Dergi için tıklayınız.
Transkript
Dergi için tıklayınız.
Mimar ve Mühendis Kasım - Aralık 2014 Sayı: 80 İnsan Onuru ve Emeğin Hakkı İçin İş Sağlığı ve güvenliği Sayı: 80 Kasım - Aralık 2014 80 İnsan Onuru ve Emeğin Hakkı İçin İş Sağlığı ve Güvenliği YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ Hendrich Balázs Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde benzerlik vardır. Bunlar, akrabalık sezgisinde, dillerimizin kelime haznesindeki mantıksal benzerliklere dayanıyor. ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2 İ.AHMET ARSLANOĞLU Hasarlı yapısı depremsel ortamda strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli elemanlar bulunması halinde; varsa hasarlı strüktür elemanlarının değiştirilmesi gerekli. İŞ BULMA YARIŞINI NASIL KAZANIRSINIZ Mahmut Çelik İşe eleman alacak kişi için hedef başvuranlar içinden en iyisini seçmektir. Sizin içinse başvuran diğer adaylarla girdiğiniz yarışı kazanmaktır. EDitörden… EDİTÖR Mehmet İpek Yayın Kurulu Ahmet Erdal Osmanlıoğlu, Mahmut Çelik, Osman Şahbaz, Ali Reyhan Esen, Ali Osman Öncel, Yavuz Sarı, Mehmet Kürşat Çapar Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar Ahmet Erdal Osmanlıoğlu, Sunullah Doğmuş, Mehmet Bingöl, Mehmet Ali Metinyurt Yayın Danışma Kurulu Murat Özdemir, Osman Şahbaz, Avni Çebi, Muhmut Çelik, Sunullah Doğmuz İletİşİm Adresİ Kuştepe Biracılar Sok. No: 7 Mecidiyeköy/İstanbul Tel: 212 217 51 00 Fax: 212 217 22 63 Web: www.mmg.org.tr E-posta: [email protected] ABEMEDYA Yayın Koordİnatörü İsmail Şaşmaz [email protected] Edİtör Fatih Göksu Görsel Yönetmen Ersan Topuz Reklam Serdar Erikci [email protected] Eski Osmanlı Sok. Cansun Apt. 5/7 Mecidiyeköy/İstanbul Tel: 212 273 27 50 Fax: 212 273 27 51 Web: www.abemedya.com Basım Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş. İstanbul Dudullu OSB 1. Cadde No: 16 Eskent, Ümraniye / İSTANBUL Tel: 0216 444 44 03 Yayın Türü İki ayda bir yayınlanır. Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir Yazı ve reklamların içerik sorumluluğu sahiplerine aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Mühendisliği veya benzer programları olan üniversitelerde iş güvenliğine yönelik dersler araştırılmış ve ilginç sonuçlar ortaya çıkmış. Uluslararası üniversitelerin ilgili birimlerinde direkt konuya ilişkin program bulunmazken, birinci sırada yer alan Cambridge Üniversitesi yakın bir program olmadığı için incelenmeye alınmamış. Peki bizim ülkemizdeki üniversitelerde durum nasıl? Araştırmaya konu olan ulusal veya uluslararası üniversitelerin içinde sadece Şırnak Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İş Güvenliği” dersi okutuluyor. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat mevcut. Dergimizin bu sayısında sadece “İş Sağlığı ve Güvenliği” konusu yok tabii ki; yanı sıra, kültür sanat, sinema, kitaplık ve gezi sayfalarıyla da eğlenceli vakit geçireceksiniz. İyi okumalar dilerim. Ülkemizdeki iş güvenliği ile ilgili en büyük sıkıntı; kurallara uyulmaması, sözde zararı olmadığı müddetçe geçiştirilmeye çalışılması önemli bir sorun. Mimar ve Mühendis Kasım - Aralık 2014 Sayı: 80 Sorumlu Yazı İşlerİ Müdürü Murat Alpay [email protected] İş Sağlığı ve güvenlİğİ İmtiyaz Sahibi Mimar ve Mühendisler Grubu adına Genel Başkan Murat Özdemir olumsuz olanlar elenmeli, olumlularla devam edilmeli, gerekirse yenileri getirilmeli. Bu işin cezai yaptırımları da en ağır şekilde uygulanmalıdır ki, diğer şirketler için emsal teşkil etsin ve caydırıcı olsun. Biz hep işveren hatasından bahsediyoruz, fakat madalyonun bir de diğer yüzü var. Yani çalışanlardaki bilinç eksikliği, “bana bir şey olmaz” düşüncesi. Bir iş yerinde çalışan kazaya maruz kaldığında bunu iki nedene bağlamalıyız; birincisi çalışanın kendisinden kaynaklanan nedenler, ikincisi ise çalışanın dışından kaynaklanan nedenler. Diğer taraftan bir kaza ister çalışandan ister yetersizlikten kaynaklansın bunun da nedenlerini, doğal nedenler ve yapay (doğal olmayan) nedenler olarak iki grupta inceleyebiliriz. Eğitimin “İş Güvenliği” konusunda da şart olduğunu bilmek gerekiyor. USNEWS Education kuruluşunun sıralamasına göre dünyadaki ilk (TOP) 400 üniversite arasında ilk 5 sırada yer alan ve İnşaat Yılın son ayları yani kasım ve aralık aylarını kapsayan Mimar ve Mühendis Dergimizin 80. sayısını da siz değerli okuyucularımızla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Son yıllarda sıkça yaşanan ve ölümlü veya sakat kalma ile sonuçlanan iş kazalarını kapsayan önemli bir konu haline gelen “İş Sağlığı ve Güvenliği”ni bu sayımızda kapsamlı bir şekilde ele aldık. Birbirinden değerli yazarlarımız, akademisyen ve konusunda uzman kişilerin kaleme aldığı bu makaleler önemli mesajlar verirken, bir taraftan da kendimizi ve iş yapış biçimimizi sorgulamamıza neden olacak. Gelişmiş ülkelerde, iş yerlerinde kazalara karşı alınan önlemler, tedbirler ve işçinin sağlığına yönelik atılan adımları düşündüğümüzde, bu konuda ülkemizde kat edilecek daha çok yolun olduğunu görüyoruz. Ülkemizdeki iş güvenliği ile ilgili en büyük sıkıntı; kurallara uyulmaması, sözde zararı olmadığı müddetçe geçiştirilmeye çalışılması. Mevcut mevzuat, getirilecek çözüm önerileri ve düzenlemeler gözden geçirilerek ilgililerde zihniyet dönüşümü oluşturup oluşturmayacağı, nihai hedefimiz olan tehlikelerin giderilmesine veya iş kazalarının önlenmesine, götürüp götürmeyeceğinin sağlaması yapılmalı, Sayı: 80 Kasım - Aralık 2014 80 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ HENdRicH BALázS Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde benzerlik vardır. Bunlar, akrabalık sezgisinde, dillerimizin kelime haznesindeki mantıksal benzerliklere dayanıyor. ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2 İ.AHMET ARSLANOĞLU Hasarlı yapısı depremsel ortamda strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli elemanlar bulunması halinde; varsa hasarlı strüktür elemanlarının değiştirilmesi gerekli. İŞ BULMA YARIŞINI NASIL KAZANIRSINIZ MAHMUT ÇELik İşe eleman alacak kişi için hedef başvuranlar içinden en iyisini seçmektir. Sizin içinse başvuran diğer adaylarla girdiğiniz yarışı kazanmaktır. İçindekiler Mimar ve Mühendis 80 6 BİZDEN HABERLER KISA KISA 42 GİRİŞ ETKİNLİK İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki; Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kaldı. Türkiye’de iş denetiminde niceliksel yetersizlik; kayıt dışı istihdam ve iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma yetersizliğinin tahmin edilenden daha yüksek olduğunu düşündürmekte. Görüldüğü üzere; iş kazaları ve meslek hastalıkları özel sektör ya da kamu olarak ayırt etmeden tüm işletmelerde görülen başlıca problemler haline gelmiştir. Tüm bunların önüne geçilmesi için önce iş güvenliği kültürünün benimsenmesi gerek. 46 YERALTI MADEN OCAĞINDA BİR NEFES… Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU 50 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN OLMAZSA OLMAZI: KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM HARUN URUL 54 İnsanın Onuru , Emeğin Değeri; İş Hayatı ve Güvenliği AVNİ ÇEBİ 58 RİSK BELİRLEME Mesut Uğur 62 EMEĞİN HAKKININ VERİLMESİ, İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI Osman Şahbaz 64 İŞ GÜVENLİĞİ: MEVZUAT MÜFREDAT-KAZA-KADER Z. Fuat Toprak 68 RİSK YÖNETİM YAKLAŞIMLARI: HAZID/HAZOP Nihat ISMUK 72 76 İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN SEBEBİ NE? Mehmet Ali METİNYURT İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GEÇİM KAPISI MI, HAYAT TARZI MI? MEHMET KÜRŞAT ÇAPAR 79 MACARİSTAN’DA İŞ GÜVENLİĞİ VE UYGULAMALARI Weisz János 82 ÖLÜMCÜL MİNERAL: Asbest Dilan YEŞİLYURT 86 “ÇALIŞAN KADIN”A BAKIŞ ZEYNEP NUR ŞAHBAZ 88 GIDA SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI Şeyda KANAT - Zafer UTLU 34 YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ Hendrich Balázs 36 ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2 İ.AHMET ARSLANOĞLU 98 İŞ BULMA YARIŞINI NASIL KAZANIRSINIZ Mahmut Çelik İŞ YERİNDE ÖNCELİKLE GÜVEN VE EMNİYET İLE EMEĞİN HAKKI DÜŞÜNÜLMELİ Yapılan bütün icatlar, çalışmalar ve yatırımlar netice itibariyle insanların daha iyi şartlarda yaşaması için yapılmaktadır. Öyleyse her işte öncelikli olarak, insanların güvenliği ve emniyeti ile emeğinin hakkı düşünülmelidir. Hepimiz hayatımızı idame ettirebilmek için farklı alanlarda, çeşitli işlerde çalışıyoruz. Öyle ki iş yerlerimizde evlerimizden çok daha fazla zaman geçiriyor, işimizle ailemizden daha fazla ilgileniyoruz. Bütün bu uğraş ve mücadele, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak, yaşam standardımızı yükseltmek, ülkemize ve insanlığa faydalı olabilmek için veriliyor. Hayatımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz iş hayatımızda ne kadar mutlu, huzurlu ve emniyette olursak, hayatımızda da o kadar mutlu, huzurlu ve emniyetteyiz demektir. Bunun için hem çalışma ortamımızın uygunluğu ve emniyeti, hem de emeğin karşılığının alınabilmesi büyük önem arz etmektedir. Biz de bu sayımızda, maalesef 2014 yılı içerisinde yaşadığımız iş kazaları ile önemini bize bir kez daha gösteren, “İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunu, “Emeğin Hakkı” ile birlikte işledik. Yapılan bütün icatlar, çalışmalar ve yatırımlar netice itibariyle insanların daha iyi şartlarda yaşaması için yapılmaktadır. Öyleyse her işte öncelikli olarak, insanların güvenliği ve emniyeti ile emeğinin hakkı düşünülmelidir. Burada tabii ki, İş Sağlığı ve Güvenliği konusu esas itibariyle sadece basit, formel bir eğitim konusu olmayıp kişinin tüm yaşam süresince göz önünde bulundurması gereken bir yaşam biçimi olarak değerlendirilmelidir. Aksi halde, işine giderken arabasında emniyet kemeri takmayı gerekli görmeyen bir anlayışın işyerinde iş güvenliğine bakışı da benzer şekilde olacaktır. Aynı şekilde bu konu, işin sorumluluğunu birilerine daha fazla yükleyerek çözülecek bir konu da değildir. Zira kaza olduktan ve can kaybı yaşandıktan sonra, sorumluyu bulup cezalandırmanız kayıpları maalesef geri getirmeyecektir. İşin sorumluluğunu üstlenmeyen doğal olarak ister istemez, süreçte daha edilgen ve pasif bir rol oynamaktadırlar. Onun için işyerlerinde tüm çalışanların, İSG uzmanlarının işin düzenleyici, yönlendirici ve denetleyici sorumluluğunun yanı sıra, işin sorumluğunu üstlenmeleri ve iş güvenliğini işin doğal bir parçası olarak benimsemeleri sağlanmalıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkemizdeki iş kazalarında en çok ölüm ve yaralanma inşaat, en çok uzuv kaybı da metal iş kolunda meydana gelmektedir. Kazaların oluş nedenleri incelendiğinde de ilk sırada “makinelerin neden olduğu kazalar” yer alırken, ikinci sırada “kişilerin düşmesi” yer almaktadır. Sonraki nedenlere de bakıldığında genelde çoğu kazaların nedenlerinin acele, tedbirsizlik ve dikkatsizlik olduğu, yani aslında biraz özen, önemseme ve dikkatle önlenebilir olduğu görülmektedir. Onun için özellikle iş kazalarının en çok yaşandığı inşaat sektöründe ve özellikle kamu projelerinde maliyet ve sürenin öne çıkarılması, doğrudan maliyeti arttırıcı bir unsur olmasa da, süresel olarak işin yapılma hızını etkilediği ve dolaylı olarak maliyete neden olduğu için işlerin daha hızlı yürümesi adına, öncelikle iş güvenliği tedbirlerinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Onun için bu vesile ile devlet büyüklerimize tavsiyem, projelerin temel atma törenlerinde müteahhitlerle yaptıkları süre pazarlıkları değiştirmeleri ve müteahhitlere taahhüt ettikleri süreyi kısaltmaları yerine, müteahhitlerle “bu projeyi iki ay geç bitirin ama kimsenin burnu bile kanamasın” şekline pazarlık yapmalarıdır. Bu şekildeki pazarlıklar, asıl önemli olanın işin yapılması ve süresinden önce bitirilmesinden ziyade, insan sağlığı olduğunu vurgulaması ve iş güvenliğinin önemi konusunda algı oluşturması açısından önemli olacaktır. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tüm çalışmalar aslında çalışanların diğer özlük hakları ile birlikte karşılanması gereken emek hakları olarak değerlendirilmeli ve bir işten, projeden oluşturulan değer, o değeri üreten tüm çalışanlar açısından adil bir paylaşıma esas olmalıdır. Yoksa her üretilen proje, yapılan yatırım gelir dağılımının daha adil oluşmasından ziyade gelir farklılığını artırıyorsa burada bizim inanç değerlerimiz açısından da değerlendirilmesi gereken yanlış bir uygulama var demektir. Herkesin evinde, işyerinde huzur ve emniyet içerisinde yaşaması, emeğinin hakkını alabilmesi ve insanlık onuruna yakışır şekilde bir hayat sürmesi duasıyla… BİZDEN HABERLER MMG’DEN ERZİNCAN DEPREMİ KONFERANSI MMG, tarih boyunca 8 yıkıcı depremle karşı karşıya kalan ve uzun süre “Deprem Şehri” olarak anılan Erzincan’da 1939 yılında gerçekleşen depreminin anısına bir konferans düzenledi. O nursal Başkanlığını Prof. Dr. Yunus Söylet ve MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’in, başkanlıklarını ise Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile Prof. Dr. Deniz Ekinci’nin yaptığı, Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) ile İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (AUZEF) tarafından düzenlenen, 1939’da Erzincan’da meydana gelen depremi konu alan “75. Yıl Erzincan Depremi Anma Konferansı” 26 Aralık 2014 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirildi. MMG’nin hazırladığı tanıtım filminin izlendiği konferansın açış konuşmasını yapan Erzincan Valisi Süleyman Kahraman, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından kentte açılan lojistik depoda 3 bin 500 çadır ve bu çadırlarda bir evin ihtiyacını karşılayacak kadar malzeme bulunduğunu belirterek; “Yaklaşık 20 bin kişinin geçici barınma ihtiyacını sağlayacak şekilde hazırlıklar tamamlanmış, diğer taraftan Türk Kızılay'ı Erzincan Şube Başkanlığı Afet Müdahale ve Lojistik Merkezi’nde 15 bin kişiyi 6 Mimar ve Mühendis barındırabilecek malzeme ve ekipman hazır bekletilmektedir” dedi. Kahraman, Erzincan'ın, tarih boyunca 8 yıkıcı depremle karşı karşıya kalması nedeniyle uzun süre “Deprem Şehri” olarak anıldığını kaydetti. Erzincan Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy ise, Erzincan Afet Müdahale Planı (ERAMP) çalışmalarının devam ettiğini belirterek şu bilgileri verdi: “Kentsel dönüşüm uygulamaları kapsamında 31 Mayıs 2012'den bugüne kadar 190 binanın riskli bina tespiti yapılmış ve bunlardan 70'i yıkılmıştır. İlimizde okullar başta olmak üzere kamu binalarının büyük bölümünün depreme karşı güçlendirme inşaatları tamamlanmıştır. MMG Genel Başkanı Murat Özdemir de; “Deprem, hayatın olağan akışını 30 sn-1 dakika kadar kesen, insanın acziyetini kendine hatırlatan ve gerektiği gibi tedbirini almamışsa, yapılarını tekniğine ve gereğine uygun yapmamışsa bedelini gerek mal, gerekse can kaybı ile çok büyük ödeten bir afet değil aslında bir tabiat olayı. Deprem hareketinin aslında insanlık ve tabiat için faydaları da bulunmaktadır” dedi. MMG GENEL İDARE KURULU’NDA ÖNEMLİ KONULAR GÖRÜŞÜLDÜ M imar ve Mühendisler Grubu Genel İdare Kurulu, şube başkanları ve yardımcılarının da katılımıyla 15 Kasım 2014 tarihinde MMG Ankara Şubesi ev sahipliğinde Ankara TEDAŞ misafirhanesinde gerçekleştirildi. Toplantıya İstanbul Genel Merkez’den; Genel Başkan Murat Özdemir, Başkan Yardımcılarından Ali Reyhan Esen, Murat Özmen, Mahmut Çelik ve Genel Sekreter Murat Alpay katıldı. Şube başkanlarından ise; Ankara Şube Başkanı Yılmaz Ada, Bursa Şube Başkanı Ali Yılmaz, İzmir Şube Başkanı Ünal Özturkut, Sakarya Şube Başkanı Erol Demiralay, Diyarbakır Şube Başkanı Mesut Işık ve Konya Şube Başkan Yardımcısı Arif Köse yer aldı. Kahvaltılı toplantıya, başkanlar ile şubeleri temsilen yönetim kurullarından üyeler ile MMG Ankara Şube Kurucu Üyelerinden İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı İsmail Gerim de katıldı. Gerim, İş Sağlığı ve Güvenliği'nin genel sorunları ve Türkiye'deki uygulamaları hakkında bilgiler verdi. Toplantıda, güncel konular, kentsel dönüşüm, kamuoyunda MMG algısı, üniversiteler, şube faaliyetleri, öğrenciler ile ilişki ve bu konudaki açılımlar, MMG’nin etkinliğini ve bilinirliliğini artırmak için yapılabilecek faaliyetler, dergilere şubelerin katkısı, merkezin ve şubelerin birbirlerinden beklentileri, sekretaryadan beklentileri, MMG içinde yapılabilecek iş geliştirme faaliyetleri gibi konular masaya yatırıldı. Ankara Şube’nin organize ettiği ve Ankara’da görevli bazı kamu ve özel sektör, akademisyen misafirlerin de katıldığı akşam yemeğinde ise, Mazlumder Derneği Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Gazi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Arif Adlı, Ankara Büyükşehir Belediye Genel Sekreter Yardımcısı Yunus Aluç, Başkent Doğalgaz Genel Müdürü Burhan ÖZCAN, TEDAŞ Genel Müdür Yardımcısı Ömer Sami Yapıcı da söz alarak MMG hakkında görüş bildirdi. Kasım - Aralık 2014 7 BİZDEN HABERLER EGE ÜNİVERSİTELERİ İLE TOPLANTI 9 MMG'den İSTANBUL ÜNİ. AUZEF DEKANINa ZİYARET M imar ve Mühendisler Grubu 18.11.2014 tarihinde İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alper Cihan’ı makamında ziyaret ederek MMG – İstanbul Üni. AUZEF ortak çalışma programı hakkında fikir alış verişinde bulundu. Gerçekleştirilen toplantıya MMG Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı Yalçın Boztoprak, Genel Sekreter Murat Alpay ve İstanbul Üniversitesi Auzef Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Deniz Ekinci katıldı. MMG’DEN ATAMA ZİYARETİ M MG Ankara Şubesi, Başkent Gaz Genel Müdürü olarak göreve atanan Sayın Burhan Özcan'a “hayırlı olsun” ziyaretinde bulundu. Ziyarete Ankara Şube Başkanı Yılmaz Ada, Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yunus Aluç, Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Ertuğrul Kuyrukçu, Dursun Özeroğlu, Ümit Keser ve Kamil Kılıç katıldı. MMG ANKARA ŞUBESİNDEN ZİYARET M MG Ankara Şube yönetimi Türk Telekom İnşaat Direktörü olarak görevine yeni başlayan üyemiz Süleyman Sarıyıldız'a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Ziyarete Ankara Şube Başkanı Yılmaz Ada ve üyelerimizden bir heyet katıldı. 8 Mimar ve Mühendis Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Celal Bayar Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi mühendislik öğrenci kulüpleri temsilcilerinin katılımı ile MMG İzmir Şubesi desteğiyle genel değerlendirme toplantısı düzenlendi. İYTESEM toplantı salonunda 22 Kasım’da Ege Bölgesi Mühendislik Kulüpleri Platformu tarafından gerçekleştirilen, 2014-2015 yılı faaliyetlerinin görüşüldüğü toplantıda; seminer, konferans, teknik gezi ve staj konularında destekler ele alındı. MMG İzmir Şubesi Başkanı Ünal Özturkut ve Yönetim Kurulu Üyesi Eser Pala'nın koordinatör- lüğünde gerçekleştirilen toplantıda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde 21 Nisan 2015'te yapılması planlanan "Savunma Sanayinde Bilişim ve Bilgi Güvenliği" konulu panel için hazırlık çalışmalarına başlanması kararlaştırıldı. MMG'DEN İSFALT GENEL MÜDÜRÜNE TEBRİK ZİYARETİ M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) 9 Aralık 2014 Salı günü İsfalt A.Ş. Genel Müdürlük görevine atanan Ahmet Ağırman’a makamında tebrik ziyareti gerçekleştirdi. Ziyarete MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Cantürk, Şehir Planlama ve Harita Kom. Bşk. Mustafa Yalçınkaya, Ulaşım Sistemleri Kom. Bşk. Murat Seven, Genel Sekreter Murat Alpay ve Yeryüzü Mühendisleri Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür katıldı. MMG’DEN HUZUREVİNDE TOPLANTI M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) İzmir Şubesi kasım ayı kahvaltılı toplantı programını Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ve MMG üyelerinin katılımı ile SGK Narlıdere Huzurevi’nde gerçekleştirdi. Ortadoğu ve dünyadaki gelişmeler, değişimler ile Türkiye’nin konumu ve geleceği, bölgeye tanımlanan gelecek ile stratejiler gibi konuların konuşulduğu kahvaltılı toplantı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’na verilen teşekkür plaketi ile son buldu. TÜRK İŞADAMLARINDAN BUDAPEŞTE IKARUS FABRİKASI’NA ZİYARET M akina Mühendisi Vadnai Zoltán, Budapeşte'nin 16. bölgesindeki Ikarus Otobüs Fabrikası üretim tesisini Türk heyete gezdirdi. ABD, Irak, Küba, Libya, Vietnam, Tunus, Mozambik, Afrika ve Angola’da fabrikalarının bulunduğunu anlatan Zoltán 1993 yılına kadar İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa Belediyesi’ne 2018 otobüs sattık. Gelişen, büyük hedefleri olan Türkiye'de biz de olmak istiyoruz. Türkiye'yi merkez yapıp Doğu ve Kafkaslara birlikte açılmak istiyoruz” dedi. Türk heyetine, Türk Macar İşadamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı, Mimar ve Mühendisler Grubu Başkan Yardımcısı ve DEİK - DTİK Avrupa Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz başkanlık etti. Heyette Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçilik Ticaret Müşaviri F. Seda Sevgi, TÜMİŞAD Genel Sekreteri Dr. Kamil Nas, Yönetim Kurulu Üyesi Halil İbrahim Maral ve işadamı Tarık Tekeş hazır bulundu. Osman Şahbaz da; “Türk Macar İşadamları Derneği olarak iki ülke arasında köprü görevi görmekten mutluluk duyuyoruz” dedi. MMG’DEN MEDENİYET ÜNİ. REKTÖRÜNE TEBRİK ZİYARETi M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Genel Başkanı Murat Özdemir, Başkan Yardımcıları Mahmut Çelik, Ali Reyhan Esen, Yer Bilimleri Komisyonu Başkanı Şehmus Yıldırım, Genel Sekreter Murat Alpay ve Yeryüzü Mühendisleri Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür 12 Aralık 2014 tarihinde, Medeniyet Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prf. Dr. M. İhsan Karaman'a tebrik ziyareti gerçekleştirdi. Rektör Karaman MMG’nin çalışmalarını ve etkinliklerini yakından takip ettiğini dile getirdi. Rektörlük seçim çalışmalarında da üzerinde durduğu sanayi, üniversite ve STK işbirliklerinin önemi ile her türlü çalışmada işbirliklerine hazır olduklarını kaydeden Karaman, teknoparkların başarılarının arkasında da bu tür ortak çalışmaların bulunduğuna işaret etti. MMG Başkanı Murat Özdemir ise, özellikle mimari ve şehir planlama alanında üniversite ve STK ortak çalışmalarının önemine değinerek; Medeniyet Üniversitesi ile de bu konuda işbirliğine hazır olduklarını kaydetti. MMG DİYARBAKIR ŞUBEDEN TPAO BÖLGE MÜDÜRÜ’NE ZİYARET M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Diyarbakır Şubesi 26 Aralık 2014 tarihinde TPAO Batman Bölge Müdürü Gökhan Akın’ı makamında ziyaret etti. Ziyarete MMG Diyarbakır Şube Başkanı Mesut Işık, Yönetim kurulu üyeleri Doç. Dr. Tahir Nalbantçılar, Ercan Gün, Murat Altun, Rıdvan Işık, Fevzi Sevim, İ.Halil Işık ve Nurullah Yıldız katıldı. Ziyarette şubat ayında TPAO Batman Bölge Müdürlüğü, Dicle Üniversitesi ve Batman Üniversitesi’nin işbirliği ile yapılacak olan, “Petrol, Doğalgaz ve Kayagazı” ile ilgili konferansın program içeriği konuşuldu ve petrol sahalarına yapılacak teknik gezi ile ilgili söz alındı. Batman Bölge Müdürü Gökhan Akın, bu ziyaretten memnun kaldığını belirterek yapılacak etkinliklerde TPAO olarak ellerinden geldiğince destek olmaya çalışacaklarını ifade ederek TPAO'nun bölgede yaptığı çalışmalar ile ilgili genel izahlarda bulundu. Akın’a, Mimar ve Mühendis Dergisi’nin son sayısı ve 2013 yılına ait faaliyet raporu verildi. Kasım - Aralık 2014 9 BİZDEN HABERLER ÜSKÜDAR BELEDİYE BAŞKANI HİLMİ TÜRKMEN'iN ÇALIŞMALARINA MMG’DEN DESTEK M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) yönetimi, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’i makamında ziyaret etti. Gerçekleştirilen ziyarete MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra Yönetim Kurulu Üyesi Başkan Yardımcısı Ali Reyhan Esen, Bilişim Teknolojileri Kom. Bşk. Mehmet Kürşat Çapar, Eski Genel Başkan ve Etik Kurul Üyesi Avni Çebi, Genel Sekreter Murat Alpay ve Mimar Mehmet Osmanlıoğlu katıldı. Ziyarette, son dönemde gündemde olan Validebağ Korusu'nun durumu hakkında konuşan Başkan Türkmen; “Cami inşaatının yapıldığı söz konusu arazinin Validebağ Korusu içinde olmadığını, inşaatı durdurma kararının bu araziyle ilgili değil, yanındaki havuzlu arazi için alındığını” dile getirdi. Caminin projesini de gösteren Hilmi Türkmen; “300 metrekare butik bir cami. Ahşap kaplama tek minerali. Üsküdar estetiğine yakışır bir cami yapıyoruz. Cami dışında lojman ve cami cemaatinin namaz öncesi oturup zaman geçireceği bir sosyal alan var” diye konuştu. Türkmen; “Özellikle yoğun kullanılan şehrin ana bulvarlarında, meydan, cadde, parkbahçe, otopark, yeşil alanlar vb. yerlerde her türlü yapı düzenlemelerinde ve estetik kurul yönetmeliğinin uygulanmasında gördüğü her türlü eksiklik ve aksaklıkların giderilmesinde veya yeni tekniklerin geliştirilmesi yönünde çalışmalarla Üsküdar’ı daha da ileriye taşıyacağız ve bu konuda Mimar ve Mühendisler Grubu’nun desteklerini bekliyoruz” dedi. MMG BURSA ŞUBESİNDEN ZİYARET M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Bursa Şubesi 19 Kasım 2014 tarihinde Orhangazi Belediye Başkan Yardımcıları Sn. Cem Kürşad Hasanoğlu ve Sn. Yunus Şahin’i Makamında ziyaret etti. Gerçekleştirilen ziyarete MMG Bursa Başkanı Ali Yılmaz, Yönetim Kurulu Üyeleri Mustafa Arslan, Kasım Şükrü Karabulut, Alparslan Odabaş, Alparslan Şenocak, Talip Akçı, Sıddık Ebubekir Arslan katıldı. 10 Mimar ve Mühendis MACAR HEYETİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ’Nİ ZİYARET ETTİ M MG Başkan Genel Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz rektörlük görevine atanması nedeniyle Prof. Dr. Mehmet Emin Arat’e ziyarette bulundu. Şahbaz; “Macarca bölüm kurulması güzel bir hedef olabilir. Bu kapsamda Hungaroloji eğitimi, Macaristan tarihi, Macar Etnoğrafi Bilimleri, Hungaroloji Türkoloji araştırmaları yapılabilir” dedi. Marmara Üniversitesi (MÜ) Rektörü Prof.Dr. M. Emin Arat ise; “Kaposvár Üniversitesi ile imzalamış olduğumuz bu işbirliği çerçevesince eğitim ve öğretim alanında karşılıklı bilgi, tecrübe ve fikir alışverişinde olacağız" diye konuştu. Macaristan Balassi Bálint Kültür Merkezi Yöneticisi Áron Sipos ise; “Türkiye ile ülkemiz arasında ortak projeler oluşturmak için burdayız" dedi. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇALIŞTAYINA MMG’DEN DESTEK Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenen “Kurumsal Analiz Çalıştayı”na MMG Ankara Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Gül katıldı. Çalıştay; “Şehircilikle İlgili Temel Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”, “Çevre İle İlgili Temel Sorunlar Ve Çözüm Önerileri” başlıklarında gerçekleştirildi. MMG İZMİR ŞUBESİ’NDEN “ELEKTROMOBİL” SEMİNERİ M MG İzmir Şubesi bünyesinde oluşturulan “Sinerji Ar-Ge Mühendislik Platformu” İzmir İleri teknoloji Enstitüsü (İYTESEM) salonunda “Elektromobil Projesi” konulu bir seminer düzenlendi. Sinerji Ar-Ge Mühendislik Platformu haftalık gerçekleştirdiği çalıştay ve seminerlerde mühendislik öğrencilerinin, mühendislerin ve akademisyenlerin işbirliği içinde haftalık değerlendirilmeye sunulan projelerin başarıya ulaşması için sinerji oluşturarak desteklenmesini hedefliyor. Bu kapsamda 15 Kasım’da düzenlenen Elektromobil Projesi seminerinin konuğu İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü İnovasyon Topluluğu ekibi oldu. Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) İzmir Şubesi ile İYTESEM’in düzenlediği seminerde konuşan MMG İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Özturkut, MMG’yi tanıttı ve MMG’nin savunma sanayiini destekleyici faaliyetlerinden bahsetti. Sonrasında MMG İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Mak. Yük. Müh. Eser Pala da Türkiye’deki savunma sanayine projeksiyon tuttu. Cumhuriyet tarihinin başından itibaren savunma araçlarının gelişimiyle ilgili bilgi veren Pala, Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından projelendirme ve üretim desteği verilen milli hava, kara, deniz araçlarının teknik ayrıntılarını tanıtım videolarıyla sundu. 2015’te 3’üncüsü gerçekleştirilecek olan İYTE Savunma Sanayi ve Havacılık Paneli’ndeki ana konu başlığının “Savunmada Bilişim ve Ulusal Bilgi Güvenliği” olacağını da vurguladı. Türkiye’nin savunma sanayi ile ilgili grafiklere de yer veren Pala, ciro, 5 yıllık birikimli ithalat-ihracat sıralaması, TSK ihtiyaçlarının yıllık bazda yurtiçinden karşılanma oranları gibi bilgileri paylaştı ve Türkiye’nin savunma sektörü ekosisteminin bileşenlerini açıkladı. OFFSET KAVRAMI VE İLK AR-GE İHRACATI ANLATILDI “Offset” kavramına değinerek Türk savunma sanayinde aktif rol oynayan Aselsan, Havelsan, Roketsan gibi şirketlerin nasıl kurulduğunu ve Güney Kore’ye bir KOBİ olarak FİGES A.Ş. tarafından yapılan Türkiye’nin ilk Ar-Ge ihracatını anlatan Pala, dünyadaki savunma sanayi ile ilgili bilgi verdi. Pala, en büyük havacılık ve savunma şirketleri, ülkelerin ithalat oranları, Ar-Ge harcamaları gibi göstergelerle dünyadaki durumu ve Türkiye’nin yerini grafikerle aktardı. BİZBİZE’DE KALİGRAFİNİN TARİHİ SÜRECİ KONUŞULDU TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA SAVUNMA SANAYİ VE AR-GE M MG İzmir Şubesi, Türkiye’de ve Dünyada Savunma Sanayi ve Ar-Ge” konulu bir seminer düzenledi. 13 Kasım’da İzmir İleri teknoloji Enstitüsü (İYTESEM) salonunda gerçekleştirilen seminerin konuşmacı konuğu Makine Yüksek Mühendisi Eser Pala oldu. MMG İzmir Şubesi Başkanı Ünal Özturgut konuşmasında MMG’nin vizyonu ve misyonu, çıkardığı dergiler, yaptığı etkinlikler, üniversiteler ile ortak gerçekleştirilen paneller, sempozyumlar, kahvaltılı toplantı ve teknik geziler hakkında bilgi verdi. Eser Pala ise, Türkiye'de savunma sanayinin tarihsel gelişimi ve yürütülen projeler hakkında bilgilendirmelerde bulundu. M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) tarafından düzenlenen “Bizbize Konuşmalar” etkinliğinin konuğu “Kaligrafinin tanımı ve önemi, tarihi süreç, malzemeler, teknikler ve uygulama alanları” konulu sunumuyla Eyüp Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi hocalarından Kaligraf Banu Koca oldu. Banu Koca; “Kaligrafi süsleyerek yazı yazma sanatır. Kaligrafi kelimesinin kökeni Yunanca kallos 'güzel' ve graphos 'yazı' kelimeleridir. Çin başta olmak üzere Doğu Asya ve Batı toplumlarına ait tarihleri çok eskiye dayanan birçok kaligrafi örneği mevcut. İslam uygarlıklarında kaligrafi 'hat sanatı' adını alır” dedi. Ülkemizde genellikle 'Hat Sanatı' ve 'Kaligrafi' aynı çerçevede anılıyor olsa da aslında farklı konular olduğunu dile getiren Koca; “Temelde her ikisini de güzel yazı yazma sanatı olarak adlandırabiliriz. Fakat Hat Sanatı deyince akla ilk gelen şey; eski harflerle yazılan dini içerikli yazılardır' dedi. Kasım - Aralık 2014 11 BİZDEN HABERLER GELECEĞİN MESLEKLERİ VE YENİ İŞ FIRSATLARI M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen, “Bizbize Konuşmalar” etkinliğine Girişimcilik ve İletişim Danışmanı Remzi Durmuş katılarak “Geleceğin Meslekleri ve Yeni İş Fırsatları” konulu bir seminer verdi. Yapılan yatırımlar doğrultusunda yeni olduğu kadar uzlaşmayı gerektiren pek çok mesleğin gençleri beklediğini dile getiren Remzi Durmuş; “Bir zamanlar doktorluk, öğretmenlik ve mühendislik el üstünde tutulurdu. Son yıllarda her alanda meydana gelen değişiklik meslekleri de değiştirmiş durumda. Bir zamanlar itibarlı olan meslekler günümüzde de önemini korumakta. Bununla birlikte geçmişin gözde meslekleri ile geleceğin gözbebeği olan meslekler bir arada yaşayacak ve onların da ortak paydası uzlaşma olacaktır” dedi. Dünya hızla değişiyor, yeni iş fırsatları ve yeni meslekler ortaya çıkıyor. Bu birbirinden ilginç mesleklerin bazıları sadece gelecekte değil, şuanda da birer meslek ve iş fırsatı olarak düşünülebilir. O meslekleri şöyle sıralayabiliriz: GELECEĞİN MESLEKLERİ Bilgisayar Ve Sistem Mühendisliği: Bilgisayar ve network ağlarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelişmesi bu alandaki şirket sayısının artmasını ve sektörün büyümesini sağlayacak. Ekolog: Dünya nüfusunun artışı ve çevresel atıkların miktarının yükselmesi çevresel temizliği ön plana çıkarıyor. Ergonomi Mühendisliği: Çalışanların verimliliğini artırmayı hedefleyen bu dal insana ve sağlığa önemin artmasıyla birlikte değer kazandı. Tüm Devre Tasarım Ve Üretim Uzmanlığı: Üniversitelerin elektronik mühendisliği bölümünde okuyanların üçüncü yılından itibaren seçtikleri mikro elektronik bölümünde ‘tüm devre tasarımı ve iyon ekme tekniği’ konularında eğitim veriliyor. İş Zekası Uzmanı: Pazarlardaki rekabetin kızışması, oyuncuların çoğalması, veri kavramının önem kazanmasıyla birlikte bu verinin yönetimi yapabilecek kişilerde bu isim adı altında istihdam edilecek. Veri Madencisi: Anlamsız görünen verilerden belli metodolojiler kullanarak anlamlı sonuçlar ve istatistikler çıkaran bir meslek dalıdır. Veritabanı Mimarı: Veritabanı mimarları yeni bir veritabanının tasarlanması ve oluşturulması görevlerini yerine getirir. Veri Modelleme Uzmanı: Verileri şekil ve metin olarak ifade eden kişidir. Mobil Uygulama Yazılımcılığı: iPhone ve Android sistemlerin gelişimiyle birlikte bu meslek dalı önem kazandı. Girişim Ve Proje Danışmanlığı: AB, konsolosluklar, TÜBİTAK, KOSGEB gibi birçok destekten haberdar olmak ve bu desteklerden faydalanmak için, birey, kurum ve kuruluş artık proje danışmanıyla çalışma ihtiyacı duymaktadır. Yeşil İş Danışmanlığı: Çevre, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji yatırımları binlerce iş fırsatı yaratıyor. MMG’DEN, “BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI PROJE DESTEKLERİ” SEMİNERİ M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) İzmir Şubesi ve Sinerji Arge Mühendislik Platformu tarafından 19 Aralık'ta Tepekule İş Merkezi İytesem seminer salonunda "Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Proje Destekleri" konulu seminer düzenlendi. Seminere Pamukkale Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nden lisans ve yüksek lisans öğrenci temsilcileri katıldı. Ege Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği'nden Doç. Dr. Musa Alcı’nın konuşmacı olarak katıldığı seminerde 2209-A Üniversite Öğrencileri Yurt içi Araştırma Projeleri Destek Programı, 12 Mimar ve Mühendis 2209-B Sanayi Odaklı Lisans Bitirme Tezi Destekleme Programı, 1512 Girişimcilik Aşamalı Destek Programı konuları hakkında bilgilendirme yapıldı. Seminerde, MMG İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Maki- ne Yüksek Mühendisi Eser Pala faaliyetler hakkında genel bir bilgilendirme yaptı ve TÜBİTAK projesi yapmak isteyen öğrenciler için bu konuda çalıştay düzenleneceği bilgisini paylaştı. ENERJİ BAKANI TANER YILDIZ: “YENİLENEBİLİR ENERJİ GÜCÜ 28 BİN MEGAVATA ULAŞTI” M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Kayseri Şubesi ile Kayseri ve Civarı Elektrik Türk AŞ'nin (KCETAŞ) ev sahipliğinde düzenlenen "Anadolu Güneşi Elektrik Üretiyor" buluşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri Valisi Orhan Düzgün, AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Türkiye Finans Genel Müdür Yardımcısı Osman Çelik, MMG Kayseri Şube Başkanı Tevfik Rıza SÜMER ve birçok firmanın yetkilileri katıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız; “2002'de 12 bin 305 megavat olan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı gücümüz şu anda 28 bin megavata ulaştı. Bu çok önemli bir rakam” dedi. 2002 yılında Türkiye'deki kurulu gücün 31 bin 500 megavat olduğunu, son 12 yıl içinde ise ilk yüzyılda yapılandan daha fazla, yaklaşık 34 bin 500 megavat kurulu güç eklendiğini belirten Yıldız, bunu Türkiye'nin sanayicilerinin, yatırımcılarının yaptığını vurguladı. Türkiye'nin büyümesini kamu kaynakları ile birlikte değil özel sektör finansmanı ile yani uluslararası yatırımcılarla birlikte yapmaya karar verdiğine dikkat çekti "7,2 milyar Dolar Daha Az Doğalgaz İthal Edeceğiz" Yıldız; "Geçen yıl rüzgârdan ürettiğimiz enerji sayesinde 600 milyon Dolar’lık daha az doğalgaz ithal ettik. Yıl sonu itibariyle yaklaşık 1 milyar Dolar daha az doğalgaz ithal ettik. Verdiğimiz para yıllık 11 milyar Dolar. Bu çok büyük ve önemli rakam. Kuracağımız nükleer güç santralleriyle beraber bugünkü rakamla 7,2 milyar Dolar daha az doğalgaz ithal edeceğiz* dedi. Konya, Karaman ve Karapınar bölgesinde kurulacak güneş yatırımlarına çok ciddi rağbet olduğunu kaydeden Yıldız, 3 bin megavatı 500'er megavatlık dilimlerle gerçekleştireceklerini, bunun da lisansa tabi olacağını ve serbest üretici sıfatını alacağını bildirdi. Yıldız; *Ölçülebilir, öngörülebilir 15 milyar Lira’lık her yıl tasarruf edebileceğimiz bir rakam var. Şu anda bunun bir kısmını tasarruf etmeye başladık. Bizim kurulu güç ve tüketim güçlerimizin aynı oranda artmamasından bunu anlıyoruz" dedi. Transist 2014 Fuarı Başarıyla Gerçekleştirildi. İstanbul’da 143 yıldır toplu ulaşımda önemli rol oynayan İETT, bu yıl “Toplu Ulaşım Haftası” etkinlikleri kapsamında “Uluslararası Ulaşım Teknolojileri Sempozyumu ve Fuarı”nın 7’ncisini düzenledi. T oplu Ulaşım Haftası kapsamında 19-20 aralık tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Transist 2014 7. Uluslararası Teknolojileri Sempozyumu ve Fuarına ilgi yoğun oldu. Programın açılışına, İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Gurup Başkan Vekili Ebubekir Taşyürek ve İstanbul Vali Yardımcısı Fethi Yorulmaz’ın yanı sıra 60 firma ve kurum katıldı. Mimar ve Mühendisler Grubu(MMG) tarafından kurulan standı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Baraçlı, İETT İşletmeleri Genel Müdürü Mümin Kahveci, Destek Hizmetleri Daire Başkanı Osman Savaş, Gençlik Spor Müdürü Ayhan Kep ve MMG üyeleri ziyaret etti. Toplu Ulaşımda 4S Teknolojisi Transist 2014 7. Uluslararası Ulaşım Teknolojileri Sempozyumu ve Fuarı’nın bu yılki teması ise “Toplu Ulaşımda 4S: Smart (Akıllı), Safety (Güvenli), Simplicity (Kolay), Sustaina- bility (Sürdürülebilir) oldu. İlk oturumunda çevreyi kirletmeyen ya da çevre kirliliğini minimum seviyeye indiren enerji türleri kullanılmasına yönelik “Değişen Dünya İçin Ulaşım Teknolojileri Trendleri”nin ele alındığı sempozyum dört ana oturum ve bir keynote oturumdan oluştu. Kasım - Aralık 2014 13 BİZDEN HABERLER MMG DESTEĞİYLE MACARLAR'DAN YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NE İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Hendrich Balázs ve Macaristan Kayseri Fahri Konsolosu ve MMG Başkan Yardımcımız Osman Şahbaz, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Faruk Yiğit ve Prof. Dr. Mesut Güner'i ziyaret etti. Yüksek ve Şahbaz iki dost ülkenin işbirliğinin her geçen gün derinleşerek arttığına dikkat çekti. G erçekleştirilen ziyarette, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek heyete yaptığı açıklamada, 1911 yılında kurulan üniversitenin 35 bin öğrencisi, 10 fakültesi, üniversite sanayi işbirliğini oluşturan Teknoparkı ve 80’e yakın üniversite ile işbirliği bulunduğunu söyledi. Yüksek; “Teknopark'da 300 firma, 4500 çalışanı var. Bu modeli Azerbaycan'a taşıyacağız. Macaristan'a da taşıyabiliriz. 10-12 Nisan 2015 tarihinde ''İnovatif Düşün Geleceği Yakala'' konulu panel gerçekleştireceğiz. Türkiye'de bulunan 180 üniversiteden 10'ar öğrenci ve Almanya başta olmak üzere dünyadaki 90 farklı üniversiteden 5'er öğrenci katılacak. Organizasyonda Macaristan'dan da öğrencileri misafir etmek istiyoruz. Organizasyonun açılışını Macaristan Cumhurbaşkanı Dr.Ader Janos'un yapması için davet ediyorum" dedi. MACARLAR’DAN BAHÇELİEVLER BELEDİYESİ’NE İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ M acaristan Cumhurbaşkanı Dr.János Áder'in 12- 14 Mart 2015 tarihlerinde Türkiye'ye yapacağı resmi ziyarette, Budapeşte Teknik ve Ekonomi (Budapesti Muszaki és Gazdaságtudományi Egyetem) Üniversitesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi eğitim işbirliği protokolünü imzalayacak. 14 Mimar ve Mühendis Başkonsolos Hendrich Balázs ise, iki ülke arasındaki eğitim, üniversite ve sosyal işbirliğinin yanında dış ticareti de iki katına çıkarmak istediklerini kaydetti. Balázs, bunun için çok sayıda işbirliği ve şirkete ihtiyacın olduğunu dile getirdi. MMG Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz da son yıllarda iki dost ülkenin işbirliğinin derinleşerek ve genişleyerek arttığına dikkat çekti. SZABADBATTYÀN BELEDİYESİ’NDEN DAVET S zabadbattyán Belediyesi’nde gerçekleşen görüşmelere iktidar partisi FİDESZ-KNDP milletvekili Törő Gábor, Kőszárhegy Belediye Başkanı Borján Péter József, Úrhida Belediye Başkanı Bognár József, Szabadbattyán Belediye eski Başkanı Borsó Pál, Szabadbattyán Belediye Başkan Vekili Csókási Lajos, Meclis Üyeleri Balázsné Lengyel Janka, László Dabóczy, Bihácsi István, Balázs László, Ikarus Otobüs Fabrikası Genel Müdürü János Horváth'ın yanısıra çok fazla sayıda sanayici ve işadamı katıldı. Kasım - Aralık 2014 15 KISA... KISA... LİDER GİRİŞİMCİ VE İŞ SAHİBİ GENÇLER PROJESİ BULUŞMASI MMG’nin önemli projelerinden biri olan “Lider Girişimci ve İş Sahibi Gençler” projesi kapsamında MMG Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı Yrd. Doç. Yalçın Boztoprak’ın organizasyonuyla bir seminer düzenlendi. G enç mühendis adaylarına MMG üyesi işadamı, bürokrat ve akademisyenlerin tecrübelerinin genç nesle aktarılması amacıyla hayata geçirilen proje kapsamında Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi’nde düzenlenen seminerin baş konuşmacı konuğu Dizayn Grup Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Mirmahmutoğulları oldu. Ayrıca, Mimar ve Mühendisler Grubu Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik ve Marmara Üniversitesi Rektör Yrd. Prof. Dr. Mehmet Akalın da konuşmacılar arasında yer aldı. Semire katılan MMG Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik yaptığı konuşmada, hayatta alınabilecek en pahalı dersin tecrübe olduğunu ancak bu proje ile genç mühendis adaylarının bunu ücretsiz olarak temin edebileceklerini söyledi. Çelik konuşmasında, iki cihan perveri rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu belirterek, ancak herkesin kendisini bu yüzde 10 luk dilimde hayal etmesi sebebiyle mutsuz bir çalışan grubunun oluştuğunu, işini severek yapmanın, başarılı olmanın birinci adım olduğunu, akabinde araştırmak geliştirmek ve çalışmanın geldiğini vurguladı. Girişimci-Lider –İş Sahibi Gençler Yetiştirmek İstiyoruz Bilginin zekatının hayata geçirilmesinin en kolay yolunun STK'larda görev yapmak olduğunu kaydeden Çelik, sosyalleşmenin toplumun her kesimi ile kucaklaşmak için bu yapılarda görev alınması gerektiğini belirterek tüm gençleri MMG çatısı altında çalışmaya davet etti. Çelik, bu proje vasıtasıyla tüm kesimleri bir araya getirdiklerini Girişimçi – Lider - İş Sahibi gençler yetiştirmek istediklerini söyledi. Genç İşsizlerin İstihdam Sorunu MMG Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı Yrd. Doç. Yalçın Boztoprak ise dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin temel sorunlarından birinin, genç işsizlerin istihdam sorunu olduğunu dile getirdi. Bu sorunun tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de önemli olduğunu, ancak gençlerin sorun olmadığını, değerlendi16 Mimar ve Mühendis Bilginin zekatının hayata geçirilmesinin en kolay yolunun STK'larda görev yapmak olduğunu kaydeden Çelik, sosyalleşmenin toplumun her kesimi ile kucaklaşmak için bu yapılarda görev alınması gerektiğini belirterek tüm gençleri MMG çatısı altında çalışmaya davet etti. rilmesi gereken çok ciddi ve önemli bir kaynak olduğunu sözlerine ekledi. Proje İle Öğrencilerin İş Bulması Kolaylaşacak Boztoprak; “Bu proje ile Marmara Üniversitesi öğrencileri hem kişisel olarak hem mesleki olarak gerek eğitimlerle gerek seminer, çalıştay vb. çalışmalarla ve gerekse doğrudan STK temsilcileri ve işadamları ile görüştürülerek ve tanıştırılarak hem de eğitilmeleri hem mezuniyet sonrası istihdamlarının sağlanmasına katkıda bulunulacaktır” dedi. İnsanlığın Temel Sorunlarına Çözüm Üretmek İçin Mücadele Veriyoruz "Ar-Ge Ruhlu Girişimcilik Ve Bir Vaka Analizi" sunumuyla seminere katılan Dizayn Grup Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Mirmahmutoğulları konuşmasında; “Vizyonumuz teknolojinin sınırlarını zorlayarak insanlığın aşamadığı sorunlara çözüm geliştirmek. Açlık sorunu dahil, insanlığın temel sorunlarına çözüm üretmek için mücadele vermek” dedi. 50’den fazla doktoralı ya da doktorasını yapmakta olan tam zamanlı Ar-Ge mühendisi ve 25 akademisyen ile “endüstriye dönüşmüş” patent sayısında Türkiye’nin lideri olduklarını dile getiren Mirmahmutoğulları “Bugün itibari ile yüzde 70’i endüstriye dönüşmüş 100’den fazla patent sahibiyiz. Her yıl 8-10 adet doktora öğrencisini, tez konularında teknik ve mali açıdan destekliyoruz” dedi. İbrahim Mirmahmutoğulları; “Ciromuzun yüzde 6’sını Ar-Ge çalışmalarımıza ayırıyoruz. Düşünceden, pazara projeleri destekliyoruz ve beyin göçüne karşı beyin gücünü destekliyoruz” dedi. Mirmahmutoğulları’na Göre Firmaları Yarınlara Taşıyacak ilkeler: -Doğru zamanda doğru yerde olmak, -Hedef koymak ve onu hayata geçirene kadar tam konsantre olmak, -İnsanın, kurumun ve ürününde bir ahlakı olduğuna inanmak ve bu ahlakı kalıcı kılmak için mücadele etmek, -Büyüklükleri iri tutmak, -Eğer genişleyebilmeye müsaitse, sınırı insanlık büyüklüğünde çizmek, -Bardağın dolu tarafından yola çıkarak, kalan kısmını da doldurmak, -Hedefe bir takım ile gitmek, -Yaptığımız her işte göze, kulağa ve kalbe hitap edebilmeyi başarmak. Değer üretmenin bir felsefesi olduğuna inanmak ve felsefesini oluşturmadığı yerde olmamak. BİZBİZE’DE “ULUSAL KALKINMADA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ” KONUŞULDU M imar ve Mühendisler Grubu Genel Merkezi’nde 10 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilen “Bizbize Konuşmalar” etkinliğinin konusu “Ulusal Kalkınmada İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi” oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi ve MMG İş Güvenliği Komisyonu başkanı Sunullah Doğmuş, MMG Etik Kurul Üyesi ve İBB Genel Sekreter Yardımcııs Yüksek Mimar Ümit Ünal’ın katıldığı etkinlikte, Sunullah Doğmuş sahadan uygulama örneklerini içeren bir sunum gerçekleştirdi. Doğmuş, risk değerlendirmesinin önemini; 6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki yönetmelikleri ile vurgulayarak, iş kazası gerçekleşmeden önlem alınması gerekliliğinin altını çizdi. Doğmuş; “Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünya genelinde her yıl 270.000.000 işçi iş kazalarında yaralanıyor, 160.000.000 işçi meslek hastalığına yakalanıyor, 1.825.000 işçi iş kazası sonucu hayatını kaybediyor ve 12.000 çocuk işçi ölüyor. Her 1 dakikada 510 işçi iş kazalarında yaralanırken, 3-4 işçi hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki durum ise İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi iş kazaları raporuna göre; 2013 yılında iş kazaları sonucunda 1.235 kişi, 2014 yılının ilk 3 ayında ise 276 işçi hayatını kaybetti. En son ise, 13 Mayıs tarihinde olan Soma’daki maden faciasında 301 kişi yaşamını yitirdi” dedi. “İş kazalarının ülkemize her yıl maliyeti 49,272 milyar Dolar ve toplam: 3.847.880.159 TL’dir. Bu da her yıl Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’nın yüzde 4’ü demektir” diye Doğmuş, “Her bir ölüm 7500 işgünü kaybı sayılıyor ve ülkemizde 2012 yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü 23.805.250 gün her yıl Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 5’i kayboluyor” açıklamalarında bulundu. HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI Doğmuş sözlerine şöyle devam etti; “İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda sorumluluk devlet, işveren ve çalışanlardan oluşan 3 temel üzerine oturur, bunlardan herhangi birisi konuyu ciddiye almadığı takdirde, denge bozulur, bir iş yerinde sadece işveren/işveren vekili değil, herkes taşın altına elini koymalıdır.” 6 aydan uzun süren işlerde, 50'den fazla işçi çalıştıran iş yerleri için “İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu” kurulmasının zorunlu olduğunu belirten Sunullah Doğmuş, iş yerinde bulundurulması gereken evrakları; Sağlık raporları, iş sağlığı ve güvenliği eğitim belgeleri, mesleki eğitim belgeleri, destek elemanlarının eğitim belgeleri, risk değerlendirme raporu, sağlık ve güvenlik planı, acil durum planı, kullanılan ekipman ve elektrik tesisatının kontrol belgeleri başlıkları altında anlattı. Sahada alınması gereken önlemleri ise yüksekte çalışma, iş ekipmanları güvenliği, yangın-patlama-elektrik çarpması, kazı işleri,barınma-soyunma yerleri şeklindeki 5 ana başlıkta toplayan Doğmuş kazaların en fazla yüksekte çalışma durumunda gerçekleştiğini belirtti. Kasım - Aralık 2014 17 ETKİNLİK STK, ÜNİVERSİTE VE KAMU ORTAKLI PANEL TARİHE GEÇTİ STK (MMG), Üniversite (İÜ) ve Kamu Sektörü (TPAO) ortaklığında ilk defa düzenlenen ve oturum başkanlığını MMG Yönetim Kurulu ÜyeSİ Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU’ nun yaptığı panel tarihe geçti. Sektör (Kamu ve Özel), STK ve Üniversiteden katılan konuşmacılarla Türkiye'de bu kadar açık ve yüksek sesle tartışılmamış konularda tabuları yıkan ve ezberleri bozan önemli sunumlar gerçekleştirildi. M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Genel Başkanı Murat Özdemir Sivil toplum kuruluşlarının yapacağı çalışmaların önemine işaret ederek; “Biz MMG olarak ülkemiz adına değer üretmeye, dönemimize şahitlik yaparken olumlu gelişmeleri müjdelemeye ve duyurmaya, yanlış gördüğümüz uygulamalar hakkında da uyarıcı olma yönündeki çalışmalarımıza aklımızın kestiği, elimizden geldiği ve imkânlarımızın el verdiği ölçüde sami18 Mimar ve Mühendis miyetle devam edeceğiz” dedi. Başkan Özdemir konuşmasına; “TÜİK verilerine göre, ülkemizin 2013 sonu itibariyle yaklaşık 150 milyar Dolar’lık ihracatına karşılık 250 milyar Dolar’lık ithalat yapmış. Bunun da yaklaşık 60-65 milyar Dolar’ı enerji ithalatı ki bu da dış ticaret açığının yaklaşık 3'te 2'si yapıyor. Enerji kaynaklarının geliştirilmesi bu açığı kapatmak için önemli. Sadece bu açığı kapatarak yerimizde saymak istemiyoruz. 2023 yılı için hedeflerimiz de var ki onlardan sadece iki tanesi ihracatımızı 500 milyar Dolar’a, milli gelirimizi de 20 bin Dolar’a çıkarmak. Bu, ithalatta 3 kat, GSMH’da yaklaşık 2 kat artış demek” sözleriyle devam etti. Özdemir konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “2023’e 9 yıl kaldı. Bizim yıllık ortalama yüzde 5'lik büyüme (20022008 arası yüzde 5,9 ve 2009-2012 arası yüzde 3,9) ile bu hedeflere bu vadede ulaşmamız mümkün görünmediğinden üretim anlamında ciddi manada hızlan- “Teknoloji ve bilim üretiminde Japonya, Almanya, Kore gibi ülkelerin hiçbirinde petrol olmazken, petrol üreten Afrika ve Körfez ülkelerinde ise zenginliklerine rağmen, teknoloji ve bilim geliştirme adına bir gelişme göremiyoruz. Petrolün var olması bizim elimizde olan bir olay değil. Ama gelişmişlik hedeflerimize ulaşmak adına Almanya, Japonya ve Kore örneklerinde olduğu gibi çalışmak ve yatırımlarımızı doğru şekilde yönlendirmek bizim elimizde. mamız lazım ki bu hızlanma da beraberinde enerji ihtiyacını getirecek. Gerçi, ham petrolü doğrudan enerji üretimi yerine ağırlıklı olarak akaryakıt ve petrol yan ürünleri olarak kullanıyoruz, ama bu petrolün stratejik önemini azaltmıyor” dedi. Özdemir; “Teknoloji ve bilim üretiminde Japonya, Almanya, Kore gibi ülkelerin hiçbirinde petrol olmazken, petrol üreten Afrika ve Körfez ülkelerinde ise zenginliklerine rağmen, teknoloji ve bilim geliştirme adına bir gelişme göremiyoruz. Petrolün var olması bizim elimizde olan bir olay değil. Ama gelişmişlik hedeflerimize ulaşmak adına Almanya, Japonya ve Kore örneklerinde olduğu gibi çalışmak ve yatırımlarımızı doğru şekilde yönlendirmek bizim elimizde. Bu kapsamda katma değeri yüksek, yüksek teknoloji ve bilişim ağırlıklı yatırımlar bu kapsamda daha büyük önem kazanmakta” şeklinde konuştu. TPAO’NUN YÜKSELİŞİ HALKA ARZLA MÜMKÜN OLUR TPAO Strateji Daire Arama Başkanı Jeoloji Mühendisi Mehmet Ali Kaya tarafından yapılan açıklamada; ülkelerin kişi başına düşen milli geliri ve ulusal petrol şirketlerin gelirleri arasındaki korelasyonda sıradışı pozisyonda dahi, tek kurumun TPAO olduğu vurgusunun yapılması çok önemliydi. G20 ülkelerinin liderliğini yapan Türkiye'nin ulusal petrol şirketinin başka ülkelerin ulusal şirketleriyle karşılaştırmalı analizine göre yıllık gelirinin 60 milyar Dolar olması gerekirken 2,5 milyar Dolar gelirle çok verimsiz bir yönetim yapısına sahip olduğuna dikkat çekilmesi ülkemiz adına önemli ve cesaretli bir vurguydu. TPAO'nun yükselişinin ancak halka arz sistemiyle mümkün olacağı belirtildi. TPAO’da yetişen ve şu anda ülkemizde petrol bulan ve üreten bir Amerikan şirketinde çalışan Uzman Jeofizik Mühendis Atila Sefünç tarafından da çok önemli açıklamalar yapıldı. Serfünç; yüzey jeolojisi çalışmasıyla açılan kuyuların verimsizlikten dolayı kapatıldığını ve gelişmiş jeofizik teknoloji uygulamalarıyla bulunan kuyulardan zarara uğrama riskinin neredeyse çok düşük seviyelere indiğini vurguladı. İÜ Öğretim Üyesi ve AUZEF Coğrafya Program Koordinatörü Prof. Dr. Deniz Ekinci ise, dünyanın yüzde 75’inin deniz olmasına ve münhasıran denizlerde ulusal sınırların belirlenmesinin önemine vurgu yaptı. Ekinci, denizaltı zenginliklerin karaya göre daha büyük potansiyele sahip olmasına değinerek özellikle Kıbrıs'tan dolayı stratejik öneme sahip Akdeniz'de ülkemizin bilinen tekrar edilen sınırlarının denizler eklenerek güncellenmesi gerektiğine dikkat çekti. İÜ Öğretim Üyesi ve MMG Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Öncel de, Türkiye'de yakında başlayacak unkonvansiyonel petrol üretimiyle ülkemizde beşer odaklı deprem etkinliğinin artacağına vurgu yaptı. Kasım - Aralık 2014 19 BİZDEN HABERLER DÜNYA İNSANİ YARDIM ZİRVESİ İSTİŞARE TOPLANTISI YAPILDI Dünyada ilk defa 2016'da Türkiye'de yapılacak “Dünya İnsani Yardım Zirvesi (WHS)” istişare toplantılarının 4’üncüsü, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. “BÜYÜKŞEHİRLERDE AFET YÖNETİMİ” KAHVALTIDA KONUŞULDU B İ HH İnsani Yardım Vakfı ve TGTV'nin ev sahipliği yaptığı toplantıya, Mimar ve Mühendisler Grubu’nu (MMG) temsilen Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz, Etik Kurul Başkanı Avni Çebi, Yer Bilimleri Komisyon Başkanı Şehmus Yıldırım, Yeryüzü Mühendisleri Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür, TGTV Başkanı Av. Hamza Akbulut, önceki Başkan Necmi Sadıkoğlu, İBB Başkan Danışmanı Prof. Dr. Erman Tuncer, Yeryüzü Doktorları Başkanı Dr. Kerem Kınık, İHH Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç, MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, Türk Kızılay’ı yetkilileri ile BM’nin de aralarında bulunduğu birçok uluslararası insani yardım kuruluşu temsilcisi katıldı. Hazırlık toplantıları çerçevesinde 2016 Zirvesi’ne iyi şekilde hazırlanmak isteyen uluslararası kuruluşlar geleceğe yönelik olarak alınacak kararlarda etkili sonuçlar elde etmeyi hedefliyor. Bu istişareler ile devletlere, insani yardım kuruluşlarına, BM'ye, sivil topluma, özel sektöre, teknik uzmanlara ve diğer paydaşlara zirveyi şekillendirmek için fikirler sunulması bekleniyor. İstişare toplantıları, “İnsani Yardımda Etkinliği Arttırma, Risk Yönetimi ve Afetlere Karşı Bağışıklığı Arttırma, Çatışma Altındaki İnsanların İhtiyaçlarına Cevap Verebilmek ile İnsani Yardımda Yenilik ve Yeni Yöntemler” olmak üzere 4 temada yapılıyor. SETA İstanbul Eyüp Ofisi’nde yapılan toplantıların açılışında konuşma yapan İHH Genel Sekreteri ve Başkan Vekili Yavuz Dede, son 12 yılda devletin zihin değişikliğiyle beraber insani yardım konusunda ülkemizin çok iyi 20 Mimar ve Mühendis bir yere geldiğinin altını çizerek; “Dünyada savaşların olması nedeniyle mülteci sorunu daha da büyüyor. Türkiye’de coğrafi ve stratejik konumu dolayısıyla sığınılabilecek bir yer olarak görülüyor” dedi. Dede, İHH ve diğer partner kurumlarla Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Asya’da bu toplantıları yapmak için görevlendirildiklerini belirtti. OSMAN SAHBAZ’DAN ÇALIŞTAYDA İKİ ÖNERİ 1. Grup “İnsani Yardımda Etkinliği Arttırma” başlıklı çalıştayda MMG Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz iki konu önerdi. Şahbaz; “İnsani yardım aktörleri ve kuruluşları, yerel hükümetlerin katkılarıyla koordinasyonu hususunda, öncelikle çalışma alanına gidilirken yardım kuruluşlarımızın TC Büyükelçiliklerimize bilgi verip, arşivlerindeki bilgi ve tecrübelerinden destek talep edilmeli. Yerelde ise, bölgenin okul müdürleri, mahalle muhtarları ve cami imamlarından destek talep edilmelidir” dedi. BM'nin geçtiğimiz ekim ayındaki genel kurul toplantısında, dünyadaki insani krizlere çözüm bulmak amacıyla sivil kuruluşlarının etkinliğini artırmak üzere dünyanın ilk insani yardım zirvesinin Türkiye'de toplanması kararı alınmıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun öncülüğünde yürütülen çalışmalar çerçevesinde başta Suriye krizi gibi savaş bölgeleri olmak üzere tüm doğal afet ve insani kriz bölgelerine etkili uluslararası yardım için zirvenin BM'nin öncülüğünde İstanbul'da yapılması kararlaştırılmıştı. ursa Valisi Münir Karaloğlu toplantıda yaptığı konuşmada, ülkenin yüzde 70’lik bölümünün 1. ve 2. deprem bölgesine sahip olduğunu, nüfusun da yüzde 75’lik kısmının bu bölgelerde bulunduğunu söyledi. Karaloğlu; “Her depremden sonra ülke olarak çok şey öğreniyoruz. Gölcük depreminden sonra arama ve kurtarma, acil müdahale konusunda AFAD ile çok iyi bir yapılanma içine girdik. Gerek AFAD ve gerekse UMKE Van depreminde dünyanın bile takdirini aldık. Van depreminden sonra da hasar tespit çalışmaları konusunda bir yapılanmaya gidilmesi ihtiyacı doğdu ve gerekli çalışmalar başladı” dedi. BURSA’DA DEPREM RİSKİ ÇOK YÜKSEK Vali Karaloğlu; “Bursa’daki bina stoğu çok kötü durumda. Bursa’da maalesef deprem riski çok yüksektir. Bursa 1. derece deprem bölgesidir. En son büyük deprem 1855'te olmuş, Bursa'yı yerle bir etmiş. Ulu Cami'nin bile 20 kubbesinden 18 tanesinin hasar gördüğü söyleniyor. Bizim Gemlik-İznik fayımız var. Geyve'ye kadar uzanan, Sakarya Geyve'ye gidip Anadolu fayı ile birleşen fay var. Yaklaşık bin senedir kırılmamış. Bu kadar deprem riski olan bir şehre baktığınızda mühendislik hizmeti alınmadan yapılmış binlerce bina stoku olan bir şehirden bahsediyoruz. Kentsel dönüşümü bugünkü mantığı ile hızlandırmamız, çabuklaştırmamız mümkün değil. Gemlik ve İznik ilçeleri başta olmak üzere Bursa genelinde depreme hazırlık konusundaki çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Bursa’da AFAD çok iyi bir konumda. Lojistik köy projesi de otoyol, hızlı tren ve Gemlik Liman çalışmalarıyla birlikte yürüyor” dedi. Kasım - Aralık 2014 21 BİZDEN HABERLER MMG BURSA ŞUBESİ'NDEN SİMGE GROUP'A TEKNİK GEZİ Mimar ve Mühendisler Grubu Bursa Şubesi üyeleri kahvaltılı teknik gezi programlarını Bursa’da SİMGE GROUP’a düzenledi. S imge Group'a yapılan teknik gezi üyelerin yoğun katılımı ile Simge Group Yunuseli tesislerinde gerçekleşti. Simge Group Yönetim Kurulu Başkanı Nezir Gencer’in ve çalışanların ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe genç Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) üyeleri de katıldı. Şirket tarihini anlatan inşaat mühendisi Nezir Gencer 1978 yılında çalıştığı Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü'ndeki görevinden ayrılarak Bursa'da şahıs şirketi olarak Simge İnşaat firmasını kurduğunu anlattı. Gencer, 1988 yılına kadar Türkiye genelinde çok sayıda yol inşaatı, sanat yapıları, içme suyu ve kanalizasyon inşaatı, içme suyu göleti inşaatı, arıtma tesisi ve bina inşaatı projeleri gerçekleştirdikten sonra 1994 yılında aynı kadro ile özellikle kent içi yol yapımı, bitümlü sıcak karışım üretimi ve uygulamaları için Simge Mat firmasını kurduklarını belirtti. Gencer, Simge Grup Şirketlerinden E-Mak Makine’yi 1992 yılında asfalt üretimi ve müteahhitliği yapan grup şirketlerinin ihtiyacı olan iş makinelerini üretebilmek amacıyla faaliyete geçirdiklerini ifade etti. 1998 yılına kadar yol yapımında kullanılan asfalt kesme makinesi, finişer gibi çeşitli makineler ürettiklerini ve Simge Grup şirketlerinin ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirten Gencer, yurtdışından yüksek fiyatlarla ithal edilerek kullanılan ve E-Mak tarafından üretilebilmesi için hiçbir engel olmayan ilk asfalt plenti üretimini gerçekleştirdiklerini ifade etti. Gencer, ulusal ve uluslararası pazar araştırmaları yaptıklarını uluslararası bir şirket olma ve sektörde ilk üçe girme hedefi doğ- rultusunda stratejilerini belirlediklerini de sözlerine ekledi. Gencer, şirketlerinin gelişmesi ve uluslararası arenada öne çıkması için önemli miktarda kaynağı Ar-Ge faaliyetlerine ayırdıklarını kaydetti. Gencer, Başköy'deki tesislerde sahada kullandıkları teknolojiyi de ziyarete katılan konuklara ayrıntılı olarak anlattı. MMG Bursa Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yılmaz da Nezir Gencer’e ev sahipliği için teşekkür ederek plaket sundu. OSMANLI DÖNEMİ BURSA’DA EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT M MG Bursa Şubesi, yeni dönemin ikinci “Bizbize” toplantısını 19 Kasım 2014 Çarşamba günü gerçekleştirdi. Bursa’nın bu yıl UNESCO Dünya Miras Eserleri listesine 3 bölgeyle girmesi nedeniyle dünya mirası eserlerimizi daha yakından tanımak isteği ile ikinci toplantı Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Ali İhsan Karataş ile, “Osmanlı Dönemi Bursa’da Ekonomik ve Sosyal Hayat” başlığında düzenlendi. Karataş toplantıda yaptığı konuşmada; Osmanlı’nın 22 Mimar ve Mühendis kuruluşunda manevi liderlerin olduğunu belirterek, Süleyman Çelebi, Molla Fenari vb. birçok manevi şahsiyetin kuruluşa destek verdiğini kaydetti. Yıldırım ve Çekirge gibi bölgelerde İslam şehir modeline göre hareket edildiğini anlatan Karataş; “Merkezde cami bulunur ve etrafında diğer yapılar yer alırdı. Camiler de insan kalbi gibi merkezdedir. İnsanlar da günde 5 defa merkezde muhasebeye gelir ve dünya işlerine dağılır. Toplumun bütün kesimleri yan yana saf tutar aralarında ayrıcalık ve üstünlük kalmazdı. Batıda bu merkezlerin yerini meydanlar alır” dedi. Osmanlı döneminde ticari ve ekonomik hayata ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karataş; “İnsan bir mesleği icra ederken o mesleğin bütün özellikleri o insanı esir alıyor. İnsanlar esir alınan şeylerle imtihan olunuyor. Osmanlı’daki Ahilik sistemi bu imtihanda insanlara manevi destek vererek paranın esaretinden kurtulmalarına yardım ediyor” diyerek Ahilik sisteminin önemine değindi. MMG ÖZATA TERSANESİ’NE TEKNİK GEZİ DÜZENLEDİ Mimar ve Mühendisler Grubu, üyelerinin katılımı ile gerçekleştirdiği “Teknik Gezi” programı çerçevesinde Özata Tersanesi’ne teknik inceleme gezisi düzenledi. İnceleme gezisine Mimar ve Mühendisler Grubu Eski Genel Başkanı Avni Çebi, Genel Sekreter Murat Alpay ile sektöre yakın mühendis üyeler katıldı. Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven; “Denizde bundan sonra tamamiyle karbon kompozit gemiler olacak. Kısa sürede herkes talebini değiştirecek” dedi. T ersane teknik gezi inceleme öncesi sunum yapan Tersane Genel Koordinatörü Serkan Çalbaş; “Türk gemi inşa sanayinin önder tersanelerinden biri olmak, dünya çapında tanınacak şekilde markalaşmak, yüksek kalite ve katma değerli sofistike gemi inşaları gerçekleştirmek, sektöründe dünyaca tanınmış firmalarla uzun vadeli iş ilişkileri yaratmak vizyonumuzdur” dedi. Özata Gemi İnşa Ltd. Şti’nin 1990 yılında Tuzla’da kurulduğunu söyleyen Çalbaş; “Yalova bölgesindeki tersane yerleşkesi 2003 aktif hale gelmiştir. Bölgede çalışan ilk tersane özelliğini taşımaktadır” diye konuştu. Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven, havacılık ve uzay teknolojisinde kullanılan karbon kompozit malzeme ile yapılan gemilerinin, dünya denizcilik sektöründe ilgi odağı olduğunu söyledi. Ataseven; “Üretim sürecimizi Avrupa’nın her yerinden, Amerika’dan takip ediyorlar. Alüminyumu bırakıyorsun, sacı bırakıyorsun ve karbon kompozit malzemeye geçiyorsun. Bu bir çığır açmaktır” diye konuştu. Özdemir Ataseven, “Şu anda karbon alımı, malzeme alımı yaptığımız için, Amerika’dan pek çok firma bize geliyor. Üretim sürecimizi Avrupa’nın her Özdemir Ataseven: “Şu anda karbon alımı, malzeme alımı yaptığımız için, Amerika’dan dahil pek çok firma bize geliyor. Üretim sürecimizi Avrupa’nın her yerinden, Amerika’dan takip ettiklerini biliyoruz. Sebebi şu: İskandinavlar bunu yapıyor, diğer Avrupa ülkeleri de girmek istiyor ama fiyat yüksek geliyor." yerinden, Amerika’dan takip ettiklerini biliyoruz. Sebebi şu: İskandinavlar bunu yapıyor, diğer Avrupa ülkeleri de girmek istiyor ama fiyat yüksek geliyor. Şimdi bizim yaptığımız fiyatları görünce, denizde herkes bu gemiye, yani karbona dönecek. Ama onların bu gemiyi bu kadar çok adette yapmaları mümkün değil. Çünkü onların tersaneleri öyle konuşlanmamış. Bizim hazırladığımız altyapının Avrupa’da şu anda eşi yok” şeklinde konuştu. Yolcu gemileri ile hizmet veren büyük firmaların yakıt tasarrufu olan gemileri seçmek zorunda olduğunu hatırlatan Ataseven; “Çünkü servis olarak kullananlar var ve çok sayıda yaptırmak zorundalar. Şu anda fiyatı yüksek buldukları için bekliyorlar. Ama şimdi bizim yaptığımız fiyatlar düşünce işler değişecek. Bütün firmalar, sadece Türkiye demiyorum, bütün dünya bizi takip ediyor. Çünkü petrol çıkan her yerde bu servisler var” dedi. Rüzgar enerjisinin denizlere duba koyularak üretildiğinin de altını çizen Ataseven, “Bunlara hizmet vermek için şu anda çok büyük çapta bu gemlere talep olacak. Bana göre denizde bundan sonra tamamiyle karbon kompozit gemiler olacak. Kısa sürede herkes talebini değiştirecektir” şeklinde konuştu. Kasım - Aralık 2014 23 BİZDEN HABERLER TOPLU ULAŞIMDA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI DEVAM EDİYOR MMG İLE İSTANBUL SEBAHATTİN ZAİM ÜNİVERSİTESİ İLE PROTOKOL ANLAŞMASI İMZALANDI M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) üniversitelerle ortaklaşa çalışmaları kapsamında İstanbul Sabahattin Zaim (İZÜ) Üniversitesi ile yeni bir protokol imzaladı. Protokol İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut ile Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz tarafından imzalandı. İmza töreninde İZÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı, Prof. Dr. Cengiz Güngör, MMG Yönetim Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Doç. Dr. Ahmet Erdal Osmanlıoğlu, Makine Komisyonu Başkanı Hakan Karabay ve Genel Sekreter Murat Alpay yer aldı. İZÜ Rektörlük Binası’nda (Halkalı Merkez Kampüsü), lisansüstü programlar için Mimar ve Mühendisler Grubu üyelerine, % 30 indirim yapılacak anlaşmanın protokolünü imzalayan taraflar, ortak çalışma ve projelerin devam etmesi konusunda da birbirlerinden söz aldılar. İmza töreninde açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Bulut, “Sabahattin Zaim Üniversitesi olarak bu tür iş birliklerine, özel- 24 Mimar ve Mühendis likle Mimar ve Mühendisler Grubu ile olan çalışmalarımıza fazla önem veriyoruz çünkü sizlerle aynı değerleri paylaşıyoruz. Özellikle Yeni Türkiye’nin oluşumunda şehirlerin yeniden kendi medeniyetimize uygun olarak inşasında özellikle şehircilik ve mimarlık alanıyla ilgili çalışmalarda işbirliğinden son derece memnuniyet duyuyoruz" dedi. YENİ TÜRKİYE’NİN İNŞASINDA AKTİF ROL ALACAĞIZ Osman Şahbaz ise yaptığı konuşmada; “Mimar ve Mühendisler Grubu olarak Sabahattin Zaim Üniversitesi ile geleceğe yönelik tüm işbirliklerin içinde varız. Geçmişten gelen 20 yıla yakın bir tecrübesi olan içinde 3 binin üzerinde mimar ve mühendisin olduğu bir grubuz. Farklı üniversitelerimizle hem devlet hem de vakıf üniversitelerimizle protokoller, seminerler, çalıştaylar, konferanslar düzenliyoruz ve düzenlemeye de devam edeceğiz. Sabahattin Zaim Üniversitesi ile de Yeni Türkiye’nin inşasında aktif bir rol alacağız” dedi D ünya markası haline gelerek toplu ulaşımda inceleme konusu olan, birçok ülkenin model alıp uygulamalarını incelediği İETT, İstanbul’da modlar arası entegrasyonun sağlanabilmesi amacıyla “Toplu Ulaşımda Modlar Arası Entegrasyon Vizyonu” konulu Ortak Akıl Konferansı düzenledi. Çalıştaya MMG üyesi de olan İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı’nın yanı sıra İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci, Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanımız Murat Özdemir, Ulaşım Sistemleri Komisyonu Başkanı Murat Seven ile Bilişim Teknolojileri Komisyonu Başkanı Mehmet Kürşat Çapar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı; “Artan problemlerin başında ulaşım geliyor. Bizim hedefimiz modlar arasındaki entegrasyonu sağlayarak, ulaşımda sürdürülebilir ulaşım kalitesini elde etmektir. Kamu işletmeciliğinde vatandaş memnuniyetini ön planda tutmak zorundayız” dedi. ULAŞIM POLİTİKALARI DA SÜRDÜRÜLEBİLİR VE UYGULANABİLİR OLMALI İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci ise İstanbul’un nüfusunun son 5 yıl içerisinde yüzde 2 oranında arttığını, buna karşın toplu ulaşım yolculuğundaki artışın yüzde 1 seviyesinde kaldığını kaydetti. Özel araç sayısında yüzde 3,4 oranında bir artışın olduğunu dolayısıyla bu trendin değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Kahveci; “Kent içi ulaşımı rahatlatmak için yapılan birçok yatırım, aslında entegrasyon göz önünde bulundurularak çok daha verimli hale getirilebilir. Şehirlerarası karayolu taşımacılığı, şehir içi taşıma sistemleriyle de entegre edilerek, taşıma hızı, taşıma ekonomisi ve taşıma güvenliği maksimum ölçülere taşınmalıdır. Güven İnşa Eder... Arkamızda gurur duyacağımız bir eser bırakmak için kullandığımız her malzemeyi defalarca inceliyor, defalarca “Daha iyisi mümkün mü” diye soruyoruz kendimize. Çünkü sizin mutluluğunuz bizim için değerli.... Kasım - Aralık 2014 25 Yeşilpınar Mah. Çiçeksuyu Cad. No: 168 Eyüp - İSTANBUL Tel: 0 212 626 02 58 (Pbx) Faks: 0 212 626 52 58 BİZDEN HABERLER MMG SAKARYA’DAN TÜVASAŞ’A TEKNİK GEZİ M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şubesi üyelerinin katılımı ile TÜVASAŞ’ye teknik gezi düzenledi. TÜVASAŞ sosyal tesislerinde kahvaltı ile başlayan teknik gezi 42 üyenin katıldığı programda açılış konuşmasını MMG Sakarya Şube Başkanı Erol Demiralay yaptı. Başkan MMG’ye yeni katılan üyelerin bilgilenmesi adına MMG’nin tarihçesi, faaliyetleri ve hassa- siyetleri hakkında kısa bir değerlendirmede bulundu. Daha sonra TÜVASAŞ Gn. Md.Vekili Hikmet Öztürk video ve slayt sunumu ile fabrikayı tanıttı. TÜVASAŞ’ın üretim kabiliyet ve kapasitesi hakkında detaylı sunum yapan Hikmet Öztürk yeni hedefler ve Milli Tren Projesi hakkında da bilgiler verdi. Gezi sırasında Hikmet Öztürk’ün anlatımlarına, üyelerimizin sorularına birebir ve genel sunumlarıyla Gn. Md. Yrd. Cuma Çelik ve Gn. Md. Yrd. Turgut Köksal da katkı sağladı. Ar-Ge Daire Başkanı Nuri Sezer, Pazarlama Daire Başkanı Erdal Aba ve Elk-Elkt İşl. Fabr. Md. Cemil Uslu da MMG üyelerinin sorularını cevapladı. Programın sonunda MMG Sakarya Şube Başkanı Erol Demiralay, TÜVASAŞ Gn. Md. Vekili Hikmet Öztürk ve programa katılan tüm TÜVASAŞ yetkililerine teşekkür etti. MMG, MÜHENDİSLİK VE İNOVASYON PANELİ DÜZENLEDİ M imar ve Mühendisler Grubu (MMG) İzmir Şubesi tarafından 18 Aralık 2014 tarihinde İzmir Koleji'inde "Mühendislik Mesleği ve İnovasyon" konulu panel düzenlendi. Panele Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Çevik, Ege Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği' nden 26 Mimar ve Mühendis Doç. Dr. Musa Alcı ve MMG İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Makine Yüksek Mühendisi Eser Pala panelist olarak katıldı. Panelde mühendislik, inovasyon ve patent konularında bilgilendirme, özgüven ve motivasyonun mesleki başarıda önemi, mühendisliğin sanat boyutu, iletişim ve takım çalışmasının önemi konuşuldu. Kasım - Aralık 2014 27 BİZDEN HABERLER MMG, DİYARBAKIR ULAŞIMININ SORUNLARINI KONFERANSA TAŞIDI M imar ve Mühendisler Gurubu Diyarbakır Şubesi, Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi işbirliği ile 8 Aralık 2014'te Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi konferans salonunda ''Diyarbakır Ulaşımının Dünü, Bugünü, Yarını; Ulaşımda Problemler ve Çözümler'' konulu bir program gerçekleştirdi. Konferansa Karayolları 9. Bölge Müdürü Şamil Gülen ve Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynel Fuat Toprak konuşmacı olarak katıldı. Konferansın moderatörlüğünü Mimar ve Mühendisler Gurubu Diyarbakır Şube Başkanı Mesut Işık yaptı. Konferansa Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Hayalioğlu, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Değertekin, İnşaat Müh. Bölüm Başkanı Doç. Dr. Halil Görgün, öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, kamu kurum ve kuruluşlarından mimar ve mühendisler ile çok sayıda öğrenci katıldı. MMG Diyarbakır Şubesi Başkanı Mesut Işık konuşmasına MMG’yi tanıtarak ve MMG’nin faaliyetlerinden bahsederek başladı. Karayolları 9. Bölge Müdürü Şamil Gülen, karayolları olarak proje yaptıklarını ve uyguladıklarını belirterek; “Yol yapıl28 Mimar ve Mühendis dıktan sonra diğer kurumların ve sürücülerin görev ve sorumlulukları başlar'' dedi. Trafiğin sadece yollardan ibaret olmadığını ifade eden Gülen; “Sürücü iyi değilse, trafik kaide ve kuralı uygulamıyorsa ne kadar yol yaparsan yap güzel bir sonuca ulaşman mümkün değil. Eğer bir ülkede faydalı işler yapanı ödüllendirmezsen, yanlış yapanı da cezalandırmazsan o sistem çöker. Araçların kalitesi, kullanma şekli, yük sınırını aşmamak, araçların muayene ve teknik kısmı bunlar hepsi trafikte birer etken olarak sürücülerin karşısına çıkar. Ve trafik bir bütündür. Tüm şartların iyi sağlandığı yerde trafik hayat olur ''şeklinde konuştu. Gülen sözlerine şöyle devam etti: “Şehrimizin ihtiyacını sürekli göz önünde bulundurarak yollarımızın eksiklerini projelendiriyor ve genel müdürlüğümüze sunarak ödenek çıkartıyoruz. Bu şekilde devletin parasının vatandaşa ve şehrimize hizmet olarak geri dönmesini sağlıyoruz.” Her yolun karayollarına ait olmadığının altını çizen Gülen; “Yasal olarak sadece kendi yollarımıza müdahale edebiliyoruz. Geri kalan yollar belediyelere ait yollardır” dedi. Trafiği rahatlatacak projelere imza attıklarını belirten Gülen, Diyarbakır’da ciddi alt geçit uygulamaları yaptıklarını, Seyrantepe kavşağını üçlü köprü halinde projelendirerek şehrin giriş-çıkışını rahatlattıklarını, üniversite kavşağını kazaları önlemek için 6 ay gibi kısa bir sürede bitirdiklerini kaydetti. Gülen, ayrıca şehrin merkezinde Urfa yolunda ciddi kavşak, alt geçitler ve üst geçitler yaparak trafiği rahatlattıklarını da sözlerine ekledi. ULAŞIMIN SOSYAL BOYUTU Dicle üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümü öğretim Üyesi Doç. Dr. Fuat Toprak ise “Ulaşımın Sosyal Boyutu” konulu konuşmasında; “Ulaşımda rahatlık ve kolaylığın insanların huzur ve mutluluğunu olumlu yönde etkilediğini, işe gidiş ve gelişlerindeki kolaylığın çalışma performansını artırdığını ve üretime katkı sunduğunu” ifade etti. Toprak, yapılan yollardan kendilerinin de geçtiğini, bu nedenle bu yolların standartlara uygun yapılarak sosyal hayatı kolaylaştıracak nedenler arasında olduğunu vurguladı. Konferans, soru-cevap bölümü, MMG Diyarbakır Şube Başkanı Mesut Işık'ın kapanış ve teşekkür konuşması ve katılımcılara Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Hayalioğlu’nun katılım sertifikalarını takdim etmesi ile sona erdi. Kasım - Aralık 2014 29 BİZDEN HABERLER TOKİ BAŞKANI ERGÜN TURAN: “DEVLET ELİYLE İNSANLARI DUVARLARLA AYIRMAYACAĞIZ” Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenlenen kahvaltılı çalışma toplantısına katılan TOKİ Başkanı Ergün Turan, 2014 yılında 40 bin konut hedeflerini gerçekleştirdiklerini, 2015 yılında ise 50 bin konut hedeflerinin olduğunu söyledi. Turan, TOKİ’nin bundan sonra asla siteler yapmayacağını, şehrin dokusuna uygun ve çok yüksek olmayan binalar inşa edeceklerini belirtti. M imar ve Mühendisler Grubu (MMG )tarafından gerçekleştirilen kahvaltılı çalışma toplantısının aralık ayı konuğu TOKİ Başkanı Ergün Turan oldu. Sunuculuğunu MMG Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik’in üstlendiği, Silkcoat Duvar Kapl. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Kastamonu Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş.‘nin sponsorluğunda Şişli Grand Cevahir Hotel’de gerçekleştirilen kahvaltıya MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra eski Genel Başkanlardan Avni Çebi, Murat Kalsın ile Yönetim Kurulu, MMG üyeleri, kamu ve özel sektörden bir çok yönetici ile üniversitelerden çok sayıda akademisyen katıldı. TOKİ Başkanı Ergün Turan yaptığı konuşmada, 2014 yılında 40 bin konut hedeflerini gerçekleştirdiklerini kaydederek; "2015 yılında 50 bin konut hedefimiz var. Türkiye'de 20 yıl içinde 5,3 milyon konutun dönüşümünün yapılması lazım. TOKİ'yi kentsel dönüşümde de öncü kuruluş haline getirme hedefiyle çalışıyoruz. 2015 yılında 50 bin konutun 20 bini kentsel dönüşüm olacak. Yerinde yeni bina 30 Mimar ve Mühendis yapacağız" dedi. Şehrin dokusuna uygun ve çok yüksek olmayan binalar inşa edeceklerini söyleyen Turan, inşaatta ise yerli ürünleri ve yerli taşların kullanımına öncelik vereceklerini dile getirdi. TOKİ'nin daire sahibi olma imkanı olmayan yüz binlerce insanı 2002 yılında dönemin koşullarına göre barınma ihtiyaçlarını giderdiğini vurgulayan Turan, şöyle devam etti: “Bu konutlara baktığımızda o şehirlerin yapısına, kültürüne değer katmamış örnekleri gördüğümüzde üzüntü duyuyoruz. 2002 yılında geldiğimizde TOKİ atıl bir kuruluştu. 58. hükümet programında planlı kentleşme ve konut seferberliği adı altında bir sistem başlatılıyor. TOKİ yeniden ele alınıyor. Bugüne kadar 638 bin konut yapılıyor. 3 milyon 200 bin insanı ilgilendiren bir şeyden bahsediyoruz. TOKİ ürettiği konutların yaklaşık yüzde 85'ni sosyal konut olarak yapıyor. TOKİ sanki işi gücü bırakmış, üst gelir grubuna konut üreten bir yapı gibi algılanıyor. Bu doğru değil. Dün yoğun talep acil barınma üzerineydi. Bunun için çalışmalar yapıldı. Bugün talepler farklı. Bugün sadece barınma alanları değil, konforlu yaşam alanları isteniyor. Ama TOKİ halen alt ve orta grubuna nitelikli sosyal konut yapma hedefiyle çalışıyor. Üst hedef grubuyla ilgilenmiyoruz. Bu alanı özel sektöre bırakıyoruz." 2015 HEDEFİ 50 BİN KONUT Turan, sunulan projelerin yanı sıra kendi yaptıkları projelerde de bundan sonra sosyal alanlara önem verdiklerini ve belirli bir sayıyı geçen toplu konutlarda mahalle kültürünü oluşturmayı istediklerini belirterek, en geç 2 yıl içinde TOKİ’nin kalitesiyle anılan ve referans alınan bir kurum haline geleceğine de dikkati çekti. Turan, inşaat malzemesi üreten firmaların da bu kaliteyi yakalamalarını istedi. Kentsel dönüşümün en önemli sorununun finans ve kentsel rant olduğunu ifade eden Turan; “Kentsel dönüşümün amacı rant aracı değil, deprem odaklıdır. Bundan sonra asla siteler yapmayacağız. Devlet eliyle insanları duvarlarla ayırmayacağız. Kayaşehir'de yaptığımız 2 bin 618 konutlu projede cadde olacak ve altlarda dükkan bulunacak. Küçük meydanlar yapacağız ve meydanlardaki camilerde duvar olmayacak. Camiler halkın direkt temas ettiği alanlar olacak” diye konuştu. Şehrin dokusuna uygun ve çok yüksek olmayan binalar inşa edeceklerini söyleyen Turan, inşaatta ise yerli ürünler ve yerli taşların kullanımına öncelik vereceklerini dile getirdi. ŞEHİRLERİMİZ İNSANİ ÖLÇEKLERDE OLSUN MMG Genel Başkanı Murat Özdemir ise; “MMG olarak, ilgi alanımız içerisindeki konularda yaptığımız bu ve benzeri etkinliklerimizle, meslektaşlarımızı ve kamuoyunu bilgilendirmeye, kanun koyucu ve uygulayıcılara destek olmaya, yol göstermeye, teşvik etmeye ve uyarıcı olmaya gayret ediyoruz. Bu kapsamdaki çalışmalarımızda şehirleşme ve kentsel dönüşüm uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Şehircilik uygulamalarında da, TOKİ yaptığı çalışmalarla, sektörün en önemli ve en büyük, ana yönlendiricisi olarak görülmektedir” dedi. MMG olarak şehir yapılanmalarını ve şehircilik uygulamalarını yakından takip etmeye çalıştıklarını dile getiren Özdemir; “Şehirlerimizin insani ölçeklerde, herkes için huzur beldeleri olacak şekilde teşkil edilmelerinin önemini sürekli vurguluyoruz” diyerek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Aslında şehirlerimizin birer dönüştürme makineleri olduğunu düşünüyoruz. İnsanı, aileyi ve toplumu dönüştürme makineleri. Bizleri dönüştürmek üzere kendi ellerimizle inşa ettiğimiz, sonucunu sıcağı sıcağına belki hemen görüp anlayamayacağımız, anladığımızda da, geç kalmış olacağımızdan korktuğumuz, dönüştürme makineleri. Bu konu ile ilgili olarak hemen her defasında ifade ettiğim gibi,1+1, 1+0 dairelerin, mahalleyi ortadan kaldıran, kendi içinde bir dünyası olan, çevresinden izole adeta gettolaşan, isimlerinde Türkçe’nin kaybolduğu, çok katlı korunaklı, havuzlu sitelerin, orta ve küçük ölçekli esnafı ortadan kaldıran dev market ve alışveriş merkezlerinin, çocuk, yaşlı ve engellilerin şehir içindeki varlıklarını önemsemeyen, doğayla ve coğrafyayla mücadele eden bir yapılaşma gerçeğinin bizleri ve toplumumuzu zamanla nasıl dönüştürebileceğini hesap etmemiz gerektiğini düşünüyoruz” açıklamalarında bulundu. örneklerini ortaya maalesef koyamadık. Bu süreçte maalesef yaşanan birçok şehircilik kazası da olmuştur, öncelikle hepimizin bir öz eleştiri olarak bu durumu tespit etmemiz gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu. ÜLKEYİ TOP YEKÜN PLANLAMAK VE ÇÖZMEK GEREKİYOR Özdemir, şehirlerin özellikle de İstanbul'un sorunlarını çözmek için tüm ülkenin kaynak ve imkanlarını birlikte değerlendirip ülkeyi top yekün planlamak ve çözmek gerekliliği üzerinde durdu. Anadolu'yu planlayıp çözmeden İNANÇ VE KÜLTÜR DEĞERLERİNİN ÜRÜNÜ ŞEHİRCİLİK ÖRNEKLERİNİ İstanbul'u çözmenin mümkün olamayacağını ORTAYA KOYAMADIK kaydeden Özdemir, kırsalın, Anadolu'nun itim Şehircilik ve yapı yapmak sadece arsa büyükgücünü kırmadan İstanbul'a yapılacak her yalüğü ile emsal değerini çarparak bulduğunuz tırımın buranın çekim gücünü daha da arttıalanı yapı olarak o arsaya racağını vurgulayarak, yerleştirmek ve metrekare bu nedenle kırsalın maliyeti ile satış fiyatı Anadolu'nun çekim TURAN 2014 yılında 40 arasındaki farkı hesaplagücünü artıracak yatıbin konut hedeflerini mak değildir, olmamalıdır rımların yapılması ve gerçekleştirdiklerini diyerek, konunun önemiteşviklerin verilmesi kaydederek; “2015 ne değinen Özdemir; ‘’Bu gerektiğini sözlerine yılında 50 bin konut anlayışın hakim olmasınekledi. da aslında vatandaşından, Özdemir şöyle devam hedefimiz var. mimar ve mühendisine, etti: “Diğer bir konu Türkiye’de 20 yıl içinde müteahhidine, idareciise, daha önce de her 5,3 milyon konutun sinden STK'sına kadar vesile ile söylediğimiz dönüşümünün hepimizin bir sorumlulugibi, gerek emsal ğu ve vebali bulunmakartışlarıyla gerekse yapılması lazım. tadır” ifadelerini kullandı. kamu yatırımlarıyla TOKİ'nin kentsel Gitgide daha tamahkar bir oluşturulan kent dönüşümde de öncü toplum haline gelmemizle rantının bir şekilde kuruluş haline getirme birlikte, farklı konuları kamuya geri dönühedefiyle çalışıyoruz. şünün sağlanması. önceliklerimiz arasına Bu tabii siyasi olarak aldığımızı söyleyen 2015 yılındaki 50 bin riskli ve sıkıntılı bir Özdemir; “Şehircilikle ilgili konutun 20 binini durum olabilir ama sağlıklı, içimize sinecek, kentsel dönüşüm bunun kamuoyu bu coğrafyanın inanç ve olacak. Yerinde yeni önünde anlatılması ve kültür değerlerinin ürünü bina yapacağız” DEDİ savunulması ile ilgili diyebileceğimiz şehircilik Kasım - Aralık 2014 31 BİZDEN HABERLER STK desteğini MMG olarak vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim.” ETRAFIMIZ PROJELERDEN GEÇİLMİYOR Bugün geldiğimiz noktada etrafımızın projeden geçilmediğini söyleyen Murat Özdemir; “Özellikle İstanbul’da sürekli bir şeyler yapılıyor. Genelde insanlar, doğal olarak yaptıkları şeylerle övünürler. Ama esas olan neyi, neye göre nasıl yaptığınız veya niye yapmadığınızdır. Buna en güzel örnek olarak Mimar Sinan’ı gösterebiliriz. Mimar Sinan'ın İstanbul’dan Diyarbakır’a Kayseri’den Edirne, Kütahya ve Erzurum’a, Sofya’dan Kırım ve Halep’e kadar eserleri bulunmasına rağmen Bursa’da eseri bulunmuyor. Oysa imparatorluğun ilk dönemlerinin başkenti olan Bursa'da bir Sinan eserinin olması beklenirdi. Tarihçi Mustafa Armağan’ın aktardığına göre, II. Selim, Sinan’dan kardeşi Mustafa’nın türbesini yapmasını istemiş ancak Sinan bu teklifi geri çevirmiş. Çünkü Bursa ilk dönem Osmanlı eserleri ile bir bütünlük arz ediyor. Sinan oraya ya kendi anlayışına göre bir eser yapacaktı, ki bu genel ahengi bozabilirdi, bunu Bursa’ya yapamadı ya da oradaki mevcut eserleri taklit edecekti ki bunu da kendine yapamadı ve mevcut dokuya ve kendine olan saygısından dolayı Bursa’da eser inşa etmedi” diyerek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Ama bugün başta İstanbul olmak üzere ve her şehrimizde üzülerek gördüğümüz üzere maalesef bu anlayıştan çok uzak projeler inşa edilebiliyor.” TOKİ İLE PROTOKOL YAPABİLİRİZ Murat Özdemir; “Biz gönüllü, bir STK olarak bu ve benzer konularda olmaması ve olması gerekenleri ancak genel hatları ile ortaya koyabiliriz. Daha fazla detay için daha fazla 32 Mimar ve Mühendis “TOKİ'yi planlama, projelendirme ve müşavirlik konularında dünya markası yapalım. Bu konuda TOKİ ile bir protokol de yapabiliriz. Çalışma konuları, amaçlanan çıktıları gerekli kaynakları üzerinde çalışılarak ortak çalışmalar yürütülebiliriz. Bu kapsamda, ilkbahar sonu, yaz başı gibi Almanya'ya hem Almanya temsilciliğimizi açmak hem de şehircilik uygulamaları konusunda inceleME yapmak üzere bir teknik gezi programlıyoruz. Siz de katkı verin, oradan Hollanda'ya da geçelim, çünkü Hollanda'nın da şehircilik açısından incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. çalışma ve araştırma yapmak lazım. Nüfus yoğunluğunun azaltılması için Anadolu'nun planlanmasına, tersine göçü teşvik edecek uygulamalara çalışalım. Arazi rantı konusunu, mülkiyet rejimini çalışalım. Yüksek katlı yapılaşmanın hem bina bazında hem de yerleşim bölgesi bazında maliyet değerlendirmesi ile optimum bina yüksekliği ve optimum yerleşim yeri ve şehir büyüklüklerine çalışalım. Şehirleşmenin insani ilişkilerimiz üzerindeki etkisine çalışalım” ifadelerini kullandı. "TOKİ'yi planlama, projelendirme ve müşavirlik konularında dünya markası yapalım" diyerek konuşmasına devam eden Başkan Özdemir; “Bu konuda TOKİ ile bir protokol de yapabiliriz. Çalışma konuları, amaçlanan çıktıları gerekli kaynakları üzerinde çalışılarak ortak çalışmalar yürütülebiliriz” dedi. Başkan Özdemir, bu kapsamda; “İlkbahar sonu, yaz başı gibi Almanya'ya hem Almanya temsilciliğimizi açmak hem de şehircilik uygulamaları konusunda inceleme yapmak üzere bir teknik gezi programlıyoruz. Siz de katkı verin, oradan Hollanda'ya da geçelim, çünkü Hollanda'nın da şehircilik açısından incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira deniz seviyesinin altında, Konya kadar bir coğrafyada, yarı arazisini tarıma ve hayvancılığa ayırarak 16 milyon nüfusu yatay bir şekilde barındırmaktalar. 3 gün Almanya, 3 gün Hollanda’ya bir teknik gezi düzenleyelim. Şehircilik uygulamalarını değerlendirelim ilgililer ile görüşelim” dedi. ŞEHİRLERİN HESABINI MÜTEAHHİTLER, MİMAR VE MÜHENDİSLER VERİR Şehirleri insanlar gibi canlı organizmalara benzettiğini söyleyen Özdemir; “Şehirlerin de insanlar gibi doğumu, büyümesi, gelişmesi, hastalığı ve hatta ölümü söz konusu olabilir. Ancak şehirler insanlardan farklı olarak öldükten sonra hesap vermezler ama o şehirlerde yaşayanlar, yönetenler, yetkililer, aydınları, müteahhitleri, mimarları, mühendisleri o şehirlerin hesabını verirler” dedi. Konuşmasının ardından Turan'a MMG Başkanı Murat Özdemir tarafından, dikilen fidanların sertifikası ve üzerinde Cevşen Duası’nın bulunduğu Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın küçük bir figürü hediye edildi. Sakarya 25.000 Seyirci Kapasiteli Stadyum İnş. Küçükçekmece Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Yapımı Süleyman Ekşi Yapı İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. AHES İş Merkezi No:65-A Kat:3 Üsküdar / İstanbul Tel:(216) 327 88 22 Fax:(216) 327 88 25 [email protected] K.B.B Olimpik Yüzme Havuzu Yapimi Gazi̇osmanpaşa Sarigöl-Yenidoğan Mahalleleri Kentsel Yenileme Projesi Kapsaminda Sarigöl Mahallesi 1452 Ada 34 Ve 37 Parsellerde Konut Yap MAKALE YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde çok ortak nokta, benzerlik vardır. O kadar çok ki, hepsini saymak mümkün değildir. Ortak noktaların büyük kısmı milletlerimizin akrabalık sezgisinde, dillerimizin kelime haznesindeki ama bundan belki daha da önemli mantıksal yapısındaki benzerliklere dayanmaktadır. Bunların çoğunu hem Macarlar hem de Türkler bilmektedir. Hendrich Balázs Macaristan İstanbul Başkonsolosu H ürriyetine düşkün olan Macar milleti, tarihinin önemli, 150 yıllık, Türk hakimiyeti dönemi olarak anılan bölümünü Osman İmparatorluğu’nun parçası olarak yaşadığı doğrudur. Ama Macarların Türkiye ve Türkler hakkındaki düşüncelerinin önemli kısmı yukarıda bahsettiğimiz akrabalık sezgisidir. Macaristan’da, ulusumuzun büyükleri, Lajos Kossuth, II. Ferenc Rakoczi ve Imre Thököly’nin de Osman İmparatorluğu’na sığındığı biliniyor. Kanuni Sultan Süleyman ve eski rakibi Miklos Zrinyi’nin ortak anıtı Macaristan Zigetvar şehrinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Macaristan saygı ile Osmanlı döneminden kalan anılarını, örneğin Gül Baba Türbesi’ni, Veli Bey Hamamı’nı ve Eğri’deki minareyi korumaktadır. Tarihi anma yerlerinin onarım ve bakımındaki işbirliğimiz örnek olarak gösterilebilir. Kültür günümüzde milletlerin birbirini tanımasına hizmet etmektedir. Mutluyuz ki, son senelerde Türkçe yayınlanan Macar ve Macarca yayınlanan Türk edebiyat eserlerinin sayısı çoğalmaktadır. Son 10 yıl içinde Imre Madach’ın İnsan Trajedisi, Ferenc Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları ve Geza Gardonyi’nin Eğri Yıldızları’nın Türkçe çevirisi de yayınlandı. Macar okurları ise Yunus Emre ve Nazım Hikmet’in şiirlerini, Yaşar Kemal, Elif Şafak ve Orhan Pamuk’un eserlerini tanıdı. Ünlü Türk yazarı, Solmaz Kamu- 34 Mimar ve Mühendis ran Macar adlı kitabında Türk matbaası- eden Macarların sayısı yılda 100 bin civa- nın Erdel Macar asıllı kurucusu, İbrahim rındadır ve Türkiye tarafından verilen vize Müteferrika’yı anmaktadır. Kasım ayında muafiyeti sayesinde bu sayının artması bek- düzenlenen ve geçen yıl onur konuğu lenmektedir. Macaristan’a gelen Türk ziya- Macaristan olan 33. İstanbul Uluslararası retçilerin sayısı ise yılda 60 bin’dir. Turist- Kitap Fuarı da, kültürlerimizin karşılıklı tanı- lerin yanısıra Macaristan’da okuyan Türk ve tılmasına yardımcı oldu. Türkiye’de okuyan Macar öğrencilerin sayısı Budapeşte’de açılan Yunus Emre Kültür Ens- da önemlidir. titüsü ve 17 Aralık 2013 tarihinde Başbakan Sayın Viktor Orban tarafından açılışı yapılan 2023 HEDEFLERİ TİCARİ VE İstanbul Macar Kültür Merkezi de karşılıklı EKONOMİK İLİŞKİLERİ GELİŞTİRDİ tanıtıma destek vermektedir. Yeni Macar dış politikasında ortaya çıkan en önemli değişiklik dış ilişkilerimizde hem Tran- İLİŞKİLERİN SADECE SAYISINI DEĞİL satlantik hem de Doğu ile bağlantıların mühim KALİTESİNİ DE GELİŞTİRMELİYİZ olmasının farkına varmamızdır. Bunu çeşitli İstanbul ve Budapeşte arasında günde 4 jeopolitik nitelikli, enerji güvenliği, ticari ilişki- uçuşun olması da milletlerimizin karşılıklı ler ile ilgili menfaatlerimiz gerektirmektedir. ilgisinin güzel bir ispatıdır. Türkiye’yi ziyaret Doğu açılımının çerçevesinde yeni Macar dış Son 10 yılın takdire değer ekonomik gelişmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına tayin edilen hedefler ticari ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesine imkan sağladı. politikasının en ümit vaat eden alanı MacarTürk ilişkileridir. Türkiye son dönemde önemli reformlar gerçekleştirdi, bunları ülkenin Avrupa Birliği müzakere süreci harekete geçirdi. Bu ara Türk dış politikası dünyanın neredeyse her önemli bölgesi, Rusya, Çin, Hindistan ve Orta Asya ile yakın temaslara girdi ama Avrupa entegrasyon ve Transatlantik kurumlara olan sadakati de bilinmektedir. Bu, Macar dış politikasının doğrultuları ile birçok açıdan aynıdır. Son 10 yılın takdire değer ekonomik gelişmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına tayin edilen hedefler ticari ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesine imkan sağladı. Macaristan’da birçok Türk şirketi faaliyet göstermektedir ve Macar ekonomisinin ebatlarına göre Türkiye’de de çok sayıda Macar sermayesiyle çalışan şirket bulunmaktadır. Türkiye şu an, Avrupa Birliği dışında olan ülkelerin arasında 5’inci en önemli ticaret partnerimiz. İki ülkenin dış ticaret hacmi son yıllarda sürekli 2.5 milyar USD’nin üstündedir ve iki başbakan arasındaki anlaşmaya göre hedefimiz 5 milyar USD’dir. Türk – Macar ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi için Macar şirketlerinin Türkiye’deki gıda sanayii, tarım, makine ve otomotiv sanayii, atık ve su yönetim sistemleri, çevre korunması, bilişim ve yaratıcı sanayi dallarında işbirliği ve üçüncü ülkelerdeki ortak çıkış ciddi bir perspektif olabilir. 3 Türk bankası ile işbirliği yapan Eximbank’ın kısa zaman içinde İstanbul’da da ulaşılabilen yaratıcı finansal kaynakları bunlar için ciddi destek sağlayacaklar. Pek yakında Macar ve Türk katılımı ile 25 milyon Avro değerinde oluşturulacak olan risk sermaye yatırım fonu sayesinde ekonomik işbirliğimizin ümit vaat eden diğer alanı, start-up şirketlerin faaliyetlerinin desteği için imkan sağlanacaktır. Kasım - Aralık 2014 35 MİMARLIK ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2 Klasik kargir strüktürlerin hazırlanmış doğal zeminden alemlerine kadar dinamik ortamda, olası dinamik karakterleri ile oluşacak olan güvenilirlik irdelemeleri statik durumlarından itibaren başlatılmış öngerilme ve gerilme dağılım durumları ve özellikleri hakkında başlıklar halinde özetlenen hususlar; tasarım ve gerçekleştirilmelerine göre onların davranışlarının doğal karakterini algılamanın başlangıcını teşkil etmektedir. İ.AHMET ARSLANOĞLU YÜKSEK MİMAR S trüktürlerin bu anlayış içinde ele alınmasıyla aranacak iyi bir yaklaşım; dinamizmin zamanla kayıtlı tetkiki, elastisitenin kademeler bağlamında oluşan salınım boyları ve katmanları üzerinden takibi ile aynı anda üst üste ve yan yana oluşacak salınımların kendi karakterlerine göre kurguya eş zamanlı intikali, düşey köşelerin dinamik yüklenmeleri sırasında dış yüzlerdeki gerilme yükselmeleri ve burulmaların tüm noktalarda logaritmik karakteriyle etkileşime dahil edilmesi, düşey strüktürlere ait salınım etkilerinin yapıya bağlılık, yükseklik ve rijitlikleri itibariyle eyleme katılarak diğer salınımlarla eşzamanlı modülasyonlarının irdelenmesi gibi esas hususların yapı elemanlarındaki nihai salınım verilerini oluşturacak girdiler olarak yerli yerinde değerlendirilmesi, strüktür davranış karakterinin sağlıklı algılanmasının önde gelen kriterlerini tariflemektedir. KLASİK KARGİR YAPININ ELASTİK DAVRANIŞI Bir klasik kargir strüktürün çalışmalarının irdelenmesi hususunda veri oluşturulması; her halukarda karakterinin strüktüre özgü bir elastisite manzumesi olarak teşhisi ve olası davranışının bu karakteri üzerinden bütünleştirilmeye geçilmesi ile sağlanacak iyi bir yaklaşımdan ibaret olması gerektiği anlaşılmaktadır. Burada kütle36 Mimar ve Mühendis lere ait eş zamanlı verilerin itibari bir hacimsel birim ve koordinat bağlamında analizi ile deformasyonlarının birbirlerine göre izlenme ve işlenmesi, muhtelif hareketli strüktür porsiyonlarına ait ayrımların değerlendirilmesinde olası salınım boylarına ve merkezlerine ait itibari noktalar için hareket sürecinde gerçekleşen faz değişimi esnasında rijit elemanlarda düşey yükleme artımlı yüzlerde oluşan öngerilme değişimleri ile doğacak merkez hareketleri ve salınım değişimlerinin irdelemelerde hesaba katılması, hareket içinde eş zamanlı noktaların koordinatlarına ait entegrasyonun bütüncül bir yaklaşımla enterpolasyonu ve strüktürel çalışmanın organize biçimde ele alınabildiğinin irdelenmesi iyi bir yaklaşımla sonuç alınmasına imkan verebilecektir. NOKTASAL ETKİLİ HİPERSTATİK KOLONLARLA RİJİT KOLON VE DUVAR ÇALIŞMA ÖZELLİKLERİNİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Büyük strüktürlerde genellikle planın tümünü kapsayan ve zemin olarak mütalaa edilen kademeden sonra çoğunlukla bir veya iki kademe halinde yükseltilmiş bulunan arkad, mahfel ve yan aks çatıları kolonları gibi mekan içine açılan açıklıklara ait noktasal sütunlar; kaide, gövde ve başlık sıralamasında geçekleştirilen yapılardır. Bağlı bulundukları rijit kolon veya duvarlara gergilerle ankre edilmiş ve bazen etkilerinin tesirini paylaşmak ve karşılamak; de birbirlerine yine gergilerle bağlanmış bu merkezin üstü açık bulunması halinde ise sütunlar; salınım esnasında zıvanalı konstrük- bitişiğindeki strüktürle bütünleşerek kendi çalış- siyonları itibariyle mafsal benzeri davranmaya ma seviyesinden, kendi stabilitesi nispetinde müsait olmakla beraber kaide ve başlıklarının etkileşmiş durumda sönümlendirme ve stabili- genişleyen boyutları dolayısıyla bir ölçüde rijit zasyon paylaşımı yapmak suretiyle çalışmaları kolon benzeri de davrandıklarından, çalışmaları söz konusudur. Klasik kargir strüktürde yer alan noktasal hiperstatik bir kolon tanımıyla ifade düşey elemanlar arasındaki açıklık tesirleri edilebilmiştir. Özellikle üzerlerine büyük yük alan etkileşimlerinin algılanmasında; açıklıkların bu tür sütunların rijitlik mertebesi bir miktar bitişik veya başka biçimde birlikte çalıştıkları ve daha artacaktır. Bağlı bulundukları rijit kolon ve yüklerini paylaştırdıkları açıklıklar veya rijit taşı- duvarlarla, deprem salınımında farklı karakterler yıcılar ile ölçü ve yüklerine ait kütle nispetleri ve bazen oluşturulan açıklık tesirlerinin ilave cinsinden yapılan modülasyonların; modülasyon etkisiyle sönümlendirme çiftleri olarak çalışırlar. tasarımı kalıpları sistematiğince değerlendirile- Böyle çiftlerin bir büyük strüktürü çepeçevre cek irdelemeleri ayrıca önem taşımaktadır. dönmüş halde tasarlanması merkezde örtülü KADEMELENME TERCİHLERİNİN bir üst yapı bulunması halinde, kubbe ve sair STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞER- tarzında olabilen merkezi örtünün dış merkez LENDİRİLMESİ Klasik kargir yapıda kademelenme tercihleri; zemin üstü yapısına ait tüm yapı kurgusunun tasarım ve tercihi gerçekleştirildikten sonra yapının bulunacağı zeminin taşıyıcılık vasfına etkin, irdelenmesi mümkün derinliklerdeki zemin doğasının bilgileri üzerine uygulama derinliği ve gerekirse zeminaltı kademeleri tasarlanmak ve kurgulanan üst yapı ile bütünleştirilmek üzere sonlandırılmak suretiyle tasarlanan bir tercih dizisidir. Buna göre aynı yerüstü yapısının zemin altı oluşumu için zemin verilerine göre sistematik ölçekte farklı kademelendirmelerin yapılması veya yapılmaması gerekliliği anlaşılmak durumundadır. Zemin üstü oluşumu hususunda kademelenme tercihleri, yapının tasarlandığı iletişim ve mekan tercihlerini statik ve muhtemel dinamik şartlar altında sürdürecek olmaya yönelik bir fizik manzume tasarımıdır. Bu yapı: iletişim yönünden düşey yönde elemanların statik güçlendirme noktalarında kullanılışı; mekan yönünden bütünleşik veya parçalı kademelerin merkeze doğru yönelişlerle bütünleştirilen global bir iç mekan oluşumuna ait açılımla geliştiği; bu arada geniş açıklık itibariyle gerçekleşmesi sınırlanmış bulunan static stabilite mefhumunun yapı elemanları yüzeylerinde oluşacak öngerilme artımları; kayma kuvvetlerine göre ana rijit eleman ve duvar karakterlerinde geliştirilen idealize konumlanış ölçülendirme ve biçimlendirmeler kullanımı ve farklı statik karakterlerin birlikte modülasyonuyla dinamik ortamda elde edilen sönümlendirmelerin sağlanması gibi kurgular vasıtasıyla gerçekleşen kompozit fakat total bir static dengeyi bulmuş oluşumdur. Bahis konusu modülasyon çeşitlemeleri bir veya iki kademede; bir tek açıklık dizisini, üst üste veya yan yana birlikte konumlanmış iki açıklık dizisini, bir açıklığı iki yönden taşıyan karşılıklı mesnetleri, bir kademeye kadar birbirine statik anlamda bağımlı ikili düşey strüktürler ve benzeri strüktür bölümlerini birlikte çalıştırmak üzere kompoze edilmiş çeşitlemelerle gerçekleştirilmiş olabilir. YAPI KÜTLELERİ VE TAŞINMA AÇIKLIKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Yerüstü strüktürünün depremsel ortamda tahribini gerçekleştirecek önemli risk karakteri, yapı elemanlarının salınım frekanslarıyla rezonansa gelmeleridir. Bu durum; sanal da olsa itibari Kasım - Aralık 2014 37 MİMARLIK zamanlı ve ayrı ayrı irdelenmeleri gerekmektedir. Ana kütle ve düşey strüktürlerin birbirinden bağımsız bulunduğu noktadan yukarıya olan salınımları farklı karakter göstereceği ve dönüş fazı oluşturacağından bu etkileşimin eşzamanlı enterpolasyonundan herhangi bir sorunlu sonuç alınmaması durumu; strüktürün sorunsuz bulunduğu anlamına gelecektir. olarak hareket süratini sonsuz, mukavemet mertebesini sıfır durumuna getiren ve elemanları hasara uğratan karakteri yönüyle önem taşımaktadır. Belirgin ve yaygınlıkla Mimar Sinan verimi ve daha sonraki bazı yapılarda rastlanan bir sistematik; aynı salınım boyunda kalacak yapı kütlesinin yarısının bir modül diğer yarısının iki modül açıklıkla çalışan biçimde taşınması tanımıyla özetlenebilecek olan bir kurgu ile büyük yapı strüktürlerinin tasarımında farklı karakterdeki strüktür bölgelerinde uygun ve değişik karakterlerle çeşitlenerek tüm strüktür elemanları için geçerli kılınmak suretiyle rezonans engellemesinin sağlanmasıdır. NOKTASAL KÜTLE YÜKLEMELERİNİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Büyük strüktürlerin merkezi yapılarını destekleme pozisyonunda kalan köşe konumlarında bulunan elemanlar ile ana yapı düşey rijit ele38 Mimar ve Mühendis manları depremsel salınımlar sırasında, salınım gerilmelerinin artımlı bulunduğu yüzeylerinde özellikle alt seviyelerde şiddetle yükselen kayma ve burulma gerilmesi yüklemelerine maruz kalırlar. Bu gerilmelerin çekmeye dönüşen boyutu, kargir eleman yüzeyleri için tahrip edici bir seviyeye ulaşabilir. Bu hususta bir emniyet faktörü olmak üzere; rijit eleman yüzlerinde boşaltma ve yükseltmeler sağlanmak suretiyle öngerilmeler oluşturulması ve ağırlık kulesi, minare ve sair fonksiyonunda düşey strüktür mahiyetinde noktasal elemanların kütleleriyle oluşturulan basınç gerilme yüklemeleriyle stabilize edilme uygulamaları yapılagelmiştir. Bu mahiyetteki düşey strüktürlerin; deprem ortamında ana kütle salınımlarından eş zamanlı olarak çok farklı karakterde salınımları ile etkileşim sonucu sönümlendirici karakterde bulunmaları ayrıca söz konusudur. Bu pozisyona ait tüm strüktürün bütüncül hareketinde, ana kütle ve düşey strüktür hareketlerinin eş STRÜKTÜR ELEMANLARI DETAYINDA OLUŞAN ÖNGERİLMELERİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Klasik kargir strüktür rijit düşey elemanları biçimlenişinde ve yer seçiminde; blok eleman içinde veya duvarlarda açılmış nişler, yüzeyleri üzerinde konumlanmış yivler ve sair tasarım esprileri ile yanal titreşim yükleri tesirinde üst kütlelerden gelen basınç gerilmesi yüklemesiyle yüzey öngerilmesi artımlı çalışmalar gösteren türde tekil rijit eleman veya benzer detaylanmış iç dış duvar yüzeyleri ve köşe oluşumları, bahis konusu olan düşeyde öngerilme oluşturan yapı elemanlarını teşkil etmektedir. Strüktür elemanı detaylanmalarında özgünlük mahiyeti; deprem ortamında strüktür bütünü için koruma tedbirleri maksadıyla uygulandığı ifade edilen bütüncül manzumenin düşey eleman detaylarında çalışmayı gerçekleştirmek üzere kurgulanmış biçimlenişleridir. Strüktür inşa sürecinde, zeminden merkezi açıklığa kadar yatayda eklenen tek ve bütün sıralar halinde yükseltilmek suretiyle eleman çalışma dengeleri sağlanmak üzere sürdürülen yapımda; ana açıklık kargir örtüsü kapanışıyla gerçekleşen dış merkez açılmalar ve düşey ağırlıklar birikimi sonucu rijit düşey eleman ekstrem iç ve dış yüzlerinde zemin seviyesinde gerçekleşen statik duruma ait öngerilmelerin deprem salınımları vesilesiyle artan ve eksilen güçlerine bağlı logaritmik değişimlerle hareketlenen kesit gerilme durumu, yapının dinamik ortamda sürdürdüğü öngerilme dizisini tarif eder. Depremsel ortamda, başlangıçta yukarıda bahsedilen öngerilme korumaları seviyesiyle karşı koyan bu kesitler, özellikle depremsel yanal güçlerin çevrimiyle dış yüzeylerde yüksek nispette artan düşey yük yığılımı oluşturarak artırdıkları öngerilmeyle yatayda kayma kuvvetlerinin hasıl edeceği yüksek çekme gerilmelerini tolore etmek üzere düşey rijit elemanların zemin seviyelerinde kırılmalarını engeller. KARGİR STRÜKTÜR ÜZERİNDE VEYA ETRAFINDA MÜŞTEREK ÇALIŞAN AHŞAP STRÜKTÜR SALINIMLARIN PAYLAŞIMININ STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Mahalli veya ana strüktür kemer sıralarına dayalı avlu saçak sıraları, zemin dış mahfel saçakları, üst dış mahfel saçakları, bazı strüktürlerdeki bitişik ahşap hünkar mahfeli ve sair yapılar, yapı içlerindeki tüm ahşap mahfel ve sair yapılar gibi salınım yükseklikleri kademe seviyeleri aynı olsa dahi malzeme ve yapım, yüklenme ve salınım karakterleri itibariyle farklılık gösteren ahşap yapımlar; kargir büyük strüktürlerde kütle ve dış merkezliklerinin nispetleri mertebesinde sönümlendirici eleman vasıfları taşırlar. Bir kısmı düşey taşıyıcı olarak noktasal hiperstatik sütunlar üzerinde kemer sıraları ile de taşınır olabilen ve bazıları ana strüktürü çevreleyerek saran daha elastik karakterli bu ikincil strüktürler ana yapı düşey rijit elemanlarına nazaran farklı fazlarda salınım yapacaklarından bitişik oldukları ana yapıların salınımlarını sönümlendirme yönünde etkiyen eş zamanlı salınımlar yaparlar. Bazı strüktürlerde klasik kargir yapının merkezi ana açıklıklarını geçmek üzere uygulanmış ahşap strüktürler de bulunmaktadır. İçyapısı, kargir benzerleri vasıfta bitirilmiş bulunan bu türde ana açıklık örtülerinin karakteri ise yapı zemininden çepeçevre alınan dinamik tesirin elastisite farklılığı sebebiyle bütüncül bir mahiyette dağılım ve sönümlendirilmesini sağlamak ve buna yardımcı olmak tarzındadır. ANA STRÜKTÜRLE İLGİLİ FONKSİYONU PAYLAŞAN DÜŞEY KARAKTERLİ STRÜKTÜRLERLE ZEMİN İLİŞKİLERİNDE YER SEÇİMİNİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ Fonksiyon ve yeri hususunda mecburi olarak yapılmış bir takım farklı seçimler dolayısıyla, oluşumu strüktür karakteri ve zemin mahiyeti ile ilgili değişik kombinasyonlar ihtiva eden bazı manzumede farklı karakter sabitelerine gore uygulanmış kurgular bu başlık altındadır. Bu oluşum çeşitlemeleri zemin karakteri bir yöne doğru, zaman altında plastic hareket eğilimi sürdürecek yerlerde; düşey strüktürlerin ana strüktürün arkasında konumlandırılması, zeminde kesin karakter ayrılığı bulunan noktalarda ana ve yardımcı strüktürün uygun oldukları birer tarafa müstakilen konumlandırılması, temel derinlik seviyesi düşük olan yapıların taşıyıcı aksları sırasına sonradan konumlandırılan ek yapı strüktürleri kütleleri ile gerçekleştirilen zemin stabilize ve takviyesi, farklı kotlarda giriş ve çıkışları bulunan bitişik kompoze strüktürlerde düşey strüktür noktalarının zemin özelliklerine gore konumlandırılması ve sair gibi bu anlamda çok farklı mahiyette örneklere rastlanabilmektedir. strüktürde ayrı gerilme ve salınım karakteri göstereceği tasavvur edilen noktalarda aynı noktaya ait statik duruma nazaran eleman deformasyon veya bunu oluşturan gerilme değişimi ile salınım simülasyonunun gerçek deprem şartlarında, çok adette ve stratejik noktalardan sağlanması mümkün olabildiği takdirde deneysel simülasyonların 1/1 ölçekte karşılaştırma metotları ile strüktür algılamasında değerlendirilmesi maksadıyla kullanılması mümkün bulunmaktadır. Bu süreçte; muhtelif kademelerdeki stratejik strüktür nokta koordinatlarının izlenmesi ile olası deformasyonlar sürecinde bulunacakları koordinatların takibi çok noktalı uygulamalarla strüktürün elastisite, deformasyon ve gerilmeler yönünden izlediği özgün davranışı ile gözlem nok- talarında güvenlik yönünden irdelemeyi mümkün kılacaktır. Hasarlı yapısı depremsel ortamda strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli görülen elemanlar bulunması halinde; objektif boyut, yük ve deformasyon tetkikleriyle başlatılıp sürdürülen ve eşit değerlerle bitirilen askıya alma teknikleri uygulanabildiği takdirde, varsa hasarlı strüktür elemanlarının değiştirilmesi yoluna gidilebileceği mümkün bulunmaktadır. DENEYSEL SİMÜLASYONLARIN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA BAŞARI SAĞLAMA İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Zemin, gereğinde imal edilmiş temel altı zemin, temel, strüktür kademeleri, strüktür üst yapısı geçişleri, ana örtü elemanları, muhtelif kotlarda ana strüktüre yaslanan yardımcı strüktürler ile seçilmiş noktalara yükleme yapan düşey strüktürler mahiyetinde detaylardan müteşekkil anıtsal bir strüktürün aynı reaksiyonunu verebilir bir simülasyon örneğinin gerçekleştirilmesi anlamında bir deneysel uygulama, başlıkta ifade edilen algılama değerlendirmesi için gerekli ideali teşkil etmektedir. Söz konusu ideali gerçekleştirecek bir küçültülmüş özdeş objenin sağlanması dış görünüş ve fizik itibariyle mümkün görülse bile zemin ilişkisinin aynı mahiyette kurulduğu, tüm eleman malzeme ve nispetlerinin aynı oranda küçültüldüğü, malzemenin inşai karakterine uygun biçimde imal edilerek nihai durumuna dönüştürüldüğü, eleman aralıkları ve görünmez teçhizatın aynı mahiyette uygulandığı, sonuçta bütün detaylarda aynı kütlesel etkileşim ve elastisitenin elde edilebildiği bir yapımın gerçekleştirilmesi imkansız mertebesinde görülmektedir. Ayrıca yerçekimi ivmesi ve olası depremsel fazların 1/1 ölçekteki nesneye eşdeğer bir sağlıklılıkla bu özdeş obje üzerine yüklemlendirilmesi bir başka imkansıza tarif vermektedir. Ancak incelemeye alınan bir büyük SAYISAL SİMÜLASYONLARIN VERİ GİRİŞLERİNDE STRÜKTÜR OLUŞUM VE DAVRANIŞ DEĞERLENDİRME DONELERİNİN KULLANILMASI Esasta yapı inşa prosedüründe gerçekleştiği üzere bir büyük strüktüre ait depremsel irdeleme dizisine, doğal zemin kademesine ait özgün karakter başlangıç sağlayabilecektir. Bunun üzerinde varsa imal edilmiş zemin katmanları tarafından oluşturulan kademe, daha sonra yapının dışındaki bitirilmiş zemin kotu altında varsa mevcut bir kademe, daha sonra ise strüktürün bütüncül zeminini teşkil eden kademe ile bu kademelerden her biri bağımsız olmak üzere strüktür bütüncül zeminine kadar birbiri üzerinde kendi kütle ve fizik karakteri ile üst üste ve eş zamanlı olarak altında ve üstünde bulunan kademelerle organik bir etkileşim içinde zemin altında salınımı sürdürecektir. Yanal bitimlerinde olan etkileşim ise çevrenin bitirilmiş zemin kotu altındaki doğal zemin oluşumuyla sınırlanmaktadır. Bu durumda, strüktürün etrafındaki bitirilmiş zemin altının Kasım - Aralık 2014 39 MİMARLIK çevresel basıncı ortamında iletilen depremsel salınımın sonuçta ekstremleri törpüleyen bir zemin altı ekranı üzerinden sürdüğünü ifade etmek mümkün görülmektedir. Zemin altındaki davranışlarla ilgili yapılan yukarıdaki özet dikkate alındığında; bunlarla ilgili oluşturulacak verilerin, kademelerin teker teker karakterize edilerek zeminden iletilen fazların yukarıya, üst yapıdan iletilen faz dönüşümlerinin yukarıdan aşağıya doğru olmak üzere eşzamanlı biçimde salınım entegrasyon ve enterpolasyonunun yapılması gerekeceği anlaşılmaktadır. Strüktür çevresindeki bitirilmiş zemin kotu üzerinde bulunan ilk bütüncül kademe, yerüstü zemin kademesi olarak algılanmak durumundadır. Bu kademeden itibaren strüktürdeki depremsel salınımların elemanların, fiziği ve biçimlerinin oluşturduğu mukavemet momentleri ve kademe yükseklikleri üzerinden yapılabilen salınımlar karakterinde bulunduğu kabul edilebilir. Kademe atlama pozisyonu oluşan noktalarda gerçekleşen farklı kademe boyları veya bir sonraki kademe ile entegrasyonlarda salınım boyları; gerçekleşen yeni kademe yüksekliği itibariyle değerlendirilir. Noktasal hiperstatik kolonlar için geçerli bulunan mafsal noktası gerçekleşmeleri dikkate alınmak durumundadır. İlk bütüncül yerüstü kademesi üzerinde yine kademe boylarınca karakter özelliklerine göre yapılacak salınımların zeminden yukarı ve en üst noktalardan aşağıya doğru dönüşümlü olarak, altında ve üstündeki kademelerle ilişkileri üzerinden toplanma noktalarında enterpolasyonlarla tüm strüktür noktalarından algılanacak gerçekleşmeler bütününe ait eşzamanlı verilerin entegrasyonu ile veri takibinin sürdürülebilirliği sağlanabilecektir. Strüktüre ait öngerilme ve modülasyon ana yapılı davranışların özellikle salınım ekstrem noktalarında logaritmik bir artışla gerçekleşme olgusu itibariyle, eşzaman dizisinin bu kesitlerine ait irdelemelerinde davranış karakterlerini çözümleme mertebesine varacak iyi bir yaklaşım izlenimini sağlayacağı düşünülmek durumundadır. Sayısal simülasyonlarda, yazılım karakteri ve strüktür algılamasına ait varılabilen iyi bir yaklaşımın sağladığı veri girişi karakteri neticesi başarılı sonuç alınabilirliği; depremsel doğal ortamda 1/1 ölçekte alınmış sayısal verilerle, aynı strüktür için yapılacak sayısal simülasyon sonuç verilerinin karşılaştırılması gerçekleştirilmek suretiyle irdelenebilir. Böylelikle yapılmış olan çalışmanın tümü sayı40 Mimar ve Mühendis sal simülasyonlarla ilgili strüktür algılaması ve diğer teknik hususlar bağlamında uygulanan metodun isabet ve geçerlilik irdelemesi vasfını taşıması sağlanmış olmaktadır. KLASİK KARGİR YAPI RESTORASYONUNDA STATİK GÜVENİLİRLİĞE AYKIRI TESİRLİ MÜDAHALELER HAKKINDA Klasik kargir strüktür davranışlarının algılanması konusunda ifade edilen veriler ışığında öne çıkan önemli husus; rijit yapı elemanı iç ve dış yüzlerinde ve bilhassa zemin seviyelerinde depremsel güvenlik açısından stratejik önem taşıyan ve öngerilme artımları yapının dinamik anlamdaki güvence stokunu teşkil eden strüktürel kıymetli kesitlerinin görsel manada vesilelerle küçük ölçekli dahi olsa çürütülme, yeri doldurulacak da olsa sökülme vesaire gibi çok yanlış müdahalelere uğratılmamasıdır. Hele bu eylemin yere parallel sıralar ve diziler halinde yahut dışa dönük çıkıntı, yiv, payanda ağızlarında yapılması tahrip mahiyetinde kabul edilmek durumundadır. Çürütülme veya sökülme sonrasında boşluğa doldurulan aynı karakterde malzeme çalışır durumda olmayacağından söz konusu doldurulan boşluklar static anlamda boş bırakılmışa özdeş bir durumdadır. Benzeri önemli bir husus, zemin kademesinden ana kubbe kademesine kadar muhtelif noktalarda öngerilmeli payanda (uçan payanda) konumunda bulunan stratejik strüktür elemanlarında aynı türde müdahaleler yapılması yine aynı tahrip özelliğini taşımaktadır. Strüktür ile zemin kotu ilişkilerinin gerekli araştırma ve önlemler sağlanmadan çevre düzenlemeleri meyanında değiştirilmesi uygun bir müdahale yaklaşımı değildir. Genel olarak strüktür plan oturumunun yer aldığı zeminden aşağıya doğru kırkbeş (45) derecelik açılarla genişleyen sanal piramidin içine giren bir hacimde hafriyat yapılması zeminde hareket oluşturacağı ve stabiliteyi bozacağı sebeple tahribata yol açacak müdahale mahiyetindedir. Özetlenecek olursa, klasik kargir strüktürü taşıyan zemin ve strüktürün kendine ait üzerinde yük bulunduğu kabul edilen tüm kesitlerde; yapı tasarımının doğasına ait gerilme kompozisyonuna ve dengesine etki yapan noktalarda yapılacak çürütme, boşaltma türünde müdahalelerin strüktür güvenlik seviyesine zarar verecek olduğu kabul edilmelidir. Hasarlı yapısı depremsel ortamda strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli görülen elemanlar bulunması halinde; objektif boyut, yük ve deformasyon tetkikleriyle başlatı- Klasik kargir yapıda kademelenme tercihleri; zemin üstü yapısına ait tüm yapı kurgusunun tasarım ve tercihi gerçekleştirildikten sonra yapının bulunacağı zeminin taşıyıcılık vasfına etkin, irdelenmesi mümkün derinliklerdeki zemin doğasının bilgileri üzerine uygulama derinliği ve gerekirse zeminaltı kademeleri tasarlanmak ve kurgulanan üst yapı ile bütünleştirilmek üzere sonlandırılmak suretiyle tasarlanan bir tercih dizisidir. lıp sürdürülen ve eşit değerlerle bitirilen askıya alma teknikleri uygulanabildiği takdirde, varsa hasarlı strüktür elemanlarının değiştirilmesi yoluna gidilebileceği mümkün bulunmaktadır. Algıların toplanma ve değerlendirilmesi zeminden yukarıya doğru, en ziyade mukavemet momenti büyük ve merkeze yakın rijit elemanlarda yoğunlaşarak, tüm rijit elemanlar yoluyla yapıya intikal eden ve diğer bölümlerle bağlantı rijitliği üzerinden dağılımla gelişen, yukarı gidişlerin geri dönüşümlerini ayrıca değerlendiren; iletişimi ve gelişimi hareket eden elemanların koordinat, kütle, sürat ve yönlerine ilişkin dinamik detayları değerlendirerek, bunlar arasındaki ilişkileri ile izleyen, eşzaman dizisi sürecinde oluşan artım ve sönümlenmelere dair tüm verileri saptayan ve enterpolasyonu bu kriterlerle durum ve hareketlilik noktası koordinatlarına entegre olarak elastisite verisi üzerinden gerçekleştirilen irdeleme yaklaşımı, teşhis konusunda iyi bir yaklaşım olarak Kabul edilebilecektir. Bu iyi yaklaşıma ait sonuca varma hususunda salınımlarla ilgili hareketlenme ayrımlarını belirtir nokta veya alanlar için; rijit eleman gerilmelerinde faz değişimi sırasında kayma veya eğilme gerilme değerleri, statik halde mevcut bulunan gerilme değerleriyle eşit oldukları veya bir başka deyişle deformasyonları sıfır olan noktaların geometrik yeri ifadesi tarif olarak kullanılabilir. Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, iyi bir yaklaşımın tek bir öneri üzerinden olgunlaştırılabilecek bir tabiatı olmayıp özgünlüğüyle mevcut strüktür hakkında static duruma nazaran bir depremsel ortam dinamiği için: kesitlerde oluşan öngerilme değişimlerinin oluşturduğu etkileşim ve yüklemlemeler; farklı salınım merkez ve boyları ve kademe adetleriyle, kütle eşitlikleri veya müşterek çalışma ve taşınımlar dolayısıyla gerçekleşen gelişimler sonucu oluşan rezonans zorlamaları; yatay kesitlerde kayma yüklemeleri itibariyle öngerilme ve kütle yönelişleri sınırlamaları altında gerçekleşen gerilme dengelenme ve sönümlenmelerinin eşzamanlı olarak tüm birim noktalarda oluşturduğu hareketlenmelerin üç ayrı karakterine ait veriminin uzaysal enterpolasyonu sonucu ortaya çıkan nihai deformasyonun tespiti ile yapılacak irdeleme yaklaşımının depremsel güvenilirlik irdelemesi yönünden gerçel bir iyi yaklaşım sonucu verme ihtimali sağlayacağı kanaatine varılmaktadır. Depremsel güvenilirliğin irdelenmesiyle ilgili kurgunun sağlaması özelliğinde olmak üzere; davranış karakteri dizisinde sayılan başlıkların dinamik özellikleri üç boyutta değerlendirilerek, kurgunun zeminini teşkil eden birim noktaların olası durumları etrafında söz konusu strüktür üzerinde önceden depremsel ortamda aynı formasyonla yapılmış ölçümlemeler mevcutsa bunlarla yapılan davranış karakteri karşılaştırmaları da faydalanılabilecek veriler teşkil edebilecektir. Kasım - Aralık 2014 41 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İnsan Onuru ve Emeğin Hakkı İçin İş Sağlığı ve Güvenliği İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki; Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kaldı. Türkiye’de iş denetiminde niceliksel yetersizlik; kayıt dışı istihdam ve iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma yetersizliğinin tahmin edilenden daha yüksek olduğunu düşündürmekte. Görüldüğü üzere; iş kazaları ve meslek hastalıkları özel sektör ya da kamu olarak ayırt etmeden tüm işletmelerde görülen başlıca problemler haline gelmiştir. Tüm bunların önüne geçilmesi için önce iş güvenliği kültürünün benimsenmesi gerek. 42 Mimar ve Mühendis Kasım - Aralık 2014 43 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ KAZALAR İHMALDEN YA DA KUSURDAN MEYDANA GELİYOR Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre; sektörel dağılımına bakıldığında en fazla ölümlü iş kazasının inşaat sektöründe meydana geldiği, madenciliğin ise çalışan sayısına göre en yüksek ölümlü iş kazası oranlarına sahip olduğu görülüyor. Metal, nakliyat gibi iş kollarında da kaza oranı yüksek.Türkiye’de günde; çoğu küçük işletmelerde olmak üzere yaklaşık 200 iş kazası yaşanırken, 4 kişi hayatını kaybediyor ve 4 kişi ise iş göremez hale geliyor. K aza; bir kasıt olmaksızın meydana gelen, beklenmedik ve sonucu istenmeyen olay olarak tanımlanır ve buna ‘kaçınılmazlık’ denir. Oysa ülkemizde kaçınılmazlık kaynaklı kazaların oranı yüzde 3 seviyesinde. Yani kazalar, yer, şartlar ya da davranışlardan diğer bir deyişle ya ihmalden ya da kusurdan meydana geliyor. Adına ister iş yerinden kaynaklı kaza deyin, ister tedbirsizlik deyin; 2014 yılı iş yerlerinde yaşanan ve ölümle sonuçlanan kazalarla hafızalara kazınacak. Soma, Torunlar, Ermenek, Yalvaç, Yığılca, Şırnak, Mersin ve daha birçok şehirde yaşanan işçi ölümleri… Fabrikalarda, organize sanayi bölgelerinde, tarlalarda çalışırken; işe gidip gelirken can verenler… İşçi Sağlığı ve Güvenliği İş Meclisi'nin raporuna göre; sektör dağılımına baktığımızda inşaat işkolunda 423 işçi, maden işkolunda 386 işçi ve tarım işkolunda 309 işçinin ölmesi; ölüm nedenlerine göre ise; trafik/ servis kazası nedeniyle 421 işçi, zehirlenme/boğulma nedeniyle 395 işçi ve düşme nedeniyle 298 işçinin hayatını kaybetmesi; “İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunu her kesimin dikkatle okuması ve gerekli önlemleri alması gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Ölenlerin 331’inin emekli ya da emeklilik çağında çalışan işçi olması da sorgulanması gereken bir diğer konu. İnsan emeğinin 44 Mimar ve Mühendis yerine her gün biraz daha makinelerin girmesi ile beraber, insan emeği makineleşmenin baskısı altında kalıyor, mevcut insan emeği piyasaları her gün biraz daha hizmet sektörlerine doğru kayıyor. İnsan bu baskı altında hem işini korumak, hem geçimini sağlamak, hem de gelişimini sağlamanın baskısı altında kalıyor. Emekliler ya da emeklilik çağında olanlar da düşük ücrete rağmen geçimlerini sürdürebilmek için çalışmak zorunda bırakılıyor. Esas olan işyerinde İSG kültürünün oluşması. Hiç şüphesiz etkin bir İSG kültürü için herkesin buna gerçekten inanması gerekir. Denetimin şart olduğunu söylemeye gerek bile yok! Ancak çözümü tümüyle denetim ya da cezalarda aramak anlamsız. Ülkede faaliyet gösteren 1 milyon 600 bin işletmeyi devlet nasıl etkin bir şekilde denetleyebilir? Ayrıca aylık denetimlerin ardından görevliler gittikten sonra işverenin yine bildiğini okumasına kim mani olacak? Cezaları artırmak mı? Ya da kimi Arap ülkelerinde ve Çin'de olduğu gibi çağdışı yaptırımları devreye sokmak mı? İSG; mevzuat, yetişmiş personel ve yukarıda belirttiğimiz sistem ve uygulamaların yanında ve bunlardan çok daha önce bir ‘kültür’ meselesidir. Buna ilkokuldan başlamak lazım. Kanunu bile daha çok yeni iken hemen bir kültür nasıl oluşsun ki? Hani bir slogan var ya; "Önce İş Güvenliği" diye.. Bu lafta kalmamalı, gerçek olmalı. Kasım - Aralık 2014 45 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ YERALTI MADEN OCAĞINDA BİR NEFES… Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU MMG YÖNETİM KURULU ÜYESİ, Maden Yüksek Mühendisi [email protected] Yeraltı maden ocağında bir nefes… İşte o nefesin içerisinde sadece hava yok, aynı zamanda sağlığa zararlı ve radyoaktif olan radon ve toron gazları da var. Çoğumuzun bilmediği veya bilenlerin de mevcut yeraltı havalandırma sistemi ile bu gazlar nasıl olsa dışarıya atılıyor diye üzerinde çok da durmadığı bir konuya ve yeraltı maden ocaklarında radon gazı başta olmak üzere çalışanların maruz kaldığı radyasyona değinmek istedim. Ancak bir maden mühendisi olarak, Soma ve Ermenek hadiseleri ile ilgili görüşlerimi aktarmadan da geçemedim. Y eraltı maden ocağı dendiğinde artık ülkemizde her vatandaşın bu konuda genel bir fikrinin ve bunu destekleyecek ortalama bir bilgisinin bulunduğunu söylemek sanıyorum yanlış olmaz. Maalesef son yıllarda yaşadığımız Soma ve sonrasında Ermenek hadiseleri, tüm halkımızı derin üzüntüye sevk ederken yetkililerin madencilik terimleri kullanarak olayları medyada açıklamaya çalışmalarının bu duruma epeyce katkı sağladığını düşünüyorum. Desandre, baş aşağı, nefeslik, galeri, ayak, tahkimat gibi sözcükler artık herkesin bu elim hadise nedeniyle aşina olduğu sözcükler haline gelmiştir. Son dönemde Soma’da 301 ve Ermenek’de de 18 kaybımızdan sonra aslında yeraltı maden işletmesinin eğer gerektiği gibi yapılmaz ise çok tehlikeli olduğunun geç de olsa artık anlaşıldığını düşünüyorum. Evet, yeraltı madenciliği eğer gerektiği gibi yapılmaz ise dünyanın en tehlikeli işidir. Ancak, bizlerin hepimizin bildiği ve işlerimizde bizlere çoğu zaman rehberlik eden “Önce tedbir sonra tevekkül” ifadesinin fiilen de gereğini yapmak gerekir. Yeraltı maden ocaklarında insan kayıpları ile sonuçlanan yakın geçmişimizdeki hadiselere bakıldığında; daha sık duyduğumuz yeraltında göçük meydana gelmesi veya kömür madeninde grizu patlaması hadiselerine bu defa galerilerin 46 Mimar ve Mühendis duman ile dolması veya galerilerin su ile dolması gibi yeni hadiseler eklenmeye başlamıştır. Bu durum, madencilikte yeraltında çalışabilmek için maalesef en temel şartların dahi yerine getirilemediği noktalara gelindiğini göstermektedir. MESELENİN SİSTEMİN İÇİNDEKİLERLE SINIRLI TUTULMASI ÇÖZÜME ULAŞTIRMAZ Hadiselerde hayatını kaybedenler arasında maden mühendislerimizin de bulunduğunu gördüğümüzde hadiseyi sadece teknik yetersizliğe bağlamak ve bunun neticesinde de sadece mühendisleri sorumlu tutmak doğru olmayacaktır. Hayatını kaybeden maden mühendislerimiz işçilerimizle aynı galerilerde omuz omuza çalışırken birlikte yan yana can vermişlerdir. Allah (c.c) hepsine rahmet eylesin, ruhları şad olsun. Bir maden mühendisinin eksik hususları görerek değerlendirmemesi veya teknik bilgisinin yeterli olmaması şüphesiz ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ancak görüp ve tedbir almak isteyip de mevcut şartlar altında tedbir alınamamış ise doğal olarak mühendislik boyutunun dışında bir husustur. Büyük can kayıplarının yaşandığı bu elim hadiselerde sorumluları bulmak ve cezalandırmak mutlaka gerekli, ancak yeterli değildir. Bunun sebebini tamamen teknik yetersizliklere bağlayarak ve özellikle mühendisleri sorumlu tutmak ise tabiri caiz ise işin kolayına kaçmaktır. Bu elim hadiselerin, güvenlik tedbirlerinin maliyeti artıracağı gerekçesiyle zamanında tedbir almayarak veya mümkün olduğunca geciktirerek ne pahasına olursa olsun üretimi kesintisiz sürdürme hırsından kaynaklandığı ise açıktır. Bu nedenle meselenin sadece bu sistemin içerisinde isteyerek veya mecburen bulunanlarla sınırlı tutulması bizi çözüme ulaştırmayacaktır. Asıl mesele bu duruma sebebiyet veren sistem ile bu sistemin sürdürülmesine izin verenlerin sorumluluğundadır. Bir mühendisin bilgi ve becerilerini ortaya koyabilmesi için içinde bulunduğu çalışma şartlarının buna uygun olması gerekir. Ancak bir mühendis bu şekilde tespit ettiği teknik veriler doğrultusunda değerlendirme yaparak gerekli tedbirleri alabilir. Aksi takdirde alttan ve yukarıdan gelen daha fazla üretim yapılması yönündeki baskılar altında sağlıklı kararlar vermesi beklenmemelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin temel amacı olan işyerinde çalışan tüm işçilerin hiçbir koşulda kazaya uğramayacağı bir ortamın oluşturulmasını ve kazaya neden olabilecek Bir mühendisin bilgi ve becerilerini ortaya koyabilmesi için içinde bulunduğu çalışma şartlarının buna uygun olması gerekir. Ancak bir mühendis bu şekilde tespit ettiği teknik veriler doğrultusunda değerlendirme yaparak gerekli tedbirleri alabilir. tüm koşulların iş ortamından bertaraf edilmesini sağlamanın yolu, mühendislere de bu konudaki bağımsız olarak tedbirleri alabilecek koşulların sağlanmasına bağlıdır. MMG OLARAK RAPOR HAZIRLADIK Mimar ve Mühendisler Grubu olarak Soma hadisesinden sonra ilgili komisyonlarımız ile yaptığımız değerlendirmeler sonucunda yetkililere iletilmek üzere önerilerimi içeren bir rapor hazırlamış iken, Ermenek hadisesi ile bir kez daha sarsıldık. Esas itibariyle, Soma için önerdiğimiz hususların Ermenek için de geçerli olduğunu görmek ise acımızı bir kat daha artırdı. Konuyu siyasi bir malzeme yapmak yerine meseleyi tüm gerçekleriyle ele alarak değerlendirmek ve tedbir almak tüm taraflar için artık vicdani bir sorumluluk haline gelmiştir. İnşallah vicdan ve akıl ile bu yolda tez zamanda netice alınır. Yeraltında üzerinde çok da durulmayan ancak çalışanların maruz kaldığı ve etkisinin uzun zaman sonra ortaya çıktığı diğer bir tehlike ise radyasyondur. Uranyum ve toryum cevherleri başta olmak üzere yeraltı ocak madenciliğinde çalışanlar doğal radyoizotoplardan kaynaklanan önemli radyasyona maruz kalmaktadır. Bu nedenle, yeraltı maden işletmelerinde doğal radyoizotopların konsantrasyonlarının belirlenmesi ve çalışanlar üzerindeki etkilerinin düzenli olarak takip edilmesi gereklidir. Doğal radyoizotoplar; uranyum, toryum, potasyum ve radyum izotoplarıdır. Yerkabuğunda bu radyoizotoplar doğal olarak Kasım - Aralık 2014 47 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ belirli oranlarda bulunmaktadır. Özellikle kömür ve linyit cevherlerinde cevherin oluşumuna bağlı olarak bu doğal radyoizotoplar değişen konsantrasyonlarda bulunmaktadır. Cevherin veya kömürün ocaktan çıkarıldıktan sonra işleme/yıkama/zenginleştirme gibi işlemleri sırasında bu konsantrasyonlar ürünün özelliğine bağlı olarak tehlikeli düzeylere çıkabilmektedir. Gama radyasyonu ile dış radyasyona maruz kalınması veya havadaki tozların solunum veya sindirim yolu ile vücuda alınması sonucunda çalışanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Aynı zamanda yeraltında radon birikmesi sonucunda galerilerde çalışanların havada oluşan yüksek radon konsantrasyonunda solunum yapmaları tehlikelidir. Bu nedenle, yeraltı maden ocaklarında radon (222Rn) ve toron (220Rn) düzeyleri sürekli takip edilerek çalışanların soluma yoluyla maruz kaldıkları dozların izin verilen sınırlara ulaşması engellenmelidir. Radyasyon doz sınırları konusunda uluslararası otorite durumundaki Uluslararası Radyasyon Korunması Komisyonu (ICRP) tarafından bir yeraltı maden ocağındaki radon ve toron gazlarından kaynaklı dozlar aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir: PRnP = 5.56 × 10–6 × t × FRnP × CRn PTnP = 7.57 × 10–5 × t × FTnP × CTn Burada; PRnP, PTnP t FRnP CRn FTnP CTn radon ve toron radyasyonu (mJ·h·m–3), radyasyona maruz kalınan süre (h), radon denge faktörü (0.4), havadaki radon konsantrasyonu (Bq/m3), toron denge faktörü toron konsantrasyonu (Bq/m3). Çalışanların yeraltındaki havayı solumak suretiyle maruz kaldıkları bu alfa radyasyon kaynaklı doz değerine yeraltı ortamda diğer gama kaynaklı dış radyasyon değerlerinin de hesaplanarak eklenmesi gerekiyor. Buna göre her bir çalışanın yeraltında maruz kaldığı radyasyona göre aldığı doz hesaplanarak kayıt altına alınıyor. 48 Mimar ve Mühendis Yeraltında çalışanlar için aşılmaması gereken 1 yıllık etkin doz sınırı vardır. Bu sınır uluslararası olarak kabul görmüş ve gelişmiş ülkeler tarafından da uygulanan bir doz sınırıdır. Yıllık etkin doz sınırının aşılmaması için bu doz kayıtlarının her bir çalışan için takip edilmesine ihtiyaç vardır. Bu nedenle, yeraltı işletmelerde radyasyon korunma programlarının yapılarak bu konudaki uzmanlar tarafından dozların takip edilmesi ve havalandırmanın da bu ölçümlere uygun olarak yapılması gerekir. Yeraltı maden ocağında bir nefesin çoğu zaman yerüstündeki bir nefesten çok daha zararlı olabileceği bilincinin yerleştiği ve sıranın bununla ilgili tedbirlerin alınmasına geldiğini görmek dileğiyle... Kaynaklar [1] Radiation Monitoring in the Mining and Milling of Radioactive Ores. Safety Series No.95 [2] Radiation Protection of Workers in the Mining and Milling of Radioactive Ores. Safety Series No. 26 [3] INTERNATIONAL COMMISSION ON RADIOLOGICAL PROTECTION, Radiation Protection of Workers in Mines, ICRP Publication 47, Ann. ICRP 16 1, Pergamon Press, Oxford and New York (1986). [4] INTERNATIONAL COMMISSION ON RADIOLOGICAL PROTECTION, Protection Against Radon-222 at Home and at Work, ICRP Publication 65, ICRP 23 2, Pergamon Press, Oxford and New York (1994). [5] Ahmet Erdal Osmanlıoğlu. 2014. Radyoaktif Atık Yönetimi. Nobel Yayınevi. Ankara Kasım - Aralık 2014 49 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN OLMAZSA OLMAZI: KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM (KKD) Harun URUL Eski İş Müfettişi [email protected] İş sağlığı ve güvenliği, gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde hemen hemen her sektörde ve her üretim çeşidinde çalışanları ve işverenleri koruyan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olgunun kültürel olarak toplum genelinde yerleşmesi ve olası iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için kullanılan birtakım olmazsa olmaz olarak nitelendirebileceğimiz unsurlar mevcuttur. İşte bu unsurların belki de en başında kişisel koruyucu donanımlar (KKD) gelmektedir. K KD, 1 veya birden fazla sağlık ve güvenlik riskine karşı korunmak için kişilerce giyilmek, takılmak veya taşınmak amacıyla tasarlanmış cihaz, alet veya malzemelere verilen genel addır. Ulusal iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı göz önüne alındığı zaman işyerlerinde öncelikli olarak toplu koruma tedbirlerinin alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Toplu koruma tedbirlerine örnek olarak tehlikeli olan kimyasalı tehlikesiz olanla veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek, genel havalandırma, gürültüye karşı yalıtım yapma, makinelerde koruyucular bulundurma ve sesli ve ışıklı uyarı sistemleri kullanma gibi tedbirleri vermek mümkündür. Toplu koruma tedbirlerinin yeterli olmadığı durumlarda ise toplu koruma tedbirleri ile birlikte kişisel koruma tedbirlerine başvurulur. Söz konusu kişisel koruma tedbirlerinden biri de KKD'lerin kullanılmasıdır. Örneğin, insan sağlığına zarar verebilecek bir toz salınımına neden olan bir makinede öncelikli olarak tozun kaynağında emilimini yapacak ve böylelikle tozun ortama yayılımını engelleyecek bir düzeneğe ihtiyaç vardır. Böyle bir tedbir alındığı zaman toplu korumaya öncelik verilmiş olacaktır. Ancak, bu tedbire rağmen yine de tam olarak sağlıklı ve güvenlikli bir çalışma ortamı sağlanmadığında bu kez söz konusu toza maruz kalabilecek kişilere maske temin edilmesi gerekecektir. Tabii, mevzuat asgari gereklilikleri öngörmektedir. Açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, zararlı toz üreten makine için hem 50 Mimar ve Mühendis Uygun KKD’de, sadece "CE" uygunluğundan bahsetmek o ürünün uygunluğunu tam olarak ifade etmeye yeterli değildir. Uygun KKD denildiği zaman, akla ayrıca KKD'nin ekstra bir risk oluşturmaması gelmelidir. kaynağında tozun emilimini sağlayacak bir sistem kullanılması hem de çalışanın maske kullanması daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma sağlayacaktır. Bu durumu bir sürücünün hem hız limitlerine uyarak araba kullanması hem de araç kullanırken emniyet kemeri takması durumuna benzetebiliriz. KKD ERGONOMİK OLMALIDIR İşyerlerinde KKD kullanmanın tek başına yeterli olacağını söylemek mümkün değildir. KKD kullanmak kadar uygun KKD'yi kullanmak da bir o kadar önemlidir. Öncelikli olarak, kullanılacak KKD yeteri kadar sağlam ve güvenilir olmalıdır. Bir diğer ifadeyle, KKD ulusal ve uluslararası mevzuata uygun şekilde imal edilmiş olmalıdır. Bunu anlamanın en basit yolu da ilgili KKD'nin "CE" uygunluğunun olup olmadığının kontrol edilmesidir. "CE" uygunluğu, imalatçının ilgili mevzuattan kaynaklanan bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğinin ve KKD’nin ilgili tüm uygunluk değerlendirme işlemlerine tabi tutulduğunun göstergesidir. Bir KKD'nin "CE" uygunluğuna sahip olduğunu gösteren olgu ise ürünün yine mevzuata uygun "CE" işaretine sahip olmasıdır. KKD'lerin uygunluğunun denetlenmesi ve uygun KKD'lerin piyasaya arz edilmesinin sağlanması hayati derecede önem taşımaktadır. Ülkemizde bu görev Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Uygun KKD’de sadece "CE" uygunluğundan bahsetmek o ürünün uygunluğunu tam olarak ifade etmeye yeterli değildir. Uygun KKD denildiği zaman, akla ayrıca KKD'nin ekstra bir risk oluşturmaması gelmelidir. Buna örnek olarak, yüksekte çalışma yapan işçilerin kullandıkları bel tipi emniyet kemerlerini söylemek mümkündür. Bel tipi emniyet kemerleri kişiyi yüksekten düşmekten koruma amacıyla üretilmiş olabilir. Ancak, detaylı düşünüldüğü zaman söz konusu kemer kişinin hızlı bir şekilde düşmesi durumunda belinin kırılmasına ve bu nedenle çok ciddi sonuçlara yol açmasına sebebiyet verebilir. Bunu önlemek için, bel tipi emniyet kemeri yerine paraşüt tipi emniyet kemeri kullanmak çok daha sağlıklı ve güvenli olacaktır. Bir KKD'ye uygun diyebilmek için gerekli şartlar bunlarla sınırlı değildir. Her çalışanın fiziksel özellikleri farklı olduğundan, KKD'nin ayrıca ergonomik yani kullanan kişinin fiziksel yapısına uygun olması gerekmektedir. KKD kullanımıyla ilgili bir diğer önemli unsur KKD'nin kullanıldığı üretim çeşidine uygun olmasıdır. Örneğin, zehirli gazların ortaya çıktığı ve ortama yayıldığı bir işyerinde toz maskesi kullanmanın yararlı olacağını düşünmek akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Böyle bir ortamda maruz kalan kişiye gaz maskesinin verilmesi uygun bir hareket olacaktır. KKD’nin ne olduğuna ve uygun KKD kullanılmasının iş sağlığı ve güvenli açısından öneminden söz ettikten sonra dilerseniz bir de işyerlerinde kullanılan KKD'lerin çeşitlerine ve kullanıldıkları işyerlerinin ve/veya çalışma alanlarının genel olarak hangileri olduğuna değinelim. Baş Koruyucuları: Endüstride (madenler, inşaat sahaları ve diğer endüstriyel alanlar) kullanılan koruyucu baretler, saçlı derinin korunmasında kullanılan kepler, boneler, siperlikli veya siperliksiz saç fileleri, koruyucu başlık (kumaştan veya geçirimsiz kumaştan yapılmış boneler, kepler, gemici başlıkları ve benzeri). Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya Çalışma Alanları: İnşaat işleri, özellikle iskeleler ve yüksekte çalışma platformlarının üstünde, altında veya yakınında yapılan işler, kalıp yapımı ve sökümü, montaj ve kurma işleri, iskelede çalışma ve yıkım işleri, çelik köprüler, çelik yapılar, direkler, kuleler, hidrolik çelik yapılar, yüksek fırınlar, çelik işleri ve haddehaneler, büyük konteynırlar, büyük boru hatları, ısı ve enerji santrallerinde yapılan çalışmalar, tüneller, maden ocağı girişleri, kuyular ve hendeklerde yapılan çalışmalar, toprak ve kaya işleri, yeraltında ve taşocaklarında yapılan işler, hafriyat işleri, kömür işletmelerinde yapılan dekapaj işleri, cıvatalama işleri, patlatma işleri, asansörler, kaldırma araçları, vinç ve konveyörler civarında yapılan işler, yüksek fırınlar, ergitme ocakları, çelik işleri, haddehaneler, metal işleri, demir işleme, presle sıcak demir işleme, döküm işleri, Endüstriyel fırınlar, konteynırlar, makinalar, silolar, bunkerler ve boru hatlarında yapılan işler, gemi yapım işleri, demiryolu manevra işleri, mezbahalarda yapılan işler. Kulak Koruyucuları: Kulak tıkaçları ve benzeri cihazlar, Tam akustik baretler, Endüstriyel baretlere uyan kulaklıklar, düşük frekanslı kapalı devre haberleşme alıcısı olan kulak koruyucuları, İç haberleşme donanımlı kulak koruyucuları. Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya Çalışma Alanları: Metal şekillendirme presleriyle çalışma, pnömatik matkaplarla çalışma, Havalimanlarının yer işletmelerinde çalışanla- Kasım - Aralık 2014 51 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ rın yaptığı işler, kazık çakma işleri, ağaç ve tekstil işleri. Göz ve Yüz Koruyucuları: Gözlükler, kapalı gözlük (dalgıç tipi gözlük), X-ışını gözlüğü, lazer ışını gözlüğü, ultra-viyole, infrared, görünür radyasyon gözlükleri, yüz siperleri, ark kaynağı maskeleri ve baretleri (elle tutulan maskeler, koruyucu baretlere takılabilen maskeler veya baş bantlı maskeler). Kullanıldıkları İşyerleri ve/ veya Çalışma Alanları: Kaynak yapma, öğütme ve ayırma işleri, sızdırmazlık sağlamak için yapılan işler (kalafatlama) ve keski ile yontma, biçimlendirme işleri, taş yontma ve şekillendirme işleri, cıvatalama işleri, talaş çıkaran makinelerde yapılan talaş toplama işleri, presle sıcak demir işleme, asit ve baz çözeltileriyle, dezenfektan ve aşındırıcı temizlik maddeleriyle yapılan işler, sıvı spreylerle çalışma, ergimiş maddelerle veya onların yakınında çalışma, radyant ısı ile çalışma, lazerle çalışma, biyolojik ajanlarla çalışılan işler. Solunum Sistemi Koruyucuları: Gaz, toz ve radyoaktif toz filtreli maskeler, hava beslemeli solunum cihazları, takılıp çıkarılabilen kaynak maskesi bulunduran solunum cihazları, dalgıç donanımı, dalgıç elbisesi. Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya Çalışma Alanları: Yetersiz oksijen veya zararlı bir gazın bulunabileceği konteynerler, kapalı alanlar veya gaz yakan endüstriyel fırınlarda yapılan çalışmalar, ağır metal dumanlarının bulunabileceği yüksek fırın kapakları civarındaki çalışmalar, toz bulunması muhtemel, fırın içi döşeme işlerinde ve kepçelerle yapılan çalışmalar, toz oluşumunu önlemenin yetersiz olduğu sprey boyama işleri, kuyularda, kanalizasyon ve kanalizasyonla bağlantılı diğer yer altı sahalarında yapılan çalışmalar, sağlık ve güvenlik riski meydana getirebilecek düzeyde toz oluşan işler, soğutucu gaz kaçağı tehlikesinin olduğu soğutma tesislerinde yapılan çalışmalar. 52 Mimar ve Mühendis El ve Kol Koruyucuları: Makinelerin delme, kesme ve titreşim gibi fiziksel etkilerinden koruyan özel koruyucu eldivenler, kimyasallardan koruyan özel koruyucu eldivenler, elektrikten koruyan özel koruyucu eldivenler, sıcak ve soğuktan koruyan özel koruyucu eldivenler, tek parmaklı eldivenler, parmak kılıfları, kolluklar, ağır işler için bilek koruyucuları (bileklik), parmaksız eldivenler, koruyucu eldivenler. Ayak ve Bacak Koruyucuları: Normal ayakkabılar, botlar, çizmeler, uzun botlar, güvenlik bot ve çizmeleri, bağları ve kancaları çabuk açılabilen ayakkabılar, parmak koruyuculu ayakkabılar, tabanı ısıya dayanıklı ayakkabı ve ayakkabı kılıfları, ısıya dayanıklı ayakkabı, bot, çizme ve tozluklar, termal ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları, titreşime dayanıklı ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları, antistatik ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları, izolasyonlu ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları, zincirli testere ope- ratörleri için koruyucu bot ve çizmeler, tahta tabanlı ayakkabılar, takıp çıkarılabilen ayak üst kısmı koruyucuları, dizlikler, tozluklar, takılıp çıkarılabilen iç tabanlıklar (ısıya dayanıklı, delinmeye dayanıklı, ter geçirmez), takılıp çıkarılabilen çiviler (buz, kar ve kaygan yüzeylere karşı). Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya Çalışma Alanları: Karkas ve temel işleri, yol çalışmaları, İskelelerde yapılan çalışmalar, karkas yapıların yıkım işleri, kalıp yapma ve sökme işlerini de kapsayan beton ve prefabrike parçalarla yapılan çalışmalar, şantiye alanı ve depolardaki işler, çatı işleri, delinmez taban gerektirmeyen emniyet ayakkabıları, çelik köprüler, çelik bina inşaatı, sütunlar, kuleler, hidrolik çelik yapılar, yüksek fırınlar, çelik işleri ve haddehaneler, büyük konteynırlar, büyük boru hatları, vinçler, ısı ve enerji santrallerinde yapılan işler, fırın yapımı, ısıtma ve havalandırma tesisatının kurulması ve metal montaj işleri, tadilat ve bakım işleri, yüksek fırınlar, ergitme ocakları, çelik işleri, haddehaneler, metal işleri, demir işleme, presle demire şekil verme, sıcak presleme işleri ve metal çekme fabrikalarında yapılan işler, taş ocaklarında ve açık ocaklarda yapılan işler, kömür işletmelerinde yapılan dekapaj işleri, taş yontma ve taş işleme işleri, düz cam ve cam eşya üretimi ve işlenmesi, seramik endüstrisinde kalıp işleri, seramik endüstrisinde fırınların kaplanması, seramik eşya ve inşaat malzemesi kalıp işleri, taşıma ve depolama işleri, konserve yiyeceklerin paketlemesi ve dondurulmuş etle yapılan işler, gemi yapım işleri, demiryolu manevra işleri, kaygan zeminde çalışma gerektiren ve delinme riski içeren işler, çok sıcak veya soğuk malzemelerle yapılan çalışmalar. Cilt Koruyucuları: Koruyucu kremler / merhemler. Gövde ve Karın Bölgesi Koruyucuları: Makinelerden korunmak için kullanılan koruyucu yelek, ceket ve önlükler (delinme, kesilme, ergimiş metal sıçramalarına karşı), Kimyasallara karşı kullanılan koruyucu yelek, ceket ve önlükler, Isıtmalı yelekler, cankurtaran yelekleri, X ışınına karşı koruyucu önlükler, vücut kuşakları / kemerleri. Vücut Koruyucuları: Düşmelere karşı kullanılan donanım: • Düşmeyi önleyici ekipman (gerekli tüm aksesuarlarıyla birlikte), • Kinetik enerjiyi absorbe eden frenleme ekipmanı (gerekli tüm aksesuarlarıyla birlikte), • Vücudu boşlukta tutabilen donanım (paraşütçü kemeri), Koruyucu giysiler: • Koruyucu iş elbisesi (iki parçalı ve tulum), • Makinelerden korunma sağlayan giysi (delinme, kesilme ve benzeri), • Kimyasallardan korunma sağlayan giysi, • Kızılötesi radyasyon ve ergimiş metal sıçramalarına karşı korunma sağlayan giysi, • Isıya dayanıklı giysi, • Termal giysi, • Radyoaktif kirlilikten koruyan giysi, • Toz geçirmez giysi, • Gaz geçirmez giysi, • Florasan maddeli, yansıtıcılı giysi ve aksesuarları (kol bantları, eldiven ve benzeri), • Koruyucu örtüler. Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya Çalışma Alanları: İskelelerde çalışma, Prefabrik parçaların montajı, direk ya da sütunlarda çalışma, çatı İşleri, Kule/yüksek vinç kabinlerinde çalışma, ambarlarda kullanılan istifleme ve boşaltım ekipmanlarının yüksek kabinlerinde çalışma, sondaj kulelerinin yüksek bölümlerinde çalışma, kuyu ve kanalizasyonlarda yapılan çalışma, asit ve baz çözeltileriyle, dezenfektan ve aşındırıcı temizlik ürünleriyle yapılan işler, sıcak malzemeler ile veya onların civarında yapılan ve ısı etkisinin hissedildiği yerlerdeki çalışmalar, düz cam ürünleriyle çalışma, kumlama işleri, derin dondurucu odalarda çalışma, ateşe dayanıklı koruyucu giysi, kapalı alanlarda kaynak işleri, kesme ve kemiklerinden ayırma işleri, el bıçaklarıyla yapılan ve bıçağın vücuda doğru çekilmesini gerektiren işler, kaynak işleri, demir dövme işleri, döküm işleri, asit ve baz çözeltileriyle yapılan çalışma- lar, aşırı sıcak ve soğuk temas gerektiren işler, kesim makinelerinde kesme ve ayırma işleri. Sonuç olarak, her ne kadar iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı öncelikli olarak toplu koruma tedbirlerini almayı son çare olarak KKD kullanımını öngörüyorsa da, mevzuatın asgari gereklilikleri unutulmamalıdır. Hangi işyeri ve hangi çalışma alanı olursa olsun toplu koruma önlemlerinin yanında daha güvenli bir çalışma ortamı oluşturulması için mutlaka uygun KKD kullanımı da teşvik edilmeli ve uygulanmalıdır. Daha güvenli bir gelecek için daha güvenli çalışma alanlarının oluşturulması ve gerek işverenlerin gerek çalışanların gerekse işyerlerine gelen üçüncü kişilerin korunması son derece elzem bir durumdur. KAYNAKÇA 1- Erdinç TEZCAN, “Kişisel Koruyucu Donanımda (KKD) Standartlar”, İdeal İş Güvenliği Sağlık&Danışmanlık 2- http://isggm.calisma.gov.tr/kkd, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İstatistik, Mevzuat, Piyasa Gözetimi ve Denetimi Daire Başkanlığı 3- Serol DEVECİ, “Kişisel Koruyucu Donanım Kullanımının İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarındaki Yeri”, Manisa TSM Çalışan Sağlığı Birimi, 17.10.2012, Ankara. 4- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 5- Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik Kasım - Aralık 2014 53 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İnsanın Onuru, Emeğin Değeri; İş Hayatı ve Güvenliği AVNİ ÇEBİ ELEKTRONİK HABERLEŞME MÜHENDİSİ MMG ETİK KURULU ÜYESİ [email protected] İnsan, yaratılmışların en güzeli ve anlamlısı, tarihin öznesi ve var oluşun biricik hakikatidir. İnsan, zaman ve mekân ekseninde diğer canlı ve varlıklarla etkileşimli olarak ona verilen ömür sermayesini, varlığını korumak ve geçimi için el emeği, göz nuru ile çalışarak, emeğini bedeni ve zihni ile ortaya koyar, buna gönlünü de koyduğu zaman yapılan işe ulviyet katılmış olur. İnsanın kadim var oluş geleneğinde, varlığı diğerinin varlığı ve emeği üzerinedir. İnsan hayatını sürdürmek için yekdiğerinin ürettiğine bağlıdır. İnsanın var olması için ortak yaşam ve çalışma mekânlarına, bölüşüm ve değişim ortamına ihtiyaç vardır. İ lk insanın yaratılışından bugüne kadar yeryüzünde olan serüvenimiz ve geçimimiz, avcılıktan tarım toplumuna, sanayi toplumundan bilgi toplumuna kadar birbirimize ürettiğimiz ürünler ve değerler üzerinden bağlıyızdır. Bu bizi medeni ve şehirli yapan, insan kılan ve diğer canlılardan ayıran en önemli hususiyettir. Tarihin gelişimi içerisinde insan kendi emeği üzerinden kendisi ve ailesinin geçimini sürdürmekteydi. Önceleri kendi kendine yeten insan ürünlerin çeşitlenmesi ve tarıma geçişten sonra yekdiğerinin emeğine ve üretimine de ihtiyaç hissetmiştir. Bazı hayvanların ıslahı ve evcilleştirilmesi ile insan kendisini aşan güç ve işlerde bunları kullanmış daha uzun mesafelere, daha hızlı gidebilmiş, daha çok malları sevk edebilmiştir. Artan iş kapasitesi ve oluşan birikimlerle bir diğerinin emeğine ve ürününe ihtiyacı zaman içinde artmıştır. Tarım toplumunda insan ihtiyacı olan işi gücünü savaşlar sonucu elde edilen köleler vasıtasıyla ücretsiz emek gücü şeklinde elde etmiştir. Bu dönemde insanın emeği, zamanı ve varlığı satın alınabiliyor ve gerektiğinde satılabiliyordu. Bu dönemin çalışan emekçileri olan köleleri sahipleri olan efendileri tarafından verilen işleri büyük bir itaat içerisinde yapardı. Kölelerin bütün zamanı ve varlığı tamamen 54 Mimar ve Mühendis İş hayatında barışın ve güvenin sağlanmasında en önemli etken doğru ücret ve iş güvencesi uygulamalarıdır. Doğru adil, sürdürülebilir bir emek piyasası ve ücret uygulamaları geleceğe güvenle bakan işçi ve işveren ilişkilerinin gelişimini sağlamakta, daha sağlam ve güvenli bir iş ortamının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. efendilerinin elindeydi. Efendileri onlar için gerekli olan her türlü yaşamsal imkânı sağlar, onlara kalacak yer, yiyecek ve giyecek temin eder, gerektiğinde onları evlendirirdi. Kölelerin bütün geçim, barınma ve iaşeleri efendilerinin sorumluluğundaydı ve bir ücret verilmeksizin işlerini yaparlardı. Özgürlük kölelerin efendileri tarafından alınan ve satılan bir metaaydı. Bir kölenin özgürleşmesi uzun bir çalışmaya veya efendilerinin bağışlamasına bağlıydı. Dünün çarşılarında endam eden esnaf, sanatkâr ve zanaatkârlar yanında çalıştırdığı çırak ve kalfaları ile “usta ve çırak ilişkileri” içerisinde geçinir, üretilen değer insanın onurunu karşılayacak şekilde paylaşılırdı. Pazarda işlerin doğru ve dürüst yürütülmesini, hayatın erdemli sürdürülebilmesini kadim geleneğin bilgeliği içerisinde geliştirilen ahilik kültürü, hayatı iş ve özel hayat olarak ayırmazdı. Ahilik, yaşamın bütün veçhelerinde barış, huzur ve güvenin sürdürülmesi için gerekli olan bütün geleneği inşa etmişti. Üretimin yaygınlaşması, rekabetçi piyasalar, sanayi toplumuna geçiş ve kitle üretimiyle beraber köleye sahip olmanın ekonomik olarak pahalılaşmasından dolayı 18. yüzyıldan sonra kölelik zamanını doldurmuştur. Kölelik, emek acısından ekonomik değer olmasını yitirmesinde dolayı yerini belli bir süre, belli bir ücret karşılığında emeğin kiralanmasına dayanan “ücretli çalışanlara” emek piyasası son 2 yüzyılda evirilmiştir. Artık efendilerin yerini patronlar almış, sahip olmanın lüksü yerine kiralamanın rahatlığı ve sorumsuzluğu kazanılmıştır. Artık patronlar istediği zaman istediği kişinin emeğini kiralayarak sahip olma riskini azaltmıştır. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan durum kitlesel üretimin artmasına ve ürünlerin çeşitlenmesine, pazarların genişlemesine neden oldu. Pazarlama ve üretim ortamları olan market ve fabrikalarda sayıca çokça insan, kitleler halinde gece ve gündüz, uzun süreler kötü koşullarda, elektriğin de bulunması aracıyla çalışır hale geldi. Dünün birebir insan ilişkileri ile giden pazarı yerine, insanların işine ve yekdiğerine yabancılaştığı, insanın adeta üretimde bir unsura dönüştürüldüğü ortamda, insan emeğinin hakkını aramak için sendikalar işverenin karşısında emeğin hakkını aramak için ortaya çıktı. Üretim alanları üretilen değerden daha fazla hak almanın mücadele alanlarına dönüştürüldü. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve üretilen değerden hakça pay alma mücadelesi, çalışanların örgütlü mücadeleleri sonrası kapitalizm kısmen ıslah edilerek daha iyi yaşam ve çalışma koşulları oluşturuldu. Dünün kölelerinin yerini bugünün ücretli emekçileri almıştır. Dün sahibinin yanında iş garantisi olan ve geçim sıkıntısı nedir bilmeyen emekçi kölenin yerine, bugün emeği başkaları tarafından kiralanan ve geçiminden iş harici hayatından sorumlu olunmayan ücretli emekçiler yerlerini almıştır. Dün efendisi tarafından seçilen köle yerine, bugün patronunu seçen emekçiler emek piyasalarında yer almaktadır. EMEĞİN DEĞERİ VE ONURUMUZ İş piyasalarının gelişmesi, büyük organizasyonlar ve rekabetçi ortamlar iş hayatını her gün biraz daha baskı altına almaktadır. Üretim sürecinde en önemli girdilerden birisi olan emek maliyetler içerisinde kontrol edilmesi gereken bir unsur olarak yer almaktadır. İnsan emeğinin yerine her gün biraz daha makinelerin girmesi ile beraber, insan emeği makineleşmenin baskısı altında kalmakta, mevcut insan emeği piyasaları her gün biraz daha hizmet sektörlerine doğru kaymaktadır. İnsan bu baskı altında hem işini korumak, hem geçimini sağlamak, hem de gelişimini sağlamanın baskısı altında kalmaktadır. İnsan olarak ister işveren olalım, ister çalışan olalım hepimize bir ömür verilmiştir. Aynı zamana ve varlığa sahip olmanın getirdiği eşitliğe sahibiz. Hepimiz farklı avantajlar ile dünyaya geliriz bazılarımız, doğduğumuz ailemiz ve muhitimizden, bazılarımıza doğduğumuz coğrafya ve ülkemizden, bazılarımıza sahip olduğumuzu bedensel ve zihinsel yetkinliklerden dolayı farklı imkânlara sahip oluruz. Bütün bize verilen imkân ve nimetleri çalışmamız ve azmimiz noktasında değiştirip dönüştürebiliriz. Ne kadarı aklımızdan ne kadarı nasibimizdendir bilemeyiz. Bilinen bir şey var ki; zaman ve imkânlar bizleri farklılaşKasım - Aralık 2014 55 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ tırır, ayrıştırır ve birbirimize bağlar. Birey ve toplum arasında oluşan bu illiyet bağı tarım, sanayi ve ticaret sektörlerinin gelişimini sağlayarak iş hayatını oluşturur. İş hayatı sermaye, emek ve maddelerin bir araya gelerek değer ve ürün üretmesi üzerine kuruludur. Kapitalist düzende, daha çok büyüme ve kalkınma, daha rekabetçi ve kârlı olma adına maliyetler içerisinde emeği ve işçi maliyetlerini azaltılması gereken bir unsur olarak görülür. Bu da üretilen değerden ve kârdan daha az alınmaya zorlanan çalışan ile işveren arasında sürekli bir gerilim ve çatışma alanı oluşturur. Bu hayatın huzurunu aldığı gibi kazancın bereketini de yok eder. İnsanlar emeği karşılığında aldığı ücret ile kendisinin ve ailesinin barınma, gıda, giyinme, eğitim, sağlık ve eğlence gibi ihtiyaçlarını karşılamaya ve üreteceği artı değerden de hayır ve hasenat yaparak kendisini iyi hissetmeye ve erdemli olmaya çalışır. İnsanın emeği karşılığı aldığı ücret bunları asgari düzeyde karşılamaya yetmeli, kendisinin onurunu ve izzetini, ailesi ve çevresi karşısında koruma ve geliştirmeye yeterli olmalıdır. İnsan alemde yaratılan en değerli varlık olarak kendi onurunu korumalı ve geliştirmeli, birey ve organizasyon olarak bunun gerçekleşmesine yardımcı olmalı ve destek vermeliyiz. İnsanın emeği karşılığı aldığı ücret, çalıştığı iş ortamı ve çevresi bireyin gelişimine ve üretkenliğini sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır. İnsanın ruh, zihin ve beden sağlığının bütünlüğünü koruyacak ve geliştirecek bir ortamda çalışması en doğal hakkıdır. Bu hakkın gerçekleşmesi için devlet çalışma barışının sağlanması ve iş güvenliğinin oluşturulmasından sorumlu en önemli organizasyondur. İLO gibi uluslararası organizasyonlar bunu sağlamak için gerekli önerileri ve düzenlemeleri yapmakta, ilgili işveren, işçi ve devlet taraflarına bildirmektedir. İş hayatında çalışma koşulları ile ilgili evrensel standartlar her gün gelişmekte ve iş sağlığı ve güvenliğe ile ilgili bilinç sürekli artmaktadır. İŞ GÜVENCESİ, GÜVENLİĞİ VE GELİŞME İş güvenliği ile ücretler arasında ciddi bir 56 Mimar ve Mühendis bağ vardır. İş sağlığı ve güvenliği standartlarının yükseldiği iş kollarında çalışma koşullarında iyileşme oluşmakta, beraberinde verim artışını ve ücretlerde iyileştirme getirmektedir. Ücretlerin yetersiz ve çalışma koşullarını ağır, çalışma sürelerin uzun olduğu iş yerlerinde iş barışı bozulmakta, çalışanlarda iş yerine aidiyet azalmakta, bu da kazalara ve iş veriminde düşmelere neden olmaktadır. Çalıştığı iş ile ilgili güvencesi olamayan çalışanın gelecek ile ilgili beklentileri azalmakta, bu da iş verimi ve kalitesinde düşmelere neden olmaktadır. Firmalar ürün geliştirme ve inovasyona yeterince kaynak ayıramamakta ve gelecekte var olma ve rekabet etme şanslarını kaybetmektedirler. İş hayatında barışın ve güvenin sağlanmasında en önemli etken doğru ücret ve iş güvencesi uygulamalarıdır. Doğru adil, sürdürülebilir bir emek piyasası ve ücret uygulamaları geleceğe güvenle bakan işçi ve işveren ilişkilerinin gelişimini sağlamakta, daha sağlam ve güvenli bir iş ortamının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Hepimiz bir işin tarafı olarak yaptığımız işi en güzel bir şekilde değer katarak yapmalıyız. Yaptığımız iş sonucu elde edeceğimiz ücretin bize yeterli olacağına, zaman içerisinde daha iyiye doğru gideceğine olan inancımızı korumalıyız. İnancını ve umudunu sürekli geliştiren bir çalışan daha iyisini yapmakta motive olmuş olarak görecektir. Aidiyetin ve umudun olmadığı bir iş hayatı çekilmez ve dayanılmaz olarak çalışanı baskı altına almakta, çeşitli sıkıntılara maruz bırakmaktadır. Üretkenliğimizin azaldığı ve ait olma duygumuzu yitirdiğimiz yerde verimlilik düşmekte ve iş yerleri kurumsallaşma yolunda sınıfta kalmaktadır. Emeğin zaman değeri ve piyasa değeri bir birini etkileyerek kazandığı kadar değerli olduğunu hisseden insan ve hissettirilen insan ontolojik anlamda “insan” olmanın verdiği onurunu kaybettiği zaman ya içine kapanan, içinde patlayan bir varlığa dönüşecek intihar edecektir. Veya dışarıya dönen, isyan eden ve çatışan bir savaşçıya dönüşecektir. İnsan ne o’dur ve ne de budur, insan dingin ve arayışı iyiye ve güzele dönük Rahmani bir canlıdır. Bize düşen bütün ortamlarda insan onurunu ayağa kaldırmak ve onunla muhabbet halinde olmaktır. Muhabbetin hasıl olduğu yerde iş aradan çıkan bir değer ve güzelin oluşmasında bir vasıta olacaktır. Emeğin karşılığı olan ücret kazanılırken ve harcanırken insan onuruna yakışır şekilde tekrar değerlendirilmelidir. İnsan bir çalışan olarak üretim süreçlerinin ve araçlarının en büyük girdisi ve çıktısı olarak görülmeli ve insanın en önemli verisi olan emeği değerli görülmeli, hakkı verilmeli ve insanın varlığı onurlu kılınmalıdır. Kazancın bereketi paylaşmak ve diğerini geliştirmek üzerine olduğunu unutmadan “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini, “çalışanın ile paylaş ki işin daim olsun” anlayışına iş hayatında dönüştürmeliyiz. Daha güvenli, daha sağlıklı, daha üretken bir iş hayatı için emeği ayağa kaldırmalıyız. DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ RİSK BELİRLEME Mesut Uğur MMG YÖNETİM KURULU ÜYESİ - Mikroteknoloji Mühendisi [email protected] YANIK; TOPLUMDA ÖLÜMLERE, SAKATLIKLARA YOL AÇAN VE BÜYÜK MALİYETLER GETİREN BİR OLAYDIR. TÜRKİYE’DE YILLIK 1 MİLYON KİŞİNİN YANIKTAN ETKİLENDİĞİ SANILMAKTADIR. BUNLARIN 12-13 BİNİ HASTANE TEDAVİSİ GÖREBİLMEKTE VE BUNLARDAN 2 BİNİ ÖLMEKTEDİR (PROF. DR. ATAY ATABEY, HTTP://ATABEY.IPRAS.NET/YANIK/). 6 331 sayılı İş Güvenliği Kanununun yürürlüğe girmesiyle beraber Çalışma Bakanlığı İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Genel Müdürlüğü bazı sınavlar açarak iş güvenliği uzmanlarını sınıflandırdı, sertifikalandırdı. İş yerlerinin risklerine göre iş güvenliği uzmanı bulundurma veya iş güvenliği uzmanından hizmet alma şartı getirdi. Çok doğru adımlar. Fakat acaba müfredat doğru yapılabildi mi? Birçok mühendis kurslara giderek iş güvenliği uzmanlığı belgesini aldı ve firmasını kurdu. Kişisel olarak uzun yıllardan beri yanma riskleri ve yanık ilk yardımı konusunda çalıştığım için konuyu yanma riskleri açısından değerlendireceğim. 6331 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra iş güvenliği firması kuranlardan pazarlama e-postaları gelmeye başladı. Bu e-postalarda neden iş yerimizde risk değerlendirmesi yapılması gerektiğinden çok risk değerlendirmesi yapmadığımızda alacağımız cezaların tehditlerini duyduk. E-postalar bize adeta devletin parmağını sallayarak tehdit ediyordu. E-posta adresimizi bulamayan açıkgözler mali müşavirimize gidip telefonlarımızı almışlardı ve telefonla aynı tehditleri savuruyorlardı. E-postalara pek kulak asmadım ama 58 Mimar ve Mühendis mali müşavirimden telefonumu alarak beni arayan birini risk değerlendirmesi için davet ettim, eline bir fincan sıcak çay verdim ve risklerimizi söylemesini istedim. Yangın çıkabilir, yangın tüpünüz var; dolap devrilebilir, cam kırılabilir, ezilip kesilebilirsiniz; ayağınız kabloya takılır düşebilirsiniz dedi. Başka risk dedim. Yok dedi. Elinizdeki sıcak çayın üstünüze dökülme riski ve yanma riski var mı diye sordum; afalladı. Çünkü yanma riski eğitim müfredatında geçmiyordu ve yanık ilk yardımı çok yüzeysel anlatılmıştı. Çalışma Bakanlığı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü işleri kolaylaştırmak için kontrol listeleri hazırlamış. Bu kontrol listeleri http:// www.csgb.gov.tr/csgbPortal/isggm. portal?page=rdr bağlantısında görülebilir. Şimdilik şu kontrol listeleri internet sitesinde var: Apartmanlar için Kontrol Listesi Deri ve Tabaklama İşleri için Kontrol Listesi Genel Yolcu Taşımacılığı için Kontrol Listesi Konaklama Hizmetleri için Kontrol Listesi Kuaförler için Kontrol Listesi Kuru Temizlemeciler için Kontrol Listesi Mutfak, Lokanta ve Pastanenler için Kontrol Listesi Ofisler için Kontrol Listesi Tekstil Ürünleri İmalatı için Kontrol Listesi Her hafta İstanbul-Ankara-İstanbul otobüs yolculuğu yaptığım için Genel Yolcu Taşımacılığı için Kontrol Listesine bakıyorum. Şehirlerarası otobüslerin hemen hemen hepsinde sıcak içecek servisi yapılmasına rağmen sıcak içecek ile yanma riski bu kontrol listesinde geçmiyor. Gerek servis elemanı sıcak suyu bardağa boşaltırken, gerekse yolcu sıcak içeceği içerken dökülüp haşlanma riski fazla çünkü kasisler var ve araçlar çok sallanıyor. Araçlarda, içerisinde yeterli malzeme bulunan ilkyardım çantası bulunuyor mu? İbaresi var. Ama ilk yardım çantası muhteviyatı tanımsız olduğu için içine yanık ilk yardımı olup olmadığı meçhul. Ben iyi biliyorum ki yanık ilk yardımıyla alakalı hiçbir şey yok. Karayolları yönetmeliğine göre araç ilk yardım kiti içinde yanık ilk yardımıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan yanık battaniyesi diye alüminyum örtü var. Bu örtü sıcağı deride hapsedeceği için yanmayı şiddetlendirir ve derinleştir. Bazı kişiler ek olarak üzerinde yanık kremi yazdığı için Silverdin bulunduruyorlar. Silverdin akut yanık ilkyardım malzemesi değildir. Yanan bölgeye akut safhada uygulanırsa ısıyı hapseder ve dokunun derinleşerek hasarlanmasına neden olur. Ankara’dan İstanbul istikametine giden bir yolcu otobüsünde bir bayan yolcuya termostan sıcak su dökülmüş ve haşlanmış. Otobüste yanık ilk yardım malzemesi olmadığı için ve personel yanık ilkyardımını bilmediği için bir şey yapılamamış. 112 aranmış ve Hendek çıkışında yolcu otobüsten indirilerek ambulansa nakledilmiştir. Maalesef 112 ambulanslarımız da yanık vakalarına hazırlıklı değildir, götüreceği hastanelerin acil servisleri de bu tür kazalara hazırlıklı değildir. Çok ciddi doku hasarları olmaktadır ve tedaviler aylarca sürmektedir. Hepimiz günde 3 öğün beslendiğimiz için “Mutfak, Lokanta ve Pastanenler için Kontrol Listesi” de önemlidir. Hem mutfakta çalışanlar, hem servis personeli hem de müşteriler yanabilir. Mesela kontrol listesinde yeterli sayıda yangın söndürme tüpü ve miadının geçip geçmediği sorulmakta. Ama yanma ilk yardım seti şeklinde geçiştirilmektedir. Halbuki işe göre farklı yanma riskleri vardır ve farklı boylarda ve miktarlarda hidrojel yanık ilk yardım örtüsü bulundurulmalıdır. Haberlerde çıkan bir vakayı örnek olarak almak istiyorum. Haber şu bağlantıdan okunabilir: http://www.hurriyet.com.tr/ ekonomi/27125003.asp Habere göre lokanta sahibi bu kazada mesuldür. Kazazedeye maddi manevi tazminat vermek zorundadır. Lokantaların kendi bünyesinde iş güvenliği elemanı bulundurma zorunluluğu yoktur. Risk değerlendirmeyi bir iş güvenliği uzmanına yaptırabilir. İş yeri sahibi iş güvenliği uzmanı veya şirketiyle bir sözleşme yaptıysa ve risk değerlendirme belgesini almışsa ve belgedeki tüm gereklilikleri yerine getirmişse iş yeri sahibi sorumlu tutulamaz. Bilirkişi iş güvenliği uzmanının riskleri doğru şekilde belirleyip gerekli tavsiyeleri yazılı olarak iletip iletmediğine bakar. Eğer iş güvenliği uzmanı sizde yanık riski var, hem çalışanlarınız mutfakta hem müşterileriniz servis esnasında yanabilir demediyse tüm sorumluluk iş güvenliği uzmanına yıkılabilir. İş güvenliği uzmanı yanma riskini belirlediyse o zaman yanma durumunda kullanılacak ilk yardım malzemesini de belirleyip imza ile kayıt altına almalıdır. Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) firmalarının aynı zamanda firmaların çalışanlarını eğittiğini duyuyoruz, görüyoruz. Eğer OSGB firması bir işletmede eğitim verdiyse ve eğitim alanlara sertifika dağıttıysa olacak kazaların neticesinden firma sahibiyle beraber sorumludur. Bu lokantada lokanta sahibi ve çalışanlar OSGB bize yanık ilk yardımını eksik öğretmiş ve gerekli ilk yardım malzemesini tavsiye etmemiştir derse; açılan tazminat OSGB firmasına yansıtılabilir. Kasım - Aralık 2014 59 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ Riskleri ve vakaları sayfalar dolusu yazabilirim. Son olarak 38 kişinin yanmaya bağlı öldüğü Diyarbakır’da 22 Temmuz 2014 de meydana gelen LPG tanker kazasına değinmek istiyorum. Ramazan’ın son haftasıydı. Sahur yaparken saat 03:00 haberlerinde kazayı duydum. Tankerin arkasında olan 2 yolcu otobüsü alev almıştı ve 70 kişi yaralanmıştı. Sabah’a kadar haber kanallarında hastane acillerine getirilen kazazedeleri seyrettim, ajansların internet sitelerindeki fotoğraflarına baktım. Eyvah en az 20 kişi ölür, yanık ilkyardımı yanlış yapıyorlar dedim. 38 kişi öldü. Ermenek’teki maden kazası günlerce konuşuldu, gündemden düşmedi. Halbuki LPG tanker kazasında Ermenek’tekinin 2 katı insanımız yaşamını yitirdi. Ermenek’teki insan kusuruna bağlıydı da LPG kazası insan kusuruna bağlı değil mi? Bu ülkenin yollarında LPG tankerleri dolaşıyorsa, LPG istasyonları varsa böyle kazaların olma riskini yok sayamayız. Bu kaza gösterdi ki; ne ambulanslarımızda, ne hastanelerimizin acil servislerinde yanık ilkyardımı düzgün yapılıyor. Bu ölen insanlarımız kaza mahallinde olan birincil yaralanmadan ölmedi. Haberlerde seyrettiğimiz kadarıyla ambulanstan ken60 Mimar ve Mühendis dileri yürüyerek indiler. Bu vatandaşlarımızın eksik ve yanlış müdahale nedeniyle oluşan ikincil yaralanmalardan yaşamını yitirdiğini söyleyebiliriz. Bu konuda tecrübesi olanlar sağlık sistemimizdeki eksiklikleri ve yanlışlıkları kolayca tespit edecekler. Aslında sağlık sistemindeki özensizliğin ülke ekonomilerine maliyetinin hiç küçük olmadığını bilmek zorundayız. ABD de yanlış tedavilerin düzeltme maliyeti her yıl 3 milyar US$’mış. ABD’de doktor ve tedavi hatalarından her yıl 201.000 kişinin öldüğü söyleniyor. Ülkemizde bu rakamın 35.000 olduğu söyleniyor. Görüldüğü gibi her iş yerinde içtiğimiz sıcak içeceklerden başlayarak yanma riski oluşmaktadır. Bu risk sıcak kaplar, fırınlar, erimiş plastik ve metaller, patlayıcı ve parlayıcı gazlar, kimyasallar ile büyümektedir. Yanık riski yok sayılmakta, ya küçümsenmekte veya yanığın sadece doktorlar tarafından bakılabileceğine inanılmaktadır. Yanık ilkyardımı her birey tarafından bilinmesi gerekmektedir ve uygulanması gerekmektedir. Yanma olup biten statik bir durum değildir, yanma zamana yayılan bir süreçtir. Erken ilkyardım yanma sürecini durdurur yani doku hasarını engeller. YANIK NEDİR? • Yanık; Isı, elektrik, kimyasal madde veya radyasyon etkisi ile deri bütünlüğünün bozulması demektir. • Termal travma temel mekanizması yükselen ısı ile hücrenin tam veya kısmen harabiyetidir. Hasar derinliği sıcaklığa ve süreye bağlıdır. Örneğin: 82 °C 1 saniyede tam kat deri yanığı yapar. Yanıklarla ilgili ilk yardım konularının anlatıldığı kitaplara bakınca yanığın akut safhası ya kısa olarak geçiştirilmekte ya da en sonlarda anlatılmaktadır. İnsan derisi kötü bir iletkendir. Termik hasarın boyutuna göre 100 °C ila 2000 °C deriye etki edebilir. Kritik sıcaklık 50 °C dir. Derinin ısısının bu sıcaklığın altına kendi kendine düşmesi saatlerce sürebilir. Yanmayı yapan sebep ortadan kaldırılmış olsa bile doku hasarı derinlere doğru ilerlemeye devam eder. Koagulasyon zonu nekrozun oluştuğu bölgedir. Staz zonu doku harabiyetinin devam ettiği bölgedir. Hiperemi zonu ise hafif veya yüzeysel doku hasarının başladığı bölgedir. Akut yanık ilk yardımında hedef koagülasyon zonu engellemektir, eğer koagülasyon zonu oluştuysa bunun büyümesini engellemek aynı zamanda staz zonunu da kurtarmak olmalıdır. O nedenle yanık erken safhada hızlıca soğutularak yanma prosesi durdurulmalıdır. Yanmaların dereceleri: Yanmalar yanığın dokuda yarattığı hasarın derinliğine göre derecelendirilir; 1’inci derece yanıklar Semptomları:Kızarıklık, morarma, gerginlik hissi, ağrı Doku hasarı: Yanma sadece üst deriyle sınırlıdır. 2’inci derece Yanıklar Semptomları:Kızarıklık, su toplama, şiddetli ağrı Doku hasarı: Yanma üst deride ve alt deride olur. Kıl kökleri, ter gözenekleri ve sinir uçları çalışır durumdadır. Bu nedenle 2’nci derece yanıklar çok acı verir. İyileşme: Deri hasarı kalmaz. Fakat lekelenmeler kalabilir. 3’üncü derece yanıklar Semptomları:Yanık yarası ya beyaz görünür veyahut siyah kömürleşmiş şekildedir. 3’üncü derecede yanıklarda sinirler de yandığı için acı hissedilmez. Kanama da olmaz. Çünkü damarlar da yanmıştır. Doku hasarları: Derinlemesine derinin bütün katmanları yağ dokusuna kadar hasar görür. Kıl kökleri terleme gözenekleri dokunma duyusu ve acı algılayan sinirler hasar görmüşlerdir. İyileşme: İyileşirken derin izler olan buruşuk bir deri oluşur. Eklem yerlerinde ise eklemlerin hareketini kısacak kadar büzülmeler meydana gelir. YANMALAR… NASIL MÜDAHALE ETMELİYİZ? Yanma sebebini hemen durdurun! • Termik yanmalar: Elbiselerdeki yanmaları söndürün. • Elektrik yanıkları: Kazazedeyi elektrikten kurtarın. • Kimyasal yanıklar: Yakan kimyasalı nötralize edin (bol suyla yıkayınız). Hemen soğutun, soğutun ve tekrar soğutun • Akut yanıklarını soğutmak için hidrojel emdirilmiş örtü veya temiz su kullanın. • Yanık bölgesini 20-30 dakika soğutun. Deri kötü bir iletkendir. Isıyı biriktirir. Biriken ısı hücrelerin harabiyetine neden olur. Yani pişme olayı olur. Akut safhada yapışmamış giysileri yanan yere alüminyum Yanık merkezleri, çıkarınız yanık battaniyesi örterhastane acilleri • Yanık nedeni ile parsek dokunun daha hızlı ve il sağlık mak ve ellerde şişme pişmesine sebep oluruz. müdürlüklerinde 112 oluşabileceğinden Hepimizin bildiği gibi Acil ambulanslarında yüzük, saat vb. gibi ağzı kapalı tencerede hidrojel yanık maddeler çıkarılmalıdır yemek açık olanına Önemli! Yanık yarasını göre daha hızlı pişer. örtüleri akut yanık steril örtüyle örtünüz Akut safhada yapılması safhasında başarı ile • Yanık alanı enfeksigereken biriken ısının kullanılmaktadır. yonlar açısından ciddi deriden mümkün olduEğer bu örtüler bir risk yaratmaktadır. ğu kadar hızlı şekilde yanmanın olduğu • Yanık yarasını steril uzaklaştırılmasıdır. işletmede bulunursa hidrojel emdirilmiş Bu soğutma işlemidir. ve kullanılırsa örtü veya temiz bez ile Soğutma sayesinde örterek hastaneye gidiyanığın derin dokulayanık travması niz. Kesinlikle pamuk ra doğru yayılmasını engellenebilir ve kullanmayınız. engellemiş oluruz. kazazedenin hayatı • Yanık yerini basınç ve Yanan yüzeye akut kurtulabilir. sürtünmeden korumak safhada hidrojele bandıgereklidir. Bu nedenle rılmış örtü ile soğutma yanık yerinin üzerine çok sıkı bandaj uygulanır. Hidrojel örtünün altındaki uygulayın. yanık kızarıklığı yok olmuşken örtünün Yanıkta asla yapılmayacaklar! temas etmediği yerlerde kızarıklık kal• Yaraya yapışmış giysi ve eşyaları kopamıştır. Soğutma aynı zamanda aneljezik rıp almaya çalışmayın. bir etki yaparak acı ve ağrıyı da alacaktır. • Buz ya da buzlu su kullanmayın. 3’üncü derece yanıkta çeşme suyu uygu• Yanık yerine asla yağ, krem, diş maculayamayız. Çünkü yüksek enfeksiyon nu, kolonya, pudra gibi maddeler uyguriski vardır. Peki soğutma için ne kullanlanmamalıdır. malıyız? Son zamanlarda su jel şekline • Eğer yanık yerinde üzerinde içi sıvı getirilerek taşıcı bir örtüye emdirilmiştir. dolu küçük kesecikler (veziküller) oluşBu örtülere muşsa bunları kesinlikle ellemeyin ve hidrojele bandırılmış örtü demekteyiz. Bu patlatmayın. örtülerin soğutma yani ısı emme kapasitesi sudan 5 kat daha fazladır. Ayrıca bu örtüler tıbbi cihaz yönetmeliğine göre DİKKAT! Klass IIb steril ürünlerdir. Doğrudan açık 2’nci ve 3’üncü derece yanıklar ve yüzdeyaraya örtülmektedir. Örtüler sayesinde ki, ellerdeki, eklemlerdeki, cinsel organaçık yaralarda enfeksiyon riski de ortalardaki az miktarda yanıklar mutlaka dan kalkmış olmaktadır. Yanık merkezdoktora gösterilmeli, doktor tarafından leri, hastane acilleri ve il sağlık müdürtakip edilmeli ve tedavi edilmelidir. lükleri 112 Acil ambulanslarında hidrojel Çocuklar ve yaşlı insanlar yanmalardan yanık örtüleri akut yanık safhasında başadaha çok etkilenirler. Yanma durumlarınrı ile kullanılmaktadır. Eğer bu örtüler da ilkyardım yukarıda anlatıldığı şekilde yanmanın olduğu işletmede bulunursa ve yapılsa, birçok ölümlü durumun önüne kullanılırsa yanık travması engellenebilir geçilebilir. Kazazede yanık merkezine ve kazazedenin hayatı kurtulabilir. Unutveya hastaneye sevk edilse bile çok kısa mayalım ki kazazedenin yanık merkezine sürede iyileşir ve taburcu olur, yara ve veya hastane aciline götürülmesi uzun yanık izleri kalmaz. Yüksek yanık tedavi sürebilir. Her geçen dakikada yanma masraflarından kurtulmuş olunur. Bu devam ettiği için doku hasarı büyüyebilir. yazımızı okuyanların yanma risklerini Önemli! Yapışmamış giysileri çıkarın daha iyi belirleyeceğini ve gerekli malze• Soğutmadan önce yanık yarasına meyi bulunduracağını umuyoruz. Kasım - Aralık 2014 61 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ EMEĞİN HAKKININ VERİLMESİ, İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI Osman Şahbaz MMG Genel Başkan Yardımcısı [email protected] Makine Mühendisi Yaptığımız işlerde, aldığımız görevlerde düzgün iş yaptığımızı bilmeliyiz ve hissetmeliyiz. Günümüz çalışma hayatında, günün sorunlarına duyarlı olmanın yanında, öncelikle bunun beşeri konumuz olduğunu bilmeli ve çözümüne de aynı nispette ilgi duymalıyız. D ünyada ve ülkemizde insan haysiyetine yakışacak düzgün ve samimi olarak yaptığımız işlerde bireysel vicdanımızda bir rahatlık yaşadığımız kadar, toplumsal ve kurumsal vicdanlarda da takdir ve ödüle mazhar olduğumuza şahitlik ediyoruz. Bu da gösteriyor ki; işimizi doğru, dürüst, selim bir kalple ve sahici yapmalıyız. Üstünkörü değil. Emeğin hakkının verilmesi birçok mecrada konuşulup tartışılmaktadır. Konuşulacak, yazılacak, tartışılacak pek bir şeyin kalmadığı, daha çok icraatın yapılması gereken bir zemine geldiğimiz aşikârdır. EMEĞİN KARŞILIĞI ZAMANINDA ÖDENMELİDİR Emek, insanlığın en yüce değeridir. Bunun yanında insanoğlunun evine götüreceği aşın kapısını açmak da yüce bir iştir. Sermaye ile emek değerini birbiri ile kıyas etmemeli. Birbirini tamamlayacak unsurlar olarak görmeliyiz. Her ikisi de elzemdir ve gereklidir. Dünya, iş kapısı açan ile emek üretenlerin sırtında yücelecektir. Her daim emek ahlaklı ekonominin temel direğidir. Bu emeği 62 Mimar ve Mühendis her boyutta düşünebiliriz, beyin emeği, kas emeği veya zaman emeği… Bunlar arasında fark yoktur. Allahu Tealâ Necm Ayeti 39-41'de şöyle buyuruyor: ''İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra da çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.'' Temel olarak İslam’ın emeğe büyük önem verdiği aşikardır. Aslında tabii kazanç yolu emektir, alın teridir. Sevgili Peygamberimiz emeğin kutsallığına işaret eden sözünde şöyle buyurmaktadır: “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir” (Buhari, Bûyû15). En temiz kazancın ne olduğu sorulduğunda ise; “Kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst ticaretin kazancı” (Müsned, IV, 141) cevabını vermiştir. Bu kadar hikmet dolu ve kuşatıcı bir ahlaki yaklaşımın yanında, ekonomi biliminde emek üretim faktörlerinden sermaye, tabii kaynaklar ve girişimci unsurlarına ekleneceklerden sadece biridir. İktisat teorisyenlerinin tam rekabet ortamı içinde piyasadaki arz ve talebe bağlı olarak emeğin değerinin belirleneceği kuralı, eksik, sığ ve ahlakı barındırmayan bir tanımlamadır. TOPLUMDAN ALDIĞININ FAZLASINI PAYLAŞANLAR SOSYAL HAYATTA DAHA DEĞERLİ OLUYOR Beşeri ve ilahi kanunlar birbiri ile çeliştiğinde hangisinin yanında olacağız? Nefsimize ağır gelmesine rağmen ilahi kanuna rıza gösterebilecek miyiz? Müslüman bu soruyu kendisine sormalıdır. İslam emek sermaye arasındaki ilişkilere manevi bir yön vermekle ve birbirlerine karşı manevi vecibeler koymakla sürekli bir uzlaşma sağlamıştır. Zira buna Müslüman girişimci ve işçilerin uyması inançlarının bir gereğidir. Faydalı işten sonra, dökülen terin, sarf edilen emeğin karşılığının muhakkak ödenmesi gerekir ki, toplumda hem ekonomik hem sosyal çatışmanın ve yozlaşmanın önü alınabilsin. Aksi takdirde toplum çürüme, yozlaşma ve her türlü musibete açık olacaktır. Sarf edilen emeğin karşılığı zamanında verildiğinde yüksek erdem, ahlaklı bir davranış, karşılıklı helallik ve akit yerine getirilmiş olacaktır. Ödenmemesinde ise en büyük kul hakkı yenmiş olacaktır. Hak karşılıksız bırakılamaz, yok sayılamaz ve çiğnenemez. Birbirini ezmeyen ve sömürmeyen, üretilen faydayı hakça pay edebilen toplum olduğumuzda yüceleceğiz. Vahşi kapitalizm insanı adeta üretim yapan makine gibi gördü ve değerlendirdi. Yaratılanların en yücesi olan biz insanın bir arada toplu yaşayan, en yüce varlık olduğumuzu unutmamalıyız. Birlikte üretip hakça pay edebiliyorsak mutlu olacağız. Atalarımız ne güzel söylemiş; ''Bağa bak, üzüm olsun; yemeye yüzün olsun'' hem sermaye var, hem de emek var. Neticesi de ürün. Emek sermayesiz, sermaye de emeksiz olamaz. Toplumdan aldığının daha fazlasını toplum ile paylaşanlar sosyal hayatta daha değerli oluyor. Bu kalitedeki itibarlı insanlar topluma zenginlik katmanın yanında dönüştüren ve ufuk açan kişilerdir. “Tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz” derler. Emek sahibinin kanuni, hukuki haklarıyla birlikte, şayet toplumsal vicdanda hala eksik olduğuna inandığımız bir kısım hak alanı varsa onu da tamamlamalı. Emek sahibi de kanuni haklarıyla sınırlı olduğunu düşünmeden vicdani sınırına kadar taşımalı ki, ortada konforlu yaşam, faydalı ve helal kazanç oluşsun. Emek sahibine ürettiği üründen hediye olarak vermeyi de bilmeliyiz. Atalarımız özlüce ne güzel söylemişler; ''Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz''. Hz. Mevlânâ’nın şu güzel sözü ne büyük düstur aslında: ''Köpek gibi kızmayı bırak, aslanın gazabına bak. Aslanın gazabını görünce de var, bir yaşına girmiş koyun gibi yavaş ol.'' Kul hakkının sınırını en iyi bizi yaratan; temiz ve pak vicdanımıza yerleştirmiş. İslam ahlakıyla da peygamber efendimiz vasıtasıyla nakil etmiş. Emeğe büyük önem veren, emeğin kutsal olduğunu ifade eden İslam'ı iyi anlamalıyız. Hak deyince akan sular durur. Aslında bu iş dönüyor dolaşıyor; karşılıklı hak ve hukuk noktasının, sınırlarının zorlanmamasına dayanıyor. Bu itibarla sürekli mücadele içinde olan insanoğlu, evladına güzel ahlak, şeref, itibar ve haysiyetten daha kıymetli bir miras bırakamayacak. Bu da işbirliği içinde olduğumuz insanların haklarını en üst seviyede dingin bir akılla müzakere etmemizden ve korumamızdan geçiyor. Ülkemizin gelişmesi ve uluslararası boyutta başarısı için hak ve adalet hükümlerinin son derece ehemmiyetle yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla özellikle işçi, işveren konumundakilerin yükümlülüklerini yerine getirmekte hassas, dürüst ve bozulmamış bir vicdan ile davranmaları gerektiğine inanıyorum. Kasım - Aralık 2014 63 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İŞ GÜVENLİĞİ: MEVZUATMÜFREDAT-KAZA-KADER Z. Fuat Toprak Dicle Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü - MMG Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı [email protected] [email protected] Genellikle halk arasında “kaza” ve “kader” kelimeleri yanlış anlamlarda kullanılmaktadır. Bu nedenle çoğu zaman iş yerlerinde meydana gelen kazalar, “kader” şeklinde yorumlanmaktadır. Bunun sonucu olarak kazaları önleyici tedbirler fazla önemsenmemektedir. O halde önce “kaza” ve “kader” terimlerini karşılaştırmalı olarak tanımlayalım. Bu çalışmada, terimlerin ansiklopedik veya sözlük anlamları ile olduğu gibi açıklanması yerine birkaç örnek ile açıklanması daha bilgilendirici, kuşatıcı ve pratik karşılığının olması açısından tercih edilmiştir. B ir işyerinde çalışan kazaya maruz kaldığında bunun nedenlerini başlıca iki sınıfta toplamak mümkündür; Çalışanın kendisinden kaynaklanan nedenler, Çalışanın dışından kaynaklanan nedenler. Diğer taraftan, böyle bir kaza ister çalışandan kaynaklansın ister kendisinin dışından kaynaklansın nedenlerini ayrıca iki alt sınıfta toplamak mümkündür: Doğal nedenler, Yapay (doğal olmayan) nedenler. Örneğin; bir çalışanın iskeleden düştüğünü düşünelim. Bunun birçok nedeni olabilir. Bunlardan olası birkaçını sıralayalım: Çalışan intihara teşebbüs etmiştir (kendisinden kaynaklı, yapay), Çalışan uyuklamıştır (kendisinden kaynaklı, doğal), Dikkatsiz davranmıştır (kendisinden kaynaklı, doğal), 64 Mimar ve Mühendis Korku ve paniğe kapılmıştır (kendisinden kaynaklı, doğal), İskele göçmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, yapay), Yıldırım düşmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, doğal), Şiddetli bir rüzgâr esmiştir (kendisinin dışından kaynaklı, doğal), Deprem olmuştur, Başına beton kovası düşmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, yapay), Başka bir çalışan ona çarpmıştır (kendisinin dışından kaynaklı, yapay). Bu örnekler çoğaltılabilir. Başka bir ifade ile kazanın meydana gelmesinin kendisinden ya da kendisinin dışından kaynaklanan yapay veya doğal herhangi bir nedeni olabilir. Böyle durumlarda hangisinin “kaza” hangisinin “kader” olacağını tartışalım. Eğer kazanın nedeni doğal ise halk arasında genellikle “kader” olarak tanımlanır. Buna göre “yıldı- rım çarpması”, “şiddetli bir rüzgâra kapılması” “deprem olması” birer kaderdir. Olayın “kaza” denilmesi için ise halk arasında genellikle yapay bir neden aranmaktadır. Buna göre “iskelenin çökmesi”, “beton kovasının düşmesi”, “işçinin intihar etmesi”, “uyuklaması”, “dikkatsiz davranması” birer kazadır. Burada “kaza” ve “kader” şu şekilde tanımlanmıştır: Eğer meydana gelen olay, kişinin kendisi veya kişinin dışındaki sorumlu kişiler tarafından önlenmesi mümkün olduğu halde meydana gelmişse “kaza”, değil ise halk tabiri ile “kader” olacaktır. Bu tanımlamaya göre olayın nedeni ister doğal ister yapay olsun; olay ister kendisinden kaynaklansın ister kendisinin dışında kaynaklansın yerine göre “kaza”, yerine göre “kader” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla yukarıda verilen ve halk arasında yaygın olan kanaatin yanlış olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, bir olayın “kaza” veya “kader” olarak değerlendirilmesi toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik, finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet düzeylerine bağlı olarak değişmektedir. ÇALIŞANIN YILDIRIM ÇARPMASI SONUCU İSKELEDEN DÜŞMESİNDE ÇALIŞAN SORUMLUDUR Şimdi birer örnek verelim: Bir bebek havuza düşüp boğulursa bebeğin başına gelen bu olay bebek açısından bir “kader”dir. Çünkü bebeğin bilinç düzeyi yetersizdir. Ancak o bebeği korumakla yükümlü olanlar (ebeveyn, bakıcı, yetişkin sorumlular) için bir “kaza” olacaktır. Çünkü o bebeğin refakatlisinin bilinç düzeyi yeterli sayılmaktadır, olaydan, dini, kanuni ve örfi açıdan sorumludur ve olay cezai müeyyide gerektirir. Eğer bir işyerinde bir paratoner yoksa ve işverenin bunu kurması teknik, ekonomik, finansal açıdan ve bilimsel olarak mümkün ise bir çalışan yıldırım çarpması sonucu iskeleden düştüğünde bu durumda çalışanın düşmesi kendisi açısından bir kazadır, fakat olay doğal bir nedenden kaynaklanmasına rağmen işveren açısından “kaza” sınıfında değerlendirilmelidir. Bu durumda işve- ren olaydan, dini, kanuni ve örfi açıdan sorumludur ve olay cezai müeyyide gerektirir. Bir toplumda kaza ve kader terimlerinin anlamları arasındaki sınır çizgisini toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik, finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet düzeyi belirlemektedir. Bununla birlikte toplumların yasaları ve konuya ilişkin mevzuatı ise cezai müeyyide sınırını çizmektedir. Dolayısıyla söz konusu yasa ve mevzuatlar toplumların medeniyet düzeyini göstermektedir. Yukarıda verilen tanımlama ve açıklamalar ışığında şu sonuç çıkarılabilir: Bir ülkede kaza oranı (nüfus veya çalışan başına düşen kaza sayısı) ile medeniyet düzeyi arasında yüksek, fakat negatif bir korelasyon Kasım - Aralık 2014 65 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ vardır. Başka bir ifade ile kaza oranı ne denli yüksek ise medeniyet/gelişmişlik düzeyi de o denli düşüktür. Benzer şekilde, kaza başına düşen cezai müeyyide oranı ile toplumun adalet/medeniyet/ gelişmişlik düzeyi arasında da yüksek, fakat pozitif bir korelasyon vardır. Başka bir ifade ile cezalandırılmış kaza oranı ne denli yüksek ise adalet/medeniyet/ gelişmişlik düzeyi de o denli yüksektir. YAPI İŞLERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TÜZÜĞÜNE BİR BAKIŞ Yürürlükteki tüzüğün kısım ve bölümleri ve başlıkları da dahil olmak üzere tüm maddeleri ile günümüz bilgi ve teknolojik olanaklar “kaza” ve “kader” ile ilgili yukarıda değinilen yanlış düşünüş göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmede yarar vardır. İlgili standartlarda birçok bilgi ve terim tüzükte tanımlanmıştır. Bu durum, tüzüğü gereğinden fazla uzun ve karmaşık hale getirmektedir. Dolayısıyla tüzüğü daha kısa, daha açık ve anlaşılır kılmak için konuya ilişkin standartların güçlendirilmesi gerekir. Eğer standartlarda bir tanımlama yapılmışsa başka bir ifade ile bir karmaşıklık giderilmişse, bunun tüzükte de yapılmasına ihtiyacın olmadığı rahatlıkla söylenebilir. YÜKSEK ÖĞRETİMDE İŞ GÜVENLİĞİ MÜFREDATI Uluslararası üniversiteler Bu başlık altında USNEWS Education kuruluşunun sıralamasına göre dünyadaki ilk (TOP) 400 üniversite arasında ilk 5 sırada yer alan ve İnşaat Mühendisliği veya benzer programları olan üniversitelerde iş güvenliğine yönelik dersler araştırılmıştır. Birinci sırada yer alan Cambridge Üniversitesi’nde yakın bir program olmadığı için incelenmeye alınmamıştır [2, 3, 4]. İkinci sırada yer alan Harvard Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği programına en yakın olan “Environmental Science & Engineering” (Çevre Bilimleri ve Mühendisliği) programıdır. Direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak programında bir ders veya yakın 66 Mimar ve Mühendis bir ders bulunmamaktadır [2, 3, 4]. Üçüncü sırada MIT yer almaktadır. İnşaat Mühendisliği’ne en yakın olan “Civil and Environmental Engineering” direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak bu programda bir ders veya yakın bir ders bulunmamaktadır. Dördüncü sırada yer alan Yale Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği’ne en yakın olan programlar “Environmental Engineering (çevre mühendisliği)” ve Environmental Studies (çevre bilimleri)” olup direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak bu programda bir ders veya yakın bir ders bulunmamaktadır [2, 3, 4]. Imperial College beşinci sırada yer almaktadır. İnşaat Mühendisliği’ne en yakın olan programı “Department of Civil and Environmental Engineering (İnşaat ve çevre mühendisliği)” olup direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak bu programda bir ders bulunmamaktadır [2, 3, 4]. Ulusal Üniversiteler İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İş Hukuku” dersi okutulmaktadır. Bu derste direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur [2]. ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “Introduction to Information Technologies And Applications”, “Introduction to Civil Engineering” dersleri okutulmaktadır. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur [2, 3, 4]. Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya Bir toplumda kaza ve kader terimlerinin anlamları arasındaki sınır çizgisini toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik, finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet düzeyi belirlemektedir. Bununla birlikte toplumların yasaları ve konuya ilişkin mevzuatı ise cezai müeyyide sınırını çizmektedir. ilişkin zorunlu olarak “Introduction to Civil Engineering”, “Civil Engineering in Practice” dersleri okutulmaktadır. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur [2, 3, 4]. Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İnşaat Mühendisliğine Giriş” dersi okutulmaktadır. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur [5]. Yukarıda anılan ulusal veya uluslararası üniversitelerin içinde sadece Şırnak Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İş Güvenliği” dersi okutulmaktadır. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat mevcuttur [6]. SONUÇ VE ÖNERİLER Bir toplumda kaza ve kader terimlerinin anlamları arasındaki sınır çizgisini toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik, finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet düzeyi belirlemektedir. Bununla birlikte toplumların yasaları ve konuya ilişkin mevzuatı ise cezai müeyyide sınırını çizmektedir. Dolayısıyla söz konusu yasa ve mevzuatlar toplumların medeniyet düzeyini göstermektedir. Bir ülkede kaza oranı ne denli yüksek ise medeniyet/gelişmişlik düzeyi o denli düşüktür. Yine bir ülkede cezalandırılmış kaza oranı ne denli yüksek ise adalet/medeniyet/gelişmişlik düzeyi de o denli yüksektir. Yürürlükteki tüzüğün kısım ve bölümleri ve başlıkları da dahil olmak üzere tüm maddeleri ile günümüz bilgi ve teknolojik olanaklara uygun olarak yeniden düzenlenmesinde yarar görülmektedir. İlgili standartlarda tanımlanması ve verilmesi gereken birçok bilgi ve terim tüzükten çıkarılmalıdır. Buna karşın ilgili standartlar güçlendirilmelidir. “işçi sağlığı ve güvenliği”, “inşaat mühendisliğine giriş”, “şantiye yönetimi”, “iş hukuku”, “yapı işlerinde çalışan işçilerin sağlığı ve güvenliği” ve benzeri bir ad altında derslerin okutulmasının uygun olacağı söylenebilir. Bu derslerde mühendislik etiği, ilgili mevzuat, fizibilite, çevresel etkiler, gibi konular işlenebilir. REFERANSLAR [1] Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü, R.G: 12 Eylül 1974-15004. [2] Toprak ZF ve Keskin MS (2013), İş Güvenliği Mevzuatı ve İnşaat Mühendisliği Programlarında Müfredattaki Yeri, “Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası Teknolojik Bilimler Dergisi” (ACCEPTED) [3] Toprak ZF ve Keskin MS (2012), İş Güvenliği Mevzuatı ve İnşaat Mühendisliği Programlarında Müfredattaki Yeri, Geleceğin Mühendislik Eğitiminde Endüstri ile İşbirliği Sempozyumu, 01-02.11.2012, Isparta-Turkey. [4] Toprak ZF (2014), Şırnak Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İş Güvenliği Ders Notları [5] http://www.dicle.edu.tr/insaat-muhendisligibolumu-dersler [6] http://sirnak.edu.tr/fakulte/muhendislik/KD74_ insaat-muhendisligi.html Kasım - Aralık 2014 67 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ RİSK YÖNETİM YAKLAŞIMLARI: HAZID/HAZOP Nihat ISMUK MMG - Gıda ve Tarım Komisyonu Başkanı [email protected] Endüstride “İş Güvenliği” çok disiplinli bir bilim dalıdır. Bu nedenle iş güvenliği konusunda çalışan meslek elemanlarına gerek öğrenimlerinde, gerekse çalışma yaşamı süresince farklı disiplinlerden uzmanların katkı vermesi önemlidir. İş aktivitesinin bulunduğu her yerde risk vardır. Riski önlemenin ilk aşaması farkındalık oluşturarak risklerin tanımlanması ve çözümlerinin üretilmesidir. Bu yazıda aralarında önemli benzerlikler olan HAZID ve HAZOP risk yönetim çalışmalarına giriş yapılacaktır. E ndüstriyel tesislerde risk değerlendirme yöntemleri ve yaklaşımları arasında farklılıklar olmakla birlikte; dünyada kullanılan başlıca risk önleme yaklaşımları aşağıdakilerle sınırlamaksızın • COMAH (Control of Major Accident Hazards-Büyük Kaza Tehlikelerinin Kontrolü), • HAZID (Hazard IdentificationTehlike Tanımlama), • HAZOP (Hazard and Operability- Tehlike ve İşletilebilirlik), • QRA (Quantitative Risk Analaysis-Nicel Risk Analizleri), • SIL (Safety Integrity LevelGüvenlik Bütünlük Seviyesi), • ALARP (As Low As Reasonable Practicable-Makul uygulanabilirlik)sayılabilir. Dünyadaki sigorta şirketleri yukarıda anılan risk yönetim metotlarının uygulandığı tesislerin sigortalanmasında önemli indirimler yapabilmek- 68 Mimar ve Mühendis tedir. Bu nedenle; bahis konusu risk yönetim metotları maliyet olmaktan çıkıp gelir hanesine yazılabilmektedir. Bu yazıda aralarında önemli benzerlikler olan HAZID ve HAZOP risk yönetim çalışmalarına giriş yapılacaktır. Risk değerlendirme yöntemlerinin en önemli aşaması her tür tehlikenin kapsamlı olarak tanımlanmasıdır. Eğer tehlike tanımlanmamışsa tehlikeyi azaltıcı tedbirlerin uygulanması mümkün olmayacaktır. Proje esnasında değerlendirmeye alınmamış bir tehlike projeyi bütünüyle başarısız kılabilir. HAZID(Hazard IdentificationTehlike Tanımlama) HAZID yeni bir projenin en erken modelleme aşamasında potansiyel tehlikeleri tanımlayan bir risk değerlendirme yaklaşımıdır. HAZID adeta projenin ilk safhasındaki önemli HSE (Health & Safety Engineering-İş Güvenlik Mühendisliği) mühendislik çalışması gibidir. HAZID'in en önemli faydası daha projenin modelleme aşamasında tüm potansiyel HSE, çevre, yangın, gaz vb. tehditlerin ve detaylı çözümlerinin en baştan raporlanmasıdır. Farklı tehlike önleme yaklaşımlarıyla mutlak doğru metot seçiminden ziyade, olası tehlikelerin farklı yaklaşımlarla filtre edilerek belli bir metotla elimine edilemeyen tehlikelerin bir diğerinde veya bu sistemlerin bütününün kullanımıyla HAZOP; tesisteki belli bir makinenin bir bölümü veya bir hattın döngüsü ile ilgilenirken HAZID tesisin bütününü bir döngü olarak aldığından işletme içi tehlike senaryoları ile ilgilenmez. elimine edilerek daha güvenli tesislerin oluşturulması hedeflenir. HAZOP; tesisteki belli bir makinenin bir bölümü veya bir hattın döngüsü ile ilgilenirken HAZID tesisin bütününü bir döngü olarak aldığından işletme içi tehlike senaryoları ile ilgilenmez. HAZOP, proses ilişkili, dahili tehlikelerle ilgilenirken HAZID, daha ziyade tesislerin harici tehditleriyle ilgilenen risk yaklaşım metodudur. HAZID yer seçimi, yerleşim düzeni, büyük kaza senaryoları vb. konuların proses tehlike analizleri için çok kullanışlıdır. Dünyada bir çok modern şirket, HAZID’i inşaat ve operasyonel aşamalarda dahi uygulamaktadır. Tehlike analizinin ilk aşaması HAZID ile daha tesis hayata geçirilmeden bazı önlemler alınarak veya bazı tehlikeler ortadan kaldırılarak HAZOP çalışmalarının yükü azaltılabilir. HAZOP ve HAZID birbirinden farklı çok önemli güvenlik enstrümanlarıdır ve kesinlikle birbirinin alternatifi değil aksine her biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Örneğin; nadiren açma kapama yapılan ve operatör mahallinin 2 m. üzerinden geçen bir hattaki vananın salmastra Kasım - Aralık 2014 69 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ sızıntısı durumu operatör için tehlike oluşturabilir. Bu şekilde montaj yapılan vananın oluşturacağı tehlike HAZID’ın konusu iken operatörün gözünün salmastra sızıntılarından korunması HAZOP’un konusu olacaktır. Yine bir bölgeye yapılacak bir limanın bölgeye olabilecek çevresel güvenlik etkilerini kapsayan bir beyin fırtına toplantısı HAZID için bir başka örnektir. HAZOP ekipman ve hattın bir bölümüyle ilgilenirken, HAZID tesisin bütününü bir obje olarak görür. HAZID; COMAH veya QRA için girdi sağlarken, HAZOP; tasarım, çalışma ve bakım çalışmalarına girdi sağlar. HAZOP(Hazard and Operability - Tehlike ve işletilebilirlik) HAZOP, tanım ve prosedürleri IEC 61882 standartlarında detaylı olarak açıklanan bir risk yönetim tekniğidir. HAZOP çalışmalarının amacı; hatalı operasyon ve imalatlar sebebiyle oluşacak tehlike kaza senaryolarını dizayn aşamasında kurgulayarak her bir hattın, ekipmanın güvenli çalışmasını hedefler. HAZOP NE ZAMAN YAPILIR? HAZOP, dizayn çalışmaları tamamlanması ve P&ID(Pipe & Instrument Drawings- Borulama ve Enstrüman Resimleri) yayınlanmasından sonra yapılır. HAZOP sonrası yapılan tadilat tavsiyelerinin projelere işlenmesiyle P&ID'ler onaylanır. HAZOP çalışmaları; HAZOP tavsiyelerinin yapılıp yapılmadığının denetlenmesi için belli aralıklarla tekrarlanmalıdır(REHAZOP). Ayrıca proje koşullarında önemli değişiklikler, ilaveler olduğunda veya en az 5 yılda bir HAZOP çalışması tekrarlanmalıdır. Yeni tesislerdeki HAZOP çalışmaları P&ID’lerin ilk yayınlanmasıyla başlatılarak, P&ID’lerin farklı enstrüman satıcılarından gelen son değişikliklerin P&ID’lere işlenmesiyle HAZOP çalışmaları nihayetlendirilir. Bir projenin başlıca aşamaları; • Projenin düşüncesinin olgunlaşması, 70 Mimar ve Mühendis Dünyada bir çok modern şirket, HAZID’i inşaat ve operasyonel aşamalarda dahi uygulamaktadır. Tehlike analizinin ilk aşaması HAZID ile daha tesis hayata geçirilmeden bazı önlemler alınarak veya bazı tehlikeler ortadan kaldırılarak HAZOP çalışmalarının yükü azaltılabilir. • Proses ve projenin tanımlanması, • Projenin tasarımı, • İnşaata başlama ve ekipmanların temini, • Devreye alma çalışmaları, • İşletmeye geçiş, olarak düşünüldüğünde HAZOP için en uygun zaman” projenin dizaynı” aşamasının son çeyreğindeki P&ID’lerin yayınlanmasından önceki en son aşamadır. HAZOP TAKIMI KİMLERDEN OLUŞUR? HAZOP çalışmaları mevcut bir yakıt ve gaz devresinden müteşekkil P&ID döngüsünde 5-8 saat sürebileceği gibi, orta ölçekli bir soğutma tesisinde 3-5 gün veya bir rafineride 3-5 hafta sürebilir. Seçilecek HAZOP takımının her bir elemanı en azından temel mühendislik bilgisine haiz ve P&ID diyagramlarını anlayabilir olmalıdır. Mümkünse bu kişiler proses bilgisine ilave olarak 1-2 günlük temel HAZOP eğitimini almış olmalıdır. Literatürde, verimlilik açısından en uygun HAZOP takım eleman sayısı 5-7 kişi olarak verilmektedir. HAZOP lideri şirket içinden olabileceği gibi şirket dışından bir uzman da olabilir. HAZOP Takımı; • HAZOP Lideri (HAZOP oturumu yönetmiş, bağımsız, deneyimli), • Güvenlik Mühendisi, • Proses Mühendis (ilgi proje grubunda yer alan), • Enstruman Mühendisi (ilgi proje grubunda yer alan), • Mühendis (farklı disiplinlerde tecrübeli gerektiğinde çağrılabilir) • Devreye alma mühendisi (ilgi proje grubunda yer alan) gibi farklı disiplinlerden yeter sayıda uzmandan oluşturulur. HAZOP liderinden; her bir HAZOP elemanının “düşünülmeyeni düşünebileceği” ve herkese “aptalca” gelecek soruları rahatlıkla sorabileceği bir çalışma ortamı oluşturması beklenir. Takım lideri güvenliği artırıcı düşünceleri teşvik etmek için; bazı kısıtları(para, zaman, ekip vb.) kaldıran varsayımlarla, “Sonsuz paramız olsa ne yapardınız” gibi açılımlarla, takım elemanlarının “düşünülmeyenleri düşünme senaryoları” kurgulayacak “beyin fırtınası” yapmalarına fırsat vermelidir. Diğer yandan; P&ID’ler sonlandırılırken çalışmayı çözümsüzlüğe götürecek zaman ve para israfına sebebiyet verecek “makul” olmayan kurgular elenmelidir. SONUÇ Dünyada endüstriyel tesislerde yaygın olarak, ülkemizde ise henüz az sayıda güzide sanayi tesisinde tasarım aşamasında kullanılan risk yönetim modelleri kullanımı teşvik edilmelidir. Büyük ölçekte kayıplara (insan, verim üretim vb.) sebebiyet veren, geleneksel tehlikelerin yaşanarak düzeltilmesi anlayışına son verilmelidir. KAYNAKÇA 1- Erdinç TEZCAN, “Kişisel Koruyucu Donanımda (KKD) Standartlar”, İdeal İş Güvenliği Sağlık&Danışmanlık 2- http://isggm.calisma.gov.tr/kkd, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İstatistik, Mevzuat, Piyasa Gözetimi ve Denetimi Daire Başkanlığı 3- Serol DEVECİ, “Kişisel Koruyucu Donanım Kullanımının İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarındaki Yeri”, Manisa TSM Çalışan Sağlığı Birimi, 17.10.2012, Ankara. 4- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 5- Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN SEBEBİ NE? Mehmet Ali METİNYURT Bakanlık E. İş Baş Müfettişi [email protected] “Önlem almak; İş kazası veya meslek hastalıklarının sonuçlarını telafi etmekten, çok daha kolay ve ucuz, hem de daha insani’dir!." Türkiye'de her yıl iş kazalarında binden fazla işçi hayatını kaybediyor. Bu alanda AB birincisi ve dünya üçüncüsü olduğumuzu artık herkes biliyor. Sol kesimler iktidarı “sermayenin çıkarlarını gözettiği için işvereni sıkıştırmadığı ve denetim sorumluluğunu layıkıyla yerine getirmediği” gerekçesiyle eleştiriyorlar. Buna karşın hükümet de çözümü yasal tedbirler ve denetimleri daha etkin hale getirmekte arıyor. Nitekim şimdilerde olağanüstü bir gündemle toplanıp İSG için bir 'acil eylem planı' kararı bile aldılar. Ne var ki, muhaliflerin de hükümetin de bu girişimleri işçi ölümlerine engel ol(a) mayacak. İSG’YLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER I. Tanımlar İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği), çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışmalarını sağlamak üzere alınması gereken tedbirler dizisi ve bu bağlamda yapılan sistemli ve bilimsel çalışmaların bütünüdür. * İş Sağlığı; Bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerinin en üstün düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmalarıdır. * İş Güvenliği; Çalışanların işte karşılaştıkları tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması için getirilmiş yükümlülüklere ait teknik kurallarının bütününü anlatır. İş güvenliği daha çok işçinin yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılmasını hedef alır. İSG mevzuatının temel amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir. Hedef ise çalışanların “iş kazası ve meslek hastalığı” yaşamamasıdır. 72 Mimar ve Mühendis * İş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olayı, * Meslek hastalığı ise; mesleki risklere maruz kalmanın sonucu olarak ortaya çıkan hastalığı ifade eder. * İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri; çalışma hayatını, yasal yönetmelik, mevzuat ve kanunlara entegre programların oluşturulduğu ve uygulandığı, bütün çalışmaların belli bir sistematik içerisinde dökümante edildiği ve ilgilenenlere duyurulduğu, yürütülmekte olan çalışmaların izlenip denetlendiği sistemlere “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri” denmektedir. İSG yönetim sistemi işyerinde; Tehlikeleri tanımlar, Her tehlike için riskin boyutunu tahminle saptar, Riskin kabul edilebilir olupolmadığına karar vererek riski yönetir. * Politika; iş sağlığı ve güvenliği politikası, planlama, uygulama ve operasyon, kontroller ve kusur giderici eylemler, denetim, gözden geçirme, sürekli iyileştirme ve geliş(tir)me sağlar. Esas olan işyerinde İSG kültürünün oluşmasıdır. Hiç şüphesiz etkin Hiçbir ülkede her iş yerinde üretim süresi boyunca görev yapacak ve o alanda uzmanlaşmış resmi denetçi uygulaması yokken bizde neredeyse tüm memur sayısına eşit bir istihdam daha oluşturup bu sayıda uzman almasını önerecek kadar aklını yitirenler var! bir İSG kültürü için herkesin buna gerçekten inanması gerekir. II. İSG’de Genel Tablo: ILO verilerine göre; sektörel dağılımına bakıldığında en fazla ölümlü iş kazasının inşaat sektöründe meydana geldiği, madenciliğin ise çalışan sayısına göre en yüksek ölümlü iş kazası oranlarına sahip olduğu görülmektedir. Metal, nakliyat gibi iş kollarında da kaza oranı yüksektir. Türkiye’de günde; çoğu küçük işletmelerde olmak üzere yaklaşık 200 iş kazası olmakta, 4 kişi hayatını kaybetmekte ve 4 kişi ise iş göremez hale gelmektedir. Kaza; bir kasıt olmaksızın meydana gelen, beklenmedik ve sonucu istenmeyen olay olarak tanımlanır ve buna ‘kaçı- nılmazlık’ denir. Oysa ülkemizde kaçınılmazlık kaynaklı kazaların oranı yüzde 3 seviyesindedir. Yani kazalar, yer, şartlar ya da davranışlardan diğer bir deyişle ya ihmalden ya da kusurdan meydana gelmektedir. Esas olan işyerinde İSG kültürünün oluşmasıdır. Hiç şüphesiz etkin bir İSG kültürü için herkesin buna gerçekten inanması gerekir. ÖNERİLER VE ÖNLEMLER I. Denetim: Denetimin şart olduğunu söylemeye gerek bile yok! Ancak çözümü tümüyle denetim ya da cezalarda aramak anlamsız. Nitekim girişimcilerin İSG maliyetini düşük tutma ve kâr hırsıyla konuya yeterince duyarlı bir yaklaşım sergilememe tavırlarını daha sıkı devlet denetimiyle çözmek mümkün olsaydı eğer o zaman en yoğun işçi ölümleri devlet aygıtının en güçlü olduğu ülkelerde yaşanmazdı. Oysa bakıyoruz; kapitalizmin kurumsallaştığı ve serbest piyasanın geliştiği Avrupa ülkelerindeki iş kazaları devletin baskın olduğu ülkelerden çok daha az! Ülkede faaliyet gösteren 1 milyon 600 bin işletmeyi devlet nasıl etkin bir şekilde denetleyebilir? Kaldı ki; envai çeşit ve karmaşık üretim yapan bir iş yerinde elindeki mevzuat ve tecrübesine göre belli bir zaman diliminde denetleyen müfettişler her şeyi nasıl fark edecek? Hiçbir ülkede her iş yerinde üretim süresi boyunca görev yapacak ve o alanda uzmanlaşmış resmi denetçi uygulaması yokken bizde neredeyse tüm memur sayısına eşit bir istihdam daha oluşturup bu sayıda uzman almasını önerecek kadar aklını yitirenler var! II. Cezalar: Ayrıca aylık denetimlerin ardından görevliler gittikten sonra işverenin yine bildiğini okumasına kim mani olacak? Cezaları artırmak mı? Ya da kimi Arap ülkelerinde ve Çin'de olduğu gibi çağdışı yaptırımları devreye sokmak mı? İyi de böyle ‘tehlikeli ve kârsız’ bir alanda hangi yerli ve yabancı müteşebbis yatırım yapar ki? Gerçi yatırım olmazsa kaza da olmaz ve iş de kökünden çözülmüş olur ya (!). Evet, yine döndük başa; yani ‘o zaman devlet yapsına. Peki, para nerden gelecek? Dolaysıyla bu önerinin tutar bir tarafı yok! Öyle ya yukarıda da belirttik, devletin piyasada neredeyse görünmez olduğu, kapitalizmin kurumsallaştığı gelişmiş Kasım - Aralık 2014 73 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ ülkelerde işçi kazaları ve buna bağlı ölümler niçin yok denecek kadar az? III. Peki, O Halde Ne Yapmak Lazım? Evet, aslında cevap soruda gizli, devlet piyasada yok da ondan. Denetimi, müdahale edilmeyen piyasanın doğal şartları sağlıyor. Kaza da olmuyor, oluyorsa da kaçınılmazlık kuralı gereği yani ‘gerçekten kaza’ oluyor.. Yani nerede devlet yoksa orada kaza da yok! İşveren ‘bir işçim ölürse ben batarım ve üstüne üstlük bir de hapse girerim’ diye korkarsa iyi yetişmiş personel istihdamı ile yüksek primli sigorta sistemini dev74 Mimar ve Mühendis reye sokar. Yazı başlığına koyduğumuz sloganda yer aldığı gibi “önlem almak, sonrasını telafi etmekten gerçekten de çok daha kolay ve çok daha ucuz” olur o zaman. Yüksek primli sigorta şirketleri ise bedel ödememek için İSG konusunda herkesten hatta işçinin kendisinden daha fazla önem verir. Bunun içinde çok sayıda uzman istihdam ederler ve umulur ki, yeni İSG uzmanları da artık ‘bizi devlet istihdam etsin’ saçmalığından da kurtulmuş olurlar böylelikle. Yani devletin hiçbir işlevi olmayan mekanik eli yerine serbest piyasa deneti- mi, para kazanmak ve kaybetmemek için ‘seve-seve’ en iyi şekilde yapar bunu. IV. Halen İSG Hizmeti Nasıl Yürüyor? Çalışma Bakanlığı İş Müfettişleri sahada yani işyerlerinde denetim yapıyorlar! Bu alandaki dağınık mevzuat nihayet 2012 yılında 6331-sayılı İSG yasası ile derlendi toparlandı ve cezalar da oldukça ağırlaştırıldı! İSG Hizmeti Halen 2 Şekilde Yürüyor I. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları bir işyerine bağımlı olarak bildiğimiz işçi statüsünde çalışıyorlar. Ancak bu çok sakıncalı bir sistem çünkü; doğrudan işverene bağlı olarak maaş alınması şeklinde yürüyen bu uygulamada personelden yeterli verimin alınması ve istenilen etkinlikte görev yapması sağlanamıyor doğal olarak. II. İSG hizmeti diğer şekilde ise bünyesinde çok sayıda hekim ve uzman istihdam eden OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimi)’ler eliyle yürüyor. Bu kuruluşlar, bakanlık iznine tabi ve onun denetiminde faaliyet gösteren genelde eski Bakanlık İş Müfettişleri’nin sahibi oldukları alanında uzman ve gerçekten de yetkin organizasyonlardır. Hizmet kalite ve standartlarına uymayan yani işini iyi yapmayan OSGB’lerin, her işte olduğu gibi zamanla piyasa tarafından tasfiye edileceği ise açık. Nitekim birçoğu ya yetersiz görüldükleri için bakanlık tarafından ya da zarar ettikleri için kendiliğinden kapanmaktadır. Bizce OSGB’ler, İSG hizmeti alanında batıda da olduğu gibi en yaygın ve en doğru işlevi ifa etmektedir. YENİ İSG PAKETİ'NDE NELER VAR? Paket Meclis’te, yakında çıkıyor. Bakalım içinde neler var? 1. Hekim ve uzmanların; tehlikeli durumları uyarılara rağmen gidermeyen işverenleri Bakanlığa bildirmeleri halen yürürlükte. Ancak bu defa bildirmeyenlerin belgeleri 3 ay, tekrarında ise 6 ay askıya alınacak. Eğer bu bildirimden ötürü hekim ya da uzman işten çıkarılacak olursa işveren 1 yıllık ücret tutarında tazminat ödemeye mahkûm edilecek. 2. Çalışanlar, İSG kurallarına uymadık- 10 aylık süreçte sadece 205 bin iş yerinin bu zorunluluğu yerine getirdiğini belirtti. Uzman ve hekim bulundurmayan işletmelere idari para cezaları verileceğini söyleyen Bakan Çelik; 3 ay içinde bu yönde adım atan işletmelere ise cezai müeyyide uygulanmayacağını belirtti. af, işletmelerin 3 ay içinde iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurması halinde geçerli olacak. ları takdirde tazminatsız olarak işten çıkarılabilecek. 3. İşi durdurma cezası alan işveren buna uymazsa 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacak. 4. Cezalar tehlike sınıfına göre değerlendirilerek artırılacak. 5. İSG alanında yapı denetim firmalarına da sorumluluk getiriliyor. 6. İşyerlerinin ödeyecekleri prim oranı meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıklarına göre değişkenlik gösterecek. 7. İSG hizmeti almamakta ısrar eden işyerlerine sistem üzerinden de ceza yazabilecek. 8. İSG’ye eğitim müfredatlarında yer verilecek. 9. Uzmanların sınıf farkı süreleri 2 yıl daha uzayacak. 10. İhale işlerinde İSG maliyet unsuru olarak gösterilebilecek. SONUÇ Bize göre İSG; mevzuat, yetişmiş personel ve yukarıda belirttiğimiz sistem ve uygulamalar yanında ve bunlardan çok daha önce bir ‘kültür’ meselesidir. Buna ilkokuldan başlamak lazım. Kanunu bile daha çok yeni iken hemen bir kültür nasıl oluşsun ki? Hani bir slogan var ya; "Önce İş Güvenliği" diye.. Bu lafta kalmamalı, gerçek olmalıdır. Şimdi sıkı durun; arabada kaç kişi arka koltukta emniyet kemeri takıyor(uz)? (Batıda bu soru çok saçmadır.) Ben eğitimlerde test yapıyorum, 50 kişilik sınıflarda 1 ya da 2 kişi çıkıyor.. Kaldı ki, biz daha bunu tam olarak ön koltuk için bile başaramadık. Dedik ya; İSG öncelikli olarak bu bir kültür meselesidir diye. Sen kendin için bile tedbir alma, başkasından başkası için tedbir almasını bekle.. Olur, annen güzel mi senin? GÜNCEL BİR NOT: İŞ GÜVENLİĞİNE AF! İş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurmayan işletmelere verilecek idari para cezalarına af geliyor. Ancak bir şartla; işletmelerin 3 ay içinde İSG hizmeti alması gerekiyor. Yaklaşık 470 bin iş yerini ilgilendiren ISRARLA YAPMAYANA 170 BİN LİRA CEZA 1 Ocak 2014'te yürürlüğe giren, çok tehlikeli ve tehlikeli işyerlerinde, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu yaklaşık 680 bin iş yerini ilgilendiriyordu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada; 10 aylık süreçte sadece 205 bin iş yerinin bu zorunluluğu yerine getirdiğini belirtti. Uzman ve hekim bulundurmayan işletmelere idari para cezaları verileceğini söyleyen Bakan Çelik; 3 ay içinde bu yönde adım atan işletmelere ise cezai müeyyide uygulanmayacağını belirtti. Aftan yaklaşık 470 bin işyeri yararlanabilecek. 3 ay içinde bir çalışma yapmayan işletmeleri ise yaklaşık 170 bin TL'lik ceza bekliyor. TEŞVİK DE VAR! Affın, geçmişe yönelik birikmiş cezası olanlar için bir fırsat olduğunu vurgulayan ve kararın, halen Meclis’te bulunan yeni iş sağlığı ve güvenliği paketini desteklediğini de belirten Bakan Çelik, pakette, “hizmet alan işyerlerinde iş kazası ve meslek hastalıklarının yaşanmaması halinde SSK prim indirimi teşvikinin de olduğu” hususunun altını özellikle çizdi. Kasım - Aralık 2014 75 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GEÇİM KAPISI MI, HAYAT TARZI MI? MEHMET KÜRŞAT ÇAPAR MMG - BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ KOMİSYON BAŞKANI [email protected] İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili oluşan gündem ve alınan tedbirler yeterli olmasa da ciddi iyileşmeleri beraberinde getirdi. Bununla birlikte bir yaşam tarzı ve bilinci olması gereken güvenlik ve sağlık konusunu yasalarla düzenlemeye çalıştığımızdan olsa gerek, uygulamada ortaya garip sonuçlar ve örnekler çıkmaya başladı. Bu tür gariplikler engellenmeden iş sağlığı ve güvenliği konusunun bilinç haline dönüşmesi imkânsız görünüyor. P ratik uygulamalarda (işini doğru yapan uzmanları tenzih ederim) kazaların önlenmesinden ziyade, bir kaza olduğunda ben nasıl sorumluluktan kaçarım yaklaşımı hakim. Testi kırılmadan işçiyi döven bu yaklaşımda, işçiye veya yükleniciye bir tomar kağıt imzalatılıyor, ciddi engellemeler ile olası kazalarda “ben uyarmıştım” demeyi mümkün kılacak altyapı oluşturuluyor. Uygulama aşamasında ne bir takip, ne bir ikaz, ne bir ceza var. Hatta İSG uzmanı şantiye sahasını dahi ziyaret etmiyor. Bir kaza olması durumunda ise başlangıçta imzalatılan evraklar devreye giriyor. Bugün iş hayatında bulunan insan gücünün neredeyse tamamı, İSG konusunda gerekli bilince sahip değil. Hal böyle iken sergilenen bu yaklaşım, “siz bildiğiniz gibi çalışın, beni yakmayın yeter” yaklaşımıdır. Amaç yeni kayıtlar oluşturmak ve kağıt israfı ise sorun yok! Amaç insan hayatını korumak ise bu yaklaşım temelden değiştirilmelidir. 76 Mimar ve Mühendis Bir çalışanımın arkadaşları ile paylaştığı maili, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Merhaba; İSG hakkında yasadığım bir kaç olayı anlatmak istedim. Öncelikle ben daha öncesinde İSG kıyafetlerini çok gerekli görmüyordum. Fakat beton kaideyi yerine koyma esnasında ayağımın onun altında kalması ve çelik burunlu iş ayakkabısını kullandığım için ayağıma gelen 150 kg’lık beton bir zarar vermediğinde anladım o ayakkabının ne işe yaradığını. Kablo çekimi esnasında kafama gelen kablonun, baret kullandığım için zarar vermediğinde anladım baretin ne kadar faydalı olduğunu. Belki ben bunları kullanmasaydım ufak tefek sıyrıklarla atlatabilirdim. Dün gördüğüm bir kaza sonucu bir canlının ölümüne şahit olmam benim bir kez daha İSG konusunda daha dikkatli olmamı sağladı. Ekte o hayvanın cansız bedenini gönderiyorum. Yaptığımız iş her ne olursa olsun, bir vida sıkmak dahil, gerekli olan İSG kıyafetlerini kullanalım. Bir kere kullanırız hayatımız kurtulur, bir kere kullanmayız hayatımız sona erebilir. Tek bir şansımız var ikincisi olmayabilir. Onun için şansımızı İSG kıyafetlerini giyerek kullanalım. Ben kullandım pişman değilim. Saygılarımla… Bu çalışanı İSG kurallarına uyması konusunda zorlamasaydık, baret takmadığında ikaz etmeseydik, yukarıda saydıklarını ayağını ezdikten sonra öğrenecekti ya da buna rağmen öğrenmeyecekti. Bu aşamadan sonra artık denetlemeseniz de kendi kendini koruyan bir personeliniz var demektir. Buna rağmen denetlemeler devam etmeli. ŞARTNAME AŞAMASINDA RİSK ANALİZİ YAPIP EKE KONULMALI Elbette ki İSG çalışmalarında kayıtlar önemli ve mutlaka tutulmalı ama asıl önemli olan; kazaların önlenmesi ise bunun yolu eğitim, denetim, ikaz, ceza hatta gerekiyorsa işten el çektirmedir. Bu aşamada ise farklı bir tehdit devreye giriyor, tek bir yazı Bugün iş hayatında bulunan insan gücünün neredeyse tamamı, İSG konusunda gerekli bilince sahip değil. Hal böyle iken sergilenen bu yaklaşım, “siz bildiğiniz gibi çalışın, beni yakmayın yeter” yaklaşımıdır. ile bir müteahhidi batırabilecek kadar yetkili bireyler ve birimler oluşuyor. Ne yazık ki ülkemizde, elindeki yetkiyi kişisel çıkar temini veya tehdit unsuru olarak kullanan insanlar azımsanmayacak kadar fazla. İSG çalışmalarında amaç, işçileri işsiz, işvereni işletmesiz bırakmak değil, işin olması gerektiği şekilde yapılmasını sağlamaktır. Bunun sağlanmasına dönük tedbirler alınmalı ve girişimcilerin, birilerinin elinde oyuncak olması engellenmelidir. Daha şartname aşamasında risk analizleri yapılıp şartname ekine konulmalı ve olası yükleniciler riskler konusunda bilKasım - Aralık 2014 77 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ “Kervan yolda dizilir” diye çıktığımız bu yolculukta da ortalık toz duman oldu. Şimdi artık kervanı yoluna koyma zamanı. Ortaya çıkan garabetleri önleyici adımlar atılmalı ve amacı insanı korumak olan sisteme bir an önce geçilmelidir. gilendirilmelidir. Çalışanlarda aranan vasıflar ve alınması gereken eğitimler ile kişisel koruyucu donanımlar mutlaka şartname ekinde yer almalıdır. Elbette iş başlangıcında farklı riskler tespit edilip analiz genişletilecektir, lakin asgari seviye ihale öncesi ilan edilmelidir. İş için gerekli uzman desteği yüklenici tarafından sağlanmamalıdır. Bu amaçla ayrı bir ihale ile “İSG uzmanlık işi” üçüncü bir kaynaktan tedarik edilmelidir. Böylece sadece evrak uzmanlığının önüne geçilebilir. Pratikte oluşan bir diğer garip uygulama ise mahalledeki berber, kasap, kuaför vb. esnafı aylığa bağlayan kopyala yapıştır İSG uzmanları. Hazırladıkları bir risk analizini, aylık 300 TL gibi bir rakama tüm bu yüksek riskli (!) esnafa satıp, aylık iyi bir maaş kazanan ama işinin gereği olan diğer faaliyetleri asla yapmayan bu uzmanlar, bu sistemin doğurduğu ucubeler olarak karşımızda duruyor. Koca koca inşaat şantiyelerini dahi denetle(ye)meyen Çalışma Bakanlığı’nın, bu esnafları denetlemesi zaten beklenmezken niçin asli görevlerini icra etsinler ki! KERVANI YOLUNA KOYMA ZAMANI! Birçok işte olduğu gibi İSG çalışmaları da kendi rantçılarını doğuruverdi. Asla gerçekten riskli olan işlerle ilgilenmeyen, sadece aylık faturasını gönderen bu güruha kim dur diyecek. İşin daha 78 Mimar ve Mühendis Elbette ki İSG çalışmalarında kayıtlar önemli ve mutlaka tutulmalı ama asıl önemli olan; kazaların önlenmesi ise bunun yolu eğitim, denetim, ikaz, ceza hatta gerekiyorsa işten el çektirmedir. da garip tarafı bu süreçte işletmeler bazı zorunluluklardan kurtulmak için işçi çıkarmaya, kayıt dışı işçi çalıştırmaya yöneldi. Özel şoförünü sigortalı çalıştıran biri sadece bu çalışanı için iş yeri hekimi ve İSG uzmanı desteği almak zorunda kaldığını görünce farklı yol ve yöntem arayışına girdi. “Kervan yolda dizilir” diye çıktığımız bu yolculukta da ortalık toz duman oldu. Şimdi artık kervanı yoluna koyma zamanı. Ortaya çıkan garabetleri önleyici adımlar atılmalı ve amacı insanı korumak olan sisteme bir an önce geçilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği yasası ile başlayan yolculuğumuzda hala inşaatlarda, madenlerde insanlar ölüyorken alınan tedbirlerin yetersizliğini tartışmak yerine, yasanın zaaflarına odaklanmak daha yapıcı olacaktır. Bu yasa ile ilgili atılan adımlar sadece sorumluluk savma yarışını tetiklemiş görünüyor. Asansör düştü 10 işçi hayatını kaybetti. Bu aşamada derhal evraklar devreye girdi. “Biz asansörü dış kaynakla aldık”, “asıl biz sizi uyardık yük taşımayın diye”, “öyle bir uyarı olmadı” vs. İşçileri, posta başlarını, şantiye şeflerini, şantiye müdürlerini ve patronları dönüştürmeden alınacak bir yol yok. Ramak kalayı dikkate almayan sistemler, kazaları önleyemez. İSG eğitimini kağıt üstü göstermelik olmaktan çıkarmadan, risk analizini kopyala yapıştır evrak olarak görmekten vazgeçmeden, kişisel koruyucu ekipmanı yük olarak algılamaktan, gerekli sertifikaları para ile satın almaktan vazgeçmeden, işe özel İSG uzmanı yaklaşımını geliştirmeden, bağımsız göz denetimini devreye sokmadan, ikaz, ceza ve el çektirme tedbirlerini devreye koymadan bu konuda atılacak her adım boşa çekilmiş kürek olarak kayda geçecektir. Bir kere olsun kaza olmadan öğrensek olmaz mı? MACARİSTAN’DA İŞ GÜVENLİĞİ VE UYGULAMALARI Weisz János Macaristan İstanbul Başkonsolosluğu Ticaret Müşaviri Macar hükümeti iş güvenliği ve resmi çalışma faaliyetleriyle ilgili idari görevlerin yerine getirilmesinde görevlendirdiği NMH MMI kurumu iş güvenliği kontrollerini, iş güvenliği ile ilgili konularda gerekli bilgilendirmeleri, kontroller esnasında elde edilen tecrübeler ile ilgili istatistikleri hazırlamaktadır. Kurum tarafından gerçekleştirilen kontrollerde 2014 ilk çeyreğinde denetlenen işverenlerin yüzde 85.1’inde iş güvenliği usulsüzlükleri tespit edilmiş, bu oran 2013 yılının aynı döneminde yüzde 84.6 olarak gerçekleşmiştir. M acaristan’daki iş güvenliği yasaları ile ilgili olarak, Avrupa Birliği'ne katılım süreci öncesinden itibaren Alman yasalarının etkisi hissedilmekteydi. Bu yüzden 2004 öncesinde bile aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de talep etmiş olduğu bir dizi yasal kuruluş Macar iş güvenliği yasal sisteminde yer almış bulunuyordu. Uyum sürecinin sonucu olarak Macaristan temelde bütün AB iş güvenliği kurallarını Macar yasal sistemine yerleştirmiş, bunların pratikteki uygulamaların ise birçok durumda gerek işveren gerek çalışanlar tarafından uygulanması oldukça büyük bir çaba gerektirmektedir. Macar hükümeti iş güvenliği ve resmi çalışma faaliyetleriyle ilgili idari görevlerin yerine getirilmesinde, 1 Ocak 2011 tarihinden geçerli olmak üzere iş güvenliği ve çalışma yetkilisi olarak Milli Çalışma Dairesi, İş Güvenliği ve Çalışma Müdürlüğü (NMH MMI), başkent ve bölgesel devlet ofislerinin iş güvenliği ve yerel yönetim çalışma organlarını görevlendirmiştir. NMH MMI kurumu iş güvenliği kontrollerini, iş güvenliği ile ilgili konularda gerekli bilgilendirmeleri, kontroller esnasında elde edilen tecrübeler ile ilgili istatistikleri hazırlamaktadır. NMH MMI kurumu tarafından gerçekleştirilen kontrollerde 2014 ilk çeyreğinde denetlenen işverenlerin 2013 yılında Macaristan’da iş kazalarının sayısı artmıştır. 2013 yılında toplam 17.222 çalışan iş kazası geçirmiş, bir yıl öncesinde kayıtlara geçen iş kazası geçiren çalışanların sayısı 17.025 olarak gerçekleşmiş, bu da yüzde 1.2 büyümeye denktir. yüzde 85.1’inde iş güvenliği usulsüzlükleri tespit edilmiş, bu oran 2013 yılının aynı döneminde yüzde 84.6 olarak gerçekleşmiştir. Denetlenen çalışanların yüzde 62.4’ünde de usulsüzlükler tespit edilmiştir. Bu oran bir önceki döneme göre yüzde 1.7 daha az gerçekleşmiştir (yüzde 64.1). İş güvenliği kontrollerinin büyük bir kısmı büyük oranda çalışanların sağlığının, güvenliğinin tehlikeye atılmasının sık görüldüğü tarım, işleme tesisleri, makine sanayi, inşaat, ticaret söktörlerinde gerçekleştirilmiştir. Ağırlığı açısından bu sektörler- de çalışan işçilere daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir. 2013 yılında Macaristan’da iş kazalarının sayısı artmıştır. 2013 yılında toplam 17.222 çalışan iş kazası geçirmiş, bir yıl öncesinde kayıtlara geçen iş kazası geçiren çalışanların sayısı 17.025 olarak gerçekleşmiş, bu da yüzde 1.2 büyümeye denktir. NMH MMI kurumu bunlardan 187’sini ağır vaka olarak değerlendirmiştir. İstatistiklere göre 53 kişi işlerini yaparken hayatlarını kaybetmiştir. Eldeki verilere göre iş kazaları genelde makine sanayinde olmaktadır. 2013 yılında bu sektörde 3.317 iş kazası kayıtlara geçmiştir. KOBİ’ler iş güvenliği açısından büyük oranda daha tehlikelidir. Macaristan’da bu tür firmalar iş gücünün yüzde 75’ini istihdam etmekte, aynı zamanda bu işletmelerdeki sağlık problemlerinin sayısı ortalamanın üzerindedir. Yapılan araştırmalarda firmalar işyeri kazalarının büyük bir kısmını gizlemektedir. Kasım - Aralık 2014 79 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ ÖLÜMCÜL MİNERAL: Asbest Dilan YEŞİLYURT İSG Uzman Yardımcısı [email protected] ASBEST NEDİR? Asbest, çeşitli silikatların milyonlarca yıl önce yüksek basınç, sıcaklık ve kimyasal etkilere maruz kalması sonucunda oluşturduğu kristalize bir grup minerale verilen isimdir. Eski Yunanca’da Çözünmeyen veya Ölümsüz anlamındadır. Piyasada ise Amyant olarak bilinmektedir[1]. bulunmasıyla kullanımı birçok ülkede yasaklanmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye’de asbestin çıkarılması, işlenmesi, kullanımı ve ithalatı kesinlikle yasaktır. Ancak; Rusya, Kanada, Çin, Brezilya ve Kazakistan gibi ülkeler asbestin bilinen ölümcül etkisine rağmen üretim ve kullanımına devam etmektedir[3]. Şekil 2. Amfibol grubu asbest mineralia Şekil 1. Serpantin grubu asbest minerali Doğal bir silikat minerali olan asbest liflerinin, ısıyı maksimum derecede tutup iletmemesi diğer bir deyişle iyi bir izolasyon maddesi olması nedeniyle kullanımı çok eski çağlarda başlamıştır. Arkeolojik çalışmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda asbest kullanımının 2500 yıl öncesine dayandığı bilinmektedir[2]. Asbest, her ne kadar yukarıda belirtildiği gibi, iyi özellikleri olan bir mineral olarak bilinse de; sağlığa olan negatif etkilerinin 82 Mimar ve Mühendis ASBESTİN KULLANIM ALANLARI Asbest, kullanım alanı bakımından çok geniş bir dağılım göstermektedir. Gemi, İnşaat, tekstil, otomotiv, kimya gibi endüstriyel alanlarda yaygın şekilde kullanılmıştır. Başlıca kullanım yerlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz[4]. mıştır. Asbestli kaplama yapılmış sıcak su boru örnekleri en çok kazan dairelerinde ve eski gemilerin buhar taşınan borularında karşımıza çıkmaktadır. • Asbest, ısı izolasyonunun yanı sıra elektrik ve ses izolasyonu da sağlamaktadır. Elektrik pano levhalarında ve ses yalıtımı istenen bölgelerde asbest kullanılmıştır. • Asbestin yanma noktası çok yüksek olduğu için; yangına ve ateşe karşı dayanıklı yangın kapıları, yanmaz eldiven ve kıyafetler gibi yapı ve malzemelerinin içeriğine asbest konularak üretim yapılmıştır. • Arabaların balata ve conta gibi fren sistemlerinde aşınmalara ve ısınmaya karşı, asbest çözüm olarak görülmüştür. Şekil 4. Yer döşemesinde (marley) kullanılmış asbestb Şekil 3. Boru izolasyonunda kullanılmış asbest •Asbest, ısı izolasyonu için çeşitli yerlerde kullanılmıştır. Bazı evlerin dış cephesi ve sıcak su borularının çevresi asbestli malzemeyle kaplan- • Yalıtım özelliği olması sebebiyle, dekoratif amaçlı bazı boyaların içerisinde bulunmaktadır. • Eski evlerde marley adı verilen yer döşemeleri ve karolarda ve bunların yapıştırıcı malzemesinin içeriğinde asbest kullanılmıştır. Şekil 5. Asbest içeren çatı malzemesi (eternit)b ASBEST MARUZİYETİNİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ Asbest kanserojen bir mineral olduğu için sağlığı oldukça olumsuz şekilde etkilemektedir. Başlıca etkisi solunum sistemi üzerine olup, asbeste yüksek derecede maruz kalındığında; akciğer kanserine, mezotelyomaya (bir çeşit akciğer zarı kanseri), asbestoza (bir çeşit akciğer iltihaplanması) ve plevral plakalara (akciğerlerle göğüs duvarı arasında anormal sıvı birikmesi) sebep olmaktadır. Bu hastalıklar akut şekilde ortaya çıkmayıp, ortalama 20 yıllık bir sürenin sonunda görülür[5]. Şekil 6. Asbest maruziyetine bağlı kanser röntgen filmi Asbest lifleri mekanik veya doğal etkilerle bir kez havalandığında, ortamdaki hava akımı çok az olsa bile günlerce havada asılı kalırlar. Bu durum asbestin solunum sistemine alınmasını kolaylaştırır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı çalışmalar sonucunda; boyu 5 mikrondan uzun, eni 3 mikrondan kısa ve boyu eninin 3 katı olan lifler, solunum sistemi için zararlı olan asbest lifleri olarak kabul edilmektedir. Belirtilen mikron boyutlarındaki lifler, çengelli yapıda olduğundan akciğerin alveollerine kadar ulaşır ve hücrelerin dokularını bozmaya başlar. Bunun sonucunda yukarıda belirtilen hastalıklar ortaya çıkar[6]. ASBEST HAKKINDA MEVZUAT Avrupa’da asbestle ilgili düzenlemeler ve kısıtlamalar, 1970’li yıllardan itibaren sağlık etkilerinin görülmesiyle başlamıştır[7]. 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren ise, Avrupa Birliği ülkelerinin tümü asbesti yasaklamıştır[8]. Türkiye’de ise; asbestle ilgili düzenlemeler, 90’lı yıllardan itibaren mevcut olup; olumsuz etkilerinin ortaya çıkmasından dolayı kısıtlamalar yönetmeliklerle sağlanmıştır. Tam anlamıyla asbestin yasaklanışına kadar olan ciddi değişiklikler ve düzenlemeler kronolojik olarak aşağıdaki gibi sıralanmıştır. • İlk kez; 11 Temmuz 1993 tarih ve 21634 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 11 Temmuz 1994’de yürürlüğe giren “Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerin Kontrolü Yönetmeliği” ile • 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren amfibol grubu asbest liflerinin; çıkarılması, üretilmesi, satışı ve piyasaya arzı yasaklandı. • 26 Aralık 2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Asbest kanserojen bir mineral olduğu için sağlığı oldukça olumsuz şekilde etkilemektedir. Başlıca etkisi solunum sistemi üzerine olup, asbeste yüksek derecede maruz kalındığında; akciğer kanserine, mezotelyomaya (bir çeşit akciğer zarı kanseri), asbestoza (bir çeşit akciğer iltihaplanması) ve plevral plakalara (akciğerlerle göğüs duvarı arasında anormal sıvı birikmesi) sebep olmaktadır. ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” asbestin püskürtüle- rek (sprey) kullanılması ve asbest içeren, yoğunluğu 1 gr/cm3’den az olan, yalıtım veya ses yalıtımı malzemesi ile çalışılması yasak olarak ilan etmiş ve asbestin kullanılması ve pazarlanması ile ilgili yürürlük- teki diğer mevzuata aykırı olmamak şartıyla; asbestin çıkarılması, asbest Kasım - Aralık 2014 83 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ ürünlerinin veya asbest ilave edilmiş ürünlerin üretimi ve işlenmesi sırasında işçilerin asbest liflerine maruz kalabileceği işlerin yasak olduğunu belirtmiştir. • 26 Aralık 2008 tarih ve 27092 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Zararlı Madde ve Karışımların Kısıtlanması Ve Yasaklanması Hakkında Yönetmelik” kapsamında ise asbestin her türünün çıkarılması, işlenmesi, satılması ve ithalatı; asbest içeren her türlü ürünün ithalatı ve satılması ve asbest ürünlerinin veya asbest ilave edilmiş ürünlerin üretimi ve işlenmesi yasaktır. Bu yasak 26 Aralık 2010 tarihinde uygulanmaya başlamıştır. Asbestin tüm türlerini kapsayan, 2010 yılında başlayan bu yasaktan sonra; kullanılmış asbestlerin güvenli söküm ve bertaraf işlemiyle alakalı olarak çalışan sağlığı konusunda; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 25 Ocak 2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete’de revize edilmiş “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Bu yönetmelik; çalışanların asbest söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma çalışmalarında asbest tozuna maruziyetlerinin önlenmesi ve bu maruziyetten doğacak sağlık risklerinden korunması, sınır değerlerin ve diğer özel önlemlerin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Avrupa direktifleriyle ülkemize uyumlaştırılmış bu yönetmelikte; güvenli asbestle çalışmalarda söküm işlerinin sağlanması için, işveren; asbest söküm uzmanlarını bünyelerinde çalıştırmakla, asbest söküm uzmanları ise, asbestle çalışmaları yürütmekle sorumlu olmuştur. Bu kapsamda, sınır değer olarak, çalışanların maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonu, 8 saatlik zaman ağırlıklı ortalama değeri (ZAOD-TWA) 0,1 lif/cm3 belirlenmiştir. Ülkemiz kentsel dönüşüm sürecinde olduğundan, asbestin güvenli söküm konusu daha da önem kazanmıştır. Eski binalar yıkılırken asbest kontrolü yapılması, asbest içeriyorsa da çevreye ve çalışana zarar vermeden sökümünün ve bertarafının sağlanması için yapılacaklar mevzuat çalışmalarıyla düzenlenmektedir. 84 Mimar ve Mühendis ASBEST SÖKÜM UZMANLIĞI Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’te bahsedilen; asbest söküm uzmanlığı; asbestin söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma işlemlerinin uygulanması aşamasında, maruziyetin en az şekilde olacağı güvenli çalışma ortamının sağlanmasında önem kazanmaktadır. Bu kapsamda; İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitü Müdürlüğü (İSGÜM) bünyesindeki yurtdışından asbest konusuyla ilgili eğitim almış uzmanlar, özel sektördeki iş güvenliği uzmanlarına eğitim verip, asbest söküm uzmanları yetiştirmektedir. Asbest söküm uzmanlığı eğitimi teorik ve pratik derslerin bulunduğu 5 günlük bir eğitim olup, eğitimin konu başlıkları ve içeriği 29 Haziran 2013 tarihli 28692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbest Sökümü ile İlgili Eğitim Programlarına İlişkin Tebliğ”e göre düzenlenmiştir. İSGÜM; 2014 yılında başlayan asbest söküm uzmanlığı eğitimini, yıl içerisinde toplamda 5 kez yürütmüş olup, 205 iş güvenliği uzmanını asbest söküm uzmanı olarak eğitmiş ve sertifikalandırmıştır. Güncel asbest söküm uzmanlarının listesi, konuyla ilgili bilgiler ve yapılacak asbest söküm uzmanlığı eğitim tarihleri İSGÜM’ün web sayfasında (www.isgum. gov.tr) duyurulmaktadır. 2015 yılında da asbest söküm uzmanlığı eğitimleri devam edecektir. KAYNAKÇA [1] http://www2.epa.gov/asbestos/learn-aboutasbestos#asbestos [2] http://www.asbestmezotelyoma. com/?pnum=5&pt=Asbest+Nedir%3F [3] http://www.asbestos.com/mesothelioma/worldwide. php [4] Health and Safety Authority (2013), Asbestos Containing Materials (ACMs) in Workplaces. [5] http://www.who.int/ipcs/assessment/public_health/ asbestos/en/ [6] http://www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/Risk/ asbestos [7] Gustavsson, Per., (2011), Prevention, URL.http:// www.ilo.org/iloenc/part-i/cancer/item/117-prevention? tmpl=component&print=1 [8] Hesa Newsletter (2005), Asbestos in the World, Special Report, No:27. Kasım - Aralık 2014 85 Temmuz - Ağustos DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ “ÇALIŞAN KADIN”A BAKIŞ ZEYNEP NUR ŞAHBAZ Bilgi Üniversitesi/Mimarlık Öğrencisi [email protected] Kadının toplumdaki yeri asırlardır ev ile sınırlandırılmış, işlevi ev işi ve çocuk yetiştirme olarak belirlenmiş olmasına rağmen ev bir üretim mekanı değil, ev artık ekran, dizi, evlilik programlarından ibaret olmuş. Mahremiyetimizi yüksek duvarlarla görünmez ve güvenlikli kılınan evlerin içlerine yerleştirilen dev ekranların seyirciliğiyle aşacağımızı umuyor olamayız! S anıyoruz ki bir cümle kurulduktan sonra bilinçlerde bir karşılık buluyor ve artık o cümleden sonrakine geçiliyor. Hayır, öyle olmuyor. Kuşaklar arasında konuşmalar sürdürülmediği takdirde bir anlayışsızlık veya yanlış anlama duvarı yükseliyor hemen. Bunun en yaygın örneklerinden biri Müslüman kadınların kamusal alanla ilişkisi. Bu ilişkiyi konuşurken konu hemen kadın-erkek ilişkilerine sıçrıyor. Kadınların çalışma hayatına atılması tuhaf bir sapma, modern bir heves olarak açıklanıyor. “Çalışan kadın” denildiğinde sabahın köründe yollara düşen ve insanlık dışı şartlar altında ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışan işçi kadınlar hatırlanmıyor da; çoğu kez birer ekran simülasyonu olmaktan öte gidemeyecek dizi hikayelerinin “prezentabl”, tozsuz kirsiz kırışıksız iş kadınlarından hareketle mesele bir kaprise indirgeniyor. Oysa ne tek tip kadınlık var ne de tek tip çalışma hayatı. Kadınların çalışmasına örnek olarak; Hz. Muhammed (A.S.)’in halasının kızı Zeynep binti Cahş’ın deri işçisi olarak çalışma konusundaki kararlı tutumu verilebilir. Eğer böyle bir imkana sahip olurlarsa, kadınlar ihtiyaç halinde maddi gelir temin edebilecekleri bir zanaat öğrenmeliler. Kadınların onları ayakta tutacak meziyetleri 86 Mimar ve Mühendis olmalı. Tahsil yapmalılar. Geçinmelerini sağlayacak bir beceri edinmeliler. Genç kızların, kocaları tarafından geçindirilme hayaliyle büyümeleri sakıncalı geliyor bana. Ekonomik zaaf, hayattaki kişisel duruşu sakatlıyor kanımca. Kadının çalışması denildiğinde akla gelen tek fotoğraf üzerinden konuşulması sorunu doğru okuma yönünde en büyük engellerden biri. Ama gözden kaçırdıkları bir nokta var. Kadının toplumdaki yeri asırlardır ev ile sınırlandırılmış, işlevi ev işi ve çocuk yetiştirme olarak belirlenmiş olmasına rağmen ev bir üretim mekanı değil, ev artık ekran, dizi, evlilik programlarından ibaret olmuş. Mahremiyetimizi yüksek duvarlarla görünmez ve güven- likli kılınan evlerin içlerine yerleştirilen dev ekranların seyirciliğiyle aşacağımızı umuyor olamayız! Bu duruma çözüm olarak kimi kadınlar, şimdilerde teknolojinin sağladığı kolaylıklarla evden çıkıp trafiğe karışmama lüksüne sahip olarak bir kamusal varlık geliştiriyor. Birçok kadın günümüzde evinde fason üretim zincirine katılarak aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyor. Küçük ev mekanı mecburiyetten atölyeye, büroya dönüşüyor. Kadın emeği hakkındaki düşünceler şimdiki zamanın okumasını yapmanın uzağında bir ahkamla sınırlı kaldığı ölçüde, bu konu üzerine konuşmalar da kendini tekrar eden monologlar düzeyinde seyre- Kadınların çalışmasına örnek olarak; Hz. Muhammed (A.S.)’in halasının kızı Zeynep binti Cahş’ın deri işçisi olarak çalışma konusundaki kararlı tutumu verilebilir. diyor. Halbuki, ilginç bir olgu bu; anne ya da kadın emeği ev dışına çıkınca parasal/ kamusal bir değer kazanıyor. Kimi ürünler “anne eli değmiş gibi” benzeri reklam sloganlarıyla sunuluyor mesela. Diğer bir taraftan eşit haklar ve özgürlük söylemleri, kadının sorumluluklarını iki kat artırmasına neden olarak; ev işleri, sosyal sorumluluklar, annelik ve iş yaşamı, hep bir arada yürütülmesi, organize edilmesi gereken sorumluluklar olarak sadece kadının üzerine biniyor. Çalışan anneler, çocuklarını çok erken yaşlarda bir bakıcı veya anaokulu eğitimcisiyle baş başa bırakmak durumunda kalıyor. Üstelik bu bölünme kadının “anne” olarak kendini suçlu ve yetersiz hissetmesine neden olup, bu hisler ise çocuk yetiştirme hususunda anneleri daha verici, daha az sınır koyan ebeveynler haline getiriyor. Bu durum, bu şekilde yetişen çocukların kişilik oluşumlarında ciddi problemlere neden oluyor. Kadının sosyal konumundaki dönüşüm, aile yapılarında ve çocuklarda da ciddi değişimlere neden oluyor. Bütün bu “süper güçlü ve çok yönlü kadın” portrelerine rağmen, kadınlar, kıyasıya rekabetin ve haksızlıkların yaşandığı iş dünyasında ne denli yetenekli ve çabalı olsalar da erkeklerle aynı haklara sahip olamıyor. Kapitalist iş dünyasındaki örtük ve incelmiş formlardaki erkek egemenliği, kadının eşit olmak konusundaki rüyasını sömürüyor. Eşit olmak konusundaki uzun vadeli vaatler ve kadının öz değer problemi üzerine inşa edilen takdir ödülleri sayesinde, kadınlar, kapitalist iş dünyasındaki kısır döngü halindeki kıyıcı çarkın en önemli malzemesi haline dönüştürüldü. Çalışkan, azimli, entellektüel, eğitimli, bakımlı, başarılı ve hırslı; fakat bir o kadar da mutsuz, depresif ve yalnız kadınların sayısı günümüzde giderek artıyor. Kasım - Aralık 2014 87 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ GIDA SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI Şeyda KANAT İstanbul Aydın Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, [email protected] Zafer UTLU İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı, Florya, Istanbul Ekonomik gelişmişlik ve refahın ilk adımı sanayileşme ise, ikinci adımı bu sürecin yarattığı sosyal ve çevresel sorunların azaltılmasıdır. Bu anlamda iş kazaları ve meslek hastalıklarının yarattığı sosyoekonomik kayıpların azaltılması gelişmişliğin bir göstergesidir. Ülkemizde meydana gelen iş kazaları incelendiğinde; gıda ürünleri imalat sanayi sektöründe meydana gelen iş kazalarının toplam iş kazalarının yaklaşık yüzde 10’luk bir kısmını oluşturduğu görülmektedir. G ıdaya erişim ve beslenme, insan için temel, vazgeçilmez, evrensel bir haktır. Her insan, gerektiğinde yeterli kalite ve miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmelidir (Buzbaş, 2010). Gıda sektörü ticari hacmi bakımından bugün dünyadaki en büyük sektörlerden biridir. Sektörde yiyecekler ham olarak alınır, işlenir ve paketlendikten sonra insanların tüketebilmesi için piyasaya sürülür. Bu gerçekten içinde birçok önemli işlemi barındıran önemli bir süreçtir ve daha da önemlisi insan sağlığını doğrudan etkileyen bir iştir. Çünkü üretilen ürünler insanlar tarafından yenecektir (Mıdık, 2014). Sektörde karşılaşılan en önemli insan kaynakları sorunlarından biri, çalışanların emniyetli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip olmamalarıdır. İş yerlerinde işin yürütülmesi ile ilgili olarak oluşan tehlikelerden, sağlığa zarar verecek koşullardan korunmak ve daha uygun bir iş ortamı oluşturmak için gerçekleştirilen metotlu çalışmalar ‘iş güvenliği’ olarak adlandırılmakta ve çalışan-işletme-üretim güvenliği kavramlarını da kapsamaktadır. Gıdaların işlenmesi sırasında 88 Mimar ve Mühendis kullanılan teknolojik ürünler, makineler, üretim hatları çalışanların en ufak dikkatsizliğinde pahalı sonuçlara yol açmaktadır. Geri dönüşümü olmayan iş kazaları, meslek hastalıkları gün geçtikçe artmaktadır. Bu durum hem çalışanlara, ailelerine, hem işverene, üretime, hem de ülke ekonomisine ağır kayıplar vermektedir. İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’ne göre az tehlikeli sınıfta yer alan çoğu gıda firmasında hiç de azımsanmayacak iş kazaları yaşanmaktadır. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GEREKSİNİMİ Ekonomik gelişmişlik ve refahın ilk adımı sanayileşme ise, ikinci adımı bu sürecin yarattığı sosyal ve çevresel sorunların azaltılmasıdır. Bu anlamda iş kazaları ve meslek hastalıklarının yarattığı sosyoekonomik kayıpların azaltılması gelişmişliğin bir göstergesidir (Yılmaz, 2009). Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini artırmasıyla başlayan sanayi devrimi ile aslında ‘modern kölelik’ de başlamıştır. Çünkü maliyeti düşük kârı yüksek tutmaya çalışan işverenler, işçileri ağır fiziksel şartlar altında uzun süre çalıştırmışlardır. İşçiler için her geçen zaman negatif olarak işlemeye başlamış, alınmayan tedbirler ve önemsenmeyen iş güvenliği yüzünden ağır can kayıpları ve kalıcı hastalıklar ortaya çıkmıştır. Sadece kâr amacı güden işverenlerin oranı çok yüksektir. Yalnız hesaba katmadıkları bir durum söz konusudur. Toplumun büyük bir kısmını oluşturan işçilerin sağlıksız koşullarda çalışması, hem işçi hem işveren hem de toplumun bütünlüğü, sağlığı, ekonomisi gibi açılardan büyük bir sorun oluşturmuştur. Bu durumu fark eden refah seviyesi yüksek bazı bilim insanları, yine aynı dönemlerde (18. ve 19. yüzyıl) çalışanların uzun sürelerle çalıştırılması, genç-çocuk çalışanların azaltılması, meslek hastalığının tanımlanması ve işyerlerinde meslek hastalığına yol açacak durumlara karşı önlemler alınması gibi önemli çalışmalar yaparak iş sağlığı ve güvenliğine (ISG) bir ruh kazandırmıştır. GIDA SEKTÖRÜNDE GÖRÜLEN MESLEK HASTALIKLARI Meslek hastalığı, mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı tanımlar (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu md 3/l). Meslek hastalıklarını, diğer hastalıklardan ayıran en önemli özelliği, ‘üretim’den kaynaklanmış olmasıdır. Gıda sektöründe sıklıkla rastlanan meslek hastalıkları şunlardır: Tendoit ve karpal tünel sendromu gibi kronik iskelet-kas sistemi hastalıkları; enzim- İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki; Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kalmıştır. ler, hayvanlar, tahıllar, unlar vs ile çalışmaktan kaynaklanan solunum sistemi hastalıkları, astım; bruselloz, e.coli, salmonella, basillus, toxoplasmosis gibi mikro-organizmalardan kaynaklanan alerjik ve/veya bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar; gürültüye bağlı işitme kaybı, uzun süre soğuk ve nemli ortamlarda çalışmaktan kaynaklanan hastalıklar; sindirim sistemi hastalıkları,kontak dermatitler ve egzama gibi cilt hastalıları; bunlarla birlikte soğutmak, sterilize etmek, ayırmak, dezenfekte etmek için kullanılan sıvı, gaz veya buhar halde bulunan CO, amonyak, PVC (polivinil klorür) vb kimyasallara maruziyet sonucu kaynaklı zehirlenmeler, devamlı tahriş ve yanık vakaları (Atayeter ve Terzioğlu, 2009) ve (Mıdık, 2014). Bu noktada, kişisel koruyucu donanımlar devreye girmektedir. Kişisel koruyucu donanımlar (koruyucu eldiven, maske, gözlük, emniyet kemeri, iş ayakkabısı, vs.) maruziyeti güvenli sınırlara çekerek, kazaya veya hastalığa yakalanma oranını yüksek oranda düşürmektedir. GIDA SEKTÖRÜNDE GÖRÜLEN İŞ KAZALARI İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olaydır (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu md 3/g). Ülkemizde meydana gelen iş kazaları incelendiğinde; gıda ürünleri imalat sanayi sektöründe meydana gelen iş kazalarının toplam iş kazalarının yaklaşık yüzde 10’luk bir kısmını oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca, gıda Kasım - Aralık 2014 89 DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ Ülkemizde meydana gelen iş kazaları incelendiğinde; gıda ürünleri imalat sanayi sektöründe meydana gelen iş kazalarının toplam iş kazalarının yaklaşık yüzde 10’luk bir kısmını oluşturduğu görülmektedir. ürünleri imalatı sektörü ölümlü iş kazası sayısında da en çok kaza meydana gelen ilk 10 sektör içerisinde yer almaktadır (Akkoyun, 2013). Türkiye genelinde son 12 ay içinde istihdam edilenlerden yüzde 2.3’ü bir iş kazası geçirdi. Son 12 ay içerisinde bir iş kazası geçirenlerin yüzde 63.7’si geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle belirli sürelerde işinden uzak kaldı ( Türkiye İstatistik Kurumu, 2013). Gıda sektöründeki kazalarda genel olarak parmak, el-ayak bileği, el, kol, ayak ve gözler en çok etkilenen organlar olmuştur (Atayeter ve Terzioğlu, 2009). Gıda sektöründe iş kazasına sebep olacak temel olaylar şunlardır: Elle taşıma, kayma/düşme, hareketli /yüksekten düşen cisimler, konveyör bantları, paketleme makineleri, şerit testereler vb gibi hareketli makineler, yüksekten düşmeler, sabit cisimlere çarpma, zararlı maddeler ile temas, hareketli araçlar ile temas, elektriksel nedenler, yangın/patlama(Akkoyun, 2013). Meslek hastalıkları başlığı altında da belirttiğimiz gibi, kişisel koruyucu donanım kullanmak çalışanı ve dolaylı olarak ailesini, çevreyi, işvereni, ülke ekonomisini ve refah seviyesini güvence altına alır. Risk analizi; işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları ifade eder. 90 Mimar ve Mühendis ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki; Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kalmıştır. Türkiye’de iş denetiminde niceliksel yetersizlik; kayıt dışı istihdam ve iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma yetersizliğinin tahmin edilenden daha yüksek olduğunu düşündürmektedir. Görüldüğü üzere; iş kazaları ve meslek hastalıkları özel sektör ya da kamu olarak ayırt etmeden tüm işletmelerde görülen başlıca problemler haline gelmiştir. Tüm sektörlerde olduğu gibi gıda sektöründe de artan otomasyon ve makineleşme, üretim hızını artırırken bir yandan da ihmal edilen tedbirler yüzünden iş kazası ve meslek hastalığı oluşumunu maalesef artırmıştır. Tüm bunların önüne geçilmesi için önce iş güvenliği kültürünün benimsenmesi gereklidir. Peki bu aralar dillere dolanan bu kültür nedir ve kazaların önlenmesi için ne yapılmalıdır? İlk adım olarak, İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde belirtildiği gibi, işletmelerde risk analizi ve beraberinde risk değerlendirmesinin yapılması ve yönetmelikte belirlenen aralıklarla yenilenmesidir. Bir işletmeye giriş yaptığımız anda karşılaşabileceğimiz tehlikelerin belirlenmesi ve beraberinde getireceği risklerin ortaya çıkarılması, pro-aktif bir yaklaşım sağlayarak, işletmeye katılacak en önemli adım olacaktır. Ayrıca risk değerlendirmesi yapılırken, daha önceki kayıtların incelenerek, mevcut işletmede hangi tür kazaların ya da hastalıkların olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Risk değerlendirmesi sonucu, sektöre göre farklılık gösteren, öncelikle müdahale edilmesi gereken alanlar belirlenmeli ve ilk müdahaleler yapılmalıdır. Risk değerlendirilmesinin aciliyeti çok önemlidir. Çünkü kazalar hiç beklenmedik anlarda olabilir. Daha sonrasında, İş Yerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelikte bahsi geçen acil durum planı hazırlanmalı, acil durumlar için koruma, kurtarma, ilkyardım gibi ekipler, mevcut çalışanlar arasından belirlenerek herkesin görebileceği ortak bir alana bu ekiplerin isimleri asılmalı ve ekiplerdeki çalışanlar özel olarak görevleri hakkında eğitilmelidir. Devamında, İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği ve İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği’nde belirtilen iş güvenliği uzmanı, işyeri 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim hekimi ve diğer sağlık personeli ataması Sistemi’ni kullanan firmalar iş güvenliİSG-KATİP ( iş sağlığı ve güvenliği kayıt, ğini dikkate alarak en önemli adım alatakip, ve izleme programı) sisteminden rak önce çalışanlarının can güvenliğini yapılmalıdır. Böylece işletme, kanuna sağladıklarını bunun yanında işletmede uygun hareket etmiş ve düzenli arabulunan makine ve teçhizatların, tüm lıklarla diğer sağlık personeli, hekim tesisatların ve üretim güvenliğinin ve uzman tarafından gözetim altında sağlanarak maddi, manevi kazanç sağtutulmuş olacaktır. Bu yöntem ile landığının farkında. İş güvenliği, kurallar işletmeler, çalışılan tüm faaliyet alanbütünü olarak görülmemeli, toplumun larındaki eksikliklerini görebilecek ve bir kültürü olarak benimsenmesi sağlanbunlar için gerekli önlemleri rahatlıkla malıdır. Anadolu halkı olarak gelenek ve alabilecektir. Çünkü gerek risk analizi göreneklerimize, neredeyse inançlarımız tablosunda alınması gereken önlemler kadar bağlı olduğumuzu kanıtlamış anlaşılır biçimde açıklanmış olacak, durumdayız. Bu yola baş koymuş insangerek yapılan iş güvenliği uzmanı, lar olarak amacımız ise; iş sağlığı ve işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli güvenliğini sadece bir kurallar bütünü ataması ile aylık düzenli olarak işletme olarak görmeyip, zamanla bir kültür takip edilecek ve eksikliklerin azaltılhaline gelmesini ve ması can güvenliğinin Tüm sektörlerde benimsenmesini sağlasağlanması için gerekli olduğu gibi gıda mak olacaktır. Özellikle tedbirler alınmış olaçalışanların haklarını ve sektöründe de caktır. Bu çalışmalar sayesinde görülüyor artan otomasyon ve sorumluluklarını bilmeki; TS 18001 İş Sağlığı makineleşme, üretim si kazaları ve hastalıkları önlemeye yardımcı ve Güvenliği Yönetim hızını artırırken bir olacaktır. Bilinç arttıkça Sistemi can güvenliyandan da ihmal problemler azalacak, ği, işletme ve üretim edilen tedbirler güvenliği için büyük güvenli bir çalışma ortayüzünden iş kazası önem taşımakta, kulmı beraberinde çalışma ve meslek hastalığı lanan ve dikkate alan disiplinini, çalışma isteoluşumunu maalefirmaları birkaç adım ğini ve üretimde verimi sef artırmıştır. öne geçirmektedir. TS getirecektir. KAYNAKLAR Akkoyun, Melih (2013), İş müfettişi yardımcısı, T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Gıda sektöründe yer alan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları Anon, (2007) . www.tse.org.tr TS 18001 İş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi ( OHSAS) Belgelendirme süreci, TS 18001 OHSAS Eğitim notu Atayeter, Servet; Terzioğlu, Elif (2009), bir su ürünleri işleme tesisinde iş sağlığı ve güvenliği risk analizi uygulaması, Kılıç Deniz Ürünleri Üretimi İhracat-İthalat ve Tic. A.Ş Bodrum / Muğla Bilim Laboratuvarları, meslek hastalığı nedir, nasıl tanı konulabilmektedir? http:// www.bilim.gen.tr/?_Args=Dynamic,58 Buzbaş, Necdet (2010), Türkiye ve AB’ de Gıda Güvenliği: Ortaklığın Sinerjisi, 28.Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Toplantısı Edinburg, İskoçya Mıdık, Şenol (2014),“Gıda sektöründe iş güvenliği” makale: s.1, Aka İş Güvenliği Ekipmanları, http://www. akaisguvenlik.com/gida-sektorunde-is-guvenligi/17/ oku.html Tüzüner, Lale vd.(2008), “Hastanelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarının Değerlendirilmesine Yönelik Bir Araştırma”, 1. Ulusal Çalışma İlişkileri Kongresi, Bildiriler Kitabı, Sakarya: s.516, Yılmaz, Alparslan, Kanunlardaİş Sağlığı Ve Güvenliği (2013), T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi | İSGYüksek Lisans Programı Ders Notu – I : s.10,11, Yılmaz, Fatih (2009), “İşçi Sağlığı ve Güvenliği’nde Okul Eğitiminin Önemi: ModernÖrnekler Işığında İş Sağlığı ve Güvenliği Lisans Eğitiminin ÜlkemizdeUygulanabilirliği”, Kamu-İş,C:11, S:1, www. kamu-is.org.tr/pdf/1115.pdf, s.131, İnternet kaynakları http://www.diatek.com.tr/Makale-Yontem/Genel/ Pekmez-Uretimi_229.htm http://6331sayilikanun.org/is-guvenligi/313/l-matrisyontemi-17.html http://tr.wikipedia.org/wiki/Pekmez http://www.yarbis.yildiz.edu.tr/common/ uploads/328b342db0/Ltipmatrisveornegi.pdf http://6331sayilikanun.org/is-guvenligi/313/l-matrisyontemi-17.html Kasım - Aralık 2014 91 MAKALE B irçok kişinin istediği işi sadece 1 kişi alabilecektir. Bu her zaman en iyi CV’ye sahip kişi olmayacaktır. İş görüşmesinde sizi öne çıkaracak özelliklerinizi göstermeniz belki de adaylar arasında sizi bir anda en öne geçirecektir. Ne kadar değerli ve faydalı olabileceğinizi ortaya koyamazsanız, sahip olduklarınızın hiçbir değeri yoktur. Kendinizi pazarlamak kendinizi iyi ifade edebilmenizle başlayacaktır. Kendinizi lansmanı yapılacak bir marka olarak düşünürseniz görüşme de sizin için lansman gecesidir. Bu ürünün tercih edilmesi için rekabet gücünüzü artıracak sizin lehinize olan yönlerinizi bulmalısınız ve o noktaların üzerine gitmelisiniz. Bu konuda dikkatli olmanız gereken nokta sahip olmadığınız özellikleri varmış gibi göstermek değil, var olan niteliklerinizi önem ve değerine göre öne çıkarmaktır. İlk etki giysileriniz, kişisel bakımınız ve takılarınızdır. Boyasız ve cilasız ayakkabı görüşmeyi başlamadan bitirebilir. Abartılı makyaj ve çanta sizi karşıda kişinin gözünde değersiz kılabilir. İçindeki hediye ne kadar değerli olursa olsun iyi bir paket bu hediyeyi daha da dikkat çekici yapacaktır. Kıyafet kişinin kim olduğu konusunda mesaj vermek için en iyi araçtır. Farklı görünmek başvurulan işin nevine göre bazen işe yarayabilir. Güzel bir fiziğe sahip olmak ve yahut yakışıklı bir erkek olmak sizin için bir değerdir. Uluslararası çalışmalarda işe alınma noktasında yüzde 25’lere varan pozitif bir katkısının olduğu söylenmektedir. Siz de işe alım elemanı olsanız farklı davranır mısınız ? Saçlarınız sizin imzanız gibidir. Yüzünüze uygun seçilmiş saç kesimi sizi hafızalarda kalıcı kılacaktır. Görüşmede rahat olmaya dikkat edin. Ancak rahatlık laubalilik olarak algılanmamalı. Asla görüşmede espri yapmayın ve yahut ima yoluyla duygularınızı ifade etmeyin. Başvuru 92 Mimar ve Mühendis İŞ BULMA YARIŞINI NASIL KAZANIRSINIZ? İşe eleman alacak kişi için hedef başvuranlar içinden en iyisini seçmektir. Sizin içinse başvuran diğer adaylarla girdiğiniz yarışı kazanmaktır. Etkili CV hazırlayıp gönderdiğiniz iş yerinden yaptığınız etkili bir telefon görüşmesi sonucunda görüşmek için randevu almayı başardınız. Bu andan itibaren elinizdeki tüm kozlarınızı ortaya koymak varsa eksikliklerinizi göstermeden görüşmeyi tamamlamanız gerekmektedir. Bu görüşme size verilen büyük bir şanstır. Bu şansı sakın heba etmeyin. Mahmut Çelik MMG GENEL Başkan Yardımcısı YÜKSEK Makine Mühendisi [email protected] yaptığınız şirket hakkında bilgi toplayın ve kendi kişisel hedeflerinizle ortak paydalar oluşturan ifadeler kullanın. Görüşmeye gitmeden önce görüşülecek firmanın internet sitesini kesinlikle ziyaret edin, raporlarını inceleyin burada yakalayacağınız değerli bilgiler size görüşmede üstünlük sağlayacaktır. GÜVENLİĞE VE PATRONUN SEKRETERİNE İYİ DAVRANIN Görüşmede sorulacak klasik sorulara akılda kalacak yaratıcı cevaplarınızı hazırlayın . Tekdüze bir çalışan artık tercih edilmiyor bilginiz olsun. Rekabete açık, yeterli bilgiye sahip ve deneyimli bir çalışan görüntüsü vermek bu basit sorulara vereceğiniz yaratıcı cevapların içinde saklıdır. Kendinize has bir tarzınızın olması önemlidir. Kişisel markanızı oluşturmak için farklı bir aksesuar sizi farklı kılabilir (cekette mendil, renkli gözlükler vb.). Duruşunuz, tavırlarınız odaya girişiniz, yürüyüş şekliniz sizinle ilk temas eden kişilere davranışınız bekleme esnasında o firma ve yahut görüşeceğiniz kişi hakkında ipucu almanıza ve işe İçindeki hediye ne kadar değerli olursa olsun iyi bir paket bu hediyeyi daha da dikkat çekici yapacaktır. Kıyafet kişinin kim olduğu konusunda mesaj vermek için en iyi araçtır. alınmanıza yardımcı olabilir (kapıdaki güvenliğe ve patronun sekreterine iyi davranın). Karşılıklı görüşme yapılan bir ortamda iseniz, sizi ele verecek dünya görüşünüzü yansıtacak, alışkanlıklarınızı ortaya çıkaracak durumlardan kaçınmalısınız . Küçük organizasyonlarda yönetici olarak işe alınanlar yakın çalışma arkadaşlarını tanıdıklarından seçmelerinin kendilerinin o şirketteki kalma süresini uzatacağına inanmaktadır. Modern işletme anlayışında ise ekibe çalışanların arkadaş ve yakınlarının katılması teşvik edilmektedir. Bu teşvik ekip ruhunun oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Ancak akrabalık ilişkisi içerisinde olunanların işe alınması fevkalade sakıncalı bir durum sergilemektedir ve kaçınmak gerekmektedir. Görüşme esnasında asla yalan söylemeyeniz. Yalan neticesinde işe alınmış olsanız bile akabinde çalışırken bu yalan size sürekli zorluk çıkaracaktır. Çalışmadığınız bir işyerinde kendinizi çalışmış göstermek, sıradan bir çalışanken kendinizi yönetici olarak ifade etmek ve yahut küçük bir rolünüz olan bir oyunda önemli bir oyuncuymuş gibi kendinizden bahsetmek işe girdikten sonra sizin için uykusuz geceler demektir. İşe eleman alımında görüşmeyi yapanlar her zaman uzun soluklu yol arkadaşlığı yapacak eleman aramaz, bazen yakın vadede oluşan sıkıntıyı hızlı ve pratik şekilde çözecek bir çalışma arkadaşı arar. Bu yüzden görüşme esnasında oluşan gelişmeleri dikkatle takip etmek ve soruları ona göre cevaplamak gerekir. TORPİLİN GÖZ ARDI EDİLEMEZ KATKILARI VAR Tüm bu konulara dikkat ettiniz ve görüşmeniz sonlandı. Sonucun size bildirileceği söylendi. Makul süre beklediniz ve hiç kimse sizi aramadı. Geri dönerek sorgulamak sizin işi istediğinizi gösterecek bir durumdur (ama sadece bir kere arayın !). Kültürel altyapımızın bir sonucu olan torpilin işe alım süreçlerinde göz ardı edilemez katkıları vardır. Ulusal bir şirket için yerel bir lokasyonda eleman alınacaksa o bölgenin saygın bürokratı ve yahut işadamının referansı ile eleman almanın o şirkete pozitif etkisi olacaktır. Bu referans ile işe alınan kişiden daha sonra bu ilişkilerini kullanabilmeyi hayal etmektedir . İstisnası bir kültürle büyütülen bizlere bu yaklaşım hiç garip gelmemektedir. Amacınız görüşme neticesinde işe girmek olsa da, her olumsuz iş görüşmesi gelecekte başarılı olacağınız iş görüşmelerinin antremanı olarak geçmişinizde yer alacaktır. Her görüşme size tecrübe kazandıracak ve zafere giden yolda size azık olacaktır. Kasım - Aralık 2014 93 KİTAPLIK İTÜ’DEN KENTİNİ SEVENLERE “İSTANBUL İÇİN ÖNGÖRÜLER T A A R L A” genç mimarların “Melez Kentsel Strüktürler ve Mimari Açılımları”, “Kentsel Ekoloji”, “Kentsel Yaratıcılık, Yaratıcı Mekânlar ve Kent” ve “Kentsel Konut: Yeniden, Bugün” tematik başlıkları altında yaptıkları araştırmaları ve İstanbul için geliştirdikleri öneriler kitapta yer alıyor. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden “İstanbul İçin Öngörüler t a a r l a” kitabı yayımlandı. İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan, başta mimarlar ve mimarlık öğrencileri olmak üzere, kentini seven, yaşadığı kentten öğrenmeye çalışan, kentinin sorunları ile ilgilenen ve geleceği hakkında fikir üreten herkese hitap eden “İstanbul İçin Öngörüler t a a r l a: İTÜ Mimari Tasarım Araştırma Laboratuvarı Çalışmaları” kitabının editörlüğünü, Ayşe Şentürer, Nurbin Paker, Özlem Berber, Aslıhan Şenel yaptı. Kitapta, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı Proje 1 Stüdyosu’nda 2007-2010 yılları arasında yapılan çalışmalardan bir seçki okuyucuyla paylaşılıyor. Bu seçkiye, stüdyo yürütücülerinin bu stüdyoyu kurgularken odağa aldıkları “kuram ve araştırma aracılığında tasarım” yaklaşımının farklı vurgularla açılımlarını yapan metinleri ve stüdyonun yürütücüsü veya katılımcısı akademisyenlerin stüdyoda ele alınan temalar hakkındaki ufuk açıcı makaleleri eşlik ediyor. Kentini seven, yaşadığı kentten öğrenmeye çalışan, kentinin sorunları ile ilgilenen ve geleceği hakkında fikir üreten herkes bu metinler aracılığıyla geliştirilen tartışmalara katılacak ve genç mimarların “Melez Kentsel Strüktürler ve Mimari Açılımları”, “Kentsel Ekoloji”, “Kentsel Yaratıcılık, Yaratıcı Mekânlar ve Kent” ve “Kentsel Konut: Yeniden, Bugün” tematik başlıkları altında yaptıkları araştırmaları ve İstanbul için geliştirdikleri öneriler kitapta yer alıyor. Kitap, 207 sayfa olarak Türkçe ve İngilizce yayınlanırken, fiyatı ise 25 TL olarak belirlendi. İSTANBUL’UN KAYBOLAN AHŞAP KONUTLARI YAZAR: REHA GÜNAY YAYINEVİ: YEM YAYINLARI 15. ve 16. yüzyıldan günümüze Türk evi geleneğinin en sıra dışı örneklerinin vücut bulduğu İstanbul, yakın zamana kadar koruduğu ahşap konut dokusunu ve buna paralel gelişen yaşama kültürünü bugün yitirmiş görünüyor. Bu geleneğin örneklerini eşsiz fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştiren kitap, bu tipolojiyi ve ortaya çıkardığı konut dokusunu gelecek kuşaklara aktaracak önemli bir belgeleme çalışması olarak dikkat çekiyor. RADYOAKTİF ATIK YÖNETİMİ Yazar: Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU Yayınevi: NOBEL Akademik Yayıncılık “Gelişen toplumlarda yaygın ve etkili olarak faydalanılan nükleer uygulamalar, nükleer enerjiyi toplumsal gelişme sürecinin bir parçası haline getirmiştir. Bu düzeyde kullanılan bir kaynağın insan ve çevresi ile etkileşimi yeterince bilinmemektedir.” Bu çerçevede ortaya çıkan bu kitap sadece 94 Mimar ve Mühendis nükleer enerji mühendislerinin veya nükleer fizikçilerin değil, nükleer tıp ve nükleer uygulamalar yapan mühendislerin faydalanacağı bir kaynak niteliğindedir. Çevre bilimleri ve mühendisliği alanında ise özellikle eksikliği duyulan nükleer ve radyoaktif atıklar konusundaki kaynak arayışlarına ce- vap verebilecek niteliktedir. Uygulamalarla da desteklenen bu kitap, konu hakkında doğru bilgiye ulaşmak isteyen okuyucular, nükleer alanla ilgili ders alan öğrenciler, bilimsel çalışma yürüten akademisyenler ve aynı zamanda fiilen bu alanda çalışanlar için de oldukça faydalı bilgiler içeriyor. AJANDA BETON İSTANBUL 2015 Hazır Beton Çimento, Agrega, İnşaat Teknolojileri Ve Ekipmanları Fuarı Sektör: İnşaat Şehir: İstanbul, İFM Fuar Tarihleri: 19.02.2015 – 21.02.2015 Web: www.betonfuari.com WIN ELECTROTECH 2015 16. Enerji, Elektrik ve Elektronik Teknolojileri Fuarı Sektör: Elektrik-Elektronik Şehir: İstanbul, TÜYAP Fuar Tarihleri: 19.03.2015 – 22.03.2015 Web: www.win-fair.com SCAFFORM EXPO 2015 4. Uluslararası İskele ve Kalıp Endüstriyel Yapı Teknolojileri Fuarı Sektör: Yapı Şehir: İstanbul, İFM Fuar Tarihleri: 12.02.2015 – 15.02.2015 Web: scafformexpo.com RENTAL EXPO TURKEY 2015 İş, İnşaat Makinaları ve İşletme Ekipmanları Operasyonel Kiralama Sistemleri Fuarı Sektör: İnşaat Şehir: İstanbul, İFM Fuar Tarihleri: 12.02.2015 – 15.02.2015 Web: www.demosfuar.com.tr ANFAŞ CITY EXPO 2015 Uluslararası Şehircilik ve Teknolojileri Fuarı Sektör: Elektrik-Elektronik Şehir: Antalya, AFM Fuar Tarihleri: 01.04.2015 – 03.04.2015 Web: www.anfascityexpo.com Kasım - Aralık 2014 95 ÇİZGİ YORUM YAKUP GÜLER 96 Mimar ve Mühendis TÜRK YAPI SEKTÖRÜNÜN ve BÖLGENİN EN BÜYÜK BULUŞMASI TURKISH BUILDING INDUSTRY’S and REGION’S BIGGEST GATHERING facebook.com/yapifuariturkeybuild twitter.com/yapiturkeybuild instagram.com/yapiturkeybuild BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR. THIS EXHIBITION IS ORGANIZED UNDER THE SUPERVISION OF TOBB (THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY) IN ACCORDANCE WITH THE LAW NO. 5174.