PDF Versiyonu - Kahve Molası

Transkript

PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 289
23 Haziran 2003 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
ISSN: 1303-8923
■
ABONE FORMU
■
BENÝ ANILARA BEKÇÝ ETTÝLER ... Seyfullah Çalýþkan
Evden Ayrýlýrken -1 ... Suna Keleþoðlu
Salah Birsel için ... Ahmet Altan
YÝTÝRMEDEN DÜNKÜ YÜZÜMÜZÜ ... Aylin Çukur
email@adresiniz
ABONE OL
■
ABONELiKTEN AYRIL
■
HTML
TEXT
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
GÖNDER
Önerir misin?
Editör'den : Pek Yakýnda "Basur Baba"
KISAYOLLAR
Ýyi haftalar Kahveciler,
SON BASKI
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
Haftasonu olunca pekçoðunuz gibi nevarneyok okumaya çalýþýyorum. Hafta içi kaçýrdýðým
pekçok konuya haftasonunda vakýf olmak iyi oluyor doðrusu. Biraz gecikmeli olsa da bir
konuyu size hatýrlatmakta yarar görüyorum.
Hatýrlarsýnýz, 8 yýllýk temel eðitime geçildiðinde bazý okullar için yeni yönetmelikler çýkarmak
gereði doðmuþtu. Bunlardan biri de meslek lisesi mezunlarýnýn üniversiteye giriþlerinin
kýsýtlanmasýydý. Örneðin Ýmam Hatip Lisesini seçen bir genç Ýlahiyat Fakültesinden baþkasýna
giremeyecekti. Siyasi konjunktür gereði alýnan bu karar, o anda bu liselerde okuyanlarý
canevinden vurmuþ, ancak karardan sonra imam hatiplere girenler seçimlerini bilerek,
isteyerek yani tam anlamýyla taammüden yapmýþlardý. Devran dönüp baþýmýza bu lise
mezunlarý iktidar olunca, diðer pekçok konuda olduðu gibi bu konuda da sessiz ve derinden
bir politika ile "Bu çocuklara haklarýný vermemiz lazým." teranesiyle tabana gülücükler
daðýtmaya baþladýlar. Ortada birtakým sayýsal gerçekler varken seçimlerini taammüden
yapmýþ gençlerin böyle bir istekte bulunmaya haklarýnýn olmamasý gerekir. Bu türde istekleri
varsa bu okullara girdiklerine de piþman olmuþlar demektir ki, bu baþlý baþýna bir tez
konusudur zaten. Bu okullara gitmenin nedeni eðer Dinimizi daha iyi öðrenmek ise ki buna
herkesin hakký vardýr, o takdirde normal liselere seçmeli kallavi bir din dersi koyarak iþi
çözersiniz. Ýlla Ýmam Hatipte okuyacaðým diyenlerde girerken bildikleri koþullara harfiyen
uyarlar. Demem o ki amaç üzüm yemekse asma yetiþtirmeye gerek yok, alýrsýn yeterince
salkým salkým, yersin doya doya, sonra da bakarsýn iþine. Yok illa asma alacaðým diye
tutturursan o zaman da yerin baðdýr arkadaþým, atom araþtýrma enstitüsü deðil.
Memleketimin insanýndan bir baþka name daha; "Çiþ Tedavisi". Evet yahu, altýna iþeyen
çocuklarýn tedavi için "çiþ baba"ya adaklar adýyorlarmýþ. Hey Allahým milyarlýk Petrus Þarabý
bile beni bukadar þaþýrtmadý. Ne idüðü belirsiz bir taþýn etrafýnda 3 tur attýrýp çocuklarý iþetiyor
ve iyileþtiriyorlarmýþ(!?) Ç-iþi abartýp kurban kesenler, taþlarý öpenler de varmýþ. Bu nasýl bir
cehalettir anlayan varsa beri gelsin. "Bir daha iþersen yakarým ha" demenin Arapçasý bu olsa
gerek. AB yolunda kokoreçten sonra ikinci engelde bu olacak anlaþýldý. Biraz bekleyelim
yakýnda biri "basur baba"yý da icat eder herhalde. Çocuklardan ziyade büyüklerin ziyaret ettiði
Basur Baba'ya iþemek kafi gelmeyeceðinden varýn durumu siz düþünün. Hey Allahým Heyyy
seviyorum bu memleketiii...
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Deniz Fenerinin Güncesi: Seyfullah Çalýþkan
BENÝ ANILARA BEKÇÝ ETTÝLER
Kýþtan, kardan çok önce akþamlarý açýk kulaklarýnýzý deli gibi diþleyen, canýnýzý acýtan bir
ayaz gelmiþti. Önce karpuz, ardýndan kavun Kara Kulak manavýn sokaða taþan tezgahýný terk
etti. Bütün yaz akþamlarý bahçe bahçe dolaþarak sigara, kuru yemiþ satan Tahsin Amca
geçen hafta iþleri gelecek sezona kadar tatil etti. Balýkçý Osman’ýn karþýsýna kestane kebap
tezgahýný kurdu. Bütün sokaða kestane ve mangal kömürü dumaný savurmaya baþladý.
Eskiden Manifaturacý Engin’in yaný baþýna salep kazaný da kurulurdu. Hazýrlarý çýkalý beri
mertlikte bozuldu. Birkaç güne kalmaz Köfteci Hüseyin de Balýkçý Hüseyin olur. Kýrmýzý
tezgahýna palamutlarý yan yatýrýp garaj köprüsünü þenlendirir. Köþk Feneri ile Hurma Dibi
arasý deniz kuþlarýyla dolar.
Eskiden bu mevsimde yazýn deli dolu raký sofralarýný geride býrakýp sahilde kuytulara
çekilirdik. Bazen bulduðumuz meyve sebze kasalarýný yakar, ellerimizde þarap þiþeleri,
ceplerimizde tuzlu leblebi derin ve mühim meselelere dalardýk. Ateþin koru kararýncaya,
ayaklarýmýz buz kesinceye kadar. Kimi geceler vataný kurtarýp görülmemiþ güzellikte cennet
gibi bir ülke yaratýrdýk. Kimi geceler kasabanýn o cýlýz gündemini kýlý kýrka yararak tahlil
ederdik. Bizim tezgahýmýzdan hem dedikodular, hem basit sidik yarýþlarý hem de çok aðýr
konular geçerdi. Kuþ olsan uçamazdýn, tazý olsan kaçamazdýn. Elin mahkum, sohbetimize
konu olmak boynunun borcu.
Aramýzdan en erken Naci ayrýldý. Dayýsý bir kýz bulmuþ. Almancý... Evlenip kapaðý yurt dýþýna
attý. Yazlarý düþer ama ne gören olur ne de oturup iki lafýn sazýný çalan. O artýk iyiden iyiye
zengin. Her sene gösteriþli, pahalý baþka bir arabayla çýkýp gelir. Bir iki gün kalýp annesinin,
babasýnýn elini öper. Güneyde bir yazlýk yaptýrmýþ dediler. Ortalýktan kaybolur, bir daha
göremeyiz. Sözde karýsý buna ”sen artýk evli, çoluk çocuklu bir adamsýn. Serserilik, avarelik
sana yakýþmýyor. Býrak o it kopuk takýmýný,” demiþ. Kulaðýmýz deliktir ya, bir yerlerden çalýndý
iþte. Eh biraz gücendik ama elden ne gelir. Evde huzuru kaçmasýn, bize takýlýp tatsýzlýk
çýkarmasýn diye gelmeyiþini, arayýp-sormayýþýný da sineye çektik.
Naci’nin ardýndan bir yýl sonra da Ýsmet’te Ýstanbul’a gitti. Tam askere alýnacaðý zaman
Üniversite’yi kazanýp yýrttý. Öðrenciyken üç beþ gün demeden bütün tatillerde gelirdi. Ýsmet
hakikatten hayýrlý çýktý. Okudu etti ama bize hiç tepeden bakmadý. Öyle entel, dantel konulara
dalýp kasýlmadý. Van Gevaþ’a öðretmen olarak tayini çýkýncaya kadar hiç kopmadýk. Yaþý
yaþýna, boyu boyuna, huyu huyuna, suyu suyuna uygun bir öðretmen bulup evlendi. Yazlarý
karýsýnýn memleketi olan Balýkesir’e de gittikleri için çok kalamýyor. Burada olduðu zaman
gelip dükkana uðrar. Akþamlarý yine eski gibi birlikte takýlýrýz. Neme lazým Ýsmet esaslý oðlan
çýktý. Evlendiði yaz geldiðinde bizi eþiyle tanýþtýrdý. Köþkte bir masa donattýk. Þöyle meyveli,
ýþýklý falan. Anam bacým olsun çok güleç bir kýz. Konuþtuðu zaman insaný aðzýna baktýrmayý
beceriyor. Ne diyeyim... Allah ikisini bir yastýkta kocatsýn.
Cevat’ý askerlik dönüþü kaybettik. Terhis olup geldiðinde altý ay kadar kaldý. Kalýplý oðlandý,
tutuðunu koparan, baba yiðit biri... Askerliðini komando çavuþu olarak Þýrnak’ta yaptý.
Ýstanbul’a dolaþmaya gidiyorum dedi. Þýrnak’ta fazla bunalmýþ. Gidiþ o gidiþ bir daha
dönmedi. Bankaya girmiþ dediler. Koruma görevlisi olmuþ. Bütün görüp göreceðimiz oymuþ.
Yýllar geçti ne geldi, ne de arayýp sordu. Arkadaþlarým içinde en çok Cevat’a darýldým. Ýnsan
bu kadar mý hayýrsýz olur be kardeþim. Birlikte yediðimiz ekmeðin, içtiðimiz suyun hiç mi hatýrý
yokmuþ. Çýkýp gelse yüzüne bile bakmam. Çok kýrýldým Cevat’a, çok içerledim valla. Hani
söylemeyeyim diyorum ama. Kendime mukayyette olamýyorum.
Rüstem en garibanýmýzdý. O’na kalsa buralardan kopamazdý. Anadan yok, babadan yok.
Garibim, ekmek derdine girmediði boya kalmadý. Daha ilkokul yýllarýnda muavinlik yapardý. Bu
yüzden de okuyamadý ya zaten. Adam gibi okula gelemezdi ki. Öðretmenimiz Fatma Haným
bir tek O’na kýzmazdý. Defter, kalem, kitap hak getire. Kafasý da zehir gibi çalýþýrdý ama elden
gelen yok. Bir ara Bisikletçi Hulisi’nin yanýnda çýrak durdu. Çaycýlýk, lokantada garsonluk
yaptý. Seyyar köfteci Þükrü’nün tezgahýnda çalýþtý. Seyyar çekirdekçilik, kestanecilik,
balonculuk bile yaptý. Fazlý Usta’yla inþaatlarda harç kardý, beton attý. Ne yaptýysa kar etmedi,
bir türlü tutunamadý. Hiç birimiz O’nun kadar çalýþmadý, eziyet çekmedi. Bir türlü iþi rast
gitmedi. Ekmek derdine yenik düþmekten býkýp usandý. Þimdi sanayide radyatörcü Hasan
Kýrýk’la birlikte çalýþýyor. Yukarýki köylerden kendi gibi fakir bir kýz bulup evlendirdiler. Ýki oðlu
bir de O’nu bir türlü rahat býrakmayan geçim derdiyle boðuþup duruyor. Arada bir uðrar, ayak
üstü konuþuruz. Sanayiye iþim düþerse yanýna uðrarým. Apar topar bir çay kapýp gelir.
Geceleri geç saatlere kadar çalýþýp, sabah ezanýnda iþe gider. Eskisi gibi görüþüp konuþmaya
nerden mecal bulacak. Canin derdinde didinir durur. Avarelik etmeye ne vakti var, ne de
hevesi. Gururlu çocuktur Rüstem, saðlam delikanlýdýr. Açlýktan geberse bir parça ekmek
veremezsiniz. Derdi dað kadar olsa, çenesini býçak açmaz.
Aslýna bakarsanýz bizi ilk Osman terk etti. Osman aileden pehlivandý. Boyuna posuna
bakarsanýz aldanýrsýnýz. Þöyle yerden bitme, iki karýþ bir adam. Zaten bizim ilk tanýþmamýz da
böyle oldu. Okulun bahçesinde esir almaca oynuyoruz. Buna bir çelme taktým. Seninki iki
seksen yere serildi. Siyah önlüðü toz, toprak içinde. Ben zýrýl zýrýl aðlar diye bekliyorum.
Osman hiç bozuntuya vermeden, üstünü baþýný bile silkelemeden yanýma geldi. Bakýþlarýnda
kavga edecek adam halinden eser yok. Bundan da epey kalýplýcayým. Nasýlsa bana
diklenmez sanýyorum. Ne oldu demeden kendimi yerde buldum. Bende ne aðýz býraktý ne
burun. Bizi alýp öðretmenin karþýsýna götürdüler. Yediðim dayak yetmezmiþ gibi öðretmen de
cetvelle üzerine bir cila çekti. Kendi kavgamýzla kalsak arkadaþ falan olmazdýk. Öðretmen
ikimizi birlikte dövünce suç ortaðý gibi olduk. Kafa dengi iki hayta gibi olduk. Üstelik bunu
sevdik bile. O günden sonra ne o bana bulaþtý, ne de ben O’na. Çok sýký iki arkadaþ olduk.
Dayak yedikten sonra arkadaþý olduðum tek insandýr Osman.
Osman, hasta olmuþ dediler. Hastaneye kaldýrmýþlar. On gündür yatýyormuþ. Elma, armut,
kolonya falan kapýp gittik. Olan biteni öðrenince baþýmýzdan kaynar sular döküldü. Meðer
doktora gittiðinde hastalýðý son aþamaya gelmiþ. Bir tür kanser dediler. Durduk yerde
kemikleri eriyip kýrýlýyormuþ. On beþ gün içinde hastalýk bütün vücudunu etkiledi. Ne ettilerse
bir fayda olmadý. Osman’ý göz göre göre, son dakikalarýný saya saya kaybettik. Ne olduðunu
anlayamadýk. Bu kötü bir þaka gibiydi. Acýsý içimize, yüreðimizin tam ortasýna oturdu.
Günlerce aðzýmýzý bile açýp konuþamadýk.
Lafý dolaþtýrýp çok yorduðuma aldanmayýn. Ayný mahallede büyümüþ altý çocuktuk. Delikanlý
olduk ama kimsenin tavuðuna da kýþt demedik. Her delikanlý gibi biraz top koþturduk. Ýspanyol
paça pantolon giyip, favorileri, saçlarý uzattýk ama kimsenin karýsýna kýzýna da yan gözle
bakmadýk. Ýçkinin ayarýný kaçýrýp bir iki düðünde kavga da çýkardýk. Uzun boylu bakarsan hiç
kimsenin canýný da yakmadýk. Ateþ olduk, çýra olduk ama köz olmasýný da bildik.
Aslýna bakarsanýz ben de bu kasabayý terk edip gitmek istedim. Babamýn bakkal dükkanýnda
ömür çürütmek iþ deðil. Þöyle bir insan seline dalýp, kýyalara çarpa çarpa akmak istedim.
Olmadý, belki çok korkaktým. Akamadým... Kýþýn sert rüzgarlarýnda çatýrdayan bu eski
konaklarý, havanýn kararmasýyla sessizliðe gizlenen bu nemli sokaklarý býrakamadým.
Gidenler belki de iyi ettiler? Bilmiyorum... Yalnýz haberleri olsun onlara dargýným. Beni kendi
anýlarýna bekçi ettiler.
Seyfullah
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Cafe Azur : Suna Keleþoðlu
Evden Ayrýlýrken -1
Merhaba,
Bir varmýþ, bir yokmuþ masallarýnýn dýþýnda bir þeyler var bugüne karýþan. Elleri olmayan
adamlar kabusa dönüþen rüyalarda yelkenlilerinin iplerini boyunlarýna dolamýþlar...
Sadece rastlantý...
Ýç boðan havalarýn rüzgarla savrulmayan bir yerlerinde nefesimiz tükenir ya. Bir yudum suyu
yutamaz olur boðazýmýz ve sadece suskunlaþýrýz.
Karmaþýk olaný çözmeye çalýþmaktan yorulmuþ bir bulmaca çözerin el yazýsý ile dolu
gazeteler etrafa saçýlmýþtýr.
Ortamda bir acý havasý, acýmtrak bir koku...
Ve sadece beyaz duvarlar vardýr, mutluluðun resmini çizemediðiniz.
Bazen boþ bulunuruz ya...Çok býkmýþken, hatta neden býktýðýmýzý bile hatýrlamadan. O
anlarda bir yerlerden çýkýp gelmesini beklediðimiz umutlar vardýr yastýk altlarýnda...Ancak
yüzüstü yatmayý sevenlerin yastýk kucaklayýþlarýnda ellerine çarpan kýrpýk kýrpýk umutlar. Bir
uçurtma kuyruðu olmuþ uçmayý beklerler... Dedim ya sadece rastlantý. Bu sözcüklerin ardarda
dizilmesi gibi...
Yakýnda tomurcuklarýndan fýþkýracak pencere önü çiçeðim gibi bir haykýrýþ var yüreðimde.
Sanki baðýracaðým da sesim kýsýlmýþ...
Su lekeleri gibi birikmiþ izlerimiz. Ve þimdi gitmek ile kalmak arasýnda çok az zaman kaldý. Bir
terkediþin cümleleri avuç içlerimde ve týpký göðün yýldýzlarý gibi karmakarýþýk.
Býrakýp gitmek, neyi olursa olsun. Bir canlý, bir þehir ya da bir mekaný...
Geride tek bir sesleniþ kalýr "Elveda".
Havadandýr bu titrek çýrpýnýþlarým. Baþýmý zonklatan derin aðrýlardandýr. Belki de gidecek
olmanýn erken telaþý...
Duygularým iliklerime iþlemiþtir ya, aðaç gölgelerinde hayaller kuran kara gözlü çocuklardaným
ya, gitmek böylesi dökülür içimden...Tane tane acýtarak...
Bu satýrlarý okuyanlar belki benim terkediþime ortak olamazlar. Zira herkes kendi çevresinde
dönmektedir. Ve belki de böylesi ayrýlýklarý ancak sevgililere yakýþtýrýrlar. Bir evden ayrýlýþýn
öyküsünde sadece geride býrakýlan eski anahtarlar saklýdýr...
Oraya sýðdýrdýðýnýz aþkýnýz, özleminiz, gelecek hayalleriniz, sevinçleriniz ve üzüntülerinizse
zor gelir gitmek. Bahçesindeki yeþermiþ maydanozlardan, fesleðenlerden yemeðinize
katmýþsanýz, boy boy baklalar ile çorak topraðýný canlandýrmýþsanýz ve inatla yaþamayan
çiçekler yetiþtirmeye çalýþtýysanýz zor gelir...Sonra duvarlarýndaki film afiþlerine ve
pencerelere en gizli sýrlarýnýzý anlattýysanýz, tüm yaþamýnýzýn bir bölümüne kabuk ettiyseniz
bu evi zor gelir ayrýlmak...
Hele Haziran'da daha zordur, lavantalar çiçeklerini verirken. Ellerinizle diktiðiniz lavantalarýn
rüzgarda kokularýný çevreye daðýtýþlarýný seyretmek için iki yýl beklemiþsinizdir. Ýlk yýl
çiçeklenmeyeceðini bile bile lavanta kokularýný hayal ederek topraða bir lavanta kökü
dikmiþsinizdir þimdi koklamak için. Lakin çok az zaman kaldý...
Beþ yýl önce beni yine lavanta kokularý ile karþýlayan bu küçük kasabanýn, þimdi bahçesinde
lavantalarý olan bu küçük evinden ayrýlmamýza az kaldý.
Eþyalarýmýz paketlendi, yolumuz uzun...Hem bir bitiþin, hem de bir baþlangýcýn titrettikleri
bugün yüreðimde.
Biraz estikçe rüzgar, pencereden gelen lavanta kokularý düþüyor bu yazýmýn payýna...
Suna Keleþoðlu
Mougins
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Marangoz, Bahçývan ve de Kahveci : Ahmet Altan
Salah Birsel için..
Üniversitenin ilk yýllarýnda, her sabah Milliyet gazetesini hevesle beklerdik, hatýrlýyorum.. Çetin
Altan bugün ne yazacak acaba diye.. Ve 'Þeytanýn Gör Dediði' adlý köþesindeki yazýlarýný
susamýþ bir koþucu gibi, bir çýrpýda okur, üstünde tartýþýrdýk.. Bu dönemler edebiyat ve
felsefeye aç kurtlar misali saldýrdýðýmýz zamanlardý. Herþeye karþý, bitmek bilmez bir merak
ve hevesimiz vardý.. O yýllarda tanýdým Salah Birsel'i de. Denemeleri ve bilgi birikimiyle aðzýmý
açýk býrakýrdý.. Hala dünya üzerindeki en kültürlü adamlardan biri olduðunu düþünürüm.
Arjantinli ünlü yazar Jorge Luis Borges için söylenir bu, Borges dünya üzerindeki en bilgili ve
kültürlü kiþidir derler.. 1899'da doðmuþ, 21 yaþýndan itibaren de kalýtsal bir hastalýk nedeniyle
görme yeteneðini hýzla yitirmeye baþlamýþ, 1950'li yýllarda (yani 50 yaþ civarýnda) da
tamamen kör olmuþtur. Tamamen görmez olduktan sonra yaklaþýk 35 yýl yaþayýp 1986 yýlýnda
Cenevre'de ölmüþtür. Demek ki Borges'in muhteþem bir hafýzasý vardý.. Kör bir adamýn,
okuduðu tüm kitaplarý anýmsamaktan baþka çaresi yok gibi görünüyor, yoksa nasýl olur da
dünyanýn en kültürlü adamý olarak anýlabilir ki insan... Salah Birsel'de böyledir benim için.
Yazdýðý tüm kitaplarýn sadece adlarý arka arkaya dizilse, herhalde küçük bir kitapçýk edecek
kadar çoktur neredeyse. Okumadan yazýlamayacaðý düþünülünce, hele bir de Birsel'in
sayfalarýndaki inanýlmaz detay ve birikim göz önüne alýnýnca, bu payeyi hakettiðine
inanmýþýmdýr hep.. Bir süredir aklýma düþmüþtü, uzun yýllar önce 'Kurutulmuþ Felsefe
Bahçesi' adlý bir kitabýný okumuþtum.. Nedense tekrar okumak istedim. Bu eski edebiyat
adamýný bir þekilde anmak geçti içimden.. Gezdiðim hiçbir kitapçýda bulamadým ne yazýk ki..
Baskýsý tükenmiþ.. Pandora kitap söz verdi, sahaflarda arayýp bulacaklar.. Ama bu arada
'Yaþlýlýk Günlüðü' diye, daha önce tesadüf etmemiþ olduðum bir kitabýný buldum.. Gömüldüm
içine.. Çokça gülümsetti beni yine. Kitap gerçek bir günlük formunda olduðu için yazarýn
yaþamý ve edebiyat savaþýmý ile ilgili tadýndan yenmez ipuçlarý veriyor. Tabii denemecilik
tarafý da hiç gündemden düþmüyor..
'Dur okuyucu... gazlayýp gitme! Düþün bakalým burada, soluklan biraz' dediði bir yere tesadüf
ettim.. Burayý yazarken bunu düþünmüþ olmalý, þakacý ve muzip adamdýr, böyle geçirmiþtir
içinden.. Aydýnlara reçete düzmüþ Birsel, þunu yap bunu yapma vs gibisinden bir liste..
Listenin sonunda ' Gençlikte çokça oynaþýp, kocamýþlýk þölenine geç kalmayýn' diyor. Durup
düþündüm bu lafýnýn üzerinde.. Yaþlanmak.. bir þölen olabilir mi? diye.. Ve anladým ki, aslýnda
yaþlanmak, eðer saðlýklý ise kiþi, bir baþka evren, bir baþka yaþamdýr. Yaþlý doðup
gençleþerek ölmek yerine, mevcut düzen öylesine iyi ki.. Bunu mutlulukla alýp kabul ediyorum.
Ve yaklaþmakta olan yaþlýlýðýmýn çabucak gelmesini diliyorum zaman zaman.. Hepimize
gençliðin ve tazeliðin güzelliði anlatýlýp durur.. Ama bu bir pazarlamadan baþka bir þey deðil
aslýnda. Taze ve genç.. evet güzeldir, ama bu boþ hatta zaman zaman deðersiz bir güzelliktir.
Bilgelik, sabýr ve hoþgörü ile donanmamýþtýr. Çiðdir, piþmemiþtir.. Ýktidar, kuvvet, þiddet ve
benzeri fýrtýnalar barýndýrýr içinde, oysa yaþlýlýk öyle mi ya? Adeta gönüllülükle atýlmýþtýr bu
zýrhlar bir kenara.. Ve bu þölene katýlmýþ olanlar, tanýrlar birbirlerini.. Artýk durulmuþtur
dalgalar ve nihayet zaman yavaþ akmaya baþlamýþtýr, ve farkýndalýklar artmýþtýr. Salah
Birsel'in çaðrýsýna hak verdim. Þu gençlikte fazla da oyalanmamak lazým diye geçirdim
içimden.
Hadi bu köþenin eski alýþkanlýðýný yerine getirelim yine ve kitaptan birkaç pasaj paylaþalým
okurla...
28 Temmuz:
Çoklarý kendi kafalarýyla deðil, baþkalarýnýn kafalarýyla düþünür.
Nedense kendi yargýlarýný ayaða kaldýrmak, kendi yargýlarýný geçerli kýlmak insanlarý
ürkütüyor.
Kendi düþüncelerini ortaya atýp eleþtirileri üzerlerine çekeceklerine, baþkalarýnýn
hüzzamlarýna kapýlýp kimseyle dalaþmadan yaþamayý yeð tutuyorlar.
Bu biraz da bir yargýya varmak için bir takým incelemeler, araþtýrmalar yapmak, bir takým bilgi
alanlarýndan geçmek gereðinden doðuyor. Çoklarý bunu göze alamýyor, yorgunluðuna
katlanamýyor.
Takým tutmanýn, elebaþýlara baðlanmanýn nedeninde de bu yatýyor, kafa tembelliði..
Kitapta, 1984 yýlý 17 Kasýmýnda yazýlmýþ- her ne kadar tamamýna katýlmasam da-güzel bir
Sabahattin Ali ve özellikle de 'Kürk Mantolu Madonna' eleþtirisi buldum.. Bu bölüm, bir
Sabahattin Ali hastasý olan ben için, güzel bir sürpriz oldu.
Son olarak 1985, 9 Haziranýnda yazýlmýþ, gülümsetecek bir anýsý Birsel'in, isim benzerlikleri
üzerine; .... Bizim Behzat Ay'ýn da bir adaþý var. Ama bu adaþlýktan çok kan kardeþliði.
Behzat onun varlýðýna bir mektupla varmýþ. Günün birinde postacý bir mektup getirmiþ ki,
Behzat açýp okuyunca bir þey anlayamamýþ. 'Yarýn saðlam kafayla okurum' demiþ, ertesi
sabah da bir þey çýkaramamýþ. Bir daha okumuþ, yine bir anlam verememiþ. O zaman zarfýn
üstüne yeniden bakmayý düþünmüþ ve büyük þaþkýnlýklar arasýnda görmüþtür ki, Behzat Ay
adýnýn altýnda kendi ev adresi deðil baþka bir adres yazýlýdýr: Bostancý'da, Ayþeçavuþ
duraðýnda Ayþeçavuþ apartmaný. Yani Behzat'ýn evinin iki sokak ötesi. Behzat, lodosu
atlatýnca, palas pandýras giyinip Ayþeçavuþ apartmanýna koþar. Kapýyý bir adam açar ki, adý
Behzat Ay'dýr. Bizim Behzat daha üzüm kelterine ulaþamamýþtýr. Kendini tanýtýr:
-Ben Behzat Ay
-Atlattýn mý kuzum?
-Ben Behzat Ay
-Behzat Ay'ý mý arýyorsun?
-Deðil, ben Behzat Ay.
Sonunda iþ anlaþýlýr. Üzüm kelteri ortaya dökülür.
Ýki adaþ o günden sonra senli benli olur.
Adaþlar arasýndaki benzerlikler adlarla da bitmiyordur.
Ýkisi de ayný yýlýn, ayný ayýn, ayný günü (30 Aralýk 1956) evlenmiþlerdir. 1957 ve 1959
yýllarýnda ikisinin de birer çocuðu olmuþtur. Ne ki birininki kýz ise öbürününki erkek, erkek ise
öbürününki kýzdýr. Dahasý var, biri güneyli ise öbürü de güneylidir. Birinin karýsý kuzeyli ise,
öbürünün karýsý da kuzeylidir.
Adaþlarýn ayakkabý numaralarý da birdir: 41.
Ýkisinin de gömlek numarasý da 2 dir.
Ýkinci Behzat Ay'ýn dünyasý büyüktür. Kendisine bir ayakkabý alsa, bizimkine de alýr, gömlek
diktirse bizimkine de diktirir. Dragos'taki yazlýðýnýn bir anahtarýný bile adaþýna vermiþtir. Bizim
Behzat, 'Benim hayatta tek kazancým, o arkadaþtýr' der.
Dragos'ta bir akþam yemeðinde bu arkadaþlýk iliþkilerinin daha geniþ sýnýrlara vardýðý da
görülecektir. Yemekte Aziz Nesin, Aziz'in eþi, Azerbaycan'lý yahþi dost Bülüher Assafi, Aziz
Nesin yatan, Aziz Nesin kalkan Melahat abla ve de adaþlar vardýr.
Sofrada adaþlýk öyküsü açýlýnca Aziz'in eþi ev sahibine der ki:
-Siz banka defterlerini falan açýkta býrakmayýn. Yoksa bu adam bütün paralarýnýzý çeker!
Bizim Behzat kahkahayý bastýrýr:
-Geç kaldýn, geç kaldýn. Ben çoktan Behzat'ýn hesabýndan para çektim.
Bunu açýkladýktan sonra da hikayeyi anlatýr.
Bir ay önce Ankara'ya gitmiþtir. Bütün parasýný içkiye yatýrdýðý için meteliksiz kalmýþtýr. Ne
yapsýn? Birden aklýna adaþýnýn banka hesabý gelir. Banka defteri Dragos'taki evde ortalarda
sürüklendiðinden numarasýný biliyordur. Bankaya gider, kimliðini gösterir ve hiçbir zorluða
uðramadan istediði paraya konar. Ýstanbul'a döndükten sonra da ilk iþi, çektiði parayý gidip
adaþýnýn hesabýna yatýrmak olur.
Öyküyü anlattýktan sonra adaþýna sorar:
-Sana bankadan hiçbir yazý gelmedi mi?
-Yooo.
Rahmetle anýyoruz...
Salah Birsel 1919 Badýrma-1996 Ýstanbul
Yaþlýlýk Günlüðü
(1986 Sedat Simavi Vakfý Edebiyat Ödülü)
Remzi Kitabevi-1992
Ahmet Altan
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Gönülden Kahveci : Aylin Çukur
YÝTÝRMEDEN DÜNKÜ YÜZÜMÜZÜ
Zaman bizden neler götürüyor.. Göz göre göre teslim ediyoruz güzel günlerimizi geçmiþin
eline,kaybolmuþ çocukluðumuz,içimizdeki çocuk... Hayatta kalma çabasý veren olgun bireyler
haline gelmiþiz zamanla...
Bir gece yolda yürürken soðuk,ýslak geceyi aydýnlatan sokak lambasýnýn altýndaki su
birikintisinde kendimizi gördüðümüzde hayatýn hengamesinde nasýl alabora olduðumuzu
görürüz.Geçmiþe dair anýlarýmýz tozlanmýþ, dimaðýmýz bir hayli yaþlanmýþ ve tüm mazi
geçmiþin karanlýðýna gizlenmiþtir.
Farkederiz ki sonra, ne kadar yorgun ve çaresiz;ne geçmiþe ait anýlar, ne de geleceðe ait
planlarýmýz kalmýþ, heyecanlarýmýz silinmiþ, çocukça umutlarýmýz ve hayallerimizde
beraberinde... Bir rüzgarla uçup gitmiþ sanki... Yaþamaya ne ümidimiz, ne isteðimiz kalmýþ...
Çocukluðumuza bir türkü yükleyerek aramaya koyulmuþuz özlemlerimizi... Bir de bakmýþýz ki
dalgalar kumdan kalelerimizi yýkmýþ...
Yýldýzlarýn parlamasý yansýyor suda,belki de bizi çaðýrýyor... Tereddütsüzce gidiyoruz
kaybolan çocukluðumuzu aramaya...Yeniden kumdan kaleler yapmaya...
Özlem duyduðumuz mazimizi bit pazarýnda aramadan,yitirmeden dünkü yüzümüzü,
tutunamayanlardan olmamak için koþuyoruz... Daha fazla yeþertmeden piþmanlýðýmýzý...
AYLÝN ÇUKUR
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not: Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle
süslendiðinden, devamýný ve önceki sayýlarýný aþaðýdaki adresten tek týklamayla
okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn...
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_129.asp
Devamý var
[email protected]
Yukarý
Dost Meclisi
Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen
yazýlarla hayat bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr.
Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur.
Kahve Molasý bugün 3.346 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
...
üç beþ kahve falýndan ibaret
tüm hayalleri.
Sokaðýndan hergün geçen üniversiteli genç
bakkalýn çilli çýraðý
ve hiç görmediði ev sahibinin
telefondaki kibar sesi
gece rüyalarý.
Kasýmpatlarý O'nun kadar seven
portakal kabuklarýný yemesine gülmeyen
ve arada sýrada da olsa
tavlada yenebileceði bi adam
fincaný kaparken dilediði.
...
Pat diye giriverince
anasý içeri
kýz korkudan
aðzýndaki dili ýsýrýverdi
Günlerce yaralý dille dolaþtý Recep
ardýndan güldü durdu mahalleli.
...
Ucundan tutmuþ bir balýðýn
almýþ baþucuna koymuþ
her gece denizi görebilmek için rüyasýnda.
ve kýrýk dökük bir aþký
en "bitmiþ" yerinden alýp beyaz kaðýtlarýnýn arasýna koymuþ
sence niye?
Özlem Tutar
<#><#><#><#><#><#><#>
KARASEVDA
Uzatýr gibi elini kara bir Afrika büyüsüne
büyük büyük açtý kýz düðmelerini
tek bildiði buydu.
Batarken güneþ daðlarýn ardýna
anlamýný çözemediði þiirler okurdu koca memeli anasý
ve bi tuhaflýk sarardý içini kýzýn
günahtý ne de olsa mavi gözlü bir muhabiri sevmek
Tanrýlarýn unuttuðu Afrika'da
Özlem Tutar
Yukarý
Biraz Gülümseyin
Serinleyesiniz diye!...
Yukarý
Kýraathane Panosu
CATS MÜZÝKALÝ
Ege Üniversitesi Çesme Meslek Yüksekokulu
Turizm Animasyonu Bölümü'nün bu yýl için
hazýrladýðý proje olan "CATS" müzikali, bir yýl
boyunca verilen eðitimin uygulama çalýþmasýdýr.
Üniversite ve özel sektör iþbirliðiyle hayata geçirilen
bu tür projelerin eðlence anlayýþýna yeni bir soluk
getireceðine inanýyoruz. Rock bar da þov izlemenin
tadýna ilk kez "Tarla Kuþuydu Juliet 2002" ile varan
Ýzmir seyircisi, þimdi de dünyanýn en önemli
müzikallerinden biri olan "CATS" ile tanýþýyor. Her
ne kadar sürç-ü lisan edersek affola... Sonuç olarak;
biraz hakikat, biraz atmasyon iþte karþýnýzda
Çesme Animasyon.
Yöneten: Yonca ERDENK-Candan GÜNAY
Koreografi: Gencay CÜCE
Dekor-Kostüm: Yonca ERDENK-Candan GÜNAY
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://kapsamli.tripod.com/
Bilgisayar Nasýl Bozulur? Bilgisayarýnýzý, direkt güneþ ýþýðý alabilecek bir yerde kullanýn.
Yakýnlarda kalorifer veya benzeri bir ýsýtma cihazý da bulunursa iyi olur. Ortamýn nemli olmasý,
olaya ayrý bir anlam katacaktýr... :)) Çok kapsamlý olmayan amatör bir web sayfasý olmasýna
raðmen editörü tebrik ediyorum.
http://www.sonypictures.com/movies/meninblack/shockwave/mib2_infestation.html
"MIIB" Men in black 2 adýný verdikleri fakat 80'li yýllarýn atari çýlgýnlýðý döneminde dobiþko
adýyla zihnimizde yer edinmiþ olan dos tabanlý oyunun flash versiyonu. Hoþ olan tarafý bu
oyunda kahramanýmýzýn hareket hýzý, eskisine oranla daha hýzlý.
http://clevermedia.com/game.cgi?hyperjet
Online oynayabileceðiniz bir araba yarýþý adresi veriyorum sizlere. Obje dizaynlarý biraz uçuk
olsada eðlenceli olduðu kesin. Yarýþma sonrasý yüksek puan aldýðýnýzda sýralamaya girmeniz
ve isminizin listede yayýnlanmasýda cabasý. iyi eðlenceler.
http://www.cqql.net/bmw.htm
"Bmw isetta". Nedir bu bilen varmý? ...It is in terrific condition... vibrant red and white,
complete with interior and exterior racks, trim rings around the original BMW hub caps,
original BMW locking gas cap, and a sun visor. The gearshift is on the left, which takes a little
getting used to... Ben böyle bir þey görmedim dememeniz için önden buyrun.
[email protected]
Yukarý
Damak tadýnýza uygun kahveler
Fairy Radio Lite 1.82 [1.3MB] W98/2k/XP FREE
http://www.axife.com/fr/frl182.exe
TV Radyo Kartý olanlar için mükemmel bir radyo programý. Hemen hemen hertürlü kart ile
çalýþýyor. Son derece yetenekli bir program. Tek tuþla wav kayýt yapabiliyorsunuz. Eðer direkt
mp3 kayýt yapmak istiyorsanýz birkaç dolar ödemeniz gerekiyor. Ücretli versiyonunda time
shifting denilen harika bir yetenek var. 1 dakikaya kadar gecikmeli dinleyebiliyorsunuz. Radyo
kartýnýz varsa hiç çekinmeden yükleyin derim.
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20030623.asp
ISSN: 1303-8923
23 Haziran 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com
istanbullife.com

Benzer belgeler

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 289

Detaylı

23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI

23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 289

Detaylı