Ekim Kasım Aralık

Transkript

Ekim Kasım Aralık
Sayı 07
ekim kasım aralık
2010
Sofra Grup kurumsal yayınıdır.
Para ile satılmaz.
Haber
Bayram Sofrası
Mekan
360 İstanbul
Eğitim
ODTÜ Vakfı
Sağlık
Ofiste Spor
Söyleşi
Mehmet Yaşin
02 İçindekiler
Dergi adı
Sofra Grup
04
Haber
Bayram Sofrası
İmtiyaz Sahibi
Yaşar Büyükçetin
İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3
Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul
Sorumlu Müdür
Burcu Güvenç
İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3
Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul
Yayın türü
Yaygın - süreli
10
İçerik ve Tasarım Uygulama
içerik fabrikası
iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti.
Mekan
360 İstanbul
16
Eğitim
ODTÜ Vakfı
Kore Şehitleri Caddesi, Atılım İş Merkezi No: 28
Kat:4 Daire: 4 Zincirlikuyu/ İstanbul
Tel: 0212 356 2663
e-mail: [email protected]
web: www.icerikfabrikasi.com
Dergi yönetim yeri
İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3
Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul
Tel: 0216 578 97 14 Faks: 0216 578 98 46
e-posta: [email protected]
Renk Ayrımı ve Basım
Ömür Matbaacılık A.Ş.
Beysan Sanayi Sitesi Birlik Caddesi No:20 34524
Haramidere / İstanbul
Tel: 0212 422 76 00
22
Sağlık
Ofiste Spor
”Sofra Grup” Dergisi’nin içerik ve tasarımı içerik
fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından
yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası
kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Sofra
Grup” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları
yayma hakkı ve “Sofra Grup” markası ve logosu Sofra
Yemek Üretim ve Hizmet A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari
amaçlarla kullanılamaz.
24
Söyleşi
Mehmet Yaşin
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş,
yorum ve tavsiyelerini içermektedir, içerik fabrikası
iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. veya Sofra Yemek
Üretim ve Hizmet A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş
ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya
manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
03
Çevresel sürdürülebilirliğe
katkı sağlıyoruz
Yaşar Büyükçetin
Sofra Grup CEO
“Her kurum gibi
büyüme hedefiyle
ilerlerken,
bunu sorumlu
bir biçimde
gerçekleştirmek
için çalışıyoruz.
İşimizi, hem
kuruluşumuzun
hem de içinde
yaşadığımız
toplum ve
çevrenin
uzun vadeli
sürdürülebilirliğine
katkıda
bulunacak şekilde
yönetiyoruz.”
Değerli okurlar,
İçinde yaşadığımız dünyanın sürekli
yönetimi çalışmalarımız ise sürüyor.
beslenme geliyor. Bu anlayışla hazır-
değişimine tanıklık ediyoruz. Bu deği-
Bu kapsamda, mutfaklarımızda oluşan
ladığımız “Sağlıklı Beslenme Rehberi”
şimle birlikte, sorumluluklarımız da fark-
gıda atıkları ve bu atıkların çevresel
ile çocuklara doğru ve sağlıklı beslen-
lılaşıyor. Bugün, sadece büyümenin,
etkilerini azaltmak için tasarlanan Trim
menin yollarını anlatıyoruz. Bu konuy-
kar etmenin yeterli olmadığını hepimiz
Trax Programı’nı başarıyla uyguluyor,
la ilgili detayları ilerleyen sayfalarda
biliyoruz. Eylemlerimizin sorumlulukları-
sonuçları heyecanla takip ediyoruz.
ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.
Bize heyecan veren bir başka uygula-
Sofra’nın bu sayısında da farklı ha-
ma da, iş süreçlerimizi kontrol etmek
berlerle, renkli röportajlarla dolu dolu
Bu anlayış doğrultusunda, kurulduğu-
için kullanmaya başladığımız SAP
bir dergi hazırladık. Mehmet Yaşin’le
muz günden bu yana, her kurum gibi
Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) çö-
yaptığımız röportajda farklı mutfakları
büyüme hedefiyle ilerlerken, bunu so-
zümü. Bu uygulama sayesinde tedarik
keşfederken, ofiste spor haberiyle ça-
rumlu bir biçimde gerçekleştirmek için
zinciri, finans, insan kaynakları, işlet-
lışırken de zinde kalmanın pratik yön-
çalışıyoruz. İşimizi, hem kuruluşumu-
me sermayesi optimizasyonu konula-
temlerini öğrenebilirsiniz. Bu sayımızda
zun hem de içinde yaşadığımız top-
rında ciddi verimlilik sağlamayı hedef-
ayrıca bayram sofrası, geleneksel ba-
lum ve çevrenin uzun vadeli sürdürü-
liyoruz. Burada sizlerin de bilmesini
haratlar ve İstanbul’un gözde mekan-
lebilirliğine katkıda bulunacak şekilde
özellikle istediğim konu, SAP uygula-
larından 360’ı keyifle okuyacağınızı
yönetiyoruz.
ması Türkiye’de bizim sektörümüzde
düşünüyorum.
nı nasıl üstlendiğimizi herkesin ilgiyle
izlediğinin farkındayız.
bir ilk oluyor. Yine öncüyüz.
Türkiye’nin lider yemek ve destek hiz-
Hepinize sağlıklı, güvenli ve mutlu
metleri sağlayıcısı olarak operasyon,
Sofra Grup olarak yoğun geçen bir
ürün ve hizmetlerimizin çevresel etkile-
yazın ardından artık kışa hazırız.
rini en aza indirebilmek için yürüttüğü-
Okulların açılmasıyla hareketlenen bu
müz faaliyetler arasında yer alan atık
mevsimde önemli konuların başında
günler diliyorum.
Saygılarımla.
04 Haber Bayram Sofrası
Geleneksel bayram sofrası
Bereketiyle
bilinen bayram
sofraları
her Kurban
bayramında
büyük bir özenle
hazırlanır.
Kesilen
kurbanlıkların
ardından özenle
temizlenen
etler, en güzel
halleriyle ikram
edilir. Bütün aile
kavurmadan
soteye,
kaburgadan
kebaba zengin
bir ziyafetle
bayramın tadına
varır.
Kadir Alparslan
B
ayram denince akla gelenekler
gelir. Özellikle Kurban bayramında hazırlıklar günler öncesinden başlar, büyük küçük herkesi bir heyecan
sarar. Böylece yüzyıllık bayram gelenekleri yeniden hayat bulur. Kurbanlıklar günler öncesinden alınır, bütün aile
bir araya gelir ve her şey bayram havasında devam eder.
Her bayram öncesi büyük küçük herkesi tatlı bir telaş alır ve memlekete bir
anda bayram havası yayılır. Küslüklerin bittiği, kavgaların son bulduğu ve
eş, dost, akraba herkesin bir araya
geldiği bayramlar her yıl yeni heyecanlarla hayatımızı renklendirir. Bu
yüzden bayram denince insanlarda
bir umut, barış havası esmeye başlar.
Bayram geleneklerinin vazgeçilmezi
olan ve bereketiyle bilinen bayram
sofrası özellikle Kurban bayramında
her evde özenle hazırlanır. Dolmalar,
börekler, etli yemekler, kavurmalar,
kebaplar ve tatlılar herkesin bir araya
geldiği geleneksel bayram sofralarında ikram edilir. Araya bir de bitmeyen
sohbetler girince yemeklerin de bayramın da tadına doyum olmaz.
“Çocukluğumdan beri mutfaktayım”
Bu özel sofra için Kadir Alparslan’ın
mutfağına konuk olduk. Başından beri
Sofra Grup bünyesinde yer alan ve kıdemli aşçıların başında gelen Korkmaz, geleneksel bayram sofrası için
özel olarak hazırladığı sura, yaprak
sarması ve incir tatlısıyla tüm hünerini
sergiledi.
Birbirinden güzel lezzetleri bir arada
sunan Alparslan, bu işi uzun zamandan
beri yapıyor. Mesleğe 1972 yılında
Büyükada’daki Sümer Palas Hotel’de
aşçı yardımcısı olarak başlayan ve
daha sonra Nişantaşı Şişli Terakki Lisesi ve Baltalimanı Oba Restoran’da
devam eden Alparslan, askerlik dönüşü
Yeşilyurt Deniz Kulübü ve Harbiye Sempati Restoran’da çalışır.
Alparslan, 1985’te STFA Grup merkezinde başlar ve beş yıl burada devam eder. Grubun adı 1992’de Sofra
Grup olarak değişince hiçbir yere gitmez. Hatta 1998’de emekli olmasına
05
Bayram tarifleri
Yaprak Sarma
Malzemeler
200 gr. pirinç, 2 adet soğan, 20 adet üzüm
yaprağı, 1 çay kaşığı kimyon, 1 tatlı kaşığı
nane, 3 su bardağı su, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı biber salçası, alabildiğince tuz ve maydanoz.
Hazırlanışı
Tencereye zeytinyağı ilave edilip soğan konulur ve sonra pirinç ilave edilip bir müddet
kavrulduktan sonra biber salçası ilave edilip
baharatlar eklenir. Daha sonra 1,5 su bardağı sıcak su ilave edilir. Kısık ateşte suyu çekinceye dek demlenmeye bırakılır. Doğranmış
maydanoz ilave edilip karıştırılır. Önceden
hazırlanan salamura yapraklar sarılır, sarılan
yapraklar tencereye sıralanıp 1 yemek kaşığı
zeytinyağı ve 1,5 su bardağı su konulup kısık ateşte 45 dk. pişirilir. Soğuduktan sonra
servis edilir.
Sura
Malzemeler
1 adet kuzu kaburga ön kol, 1,5 kg soğan
1,5 kg pirinç, 3 su bardağı sıvıyağ, 2 yemek
kaşığı çam fıstığı, 2 yemek kaşığı kırmızı toz
biber, 2 yemek kaşığı kekik, 1 yemek kaşığı
toz karabiber, 1 yemek kaşığı pul biber,
2 yemek kaşığı salça, 1,5 lt. sıcak su ve alabildiğince tuz.
rağmen ayrılmaz ve Sofra Grup’ta çalışmaya
devam eder.
Mesleğe nasıl başladınız diye sorduğumuzda, “Bolu Mengenliyim, bizim orada aşçılık
çok yaygındır. Ayrıca aşçılık benim için baba
mesleği. Küçüklüğümden beri bu mutfağın içindeyim. İlkokul bittikten sonra mutfağa girdim
ve hala mutfaktayım” diyor. Her aşçı gibi o
da evde yemek yapmıyor. Çünkü işteyken sürekli yemek yaptığı için evdeki mutfağı eşine
emanet ediyor. Bu durumdan oldukça memnun
olan Alparslan, “Eşim de çok güzel yemekler
yapar. O varken bana düşmez” diyor.
Türk, Fransız ve İtalyan mutfağı
19 kişilik ekibiyle mutfakta harikalar yaratan
Alparslan, yemek pişirmenin dışında Sofra’ya
birçok aşçı da yetiştirmiş. Özellikle Türk mutfa-
ğı konusunda uzman olduğunu söylerken Fransız ve İtalyan mutfağını da çok iyi bildiğini ekliyor. Çünkü mesleğe başladığı 1970’li yıllarda Fransız mutfağı çok popülermiş ve kendini
o alanda da yetiştirmiş.
Bütün yemekleri çok iyi yaptığını söyleyen Alparslan, yemekte et kullanmayı çok seviyor.
Yemekte lezzet ve kalite kadar sunumun da
önemli olduğuna dikkat çeken Alparslan, toplu yemek konusunda ise en önemli şeyin satın
alma olduğuna dikkat çekiyor: “Toplu yemekte
her zaman için en önemli şey satın alma işlemleridir. Ürünlerin kaliteli ve taze olması çok
önemli. Sofra Grup olarak bu konuda oldukça
titiz davranıyoruz. Lezzet için de soslara ve baharatlara fazlasıyla önem veriyoruz. Ben zaten
tüm süreçlerde yer alıyorum. Bütün yemekler
mutlaka benim onayımdan geçiyor.”
Hazırlanışı
Bir tencereye sıvıyağ ve çam fıstığı konulup
renk alana kadar kavrulur. Daha sonra soğanlar ilave edilir. Kavrulan soğana pirinç ilave edilir ve kavrulur; salça ve baharatlar ilave
edilip sıcak suyu verilir. Suyu çekince ocaktan
alınıp dinlenmeye alınılır. Maydanoz ve dereotu atılıp karıştırılır. Daha sonra kuzu kaburga
açılır ve yapılan malzemeyle doldurulur. Son
olarak iğne ile dikilip fırın tepsisine konularak
1 litre su ilave edildikten sonra 160 derece fırına folyo edilip dört saat pişirilir. Çıkmasına
yakın salçalı sos yapılıp kaburganın üzerine
sürülür ve kızartmak için tekrar fırınlandıktan
sonra servise sunulur.
İncir Tatlısı
Malzemeler
20 adet kuru incir, 500 gr. toz şeker,
20 adet bütün ceviz, 250 gr. kaymak
50 gr. su.
Hazırlanışı
20 adet kuru incir 3 saat boyunca suda ıslatılır, sonra şeker ilave edilip bir saat pişirilir.
Çıkmasına yakın çeyrek limon atılır. Soğuduktan sonra incirlerin arasına ceviz konulup kaymakla servis yapılır.
06 Söyleşi Mehmet Kurma
Yurt içinde ve
yurt dışında
birçok firmaya
baskılı ambalaj
malzemesi
üreten AMCOR
Flexible İstanbul
Rotopak, 43
ülkede 306
fabrikasıyla ön
plana çıkıyor.
Türkiye’deki
fabrikasında
500 kişilik
ekibiyle ülkenin
her yanına
hizmet sunan
firma, 300
büyük firma
arasında yer
alıyor.
“Ambalaj sektörünün lider
firmasıyız”
A
MCOR Flexible İstanbul Rotopak, 43 ülkede 306 fabrikada
35,000’den fazla çalışanıyla ağırlıklı
olarak gıda sektörü olmak üzere yurt
içinde ve yurt dışında birçok firmaya
baskılı ambalaj malzemesi üretiyor.
Yıllık cirosunun yarıdan fazlasını ihraç
eden firma, yaklaşık 500 çalışanıyla
Türkiye’deki ambalaj sektörünün lideri
konumunda. Sadece ambalaj ürünü
değil ambalaj çözümleri de sunan Rotopak, üretim sürecinde insana ve çevreye son derece duyarlı davranarak iş
güvenliğinden ödün vermeden “sıfır”
kazayı temel ilke ediniyor.
Çalışan güvenliği ve çevre bilinciyle
müşteri memnuniyetini en üst düzeyde
tutan ve bu şekilde fark yaratan şirketin
çalışmalarını ve yeni dönem hedeflerini Genel Müdür Mehmet Kurma ile
konuştuk. Dokuz yıldır aynı şirkette çalışan Kurma, “Türkiye’deki 300 büyük
sanayi kuruluşu içinde yer alıyoruz.
Ambalaj sektörünün lider firması olarak üretim gücü, istihdam kalitesi ve
yaptığımız yatırımlarla ön plana çıkıyoruz” diyerek nasıl bir fark yarattıklarını anlattı.
Rotopak olarak yakın zamanda AMCOR ile birleştiniz. Bunu
nasıl yorumlamak gerekiyor?
Aslında 1972 yılında kurulan Rotopak
Matbaacılığın şirket hisselerinin tamamı 2003 yılında Alcan Packaging tarafından satın alınmıştı. Resmi olarak
Rotopak Matbaacılık olarak görünen
ticari ünvanımız, şubat 2010 itibarıyla AMCOR Flexibles firmasının Alcan
Packening’i satın almasıyla sadece ticari ünvanımızda değişiklik gerçekleşmiş oldu. Bu değişimle birlikte sürekli
bir gelişimi, sektörel anlamda daima
müşteri memnuniyetinin ilke edinildiği,
günümüzde ve gelecekte insanların
günlük yaşamda kullandıkları ürünlerin
çevreye duyarlı olarak daha da zenginleştirip geliştirmeyi amaç edinip
ambalajı bilim ve tutkuyla üretmeyi
hedefliyoruz.
Şirket olarak sizi farklı kılan
nedir?
Biz sadece ambalaj ürünü değil, ambalaj çözümü de sunuyoruz. Bir firma
için bir ürün hakkında baştan sona
her süreçte depo tutulmasından konsiye üretimine kadar ihtiyaç duyula-
bilecek siparişin belirlenmesi gibi her
aşamada etkin rol alabiliyoruz. Buna
ek olarak, üretim sürecinde insana
ve çevreye son derece duyarlı davranarak iş güvenliğinden ödün vermeden “sıfır” kazayı temel ilke edinerek
çalışan güvenliği ve çevre bilinciyle
müşteri memnuniyetini en üst düzeyde
tutuyoruz. Tüm bunlar bizi farklı kılıyor
diyebilirim.
Sektörel anlamda baktığımızda ambalaj sektörünün diğerlerinden ne gibi farkları var?
Ambalaj sektöründe arz talebe göre
çok fazla farklılık gösteriyor. Sektörde
birkaç makine ile insan ve çevre duyarlılığı göstermeden minimum maliyetle merdiven altı tabir edilen üretimler
07
“Sofra’dan oldukça memnunuz”
Sofra ile çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Şirketin kurumsal yapısı açısından, lokal olarak üretim yapan firmalardan kurumsal yapısı olan Sofra Grup’la çalışmaya başladık.
Ortaklığımız yemek ve güvenlik hizmetlerini
kapsıyor.
Bu tür hizmetleri dışarıdan almanın
ne gibi katkıları var?
Genel anlamda hizmetlerden oldukça memnun olduğumuzu söyleyebilirim. Zaten profesyonel anlamda işin yürütülmesi, memnuniyetin
artması ve daha az sorunla karşılaşılması
anlamına geliyor. Çalışanlarımız bizim için
çok değerli olduğundan bu geri bildirimler
bizim değerlendirmemiz açısından da çok
faydalı oluyor. Konusunda uzman kişilerle
çalışmak öncelikle memnuniyeti ardından da
çok önemli diğer bir konu olan maliyetlerimizi
olumlu anlamda etkiliyor.
de yapılabiliyor. Üretim sürecinde esnek kuru
gıda ambalaj sektörü ilaç ve kozmetik sektörüne göre daha düşük katma değerler, düşük kar
marjlarıyla çalışıyor. Bunlar sektörün en önemli
farkları.
Rekabette nasıl bir durum söz konusu?
Ambalaj sektöründe büyük teknolojik atılımlar
yok. Finansal bariyerler de yok, yani kimi işler
için büyük yatırımlar gerekmiyor. Durum böyle
olunca pazar kalabalıklaşıyor ve büyük müşteriler de rekabeti teşvik ediyor.
Sektörde şirketinizi konumlandırdığımızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Türkiye’deki 300 büyük sanayi kuruluşu içinde
yer alıyoruz. Ambalaj sektörünün lider firması
olarak üretim gücü, istihdam kalitesi ve yaptığımız yatırımlarla ön plana çıkıyoruz.
Çalışma potansiyeliniz nedir? Yakın
dönem için öncelikli olarak neleri
hedefliyorsunuz?
330 milyon Euroluk üretimimiz var. Bunun yaklaşık yüzde 91’i kuru gıda ambalajı, yüzde
9’luk kısmı da kozmetik, hayvan mama kabı.
Özellikle Amcor Grubunun Avrupa’daki pa-
Mehmet Kurma
zarı için düşük maliyetli üretim merkezi olma
rolünü hedefliyoruz.
En çok hangi ürünler için hizmet veriyorsunuz?
Uluslararası pek çok kilit müşteri ile çalışıyoruz.
Ağırlıklı olarak bisküvi, kuru gıda, şekerleme,
çikolata ve kahve üretimi yapan müşteri gruplarına hizmet veriyoruz.
Üretim sisteminiz merkezi mi yoksa
farklı yerlerde de fabrikanız var mı?
AMCOR’un 43 ülkede 306 fabrikası mevcut.
Biz de merkeze entegre bir şekilde üretim yapıyoruz.
Çalışma alanlarınız hangi bölgeleri
kapsıyor?
Türkiye geneline hizmet veriyoruz. Bunun dışında Avrupa, Rusya, Ukrayna, Ortadoğu ve
Balkanlar’da da pek çok bölgede çalışıyoruz.
Hangi ülkeler yoğunlukta?
Ukrayna, Rusya, Almanya, Hollanda, Cezayir
ve Ürdün en yoğun çalıştığımız ülkeler.
Toplam çalışan sayınız kaç?
Üretim personeli, ofis personeli ve ek hizmet
verenler dahil olmak üzere toplam 500 kişiyiz.
“Maç izlemeyi seviyorum”
Siz ne zamandan beri Rotopak’ta
çalışıyorsunuz?
Dokuz yıldır burada çalışıyorum.
Çalışma alanlarınız temelde hangi
alanları kapsıyor?
Bir nevi kavşakta duran, bazılarına geç bazılarına dur diyen trafik polisliği görevini yapıyorum.
İş dışında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz, neler yapıyorsunuz?
1907 Fenerbahçe Derneği üyesi olarak takımım oldukça ilgi alanımda. Fırsat buldukça
stada gidip maç izlemeyi seviyorum. Bir de
yemek yapmayı ve yemeği severim.
Merkezden uzak olmak iş hayatınızı nasıl etkiliyor?
Ulaşım açısından çok zorluk yaşanmıyor. Trafiğin ters istikametine gittiğim için fabrika uzak
gözükse bile avantajlı sayılabiliyor. Uzak
olmak yemek gibi bazı nedenlerle dışarıda
olmaya pek elverişli olmadığından, işe odaklanmayı sağlıyor. Sadece bazı durumlarda
sosyal ortam eksikliği hissediliyor.
08 Lezzet Baharatlar
Sofraların lezzet tohumları
Hangi mutfağa
girerseniz girin
mutlaka birkaç
çeşit baharat
bulabilirsiniz.
Rengarenk
halleriyle
yemeğe güzel
bir tat katan
baharatlar,
sağlık açısından
da büyük önem
taşıyor. Böylece
en lezzetli
yemekleri
tadarken,
vücudunuza
şifalı bir katkı
da sağlamış
olursunuz.
B
aharat günümüzden binlerce yıl
önce, Doğu ülkelerinde kullanılırmış. Tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal gibi baharatların ticareti çok önceden Çinliler tarafından başlatılmış. Baharat, Ortaçağ Avrupası’nda soyluların sofrasına girince çok önemli bir ticaret ürünü haline gelmiş ve dönemin
şartları gereği pahalı olan baharatları
ancak zenginler alabiliyormuş.
Doğu’nun ipeği ile baharatın da kervanlarla Batı’ya taşınması sonucu,
Çin’den Avrupa’ya ulaşan çok önemli
ticaret yolları oluşmuş. Böylece baharatın değeri gün geçtikçe artmış. Öyle
ki, geçmiş zamanlarda baharatı bol
olanın gücü de fazla olurmuş. Özellikle karabiber zulanız dolup taşıyorsa,
gücünüz de sınır tanımazmış. Hatta o
yıllarda, bir şeyin pahalı olduğunu ifade etmek için “Karabiber gibi pahalı” denilirmiş.
Günümüzde kullandığımız onca baharat, geçmişte Doğu’dan Batı’ya birçok
etki yaratmış. Batı’nın sonradan keşfettiği bu lezzet tohumları, kıtalararası iletişim açısından hala büyük bir güce
sahip ve dünya mutfakları baharatlarla
dolup taşıyor. Çiçek, yaprak veya kabukları kurutularak üretilen baharatlar
dört mevsim lezzet ve şifa dağıtıyor.
Günümüzde de bu etki artarak devam
ediyor. Hangi mutfağa girerseniz mut-
laka birkaç çeşit baharat bulabilirsiniz. Rengarenk halleriyle yemeğe ayrı
bir tat katan baharatlar, sağlık açısından da büyük önem taşıyor. Böylece
en lezzetli yemekleri tadarken, vücudunuza şifalı bir katkı da sağlamış oluyorsunuz. İşte sofraların vazgeçilmez lezzet tohumları ve sağladığı faydalar…
Karabiber
Sofraların vazgeçilmezi olan karabiber, hazma hizmet eden bütün salgı
bezlerini çalıştırır. Özellikle pankreas
bezine etki ederek, yağlı ve nişastalı
yiyeceklerin hazmını ve vücuttaki miktarının ayarlanmasını sağlar. Pankreasın körelmesini önleyerek, şeker
hastalığının ilerlemesini durdurur, hatta
zamanla normale dönüştürür. Mideyi
ısıtan karabiber, iştah açar, yemeklerin tadını ve kokusunu hoş hale getirir.
Ayrıca ağızda tükürük miktarını artırarak, nişastalı yiyeceklerin ilk hazmını
temin eder. Et, hamur yemekleri ve
pilav üzerine ekilerek, kolay hazmedilmesini sağlar.
09
Kırmızı biber
Pul biber, kurutulmuş biber ve acı kırmızı biberden yapılır. Bu acı baharat, kilo vermek isteyenlerin baş tacıdır. Çünkü pul biber metabolizmayı hızlandırır, tokluk yaratır ve yağ yakmanızı kolaylaştırır. Bunların dışında ishali keser ve soğuk algınlığına iyi gelir. Kurutulmuş kırmızı biberi mutfakta birçok yiyeceğe katabilirsiniz. Aynı zamanda balığınızı veya etinizi marine ederken kırmızı biberin veya paprikanın tadından faydalanabilirsiniz.
Kekik
Hemen her yemeğe lezzet katmak için kullandığımız kekik, birçok sağlık uzmanının listesinde kanserden koruyucu baharat olarak yer alır.
Ayrıca hazmı kolaylaştırır, böbrek ve bağırsak
mikroplarını öldürür, solunum yolu hastalıklarına iyi gelir ve kan şekerini düşürür.
Nane
Mis kokusuyla herkesin sıklıkla kullandığı nane;
hazımsızlığın, mide bulantısının ve midedeki
gazın azalmasına yardımcı olur. Aynı zamanda stres giderici ve rahatlık verici bir özelliği de
var. Soğuk algınlığına ve öksürüğe de iyi gelen
nane, diş ağrısını dindirir ve kötü ağız kokusunu
azaltır. Özellikle soğuk havalarda boğaz ağrınızı hafifletmek istiyorsanız süzülmüş nane suyunu soğumaya bırakın ve gargara yapın.
Kimyon
Dünyanın en ünlü baharatlarından biri olan
kimyon, kırmızı biber tozunda saklanır ve başka bir kanser savaşçısıdır. Egzotik lezzetler
elde etmek için pilav, tahıl, salatalara ekleye-
bilir, et yemeklerini marine edebilirsiniz. Yağlı
etlerinizi kalp sağlığını koruyan mükemmel baharat kimyonla pişirebilirsiniz.
Biberiye
Faydası saymakla bitmeyecek baharatlardan
biri olan biberiye, içerdiği bileşenlerle vücut iltihaplarının iyileşmesine yardımcı olur ve birçok kronik hastalık riskini azaltır. Kalp sağlığı için de faydalı olan biberiye aynı zamanda konsantrasyonun artmasına yardımcı olur.
Özellikle baş ağrısı için bir çay kaşığı kuru biberiyeyi ayırın ve içmeden önce sıcak suyun
içinde beş dakika boyunca demleyin. Ağrılarınıza iyi gelecektir.
Sumak
Ekşi olduğu için bol tükürük söktürür ve ekmek,
makarna gibi nişastalı yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır. Yaşlı ve hastalarda hazımsızlık ve iştahsızlığı giderir. Bağırsak bozukluğu ve ishalleri durdurur. Bol tanenli olduğu için kan şekerini düşürür. Organik asidi ile vücutta şeker sarfını kolaylaştırır.
Tarçın
Doğal bir mikrop düşmanı olan güzel kokulu
tarçın kan şekerini ve kolesterolü düzenlemeye yardımcı olur. Soğuk algınlığına, bağırsak
problemlerine, el ve ayak titremelerine iyi gelen tarçın aynı zamanda bedeni ve ruhi sıkıntıyla birlikte yorgunluğu da giderir. Kalbi kuvvetlendirir ve atışını biraz artırarak vücut sıcaklığını yükseltir. Tarçını sabah içeceği olan süt-yulaf
karışımına veya öğleden sonra atıştıracağınız
yoğurda ekleyebilirsiniz. Bu baharat meyvele-
re, ekmeğe ve birçok yiyeceğe güzel bir aroma tadı verir. Hatta çay ve kahve keyfinizi yarım çay kaşığı tarçınını da bardağınıza ekleyerek faydalı hale getirebilirsiniz.
Zencefil
Zencefilin faydaları saymakla bitmez. Soğuk
algınlığına iyi gelir, balgam söktürür, bulantı
giderir, bağışıklık sistemini güçlendirir, romatizma ağrılarına iyi gelir ve eklem ağrılarını azaltır. Bir çay kaşığı zencefil, bir bardak ıspanakla aynı antioksidan seviyesine sahiptir. Zencefilin sert ve şekerli tadını tamamlamak için onu
taze meyve dilimleri üzerine serperek veya soğuk yoğurt, dondurma gibi yiyeceklerle karıştırarak kullanabilirsiniz. Sağlıkta en fazla verimi
almak için zencefili bal ile karıştırarak, buharda pişirilmiş havuç veya ızgara somon filelere
ekleyebilirsiniz.
Zerdeçal
Körinin içinde bulunan 10 baharattan biri olan
ve aynı zamanda ona rengini veren zerdeçal,
oldukça faydalı bir baharattır. Yapılan araştırmalar zerdeçalın, beyin sağlığı ve yaşlanmaya bağlı bilişsel sağlık üzerinde de olduğunu
gösteriyor. Aynı zamanda iltihap giderici olan
bu baharat türü; karaciğeri kuvvetlendirir, kansere karşı korur ve kalp hastalıklarını önler.
Şerbetçi otu
Sinirleri teskin eden ve iyi uyku veren şerbetçi
otu, iştah açar ve yemeklerden tiksinmeyi giderir. Ayrıca ülser ve mide ağrısına iyi gelir; bol
idrar söktürür, böbrek taşı olanlara ve romatizmalılara fayda sağlar.
10 Mekan 360 İstanbul
360 derece İstanbul
Tarihi Mısır
Apartmanı’nın
en üst katında
yer alan 360
İstanbul,
Avrupa’nın en
iyi restoranları
arasında
gösteriliyor.
Mekan geniş
alanı, eşsiz
İstanbul
manzarası,
zengin mutfağı
ve birbirinden
ilginç
kokteylleriyle
yerli yabancı
pek çok konuğu
kendisine
hayran
bırakıyor.
11
İ
stiklal Caddesi’nin başından sonuna doğru
yürüdüğünüzde motifler, kabartmalar, renkler ve heykellerle süslenmiş binalara hayran olmamak mümkün değil. İstanbul’un tarihi semtlerinden Beyoğlu’nun kendine hayran bıraktıran
en önemli özelliği de işte bu yan yana dizilmiş
göz alıcı binalarıdır. Geçmişle güçlü bir bağ
oluşturan bu görkemli binalar, mimari açıdan
da her daim ilham kaynağı oluyor.
Sözünü ettiğimiz binaların en iddialılarından
biri de her dönem adından sıkça söz ettiren
Mısır Apartmanı… Bina yüksek tavanları, devasa kapıları, ihtişamlı salonları ve muhteşem
manzarasıyla Beyoğlu’na özgü bir kimlik yaratıyor. İşte bu çok özel binanın merdivenlerini tırmanıp en üst katına çıktığınızda İstanbul’un en
özel mekanlarından birine yani 360 İstanbul’a
adım atıyorsunuz.
Panoramik manzara
Muhteşem manzarası ve seçkin mutfağıyla
2005 yılından beri tarihi Mısır Apartmanı’nda
hizmet veren 360 İstanbul, yerli yabancı birçok konuk ağırlıyor. Adını 360 derecelik panoramik İstanbul manzarasından alan mekan,
800 m2’lik geniş alanıyla St. Antuan Kilisesi, Topkapı Sarayı, Boğaz’ın bir bölümü ve
Beyoğlu’na hakim. 360 İstanbul’un mimarı ve
isim babası Emir Uras. Uras, mimar olarak başladığı projenin ortaklarından biri olmuş. New
York ve Londra’daki gibi göz alıcı teras bar
yapmayı hedefleyen Uras, kısa zamanda amacına ulaşmış. 360 İstanbul bugün, Avrupa’nın
en iyi 30 “roof barı” arasında yer alıyor. İngiliz
gazetesi Guardian tarafından da Avrupa’nın
en iyileri arasında gösterilen 360 İstanbul, profesyoneller ve iş dünyasından misafirlerle gece
hayatını kaliteli bir şekilde yaşamayı sevenler
tarafından tercih ediliyor.
Hem yazlık hem kışlık
360 İstanbul, hem yazlık hem de kışlık.
İstanbul’da yazlığı ve kışlığı bir arada olan
mekanlar çok az olduğundan bu yönüyle de
ön plana çıkıyor. Neredeyse tamamı cam olan
360 İstanbul’da tüm camlar özel bir sistem sayesinde perde gibi açılabiliyor. Daire şeklindeki eski halılar ise yuvarlak bir şekilde kesilmiş.
Lambalar da daire şeklinde. Çift taraflı şöminesiyle konuklarına keyifli zamanlar yaşatan 300
kişilik mekanda sadece lounge ve house müzik
çalıyor.
Türk, İtalyan ve Asya mutfağı
İstanbul’da şık mekanları Beyoğlu’na taşıma
akımını ilk başlatan mekanlardan biri olan
360 İstanbul, özellikle akşamüstü saatlerinden
itibaren gelen konuklarına her an ayrı bir güzellik sunuyor.
Günbatımı kokteylleriyle keyfinize keyif katacağınız mekanda, her damak tadına uygun
bir şeyler bulmak da mümkün. Türk, İtalyan ve
Asya mutfağı ağırlıklı menüde narlı pilavla sunulan kuzu ve şeker fasulyeli Curry, limonlu ve
hindistancevizli Tayland fesleğeniyle servis edilen dilbalığı filetosu, pizzalardan Bollywood
chicken, miss piggy ve ana yemeklerden kuzu
kafes Konfit ile yavaş fırınlanmış mandalinalı
ördek en çok tercih edilenlerden. Tatlılardan
ise çikolatadan ölüm ve çikolata rüyası büyük
ilgi görüyor.
12 Sağlık Beslenme Rehberi
Sofra Grup’un
çocuklar için
özel olarak
hazırladığı
“Sağlıklı
Beslenme
Rehberi”
tamamlandı.
“Nasıl yersek,
öyle yaşarız”
sloganıyla
şekillenen
kitapçık,
çocuklar kadar
ebeveynleri
de yakından
ilgilendiriyor
ve sağlıklı
beslenme
konusunda
önemli bilgiler
içeriyor.
Sofra’dan sağlıklı
beslenme rehberi
S
ofra Grup’un çocukların doğru ve
sağlıklı beslenmesi için hazırladığı “Sağlıklı Beslenme Rehberi”
tamamlandı. Mutlu ve başarılı çocuklar
için okulda ve sosyal yaşamda sağlıklı beslenme
rehberi olacak kitapçık, “Nasıl yersek, öyle yaşarız” sloganıyla çocuklara sağlıklı beslenmenin kurallarını anlatıyor.
Kolay anlaşılması için renkli ve bol resimli olarak tasarlanan
rehber, ailelere de çocuklarının sağlıklı beslenmesi konusunda faydalı bilgiler sunuyor. Sofra Grup Kalite ve Güvence
Müdürü Diyetisyen Füsun Atayata gözetiminde hazırlanan
bu kitapçık, Sofra Grup’un hizmet verdiği tüm okullarda çocukların yardımına koşuyor.
On farklı başlık altında sağlıklı beslenmeye dair önemli bilgilerin yer aldığı kitapçığın giriş bölümünde, sağlıklı beslenme konusunda önemli açıklamalarda
bulunan Atayata, özetle şunları söylüyor:
“Çocuklar ne kadar doğru beslenirse, o
kadar sağlıklı bir bedene ve o kadar
kıvrak bir zekaya sahip olurlar. Ancak
doğru beslenen çocukların bedensel
gelişimleri bütünüyle tamamlanır, enerjileri yüksek, odaklanmaları güçlü ve
uzun süreli olur. Sağlıksız yetişen
çocukların hem okul, hem sosyal
yaşamları eksik kalmakta, bu yetersizlik gelecekte iş hayatına da taşın-
maktadır. Çocuklarımız,
doğru beslenme bilincini
kendileri de edinmeli, neyi, niçin, ne zaman ve ne oranda yemeleri gerektiğini bilmeli ve öğrenmelidir.”
Mutlu yaşamak için…
Gelişen teknoloji ve araştırma sistemleriyle geçmiş yıllara
oranla beslenme konusunda ciddi değişimler yaşansa da,
çoğu yetişkin hala eski alışkanlıklarla çocuğunu yanlış yönlendiriyor. Oysa ki, bu çok hassas konuda tüm yetişkinler
bilgilerini zamanın gereklerine uygun şekilde güncellemeli
ve çocuğunun beslenme alışkanlıklarını buna göre şekillendirmelidir. Sofra Grup tarafından hazırlanan bu rehberin
amacı da tüm çocukları, velileri, öğretmenleri ve okul yönetimini bu önemli konuda bilgilendirmek ve beslenme ilminin
standartlarını ülkemizde yaygınlaştırmaktır.
Ortağı Compass Group’un geliştirdiği “Ye,
öğren, yaşa” programını Türkiye’de
hizmet verdiği tüm okullarda başarıyla
uygulayan Sofra Grup, sağlıklı beslenme
konusundaki misyonunu bu rehberle daha
da güçlendiriyor. Sağladığı tüm hizmetlerle mutlu yaşamak için doğru beslenen
nesiller yetiştirmenin önemine dikkat çeken
Sofra, özellikle yarını şekillendiren anne babalar ve öğretmenler için hazırlanan rehberin
son derece önemli olduğuna inanıyor.
13
Bunları unutmayalım!
Sabahları güçlü bir kahvaltı
4 temel besin grubu dengesi
Bol süt ve süt ürünleri
Haftada 3-4 kez yumurta
Et yoksa her gün yumurta
Doğal ve mevsiminde tüketim
Öğünleri sakin ve yavaş yemek
Öğün atlamamak
Sebze ve meyve çeşitliliği
Bunlara dikkat edelim!
Yağda kızarmış yiyecekler
Ağır hamur işleri
Açıkta satılan besinler
Aşırı tuz ve şeker
Gıda güvenliği
Dengeli beslenme
Dengeli beslenme, sağlıklı ve mutlu bir yaşamın ilk kuralıdır. Bedenin büyümesi, gelişmesi,
yenilenmesi ve çalışması için besinlerin doğru tekniklerle pişirilerek; gerekli miktarlarda
alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması gerekir. Aksi takdirde dengesiz ve yetersiz
beslenmiş oluruz ki, bu da ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Başta fiziksel olmak
üzere zihinsel gelişim bozuklukları ve
bağışıklık sistemi yetersizliği, sinir
sistemi bozukluğu, içe dönüklük,
kendine güvensizlik, iletişim
eksikliği, sosyal ortam fobisi
ve başarısızlık gibi olumsuz
sonuçlar doğurur.
Gereğinden çok
yeme
duru-
munda ortaya çıkan dengesiz beslenme durumu, ciddi anlamda pişmanlığa ve mutsuzluğa
da neden olur. Bu pişmanlık da kalp, şeker ve
yüksek tansiyon gibi birçok hastalığa davetiye
çıkarır.
Besin piramidi, besin öğeleri, proteinler, besin grupları ve öğünler konusunda büyükleri
ve çocukları bilgilendiren kitapçık, “İyi düşünen, öğrenen, öğrendiğini sorgulayan,
öğrenemediğini soran, akıllı ve güzel
çocuklar yetiştirelim. Sağlıklı beslenen çocuklar demek, sağlıklı
düşünen yetişkinler demektir.
Onları beslerken, geleceği
beslediğimizi unutmayalım” mesajıyla son
buluyor.
14 Gezi Tarihi Cafeler
Şehrin küçük sığınakları
Yaşadığımız
şehrin
sokaklarına,
caddelerine,
meydanlarına
farklı bir renk
katan irili
ufaklı cafeler;
hayatımıza da
ayrı heyecanlar
katıyor.
Sevdiklerimizle
bir araya gelip,
saatlerce vakit
geçirdiğimiz
bu mekanlarda
anılarımız hep
taze kalıyor.
Cihangir/Firuzağa Kahvesi
Ş
ehrin sokakları, caddeleri ve meydanları birbirinden farklı cafelerle
hayat buluyor. Kimileri şıkır şıkır, kimileri salaş kimileri ise yıllar geçse de
üstünden her zamanki nostaljik haliyle
konuklarını ağırlamaya devam ediyor.
Gündelik hayatın vazgeçilmezlerinden
biri olan bu cafeler, sokaklara renk
katarken hayatımızı da hareketlendiriyor. Eş, dost, akraba, arkadaş kim
varsa; yakaladığımız gibi soluğu en
yakın cafede ya da çay bahçesinde
alıyoruz. Özellikle güzel havalarda,
ne içilen kahveler son buluyor ne tatlı
tatlı sohbetler…
Hepimizin müdavimi olduğu bazı mekanlar vardır. Kendimizi rahat hissettiğimiz, gittiğimizde nefes alıp soluklandığımız küçük sığınaklarımız… Zaman
zaman sevdiğimiz cafelerden taviz
verip, yeni yerler keşfetsek de dönüp
dolaşıp eski bir dostla kucaklaşır gibi
yine o çok sevdiğimiz mekanlarla buluşuyoruz. İşte böyle her daim yaşayan
bir gelenektir cafe kültürü.
İstanbul da cafe kültürü açısından oldukça zengin bir şehir. Yeni eski, lüks
salaş ne ararsanız kolayca bulabilirsiniz. Biz de bu tarihi kentin sokaklarını
arşınladık ve nostaljik bir gezinti yaptık. Buyurun bakalım…
Cihangir’de kahve molası
Tarihi Firuzağa Kahvesi, İstanbul’un en
eski semtlerinden biri olan Cihangir’e
girdiğinizde hemen girişte her zamanki kalabalığıyla gelenleri karşılıyor.
Mahallenin bu en salaş mekanı, doğal
bir plato havası taşıyor. Ünlü simaların
da sıklıkla uğradığı kahvede; gelen
geçeni izlemek, saatlerce oturmak,
sohbet etmek, gazete okumak ve yaz
günlerinde çekirdek çitlemek kahvenin
gelenekleri arasında yer alıyor. Akıp
giden kalabalık, şehrin gürültüsü ve
bitmeyen enerjisiyle kahve 24 saat
hizmet veriyor. Günün her saatinde
çok kalabalık olan kahve en yoğun
günlerini ise hafta sonları yaşıyor. Bir
de hava güzelse tarihi kahvede yer
bulmak hiç de kolay olmuyor.
Boğaza nazır keyif
Yalıboyu
Caddesi’ni
sonlandırıp
Çengelköy’e ulaştığınızda oldukça
popüler bir mekanla karşılaşıyorsunuz: Çınaraltı Çay Bahçesi. Bir zamanların popüler filmi Süper Baba’nın
Fiko’sunun bile müdavimi olduğu bu
sıcak mekan, 1984’ten beri hizmet
veriyor. Günün her saatinde dolu olan
mekana, her kesimden insan geliyor.
Özellikle hafta sonları yer bulabilmek
için uzun kuyruklar oluşuyor. Bu yüzden erkenden gelmeniz gerekiyor.
Ünlüsü ünsüzü, büyüğü küçüğü, kadını
erkeği soluğu burada, boğazın kıyısında alıyor. Tam karşınızda Boğaz
Köprüsü, yanı başınızda tarihi yalılar
ve hemen önünüzde durmadan salınan sandallar… Sıcak kahve ve tatlı
bir sohbetle manzarayı seyre daldığınızda adeta mest oluyorsunuz.
Tophane’de nargile sefası
Klasik Osmanlı tarzıyla dizayn edilen
mekan, özellikle gençlerin uğrak mekanlarından biri. İstanbul Modern’e
giderken hemen sağa çark ettiğinizde, çadırlar arasında en sonda kalıyor. Mekanın duvarlarını eski İstanbul
tabloları ve tuğralar süslüyor. Varaklı
aynalar ve koltuklar, sedir şeklinde
oturma bölümleri ve alabildiğine klasik
halleriyle sehpalar, avizeler ve sandalyeler… Sadece içecek servisinin
yapıldığı mekanda, çay ve kahve her
yerde olduğu gibi burada da oldukça
popüler. Özellikle nargileyle birlikte
içilen kahvenin, uzayıp giden sohbetlerin tadına doyum olmuyor.
15
Tophane/Osmanlı Nargile
Çengelköy/Çınaraltı Çay Bahçesi
Tarihi meydanda soluklanın
Ayasofya Meydanı’ndaki tarihi Sebil Cafe,
1935’ten beri hizmet veriyor. Her çeşit insanın geçerken uğradığı ve soluklandığı cafenin
hemen yanında Ayasofya Cami bulunuyor.
Kafanızı sola çevirip meydanı aştığınız zaman
da, karşınıza Sultanahmet Cami’nin minareleri
çıkıyor. Ayasofya’nın hemen dibinde yer alan
Sebil Cafe, günün her saatinde farklı milletlerden çok sayıda misafir ağırlıyor. İstanbul’un
her yerinden gelen insanlarla mekan sürekli
dolup taşıyor. Çay ve kahve mekanın en favori
içecekleri. Bir de salep var ki, o da kış geldiğinde özellikle turistlerin merakla yudumladığı
içeceklerin başında geliyor.
Ünlülerin ilk durağı
Bir zamanlar ünlü olmak isteyenlerin ilk adresi
olan İMÇ’nin hemen karşısında konuşlanan
Zeyrek Cafe, Tarihi Tekel binasına da oldukça yakın. Mekan, ilginç dekoru ve farklı
yemekleriyle günün her saatinde konuklarını
ağırlıyor. Özellikle akşam saatlerinde mekanda yer bulmak çok zor. 1992’den beri hizmet
veren mekan, bugün ünlü olan birçok ismi de
ağırlamış ve hala ağırlamaya devam ediyor.
Sanatçılar ve gazetecilerin de sıklıkla ziyaret
ettiği mekanda, en sevilen yemek ise güveç.
Bir de masalara servis ettikleri taze ve sıcak
kuruyemiş var ki, çay ve kahveyle birlikte iyi
gidiyor.
Unkapanı/Zeyrek Cafe
Sultanahmet/Sebil Cafe
16 Eğitim ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları
Eğitimin mihenk taşı
Ankara, Denizli,
Mersin ve
Kayseri’deki
okulların dışında
Niğde, Kocaeli,
Manisa ve
Ödemiş gibi
danışmanlık
hizmeti verdikleri
okullarda da
yaklaşım ve
uygulamalarıyla
örnek okul
olmayı
başaran ODTÜ
Geliştirme Vakfı
Okulları, eğitim
sisteminde
mihenk taşı
olma yolunda
hızla ilerliyor.
1
989 yılında Ortadoğu Teknik
Üniversitesi (ODTÜ) kampusu
içerisinde kurulan ODTÜ Geliştirme
Vakfı Okulları, kurulduğu günden beri
istikrarlı çizgisiyle eğitim alanında fark
yaratmaya devam ediyor. Ankara, Denizli, Mersin ve Kayseri’deki okulların
dışında Niğde, Kocaeli, Manisa ve
Ödemiş gibi danışmanlık hizmeti verdikleri okullarda da yaklaşım ve uygulamalarıyla örnek okul olmayı başaran
kurum, uygulamanın ülke genelinde
yaygınlaşmasına da katkı sağlıyor.
Yaklaşık 3 bin öğrencisi ve 300’e yakın eğitim kadrosuyla Türk milli eğitim
sisteminde mihenk taşı olma yolunda
hızla ilerleyen kurumun misyonunu,
geleceğe dönük projelerini ve genel
değerlendirmeleri okul müdürü Deniz
Keskin ile konuştuk.
Eğitim alanında nasıl bir misyonla hareket ediyorsunuz,
temel hedefleriniz neler?
ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları olarak
misyonumuz, öğrencilerimizi bireysel
gelişim özelliklerinin önemsendiği ve
kendilerini gerçekleştirme fırsatlarının
yaratıldığı ortamlarda, Atatürkçü dü-
şünceyi özümsemiş, çağdaş yaşamın
gerektirdiği bilgi, beceri ve değerlerle
donatılmış bireyler olarak yetiştirmek.
En önemli hedefimiz ise Ankara, Denizli, Mersin, Kayseri okullarımız başta
olmak üzere Niğde, Kocaeli, Manisa
ve Ödemiş gibi danışmanlık hizmeti
verdiğimiz illerde yaklaşım ve uygulamalarımız ile örnek olup bu iyi uygulamaların ülkemizde yaygınlaşmasını
sağlamak.
Ankara’daki okul, çağdaş ve
yenilikçi felsefesiyle başka illerde de eğitim hizmeti veren
okullara öncülük etmiş. Okullarınız başka hangi özellikleriyle ön plana çıkıyor?
Bizim okullarımızda öğrenciler sadece
akademik başarılara ulaşmaları için
desteklenmez aynı zamanda ilgi ve
yetenekleri doğrultusunda bir sanat
veya spor dalında da etkin olarak
görev almaları için yönlendirilir ve
yüreklendirilir. Öğrencilerimizin, kulüp çalışmaları, düzenlenen etkinlikler,
konferans, söyleşi ve paneller aracılığıyla entelektüel bakış açısına sahip
olan, toplum içinde kendilerini ifade
eden, sanata duyarlı, bilginin kendilerine katacağı değerin farkında olan
bireyler olarak yetiştiriyoruz.
Okulunuz, 3 bin öğrencisi ve
300’e yakın öğretmen kadrosuyla temelde nasıl bir fark
yaratmayı hedefliyor?
Bu aslında çok güzel bir soru. Okullarımız Türk milli eğitim sisteminde bir mihenk taşı olma yolunda ilerleyen büyük
bir ailedir. Geleneksel ve kalıplaşmış
eğitim anlayışının dışına çıkarak eğitim
ve öğretimde yaratıcı bir yol izliyoruz.
İlk defa okullarımızda geliştirilen kulüp
çalışmaları, branşlaşma, ödev defteri
ve benzeri yenilikler bugün başka okullar tarafından örnek alınmış ve hatta
bazıları MEB tarafından da Türkiye
genelindeki okullarda yaygınlaştırıldı.
Öğrenci seçmek gibi bir durumunuz var mı? Bu konuda nelere dikkat ediyorsunuz?
Okullarımıza kontenjanlarımızın çok
üzerinde bir talep var. Bu nedenle,
ilköğretim hazırlık sınıfına ilgili MEB
yönetmeliği çerçevesinde kura ile öğrenci kabul ediyoruz. Öğrenci seçimini
17
Deniz Keskin
“Çocuklar Sofra’dan memnun”
ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren uyguladığımız öğrenci alım sınavları yolu ile yapıyoruz.
Öğrencileri okulumuza hangi yolla kabul etmiş
olursak olalım bizim için hedef her öğrenciyi
kendi kapasitesinin en üst noktasına taşımak.
Peki, öğretmenleri seçerken neye
göre karar veriyorsunuz?
Öğretmenlerimizden beklediğimiz olmazsa
olmaz özellik takım çalışmasına yatkınlık, gelişim ve yeniliğe açıklıktır. Bu nitelikleri taşıyan
alt yapısı güçlü öğretmenler az deneyimli olsa
da çok hızlı bir şekilde yol alır ve onlardan
beklediğimiz başarıya ulaşırlar. Birçok aşamadan geçtikten sonra seçilen seçkin öğretmen
kadrosunun gerçekleştirdiği uygulamalarla fark
yaratıyoruz. Çünkü her okul, sınıfa giren öğretmeni kadar güçlüdür.
Genel bir değerlendirme yapacak
olursak, öğrenciler en çok hangi
derslere ilgi gösteriyor?
Benim gözlemim, özellikle ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin spor etkinliklerinden büyük
zevk aldıkları yönünde. Ayrıca, okullarımızda
ana sınıfından başlayarak tüm derslerde ilgi
çekici, merak uyandırıcı materyaller ve etkinlikler kullanılarak ders yapılır. Fen bilimleri, matematik gibi dersler için kullanılan laboratuvarlar
sayesinde öğrencilerimiz bilimin eğlenceli yönünü keşfederek büyük keyif alıyorlar.
Türkiye’deki eğitim sektöründe en
çok nelerin eksikliği yaşanıyor?
Teorik olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılması öngörülen uygulamaların pratikte yapılamaması en temel sorun. Örneğin öğretim
programları öğrencinin aktif katılımını özendiriyor, buluş yolu ile öğrenme ve yapılandırmacı
yaklaşımın kullanımını gerektiriyor. Ancak gerek fiziksel koşullar, gerekse öğretmen hizmetiçi eğitimlerinin ve performans değerlendirmesinin yetersizliği nedeniyle pek çok okulda
klasik yöntemlerle öğretim yapılmaya devam
ediliyor. Ayrıca, lisede kısıtlı zamana yoğun
programların sıkıştırılması, ders çeşidinin ve
kapsamlarının yoğun olması, öğrencilere sosyal gelişimlerine yönelik ders dışı aktiviteler
için yeterli zaman bırakmıyor.
Öncelikle neler değişmeli?
Çağdaş yaşamın gereklilikleri doğrultusunda
bilimsel verilere ve gerçekliklere dayanan bir
eğitim sistemi ile yaratıcı, analitik düşünebilen,
yorumlayabilen gençler yetiştirmek için; sınavla sonuçlanan, kalıpçı ve ezberci bir öğrenime
yönelik eğitim-öğretim sisteminin değişmesi gerektiğine inanıyorum.
Sofra ile nasıl bir işbirliğiniz var?
Biliyorsunuz hizmet sektöründe herkesi mutlu
etmek pek mümkün değildir. Özellikle fastfood tarzı beslenmeyi seven ve benimseyen
çocuklarımızı yemek konusunda memnun
etmek hiç kolay değil. Bu bağlamda bizler
çocuklarımızı dengeli ve sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirmek için Sofra ile ortak
bir çalışma içerisindeyiz. Öğrencilerimize hijyen kurallarına uygun koşullarda hazırlanan
yemekleri uygun ortamlarda sunabilmek için
iyileştirme adına da sürekli işbirliğimiz devam
ediyor.
Çocukları yemek konusunda memnun etmek zordur. Siz yemekleri
neye göre seçiyorsunuz?
Öğrencilerimize sunulmak üzere Sofra tarafından hazırlanan mönüler bizlerin onayından
geçiyor. Tabii ki çocuklar yemek konusunda
çok seçici. Özellikle sebze yemeklerini pek
istemiyorlar. Önlerine her gün köfte, patates
kızartması, makarna koysak çok mutlu olurlar.
Ancak biz derslerimizde de sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini sürekli vurgulayarak
sevmeseler bile hiç olmazsa bir tatmaları konusunda onları yönlendiriyoruz. Yine sağlıklı
beslenmeleri adına İlköğretim 1. kademede
bir ara öğün uygulamamız var. Bu öğünde
çocuklarımıza meyve, fındık, ceviz, kuru kayısı, kuru üzüm gibi yiyecekler sunuyoruz.
Amaç sadece karınlarını doyurmak değil,
sağlıklı beslenmelerine destek olmak.
Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Sanırım öğrencilerimizden çok velilerimiz bu
durumdan daha memnun. Evde çoğu zaman
kendilerinin yediremediği yemekleri çocukları
okulda grup psikolojisiyle yiyorlar ya da hiç
olmazsa tadına bakıyorlar.
18 Konsept Sofra Düzeni
Snkç;nit;t;i
Sofra düzen ister
Özel ya da
resmi davetler
hepimizi biraz
endişelendirir.
Hangi tip örtü
seçilmeli, masa
nasıl süslenmeli,
oturma düzeni
nasıl olmalı,
çatalın kaşığın
yeri neresi,
önce hangi
yemek servis
edilmeli derken
panikleriz. İşte
size bu konuda
ipuçları.
Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ
Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ
Smmchpkğ;urc;0ğ
Mmcmeumcu
M
isafirlerimizi mutlu etmek ve verdiğimiz davet uzun süre konuşulsun isteriz. Şimdi adım adım nasıl
şık bir davet sofrası hazırlayacağımızı
öğreneceğiz. Davet hazırlığı öncelikle
konunun ne olduğunun (doğum günü,
evlilik yıl dönümü vs.) belirlenmesiyle
başlar. Daha sonra davet edilecek
kişiler belirlenir ve en az bir hafta önceden davet edilir. Nişan, nikah gibi
davetlerde bu süre en az iki ya da üç
hafta olmalı.
Şimdi sıra sofra hazırlığına geldi. Hepimiz evimizdeki objelerle hazırlarız
soframızı ama bazı dikkat edilmesi
gereken püf noktalar var. Bunlardan
ilki masa örtüsü seçimi. Masada uyum
masa örtüsü ile başlar. Masa örtüsü ve
peçeteleri birbirine uyumlu olmalı, peçeteler özenle katlanarak hazırlanmalı. Keten, işlemeli keten ya da dantelli
örtüler sofranızı daha şık gösterecektir. Masa örtüsünün boyutları masa ile
orantılı olmalı, yani ne çok kısa ne de
ayağa dolanacak kadar uzun olmalı.
vette servis edeceğiniz yemeklerin de
ipuçlarını verir.
Zıtlıklarla da güzel bir masa hazırlanabilir ama resmi ya da yarı resmi bir
davet verecekseniz sofranızdaki her
şeyin uyum içinde olması gerekir. Tek
tek tabak, bardan ya da çatal bıçak
değil birbiriyle uyumlu takımlar tercih
etmelisiniz. Taze çiçeklerden yapılmış
bir aranjman ya da farklı süslemeler
kullanacaksanız masadaki armonin
bozulmamasına dikkat etmelisiniz.
Masaya yerleştireceğiniz tabaklar da-
Çatal-kaşık-bıçak
Kullanış amaçlarına göre, dıştan başlayıp içe doğru gelecek şekilde yerleştirilir.
Örneğin çorba ikram edilecekse
mutlaka çorba kasesi, eğer menüde
çorba yoksa masaya ordövr tabağı
konulmalı.
Tabaklar
Servis tabağı, yemek tabağı, salata
tabağı ve ekmek tabağı kullanılmalı.
Tabii yemek menüsünde yer alan yiyeceklere göre uygun tabaklar ilave
edilebilir.
19
• Rakı bardağı su bardağının yanına,
• Tuzluk ve biberlik iki servis tabağı arasına,
• Yağ ve sirke sofranın ortasına yakın,
• Hardal ve diğer soslar yağ ile sirkeye yakın,
• Yağ tabağı servis tabağının sol ilerisine,
• Salata tabağı servis tabağının sol ilerisine,
• Meyve tabağı ortaya,
• Ekmek tabağı ortaya,
• Çiçek aranjmanları masanın ortasına,
• Peçete, servis tabağının soluna konulmalı.
Masaya konan takımların yerleri
Masa Düzeni/Servis sırası/Yemek
sırasında unutulmaması gerekenler
Davet öncesi ev sahibinin misafirlerinin masanın neresinde oturacağını belirlemesi gerekir.
Bu kararı verirken birbirini tanıyan ya da birbirlerinin sohbetini sevecek insanlar yan yana getirilmeli. Servisi evin hanımı yapıyorsa, sağında oturan bayandan başlanır. Servisi garson
yapıyorsa, servise ev sahibinin sağında oturan
bayandan başlar, soldan devam eder, en son
ev sahibine servis yapar. Garsonun elinden
hiçbir şey alınmaz. Garsondan bir şey istenecekse alçak sesle istenir.
• Yemek çatalı tabağın soluna,
• Yemek bıçağı tabağın sağına,
• Yemek kaşığı tabağın sağına, bıçağın dışına,
• Balık çatalı tabağın soluna, çatalın dışına,
• Balık bıçağı tabağın sağına, yemek bıçağı
dışına,
• Meze çatalı tabağın soluna, diğer çatalların
dışına,
• Meze kaşığı tabağın ön kısmına,
• Çerez ve pasta çatalı tabağın ön kısmına,
sapı sola doğru,
• Çerez ve pasta bıçağı tabağın ön kısmına,
keskin tarafı tabağa, sapı sağa doğru, çatalın
yanına,
• Su bardağı tabağın sol ön kısmına,
• Şarap bardağı su bardağının sağına,
Tatlı servisinden önce masa temizlenir. İçki istenmediği zaman açıkça söylenmelidir. Kadeh
el ile veya ters kapatılmaz. Servisler yapılırken
ısrarcı olunmamalı. Ancak; yemeğin niteliğine
göre serviste ikinci kez istenip istenmediği kişilere sorulabilir. Bıçak kullanmak gerekiyorsa,
çatal sol elle tutulur. Bu durumda bıçak sağ elle
tutulur ve işaret parmağı bıçağın keskin olmayan tarafına bastırılarak kesme işlemi yapılır.
Bıçak ya da çatal kullanıldıktan sonra masa
örtüsüyle temas etmemeli. Yemeğiniz bittikten
sonra çatal bıçağınızı tabağınızın içine ya da
yanına bırakabilirsiniz. Kaşık da bıçak gibi
kullanılır. Salata ve çerez çatalı, yemek çatalından daha kısadır. Yemekle birlikte salata
da verilecekse, salata çatalı yemek tabağının
soluna, yemek çatalının iç tarafına konur. Balık
çatalı ise daha kısa ve düzdür. Kaşığın sağına
konur. Tatlı kaşığı, tatlı tabağının içine konur.
Servis çatal ve kaşıkları, servis yapılacak yemeklerin tabaklarına konur. Kişi rahatça alabilmelidir.
Konukların önüne üç adetten fazla çatal, kaşık ve bıçak koymamaya dikkat edilmeli. Gerekirse yemek esnasında bu servisler kaldırılır
ve gerekli olanlar düzenlenir. Peçeteler resmi
olmayan yemeklerde çatalların soluna, resmi
yemeklerde ise servis tabağının içine konur.
Ancak eğer dekoratif bir peçetelik söz konusuysa tabağın sol tarafına veya önüne gelecek
şekilde yerleştirilebilir.
Peçete, sağ üst kösesinden tutularak açılır.
Dizlerin üzerine yerleştirilir. İşi bittikten sonra
yemek tabağının sağına katlanarak konur. Buruşturarak koymamaya özen gösterilmeli. Kağıt peçete kullanılmışsa “top” yapılıp tabağa
konmaz. Özel davetlerde her ne kadar kullanılmıyorsa da kumaş peçeteleri aratmayacak
güzellikte kağıt peçeteler eğer sofraya uyum
sağlıyorsa kullanılabilir.
20 Haber Ev Kazaları
Ev kazalarına dikkat
Hepimizi çok
yakından
ilgilendiren
ve gerekli
müdahaleler
yapılmazsa
ciddi sağlık
sorunlarına
neden
olabilecek ev
kazaları temelde
altı gruba
ayrılıyor. İşte
çok sık yaşanan
ev kazaları ve
bu kazaları
önlemenin pratik
yolları.
Y
apılan istatistiklere göre kazaların
büyük bir bölümü ev içerisinde
gerçekleşiyor ve bundan da en çok
çocuklarla kadınlar etkileniyor. Her
evde sık sık yaşanan ev kazaları küçük
önlemlerle kolaylıkla önlenebiliyor. Alınacak önlemlere rağmen yine de bir
kaza olmuşsa, panik yapmadan durumu en az zararla atlatmak gerekiyor.
Bunun için de temel sağlık bilgileri ve
ilkyardım bilgisi yeterli oluyor. Hepimizi çok yakından ilgilendiren ve gerekli
müdahaleler yapılmazsa ciddi sağlık
sorunlarına neden olabilecek ev kazaları temelde altı gruba ayrılıyor. İşte en
sık yaşanan ev kazaları ve bu kazaları
önlemenin pratik yolları.
Sık rastlanan ev kazaları
Yanıklar
• Kibrit, çakmak gibi ateş yakma gereçlerini ortada bırakmayın.
• Devamlı sıcak suyunuz varsa derecesini 50 °C’den yukarıya ayarlamayın.
• Isıtıcıların etrafına direkt teması engelleyen barikatlar koyun.
• Sıcak sıvıları her zaman çocuklardan uzak tutun.
• Ocak üstündeki tava saplarını, çocukların erişemeyeceği bir şekilde yerleştirin.
• Yatakta sigara içmeyin.
İlkyardım
Su kabarcıklarının oluşmadığı, derinin
hafif kızardığı birinci derece yanıkları soğuk su altına tutunuz, başka bir
müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. Su kabarcıklarının
oluştuğu, derinin tamamen sıyrıldığı
ikinci derece yanıkları ise 5-10 dakika soğuk suyun altına tutun veya yanık
üzerine buz koyun. Üçüncü derece yanıklar da şiddetli yanıklardır. Deri, deri
altı dokusu, kas ve bazen kemikler bile
hasar görür. Ancak hastane veya özel
yanık tedavi merkezlerinde uzun süreli
tedavi sonucu iyileşir.
Elektrik çarpması
• Islak ortamda elektrikli cihaz çalıştırmayın. Banyoda saç kurutucusu kullanmayın.
• Yuvasından çıkmış, telleri açıkta kalmış prizleri tamir ettirin.
• Ekmek kızartma aletini kahvaltı masasına almayın. İçinde sıkışan dilimi
çatal, bıçak gibi nesnelerle kesinlikle
kurcalamayın.
• Sıcak ütüyü kablosunun üstüne koymayın.
• Elektrikle uğraşırken kalın lastik tabanlı ayakkabı giyin.
İlkyardım
Elektrik akımıyla teması kesilmemiş
birine asla dokunmayın. Öncelikle
elektrik akımını kesin. Yanık varsa kuru
ve steril pansumanla örtün. Yaralının
elektrik akımıyla teması tamamen kesildikten sonra gerekli durumlarda suni
solunum ve kalp masajı yapın.
Kesici ve delici alet yaralanması
• Kesici ev ve tamir aletlerini açıkta
bulundurmayın ve çocuklarınızın bu
aletlerle oynamasına izin vermeyin.
• Çatal ve bıçağı yüksekten düşebilecek şekilde ortada bırakmayın.
• Varsa ateşli silahları kilit altında tutun
ve anahtarını üstünüzde taşıyın.
İlkyardım
Karın, göğüs ve göze saplanan kesici
veya delici aleti kesinlikle çıkarmaya
21
çalışmayın. Böyle durumlarda yaralıyı en kısa
zamanda hastaneye götürün. Kesiğin üzeri
kirlenmişse, sabunlu suyla ve temiz bir bezle
yıkayın. Kesiğin üzerine tentürdiyot ve oksijenli
su sürmeyin. Kesilen kısma değmeyecek şekilde kesik etrafına tentürdiyot sürülebilir. Kesiğin
üzerine pamuk, sünger gibi emici özelliği olan
hiçbir şey koymayın.
Zehirlenmeler
• Tüm temizleyiciler zehirlidir. Ortalıkta tutmayın.
• İlaç ve kimyasal maddelerin kapaklarını sıkı
kapatın.
• Çocuklara vereceğiniz ilaçları şeker olarak
tanıtmayın.
• Şofbeni banyoya kurdurmayın.
• Banyonun hava girişini sağlayın.
• Banyoyu içerden kilitlemeyin.
• Koku hissettiğinizde katalitik soba, şofben
ve benzerlerini kapatın ve ortamı havalandırın.
• Banyodan uzun süre çıkmayan kişiyi kontrol
edin.
• Gaz kaçağını kibrit ve çakmakla kontrol etmeyin.
İlkyardım
Zehirlenen kişi en kısa sürede en yakın hastaneye götürülmelidir. Genel durumu iyi gibi
görünen yaralı aniden fenalaşabilir hatta ölebilir. Bu yüzden, zehirlenme nasıl olursa olsun,
zehirlenen kişi bir süre doktor kontrolünde tutulmalıdır.
men hastaneye götürün. Kaza sonucu vücutta
şişlik veya morluk oluşmuşsa üzerine buz veya
soğuk suyla ıslatılmış bez koyarak daha fazla
şişmesini önleyin.
Düşme, çarpma ve kırılmalar
Boğulma
• Çocuklarınız için merdiven başlarına engel
koyun.
• Kıvrık halı kenarlarını düzeltin.
• Oyuncak gibi ayağa takılacak malzemeleri
ortadan kaldırın.
• Balkon kapılarını ve pencereleri kapalı tutun
ve çocukların ulaşamayacağı bir yere ek kilit
koyun.
• Merdivenleri iyi aydınlatın.
• Banyo küvetinin tabanını kaymayı engelleyen malzemelerle kaplayın.
• Büyük lokma yutmaya çalışmayın.
• Çok hızlı yemeyin, çiğnerken gülmeyin.
• İğne, düğme, madeni para, boncuk gibi küçük nesneleri ortalıkta bırakmayın.
• Bebeklere yemeği çok hızlı yedirmeyin, çiğnemeye ihtiyaç duymayacakları yumuşak yiyecekler verin.
• Çocuklara yutamayacakları kadar büyük
oyuncaklar alın, küçük parçalara ayrılabilen
oyuncaklar almayın.
İlkyardım
Kaza geçiren çocuk ağlamıyorsa, şuuru yerindeyse ve ellerini kollarını normal hareket ettiriyorsa hiçbir müdahalede bulunmayın fakat
24 saat gözleyin. Kazadan sonra 24 saat
içerisinde kusma, dalgınlık, sürekli uyku hali,
solunum sıkıntısı, karın ağrısı, renk solukluğu
veya havale geçirme gibi bulgular olursa mutlaka hastaneye götürün. Yüksekten düşmelerde
yukarıda sayılan belirtiler olmasa bile kırık çıkık
veya bir iç kanama ihtimali olacağından he-
İlkyardım
Boğaza kaçan yabancı cisimler solunum yollarını kapatabileceğinden daha tehlikelidir. Ölüme yol açabilirler. Kaza olduğunda soğukkanlı
davranın. Cisim ağız açıldığında görülebiliyorsa parmakla almaya çalışın. Alınamayacak
kadar ileride ise kişinin sırtına kuvvetlice birkaç
kez vurun ve öksürme taklidi yaptırın. İğne, jilet
veya küçük cam parçası gibi kesici ve delici
cisimler kaçmışsa yumuşak ekmek içi yedirin.
Kaçan yabancı cisim çıkarılsın veya çıkarılmasın kaza sonrası mutlaka hastaneye gidin.
22 Sağlık Ofiste Spor
Ofiste sağlıklı yaşam
Çalışırken
oturma durumu
ve organların
kullanımına
bağlı olarak
boyun, sırt ve
bel ağrıları gibi
şikayetler sıklıkla
yaşanabiliyor.
Bu ağrıların
ciddi sağlık
sorunlarına
dönüşmemesi
için pratik
önerilerimize
kulak verin.
G
ünümüzde eskiye oranla çalışanların büyük bir bölümü artık
zamanını masa başında geçiriyor.
Ofis ortamındaki bu değişim duruş,
oturuş ve organların kullanımına bağlı
olarak boyun, sırt ve bel ağrılarına zemin hazırlıyor. Ve bu sorun neredeyse
ofis ortamında çalışan hemen herkeste
görülebiliyor. Özellikle hareketsizlik ve
uzun süren çalışma saatleri sonucunda bu tür ağrılar artıyor ve zamanla
ciddi sağlık sorunlarına dönüşebiliyor.
Oysa doğru oturmak, doğru taşımak,
fizik egzersiz yapmak, yaşamı ağrısız
geçirme olanağı sunarken işteki verimliliğinizi de artırıyor. İşte, çalışırken yapabileceğiniz egzersizler ve ofis için
pratik öneriler.
Ayakta dururken
Çene hafif aşağı bükük, boyun arkaya
doğru çekik, vücudu dik tutun. Dizleri
bükmeden öne doğru eğilmeyin. Uzun
süreli ayakta durma ve çalışma sırasında aralıklı, kısa süreli ve ayak değiştirerek, tek ayağı kaldırmak ve bir basamağa koymak, omurga yükünü azaltır.
Omurgayı dik tutarak tüm gövde ile
yana ya da arkaya doğru yaslanmak
da beli kısa süreli rahatlatır.
Kaldırıp taşırken
Bir şeyi kaldırmak istediğinizde, dizlerinizi bükün ve kaldırmak için bacak
kaslarınızı kullanın. Ani hareketlerden
kaçının. Ağırlığı gövdenize yakın tutun
ve hiçbir şeyi bel hizasından yukarı
kaldırmaya çalışmayın. Başınızın hizasından yüksek bir rafa uzanmanız
gerekiyorsa, bir iskemleye çıkın. Uzun
süre yukarı uzanmaktan ve bakmaktan
kaçının.
Otururken
Kol destekleri olan sert bir sandalye,
oturmak için daha uygundur. Bütün
omurganın sandalye arkalığına dayalı
olması gerekir. Kalça, diz, ayak bileği
ve dirsek eklemleri 90 derece açıda
tutulmalı. Uzun süre aynı pozisyonda
kalmaktan sakının. Ara sıra oturduğunuz yerden kalkıp birkaç gerinme egzersizi yapın. Sandalyeye dik oturun.
Çene bükük ve boyun arkaya çekik olmalı. Sandalyenin kenarlarından tutar-
23
Ayak bilekleri için
Otururken her iki topuğu yerden kaldırın. Ayak
bileklerini içe doğru çevirin. Bu hareketi sekiz
kez yapın. Aynı hareketi ters yönde tekrarlayın.
Ayaktayken masa ve sandalyeden destek alın.
Tek ayak üstünde durun. Diğer topuğu yerden
kaldırın. Bileği içe doğru çevirin, gövdenize
doğru çekin. Sonra pedala basar gibi ileri itin.
Bu hareketi sekiz kez yapın.
Göğüs ve sırt için
Ayakta durun. Ellerinizi kalçalarınızın üzerine
koyun. Her iki kolu arkada birleştirmek istermişçesine geriye doğru çekin. Bu pozisyonda
10’a kadar sayın. Omuzlarınızı olabildiğince
öne itin. Ardından normal pozisyona dönün.
Sonra olabildiğince geriye itin. Bu hareketi sekiz kez yapın.
ken, önce sağ dizinizi sonra sol dizinizi yukarı
kaldırın. Bunu dörder kez yapın. Sandalyenin
arkasına geçin ve tutunun. Sağ dizinizi olabildiğince yukarı kaldırın. Başlangıç pozisyonuna
dönün, sonra sağ bacağı tamamen geriye itin.
Bunu sekiz kez yapın. Oturur pozisyondayken,
yavaşça sandalyenin arkasına yaslanın. Kollarınızı iyice yukarı ve geriye doğru uzatın ve
gerinin. Bacaklarınızın önde ve düz, ayaklarınızın yerde olmasına dikkat edin.
El bilekleri için
Sol kolunuzu öne uzatın. Sağ eliniz ile sol parmaklarınıza her iki yönde germe hareketleri
yaptırın. Önce parmakları geriye doğru gerip
10’a kadar sayın, sonra gevşetin ve bu hareketi iki kez tekrarlayın. Aynı hareketleri diğer
eliniz için de uygulayın.
Bel için
Ayaklarınız omuz genişliğinde açık olacak şekilde ayakta durun. Dizlerinizi hafifçe bükün.
Gövdenizin üst kısmını (kollar bükülü olacak)
sağa doğru çevirin. Sonra aynı hareketi sol
tarafa doğru yapın. Bu hareketi dört kez tekrarlayın.
Sırtınızı oturuyorsanız sandalyeye, ayaktaysanız duvara yaslayın. Ayaktaysanız dizlerinizi
hafifçe bükün. Gözler tam karşıya bakarken,
sağ elinizi bacağınızın üzerine koyun, sol
kolunuzu yukarı uzatın ve gövdenizi yavaşça
sağa doğru eğin. Bu pozisyonda 10’a kadar
sayın. Yavaşça ilk pozisyona dönün. Hareketi ters tarafa doğru tekrarlayın. Bu hareketi
iki kez tekrarlayın. Bu son hareketi özellikle
ayakta ve duvara sırtınızı vererek yapmayı
tercih edin.
Boyun ve omuz için
Ellerinizi alnınıza koyup, başınızı öne doğru
itmeye çalışırken ellerinize engel olmaya çalışın. 10’a kadar sayın. Bu hareketi üç kez
yapın. Ellerinizi başınızın arkasına (enseye
değil) koyun ve başınızı arkaya doğru itmeye çalışırken ellerinizle engel olmaya çalışın.
10’a kadar sayıp bırakın. Bu hareketi üç kez
tekrarlayın.
Sağ elinizi yüzünüzün sağ tarafına koyun ve
başınızı sağa doğru itmeye çalışırken sağ ellinizle engel olmaya çalışın. 10’a kadar sayıp
bırakın. Bu hareketi üç defa tekrarlayın. Aynı
hareketi sol elle sola doğru tekrarlayın. Sağ
elinizi başınızın sağ arka kısmına, sol elinizi sol şakağınıza koyun. Elin direncine karşı
başınızı sağa dönmeye zorlayın. 10’a kadar
sayın. Hareketi aksi yönde tekrarlayın. Başınızı
yavaşça sağa çevirin ve üç saniye durun. Başınızı öne çevirip dinlenin. Hareketi aksi yönde yapın. Hareketi beş kez tekrarlayın. Aşırı
zorlanmaya neden olmadan, başınızı çeneniz
göğsünüze değecek kadar öne eğmeye çalışın. Dinlenip başınızı yavaşça arkaya bükün.
Bu hareketi beş kez tekrarlayın. Başınızı yavaşça kulağınız omzunuza değecek kadar sağa
eğmeye çalışıp dinlenin. Yavaşça doğrultun.
Hareketi aksi yönde tekrarlayın. Bu hareketi
beş kez tekrarlayın. Başınızı saat yönünde tam
bir çember çizecek şekilde döndürün. Aynı
hareketi aksi yönde yapın. Hareketi üç kez
tekrarlayın.
24 Söyleşi Mehmet Yaşin
Lezzetin peşinde koşan adam
Herkes ona
gıpta ediyor,
çünkü hem
geziyor, hem
tadıyor hem de
yazıyor... Lezzet
ustası Mehmet
Yaşin işinin zor
yanlarını ise
şöyle sıralıyor;
“Her iş gibi
benim yaptığım
işin de sıkıntıları
var. Mesela
disiplinli bir
diyet
yapmak çok
zor. İşiniz yemek olduğu için
sürekli yemek
zorundasınız.
Ayın 20 günü
otellerde kalmak
ve sürekli
yollarda olmak
da yaptığım işin
zor yanları.”
Mehmet Yaşin
M
ehmet Yaşin, Türkiye’nin en ünlü
yemek yazarlarından biri. Hem
okuyor, hem geziyor, hem tadıyor…
Bir gün Kaçkar Dağı’nın 3500 metrelik zirvesinde, ertesi gün Roma’da,
bir sonraki günse herhangi bir esnaf
lokantasında olabiliyor. Yaşin’in hızına
yetişebilmek hiç mümkün değil. Herkesin kıskandığı ve gıptayla baktığı bir iş
yapıyor ama yaşadığı zorlukları belirtmeden de geçemiyor.
Öncelikle sürekli hareket halinde olmak ve ayın 20 günü evden uzakta olmanın zorluğunu vurguluyor. Tüm bunlara rağmen masa başı bir iş yapmak
yerine; sürekli yeni tatlar, mekanlar ve
insanlar tanıdığı için işini her zaman
heyecanla yapıyor. Yine bir seyahat
öncesi, çok yoğun bir döneminde
bir araya geldiğimiz Yaşin’le mutfak
kültürü üzerine konuştuk. Türkiye’nin
inanılmaz bir lezzet haritası olmasına
rağmen bir türlü istediği yere gelememesini devlet politikasına bağlayan
Yaşin, yapmamız gerekenleri bir bir
anlattı. Lezzet duraklarını keşfederken
meraklı olmanın yeterli olduğunu söyleyen yazar, “Tatile gittiğinizde güneşin
altında saatlerce yatmak yerine gittiğiniz bölgenin pazarlarını, çarşılarını ve
insanlarını mutlaka keşfedin. Zihniniz
böyle rahatlar” diyor.
Herkesin gıptayla baktığı bir
işiniz var. İşinizin zor tarafları
yok mu?
Tabii ki masa başı iş yapan ya da ra-
kamlara boğulan mesleklerden daha
keyifli. Bunu asla inkar edemem.
Çünkü sürekli geziyorsunuz ve sıkılmaya vaktiniz olmuyor. Gezerken de
birçok şeyi keşfediyorsunuz. Lezzet ve
coğrafya keşfiyle birlikte bir sürü insan
da tanımış oluyorsunuz. Bunun için
yaptığım iş oldukça keyifli. Ne kadar
yoruluyorum desem de bu yorgunluğa
değen bir iş yapıyorum. Her iş gibi
benim yaptığım işin de sıkıntıları var.
Mesela disiplinli bir diyet uygulayamıyorsunuz. İşiniz yemek olduğu için
sürekli yemek zorundasınız. Aşırı sıcak
havalarda, sıcak mutfaklarda çekimler
yapıyorsunuz. Bu da insanı hırpalayabiliyor. Ayın 20 günü otellerde kalmak
ve sürekli yollarda olmak da yaptığım
işin zor yanları.
25
“Mutfağın kültür kısmıyla ilgileniyorum”
Evdeyken mutfağa giriyor musunuz?
Evde mutfağa girmem ya da çok az girerim.
Çünkü bizim evdeki iş bölümünde mutfaktan
eşim sorumludur ve profesyonel bir aşçı kadar
iyidir. Mutfağın bu tarafında oturup ukalalıklar yapıyorum. 30 yıllık evliliğimizde çıkan
tartışmaların tamamı baharatın oranı ya da
sarımsak kaç diş olacak kavgasıdır. Başka da
kavgamız olmaz. Bu yüzden mutfağa çok sık
girmiyorum ama güzel yemek yaparım. Mutfağın kültür kısmıyla ilgilenmek daha çok hoşuma gittiği için kesme, doğrama kısmına pek
bulaşmıyorum.
Sağlıklı beslenme konusunda neler
yapıyorsunuz?
Özellikle Anadolu’da bu çok zor. Çünkü
orada insanlar ikramı çok seviyorlar. Ortaya
konan yemeği diyet yapıyorum diye geri çeviremezsiniz. Çok ayıp olur. Ben bunu küçük
yalanlarla geçiştiriyorum. Çok güzel bir tatlı
varsa, şekerim var diyerek sadece ucundan
tadıyorum. Yağlı bir yemek ise kalbimde sorun
var diyerek o muhteşem ikramları bazen geri
nuz. Günde üç veya dört öğün yemek yemek
kolay değil. Bu tür yeni keşiflerin heyecanıyla
sıkılmıyorum.
Yaptığınız işin nesi sizi fazlasıyla heyecanlandırıyor?
Beni en çok yeni lezzetler, yeni malzemeler
ve yeni pişirme teknikleri heyecanlandırıyor.
Zaten bunlar olmasaydı çok çekilir bir şey olmazdı. Dışarıdan bakınca özellikle genç meslektaşlarımın beni kıskandığını biliyorum ama
durum öyle dışarıdan gözüktüğü gibi değil. İşiniz yemek yemek olunca, ondan da sıkılıyorsu-
Yemeğe ilginiz hep var mıydı sonradan mı ortaya çıktı?
Yemeğe değil de değişik lezzetleri keşfetmeye
hep ilgim vardı. Değişik lezzetlerin peşinde
koşturmayı çok severdim. Atlas dergisini hazırladığım dönemlerde Türkiye’yi ve dünyayı
dolaşırken sadece belli coğrafyaların peşinde
koşmadım. Gittiğim ülkelerin yemeklerinin peşinde koşturuyor ve değişik lezzetler bulmaya
çalışıyordum. Bu önceleri ön planda değildi
ama gayretim arttıkça işin yemek kısmına doğru yöneldim ve yıllar içinde bu ilgim artmaya
devam etti. Ayrıca ülkemizde bu alanda ciddi
bir boşluk olduğunu görünce de çalışmalarımı
hızlandırdım. Türkiye’de de köklü bir yemek
çevirebiliyorum ama bu her zaman mümkün
olmuyor. O kadar güzel yemekler yapılıyor
ki, görünce iradem dumura uğruyor. Mesela Eskişehir’de çiğ böreği görünce gözlerim
dönüyor. Ne kadar gelirse biraz daha verirler mi diye düşünüyorum. Kayseri’de mantı,
Adana’da kebap, Konya’da etli yemek… Anlatırken bile ağzım sulanıyor. Yediğim için hiç
hayıflanmıyorum. Gece uyurken bir kolesterol
hapı aldığımda bütün günün zararını atlattığımı zannediyorum.
Dışarıda sık yemek yer misiniz?
Özel mekanlarınız ve aşçılarınız var
mı?
Benim özel lokantalarım var ama aşçıları özel
olduğu için değil, beni tanıdıkları için giderim. Ben zaten esnaf lokantalarını çok severim
ve bildiğim lokantalara giderim. Bu yüzden
ben “Deli bellediğini beller” misali hep bellediğim lokantalara giderim ama dışarıda
yemek yemeyi de çok sevmem. Zaten işim
gereği sürekli dışarıda olduğum için, evimin
yemeklerini özlüyorum ve evde olmaya özen
gösteriyorum.
kültürü olmasına rağmen kayıt altına alınmıyordu. Bu yüzden yaptığım çalışmalar büyük ilgi
gördü ve bu işe olan ilginin artmasına ortam
hazırladı.
Sizce Türk mutfağı neden dünya
mutfakları arasında yer edinemiyor?
Bunu bana sürekli soruyorlar. Ben de açık
açık dünya mutfakları arasında Türk mutfağının
olmadığını söylüyorum. Çünkü bilinmeyenin
mutfağı olmaz, ölçülmez. Mesela ülkemize
her şey dahil sistemiyle gelen turistler en kötü
malzemelerle yapılmış, en lezzetsiz yemekleri
yiyen biri kendi ülkesinde açılan Türk lokantasına gitmez. Kötü yemeğe kimse para vermek
istemez. Bakın İtalyanlara mutfaklarını o kadar
güzel satıyorlar ki, bütün dünyada İtalyan mutfağıyla para kazanıyorlar. Kendi domatesle-
26 Söyleşi Mehmet Yaşin
“Son 10 yılda
gurme turizmi
denen bir şey
var ve hızla
yükseliyor ama
biz bunun için
zengin
mutfağımızdan
faydalanamıyoruz. Öncelikle
dünyada sözü
geçen ve etkin
olan büyük
aşçılar, şefler
davet edilmeli.
Onlara bizim
mutfağımız
tanıtılmalı ve
hazırladıkları
menülere bizden
yemekler
konulmalı.”
rini, salçalarını hatta kendi ustalarını
ihraç ediyorlar. Japonlar, Fransızlar ve
Çinliler de böyle.
Biz neden yapamıyoruz?
Çünkü bu devlet politikasıyla olur.
Bizde kültür bakanlığı tüm tanıtım çalışmalarını deniz, kum, güneş üzerine
yapıyor; yemeğe dair hiçbir şey yapılmıyor. Son 10 yılda gurme turizmi denen bir şey var ve hızla yükseliyor ama
biz bunun için zengin mutfağımızdan
faydalanamıyoruz. Bunun için öncelikle dünyada sözü geçen ve etkin olan
büyük aşçılar, şefler davet edilmeli.
Onlara bizim mutfağımız tanıtılmalı ve
hazırladıkları menülere bizden yemekler konulmalı. Bu şekilde Türk mutfağı
hak ettiği yeri alacaktır. Çünkü her bölgemiz birbirinden güzel yemeklere sahip. Bu kadar gezmeme rağmen ben
bile hala şaşırıyorum.
Sizin gibi yazarların ne gibi
etkisi oluyor?
Bizim ülkemizde insanlar tatile gittiğinde güneşin altında saatlerce yatıp,
dinlenmeye bayılıyor. Böyle bir dinlenme olmaz. Zaten tatile çıkanların
çoğu beyaz yakalı ve bunların yaşadığı yorgunluk bedensel değil zihinsel
yorgunluk. Zihinsel yorgunluk atmak
için de beyni şaşırtmak gerekiyor.
Bunun için de gezeceksiniz, farklı yerleri ve lezzetleri keşfedeceksiniz. İşte
benim gibi birkaç tane Don Kişot’un
yazması, çizmesi sonucu bu iş biraz
daha canlandı. İnsanlar artık gittikleri
yerlerde lezzetin peşinden koşuyor.
Bunu da en iyi kitap satışlarımdan
anlıyorum.
Türkiye’de gastronomi hızla
gelişiyor. Bu konuda ciddi bir
fark oluştuğunu düşünüyor
musunuz?
Tabii ki ciddi anlamda bir fark oluştu
ama damak zevkinin gelişmesi için her
zaman büyük paralar gerekmiyor. Az
parayla da bu zevki geliştirebilirsiniz.
İşin ustalığı da burada yatıyor. Yani
basit malzemelerle ortaya müthiş tatlar çıkarmak. Zaten gastronominin en
büyük sırrı da budur. Mesela Tayland
mutfağı bunun en güzel örneğidir.
Anadolu’ya gittiğinizde de inanılmaz
şeylerle karşılaşıyorsunuz. Oralarda
gurme denmiyor ama domatesin kokusundan, peynirin renginden, biberin
duruşundan bile hemen ne olduğunu
anlayanlar var. Bu işi yakından takip
ediyorlar. Bütün peynir çeşitlerini, otları, yemekleri ve mutfağa dair ne varsa
her şeyi çok iyi bilen insanlar var. Bunların hepsi parayla olmuyor ki, merak
etmek yeterli.
Sizin damağınızı çatlatan lezzetler hangileri?
Türkiye’de birçok bölgenin yemeklerini çok severim. Herkesin bildiği gibi
hamur işine düşkünüm ve böreğin her
türlüsünü yerim. Pilav çok yerim, makarnasız yaşayamam ama kebaba da
bayılırım. Bu yüzden Gaziantep mutfağı benim için çok kıymetlidir. Bunu
her yerde, her zaman söylerim. Ege
mutfağını ve otlarını çok severim. Zeytinyağı manyağı sayılırım. Özel olarak
gider yerinden alırım. Karadeniz’in
bütün yemeklerini olmasa da eritilen
peynirlerini, pidelerini ve Laz böreğini
çok beğenirim.
Dünya mutfakları arasında
hangilerini beğeniyorsunuz?
Hint mutfağı çok zengin bir mutfak.
Özellikle acısı ve ekmeğiyle benim
favorimdir. Uzak Doğu mutfağıyla
aram çok iyi değildir ama Çin mutfağının bazı yemeklerini seviyorum.
Tayland mutfağını da son gezimde
keşfettim ve ısındım. Dediğim gibi basit malzemelerle inanılmazlar lezzetler
yaratıyorlar. Tabii ki İtalyan mutfağını
şarküteri, makarna ve pizzaları yüzünden çok seviyorum. Fransız mutfağını
da yanında şarap eşliğinde beğeniyorum. Bir de ABD’den kimse bahsetmez
ama orası tam bir dünya mutfağıdır.
Tamam kendi mutfağı çok özel değil
ama dünyanın hangi mutfağını ararsanız en lezzetlisini ABD’de bulabilirsiniz. Bu yüzden ABD, özellikle New
York benim için çok özeldir.
Sizin için yemekte lezzet mi
önemlidir sunum mu?
Tabii ki lezzet her zaman ön plandadır ama lezzetli bir yemeği de güzel
bir şekilde sunmazsanız hiçbir değeri
olmaz. Bu yüzden ikisi bir arada olmalı diye düşünüyorum.
Peki, yemekte lezzetin püf
noktası nedir?
Lezzetli yemek yiyecekseniz, bunun
kaynağı yağdır. Yağ arttıkça lezzet
artar, azaldıkça sası bir tat alır. Ben
böyle düşünüyorum. Bunun için de ya
sağlığınızla ilgilenip hayatınız boyunca yağsız, kötü yemekler yiyeceksiniz;
ya da yağlı yemekle kendinizi riske
atacaksınız. İkisiniz arası yok. Var diyen de yalan söylemiş olur.
Haberler 27
Sofra Grup’ta yönetim ve mevzuat
eğitimi başladı
Sofra Grup çalışanlarının yönetim ve mevzuat
konusunda bilgilendirilmesi için düzenlenen
eğitimler bölge müdürleriyle başladı. Bölge
müdürleriyle ekim ayı içerisinde düzenlenen
“Personel Yönetimi ve Yasal Mevzuat Eğitimleri” operasyon yöneticileriyle devam edecek.
İnsan kaynakları bölümü ve hukuk danışmanlarının işbirliğiyle ilk etapta bölge yöneticileriyle
100 kişiye eğitim verilmiş olacak. Ardından
600 kişilik tüm operasyon yönetimi bu eğitim
programından faydalanacak.
Eğitimler iki ayrı başlıkta verildi:
• Personel işlemlerinin yürütülmesi ve yönetiminde kullanılacak evraklar.
• Yasal olarak dikkat edilmesi gereken konular ve süreçler. Bu bölüm işe alım süreci, işbaşı
yapan personelin evrak temini, aylık puantaj
işlemleri, iş sözleşmeleri, iş kazası bildirimleri,
işten çıkış işlemleri, işyeri açılış ve kapanış bildirimleri ve uygulamaya ilişkin değerlendirme
gibi sekiz başlıkta detaylı bir şekilde anlatıldı.
28 Haberler
Sofra, atıkları Trim Trax’le geri kazandırıyor
Sofra Grup; mutfaklarda oluşan gıda atıklarını takip etme,
ölçme ve azaltmaya yarayan atık azaltma programı Trim
Trax ile operasyonel verimliliği artırırken, gıda atıklarını ve
bu atıkların çevresel etkilerini de en aza indiriyor. Günümüzde çok önemli bir işlevi olan Trim Trax, atıkları daha
görünür kılıp onlara mali bir değer ekleyerek atık azaltmayı ve artan yemek maliyetlerini dengelemeye de yardımcı oluyor.
Birçok ülkede çöp alanlarına gönderilen atıkların yüzde
15’inden fazlasını gıda atıkları oluşturuyor. Bu durum yemeğin çözülmesi sırasında karbondioksitten 20 kat daha
etkili olan metan gazının oluşmasına neden oluyor. Bununla
birlikte, gıda atıklarının tasfiyesi ciddi ekonomik etkiler de
yaratıyor. Sofra Grup, tüm bu faktörleri göz önünde bulundurup gıda atıklarının etkilerini azaltmak için tüm gücüyle
çalışıyor. Bunun için bilinç uyandırmak ve gıda atıklarının
etkilerini minimize etmek için sürdürülebilir Trim Trax programını titizlikle uyguluyor.
Trim Trax programıyla gıda atıkları sahadayken bile takip
edilebiliyor, ölçülüyor ve minimize ediliyor. Bu şekilde çalışanlara imalat sürecinde atıklarını azaltmak ve takip etmek
için ihtiyaç duydukları araçlar, perspektif ve aidiyet hissi
veriliyor. Trim Trax’ı uygulamak gıda atıklarının tasfiyesinde maliyeti azalttığı gibi Sofra Grup faaliyetlerini geliştirerek daha sürdürülebilir bir gelecek oluşturulmasına da katkı sağlıyor.
29
SAP ile dünyaya örnek oluyoruz
Türkiye genelinde günde 500 bin kişiye yemek çıkaran Sofra Grup, iş süreçlerini SAP
Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) çözümüyle
kontrol ederek dünyaya örnek oldu. 15 bin
kişilik dev Sofra organizasyonunun günlük,
aylık, dönemlik aktivitelerine tek bir tuşla
ulaşabiliyor. Böylece SAP kullanımıyla tedarik zinciri, finans, insan kaynakları, işletme
sermayesi optimizasyonu konularında ciddi
avantajlar sağlanıyor.
Dünya genelinde hazır yemek sektöründe
faaliyet gösteren şirketler sadece SAP’nin finansal uygulamalarını kullanırken; Sofra Grup
tüm süreçlerde SAP çözüm ve uygulamalarını kullanıyor. Bu özelliğiyle yurtdışına örnek
gösterilen proje dünya genelinde de ilk olma
özelliğiyle büyük dikkat çekiyor.
Sofra Grup’un Türkiye geneline yayılmış ve
2008 yılından itibaren hızla büyümeye devam eden yapısı tüm süreçlerini merkezi ve
entegre bir sistem ile yönetme ihtiyacını beraberinde getirmişti. Kullanılan AS400 sistemi
yerine maliyetleri kontrol altına alacak, satın
alma, menü ve insan kaynakları planlamasını yönetecek, fiili ve standart maliyet takibi
yapacak, tüm operasyonlar ile malzemeyi
anlık takip edecek yeni bir sistem arayışına
girişildi. Projeyle birlikte tüm işlemler, tek çatı
altında toplanmış oldu.
Deneyimli ekiple doğru proje
Uniteam danışmanlığında yürütülen proje;
toplu yemek ve destek hizmetler sektörlerinin
hassasiyetinden dolayı oluşabilecek riskleri
değerlendirebilecek deneyimli bir proje ekibi kuruldu. Proje, Sofra Grup’un İstanbul’daki
Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi. Diğer
lokasyonlara yaygınlaştırma ve eğitimler Sofra bölge müdürlüklerinde (İstanbul, Ankara,
Adana, İzmir, Kocaeli, Manisa, Konya, Bursa, Tekirdağ) yapıldı. Toplam kullanıcı sayısının 850’den fazla olduğu proje ekibinde
Uniteam’den 16 danışman, Sofra Grup’tan
da 15 kişi yer aldı.
SAP projesi sonunda planlama ve mali yet
süreçleri sistem üzerine taşınarak merkezi olarak yönetilir hale getirildi. Böylece bilgi işlem
altyapısı yenilenmiş, iş süreçleri entegre bir
sistem içine alınmış oldu. Bilgi akışının hızlanmasıyla veri içeren tüm kayıtların saklanabilirliği, izlenebilirliği sağlandı ve verimlilik arttı.
Üretim süreçleriyle, maliyetler hızlı ve doğru
şekilde kontrol edilebildiğinden hedefler doğrultusunda daha doğru kararların verilebilmesi
mümkün oldu.
Sofra Grup CEO’su Yaşar Büyükçetin konuyla
ilgili olarak, “SAP kullanımı ile tedarik zinciri,
finans, insan kaynakları, işletme sermayesi optimizasyonu konularında ciddi avantajlar sağlamayı hedefliyoruz. 15 bin kişilik dev Sofra
organizasyonunun günlük, aylık, dönemlik
aktivitelerine bir tuşla ulaşabiliyoruz. Yatırım
kararımızın çok yerinde olduğu açıkça görülmektedir ancak yatırımın geri dönüşü tamamen
sistemin doğru kullanımına bağlıdır” diyerek
programın önemine dikkat çekti.
30 Haberler
Sofra, vücut kitle analizi aktivitelerine başladı
Sofra Grup, sağlıklı bir yaşam için çok önemli bir adım
daha attı. Eurest markasıyla hizmet verdiği müşterilerine vücut kitle analizi aletleriyle, vücut değerlerini ölçerek sağlıklı
bir yaşam için adım atmalarına olanak sağlıyor.
Uzmanlar vücut analizinin ne kadar önemli olduğunu her
defasında söylüyor. Çünkü insan vücudunda belli oranlarda
su, protein, yağ ve mineraller bulunur. Sağlıklı kişilerde bu
oranlar dengelidir.
Gerçek vücut içeriği değerlerinin ve bunların birbirleriyle
olan dengelerinin analiz edilmesi, bu öğelerden doğabilecek sağlık problemlerinin teşhisi açısından gereklidir. Bu
dengenin varlığını anlamanın en iyi yolu da bu aletlerden
geçiyor. Ölçüm cihazları sayısal değerler elde etmek için
kullanılıyor. Vücut analizörü, kişilerin obezite dönemini ve
su, protein, yağ ve mineraller gibi vücut bileşimlerindeki dengesizlik sorunlarını erken tespit edebilen bir tanı aracıdır.
Böylece erken tanı yöntemiyle daha sağlıklı bir yaşam için
çok önemli bir adım atılmış olacak. Bununla birlikte sağlıklı
bir yaşam için ayrıca stresi kontrol altında tutmak, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve yeterli uyku da
gerekiyor. Tüm bunlarla birlikte düzenli olarak vücut analizi
de yapıldığında birçok hastalık ortaya çıkmadan önlenmiş
olacak.
31
Sabancı Holding temizlik ve
güvenlikte de Sofra’yı seçti
Köklü yapısı, çalışma kapasitesi ve 12 bin
500’den fazla çalışanıyla Türkiye’nin önde
gelen kuruluşlarından biri olan Sabancı Holding, yemek hizmeti dışında temizlik ve güvenlik hizmetleri için de Sofra’yı tercih etti.
Sofra Grup şirketlerinden EUROSERVE tarafından verilecek tüm bu hizmetler 750 kişilik
uzman personel tarafından verilecek. Çalışma alanları Sabancı Holding Merkez Kuleleri
başta olmak üzere EnerjiSA, TeknoSA, OlmukSA, AvivaSA, ÇimSA, TemSA, AdvanSA
ve ExSA’nın 58 ilde 265 farklı noktasında
temizlik, güvenlik, ilaçlama ve bahçe bakımı
gibi hizmetlerini kapsıyor.
Müşteri talep ve beklentilerini karşılamak ve
tüm sürecin sağlıklı bir şekilde devamlılığını
sürdürmek için EUROSERVE tarafından Sabancı Holding Şirketleri için hazırlanan “Hizmet Yönetim ve İşletim Planları” çerçevesinde
ihtiyaç duyulan tüm insan kaynakları ile hizmet kategori için ilgili yardımcı malzemeler
ve ekipmanlar garanti altına alındı. Bu plan
çerçevesinde EUROSERVE her noktada aynı
hizmet kalitesini sunuyor.
Çağ Koleji’nde Osmanlı Sokağı
“Öğrencilerimizin doğru beslenmesi bizim
işimiz” sloganıyla hareket eden Sofra Grup,
“Ye-Öğren-Yaşa” felsefesi doğrultusunda Çağ
Koleji öğrencilerine nostaljik bir gün yaşattı.
Okul içerisinde kurulan ve tarihi motiflerle
süslenen Osmanlı Sokağı’nda öğrenciler bir
yandan lezzetli yemekleri tadarken, diğer taraftan geçmişe özgü gelenekleri tanıma fırsatı
yakaladılar. Bugüne özel hazırlanan menüde
öğrencilere taze reyhanlı, cevizli çoban sala-
ta, düğün çorba, dürüm çeşitleri, iç pilav ve
yayık ayranı ikram edildi. Para çukulataların
dağıtıldığı, şerbetçilerden nar suyunun doldurulduğu, macun ve pamuk helva yenirken
Hacivat ile Karagöz’e gülünen bir Osmanlı Sokağı’nda tüm öğrenciler keyifli bir gün
geçirdi. Dengeli öğünlerle birlikte öğrencileri
eğlenceli ortamlarda mükemmel lezzetlerle
buluşturmayı hedefleyen Sofra, bu şekilde
Türk kültürüne ve öğrencilere hizmet etmeye
devam edecek.

Benzer belgeler

Ocak Şubat Mart

Ocak Şubat Mart ”Sofra Grup” Dergisi’nin içerik ve tasarımı içerik fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındad...

Detaylı

Nisan Mayıs Haziran

Nisan Mayıs Haziran fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Sofra Grup” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fot...

Detaylı