mensubu olarak ve yüzde 0,4’ünün de kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler olarak istihdam edildiği görülmektedir. Oranlardan da anlaşılacağı üzere yarı zamanlı çalışan kadınlar çoğunlukla alanında ve nitelik gerektirmeyen !ekil Error! No text of tarım specified style in document..36 Meslek gruplarınaişlerde göre yarıçazamanlı çalı"an erkekler, Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) lışmaktadırlar. Nitelik gerektiren üst düzey mesleklerde ise yarı zamanlı çalışma yoğun değildir. Oysa ki nitelik gerektiren işlerde yarı zamanlı çalışma hem çalışma koşulları açısından hem de sosyal güvenlik açısından nitelik gerektirmeyen işlere göre daha olumlu koşullar sunmaktadır. Kentte yarı zamanlı çalışan kadınlar yüzde 29,3 ile en çok nitelik gerektirmeyen işlerde, yüzde 19,2 ile sanatkarlar ve ilgili işlerde, yüzde 16,5 167 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması ile nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları olarak, yüzde 13,8 ile profesyonel mesleklerde ve yüzde 11,7 ile hizmet ve satış elemanlığında yoğunlaşmaktadırlar. Kırda yarı zamanlı çalışan kadınların ise yüzde 74,4 ile nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları olarak, yüzde 20 ile nitelik gerektirmeyen işlerde yoğunlaştıkları görülmektedir. Kırda yarı zamanlı çalışan kadınların çoğunluğu vasıf gerektirmeyen alanlarda yoğunlaşmışlardır. !ekil Error! No text of specified style in document..35 Meslek gruplarına göre yarı zamanlı çalı"an kadınlar, Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) Şekil 3.23 Meslek göre yarı zamanlı çalışan erkekler, (15+ yaş, !ekil Error! No gruplarına text of specified style in document..36 MeslekTürkiye, gruplarına göre yarı%), zamanlı 2008*, (TÜİK, 2009c)çalı"an erkekler, Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Yarı zamanlı çalışan erkeklerin yüzde 59,3’ü nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri ile ilgili mesleklerde çalışmakta, bunu yüzde 13,1 ile nitelik gerektirmeyen işler takip etmektedir. Üst düzey mesleklerde yarı zamanlı çalışan erkek oranı kadınlara göre daha fazladır. Ülke genelinde meslek gruplarında yarı zamanlı çalışma oranı; kanun yapıcı, üst düzey yönetici ve müdür olarak çalışanlarda yüzde 2,2, pro168 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü fesyonel meslek mensuplarında yüzde 8,4, yardımcı profesyonel meslek mensuplarında yüzde 3,4, büro ve müşteri hizmetlerinde çalışan elemanlarda yüzde 1,7, hizmet ve satış elemanlarında yüzde 8, nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanlarında yüzde 34,9, sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlarda yüzde 1,5, nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlarda yüzde 29,3’tür. Genel olarak oranlardan, ülkemizde nitelik gerektiren işlerde yarı zamanlı çalışmanın çok fazla yaygınlık kazanmadığı anlaşılmaktadır. !ekil Error! No text of specified style in document..37 Medeni duruma göre yarı zamanlı Şekil 3.24 Medeni duruma göre yarı zamanlı istihdam, Türkiye, (15+ yaş, %), 2008*, istihdam, Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülke genelinde yarı zamanlı çalışanların cinsiyet bazında medeni durumuna bakıldığında; yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 81’nin evli olduğu, yüzde 13’ünün hiç evlenmediği, yüzde 5’inin eşini kaybettiği ve yüzde 1’inin eşinden ayrıldığı görülmektedir. Yarı zamanlı çalışan erkeklerin yüzde 78’i evli, yüzde 19’u hiç evlenmemiş, yüzde 5’i eşini kaybetmiş ve yüzde 1’i boşanmıştır. Oranlardan da anlaşıldığı üzere yarı zamanlı çalışan kadınların ve erkeklerin büyük çoğunluğu evlidir. 169 !ekil Error! No text of specified style in document..38 E$itim durumuna göre yarı zamanlı çalı"anların oranı, Türkiye, toplam, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) !ekil Error! No text of specified style in document..37 Medeni duruma göre yarı zamanlı istihdam,Kadın Türkiye, (15+ya",%), 2008*, (TÜ#K, 2009c) Esnek Çalışma Biçimlerinin İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmi"tir. !ekil No textdurumuna of specified style document..38 E$itim durumuna göre yarı zamanlı ŞekilError! 3.25 Eğitim göre yarıinzamanlı çalışanların oranı, Türkiye, toplam, (15+ çalı"anların oranı, Türkiye, toplam, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) yaş, %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Ülke genelinde eğitim düzeyine göre yarı zamanlı çalışanların oranlarına bakıldığında; lise altı eğitimlilerin oranının yüksek olduğu, bunu okuma yazma bilmeyenlerin takip ettiği görülmektedir. Lise ve dengi meslek okul mezunları ve yükseköğretim mezunlarında yarı zamanlı çalışma oranı diğer eğitim seviyelerine göre daha düşüktür. İşgücü piyasasında yarı zamanlı çalışanların eğitim seviyesinin düşük olduğu görülmektedir. Bu durumda eğitim seviyesi düşük yarı zamanlı çalışanların niteliksiz işlerde, düşük ücretli ve sosyal güvencesiz çalışma koşullarında çalışma olasılığının yüksek olabileceği sonucu çıkarılabilir. 170 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü !ekil No textdurumuna of specified in document..39 E$itim durumuna yarı zamanlı ŞekilError! 3.26 Eğitim görestyle yarı zamanlı çalışanların oranı, Türkiye,göre kadın, (15+ yaş, çalı"anların oranı, Türkiye, kadın, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. Cinsiyet bazında eğitim durumuna göre yarı zamanlı çalışanların oranlarına bakıldığında her iki cinsiyet için de ülke geneli açısından yapılan yorumların geçerli olduğu görülmektedir. 2008 yılı için yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 24,2’si okuma yazma bilmezken, yüzde 65,8’i lise altı eğitimli, yüzde 5,2’si ise lise ve dengi meslek mezunu, yüzde 4,8’i yükseköğretim mezunudur. !ekil Error! No text of specified style in document..39 E$itim durumuna göre yarı zamanlı çalı"anların oranı, Türkiye, kadın, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) !ekil Error! No text of specified style in document..40 E$itim durumuna göre yarı zamanlı çalı"anların oranı, Türkiye, erkek, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) ŞekilError! 3.27 Eğitim görestyle yarı zamanlı çalışanların oranı, Türkiye,göre erkek, (15+ yaş, !ekil No textdurumuna of specified in document..40 E$itim durumuna yarı zamanlı %), 2000-2008, (TÜİK, 2009c) çalı"anların oranı, Türkiye, erkek, (15+ya",%), 2000-2008, (TÜ#K, 2009c) (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiştir. 171 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması 2008 yılı için yarı zamanlı çalışan erkeklerin yüzde 5,8’i okuma yazma bilmezken, yüzde 76,6’sı lise altı eğitimli, yüzde 10,5’i lise ve dengi meslek mezunu, yüzde 7,1’i yükseköğretim mezunudur (bkz. Şekil 3.27). Kentte yarı zamanlı çalışanlar içinde yükseköğretim mezunlarının oranı yüzde 16,3 iken kırda yüzde 1,3’tür. Kentte yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 15,8’i yükseköğretim mezunudur. 3.6.3. Avrupa Birliği ve Türkiye Kadın İstihdamı Karşılaştırması Türkiye’de işgücü piyasası AB ile karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, kadın ve erkekler açısından şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır: Ülkemizde TÜİK verilerine göre, 2008 yılında kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 24,5 olarak gerçekleşmiştir, erkeklerde işgücüne katılma oranı ise yüzde 70,1’dir. EUROSTAT verilerine göre, AB27’de kadınlarda işgücüne katılma oranı yüzde 50,3 olarak gerçekleşirken, erkeklerde yüzde 65,6 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de 2008 yılında istihdam oranı kadınlarda yüzde 21,6 ve erkek- lerde yüzde 62,6’dır. 27 AB üyesi ülkesinde kadınların istihdam oranı yüzde 46,6, erkeklerin istihdam oranı yüzde 61,3’tür. Ülkemizde istihdam edilen kadınların iktisadi faaliyet kollarına bakıldığında, 2008 yılında istihdam edilen kadınlar içinde tarım sektöründe istihdam edilen kadınların oranı yüzde 42,1 iken sanayi sektöründe istihdam edilen kadınların oranı yüzde 15,7, hizmet sektöründe istihdam edilen kadınların oranı yüzde 42,2’dir. AB27 düzeyinde kadın istihdam oranının en yüksek olduğu sektör yüzde 82 gibi büyük bir oranla hizmet sektörüdür. Sanayi sektöründe kadınların yüzde 12,9’u istihdam edilirken tarım sektöründe yüzde 4,7’si istihdam edilmektedir. Ayrıca ülkemizde tarım sektörü istihdamın yüzde 23,7’sini barındırırken, AB27’de aynı oran yüzde 4,7’dir. Ülkemizde 2008 yılı genel işsizlik oranı yüzde 11, kadın işsizlik oranı yüzde 11,6 iken erkek işsizlik oranı yüzde 10,7 olarak gerçekleşmiştir. AB27’de ise işsizlik oranı yüzde 7, kadın işsizlik oranı yüzde 7,5, erkek işsizlik oranı yüzde 6,6’dır. 172 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Ülkemizde AB’den farklı olarak istihdam edilenlerin eğitim itibariyle durumlarına bakıldığında, lise altı eğitimlilerin çoğunlukta olduğu görülmekte olup ülkemizde istihdam edilenlerin genel eğitim düzeyi düşüktür. Ayrıca kayıtdışı istihdam oranı (% 43,5) yüksektir. Türkiye genelinde 2008 yılında istihdam edilenlerin yüzde 8,6’sı yarı zamanlı çalışmaktadır. Yani ülkemizde istihdam edilen 100 kişiden yaklaşık 9’u yarı zamanlı çalışmaktadır. Cinsiyet bazında yarı zamanlı çalış- ma oranına bakıldığında, kadınların yüzde 19’u yarı zamanlı çalışırken, erkeklerde yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 4,8 olarak gerçekleşmiştir. Kadınlarda yarı zamanlı çalışma oranının erkeklere göre daha yüksek olması özellikle kırda kadınların çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Tarım dışı istihdamda yarı zamanlı istihdam oranı yüzde 3,3 iken, tarım dışı sektörde istihdam edilen kadın- ların yüzde 8,4’ü, erkeklerin yüzde 2’si yarı zamanlı istihdam edilmiştir. 2008 yılında AB27’de yarı zamanlı çalışma yüzde 18,2’dir. İstihdam edilen kadınlar içinde yarı zamanlı çalışan kadın oranı yüzde 31,1 iken erkeklerde ise yüzde 7,9’dur. AB ile kıyaslandığında ülkemizde yarı zamanlı çalışma oranı düşüktür; tarım dışı sektör göz önüne alındığında aradaki fark daha da artmaktadır. Ülkemizde, yarı zamanlı çalışanlarda kayıtdışı çalışma oranı çok yüksektir. Cinsiyet bazında bakıldığında kadınlarda kayıtdışı çalışma oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Yarı zamanlı çalışanlarda ka- yıtdışı çalışma oranı yüzde 88, kadınlarda yüzde 93, erkeklerde yüzde 81,5’tir. Ülke genelinde 2008 yılında yarı zamanlı çalışanların içinde kadın oranı yüzde 58,8, erkek oranı ise yüzde 41,2’dir. Genel düzeyde de kadınların erkeklere göre daha fazla yarı zamanlı çalıştığı görülmektedir. AB27’de yarı zamanlı çalışanlara cinsiyet açısından bakıldığında; yarı zamanlı çalışanların içinde kadın oranı yüzde 76, erkek oranı ise yüzde 24’tür. Ülke genelinde yarı zamanlı çalışanların iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında 2008 yılında yarı zamanlı çalışanların yüzde 70,5’inin tarım, yüzde 7,8’inin sanayi ve yüzde 21,7’sinin hizmet sektöründe yer aldığı görülmektedir. 2000-2008 yılları arasında tarım sek- töründe yarı zamanlı çalışanların oranı azalmış olup, sanayi ve özel173 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması likle hizmet sektöründe artmıştır. Ancak, yarı zamanlı çalışmada tarım sektörü ağırlığını korumaktadır. Yarı zamanlı çalışan kadınların iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında 2008 yılında yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 74,6’sının tarım, yüzde 8,3’ünün sanayi ve yüzde 18’inin hizmet sektöründe istihdam edildiği görülmektedir. EUROSTAT 2008 yılı verilerine göre AB27’de yarı zamanlı çalışan ka- dınların sektörel dağılımına bakıldığında, yaklaşık yüzde 82’si hizmetler sektöründe, yüzde 15’i sanayi sektöründe, yüzde 3’ü tarım sektöründe yer almaktadır. Oranlardan da anlaşıldığı üzere ülkemizde tarım sektö- rü, AB’de hizmetler sektörü yarı zamanlı çalışmanın ağırlıklı yapıldığı sektördür. Ülkemizde, yarı zamanlı çalışanların yarı zamanlı bir işte çalışma nedenlerine cinsiyet bazında bakıldığında, yarı zamanlı çalışan kadınların yüz- de 8,3’ü ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere baktığı için, yüzde 1,4’ü eğitimine devam ettiği için, yüzde 77,1’i işin niteliği gereği; yarı zamanlı çalışan erkeklerin ise yüzde 0,1’i ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere baktığı için, yüzde 4,4’ü eğitimine devam ettiği için, yüzde 75,3’ü işin niteliği gereği yarı zamanlı çalışmaktadır. AB27’de kadınlar açısından yarı zamanlı çalışmayı tercih etme nedenleri arasında yüzde 27,6 oranıyla ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni ilk sırada yer alırken, yüzde 22,6 oranıyla tam zamanlı bir iş bulamama ikinci sırada, yüzde 3,7 oranı ile kendi hastalığı ya da özürlülük hali nedeni son sırada yer almaktadır. Erkekler açısından yarı zamanlı çalışmayı tercih etme nedenleri arasında ise yüzde 30,3 oranı ile diğer seçeneği yer alırken, ikinci sırada yüzde 29,2 oranı ile tam zamanlı iş bulamama yer almakta, kadınlar açısından ilk sırada yer alan ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni erkeklerde yüzde 3,3 oranı ile son sırada yer almaktadır. Erkeklerin yüzde 20,6’sı yarı zamanlı çalışma nedenini eğitimine devam etme ola- rak belirtirken, bu oran kadınlarda yüzde 7,2’ye düşmektedir. Kadınlar çocuk bakımı nedeniyle erkeklere göre yarı zamanlı çalışmayı daha çok tercih etmektedirler. Oranlardan da görüldüğü üzere, AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkin- lere bakma nedeni kadınlarda erkeklerle kıyaslanınca yüksek düzeyde 174 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü yer almaktadır. Ancak kadınlarda bu oran AB ülkelerinde (% 27,6) daha yüksektir. EUROSTAT 2008 yılı verilerine göre ülkemizde yarı zamanlı çalışanlarda gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 7 iken, kadınlarda yüzde 4, erkeklerde ise yüzde 11’dir. AB27’de gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 24,1 iken, kadınlarda yüzde 22,2, erkeklerde ise yüzde 29,2’dir. Kadınlarla erkekleri kıyasladığımızda gönülsüz yarı zamanlı çalışma oranı erkeklerde daha fazladır. Ülke genelinde eğitim düzeyine göre yarı zamanlı çalışanların oranlarına bakıldığında; lise altı eğitimlilerin oranının (% 70,3) yüksek olduğu ve bunu okuma yazma bilmeyenlerin takip ettiği görülmekte olup yük- seköğretim mezunlarının oranı yüzde 5,7’dir. Kent ve kır ayrımında yarı zamanlı çalışanların eğitim oranlarına bakıldığında, her iki düzeyde de lise altı eğitimlilerin oranı (kent % 60,8; kır % 74,1) en yüksektir. Bununla birlikte kentte yarı zamanlı çalışanlar içinde yükseköğretim mezunlarının oranı yüzde 16,3 iken kırda yüzde 1,3’tür. Kentte yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 15,8’i yükseköğretim mezunudur. Buradan işgücü piyasasında yarı zamanlı çalışanlarda eğitim seviyesinin düşük olduğu sonucu çıkarılabilir. AB27’de yarı zamanlı çalışanların eğitim düzeylerine bakıldığında yüz- de 27,4’ü lise altı eğitimli, yüzde 50’si lise ve dengi meslek lisesi mezunu ve yüzde 22,6’sı yükseköğretim mezunudur. Kadınlar açısından bakıldı- ğında yüzde 26,4’ü lise altı eğitimli, yüzde 50,6’sı lise ve dengi meslek lisesi mezunu ve yüzde 23’ü yükseköğretim mezunudur. Ülkemizde yarı zamanlı çalışanların AB’deki yarı zamanlı çalışanlara göre eğitim seviyesinin daha düşük olduğu görülmektedir. Ülkemizde, yarı zamanlı çalışan kadınların meslek gruplarına bakıldığında; yarı zamanlı çalışan kadınların yüzde 58,9’unun nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünlerinde, yüzde 23’ünün nitelik gerektirmeyen işlerde, yüzde 4,2'sinin hizmet ve satış elemanları ola- rak, yüzde 1,5’inin yardımcı profesyonel meslek mensubu olarak, yüzde 4,2’sinin profesyonel meslek mensubu olarak ve yüzde 0,4’ünün de kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler olarak istihdam edildiği görülmektedir. AB27’de yarı zamanlı çalışan kadınların meslek grupla175 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması rına bakıldığında yüzde 26,9’u hizmet çalışanı ve satış elemanı, yüzde 17,1’i teknisyen ve yardımcı profesyonel mesleklerde, yüzde 10,8’i profesyonel mesleklerde, yüzde 3’ü nitelikli tarım balıkçılık alanında çalışmaktadır. Oranlardan da anlaşılacağı üzere ülkemizde yarı zamanlı çalışan kadınlar çoğunlukla tarım alanında ve nitelik gerektirmeyen işlerde çalışmaktadırlar. 176 SONUÇ VE ÖNERİLER T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü SONUÇ VE ÖNERİLER Yaşanan ekonomik krizler, uluslararası rekabetin artması, hizmet sektörünün büyümesi, teknolojik ilerlemeler, yoğun işsizlik çalışma ve üretim biçimlerinin esnekleştirilmesini gündeme getirmiştir. Bu durum, işgücü piyasasındaki katılıklardan kurtulunması, esnek bir yapıya sahip olunması, tam günlü belirsiz süreli istihdam şeklinden standart dışı istihdam şekline, yani esnek çalışma biçimlerine geçilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Özellikle hizmet sektörünün gelişmesi, kadın işgücünün daha fazla işgü- cü piyasasına girmesine yol açmış, esnek çalışma uygulamaları yaygınlaşmıştır. Yarı zamanlı çalışma, çağrı üzerine çalışma, tele çalışma, iş paylaşımı, evde çalışma ve ödünç iş ilişkisi gibi türleri bulunan esnek çalışma biçimleri arasında yarı zamanlı çalışma kadın istihdamında önemli bir yere sahip olmuştur. Esnek üretim biçimi, geleneksel olarak işgücü piyasasıyla esnek bir ilişki içinde bulunan, emeği aile bütçesine katkı anlayışı ile ikincilleştirilen kadın işgücünü ön plana çıkarmıştır. Kadın çocuk doğurması nedeniyle belirli bir işbölümünü üstlenmiş bulunmakta ve bu işbölümü bugün gelişmiş ülkelerde de geçerliliğini korumakta olup kadının ücretli istihdama katılımını şekillendirmektedir. Ucuz çalışma saatlerine, sıkıcı ve mono- ton işlere, kötü çalışma koşullarına daha kolay razı olma, işte süreklilik arayışlarının daha az olması, geçici olarak işten ayrılmayı kabullenebilme, uyumlu olma, yarı zamanlı ve esnek saatleri olan işleri daha kolay kabul etme özellikleri kadın işgücünün bu yeni üretim düzeninde öne çıkmasında etkili olmuştur. Kadın işgücüne bu özelliklerin uygun görülmesinin temelinde toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü sonucunda kadının asıl olarak ev işlerinden ve çocuk bakımından sorumlu olarak görülmesi vardır. Kadınların işgücü piyasasına katılımlarının artmasına rağmen geçmişte olduğu gibi günümüzde de çalışma yaşamında ay- rımcılıkla karşı karşıya kaldıkları görülmektedir. Kadınlar çalışma yaşa- mında kadın olmaları dolayısıyla aile ve iş yaşamının uzlaştırılmasında sorunlar yaşamakta, mesleki eğitime erişimde, iş bulma ve yükselmede, ücretlendirmede ve sosyal haklardan yararlanmada eşitsizlik gibi ayrımcılık biçimleriyle karşılaşmaktadırlar. 179 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması AB ülkelerinde çalışma hayatının esnekleştirilmesi istihdamı artırmaya yönelik politikaların başında yer almaktadır. Bu süreçte işverenler mümkün olduğunca esneklik talep ederken, çalışanlar düzenli bir gelir ve iyi bir kariyer beklentisi içinde bulunmuştur. Bu durum, kolay işe alma ve kolay işten çıkarma, esnek ve güvenilir sözleşme düzenlemeleri, aktif işgücü piyasası politikaları, kapsamlı hayat boyu öğrenme stratejileri ve modern sosyal güvenlik sistemleri (yüksek işsizlik ödenekleri) birleşiminden oluşan “güvenceli esneklik modeli”ni gündeme getirmiştir. AB’de esnek çalışma biçimlerinin güvenceli esneklik kapsamında uygulanması teşvik edilmekte, AB’nin temel belgelerinde güvenceli esneklik kavramı öncelikli konular arasında yer almaktadır. Bu noktada Hollanda ve Da- nimarka güvenceli esnekliğin temel bileşenlerini kullanan başarılı ülke uygulamaları arasında yer almaktadır. Esnek çalışma biçimleri AB’de yoğun bir şekilde uygulanmakta, kadın istihdamının artırılmasının önemli bir kaynağı olarak kabul edilmekte ve son yıllarda kadın istihdamındaki artışın önemli bir bölümü yarı zamanlı işlerle sağlanmaktadır. Bu gelişme daha çok sayıda kadının yarı zaman- lı çalışma vasıtasıyla yeniden işgücü piyasasına girmesini veya işgücü piyasasında kalmasını sağlaması açısından başarılı olarak değerlendirilebilir; ancak istihdam oranının artmasının istihdam kalitesinin gelişmesi anlamına gelmeyeceği ve kadın erkek eşitliğini tam olarak sağlayamayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. AB’de esnek çalışma uygulamaları, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılma- sı politikaları kapsamında da kullanılmaktadır. Bu kapsamda, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü ve çocuk bakımı gibi hizmetlerin yetersizliği nedeniyle çoğunlukla kadınlar esnek çalışma biçimlerinde çalışmaktadır. Bu durumda esnek çalışma biçimlerinin olumsuzlukları (düşük ücret, düşük kariyer, emeklilik hakkını elde etmede yaşanan problemler gibi) göz önüne alındığında kadınlar açısından eşitsiz bir durum ortaya çıkmakta, kadınlar çocukların bakımını başlıca üstlenen kişiler olmaya devam etmekte ve böylelikle geleneksel işbölümü pekiştirilmektedir. Günümüzde sadece çalışma hayatının aile hayatı ile bağdaştırılması değil, kadının kariyer sahibi olması da hedeflenmelidir. Bunun için de aile sorumluluk- larının kadın ve erkek arasında daha adil bir şekilde paylaşılması gerekir. Bu noktada, aile ve iş yaşamının uzlaştırılmasında yarı zamanlı çalışma 180 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve/veya esnek işlerde tam kapsamlı sosyal güvenliğin, eğitim ve yüksel- menin sağlanarak, ayrımlaşmış işgücü piyasası riskinin uzaklaştırılması, tüm işgücünün tercih olarak değerlendirebileceği bir seçenek olarak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini destekler şekilde uygulanması önem arz et- mektedir. Ailede ve çalışma yaşamında tam olarak eşitliğin sağlanması yasal ve kurumsal düzenlemelerin yanında özellikle toplumsal cinsiyet rolleri konusunda var olan kalıpyargılarla mücadele edilmesine bağlı olmaktadır. Bu noktada, esnek çalışma süresine ilişkin düzenlemeler bu bakış açısıyla daha geniş bir alan içerisinde tartışılmalıdır. Dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler Türkiye’de de esneklik tartışmalarını gündeme getirmiştir. İşveren örgütleri işgücü piyasası esnekliği tartışmasını açma konusunda öncü rolü üstlenmişlerdir. Öte yandan, Al- tıncı Kalkınma Planı ve sonrasında hazırlanan planlarda küreselleşmeye vurgu yapıldığı, küreselleşmenin gerekleri doğrultusunda mevzuat düzenlemelerinin yapılacağının belirtildiği ve bu noktada esnek çalışma düzenlemelerinin yapılmasının önemine dikkat çekildiği görülmektedir. Üç yıla ait yıllık programlarda ise esneklik ile güvence bir arada değerlendirilerek işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması konusunda gerekli çalışmaların yapılacağı, esnek çalışma biçimlerinin özellikle kısmi süreli çalışma biçiminin uygulamasını kısıtlayacak engellerin belirlenerek işçi ve işverenler açısından tercih edilen bir çalışma türü haline getirileceği belirtilmiştir. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstle- nilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programları'nda işgücü piyasasının es- nekliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılacağının belirtildiği, aktif işgücü piyasası politikalarına ve yaşam boyu öğrenme stratejilerine vurgu yapıldığı, işgücü piyasasının esnekliğinin sağlanmasına önem veril- diği görülmüştür. Söz konusu plan dönemlerindeki en önemli çalışmanın 2003 yılında 4857 sayılı İş Kanunu’nun çıkarılması olduğu söylenebilir. Ülkemiz işgücü piyasasında, AB uyum sürecinde hız kazanan esnekleşme süreci, 4857 sayılı İş Kanunu ile tamamlanmaya çalışılmıştır. Yeni Yasa ile çalışma biçimleri olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, kısmi süreli iş sözleşmeleri, çağrı üzerine çalışma, geçici iş ilişkisi ve kısa çalışma gibi uygulamalar düzenlenmiştir. İş Kanunu'nun esneklik ile ilgili düzenlemelerinin etkileri tam olarak anlaşılamadan yeni tartışmalar başlamış- 181 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması tır. Türkiye işgücü piyasasının esneklik düzeyi farklı çevrelerce farklı biçimde algılanmakta ve bir görüş birliğine varılamamaktadır. Ülkemizde yıllık programlara da yansıdığı üzere esnek çalışma biçimleri, özellikle de yarı zamanlı çalışma son yıllarda pek çok kesim tarafın- dan kadınların işgücüne katılımını ve istihdamını artırıcı önemli bir stra- teji olarak gösterilmektedir. Bu noktada kadın istihdamının artırılmasına yönelik stratejiler belirlenirken esnek çalışma biçimleriyle birlikte, kadın erkek eşitliği nihai hedefinin sağlanmasında AİS’de olduğu gibi ücret, nitelik düzeyi, kariyer, meslek ve iş alanlarındaki eşitsizliğin giderilmesi, kadınların kariyerlerinde ilerlemelerini kesintiye uğratan çocuk ve yaşlı bakımına ilişkin düzenlemelerin geliştirilmesine yönelik kapsamlı stratejiler geliştirilmesi önemlidir (Toksöz, 2007a). Esnek çalışma biçimlerinin istihdam üzerindeki etkileri değerlendirilirken ülkemizin ekonomik koşullarının ve kadınların işgücü piyasasındaki durumlarının göz önüne alınması önemlidir. AB ve ülkemizde kadınların istihdamdaki ve yarı zamanlı çalışmadaki durumları değerlendirildiğinde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır: AB27’de kadınların işgücüne katılma oranı ve istihdam oranı ülkemize kıyasla çok yüksek seviyededir. İstihdam edilen kadınların iktisadi faali- yet kollarına bakıldığında; AB27’de hizmet sektörü, Türkiye’de ise tarım sektörü ağırlığını korumaktadır. Ülkemizde tarım sektöründe kadınların çoğunluğu ücretsiz aile işçisi olarak ve kayıtdışı istihdam edilmekte, bu durum kadının toplumsal ve ekonomik statüsünün iyileşmesine yönelik bir katkı yapmamaktadır. Ancak, son yıllarda ülkemizde hizmetler sektö- rünün ağırlık kazanmaya başlaması esnek çalışma biçimlerinin de daha çok uygulama alanı bulacağı anlamında yorumlanabilir. Buradan esnek çalışma uygulamalarına ilişkin düzenlemelerin yapılmasının önem kazandığı sonucu çıkarılabilir. Genel olarak ülke ekonomimizin en önemli sorunları yüksek işsizlik oranları, yüksek genç işsizliği oranları, kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olması ve yüksek kayıtdışı istihdam (% 43,5) olarak sı- ralanabilirken; kadın istihdamında karşılaşılan temel sorun alanları ise, tarımsal çözülme ve kırdan kente göç nedeniyle istihdam dışı kalmaları, eğitim seviyesinin düşük olması, yüksek genç kadın işsizliği, toplumsal 182 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü cinsiyet rolleri, çocuk, hasta, yaşlı ve özürlü bireylere yönelik bakım hizmetlerinin yetersizliği olarak sıralanabilir. AB ile kıyaslandığında ülkemizde yarı zamanlı çalışma oranı düşüktür, tarım dışı sektör göz önüne alındığında aradaki fark daha da artmaktadır. Ülkemizde kadınların yüzde 19’u, erkeklerin yüzde 4,8’i; AB27’de kadınların yüzde 31,1’i, erkeklerin yüzde 7,9’u yarı zamanlı çalışmaktadır. Ülkemizde kadınlarda yarı zamanlı çalışma oranının erkeklere göre daha yüksek olması özellikle kırsal kesimde kadınların çoğunlukla üc- retsiz aile işçisi olarak çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Tarım dışı sektörde yarı zamanlı çalışan kadınların oranı göz önüne alındığında Türkiye’de kadın istihdamında yarı zamanlı çalışmanın AB27 kadar yaygınlık kazanmadığı görülmektedir. Ayrıca ülkemizde yarı zamanlı çalışmada kayıtdışı çalışma oranı çok yüksektir. Türkiye’de yarı zamanlı çalışanların içinde kadın oranı yüzde 58,8, AB27’de yüzde 76’dır. Bu durum yarı zamanlı çalışmanın Sarıca (2009: 34-35)’nın ifade ettiği gibi “dişil bir istihdam biçimi” olduğunu doğrulamaktadır. Yarı zamanlı çalışan kadınların iktisadi faaliyet kollarına göre istihdamına bakıldığında ülkemizde tarım sektörü (% 74,6), AB’de hiz- metler sektörü (% 82) yarı zamanlı çalışmanın ağırlıklı yapıldığı sektör- dür. Türkiye’de 2000-2008 yılları arasında tarım sektöründe yarı zamanlı çalışanların oranı azalmış olup, sanayi ve özellikle hizmet sektöründe artmış olmasına rağmen yarı zamanlı çalışmada tarım sektörü ağırlığını korumaktadır. Ülkemizde ve AB’de yarı zamanlı çalışanların yarı zamanlı bir işte ça- lışma nedenlerine cinsiyet bazında bakıldığında kadınlarda ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakma nedeni erkeklere kıyasla çok yüksek olmakta (Türkiye % 8,3, AB27 % 27,6); erkekler açısından söz konusu neden her iki ülkede (Türkiye % 0,1, AB27 % 3,3) de son sırada yer almaktadır. Bu durum kadınların yarı zamanlı çalışmalarında toplumsal cinsiyet temelli işbölümünün ve annelik rolünün etkili olduğunu göstermektedir. AB27’de yarı zamanlı çalışanların eğitim düzeyi daha yüksektir. Türkiye’de yarı zamanlı çalışan kadınların çoğunluğu lise altı eğitimli iken AB’de lise ve dengi meslek okulu mezunudur. Meslek grupları açı- 183 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması sından bakıldığında AB27’de yarı zamanlı çalışan kadınlar çoğunlukla hizmet çalışanı ve satış elemanı olarak, teknisyen, yardımcı profesyo- nel ve profesyonel mesleklerde çalışırken; Türkiye’de çoğunlukla nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünlerinde ve nitelik gerektirmeyen işlerde çalışmaktadırlar. Oysa ki nitelik gerektiren işlerde yarı zamanlı çalışma hem çalışma koşulları açısından hem de sosyal güvenlik açısından nitelik gerektirmeyen işlere göre daha olumlu koşullar sunmaktadır. Aynı zamanda esnek çalışma modelleri yüksek nitelikli işgücü tarafından tercih edilebilmektedir. Bu durum kadınların eğitim seviyesinin artırılarak nitelikli işgücü haline getirilmelerinin önemine işaret etmektedir. AB işgücü piyasasında yarı zamanlı çalışma yıllar itibariyle artış gös- teren bir çalışma biçimi olmuştur. 2000-2008 döneminde kadın istihdamında meydana gelen artışın yüzde 50’si yarı zamanlı çalışma şeklinde olmuştur. Kadınların daha yüksek oranda kısmi süreli çalışmalarının temelinde iş ve aile sorumluluklarını (özellikle çocuk bakımı) uzlaştırma ihtiyacı yatmaktadır. Türkiye’de ise sektörel yapı farklılığı bulunmakta, AB27’ye göre tarım sektörü ağırlığını korumakta, tarımsal çözülme ve bunun sonucunda yaşanan kırdan kente göç istihdam alanında belirleyici olmaktadır. Kayıtdışı ekonominin varlığı da ülkemizde kuralsız bir esneklik ortamı yaratmaktadır. Bu nedenle yarı zamanlı çalışma ülkemizin istihdam oranında AB27’deki kadar etkili olamamaktadır. AB uygulamalarında görüldüğü gibi işgücü piyasasının esnekleştirilerek yeniden yapılandırılması, istihdam-işsizlik sorunlarının çözümüne yardımcı olabilmektedir. Bununla birlikte, esneklik, istihdamı artırmanın tek yöntemi olarak görülemeyeceği gibi tek başına bir sonuç sağlaması da beklenmemelidir. Çünkü istihdam ve işsizlik olguları iç ve dış faktörler- den etkilenmekte, bu sorunların çözümü bütüncül politikaları gerektirmektedir. Ülkemizde güvenceli esnekliğin bileşenleri olan esnek iş kanunları, modern sosyal güvenlik sistemleri, aktif işgücü politikaları ve hayat boyu öğrenme stratejileri bağlamında gerçekleştirilen çalışmalar değerlendirildiğinde şu sonuçlara varılmıştır: Türkiye’deki yüksek kayıtdışı istihdam oranı düşünülürse çalışanların büyük bir kısmının iş güvencesi ve sos184 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü yal güvencesi bulunmamaktadır. Gözden geçirilmesi gereken en sorunlu alan kayıtdışı istihdamdır. Bu noktada kayıtdışı çalışmanın kayıt altına alınması öncelik verilmesi gereken konuların başında yer almaktadır. Esneklik güvence dengesinin bileşenlerinden aktif işgücü piyasası po- litikaları ve yaşam boyu öğrenme stratejileri kapsamında ülkemizde son dönemde kaydedilen bazı gelişmelere rağmen halen yetersizlikler mevcuttur. Nitelikli işgücünün esnek çalışma biçimlerini bir tercih ola- rak kullandığı ve haklarını koruduğu göz önüne alındığında işgücü ni- teliğinin artırılması doğrultusunda yaşam boyu öğrenme ve aktif işgücü piyasası politikalarına gereken önem verilmelidir. Bu konuda temel uygulayıcı kuruluş olan İŞKUR’un bu alandaki kapasitesinin artırılması, eğitim-istihdam ilişkisinin kurulması, mesleki ve teknik eğitimin etkinlik ve kalitesinin artırılması ve yaygınlaştırılması son derece önemlidir. Söz konusu eğitim programları uygulanırken kadınların işgücüne katılma oranlarının düşüklüğü ve kadın işgücünün niteliği göz önüne alınmalı ve bu eğitim olanaklarından daha fazla sayıda kadın yararlandırılmalıdır. Türkiye’de güvenceli esneklik özellikle son yıllarda sosyal ortaklar dahil çeşitli taraflarca tartışılmaya başlanan yeni bir konudur. Ülkemizde işveren örgütleri esneklik unsurunu ön plana çıkarırken, işçi sendikaları sosyal güvenlik boyutu ile bu yaklaşımı eleştirmektedir. Bu noktada, bugüne kadar yeterince tartışılmadığı düşünülen esnek çalışma ve özellikle yarı zamanlı çalışmanın kadın istihdamına etkisini de içerecek şekilde AB ülkelerinin deneyimleri ve ulusal koşullarımız çerçevesinde, devlet, işçi ve işveren kesimlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla oluş- turulacak platformda, kapsamlı ve koordineli bir biçimde ele alınmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir. AB deneyimleri göstermektedir ki; esneklik-güvence arasındaki dengenin sağlanması konusunda tek bir model yoktur. Modeller ülkelerin sahip oldukları refah sistemleri, kendilerine has özellikleri ve gereksinimleri temelinde farklılaşmaktadır. Ülkemiz de AB düzenlemelerini, deneyimini ve örnek ülke uygulamalarını dikkatli bir şekilde değerlendirip, ekonomik yapısını göz önünde bulundurarak kendine uygun bir güvenceli esneklik modelini oluşturmalıdır. Bu model oluşturulurken toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısı tam olarak yansıtılmalı, kadınların işgücü piyasası185 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması na katılımının artırılmasında esnek çalışma biçimlerinin, özellikle yarı zamanlı çalışmanın kadının ekonomik ve aile içi statüsüne etkisi tam olarak değerlendirilmelidir. Bu noktada esnek çalışma biçimleri kadına özgü işler olarak görülüp, yalnızca kadın işgücüne yönelik düşünülmemelidir. Kadınlar için zorunlu bir tercih olmaması için de diğer destek mekanizmaları ile desteklenmeli (hasta, yaşlı, engelli ve özellikle çocuk bakım hizmetlerinin niteliğinin ve niceliğinin artırılarak erişilebilir kılınması, söz konusu bakım hizmetlerinin özellikle de çocuk bakımının kamu, özel sektör, çalışanlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından sorumluluk alınarak kurumsal mekanizmalar aracılığıyla sunulması, ebeveyn izninin kadın-erkek arasında dönüşümlü kullanılması ve erkeklerin bu konuda teşvik edilmesi) ve kadınların işgücü piyasasına daha fazla katılmaları- nın, eşit bir şekilde yer almalarının ve işgücü piyasasında kalmalarının sağlanması için ev içi işler ve çocuk bakımı konusunda erkeklerin ka- dınlarla eşit sorumluluk alması sağlanmalıdır. Bu konuda farkındalık yaratılması, duyarlılık geliştirilmesi ve gerekli zihniyet dönüşümünün sağ- lanması için eğitim programları (erkek, çocuk, yetişkin herkese yönelik) yürütülmeli, medya kampanyaları geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Çocuk bakımı konusunda ülkemizde yapılması gereken düzenlemeler- den birisi 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca çıkarılan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”te işverenlere emzirme odası ve çocuk bakım yurdu açma zorunluluğunun sadece kadın sayısına bağlı olarak getiril- mesi hükmünün çalışan sayısına bağlı olarak değiştirilmesidir. Ebeveyn- lerin çocuk bakımı konusunda eşit rol almalarının sağlanması konusunda ise Ebeveyn İzni Kanun Tasarısı'nın yasalaşması gerekmektedir. Ülkemizde kadın istihdamı önünde var olan asıl engeller (sosyal, ekonomik, kültürel vb.) düşünüldüğünde yarı zamanlı çalışma gibi esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmasının kadın istihdamının artırılması üze- rinde sınırlı bir etkisi olacağı göz ardı edilmemelidir. Ülkemiz açısından güvenceli esnek çalışma biçimleri özellikle genç kadın işsizliği ile mücadelede ve işgücüne dahil olmayan ev kadınlarının işgücü piyasasına girişlerini sağlamada bir sıçrama tahtası olarak kullanılabilir ve yine söz konusu uygulamaların bir tercih olarak erişilebilir kılınması kariyerlerine çocuk bakımı nedeniyle ara vermek durumunda kalan kadınların belirli 186 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bir dönem için işgücü piyasasından uzak kalmalarını engelleyebilir. Bu durumda, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de esnek çalışma biçimleri, adil ücret ve sosyal güvencenin varlığında kadın istihdamının artırılmasında diğer destek mekanizmalarıyla birlikte (bakım hizmetleri, ebeveyn izni, aile içi sorumlulukların paylaşılması gibi) bir araç olarak kullanılabilir. 187 KAYNAKÇA T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü KAYNAKÇA Acar-Savran, G. (2004). Beden emek tarih diyalektik bir feminizm için. İstanbul: Kanat Yayınları. Adakale-Demirhan, F. E. Ekonomi M. (2005). Türkiye’de kadın işçilerle ilgili koruyucu yasal düzenlemeler ve 4857 sayılı yeni iş kanunu ile getirilen yenilikler. itüdergisi/d mühendislik, 4 (5), 55-67. 20 Ağustos 2009. http://www.itudergi.itu.edu.tr/tammetin/itu-d_2005_4_5_FE_AdakaleDemirhan.pdf. Akduran, Ö. (2009). Uyumlulaşmak ya da uyumlulaşmamak işte bütün mesele bu. Feminist Politika. (3), 27-28. Alpagut, G. (2008). AB’nde güvenceli esneklik ve Türkiye’deki yasal düzenlemeler. TİSK Akademi (2008/I), 3 (5), 6-37. Ankara: TİSK Yayınları. Ansal, H. Küçükçifçi, S. Onaran, Ö. vd. (2000). Türkiye emek piyasasının yapısı ve işsizlik. İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını. Arısoy, N. (2005). Kadınların işgücüne katılımları. Son Baskı, (3), 18 Ocak 2010. http://www.sonbaski.com/kadinisgucu.htm. Ata, N. (bt). 5 Aralık 2009. www.kobizirvesi.org.tr/sunumlar/.../NAMIK%20 ATA.ppt. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği. (2001). Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye ulusal programı 2001. Ağustos 2009. http:// www.abgs.gov.tr/index.php?p=195&l=1. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği. (2003). Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye ulusal programı 2003. Ağustos 2009. http:// www.abgs.gov.tr/index.php?p=196&l=1. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği. (2008). Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye ulusal programı 2008. Ağustos 2009. http:// www.abgs.gov.tr/index.php?p=42260&l=1. 191 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Avrupa Komisyonu. (2008). Türkiye 2008 ilerleme raporu (COM(2008) 674). Gayri Resmi Tercüme, 9 Ekim 2009. http://www.abgs.gov.tr/index. php?p=123&l=1. Başkan, R. (1999). Çalışma barışı ve esneklik tartışmalarında bir yaklaşım. Mercek Dergisi, (15), 37. Berber, M. Yılmaz-Eser, B. (2008). Türkiye’de kadın istihdamı: ülke ve bölge düzeyinde sektörel analiz. İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 10 (2). Haziran 2009. www.metinberber.com/ kullanici_dosyalari/file/kadn.pdf. Bielenski, H. Köhler, E. (1999). Atypical forms of work in the European Union; experiences at the establishment level. Zeytinoğlu, Işık Urla (ed.). Changing work relationships in ındustrialized economies in (210-218). Hamilton, Ontario: McMaster University. Bolle, P. (1997). Part-time work: solution or trap?. Women, gender, work, 136 (4), (557-579), Martha Fetherolf Loutfi (ed). ILO. Bozkurt, V. (2000). Enformasyon toplumu ve Türkiye. İstanbul: Sistem Yayıncılık. Büyükuslu, A. R. (2004). Avrupa Birliği perspektifinden ve endüstri ilişkileri boyutuyla yeni iş kanunu: esneklik ve iş güvencesi. İstanbul: Derin Yayınları. Can, H. (2002). Küreselleşme süreci, esnek çalışma ve kadın emeği uluslararası çalışma örgütü’nün kısmi süreli çalışma sözleşmesi ve tavsiyesi kapsamında kısmi süreli çalışanların hakları. Yayımlanmamış lisans üstü uzmanlık tezi, Türkiye ve Ota Doğu Amme İdaresi Enstitüsü. Cataneo, N. Hırata, H. (2009). Esneklik. Eleştirel feminizm sözlüğü (G. Acar-Savran, Çev.) içinde (137-142). İstanbul: Kanat Yayınları. Ceylan-Ataman, B. (2005). Avrupa Birliği sosyal politikasının temel prensipleri ve avrupa istihdam stratejisi. B. Ceylan-Ataman, (Derl.), Avrupa Birliğinin İstihdam ve Sosyal Politikası içinde (11-20). Ankara Üniversitesi ATAUM. Ankara: Jean Monnet Sosyal Politika Modülü Proje Yayını:1. 192 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Çelebi, S. (2006). Kadın İstihdamı Zirvesi (2. Baskı) içinde (16-19). İstanbul: TİSK Yayınları. Çelebi, S. (Ekim 2007). Bir sosyal politika konusu ve çalışma hakkının karşılığı olarak istihdam. Mercek, 61-65. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB). (Kasım, 2005). AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni. Ankara: ÇSGB Yayınları. ÇSGB. (2007). Aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması çalışma grubu raporu. Ankara: ÇSGB Yayınları. ÇSGB. (Nisan 2009). AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni. Özel Sayı, Ankara: ÇSGB Yayınları. Delsen, L. (1998). “When do men work part time?” Part-Time Prospects: an international comparision of part time work in Europe, North America and the Pasific Rim, in (57-58) Edited by J. O’Reilly and C. Fagan. London: Routledge. Derici, H. (2006). Güvenceli esneklik. TİSK İşveren Dergisi, 10 Mart 2009. http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=1450&id=77. DPT. (1989). 6. kalkınma planı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (1995). 7. kalkınma planı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (2000). 8. kalkınma planı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (2006a). 9. kalkınma planı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (2006b). 2007 yılı programı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (2006c). İşgücü piyasası özel ihtisas komisyonu raporu. Ankara: DPT Yayınları. DPT. (2007). 2008 yılı programı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. DPT. (2008). 2009 yılı programı. Haziran 2009. http://ekutup.dpt.gov.tr/. Dur, V. (Ocak, 2009). Avrupa’da esnek sosyal güvenlik ve Türkiye uygulamaları. Yayımlanmamış sosyal güvenlik uzmanlığı tezi, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı. 193 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması EC (European Commission). (2005). Reconciliation of work and private life a comparative review of thirty european countries. Belgium. EC. (2006a). Directorate-General for Employment, Social Affairs and Equal Opportunities Unit G.1, A Roadmap for equality between women and men 2006-2010. Belgium. 2 Mart 2009. http://eur-lex.europa.eu/ LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2006:0092:FIN:EN:PDF. EC. (2006b). Directorate-General for Employment, Social Affairs and Equal Opportunities Unit D1. Employment in Europe 2006. 24 Temmuz 2009. http://ec.europa.eu/social/main.jsp?catId=119&langId=en. EC. (2007a). Directorate-General for Employment, Social Affairs and Equal Opportunities Unit D1. Employment in Europe 2007. 9 Haziran 2009. http://ec.europa.eu/social/main.jsp?catId=119&langId=en. EC. (2007b). Communıcatıon From The Commıssıon To The Sprıng European Councıl ıntegrated guıdelınes for growth and jobs (20082010) including a commıssıon recommendatıon on the broad guidelines for the economic policies of the member states and the community (under article 99 of the ec treaty) and a proposal for a councıl decısıon on guidelines for the employment policies of the member states (under Article 128 of the EC Treaty) 11.12.2007 COM(2007) 803 final PART V. Brussels. 2 Ağustos 2009. http://ec.europa.eu/growthandjobs/pdf/ european-dimension-200712-annual-progress-report/200712-annualreport-integrated-guidelinesien.pdf. EC. (2008a). Directorate-General for Employment, Social Affairs and Equal Opportunities Unit D1. Employment in Europe 2008. Belgium. 7 Nisan 2009. http://ec.europa.eu/social/main.jsp?catId=119&langId=en. EC. (2008b). Directorate-General for Employment, Social Affairs and Equal Opportunities Unit F.1; Industrial relations in Europe 2008. Belgium. 21 Ekim 2009. http://ec.europa.eu/social/BlobServlet?docId= 141&langId=en. EC. (2009). Report from the commission to the council, the european parliament, the european economic and social committee and the committee of the regions on equality between women and men. 194 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü COM(2009) 77 final. Brussels. 10 Haziran 2009. http://eur-lex.europa. eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2009:0077:FIN:EN:HTML. Ecevit, Y. (1998). Türkiye’de ücretli kadın emeğinin toplumsal cinsiyet temelinde analizi. 75 yılda kadınlar ve erkekler içinde (267-285). İstanbul: Türkiye İş Bankası İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yayınları. Ecevit, Y. (2000). Çalışma yaşamında kadın emeğinin kullanımı ve kadın erkek eşitliği. Kadın-erkek eşitliğine doğru yürüyüş: eğitim, çalışma yasamı ve siyaset, içinde (118-196). İstanbul: TÜSİAD Yayınları, Yayın No: TÜSİAD-T/2000-12/290. Ecevit, Y. (2008). İşgücüne katılım ve istihdam. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği: sorunlar, öncelikler ve çözüm önerileri içinde (115213). İstanbul: (TÜSİAD-T/2008-07/468, KAGİDER-001). Ekin, N. (1991). Batı toplumlarında kadın işgücü istihdamı ve kısmi süreli çalışmalardaki gelişmeler. Hukuki esasları ve sosyo-ekonomik yönleriyle kısmi çalışma paneli içinde (19-36). Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları. Ekin, N. (1994). Endüstri İlişkileri. İstanbul: Beta Yayınları. Ekmekçi, Y. (2004). Türkiye’de kadın işgücünün gelişimi ve karşılaştıkları engeller. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Anadolu Üniversitesi. Erdut, T. (1998). Yeni teknolojilerin yeni iş ilişkileri üzerindeki etkisi, Ankara: TÜHİS Yayınları, Yayın No: 28. Erdut, Z. (2000). Avrupa Birliği’nde çalışan kadınların hakları. Prof: Dr. Nusret EKİN’e Armağan içinde (353-374). Ankara: Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası Yayını, Yayın No: 38, Temmuz 2009. www.tuhis.org.tr/yayinlar/nekinarmagan.pdf. Erdut, T. (2001). Gelişen sanayi merkezlerinde kadın işgücü panelleri I-II. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 205. Ertürk, Ş. (2008). Uluslararası belgeler ve Avrupa Birliği direktifleri ışığında çalışma hayatımızda kadın erkek eşitliği, Ankara: Belediye-İş Yayınları. 195 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Eser, Ş. (1997). Part-time çalışmanın Türkiye’de kadın istihdamına etkisi. Bilim Serisi 98. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları. ESWC (European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions). (2007a). Forth European working condition survey, Ireland. 10 Nisan 2009, www.eurofound.europa.eu. ESWC. (2003). Working-time preferences and work–life balance in the EU: some policy considerations for enhancing the quality of life. 16 Nisan 2009. www.eurofound.europa.eu. ESWC (European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions). (2007b). Working condition in the European Union: the gender perspective, Ireland. 14 Nisan 2009. http://www.eurofound. europa.eu/publications/htmlfiles/ef07108.htm. ESWC. (2007c). Foundation findings: flexicurity–ıssues and challenges. Denmark. 5 Ekim 2009. www.eurofound.europa.eu/publications/.../ ef0790.htm. ETUC (The European Trade Union Confederation). (2007a). ETUC’s position adopted by the ETUC Executive Committee of 17-18 October 2007. 21 Kasım 2009. http://www.etuc.org/a/4233. ETUC. (2007b). The Flexicurity debate and the challenges for the trade union movement. 21 Kasım 2009. http://www.etuc.org/a/3588. EUROSTAT. (2009). Ağustos 2009. http://epp.eurostat.ec.europa.eu/ portal/page/portal/statistics/search_database. EWL (European Women Lobby). (2008). Contribution from the European Women’s Lobby to the European Spring Council of 13-14 March 2008 Engendering the lisbon strategy: for growth, jobs and social ınclusion equality between women and men as a central component for economic development and social well-being. 17 Aralık 2009. http:// www.womenlobby.org/SiteResources/data/MediaArchive/policies/ Economic%20and%20social%20justice%20for%20women/EWL%20 contribution%20to%20Spring%20Council_enjmarch08.pdf. 196 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Evren, G. (2007). Esnek çalışma ve istihdama etkileri. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Eyüboğlu, D. (1999). Kadın işgücünün değerlendirilmesinde yetersizlikler. Ankara: Millî Prodüktivite Merkezi Yayınları, Yayın No: 637. Eyrenci, Ö. (2008). Avrupa Birliğinin istihdam politikalarına ilişkin reform çabaları ve yeşil kitap, M. Uçum, (Ed.), Prof. Dr. Devrim ULUCAN’a Armağan içinde (15-30). İstanbul: Legal Yayıncılık Hukuk Kitapları Serisi: 119. Fagan, C. Burchell B. (2002). Gender, jobs and working conditions in the European Union, Ireland: Foundation for İmprovement of Living and Working Conditions. Garih, Ü. (1999). Esnek çalışma kavramı, Mercek, Esneklik Özel Sayı, Yıl: 4, 15, 17-22. Gregory, M. Connolly, S. (2008). Feature: The price of reconciliation: part-time work, families and women’s satisfaction. The Economic Journal, 118 (February), F1–F7. The Author(s). Journal compilation Royal Economic Society. USA: Blackwell Publishing. Güder, G. Taşçı, K. (2006). Avrupa Birliği ve Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri istihdam ilişkisi. 10 Eylül 2009. http://www.ceterisparibus. net/arsiv.htm. Gülmez, M. (2008). Avrupa Birliği ve sosyal politika (2. Baskı), Ankara: Hatiboğlu Yayınları. Günay, C. İ. (2004). Çalışma sürelerinde esneklik, Kamu-İş, 7 (3), 173189. 10 Şubat 2009. http://www.kamu-is.org.tr/pdf/7310.pdf. Gündoğan, N. (Mayıs, 2007). İşgücü piyasasında esneklik-güvence dengesi: Danimarka modeli, Çimento İşveren. 22-37. 10 Aralık 2009. www.ceis.org.tr/dergiDocs/makale225.pdf. Gürsel, S. Levent, H. Taştı, E. vd. (2002). Türkiye’de işgücü piyasası ve işsizlik. İstanbul: TÜSİAD Yayınları, Yayın No: TÜSİAD-T/2002/12-354. 197 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Gürün, F. (2001). Globalleşme ve çokuluslu şirketlerin insan kaynakları yönetimine etkileri, Kamu-İş, 191-198. Halat, Ç. (2007). Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de kadın istihdamı: politikalar, mevcut durum ve hukuki düzenlemeler. Yayınlanmamış uzmanlık tezi, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı. Hartmann, H. (2008). Marksizimle feminizmin mutsuz evliliği. G. Acar- Savran, N. Tura- Demiryontan, (Derl.), Kadının görünmeyen emeği maddeci bir feminizm üzerine içinde (157-206). İstanbul: Yordam Kitap. ILO. (2007). Equality at work: Tackling the challenges, Report Of The Director-General, Global Report under the follow-up to the ILO Declaration, on Fundamental Principles and Rights at Work,International Labour Conference, 96th Session 2007, Report I (B), Geneva:International Labour Offıce. Mayıs 2009. http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/--dgreports/---dcomm/---webdev/documents/publication/wcms_082607. pdf. ILO. (2008). Global employment trends for women. Geneva: International Labor Office, Ağustos 2009. www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---.../ wcms_103456.pdf. ILO/TÜRK-İŞ/UNFPA. (2005). Kadın emeği platformu komisyon raporları, 18 Ocak 2010. www.turkis.org.tr/.../Kadın_Emegi_Platformu_ Komisyon_Raporları.pdf. Işığıçok, Ö. (bt). İstihdamda eşitlik politikaları kapsamında Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de ebeveyn izni, 29 Temmuz 2009. iibf.kocaeli. edu.tr/ceko/armaganlar/tokerdereli/36.pdf. Işık, E. (2009). Farklı sosyo-ekonomik koşullarda ve işgücü piyasalarında güvenceli esneklik semineri. 11-12 Kasım 2009. İpek-Köstekli, Ş. (2008/II). Esneklik-güvence dengesi: AB deneyimi ve Türkiye. TİSK Akademi, 3 (6), 42-65. Ankara: TİSK Yayınları. İŞKUR. (2007). 4. genel kurul çalışma raporu, Ankara: İŞKUR Yayınları. 198 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG). (2009). Türkiye’de kadın emeği ve istihdamı sorun alanları ve politika önerileri. İstanbul: KEİG Yayınları. Kanjı, N. Menon-Sen, K. (2003). What does the feminisation of labour mean for sustainable livelihoods?, international institute for environment and development (ııed), regional and international networking group (RING), Johannesburg. 13 Temmuz 2009. httpwww.glow-boell. demediadetxt_rubrik_5SuS_Kanji_FemEco_IIEDfinalpaper.pdf. Karaca, A. (2007). Kadın yöneticilerde kariyer engelleri: cam tavan sendromu üzerine uygulamalı bir araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi. Keune, M. (2008).Flexicurity:the new cure for Europe’s labour market problems? Degryse, Ch. and P. Pochet (eds) Social Developments in the European Union 2007, Brussels: ETUI-REHS. 25 Kasım 2009. www. cec-kek.org/pdf/employmentKeune.pdf. Kılıç, S. (Nisan 2007). İstihdam politikaları ve işsizlik sorununa çözüm önerileri. Mercek, 17-24. İstanbul: Türk Metal Sanayicileri Sendikası Yayını. Kocacık, F. Gökkaya, V. B. (2005). Türkiye’de çalışan kadınlar ve sorunları. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 6 (1), 195-217. Temmuz 2009. http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/ makale/1065.pdf. Kok, W. (2003). Jobs, jobs, jobs creating more employment in Europe, Report of the Employment Taskforce chaired by Wim Kok. 18 Ağustos 2009. www.mol.fi/mol/en/99ipdf/en/90ipublications/ employmentitaskforceireport2003.pdf. Koray, M. (2005). Sosyal politika (3. Baskı). Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. Kökkılınç Eraltuğ, A. Kaya, G. (Ağustos 2008). Avrupa Birliği ve Türk hukukunda aile ve çalışma yaşamının uzlaştırılması. M. Uçum, (Ed.), Prof. Dr. Devrim ULUCAN’a Armağan içinde (63-90). İstanbul: Legal Yayıncılık Hukuk Kitapları Serisi: 119. 199 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması KSGM. (2008). Kadın ve ekonomi politika dokümanı. Temmuz 2009. www.ksgm.gov.tr/Pdf/ekonomi.pdf. KSSGM. (1999a).Yeni üretim süreçleri ve kadın emeği. Ankara: KSSGM Yayınları. KSSGM. (1999b). Yeni üretim süreçleri ve kadın emeği dış pazarlara açılan konfeksiyon sanayiinde yeni üretim süreçleri ve kadın işgücünün bu üretim süreçlerine katılım biçimleri. Ankara: KSSGM Yayınları. KSSGM. (1999c). Gıda işkolunda çalışan kadınların koşulları ve geleceği. Ankara: KSSGM Yayınları. KSSGM. (1999d). Çalışmaya hazır işgücü olarak kentli kadın ve değişimi. Ankara: KSSGM Yayınları. KSSGM. (2000a). Bankacılık sektöründe cinsiyete dayalı ayrımcılık. Ankara: KSSGM Yayını. KSSGM. (2000b). Sağlık sektöründe kadın. Ankara: KSSGM Yayınları. Kurt, D. (Ekim 2007). Çalışma hayatı esneklikle değişiyor. Mercek, 130134. İstanbul: Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Yayını. Kuşaksız, A. (2006). Kısmi süreli çalışan isçilerin Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de kısmi süreli çalışmayı tercih etme gerekçeleri. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 13 (2), 19-29. Kutal, M. (Ekim 2007). Türk-İş Hukukunda esnekleşme istihdam sorununun çözümünde etkili olabilir mi? Mercek, 99-105. İstanbul: Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Yayını. Lordoğlu, K. Selamoğlu, A. (2006). AB ve Türkiye’de katılım sürecinde işgücü ve istihdamın görünümü. Ankara: Belediye-iş Yayınları. Madsen, Per K. (2006). “How can ıt possibly fly? the paradox of a dynamic labour market in a scandinavian welfare state”, J. L. Campbell, J. A. Hall, O. K. Pedersen (Ed.), in National Identity and a Variety of Capitalism: The Case of Denmark, Denmark/Montreal: McGill University Press. Nisan 2009. www.epa.aau.dk/fileadmin/user.../2-_How_can_it_ possible.pdf. 200 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Mahiroğulları, A. (bt). Küreselleşmenin Türk çalışma hayatına etkileri, 10 Ağustos 2009. http://iibf.kocaeli.edu.tr/ceko/armaganlar/turanyazgan/15. pdf. Memduhoğlu, H. B. (bt). Post-Fordist üretim örgütlenmeleri ve işgörenler üzerindeki etkileri. 20 Kasım 2009. http://www.universite-toplum.org/pdf/ pdf_UT_335.pdf. Noyan, M. A. (2007). Türkiye’de çalışma hayatında esneklik politikasının çalışma süreleri açısından değerlendirilmesi, Yayımlanmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi. Odaman, S. Erdenk, E. (2002). Küreselleşme ve rekabet açısından toplu çalışma ilişkileri, TÜHİS, 17 (3), 47-55. OECD. (2004). Economic survey of Turkey 2004. OECD. (2006a). Executive summary, OECD economic survey of Turkey 2006. Nisan 2009. http://oecd.org.tr. OECD. (2006b). Economic survey of Turkey 2006. OECD Employment Outlook. OECD. (2008). Economic survey of Turkey 2008. Volume 2008/14. OECD.(2009). Glossary of statistical terms. 18 Ağustos 2009. http:// stats.oecd.org/glossary/detail.asp?ID=2016. Okkalı-Şanalmış, D. (2006). Küreselleşme sürecinde işgücü piyasasında esnekliğin iş yaratma üzerindeki etkisi ve Türkiye’nin durumu. Yayımlanmamış Planlama Uzmanlığı Tezi, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü. Özaydın, M. M. (2008). Küresel etkilerle şekillenen sosyal politika anlayışı ekseninde sosyal politikaların geleceğini tartışmak, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 10 (1), 163-180. 12 Temmuz 2009. http://dergi.iibf.gazi.edu.tr/dergi_v1/10/1/9.pdf. Özer, M. Biçerli, K. (2003-2004). Türkiye’de kadın işgücünün panel veri analizi. Sosyal Bilimler Dergisi 2003-2004. Haziran 2009. www. 201 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması anadolu.edu.tr/arastirma/hakemliİdergiler/sosyalİbilimler/pdf/2003-1/ sosİbil.3.pdf. Özer, Z. (2006). Avrupa Birliği uyum sürecinde Türk çalışma hayatında esnekleştirme politikaları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi. Özkızıltan, D. (2006). Avrupa Birliğinde cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi ve Türkiye. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi. Özmen, Z. (2006). 4857 Sayılı yeni iş kanununda esnek çalışma ilişkilerinin hukuki durumu. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Kocaeli Üniversitesi. Pennings, F., Süral N. (2006). Flexibilation and modernisation of the Turkish labour market. The Netherlands: Kluwer Law International BV. Plantenga, J. (2002). Combining work and care in the polder madel: an assessment of the Dutch part time strategy. Critical Social Policy 22, 53-71. Rodgers, G. (2007). Labour market flexibility and decent work. Newyork: DESA Working Paper No. 47 ST/ESA/2007/DWP/47. 10 Nisan 2009. http://www.un.org/esa/desa/papers/2007/wp47i2007.pdf. Sapancalı, F. (2007-2008). Türkiye işgücü piyasası, Türkiye’de işgücü piyasası, sorunlar ve politikalar. Tühis İş Hukuku ve İktisat Dergisi. 21 (2–3), 8-30. Aralık 2009. www.tuhis.org.tr/dergi/cilt21_sayi2-3/cilt21_ sayi2-3_bolum2.pdf. Sarıca, Ü. (Yaz, 2009). Esnek çalışmanın cinsiyeti. Feminist Politika. (3), 34-35. İstanbul. Sayın, A. (2007). Avrupa Birliği’nde çalışma yaşamında kadın erkek eşitliği: Türkiye açısından bir inceleme. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi. Selamoğlu, A. etkileri. 18 (bt.). Temmuz İstihdam 2009. politikaları, arayışı ve http://www.petrol-is.org.tr/yayinlar/ yillik/2003iyillik/08iistihdam/govde.htm. 202 esneklik T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Selamoğlu, A. (2002). Gelişmiş ülkelerde istihdam politikaları, esneklik arayışı ve etkileri, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (4), 33-63. 19 Ağustos 2009. http://kosbed.kou.edu.tr/sayi4/selamoglu.pdf. Selamoğlu, A. Lordoğlu, K. (2006). Katılım sürecinde Avrupa Birliği ve Türkiye’de işgücü ve istihdamın görünümü. Ankara: Belediye-İş Yayınları. Sönmez, P. (2006). Küreselleşme, Avrupa Birliği ve istihdam: çalışma ilişkilerinde yaşanan dönüşüm, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 5 (3), 177-198. Ankara: Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları. Stier, H. Lewin-Epstein, N. (2000). Women’s part time employment and gender ınequality in the family, Journal of Family Issues, 21 (3), 390-410. Süral, N. (2005a). Çalışma yaşamında kadın-erkek eşitliği. B. CeylanAtaman (Derl.). Avrupa Birliği’nin İstihdam ve Sosyal Politikası içinde (63-78). Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Jean Monnet Sosyal Politika Modülü Proje Yayını:1, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Süral, N. (2005b). Özel istihdam büroları, TİSK İşveren Dergisi, 325-334. Ankara: TİSK Yayınları. 9 Aralık 2009. www.tisk.org.tr/isveren_yazdir. asp?yazi_id. Süral, N. (2007). 4857 sayılı iş kanunumuzda esneklik açılımları, TİSK İşveren Dergisi, Özel Ek, Ankara: TİSK Yayınları. Süral, N. (2008). İş hukukundan istihdam hukukuna, sosyal korumadan teşvike, TİSK İşveren Dergisi, Ankara: TİSK Yayınları. www.tisk.org.tr/ isveren_yazdir.asp?yazi_id. Şafak, C. (2003). 4857 Sayılı iş kanunu çerçevesinde kısmi çalışma. 15 Ağustos 2009. http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=%C5%9Fafak +can+k%C4%B1smi+s%C3%BCreli&meta=. Şenol, N. İşat, C. Sayın, A. (2004). Avrupa birliğine giriş sürecini izleme programı, kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar: Türkiye. İstanbul: Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, Açık Toplum Enstitüsü. 203 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması Tekin, A. (2008). Avrupa Birliği istihdam politikası genel esasları. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 295. TİSK. (1994). Çalışma hayatında esneklik. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 10. TİSK. (1999). Çalışma hayatında esneklik. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 190 TİSK. (2001). Avrupa’da esneklik uygulamaları. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 204. TİSK. (2002). Çağdaş sanayi merkezlerinde kadın işgücünün konumu: Bursa örneği. Ankara: TİSK Yayınları. TİSK. (2005). AB yolunda esneklik ve istihdam uluslararası semineri. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 259. TİSK. (2006). İşsizliğin çözümü: girişimci odaklı yaklaşım. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 267. TİSK. (2007). XXIII. Genel kurul çalışma raporu, 15-16 Aralık 2007. Ankara: TİSK Yayınları. TİSK. (2008). Avrupa işgücü piyasalarının karşı karşıya bulunduğu temel zorluklar: Avrupa sosyal ortaklarının müşterek analizi, Mart 2008. Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 290. TİSK. (2009). TİSK işgücü piyasası bülteni–2008 Yıllık, 17 Eylül 2009. http://www.tisk.org.tr/duyurular.asp?ayrinti=True&id=2999. TİSK, TOBB ve TÜSİAD (2009). TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın esneklik konusundaki ortak görüş ve önerileri (gözden geçirilmiş metin). 12 Kasım 2009. www.tusiad.org.tr/.../2009.07.23-Esneklik_ TISKTOBBTUSIADOrtaGorusRevizeMetin.pdf. Tokatlı, F. (2007) AB, sosyal politikada rotasını esnekliğe çeviriyor, İşveren. Ankara: TİSK Yayınları. 24 Temmuz 2009. http://www.tisk.org. tr/isverenİsayfa.asp?yaziİid=1678&id=86. 204 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Toksöz, G. (2007a). Türkiye’de kadın istihdamı durum raporu (1. Baskı). Ankara: Uluslararası Çalışma Örgütü Yayını. Toksöz, G. (2007b). İşgücü piyasasının toplumsal cinsiyet perspektifinden analizi ve bölgeler arası dengesizlikler, Çalışma ve Toplum Dergisi, (4), 57-79. Eylül 2009. www.calismatoplum.org/sayi15/toksoz.pdf. Tuncay, A. C. (1995). Çalışma süreleri ve istihdam türlerinde esnekleştirme, çalışma hayatında yeni gelişmeler-esneklik. Ankara: Çimento Müstahsilleri İşverenleri Sendikası Yayını. Tunçcan, Ongan, N. (2004). Esneklik yaklaşımının istihdam hacmi açısından değerlendirilmesi. Çalışma ve Toplum Dergisi, 2004/3, 123142. İstanbul: Birlik Metal-İş Sendikası Yayını. TÜİK. (2007). Haber bülteni: 2006 zaman kullanım anketi sonuçları, Sayı: 119. TÜİK. (2009a). Hanehalkı işgücü anketi sonuçları. Mart 2009. www.tuik. gov.tr. TÜİK. (2009b). Aile yapısı araştırması, 2006. Mart 2009. www.tuik.gov.tr. TÜİK. (2009c). TÜİK’ten elde edilen hanehalkı işgücü anketi sonuçları (30.06.2009 tarihli ve B.02.1.TÜİ.0.78.01.01-622.02-5024 sayılı resmi yazı.) TÜİK. (2009d). TÜİK’ten elde edilen hanehalkı işgücü anketi sonuçları (3.11.2009 tarihli ve B.02.1.TÜİ.0.78.01.01-622.01 sayılı resmi yazı). Uslu, H. F. (2008). Flexicurity: a deliberate ambiguity?. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Ünal, A. (2005). Avrupa’da kısmi çalışma ve uygulamanın genel özellikleri, Kamu-iş, 8 (1). 22 Temmuz 2009. http://www.kamu-is.org.tr/ pdf/816.pdf. WB (World Bank). (2006). Turkey labor market study report, Report No. 33254-TR. 205 Esnek Çalışma Biçimlerinin Kadın İstihdamına Etkileri: Avrupa Birliği İstihdam Politikaları ve Türkiye Karşılaştırması WB and DPT. (2009). Female labor force participartion in turkey: trends, determinants, and policy framework. Report No: 48508-TR. WEF (World Economic Forum). (2008). The Global competitiveness report 2008–2009, Co-Directors Klaus SCHWAB World Economic Forum, Michael E. PORTER. Geneva, Switzerland: Harvard University. 1 Ağustos 2009. http://gcr.weforum.org/gcr/. Wichterich, C. (2004). Küreselleş[tiril]en kadın: eşitsizliğin geleceğinden raporlar. (T. Tayanç, F. Tayanç, Çev.), Ankara: Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayını. Wilthagen, T. Tros, F. (2004). The Concept of ‘flexicurity’: a new approach to regulating employment and labor markets, ETUI Transfer, 10 (2), 165-181. Yavuz, A. (1995). Esnek çalışma ve endüstri ilişkilerine etkisi. İstanbul: Filiz Kitabevi. Yentürk, N. (Nisan 1995). Üretim ve organizasyon sisteminde değişmeler ve Türkiye uygulamaları, 93- 94 Petrol- İş Yıllığı içinde (802-812). İstanbul: Petrol-İş Yayınları No 36. 10 Mayıs 2009. http://iibf.kocaeli. edu.tr/ceko/petrolis/93-94.pdf. Yılmaz, G. (2006). Küreselleşme ve küreselleşmenin kadınların çalışma yaşamına etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi. Yüksel, N. (2003). Çalışma hayatında esnekleşme ihtiyacı. İşveren Dergisi, 40 (5), 9-11. Ankara: TİSK Yayınları. 20 Nisan 2009. http://www. tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=664&id=40. Zengingönül, O. (2003). Sosyal politika-esnek çalışma biçimleri paradoksunda Avrupa Birliği örneği, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5 (4), 157-171. Mayıs 2009. http://web.deu. edu.tr/ab/MAKALE/deu%20MAK/0008.pdf. 206