Schneider Electric - Endüstri Otomasyon

Transkript

Schneider Electric - Endüstri Otomasyon
editör
Hani “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu
çocuklarımızdan emanet aldık” diyen ve kimilerine göre Afrika
atasözü olduğu kimilerine göre ise bir Kızılderili kabile reisi
tarafından söylendiği belirtilen bir söz var ya, o geldi aklımıza.
Bu da nereden çıktı, diyeceksiniz. Bu ayın dosya konularının
ana temaları olan su, atıksu, geri dönüşüm dolayısıyla çağrışım
yaptı herhalde. Gerçi bize göre gerek su-atıksu gerekse geri
dönüşümle ilgili dosya yazılarımızda, bu alanların önemli
gelişmelere ve sektörel büyümelere çok yakın oldukları, bu
alanlardaki yatırımların orta-uzun vadede (hatta kısa vadede bile)
pozitif geri dönüşler sağlayacağı ön planda. Bir başka ifadeyle,
su, atıksu, geri dönüşüm alanları, dikkate değer ‘güçlü yanlar’
ve ‘fırsatlar’ potansiyeli sunuyor. Ama öte yandan bu alanlar,
yaşadığımız Dünya ve Ülkemiz açısından çok önemli doğal
kaynakları koruma, çevre, sürdürülebilir üretim sorumlulukları ile
de yüz yüze getiriyor bizi. Dolayısıyla bu ayki dosya konularımızla,
çocuklarımızdan emanet aldığımızın Dünya’mızın daha çevreci
ve sürdürüle bilir olması için Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm
açılarına dikkat çekmek istedik, diye de düşünüyoruz. Bildiğiniz
gibi Atık Yönetimi, piramidin üst basamağından alt basamaklara
doğru yönlendirilir. İlk aşama, atığın oluşmasını önlemektir.
Yani üretimin asli şartlarından biri, daha temiz üretim. Yani,
öncelikle yapılması gerekenlerden biri, daha çevreci, doğaya
daha saygılı, geri dönüşüm karakterli ve sonrasında yarattığı
verimlilik süreciyle hem ülke ekonomisine hem çevre korumaya
daha çok katkı sağlamak.
Bu arada, biz dergi hazırlıkları içindeyken, ekonomide yapısal
reformlar ve iyileştirmeler gerektiğini düşünenleri ilgilendiren
bir haber dikkatimiz çekti. Habere göre, Başbakan Yardımcısı
Nurettin Canikli yatırım ortamının iyileştirilmesine katkı sağlayacak
bir paketi önümüzdeki günlerde meclis gündemine getireceklerini
söylemiş. Canikli, “Türkiye’de yatırımın ve üretimin önünün
açılmasına katkı sağlayacak kapsamlı düzenleme yapılacak”
demiş. Kuşkusuz bu açıklama önemli. Umarız “yatırımın ve
üretimin önünün açılmasına katkı sağlayacak” bu düzenlemeler,
gerçekten hem “yapısal” hem de “çevre korumacı-geri dönüşümcü
teknoloji” değerleri taşır!
Malum: Önümüz bayram. Bu bayramda her günümüzün daha çok
birlik, beraberlik ve barış içinde, şeker tadında, kazasız-belasız,
sevgiyle geçmesi dileğiyle…
Sevgilerimle Turan Türkmen
EK­SEN
Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü
Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr
Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com
Ya­yın Ku­ru­lu:
Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk.
Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek.
Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com
Ya­yın Da­nış­man­la­rı:
Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek.
Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl.
Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ
Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i
Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk.
Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl.
Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring
Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü.
Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi.
Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl.
Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl.
Sevtap İnan / Sie­mens
M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon
Levent Fadıloğlu / Schnei­der
Cen­giz Me­riç / Hi­pafl
Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi.
Çağrı Hekimoğlu / Esit
Gök­tu€ Gür / Schnei­der
H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon
Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / EMF Motor
‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji
‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser
Mahmut Bertan / We­id­mül­ler
Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del
Oral Av­c› / Pio­mak
Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric
Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact
fiah­nur Aga­ik / GSD
Osman Kutan / ABB
Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh.
T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk.
Tun­cay Soy­dafl / Fes­to
Ya­vuz Ço­pur / Pilz
Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik
Tolga Bizel / Mitsubishi Electric
Hakan Aydın / Mitsubishi Electric
Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik
Tunç Atıl / HKTM
Tek­nik Edi­tör: Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Edi­tör:
Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Gra­fik Ta­sa­rım:Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com
Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com
Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir
ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Satış
: Taha Aydın taha@@ek­sen­med­yag­rup.com
Halkla İlişkiler
ve Tanıtım:
Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com
Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com
Uluslararası İlişkiler:Hazal Yalçın info@ek­sen­med­yag­rup.com
Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:
Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­[email protected]
Gülden Ela Yalçın Tel: 00 49 7234 69 33 Münih - AL­MAN­YA
in­[email protected]
‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30
Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440
Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE
Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24
www.endustriotomasyon.com
E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com
Bas­kı: Doğa Basım
Yıl­lık abo­ne­lik: 120.- TL.
Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro
En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r
Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki
fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir.
Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz.
Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.
ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
ÜYESİDİR.
62
ÜRÜN ve UYGULAMALAR
■
■
Yeni SACE Emax 2 Yenilikçi Güç Kontrolü
Fonksiyonu
ABB
Rüzgar Türbinlerinde Ark Koruma
ABB
■
Dijitalleşen üretime yenilik getiren Makine
Otomasyonu konseptleri
OMRON
Control Techniques Yüksek Güçlü Yeni
Modüler Sürücüler Üretiyor.
EMERSON
■
Güvenli Dizayn Verimliliğini Geliştirme
ROCKWELL
■
08
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
Havadan Karbon Dioksit Emen
Endüstri Tesisi
■
12
DOSYA
■ SU
SEKTÖRÜNÜN CİRO BEKLENTİSİ
5 MİLYAR!
■ SUDA
PLANLAMA VİZYONU
■ ATIKSU
SEKTÖRÜ SON 5 YILDA 2
KAT BÜYÜDÜ!
■ ATIKSU’YA
■ GERİ
BAKIŞIMIZ
DÖNÜŞÜM İLE HEM PARA
KAZANILIYOR HEM ÇEVRE!
92
ÜRÜNLER
■ SCHNEIDER
Schneider Electric’den alçak gerilim tesisatları
için eksiksiz koruma: Easy9 serisi
■ BOSCH REXROTH
Takım tezgâhları otomasyonu için
Rexroth’dan doğrusal
hareket sistemleri
■ NETES
MÜHENDİSLİK
Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı
■ BR
■ YOKOGAWA
Endüstriyel Otomasyonda Yokogawa Wireless
Teknolojisi
■ BECKHOFF
■ PILZ
PASvisu - web tabanlı görüntüleme
için HMI yazılımı
117
HABERLER
■ MITSUBISHI
ELECTRIC, Türkiye’deki Dev
Projelerin Hvac Otomasyonuna Talip Oldu
■ TEZMAKSAN
5 Eksen Teknoloji ve
Kiralama Günleri
5 Eksen Teknolojisi ile Uçurdu.
■ CDT,
AUTOMATION
B&R Automation PC 910 kasaları 5
slota kadar destek veriyor
Yenilikçi Boundary Scan Çözümü
XJTAG İçin Çalıştay Düzenledi
TwinCAT 3 Scope – “büyük veri” için
çok çekirdekli osiloskop
■ SIEMENS
ve Gamesa birleşiyor;
rüzgar enerjisinde bir dünya lideri
doğuyor
■ Parker,
“We Parker Partners”
Distribütör Eğitim Programını Hayata
Geçirdi
■ Danfoss,
eğitim ve seminerler
ile sektörü bilgilendirmeyi
sürdürüyor.
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
8
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
9
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
10
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SU SEKTÖRÜNÜN CİRO
BEKLENTİSİ 5 MİLYAR!
Evet, ‘Su Sektörü’ gelişiyor: Cihan Haber Ajansı’nın
Mart 2016 tarih ve “Ambalajlı su pazarının ciro beklentisi 5 milyar lira” başlıklı haberi şöyle: “Ambalajlı Su
Üreticileri Derneği (SUDER) Başkanı İsmail Özdemir,
2014 yılında 10,7 milyar litre olan ambalajlı su pazarının, geçen yıl yüzde 2,4’lük büyüme ile 2015 yılında
10,98 milyar litreye ulaştığını söyledi. Özdemir, ‘2016
yılında Türkiye’de ambalajlı su pazarı hacminin yaklaşık 11,25 milyar litreye, sektörün cirosunun yaklaşık
5,04 milyar TL’ye ulaşması beklenmektedir’ şeklinde
konuştu.
SUDER Başkanı İsmail Özdemir, 22 Mart Dünya Su
Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye ambalajlı su sektöründeki gelişmelere dikkat çekti. Özdemir,
11 bini doğrudan, 85 bini dolaylı olmak üzere toplam
96 bin kişiyi istihdam sağlayan Türkiye Ambalajlı Su
Sektörünün, yerelde istihdama katkı sağlayan sektör-
12
lerin başında geldiğini belirtti. Özdemir,’Ülkemizin su
kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanarak üretim yapan ambalajlı su sektörümüz, hem suyun kaynağında
ambalajlanması hem de dağıtım kanallarının ülkemiz
genelinde yaygınlaşması sayesinde yerelde istihdama
katkı sağlayan başlıca sektörlerden birisidir’ ifadesini
kullandı.
Sektörde çalışan sayısı kadar, sağlıklı, hijyenik koşullarda üretilen ambalajlı suların tüketiciye güvenilir bir
şekilde ulaştırılmasında yetişmiş personelin de önemli
olduğunu vurgulayan Özdemir, dernek üyelerinin sektörde deneyimli, nitelikli personel istihdamına da özen
gösterdiklerini kaydetti.
Ambalajlı su sektörünün büyümesini yıllar itibariyle
aynı ivmeyle devam ettirdiğini belirten SUDER Başkanı
Özdemir, şu bilgileri verdi: ‘2014 yılında 10,7 milyar
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
litre olan ambalajlı su pazarı, geçen yıl yüzde 2,4’lük
büyüme ile 2015 yılında 10,98 milyar litreye ulaşmıştır. Bu hacmin 6,23 milyar litresi yüzde 1,5’lik küçülme
ile damacana satış kanalından, 4,75 milyar litresi de
yüzde 8’lik büyüme ile PET & Cam satış kanalından
gelmiştir. Tonaj olarak toplamın yüzde 57’sini damacana, yüzde 43’ünü diğer ambalajlı sular oluşturmuştur.
Sektörde toplam ciro 2015 yılında yaklaşık 4,58 milyar
TL’ye ulaşmıştır. 2016 yılında Türkiye’de ambalajlı su
pazarı hacminin yaklaşık 11,25 milyar litreye, sektörün
cirosunun yaklaşık 5,04 milyar TL’ye ulaşması beklenmektedir. Ambalajlı su sektöründe mevcut endüstriyel
kapasite kullanım oranının yüzde 40 seviyelerinde olduğu göz önüne alındığında, Türkiye’de ambalajlı su
tüketiminin artması durumunda sektör mevcut kurulu
kapasite ile bu ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır.’
TÜİK verilerine göre 2015 yılında toplamda yaklaşık
41,9 milyon dolar tutarında 265 bin tona yakın ambalajlı su ihraç edildiğini bildiren Özdemir, 2016 yılında
da 291 bin tonun üzerinde su ihraç edilerek ülke ekonomisine 46 milyon dolar katkı sağlamayı hedeflediklerini aktardı.
Türkiye’de ambalajlı su tüketimine ilişkin bilgileri de
paylaşan SUDER Başkanı, yıllık kişi başına ortalama
tüketimin geçen yıl 60 litresi PET & Cam, 79 litresi
damacana olmak üzere toplamda 139 litre olarak gerçekleştiğini açıkladı. Özdemir, ‘2016 yılında kişi başına
ortalama tüketimin 143 litreye ulaşmasını bekliyoruz.
Tüketimin 65 litresinin PET & Cam, 78 litresinin damacana olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz’ şeklinde konuştu.
Türkiye ile bazı Avrupa ülkelerindeki ambalajlı su tüketimine ilişkin verileri de karşılaştıran Özdemir, ‘2014
yılında İtalya’da yıllık kişi başı tüketimin 186 litre,
Almanya’da 173 litre, Belçika’da 132 litre, İspanya’da
115 litre olduğunu görüyoruz. Rakamlar, Türkiye’nin
yıllık kişi başına 139 litre ambalajlı su tüketimi ile bazı
AB ülkelerine yaklaştığını, bazılarını da geçmiş olduğunu bize gösteriyor’ diye konuştu.
BM Genel Kurulu’nun aldığı kararla 1993 yılından bu
yana küresel ölçekte su ile ilgili konulardaki gelişmelere dikkat çekmek, insanların temiz ve güvenilir suya
erişimi konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla 22
Mart, Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Bu yılki kutlamaların ana teması; Su ve İstihdam. BM’nin belirlemelerine göre, günümüzde dünya çapında çalışanların
yaklaşık yarısını oluşturan 1,5 milyar kişi, su ile ilgili
ya da tamamen suya bağımlı sektörlerde çalışıyor. Söz
konusu faaliyetlerin neredeyse tamamını suya ve suyun güvenli bir şekilde tedarikini sağlamaya yönelik işler oluştururken, küresel su sektöründeki milyonlarca
çalışanın hakları konusunda hala sorunlar yaşanıyor.”
Şimdi de, ‘Su Sektörü’nün sorunlarına değinen bir
haber aktaralım. Eylem Türk’ün Milliyet Gazetesi’nde
Ocak 2015’te yayınlanan “Sular Yine Isınıyor” başlıklı
haberi ise şöyle: “ Hızlı büyüyen su sektöründeki yabancı payı dikkat çekiyor. Bununla birlikte 21. yüzyılın
en stratejik kaynağı olacağı söylenen pazarda yabancı
ilgisi hala devam ediyor. Büyük markaların alıcı bulduğu sektörde şimdi ise sıra orta ölçekli markalara geldi.
Yabancılar şimdi de bu markaları almak için yarışıyor.
Bu markalardan birisi Sude Su... Markaya hali hazırda
13
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Pure Life ve Erikli markalarının sahibi Nestle’nin talip olduğu konuşuluyor. Sedef Gıda tarafından 2008
yılında Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde faaliyete geçirilen
Sude Su’nun dolum tesisi 74 bin metrekarelik bir arazi
üzerine kurulu. Nestle’nin yanı sıra bu markayı Körfez
fonlarının da takibe aldığı söyleniyor.
Bir süredir rotasını Türkiye’ye çeviren Körfez fonları
gözünü şimdi de su sektörüne dikmiş gibi görünüyor. Bu fonların radarındaki ilk marka Efem Su... Ocak
1993’te İstanbul’da kurulan şirketin Sapanca’da bir
tesisi ve 6 adet kayıtlı kaynağı bulunuyor. Şirketin yıllık üretim kapasitesi ise 250 milyon litre. Körfezin ilgi
gösterdiği diğer su markası ise Gürpınar... Kaynağı
14
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Gölcük olan Gürpınar Su, 2009 yılından bu yana ASAŞ
Grubu’nun şemsiyesi altında faaliyet gösteriyor.
Su sektöründe yaşanan bu dikkat çekici gelişmeler
önümüzdeki dönemde de süreceğe benziyor...
Su sektörü her geçen yıl hızlı bir ivmeyle büyümesini
sürdürüyor. 2013 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi
yüzde 1.2’lik büyüme ile 10.3 milyar litreye ulaştı. Bu
hacmin 6.16 milyar litresi damacana satış kanalından,
4.16 milyar litresi de PET satış kanalından geldi. Tonaj
olarak damacana toplamının yüzde 60’ını, diğer ambalajlı sular ise yüzde 40’ını oluşturdu. 2013 yılında
sektördeki toplam ciro yaklaşık 4.1 milyar TL’ye ulaştı.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
2014 yılı rakamları kesinleşmese de su pazarı hacminin yaklaşık 10.4 milyar litreye ulaştığı tahmin ediliyor.
Sektördeki toplam cironun ise yaklaşık 4.64 milyar
TL’ye ulaşması bekleniyor.
Türkiye’de önde gelen su markaları:
* Pınar * Hayat * Damla * Nestle * Saka * Sırma *
Akdağ * Beysu * Gümüş * Taşdelen * Aytaç
Gıda devleri birbiri ardına alım yaptılar
-Fransız Danone, 2013 yılında Türkiye’nin önde gelen
su ve gazlı içecek markalarından Sırma Su’nun yüzde
50.1 hissesini satın aldı. Danone’un halihazırda Türkiye su piyasasında Hayat markası da bulunuyor.
-2001 yılında Nestle Pure Life markasıyla su kategorisine giren Nestle, 2006 yılında Erikli Su’nun yüzde
60’ını satın aldı.
-2004 yılında faaliyete geçen Saka Su, 2010 yılında
Yıldız Holding tarafından satın alındı.
-Coca-Cola Adapazarı-Sapanca bölgesinden Mahmudiye Su’yu satın aldı. Şirket sahibi olduğu kaynaklardan
Damla Su markasıyla üretim yapıyor. Damla Su, Uludağ, Sapanca, Elazığ ve Köyceğiz olmak üzere dört ayrı
kaynağa sahip.”
Peki, suyun sektörel yapısı ne durumda? Bu sorunun cevabı için, SUDER - Ambalajlı Su Üreticileri
Derneği’nin sektör hakkında genel yapı ve rakamsal
büyüklük verilerine bakalım.
SUDER’e göre, “Su sektörünün son 9 yıllık rakamlarına
baktığımızda, 2007 yılında damacana pazarında yıllık
%5, PET su perakende pazarında %34, PET su ev dışı
tüketim kanalında ise %20 büyümüştür. 2007 yılında
pazarda 8,11 milyar litre şişelenmiş su satılmıştır. Tonaj olarak damacana toplamının % 74’ ünü, diğer ambalajlı sular ise % 26’ sını oluşturmuştur. Sektördeki
toplam ciro ise yaklaşık 2,5 milyar TL’ye ulaşmıştır.
2008 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi 8,7 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,3 milyar litresinin %4’lük
büyüme ile damacana satış kanalından, 2,4 milyar litresinin de %15’lik büyüme ile PET satış kanalından
gelmiştir. Sektördeki toplam ciro ise yaklaşık 3 milyar
TL’ye ulaşmıştır.
2008 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen
ambalajlı su 103.918 ton ve toplam ciro ise 19.000.000
$’dır.
2009 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi 9 milyar litreye
ulaşmış ve bu hacmin 6,25 milyar litresinin damacana
satış kanalından, 2,75 milyar litresi de %13’lük büyüme ile PET satış kanalından gelmektedir. Tonaj olarak
damacana toplamının % 69’ unu, diğer ambalajlı sular
ise % 31’ ini oluşturmuştur. 2009 yılında Sektördeki
toplam ciro ise yaklaşık 3,1 milyar TL’ye ulaşmıştır.
2009 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen
ambalajlı su 123.364 ton ve toplam ciro ise 19.663.246
$’dır.
2010 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 6’lık büyüme ile 9,5 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,4
milyar litresi %2’lik büyüme ile damacana satış kanalından, 3,1 milyar litresi de %13’lik büyüme ile PET
satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 67’ sini, diğer ambalajlı sular ise % 33’ ünü
oluşturmuştur. 2010 yılında Sektördeki toplam ciro
yaklaşık 3,3 milyar TL’ye ulaşmıştır.
2010 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen
ambalajlı su 128.429 ton ve toplam ciro ise 20.089.972
$’dır.
2011 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi yaklaşık 9,9
milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,5 milyar litresi
%1,6 ‘lık büyüme ile damacana satış kanalından, 3,4
milyar litresi de %9,7 ‘lik büyüme ile PET satış kanalından gelmektedir. Tonaj olarak damacana toplamının
% 66’ sini, diğer ambalajlı sular ise % 34’ ünü oluşturmuştur. 2011 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık
3,45 milyar TL’ye ulaşmıştır.
2011 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 147.226 ton ve toplam ciro ise
24.817.287$’dır.
15
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
2012 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 3,1’lik büyüme ile 10,2 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,45
milyar litresi damacana satış kanalından, 3,75 milyar
litresi de %10,4’lük büyüme ile PET satış kanalından
gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 63’
ünü, diğer ambalajlı sular ise % 37’ sini oluşturmuştur. 2012 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 3,7
milyar TL’ye ulaşmıştır.
2012 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 173.469 ton ve toplam ciro ise
27.644.100$ ‘dır.
2013 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 1,2’lik büyüme ile 10,3 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,16
milyar litresi %-4,5’luk küçülme ile damacana satış kanalından, 4,16 milyar litresi de %11’lik büyüme ile PET
satış kanalından gelmiştir.
Tonaj olarak damacana toplamının % 60’ ını, diğer
ambalajlı sular ise % 40’ını oluşturmuştur. 2013 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 4,1 milyar TL’ye
16
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ulaşmıştır. 2013 yılında TÜİK verilerine göre toplam
ihraç edilen ambalajlı su 199.137 ton ve toplam ciro
ise 31.704.909 $’dır.
2014 yılında da su sektöründeki büyümenin aynı ivmeyle devam ettiği görülmektedir. 2014 yılında
Türkiye’de su pazarı hacmi % 3,8’lik büyüme ile 10,7
milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,3 milyar litresi
%2,6’lık büyüme ile damacana satış kanalından, 4,4
milyar litresi de %5,5’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının %
59’ unu, diğer ambalajlı sular ise % 41’ini oluşturmuştur. 2014 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 4,2
milyar TL’ye ulaşmıştır.
2014 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen
ambalajlı su 250.866 ton ve toplam ciro ise 42.186.948
$’dır.
2015 yılında Türkiye’de su pazarı hacminin yaklaşık
11,1 milyar litreye ulaşması ve sektördeki toplam cironun yaklaşık 4,5 milyar TL’ye ulaşması beklenmek-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
tedir. Ambalajlı su sektöründe mevcut endüstriyel kapasite kullanım oranının %40 seviyelerinde olduğu göz
önüne alındığında, Türkiye’de ambalajlı su tüketiminin
artması durumunda sektör mevcut kurulu kapasite ile
bu ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır.
Türkiye’de 2009 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 38 lt PET, 86 lt damacana olmak üzere toplam
124 litre, 2010 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 42 lt PET, 86 lt damacana olmak üzere toplam 128
litre, 2011 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi
46 lt PET, 87 lt damacana olmak üzere toplam 133 litre, 2012 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 50
lt PET, 85 lt damacana olmak üzere toplam 135 litre,
2013 yılında da yıllık kişi başına ortalama tüketimi 54
lt PET, 81 lt damacana olmak üzere toplam 135 litre
olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında yıllık kişi başına
ortalama tüketimi 57 lt PET, 81 lt damacana olmak
üzere toplam 138 litre olarak gerçekleşmiştir.
2014 yılında İtalya’da yıllık kişi başı tüketimin 186 litre,
Almanya’da 173 litre, Belçika’da 132 litre, İspanya’da
115 litre olduğunu göz önüne aldığımızda, Kişi başı
tüketim oranı 186 litre olan İtalya, 173 litre olan Almanya, 132 litre olan Belçika ve 115 litre olan İspan-
ya gibi AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de
ambalajlı su tüketiminin AB’deki tüketim seviyelerine
yaklaşmaktadır. 2015 yılında yıllık kişi başına ortalama
tüketimi 62 lt PET, 81 lt damacana olmak üzere toplam
143 litre olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.”
17
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SUDA PLANLAMA VİZYONU
Kalkınma Bakanlığı - Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018
kapsamında hazırlanan Su Kaynakları Yönetimi Ve Güvenliği
Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda şöyle deniliyor: “Su, insan hayatının yeryüzündeki idamesi için vazgeçilmez ihtiyaçlarından biridir. Çağlar boyunca insanların kurduğu uygarlıkların hemen hemen tamamının su boyu alanlarda ortaya
çıkmış olması bir tesadüf değil, aksine bilinçli bir tercihtir.
Dünyadaki toplam su miktarı 1 milyar 400 milyon km3 olup
yerkürenin dörtte üçünü kaplamaktadır. Ancak, bu miktarın
tamamına ulaşılabilmesi ve kullanılabilmesi teknik ve ekonomik yönlerden mümkün değildir. Çünkü suların %97,5’i deniz ve okyanuslarda tuzlu su olarak bulunmakta olup, sadece
%2,5’lik kısmı tatlıdır.
18
Tatlı suyun önemli bölümü (%69,5) kutuplarda buzul olarak
veya donmuş toprak tabakasında bulunmaktadır. Tatlı suların yaklaşık %30,1’i yeraltı suyu, kalan %0,4’ü ise atmosfer
suları (yağış ve atmosferdeki su buharı) ve yüzey sularıdır.
Yüzeyde bulunan tatlı su oranının düşük olması, kolaylıkla
yararlanabilecek elverişli miktarın az olduğunu göstermektedir. Tipik su kaynaklarından biri olan akarsu ve göllerdeki
su miktarının, dünyadaki toplam mevcut su miktarına oranı
yaklaşık on binde bir buçuktur.
Dünya genelinde dağılımı adil olmayan bu miktar; su kirliliği,
iklim değişikliği ve su havzalarındaki yapılaşmalarla daha da
düşmektedir. Buna karşın, hızlı nüfus artışına ve tüketim alışkanlıklarının değişimine bağlı olarak talebin sürekli artması,
dünyamızı giderek büyüyen su sorunlarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu da “su yönetimi ve güvenliği” konularının ne
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
kadar önem arz ettiğini göstermektedir.
Su güvenliği; bir toplumun içme, kullanma, sulama suyu
temini ile enerji üretimi gibi amaçlar doğrultusunda ihtiyacı
olan suya erişimini sürdürebilme ve suyun olası zararlarından korunma yetkinliğidir. Yirminci yüzyılın son yarısından
bu zamana değin hızlı nüfus artışı, tüketim alışkanlıklarının
değişmesi ve endüstriyel gelişmeler küresel, bölgesel ve yerel ölçekte önemli su sorunlarının ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Küresel iklim değişikliği, su ihtiyacı ile kullanılabilir su miktarı arasındaki dengesizlik, kentsel ve endüstriyel
atıksu deşarjlarının neden olduğu su kirliliği, ekosistemlerin
bozulması ve yanlış arazi kullanımları sonucu sel, taşkın gibi
olayların artması su krizine neden olan başlıca sorunlar arasında sayılmaktadır. Küresel ölçekte yaşanan su krizi ile ilgili
tüm göstergeler durumun giderek kötüleştiğini ve düzenleyici önlemler alınmaz ise su sıkıntısının daha da artacağına
işaret etmektedir.
Su kaynaklarının etkin kullanımı; suyun çevresel, sosyal ve
ekonomik kriterler çerçevesinde israf edilmeden ve kalitesi
korunarak kullanılması ve tüm su kullanıcılarına hakça tahsis
edilmesidir. Su kullanımında tüm bu unsurların sağlanabilmesi için de sürdürülebilir bir su yönetimi felsefesi ve yaklaşımının benimsenmesi ve uygulanması gerekmektedir.
Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500
m3 civarında olup, ülkemiz su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. 2030 yılında nüfusu yaklaşık olarak 100
milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3
kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir.
Su sıkıntısına karşı geliştirilebilecek çözümlerin temelinde
kısıtı oluşturan bileşenlerin iyi irdelenerek etkisinin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gelir. Bu bağlamda
‘Su Yönetimi’ suyun etkin kullanımı, korunması ve kontrolü hususunda önemli bir üst kavram olarak ortaya çıkar.
Bu doğrultuda, su kaynaklarının her tür kullanım amacıyla
korunması, kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmiş olan su kaynaklarının kalitesinin iyileştirilmesi maksadıyla uzun vadeli
koruma program ve tedbirlerini içeren havza koruma eylem
planları hazırlama çalışmaları ve su temin sistemindeki kayıp
ve kaçaklar azaltılarak ülke su kaynaklarının etkin kullanılması amacıyla proje çalışmaları başlatılmıştır…”
Rapora göre, Su Kaynakları Yönetimi ve Güvenliğinde GüçlüZayıf Yanlar Analizi şöyle:
GÜÇLÜ YANLAR
• Su kaynaklarının yönetimini ve güvenliğini sağlayacak yeterli sayı ve kapasitede kurum ve kuruluşun varlığı
• Su yönetiminin tek elden yürütülmesiyle ilgili çalışmalara
hız verilmesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığının kurulmuş olması
• Su yönetiminden sorumlu koordinasyon yetkisi olan Orman ve Su İşleri Bakanlığında
Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün kurulması
• Su Kanunu taslağının hazırlanmış olması
• Havza bazında yönetim anlayışına geçilmiş olması
• Havza koruma eylem planlarının hazırlanmış/hazırlanıyor
olması
• AB Su Çerçeve Direktifi kapsamında su kaynakları konularında yapılan çalışmalar
• AB Çevre mevzuatının büyük oranda uyumlaştırılmış olması
• Merkezi kurumların bünyesinde nitelikli mühendis kadrosu
bulunması
• Su konusuna duyarlı bir kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin varlığı
• Su yönetimini verimli, etkin ve tasarruflu bir şekilde gerçekleştirmeyi başaran bazı su ve kanalizasyon idarelerinin iyi
uygulama örneği olarak diğerlerine model oluşturması
• 1053 sayılı Kanun çerçevesinde DSİ tarafından halkın sağlıklı suya erişiminin yüksek oranda sağlanmış olması ve ileriye yönelik planlamaların yapılmış/yapılıyor olması
• Mevcut su kaynaklarının potansiyelinin ve kullanımının tespiti için Havza Master
Planlarının DSİ tarafından güncelleniyor olması
• DSİ’nin geliştirdiği sulama projelerinde suyun tasarruflu
kullanımı amacıyla,
• Planlama aşamasındaki tüm sulamalarda kapalı sisteme
geçilmiş olması
• Planlaması tamamlanmış ama henüz inşaatı başlamamış
sulama projelerinin planlamalarının revize edilerek kapalı
sisteme çevriliyor olması, işletme safhasındaki sulamalarda
ise (sulama birlikleri vb. kullanıcıların talebi üzerine) kapalı
sistemlere geçişe yönelik rehabilitasyon çalışmalarının yapılıyor olması
• Tarımsal sulamada modern sulama sistemlerine geçişte
yeterli teşvikin verilmesi
19
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
• Yeraltı suyu kullanımlarını kontrol edebilmek üzere sayaç
sistemine geçişe yönelik mevzuatın yayımlanmış ve uygulamaya geçmiş olması
• Ülkemizde mühendislik hizmetlerinin sunumunda üst seviyelere gelinmiş olması
• Sularımızın henüz kirlilik yönünden tehlikeli seviyeye gelmemiş olması
• Kısmen de olsa su kullanıcı örgütlerin varlığı
• Su kullanımında tasarruf bilincinin aşılanması için yapılması gerekenlerin biliniyor olması
• Ar-Ge çalışmalarının yapılıyor olması
• Kısmi ve küçük/yerel ölçekte çözüm üretebilme
• Su kaynaklarının geliştirilmesi yönünde yapılan çalışmaların (Barajlar, HES’ler, göletler, taşkın yapıları) ülke ekonomisine kazandırdığı hareketlilik
• Her türlü aksama ve görev çakışmalarına rağmen kurumsal
işleyişlerin eksiklikleri giderebilecek bilgi ve deneyime sahip
olması
• Su ve kanalizasyon idareleriyle alakalı mevzuatın idarelere
tanıdığı/yüklediği haklar, sorumluluk ve yetkiler
• Sınır aşan sular konusunu diplomatik araçlarla ele alıyor
olmamız
• Su kaynaklarının korunması için kurumların istekli olması
20
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Yeterli ve yetenekli eğitimli insan gücü
• Köklü kurumsal yapıların bulunması
• Su kayıp kaçakları konusunda yeni malzemelerin ve teknolojilerin mevcudiyeti
• Büyükşehir su kanalizasyon idarelerinin yapılanması
• Su yatırımlarının günümüzde çok hızlı bir şekilde tamamlanması, bu nedenle yeni yapılacak su projelerine bunların
finans sağlaması
• Ulusal ve uluslararası projeler, hibe programları, fon vb.
imkanlar dahilinde bir çok plan ve projenin gerçekleştiriliyor
olması
• Su yönetimiyle ilgili sorumlu kurumlar sorumluluklarının
farkında ve kendi alanlarında yeni açılımlar geliştirme gayretinde olması
• Halkın güvenli su konusunda önceye göre daha duyarlı olması
• Şebeke sularının 10 sene öncesine göre daha güvenli düzeyde olması
• Resmi istatistik programı ile su verilerinin üretilmesinde
tüm kurumların iş birliğini sağlamak ve izlemek
• Su çekimi ve kullanımı istatistikleri ile atıksu istatistikleri
konusunda 1994’ten bu yana oluşturulan kapasite
• Belediyelere ait verilerin tüm kullanıcılara sunulabilmesi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
• Kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine yönelik azim ve kararlılığın varlığı
• Kurumsal kapasitenin yeterli ve etkin olması
• Çok fazla sayıda laboratuvar ve analiz imkânımızın olması
• Atıksuyun tekrar kullanımının gündeme gelmesi
• Mevzuat çalışmalarının eksiklikler göz önüne alınarak titizlikle hazırlanıyor olması, etkin ve çok kapsamlı mevzuat
ağının olması
• Sınır aşan sular konusunda başta Dışişleri Bakanlığı olmak
üzere ilgili kurumların deneyim ve bilgi sahibi olması
ZAYIF YANLAR
• Suyun tek elde yönetilmemesi, idari yapının çok parçalı ve
dağınık olması
• Su yönetimi ve güvenliğinin sağlanmasında çok başlılık,
sektörler arası kargaşa
• Mevzuatın dağınık ve görev ve yetki çakışmasının sıkça yaşandığı bir yapıya sahip olması
• Kamu yönetiminde genel bir sorun olan kurumlar arası koordinasyon eksikliği
• Etkin bir izleme ve veri tabanının olmaması
• Suyla ilgili yeterli kesin istatistiki bilgilerin olmaması
• Bütün sektörlerde kullanılan suya ait performans bilgilerinin olmaması
• Güncel, güvenilir ve sağlıklı veri üretilememesi, su bilgi
sisteminin olmaması, bilgilerin kurumlar arasında paylaşılamaması
• Su yönetiminin bütüncül bir anlayışla planlanmaması
• Yerel idarelerin su yönetimi için gerekli mali ve personel
yapısına kavuşturulamaması
• Su kullanıcıların eğitimdeki yetersizlikleri ve kontrolsüz
kaynak kullanımı
• Suyu kullanan bedelini ödemeli prensibinin yerleşik hale
getirilmemesi
• İyi planlamaya karşılık yetersiz eylem
• Çiftçilerimizin yeni teknolojik sistemlere tam olarak intibak
edememesi
• Su kaynaklarının kalite ve miktar olarak korunmasında izleme ve denetim eksikliği
• Su kaynaklarının kullanılması ve korunmasında yerel yönetimlerin teknik ve mali yetersizlikleri
• Suyun fiyatlandırılması ve kullanan-kirleten öder prensibinin özellikle küçük belediyelerde uygulanamaması
• Su kaynaklarımızın sulamada ve içmesuyunda kullanılmasına yönelik tesislerin eskiliği,
• Sularımızın kalite ve miktar yönünden izlenmesinde yetersizlik
• Suyun bilinçli ve verimli kullanılmasını sağlamak için teknolojik gelişimlerden yeterince yararlanılmaması
• Tarımsal sulamada ücretlendirmenin hacme göre değil,
alana göre yapılması
• Entegre yaklaşımın olmaması, paydaşların/ kurumların sadece kendi alanındaki sorunu en önemli sorun olarak görmesi
• Üniversiteler ve su ile ilgili kurumlar arası işbirliğinin çok
zayıf olması
• Artan nüfus, şehirleşme ve endüstrileşmeye karşılık mevzuatın aynı hızla güncellenememesi
• Su yönetimi ile yetkilendirilmiş kuruluşların fazla olması
• Paydaşların katılımının ve yerel sahiplenmenin eksikliği
• Yapılan tesislerin belediyelere devredilmesi ve belediyelerin sürdürülebilir işletmeyi yapamaması ve etkin kullanmayı
engellemesi
• Şehirlerde su tüketiminde bilinçsizlik
• Su kayıp-kaçaklarının yüksekliği
• Su kanalizasyon idarelerinin idari yaptırım yetkisinin olmaması
• Su ile ilgili yürürlükte olan birden fazla kanun ve yönetmelik
nedeniyle yetki ve sorumluluk karmaşasının yaşanması
• Arıtılmış atıksuların geri kullanımına yönelik uygulamaların
yeterli ve yaygın olmaması
• Kuraklık eylem planının tüm kurumlarca sahiplenip yürütülmemesi
• Çevre koruma ve çevre yönetiminin şehircilikle bir araya
getirilmesi
• Kurumlar arası iletişim ve bilgi paylaşımının tam olarak
sağlanamaması
• Tarımsal su yönetimi açısından modern sulama tekniklerinin kullanılmaması
• Sanayide AAT kurulum ve işletilmesindeki isteksizlik
• Su kaynakları yönetiminde havza bazında bir yerel yapılanmanın olmaması
• Belediyelerin AAT yapım ve işletme sorunları
• Özellikle yeraltı sularının kontrol edilememesi ve çok sayıda
kaçak kuyuların varlığı
• Mevzuatın uygulanmasında denetim ve izleme eksikliği
21
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
• Tarım ürün deseninde esnek olamayan yapı
• İstatistiksel veri gizliği nedeniyle mikro verilerin kullanıcılara sunulamaması
• Tarımsal altyapı çalışmalarının tamamlanmadan suya yönelik projelerin geliştirilmesi
• Su ve toprak yönetimine ilişkin görev ve yetkilerin farklı
bakanlıklarda olması
• Kurumlar arasında bilgi tecrübe paylaşımının olmaması
• Ulusal bir izleme ve kalite kontrol mekanizmasının oluşturulamaması
• Her kurumun kendi ihtiyaçlarına göre izleme yapmaları
FIRSATLAR
• AB süreci
• Paydaşların katılımcılığı
• Sivil toplum kuruluşları ile işbirliği
• Günün şartlarına uygun Su Kanunu’nun çıkartılması için
çalışmaların başlatılmış olması
• Su kaynaklarına yapılacak yatırımlar için gerekli insan gücünün yeterli olması
• Sorunlara vakıf, çözüm önerilerinin neler olduğunu bilen
uzmanların varlığı
22
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• SÇD’nin su kaynaklarının korunmasına yönelik direktiflerin
mevzuatımıza kazandırılması yönündeki çalışmalar, AB’nin
yönlendirmesi ve beklentileri
• Su kaynakları yönetimi ve güvenliğinin sağlanması ile havzalar bazında en rasyonel, ekonomik ve hakkaniyet esaslı
çözüme ulaşılabilmesi
• Su kaynaklarımızın büyük çoğunluğunun topraklarımızdan
doğması
• AB mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında yapılan yasal
ve idari düzenlemeler
• İçme ve kullanma suyu temininde, dağıtımında ve arıtımında modern teknolojileri kapsayan projelerin üretilmesi ve
uygulanması
• Su kullanıcı örgütlerimizin sayısının yeterli sayılabilecek
düzeyde olması
• Suyun bilinçli kullanımı ve su ekonomisi sağlanması konusunda yeterli eğitim kurumların varlığı
• Ciddi yenilenebilir enerji potansiyelimizin varlığı
• Toprak ve iklim çeşitliliğimiz (su temini problemleri de çözüldüğü takdirde)
• Havzalar arasında su transfer alternatiflerimizin varlığı
• Bilimsel açıdan hem TÜBİTAK, hem de AB destek prog-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ramlarının artık önceden olmadığı kadar daha fazla araştırma
imkanı sunuyor olması
• Su ve çevre ile ilgili konularda artan bilincin su yönetimi
planlamasının daha rahat uygulanmasını sağlayabilecek olması.
• Afet risklerinden dolayı hız kazanan “kentsel dönüşüm” uygulamalarının “su yönetimi” esaslı olarak yapılması sağlanabilir. Mevzuata bu konular eklenmelidir.
• Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin getirdiği su yatırım fırsatları
• Uluslararası ve bölgesel örgütler ve uzman kuruluşlarda
Türk yetkili ve akademisyenlerin su politikalarını şekillendirmeye yönelik fırsatları
• Su kaynaklarının korunması ile ilgili yapılacak yatırımların
(AAT-Atıksu Arıtma Tesisi) henüz tamamlanmamış olmasının daha doğru planlamaların yapılmasına imkan sağlaması
• Havza koruma eylem planları doğrultusunda kurulmuş ve
devrede olan AAT’lerin giderek artması
• Su kanalizasyon idarelerinin su dağıtımı tarife plan konusunda sahip olduğu tecrübeler
• Alternatif su kaynaklarına (Yağmur suyunun toplanması,
atıksuyun geri kullanılması, tasarrufa yönlendirme konusunda) bölgesel planlarda yer verilmesi ve uygulanması
• Kamunun içmesuyu ve kanalizasyon alt yapı yatırımlarında
N<25.000 belediyeleri desteklemesi
• Tarımda teknolojik sulama sistemlerinin kullanılmaya başlamış olması
• Yatırımların daha kısa sürede hayata geçirilmesi
• Çevre altyapı yatırımlarında kamu özel sektör işbirliğinden
yararlanılması
• AB katılım hazırlık sürecindeki kapasite geliştirme hibe ödenekleri
• Özellikle sektörel su tahsislerinde eksikliğin ve yanlışların
farkında olunması
• Veri konusunda eksikliğin görülerek adımlar atılmaya başlanması
• Artan ekonomik güç
• Su tasarrufu konusunda eğitilmeye açık toplumsal yapı
• Ülkemizde su kullanımının kayıtlı veri haline döndürülmesi
sonucunda istatistiklerin daha kısa zamanda daha güvenilir
olarak üretilmesi
• Türkiye’nin henüz su fakiri ülke durumuna gelmemiş olması
• Su yönetimi konusunda Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının artması
• Kurumsal yapının yeniden gözden geçirilip iş ve yönetime
katkısı olmayacak düşük potansiyelli kurum ve kuruluşların
kapatılması
• Gelişen sulama teknolojisi
• Uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin olumlu yansımaları
• Altyapı için suyun fiyatlandırılması
• Dünya ölçeğindeki uygulamaların planlamalara bakış açısı
oluşturabilmesi
• AB uyum çalışmaları ve üyelik süreci nedeni ile AB fonlarının kullanılabilirliği
TEHDİTLER
• 2030 yılı itibariyle “su kısıtı yaşayacak” bir ülke durumuna
gelinecek olması
• Artan su ihtiyaçları ve tüketimi
• Küresel iklim değişiklikleri ve buna yönelik tedbirler alınmaması
• Su kaynakları çevresindeki yapılaşmanın önlenememesi
• Sınır aşan sular konusunda güney komşularımızda (Suriye,
Irak) yaşanan iç karışıklıklar
• İnsan yaşamı için vazgeçilmez olan suyun ve su yönetiminin teknik bir konu olarak ele alınması gerekirken siyasi
müdahalelere fazlasıyla açık olması
• Su kaynaklarımızın miktar ve kalite olarak koruma altına
alınmaması nedeniyle bütün sektörler için (içmesuyu, sanayi, tarım) kullanılamaz hale gelmesi ve su kıtlığı olan ülke
haline gelinmesi
• Yerel yönetimlerin siyasi baskılar nedeniyle görevlerini sağlıklı yürütememeleri
• Yerel yönetimlerin güvenli içme-kullanma suyu sağlama ve
bunun sürdürülebilirliği çalışmaları konusundaki farkındalık
düzeyinin düşük olması,
• Ambalajları suların içme-kullanma suyuna (şebeke) alternatif olduğu algısının yaratılmaya çalışılması
• Su yatırımlarına yeterli ödenek ayrılmaması
• Bilinçsiz sulamanın yapılmasıyla hem aşırı su kullanımı
hem de bunun, toprağın çoraklaşma ve tuzlanmasına sebep
olması
• Tarımsal sulama desteklerinin yanlış projelendirme ve kullanımla hem kaynakların israfı hem de sürdürülebilir toprak
ve su kaynaklarını tehdit etmesi
23
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
• Çözüm uygulamaları hayata geçirildiğinde paydaşların tümünün yer almaması
• Taşkınlar ya da kuraklıklar gibi doğal felaketlerle karşılaşma
riskinin yüksek olması
• Artan kontrol dışı bir su talebinin varlığı
• Kurumlar arası yetki kargaşasının devam etmesi durumunda sürdürülebilir bir su yönetimini imkansız hale gelme olasılığı
• Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin planlandığı ve hizmetlerin yerelleştirilmesi düşünüldüğünde, su ve kanalizasyon idarelerinin eş zamanlı ve aynı tepkiler vermeleri, siyasi
otoritelerin bu konulardaki tavrının sınırlarının belirlenememesi
• Su kaynaklarının korunması ve su yönetimi uygulaması için
uzun süreli planlar yapılırken hedeflerin de uzak tutulması.
Bunun yerine hızlı ve etkin çözümler esas alınmalı
• Havza planlamasında toprak-su; yer altı suyu-yüzey; memba-mansap ve su kalitemiktar- ekolojik durum ilişkisini bugüne kadar tam olarak gözeten bir yapılanmanın olmaması
24
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• 2000’li yıllardan bu yana yürütülen çok sayıda projenin
çıktılarının ve uygulamalarının eşgüdümlü olarak değerlendirilmemesi
• Siyasi çoğunluk ilkesi ve katılımcılık ilkesini gözeterek yasal
ve kurumsal düzenlemeleri yapmamış olmamız.
• Politika ve uygulama değişiminin çoğulculuk ve katılımcılık
ilkeleriyle yürütülmemesi
• Belediyelerin taahhütlerini zamanında yerine getirememesi
• Belediyelerin imar planı yetkisi nedeniyle çarpık kentleşme
ve kötü planlama yapılması
• SKKY’ne rağmen alıcı ortamlara direkt atıksu deşarjı olması
• Bilinçsiz zirai ilaçlama ve suni gübre kullanımının yol açacağı riskler
• Kirleten öder prensibinin gerektiği şekilde uygulanamayışı
• Şehirlere göç
• Kurumsal anlamda yenilenme adına yapılan değişiklikler
• Akarsu havzalarındaki aşırı kirlenmenin tarımsal ürün ticaretine etkileri
• Sektörel su tahsis planlarının gecikmesi ile su kaynakları
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
üzerinde sanayi tehdidinin devam etmesi
• Kurumların sürekli değişikliğe uğraması, kurumsallaşamaması
• Kaçak su çekimi ve kullanımı
• Hızlı nüfus artışı
• Uluslararası anlaşmalar ve taahhütler nedeni ile su kaynaklarımızın geliştirilmesinde yaşayacağımız sorunlar
• Kurumların kapatılması, görev-yetki ve sorumluluklarının
değişmesinden dolayı kurumsal hafızanın oluşmaması
• Ulusal veri tabanı için kurumların ürettikleri verileri paylaşmadaki isteksizliği
• Kurumlarda yetki kaybı korkusu
• Sınır aşan sularda ortak çalışma için bölgesel istikrarın olmayışı
UZUN VADELİ HEDEFLER (2023 YILI)
•Su yönetimi, ilgili tüm kurum/kuruluşlarla; eşgüdüm, işbirliği ve koordinasyon içerisinde ve katılımcı bir yaklaşımla,
sistematik olarak gerçekleştirilecektir.
• Yüzeysel ve yeraltı suyu kalitesinin ve miktarının korunması ve iyileştirilmesi, kirliliğinin önlenmesi ve kontrolü için su
kaynaklarında gerekli yatırım, denetim ve yaptırım sistematik
olarak yapılacaktır.
• Su yönetimine ilişkin AB müktesebatındaki gelişmeler takip
edilerek, ulusal mevzuata uyumlaştırılacak, mevcut mevzuattaki uyumsuzluklar, eksiklikler ve belirsizlikler giderilerek,
kurumların görev, yetki ve sorumlulukları netleştirilecektir.
• Yerleşim yerlerinin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının
tamamı sağlanacaktır.
• Ülke genelindeki tüm yerleşimler için kanalizasyon ve atıksu arıtma tesislerinin kurulması ve deşarj standartları sağlayacak şekilde çalıştırılması sağlanacaktır.
• Hassas su alanlarına yapılacak evsel nitelikli atıksuların deşarjından önce azot ve fosfor giderimi yapılacaktır.
• Su kayıp kaçak oranının AB düzeyinde ve ekonomik olarak
uygulanabilir seviyeye indirilecektir.
• Havza bazında sektörel su tahsisleri planlaması tamamlanacaktır.
• İçme ve kullanma suyu temin edilen havzalarda özel hüküm
belirleme çalışmaları tamamlanacaktır.
• Havzalarda dere ıslahı, taşkın koruma tesisleri ve benzeri taşkın önleyici ve düzenleyici tüm su yapılarının sayısı
10.000’e çıkarılacaktır.
• Havzalarda afet (sel, taşkın, çığ, vb.) tahmin ve erken uyarı
sistemleri kurulacaktır.
• Havza bazlı “taşkın risk haritaları ve yönetim planları” ve
“kuraklık yönetim planları” tamamlanacaktır.
• Havza bazında yeraltı suyu potansiyeli belirlenecek, beslenim-boşaltım dengesine ulaşılması sağlanacaktır.
• Su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik
çalışmalar sürdürülerek, su potansiyelinin etkin kullanımını
artırılacak ve potansiyelin tamamı (112 milyar m3) kullanılabilir hale getirilecektir.
• Teknik ve ekonomik olarak sulanabilir gerçek arazi miktarı
8,5 milyon ha’a çıkarılacaktır.
• Yağmurlama ve damla sulama tesisleri kurulan alanın
1.000.000 ha’a ulaşması sağlanacaktır.
• Sulamada kullanılan suyun ölçülmesine yönelik unsurlar
projelere dahil edilecek, suyun ölçülerek kullanımı sağlanacaktır.
Son olarak, Rapor’un ‘Sonuç Ve Genel Değerlendirme’ bölümünü aktaralım:
“Ülkemiz yarı kurak iklim bölgesinde yer aldığından, kullanılabilir su kalitesinin ve miktarının artırılması, su koruma ve
kullanma dengesinin sürdürülebilirliğinin sağlanması büyük
önem taşımaktadır. Bu maksatla ve suyun iyi yönetimi açısından; bütün bakanlık, kurum ve kuruluşların koordinasyon
ve işbirliği içerisinde ve ortak bir strateji çerçevesinde hareket etmeleri gerekmektedir.
Türkiye’de son yıllarda su mevzuatının yeniden düzenlenmesine yönelik birçok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar
her ne kadar çoğunlukla ülke ihtiyaçlarını ve gereksinimlerini
birbirini tamamlar biçimde ele alsa da ortaya çıkan mevzuata
bütüncül biçimde bakıldığında örtüşmeyen hatta çelişen düzenlemelerin olduğu görülmektedir. Mevzuat değişikliklerinin genellikle her kurumun kendi kurumsal görev ve yetkileri
ışığında değerlendirilmesi ve ülkemizin su konusundaki çıkarlarını gözeterek politika ve hedeflerini ortaya koyan temel
bir belgenin olmaması sonucunda bugün geldiğimiz noktada
su mevzuatımızın çok parçalı ve ülke ihtiyaçlarını bütüncül
bir bakış açısıyla ele almayan nitelikte olduğu görülmektedir.
25
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Bütün bu tespitler ışığında son dönemdeki en önemli gelişme kapsamlı bir “Su Kanunu” hazırlığıdır. Su Kanunu uzun
yıllardır dile getirilen ve beklenen bir mevzuattır. Söz konusu
Kanunun hazırlıkları ulusal ihtiyaçlarımız ve AB sorumluluklarımız da dikkate alınarak hazırlanmaktadır. Katılımcı bir
yaklaşım esas alan Kanun ilgili tüm paydaşların görüşlerini
alarak hazırlanmaktadır. Kanun su yönetimine entegre bir
yaklaşımla bakarak aşağıdaki başlıklarda açılımlar getirmeyi
hedeflemektedir (Ormancılık ve Su Şurası, Havza Yönetimi
ve Su Bilgi Sistemi Çalışma Grubu Raporu, 2013):
• Su yönetimindeki çok başlılığın önüne geçilmesi
• Havza esaslı su yönetimi
• Havza esaslı tahsis
• Suyun miktar ve kalite olarak yönetimi
• Suyun devletin mülkiyet ve tasarrufunda olması
• Tam maliyet prensibi (Kullanan/Kirleten Öder)
• Su yönetimine paydaşların katılımı
• Su yönetiminde koordinasyon sağlanması
• Taşkın yönetim planları hazırlanması ve imar planlarında
bunların dikkate alınması,
• Ulusal Su Planı hazırlanması
• Su Yönetimi Üst Kurulunun oluşturulması
• Doğal mineralli suların tahsisinin Su Kanunu kapsamına
alınması
• Ulusal su bilgi sistemi’nin kurulması
26
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Alıcı ortam bazlı deşarj standardı
• Su kullanımında ve su yapılarının inşasında ekosistem ihtiyaçlarının dikkate alınması
• Suyu usulsüz kullanan ve kirletenlere caydırıcı ceza
• AB Su Çerçeve Direktifi’ne uyumun sağlanması Ormancılık ve Su Şurası, Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi Çalışma Grubu Raporu (2013)’na göre ülkemizde su kaynakları
yönetimi konusunda aşağıdaki sorunlar ve çözüm önerileri
belirlenmiştir.
• Türkiye’de su kaynaklarının yönetimi çok parçalı, dağınık
bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla, havza temelli yönetim
ve su planlama çalışmalarını yönlendirecek ilkelerin ve araçların ulusal su politikası ve stratejileri kapsamında belirlenmesi gerekir. Ulusal su planları ise kalkınma planları, bölgesel ve kentsel gelişme dinamiklerini yönlendiren planlar ile
bütünsel bir yapı içinde ve havza düzeyinde ele alınmalıdır.
Su yönetimi izin, izleme, denetim adımlarını içeren bütüncül
bir yaklaşım gerektirir. Bu sebeple su yönetimine dair bütün
uygulama ve politikalar tek bir kurum tarafından koordine
edilmelidir.
• Nitelik ve nicelik açısından veri eksikliği ve mevcut verilerin
iyi kalitede olmaması, havza koruma eylem planı ve özel hüküm belirleme çalışmalarında karşılaşılan en büyük güçlükler
arasında yer almaktadır.
• Su tahsisleri çevresel, sosyal, ekonomik analizleri ve toplumsal girdileri içeren bilimsel yöntemlere dayanmalıdır. Su
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
tahsisi risk yönetiminin yanı sıra, verilerin ve bilgilerin güncellenmesine adapte olabilen mekanizmaları da içermelidir.
• Su tahsisi önceliklendirilmeli ve kullanıcıların suya erişimleri ile ekosistem güvenliği garanti altına alınmalıdır.
• Yüzeysel ve yeraltı sularındaki su kalitesi birden fazla kurum ve kuruluş tarafından izlenmektedir. Farklı kurum ve
kuruluşlarca işletilen hidrometrik ve su kalitesi gözlem istasyonlarında ölçülen parametreler, ölçüm sıklığı, örnekleme
ve analiz metodları arasında farklılıklar gözlenebilmektedir.
Su kalitesi gözlem ağlarının su kaynaklarının daha iyi planlanmasına ve kontrolüne yardımcı olacak, farklı kurumların
maksat ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yeniden
düzenlemesine ihtiyaç vardır. Bu hem kamu kaynaklarının
etkin kullanılmasını, hem de veri kalitesinin iyileştirilmesini
sağlayacaktır.
Verilerin merkezi bir bilgi sistemi üzerinden ilgili kurum ve
kuruluşların ve araştırmacıların erişimine açılarak veriden
bilgi üretilmesinin teşvik edilmesi, su kaynaklarının planlanması ve korunması için kollektif ve/veya alternatif çözümlerin
üretilmesini sağlayacaktır.
• Su kaynaklarının planlanması ve korunması için referans
ve yetkilendirilmiş laboratuarların akredite olması ve bu laboratuvarların ülke çapında yaygınlaştırılarak ilgili mevzuatta
yer alan tüm parametreleri ölçebilecek yetkinliğe ulaşması
gerekmektedir.
• Su kaynakları için yayılı kirlilik büyük tehdit oluşturmaktadır. Farklı mevzuatlar kapsamında yayılı kaynakların kontrolüne yönelik iyileştirmeler mevcut olsa da, yayılı kaynakların
kontrolünün su havzalarının planlanması ve korunması önceliğinde de değerlendirilmesi gerekmektedir.
• Kirletici kaynaklardan gelen yüklerin azaltılması, denetlenmesi ve bu kaynakların su kalitesi üzerinde oluşturabilecekleri baskıların tanımlanabilmesi ve azaltılması için Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve
diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi,
işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir.
• Su kaynaklarının korunması için HKEP’nda öngörülen çerçeveye uygun olarak gerekli arıtma yatırımlarının yapılması,
noktasal deşarjların etkin ve sürekli izlenmesi, arıtma sistemlerinde enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, mevcut atıksu
arıtma tesislerinin sürekli ve sağlıklı işletilmesinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
• Su kaynaklarının korunması için erozyonun etkilerinin azaltılması ve erozyonla mücadele edilmesi stratejik bir öneme
sahiptir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve diğer ilgili
kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir.
• AB üye ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan ile birlikte kıyıdaşı olduğumuz Meriç nehri sınır aşan su havzasında, Bulgaristan ve Yunanistan’ın AB SÇD bağlamındaki yükümlükleri
bağlamında AB nezdinde gündem yapıcı, proaktif politikalar
izlenmelidir.
• Türkiye, sınır aşan su diplomasisi ve hukukunda deneyimlerine dayanarak bölgesel su hukukunun oluşumunda aktif
rol oynamalıdır.
• Suyun sektörler arasında hakça paylaştırılması ve verimli
kullanımı sağlanmalıdır.
• Su tüketiminin azaltılmasının yanı sıra alternatif su kaynaklarına yönelmek gerekebilir. Atıksuların arıtılarak yeniden
kullanımı, deniz suyunun arıtımı (desalination), yağmur suyu
hasadı ve gri suyun kullanımı gibi alternatifler ülkemiz şartları için değerlendirilmelidir.
• Gerek ulusal düzeyde hazırlanacak su planı kapsamında,
gerekse havza yönetim planlarında ekosistemlerin korunması, ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği bir arka plan
konusu olarak değil öncelik olarak ele alınmalı ve bütün plan
aşamalarında bu yaklaşımı destekleyecek kararlar üretilmelidir. Özellikle son yıllarda bazı akarsu havzalarında hidroelektrik santrallerin yarattığı çeşitli olumsuz ekolojik ve sosyal
etkilerin çözülmesi ve tekrarlanmaması için havza yönetim
planları hazırlanırken her türlü yatırımın tatlı su ekosistemi
üzerindeki kümülatif etkileri değerlendirilmeli, ilgili standartları ve kurumsal kapasiteleri geliştirilmelidir.
• Su gibi son derece hayati, kısıtlı ve ikame edilemeyen bir
doğal kaynağın korunması, akılcı kullanımı ve bütüncül yönetiminde paydaşların bilgi edinme, kararlara katılma ve uygulamayı güçlendirme yönündeki talepleri; yasa yapıcılar ve
planlama yetkisine sahip kurumlarımızca hâlihazırda devam
eden yeniden yapılanma sürecinde dikkate alınmalıdır.
• AB SÇD yaklaşımında olduğu gibi tatlı su ekosistemlerinin
korunması ve iyi duruma ulaştırılması temel prensibi etrafında toplumun sağlıklı ve yeterli miktarda suya erişimi ile
ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir kalkınma hedefinin ancak katılımcı bir yaklaşımla ve toplumsal destek ile
27
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
başarılabileceği gerçeği ile 25 havzada nehir havzası yönetim
planları hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Politikalar oluşturulurken ve su yönetimi planları hazırlanırken iklim değişikliğinin dikkate alınması şarttır.
• Su kullanıcı örgütleri (Sulama birlikleri ve kooperatifleri)
“suyun akılcı kullanımı” prensibi etrafında yeniden tek bir
çatı altında organize olmalıdır. Su kullanım ücretleri alana
göre değil, tüketime (m3) göre tahsil edilmelidir. Sulama için
harcanan enerjiye indirim uygulanmalı ve tahsilât hasat sonunda yapılması hususu da değerlendirilmelidir.
• Modern sulama teknolojilerinin uygulanması ve iyi tarım
uygulamaları konusunda su kullanıcı örgütleri ve çiftçileri
eğitilmeli ve teşvik edilmelidir.
• Yeraltı sularının kayıt dışı, aşırı ve bilinçsiz kullanımı önlenmeli, akiferin yıllık besleme miktarından daha fazla su
çekilmemelidir.
• Su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini sağlayan bir sistem olan SCADA’nın kullanılması önerilmektedir. Basınç yönetimi fiziki kayıpların ve boru patlaklarının oluşma sıklığının azaltılmasında kullanılabilen etkin bir
yöntemdir. Bu konuda, şebekedeki hidrolik su modellemesi,
basınç yönetimi için önemli bir araçtır.
• Kurumların birbirinden farklı yapıda teşkilatlanması, su
verisinin havza bazlı üretilememesi, veri üretim ve paylaşım
sorunları; su verisi ile ilgili gereksinimlere cevap verebilecek
ve kurumlar arası birlikte çalışabilir bir bilgi sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda
Ulusal Su Bilgi Sistemi (USBS) kurulmalıdır.
Ormancılık ve Su Şurası, Su Kalitesi Yönetimi Çalışma Grubu
Raporu (2013)’na göre;
• Atıksu arıtma tesislerinin dünyadaki gelişmelere paralel
olarak, teknolojik ve ekonomik en uygun teknolojiler kullanılarak inşa edilebilmesi için öncelikle, su yönetiminin ayrılmaz
bir parçası olan atıksu yönetimi ile ilgili politikaların tek bir
“kurumsal yapı” altında geliştirilmesi, uygulanması ve ilgili
çeşitli kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması son
derece önemlidir.
• AAT’lerin işletimiyle ilgili sorunların çözülmesi için uzun
süreli işletme ihalelerine izin verecek yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. AAT yatırımlarının “yap-işlet” veya “yap-işlet-
28
ENDÜSTRİ OTOMASYON
devret” gibi modern finans yöntemleriyle yapımı ve işletilmesi için gerekli özendirici önlemler alınmalıdır. Ayrıca arıtma
tesisi işletimiyle ilgili bir yeterlilik tanımı yapılmalı ve tesis
operatörlerinin “yeterlilik sertifikası”na sahip olmaları şart
koşulmalıdır.
Netice olarak, ülkemizde öncelikle su kaynaklarının koruma kullanma dengesi esas alınarak katılımcı bir yaklaşımla kimyasal, ekolojik, miktar, sosyal, ekonomik mekansal,
çevre düzeni planı, iklim değişikliği, su verimliliği gibi bütün mekanizmalarını bütünleştiren üst çevresel hedeflerinin
belirlenerek; mevcut durumunun tespitiyle, sucul hayatın
sürdürülebilir şekilde korunması, kullanılması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, su ile ilgili bilgilerin tek elde toplanması,
izlenmesi, havza bazında bütüncül planlamalarının yapılması
hususları su kaynaklarımızın korunması açısından önem arz
etmektedir. Su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında
ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesinin en önemli koşullarından bir tanesi hazırlanan planların ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde gerçekleştirilen diğer
planlama süreçleriyle uyumlu olmasıdır. Diğer bir ifadeyle,
ulusal bölgesel ve havza düzeyinde yapılacak su planlaması
çalışmalarının, yatırımları yönlendiren kalkınma planları ile
her tür ve ölçekte mekânsal planlama süreçlerine entegre
edilmesi gerekmektedir.”
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ATIKSU SEKTÖRÜ SON 5
YILDA 2 KAT BÜYÜDÜ!
Sabah Gazetesi’nin Eylül 2015 tarihli, “Atık suya 8
yılda 38 milyar $ yatırılacak” başlıklı haberine göre,
son 5 yılda 2 kat büyüyen atık su arıtma sektörü gaza
basmış. Halihazırda 12 milyar doları bulan yatırımlara, 8 yılda 38 milyar dolar eklenecekmiş. ITE Turkey
bünyesinde yer alan E Uluslararası Fuarcılık (EUF) tarafından bu yıl (2015) ilki düzenlenen IWE Istanbul
Water Expo-Su ve Atıksu Arıtma Teknolojileri Fuarı ve
Konferansı’nın Fuar Direktörü Tülin Bozkurt Bulut, su
ve atıksu sektörünün küresel krize rağmen yılda ortalama yüzde 5 büyüdüğünü söylemiş. Sektörün 2014’te
30
600 milyar dolara ulaştığını belirten Bulut, “Bu pazarda gelişmekte olan ülkeler mega altyapı projeleriyle
ön plana çıkıyor” demiş.
Türkiye’nin AB raporlarına göre su ve atıksu çözümleri için dünyanın en büyük pazarlarından birisi konumuna geldiğini vurgulayan Bulut, şunları eklemiş:
‘AB Entegre Çevre Uyum Stratejisine göre, 2023 yılına
kadar Türkiye’nin çevre yatırımlarının 80 milyar doları
aşması ve su ve atıksu endüstrisindeki yeni ve rehabilitasyon projeleri için 50 milyar dolarlık yatırım yapıl-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ması planlanıyor. Türkiye’nin su ve atıksu sektöründeki yatırım ihtiyacı yaklaşık 38 milyar dolar. Bu rakamın
yüzde 50’si devlet, yüzde 30’u özel sektör, yüzde 20’si
ise AB ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından finanse edilecek… Türkiye su zengini bir ülke değil. Bu
nedenle atıksu arıtma ülkemiz için çok önemli.”
Dört ay sonra yayınlanan Anadolu Ajansı’nın Ocak
2016 tarih ve “Türk girişimcinin atık su arıtma teknolojisi dünyaya açılıyor” başlıklı haberi, ilk habere
karşılık veriyor sanki! Haberin devamı şöyle: “Türk
girişimci Enes Kutluca’nın üniversite yıllarında geliştirdiği biyolojik boru ile atık su arıtma teknolojisi Biopipe, Japon Mistubishi’nin (MC ve MHI) ana hissedarı
olduğu Metito tarafından teknoloji lisanslama ve ortak
girişim anlaşmasıyla Afrika ve Asya kıtalarında satışa
sunulacak.
Biopipe ve Metito arasındaki yapılan ‘Teknoloji Lisanslama ve Ortak Girişim Anlaşması’nın imza töreni girişimci Enes Kutluca, Metito Başkanı Fady Juez
ile Biopipe ve Metito yetkililerinin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Yapılan anlaşmayla
Kutluca’nın geliştirdiği biyolojik boru ile atık su arıtma
teknolojisi Metito tarafından Afrika ve Asya kıtalarında satışa sunulacak. Toplantıda konuşan Fady Juez,
yaptıkları işle ilgili katılımcılara bilgi vererek, ilk aşık
oldukları büyük teknolojinin Biopipe olduğunu söyledi. Basit ve doğaya çok yakın teknolojilerin önemine
işaret eden Juez,’ Biopipe’i Türkiye’den alıp tüm dünyaya tanıtmak için kendimize çok güveniyoruz’ dedi.
Enes Kutluca ise tamamen Türkiye’de geliştirilen teknolojinin uluslararası alanda patentlenerek dünya çapında kullanıma sunulduğuna işaret ederek, şunları
söyledi: ‘Bir Türk teknolojisi dünyaya açılıyor. 6 yıl
önce bir problemi çözmek adına yola çıktık. Problem
atık su arıtımı problemiydi. Dünyadaki atık suların
yüzde 90’ı olduğu gibi arıtılmadan doğaya veriliyor ve
devletler milyonlarca liralar harcayarak kanalizasyon
boruları döşeyip, milyonlarca lira harcayarak büyük
su arıtma tesisleri yapıyorlar. Ve bu atık sular toplanıp
tekrar kullanılamıyor. Diğer yandan da parklar bahçelerin sulanması için temiz suya da para ödüyoruz.
Bunun nedenini düşünmeye başladım ve araştırmalarım sonucunda şu sonuca vardım, sürdürülebilir bir
arıtma sistemi sektörde yoktu. Buradan yola çıkarak
kolları sıvadım.’
Çalışma dönemine ve yatırım arayışlarına ilişkin detayları paylaşan Kutluca, ‘Bugün burada hayalimin bir
kısmı olan dünyaya açılma alanında çok güzel bir imza
töreni gerçekleştiriyoruz’ dedi.
Paylaşılan bilgilere göre, Biopipe, doğadan ilham alınarak geliştirilen yeşil teknoloji atık su arıtma sistemi
olarak nitelendirilirken, bu yenilikçi sistem, boruların
içindeki bakteriler sayesinde atık suyu çamur üretmeden borularda arıtarak organik tarıma da elverişli AB
standartlarında temiz su üretiyor.
Yapılan anlaşmayla Türkiye’de ilkler arasında olan
teknoloji lisanslama ve ortak girişim anlaşması ile
yükselen pazarda akıllı su yönetimi çözümleri üreten
Metito firması, Afrika ve Asya kıtalarında tek yetkili
olarak Biopipe biyolojik atık su arıtma teknolojisini
sunabilecek.
Biopipe teknolojisinin Türk mucidi Enes Kutluca, Biopipe teknolojisini mühendislik öğrencisiyken geliştirdi ve 2013 yılında İsviçre’den yatırım alarak Biopipe
TR Çevre Teknolojileri A.Ş.’yi İstanbul’da ve Biopipe
Global AG’yi Zürih’te grup şirketi olarak ortağı Enver
Mısırlı ile birlikte kurdu. Kısa zamanda elde edilen
bu başarı Türkiye’de son iki yılda kurulumu yapılan
önemli projelerin de katkısıyla Biopipe dünya devlerinin merceğine yerleşti.
Metito ile yapılan Teknoloji Lisanslama ve Ortak Girişim Anlaşması ile Biopipe, 3 yıl içinde satış hacmini
arttırmayı öngörüyor. Ayrıca Biopipe teknolojisi konvansiyonel sistemlere alternatif hale getirildiği noktada, Metito’nun global pazarda hakim olduğu konvansyionel satış hacmine ilave satış hacmi yakalama da
hedefler arasında bulunuyor.”
Peki, ‘Atıksu Sektörü’ gerçekten bu kadar
değerli mi?
Bu soruyu düşünürken, karşımıza çıkan bir belge
31
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
metnini aktaralım: Belge, Frost & Sullivan isimli bir
çokuluslu bir danışmanlık şirketinin Mart 2012 tarihli bir araştırması. “Türkiye Atık Su Pazarı” isimli
bu araştırmaya göre, “Türkiye’nin su ve atık su piyasasının ileri teknolojilere yönelmesi büyük sektörel
fırsatları beraberinde getiriyor. Türkiye’nin su ve atık
su piyasası ciddi bir büyümenin eşiğinde bulunuyor.
AB uyum yasaları çerçevesinde Türkiye’nin AB çevre
müktesebatına uygunluk sağlaması için 2007-2023
yılları arasında yaklaşık 82 milyar 200 milyon dolarlık
yatırıma ihtiyaç duyacağı belirtiliyor.
2010 yılında Türkiye’de faaliyetlerine başlayan dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost & Sullivan, Türkiye’de hazırladığı başta enerji, otomotiv, savunma ve sağlık olmak üzere
çeşitli sektörlerde uzun vadeli pazar öngörülerini de
kapsayan raporlarıyla uluslararası şirketlerin ve yatırım fonlarının Türkiye’deki faaliyetlerine yardımcı
olmanın yanı sıra farklı sektörlerde birçok Türk firmasına özel araştırma ve danışmanlık hizmetleri vererek
iç ve dış pazarlarda büyümelerine yardımcı olmayı
32
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sürdürüyor…”
Frost & Sullivanın araştırmasına göre “Türkiye’nin su
ve atık su piyasası büyük bir piyasa olmasının yanı
sıra hâlihazırda büyüme aşamasında bulunuyor. Yasalarda yer alan çevre koruma koşullarına uyma gereği, artan nüfus ve gelişen endüstriyel üretim için
sürdürülebilir ve çevreci su ve atık su hizmetlerine
olan talep hızlı bir büyüme arz ediyor. Öte yandan
mevcut altyapının kötü durumu, su şebekesi kayıpları
gibi operasyonel sorunlar özellikle şehirleri zorluyor.
Bununla birlikte, hizmetleri küçük yerleşim birimlerine
taşıma yönündeki yasal gereklilik de başlı başına itici
bir etmen olarak öne çıkıyor.
Yasaya uygunluk çerçevesinde 2007 yılıyla beraber
AB ve diğer uluslararası finans kurumlarının fon sağlamasıyla, Türkiye kentsel ve endüstriyel sektörlerin
talepleriyle ilgili hizmetlerde çekici bir pazar konumuna ulaşmış bulunuyor. Bu bağlamda, arıtma piyasası kentsel ve endüstriyel olmak üzere iki büyük alanı
kapsıyor. Bu alanların ikisi de arıtma ekipmanı, inşaat
işleri, hizmetler ve diğer işler olmak üzere dört ana
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
bölüme ayrılıyor.
Avrupa Birliğinden gelen katılım öncesi fonlar
Türkiye’de su sektörünün büyümesini hızlandırıyor.
Bununla birlikte, AB ve uluslararası finans kurumlarının sağladığı fonlar su sektörünü destekleyen faaliyetlerle uğraşan yabancı şirketler açısından piyasayı
daha çekici hale getiriyor. 2000 ila 2009 yılları arasında çevre sektöründe kurumsal geliştirme ve yasaya uygunluk çerçevesinde 85 milyon avroluk fon elde
edilmiş bulunuyor. 2011-2013 yılları arasında ise Çok
Yıllı Yol Gösterici Planlama Belgesi (MIPD) ile Çevre
ve İklim Değişikliği kapsamında 465.6 milyon dolar
fon alınması bekleniyor.
Uluslararası finans kurumları Türkiye’nin su sektöründe aktif rol oynuyor. İller Bankası ve diğer kredi
mekanizmalarıyla yerel yönetimlere kredi sağlanıyor
ve bu krediler Türkiye’de su sektörünün cazibesini artırıyor. Su ve atık su projeleri için alınan destek, nakit
sıkıntısı çeken ve daha çok iyileştirme yapmak için
maliyetleri karşılamayacak durumda olan belediyelere
büyük yararlar sağlıyor. Öte yandan, artan su kaybı
köhne altyapının olumsuz bir sonucu olarak dikkat çe-
kiyor. Türkiye’nin su şebekelerinde ortalama yüzde 50
oranında hesap dışı su bulunuyor. Bu oranın yüzde
37 gibi ciddi bir oranı ise İstanbul’un su şebekesinde
görülüyor…”
Frost & Sullivan Türkiye uzmanları, su kaybı geçmişle kıyaslandığında azalmış olsa da, maliyet verimliliği
ve kaynak verimini artırmak için eski ve sızdıran boruların acilen değiştirilmesi gerektiğini belirtiyorlar:
“Türkiye’nin yetersiz su ve atık su arıtımı sorunu ve
altyapının iyi işletilmesiyle ilgili önemli problemleri
bulunuyor. Eski ve verimsiz altyapı, arıtma düzeylerini kötüleştiriyor. AB çevre direktifleriyle uygunluk
ve katılım öncesi fon alma ihtiyacı da, verimsiz arıtma tesislerini modernleştirme ve onarım çalışmaları
yapmak için itici bir rol oynuyor. Tarım amaçlı planlı
olmayan yeniden kullanım yıllardır uygulanıyor.
Ancak arıtılmış kaliteli atık suyu tarım sulamasında
değerlendirmek üzere yeniden kullanım yaygın olarak
uygulanmıyor. Öte yandan, halkın su kirliliği ve çevre
koruma bilinci giderek artıyor. Ayrıca su altyapısı ve
halk sağlığı sorunları arasındaki doğrudan ilişki halk
tarafından gayet iyi biliniyor. Tüm bu etmenler atık
33
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
su ve genel anlamda su altyapısına verilmesi gereken
önemi artırıyor. Su rezervlerinin kirlenmesini önlemek
ve kamuya güvenli su tedariki sağlamak için su şirketleri ve ilgili endüstriyel çevrelerin omuzlarındaki yük
giderek artıyor. Olumlu bir gelişme olarak kirliliği önlemek için uygun arıtma tesislerinin önemi konusunda
kamuoyu bilincinin gittikçe yükseldiği gözleniyor.
Türkiye’de su rezervlerinin kalitesi hakkında güvenilir
veriler ile su sektörüyle ilgili ekonomik analizler bulunmuyor. Bununla birlikte, su kalitesi kriterleriyle su
kalitesi takibinin de olmayışı AB direktiflerini hayata
geçirme çabalarına gölge düşürüyor. Yeterli icra ilkesinin olmayışı ve birden fazla kurumun izleme süreçlerine dahil olmasından dolayı çevre yönetim işlevlerinde sorunlar ve çakışmalar gözleniyor. Bu durum
programların etkili uygulanmasına engel oluyor ve entegre çözümlere sekte vuruyor. Dolayısıyla uzmanlığın
ve güvenilir arka plan verilerinin olmayışı direktiflerin
uygulanmasının önüne geçiyor, Türkiye’nin su ve atık
su arıtma piyasasının daha hızlı gelişmesini kısıtlıyor.2007-2023 AB Entegre Çevre Uyum Stratejisine
34
ENDÜSTRİ OTOMASYON
göre Türkiye’nin AB çevre müktesebatına uygunluk
sağlaması için yaklaşık 82 milyar 210 milyon dolar
yatırıma ihtiyaç olduğu tahmine diliyor. Bu yatırımın
yüzde 80inin kamu sektörü tarafından gerçekleştirileceği, geriye kalanın ise özel sektör tarafından hayata
geçirileceği öngörülüyor.
Türkiye’de kirlilik boşaltımına ilişkin vergi zorunluluğunun olmayışı, kirlilik yaratan şirketlere para cezası uygulaması getiren, böylece maliyet istirdatı (geri
alma) sağlayacak ve uygunluğu teşvik edecek ‘kirleten
öder’ ilkesinin olmaması anlamına geliyor.
Su sektörünün büyümesini engelleyen diğer finansal
faktörler, tarifelerin yetersizliği, örneğin farklı müşteri
grupları ve farklı departmanlar arasındaki etkileşimli
sektör iştirakleri olarak öne çıkıyor. Bu faktörler su
hizmetleriyle ilgili mali kararların yetersiz değerlendirilmesine yol açarak, farklı kentsel hizmetler için gereken maliyet istirdadının yetersiz değerlendirilmesine
neden oluyor. Öte yandan, küçük ve orta ölçekli bele-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
diyelerde su altyapısının gelişimi,
yeterli fon ve kurumsal yeterliliğin
olmayışı nedeniyle yavaşlamış
bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin
su ve atık su altyapısı, özellikle su
şebekesi iyi bir durumda bulunmuyor…
Türkiye’nin güçlü ihracat eğilimi
ve gelişmekte olan endüstrileri
göz önünde bulundurulduğunda,
sanayi sektöründe su ve atık su
arıtmaya olan talebin daha güçlü olması gerektiğinin altını çiziyorlar. Bu noktada kaliteli arıtma
suyu, nüfus artışı, yetersiz altyapı
ve AB’den fon alma anahtar başlıklar olarak öne çıkıyor. Yetersiz fona sahip olan ve
mali kaynakları zayıf olan küçük ve orta büyüklükteki
kentler yatırımcılara cazip gelmiyor. Uzmanlığın ve su
kalitesi verilerinin olmayışı ise daha iyi su kaynakları yönetimini geliştirmeyi kısıtlayan bir başka önemli
faktör olarak belirginleşiyor. Türkiye’nin su ve atık su
piyasası büyüme aşamasında bulunuyor. Gelişen su
ve altyapı yönetim gerçeği nedeniyle Türkiye bu alanda geçiş dönemi ülkesi olarak değerlendiriliyor. Öte
yandan, piyasa geniş bir coğrafi bölgeyi kapsıyor ve
yakın gelecekte bu alanın daha da genişlemesi bekleniyor. Bununla birlikte, piyasa küçük ve orta ölçekli birçok yerel şirket arasında bölünmüş bulunuyor.
Öte yandan, Türkiye’nin fon alabilme gücü ve teknik
uzmanlık talebi nedeniyle uluslararası şirketler açısından gitgide daha cazip hale geliyor. Büyük inşaat
şirketleri radarlarını kurulacak tesislere çevirmiş bulunuyor.”
Frost & Sullivan uzmanları, su yönetimi periyotlarında
artan su stresi ve kaygılarının, 2020yılında sürdürülebilir su ve atık su arıtma çözümlerinin göz önüne alınmasına yol açacağını ileri sürüyorlar. Bu bağlamda,
su endüstrisi değer zincirinin çok yakın bir zamanda,
mühendislik tedariki ve inşaat şirketleri, su ve atık su
arıtma sistemi montajcıları ve orijinal ekipman üreticileri arasında güçlü bir entegrasyona şahit olaca-
ğı belirtiliyor. Böylece kimyasal içermeyen su ve atık
su arıtma çözümleri, atık su arıtma yoluyla biyogaz
üretimi ve maddi kaynakların kurtarılması gibi yeniliklere yol açacağı vurgulanıyor. Frost & Sullivan, artan nüfus ve kentleşmenin su endüstrisini doğrudan
etkileyen bir mega eğilim olduğunun altını çiziyor.
Milyarlarca dolar yatırım çekmesi beklenen bir başka
mega eğilimin ise “altyapı geliştirme” olduğu, bunun
su endüstrisinde yeniliklerin ve gelirlerin artmasına
doğrudan zemin hazırlayacağı belirtiliyor.
Bu noktada Frost & Sullivan, Türkiye için üç büyük
tahminde bulunuyor. Birincisi, piyasa su kaynakları
yönetiminin iyileştirilmesi, sürdürülebilirlik ve akıllı
altyapı yönünde geliştikçe entegre çözüm ve hizmetlerle enerji tasarruflu teknolojilerin sağlanması yaygınlaşacak. İkincisi, atık su arıtma sektörü kentsel ve
endüstriyel sektörlerde en yüksek büyüme potansiyelini gösterecek. Gelişmiş atık su arıtma teknolojileri,
özellikle hassas su rezervleri taşıyan yerlerde daha
yüksek düzeyde büyüyecek. Üçüncüsü, artan sanayileşme ve kentsel hizmetler, filtrasyon ve dezenfeksiyon gibi gelişmiş teknolojilerin büyümesini artıracak.
İyileştirilmiş imha yöntemlerinin geliştirilmesini yönlendiren çevre ve halk sağlığı güvenlik sorunlarını ele
alma ihtiyacıyla beraber çamur arıtma teknolojileri de
büyük önem kazanacak.
35
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ATIKSU’YA BAKIŞIMIZ
Yabancıların dikkatle eğildiği “Atıksu Sektörü” konusunda biz ne yapıyoruz?
Bu soruya cevap bulmak için, Çevre Ve Şehircilik
Bakanlığı’nın “Atıksu Arıtımı Eylem Planı (2015–
2023)” çalışmasına bakıyoruz.
Plan’a göre,’Türkiye’de Atıksu Arıtım Teknolojilerinin
Mevcut Durumu’ şöyle:
“Türkiye’de evsel atık suların arıtılması amacıyla 2014
yılı itibariyle toplam 597 arıtma tesisi bulunmaktadır.
Bu tesisler 58.998.171 kişiye hizmet etmektedir. Tesislerin 303 adeti ikincil arıtma, 40 adeti derin deniz
deşarjı, 40 adeti paket arıtma, 13 adeti fiziksel arıtma,
124 adeti doğal arıtma ve 77 adeti ise ileri arıtma/
BNR’dır.
Küçük yerleşim birimlerinde paket arıtma, denize yakın yerleşimlerde fiziksel arıtma ve sonrasında derin
deniz deşarjı, arazinin ve iklim şartlarının uygun olduğu yerleşimlerde doğal arıtma sistemleri kullanıl-
36
maktadır. Halihazırda işletilen tesislerin önemli bir
kısmı kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum
ve yağ tutucu, ön çökeltim tankı, havalandırma havuzu ve son çökeltim tankından ibarettir. Havalandırma
havuzu ve son çökeltim tankı, aktif çamur sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Son yıllarda atıksuları geri
kazanımı dikkate alınarak ileri arıtma prosesleri ile
atıksular arıtılması gündemdedir. 2005 yılından sonra inşa edilen çok sayıda arıtma tesislerinde nütrient
(azot ve fosfor) giderilmektedir. Bu tesislerde kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum ve yağ tutucu,
anaerobik reaktör (havasız), anoksik reaktör, aerobik
(havalandırmalı) reaktör ve son çökeltim tankları bulunmaktadır. Atıksu geri kazanımı için son çökeltim
tankı sonrasında kum filtresi ile dezenfeksiyon ünitesi
(özellikle ultraviole ışını) ilave edilmektedir. Konvansiyonel arıtma prosesleri yerine son yıllarda membran
proseslerde kullanılmaya başlamıştır. Bu tesislerde
kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum ve yağ
tutucu, membran biyoreaktör (MBR) ve dezenfeksiyon
ünitesi bulunmaktadır. Türkiye’de Muğla Konacık ve
Antalya Gazipaşa evsel AAT tesislerinde MBR siste-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
mi kullanılmaktadır. Bu sistemlerle arıtılan atıksuların
ultraviole ışını ile dezenfeksiyonu sonrasında farklı
amaçlar için yeniden kullanımı mümkündür…
lanmıştır. 29 Kasım 2007 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan ÇOP programı AB tarafından
IPA kapsamında çevre altyapı projelerine sağlanacak
finansman kaynaklarının çerçevesini belirleyen plan-
ATIKSU YÖNETİMİ KONUSUNDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
lama belgesidir. ÇOP kapsamında Türkiye’nin çevre
sektöründeki performansını, Avrupa Birliği’nin ilkeleri
ve politikaları doğrultusunda geliştirmesi için finansman sağlanmaktadır. ÇOP finansmanı ile AB standartlarında içme suyu, atık su ve katı atık altyapı gibi çevre altyapı yatırımlarına ulaşan nüfus ve yerel yönetim
sayısı arttırılarak ülke genelinde çevre kalitesinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
ÇOP kapsamında gerçekleştirilen altyapı yatırımlarının finansmanının % 85’i IPA geri kalan % 15’i ise
Bakanlık ve belediyelerin kendi imkânlarından oluşan
ulusal kaynak ile karşılanmaktadır. 2007-2013 dönemi için toplam ÇOP bütçesi 803 Milyon Avro olarak
belirlenmiştir. ÇOP fonlarının dağıtımında ilk öncelik
içme suyu ve atıksu altyapılarının yapımına yönelik
projelere ayrılmıştır. Daha sonra ise entegre katı atık
yönetimimin iyileştirilmesi ve teknik yardım projelerinin finansmanı sağlanmıştır. İçme suyu altyapı işleri
kapsamında kullanılan finansman ile içme suyu arıtma
tesisi, isale hattı ve dağıtım şebekesi, su depoları ve
dezenfeksiyon sistemlerinin yapımı ve rehabilitasyo-
Projeler ve Finansman yardımları: Ülkemizde çevre altyapı projeleri çeşitli kamu kurumlar tarafından
farklı finansman kaynaklarıyla gerçekleştirilmektedir.
Ulusal kaynaklar kullanarak yatırım gerçekleştiren
kamu kurumları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, İller Bankası ve belediyelerden oluşmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği Katılım
Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) fonlarıylada önemli
oranda çevre yatırımları yapılmıştır.
IPA Projeleri: AB tarafından 2007–2013 döneminde IPA kapsamında kullanılmak üzere 11,5 Milyar
Avro’luk kaynak ayrılmıştır. Bu dönem için Türkiye’ye
ayırılan miktar ise 4,873 Milyar Avro’dur. Bu miktarın
1,8 Milyar Avro’su Bölgesel Kalkınma bileşenine tahsis edilmiş olup, 803 Milyon Avro’luk kısmının Çevre
Operasyonel Programı’nda (ÇOP) kullanılması plan-
37
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
nu ile birlikte otomasyon yazılımı, sistem kurulumu
ve ekipman alımına yönelik projeler fonlanmaktadır.
Atıksu altyapı çalışmaları kapsamında atıksu arıtma
tesisi, kanalizasyon ve yağmursuyu şebekelerinin yapımı ve rehabilitasyonu ile birlikte dere ıslahı, ekipman alımı, otomasyon yazılımı ve sistem kurulumu
gerçekleştirilmektedir.
Entegre katı atık yönetim çalışmaları kapsamında
ise düzenli depo sahası yapımı, eski vahşi depolama
alanlarının ıslahı ile birlikte geri dönüşüm, tıbbi atık
sterilizasyon, atık transfer istasyonları ve sızıntı suyu
arıtma tesislerinin yapımı gerçekleştirilmektedir. Ayıca atık toplama araçları ve ekipmanlarının temin projelerine de finansmanı sağlanmaktadır. Teknik yardım
kapsamında ise belediyelerin, belediye birliklerinin,
AB Yatırımları Dairesi Başkanlığı’nın ve diğer birimlerin ve kurumların kapasitelerinin program kapsamındaki projelerin hazırlanması, uygulama aşamasındaki
projelerin inşaat kontrolörlüğü ve su projeleri kapsamındaki belediyelerde sular idaresi kurulması/iyileştirilmesi çalışmaları gerçekleştirilmektedir.
38
ENDÜSTRİ OTOMASYON
2007-2013 döneminde yaklaşık 13 milyon kişiye hizmet verecek altyapı sistemlerinin projelendirilmesi,
ihalesi ve inşaatı gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 32
adet su yönetim projesi (785 Milyon Avro) ve 7 adet
entegre katı atık yönetim projesi (160 Milyon avro)
için toplamda 945 milyon Avro finansmanı kullanılmıştır. 2013 yılı sonu itibari ile IPA kapsamında 25
projenin finansman kararı alınmış ve 18 projenin uygulamasına başlanmıştır.
2014-2020 dönemini kapsayan dönem için aday/
potansiyel aday ülke ayırımı olmadan fonlar bileşen
bazlı değil, sektör odaklı bir yaklaşım esas alınarak
dağıtılacaktır. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ‘Ülke Strateji Belgesi’nin ilk taslağına göre, 20142020 döneminde Çevre ve İklim Değişikliği Sektörü
için ayrılan AB katkısı 725 Milyon Avro’dur ve bunun
yaklaşık % 25’inin iklim değişikliği ile mücadele konusunda harcanması öngörülmektedir. Ayrıca 23 adet su
ve 15 adet katı atık olmak üzere, toplam yatırım tutarı
yaklaşık 867 Milyon Avro olan 38 adet çevre altyapı
projesinin hazırlık çalışmaları devam etmektedir. Tamamlanacak projelerle tahmini 7 Milyon kişiye hizmet
verilmesi planlanmaktadır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Öncelikler ve Önlemler
Öncelik: Kanalizasyon ve atıksu arıtma hizmetlerini
yapma ve mevcut devam eden hizmetleri iyileştirme,
verimli ve sürdürülebilir şekilde kanalizasyon ile atıksu projelerini geliştirmektir. Bu öncelikler için aşağıdaki hedefler ve önlemler dikkate alınmalıdır.
Hedefler:
-2017 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde
yaşayanların %85’ine atıksu hizmeti sağlamak,
-2023 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde
kanalizasyon ve atıksu arıtma hizmeti oranının %100
olmasını sağlamak,
-Atıksu altyapı tesislerinin kurulması, bakımı, onarımı,
işletilmesi, kapatılması ve izlenmesi, bu tesislerle ilgili olarak verilen tüm hizmetleri karşılayabilecek tam
maliyet esaslı tarifelerin uygulanmasını sağlamak;
-Sanayilerin atıksularını arıtmaları veya ön arıtmaları
sonrası kentsel atıksu toplama sistemine vermelerini
sağlamaktır.
Önlemler:
-Alıcı ortam özellikleri ve çevre kirlenmesi dikkate alınarak AAT proseslerini belirlemek ve gerekli ise mevcut tesislerin proseslerini revize etmek,
-Hedeflerin gerçekleştirmesi için gerekli finansmanın
temin etmek,
-Tam maliyet esaslı tarifleri uygulayanlara teşvik vermek,
-Sanayilerden altyapı sistemlerini tamamlayanlara
teşvik vermektir.
Ekonomik Göstergeler: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
çevresel altyapı ile ilgili yatırımları desteklemekte ve
çevre politikalarının etkin uygulanması amacıyla çevre
katkı payları gibi ekonomik araçlar geliştirmektedir.
Çevre katkı payları 2872 sayılı Çevre Kanunu ile düzenlenmiştir. Çevre Kanunu kapsamında alınan çevre
katkı payı kaynakları şunlardır; ithalat katkı payları,
Büyükşehir Belediyeleri atıksu uzaklaştırmalarından
gelen katkı payı, çevre cezalarından gelen katkı payı,
bağış ve hibeler ile faiz gelirleridir.
Çevre katkı payları atıksu arıtımı, atık bertarafı ve katı
atık geri kazanım tesislerinin gözetim, fizibilite, etüt,
proje ve inşaat işlerinin kredi veya yardım suretiyle
desteklenmesinde, çevre eğitimi ve yayını ile çevre
kirliliğinin giderilmesi için belediyelerce yapılan harcamalarda kullanılmaktadır.
Bakanlık tarafından yerel yönetimlere çevre giderlerinde kullanılmak üzere nakdi yardımlar da yapılmaktadır. 2005 yılından Ocak 2012 tarihine kadar 2290
belediye ve birliklere toplam 575.068.817 TL yardım
yapılmıştır. 2011 yılında toplam 235.000.000. TL çevre katkı paylarından gelir elde edilmiş olup, bu miktarın 205.660.442 TL’lik kısmı ile belediyelere yardım
yapılmıştır.
Çevre katkı paylarının her yıl % 10 artacağı ön görüsü
ile yıllık yardım miktarları da aynı ölçüde artırılmıştır.
2015 yılından 2023 yılına kadar yerel yönetimlere yapılması öngörülen yardım tutarının toplam (kümülatif
olarak) 2.232.434.200 TL olması hedeflenmektedir.
Atıksu arıtma tesisi enerji teşviki kapsamında mevzuata uygun olarak çalıştırılan atıksu arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde ellisine kadar olan kısmı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından karşılanabilmektedir. 2015 yılı itibariyle Elektrik Teşvikinden faydalanmak için Geri Ödeme Belgesi almış tesis sayısı
413’e ulaşmıştır. Yönetmelik kapsamında 2011 yılında
172 tesise 23 milyon TL, 2012 yılında 212 tesise 27
milyon TL, 2013 yılında 207 tesise 30,2 milyon TL ve
2014 yılında ise 225 tesise 30,4 milyon TL teşvik yardımı yapılmıştır.
Plan’a göre, Atıksu Sektöründe Gzft (Swot) Analizi
şöyle:
GÜÇLÜ YÖNLER
*Atıksu ile ilgili AB direktifleri tam uyumlu olarak iç
mevzuata aktarılması.
*Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan değişiklikle yeni Büyükşehir Belediyelerinin sayısı arttırılması
Bakanlık ve büyükşehir belediyelerinde atıksu ile ilgili
birimlerde çalışan teknik personel sayısı ve bilgi düzeyinin sürekli olarak artması.
*Ulusal kaynaklar ve IPA fonlarıyla atıksu altyapı yatırımlarının artması.
39
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
*Büyükşehir Belediyeleri’nin sayıları artırılması ile
atıksu altyapı yatırımlarının tek bir elden ve daha güçlü bütçe ile yapılabilme imkanına ulaşılması.
*AB müktesebatındaki atıksu ile ilgili birçok direktifin
aktarımın yapılmış olması.
*AB ilerleme raporlarında yapılan yatırımlarla atıksu
arıtım kapasitesinin artmasından olumlu gelişme olarak değerlendirilmesi.
*Bakanlık, büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimlerdeki personelin yabancı kurum ve meslektaşları ile
teknik bilgi ve modern teknoloji uygulamalarına dair
paylaşımlarının artması.
*Atıksu yatırımlarına yönelik IPA fonlarının artarak
devam etmesi
ZAYIF YÖNLER
*Mevzuatın yerelde uygulanmasında sorunlar yaşan-
40
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ması.
*Yerel yönetimlerin kurumsal ve teknik kapasiteleri ile
finansman kaynaklarının yetersiz olması.
*Kurumsal ve teknik kapasiteleri yetersiz olan yerel
yönetimlerin gerçekleştirdiği arıtma tesisi vd. altyapı
yatırımlarının işletme performanslarının düşük olması.
*Atıksu arıtma sistemlerinde ulusal teknoloji ve ARGE
katkısının düşük oranda olması.
*Atıksu hizmet tarifelerinin tam maliyet esası ile tarifelere yansıtılamaması ve toplanan ücretlerin yalnızca
su sektörü için kullanılamıyor olması.
FIRSATLAR
*AB müktesebatındaki atıksu ile ilgili birçok direktifin
aktarımın yapılmış olması.
*AB ilerleme raporlarında yapılan yatırımlarla atıksu
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
arıtım kapasitesinin artmasından olumlu gelişme olarak değerlendirilmesi.
*Bakanlık, büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimlerdeki personelin yabancı kurum ve meslektaşları ile
teknik bilgi ve modern teknoloji uygulamalarına dair
paylaşımlarının artması.
*Atıksu yatırımlarına yönelik IPA fonlarının artarak
devam etmesi.
TEHDİTLER
*AB üyelik sürecinde yaşanabilecek belirsizlikler nedeniyle ulusal mevzuatın uyumlaştırılması veya geliştirilmesinde yaşanabilecek yavaşlamalar.
*Atıksu arıtma teknolojilerinde kısmi dışa bağımlılık.
Plan’ın sonunda yer alan “Değerlendirme ve Öneriler”
ise şöyle:
“Yaşamın vazgeçilemez kaynaklarından biri sudur.
Sular, içme ve kullanma ile endüstriyel amaç için
kullanım sonrası kirlenmekte ve atıksu oluşturmaktadır. Oluşan atıksuların canlı yaşamı ve çevre üzerinde olumsuz etkilerinin en aza indirgenebilmesi için
uygun arıtma prosesleri ile arıtılması gerekmektedir.
Türkiye’de atıksuların toplanıp arıtılması için mevzuatın yeterlidir. Ayrıca, çevre kirliliğinin önlenmesi Anayasa ile garanti altına alınmıştır. Su ve atıksu ile ilgili
Türkiye’de yetkili olan çok sayıda bakanlık, kurum ve
kuruluşlar bulunmaktadır. Su ve atıksu sektörünün
sağlıklı işletimi ve denetimi için yetkili kurum ve kuruluş sayısının asgariye indirilmesi önerilmektedir.
Atıksuların sağlıklı işletilmesi için yeterli insan gücü
ve donanımlı bireyler Türkiye’de mevcuttur. Vatandaşların bilinç seviyesinin artması da çevre kirliliğinin
azaltılmasına ve dolaysıyla atıksuların arıtılması ihtiyacının ortaya konmasına katkı sağlamaktadır. Su ve
atıksu sektöründe finansman sıkıntısı sebebiyle planlanan AAT ve kanalizasyon ile yağmur suyu kanallarının yapılmasında gecikmeler olmakta ve bu durum
ilgili bölgede yaşayanların refah seviyesini düşürmektedir. Ayrıca, finans yetersizliği sebebiyle özellikle nüfusu az olan ilçe belediyeleri ile belde belediyeleri AAT
sistemlerini sağlıklı işletmede sorunlar yaşamaktadır.
Bu yerleşimlerin bulunduğu illerde Büyükşehir belediyelerine benzer şekilde Su ve Kanalizasyon İdare’leri
şeklinde kuruluşların oluşturulması önerilmektedir.
Böylece, nüfusu az olan yerleşimlerin atıksularının
toplanması ve arıtılması konusunda yaşanan sorunlar
kısmi olarak azaltılabilir.
2014 yılı verilerine göre Türkiye’de 597 adet AAT bulunmaktadır. Gerek AAT ve gerekse kanalizasyon ile
yağmur suyu sistemleri konusunda sağlıklı veri envanterinin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Çok sayıda kurum ve kuruluşun yetkili olması sebebiyle verilere ulaşmada ülke çapında sorunlar yaşanmaktadır. Altyapı sistemleri ve ihtiyaçların daha sağlıklı tespiti için verilerin tek elde toplanması ve uzman
kişiler tarafından değerlendirilmesi önerilmektedir.
Böylece, sorunlara kısa sürede müdahale etme imkanı
ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de 30 adet büyükşehir belediyesi, 957 ilçe
ve 1394 adet belediye teşkilatı ve 279 adet OSB bulunmaktadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun Geçici 4.
maddesi gereği belediyeler tarafından kentsel atıksuların ve OSB’ler tarafından OSB kaynaklı atıksularının
arıtılması gerekmektedir. Bazı OSB’lerin atıksuları
kentsel atıksu karakterinde olduğu için arıtma tesisi
kurmaksızın, sularını kentsel atıksulara vermektedir.
Bazı OSB’lerde kentsel atıksu kanalına deşarj edilecek
seviyeye kadar atıksularını arıttıktan sonra kentsel
atıksu toplama kanalına vermektedir. Özellikle kentsel
atıksu kanalının mevcut olmadığı bölgelerde, OSB ve
sanayi kuruluşları atıksularını alıcı ortam özelliği ve
Su Kirliliği ve Kontrollü Yönetmeliğine uygun şekilde
arıtmalıdır.
2012/24 sayılı genelge ile 10.000 m3/gün ve üzerindeki kapasiteli belediye ile sanayi suları online olarak
izlenmektedir. Bu debi değerinin ilk aşamada 2.500
m3/gün değerine çekilmesi önerilmektedir. Böylece
çevreyi kirletenlerin tespiti ve ilgililer hakkında işlem
yapılması daha kolay olacaktır. 2.500 m3/gün kapasite, birçok yerleşim birimindeki kentsel atıksu arıtma
41
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
tesisinin çalışmasını olumsuz etkileyebilecek seviyededir. İkinci aşamada da bu değerin 1.000 m3/gün
seviyesine çekilmesi uygun olabilir. Böylece kirleten
öder prensibi daha sağlıklı işletilebilir ve çevre korunmasına katkı sağlanabilir.
Atıksu oluşumunu azaltılması ve oluşan atıksuların tekrar geri kullanılabilirliği günümüzde dünyada
önemli konu başlıklarını oluşturmaktadır. Su talebi
her geçen gün artmakta ve fakat ulaşılabilir tatlı su
kaynakları ise kirlenme sebebiyle gün geçtikçe azalmaktadır. Kısıtlı su kaynaklarının kirlenmesi ve suya
olan ihtiyacın artması neticesinde sürdürülebilirlik ve
doğal kaynakların kontrollü kullanımı, özellikle son
yirmi yılda, tüm Dünya’da önem kazanmış ve alternatif su kaynakları üstündeki çalışmalar artmıştır.
Türkiye’de atıksuların yeniden kullanımı konusunda
kısıtlı sayıda örnekler bulunmaktadır. Atıksuların geri
kazanımı ve yeniden kullanımın yaygınlaştırılması için
teşvikler verilebilir. Atıksuların yeniden kullanılmasında en önemli alan tarımsal sulamadır. Türkiye’de
kullanılan suların yaklaşık %72’si tarımsal sulama
42
ENDÜSTRİ OTOMASYON
amacıyla kullanılmaktadır.
Arıtılmış atıksular sulama amaçlı olarak kullanılarak
geri kazanılan su miktarı artırılabilir ve tarımsal sahalarda kullanılan temiz yer altı ve yer üstü su miktarı
önemli oranda azaltılabilir. Mevzuatta sulama suyu
için gereken kriterleri sağlayan arıtılmış atıksular sulama amaçlı kullanılabilir. Arıtılmış atıksuyun kullanım ile tarımsal ürün çeşitliliği ve miktarı artırılarak
ekonomik katkının arttırılması sağlanabilir. Sulamada,
su kullanım uygulamalarının durumu da önem kazanmaktadır. Arıtılmış atıksuların kullanımı için mevcut
su kullanım maliyetlerinden pahalı olmaması ile çevresel ve sağlık açısından daha az riskli olması ve de
uzun dönem kullanımına yönelik sürdürülebilir olması
gerekmektedir. Arıtılmış suların sulama amaçlı olarak
kullanılabileceği yerlerden bir tanesi de kent içerisindeki yeşil alanlardır. Öncelikle insan temasının kısıtlı
olduğu yada olmadığı yol kenarlarındaki yeşil alanlar
olmak üzere ileri arıtma ve dezenfeksiyondan geçirilmiş sular şehir içindeki parklardaki bitki ve ağaçların
sulamasında da kullanılabilir. Arıtılmış atıksuların bir
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
diğer sulama imkanı da golf sahalarının sulanması
olabilir. Böylelikle hem geri kazanılan atıksu miktarı
artırılabilir hemde yerli ve yabancı turistlerin golf oynayabileceği imkanlar artırılmış olur.
Tarımsal alanlarda kullanılacak arıtılmış atıksu alt
yapı sistemleri mevcut sulama sistemleri ile kolayca
adapte olabilmeli ve en düşük maliyeti gerektirmelidir.
Arıtılmış atıksu depolama sistemleri hesaplanırken
bölgenin tarımsal ürünlerinin çeşitliliği ve su ihtiyacı
ile hasat miktarı ve iklim koşulları dikkate alınmalıdır. İklim koşullarında sadece ortalama değerleri değil
özellikle maksimum sıcaklık ve buharlaşma değerleri
hesaplara dahil edilmelidir. Ayrıca sulama yapılacak
tarım alanlarının özellikleri ve arıtılmış suyun bileşeni
de önemlidir. Arıtılmış su içerisindeki nutrient ve tuzluluk bileşenlerinin tarım sahalarda uzun dönemli sulama sırasında birikiminin yol açacağı etkiler dikkatli
bir şekilde değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar (783.577
km²) olup, tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri
yani 28 milyon hektar mertebesindedir. DSİ tarafından
yapılan çalışmalara göre ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar alanın 2011 yılı sonu itibari ile
toplam 5,61 milyon hektarı sulamaya açılmıştır…
Yağışın fazla olduğu Rize gibi iller deniz kıyısında
ve yağışın biriktirilme alanlarının pek fazla olmadığı
yerleşimlerdir. Tarımsal faaliyetin fazla olduğu Tekirdağ civarı da deniz kıyısındadır ve bazı yamaç alanlara yağan yağışlar doğrudan denize ulaşmaktadır.
Türkiye’nin tahıl ambarı olarak kabul edilen İçanadolu bölgesinde ise yağışlar deniz kıyısındaki şehirlere
göre oldukça azdır. Konya, Ankara, Aksaray, Kayseri
ve benzeri yerleşimlerde atıksuların özellikle yaz aylarında uygun bir arıtma sonrası tarımsal sulamada
kullanılması önerilmektedir. Tarım alanlarının fazla olduğu yerleşimlerde atıksular arıtılarak göl, gölet veya
baraj yapılarında biriktirilebilir. Böylece, atıksuların
arıtılması ile maddi karşılığı olan ürünlerin yetiştirilmesi söz konusu olacaktır.
Arıtılmış sularının bir başka değerlendirme şeklide ye-
raltı suyuna beslenerek daha sonra talebin fazla olduğu zamanlarda veya kuraklık dönemlerinde şehirlerin
içme suyu ihtiyacının karşılanması veya tarım arazilerinin sulanmasında kullanılmasıdır. Böylece hem yeniden kullanılan atıksı miktarı artırılırken ileride ihtiyaç
duyulacak sular kolayca ve düşük maliyetle depolanması gerçekleştirilmiş olur. Yer altı suyu beslemesi iyi
derecede geçirgenliğe sahip zemin üzerine inşa edilen
infiltrasyon kuyuları vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bu
tür uygulama için en uygun zemin türü kumlu toprak
bakımından zengin olanlardır. Yeraltı suyu beslemesi
sırasında atıksular zeminden süzülürken organik madde, patojen ve nütrient giderimleri de gerçekleşerek
ileri arıtma gerçekleşmiş ve su kalitesinde iyileşme
sağlanmış olur. Arıtılmış atıksu ile beslenen yeraltı
suları daha sonra kuyular vasıtasıyla çekilerek kullanılabilir. Sistemin istenen performansta çalışabilmesi
için infiltrasyon havuzlarının süzülmenin gerçekleştirildiği zeminin havasız kalmasına yol açmayacak
özellikte olması ve infiltrasyon hızının uygun aralıkta
seçilmesi gerekir.
Yeraltı suyu beslenmesinde tıkanma ile zemin geçirgenliğinin azalması, yeraltı suyuna patojen karışımı
ve yeraltı suyu kalitesinin bozulması gibi sorunlarla
karşılaşılmaması için çok iyi planlama yapılması ve
uygulama sırasında periyodik kontroller gerçekleştirilmelidir. Zemin tıkanmasının önlenmesi için besleme
suyunun askıda katı madde muhtevasının düşük olması gerekmektedir. Bununla birlikte atıksuların zeminden süzülmesi sırasında patojen, organik madde ve
THM giderimi ile su kalitesinde artışta olabilmektedir.
Kıyı alanlarındaki yer altı suyu fazla miktarda çekilmesi durumunda deniz suları ile hidrolojik bağlantısı olan
yerlerde tuzlu suların yeraltı suyuna karışma ihtimali
artmaktadır. Yüksek tuzluluğa sahip suların içme suyu
olarak kullanma potansiyeli ortadan kalkarken sulamada kullanılması ile de tarım alanlarının veriminin
azalmasına yol açabilir. Böyle bölgelerde yapılabilecek
en önemli çalışma yeraltı suyunun arıtılmış atıksu ile
beslenmesi ile deniz suyunun karışımının önlenmesi
olabilir.”
43
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
GERİ DÖNÜŞÜM İLE HEM PARA
KAZANILIYOR HEM ÇEVRE!
Yeni Asır Gazetesi’nin Aralık 2015 tarihli ve “Uşak
geri dönüşümle 1 milyar dolar kazanıyor” başlıklı haberi şöyle: “Kentte 20 bin kişinin istihdam edildiği
geri dönüşüm sektöründe 120 ton pet şişe ve 900
ton tekstil atığı elyafa dönüşüyor. 150 fabrikada ise
360 bin ton pamuk üretiliyor. Sektör temsilcileri ‘geri
dönüşüm’ için devletten özel teşvik bekliyor. Tekstil,
deri, seramik ve gıdanın yanında ayrı bir sektör haline
gelen Uşak’taki geri dönüşüm sayesinde doğaya zarar veren atıklar hammadde olarak yeniden kullanıma
sunuluyor.
Pet şişe, tekstil telefleri ve kullanılmış araç lastikleri
işlenerek ekonomiye kazandırılırken devlet, atıkları
bertaraf etme derdinden de büyük ölçüde kurtuluyor.
Tekstil atıklarından elde edilen hammaddeler diğer
bölgelerdeki sanayi tesislerine ve yurtdışına satılıyor.
İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerden günde
60’a yakın kamyonla taşınan atıklar sadece Uşak’ta
işleniyor. Sektör, konfeksiyon atıklarını otomotiv,
44
tekstil ve mobilya sektörlerine kazandırıyor. Kentin
geri dönüşümden 1 milyar dolar katma değer sağladığı ifade ediliyor.
Yan kollarıyla birlikte yaklaşık 20 bin kişinin istihdam
edildiği geri dönüşüm sektörü, kent ekonomisine güç
veriyor. 120 ton pet şişe ve 900 ton tekstil atağı işlenip elyafa dönüşüyor. Tekstil atıklarından 150 fabrikada 360 bin ton pamuk üretiliyor. Bir kısmı satılıyor
ve günlük 500 tonu iplik haline getirilerek yurtiçi ve
yurtdışındaki pazarlara satılıyor. Ayrıca günde 20 ton
otomobil lastiğinden 15 ton kauçuk ve 5 ton çelik
elde ediliyor.
Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Arif Öztan, geri
dönüşüm sayesinde yıllık 1 milyar dolar katma değer
sağlandığını, bu sektörün hükümetten destek alması
gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin pamuk ithalat eder
konuma geldiğini söyleyen Öztan, ‘Ülkemizde yıllık 1
milyon 500 bin ton civarında pamuk üretimi vardı.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Bu rakamla dünyanın 2’nci büyük pamuk üreticisiydik
ama artan maliyetler üretimi geriletiyor. Devlet desteği en az 1 liraya çıkarmalı. Şu anda 1 kilo pamuğun
maliyeti 3 dolar. Çiftçi ürettiği pamuğun kilosunu 2.5
dolara mal ederek üretebiliyor. Devlet bu desteği 46
kuruştan en az 1 liraya çıkarırsa çiftçi zarar etmeden
pamuk üretimini gerçekleştirebilir’ dedi.
Uşak’a özel teşvik verilmesi gerektiğini savunan
Öztan, geri dönüşüm sektöründe 150 fabrikanın çalıştığını, 20 bin kişinin istihdam edildiğini söyledi.
Öztan, ‘Bunlar kent ekonomisi için azımsanmayacak
rakamlar. Üretimimizi 360 bin ton pamuk iplik olarak
nitelendirdiğimizde 1 milyar dolar katma değer sağlanıyor. Bu rakam ana mamule geçtiğinde, yani vitrin
malı dediğimiz kazak, gömlek, pantolon gibi ürüne
dönüştüğünde 5-7 milyar dolarlık katma değer sağlıyor. Bu yüzden devletimizin enerji desteği, elektriği
yüzde 50 düşük vermesi ve SGK’nın işveren payının
devlet tarafından ödenmesi gibi destekler sağlamasını bekliyoruz’ diye konuştu.”
Yukarıdaki haber, Geri Dönüşüm’ün daha çok parasal
yanına değiniyor gibi. Şimdi de, daha çevreci yanına
bakalım.
1989 yılından beri plastik sektörünün çatı örgütü olan
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı-PAGEV’in Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesi
olan PAGÇEV sitesinde yer alan veriler şöyle:
“Atık Yönetim Piramidi üst basamaktan alt basamaklara doğru değerlendirilir. Yani ilk aşama atığın oluşmasının önlenmesi, eğer bu sağlanamıyorsa atığın
Minimizasyonu, diğer bir deyişle atığın en aza indirilmesi amaçlanır. Daha sonra atığın Yeniden kullanımı
eğer bu da mümkün olmuyorsa önce geri dönüşüm
ve sonra enerji geri kazanımı amaçlanır. Bu uygulanan yöntemlerden sonra elimizde kalan atığa yada bu
yöntemleri uygulayamadığımız atığa yapılacak en son
işlem bertaraftır (Düzenli Depolama, yakma gibi).
TANIMLAR:
Yeniden kullanım: Ambalajın kendi yaşam döngüsü
içinde tekrar kullanımının imkânsız olacağı zamana
kadar, toplama ve temizleme dışında hiçbir işleme
tabi tutulmadan yeniden doldurularak veya aynı şekli
ile aynı amaç için kullanım ömrünü tamamlayıncaya
kadar kullanılmasıdır.
Geri dönüşüm: Kullanım sonrası atık malzemelerin
çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemler ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılmasıdır.
Enerji geri kazanımı: Yanabilir özellikte (belirli bir
kalorifik değere sahip) olan atıkların, ısı ve elektrik
enerjisi elde etmek amacıyla tek başına ya da diğer
atıklarla birlikte özel dizayn edilmiş tesislerde yakılması işlemidir.
Kompost: (Organik Geri Dönüşüm) Kompostlaştırma,
organik maddelerin kontrollü koşullar altında biyolojik olarak ayrıştırılmasıdır. Kompostlama işleminde
bazı organik maddeler CO2 ve suyla parçalanır. Bu
işlem yaklaşık 60-65 0C’de ve %80-90 civarında nem
içeren özel tasarlanmış bölümlerde gerçekleşir. İşlem
sonrasında atık koyu renkli, humus benzeri bir yapıya sahip zengin bir toprak türüne benzer. Böylelikle
kompostlanabilir atıklar bu metot ile enerji kaynağı
olarak gübre yerine kullanabilmektedir.
Geri dönüşüm: Yeniden değerlendirilme imkanı olan
atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerden
geçirilerek ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm
denir. Diğer bir tanımlamayla herhangi bir şekilde
kullanılarak kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir
atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile
hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak tanımlanabilir.
Geri dönüşümde amaç; kaynakların lüzumsuz kullanılmasını önlemek ve atıkların kaynağında ayrıştırılması ile birlikte atık çöp miktarının azaltılması olarak
düşünülmelidir. Demir, çelik, bakır, kurşun, kağıt,
plastik, kauçuk, cam, elektronik atıklar gibi maddelerin geri dönüşüm ve tekrar kullanılması, tabii kaynakların tükenmesini önleyecektir. Bu durum; ülkelerin
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen hurda
malzemeye ödenen döviz miktarını da azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin kullanılmış kağıdın tekrar kağıt imalatında kullanılması hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini
%35, su kullanımını %45 azalttığı ve bir ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesi
önlenebilmektedir
45
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Geri dönüşüm ile elde edilen malzemede endüstriyel
işlem sayısı azaldığı için enerji tasarrufu sağlanır.
Metal içecek kutularının geri dönüşüm işlemlerinde
metal doğrudan eritilerek yeni ürün haline dönüştürülür. Böylelikle hem üretim için kullanılan maden cevherine hem de madenin saflaştırması için uygulanan
işlemlere gerek duyulmaz. Bu şekilde bir alüminyum
kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji
tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda
ayrılan kâğıdın yeniden işleme sokulması için gerekli
olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50’si
kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri
dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir.
Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların
hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkânları
sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan
yararlanma olanağı sağlayacaktır.
Diğer yandan, yukarıda bahsedildiği gibi geri dönü-
46
ENDÜSTRİ OTOMASYON
şümün amaçlarından biride bertaraf edilecek katı atık
miktarlarının azaltılması nedeni ile çevre kirliliğinin
önemli ölçüde önlenmesi de sağlanacaktır. Özellikle
katı atıkları düzenli bir şekilde bertaraf edebilmek için
yeterli alan bulunmayan ülkeler için katı atık miktarının ve hacminin azalması büyük bir avantajdır.
Geri dönüştürülebilir nitelikteki bu atıklar normal
çöple karıştığında bu malzemelerden üretilen ikincil
malzemeler çok daha düşük nitelikte olmakta ve temizlik işlemlerinde sorunlar olabilmektedir. Bu yüzden geri dönüşüm işleminin en önemli basamağını
kaynakta ayırma ve ayrı toplama oluşturmaktadır.
GERİ DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ
1.Doğal kaynaklarımızın korunmasını sağlar.
2.Enerji tasarrufu sağlamamıza yardım eder.
3.Atık miktarını azaltarak çöp işlemlerinde kolaylık
sağlar.
4.Geri dönüşüm geleceğe ve ekonomiye yatırım yapmamıza yardımcı olur.
Geri Dönüşebilen Maddeler
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
Demir • Çelik • Bakır • Alüminyum • Kurşun • Piller
• Kağıt • Plastik • Kauçuk • Cam • Motor yağları •
Atık yağlar • Akümülatörler • Araç lastikleri • Beton •
Röntgen filmleri • Elektronik atıklar • Organik atıklar
Geri dönüşüm metotları: Geri dönüştürme metotları
her malzeme için farklılık göstermektedir.
Alüminyum: Atık alüminyum küçük parçacıklar halinde doğranır. Daha sonra bu parçalar büyük ocaklarda
eritilerek, dökme alüminyum üretilir. Bu sayede atık
alüminyum, saf alüminyum ile neredeyse aynı hale
gelir ve üretimde kullanılabilir.
Alüminyumun geri kazanımıyla;
• Enerji tüketiminde azalma % 95, hava kirliliğinde
azalma % 90, su kirliliğinde azalma % 97, baca gazı
kirletici emisyonunda azalma % 99 oranında olur ve
boksit cevherinde korunmuş olur.
• Bir kilogram alüminyum kutu geri kazanıldığında;
8 kg boksit madeni, 4 kg kimyasal madde, 14 kW/sa
elektrik enerjisi kullanımı korunmuş olur.
• On adet alüminyum içecek kutusu geri kazanıldığında, 100 kW/sa bir lambanın 35 saatte veya bir TV’ nin
30 saatte harcadığı elektrik enerjisi korunmuş olur.
• Bir ton kullanılmış alüminyumdan alüminyum üretilirse; 1300 kg boksit bakiyesi, 15000 litre soğutma
suyu, 860 litre prosesin suyu, 2000 kg CO2 ve 11 kg
SO2 emisyonu daha az oluşur.
Metal: Evsel atıklardan ayrı olarak toplanan metal
ambalaj atıkları ilk önce toplama ayırma tesislerinde malzemeye göre ayrılır. Burada büyük mıknatıs
sistemleri yardımı ile yığın içersindeki alüminyum,
çelik v.b. gibi malzemeleri birbirinden ayrılır. Toplanan ambalaj atıkları taşıma ve depolama kolaylığı
bakımından preslenir. Böylelikle hacim küçültülür. Bu
işlem sonucunda metal ambalajlar işlenecekleri tesise getirilirler. Burada ilk önce fiziksel öğütme işlemi
yapılır. Öğütülme işleminin ardından yüksek dereceli
fırınlarda eriyik hale getirilir. Eriyik kalıba dökülerek
metal bloklar oluşturulur. Oluşturulan bu metal bloklar preslenerek istenilen kalınlığa getirilir. Aerosol,
içecek kutusu, boya tenekesi gibi her türlü ambalaja uygun biçimlendirmeden sonra doluma hazır hale
gelir.
Kağıt: Kağıt öncelikle kağıt çamurunun hazırlanması için, su içerisinde liflerine ayrılır. Eğer gerekirse
içinde lif olmayan yabancı maddeler için temizleme
işlemine tutulur. Mürekkep ayırıcı olarak, sodyum
hidroksit veya sodyum karbonat kullanılır. Daha sonra hazır olan kağıt lifleri, geri dönüşmüş kağıt üretiminde kullanılır. Atık kağıt sürekli olarak geri kazanılamaz. Her geri kazanımda, liflerin boyu kısalır ve
liflerin yapışması için yardımcı maddeler ilave edilmeden yeni kağıt üretilemez.
1 ton kullanılmış kağıt geri dönüştürüldüğü zaman;
• Sera gazı olan karbon dioksitin havadan 12400 m3
bertaraf edilebilir.
• 12400 m3 oksijen gazının üretilmeye devam etmesi,
• 34 kişinin oksijen ihtiyacını sağlayan 17 yetişkin
ağacın korunması,
• Ayda 3 ailenin tükettiği 32 m3 su tasarrufu,
• Kış aylarında ısınma amacı ile iki ailenin tüketeceği
1750 litre fuel-oil tasarrufu,-2,4 m3 çöp depolama
alanından tasarruf,
• 20 ailenin bir ay süreyle tüketeceği 4100 kW/sa
elektrik enerjisinden tasarruf edilebilmesi mümkündür.
Plastik: Plastik atıklar öncelikle cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm işlemine tabi tutulur. Cinslerine göre ayrılan geri dönüşebilir plastik atıklar, kırma
makinelerinde kırılıp küçük parçalara ayrılır. İşletmeler bu parçaları direkt olarak belli oranlarda, orijinal
hammadde ile karıştırarak üretim işleminde kullanabildiği gibi; tekrar eritip katkı maddeleri katarak ikinci
sınıf hammadde olarak da kullanabilir.
Kullanılmış plastikler geri kazanılıp tekrar üretime
sokulduğunda yeni montlar, endüstriyel fiberler, iş
şapkası, bakkal arabası sapları, okul ve işyeri parçaları, golf ve tenis malzemeleri, bahçe mobilyası köşe
taşları, çöp toplama kutuları, saksı, bank, oto yedek
parçaları, su metre kutusu, kovalar, halı malzemesi
ve dren boruları gibi yeni plastik ürünleri elde etmek
mümkündür.
Sadece PET geri dönüşümünden şu ürünler elde edilir; halı tabanları, uyku torbaları, giysilerdeki yalıtım
maddesi, oto parçaları, boya fırçaları, can kurtarma
yastıkları, torbalar, posta kutuları, piknik masaları,
47
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
çitler, yürüyüş botları, çift bölmeli kovalar, laser toner kartuşu, kayışlar ve geotekstiller…
Plastik Geri Dönüşümü ile;
• 1050 adet geri dönüştürülmüş plastik tepsiden 6
kişilik bir oturma grubu yapılabilir,
• 2,5 litrelik bir plastik şişe geri kazanılıp üretimde
kullanılırsa 6 saatlik 60 watt’lık elektrik enerjisini tasarruf edilebilir.
• 25 adet 2 litrelik içecek şişesi geri kazanılsa bu
maddeden bir plastik süveter elde edebilirsiniz.
• 25 kullanılmış plastik şişeden bir ceket üretilebilir.
• 35 adet 2,5 litrelik kullanılmış PET şişesinden bir
uyku tulumu yapılabilir.
Cam: Camın bileşimine giren üç grup madde vardır.
Bunlar cam haline gelebilen oksitler, eriticiler ve
stabilizatörler denilen maddelerdir. Şişe, kavanoz,
cam bardak, vazo ve diğer cam atıklar toplama kutularında veya atığın oluştuğu yerlerde ayrı toplanır
ve bu atıklar renklerine göre ayrılarak geri dönüşüm
tesislerine verilir. Burada atık ve katkı maddelerinden
ayrılır. Cam maddeler kırılır ve hammadde karışımına
karıştırılarak eritme ocaklarına dökülür. Kırılan cam,
beton katkısı ve camasfalt olarak da kullanılmaktadır.
Camasfalta %30 civarında geri dönüşmüş cam katıl-
50
ENDÜSTRİ OTOMASYON
maktadır.
Kullandığımız her üç cam ambalajdan en az biri, geri
kazanılan camdan yapılmıştır. Cam ambalaj üretiminde atık cam şişe ve kavanozlar kullanılır. Diğer cam
çeşitleri, içerdikleri hammaddenin farklı olması nedeniyle bu işleme dâhil edilmez.
Bir cam şişenin geri dönüşümü neticesinde tasarruf
edilen enerji;100 watt’lık bir ampulün 1 saatte, Bir
bilgisayarın 25 dakikada, Bir televizyonun 20 dakikada, Bir çamaşır makinesinin 10 dakikada kullandığı
enerjiye denktir.
Camın Geri dönüşümünün faydaları
• Enerji tüketiminde azalma %25
• Hava Kirliliğinde azalma %20
• Maden atığında azalma %80
• Su Tüketiminde azalma %50
• Korunan doğal kaynaklar: kum, soda, kireç
Kompozit: Toplanan kompozit ambalajlar birçok malzemenin birlikte kullanılmasıyla elde edildiği için geri
dönüşüm prosesi de kompleks aşamalardan oluşur.
Öğütme ve ayrıştırma işlemlerinden sonra kâğıt ve
alüminyum/polietilen kısım birbirinden ayrılır. Geri
kazanılan kâğıt bir nevi kâğıt geri dönüşüm işlemlerinden geçirilerek, kâğıt mendil, tuvalet kâğıdı ve
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
oluklu mukavva gibi ürünlerin üretiminde kullanılabilir. Kâğıt kısmı ayrıldıktan sonra geri kalan kısım
(Alüminyum ve Polietilen/veya başka bir malzeme)
çimento fabrikalarında kalorifik değerleri yüksek olduğu için ilave yakıt olarak kullanılabilir. Yine aynı
şekilde enerji amaçlı yakarak geri kazanılabilir. Bir
diğer uygulama da ülkemizde yekpan adıyla üretilen
ürünlerdir. Kompozit ambalajlar kırpılıp öğütüldükten
sonra preslerde sıkıştırılarak sunta benzeri bir malzeme üretilir. Oluşan ürün bahçe mobilyası yapımında
kullanılabilecek derecede suya ve neme dayanıklı bir
malzemedir.”
Geri Dönüşüm’ün bu hem kazançlı hem de çevreci
karakteri, sektörler bazında da giderek daha çok ilgi
çekiyor.
Örneğin, Anadolu Ajansı’nın Mayıs 2016 tarihli haberin başlığı “Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörü, AB
yolunda”
Habere göre, Türk Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri, Avrupa Birliği (AB) müktesebatının 2013’te yayımladığı ‘Gemi Geri Dönüşüm’ standartlarına uyum
sağlamak ve AB’nin kalıcı listesine girmek için AB
yetkilileri ile toplantı yaptığı bildirilmiş. Gemi Geri
Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER) tarafından yapılan yazılı açıklamada, Gemi Geri Dönüşüm
Standartları anlamında AB’nin kalıcı listesine girmek
adına uzun süredir çalışmalarını sürdüren sektörün,
AB yetkilileriyle iki gün süren toplantıda bir araya geldiği belirtilmiş.
Avrupa Komisyonu ile GEMİSANDER iş birliğinde düzenlenen “Gemi Geri Dönüşüm Yönetmeliği ve Avrupa
Listesi” konulu toplantıda AB yetkilileriyle bir araya
gelen sektör temsilcilerinin, kalıcı listeye girme noktasında hazırlıklarını bir kez daha gözden geçirme
imkanı bulurken, başvuru sürecinde izlenecek süreç
hakkında da bilgilendirildikleri ifade edilmiş. İzmir’in
Aliağa İlçesi’nde gerçekleştirilen toplantıda, bölgede
faaliyet gösteren 22 firma yetkilisinin hazır bulunnuş.
Toplantıda konuşan GEMİSANDER Başkanı Adem
Şimşek, AB standartlarını önemsediklerini söylemiş.
Türkiye’nin dünya genelinde Avrupa Birliği listesine
girmeyi en çok hak eden ülke olduğunu vurgulayan
Şimşek, dünya genelinde gemilerin güvenli ve çevre-
ye duyarlı geri dönüşümü için hazırlanan Hong Kong
Sözleşmesi’ne ilk imza atan ülkenin Türkiye olduğunu
hatırlatmış.
Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri’nde çevre ve işçi sağlığına yönelik yatırımlara dikkati çeken Şimşek, “Çevre,
sağlık ve güvenlik alanında yaptığımız yatırımlar ile
AB standartlarında hizmet veren tek ülkeyiz. Şimdi
de Avrupa Birliği listesine adımızı yazdırmak suretiyle yaptığımız yatırımları taçlandırmak istiyoruz. Bu
konuda sektörü temsil noktasında olan bir yönetici
olarak bugüne kadar üzerime düşen görevi yerine
getirdiğimiz gibi sürecin en yakın ve ısrarlı takipçisi
olmaya devam edeceğiz” ifadesini kullanmış.
Şimşek, Türkiye’de faaliyet gösteren 22 firmanın da
Avrupa Birliği listesine gireceğine inandığını vurgulamış.
Toplantıya katılan AB yetkilileri de Türkiye’nin başvuru sürecinde dikkat etmesi gereken konuları sektör
temsilcilerine anlatmış. Türk sanayicilerin sorularını
da yanıtlayan AB yetkilileri, Avrupa Birliği yönetmeliğinin 2009 yılında kabul edilen Hong Kong Konvansiyonu ile ortak noktalara sahip olduğunu ancak AB
yönetmeliğinin güncellik açısından daha kapsamlı
olduğunu kaydetmiş.
Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün AB listesine girmesi halinde Türkiye’ye büyük avantaj sağlayacağına
işaret eden yetkililer, AB bayraklı gemilerin Türkiye
51
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
haricinde başka bir ülkede sökülemeyeceğini açıklamış.
Bayrak değiştirmek suretiyle yönetmeliğin baypas edilebileceği gerçeğini de kabul eden yetkililer, bu sorunun
çözümü noktasında arayış içinde olduklarını ancak yönetmeliğin her ne kadar hukuksal bağlayıcı maddelere
sahip olsa da listede yer almanın gönüllük esasına bağlı
olduğuna dikkati çekmiş.
Toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan yapan GEMİSANDER Atık Yönetim Sorumlusu Ersin Çeviker de Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün 2000’li yıllardan bugüne AB Yönetmeliğine uyum sağlamak adına
büyük bir çaba içerisinde olduğunu hatırlatarak, şunları
kaydetmiş: “Diğer Gemi Geri Dönüşüm ülkelerine göre
çok daha avantajlıyız. Bizim tek dezavantajımız kapasitemiz. Yani biraz önce içeride ifade ettiler. 2,5 milyon ton
çelik ağırlığında AB bayraklı gemiden bahsedildi. Bizim
kapasitemiz 1 milyon ton civarında olduğu takdirde, tabii
ki bu kapasiteyi bizim tek başımıza geri dönüştürmemiz
mümkün gözükmüyor. Bu yüzden kapasitemizi arttırmalıyız.”
AB listesine girmek için müracaatların 1 Temmuz 2016
tarihinde sona ereceğini belirten Çeviker, son hazırlıklarını yaptıklarını, Türkiye’de faaliyet gösteren 22 firmanın
da AB Geri Dönüşüm Listesinde yer alması için çalıştıklarını sözlerine eklemiş.
İkinci örneği ise, yine Dünya Gazetesi’nin Ağustos 2015
tarihli ve “Arçelik’ten sektörün ilk geri dönüşüm tesisi”
başlıklı haberi aktarmış olalım. Haber şöyle:
52
ENDÜSTRİ OTOMASYON
“Arçelik’in beyaz eşya ve küçük ev aletlerini ekonomiye
yeniden kazandırdığı geri dönüşüm tesislerinin kurulduklarından bu yana geçen 6 aydaki performansı 3 rüzgar türbinin ürettiği elektriğe denk geliyor.
Arçelik tarafından kurulan Türkiye’nin uluslararası standartlara uygun, sektörün ilk geri dönüşüm tesisleri Eskişehir ve Bolu’da faaliyetlerine başladı. Arçelik AŞ’den
yapılan açıklamada, ‘Türkiye’nin lideri ve Avrupa’nın 3.
büyük beyaz eşya şirketi olan ve yıllardır doğanın ve ekolojik sistemin korunmasına katkı sağlayan projeler yürüten Arçelik, Eskişehir ve Bolu’da kurduğu geri dönüşüm
tesislerinde, atık elektrikli ve elektronik eşyaları (AEEE)
yeniden doğaya kazandırıyor’ denildi.
Arçelik, 2014 yılında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
Avrupa Birliği’nin ilgili direktif ve Resmi Gazete’de yayımladığı yönetmelik kapsamında Bolu ve Eskişehir’de
kurduğu geri dönüşüm tesisleriyle sektöründe ürün yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri en aza indiren ilk
şirket olma özelliğini taşıyor.
Eskişehir’de 2 bin metrekarelik kapalı alanda uluslararası Geri Dönüşüm Tesisi standardına (EN 50574) ve AEEE
Yönetmeliği’ne uygun olarak kurulan tesiste; buzdolabı,
soğutucular ve iklimlendirme cihazları geri dönüştürülüyor. Bu tesis eski buzdolaplarında var olan, ozon tabakasına zararlı CFC’li (klorofl orokarbon) gazları da kapalı
sistemle toplayabilen, Türkiye’deki ilk geri dönüşüm tesisi olma özelliği taşıyor. Bolu’da 2 bin 160 metrekare
kapalı alanda kurulan diğer geri dönüşüm tesisinde ise
buzdolabı hariç diğer büyük beyaz eşyalar ve küçük ev
ENDÜSTRİ OTOMASYON
aletlerinin geri dönüşümü gerçekleştiriliyor.
Tesisler faaliyete başladıkları günden bugüne kadar geçen
süreçte yaklaşık 100 bin adet ürünün geri dönüşümü tamamlandı. Bu işlemlerle, yüksek enerji tüketen eski ürünlerin şebekeden elektrik tüketmesinin de önüne geçilmesi
ile toplamda 21,5 GWh/yıl enerji tasarrufu elde edildi. Bu
kazancın büyük kısmı geri dönüştürülen buzdolaplarından
geldi. Elde edilen sonuçlarla 57 bin 400 adet A+ enerji
sınıfı buzdolabının bir yıllık elektrik tüketimi kadar ülke
ekonomisine katkı sağlanmış oldu.
Açıklamada, ‘İki tesisin 6 aylık fiili performansına göre
21,5 GWh kazanç 8,6 MW gücünde bir rüzgar santralinin yıllık enerji üretimine eşdeğerdir, bu da ortalama 3
adet rüzgar türbinine denk gelmektedir. Geri dönüşüm
süreci ile birlikte pazarda ikinci el, kontrolsüz piyasaya
sürülmüş, piyasaya sürenin belli olmadığı ve risk içeren
ürünlerin de satışı engelleniyor ve böylelikle tüketicilerin
güvenilir olmayan ürün kullanımının da önüne geçiliyor.
Kayıtlı bir şekilde yapılan geri dönüşüm faaliyetleri ile geri
dönüşüm sonrasında oluşan demir, bakır, alüminyum ve
plastiklerin de ikincil hammadde olarak ekonomiye kazandırılması sağlanıyor’ ifadelerine yer verildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Arçelik AŞ Sürdürülebilirlik ve Resmi İlişkiler Direktörü Fatih Özkadı, tesislerde işlenen ürünlerden elde edilen malzemelerin Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’ndan çevre izin ve lisans almış firmalara gönderilerek geri kazanıldığını belirterek,‘Böylece
bu malzemeler, Avrupa Birliği içinde son dönemde gündemde olan özkaynak verimliliği kavramına uygun olarak
yeniden değerlendirilerek ekonomiye kazandırılmaktadır’
ifadesini kullandı. Özkadı, şunları kaydetti: ‘Özellikle çok
eski buzdolapları, yüksek enerji tüketimi nedeniyle ülkemizin elektrik şebekesine yük oluşturmaktadır. Kullanılmış ürünlerin yönetmelik kapsamında toplanıp,
geri dönüştürülmesiyle ülkemizin enerji verimliliğine
de önemli bir katkımız oluyor. Atık elektrikli ve elektronik eşyalarda bulunan, ozon tabakasına zarar veren
ve sera etkisine katkı potansiyeli 15’in üzerinde olan
zararlı gazları tesiste toplayarak bertaraf edilmesi için
çevre izin ve lisanslı tesislere gönderiyoruz. Bu zararlı
gazların atmosfere salınmasını engelleyerek, ozon tabakasına vereceği zararı önlüyor ve çevrenin korunmasına katkı sağlıyoruz.’”
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
Konstanz Su İşlerinde kontrol sistemi modernizasyonu
Açık kontrol mimarisinin öncülüğü
su temini güvenliğini sağlıyor
BECKHOFF
Yaşlı ve saygıdeğer binada yeni teknoloji. Almanya, Konstanz’da bulunan Konstanz Su İşlerinde eski
otomasyon teknolojisi Beckhoff kontrol bileşenleriyle değiştirildi. Yeni, tam otomatik kontrol sistemi
temel işlevlerinin ötesinde katma değer zenginliği
de sunuyor. Bunlara enerji verimliliği ve operatör
rahatlığı örnek olarak verilebilir.
Stadtwerke Konstanz’ın eski kontrol sistemi 1989 yılından beri çalışıyor ve yaşını belli ediyordu. Bir süreden beri sistem için yedek parça temininin uzun vadede
garanti edilemeyeceği ortaya çıkmıştı. Su işlerindeki
54
tüm ekipmanı kontrol etmek ve izlemek amacıyla yeni
bir sistemi hayata geçirilme projesine başlatıldı. Tam
otomatik çalışma bir zorunluluktu ve temin güvenliği
ya mevcut seviyesinde tutulmalıydı ya da artırılmalıdı.
Konstanz Su İşleri işletme birimi yöneticisi Wolfgang
Fettke, ve Wolfgang Treib’ın başkanlığındaki teknoloji
ekibi en gelişmiş teknolojili çözümü aradı. Wolfgang
Treib “Beckhoff sistemini tercih etmemiz bize açık
bir biçimde katma değer sağladı” dedi. Yeni kontrolün gönderdiği üretim verilerinin, kullanıcı dostu bir
biçimde izlenmesi ve belgelendirilmesi başlangıçta
ana hedeflerimizden biri değildi. Projeden sorumlu
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ÜRÜN UYGULAMA
olabilir.
Modüler Bus Terminaller pahalı I/O kartlarının yerini alıyor
Konstanz Su İşleri, Beckhoff’un PC tabanlı kontrol teknolojisiyle
modernize edildi. Bu, operatör konforunda ve su temin
güvenliğinde gelişme sağlıyor.
olanlar için önemli olan sistemin açıklığıydı. Yüklenici
Cegelec’e aşağıdaki talimatlar verildi: donanım seçiminde ve iletişim protokollerinde hiçbir üreticiye özel
bağımlılık olmaması gerekiyordu.
Titiz su arıtma
Su işleri, Konstanz ve çevresindeki 87.000 kişiye su
temin ediyor. Günde 50.000 m3 içme suyu dağıtabiliyor. Halihazırdaki günlük dağıtım miktarı ortalama
14.000 m3. Bu tüketimde düşme eğilimi var çünkü
Konstanz sakinleri içme suyunu verimli kullanıyor.
Su, termoklinin veya metalimniyonun altından, 40 m
derinlikten çıkarılıyor. Bu derinlikte su çok temiz ve
yüzey kirlenmesinden korunuyor. Konstanz Su İşleri
farklı basınç düzeylerinde çalıştırılan, farklı rakımdaki
üç bölgeye su dağıtıyor. Ham su Konstanz Gölünden
700 m uzunlukta bir boru hattı vasıtasıyla çıkarılıyor
ve başlangıçta, su arıtmanın ilk aşamasında 23 μm göz
aralığına sahip mikro süzgeçlerden geçiriliyor. İkinci
aşamada su, su işlerinde doğrudan ortam havasından
elde edilen ozonla dezenfekte ediliyor. Üçüncü ve son
aşama ise çok katmanlı kum filtresinden geçiriliyor.
Filtrelemenin daha iyi olması için az miktarda demir
(III) klorür ekleniyor. Konstanz Gölünün suyu o kadar
yüksek kaliteli ki, dozaj normalden 200 kez daha düşük
Tesisin yalnızca “zekasını” değiştirmek göreceli daha
kolay ve uygun maliyetli olacaktı. Aslında ilk niyet de
buydu. Dönüşüm kritik olmayacaktı ve eski işlemcileri
yeniden kullanmak kolay olacaktı. “Ne var ki, eğilimleri
belirleyen bir çözüm istediğimiz için her şey açık sistem mimarisini işaret ediyordu. Bunu açık ve modüler
Bus Terminal teknolojisinde bulduk ve ekonomik bir
çözüm olarak gördük” diyerek şartname gerekliliklerini yorumluyor ve pratik deneyime dayanarak “Bir I/O
kartının 20 yıl önceki maliyeti bugün Bus Terminaller
de dahil birkaç Endüstriyel PC satın alabiliyor.” diyor
Wolfgang Treib. MRO için stokta birkaç tane Bus Terminali bulundurmak çok fazla maliyet gerektirmiyor.
Yeni otomasyon sistemi için önemli gerekliliklerden
biri özel bileşenlerden ve seri veri yolu protokollerinden kaçınmaktı. “Yeni kontrol sisteminin tipi ve yapısı
için birinci hedef tesis kullanılabilirliğini arttırmaktı.
Endüstriyel PC (IPC) sistemi kullanma kararı uygulamaların tasarımında bize çok daha fazla özgürlük verdi. Mevcut yapının aynı zamanda alt sistemlere arabirim bağlantısını çok basitleştirdi.” diyor Wolfgang
Fettke ve ekliyor: “Beckhoff sistemini kullanma kararı
önemli avantajların yolunu açtı. Çünkü hassas, talep
tabanlı kontrol, tesis içerisindeki çok sayıda farklı
noktadan ayrıntılı bilgi topluyor. Bu veriler çok çeşitli
sensörler tarafından sağlanıyor. Ayrıca, Modbus TCP
gibi IP kullanabilen ölçme sistemleri kolayca entegre
edilebiliyor.”
İşletme sırasında kontrol uyarlama
Beckhoff bileşenlere dayalı yeni kontrol sistemi yapılandırılarak iki IPC’yi mevcut prosesle paralel bağladı.
Bu IPC’lerden biri “master” olarak çalışıyor, diğeri ise
“gerektiğinde devreye giren yedek” olarak bulunuyor.
Her ikisi de proses bağlantıları için özel bir anahtarla
donatılmış.
Wolfgang Treib “Kritik sistem fonksiyonları Gömülü
PC’ler üzerinde çalışıyor,” diyor. Gerekirse, bu sis-
55
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
istasyon adresleri birer birer değiştirildi ve bunların
parametreleri ayarlandı. Wolfgang Treib’a göre bu verileri Beckhoff sistemine uyarlamak bir sorun değildi.
“Bu, özenle yapılan ama rutin bir iş oldu.”
Entegre sistem esnekliği en üst düzeye
çıkarıyor
Ham su Konstanz Gölünden 700 m uzunlukta bir boru hattı
vasıtasıyla çıkarılıyor ve mikro süzgeçlerden geçirildikten sonra
ozonla dezenfekte ediliyor. Ozon, su işlerinde doğrudan ortam
havasından elde ediliyor.
tem bileşenleri, sistem kullanılabilirliğini sağlamak
için özerk olarak çalıştırılabiliyor. Modbus TCP, işletme panolarını kontrol sistemiyle entegre etmek için
kullanılıyor.
Dönüşüm, tesis çalışırken gerçekleşti. Sistem mimarisi işi kolaylaştırdı: Konstanz Su İşlerinin üç ayrı bölümü var; bunlara “dağıtım kanalları” adı veriliyor. Bir
aşamadaki her bir bölüm, sonraki aşamanın bir bölümüyle çalışabiliyor; örneğin, mikro filtre 1 ozonlama 2
ile çalışabiliyor. Bu çeşitlendirilebilir yapının kontrol
sisteminde haritalanması gerekiyor. Bir kerede “kanallardan” biri Beckhoff teknolojisine dönüştürüldü; bu
sırada diğer iki “kanal” su temini garantisini sağladı.
Yerel kontrol gerektiren fonksiyonlar için toplam altı
Panel PC kullanılıyor. Konstanz Su İşlerinin operatörleri işletmenin “olabildiğince basit” olmasını istedi.
Dokunmatik ekranlı Panel PC’ler vasıtasıyla prosesin,
ayar değerleri ve gerçek değerler kontrol edilebiliyor.
Wolfgang Treib işletme personelinin yeni teknolojiye
hızlı bir şekilde alışacağına emin: “Kullanıcıya uyumlu,
dünya standardında yerel kontrol sağlayan bir HMI var.”
Belediye hizmetlerinin ana kontrol sistemiyle sinyal
iletişimi, IEC 60870-5-104 uzaktan kontrol protokolü
aracılığıyla gerçekleşiyor. Yaklaşık 1.600 veri noktasından bilgi bu şekilde iletiliyor. Geçiş sırasında ilgili
56
Su işlerindeki gibi onlarca yıl içinde evrimleşmiş bir
sensör yapısının dönüştürülmesinin en azından “ilginç” hale gelebileceği söylenebilir. “Sensörler esas
olarak aynı kaldı,” diyor Wolfgang Treib. İster 0...10
V, 4...20 mA, ister dijital çıkış olsun tüm farklı sinyaller artık uyumlu şekilde “bağlandı”. Su işlerinin
operasyonu için kritik işlem verilerinin üretildiği her
yere Bus Kuplörleri kuruldu. Beckhoff Bus Terminal
teknolojisinin esnekliği sayesinde sistem gerçekten
entegre bir sistem oldu. Giriş sinyallerinin türü Bus
Terminal’ler açısından esasen önemsiz olduğundan,
çoğu sinyalde hiçbir değişiklik yapılması gerekmedi.
Almanya, Balingen’deki Beckhoff ofisinde satış temsilcisi olan Dieter Volkle “Yalnızca birkaç durumda
tampon yükselticilerin ya da eş ölçüm sinyallerinin
kurulması gerekti,” diyor. “Bu daha çok esas işlev için
değil, yedekleme amacıyla yapıldı.” Gerekirse eklentiler kolayca uygulanabilir. Açık sistem, neredeyse tüm
noktalarda ek veriyolu cihazlarını kabul edebiliyor.
Wolfgang Treib’a göre PC tabanlı Kontrol sisteminin
bir avantajı daha var: “Nöbetçi personelin artık, örneğin hafta sonlarında sahada olması gerekmiyor; fakat
bir kişisel bilgisayardan kontrol sistemine giriş yaparak tesisin durumunu kolaylıkla kontrol edebiliyorlar.
Örneğin, bir mikro filtre arıza yaparsa sistem bir sinyal
gönderiyor. Nöbetçi görevli, diğer iki mikro filtrelerden birinin işlemi devralıp almadığını uzaktan kontrol
edebiliyor. Eğer almışsa, su işlerine gitmesi gerekmiyor. Mevcut sistem nöbetçi yerleşimlerinin sayısını da
azalttı. Bu, planlamadığımız bir şeydi ama çok iyi oldu.
Konstanz Su İşleri operatörleri yeni kontrol sisteminin
daha yüksek enerji verimliliği sağlamasını da bekliyor.
“Yılda 2 milyon kWh’den fazla tüketimimiz var. Yüzde
bir oranında bir azalma bile güzel bir avantaj olur,” diyor Wolfgang Fettke.
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
İletişim sorunu çözüldü
Su dağıtım ve arıtma tesisleri için ekonomik ve esnek çözümler
Alpay Samen
Phoenix Contact Elektronik Tic. Ltd. Şti.
Kontrol & Endüstri Çözümleri ürün grubu
Pazarlama ve Teknik Servis sorumlusu
[email protected]
www.phoenix contact.com.tr
layı yenilenemedikleri için bu hatalara
uygun alternatifler aranıyor.
TCP/IP ile uzaktan kumanda istasyonu
Uzaktan kumanda teknolojisinde, bağlantılar, kısa bir süre öncesine kadar
modemler üzerinden seri bağlantılarla
sağlanıyordu; ancak, kullanıcılar artık,
tesisatların, dış noktalar da dahil olmak
üzere, komple dikey entegre edilmesini
istiyor.
GPRS
ODP
Uzaktan kontrol, arıtma tesisi ve su dağıtım tesislerinin
işletmecileri için, pahalı ve kapalı sistemlerin kullanılması anlamına geliyordu. Bu nedenle, özellikle de dış
istasyonlar genellikle denetlenmiyordu. Ancak, esnek
uzaktan kontrol sistemleriyle artık küçük istasyonlar için
de ekonomik çözümler üretilebiliyor.
Arıtma tesisleri veya su dağıtım tesislerinde, örneğin: pompa
istasyonları, yağmur suyu taşkın havuzları, kuyular veya su
kuleleri gibi çok sayıda ve merkezden uzak noktalarda bulunan ünitelerin sisteme dahil edilmesi oldukça zor işler arasında yer alıyor. Bu nedenle, su depolarının doluluk oranları,
vanaların konumları, pompaların ve sistemin durum bilgileri
kilometreyle tabir edilebilecek uzaklıklara aktarılması gerekiyor. Bu işler için bu güne kadar kullanılan, telefon hatları
veya sadece bu amaç için döşenen kontrol kabloları gibi.
aktarım yolları, genellikle maliyete dayanan nedenlerden do-
58
Bağlantılarına
açık:
ODP (Open Data Port) platformu, çeşitli
PLC’ler, otomasyon veya ölçüm cihazlarıyla GPRS tabanlı bir haberleşme imkanı sunuyor. Yönetim düzeyine giden
haberleşme arayüzleri, kullanışlı OPC
endüstri standardıyla (OLE for Process
Control) donatılmış. Kullanıcı, verileri çevrimiçi veya zaman
damgalı olarak yedekleyebiliyor. Veriler, eksiksiz bir maliyet
ve bağlantı kontrolünün mevcut olacağı şekilde, güvenli ve
şeffaf bir biçimde, açık bir sistemin içinde işleniyor. Platform,
bir Top-Down konseptine dayanıyor, yani, bütün merkezi ve
önemli fonksiyonlar, yönetim merkezinden kontrol ediliyor.
Farklı üreticilerin sistemlerinin karışık bir yapıda kullanılabiliyor olması da ayrı bir özelliği oluşturuyor. Kullanıcının sezgisel olarak yönlendirilmesi sayesinde, projelendirme, basit ve
konforlu bir şekilde gerçekleştirilebiliyor.
Phoenix Contact otomasyon sistemleri Arıtma Tesislerinde, kesintisiz bir akışı mümkün
kılıyor
Sahadan yönetim merkezine kadar kesintisiz bir iletişimin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ÜRÜN UYGULAMA
sağlanabilmesi için, dış istasyonlarla iletişimde IP tabanlı
iletişim yöntemlerinin kullanımı artış gösteriyor. Bu noktada, uzaktan kontrol sistemi IEC 60870-5-104 standardı gibi,
modern iletişim protokolleri kullanılabiliyor. Bunun ötesinde, paylaşımlı kullanım konseptlerinin yapılandırılması kolaylaştığı gibi, ayrıca, IP standardı sayesinde mümkün olan
ağ teknolojileri, parametrelendirme ve diyagnostik işlerinin
merkezi bir noktadan yapılabilmesini de kolaylaştırıyor.
IP tabanlı aralıksız çevrimiçi bağlantıları uygun bir ücret karşılığında sunuyor. Kullanıcının yönetim sistemini bir OPC
arayüzü (OLE for Process Control) ile kullanıyor olması durumunda, ODP protokolü (Open Data Port), çeşitli PLC’ler,
otomasyon veya ölçüm cihazlarıyla, GPRS tabanlı açık bir
iletişimi olanaklı kılıyor. Güvenli bir iletişimde, telsiz teknolojisinin yanı sıra, seçilen protokol de belirleyici bir önem
taşıyor.
Resy ile uzaktan kontrol ve izleme
Uzaktan kontrol verilerinin GPRS ağı üzerinden gönderilmesinde, modbus veya profibus gibi veriyolu protokolleri,
GPRS alanında çok uygun değil. Bu noktada, gerekli dahili
güvenlik mekanizmalarını sağlayan, İEC tarafından, ağ bağlantıları için öngörülen IEC-60870-5-104 protokolü, daha iyi
bir çözümü oluşturuyor. Bu protokolle ayrıca, ağda veri kaybı oluşması engelleniyor. Uzaktan kontrol sistemi Automationworx for Remote
Systems (Resy+), birleşik ve bireysel çözümlerin gerçekleştirilebilmesini olanaklı kılıyor. Resy+’nın temelini, PCWORX
Programına ait olan ve gerekli fonksiyonların ilave edilebildiği, farklı performans sınıflarından yüksek bir modülariteye
sahip, kontrol birimleri oluşturuyor. Resy+, bu işlem için,
standartlaştırılmış IEC 60870-5-101 ve 104 gibi uzaktan
kontrol protokollerini kullanıyor ve bütün modern yönetim
sistemlerine bağlanabiliyor. Sonradan da eklemeler yapılabiliyor. Resy+ ile uzak istasyonlar, sabit hatlar, çevirmeli hatlar
veya SMS üzerinden küçük ve merkezi bir yönetim sistemine uygun bir maliyetle bağlanabiliyor.
Bakır kablolar vasıtasıyla geniş bant bağlantısı üzerinden de aktarma mümkün olabiliyor
Maliyeti nedeniyle bir fiber optik iletken bağlantısının mevcut olmaması durumunda, PSI modemi SH-DSL/ETH, geniş
bant bağlantısı için, mevcut olan standart bir bakır kabloyu
kullanabiliyor.
Bu da, 30 MBit/sn hızlara kadar veri aktarımına izin veren
SHDSL teknolojisi sayesinde mümkün oluyor. Daha düşük
veri aktarım hızlarında, 10 km’ye kadar iletim hatlarının kurulması mümkün olabiliyor. Amplifikatör istasyonları eklenerek, sistem neredeyse sınırsızca genişletilebiliyor.
Esnek ve hesaplı:
Telsiz bağlantılar
Herhangi bir hat üzerinden bir bağlantının mümkün olmadığı durumlarda, sisteme çok zor bağlanabilen bölgelerden
ölçüm verileri ve sistem bilgilerinin kolayca alınıp, merkezi
bir noktaya aktarılabilmesi için, çok sayıda seçenek bulunuyor. Bu da, özellikle yeni ünite bölümlerinin kurulurken veya
arızalı iletişim hatları değiştirilirken döşenmesi gereken yeni
kablolara, güvenilir ve ekonomik bir alternatifi oluşturuyor.
Ortam koşulları ve gerekliliklere göre, lisans gerektirmeyen
frekans bantlarında çalışan Trusted Wireless, -Bluetooth
veya WLAN gibi sistemler gerçekleştirilebiliyor. Bu arada
artık, cep telefonu şirketleri de, dış istasyonlarla bağlantılar
için GPRS hizmeti
Uzakta kalan ünitelerin sisteme bağlanması amacıyla, veriler,
yönetim merkezine, sabit hatlar, telsiz bağlantı veya GPRS
üzerinden aktarılabiliyor. Örnek yukarıda şekilde GPRS çözümü
59
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
MAKALE
Bu sayımızda suyun depolanması, yönetimi ve kullanımında çok önemli konu olan baraj yapımına da kullanılan
yeni teknolojilere ve dolgu uygulamalarına yer ayırdık
SU GEÇİRMEYEN ZEMİNDE MEMBA
ŞEVİNE KAYDIRILMIŞ DİKEY TOPRAK
DOLGU BARAJLARIN SIZMA HESABI
Doç Dr. İsfendiyar BAHSIYEV a, Doç Dr. Hanhüseyn TAĞIZADE b, Yrd. Doç Dr. Osman Emre YILDIZ b
a; Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, SİVAS
b; Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, SİVAS
Baraj çekirdeğinin barajın memba şevi tarafına kaydırılması halinde mansap şevinin (yamaç) dayanıklılığı
arttırılabilmektedir. Dayanım artışı, çekirdeğin kuru
zemin hacminin artması ve sızma kuvvetlerinin azalması
ile sağlanabilir.
Bu durumda çekirdeğin yukarı kısmı (kret) membadaki
en yüksek su seviyesinin üstünde olması gerektiğinden, su üzerinden aşarak geçmemelidir. Aynı zamanda
çekirdeğin üst yüzeyi ile baraj kreti arasındaki mesafe
zeminin baraj yapılacak bölgesi için belirlenmiş zeminin
don derinliğinden az olmamalıdır. Bilindiği gibi toprak
dolgu barajların çekirdeksiz ve çekirdekli tiplerinin hidrolik sızma hesabı N.N. Pavlovsky [4] tarafından verilmiştir. Özellikle merkezi simetrik çekirdekli toprak dolgu
barajlar için N.N. Pavlovsky’ nin teorisi kullanılarak sorun
çözülmüştür. Lakin toprak dolgu baraj çekirdeğinin
memba şevine kaydırılması hali için çözümü literatürde
bulunmamaktadır [1, 2, 3]. Buna göre bu makalede bu
sorunun çözümünde yine [4] ün teorisi kullanılmıştır.
Şekil 1 de genel olarak toprak dolgu barajın hesap şeması gösterilmiştir. Çekirdeğin ortalama genişliği (kalınlık)
aşağıdaki gibi hesaplanır.
1
Sızma için esas denklemlerin çıkarılışında [4] ün
virtüel çevirme yönteminden yararlanılmaktadır.
Barajın ABCD nine kesiti AB1C1D1 şekline getirilir. Yeni Şekle göre aşağıdaki eşitlik yazılabilir.
2
Burada;
Kret seviyesinde barajın üst genişliği
Barajın karşılaştırılmalı yeni şeklinin (virtüel)
kret seviyesindeki üst genişliği
c1, c2; Çekirdekten önce ve sonra barajın karşılaştırılmalı yeni şeklinin kret seviyeleri genişlik farkı
d, dç; Memba su seviyesindeki esas ve virtüel kret
seviyeleri arası mesafelerdir.
m1, m2; Memba ve mansap şevlerinin eğimleridir.
Şekil 1; Toprak dolgu barajın elemanları
Çekirdeğin memba yamacına yaklaştırılması
halinde mutlaka koruyucu tabaka oluşturulmalıdır. Bu tabaka genişliği arazide zemin don derinliğinden büyük olmalıdır. (s1 ≥ hdon).
Homojen olmayan (çekirdekli) baraj durumunda
baraj gövdesi ona karşılık gelen A B1C1D homojen zeminli toprak dolgu baraj haline getirilir. Bu
nedenle barajın hesabı homojen toprak dolgu
baraj hesabı gibi yapılabilir. Çekirdeğin ve barajın virtüel genişlikleri aşağıdaki (4) ve (5) formülleriyle hesaplanabilir.
4
veya
3
Olduğu görülmektedir.
60
veya
5
DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM
ENDÜSTRİ OTOMASYON
MAKALE
Burada;
Kb; Baraj zeminin permeabilite (sızma) katsayısıdır
Kç; Baraj çekirdeğinin permeabilite katsayısıdır
Aşağıdaki şartlarda virtüel homojen (çekirdeksiz) toprak
dolgu barajın A B1C1D kesitindeki sızma hesabı için aşağıdaki denklemler oluşturulabilir.
1) Su geçirmeyen zeminde kaydırılmış dikey çekirdekli
drenajsız toprak dolgu baraj hesabı için;
a) Mansapta su bulunmaması durumunda (ho = 0) (6),
(7), (8) ve (9) denklemleri kullanılabilir.
6
7
8
9
b) Mansapta su bulunması durumunda (ho B 0) (10),
(11), (12) ve (13) denklemleri kullanılabilir.
b) Mansapta su bulunması durumunda (h0 = 0) (17), (18)
ve (19) denklemleri kullanılabilir.
17
18
19
Burada;
h; o-y kesitindeki sızma akım derinliğidir.
a0, mansaptaki sızma akım derinliğidir.
Svir ve Sdvir ; S ve Sd ye karşılık gelen mesafelerdir.
Yukarıda incelenen durumlar için bilinmeyen parametreler; a0, h, Svir ve qb dir. Bu parametrelerin bulunması
ve sızma eğrisinin çizilmesi su geçirmeyen zeminde
homojen (çekirdeksiz) toprak dolgu barajda olduğu gibi
yapılabilir.
10
11
12
13
2) Su geçirmeyen zeminde kaydırılmış dikey çekirdekli
drenajlı toprak dolgu baraj hesabı için;
a) Mansapta su bulunmaması durumunda (h0 = 0) (14),
(15) ve (16) denklemleri kullanılabilir.
14
15
KAYNAKLAR
[1] Hidroteknik Yapıların Projelendirme Esasları, İ. M.
Volkov, Moskova, 1983.
[2] Hidroteknik Yapılar, A. P. Rozanov, Moskova, 1985.
[3] Hidroteknik Yapılar, İ. M. Volkov, Moskova, 1968.
[4] Sızma Teorisi, N. N. Pavlovski, Moskova, 1956.
16
61
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Enerji maliyetlerini
%50 azaltın
OMRON / www.omron.com.tr
Çalıştırma maliyetlerini en aza indirin
Makinenizin enerji tüketimini azaltmak üzere rejeneratif teknolojilerden faydalanmak, işletmeniz için vereceğiniz akıllı bir karardır.
Artık bu teknolojilerden faydalanmak hiç olmadığı
kadar kolay; çünkü Omron inverterlerine özel olarak mükemmel bir şekilde ayarlanmış rejeneratif
üniteler tedarik edebiliyor.
Dahası, yeniden üretilen AC enerjinin çevre dostu
olmasını sağlayan, aynı zamanda mükemmel bir sinüs dalgası kadar temiz harmonik ve EMI filtreler
sunuyor.
62
Araştırmalar, rejeneratif çözümlerimizin elektrik enerjisi tüketimini %50’ye varan
oranda azalttığını göstermiştir. Uygulamanızın yüküne
ve döngü frekanslarına bağlı
olarak müşterileriniz önemli
miktarda para tasarrufu yapabilir. Bu sayede makineniz
çok daha tercih edilir hale
gelir.
Örneğin fren gücü 16 kw olan
ve günlük 18 döngü frekansına sahip bir vinç, sadece bir
yılın ardından rejeneratif çözümlerimizi karşılayabilecek
kadar para tasarrufu sağlar.
Bu noktadan sonra elde ettiğiniz şey ücretsiz enerji olur. Aynı zamanda geri
dönüştürülmüş enerji kullanarak çevremizin korunmasına yardımcı olursunuz. Sonuç olarak, her iki
tarafın da kazanç sağladığı bir durum ortaya çıkar.
Şunlar için idealdir: tüm vinç türleri, çözücüler, kaldıraç uygulamaları ve süreksiz santrifüjler.
Seçeneklerinizi en üst düzeye çıkarın
Omron, uygulamanız için en uygun rejeneratif çözümü sağlamak üzere farklı yapılandırmalar sunuyor. Kullanılan çözüme bağlı olarak yeniden üretilen
enerji, sistemdeki diğer sürücüler tarafından kulla-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Harmonik bozulma %5 THDI’nin altına indirilir
Rejeneratif Fren ünitesi:
• Bir dirençle elde edilenden daha fazla güç freni
• 1’e 1 sistem
• Rejeneratif ünite, geleneksel fren sisteminden
daha küçük olabilir
• Harmonik bozulma %10 THDI’ye varan oranda
nılabilir veya aynı güç kaynağı devresini paylaşan
diğer bileşenler tarafından kullanılacak güç ağına
doğrudan geri gönderilebilir.
Rejeneratif çözümler – DC güç kaynağı:
• DC güç kaynağı kullanarak 1:n sürücü sistemi uygulayabilirsiniz
• Bir sürücünün fren enerjisi, diğer sürücüler tarafından tüketilebilir
• Ortak DC bara bağlantısı sistemleri sayesinde düşük enerji tüketimi
• Güç faktörü 1’e varan oranda iyileştirilir
azaltılır
Yeniden üretilen temiz enerji, her zaman
İnverterler yüksek harmonik bozulma oluşturur;
bu bozulma da diğer elektronik bileşenlerde arızalara neden olabilir. Harmonik bozulma aynı zamanda elektrik aktarımında maliyet sorunlarına yol
açabilir.
Omron’un gelişmiş harmonik filtreleri sayesinde,
sunduğu çözümlerle yeniden ürettiğiniz enerji temiz olur ve enerjiyi kullanan elektrikli bileşenler
hasar görmez.
Harmoniklerin daha önemli olduğu tipik uygulamalar arasında %5’ten daha az harmonik bozulmaya
sahip temiz enerjiyle çalıştırılması gereken tıbbi
sistemler ve laboratuvar uygulamaları bulunur.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Pilz ile Adım Adım
Makine Emniyeti
PILZ / www.pilz.com/tr
Günümüzde, hem çalışanın emniyeti hem de üretim çevriminin
verimliliği üzerine eşit şekilde odaklanılmıştır. Artık emniyet
teknolojisi, otomasyonun değişmez bir parçası haline gelmiştir.
Çok açıktır ki; makine emniyet dizaynının, makine operasyonunun teknik olarak mümkün olabilen en verimli şekilde çalışmasına olanak sağlaması ve yasal açıdan uygun olması gerekmektedir. 2006/42/EC Makine Direktifi saha ve makinelerin emniyeti
ile ilgili yasal çerçeveyi içermektedir. Bu kapsamda makine ve
saha için fonksiyonel emniyetlerin Avrupa Birliği’ne uygunluğu
ölçülebilmektedir. Saha veya makinenin operasyonel emniyetinin, emniyet ile ilgili kontrol sistemlerinin çalışmasına bağlı olarak değiştiği durumlarda fonksiyonel emniyetten bahsedebiliriz.
Makine direktifi Avrupa makine emniyet gerekliliklerinin standartlaştırılması ile ilgilidir. Makine direktifi kanun niteliğindedir
ve Avrupa Birliği üyelerinin ilgili yerel kanunlarına eklenmiştir.
Söz konusu direktif, Avrupa pazarında malların serbest dolaşımı
için gerekli makine emniyeti seviyesinin standartlarını belirlemektedir. Makine üreticileri ürünlerin ilgili direktife uygunluğunu göstermek için CE belgesi kullanmaktadırlar. BU nedenle CE
66
belgesi “Avrupa Pasaportu” olarak anılmaktadır. Robot hücreleri ve üretim hatları gibi birleştirilmiş ekipmanların oluşturduğu
makineler da aynı mantıkla markalanmaktadırlar. Aynı zamanda, makinedeki revizyon nedeni ile risk analizinin ve performans
seviyesinin (PL-performance level) yeniden belirlenmesinin
gerekli olduğu önemli değişiklik durumlarından da kullanıcılar
sorumludurlar.
Ana hatlarıyla makine direktifi, temel sağlık ve emniyet gerekliliklerini düzenlemekte; makinenin ne olduğunu,
uygulanacak
dokümantasyon
prosedürlerini, CE markalamayı, uygunluk beyanını (declarations of
conformity ) ve onaylı kuruluş gerekliliklerini tanımlamaktadır.
1.Adım: Makine Emniyetinin Kilit Noktası Olan Risk Değerlendirmesi
Avrupa pazarındaki makine imalatçıları müşterilerine emniyetli ürünler temin etmekle yükümlüdürler. Dolayısı ile makine
kaynaklı tüm tehlikeleri önceden belirlemeleri ve ortaya çıkan
riskleri değerlendirmeleri gerekmektedir. Bu sebeple makinenin
standartlara uygun olarak operasyonel ve fonksiyonel risklerinin
analizi, makine direktifinde, emniyet ile ilgili ilk aşamadır.
Risk değerlendirmesinin içeriği ve tanımı herhangi bir direktifte
belirtilmemiştir fakat, EN ISO 12100 risk değerlendirmesinin
genel prosedürünü tanımlamaktadır. Makinenin piyasada ilk
kez üretilmesi aşamasından itibaren tüm kullanım ömrü göz
ününde bulundurularak tasarlanan kullanıma ilişkin tüm tehlikeler tanımlanmalıdır. Operatör, temizlik ve bakım personeli
gibi makine ile temas halinde olabilecek tüm kullanıcılar ayrıca
düşünülmelidir. Her bir tehlikenin riski tahmin edilmeli ve değerlendirilmelidir. Uyumlulaştırılmış standartlara ve son teknolojilere uygun risk azaltım tedbirleri uygulanmalıdır.
Örneğin, eksantrik pres operasyonunda, ezilme ve kesilme riski
bulunmaktadır. Diyelim ki bu risk detaylı bir şekilde tanımlandı
ve riskin şiddeti ile maruz kalma sıklığı tahmin edilip değerlendirildi. Sonrasında risk azaltım önlemi, eğer mümkün ise, sabit
koruyucu kapak kullanımı olarak belirlenmektedir. Teknik bir koruyucu önlem de; kurulum ( set-up ) ve başlatma ( start ) işlemlerinin tek vuruş operasyonu modunun yanlızca çift el kontrol
kullanılarak mümkün olması olabilir.
Bu tanımlamalardan yola çıkarak potansiyel riskin azaltılması
risk analizinin bir parçasıdır diyebiliriz.
Pilz’in sayısal Pilz Tehlike Derecesi (PHR – Pilz’s Hazars Rating Numbers ) yaklaşımı, sadece kontrol tedbirleri ile risklerin
azaltılamadığını; aynı zamanda bir önceki örnekten yola çıkarsak kapak veya fenslerin de kullanılması gerektiğini söyler. Pilz
tarafından sunulmuş olan PHR prosedürü, saha risklerinin tamamen objektif ve uygulanabilir şekilde değerlendirilmesi için
kullanılmaktadır.
Makine imalatçıları makinelerini yapmış oldukları analizlere göre
dizayn edip üretmelidirler. Riskler, sağlık veya malzemeye gelebilecek zarar veya olası yaralanmanın şiddeti ve sıklığı ile hesaplanır. Sonrasında teknik, organizasyonel ve kişisel önlemlerle
tehlikeye karşı korunma veya tehlikenin önlenmesi amaçlanır.
Aynı zamanda artık risk de hesaplanır ve bu değer çok yüksek
çıkarsa ek önlemler gerekmektedir. Bu tekrarlanan proses gerekli emniyet sağlanana kadar devam eder.
Risk analizinin sonucunda teknik koruyucu önlemler ile ilgili
gereklilikler belirlenir. Örneğin koruma fonksiyonun emniyet
performansına da değinilir. Bu tür projelerdeki zorluk, bireysel
risklerin doğru tahminin yanı sıra, tüm prosesin incelenip değerlendirilmesi gerekliliğidir.
2.Adım: Emniyet Konsepti Geliştirilmesi
Risk analizi sonuçlarını takiben ikinci aşama emniyet konsepti
aşamasıdır.
Emniyet konsepti, teknik önlemleri tanımlar ve sonrasında ulusal ve uluslararası standartlara göre makinenin emniyetli oluşunu garanti eder. İyi bir emniyet konsepti, verimlilik ile koruyucu
tedbirler arasındaki sürekli dile getirilen uyuşmazlık durumunu
ortadan kaldırmaktadır. Amaç, maliyet, operatör-makine etkileşimi, verimlilik ve bakım çalışmalarının kapsamı bakımından
optimize uygulamalar gerçekleştirmektir.
Örnek verecek olursak, emniyet konsepti, sabit ve hareketli koruyucu kapaklar, makine ve sahayı durduran sistemler, elektriği,
basınç altındaki gaz ve akışkanların enerjisini kesen opsiyonlar
ve çalışanların tehlikeli bölgelere girişini algılayan ekipmanları
içermektedir.
Yukarıda bahsettiğimiz eksantrik pres örneğini ele alacak olursak, emniyet konseptinde önerilen tedbir, presin tek vuruş operasyonu modunun yanlızca çift el kontrol kullanılarak mümkün
olması olabilir.
Risk analizi sonuçlarına ek olarak EN 692 standardına göre, çift
el kontrol sistemi Kategori 4 gerekliliklerine uygun olmalıdır.
Başka bir deyişle, çift el kontrolü butonların ikisine tek elle veya
vücudun başka bölgeleri ile basılmasına imkan vermeyecek şekilde dizayn edilmelidir.
3. Adım: Emniyet tasarımı: Emniyetli, ekonomik işletmenin anahtarı
Emniyet tasarımının amacı gerekli koruma tedbirlerinin detaylı
formülasyonu yoluyla tehlike noktalarını azaltmak ya da ortadan
kaldırmaktır. Risk değerlendirmesi ve emniyet konseptinde ortaya konan gereklilikler uygulamaya yansıtılır. Pratik anlamda,
bu, teknik koruma tedbirlerinin ve ilave koruma tedbirlerinin
(örneğin, kapamalar ve koruma cihazları) spesifikasyonunu ve
sonuç olarak mekanik, elektriksel, elektronik, yazılımsal ve kontrol sisteminin tasarımını içerir.
Bu ayrıca potansiyel olarak öngörülebilir insan hatalarının hesaba katılması ile ilgili gereklilikleri de içerir. Bu yüzden, ergonomik
kullanıma olan ihtiyaç da hesaba katılır. Böylece operatörlerin
sistemi devre dışı bırakmaya ya da manipüle etmeye yöneltmenin önüne geçilmiş olur. İyi bir emniyet tasarımı, makinenin
kullanılabilir zamanını arttırmanın, duruş zamanını minimuma
indirmenin ve sonradan ortaya çıkabilecek maliyetleri asgariye
çekmenin temelidir.
67
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Makineyi oluşturması için teker teker bileşenlerin birleştirilmesi
çok sayıda birbiriyle uyumlu adımın emniyetli ve akıllı bir otomasyon çözümü üreteceği bir sistem yaratır: özellikle, emniyetle
ilgili eskiye uyarlama uygulamaları veya mevcut tesise veya makineye yeni emniyet teknolojisinin uygulanması genellikle teknik
anlamda başa çıkılması gereken pek çok zorluk yaratır. Yılların
getirdiği tecrübe ve mühendislik ve danışmanlık arasındaki bitmeyen uzmanlık aktarımı optimum ve evrensel bir çözüme ulaşılmasına yardım eder.
Bunların hepsi planlama ve konsept tasarımı ile başlar, uygun
bileşenlerin satın alınması, kurulum ve montaj için tedarikçilerin
seçilmesi ve donanım ve yazılımın tasarımından devreye alınmasına kadar uzanır.
5. Adım: Emniyet Doğrulaması
İleri görüşlü tasarım maliyet azaltmaya yardımcı olur
Bu durum makine sıfırdan yapılırken, yenilenirken ya da modifiye edilirken de geçerlidir. Mevcut makineye yapılan modifikasyonlar yeni tehlike noktaları yaratabilir ya da önceden kurulmuş
olan koruma tedbirlerini etkisiz hale getirebilir. Sonuç olarak
makinenin kaza riski artmış olur. Eğer makine sıfırdan yapılırken, yenilenirken ya da modifiye edilirken tasarım aşamasında
emniyet ele alınacaksa, tehlikelerin oluşmayacağı ya da bağlantılı risklerin asgariye indirildiği güvence altına alınabilir. Bu da
sonradan ortaya çıkabilecek maliyetleri ve duruşları azaltacağı
gibi emniyeti iyileştirip masum canları kurtarabilir.
4. Adım: Sistem entegrasyonu: bir arada olması gerekenleri bir araya getirmek
Tekil makineler bir tesis olmak üzere birleştirildiğinde ya da varolan makinelerin emniyeti iyileştirildiğinde, süreci tamamlamak
için çoğu zaman oldukça kısıtlı bir süre mevcuttur. Planlamanın güvenilirliği, uygulamanın kalitesi ve pratik tecrübe başarılı
bir sistem entegrasyonunun önkoşullarıdır. Makine üzerindeki
emniyet özelliklerini kurgulamak için tavsiye edilen metodoloji
IEC DIN EN 61508’ de geçen ismiyle V-modelidir. Buna göre
bir proje birçok faza bölünür. Sistem ve tasarım spesifikasyonunu da içerecek şekilde, spesifikasyon tarafı pek çok uygunluk
doğrulama sınamasından geçmektedir. Sadece uygulamanın
getirdiği faydalar değil, EN ISO 13849-1 standardı gereklilikleri
de hesaba katılır.
68
Makine imalatçılarının kontrol sistemini, yazılımında ya da donanımında yaşanabilecek hataların tehlikeli durumlara yol açmayacağı şekilde tasarlama yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün
uygunluğunun değerlendirilmesi prosedüründe, validasyon
önemli bir rol oynar. Validasyon öncelikle, risk değerlendirmesi,
emniyet konsepti ve emniyet tasarımı gibi önceki adımlara bileşen
seçimini ve sistem entegrasyonunu da dahil ederek geri döner.
Validasyon makinenin emniyetli olduğunu ispatlamada hayatidir.
Makine mühendisliğinde, bir validasyon prosesi, tesis veya makinenin spesifik olarak istenen kullanım şeklinin gerekliliklerini
karşıladığını kanıtlamak zorundadır. Uygunluk doğrulaması (verifikasyon) prosesi teknik ekipmanın fonksiyonelliğini ve kontrol sisteminin emniyetle ilgili kısımlarını inceler, böylece, spesifikasyonlara uygun olarak, fonksiyonlarını emniyetli şekilde
gerçekleştirdiğini onaylar. Örneğin, Pilz’ in PAScal hesaplama
yazılımı ile, EN ISO 13849-1’ e göre ulaşılan Performans Seviyesi (PL) doğrulanır.
Spesifik anlamda, validasyon sensör ve aktüatör teknolojisinin
ve bağlantılarının, performans ölçütlerinin (topraklama iletkenliği, gürültü seviyesi, vb.) kontrol edilmesi ve detaylı bilgi
içeren bir test raporunun üretilmesini, ayrıca, fonksiyon testi
ve hata simülasyonlarının üretilmesini içerir. Sonuçların dokümantasyonu ve doğrulama ve validasyon proseslerinden gelen
çözümler varılmak istenen hedefe gerçekten ulaşıldığını güvence
altına alır.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Omron, makine arıza sürelerini
ve maliyetleri azaltan, marka
değerinizi koruyan otomasyon
çözümleri sunuyor
OMRON / www.omron.com.tr
Günümüzün küreselleşen üretim ortamında farklı ve gittikçe
karmaşıklaşan zorluklar, üretim verimliliğini daha da zorlaştırıyor. Omron, otomasyon teknolojisinin makine çalışma süresini veya kullanılabilirliğini önemli ölçüde iyileştirebileceğine
ve servis maliyetlerinin yanı sıra üretim sürecinizin aksama
durumunu azaltabileceğine inanıyor.
Üretkenliğin optimize edilmesi
Omron’un Sysmac platformu, Bilgi Teknolojileri sistemleri ve
uzaktan kullanılan cihazlar ile çok disiplinli otomasyon çözümünün dikey entegrasyonunu sağlar. NJ kontrolörü veritabanı bağlantısı kullanıcıların üretim süreçlerinden neredeyse gerçek zamanlı verileri toplamasını ve bu sayede üretim
iyileştirmeleri konusunda potansiyel alanları tespit etmesini
sağlar. SQL biriktirme işlevselliği, herhangi bir bağlantı arıza-
sı durumunda sağlam ve güvenli veri çözümüne olanak tanır.
Önleyici bakım
Omron, Sysmac Studio yazılımı için cihaz operasyonu izleme
kütüphanesi adı verilen bir dizi Fonksiyon Blokları Kütüphanesi geliştirdi. Servo sürücüler, aktüatörler ve sensörler gerçek
zamanlı izlenebilir ve normal durumlarından farklı çalıştıklarında, ciddi bir arıza meydana gelmeden bir uyarı veya alarm
verilir. Fonksiyon blokları kütüphanesi ile servo motorun konumunu ve tork yanıtını, normal çalışma aralığına karşı kolaylıkla izleyebilir ve değerlendirebilirsiniz. Silindir çalışma süresi
normal çalışma durumuna karşı ölçülerek sürenin bu değeri
geçtiği veya bu değerden az olduğu bildirilir. Fiber sensörlerin
ışık yoğunluğu toz veya diğer malzemelerin birikip birikmediğini tespit etmek üzere kötüye gitme açısından izlenir.
69
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sysmac tarafından neredeyse gerçek zamanlı üretilen SQL
verilerine ulaşmak için panolar oluşturabilirsiniz. Bakım
personeli makine verilerini kaydederek, saklayarak, karşılaştırarak ve analiz ederek sorunları tespit edebilir, bakım için
çalışmama süresi planlayabilir.
Arıza durumunda ürün değişimi
Sysmac otomasyon platformu; programların, verilerin, ağ
yapılandırmasının ve EtherCAT ile bağlı cihazların parametrelerinin yedeklenmesini ve geri yüklenmesini sağlar. Ekipman
arızalanırsa minimum üretim aksamasıyla değiştirilmelidir.
Buna arızalı öğelerin değiştirilmesi ve cihazın yeniden kurulması dahildir. Yedekleme ve geri yükleme işlevi bir mühendi
sin indirilen parametreleri bir bilgisayara bağlanmadan yeni
servo sürücüye kolaylıkla indirmesini sağlar. Sonuç olarak,
tek bir tuşa dokunarak sistem kolaylıkla yapılandırılır ve sıfırlanır.
Omron, arıza sürelerini doğrudan azaltmak için
ne sağlıyor?
... potansiyel sorunlarda gelişmiş uyarı
... dinamik mühendislik destek bilgisi
... makine performans verilerinin analizi
... uzaktan makine durum teşhisi
Omron, Endüstri 4.0 ile Toplam Ekipman Verimliliğini artırmaya hazır
“Makine üreticileri, makinelerinin üretim sırasında sürekli
çalışabilirliğini sağlamak için oluşabilecek arızaları gerçek
problem haline gelmeden hızlı ve etkili bir şekilde giderecek
öngörme yeteneğini standart tasarım sürecine dâhil edebilir.”
Omron Türkiye Pazarlama Müdürü Nurcan Konak.
Son yıllarda daha iyi OEE (Overall Equipment Effectiveness Toplam Ekipman Verimliliği) puanlarına sahip olma konusundaki süregelen çabalar, yiyecek ve içecek sektöründeki son
kullanıcılar için temel odak konusu haline gelmiştir. Bununla
birlikte OEE’nin kendisi, son kullanıcıların makine tedarikçileriyle yaptıkları rutin konuşmaların konusu değildir, bunun
yerine taban hız, döngü süreleri ve genel performans gibi konulara odaklanma eğilimi gösterilmektedir.
Ancak, makine üreticileri, tasarımı sırasında OEE’yi göz
70
önünde bulundurabilir ve daha sonra makine tasarımlarının
iyileştirilmiş OEE sonuçlarına nasıl katkıda bulunabileceğini
gösterebilirlerse önemli bir rekabetçi avantaj elde edebilirler.
Makine üreticilerinin, son kullanıcılar için OEE’yi gerçek anlamda etkileyebilecekleri bir alan, makine kullanılabilirliği konusudur. Örneğin, dahili tanı ve izleme algoritmaları, sorunları
kritik hale gelmeden açığa çıkararak kullanıcıların planlanmış
bakım periyotları sırasında önleyici eylemler gerçekleştirmelerini sağlayabilir. Bunlar, makine üreticilerinin ek maliyetler
üstlenmeden makine tasarımının bir parçası olarak kolayca
geliştirebilecekleri sistemlerdir.
Örneğin bir aktüatörün veya silindirin çalışma süresini düşünün. Basit bir öğretme işlemiyle kontrolör, her iki yönde de
ideal hareket sürelerini öğrenebilir ve sınırlar ifade edilebilir;
böylece örneğin erken bir uyarı ile ilgili kurallar ve aktüatörün
çalışma süresinin bu kuralların dışında kalması durumunda
gerçekleşebilecek potansiyel bir sorun öngörülerek bir alarm
oluşturulabilir.
Aynı mantık üretim hattındaki sensörlere de uygulanabilir.
Kontrol sistemi, çıktının tolerans sınırlarının dışına çıkması
durumunda alarmları tetiklemek üzere ayarlanmış sınırlarla
sensör performansını izleyebilir. Ayrıca servo tork değerleri
de izlenerek ideal değerin ne olması gerektiği bilinebilir ve
bu tork değerlerinin toleransın dışına çıkıp çıkmadığının belirlenmesi için alarmlar ayarlanabilir. İlk örnekte tek gereken
şey basit bir öğretme rutinidir; sonrasında her şeyi kontrolör
halleder.
Ardından makine kontrolörü, makinede yerel olarak bulunan
bir HMI üzerinde bu uyarıları ve alarmları izleyerek veya mühendisleri uzaktan bilgilendirerek, arızalar ortaya çıkmadan
önce ilgili cihazların çalışmasına göz atmak ve uygun eylemleri gerçekleştirmek için operatörlere bol zaman sağlar.
Ürün değiştirme süresini azaltma
Otomasyon sonucunda elde edilecek bir başka fayda da,
müşteriye örneğin bir ürün boyutundan veya paketleme tarzından bir başkasına geçiş süresinin nasıl büyük oranda azaltılabileceğini gösterebilmektir.
“Anlık yapılandırma”, artık Omron’un Sysmac platformu gibi
otomasyon teknolojilerinde standart bir özellik haline gelmiştir. Operatör bir HMI üzerindeki tek bir düğmeye basarak tüm
hattı yapılandırabildiğinde ürün değiştirme süreleri büyük
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
oranda azaltılarak hat çok daha kısa sürede tekrar çalışır hale
getirilebilir.
Dikkate alınması gereken bir başka konu da planlanmamış
aksama süreleri ve bunların son kullanıcı açısından maliyetle
ilgili etkileridir. Günümüzün otomasyon ekipmanları doğaları
gereği güvenilirdir; ancak en güvenilir ekipmanlar bile beklenmedik bir şekilde arıza yapabilir. Arızalı parçanın önemli bir
programlama çabası gerektirmiş karmaşık bir elektrikli ekipman olması durumunda kullanıcı uzun bir aksama süresiyle
karşı karşıya kalabilir.
Burada makine üreticileri, kendi son kullanıcılarına belki de
tüm kritik program ayarlarını ve parametreleri bir SD kartında
depolanmış şekilde yedekleme/geri yükleme işlevi avantajları
sunabilir. Bunların tümü, son kullanıcının bir makineyi kısa
sürede tekrar çalışır hale getirmesine yardımcı olabilir. Makine üreticisi açısından bu durum, bakımı kolay makineler ko-
nusundaki itibarınızın artması anlamına gelir; aynı zamanda
kendi mühendislerinizi kar getirmeyen bakım veya destek rollerine yönlendirmek için önemli tasarım projelerinden uzaklaştırma ihtiyacını da azaltır.
Önemli olan, makinenin kullanılabilirliğinin artırılmasına yardımcı olabilecek özelliklerin hiçbirinin makine üreticisinin
uygulaması açısından bir zorluk oluşturmamasıdır. Örneğin
Omron, Sysmac kontrol platformu dahilindeki yeni bir İşlev
Blokları paketi ile öğretme etkinleştirmesi; izleme, ön alarm
uyarıları ve alarmlar konusundaki gereklilikleri ele almıştır.
Özet olarak makine üreticileri, sorunları gerçek problemler
haline gelmeden öngörme yeteneğini standart tasarım sürecine dahil edebilir. Böylece arızalar hızlı ve etkili bir şekilde giderilip ürün değiştirme süreleri büyük oranda azaltılarak son
kullanıcıların kullanılabilirliği artırabilmesi ve özünde iyi OEE
sonuçları elde edilebilmesi sağlanır.
71
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Güvenli Dizayn
Verimliliğini Geliştirme
ROCKWELL / www.rockwellautomation.com/tr
Güvenli dizayn araçları dizayn sürecini güvenlik uyumlu ve
daha hızlı operasyonel makineler elde etmek için en iyi hale
getirmeye yarıyor. Makine güvenlik sistemlerini belirleme
ve tasarlamaya geldiğinde, imalatçılar ve makine yapıcıları
uzun bir zorluklar listesiyle karşılaşıyorlar. Onlar risk değerlendirmesi yönetmekten hangi güvenli cihazların kullanılacağından ve hangi standartların takip edileceğinden, güvenli sistem dizaynını doğrulamaktan ve malzemeleri listesi
oluşturmaktan sorumlular. Tüm bunlar olurken, rekabetçi,
pazara sürüm zamanı azalmakta ve güvenlik uyum talepleri
artmaktadır.
Birçok makine imalatçısının, makinelerin dizayn sürecini en iyileştirirken uyum sağlayan uygun güvenlik teknolojileriyle nasıl
dizayn edecekleri konusunda kafalarının karışmış olması şaşırtıcı değildir. İyi haber şu ki günümüzde, teknolojiler ve araçlar
güvenlik sistem dizaynlarını iyileştirmeye yardımcı olmak için
makine imalatçılarının ellerinin altında; bu teknoloji ve araçlar
imalatçının ve düzenleyicilerin güvenlik ve uyum gereksinimleri-
72
ni daha kolay sağlarken süreç içinde zaman kazandırırlar.
Yine de, hangi teknolojilerin ve araçların makine imalatçılarının
kullandığı önemli değildir, öncelikle IEC 61508, IEC 62061 ve
ISO 13849 gibi standartlarda tanımlanmış fonksiyonel güvenli
kullanım döngüsünü takip ettiklerine emin olmalıdırlar. Bu döngü, mühendislerin dizayn sürecinin ilk aşamalarında eski güvenlik dizaynının geri dönüşümü veya dizayn önceden belirlendikten sonra makineye güvenlik sağlamak yerine, bir makineye
güvenlik tasarımının dizayn sürecinin en başında yerleştirilmesi
konusunda yol göstermeye yardımcı olur.
Fonksiyonel güvenlik döngüsünün beş aşaması aşağıdakileri
içeriyor:
1. Tehlike veya risk değerlendirmesi yapmak - Tehlikeyi belirlemek ve ilgili riski hesaplamak.
2.Fonksiyonel sistem güvenlik gereksinimlerini belirlemek Endüstride kabul edilebilir çözümleri esas alarak emniyet seçeneklerini değerlendirme ve risk azaltma tekniklerini tercih.
3. Sistemi dizayn etme ve doğrulama – Sistem mimarisini dizayn etme, güvenlik devre tasarımını belgelemek ve malzeme
sağlamak.
4. Sistemin yüklenme ve onaylaması – Tanımlanmış parametreler içindeki sistemin işlediğini ve uygulanabilir standartların
sağlandığını doğrulamak.
5. Sistem bakımı ve iyileştirilmesi – Üretim, önleyici güvenlik
bakımı ve sistem geliştirmesi için belirtilen parametreler içinde
çalışması için sistem gereksinimlerini doğrulayın.
Bu adımları izlemek gelişmiş uygunluk ve olanakların makine
verimliliği için tanımlamasını sağlar. Yine de, güncel dizayn süreci karışık ve göz korkutucu olabilir. Mühendisler, hala hangi
önlemlerin belli riskleri azalttığına karar vermek ve uygun standartlarla uyumlu güvenlik sistemine sahip olduklarını belgelemek zorundalar. İyi ki, bir güvenlik sistem tasarımının belirlenmesi, ana hatlarının çizilip değerlendirilmesi için yapılandırılmış
ve otomatik hale getirilmiş yöntemleri sağlayarak güvenlik sistem tasarımını basitleştiren araçlar var.
Güvenli Dizayn Araçları
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Güvenli sistem tasarımı daha başlamadan, makine üreticileri
güvenlik tasarımı konseptleri, sistemin ana hatları, detayları,
mimarisi, parça seçimi ve malzemelerin listelerinin çıkarılmasını
geliştirip değerlendirmek için Rockwell Automation’un Safety
Automation Builder gibi harici, önceden tasarlanmış tasarım
araçlarını sonuç almak için kullanabilirler. Bu yazılım temelli
araçlar, mühendis ve tasarımcılara önceden belirlenmiş uygulama gereksinimlerini karşılayan ve en kısa zamanda her türlü
temel hatayı tespit eden kapsamlı bir tasarım konsepti oluşturmalarına yardımcı olur.
Bu tür araçlarla, mühendis ve tasarımcılar gerekli güvenlik işlevlerini tespit edebilir, güvenlik girdisini, çıktısını ve mantıksal aygıtı seçebilir, ISO 13849’a göre elde edilen sistem Performans
Seviyesini (PL Performance Level) hesaplayabilir, potansiyel
olarak zararlı erişim noktalarını tespit edebilir, sert ve hareket
ettirebilir koruma yerleştirebilir ve cihazın genel hatlarının çiziminin çıktısını alabilirler.
Günümüzün küresel piyasalarının uyum gerçeklerine çözüm
sağlamak için, Safety Automation Builder gibi tasarım araçları
SISTEMA isimli endüstri doğrulama aracıyla entegre olmalıdır.
Almanya’daki IFA kurumunca geliştirilen SISTEMA, bir makinenin denetim sisteminin güvenlikle ilgili parçalarının performans
seviyesinin hesaplanmasını ISO 13849 kapsamında otomatik
hale getiriyor.
ISO 13849 dahilinde Güvenlik İşlevlerini manuel olarak hesaplayıp değerlendirme zorunluluğu yerine, Safety Automation Builder aracı otomatik olarak doğrudan SISTEMA içerisine
beslenebilen raporlar oluşturabiliyor. Bu makine üreticilerinin
risk azaltılmasında doğru seviyeyi yakalayıp yakalayamadıklarını
belirlemelerine yardımcı oluyor. SISTEMA’yı Safety Automation
Builder aracıyla birleştirmek makine üreticilerinin tasarım süresini azaltmaya ve son kullanıcılar ile endüstri denetimlerinde
belirlenmiş uyum seviyelerini sağlamalarına yardımcı olur.
Tasarım konsepti aşamasında, makine üreticiler, çeşitli kritik güvenlik işlevlerini göz önünde de bulundurmak zorundadır. Çoğu
makine uygulamasında güvenlik sistemi acil durum kapanması,
güvenlik kilitli çevre koruması, operasyon noktası güvenliği gibi
ortak güvenlik işlevleri paylaşır.
Bu temel güvenlik işlevlerinin çoğu birçok makinede tekrarlanabilir ve tutarlı olduğu için, Rockwell Automation mühendisleri geniş bir tekrar kullanılabilir güvenlik fonksiyonlar doküman
kütüphanesi oluşturmuşlardır. Bu güvenlik fonksiyonları Safety
Automation Builder ve SISTEMA’ya benzer araçlar kullanılarak
üretilmiş güvenlik sistem tasarımlarını detaylandırıyorlar. Dokümanlar, makine güvenlik tasarımı için bir bilgi temeli oluştu-
ruyor. Her biri, bir güvenlik işlevi tanımı, kullanım ve kurulum
rehberi, fonksiyonu oluşturan bileşenleri, SISTEMA kullanarak
doğrulamayı, parçaların birbirine bağlanmasını, ayarlama ve
programlamayı ve önerilen sistemin test edilmesi için doğrulama planı içeriyor.
Güvenlik fonksiyonları, detaylı olarak bir sistem güvenliğinin
parçalarını tespit edip doğrulamak için bir referans görevi görebilir. Bu dokümanları kullanmak donanım ve yazılım tespitinde,
tasarım ve test aşamasında kayda değer miktarda zaman kazandırıp güvenlik sistem tasarımının hız, kesinlik ve etkinliğini
arttırabilir.
Günümüzdeki Güvenlik Teknolojileri
Tasarım sürecinde zaman kazanılmasına yardım eden araçlara
ek olarak, günümüz güvenlik teknolojileri ayrıca insana, kurulum ve hizmet almada da zaman kazandırır.
Örneğin, entegre güvenlik olarak bilinen standart ve güvenlik
uygulamalarını birleştiren denetçiler ve sürücüler makine üreticilerine tasarım döngüsünü kısaltma ve piyasa sürüm süresini azaltmada yardımcı olabilirler. Entegre güvenlik sistemleri
henüz daha küçük makineler için uygun maliyetli olmayabilir
ancak daha büyük ve karmaşık makineler için mühendislik sürecini azaltabilir.
Entegre güvenlik tüm kesikli, proses, batch, servo ve sürücü
temelli sistemler için tek bir programlama ortamına gerek duyar. Bu da çoklu işlemcili platformlarda programları yazma ve
koordine etme gereksinimini ortadan kaldırır. Ayrıca entegre güvenlik ile tasarlanmış işlemci ve sürücüler ağ üzerinden iletişim
kurabildiği için, mühendisler zaman alan kablolama değişiklikleri olmadan güvenlik ayarlarında değişiklikler yapabilirler. Entegre güvenlik ayrıca makine üreticilerinin benzer projeler arasında
makineleri optimize etmek ve mühendislik faaliyetlerini haftalar
yerine günlere indirmek için modüler donanım tasarımları ve
makine kodu modüllerini tekrar kullanmalarına müsaade ediyor.
İleri Doğru Daha İyi Bir Yol
Güvenlik tasarım araçları, bir makinenin güvenlik sisteminin tespiti, planlanması ve değerlendirilmesi için adım adım bir süreç
sağlayarak tasarım aşamasında makine üreticilerinin karşılaştığı
en büyük sorunların bazılarını çözmeye yardım eder. Tasarım
sürecinde güvenlik araçlarını işlevsel hale getirerek, makine
üreticileri makineleri daha hızlı, kesin ve uygun maliyetli tasarlayabilirler. Bu araçları kullanmaya ek olarak, makine üreticileri, mühendislik süresini azaltmak, uyumu arttırmak ve rekabet
edebilirliği arttırmak için entegre güvenlik sistemi içerisinde yer
alan birçok avantajı sağlayabilirler.
73
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yeni SACE Emax 2
Yenilikçi Güç Kontrolü
Fonksiyonu
ABB / new.abb.com/tr
Televizyon yayınları sırasında ortaya çıkan güç talep artışı dikkate değer bir olgudur. Popüler TV yayın aralarında, elektrikli cihaz
çalıştırma eğilimi elektrik tüketiminde hızlı bir artış yaratabilmektedir. Örneğin, İngiltere’de 4 Temmuz 1990 tarihinde İngiltere ile Batı Almanya arasındaki futbol karşılaşmasında penaltı
atışları sonunda ulusal şebekeye en az 2800 MW yük binmiştir.
Aslına bakılırsa sanayi ve ticari tesislerin gündelik çalışmaları
sırasında elektrik tüketimindeki ani artışlar sıklıkla görülebilir
ve bunlar ciddi problemlere yol açabilir. Abone limitini aşmak
tesis kullanıcısını abone olduğu güç miktarını artırmak zorunda
bırakabilir ve bu da sabit maliyetlerin artışıyla sonuçlanır. Tesis
normalin üzerinde boyutlandırılarak olağanüstü durumlardaki
yüksek güç tüketiminin sebep olacağı aşırı ısınma önlenebilir. Yük kontrolü için kullanılan bir sistemin dezavantajı ise bir
PLC’nin, SCADA üzerinden kompleks programlama gerektiren
endüstriyel bir PC’nin veya özel kontrol cihazlarının kullanılmasını zorunlu kılmasıdır.
aştığında tekrar limit dahiline çekmek için Ekip Güç Kontrol
fonksiyonu müdahale eder ve açık tip devre kesicinin çıkışına
yerleştirilen anahtarlama cihazlarına (devre kesiciler, yük ayırıcılar, kontaktörler vb.) komut verir.
Ekip Güç Kontrolü Fonksiyonu altyapı tesisatlarında maliyeti
nasıl düşürebilir:
Örnek uygulama.
Bir alışveriş merkezinin tek hat şeması: Yiyecek içecek alanı,
mağazalar ve ortak alanlar.
Yeni ABB SACE Emax 2 açık tip devre kesicilere entegre olarak
sunulan Ekip Güç Kontrol fonksiyonu, düşük ve orta karmaşıklıktaki tesislerde yük yönetimi için ideal çözümdür; güvenilirlik,
kolaylık ve maliyet arasında ideal bir denge kurulmasını sağlar.
Bu patentli fonksiyon aşırı akım
hatalarına karşı koruma için kullanılan elektronik koruma ünitesine entegre edilmiştir.
Ortalama güç
- Kolay: Karmaşık kontrol sistemlerine veya özel yazılımların
devreye alınmasına gerek duyulmaz.
- Özelleştirilebilir: Fonksiyonlar kullanıcı tarafından oluşturulan
yük listesinin, kullanıcının kendi ihtiyaçlarına ve güç tiplerine
bağlı olarak tanımladığı önceliklerde kontrol edilmesini temel
alır.
- Etkili: ABB tarafından patentli algoritma kullanıcı tarafından
belirli bir zaman aralığı boyunca ayarlanabilen öngörülmüş ortalama güç tüketimini takip eder. Bu değer abone olunan gücü
Güç [kW]
Ekip Güç Kontrol:
8
9
10
11
12
13 14 15 16 17 18 19
Zaman (saat)
Kontrolsüz ortalama güç
Ekip Power Controller ile ortalama güç
74
20
21 22 23 24
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yanda ticari bir altyapı tesisatının tek hat şeması verilmiştir:
Bazı yüklerin (örneğin HVAC) enerjisi, gördüğü işlevden ödün
vermeden belirli bir süre boyunca kesilebilir. Tesisin pik tüketiminin 580 kW civarında olması beklenmektedir. Uygun bir strateji ve Ekip Güç Kontrol’ünü kullanarak bu tüketimin 500 kW’a
düşürülmesi mümkündür. Burada gösterilen simülasyonda,
anlaşma kapsamında esnek tarife yapılandırmasından faydalanarak üç farklı tüketim limiti uygulanmıştır. En çarpıcı etki, pik
tüketimin gerçekleştiği ara saatler sırasında görülebilir.
Ekonomik kazanım
Pik gücün düşürülmesi elektrik faturasında her zaman bir azalmaya yol açar: iki müşteri aynı miktarda elektrik tüketiyor ancak
biri daha yüksek güç talep ediyorsa, bu müşterinin faturaları
daha yüksek olacaktır. Birçok ülkede bir kullanıcı abone olduğu
gücü aşarsa daha yüksek ücret talep edileceğinden, ödeyeceği
sabit maliyetler de daha yüksek olabilir.
Yukarıda verilen örneğe dayanarak aşağıdaki tablo enerji
tasarruf olanakları hakkında genel bir fikir verebilir:
Sonuç: Açık tip devre kesicinin Güç Yöneticisine evrimi
Talep Tarafı Yönetim (DSM) kavramı normalde yalnızca altyapı
hizmetleri bağlamında kullanılan bir terimdir. Ancak, elektrik fiyatlarının sürekli arttığı bir ortamda yük yönetimi görece küçük
olan birçok alçak gerilim tesisinde bile cazip bir çözüm olabilir.
Ekip Güç Kontrol fonksiyonu, yük yönetimi dünyasına yeni bir
standart getirmektedir.
Bir yanda standart devre kesicilerin yaptığı “yük kontrolü”nde
olduğu gibi gücü eşik değerini aşar aşmaz kesmez, ayarlanan parametrelere bağlı yük kontrolü gerçekleştirir, diğer
yanda karmaşık PLC esaslı güç yönetim sistemlerinin kurulmasına olan ihtiyacı ortadan kaldırır.
Gerçek uygulama : Yeni ABB SACE binası
Alçak gerilim açık ve kompakt tip devre kesicilerin araştırma
ve geliştirilmesinde öncü olan ABB SACE, şimdi de Bergamo’daki (İtalya) yeni binasını gelişmiş otomasyon teknolojisi ile donatmıştır.
Elektrik tesisi 4 adet OG/AG transformatör içermektedir ve
her biri için giriş şalteri olarak Emax 1.2 açık tip devre kesici
kullanılmıştır. Giriş şalterlerinden sadece bir tanesinin Ekip
Güç Kontrol fonksiyonuna sahip olmasıyla 400kW’a kadarki
HVAC yüklerini kontrol ederek yılda yaklaşık 11.000 € tasarruf etmek mümkün hale gelmiştir.
Tasarrufun ancak birkaç yıldan sonra önemli seviyeye ulaşacağı
ve tasarruf miktarının yerel yönetmeliklerden etkilenebileceği bir
gerçektir (tablodaki, Brezilya’daki müşteriler daha fazla avantaj
elde etmeyi bekleyebilir).
Uygulama: Çoklu mimari
Çıkış yönündeki cihazlara (en fazla 15 adet anahtarlama cihazına
komut vermek mümkündür) uzaktan gönderilen komut iki farklı
şekilde uygulanabilir:
- Kablolu çözüm aracılığıyla, açma/kapama bobinlerine komut
vererek veya yönetilecek yüklerin motorunu kontrol ederek;
- Özel bir haberleşme sistemi aracılığıyla.
Parametreler Ekip Connect yazılımı aracılığıyla ayarlanabilir:
Ekip koruma üniteleri için tasarlanmış yönetim yazılımı Ekip Güç
Kontrol fonksiyonları için özel bir araçtır.
75
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Omron’dan dijitalleşen üretime
yenilik getiren Makine
Otomasyonu konseptleri
OMRON / www.omron.com.tr
Dördüncü sanayi devriminin gelişi ilk olarak 2011 Yılında Hannover Messe fuarında açıklanmıştı. Bu fuar
sırasında, yaklaşan devrimi açıklamak için “Endüstri
4.0” terimi Alman Şansölye Angela Merkel tarafından
kullanılmıştı.
İlk sanayi devrimi üretime mekanizasyonu getirirken,
ikinci sanayi devrimi elektriği getirdi. 1970’lerde gerçekleşen üçüncü sanayi devrimi ise bilişim teknolojilerinin gelişiyle üretim proseslerini daha da geliştirdi. Bu üç sanayi devrimi de sonradan tanımlanmıştı.
Simdi ise ilk defa, Endüstri 4.0 terimi bir devrimi daha
gerçekleşmeden tanımlamak için kullanılıyor. Devrim
76
olduktan sonra açıklama sunmak yerine devrimin gelişi için uyaran görevi görüyor.
Endüstri 4.0, fabrikaların bireysel müşteri gereksinimlerine yanıt vermelerine yardım eder, artan verimlilik ve
etkinlik ihtiyacını ele alır; ancak aynı zamanda sosyal
ihtiyaçları da ele alır: insanlar ve makineler arasında interaktif işbirliğini destekler. Dördüncü sanayi devrimi,
Omron’un kurucusu Kazuma Tateishi’nin 1970 yılında
Uluslararası Gelecek Araştırmaları Konferansı’nda sunulan SINIC teorisine mükemmel bir şekilde uyar.
SINIC teorisine göre (Tohum-Yenilik ve İhtiyaç-Güdü
Döngüsel Evrimi, Şekil 2) bilim, teknoloji ve toplum
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
döngüsel bir ilişkiyi paylaşır ve birbirlerini karşılıklı
olarak etkilerler. SINIC teorisinde açıklanan gelecekteki
Optimizasyon toplumunda, Sn. Tateisi insan zekâsının
ve hislerinin bir kısmını otomatik hale getiren teknolojilerin gelecekteki gelişimlere temel teşkil edeceğini
tahmin ediyor. Gelecekteki bu toplumda, insanlar ve
makineler ideal bir uyum seviyesi yakalayacak.
Endüstri 4.0’da, Omron’un kurucusunun öngördüğü gelecek gerçekleşiyor.
Omron, bu dijital endüstriyel geleceğin zorluklarını ele
almak amacıyla, tamamen ölçeklenebilir otomasyon
çözümlerinden ve otomasyon varlıklarının sorunsuzca
yeniden kullanılabilmesinden yararlanan teknolojilerle
makineleri otomatik hale getiriyor. Sektördeki uzun
yıllara dayanan tecrübesi ve yetkinliklerini kullanarak,
tüm otomasyon çözümlerinin tüm kullanım ömrü boyunca dijitalleşmeyi kapsamına almayı hedefliyor.
Dördüncü Sanayi Devrimi ile Nesnelerin ve
temler) biçiminde bir araya gelmesidir.
Ayrıca, bu en yeni devrimin önceki tüm sanayi devrimlerinden daha yıkıcı bir değişim potansiyeli bulunmaktadır. Bu devrimin veri işleme gereklilikleri üzerine
getirdiği baskı, geleneksel Moore kanununun mevcut
ve gelecekteki gerekliliklere ayak uydurmada yetersiz
kalmasına yol açıyor ve işleme gücü evrimi için yeni
yol haritaları tanımlamaya zorluyor.
Bu ihtiyacın büyüklüğü, bağlı nesnelerin hızla büyümesine bakılarak kolayca tahmin edilebilir.
Bu gelişme, belirli bir segmente hizmet veren tedarik
zincirinin tüm üyelerini ortaklarıyla ne ölçüde işbirliği
yapmaları gerektiğini düşünmeye ve ayrıca ölçeklene-
Hizmetlerin İnterneti
Birinci sanayi devriminin öne çıkan özelliği, mekanik
destekli proseslerin endüstriye girmesiydi. İkinci sanayi devriminde elektronik gücü, fabrikalarımızın verimliliğini artırdı. 1970’lerde IT’nin gelişimi ve fabrika
otomasyonu üçüncü devrimi hızlandırdı.
Dördüncü sanayi devriminin karakteristik özelliği, fiziksel dünya ile sanal dünyanın CPS (siber fiziksel sis-
77
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
bilir iş platformlarının nasıl oluşturulabileceği ve kullanılabileceği üzerinde düşünmeye itiyor.
Bağlı nesnelerden bahsederken, Nesnelerin İnternetinin doğrudan ağa bağlı olmayan ve hatta hiçbir elektronik zekâ taşımayan fiziksel cihazları da içerdiğini
anlamak önemlidir. Yalnızca sanal temsilini bir IT sisteminin kullanımına sunan bir nesne, bir Endüstri 4.0
bileşeni olarak değerlendirilir.
Örnek olarak, tamamen izlenen bir üretim prosesinde
üretilen basit bir röleyi düşünebiliriz. Bu röleyi eşsiz
bir seri numarasıyla ilişkilendirip QR kodunda sakladığınızda bu kodu röleyi tanımlamak için kullanabilirsiniz. Bu kodu taradığınızda rölenin ne zaman, nerede,
nasıl üretildiği ve müşteriye hangi rota üzerinden gönderildiği gösterilir. Bu röle tamamen dijitalleşmiş bir
üretim hattında kullanılabilir. Röle kabine takıldığında
kodu taranır. Yaş, teknik özellikler, kullanım ömrü beklentisi ve değişiklik için tedarik rotası sistemde hemen
görülebilir.
Ayrıca kontrol sistemi rölenin kalan kullanım ömrünü
her zaman tahmin etmek için işlemleri ve kontaklara
uygulanan yükleri kaydedebilir. Bu tahmin yüksek arıza
ihtimali olduğunu gösterdiğinde sistem otomatik olarak değişiklik için sipariş verebilir. Bu yeni ürün makinenin bir sonraki bakım döngüsünde takılarak beklenmedik arıza sürelerinin ve üretim kayıplarının önüne
geçilir.
Yukarıdaki röleyi, dijital sanal temsili ile birlikte basit
bir Siber Fiziksel Sistem (CBS) örneği veya en basit
“Endüstri 4.0 bileşeni” türü olarak düşünebiliriz.
Endüstri 4.0 terminolojisinde, bu sanal temsil daha
çok ilgili fiziksel cihazın (Endüstri 4.0
bileşeni) yönetim kabuğu olarak bilinir.
Daha karmaşık bir gerçeklikte, yukarıda açıklanan gibi
basit bileşenler daha karmaşık yüksek düzeyde bileşenlerin (örneğin bir makine ya da tüm üretim hattı)
içine yerleştirilebilir.
Makinelere, hatlara veya tesislere baktığımızda sistemi
oluşturan iç içe cihazlar hiyerarşisi olduğunu görürüz.
Endüstri 4.0 bileşeni konsepti, yönetim kabuğuyla birlikte CPS’nin kolay ve mantıksal bir şekilde ölçeklenebilmesi için tanımlanmıştır.
Basit bir CPS örneği, Nesnelerin İnternetinin arkasında
yatan gerçek değeri açıklamak ve netleştirmek için de
yararlı olabilir.
Dijitalleşmenin gücü verinin kendisiyle, bağlantıyla ya
da cihazın işleme kapasiteleriyle
ilgili değildir. Nesnelerin İnternetinin asıl gücü, bu siber öğelerin bir nesneyi, makineyi veya platformu daha
iyi hale getirmek amacıyla kullanılmasından gelir. CBS
içinde, siber ve fiziksel ögelerin birleşimi ürünü bir
Akıllı ürüne dönüştürür. Akıllı ürün, Nesnelerin İnternetinin sağladığı güçle çok daha faydalı bir fonksiyon
gerçekleştirebilen bir üründür.
Benzer şekilde, Nesnelerin İnterneti dâhilinde büyük
miktarda veri, daha iyi ve daha kullanışlı hizmetler
(Akıllı hizmetler) sunmak amacıyla bağımsız olarak
islenebilir. Bu Akıllı Hizmetlere örnek olarak, çalışan
ürünlerden veya makinelerden toplanan büyük miktarda verinin işlenmesiyle mümkün hale gelen ön bakım
ve önleyici bakım verilebilir.
Dijitalleşmeye giden yol
Dijitalleşme süreci, işletmelelerin tüm bölümlerini
etkiler.
2014 yılında PricewaterhouseCoopers, VDMA ve birçok endüstri ortağıyla birlikte Endüstriyel İnternetin
78
zorlukları ve fırsatları hakkında bir anket yayınladı. Bu
çalışma, kuruluşların dijital dönüşümü doğru bir şekilde uygulamak için ne ölçüde taahhüt vermeleri gerektiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca gelecekte müşteri
memnuniyetinin ve buna bağlı kurumsal başarının bu
dönüşüm süreciyle nasıl bağlantılı olduğunu vurgulamaktadır.
Bu da kademeli ve yapılandırılmış bir dijitalleşme yaklaşımı gerektirir. Üretim stratejisi ve şirket altyapısı
dikkatli bir şekilde dönüştürülmelidir ve iyi düşünülmüş bir plan; yani bir dijitalleşme stratejisi gerektirir.
Bu dönüşümü gerçekleştirmek için iş ortamında özellikle de ilgili iş ortaklarının yatay entegre ekosisteme
entegrasyonunu sağlamak amacıyla birçok değişiklik
yapılmalıdır. Güvenilir ortaklardan oluşan bir ağ, bu
zorluğun üstesinden gelmek için çok önemli bir unsurdur.
Bir fabrikada, haberleşmenin dikey olarak entegre edilmesi, mevcut tüm varlıkların ve ilgili verilerin yönetilmesini sağlayan temel faktördür. Dikey entegrasyon,
tesis düzeyinden cihaz düzeyine sorunsuz bir iletişim
altyapısı ile sağlanır.
Uygun bir dijitalleşme stratejisinde tüm önemli gelişim
alanları tanımlanmalı ve aşağıdakiler gibi temel katma
değerli proseslere öncelik verilmelidir:
• Toplu özelleştirme, hızlı üretim değişikliği
• Tüm yasam döngüsü izlenebilirliği ve tek ürün serileştirme
• Artan emniyet ve güvenlik düzeyi
• Az bulunan nitelikli is gücü yönetimi
• Yoğun makine işbirliği
• Hızlı tasarım ve kurulum, üretim arıza sürelerinin
azaltılması
• Durum izleme ve ön bakım ile kullanım optimizasyonu
Endüstri 4.0 Platformu, tam bir Endüstri 4.0 uygulaması elde etmek için izlenecek araştırma yol haritasını
tekrar doğruladı.
Bu yol haritası, dijital üretim oluşturmak ve kullanmak için birçok teknoloji halihazırda mevcut olsa da
tamamen dijitalleştirilmiş bir kuruluşun 2030’dan önce
mümkün olmayacağını gösteriyor. Başarılı bir şirket,
tüm teknolojiler kullanılabilir hale gelene kadar bekleyemez; ancak heyecana kapılıp gerçekleşmeyecek çok
yüksek beklentiler yüzünden hayal kırıklığına uğramak
da yanlış olur.
En iyi yaklaşım, en fazla katma değere sahip dijital uygulamaları ele almak ve dijital yolculuğa yavaş yavaş
devam etmek için mevcut teknolojiyi kullanmaya başlamayı içerir.
Dijitalleşmenin merkezinde Makine Otomasyonu ve
dijitalleşen üretim için Omron’un çözümleri
Dijitalleştirilmiş üretimin başarılı bir şekilde uygulanması, üreticinin ekosisteminde bir araya getirilmiş birçok temel yetkinlik gerektirir.
Makineler, üretimin temeli olarak düşünülür ve dolayısıyla makinelerin performans göstermesini sağlayan
sistemler, üretimde akıllı veri kullanımını sağlayan temel etkenlerdir. Gelecekte olabilecek değişikliklerden
etkilenmeyecek donanım ve yazılım platformları kullanarak tam kapsam ve makine otomasyonu sağlayabiliriz.
• Girdi: Omron, proximity sensör, fotoelektrik cihazları, ölçüm, anahtarlama ve görsel denetim gibi algıla-
79
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ma teknolojilerine sahip.
• Lojik: Omron’un tamamen ölçeklenebilir makine
kontrolörü platformu, sektörün en kararlı 2PID sıcaklık kontrolörü ve ayrıca lider hareket ve güvenlik kontrolörü teknolojisi her makinenin kontrol ihtiyaçlarının
tüm yönlerini kapsar.
• Çıktı: Omron’un değişken hızlı sürücüleri, servo
sistemleri, elektrik şalter panoları, katı hal röleleri ve
elektromekanik röleler ile G/Ç cihazları güç ve hareketi
yönlendirir ve yönetir.
• Güvenlik: Makine korumasının tüm yönlerini kapsayacak şekilde güvenlik switch’inden güvenli sürücüye
kadar eksiksiz çözüm kapasitesi.
• Robotik: Omron’un yeni eklenen bir temel özelliği de
makineleri ve hatları verimli bir şekilde ve birçok robot
teknolojisiyle tamamen entegre ederek bağlama kapasitesidir.
Omron’un teknolojisi, haberleşmeyi ve bağlantılı verileri akıllı sistemler oluşturmak için verimli ve güvenilir
bir şekilde kullanmasına olanak sağlar. Gelişmiş platform temelli cihazlar, ürünleri (nesneleri) ilgili verilere
bağlamasına ve makine odaklı Nesnelerin İnterneti çözümleri oluşturmasını sağlar. (Şekil-6)
Dijitalleştirilmiş üretim ortamında temel faktör, sensör
ve makine verilerinin sorunsuz dikey haberleşmesidir.
SQL gibi veri haberleşmesi teknolojileriyle desteklenen
yatay tesis genelinde entegrasyonun sağlanması da di-
key entegrasyon kadar önemlidir. (Şekil-7)
80
Dördüncü sanayi devrimi henüz yeni başlıyor
Dijital teknolojinin ölçeklenebilirliği, yeni meta veri
kaynaklarını kullanan kolektif zekâlarla birlikte büyük
bir yıkıcı potansiyel vaat ediyor. Ancak şu an büyük bir
heyecan içindeyiz ve kısa sürede çarpıcı sonuçlar elde
etme beklentisi karşılanmayabilir.
Dijitalleşmenin gerçek potansiyelini görme kapasitesi
ve heyecanı gerçek olgulardan ayırt etme becerisi, dijital yolculukta başarı ve başarısızlığı ayırt eden belirleyici faktör olacaktır. Omron’un dijital etkinleştirme
teknolojileri konusundaki tecrübesi, tüm dünyada yeni
fabrikalarında dijitalleşmiş üretimi gerçekleştirebilme kapasitesi sağlıyor. (Kusatsu-Japonya, Hertogenbosch-Hollanda, Sanghay-Çin ve Ayabe-Japonya).
Omron, kurucusunun SINIC teorisinin izinde, tamamen
dijitalleşmiş üretimin avantajlarından yararlanmak
amacıyla yeni etkinleştirme çözümleri gerçekleştirmek
için teknolojiyi kullanmaya devam ediyor.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Standart PLC ile senkronize hareket
kontrolünde ilk adım
OMRON / www.omron.com.tr
yazılım kullanılır (CX One)
• Lojik ve Hareket kontrolü Fonksiyon Bloğu, ladder diyagram
ile Tek dil kullanarak programlanılır
• Kolay uzaktan yardım: TEK bağlantı
• Kontrol, sürücü üreticisinden bağımsızdır
• Kusurlu sürücü kolayca değiştirilebilir (sürücü akıllı değildir)
Fonksiyon Blokları
NOKTADAN NOKTAYA KONUMLANDIRMA
“PTP_” Fonksiyon Blokları, düz profilli bir slave eksenini kapalı
çevrimde hareket ettirir. Acc_Distance, hedef hız ve Dec_Distance çalışırken değiştirilebilir.
ELS + ADDAX
Çoğu kompakt PLC, yüksek hızlı sayıcıları geri bildirim olarak
kullanır ve (servo) sürücüyü kontrol etmek için puls çıkışı kullanarak noktadan noktaya konumlandırma sunar. Ancak bugün
birkaç eksende, senkronize ve kapalı çevrimli hareket kontrolüne ihtiyaç duyuluyor. Omron buna “Compact Motion” diyor.
Compact Motion, noktadan noktaya konumlandırma (standart
PLC fonksiyonu) ve süper hızlı, hassas ve karmaşık hareket
kontrolüne (özel hareket kontrolörü) üçüncü alternatiftir.
Küçük makineler için ideal çözüm
Omron’un Compact Motion konseptinin amacı, uygulamanızı
kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmenizi sağlayacak yapıtaşlarını sağlamaktır. Master ve slave eksen ilkesini kullanarak ve
temel fonksiyonları sağlayarak Compact Motion ile birçok farklı
uygulama gerçekleştirebilirsiniz. Uygulama gereksinimlerine
bağlı olarak ekseni kontrol etmek için servo sürücü veya inverter kullanabilirsiniz.
Genelde küçük makineler senkronize fonksiyona ihtiyaç duyduğunda, bunu gerçekleştirmeleri için daha fazla özel donanım
gerekir. Fonksiyonları PLC’ye entegre etmek daha ucuz ve kolay
bir çözüm sağlayabilir.
Compact Motion ile uygulama programının tamamı yalnızca
PLC içinde olur. Bu size aşağıdaki faydaları sağlar:
• PLC ve Hareket Kontrolünü programlamak için yalnızca TEK
82
“ELS_Addax_” Fonksiyon Blokları, bir kapalı çevrim profilini
master enkoder profilinin üzerine bindirmenizi sağlar. Acc_Distance, hedef hız ve Dec_Distance çalışırken değiştirilebilir. Fonksiyon malzemenin kaymasını telafi etmek için master ve slave
arasındaki konumu yeniden aşamalandırmaya olanak tanır.
MOVELINK
“MOVELINK_” Fonksiyon Blokları, bir slave ekseni belirlenen
master eksenle kapalı çevrim senkronize ederek hareket ettirir.
Bir tür elektronik CAM işlemi uygulanır ancak senkronize konumlandırma slave eksen ile master eksen arasında uygulanır.
Fonksiyon, “çalışırken kesme” işlevselliği geliştirmeye olanak
tanır.
CAM PROFILEG
“CAMBOX_” Fonksiyon Blokları, bir ekseni konumlar tablosunda depolanan hareket profilinin değerlerine göre hareket ettirir.
Sürekli değişken yazılımsal dişli kutusu oluşturmak için hareket
başka bir eksenin (master eksen) ölçülen hareketine bağlanır.
Tablo 3600 çift nokta içerebilir. Fonksiyon, servo sürücülü bir
mekanik CAM üretmeye olanak tanır.
ELEKTRONİK EKSEN BAĞLANTISI (ELS)
“ELS_” Fonksiyon Blokları, elektronik dişli kutusu oluşturmak
için master eksen (enkoder) ile slave eksen arasında elektronik
bağlantı (kapalı çevrim) oluşturur. Kontrol kazançları, Konum
penceresi, İzleme Hata sınırı gibi genel parametrelerin tümü çalışırken belirlenebilir ve değiştirilebilir.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Rüzgar Türbinlerinde
Ark Koruma
ABB / new.abb.com/tr
Kelime manasına bakıldığında yenilenebilir enerjinin “sürekli devam eden doğal süreçlerdeki var olan
enerji akışından elde edilen enerji” olarak tanımlandığını görürüz. Günümüzde birçok yenilenebilir enerji
kaynağı mevcuttur. Bunlardan en temiz ve kaynağı en
çok bulunanlarından biri rüzgar enerjisidir. Rüzgardan
elektrik enerjisi üretmek için yapılacak santralin kurulumu diğer kömür, doğalgaz ve hidroelektrik santrallere göre yatırım maliyeti açısından daha ucuzdur.
Bu sebeplerden dolayı ülkeler rüzgar santrallerinin
yaygınlaştırılmasını eskiye oranla daha da destekler
olmuşlardır.
Genellikle rüzgar santralleri, rüzgarın şiddetine verimli
bir şekilde maruz kalabilmesi için yerleşim merkezlerinden uzak lokasyonlarda konumlandırılır. Hatta açık
denizlerin ortasında bile rüzgar santrallerine rastlamak
mümkündür. Dolayısıyla ulaşımı zor olan bu santral-
84
lerde yaşanacak kesintiler minimuma indirilmeli, ark
hatası dolayısıyla oluşması muhtemel hasarlar hemen
giderilmelidir. Herhangi bir ark kazasından dolayı oluşacak kesinti çok uzun süreli olabilir ve eğer oluşan
arkın yakınlarında bir canlı varsa hayatına mal olabilir.
Ark kazalarından dolayı her yıl çok sayıda insan hayatını kaybetmektedir.
Rüzgar türbinlerinde genellikle bakım vs. sebepler haricinde insan bulunmaz. Ancak ark dolayısıyla oluşacak muhtemel bir yangın çabucak etkisini arttırıp, kullanılan ekipmanlara tamiri mümkün olmayan hasarlar
verebilir. Şalterler ve sigortalar gibi normal kısa devre
koruma cihazları ark esnasında ekipmanları tam olarak
koruyamayabilir. Ek bir koruma ile hasarlar minimuma
indirilebilir. Bu koruma aşağıdaki şekilde gösterildiği
gibi oldukça hızlı yapılmalıdır.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Rüzgar tribünlerinde kısa devre koruma elemanları, yangın koruma
sistemleri elbette ki mevcuttur. Kısa devre durumunda bu cihazlar
görevini yapacak ve bir yangın durumunda yangın söndürme elemanları devreye girecektir. Akıllara ister istemez şu soru gelebilir:
“Ark zaten pano içerisindeki aksam üzerinde olacağından, arkın
etkisi ile kısa devre oluşacağından ve devre kesici de görevini yapıp kesme işlemini yapacağından daha hızlı bir korumaya neden
ihtiyaç duyulsun ve bu nasıl yapılabilir?”
Normalde bir devre kesici aşırı akım prensibine göre açma yapar
ve bu açma süresi devre kesicinin tipine, ayarlarına ve hata akımına
göre değişiklik gösterir. Evet, bir ark oluştuğunda akım hızlıca yükselecek ve devre kesici kısa devreden dolayı açma yapacaktır. Ancak selektivite sağlanması amacıyla şalter kısa devre durumunda
daha geç açmaya ayarlanmış olabilir. Dahası ark oluştuğunda devrede bir direnç görevi göreceğinden şalter akımı esas seviyesinin
daha altında ölçebilir. Bu da kısa devreden dolayı açmada gecikmeye yol açabilir. Arkın yakıcı etkisinin hissedilmesi için 100ms’lik gibi
kısa bir süre bile yeterlidir. Bu gibi durumlarda akıma değilde arkın
oluşturduğu ışık etkisine bakmak daha mantıklı olmayacak mıdır?
İşte ABB’de buradan yola çıkarak TVOC-2 Ark koruma sistemini
Nasıl çalışır?
Sistem üç aşamada çalışır:
1
Sensörler pano içerisindeki ışığı algılar
tasarlamıştır. Bu sistemde açma şartı sadece optik sensörlerin algıladığı ışık şiddeti ile alakalıdır. Bu süre 30-50ms arasında değişir
ve kuşkusuz aşırı akımdan dolayı yapılan açmalara göre oldukça
hızlıdır. Uzunlukları 1 ile 60 metre arasında değişen, kalibrasyon
gerektirmeyen optik sensörler rüzgar tribününde (1) jeneratöre, (2)
kabinlere, (3) transformatörlere yani arkın oluşabileceği muhtemel
noktalara uzatılabilir. Sensörün algıladığı hata sinyali ark monitörüne iletilir. (Ana ünite olan ark monitörüne standart olarak 10 adet,
genişleme modülü eklenerek 30 adet sensör bağlanabilir) Ark monitörü bu sinyali çok hızlı bir şekilde yorumlayarak çıkışına bağlı bir
kesicinin açma bobinini enerjilendirir ve kesicinin açma yapması
sağlanır. Aksesuar olarak sunulan akım algılama modülleri de bir
başka güvenli çözümdür. Detektörlerin istenmeyen direkt gün
ışığı, kamera flaşı gibi etkilere maruz kalması ve yanlış açmalara
sebebiyet vermesi muhtemel durumlarda, ekstra güvenlik olarak
kullanılan akım algılama modülleri, akımdaki değişimleri de göz
önüne alarak ark monitörü üzerinden şaltere açma yaptırır. Normal
duruma göre 2-8 ms.açma gecikmesi yaşatsa da ekstra güvenlik
ve sistem sürekliliği sağlamaları nedeniyle tercih edilmektedirler.
2
Algılanan hata sinyali sensörler yardımıyla ark monitörüne iletilir
HMI kullanıcı arayüzü aksesuarlardan bir diğeri olup hem direkt
olarak ark monitörü üzerinde, hem de pano kapağı üzerinde kullanılabilir. HMI üzerinden hem konfigürasyon ayarları yapılabilir
hem de hata kayıtları izlenerek ark hatasının nerede olduğu belirlenebilir. Ayrıca ark monitöründe bulunan 2 enversör sinyal rölesi
ile hata bilgilerini otomasyon sisteminize de aktarabilirsiniz.Tasa-
3
Ark monitörü sinyali devre kesicinin
açma bobinine gönderir ve devre
kesici açar
rımı ve teknolojisi ile SIL-2 güvenlik kriterlerine uyumlu TVOC-2
rüzgar santrali uygulamalarında maksimum koruma sağlar.
Görüldüğü gibi ABB’nin TVOC-2 ark koruma cihazı, üstün kullanım ve koruma özellikleri ile maddi ve manevi kayıplarınızı önleme garantisi sunar.
85
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İHTİYACA ÖZEL ÇÖZÜMLER, Net bir
katma değer için ağ bağlantılı mühendislik
servisi ve yüksek verimlilik
MEquadrat AG, dört yıldan beri başta laboratuvar ve tıp alanları için
mekatronik hizmet sağlayıcısı olarak yüksek uzmanlıkta çözümler sunan
yeni bir şirket. Disiplinler arası düşünce şekli bu şirketin ürün geliştirmesi için temel yapı taşı. Uygulamada yaratıcı fikirler, verimli ürün
geliştirme ve ihtiyaca özel destek; motor uzmanı olan Kollmorgen ile tıp
alanı için bir üretim modülünde şu anda gerçekleştirilen ortak çalışmayı
da tarif ediyor. Onun boşluksuz doğrudan tahrik çözümü düşük maliyetli
toplam çözüm için 2 μm’ye kadar en yüksek kusursuzlukla tam
bir senkronizasyon ve devri mümkün kılıyor.
AKD & AKM Tek kablo paketi yoluyla doğrusal eksen (Kumanda birimi dahil) tam komunlandırılabilir.
86
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Hizmet sağlayıcı firma MEquadrat’ın Luzern Root’da
kuruluş fikirlerinden biri; özellikle yazılımdaki tutarlılığı, ustaca yapılmış mekanik ve elektronik bileşenleri
ve böylece otomasyon seviyesini yükseltmesi ile müşterilerini şaşırtan yeni makina ve sistemlerin birleşik
olarak düşünülmesi ve tasarlanmasıdır. MEquadrat AG
şirket yönetimi üyelerinden olan Stefan Nyffenegger
için kesin olan şu: “Mekanik, elektronik ve yazılım
disiplinlerinin birbirleriyle olan sıkı ilişkisi yenilikçi
ürünlerle yüksek verimliliğin anahtarı. Bu konuda biz
de güncel bir proje olan, tıp alanında kullanılmak için
tasarlanmış olan ince çeperli malzemenin işlenmesine olanak sağlayan bir makina modülü projesinde
görülebileceği gibi alışılmışın dışında, yeni yöntemler
üzerinde çalışıyoruz”.
Zorlu amaç: Yüksek devirlere rağmen kusursuz
gerilim
Root’da geliştirilen ve inşa edilen üretim modülünde öne çıkan bir özellik de çok hassas olan cam ve
alüminyum borucukların iki taraflı ve torsiyonsuz
bağlantısı. Ürünün çapı, milimetrenin yaklaşık onda
biri kalınlığındaki çok ince çeper ile yaklaşık bir
milimetreden 20 mm’ye kadar ulaşıyor. Hassas içi
boş çubuk malzemesinde ayırma ve ekleme süreçleri
yapılmakta. İki taraflı bağlantılı malzemenin süreçten
kaynaklanan yüksek devir sayısında tam kusursuz bir
senkronizasyon olmalı. Tüm modülü; müşterinin katı
taleplerine uygun olarak bir bütün halinde geliştirmek
için; işlenecek parçanın besleme mili ve aynı şekilde
bağlantısı yapılmış üründe ilgili süreç adımları için
özellikle titiz ve oldukça kusursuz bir tahrik sistemine ihtiyaç duyuldu. Stefan Nyffenegger belirtiyor:
Kollmorgen KBM-Kit-Motors çözümü ile bizim için
en ideal çözümü bulmuş olduk, çünkü akış sürecinde
büyük içi boş mil sayesinde ürün tahrik yoluyla sevk
edilebiliyor.“
Sıra dışı çözümler için sıkı işbirliği
Henüz tahrik sisteminin tasarım aşamasında
MEquadrat’ın mühendisleri doğrudan tahrik mekanizması seçme fikrindeydi. Bunun için, gerekli kusursuzluğu sağlamak ve zaman ve maliyet açısından verimli
bir dönüşüm elde etmek için mümkünse mevcut bir
modüler sistem kullanılmalıydı. Bu yapı grubunun
birleşik paketleme yoğunluğu ve yüksek karmaşıklığı
nedeniyle, en iyi çözümün bir rotor ve bir statorun bir
servo tahrikin tüm işlevselliğiyle birlikte kullanılması
olduğu anlaşıldı. Böylece sonunda Kollmorgen firmasına ulaşıldı. Tahrik üretimi konusunda uzmanlar özel
talepler için hazırdı: Dönüştürmede hemen anlaşma
sağlandı çünkü her iki firmanın uzmanları da birbirleriyle aynı frekanstan konuştular. Senkronizasyon çetin
ceviz çıktı. Bu konuda ilk telefon görüşmelerinde bazı
fikirler geliştirildi ve ürün seçimi sınırlandırıldı.
Kollmorgen Kilit Müşteri Yöneticisi Martin
Zimmermann ve çalışma arkadaşları sürekli taleplerle
ilgileniyordu: “MEquadrat bu proje için besleme biriminde sadece rotor ve stator talep ettiğinde, motorla
bir mekatronik mühendisinin daha detaylı ilgilenmesi
gerektiğin anlamıştık.
Bu projedeki gibi yeni bir denemede kendimize güvenmeliyiz, çünkü karşılıklı yüzde yüz güven gerektiren bir
konuda başarısızlığa yer yoktur”.
İşlevsel spesifikasyon dosyasının zaman baskısı ve
aşırı hassaslık taleplerinin yanında tıbbi teknoloji için
önem taşıyan bir başka zorluk da eklendi: Nyffenegger
Tahrik çözümü aşınmaz ve yağlama gerektirmeyen türden olmalıydı ve mekaniğin ve yazılımın uygulaması ve
işletime alınmasında deneme yapma şansı bulamadık”
sözleriyle açıklıyor. Bu makina modülünde öngörülen
tüm bileşenler test edilmiş ve tamamen güvenilir
olmalıdır. Doğrudan tahrik AKD-Drives ve National
Instruments (NI) kontrolörlerinin katılımı son derece
net pozisyon almayı mümkün kılıyor. Akım düzenleyicide vuruş süreleri yaklaşık 670 ns değerinde, hız
regülatöründe ise sadece 62.5 μs. Nyffenegger bu
konuyla ilgili şunu vurguluyor: Bu bize; bu yüksek
dinamik taleplerde ideal senkronizasyou hedefleme
olanağını veriyor. Bu tahrik kombinasyonu da böylece
en iyi fiyat-performans ilişkisini sunuyor.“
Plug and Play çözümleri ile tam konumlandırma
Burada önemli olan, her iki senkronize edilmiş askta 2
μm ile son derece net bir devir hassaslığına ulaşmaktır. Nyffenegger ekliyor: „Burada sadece büyük üretim
tesislerinin mil akslarında olduğu bilinen hassaslık
aralığından bahsediyoruz.” Yüksek devir sayısı da bu
projedeki zorlu konulardan biriydi. Piyasada bu tür
duyarlı ürünleri “gerekli hassaslıkta gerebilen, ancak
dakikada 500 devirden sonra sıklıkla bağlama kuvvetini yitiren sistemler bulunuyor. Ben piyasada 3000 U/
dk değerinde bağlama kuvvetini kaybetmeyen başka
bir ürün görmedim!“ diyerek açıklıyor Nyffenegger.
Makina tasarımındaki doğusal eksende tahrik “AKM“
tek kablo çözümlü ve SFD-Feedback özellikli olarak
seçildi. Burada bileşenler sadece birbirine geçirildi ve
uydular. Tek kablolu çözüm olarak çözücü teknolojisi
motor uzmanları için çözücünün (koordinat çözümleyicisi) sağlamlığı bakımından kullanmak için ideal bir
özellik. Nyffenegger bu konuyla ilgili şunu vurguluyor:
„Bu nedenle de AKM-Motorlarının kablolama maliyeti
minimum. Ayrıca oldukça kompakt güç zincirleri kullanılabilir, ki bunlar özellikle dar alanlarda mükemmel
sonuçlar veriyor.“
Sonuç: İşbirliğinde güvenle hedefe ulaşmak
AKD- Tek kablo paketi (Regülatör & Servo motor)
87
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
besleme için doğrusal tahrikin bileşenlerinde kullanılıyor. Buradaki en büyük fayda, tüm sistemin tek elden
çıkması. Nyffenegger vurguluyor: “Birbirine uymayan
herhangi cıvata bağlantı veya pin gibi bir sorunum
yok. Sadece takmalı ve bırakmalıyız, bu da uygulama
sürelerini çok kısaltıyor.” Doğru motor teknolojisinin
kusursuz mekaniğe entegre edilmesi bu projedeki
çok sıkı ve konsantre işbirliğinin merkezindeydi.
Maliyetleri göz önünde buldurmak -talep edilen devir
sayısı hassaslığına, mekaniğin yerleştirme ve tasarım toleranslarına rağmen baştan itibaren her şeyin
uyumlu olması , her iki taraf için de karşılıklı büyük
bir güven teşkil etti. Martin Zimmermann ekliyor: „Bu
projedeki özel rolümüz büyük ölçüde kapsayıcı danışmanlık hizmetimizdi, bu da müşterimizi en iyi şekilde
ve düşük maliyle hedefine taşıdı.“
Stefan Nyffenegger için şu gerçek: “Doğrudan
Kollmorgen ürün geliştiricilerine fikirlerimizi iletebildik ve mil ve merkez bağlantıları hakkındaki isteklerimizi belirttik. Bir masada birlikte fikir yürütmek ve
çözümler bulmak veya telefonda tasarımla ilgili detayları görüşmek bize her şeyin gayet yolunda olduğu
ve bu projeyle “ilk seferinde doğru yap” felsefesine
uyabilmemizin güvenini verdi.
” Makinanın tasarım evresi üç ay gibi kısa bir zamanda
tamamlandı. “Aks montajı ve motor bağlantısı gibi işin
Kollmorgen kısmı, tüm parametre ayarları ve testlerle
birlikte iki günde tamamlandı. Bizim için özel hazırlanan bu motor tasarımı tam da istediğimiz gibi oldu.
Bu da bizi hedefe yöneltti, hemen etkisini gösterdi ve
müşterilerimizden gelen tüm taleplere cevap verdi.“
Uygulamanın faydaları:
• Birbirine uyumlu bileşenlerin yüksek derecede
esnekliği
• Özel uygulama için entegre edilmiş olan içi boş
mil; 3000 Devir/dk değerinde dahi gerilme
• kuvvetini muhafaza eden bir gergi sisteminin
entegrasyonunu mümkün kılıyor
• Oynama boşluğu ve gereksiz mekanik parçaların
olmadığı doğrudan tahrik, 2μm değerine
• kadar en yüksek hassaslıkla kusursuz senkronizasyonu ve doğru çalışmayı mümkün kılıyor ve
• bu esnada aşınmıyor.
• Kurulum yerinde EtherCAT, kolay donanım ve
entegrasyon için uygun (donanım ve yazılım) –
• LabVIEW dahilinde bile.
• Tasarımdan işletime almaya kadar Kollmorgen
tarafından sağlanan geniş çaplı, kaliteli destek
88
•
•
Farklı çaplara kolayca dönüştürebilir oluşu
Otomasyon seviyesinin eş zamanlı yükseltilmesinde yüksek süreç dengesinin sağlanması ile
daha yüksek verimliliğe ve böylece daha yüksek
karlılığa ulaşılması.
Kullanılan Ürünler: Projede kullanılan Kollmorgen
motorları (1 kablo sistemli) ve tahrikleri
şunlar:
AKM-Standard-Senkron servo motorlar sürekli
mıknatıslarla.500.000’den fazla standart modeli
kapsayan AKM Yapı serisinin yüksek performanslı
senkron servo motorları, çeşitli sabitleme,
bağlantı, devir sayısı ve geri iletim seçenekleri ve
başka birçok fonksiyon ile mevcut.
Muhafazasız KBM-Yapı motorları (Kit-Motor (Modüle
uyum sağlaması için müşteri tarafından modifiye
ediliyor). Rotatorik doğrudan tahrik uygulamaları için
muhafazasız KBM-Yap motorları.
KBM Serisinin çok seçenekli muhafazasız yapı motorları en yeni doğrudan tahrik teknolojimizin
eseridir. Makina mühendislerinin esneklik, yüksek performans, dinamik, kullanım ömrü ve kolay
kurulum konusundaki tüm taleplerine cevap veriyorlar.
AKD & AKM Tek kablo paketi kolay entegrasyon için.
AKD Servo regülatör ve AKM Servo motorlar çok
amaçlı kullanılabilen ve özellikle ekonomik tek kablolu
çözümlerdir. AKD Servo güçlendiriciler hızlı, esnek,
ethernet bazlı haberleşme ile yüksek fonksiyon alanına
sahiptir ve bu nedenle hızlı ve kolayca her uygulamaya entegre edilebilir. AKD; makinanın her parçasında
Plug-and-Play’in işletime alınmasını ve bariyersiz
arayüzleri mümkün kılar.
Kollmorgen KBM-Kit-Motora detaylı bakış. Büyük
boş mil sayesinde filigran ürünün akış halindeki bir
süreçte tahrik yoluyla sevki mümkün. Burada merkez
2 μm değerine kadar hassaslıkta mutlak netlikte senkronizasyoni.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Stefan Nyffenegger ve Martin Zimmermann makina modülünün önünde. Nyffenegger vurguluyor:
“Kollmorgen KBM-Kit-Motorlarının çözümü ile bizim
için en uygun çözümü bulduk ve tüm motor tasarımı
sanki bizim için biçilmiş kaftandı!”
Zimmermann: “MEquadrat takımı ne istediğini çok
iyi biliyordu. Verilen bilgilerle hedefe varabilmek için
net tekliflerde bulunabildik. Böylece hep birlikte en iyi
çözümü bulduk.“
Doğrusal eksen AKD & AKM tek kablo paketi yoluy- Doğrudan tahrik son derece kesin bir konumlandırmala (Kumanda birimi dahil) tam komunlandırılabilir. yı mümkün kılıyor. Akım düzenleyicinin vuruş süresi
Bunun üzerinde, sevk edilen borucukların senkroni- 670 ns, hız regülatörünün ise 62.5 μs.
zasyonundan sorumlu olan KBM-Kit-Motor bulunuyor.
89
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
EMERSON, Control Technıques Yüksek
Güçlü Yeni Modüler Sürücüler Üretiyor
Yüksek bant genişlikli içerik, Nesnelerin İnterneti kavramlarının
yanı sıra toplama ve gecikmeye duyarlı uygulamalar edge bilişimin büyüme faktörleri olarak gösterilirken, Schneider Electric,
kurumlar için geliştirdiği edge uygulamalarına yönelik altyapı
çözümlerini tanıttı.
Birlikte kullanıldığında Unidrive M,
2,8 MW (4200 hp) düzeyine kadar
sistemlerde asenkron ve
kalıcı mıknatıslı motorları kontrol
edebiliyor. Yeni gövde boy 11,
sistem tasarımcılarının en az
sayıda parça kullanarak ve hem
kapladığı yüzey alanı hem de maliyetleri asgari düzeyde
tutarak yüksek güçlü çözümler
üretmesine olanak veren 250 kW
(400 hp) bir modüldür.
Unidrive M, son derece hızlı akım
kontrol algoritmaları ve yüksek
anahtarlama frekansları ile
üstün performans sunar. Aktif
Doğrultuculu Konvertör (Active
Front End, AFE) çözümleri eşsiz
moment hasasiyeti ve güç kalitesi
sağlar.
Unidrive M modülleri, Aktif
Doğrultuculu Konvertör ve çok
darbeli doğrultucu konfigürasyonları
dahil, tüm sistem ihtiyaçlarını
karşılayabilen çok çeşitli esnek
çözümlere dahil edilebilir. Control
Techniques’in Unidrive M600,
M700, M701 ve M702 kontrolörleri yoluyla kontrol edilebilirler.
Control Techniques ayrıca 90 kW
ile 2,8 MW arası fan, pompa ve
kompresör uygulamaları için
90
ideal olan bir dizi yüksek güçlü
sürücü
ürünü
sunmaktadır.
Powerdrive F300 serisinin ayrıca
modüler bir tasarımı vardır ve
kalıcı mıknatıslı veya standart AC
asenkron motorları kontrol
edebilir. Yüksek güçlü sistemler
inşasında bu modüler yaklaşım
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
B&R Automation PC 910
kasaları 5 slota kadar
destek veriyor
nıcıya ihtiyaçlarını karşılayacak mükemmel PC’yi özgürce tasarlama şansı sunuyor.
Örneğin kontrol algoritmalarında işlemci gücüne ihtiyaç
duyan ya da görüntü işleme
yaparak az sayıda çevre cihazıyla çalışan kullanıcılar RAM’i
yüksek, 4 çekirdekli ve 1-slotlu kasaya sahip bir model
tercih edebilir. Farklı bir uygulama için ise tek çekirdekli
işlemciye sahip ve birçok kart
slotu olan bir kasayı içeren bir
çözüm olabilir.
3. nesil Intel® Core™ i3/
i5/i7 işlemciler
Bu güçlü endüstriyel PC’nin
kalbinde teknolojinin son
ürünü 3. nesil Intel® Core™
i işlemciler yer alıyor.
Box PC 2000 farklı varyasyon seçenekle
sunuluyor
Dört çekirdeğe kadar kapasite imkanı sunan Core™ i3,
Core™ i5 ve Core™ i7 işlemciler yeni QM77-ExpressChipset ile birleşince, endüstriyel bilgisayar pazarındaki performansı en yüksek çözümler
ortaya çıkıyor.
B&R Automation
Esnek konfigüre edilebilir endüstriyel PC
B&R daha önce 1-slot ve 2-slot seçeneklerine sahip olan
Automation PC 910 ailesine 5-slot modelini ekledi. Bu değişimle beraber ürün kasalarına da yeni seçenekler getirildi.
Kasalar, takılacak PCI ya da PCI Express kart sayısına (1-5
arası) göre seçilebiliyor. Herhangi bir işlemci, hafıza boyutları
(RAM) ve kasanın seçimine imkan veren bu yeni çözüm kulla-
Automation PC 910, USB 3.0 portlarının da dahil olduğu sayısız arabirim seçenekleriyle geliyor. Cihaza takılabilen
kartlar sayesinde birçok fonksiyon yeni bir bilgisayara gerek
kalmadan kolayca gerçekleştirilebiliyor. B&R’ın güçlü endüstriyel PC’leriyle birçok görev yerine getirilirken panoya boş alan
kazandırılıyor ve toplam maliyet düşürülmüş oluyor.
BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr
92
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sinyal değerlerinin basit grafiksel gösterimi için
tümleşik grafik arayüzü
TwinCAT 3 Scope – “büyük
veri” için çok çekirdekli
osiloskop
rinin, makinenin tüm ömrü
boyunca, doğru kronolojik
sırayla ve mümkün olan
en yüksek performansla,
grafik olarak açıkça görüntülenebilmesi gerekiyor.
TwinCAT 3 Scope kullanılarak veriler, mikrosaniye
mertebesine kadar çözünürlükle görüntülenebiliyor.
TwinCAT Scope ile, “büyük veri” uygulamalarında
bile verileri ölçmek olabildiğince basit, çok çekirdekli işlemci desteği çok büyük miktarda verinin
toplanmasını ve görüntülenmesini de mümkün kılıyor. Yazılımsal osiloskop, TwinCAT kontrol mimarisine tam olarak entegre ve sinyal değerlerinin,
grafik aracı ile basitçe görüntülenmesini mümkün
kılıyor.
Makinelerde verilerin toplanması ve analizi, özellikle
Endüstri 4.0 ve “büyük veri” uygulamaları gitgide daha
fazla ön plana çıkıyor. Bu amaçla, tüm proses verile-
TwinCAT Scope’un çok
çekirdekli işlemci desteği
ile aynı zamanda birkaç yüz
adet değişken içeren geniş
kayıtlar için de uygun bir
çözüm. Microsoft Visual
Studio®’ya ve dolayısıyla TwinCAT mühendislik
ortamına kesintisiz entegrasyon sayesinde kullanıcı
dostu bir çözüm de sunuyor.
Makine tasarımcıları, uygulama geliştirme ve proses
izleme sırasında mühendislik sürecini önemli ölçüde
basitleştiren bir grafik aracını kullanma olanağına
kavuşuyor. Yeni TwinCAT Analytics ve TwinCAT IoT
yazılım modülleri ile birlikte, toplanan proses verileri,
yerel olarak ya da özel veya genel bir bulut ortamında
analiz edilebiliyor. Kullanıcılar TwinCAT Scope ile,
konumdan bağımsız olarak XT ve XY çizimleri veya
yeni çubuk grafikleri kullanarak farklı sinyal gösterim
tipleri arasında seçim yapabiliyor.
BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr
93
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
B&R başarılı Power Panel HMI
ailesini genişletiyor
B&R’dan iki yeni HMI serisi - Power Panel T-Series terminaller ve Power Panel C-Series kontrolörler – farklı ekran
boyutlarıyla kullanıcıya sunuluyor.
Dokunmatik
kontrolörler
ekranlı
terminal
ve
B&R, Power Panel HMI ürün ailesine Power Panel T-Series
terminalleri ve Power Panel C-Series kontrolörleri ekledi. Her
iki üründe de dokunmatik ekran bulunuyor. Gömülü tarayıcısı
(embedded browser) bulunan Power Panel T30 terminal tamamen web uyumlu ve VNC client olarak kullanılabiliyor. Terminal
serisi 4.3”-10.1” arasında değişen dört farklı TFT ekran boyutu
ile sunuluyor. Cihazlar ayrıca 2 adet Ethernet, 2 adet USB portu
ve birçok konfigürasyon seçeneğiyle geliyor.
Çok çeşitli bağlantı seçeneğine sahip yüksek
performanslı HMI
Power Panel C70 kontrolörler, 333 MHz Intel® AtomTM CPU,
256 MB DDRAM, 16 KB FRAM ve 2GB onboard flash EEPROM
bellek ile donatılmıştır. Cihazlar aynı zamanda 5.7”-10.1” ara-
sında değişen üç ekran boyutlarla sunulan yerleşik dokunmatik
ekrana sahiptir. Power Panel C70 1 ms seviyesinde çevrim
sürelerine erişebilmesinin yanı sıra, POWERLINK ve standart
Ethernet bağlantılarına da olanak sağlar. Kontrolör sunduğu 2
adet USB 2.0 portu ve X2X Link teknolojisinin yanı sıra opsiyonel olarak RS232, RS485 ve CAN bağlantıları da içerir. Böylece
çevresel periferik cihazlar (peripheral devices) için çeşitli bağlantı seçenekleri sunulabilir.
Her iki cihaz serisi de son derece kompakt tasarımlarıyla dikkat
çekmektedir. Minimal kurulum derinliği ve akıllı kablo çıkış
düzeneği gibi özellikler bu cihazların az yer tutmasını sağlarken
montajlarını kolaylaştırır. İki ürün serisi de hard disk, fan ve
batarya gibi bileşenlere sahip olmadığından bakıma ihtiyaç
yoktur. Panel ön yüzü IP65 standartlarında koruma sağladığı
için hijyenik uygulamalar için de oldukça uygundur.
BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr
94
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Takım tezgâhları otomasyonu
için Rexroth’dan doğrusal
hareket sistemleri
Takım tezgâhları üreticileriyle uzun yıllara dayanan iş birliği
sayesinde Bosch Rexroth, müşteri talebine göre farklı doğrusal
hareket sistemleri geliştirebiliyor.
Bosch Rexroth, birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar
uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar
için uygulamalar sunuyor.
Takım tezgahı üreticileri, makinelerini yüzde 70 ile yüzde 90’ını
entegre otomasyon çözümleriyle sunma eğilimindeler. Endüstri
4.0 dönemi ile birlikte üretimde artan ağ kullanımına bağlı olarak,
bu oranın daha da artması bekleniyor. Bu nedenle takım ve parça
değişimleri gittikçe önem kazanıyor. Müşteriye özel entegre
otomasyon çözümleri ve sistemleriyle sanayinin ihtiyacı olan her
türlü ürün ve hizmeti tek çatı altında sunan Bosch Rexroth, doğrusal hareketli eksenler ve elektromekanik silindirlerin meydana
getirdiği geniş çeşitlilik ile birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve
ağırlıklar için uygulamalar sunuyor.
Takım tezgâhlarında kullanılan doğrusal hareketli sistemlerin
hassasiyetinin ve dayanıklılığının yüksek olması beklenir. Bu
durum hem ana hem yardımcı eksenler için, iş parçalarının
yüklenmesi ve boşaltılması, alet takımı değişimi ve destek açı-
sından önemlidir. Doğrusal hareketli eksenler
ve aktuatörler; talaş, soğutucular ve benzeri
dış etkenlere karşı koruma sağlayarak, sistemin bütünlüğünü ve hassasiyeti garanti altına
alıyor. Geliştirilmiş doğrusal hareketli sistem
ürün portföyü ile Rexroth uygulama odaklı
otomasyonu destekler.
Çok amaçlı kompakt modül CKK/CKR ve lineer modül MKK/MKR takım ve parça değişikliklerinde eksenleri hareket ettirir. Bu ürünler
titreşimleri söndürmek ve yüksek hassasiyet
için bilye raylı kızaklardan oluşur.
Sızdırmazlık bandı veya körükle birlikte alüminyum gövde, içerdeki mekanik aksamı
soğutucu ve talaş gibi dış etkenlerden korur.
Boyutların benzer olduğu durumlarda, kullanıcı dinamik ve doğruluk gibi farklı gereksinimlerine bağlı olarak vidalı mil montaj hattı
ve dişli kayış tahrik sistemi arasında seçim
yapabilir. Her iki kenarda mevcut tek noktadan
yağlama özelliği kolay bakım imkânı sağlar.
Elektromekanik silindirler
Takım tezgâhları üreticileri, besleme ve döndürme aktiviteleri
için aynı zamanda EMC elektromekanik silindirini de kullanabilir.
Elektrikli tahrik teknolojisinin esnekliği ve enerji verimliliğiyle,
kompakt silindirlerin serbest konum avantajlarını bir araya getirir. Kullanıcılar kuvvet, pozisyon ve hızı parametre seçimlerini
serbestçe yapabilir, her yeni iş emrinde değerleri esnek biçimde
adapte edebilirler. Yeni tasarlanmış yağlama noktalarıyla, kullanıcılar elektromekanik silindirleri merkezi yağlama tasarımına
entegre edebilir.
Standartlardan özel çözümlere
Rexroth doğrusal hareketli sistemleri mekanik montaj hattı veya
farklı motorlar ve sürücü kontrolörlerinden oluşan eksen olarak
komple teslim eder. Takım tezgahları üreticileri ile yıllara dayanan
işbirliği sayesinde Rexroth, mühürleme teknolojisinin tüm özel
gereksinimlerini bilir ve müşteri talebine göre farklı doğrusal
hareketli sistemler geliştirebilir. Özellikle ağır iş parçaları için,
Rexroth sağlam çelik gövdelerden oluşan müşteriye özel lineer
modüller temin eder ve 300 kg ağırlığı taşıyabilen çok eksenli
handling sistemlerini uygulamaya konmuştur.
Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr
95
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı
Fluke 830 sizin karmaşık ayar hesaplamalarını yapmanızı gerektirmeden ölçer ki bu makinenizi hızlıca ayarlamak ve tesisinizi hızlı çalıştırmak için ihtiyacınız olan
çözümlere sahip olacağınız anlamına gelir. Gelişmiş
kullanıcı arabirimi, kapsamlı ayar bilgisi gerektirmeyen
sonuçların kolay anlaşılmasını ve düzeltici eylemin
gerçek anlamda uygulanmasını kolaylaştıran hem şaft
sonuçlarının hem de mesafe düzeltmelerinin (dikey
ve yatay) gösterildiği “Hepsi Bir Arada” sonuç ekranı
mevcuttur.
Makine arıza suresi maliyetli olduğundan, testin tekrarlanabilirliği önemlidir. Yeni Fluke 830, yanlış ayar sorunlarını doğru şekilde belirleyebilmenizi garanti edebilecek doğru ve tekrarlanabilir ölçüm sonuçları sağlayan
patentli* tek lazerli hassas ayar sistemi kullanır.
Yüksek kaliteli braketler (konsollar), mil dönerken sensor ve prizmanın kaymamasını sağlar.
Özellikler
• Tek lazerli ölçüm teknolojisi, tepkimelerden kaynaklanan hataları azaltılarak daha iyi doğruluğu sağlamak
amacıyla kullanılmaktadır.
Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazı, tesisinizdeki
dönen millerin hassas ayarı için ideal test aracıdır.
Tüm dönen ekipmanların yanlış ayara karşı hassas olduğu bilinen bir gerçektir. Dönen ekipmanınızın düzgün
şekilde ayarlandığından emin olmak için halen cetvel
ve kadranlı göstergeler kullanıyorsanız, makinenizin
ömrünün azalmasının yanı sıra, her yıl yedek yatak maliyetlerinde binlerce dolar kaybediyor, gereksiz onarım
süreleri ve planlanmamış arıza sürelerine maruz kalıyor
olabilirsiniz.
Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazının kullanımı
kolaydır ve size tesisinizin çalışmasını sağlayacak hızlı,
doğru ve işlemeye uygun çözümler sunar. Lazerli şaft
ayar söz konusu olduğunda, veriler iyi alındığından
ötürü çözümler daha iyidir.
• Sezgisel yönlendirmeli kullanıcı arabirimi ile hızlı ve
kolay kusursuz makine ayarları
• Pusula ölçüm modu, etkin bir elektronik eğim ölçer
kullanılarak esnek, güvenilir ve tekrarlanabilir ölçümler
sağlar
• Dinamik makine tolerans kontrolü, makinenizin kabul
edilebilir aralıkta olduğunu bilmenize imkan tanıyan ayar
düzenlemelerinin sürekli değerlendirmesini sağlar
• Benzersiz genişletme modu, lazer detektör boyutunu
sanal olarak artırarak toplam yanlış ayarı kontrol altına
alır.
• Veri koruma, otomatik kaydet ve geri al özelliğiyle ihtiyacınız olduğunda verilerinizin yerinde olmasını sağlar
Mastar veya kadranlı göstergeleri kullanmanın aksine,
NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr
96
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Güvenliği optimize edin ve
verimliliği artırın
Makine değiştirme süresini en aza indirme
• İş parçasına bağlı olarak uygun ışınlar dinamik olarak ayarlanabilir
• Daha fazla yapılandırma seçeneği kullanılabilir (Tam veya
kısmi kapatma)
• Hata kaydı, sık rastlanan arızaların basit bir şekilde analiz
edilmesini sağlar
• Bluetooth ile bilgisayar veya tablet bağlantısı [Yalnızca
Windows]
• SD manager 2 yazılımı ile yapılandırma
Omron’un F3SG RA serisi ışık bariyerleri, makine değiştirme
süresinin önemli oranda kısaltılmasına fayda sağlayan, çalışma
alanına giren ürünlere göre otomatik olarak ayarlanan dinamik
kapatma işlevselliğine sahiptir.
Makine güvenliği, verimliliği artırabilir mi?
Evet, kritik güvenlik alanlarında kapsamlı ürün portföyümüzdeki belirli güvenlik komponentlerini kullanarak hem güvenlik
standartlarına bağlı kalmak hem de verimliliği optimize etmek
mümkündür
Potansiyel arıza noktalarını ortadan kaldırma
• Kendi kendini izleyen güvenlik ürünleri kullanarak basitleştirilen
performans seviyesi değerlendirmesi
• Omron’un SISTEMA kütüphanesini kullanarak basitleştirilen
hesaplamalar
• Daha kolay pano kablolaması
• Düşük maliyet
Omron’yun MX2 inverter ve G5 servo sürücü serisinde bulunan
Güvenlik Tork Kapatma [STO] kullanıldığında kontaktörlere gerek
olmaz, böylece makine tasarımı ve pano düzeninin sadeleştirilmesinin yanı sıra potansiyel arıza noktaları ortadan kaldırılır.
Makinenin gereksiz durmasını ortadan kaldırma
• Kararlı çalışma
• Güvenlik performansı seviyesi kaybı olmadan seri bağlantı
• Yanlış hizalama toleransı
• Kolay görsel tanımlama ve takip için LED gösterge
• Çoklu yapılandırma seçenekleri
• G9SX’li serilerde 30 adete kadar
• SIH400 Sysmac giriş kartı başına 10 adete kadar
• G9SP’li seride 2 takım 15 adete kadar
Omron’un D40Z ve G9SX NS kombinasyonu, kontaksız kapı
switch çözümüyle sınıfındaki en iyi güvenilirliği sağlar.
OMRON / www.omron.com.tr
97
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Fluke TiS50
Kızılötesi Kamera
TiS50 Termal Görüntüleme Cihazı’nın 220x165
çözünürlüğü ve AutoBlend ile PIP moduna sahip
IR-Fusion® özelliği sayesinde elektrikli ve mekanik
uygulamalar ile bina uygulamalarındaki sorunları
hızla tespit edin.
Kaliteli görüntüler ile gelişmiş sorun
giderme
• RESNET çözünürlük standardının 220x165 ile üstüne
çıkan kaliteli görüntüler
• Sabit odaklama, tek elle yönelt ve çek teknolojisi
• 353:1 D:S ile ayrıntıları görün
• Resim içinde resim ve önceden 5 farklı ön ayarlı seviyede birleştirme ile hiç görmediğiniz kadar net görün ve
daha hızlı analiz edin - IR-Fusion® Teknolojisi
• 3,5 inç, 320x240 LCD ekran ile inceleyerek, 3,0 inç
LCD ekran ile karşılaştırıldığında %33 daha fazla görüntüleme alanı elde edin
• Dahili lazer işaretçi ile sorunları kolaylıkla belirleyin
Görüntülerinizi güvenli bir şekilde saklayıp yönetin
• 4 GB dahili bellek ve 4 GB micro SD kart ile binlerce
görüntü depolayın
• 4 GB micro SD kart ile kolay dosya transferi
• IR-PhotoNotes™ veya sesli açıklama¹ özelliğini kullanarak kızılötesi görüntünüz ile kritik bilgileri belgeleyin
Akıllı Pil
• Takılıp çıkarılabilir ve değiştirilebilir akıllı piller ve LED
şarj seviyesi göstergesiyle beklenmeyen güç kaybının
önüne geçin
NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr
98
Omron’un NA HMI serisi
ile makinanızı uzaktan
kontrol edin
parçası olan NA Serisi, bir makinenin sunması gereken
tüm özellikleri bünyesinde barındırır.
Kolay ve Destekli Programlama
NA HMI serisi; lojik, hareket, görüntüleme ve emniyet
gibi tüm otomasyon alanlarını kapsayan, benzersiz ve
kapsamlı Sysmac Studio editör sistemi kullanılarak
programlanmıştır. Bu, NA makine arabiriminin, gelişimi
hızlandıran ve programlama karmaşıklığını azaltan diğer
otomasyon sistemleriyle de programlanabileceği anlamına geliyor.
Dinamik ve sezgisel kullanıcı operatör panelleri, makine
kullanımı hakkında gerçek zamanlı ve geçmişe yönelik
ayrıntılı veriler sağlayarak üretkenliği artırmaya ve
aksama süresini en aza indirmeye yardımcı olur. Gerçek
uygulamalar ve müşteri ihtiyaçları titizlikle analiz edilerek tasarlanan Sysmac NA serisi HMI ünitesi; kullanıcıların uygulamalarını hızlı ve kolay şekilde yapmasını
sağlar.
İçerisinde bulunan VNC server, cihaza uzaktan erişimi
mümkün kılar. Ayrıca ücretsiz indirebilen uygulamalar
sayesinde, cihaza IOS veya Android cihazlar ile uzaktan
erişmek ve kontrol etmek mümkündür.
Makine arabiriminde yeni nesil
Dinamik, sezgisel ve öngörülü bir HMI, endüstriyel
makineleri daha cazip ve daha rekabetçi hale getirir.
Omron HMI, daha hızlı ve daha verimli kontrol ve
izlemenin yanı sıra operatör ile makine arasında daha
doğal ve proaktif bir ilişki sağlar. Tasarım, gerçek uygulamalar ve müşteri gereksinimlerini temel almaktadır.
Gelecek teknolojilerle uyumlu, ölçeklenebilir platform;
etkinliklere gerçek zamanlı yanıt vererek sürekli değişen
ihtiyaçlara göre değişim gösterir. Sistem ailesinin bir
NA makine arabiriminde, fonksiyon bloklarına benzer
şekilde çalışan genel uygulamalar için IAG’ler (Akıllı
Uygulama Araçları) bulunmaktadır. Kullanıcılar, özel
ihtiyaçlarını karşılamak için ek IAG’ler geliştirebilir ve
VB.net kullanarak HMI sisteminin çalışma şeklini tamamen özelleştirebilirler.
Multi-Media Objelerinin Kullanımı
NA HMI; bir bakışta anlaşılabilen makine görünümleri
oluşturmak için PDF dosyaları, video ve imaj gibi çeşitli
ortam türlerini birleştirmeyi sağlayan güçlü multimedya
araçları kullanır. Ayrıca belirli prosedürlerin nasıl uygulanacağını gösteren videolar ve PDF formatında belgeler
kullanmak da mümkündür. Bu dosyalar her zaman kayıt
altında tutulur ve dosyalara gerektiği zaman anında
erişilebilir.
Farklı Modellerin Mevcutluğu
Yeni NA HMI, geniş formatlı 7, 9, 12 ve 15 inç ekrana
sahiptir. Ekranlarda, kullanıcılar eldiven giydiklerinde
bile güvenilir biçimde çalışan rezistif dokunma teknolojisine sahiptir. Programlanabilir üç fonksiyon düğmesi
sayesinde kullanım kolaylığı sağlar. Bağlantı özellikleri,
iki Ethernet portu, iki USB portu ve bir seri portdan
oluşur.
OMRON / www.omron.com.tr
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
PASvisu - web tabanlı
görüntüleme için HMI
yazılımı
kemmel derecede uyumludur. PAS
4000 kontrol yazılımı, otomasyon sisteminin bir parçası olarak
PASvisu görselleştirme yazılımına
bağlanmak için idealdir. Bu, makinenin tüm kullanım ömrü için kontrol sistemi ve görselleştirmelerin
mükemmel birlikteliğini oluşturur.
PASvizu’nun yararları:
Otomasyon projeleriniz, basit konfigürasyon ve optimum görselleştirme için PASvisu web tabanlı görselleştirme yazılımı kullanılarak yönetilebilir.
Böylece kapsamlı sayfaları sayesinde gelişmiş görselleştirme ile yerel olarak veya uzaktan erişim aracılığıyla tesisinizin kullanışlı ve geniş kapsamlı genel
görünümüne kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
PSS 4000 otomasyon sistemine
bağlantı
PASvisu, Pilz PSS 4000 otomasyon sistemi ile mü-
100
• Basit, sezgisel işlem ve kullanım
için maksimum derecede uygundur
• Hızlı ve emniyetli otomasyon sağlar
• Gelecek değişikliklerden etkilenmez ve platformdan bağımsızdır
• Güncel web teknolojilerini kullanır:
HTML5, CSS3 ve JavaScript
• PAS4000 ile PASvisu projeleri arasındaki bağlantı sayesinde proje süreleri büyük ölçüde azaltılır
• Web teknolojisinin kullanımı ile
sistemin platformdan bağımsız olması geniş bir yelpazeye yayılan
cihazlar üzerinde esnek uygulama
sağlar
• Gerçek sunucu fonksiyonelliğiyle gerçekleştirilen
uzaktan erişim sayesinde daha az durma süreleri sağlar
• Proje geneline yayılan tasarım şablonları sayesinde tek tip görünüm elde eder (CSS3 stil sayfaları)
PASvisu yapısı
PASvisu, PASvisu Builder ve PASvisu Runtime konfigürasyon araçlarından oluşur.
Desen kullanarak görselleştirme – ön ek, son ek ve
hata durumu gibi tüm ilgili özellikleri de içeren ön-
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ceden belirlenmiş grafik girişi ve görüntü öğeleri
(desenler) ile kolay ve sezgisel çalışma elde edilir.
Desen, sürükle ve bırak yöntemiyle konfigürasyon
sayfasına yerleştirilebilir. Proses değişkenleri, araçta
otomatik filtreleme ile ilişkilendirilir ve giriş sırasında doğrudan değişkeni önerir (değişkenlerin manuel
olarak oluşturulması gerekmez).
CSS3 (Basamaklı Stil Sayfası) üzerindeki fonksiyon
ve görünümü ayırarak, önceden belirlenmiş çeşitli
stiller proje içerisinden seçilebilir. Tek bir tıklama ile
tüm projenin görünümünü değiştirebilirsiniz.
Web yoluyla uzaktan erişim
HTML5 kullanıldığından dolayı, erişim platformdan
bağımsızdır ve ilgili web tarayıcıya sahip bilgisayar,
tablet ya da akıllı telefon gibi hemen hemen her türlü
uç cihazla yapılabilir. Bu da daha kolay bir gerçek İstemci-Sunucu fonksiyonu oluşturmaya imkan sağlar.
Sonuç olarak, uzaktan bakım yerel operasyonlardan
ayrı tutulabilir. Bu da, duruş sürelerini azaltmaya yardımcı olur.
Görselleştirmeye
erişilebilir:
şunlar
aracılığıyla
• Ağ: kablo tabanlı Ethernet
• Wi-Fi: PC, tablet ve akıllı telefon ile kablosuz
bağlantı
• İnternet: PC, tablet veya akıllı telefondaki WAN/
WLAN yönlendiricisi, üzerinden erişim sağlanabilir.
PILZ / www.pilz.com/tr
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Schneider Electric’den alçak
gerilim tesisatları için eksiksiz
koruma: Easy9 serisi
Schneider Electric tarafından satışasunulan Easy9
serisi alçak gerilim tesisatı koruma ürünleri, elektrik
enerjisinin güvenli kullanılmasını sağlamak üzere tasarlandı.
Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan
Schneider Electric, elektrikçilere müşterilerinin evlerinde güvenliklerini sağlayacak Easy9 alçak gerilim tesisatı
koruma ürünlerini tanıttı. Yüzde 100 Schneider Electric
tarafından tasarlanan ve üretilen Easy9 serisi 3 ve 6 kA
otomatik sigortalar ile 2 ve 4 kutuplu kaçak akım röleleri, parafudurlar ve sigorta kutularından oluşuyor.
Easy9 serisi apartmanlardan konutlara, villalardan ofislere ve işyerlerine kadar her yerde kullanılabiliyor. Çok
geniş amperaj aralığına sahip olan Easy9 serisi sektörde otomatik sigortalar, kaçak akım röleleri ve parafudur
ile ihtiyaçlara cevap veren eksiksiz bir seri olarak dikkat
çekiyor.
Elektrikçiler için verimliliğe yardımcı
Yüksek kaliteli ve kullanıcı dostu tasarımının yanı sıra
doğru kalite/fiyat dengesi de sunan Schneider Electric
Easy9 serisi geniş bayi ağı sayesinde rahatlıkla bulunabiliyor. Uluslararası standartlarla uyumlu Easy9 serisi
elektrikçilerin işlerinde daha verimli olmalarını yardımcı olurken ayrıca, elektrik çarpmaları, aşırı yükler, kısa
devreler ve güç dalgalanmalarına karşı sağladığı koruma
ile de üst düzey güvenlik sağlıyor.
Alçak gerilim tesisatı için koruma ürünlerinden beklenen her şeyi sunan Easy9 serisindeki otomatik sigortalar 3kA ve 6kA seçenekleri ile kısa devre ve aşırı yük
akımlarına karşı devre koruması sağlıyor. 2 ve 4 kutuplu
alternatifler ile sunulan ve 30 – 300 mA aralığında hassasiyete sahip Kaçak Akım Koruma Röleleri ise kaçak
akım durumunda hata açma özelliğinin yanı sıra birden
fazla devreyi koruması ile de öne çıkıyor.
Easy9 serisi dahilinde sunulan 2-4 kutuplu ve 20 kA
maksimum deşarj kapasitesine sahip parafudurların
yanı sıra, sıva altı ve sıva üstü sigorta kutuları da seriyi
eksiksiz bir şekilde tamamlıyor.
SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr
102
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Automation Studio 4 kullanıma sunuldu
Yeni nesil yazılım “Akıllı Mühendislik - Smart Engineering”
sunuyor
Automation Studio 4 yazılımı dünyanın çeşitli yerlerinden pilot
müşterilerin katılımıyla gerçekleşen ve başarıyla sonuçlanan
detaylı bir test sürecinin ardından kullanıma sunuldu. Artan
ürün karmaşıklığına rağmen, yeni tasarlanan entegre otomasyon yazılımı üç amacı yerine getirmektedir: Toplam kaliteyi artırıyor, mühendislik maliyetini düşürüyor ve pazara dahil etme
süresini kısaltıyor. B&R mühendislik süreçlerinin verimli ve
etkin bir şekilde geliştirilmesini sağlayarak yazılım tasarım verimliliğini çok yüksek bir seviyeye taşıyor. Automation Studio
4 “Akıllı Mühendislik - Smart Engineering” anlamına geliyor.
Daha hızlı donanım konfigürasyonu
Yeni System Designer aracı görsel editör üzerinde donanım
bileşenlerinin temsili olarak görülmesine imkan veriyor. Böylece donanım konfigürasyonu her zamankinden daha kolay,
daha hızlı ve daha az hata ile gerçekleştirilebiliyor. Tasarım
aracı kapsamında otomatik olasılık kontrolü, temel parametre
ayarlarının konfigürasyonu ve sistemin tüm parçalarının tekrar
kullanılabilmesi için son derece etkili fonksiyonlar bulunuyor.
Böylece yaratılabilecek modüler makinelerin tüm varyasyonlarına optimal destek sağlanabilecek bir altyapı kurulmuş oluyor.
Çift yönlü eşleştirilebilen EPLAN ara yüzü
Sistem geliştiricileri EPLAN Electric P8 ECAD projelerini Automation Studio’da donanım konfigürasyonunu çift yönlü eşleştirilebiliniyor. Bu da gereken iş miktarını şaşırtıcı derecede
azaltıyor ve iki farklı veri tabanının kullanımından kaynaklanabilecek bir hata olasılığını ortadan kaldırıyor. Simülasyon yazılımına benzer ara yüzler simülasyon verisini kullanarak bazı
uygulamaları otomatik olarak yaratıyor. Bu uygulamalar sayesinde, yaratılan sistemlerin testi için geliştirme sürecinin son
aşamasına kadar beklemeye gerek kalmıyor.
Eş zamanlı mühendislik, pazara giriş süresini kısaltıyor
Automation Studio 4 modüler projelere tam destek vererek
her bir projenin otonom modüllerden oluşan bir yapıya dönüştürülmesine imkan veriyor. Böylece birden çok yazılım
mühendisinin aynı proje üzerinde aynı anda çalışması ve kodu
donanıma ayrı ayrı aktarmaları sağlanmış oluyor. Eş zamanlı
mühendislik, geliştirme sürelerini kısaltmanın yanı sıra üçüncü parti yazılım geliştiricilerinin projeye daha kolay entegre
olmasını ve test edilmiş sistem parçalarının tekrar kullanımını
sağlıyor.
Buna ek olarak, OPC Unified Architecture üzerinden yapılabilen
haberleşme diğer sistemler ile uyumluluk sağlıyor. Web teknolojilerine doğrudan destek verilmesiyle de görselleştirme, proses kontrolü ve uzaktan bakım uygulamalarının geliştirilmesi
kolaylaştırılmış oluyor.
Daha akıllı programlama dilleri ve şablonlar
Automation Studio 4 nesne yönelimli programlama kabiliyeti
SmartEdit özelliği sayesinde çok daha verimli hale geldi. SmartEdit fonksiyon kütüphaneleri ve mevcut program bölümlerden
projeyle ilgili öneriler üretiyor. Görselleştirme şablonları da kullanıcı ara yüzü tasarımını hızlandırıyor.
Automation Studio 4 geliştirme sürecinin her adımında yazılım
mimarisinin yaratılması için gerekli mühendislik işlemlerini kolaylaştırırken; rekabetçi çözümler üreterek makine üreticileri ve
OEM’lere yardımcı oluyor.
BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr
103
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Otomotivde geleceğin mobil
deneyimini oluşturmanın yolu
işbirliğine dayalı dijital
ortamlardan geçiyor
Gelecekteki araç yeniliklerinin yüzde 80’inin güvenlik, eğlence
ve performansa odaklı dahili sistemler tarafından sağlanacağı
tahmin ediliyor. Yolcular otomobili sadece sürmekten daha
fazlasını yapacak, filmler izleyecek, yemek yiyecek veya çalışacaklar; bunların hepsini gidecekleri yere giderken yapacaklar.
Dassault Systemes Türkiye Ülke Müdürü Elif Gürdal ‘ a göre;
işbirliğine dayalı, akıllı ve sezgisel dijital ortamlar bu mobil deneyimlerin oluşturulmasında yenilikçilik laboratuarları olarak
işlev görecek.
104
Geleceği tahmin etmenin tek yolu, onu oluşturmaktır. Bugünün
hiper-bağlantılı çağında otomotiv sektöründe nasıl bir gelecek
oluşturacağız? Artık otomobiller ve tüketici elektronikleri; klasik araba kavramını, tüketicilerin kullanacağı ve etkileşime gireceği yepyeni mobilite deneyimlerine dönüştürmeye yaklaşmış
durumda. Sürücüsüz araçların 2020 gibi halk tarafından kullanılmaya başlanacağı ve gelecekteki araç yeniliklerinin yüzde
80’inin güvenlik, eğlence ve performansa odaklı dahili sistemler tarafından sağlanacağı tahmin ediliyor. Yolcular otomobili
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sadece sürmekten daha fazlasını yapacak, filmler izleyecek,
yemek yiyecek veya çalışacaklar; bunların hepsini yolda giderken yapacaklar.
Beklenmedik mobil deneyimler
Araba kullanma deneyiminin tüketiciler için cazip olması, sürüş
dışındaki becerilerinin ve ihtiyaçlarının kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektiriyor. Bu durum, otomotiv sektörüne yeni iş
ve teknoloji ortaklıkları kurarken yeni sektör ve teknoloji standartları geliştirme hususunda da esin kaynağı oluyor. Tüketici
elektroniği konusundaki büyük ticaret fuarlarında artık otonom
sürüş, çarpışma önleme ve araç haberleşme teknolojilerine
odaklanan daha çok alan görüyoruz. Bu şekilde , otomobil üreticilerinin yapay zekaya yatırım yaptıklarını ve hatta otomotiv
mühendislerinin tüketici teknolojisi şirketlerine katıldıklarını
görüyoruz.
İşbirliğine dayalı bir dijital platform; sosyal yenilikçilik, mühendislik karmaşıklığının yönetimi, çevresel etki simülasyonları,
büyük veri analizleri gibi faydalarıyla mobilite sağlayıcılarının
bu geleceğe ait deneyimleri nasıl oluşturduklarını etkileyebilir.
Bilgi birikiminin dijitalleşmesi, sofistike projeler üzerinde işbirliği, tasarlama, mühendislik ve paylaşım için gerekli bilgileri kanalize eder. Tüketiciler, 3D sanal deneyimler sayesinde yaratma sürecine henüz tasarım aşamasında güçlü bir şekilde dahil
olabilir ve yeni bir anlayış ve zevkler ve trendlerin doğrulanması
için yeni yollar sunabiliyor.
Büyük veriden yararlanma, özelleştirilmiş mobilite deneyimlerinin oluşturulmasını kanalize ediyor ve hizmet ve ürün geliştirmeyi destekliyor. Araç içi sensörlerinin 2020 itibariyle araç
başına 200’e ulaşması ve içerdikleri büyük miktarda verinin,
mobilite sağlayıcılarının tüketicilerin davranışlarını daha iyi
yorumlamasına yardımcı olacak yeni bir gerçek zamanlı geri
bildirim seviyesi sağlaması bekleniyor. Sosyal ağlardan gelen
harici verilerle harmanlanan bu bilgiler, özellikleri özelleştirmek
veya sürüş performansını geliştirmek için dijital olarak toplanabiliyor.
İnsanların hayatına proaktif katkılar
Mobilite sağlayıcılarından insanların hayatlarına proaktif olarak
katkı sağlamaları da beklenebilir. Bir yolcunun sağlık durumunu izleme ve ilgili verileri analiz etme gereksinimleri, aracın
içine rahatlatıcı kokular gönderilmesi , sırt ağrısı veya kan pıh-
tılaşmasını önleyen bir masaj veya acil bir durumda bir sağlık
uzmanına hızlı bağlantıya öncülük edebilir. İlgili kişisel verilerin
dijital platform üzerinde üretilmesi ve işlenmesi mobilite sağlayıcılarının, yeni bir seviye için “teknolojiden avantaj sağlayan”
iş modelleri geliştirmesini sağlayabilir. Mobilite sağlayıcıları,
yenilikçiliği hızlandırmak için karmaşık geliştirme ve üretim süreçlerinde uzmanlaşabilir ve bunları kolaylaştırabilir.
Enerji dengesi ve çevreye minimum zarar için
simülasyon
Çevresel unsurlar uzun zamandır otomotiv sektörüyle ilgili sorunların bir parçası ve günümüzün sürücüleri, performanstan
ödün vermeden yakıt açısından verimli ve çevre dostu araçlar
bekliyor. Dünyanın her yanında farklılık gösteren uyumluluk
dayatmaları söz konusuyken dijital bir platform, mobilite sağlayıcılarının uyumluluk ve model karmaşasını yönetmesine ve
enerji dengesini ve araç tasarımının çevreye potansiyel etkisini
göstermek için davranışları simüle etmesine olanak tanıyor.
Sıfır hata hedefi
Ayrıca artan yolcu ve yaya güvenlik önlemleri de gelecekteki
yeniliklere yön veriyor. Fiziksel bir prototip oluşturulmadan
önce bir aracı ve karmaşık sistemler sistemini modelleyen ve
simüle eden teknolojik bir platform, potansiyel sorunları tasarım döngüsünde erken aşamalarda belirlemeye yardımcı olabilir. Bu “sıfır hata hedefi” yaklaşımında, fikir oluşturmadan nihai
montaja kadar gelişim süreçlerini optimum hale getirmek için
3D onaylama, en iyi uygulamalar, şablonlar ve Ar-Ge, mühendislik ve diğer disiplinler arasında işbirliğinden faydalanılmakta.
Günümüzde birçok otomotiv şirketi, şehir içi yollarda kendi
kendine sürüş mobilitesi için etkileyici yeni perspektifler sunmak amacıyla sosyal yenilikçilik ile birlikte gelişmiş sistem
mühendisliğinden faydalanıyor. Yenilikçiliğin etkisini tam olarak anlamak için üreticiler, bir aracın fiziksel, teknolojik ve davranışsal unsurlarının ötesine geçerek aracı, akıllı şehirler gibi
büyük sistemler kapsamında simüle edebilirler.
Araç içinde ve araçların çevreleriyle daha fazla bağlanabilir olmalarının yanı sıra bireyselleştirilmiş mobiliteye yönelik artan
talep, otomotiv yenilikçilerinin farklılaştırılmış mobilite deneyimleri oluşturmaları için yeni fırsatlara kapı açacak. İşbirliğine
dayalı, akıllı ve sezgisel dijital ortamlar bu deneyimlerin oluşturulmasında yenilikçilik laboratuarları olarak işlev görecek.
Dassault Systèmes / www.3ds.com/tr
105
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Rockwell Automation’ın yeni sistemi
ile mühendisler tasarruf sağlıyor
ekipman için ayrılan alandan tasarruf
edip kontrolör başına 500 I/O hedefine
ulaşabilirler. Kullanıcılar standart AADvance sisteminin boyutunu karşılayabilmek için boyut arttırma seçeneğine
de sahipler” dedi.
AADvance Eurocard; firmaların insanları, ekipmanları ve çevreyi korumalarına,
güvenli ve sürekli proses imkanı sağlayarak ve insan hatası riskini azaltarak,
yardımcı oluyor. Sistem, terminallerin
tek tek güncellenmesine harcanan zamanı ve insan hatasını azaltmaya yardım ederek kullancıların tek bir çalışma
istasyonundan tesis çapında güvenlik
kontrol sistemlerini denetlemelerini ve
güncellemelerini sağlar.
Yeni AADvance Eurocard Sistemi ile proses mühendisleri donanım boyutundan yüzde 50 tasarruf sağlıyor.
Yeni geliştirilen sistem deniz altı uygulamaları için tasarlanmış ilk proses güvenlik sistemlerinden birisidir.
Sistem daha kısıtlayıcı fiziksel alan gereksinimleri ile
deniz altı kontrol platformları gibi, sanayi uygulamalarına ideal şekilde uyumludur. Bu tür yüksek gereksinimleri olan uygulamalar için tasarlanmış ilk proses
güvenlik sistemlerinden birisidir.
Rockwell Automation’ın Küresel Teknoloji Direktörü
Allan Rentcome; “AADvance Eurocard, bizim müşteri
geri bildirimlerine ve alan açısından kısıtlı uygulamalarda daha iyi entegrasyona duyulan bir sanayi ihtiyacına
yanıtımız. Daha küçük sistem ile, proses mühendisleri
Geleneksel AAdvance platformunda
olduğu gibi aynı kontrol platformu, geliştirme yazılımı, proses modülleri ve firmaya ait elektronik cihazları paylaşarak, AADvance Eurocard sistemi
farklı güvenlik seviyesi ihtiyaçlarını (güvenliksizden SIL
3’e kadar) ve her kullanıcının özgün sistem gereksinimlerini karşılamak için ihtiyaca göre yapılandırılabilir.
Sistem, fonksiyonel güvenlik ve kritik kontrol uygulamaları için özel olarak tasarlanmıştır ki bu sayede proses endüstrileri için geniş bir yelpazede esnek, ölçeklendirilebilir, dağıtılmış bir çözüm sunar. Sistem Exida
tarafından güvenlik sertifikası almıştır ve en son güvenlik standartlarıyla uyumludur. SIL 3’ün bütün işlevsel
güvenlik gereksinimlerini karşılamaktadır.
ROCKWELL / www.rockwellautomation.com/tr
106
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİYEL OTOMASYONDA
YOKOGAWA WIRELESS TEKNOLOJİSİ
Yokogawa wireless transmitterleri firmaların teknolojik olarak
ileriye gitmesinde anahtar bir rol oynamaktadır. Yokogawa’nın
açıklık değerleri, kullanım kolaylığı ve güvenilirliği ISA100 haberleşme sistemi ile birleşerek kablosuz transmitter çözümlerine değer katar.
-
Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı anten olarak değiştirebilir.
-
2 tane yüksek kapasiteli lityum
tiyonil klorid pilleri ve çok düşük akım
tüketimli dizaynı saysinde uzun operasyon ömrü vardır.
EJX B SERİSİ WIRELESS FARK BASINÇ VE BASINÇ
TRANSMITTERLERİ
-Seviye, basınç ve sıcaklık ölçümlerini
ISA100.11a wireless sinyalini kullanarak aktarır.
- Tek kristalli silikon rezonant sensor, yüksek güvenilirlik ve çoklu ölçüm sağlar.
- Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı
anten olarak değiştirilebilir.
- 2 tane yüksek kapasiteli lityum tiyonil klorid pilleri ve çok
düşük akım tüketimli dizaynı sayesinde uzun operasyon ömrü
vardır.
YTA WIRELESS SICAKLIK TRANSMITTERLERI
- IEC/ASTM/DIN standartlarını ya da RTD
(3 çeşit,PT100 vs.) IEC/JIS standartlarını
termokupl
(8 çeşit, K,E,J vs.) kabul eder. Sıcaklık ölçümlerini ISA100.11a wireless sinyali kullanarak aktarır.
- Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı
anten olarak değiştirebilir.
- 2 tane yüksek kapasiteli lityum tiyonil klorid pilleri ve çok düşük akım tüketimli dizaynı sayesinde uzun
operasyon ömrü vardır.
YTMX580 ÇOK GİRİŞLİ SICAKLIK TRANSMITTERI
- 8 kanallı universal giriş; çoklu ölçüm uygulamaları için mükemmeldir.
- 8 çeşit termokupl, 3 çeşit RTD ve 4/20mADC kabul eder.
FN310 KONVERTER
Yokogawa wireless ürün protföyünde yer alan konverter ile,
kablolu enstrümanların kablosuz sisteme entegre edilmesi
mümkündür. Yokogawa konverter ürünleriyle, wired Hart,
DI, DO, AI sinyalleri kablosuz sisteme entegre edilmektedir.
ISA100.11a’da standart olarak belirlenmiş yüksek kesinlikli
zaman senkronizasyonu sayesinde daha az gecikme ve yüksek
kalite ile konfigüre edilebilir. Sert çevre koşullarında yüksek
toleransa sahiptir. Aşırı gerilim koruması ve geniş çalışma sıcaklığı aralığı ile sahada Yokogawa Wireless sistemi sayesinde
güvenli ve yüksek emniyetli bir çalışma ortamı sağlar. Tak çalıştır fonsiyonu sayesinde montaj kolaylığı sağlar.
YFGW410 FIELD WIRELESS MANAGEMENT STATION& YFGW510 FIELD WIRELESS ACCESS POINT
YFGW410: Ayrık tipteki dizaynı sayesinde ayarlanabilir redundancy konfigürasyonu mevcuttur.İki adet YFW410 ürününün
birlikte kullanılması sonucunda redundancy ikiye katlanabilir.
Haberleşme arayüzüne bağlantı için IP filtresi ya da port filtresi gibi erişim noktaları konfigüre edilebilir olduğundan yüksek
güvenliklidir.
YFGW510: Yokogawa Wireless erişim noktası dünyanın en
küçüğüdür.
Duocast fonksiyonu sayesinde iki tane YFGW510’dan gelen
bilgileri eş zamanlı olarak alabilir.
YOKOGAWA / www.yokogawa.com
107
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sinyal değerlerinin basit grafiksel
gösterimi için tümleşik grafik arayüzü
TwinCAT 3 Scope – “büyük
veri” için çok çekirdekli
osiloskop
3 Scope kullanılarak veriler, mikrosaniye
mertebesine kadar çözünürlükle görüntülenebiliyor.
TwinCAT Scope’un çok çekirdekli işlemci
desteği ile aynı zamanda birkaç yüz adet
değişken içeren geniş kayıtlar için de uygun
bir çözüm. Microsoft Visual Studio®’ya ve
dolayısıyla TwinCAT mühendislik ortamına
kesintisiz entegrasyon sayesinde kullanıcı
dostu bir çözüm de sunuyor.
TwinCAT Scope ile, “büyük veri” uygulamalarında bile
verileri ölçmek olabildiğince basit, çok çekirdekli işlemci desteği çok büyük miktarda verinin toplanmasını ve
görüntülenmesini de mümkün kılıyor. Yazılımsal osiloskop, TwinCAT kontrol mimarisine tam olarak entegre ve
sinyal değerlerinin, grafik aracı ile basitçe görüntülenmesini mümkün kılıyor.
Makinelerde verilerin toplanması ve analizi, özellikle
Endüstri 4.0 ve “büyük veri” uygulamaları gitgide daha
fazla ön plana çıkıyor. Bu amaçla, tüm proses verilerinin, makinenin tüm ömrü boyunca, doğru kronolojik
sırayla ve mümkün olan en yüksek performansla, grafik
olarak açıkça görüntülenebilmesi gerekiyor. TwinCAT
Makine tasarımcıları, uygulama geliştirme
ve proses izleme sırasında mühendislik
sürecini önemli ölçüde basitleştiren bir
grafik aracını kullanma olanağına kavuşuyor. Yeni TwinCAT Analytics ve TwinCAT
IoT yazılım modülleri ile birlikte, toplanan
proses verileri, yerel olarak ya da özel veya
genel bir bulut ortamında analiz edilebiliyor.
Kullanıcılar TwinCAT Scope ile, konumdan
bağımsız olarak XT ve XY çizimleri veya
yeni çubuk grafikleri kullanarak farklı sinyal gösterim
tipleri arasında seçim yapabiliyor.
Özellikler:
– çok çekirdek desteğiyle yüksek performans
– basit, sezgisel mühendislik
– Visual Studio®’ya kesintisiz entegrasyon
–µs mertebesine kadar yüksek örnekleme hızı
– tetikleme kontrollü kayıtlar
– çalışma sırasında analiz olanağı
– çeşitli veri biçimlerine aktarım
– kaynak kontrol desteği
BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr
108
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Takım tezgâhları otomasyonu
için Rexroth’dan doğrusal
hareket sistemleri
açısından önemlidir. Doğrusal hareketli eksenler ve aktuatörler; talaş, soğutucular ve benzeri dış etkenlere karşı koruma
sağlayarak, sistemin bütünlüğünü ve hassasiyeti garanti
altına alıyor. Geliştirilmiş doğrusal hareketli sistem ürün
portföyü ile Rexroth uygulama odaklı otomasyonu destekler.
Çok amaçlı kompakt modül CKK/CKR ve lineer modül MKK/
MKR takım ve parça değişikliklerinde eksenleri hareket ettirir. Bu ürünler titreşimleri söndürmek ve yüksek hassasiyet
için bilye raylı kızaklardan oluşur.
Takım tezgâhları üreticileriyle uzun yıllara dayanan iş
birliği sayesinde Bosch Rexroth, müşteri talebine göre
farklı doğrusal hareket sistemleri geliştirebiliyor. Bosch
Rexroth, birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar
uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve
ağırlıklar için uygulamalar sunuyor.
Takım tezgahı üreticileri, makinelerini yüzde 70 ile yüzde
90’ını entegre otomasyon çözümleriyle sunma eğilimindeler.
Endüstri 4.0 dönemi ile birlikte üretimde artan ağ kullanımına bağlı olarak, bu oranın daha da artması bekleniyor. Bu
nedenle takım ve parça değişimleri gittikçe önem kazanıyor.
Müşteriye özel entegre otomasyon çözümleri ve sistemleriyle sanayinin ihtiyacı olan her türlü ürün ve hizmeti tek çatı
altında sunan Bosch Rexroth, doğrusal hareketli eksenler ve
elektromekanik silindirlerin meydana getirdiği geniş çeşitlilik
ile birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan
mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar için
uygulamalar sunuyor.
Takım tezgâhlarında kullanılan doğrusal hareketli sistemlerin
hassasiyetinin ve dayanıklılığının yüksek olması beklenir. Bu
durum hem ana hem yardımcı eksenler için, iş parçalarının
yüklenmesi ve boşaltılması, alet takımı değişimi ve destek
Sızdırmazlık bandı veya körükle birlikte alüminyum gövde,
içerdeki mekanik aksamı soğutucu ve talaş gibi dış etkenlerden korur. Boyutların benzer olduğu durumlarda, kullanıcı
dinamik ve doğruluk gibi farklı gereksinimlerine bağlı olarak
vidalı mil montaj hattı ve dişli kayış tahrik sistemi arasında
seçim yapabilir. Her iki kenarda mevcut tek noktadan yağlama özelliği kolay bakım imkânı sağlar.
Elektromekanik silindirler
Takım tezgâhları üreticileri, besleme ve döndürme aktiviteleri
için aynı zamanda EMC elektromekanik silindirini de kullanabilir. Elektrikli tahrik teknolojisinin esnekliği ve enerji verimliliğiyle, kompakt silindirlerin serbest konum avantajlarını bir
araya getirir. Kullanıcılar kuvvet, pozisyon ve hızı parametre
seçimlerini serbestçe yapabilir, her yeni iş emrinde değerleri
esnek biçimde adapte edebilirler. Yeni tasarlanmış yağlama
noktalarıyla, kullanıcılar elektromekanik silindirleri merkezi
yağlama tasarımına entegre edebilir.
Standartlardan özel çözümlere
Rexroth doğrusal hareketli sistemleri mekanik montaj hattı
veya farklı motorlar ve sürücü kontrolörlerinden oluşan
eksen olarak komple teslim eder. Takım tezgahları üreticileri
ile yıllara dayanan işbirliği sayesinde Rexroth, mühürleme
teknolojisinin tüm özel gereksinimlerini bilir ve müşteri
talebine göre farklı doğrusal hareketli sistemler geliştirebilir.
Özellikle ağır iş parçaları için, Rexroth sağlam çelik gövdelerden oluşan müşteriye özel lineer modüller temin eder ve
300 kg ağırlığı taşıyabilen çok eksenli handling sistemlerini
uygulamaya konmuştur.
Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr
109
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Üretimi Hollanda’da gerçekleşen NB
HMI serisi üst düzey güvenilirlik
sağlıyor
Üretimi Hollanda’daki Omron fabrikalarında gerçekleşen NB HMI serisi, görüldüğü kadar akıllı ve
güvenlidir. Omron’un eksiksiz seriye doğru yüksek
kalitede genişletilen ve özellik açısından zengin olan
bu yeni HMI nesli size üst düzey güvenilirlik sağlar.
Omron’un popüler CP1 kompakt makine kontrolör ailesiyle kullanmak için akıllı bir seçim olan NB serisinin, hangi sektörde çalışırsanız çalışın uygulamanız
için doğru olan bir modeli vardır.
Zengin özellikler ve ekonomik HMI
Omron işlevselliği ve kullanılabilirliği artıran, küçük
ve orta boy makineler için ideal HMI serisi boyutları
3,5 inç’ten geniş ekran 10 inç’e kadar değişen geniş
model yelpazesine sahip olan seri birçok farklı uygulama gerekliliği için uygundur ve uzun ömürlü LED
arka aydınlatmalı TFT renkli dokunmatik ekran, geniş
görüş açısı ve 65.000’den fazla renk gösterebilme
özelliklerine sahiptir.
Bağlantı için Ethernet, seri ve USB arabirimleri
NB serisi HMI’ler, Omron PLC’lere ve cihazlarına ve
diğer tedarikçilerin otomasyon ürünlerine bağlantı
için Ethernet, seri ve USB arabirimleri kullanır. NB
HMI ayrıca programınızın yeni sürümünü yüklemek
ya da saklanan verileri yedeklemek için USB bellek
kullanımını destekler.
CP1 için mükemmel ortak
Çok çeşitli ekran boyutu, bolca bulunan teknik özelliği, zengin fonksiyonelliği ve kanıtlanmış Omron kalitesi ile NB serisi, Omron’un popüler CP1 Kompakt
Makine Kontrolör yelpazesiyle kullanmak üzere kompakt bir HMI’da gereken her türlü özelliğe sahiptir.
CP1, belirli otomasyon gereksinimlerinize mükemmel bir şekilde karşılık vermek üzere artan karmaşıklık düzeyleri sunar.
OMRON / www.omron.com.tr
112
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Schneider Electric’den alçak gerilim tesisatları için eksiksiz koruma:
Easy9 serisi
Schneider Electric tarafından satışasunulan Easy9
serisi alçak gerilim tesisatı koruma ürünleri, elektrik
enerjisinin güvenli kullanılmasını sağlamak üzere
tasarlandı.
Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan
Schneider Electric, elektrikçilere müşterilerinin evlerinde güvenliklerini sağlayacak Easy9 alçak gerilim tesisatı
koruma ürünlerini tanıttı. Yüzde 100 Schneider Electric
tarafından tasarlanan ve üretilen Easy9 serisi 3 ve 6 kA
otomatik sigortalar ile 2 ve 4 kutuplu kaçak akım röleleri, parafudurlar ve sigorta kutularından oluşuyor.
Easy9 serisi apartmanlardan konutlara, villalardan ofislere ve işyerlerine kadar her yerde kullanılabiliyor. Çok
geniş amperaj aralığına sahip olan Easy9 serisi sektörde
otomatik sigortalar, kaçak akım röleleri ve parafudur ile
ihtiyaçlara cevap veren eksiksiz bir seri olarak dikkat
çekiyor.
Elektrikçiler için verimliliğe yardımcı
doğru kalite/fiyat dengesi de sunan Schneider Electric
Easy9 serisi geniş bayi ağı sayesinde rahatlıkla bulunabiliyor. Uluslararası standartlarla uyumlu Easy9 serisi
elektrikçilerin işlerinde daha verimli olmalarını yardımcı
olurken ayrıca, elektrik çarpmaları, aşırı yükler, kısa
devreler ve güç dalgalanmalarına karşı sağladığı koruma
ile de üst düzey güvenlik sağlıyor.
Alçak gerilim tesisatı için koruma ürünlerinden beklenen
her şeyi sunan Easy9 serisindeki otomatik sigortalar
3kA ve 6kA seçenekleri ile kısa devre ve aşırı yük
akımlarına karşı devre koruması sağlıyor. 2 ve 4 kutuplu
alternatifler ile sunulan ve 30 – 300 mA aralığında hassasiyete sahip Kaçak Akım Koruma Röleleri ise kaçak
akım durumunda hata açma özelliğinin yanı sıra birden
fazla devreyi koruması ile de öne çıkıyor.
Easy9 serisi dahilinde sunulan 2-4 kutuplu ve 20 kA
maksimum deşarj kapasitesine sahip parafudurların
yanı sıra, sıva altı ve sıva üstü sigorta kutuları da seriyi
eksiksiz bir şekilde tamamlıyor.
Yüksek kaliteli ve kullanıcı dostu tasarımının yanı sıra
SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr
113
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kenar Kontrol
Sistemleri
Uygulama alanlarında, ultrasonic, infrared ve çizgi
takip sensörleri kullanılarak ürün kenarını takip eder
ve herhangi bir manuel müdahaleye gerek duymaksızın özel tasarlanmış dc motor veya stepper motor
tahrik sistemli mekaniği ile kenar hizasının mikro
metre hassasiyetinde kontrolünü sağlayarak, ürünün
doğru pozisyonda hat üzerinde geçmesini sağlar. Ke-
nar kontrol sistemi kullanımı, üretim hatlarını minimize ederek verimliliği arttırır, iş ve işçişik kaybını
önler . Yüksek hızlarda uygulanabilirliğini kanıtlayan
Medel elektronik Kenar kontrol sistemi, kabloları ve
bütün ekipmanları hazır tak-çalıştır şeklinde sunulmaktadır.
Medel elektronik tarafından tasarlanan ve üretilen
kenar kontrol sistemi, kullanıcı dostu menu yapısı ile
ve Türkçe-İngilizce-Farsça dil seçenekleri ile dünyada genelinde farklı uygulamalarda kullanılmaktadır.
4*20 büyük LCD ekranı üzerinde hassasiyet, kontrol parametreleri uygulamaya göre kolayca değiştirilmekte ve çalışma değerleri gerçek zamanlı olarak
izlenmekte.
Sarıcı Uygulamaları: İşlem sonrası mikro metre hassasiyetinde çıkan ürünün sarılmasını sağlar.
Uygulama Alanları Çözücü Uygulamaları: Üretime elverişli sarılmamış
ruloların çözücüden düzgün çıkmasını sağlar.
Tifturuk Uygulamalarında: Hat üzerinde merkezli
ürün akışı
Yönlendirme Kenar Kontrol Uygulamaları: Üretim hat
çıkışına ürünün istenilen merkezde çıkmasını sağlar.
MEDEL ELEKTRONİK/ www.medelelektronik.com
114
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
MIT1525, MEGGER
İzolasyon Test Cihazı
15kV, 30 TΩ, Dijital/Analog gösterge, IR, Zamanlı IR, DAR, PI,
DD, SV ve Rampa Testi, Hafızalı
Genel Özellikler:
15kV - 30 TΩ İzolasyon testi
Dijital/Analog gösterge
IR, Zamanlı IR, DAR, PI, DD, SV ve Rampa Testi
3mA’e kadar kısa devre akımı
Yüksek parazit bağışıklığı
Li-ion pil - Bir 100M yük ile 5 kV’da 6 saat kesintisiz test yapar,
pil IEC 2133 standardını karşılar
CATIV 1000 V
Arka aydınlatmalı geniş LCD ekran
Voltmetre fonksiyonu (30 V - 660 V)
Gelişmiş bellek, kaydedilmiş Tarih / Zaman damgalı test
sonuçlarını ekranda gösterme
USB arabirimi üzerinden on-board sonuçlarını indirir
(Bağımsız aletlerle ölçülen) sıcaklık test sonucu ile kaydedilebilir
PowerDB Lite yazılımı teslimata dahildir
İlk kez kullanıcılara yardımcı olmak için hazırlanmış hızlı
başlangıç kılavuzu kapağın iç tarafından bulunmaktadır.
Teknik Özellikler:
AC voltaj (otomatik kademe) 15 kV: 90-264 V rms, 47- 63 Hz
200 VA
Pil şarj süresi: 2.5 saat derin deşarj; 2 saat normal deşarj
Pil ömrü: 100 MΩ yük ile 15 kV’da 4.5 saat (tipik) sürekli test
Test voltajı kademeleri: 1000 V, 2500 V, 5000 V, 10000 V,
15000 V
Ayarlanabilir test voltajı: 100 V’dan 1 kV’a 10 V’luk steplerle; 1
kV’dan 5 kV’a 25 V’luk steplerle;5 kV’dan 15 kV’dan 25 V’luk
steplerle
Test voltaj doğruluğu: +4%, -0%, ±10 V nominal test voltajı, 1
GΩ yükle (0°C ... 30°C)
Direnç kademeleri: 10 kΩ ... 15 TΩ 5 kV’da ; 10 kΩ ... 20 TΩ 10
kV’da ; 10 kΩ ... 30 TΩ 15 kV’da
Doğruluk:
15kV: 1MΩ’dan 3 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 30 TΩ’a ± %20
10 kV: 1MΩ’dan 2 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 20 TΩ’a ± %20
5000 V: 1MΩ’dan 1 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 10 TΩ’a ± %20
2500 V: 1MΩ’dan 500 GΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 5 TΩ’a ± %20
1000 V: 1MΩ’dan 200 GΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 2 TΩ’a ± %20
Ekran: Analog: 100 kΩ ... 10 TΩ ; Dijital: 10 kΩ ... Max.
Kısa devre/şarj akımı: 3 mA @ 5 kV, 10 kV, 15 kV
Kapasitör şarjı: <7.5 s/μF, 3 mA’de 15 kV’a
Kapasitör aralığı: 0.01 nA’den 6 mA’e
Kapasitans ölçüm doğruluğu: ±10% ±5 nF
Akım aralığı: 0.01 nA’den 6 mA’e
Akım doğruluğu: ±5% ±0.2 nA, bütün voltajlarda (23°C)
Parazit: 6 mA, 2100 V’tan 15 kV’a
Voltmetre aralığı: 30 V ... 660 V AC veya DC, 45Hz – 65Hz
Voltmetre doğruluğu: ±3%, ±3V
Sayaç aralığı: 99 dak. 59 saniyeye kadar, minimum ayar 15 sn
Hafıza kapasitesi: 5 saniyelik aralıklarla 5.5 saat kaydetme
Test modları: IR, IR(t), DAR, PI, SV, DD, rampa testi
Arayüz: USB tip B
Çalışma sıcaklığı: -20 °C ... 50 °C
Saklama sıcaklığı: -25 °C ... 65 °C
IP sınıfı: IP65 (kapağı kapalı), IP40 (kapağı açık)
Boyutlar: L 360 mm x W 305 mm x H 194 mm
Ağırlık: 6.5 kg
Aksesuarlar: Güç kablosu, USB kablosu, PowerDB Lite
yazılım, 3 x 3 m kablo seti, büyük 15kV izolasyonlu klipsler
SANPA ELEKTRONİK/ www.sanpaelektronik.com
115
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Mühendislere Eğitim
Danfoss; Amasya, Antalya, Konya, Ordu, Samsun ve
Trabzon olmak üzere altı ilde Makine Mühendisleri
Odası işbirliğiyle seminerler düzenledi. Makine
Mühendisleri Odası üyesi mühendisler, bu seminerle ısıtma sektöründe yaşanan son gelişmeler
hakkında bilgi sahibi olurken Danfoss çözümlerini
de yakından tanıdı
kapasite yetersizliği, kötü sıcaklık kontrolü, daha uzun
rejime ulaşma süresi ve aşırı enerji sarfiyatı sıkıntıları olarak sıraladı. Bu nedenle sistemlerde düzgün
balanslama yapmanın öneminin giderek arttığı da
dikkat çekilen noktalardan biri oldu.
Isıtma, soğutma ve motor kontrol sistemleri alanında
dünya lideri Danfoss, Amasya, Antalya, Konya, Ordu,
Samsun ve Trabzon Makine Mühendisleri Odası işbirliğiyle; ‘Isıtma, Soğutma ve Havalandırma (HVAC)
Sistemlerinin Hidronik Balanslanması ve Sistem
Çözümleri’ semineri düzenledi.
Danfoss uzmanları sulu döşemeden ısıtma sistmenleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Döşemeden Isıtma
Sistemleri’nde düşük sıcaklıkta su dolaştırılmakta
olup aynı zamanda ısı pompaları ve yoğuşmalı kazanların verimini artırılarak enerji tasarrufu sağladığı
için son zamanlarda aşırı talep görüyor. Ancak hatalı/
yanlış uygulamalar sonucunda hem istenen enerji
tasarrufu sağlanamıyor hem de insan sağlığı için
zararlı etkiler oluşuyor. Bu yüzden doğru uygulama
yapılması şarttır.”
Seminerde her debi ve basınç şartı altında tesisatın
her noktasında, doğru debi ve basınç farkı oluşturulabiliyorsa sistemin hidronik olarak dengelendiğini
söyleyen Danfoss uzmanları, balanslama yapılmamış
sistemlerde yaşanan sorunları şöyle ‘ses problemleri,
116
Sulu Döşemeden Isıtma Sistemleri
Seminerde Danfoss’un kar-buz birikimini engelleme
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sistemleri ve döşemeden elektrikli ısıtma sistemleri,
mühendisler tarafından büyük ilgi gören konu başlıklarından biri oldu. Danfoss uzmanları sistemlerin
dış cephelerine ve hatta iç ortamlarda zarar oluşması
önlenmiş olur.”
Verimli geçen seminerler sonunda katılımcıların
yönelttiği tüm sorular yanıtlandı. Katılan 200 katılımcıya Danfoss ürün ve çözümlerinin sağladığı avantajlar ile ısıtma sektörüne yönelik detaylı bilgi verildi.
. Bu sürede, 75 milyonun üzerinde bağlantı parçası,
122.000 km’den fazla boru satıldı ve bu rakam dünyanın çevresinin üç katına denk geliyor.
1996’da piyasaya sunulduğunda Transair, piyasadaki
ilk modüler alüminyum boru tesisatıydı. Transair her
zaman yeni ürünler ve yeni çaplarla değişen müşteri taleplerini karşılamak üzere kendini geliştirdi.
Havacılık ve uzay, yiyecek ve içecek, enerji, ulaşım,
inşaat ve laboratuvar ve ilaç dahil olmak birçok far lı
sektörde basınçlı hava, inert gaz, vakum uygulamaları
ve sıvı taşınmasını sağlıyor.
Güvenlik, verimlilik ve uyumluluğun en iyi bileşimini
sağlamak üzere Transair yeni teknolojiler geliştirdi.
Alüminyum ve paslanmaz çelik olmak üzere iki malzeme seçeneği ve 12 farklı çap ile Transair çok sayıda
son uygulamaya uygun seçenekler sunuyor.
önemine dikkat çekerek şu bilgileri verdi:
“Isıtma kabloları, değişik amaçlar için kullanılmak
üzere elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüştüren
özel kablolardır. Isıtma kabloları uygulama yerine ve
şekline göre 220V veya 380V şebeke gerilimi ile çalışırlar. Herhangi bir ilave elektrik alt yapısına ihtiyaç
duyulmaz. Isıtma kablolarında ısı enerjisine dönüşen
elektrik enerjisi ile, dijital termostat ve sensörler
kullanarak üç farklı amaç için uygulamalar yapılır; iç
mekan uygulamaları, dış mekan güvenlik uygulamaları, boru ısıtması uygulamaları.
Kar-buz engelleme sistemi; sadece kar yağdığında
veya buzlanma olduğunda çalışan sistemdir. Binaların
dışında insanların yaya veya araçları ile kullandığı
alanlarda güvenli ve konforlu sonuçlar oluşur. Ayrıca
binalarımızın çatılarında ve iniş borularında buzlanma
sonucu bir hasar oluşmaz, dolayısıyla binalarımızın
Ayrıca Transair artık basınçlı hava uygulamalarına,
nitrojen, argon ya da CO2 gibi inert gaz uygulamalarına, vakum uygulamalarına, su ve petrol gibi genel
endüstriyel akışkanlarla kullanıma da uygun bir tesisattır.
Geçmeli Bağlantılar, güvenli bağlantıyı desteklerken,
kolay kullanım sağlayan ve kurulum sırasında hata
riskini en aza indiren Yaylı Kelepçe ve ayrılma olasılığını azaltmak üzere tasarlanan Kelepçe ve Kartriç
dahil olmak üzere çok sayıda Transair yeniliği piyasada bilinir hale geldi.
Bu önemli yıl dönümü ile ilgili yorum yapan Transair
İş Birimi Yöneticisi Guillaume TETARD şunları söyledi: “Transair piyasaya ilk adım attığında son derece
yenilikçiydi ve müşterilere o dönemde piyasada bulunan seçeneklerden çok daha farklı ve faydalı alternatifler sundu. Elde edilen ve süregelen ürün başarısı
dünyanın dört bir yanında kurulan muazzam miktarda
sistem ile vurgulanıyor. Kalıcı değeri ve uygunluğu
son derece farklı sektörlerdeki sürekli değişen zorlu
ve yeni uygulamaların gereksinimlerini karşılamak
üzere sürekli gelişim ve yenilik ile destekleniyor.”
117
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
MITSUBISHI ELECTRIC, TÜRKİYE’DEKİ
DEV PROJELERİN HVAC
OTOMASYONUNA TALİP OLDU
Otomasyon çözümleri ile Marmaray’a da yüksek katma
değer sağlayan Mitsubishi Electric’in Türkiye Başkanı
Masahiro Fujisawa, Türkiye’deki dev projelerin Isıtma,
Havalandırma ve İklimlendirme (HVAC- Heating,
Ventilating and Air Conditioning) otomasyonuna talip
olduklarını açıkladı. Türkiye’de ağırlıklı olarak iklimlendirme ve otomasyon alanında faaliyet gösteren
Mitsubishi Electric, yakın zamanda Manisa’da ev tipi
klimaların geliştirilmesi ve üretimi için fabrika yatırımı yapacak. Isıtma, havalandırma ve iklimlendirme
otomasyonu konusunda dünyada olduğu gibi Türkiye’de
de iddialı bir oyuncu olan Mitsubishi Electric, İzmir’de
düzenlediği etkinlikte bu alandaki faaliyetlerini sektör
temsilcilerine anlattı.
Tüm dünyada ürünlerinin ileri teknolojisi ve kalitesi ile
tanınan ve son dönemde Türkiye’deki ev tipi klima fabrikası yatırımı ile ilgi çeken Mitsubishi Electric, ısıtma,
havalandırma ve iklimlendirme sektöründeki otomasyon
118
çalışmaları ile de gündemde. Mitsubishi Electric Türkiye,
kısaca HVAC (Heating, Ventilating and Air Conditioning)
olarak adlandırılan Isıtma, Havalandırma ve İklimlendirme
Sektörü’ndeki otomasyon çalışmalarını konu alan sektör buluşmasını, Ankara ve İstanbul’dan sonra bu kez
İzmir’de düzenledi. Mitsubishi Electric, Swissotel Büyük
Efes’te gerçekleştirdiği etkinlikte; kamu ve özel sektör
temsilcileri, yatırımcılar, taahhüt firmaları, yüklenici firmalar ve danışmanlar ile bir araya geldi.
Etkinliğin açış konuşmasını gerçekleştiren Mitsubishi
Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa, Mitsubishi
Electric’in bugün 130 bine yakın çalışanı ile 43 ülkede
faaliyet gösteren, 38.8 milyar dolar ciroya sahip, 95 yıllık
bir dünya devi olduğunu belirtti. Fujisawa, Mitsubishi
Electric’in Türkiye’deki ana faaliyet alanlarının; klima
sistemleri, fabrika otomasyon sistemleri, CNC mekatronik sistemler ve ileri robot teknolojilerinin satış ve satış
sonrası hizmetlerinden oluştuğunu hatırlattı. Mitsubishi
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Electric’in Türkiye’de uydu, asansör, görsel veri sistemleri, güç kaynakları ve ulaştırma bağlantılı altyapı
projelerinde de yer aldığını ifade eden Fujisawa, markanın
özellikle Türksat 4A-4B uyduları ve Marmaray projesinde
kullanılan otomasyon teknolojisi ile öne çıktığını vurguladı.
“Türkiye, Mitsubishi Electric için önemli bir
üretim üssü haline gelecek”
Mitsubishi Electric’in Avrupa pazarında iklimlendirme ve
soğutma sistemleri alanında daha da büyümeyi amaçladığını belirten Fujisawa, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Mitsubishi Electric, Türkiye’nin jeopolitik konumu, genç
nüfusu ve büyüme potansiyeli ile avantajlı bir ülke olduğuna ve dünyanın ileri ekonomileri arasında söz sahibi
olacağına inanıyor. Bu doğrultuda Türkiye’de yatırım
kararı da aldı. Manisa’da konumlanan ve Ocak 2018’de
üretime başlaması planlanan fabrika, yaklaşık 176 milyon
TL yatırımla hayata geçirilecek ve üretim kapasitesi yılda
500 bin ünite olacak. Yapılacak yatırımla 2020 mali yılı
itibariyle yaklaşık 400 kişiye istihdam sağlanması hedefleniyor. Manisa fabrikası ile Türkiye, Mitsubishi Electric
için ev tipi klima alanında önemli bir üretim üssü haline
gelecek.”
“Dev projelerin HVAC otomasyonuna talibiz”
“Dünyanın ilkleri, en hızlıları ve en büyükleriyle dolu
başarılarının üzerine yeni başarılar inşa etmeyi sürdüren
Mitsubishi Electric, 75 yılı aşkın süredir ileri otomasyon
sistemleri ile de dünya genelinde tercih ediliyor” diyen
Fujisawa, sözlerine şöyle devam etti; “Pek çok farklı
sektörde olduğu gibi ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC) projelerinin otomasyonunda da iddialı bir
oyuncuyuz. Bu noktada İstanbul için hayati önem taşıyan
Marmaray projesi ile öne çıkıyoruz.
Türkiye’deki bu tarz dev projelerin HVAC otomasyonuna
talibiz. Ayrıca alt yapı projelerinin yanı sıra fabrikalar,
konut ve ofis projeleri, oteller, AVM’ler, otoparklar,
tüneller, havuzlar gibi her türlü toplu kullanım alanında bulunan HVAC sistemlerinin otomasyonunda çözüm
ortağı olmayı hedefliyoruz. Otomasyon çözümlerimiz ile
HVAC sisteminin her bir unsurunun birbiri ile haberleşebilmesini ve tüm sistemin tek bir merkezden kolayca
yönetilebilmesini sağlıyoruz. HVAC sektöründeki otomasyon gücümüzü, üstün teknolojimizi ve kalitemizi, uzun
yıllara dayanan mühendislik tecrübemiz ile birleştirerek
projelere özel çözümler sunuyoruz.”
“Marmaray’da yüzde 100 yedekli kontrol sistemi kurduk”
Mitsubishi Electric Türkiye olarak Marmaray’ın “İstasyon
Bilgi ve Yönetim Sistemi Projesi”ni gerçekleştirdiklerini
belirten Fujisawa, projenin detayları ile ilgili şu bilgileri
verdi; “Marmaray BC1 Boğaz Geçiş Projesi kapsamındaki
hizmetlerimiz; ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğinden oluşuyor. Tünel, tüm istasyonlar, havalandırma binaları ve jeneratör binalarında elektromekanik
ekipmanların kontrol ve izlenme işlerini gerçekleştirdik.
Yüzde 100 yedekli olarak tasarladığımız Marmaray kontrol sisteminde; 37 bin donanım izleme ve kontrol noktası,
107 bin yazılım izleme ve kontrol noktası, 750 operatör
ekranı kontrol sayfası ve 100 kilometre haberleşme kablosu bulunuyor. Bu sayede örneğin, tünelde oluşabilecek
bir yangın durumunda operatörler, ilgili olay noktasındaki
tren operatörü ile temas kurabiliyor, yolcuyu ve dumanı
tahliye etmek amacıyla hava akış yönünü tespit edebiliyor. Böylelikle sistemin, operatörü yönlendirmesi ile hata
olasılığını en aza düşürüp kolaylıkla tanımlı havalandırma
senaryosunu başlatabiliyor.”
Mitsubishi Electric’in HVAC otomasyonu çalışmaları
Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa’nın
açış konuşmasının ardından birim yöneticilerinin sunumlar gerçekleştirdiği İzmir etkinliğinde, markanın HVAC
sektörünün otomasyon çalışmaları hakkında detaylı
bilgi verildi. Etkinlikte sektör temsilcilerine, Mitsubishi
Electric’in yenilikçi teknolojiye sahip, akıllı, kompakt,
uzun ömürlü, güçlü, üstün performanslı ve yüksek enerji
tasarruflu ürünleriyle projelere sağladığı katma değer ve
son teknoloji uygulamaları örneklerle anlatıldı.
Enerji ve maliyette büyük tasarruf
Kullanıcı dostu ve uzun ömürlü otomasyon çözümleri ile
işletmelerde ve projelerde ciddi oranda enerji tasarrufu
sağlayan ve maliyetleri azaltan Mitsubishi Electric, sağlıklı, konforlu ve güvenli ortamlar oluşturuyor. Ürün kullanımındaki karbondioksit salınımını ve üretimdeki total
emisyonu azaltıyor. Hız kontrol ve aydınlatma kontrol sistemi uygulamalarında tasarruf sağlayabiliyor. Mitsubishi
Electric, tüm bu özellikleri sayesinde çevre dostu tesisler
ve projelerin HVAC sistemleri otomasyonu için uygun ve
iddialı bir çözüm ortağı olarak dikkat çekiyor.
119
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TEZMAKSAN 5 EKSEN TEKNOLOJİ VE
KİRALAMA GÜNLERİ
5 Eksen Teknolojisi ile Uçurdu.
3 Haziran Cuma günü Tezmaksan Makine ,YENİ
5 EKSEN TEKNOLOJİLERİNİ tanıtmak amacıyla
Bayrampaşa merkez showroom’unda, makine sanayi
sektöründen müşterilerini ağırladı.5 Eksen tezgahlarla yaptığı ” TOPKAPI SARAYI, OSCAR HEYKELI
, AUDI R8 ,YELKENLİ “ demo kesimleri ile ilgi
topladı. Sektörde ilk defa kullanılan OPERASYONAL
KİRALAMA HİZMETİNİ de etkinlikte müşterilerine
tanıttı. Etkinliğin mottosu olan “5 Eksen Teknolojisi
ile Uçuruyoruz” sloganı kapsamında 16 Temmuz da
6 katılımcısını İstanbul’un, tarihi, kültürel ve doğal
güzellikleri üzerinden AW 119 helikopteri ile uçuracak.
Tezmaksan Makina tarafından yılda bir kez düzenlenen
geleneksel “Open House” etkinliklerinden “TEZMAKSAN
5 EKSEN TEKNOLOJİ VE KİRALAMA GÜNLERİ “ 3
Haziran Cuma günü Tezmaksan Bayrampaşa merkez
showroom’unda yapıldı.
Takım tezgâhları sektöründe birçok “İLK” i gerçekleştirmiş olan Tezmaksan, sektörde ilk defa kullanılan
soldan sağa
Tezmaksan Makine Genel Müdürü Hakan Aydoğdu,
Painter Artist İsmail Acar, Tezmaksan Mali İşlerden
Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Fatma Aydoğdu, Brother Ürün
Müdürü Ersoy Bahçetepe
120
soldan sağa
Kılıç Otomat Firma Sahibi Erdi Kılıç, Tezmaksan makine
Satış Direktörü Erdinç Koç, Kılıç Otomat Firma Sahibi
Metin Kılıç, Tezmaksan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa
Aydoğdu, Erbay Alüminyum Yönetim Kurulu Başkanı
Kemal Karakuş, Tezmaksan Mali İşlerden Sorumlu İcra
Kurulu Üyesi Fatma Aydoğdu, Sivas Sanayici İş Adamlari
Derneği Başkanı Hüsnü Eken
OPERASYONEL KİRALAMA HİZMETİNİ de etkinlikte müşterilerine tanıttı. Gelişmiş ülkelerde teknoloji
alımlarının % 50’sinden fazlasının finansmanı için
kullanılmakta olan OPERASYONEL KİRALAMA sunumu
Tezmaksan Yatırım Danışmanı Yalçın Paslı tarafından
tarafından yapıldı. Tezmaksan Yatırım Danışmanı Yalçın
Paslı sunumunda Operasyonel Kiralama hizmetinin 2. El
değer riskinin yönetilmesi, sermayenin doğru kullanımı,
kiraların gider olarak kullanılması, makinenin verimliliği
gibi birçok başlıkta kullanıcılara sağladığı faydalar üzerinde durdu.
TEZMAKSAN 5 EKSEN TEKNOLOJİ VE KİRALAMA
GÜNLERİ etkinliğine Türkiye’den iştirak eden firma
sahipleri, şirket yöneticileri ve mühendisleri hem demo
kesimlerini hem yeni 5 Eksen modellerini incelediler.
7.BROTHER S500X1 İŞLEME MERKEZİ – KARBÜR
İŞLEME
8.CC MACHINERY CY 52MV YATAY TORNA TEZGAHI AÇILI PARÇA KESİMİ
9.MITSUBISHI MV2400R TEL EREZYON TEZGAHI
10. EA8 DALMA EREZYON TEZGAHI Akım Metal çift ayna çift torna tezgah üretiminden
sonra bu etkinlikte de, üretimde verimliliğin ve üretkenliğin arttırılması için yeni geliştirmiş olduğu, entegre
otomatik yükleme boşaltma sistemli, standart tornalara
oranla %50 yer tasarrufu sağlayan, lineer cetvel kontrollü X eksenine sahip, C ve Y eksen opsiyonlu ST-250
MINIA model CNC Torna tezgahını sergiledi.
soldan sağa
Tezmaksan Teknik Operasyon Müdürü Ender Bayram
Takımsaş Firma Ortağı Tekin Seçkin
Tezmaksan Makine Genel Müdürü Hakan Aydoğdu
Etkinlik süresince 5 Eksen Modellerinden ;
1.FRONTIER LU 620, SİMULTANE 5 EKSEN CNC
İŞLEME MERKEZİ - OSCAR HEYKELİ
2.FINETECH GTX-620 ,5 EKSEN İŞLEME MERKEZİ AUDI R8 DEMO KESİM
3.DAHLIH PT 128 -5AX KÖPRÜ TİPİ5 EKSEN İŞLEME
MERKEZİ – YELKENLI DEMO KESİM
4.TOPWELL 400HW CNC İŞLEME MERKEZİ – TOPKAPI
SARAYI
5.GOODWAY SW 32 KAYAR OTOMAT – SATRANÇ ATI
6.BROTHER S1000X1 İŞLEME MERKEZİ – AĞIR TALAŞ
SALYONGOZ
Tezmaksan 5 Eksen Teknoloji Ve Kiralama Günlerinde
bizlere sektörün öncülerinden; YENASOFT ve DEMİRAL
MAKİNA ve ayrıca yerli CNC torna üreticisi AKIM
METAL “SMB” markası ile eşlik etti. Yenasoft Cam
Yazılımı Esprit sunumu ile katılımcılara bilgiler verdi.
Ayrıca tezmaksan.com.tr den form doldurarak çekilişe katılan firmalar arasından 6 firma belirlendi. 16
TEMMUZ‘da Katılımcı 6 firma AW 119 helikopteri ile
İstanbul’un, tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini gökyüzünden izleyecek.
İzmir, Ankara , Bursa ve Konya gibi ülkemizin talaşlı
imalat konusunda önemli merkezlerinden olan şehirlerinden gruplar halinde katılımlar sağlanan etkinlikle ilgili tüm videolara https://www.facebook.com/
TezmaksanAS/ adresimizden ulaşabilirsiniz.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Danfoss, eğitim ve seminerler
ile sektörü bilgilendirmeyi
sürdürüyor.
Haziran ayında Danfoss, Dantek Otomasyon’a
yönelik Endüstriyel Otomasyon Basınç ve Sıcaklık
Sviçleri eğitimi düzenledi
Isıtma, soğutma ve motor kontrol sistemlerinde dünya
devi Danfoss, Haziran ayı eğitim programına hızla
devam ediyor. Danfoss, Dantek Otomasyon’un katılımıyla Endüstriyel Otomasyon Basınç ve Sıcaklık
Sviçleri eğitimi düzenledi.
Danfoss Soğutma ve Danfoss Motor Kontrol
Sistemleri’nin ‘Otomasyon Basınç ve Sıcaklık Sviçleri’
ortak eğitiminde genel tanıtım yapılarak, sistem teoriği
ve bu ekipmanların çalışma prensipleri anlatıldı. Her
bir ürün grubunun (MBC, RT, KP/KPI, KPS, CAS, BCP,
122
CS) özellikleri tanıtıldı, farklı uygulama örneklerine
değinilerek, hatalı kullanım sonucu oluşan uygulama
hataları resimlerle anlatıldı. Program sonunda, ürün
özellikleri ve uygulamaya alanları hakkında yöneltilen
tüm sorular Danfoss uzmanları tarafından detaylı bir
şekilde yanıtlandı.
Eğitim bitiminde bir sonraki eğitim programa dahil
etmek üzere katılımcılardan talep ettikleri konu başlıkları alındı.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Parker, “We Parker Partners” Distribütör
Eğitim Programını Hayata Geçirdi
Hareket ve kontrol teknolojileri alanında öncü firmalardan biri olan Parker Hannifin Türkiye, ilk defa
bu sene, pilot olarak Otomasyon ve Racor Filtrasyon
Grubu bayileri ile başlayarak “We Parker Partners”
ismini verdiği eğitim programının ilkini geçtiğimiz
Mayıs’ta tamamladı.
Program’ın lansmanında Parker Türkiye Genel
Müdürü Serpil Uzun, “Parker Türkiye olarak, yeni
Win Strateji™’mizde de belirtildiği gibi sürdürülebilir
başarıya ulaşmanın yolunun güçlü ve etkin bir dağıtım
ağına sahip olmaktan geçtiğini çok iyi biliyoruz. Bu
sebeple, siz distribütörlerimizin bizzat dahil olduğu,
sizin ihtiyaç ve taleplerinize göre birlikte şekillendirebileceğimiz bir eğitim programı hazırladık.” sözleri ile
programın amacını ve çıkış noktasını özetledi.
Parker Türkiye, bu eğitim programını oluşturmak için,
içlerinde farklı görev ve seviyelerden 9 kişinin bulun-
duğu bir “Yüksek Performans Takımı (HPT)” kurarak,
Parker Hannifin’in global olarak yıllardır uyguladığı
ve Parker Türkiye’yi de her yıl başarıya taşıyan teknikleri distribütörlerine aktarmak üzere bir seri beyin
fırtınası toplantısı gerçekleştirdi. Toplam 9 toplantı ve
23 iş saati süren ön çalışmanın sonunda “We Parker
Partners” eğitim programının toplamda 3 gün sürecek
2 fazda distribütörlere aktarılmasına karar verildi.
Nisan’da tamamlanan eğitim programın ilk fazında, katılımcılar, Parker’ın yerel ve global stratejileri, pazarlama trend ve aktiviteleri, distribütörlerin
Parker’dan alabileceği pazarlama desteği, global mesleki ahlak kuralları ve uyumluluk prosedürleri gibi
konuları içeren bir dizi eğitimden geçtiler. 1. fazın
açılışında, Parker Türkiye Satış Müdürü Aygün Erol,
şu sözlerle eğitimi özetledi: “Bu programı siz distribütörlerimizden gelen istekleri göz önünde bulundurarak
hayata geçirmeye karar verdik. Amacımız sizin ve eki-
123
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
binizin, bir dizi eğitimden geçerek Parker ailesinin bir
parçası olmanın sağladığı bilgi ve yetkinliklere ulaşmasını, gelişen ve değişen dünyada Parker’daki son
değişiklikleri yakalamasını ve eğitimi tamamladıktan
sonra görevi ne olursa olsun işini daha iyi yapabilmek
için Parker’ın sunduğu imkanları daha etkin bir şekilde
kullanabilmesini sağlamaktır.”
11 distribütör firmadan 27 katılımcının sertifika aldığı
“We Parker Partners” eğitiminin 1. fazı, distribütörler
tarafından büyük bir beğeni ile karşılandı. Katılımcılar,
tamamen yenilikçi bir yaklaşım ile canlı ve online olarak gerçekleştirilen program lansmanından, katılımcılara dağıtılan “hoş geldiniz kiti”ne; eğitim için özel olarak hazırlanan videolar ve interaktif uygulamalardan,
program kapanışında gerçekleştirilen canlı ve online
değerlendirme anketine kadar her aşamada daha önce
hiç yaşamadıkları bir deneyimi yaşadıklarını belirttiler.
Eğitim programının 2. fazı, Parker’ın yıllar boyunca
kullandığı kârlı büyüme, doğru kaynak kullanımı,
değer fiyatlama gibi teknikleri içeren Winmap ve
Winvalue metodolojilerine ek olarak, teknoloji workshop’ları ve satış ekipleri için özel olarak şekillendirilen “Etkin Sunum Teknikleri” eğitimlerini içeriyordu.
Parker, özellikle Etkin Sunum Teknikleri eğitimi için
TMI Grup (PDR International)’dan Ekrem Açıkel ve
Cankız Onur Kum’u programa dahil ederek eğitimlerin
2. Fazını Mayıs sonunda tamamladı ve 17 katılımcıyı
“We Parker Partners” programından mezun etti.
Eğitimin her iki fazına birden katılan Parker Racor
Filtrasyon Ankara Distribütör’ü Alpem’in Genel
Müdürü Alaattin Selver: “Daha önce birçok firmanın
eğitim programına katıldım ve hemen hemen hepsi
ürün tanıtımı ve firma reklamı şeklinde geçti. İlk defa
Parker, iş birliğimizin yanı sıra kişisel gelişimimize
de odaklanan bu eğitimi gerçekleştirdi. Kesinlikle her
çalışanımın almasını önemsiyorum.” sözleri ile geri
bildirimlerini iletti.
Program ile ilgili distribütörlerden büyük destek ve
tebrik alan Parker Genel Müdürü Serpil Uzun, “We
Parker Partners programı bizim distribütörlerimiz ile
ortaklaşa oluşturduğumuz ve bizi birlikte başarıya
taşıyacak önemli girişimlerimizden biri. Eğitimlere,
her yıl düzenli olarak ve içerikleri sürekli güncelleyerek devam edeceğiz.” şeklinde cevap verdi.
124
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İzmit Körfezi’ndeki asma
köprü açıldı
•Altı şeritli asma köprü Marmara
Denizi’nin üzerinde üç kilometre
boyunca uzanıyor
•Yapının durumunu 390’a yakın
sensör izliyor
•Asma köprü seyahat süresini
yarı yarıya azaltıyor
İnşaatı 42 ay süren Türkiye’nin
yeni köprüsü Osman Gazi açıldı.
Köprü, her gün 40.000 aracı taşıyabilecek kapasiteye sahip.
Japon inşaat firması IHI adına
köprünün elektromekanik müteahhitliğini üstlenen Siemens, tüm
köprü yapısının, trafik kontrol
bileşenleri ve sistemlerinin geliştirilmesi, montajı ve devreye alınmasından sorumlu. Ayrı bakım
hatlarına sahip altı şeritli köprü,
İstanbul ve İzmir’i birbirine bağlayacak otoyol projesinin bir parçası.
Tamamen çelikten inşa edilen ve ana açıklığı 1550
metre olan köprü, İstanbul’un güneyinde, yani deprem
olasılığı olan bir bölgede, Marmara Denizi üzerinde 64
metre yükseklikte asılı duruyor. Bu nedenle sarsıntıyı,
hareketi ve yükü sürekli ölçerek normalin dışındaki tüm
olayları köprü operatörüne bildiren özel bir teknolojiyle
donatılmış yapıya sahip.
Siemens köprüyü, durumu sürekli izleyen ve aşırı
sarsıntıda alarm veren 390’a yakın sensörle donattı.
Sensörler ana açıklığa giden yol kesitlerindeki stres
yükünü ve dikey ve yanal gerilimi devamlı olarak ölçüyor.
Köprüde bulunan özel GPS sensörleri, köprü kazıklarındaki tüm salınımı milimetrik olarak kaydediyor,
bunun yanında rüzgar ve sıcaklık ölçümü birimleri de
sunuluyor.
Köprüdeki değişimler ve potansiyel hasarlar da anında sensörler tarafından tespit ediliyor, örneğin çelik
yapıdaki korozyon sürekli kontrol ediliyor. Köprünün iç
odalarında, kulelerinde, tabliyelerinde ayrıca kılıflı askı
kablolarında bulunan özel bir sistem, çeliği paslanmaktan korumak için havadaki nemi kontrol ediyor ve yüzde
40’ın altında kalmasını sağlayacak şekilde düzenliyor.
Köprü ile İstanbul ve İzmir arasındaki 409 kilometre
uzunluğundaki otoyol inşaatı Türkiye’nin şimdiye kadarki en büyük çevreyolu projesinin bir parçası konumunda bulunuyor. Gebze ve İzmir arasındaki yeni otoyol,
Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından görevlendirilen “Otoyol YATIRIM ve İŞLETME A.Ş” (NurolÖzaltin-Maykol-Astaldi-Yüksel-Göcay), tarafından 22
yıllık bir süre için Yap-İşlet-Devret sözleşmesi şartlarına
uygun olarak yönetilecek. Yeni altı şeritli köprü bağlantısı iki şehir arasındaki yolculuk süresini sekiz saatten
üç saate düşürecek.
125
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Siemens ve Gamesa birleşiyor; rüzgar
enerjisinde bir dünya lideri doğuyor
Siemens ve Gamesa, rüzgar enerjisi sektöründeki faaliyetlerini birleştirmek üzere anlaşma imzaladı. Her iki şirketin de bu
alandaki pazarları, ürünleri ve teknolojileri birbirini tamamlayarak hem müşteriler hem de hissedarlar açısından önemli bir
değer yaratacak. Gamesa hissedarları bu birleşme sonucunda
Siemens’ten hisse başına 3,75 Euro nakit ödeme alacak.
Siemens, anlaşma sonucunda, tüm rüzgar enerjisi
faaliyetlerini Gamesa ile birleştirerek, dünyanın lider
rüzgar türbini üreticisi olacak. Siemens, bu birleşme ile şirketin hisseli sermayesinin yüzde 59’una,
Gamesa’nın mevcut hissedarları da yüzde 41’ine
sahip olacak. Siemens, birleşmenin tamamlanmasının
hemen ardından tüm Gamesa hissedarlarına (Siemens
hariç) hisse başına 3,75 Euro ödeyecek.
Yeni şirketin dünya çapında, birikmiş yaklaşık 20
milyar Euro değerinde siparişe, 9,3 milyar Euro
ciroya ve 839 milyon Euro kâra sahip olması bekleniyor. Birleşme sonucu oluşan şirketin global merkezi
İspanya’da olacak ve şirketin hisseleri İspanya’da
işlem görmeye devam edecek.
Onshore bölümünün merkezi yine İspanya olurken, offshore bölümü Hamburg-Almanya ve VejleDanimarka’dan yönetilecek.
128
Siemens AG Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Joe
Kaeser, Gamesa birleşmesi hakkında şunları ifade
etti: “Bu birleşmenin amacı, sürekli büyüyen ve son
derece cazip hale gelen rüzgar enerjisi sektörünü
daha da rekabetçi kılmak ve yenilenebilir enerjinin
daha uygun maliyetli hale gelmesini sağlamak.Bu
birleşme sonucunda, müşterilerimize çok daha büyük
fırsatlar ve yeni şirketin hissedarlarına ise daha
büyük bir değer sunabileceğiz. Birleşme, Siemens’in
2020 Vizyonu’na da yüzde yüz uyum sağlıyor. Uygun
maliyetli, güvenilir ve sürdürülebilir enerji sunma
konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyor.”
Siemens ve Gamesa, bu anlaşmayla önemli bir sinerji
elde edecek. Anlaşmanın 2017 yılının ilk çeyreğinde
tamamlanması planlanıyor.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ASCO yeni valf boyutlarına valf adası
kullanıcıları esneklik kazandırdı
Yeni alt pleyt seçeneği, ASCO Numatics valf adalarının uygulama aralığını genişletiyor
ASCO, valf adalarının uygulama aralığını genişleten
yeni valf aralığını piyasaya sürdü. 502 serisi
valfin ilave edilmesi, ASCO Numatics valf adalarının
şimdi 400 l/dak ila 3820 l/dak bağımsız akış
aralığı ile başa çıkabilmesi anlamına gelmektedir.
Yenilikçi G3 veya 580 serisi elektronik
parçalarla birleştirildiğinde ASCO Numatics valf adaları en küçük ayak izine karşı akış oranları
ile gurur duymaktadır.
18mm boyut, 650 l/dakikaya kadar akış kapasitesiyle
502 Serisi valfi mevcut sistemlere
entegre etmesi kolaydır ve valf adalarına tamamen
monteli şekilde gönderilmektedir. ASCO
Numatics valf adaları geniş çeşitlilikteki aksesuar yelpazesi ile mevcut olup karmaşık
konfigürasyon gereksinimleri bulunan uygulamalar
için idealdir.
Tam ASCO Numatics valf adası sunumu, otomotiv
endüstrisinden ambalaj işleme hatlarına
kadar geniş çeşitlilikteki uygulamalara yönelik uyar-
lanabilir.
Valf adası konfigürasyonu, ASCO Numatics çevrimiçi
konfigüratör kullanılarak oldukça kolaydır.
Konfigüratör tam sistemin tüm aksesuarlarıyla birlikte
komple tanımlanmasına olanak sağlar.
Bu, müşterilerin sahada gerçekleştireceği manuel
montaj veya konfigürasyonu azaltmalarını ve
hem kesinti süresini hem de konfigürasyon ve bakım
için harcanan mühendislik süresini
azaltarak işlemlerini mümkün olduğunda hızlı şekilde
yapmalarını sağlar.
Tüm ASCO Numatics valflerde olduğu gibi 502 Serisi
de IP65 koruma düzeyine ve modüler
yapıya dayanacak şekilde inşa edilmiştir. Endüstrideki
standart plastiğe kıyasla metalik manuel
geçersiz kılma ile sağlam ve güvenilir bir çalışma
sunar. Bakımın gerekli olması dolayısıyla geri
bildirim ve teşhis, elektronik modülde yer alan entegre grafik ekran sayesinde hızlı ve kolay
şekilde yapılır.
129
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
CDT, Yenilikçi Boundary Scan Çözümü
XJTAG İçin Çalıştay Düzenledi
Siemens ve Gamesa, rüzgar enerjisi sektöründeki faaliyetlerini birleştirmek üzere anlaşma imzaladı. Her iki şirketin de bu
alandaki pazarları, ürünleri ve teknolojileri birbirini tamamlayarak hem müşteriler hem de hissedarlar açısından önemli bir
değer yaratacak. Gamesa hissedarları bu birleşme sonucunda
Siemens’ten hisse başına 3,75 Euro nakit ödeme alacak.
Türkiye’de elektronik sistem tasarım ve üretimi gerçekleştiren kurumlarla ar-ge merkezlerine tasarım
otomasyonu çözümleri sunan CDT Bilgi Teknolojileri,
düzenlediği eğitim seminerleri ve çalıştaylarla adından
sıkça söz ettiriyor. CDT, son olarak elektronik tasarım
otomasyonu konusunun en önemli ürünlerinden biri
olan XJTAG ile ilgili katılımın ve ilginin yoğun olduğu
bir çalıştay gerçekleştirdi. Bilkent Otel’de 20 firmadan
farklı dallarda mühendis grubunun katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik ilgiyle takip edildi.
130
Elektronik tasarım ve üretim süreçlerini kısaltarak firmaların zamandan tasarruf etmesini sağlayan XJTAG
için düzenlenen çalıştayda katılımcılar ürünün konseptiyle ilgili detaylı bilgi ve terimleri öğrenirken aynı
zamanda ürünler ve tasarım için “Test” başlığı altında
yer alan boundary scan (sınır tarama) test çözümlerini
de uygulamalı olarak deneyimleme imkânı buldular.
CDT düzenlediği bu çalıştayla etkinliğe katılan; tasarım, geliştirme, test ve üretim mühendislerine ürünü
tanıma ve kullanma fırsatı verdi.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Düzenledikleri etkinliklerle sektör için gerekli ve önemli bir hizmet sunduklarını belirten CDT Satış Mühendisi
Gürkan Göğüş, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Çalıştığımız alan olan elektronik tasarım otomasyonu
konusunda firmalara verdiğimiz hizmetler geniş bir
yelpazeyi kapsıyor, toplam çözüm ve danışmanlık hizmetleri sunan bir firma olarak da çalışmalarımızın yanı
sıra hizmet verdiğimiz alanlarda seminer ve çalıştaylar
düzenleme konusunu çok önemsiyoruz. Bu kapsamda
gerçekleştirdiğimiz XJTAG konulu çalıştayda katılımcılara ürünle ilgili en kritik bilgileri aktararak uygula-
malı olarak ürünü kullanma imkânı sunduk. Böylelikle
katılımcılar ürünü daha iyi tanıyıp ürünün kullanımının
önemini daha iyi kavramış oldular. Bir grup yazılım
ve donanımdan oluşan, test rahatlığı ile elektronik
devrelerin kısa sürede kolaylıkla hazırlanmasına imkân
sunan XJTAG için düzenlediğimiz etkinliğimiz büyük
beğeni topladı ve benzer etkinlikler düzenlemek konusunda da yoğun istek aldık. Elbetteki biz de sektörün
farkındalığını arttırmak ve gelişimini sağlamak adına
bu tür çalıştay ve seminerleri düzenlemeye devam
edeceğiz.”
131
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Schneider Electric, edge uygulamaları
için fiziksel altyapı çözümlerini tanıttı
Yüksek bant genişlikli içerik, Nesnelerin İnterneti kavramlarının
yanı sıra toplama ve gecikmeye duyarlı uygulamalar edge bilişimin büyüme faktörleri olarak gösterilirken, Schneider Electric,
kurumlar için geliştirdiği edge uygulamalarına yönelik altyapı
çözümlerini tanıttı.
Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman
Schneider Electric, bilişim kaynaklarını üst sınırlarda
kullanmayı düşünen kurumlar ve bulut ve hizmet sağlayıcılarını destekleme stratejisini tanıttı. “Son kullanıcı veya veri kaynağına yakın konumlandırılan bilişim
teknolojileri kaynakları” olarak tanımlanan “edge”
uygulamaları ile ilgili olarak tanıtılan stratejinin bir
parçası olarak Schneider Electric, edge uygulamalarından etkilenen beş ortamı ve bunları desteklemek
için tasarladıkları altyapıyı anlattı.
Bölgesel sunucu barındırma / telco veri merkezleri
müşterilerinin yüksek bant genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar kullanması bu etki alanlarının büyümesini desteklerken Schneider Electric’in
InfraStruxure™ mimarisi ve prefabrik modülleri, pazara hızlı erişim ve düşük işletim maliyetleri için bölgesel bir veri merkezinin hızlı bir şekilde modüler olarak
oluşturulmasına olanak tanıyor.
132
Öte yandan “edge” uygulamaları kapsamında, özellikle
perakende ve bankacılık sektöründe müşteri deneyimini zenginleştirmek için uzak ve şube ofis konumlarına yönelik olarak bilişim teknolojileri hizmetleri
sunuluyor. Schneider Electric’in SmartBunker™ CX ve
NetShelter™ SX çözümleri söz konusu uzak tesisler
ve şubeler için son derece güvenli, güvenilir ve uzaktan yönetilebilen tek kabinli çözümler getiriyor.
Sunucu odalarının, uygulamalar, gecikme, güvenlik
ve uygulama esnekliği gibi çeşitli nedenlerle tesiste
barındırılması gerektiğini belirten Schneider Electric,
sayısı her geçen gün artan bu uygulamaların, bilişim
teknolojileri altyapısının uygulanmasını ve kullanımını
kolaylaştıran yakınlaştırılmış ve hiper-yakınlaştırılmış
altyapı üzerinde barındırıldığını aktardı. Schneider
Electric bu ortamı desteklemek için InfraStruxure ve
prefabrik Mikro Veri Merkezleri çözümleri, edge uygulamalarını kullanan kurumlara yönetim, güvenlik ve
ölçeklendirme kolaylığı sağlıyor.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Edge uygulamalarından etkilenen bir diğer ortam olan
ağ kabinetleri ise bugün çalışanların tüm IT kaynaklarına güvenilir bir şekilde bağlanması, şirketin verimliliği için hiç bu kadar kritik önem taşıyor. Bu ortamlarda
çalışan personel, dağınık tesislerin yönetimini kolaylaştırmak ve potansiyel ekipman arızaları, güvenlik
riskleri ve çevre sorunlarının kesintilere neden olmadan önce belirlenmesini sağlamak için Schneider
Electric entegre, bağlı çözümlerini ve StruxureWare™
Data Center Operation yazılımını sunuyor.
Endüstriyel tesisler de edge uygulamalarından etkilenen bir ortam olarak uygulamaların git gide daha
bağlantılı olduğu ve süreçleri işletmek için verilerden
faydalanılan yerler olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim
Teknolojileri ve İşletim Teknolojisinin yakınlaşması, klasik bilişim teknolojileri donanımının potansiyel olarak zorlu ortamlara yerleştirilmesini gerektiriyor. Bu tesisleri destekleyen Schneider Electric’in
SmartBunker™ FX, endüstriyel kontrol ve IT ekipmanını güvenli bir şekilde barındırmak için dayanıklı hale
getirilmiş ve uzaktan yönetilen çözümler sunuyor.
Edge uygulamalarının, genellikle uzakta olan ve yerel
bilişim teknolojileri personelinin desteklemediği klasik veri merkezlerinin sorunlarından farklı, kendine
özgü güçlükleri bulunuyor. Bu uygulamaların kullanım
ömürlerinin daha uzun olmasının yanı sıra yönetimi,
korunması ve uygulanması daha kolay ve daha dayanıklı olması gerektiği için bu durum, klasik veri merkezininkinden farklı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu
anlamına geliyor.
Schneider Electric Veri Merkezi Stratejisi ve Teknoloji
Başkan Yardımcısı Kevin Brown gerçekleştirilen
strateji tanıtım toplantısında konuyla ilgili olarak
“Günümüzün ve geleceğin bilişim teknolojileri gereksinimlerini desteklemek için daha fazla bilişim gücü,
merkezden edge ağında dağıtılıyor. Bu harekete yön
veren Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramı, yüksek bant
genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar gibi
güçlerle Schneider Electric, bu benzersiz ortamların
ihtiyaçlarını karşılayan çözümler ve hizmetler sunuyor.” şeklinde konuştu.
133
reklam indeks
i
Firma Adı
No
■ ABB
1
■ ANKIROS
81
■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
■ ELİMKO
5
Ön İç Kapak
■ ENKO TEKNİK
4
Firma Adı
No
■ NATIONAL
53
■ NEUGART
95
■ SOYLU OTOMASYON
11
■ SCHUNK
ARKA KAPAK
■ SCHMALZ
57
83
■ ENOSAD
127
■ TOK 2016 ESKİŞEHİR
■ E3TAM
126
■ VIBRO ENGINEERING
■ LÖSEV
110
■ WORLD ELECTRO MOBİLİTY’17
■ MAKTEK 2016
91
■ MEDEL
29-111
■ MEDEL
Arka İç Kapak
■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY
3
64-65
64

Benzer belgeler