Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı
keçisütüdamızlıkprojedanısmanlık
SAANEN
KEÇİSİ
ÜRETİM ÇİFTLİĞİ
www.e-ciftlik.net
T 0544 469 47 78
Haymana Yolu 14. Km Yavrucuk Gölbaşı-Ankara
T 0544 469 47 78
Geleceğimizin Güvencesi
“keçi bizim işimiz”
demirkoç
AĞUSTOS 2012
Yıl:1 Sayı:10
Bakanlık, Sap ve Saman’da
İthalatın Yolunu Açtı
Köy-Koop Muğla Birliği
“Üreticiden-Tüketiciye Yerli
Ürün Pazarı”nı Kuruyor
»»Sap ve saman miktarındaki azalma ve saman fiyatlarının geçen yıla göre 4 kat artmasının
ardından, üreticilerin kaba yem ihtiyacını karşılamaları için ithalatın önü açıldı. 67 ülkeden
hiçbir şart aranmadan sap ve saman ithal edilebilecek.
Hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan saman fiyatlarının geçen yıla
göre 4 kat artması, hayvan yetiştiricilerinin saman bulmakta zorlanmasından
dolayı mağduriyeti önlemek amacıyla ithalatla ilgili karar alınırken, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol
Genel Müdürlüğü, sap ve saman ithalatının yapılabileceği ülkeler ve sağlık şartlarını belirledi.
Buna göre, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü
tarafından şaptan ari ülkeler/bölge olarak
kabul edilen 67 ülkeden hiçbir şart aranmadan sap ve saman ithal edilebilecek.
Şart aranmaksızın saman ithal edilecek
ülke ve bölgeler:
“Almanya, ABD, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Belarus, Belçika, Belize,
Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Brezilya
(Santa Catarina, Rio Grande do Sul, Rondonia, Acre, Para, Espirito Santo, Minas
Eyaletleri), Brunei, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, El
Salvador, Endonezya, Estonya, Finlan-
diya, Fransa, Guatemala, Guyana, Haiti,
Hırvatistan, Hollanda, Honduras, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, KKTC, Kanada,Karadağ,
Kolombiya (Choco Bölümünün Northwest Bölgesi, Archipelago de San Andres ve Providencia), Kosta Rika, Küba,
Lesoto , Letonya, Litvanya, Lüksemburg,
Macaristan, Madagaskar, Makedonya,
Malta, Mauritius, Meksika, Nikaragua,
Norveç, Panama, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Singapur,
Slovakya, Slovenya, Şili, Ukrayna, Uruguay, Vanuatu, Yeni Kaledonya, Yeni Zelanda, Yunanistan.”
Şap hastalığı sebebiyle ithalat kısıtlaması
uygulanan 39 ülke/bölgeden de ithalat
yapılabilecek. Buna göre, bölgeleri belirtilen ülkelerden gelecek olan sap ve saman o ülkenin o bölgelerinden gelecek
ise işleme tabi tutulacak.
Buğday ve arpa üretiminin yaklaşık yüzde 40'ını sağlayan Doğu Anadolu ve İç
Anadolu bölgelerinde, ilkbahar yağışları-
»»Köy-Koop Muğla Birliği, yerli tohumlardan
üretilmiş ürünleri tüketiciyle buluşturulacak.
nın yetersiz olması sonucu bitki gelişiminin arzu edilen ölçüde gerçekleşmemesi,
buğday sap boylarının kısa kalması, bunun da saman veriminde azalmaya neden
olmasının ardından piyasada yeterli ürünün olmaması yanında fiyatların daha da
yükseleceği beklentisiyle stok yapılması
fiyat artışlarına neden olmuştu.
Saman fiyatları çeşitli illerde yüzde 40 ile
yüzde 316,7 arasında artış gösterirken,
bazı yetkililer ithalat yolunun açılmasıyla,
maliyetlerin azalmasını ve kaba yem fiyatlarında düşüş beklendiğini ifade ediyor.
Eğitimde Yeni Alternatif:
Eğitim Kooperatifleri
Çocuklara Bilinçli Tüketim
İçin Eğlenceli Tarım Eğitimi
»»Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın hibe desteği
sözü kooperatif ortaklık modeline ilgiyi ciddi
oranda artırdı.
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
çocuklar için ''Tarım ve Çocuk'' adlı
internet sitesini hizmete açtı.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, vatandaşları eğitim kooperatifi kurmaya davet ederken; sayısı 16 olan eğitim kooperatifine, 3 ayda, 5 yenisi eklendi. 5 kooperatif daha izin bekliyor.
Eğitimde 4+4+4 sistemine geçildikten sonra devletten hibe desteği sözü gelince, eğitim kooperatifleri ilgi odağı oldu. Eğitim
kooperatifi kuranlar gelecek yıldan itibaren yeni yatırımlarına
devletten hibe desteği alabilecekler. » Syf 8’de
Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı,
Hayvancılık Genel
Müdürü Ali Karaca
gündemdeki soru ve
sorunları Köy-Koop
Haber’e değerlendirdi.
“Et ve Süt Fiyatlarında
Artış Beklemiyoruz”
Röportaj
» Syf 12’de
Bakanlık, sağlıklı beslenme, organik gıda ve iyi tarım ürünleri
konusunda bilinçlendirmek amacıyla ''tarım ve Çocuk'' adlı
internet sitesini hizmete açtı.
Dünyada doğanın hızla kirletildiği bir dönemde, gelecek nesillerin daha bilinçli olması amacıyla başlatılan Tarım Çocuk
Kampı'ndan sonra ''tarım ve çocuk'' adlı internet sitesi de
faaliyete geçti. » Syf 7’de
“Yerel Tohumların Geliştirilmesi Çalışma Grubu” kuruldu.
Çalışma grubu; 1. Etap bilgilendirme toplantıları, 2. Etap
tarla gezileri olmak üzere köy gezileri düzenlendi. Köy gezilerinin sonucunda, yerli ürünlere pazar oluşturmak ve tüketicinin daha sağlıklı ürünleri tüketmesini sağlamak amacıyla,
Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesinin tahsis etmiş
olduğu alanda “Yerli Ürün Pazarı” nı kuruyor. » Syf 3’de
Krize Karşı Dünyanın En
Büyük İşçi Kooperatifi
»»Resesyonla boğuşan İspanya’da ekonomik
başarı hikayelerine pek rastlanmıyor.
Ama kuzeydeki Bask bölgesindeki dünyanın en büyük işçi kooperatifi böyle
olumlu bir örnek sunuyor. İspanya genelinde
işsizlik oranı yüzde 25’lerde seyrederken Bask ülkesinde oran yüzde 15;
kooperatifin bulunduğu
Guipuzcoa bölgesinde ise
daha da düşük.
Mondragon kooperatifi 250 şirket ve örgütten oluşan bir
kolektif. 85 kişinin çalıştığı Guipuzcoa’daki Mondragon
montaj fabrikası da bu kolektifin bir parçası. Burada sanayi
ürünleri üreten makinalar yapılıyor. Güneş enerjisi panelleri bunlardan biri. Şirketin ticari müdürü İnaki Legarde,
krizin etkisindeki Avrupa’nın çoğu bölgesinde yenilenebilir
enerji için hükümet sübvansiyonlarının tükendiğini ve bunun kendi şirketlerini de etkilediğini belirtiyor. İspanya ve
Avrupa’daki satışlarının azaldığını belirten Legarde, artık
Güney Afrika, Brezilya, Çin ve Kuzey Afrika gibi bölgeleri
hedeflediklerini ifade ediyor. » Syf 6’da
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Dr. Umut TOPRAK
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -10» Syf 2’de
“Kooperatiflerin İnanılmaz
Gücü”
» Syf 10’da
Bir Uğur Böceğinin
Günlüğü -2» Syf 9’da
Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI
Mehmet VAROL
Gıda Fiyatlarında Spekülasyon Kimin İşine Yarar? -1-
Doç.Dr. Ayşe GÜRSOY
» Syf 4’de
Tarih Tekerrür mü
Ediyor?
» Syf 5’de
Dondurma mı? Sütlü
buz mu?
» Syf 5’de
Erol AKAR
Erdoğan YILDIZ
Ünal ÖRNEK
Kooperatifçiliğimize, Ekonomistlerin Yaklaşım Sorunu
» Syf 13’de
Global Sermaye ve Neden
Kooperatifçilik
» Syf 11’de
Ashburton ve Bizim Tire
» Syf 18’de
KOOPERATİFÇİLİK
V E D İ Ğ E R TA
R
MA
IN
RK
Z
Bİ
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
LK
KUŞADA
SI
Güzelçamlı
REZERVASYON
0256 646 13 43
Kuşadası-Güzelçamlı mevkiinde, Milli
Parka 1 km mesafede yer alan tesisimiz,
60 yatak kapasitesine sahiptir.
Türkiye’deki Tüm Ortak
Kooperatiflerimize ve Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı mensuplarına
%20 İndirim Uygulanmaktadır.
Muayeneyi kazandıysanız, artik sizin için karada ölüm yoktu.
İstanbul Sirkeci’den Almanya’nın göbeğine kalkacak trende
yeriniz hazırdı. Ancak birtek dişinizde çürük gördülerse, ağzınızla kuş tutsanız Almanya’yı düşünüzde bile göremiyordunuz.
Kooperatifler, üyelerine, seçilmiş temsilcilerine, yöneticilerine ve çalışanlarına
kooperatiflerinin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilmeleri için eğitim
ve öğretim imkanı sağlar. Kooperatifler
genel kamuoyunu-özellikle de gençleri ve
kamuoyunu oluşturanları-işbirliğinin şekli ve yararlan konusunda bilgilendirirler.
6. Kooperatifler arasında işbirliği:
Kooperatifler, yerel, ulusal, bölgesel ve
uluslararası oluşumlarla birlikte çalışarak üyelerine daha etkin bir şekilde hizmet eder ve kooperatifçilik hareketini
güçlendirir.
7. Topluma karşı sorumlu olma:
Kooperatifler, üyelerince onaylanan politikalar aracılığıyla toplumlarının sürdürülebilir kalkınması için çalışırlar.
AÇLI KOO
PE
RI
M
M
LA
• Dr. Hilal TUNCA
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Alper Serdar ANLI
• Dr. Umut TOPRAK
R
V E D İ Ğ E R TA
MA
IN
K
L
Kooperatifler özerk, kendi kendine yeten
ve üyelerince yönetilen kuruluşlardır.
Kooperatifler, hükümetler dahil olmak
üzere diğer kuruluşlarla bir anlaşmaya
girmeleri ya da dış kaynaklar yoluyla sermayelerini artırmaları durumunda, bunu
SA
KA
4. Özerklik ve bağımsızlık:
5. Eğitim, öğrenim ve bilgilendirme:
• Dr. Yener ATASEVEN
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
Ğİ • KÖY
Çoğunlukla üyeler, üyeliğin bir koşulu
olarak taahhüt edildiği üzere (var ise) sermaye üzerinden kısıtlı miktarda gelir elde
ederler. Üyeler gelir fazlasını, muhtemelen "en azından bir kısmı taksim olunamaz kaynaklar" oluşturma yoluyla kooperatiflerini geliştirme, kooperatifle yapmış
oldukları işlemlerle orantılı olarak üyelerine kar sağlama ve üyelerce onaylanan
diğer faaliyetlere destek olma gibi amaçların biri ya da tamamı için ayırırlar.
kooperatiflerin özerkliğini sürdürecek ve
üyelerinin demokratik yönetimini koruyacak şekilde gerçekleştirirler.
• Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI
• Dr. Bediha DEMİRÖZÜ
• Dr. Caner KOÇ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Dr. Levent DOĞANKAYA
RLİ
Üyeler, kooperatiflerinin sermayesine
adil bir şekilde katkıda bulunur ve bunu
demokratik olarak yönetirler. Bu sermayenin en azından bir kısmı genellikle kooperatifin ortak mülkiyetidir.
YAYIN KURULU
Bİ
“Köyde bıraktığım ailemi muhtaç durumda bırakmayacağımı,
kooperatif başkanlığından ailemin para sıkıntısı çektiği resmen tebliğ edildikte derhal para yardımında bulunacağımı,
aileme göndereceğim paranın kooperatif vasıtasıyla alınmasını ve aileme ulaştırılmasını kabul edeceğimi, bunun için
çalıştığım yerin adresini kooperatife bildireceğimi, yüklenme
şartlarını getirmediğim takdirde, yurda dönmeyi kabul edeceğimi, hiçbir suretle aykırı bir iddiada bulunmaya hakkım olmadığını ve kooperatifin bu hususta uğrayacağı zararı tazmin
edeceğimi kabul ve taahhüt ederim.” -sürecek-
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan KöyKoop Merkez Birliği; Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait
farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve
işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik,
fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
Z
Bu senede bir bakalım mı?
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
E
Konunun bir de kooperatife dönük yüzü vardı. Almanya’ya
gidecek ortaktan kooperatif pek çok şey istiyordu. Bir kere
ortak olurken taahhüt ettiğiniz paranın dörtte birini peşin yatıracaktınız. Sonra yüklenme senedi imzalayacaktınız.
RK
3. Üyelerin ekonomik katılımı:
EĞİTİM VE DİNLENME TESİSLERİ
LİKLERİ M
E
Kooperatifler, siyasa oluşturma ve karar
alma süreçlerine katılan üyelerince denetlenen demokratik kuruluşlardır. Seçilmiş temsilci olarak hizmet eden erkekler ve kadınlar üyelere karşı sorumludur.
Birim kooperatif kuruluşlarında üyeler
eşit oy hakkına sahiptir (her üyeye bir oy
hakkı). Diğer düzeydeki kooperatif kuruluşlarında ise oy hakkı demokratik bir
yaklaşımla düzenlenir.
OTEL
BİR
2. Üyeler tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim:
KÖY-KOOP
F
Kooperatifler, cinsel, sosyal, ırksal, siyasal ve dinsel ayırımcılık olmaksızın, hizmetlerinden yararlanabilecek ve üyeliğin
sorumluluklarını kabule razı olan herkese açık gönüllü kuruluşlardır.
A
İ
AT
1. Gönüllü ve herkese açık üyelik:
R
Öyle adınıza istek mektubu gelince “ ver elini Almanya “ deyip
gidemiyordunuz. Almanlar İstanbul’da kurdukları sağlık Merkezinde adamı dişinden tırnağına değin muayene ediyorlardı.
KOOPERATİFÇİLİK İLKELERİ
Kooperatif ilkeleri, kooperatiflerin kendi
değerlerini uygulamaya koyarken esas
aldıkları kurallardır. Bunlar:
PE
LİKLERİ M
E
Deveye “Boynun eğri” demişler, “Nerem doğru ki,” yanıtını
vermiş . Ülkemizde her alanda sürüp giden keşmekeşin belki
de en ağır biçimi kooperatifçilikte yaşanıyordu. Kooperatifçi
yetiştiren okullarımız bulunmadığından ve kooperatifin ne
olduğu pek bilinmediğinden kimi yörelerde acı olaylar yaşanıyordu..
Bademler’de bile pek çok kişi,bugünkü dev tesisleri göre göre
bu işin tutmayacağını öne sürmü yor muydu? Bizim ulusal yapımızda bireycilik ağır basıyor olmalı.
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var,” demişiz ama, bunu galiba,
bir başkasının çamura batan kağnısaını iteleme konusunda
söylemişiz. Yoksa bir amaç uğruna el birliği etmeye gönlümüz
el vermiyor, aklımız pek yatmıyor.
Yakın çevrenize şöyle bir bakıverin. Ufacık köylerde bile iki
kişinin bakkal dükkanı açmak için bile bir araya gelemeyişinin altında yatan gerçek “Ben uyurken , ya sen dükkanda lokum yersen,” kuşkusundan başka ne olabilir?
Yazık ki acı geleceğimiz bu.”Gerçeğimiz bu olunca da ağzımızla kuş tutsak bizde kooperatif dikiş tutturamayacaktır.”, demeye çalışırken, mucizeye benzer bir olay gelişti.
AÇLI KOO
BİR
Kooperatife Can Suyu
M
LA
F
»»Günün öyküsünü bize anlatmaya çalışanlar Türkmenoğlu’nun ,”Beni tutanlar kalsın,
kooperatifi batırmayalım,” dediğini ve dağılmayı onun bu sözlerle önlediğini özellikle
belirtiyorlar.
Kooperatiften ayrılanlar hiç olmazsa, paralarını
Ülkemizde Kooperatifçiliğin Başına
geri almakta acele etmeselerdi ya. Yangından
Talih Kuşu Kondu
mal kaçırır gibiydiler. Geliyorlar,sıkıştırıyorlar
ve paralarını alıyorlardı..
Çalışma Bakanlığı ile Köy İşleri Bakanlığı , tarımMustafa Or’un kızı Nevin hastaneye yatmış.
sal amaçlı kooperatiflerin yurt dışına gitmek isteAcele paraya ihtiyacı var.
yen ortaklarına öncelik tanınmasını öngören bir
proje hazırladılar. Bu projenin uygulama alanına
“Abaoğlu, benim parayı çeksem nasıl olur?”
konulması
büyük bir olaydı.
Mehmet
Hadi
İLBAŞ
Türkmenoğlu, Mustafa Or’un dayısını torunu.
Köy-Koop
Eski
Genel
Başkanı
Yurt çapında binlerce, on binlerce kişi aylardır ve
Ayrıca,eşi Gülsen Or’un da amcasının oğlu.
Arada, kooperatifin hatırı yoksa akrabalık hahatta yıllardır Avrupa’ya kapağı atabilmek için katırı var..Sormadan ayrılmak olmazdı..
pılarda beklemiyor muydu? Şimdi bunlar arasından TARIMSAL AMAÇLI BİR KOOPERATİF İN ORTAĞI OLANA “Önce
“Çee, kooperatif dağılmasın.”
siz buyurun”, denecekti.
Kooperatif batmak için b ir tek kişiye bakıyordu. Bir ortak
Can suyu diye işte buna denirdi. Bütün kooperatifler için oldaha ayrılsa yasa uyarınca kooperatifin varlığı sona erecekti.
duğu gibi Bademler için de böyleydi bu. Kooperatif ortaklığı
Hem de hiçbir işleme gerek duyulmaksızın.Ele hele Mustafa
kısa zamanda öylesine kıymete bindi ki, Bademler bile daha
Or kurucu ortaktı.
Çaresizlikten çare üretmenin ustası Türkmenoğlu hasta ço- birkaç ay öncesine değin kooperatiften kurtulabildiğini hüner
sayan kimi açıkgözler, bu kez de ortaklığa dönebilmenin yocuğu hastane köşelerinde bırakacak değildi ya. Mustfa Or’a
lunu
aramaya koyuldular.
kooperatifteki parası Kadar parayı kooperatifin kasasından
ödünç olarak verirse şiş de yanmazsı, kebap da. Nasıl olsa or- Kooperatife birden 69 kişi birden geldi. Hemen birkaç ay
tada böyle bir uygulamaya karşı çıkacak ortak da kalmamıştı.
içinde ortak sayısı 111 kişiyi buldu. Gemi yüzmeye yönelmişti,
batmayacaktı. Türkmenoğlu’nun köylü üzerindeki ağırlığı da
Mustafa Or şöyle diyor: Mahmut’un bize göre farklı yönleri
bunlardı. Kendisinden bir şey istediğinizde hemen “hayır “ belli belirsiz artmıştı.
demeden enine boyuna konuyu inceler, hayır derse iş nereye
Hemen liste yaptılar. Almanya’ya gitmek isteyen ortakların
varır, evet derzse ne olur, bütün bunları gözden geçirdikten
adlarını ilgili kuruluşlara bildirdiler. Ve beklediler Artık gözsonra beklenen cevabı verirdi. “
ler yoldaydı. Köyde bir hazırlık gidiyordu.
Kooperatif bu durumda iken bile, Türkmenoğlu gelecekten
Bademler’e ilk müjde 3 Mart 1966 günü geldi. Kooperatif orumudunu kesmemişti. Hiç durmadan projeler hazırlayan.,
tağı 8 kişi İstanbul’a Çağrılıyordu. Hemen 3 gün sonra hemen
kahvede, yolda,tarlada kendisini dinleyecek iki kişi ele geçi- 11 kişinin daha mektubu geldi.
rirse, hemen kooperatifin gelecekte yapacağı yatırımları an
Köyden uğurlanan ilk Almancılar Mustafa Or, Hüseyin Uz, ve
latmaya koyulan b u genç adama Badem’lerde herkes gülüAli Şenkul oldu. Onları Hüseyin Şenkul, Mehmet Ali Bilginç
yordu.
izledi. Yıl sonuna değin, adresini Almanya’ya taşıyan ortak saKöyde Türkmenoğlu’na inanan ancak birkaç kişi vardı.
yısı 42’yi bulmuştu.
SA
Tİ
IM
DÜNDEN BUGÜNE KOOPERATİFÇİLİK -10-
E
2
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet VAROL
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Eylül 2012 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
BİRLİKLERDEN HABER
3
Türkiye'de Sütün Yüzde 9'u
Denizli'de Üretiliyor
Köy-Koop Muğla Birliği “ÜreticidenTüketiciye Yerli Ürün Pazarı”nı Kuruyor
»»Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler (Köy-Koop)
Merkez Birliği Genel Başkan Vekili Mehmet Varol, Türkiye’de yılda 13
milyon 600 bin litre sütün yüzde 9’unun Denizli’de üretildiğini söyledi.
»»Muğla Belediyesinin, Köy-Koop Muğla Birliğine tahsis etmiş
olduğu alanda; yerli tohumlardan üretilmiş ürünleri tüketiciyle
buluşturulacak.
Mehmet Varol, Türkiye’de yılda 13 milyon 600
bin litre sütün yüzde 9’unun Denizli’de üretildiğini söyledi. Denizli’de 212 bin 499 büyükbaş
ve 469 bin 917 küçükbaş hayvan bulunduğunu
belirten Varol, “İlimizde yılda 292 milyon 982
bin 314 litre süt üretiliyor. Bugün itibariyle 81
kuruştan satılıyor ancak yem ve saman fiyatlarının yüksekliği nedeniyle süt üreticisi yine
para kazanamıyor.” dedi. Türkiye’de kişi başına yıllık süt tüketimi 80 litre seviyelerindeyken
Avrupa ülkelerinde 130 litre olduğunu kaydeden Varol, “Yıllardır istediğimiz ancak bu sene
yapılabilen ‘Okul Sütü’ projesi kapsamında, 7
milyon 200 bin öğrenciye günde bin 100 ton
civarında süt dağıtıldı. Bu proje, süt üreticilerimiz arasında psikolojik rahatlığın yaşanmasına sebep oldu. Üç yıl daha devam edeceği
için üreticilerimiz rahat.” diye konuştu.
van yemlerini
almak istediğimizde ise yüzde 8 KDV ödüyoruz. Yemdeki
KDV oranının
da yüzde 1’e
düşürülmesini, dolayısıyla
devletin süt üreticisine yüzde 7’lik kâr bırakmasını istiyoruz. Bunun yanında süt ve besi
hayvanı yetiştiren üreticilerimiz için fabrika
yemlerine devlet desteği istiyoruz. Et üretiminin bel kemiği olan süt üreticiliği ancak bu
şekilde kalkınabilir. Denizli genelinde kurulu
soğuk zincir sayesinde çok kaliteli süt üretimi
yapıyor. Bu kadar fedakâr üreticilerin derdine
de hükümetten çözüm bekliyoruz.” dedi.
'Arpa Buğdayın Sapı, Kendisinden
Pahalı'
Süt üreticileri üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını istediklerini de söyleyen Genel Başkan Vekili Varol, “Yem fabrikalarına biz çiftçiler ürettiğimiz arpa ve buğdayı satarken yüzde
1 KDV ile veriyoruz. Bunlardan üretilen hay-
Bu yıl çetin geçen kış sebebiyle arpa ve buğday
rekoltesinde düşüş yaşandığını, bu yüzden de
samanlık buğday sapının buğdaydan daha pahalı hale geldiği söyleyen Mehmet Varol, şunları kaydetti: “Geçen yıl 20 kiloluk bir balya
buğday sapı 3–4 liradan satılırken bu yıl 20
kilo sap 8 lira. Samanlık sap fiyatının daha da
yükselmesi bekleniyor, çünkü ürün yok. Besicilerimizi ve süt üreticilerimizin, kış için gerekli yem ve saman stoğunu şimdiden yapmalarını öneriyoruz. Rekolte düşüklüğü nedeniyle
saman fiyatlarındaki artış ve yeme gelen sürekli zamlar, süt üreticilerimizin kâbusu oldu.”
Köy-Koop Kastamonu Birliği ISO 9001:2008
Kalite Yönetim Belgesi almak için başvurdu
Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesi
Kent Konseyi Kadın Meclisi, Muğla Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Muğla da yapılması planlanan tohum
takas şenliği hazırlıkları kapsamında düzenlenen “Yerel Tohumların Sağlık, Çevre ve
Çiftçi Refahına Etkileri” konulu konferansta
üretici ve tüketicilere seslenen Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlisi Prof.
Dr. Tayfun ÖZKAYA; “Bugün dünyanın önde
gelen on firması dünya ticari tohum satışlarının yarısından çoğunu gerçekleştirmekte,
aynı şekilde önde gelen on firma -çoğu aynı
olmak üzere- tarım kimyasalları satışının
yüzde 84’ünü gerçekleştirmektedir.” dedi.
Özkaya, “Bu eğilimin bir sonucu olarak,
binlerce çeşit yok sayılmış olmuş, tarımsal
üretim giderek suya, makinalara, tarım kimyasallarına bağımlı hale gelmiş, çiftçiler dünyada yok olmaya başlamış, açlık büyümeye
devam etmiş, yediğimiz besinler kalitesini ve
lezzetini kaybetmeye başlamıştır.”
Yerel tohumun önemine değinin Özkaya;
“Yerel besinlerimiz yaşatılarak korunması,
gıda güvenliğimizin sağlanması, yerel üreticimizin ürün kalitesi yüksek, sağlıklı ürünler
üretmesini sağlamak, sağlıklı nesiller yetiştirmek ve toprakların bağımsız ve özgür yaşatmak için yerel tohumların çeşitliliğinin
sağlanması için, yerel tohumuna sahip çık,
tohumuna sahip çıkmak geleceğimize sahip
çıkmaktır.” dedi.
Özkaya, “Türkiye’ de her yıl, 2 milyon tona
yakın gene tipi değiştirilmiş(GDO)’lu mısır,
soya, pamuk, hiçbir denetime tabi tutulmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta,
işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına sunulmaktadır.” dedi.
»»Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Kalite Yönetim Belgesi
ile kurumsallaşma yolunda önemli bir adım atacaklarını söyledi.
Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar
Köy-Koop Haber’e yaptığı açıklamada; “ISO
9001:2008 Kalite Yönetim Belgesi almakta
ki temel amacımız, kalite bilincinin oluşması,
daha iyi bir dökümantasyon düzeni kurmak,
veriler ve istatistiksel ölçümler doğrultusunda
durum analizlerinin yapılabilmesi ve geleceğe
yönelik kararlarda bu analiz sonuçlarının kullanılabilmesi hedeflenmektedir.”diye konuştu.
Akar, “Ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanabilen bir yönetim sistemi modelini birliğimizde
uygulamakla, birliğimizde kalite anlayışının
gelişimini, kârın ve pazar payımızın artmasını,
maliyetlerdeki azalmayı, yönetimde etkinlik ve
olumlu kültürel değişimi sağlayacağız. Yani,
birliğimize kazandıracağımız ISO 9001:2008
Kalite Yönetim Belgesi ile kurumsallaşma yolunda önemli bir adım atmış olacağız.” dedi.
ISO 9000 Nedir?
Organizasyonların müşteri memnuniyetinin
artırılmasına yönelik olarak kalite yönetim
sisteminin kurulması ve geliştirilmesi konusunda rehberlik eden ve ISO tarafından
yayınlanmış olan bir standartlar bütünüdür.
ISO 9001:2008 Nedir?
ISO 9001 standardı, her 5 yılda bir ISO tarafından gözden geçirilmekte ve uygulayıcıların görüşleri ve ihtiyaçlar doğrultusunda
gerekli revizyonlar yapılarak yeniden yayınlanmaktadır. 2008 rakamı, bu revizyonun
2009 yılında yapılıp, yayınlandığını gösterir
versiyon tarihidir.
Köy-Koop Bursa Birliği İftar Yemeği Düzenledi
»»Konuklar arasında Bursa Vali Yardımcısı, Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürü ve Şube Müdürlerininde yer aldığı iftar yemeği düzenlendi.
Köy-Koop Bursa Bölgesi Tarım Kooperatifleri
Birliği Yönetim Kurulu olarak Tarımdan Sorumlu Vali Yardımcısı Hüseyin Eren, Bursa
ilinine yeni atanan Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürü Ömer Çelik, İl Müdür Yardımcıları
Nuri Çil, Gürsel Günay, Ömer Ceylan ve İl Müdürlüğü Şube Müdürlerinin katılımıyla iftar
yemeği gerçekleşti.
Köy-Koop Bursa Birliği tarafından düzenlen
iftar yemeğinde yapılan konuşmalarda; Bursa
ilinde faaliyet gösteren kooperatiflerin sorunları dile getirildi. Kooperatifçiliğin yaygınlaşması ve güçlenmesi için neler yapılabileceği,
ortak paydalarda nasıl buluşulacağı konuşularak çözüm önerileri getirildi. Oldukça sıcak bir
ortamda geçen iftar yemeği kooperatifçilerin
kaynaşması açısından da bir vesile oldu.
“Yerel Tohumların Geliştirilmesi
Çalışma Grubu” kuruldu.
Bu kapsamda; Köy-Koop Muğla Birliği,
Muğla Belediyesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Muğla Ziraat Mühendisleri Odası, Muğla Kent Konseyi, Muğla Kent
Konseyi Kadın Meclisi, Muğla Cumhuriyet
Kadınları Derneği, Muğla Çevre Geliştirme
Derneği ve Akdeniz Yeşilleri Derneğinin de
içinde bulunduğu “Yerel Tohumların Geliştirilmesi Çalışma Grubu” kuruldu.
“Yerli Ürün Pazarı”
Çalışma grubu; 1. Etap bilgilendirme toplantıları, 2. Etap tarla gezileri olmak üzere
köy gezileri düzenlendi. Köy gezilerinin sonucunda, yerli ürünlere pazar oluşturmak ve
tüketicinin daha sağlıklı ürünleri tüketmesini sağlamak amacıyla, Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesinin tahsis etmiş olduğu
alanda “Yerli Ürün Pazarı” nı kuruyor.
Böylece; üretici ile tüketici arasında kopmaz
bir bağ oluşturarak, ziraat mühendisi onayladı, yerli tohumlardan üretilmiş, sağlıklı,
kaliteli ürünleri tüketiciye sunuluyor. Aynı
zamanda da üreticiyi yerli ve organik koşullarda üretim yapmaya teşvik ediliyor.
Köy-Koop Muğla Birliği İftar Yemeği Düzenledi
»»Gıda Tarım Ve Hayvancılık Muğla İl Müdürlüğü, Köy-Koop Muğla
Birliği ve Or-Koop Muğla Birliği Ortaklaşa İftar Yemeği Düzenledi.
2012 Kooperatifçilik yılı kapsamında; Muğla
Vali Yardımcısı Ahmet Ali BARIŞ, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Songül TOPAL, Köy-Koop Muğla Birliği Başkanı Eray
ÇİÇEK ve Yönetim Kurulu üyeleri, Or-Koop
Muğla Birliği Başkanı Ahmet ÇETİNER ve
Yönetim Kurulu üyeleri, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Yardımcıları, Şube Müdürleri, İlçe Müdürleri, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Muğla Birliği, Muğla Ziraat Odası,
Üretici Birlikleri ve ilgili kuruluş ve odaların
katılımıyla gerçekleşti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık İl müdürlüğü,
Köy-Koop Muğla Birliği ve Or-Koop Muğla
Birliği tarafından ortaklaşa düzünlenen iftar
yemeğinde ve sonrasında yapılan konuşmalarda; kooperatifçiliğin önemi vurgulandı.
Köy-Koop Muğla Birlik Başkanı Eray Çiçek
yaptığı açıklamada; “2012 Dünya Kooperatifçilik Yılı olması nedeniyle ülkemizdeki
kooperatifçiliğin durumu, ülke ekonomisine
katkısı açısından kooperatifçiliğin geliştirilmesi, önümüzdeki süreçte yapılacak olacak
yeni plan ve projeler hakkında görüş alış-verişinde bulunuldu.” dedi.
4
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Ayçiçeği avans alım fiyatları açıklandı
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
Gıda Fiyatlarında
Spekülasyon Kimin İşine
Yarıyor? -1»»Bugünlerde ,kimi gazeteler “Gıda Krizi Kapıda!”
başlıklarından geçilmiyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü,gıda krizinin kuraklığa bağlı olarak
çıkabileceği endişesini belirtiyor.
Ünlü emtia yatırımcısı diye gazetelerde boy atan Jim Rogers adındaki
kişi de “Aç Kalacağız! “diyor ve
yükselen fiyatlardan yararlanmak
için yatırımların tarım şirketlerinden ziyade,borsa yatırım fonlarını tercih etmelerini ve kendi gıda
emtia indeksinin 1998 yılından bu
yana yüzde 250 prim yaptığını da
belirtiyor.
Bir başka deyişle, açık olmamakla birlikte,yaratılan gıda krizini
bahane ederek gıda spekülasyonundan çıkar sağlanabileceğini
söylüyor. (21Temmuz 2012 tarihli
Cumhuriyet ve Hürriyet Gazeteleri). Buna karşılık görüşlerine başvurulan uzmanlar Burcu Taner’in
haberine göre ise bakınız neler
söylemişler (23 Temmuz 2012
Hürriyet Ege)
Gıda Tekellerinin Oyunu
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir
Şube Başkanı Ferdan Çiftçi ,gıda
fiyatlarındaki hiçbir artışın üreticiye faydasının dokunmadığını,
uluslararası tekellerin oyununa
dönüşmüş fiyat belirleme işlerinin
tüketiciye de zarar verdiğini ifade etmiş. ABD gibi ülkelerin gıda
rakamları konusunda şeffaf olmadığını, bu yüzden de belli verilere
göre değerlendirme yapamadığını dile getiren Çiftçi, “Türkiye’de
önümüzdeki yıl kuraklık olacak
diye bir veri yok. Bu, spekülasyona dönük olabilir” demiş. Sonuçta
küreselleşme koşullarında üreticinin her halükarda asla kazanmadığını belirten Çiftçi; “Bu oyunda
kaybeden hep üretici oluyor. Son
bir haftadır sahada dolaşıyorum.
Ege’de zararın çoğu aşırı yağışlardan. Kuraklık söylentileri yapanlar bunu nasıl açıklayacaklar? Mısır üretimi düşüyor deniyor ama
ülkemizde bölgesel olarak arttığını
görüyoruz. Şeytanın avukatlığını
yapmak gerekirse daha ileri vadede GDO üretimini meşrulaştırmak
için bunun yapıldığını tahmin ediyorum” demiş.
İzmir Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı Barış Kocagöz, “Bu kış
yağışlar yeterli. Buğday hasadı
da yeni bitti. Şu anda stoklarla ilgili bir sıkıntı yok. Mısır da zaten
sulanabilen arazilerde yapılıyor.
Pamuk da aynı. O haberlerde bahsedilen çoğu yer ABD’de doğanın
kendi imkanlarıyla suladığı ürün
yetiştirmesi yapılan yerler.” demiş.
Çiftçi Sendikası Başkanı Abdullah
Aysu ise “…temel gıda maddelerinin Dünya Ticaret Örgütü eliyle
borsalarda ticarete konu edilmesi
sonucu sayısı 10’u geçmeyen gıda
tekelleri, istediği zaman spekülasyon yaratarak fiyatları yükseltmeye
başladı. Gıdada istikrar için önce
temel gıda maddeleri borsalardan
çıkarılmalı” diye konuşmuş.
Gıda Piyasası Kimin
Denetiminde?
Kapitalist ülkelerde gıda piyasası çok az sayıda gıda tekellerinin
denetiminde. Türkiye’de de gıda
sanayisinde şirket birleşmeleri ve
satın almalarla birlikte yabancılaşma ve tekelleşme egemen bir
durum aldı. Bu sektörde durum
ne? Birkaç örnek verelim;
● Süt ürünleri piyasasını yedi büyük şirket denetliyor. Sektörde
Pınar, Ülker ve Danone en büyükleri. Daha sonra SEK, Yörsan ve
Dimes geliyor.
● Sıvı yağlarda baş aktör, Suudi
Savola Group. Yağ sanayinde kurulu kapasitenin yüzde 65’i, pazarın yüzde 80’i yabancıların elinde.
Ayçiçeği pazarının yüzde40’ı ise
Suudi Savola Group’a geçmiş bulunuyor.
● Bira pazarının hemen tümü yabancıların. Pazarın dörtte üçü,
Efes Pilsen ve geriye kalan ise İsrail firmasının. Pazarın hacmi 2
milyar dolar civarında.
● Margarinin yüzde 90’ına yakını
üç büyük şirketin denetiminde.
Bunlar, Ünilever, Ülker ve Marmara Gıda’ya ait firmalar.
Gıda sanayinde meydana gelen
tekelleşme ve yabancılaşmanın
doğal sonucu olarak gıda perakendeciliği de tekelleşti ve yabancılaştı. Bugün, gıda perakendeciliğinin dört büyük yabancı
tekelin, başta Fransız, Alman ve
İngiliz kökenli firmaların (Carrefoursa, Migros, Metro, Tesco
gibi) denetimine girdiği biliniyor.
Bunun sonucu olarak;
● Dünyanın her yerinde olduğu
gibi, küçük ve orta ölçekli işletmeler yok olma sürecine girmiş,
sektörde bakkal sayısı hızla azalmıştır.
● Perakendeci Şirketlerin üretici
şirketlere karşı pazarlık ve yaptırım güçleri artmıştır. Ürünlerin
kalitesi, fiyatları, dağıtım ve ödeme koşulları ile raf alanı gibi konularda belirleyici, perakendeci
sektör olmuştur.Bu durum, hem
üreticinin, hem de tüketicinin
perakendeciler tarafından aşırı
sömürülmesine ortaya çıkarmış
bulunuyor.
● Perakendeci sektörün yabancılaşması, giderek üretim sektörünü
de olumsuz etkilemeye başlamıştır. Bugün neredeyse perakendeci süper marketlerde pazarlanan
ürünlerin yarısı yabancı ülkelerden gelmektedir. Durumun bu şekilde gelişmesi, bir yandan üretimi
olumsuz olarak etkilemekte, diğer
yandan işsizliği körüklemektedir.
Yerli malların kullanılması unutulma sürecine girmiş bulunuyor.
»»Trakya Birlik, 2012/2013 iş yılı yüzde 50 yağ oranlı ayçiçeğine uygulanacak avans
alım fiyatını 1,610 TL/ton olarak belirledi.
Trakya Birlik Yönetim Kurulu’ nca yapılan açıklamada,
yağlık ayçiçeğinin, Türkiye
bitkisel yağlar tüketiminde
yüzde 65-70 civarında paya
ve yüzde 40 civarındaki yüksek yağ oranı ile ülkenin en
önemli yağlık tohumu olduğu bildirildi.
Yıllara göre değişiklik göstermekle ülkede üretilen
yağlık ayçiçeğinin yüzde
30-50 orandaki bölümünün birlik tarafından mübayaa edildiği belirtilen açıklamada,
2012/2013 iş yılı Türkiye ayçiçeği
rekoltesinin 1 milyon ton seviyelerinde gerçekleşmesinin beklendiği
kaydedildi.
Açıklamada, birliğe bağlı kooperatif
ortaklarınca 2012/2013 iş yılı ayçiçeği alım kampanyasında 402 bin ton
rekolte taahhüt edildiği bildirildi.
Edirne, Babaeski, Kırklareli, Lüleburgaz, Havsa, Lalapaşa, Süloğlu,
Pınarhisar, Vize, Ahmetbey kooperatifleri ile diğer kooperatiflerde
yoğun olarak alımların devam ettiği
vurgulanan açıklamada, “Birliğimize
olarak değerlendirilmekte ve
prime tabi tutulmaktadır.
Buna göre her bir yüzde
puan artışı için belirlenen
alım fiyatı üzerine yüzde 1,5
oranında prim uygulanmakta, örneğin yağ oranı yüzde
45 olan üründe fiyat yüzde
7,5 yüzde 50 yağ oranı olması durumunda ise yüzde 15
prim eklenerek daha yüksek
fiyat uygulanmaktadır.
bağlı 48 kooperatifimize ait 90 alım
merkezi ve iki fabrikamızda ham yağ
oranına göre, 12 alım merkezimizde
normal alım esaslarına göre olmak
üzere toplam 102 alım merkezi ve iki
fabrikamızda bugün itibariyle 35 bin
80 ton ham yağ oranına göre, 7 bin
30 ton normal alım esaslarına göre
ve 395 ton high oleik cinsi ve 2,175
ton düşük yağ oranlı olmak üzere
toplam 44 bin 680 ton ayçiçeği mubayaası gerçekleştirilmiştir.
Ham yağ oranına göre yapılan alımlarda yüzde 41 ve üzeri yağ oranı çıkan ürünler yüksek yağ oranlı ürün
Birliğimiz Yönetim Kurulunca 2012/2013 iş yılında ayçiçeğine
uygulanacak avans alım fiyatı yüzde 40 standart yağ oranlı ayçiçeği
ürünü için 1,400 TL/ton, yüzde 45
yağ oranlı ayçiçeği ürünü için 1,505
TL/ton, yüzde 50 yağ oranlı ayçiçeği ürünü için 1,610 TL/ton olarak
belirlenmiştir. Ayçiçeği ürün bedeli
ödemeleri imkanlarımız ölçüsünde
peşin olarak yapılacaktır. Birliğimiz
bugün itibariyle 300 bin ton ayçiçeği
ürününü alabilecek finansal güce sahiptir. 2012/2013 iş yılı ayçiçeği alım
kampanyasının ortaklarımıza ve camiamıza hayırlı olmasını dileriz”
Çiftçiye 'kuraklık' affı
İşadamları Tarıma Yöneldi
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Eker, kuraklıktan etkilenen
çiftçilerin borçlarının 1 yıl süreyle
erteleneceğini söyledi
»»Birçok tanınmış işadamları son
dönemde tarıma yatırım yapıyorlar.
İncelemelerde bulunmak ve il tarımının değerlendirileceği ''ortak akıl toplantısı''na katılmak üzere Muş'a gelen ve Kuraklıktan dolayı çiftçilerin
borçlarının ertelenip ertelenmeyeceği yönündeki
soruyu cevaplandıran Eker, kuraklıktan etkilenen
çiftçiler için bir af hazırlandığını bildirdi.
Eker, şunları kaydetti:
''Bu af, Bunun için Bakanlar Kurulu'nda kararname imzaya sunulmuş durumda. 1 yıllık bir erteleme söz konusu. Çünkü kuraklık bu sene Doğu
Anadolu illeri ile Orta Anadolu'da etkili oldu. Bu
bir yıl kuraklığı değil, dönemsel bir kuraklıktır.
Belirli zamanlarda yağış olursa bize çok büyük bir
faydası olmaz. Nisan ayı bitkilerin büyüdüğü ve
kardeşlenme yaptığı dönemdir. O dönem yağmur
yağmazsa o bitki sap üzerinde büyür ve bunun yem
bitkileri üzerinde olumsuz etkileri olur. Özellikle
bu bölgede kuraklıktan zarar gören çiftçinin Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesiyle ilgili hazırlanan kararname,
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Ben imzayı
attım, diğer arkadaşlarım da imzaladı. Zannediyorum çok kısa bir süre içerisinde uygulamaya konacak. Yüzde 5 civarında faiz uygulanacak. Bundan
kuraklıktan etkilenen iller faydalanacak.''
Ulusal Çay Konseyi
Başkanı Sütlüoğlu oldu
»»Ulusal Çay Konseyi Başkanlığı'na
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlu seçildi.
Rize Ticaret Borsası'nda yapılan Ulusal Çay Konseyi Başkanlığı Toplantısı'nda yönetim kurulu,
Sütlüoğlu'nun konsey başkanlığını onayladı.
Sütlüoğlu, toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, kendisini göreve layık bulanlara
teşekkür ederek, "Amacımız Türkiye'de çay tarımını daha ileriye taşımak. Müstahsillerimizin sorunlarını çözmek" dedi.
Üreticinin pazar payını genişletmeyi amaçladıklarını ifade eden Sütlüoğlu, "2023 yılı vizyonumuzda Türk çayını iyi bir yere getirmek istiyoruz. Türk
çayının marka değerini artırmak için elimizden
geleni yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Tarım ve hayvancılık sektörüne son birkaç yıldır yatırım yapanlar arasında Koç, Doğan, Cıngıllıoğlu, Arıkanlı, Esas,
Silkar, Söktaş gibi holdinglerle, Global Menkul Kıymetler,
Saray Halı, Sancak, Özler, Öztiryaki ve Orka gibi gruplar
bulunuyor.
Tahincioğlu ailesi, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,
tekstilci Remzi Gür, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat
Yalçıntaş da İzmir'in Kınık ilçesinde tarım yatırımı yaptı
ve Çatalca'da koyun yetiştiriciliğine başladı.
Aşırı soğuğa dayanıklı
buğday ve arpa çeşitleri
geliştirildi
»»Avrupa'nın sanayiye dönük EUROSTARS
programı ile TÜBİTAK tarafından
desteklenen projeyle kuraklığa ve aşırı
soğuğa dayanıklı buğday ve arpa çeşitleri
geliştirildi.
Proje sonunda, kışlık kırmızı sert ekmeklik buğdayla iki kışlık
arpa çeşidinin üretim izni alındı ve İç Anadolu Bölgesi'nde
üretime başlandı.
ProGen Tohum AŞ Ürün ve
Pazar Geliştirme Müdürü
Hüseyin Güngör, yaptığı
açıklamada,
Avrupa'nın
sanayiye dönük EUROSTARS programı kapsamında desteklenen ''Kaliteli ve
Yüksek Verimli Kışlık Tahıl
Kaynaklarının Geliştirilmesi'' projesinin, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Slovenya,
Sırbistan, Romanya, Bulgaristan ile yürütüldüğünü belirtti.
Türkiye'de 5 milyon hektarda kışlık tahıl yetiştirildiğinin
varsayıldığını belirten Güngör, projeyle hastalık ve zararlılara, kuraklığa ve sert kış koşullarına, erken gelen sıcaklara
dayanıklılık gösteren yüksek kaliteli tahıllar elde edileceğini
ve genetik çeşitliliğin artacağını söyledi.
Güngör, ''Tohumluk için her yıl yurt dışına milyonlarca dolar para akışının olduğu düşünüldüğünde, projenin firma ve
ülke ekonomisi açısından önemi daha da anlaşılacaktır. Proje sonucunda kışlık kırmızı sert ekmeklik buğdayla iki kışlık
arpa çeşidinin üretim izni alındı. İç Anadolu Bölgesi'nde üretimleri yapılarak Türk tarımına kazandırıldı'' diye konuştu.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
GÜNDEM
5
Dondurma mı? Sütlü buz mu?
Tarih Tekerrür mü Ediyor?
»»Dondurma; başta süt ve süt ürünleri, tatlandırıcı maddeler,
stabilizer-emülsifiyerler, renk, aroma ve çeşni maddelerinden
oluşan karışımın dondurucu olarak isimlendirilen özel
ekipmanlarda işlenmesiyle elde edilen bir süt ürünüdür.
»»Et ve süt üretiminde, sürdürülebilirliğin sağlanmasında en büyük etken,
yem-süt, yem-et paritesi ve bu paritenin korunabilmesidir.
Dondurma
üretiminde;
Süt yağının tamamının
veya bir kısmının yerireçete
belirlendikten
ne; hurma yağı, hurma
sonra kullanılacak hamçekirdeği yağı, ayçiçemaddeler ve bileşimleri
ği yağı, hindistan cevizi
saptanır, bir takım heyağı, soya yağı, mısırözü
saplama yöntemleriyle
yağı, pamuk yağı, fıstık
kullanılacak hammadyağı gibi bitkisel yağlar
delerden tartılacak mikDoç.Dr. Ayşe GÜRSOY
veya hayvansal yağlar
tarlar belirlenir. Tartılan
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi kullanılarak
üretilen
hammaddeler karıştırıSüt Teknolojisi Bölümü
ürünler “Mellorin” ya
cılı paslanmaz çelik [email protected] da bitkisel yağlı dondurzana önce sıvılar sonra
ma olarak isimlendirilmektedir. Bunlar
katı ve toz maddeler olmak üzere ilave
aslında dondurma benzeri ürün ya da
edilir. Karıştırma sıcaklığı genellikle
imitasyon dondurmadır. Yasal olmadı50-60°C’dir. Bu işlemden sonra yabanğından belirli bir standartları bulunmacı maddelerden arındırmak için karışım
maktadır. ABD’de ancak birkaç eyalette
paslanmaz çelik veya bez filtreden süzügenel bileşimi belirleyen düzenlemeler
lür. Daha sonra sırasıyla homojenizasmevcuttur. Türkiye’ de ise söz konusu
yon, ısıl işlem, soğutma, aroma ve renk
ürün yenilebilir buzlu ürünler içerisinde
maddelerinin ilavesi, olgunlaştırma,
yer almaktadır ve yağ oranının en az % 5,
dondurulma, paketleme, sertleştirme ve
süt proteini oranının en az % 2.2 olması
depolama aşamalarından sonra tüketicigerektiği vurgulanmaktadır.
ye ulaştırılır.
Dondurulmuş ürünler içerisinde yer
Dondurmanın üretiminde ve karışımınalan bazen de dondurma olarak algıda kullanılan maddelerin çeşit ve bileşilanan buzlu ürünler ya da yenilebilir
minde ülkelere hatta bölgelere göre farkbuzların tüketimi son yıllarda giderek
lılıklar bulunduğundan, ürünün yasal
artmaktadır. Buzlu ürünler iki grupta
tanımının yapılması ve sınıflandırılması
incelenebilir. Aromalı Buzlar; sadezordur. Burada genellikle üretim yöntece
su, şeker, stabilizatör, renk maddesi,
mi, kullanılan maddeler, ürün içeriği ve
meyve veya aroma maddesinden oluşan
piyasaya arz şekli dikkate alınmaktadır.
ve de içerisinde süt ve/veya süt ürünü
Bildiğimiz anlamda dondurmayı (sütlü
bulunmayan dondurulmuş bir üründür.
dondurma) dondurma benzerlerinden
İçerisinde en az % 0.35 oranında doğal
ve buzlu üründen ayıran temel fark süt
asit bulunur, %28-30 gibi oldukça yükyağı ile süt yağsız kurumadde varlığı ve
sek bir şeker oranına sahiptirler. Daha
miktarıdır. Nitekim İngiltere’de sadece
kaba ve taneli bir yapıdadır, ağızda fesüt yağı içeren dondurmanın “süt ürünrahlatıcı bir etki yapar. Bu nedenle özellü dondurma/sütlü dondurma” olarak
likle yazın çocuklar tarafından fazlaca
satışına izin verilmektedir. ABD’de ise
tercih edilmektedir. Meyveli buzlarda;
dondurma olarak satılacak ürünlerin
portakal, ahududu, limon, ananas en
en az % 10 yağ ve % 20 toplam süt kuçok tercih edilen çeşitlerdir. Meyveli olrumaddesi içermesi gerektiği, süt yağımayanlarda ise; kahve, kakao, çikolata,
nın tamamının veya bir kısmının yerine
baharat, şekerlemeler ve damıtılmış albitkisel veya hayvansal yağ kullanılarak
kollü içecekler çeşni maddesi olarak kulüretilen ürünlerin “mellorin” olarak
lanılabilir. Sütlü Buzlar ise meyve ya
isimlendirildiği açıklanmaktadır.
da aroma maddesi, şeker, stabilizatör ve
az miktarda süt ürünleri içeren üründür.
Bileşiminde %2-5 gibi çok düşük miktarda süt kuru maddesi; yağlı veya yağsız
süt, koyulaştırılmış süt veya dondurma
karışımından sağlanabilir. Aromalı buzlarda kullanılan meyve ve çeşni maddeleri sütlü buzlarda da kullanılabilir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Koruma kontrol Genel Müdürlüğü buzlu
ürünlerle ilgili olarak “Yenilebilir Buzlu
Ürünler” tebliğini çıkarmıştır. Tebliğde
sınıflandırmalar ve ürün özellikleri yer
almaktadır.
Ülkemizde ise; Türk Standartları
Enstitüsü’nün TS 4265 sayılı Dondurma
standardında dondurmanın bileşiminde su, şeker, çeşni ve katkı maddeleriyle birlikte süt ve/veya uygun diğer süt
ürünlerinin bulunması gerektiği belirgin bir şekilde vurgulanmaktadır. İlgili
standartta ayrıca dondurma kullanılan
çeşni maddelerine (vanilyalı, çikolatalı,
fıstıklı meyveli vs.) göre çeşitlere; tam
yağlı (süt yağı en az %12), yağlı (süt yağı
en az %8) ve yarım yağlı (süt yağı en
az %4) olmak üzere tiplere ayrılmıştır.
Tip özelliklerinde ayrıca en az toplam
kurumadde ile yağsız süt kurumaddesi
değerleri yer almaktadır. Yasal düzenlemelerle ilgili olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından dondurulmuş
ürünlerle ilgili olarak iki tebliğ çıkarılmıştır. 2004/45 sayılı Türk Gıda Kodeksi Dondurma Tebliğinde de standarda
(TS 4265) benzer şekilde tanımlamalar
yapılmış ve bileşim özellikleri belirlenmiştir. Ancak burada piyasaya sunuş ve
bileşim özelliklerine göre dondurma;
“Sade, Meyveli, Maraş usulü ve Maraş
Dondurması” olarak sınıflandırılmıştır.
2008-2009 yıllarında, parite üretici
Bugüne geldiğimizde, yine kara bulutlehine korunamadığı için, üreticilar dolaşmaya başladı üzerlerimizde.
lerin dayanma gücü kalmadı, maSüt hayvancılığı ve buna bağlı olarak,
alesef o talihsiz olaylar yaşandı.
et hayvancılığı SOS veriyor.
Bir milyona yakın süt ineği ve daAşırı sert geçen kış, bahar yağmurlarımızlık düve kesime gönderilmişti.
nın az oluşu ve ani sıcakların bastırmaKesilen süt inekleri, yavru veresı ile, hayvancılık için olmazsa olmamediği için, 2010 yılında et sıkınzımız olan hububatta %20 civarında
Mehmet VAROL
tıları başlamış, piyasadaki spekü- Köy-Koop Genel Başkan Vekili rekolte düşmesi ve ot kaybımız oldu.
latörlerin baskısı ile, et ithalatı ve
Bu kaybın karşısında, aynı aktörler
canlı hayvan ithalatı gündeme gelmişti.
devreye girdi, spekülatif prokopandalar ile piyasaları allak bullak ettiler.
Peki, ithalat ile sorunları çözebildik mi?
Maalesef çözemedik.
Kesif yem ham maddelerinde, %30-50 oranında
fiyat artışı, samanda % 300 fiyat artışı, yonca ve
O günlerde yazılı ve görsel medyanın ana haberleri
silajda % 100 fiyat artışı, buna bağlı olarak zam üsetin 35 liraya çıktığını, insanların et yiyemediğini
tüne zam gelmeye başladı.
yazıyorlardı. Milyarlarca Türk lirası karşılığı ithalat yaptık, nedense dün et 35 liraydı, bugün de 35
Sağlıklı işleyen piyasa şartlarında, süt-yem paritelira.
si 1 – 1,5 olması gerekir iken, bugün 1-0,8 e geriledi. Bugün itibari ile, 1lt süt ile, değil 1kg yem, 1kg
Et, 3 bilinmeyenli denklem, çöz çözebilirsen. Eti
saman almanız dahi mümkün değil.
üreten, kg. da 2,5-TL. zarar ediyor, zarar ettiğine
ağlıyor. Bunca ithalata rağmen, devlet, 9 TL’ye et
Dünya süt borsalarını incelediğimizde, Türkialıp, 12-TL’ye iç piyasaya satıyor, kasapta, marketye’deki süt fiyatları dünya süt fiyatlarının altında
te kuşbaşı dana eti 35-TL. Tüketici alamadığı için
değil. Bu şartlarda, süte zam yapılması da mümağlıyor. Mutlu olan devlet, çünkü para kazanıyor,
kün değil. Ancak; devlet, işte burada devreye girip,
mutlu olan birkaç ithalatçı firma, ithalattan para
taban fiyat açıklaması yapmalı, sanayicinin almakazanıyor. Ne oluyor da, 12-TL.lik et, markette ve
dığı kısmını, kendisi alarak geçici bir dönem için
kasapta 35-TL’ye satılıyor, bunu sorgulayan yok.
süt tozuna dönüştürüp, depolayarak ihtiyacı olan
Ne görsel, ne de yazılı basın bunu hiç görmüyor.
sanayicilere satmalı, ya da zararına da olsa, ihracatını gerçekleştirmelidir.
Aynı sıkıntılar bugün de devam ediyor. Biz “balık
beyinliler” dün yaşananları hemen unuttuk. Geç
Devlet, çok acil olarak haftalık zam yapmaya başde olsa, tedbirler alıyoruz ama, unutkanlığımız
layan yem fabrikalarını incelemeye almalı, yem
hala devam ediyor.
maliyet bedellerini inceleyip, yem zammına dur
demelidir. Bunu yapamıyor ise, çok acil yem ithal
Etteki sıkıntıyı çözmek adına, et ve canlı hayvan itetmeli yada yem ithalatına izin vermelidir.
halatını başlattık. İthalattaki kazanç, o kadar iyi ki,
bir daha bırakmadık.
Yemdeki KDV kaldırılmalı, yada en alt sınır olan % 1’e çekilmelidir.
Bakanlığımız, EBK aracılığı ile 9 TL’ye et ithal etti.
İç piyasaya 12-TL’ye sattı. Her kilogramda 3-TL.
Yemde kullanılan ithal edilmek zorunda kalınan,
kar ederken, yerli üretici 1 kg. eti 15-TL’ye mal etti,
yem hammaddelerinden alınan, vergi ve gümrük
14-TL’ye sattı. Her kilogramda 1 lira zarar etti. Ve
fonları kaldırılmalıdır.
bugüne geldiğimizde, 1kg dana etinin maliyeti 16Destekleme vermiş olmak için değil, bugün çıkmaz
TL karkas etin 1 kg satışı 13,5-TL, üretici her kg da
içerisine giren üreticiyi kurtarabilmek için, geçici
2,5-TL. zarar ediyor. Görmesi gerekenlerin gözü
bir dönem için de olsa, Destekleme kalemleri yenikör, duyması gerekenlerin kulağı sağır. Kısaca,
den gözden geçirilip, oranlar yükseltilerek, çok acil
kimsenin umurunda değil.
ödeme yapılmalıdır.
Yerli üretici, çaresizlikten dayanıyor. Tek geçim
Taleplerimizin bir kısmını, karşılanıyor olmasını
kaynağı, o güzelim inekler. Evinin ihtiyacı ona
görmek bizleri mutlu etti. Bu anlamda katkı kobakıyor, çocuğunun okul masrafları ona bakıyor,
yan, başta bakanlığımız olmak üzere, üst düzey
bankalara olan kredi borçları ona bakıyor.
brokratlarımız ve emeği geçen herkese, ayrı ayrı
Ama nereye kadar?
teşekkür ediyorum.
Bugüne geldiğimizde, aynı filmi tekrar seyretmeye
Bakanlığımız, yem sıkıntısının bir kısmını ortadan
başladık. Ve bugünlerde, hızla inek ve düve kesimkaldırabilmek için, TMO’nun kapılarını, gerçek
leri başladı. Tarih, tekerrür mü ediyor? Yoksa o
üreticiye açarak, yemlik arpa satışlarına başladı.
kirli oyunlar, doldur-boşalt politikaları yeniden mi
Bu çok iyi ama, fiyatlar yüksek, arpa fiyatları, biraz
sahneye konuluyor?
aşağılara çekilmelidir.
Hayvancılıkta, ek yem desteklemesi gündeme
Et’teki sıkıntı kadar, sütte de sıkıntı var
geliyor. “Büyükbaş hayvan başına yem desteklemesi” lütfen; konuşmadan, icraat yapalım. Zira,
2010-2011 döneminde, Bakanlığımız sütteki krizi
zaman aleyhimize işliyor. Ette olan sıkıntılarımıaşma noktasında güzel çalışmalar yaptı. Süt tozu
zın ortadan kaldırılması için, geçici bir dönem de
ithalatını durdurdu, içeride süt tozuna teşvik veolsa, ette müdahale alımları yapılsın. Çünkü; et
rerek yerli ve yerinde üretimi teşvik etti. Okul sütü
üreticisi, günlük zarar ediyor, gün geçtikçe batıyor.
projesi ile, iç piyasaya moral verdi. O moral ile, buBunca olanlara rağmen, ben umutluyum. Tagüne geldik. Ve tarihinde ilk defa, 6 aylık dönem
rih tekerrür etmeyecek, etmemeli…
için süt satışları yaptık. Daha da ileriye giderek, 3
Şu anda, Süt ve Et havancılığı alarm veriyor.
aylık görüşme yapıp, 9 ay sonraki fiyatları belirler
duruma gelmiş idik.
Yarın çok geç olabilir.
Foça domatesi Avrupa mutfağında
Temel bileşen olarak süt ve
süt ürünlerinin kullanıldığı
dondurmalar her mevsim
tüketilmesi gereken ve yaş
sınırı olmayan bir üründür.
Özellikle de diğer süt ürünlerini tüketemeyen çocuklar için süt tüketimi açısından çok iyi bir alternatiftir. Diğer
taraftan buzlu ürünler de dondurma
olarak düşünülmediği sürece serinletici
ürünlerdir. Ancak dondurma ve buzlu
ürünler kesinlikle birbirine karıştırılmamalıdır. Burada önemli olan; tüketicinin
ne yediğinden emin olması ve etiket bilgilerini doğru değerlendirmesidir.
»»İzmir’in Foça ilçesine bağlı Gerenköy’de, binlerce dönüm arazi üzerinde
yetiştirilen domatesler, sebze halleri ve salça fabrikalarına satılırken,
mahsulün büyük bir bölümü de kurutularak yurt dışına ihraç ediliyor.
Gerenköylü üreticilerin kuruttuğu domatesler, ihracatçı firmalar aracılığıyla başta İtalya ve İngiltere
olmak üzere Avrupa'da çeşitli ülkelerin mutfaklarını süslüyor.
Foça Ziraat Odası Başkanı Ercan Yüksektepe, kurutulan domateslerin Avrupa’nın yanı sıra Amerika ve Avustralya kıtasındaki bazı ülkelere de ihraç
edildiğini söyledi.
Bölge ikliminin domates kurutmaya oldukça elverişli olması nedeniyle bu işin yörede yaygınlaştığını belirten Yüksektepe, böylece köylüye alternatif
bir kazanç kapısı açıldığını da sözlerine ekledi.
6
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
AB - KOOPERATİFÇİLİK
Krize Karşı Dünyanın En Büyük İşçi
Kooperatifi
Resesyonla boğuşan İspanya'da ekonomik
başarı hikayelerine pek rastlanmıyor.
Ama kuzeydeki Bask bölgesindeki dünyanın en büyük işçi kooperatifi böyle
olumlu bir örnek sunuyor.
İspanya genelinde işsizlik oranı yüzde
25'lerde seyrederken Bask ülkesinde
oran yüzde 15; kooperatifin bulunduğu
Guipuzcoa bölgesinde ise daha da düşük.
Mondragon kooperatifi 250 şirket ve örgütten oluşan bir kolektif. 85 kişinin çalıştığı Guipuzcoa'daki Mondragon montaj fabrikası da bu kolektifin bir parçası.
Burada sanayi ürünleri üreten makinalar
yapılıyor. Güneş enerjisi panelleri bunlardan biri. Şirketin ticari müdürü İnaki
Legarde, krizin etkisindeki Avrupa'nın
çoğu bölgesinde yenilenebilir enerji için
hükümet sübvansiyonlarının tükendiğini ve bunun kendi şirketlerini de etkilediğini belirtiyor.
İspanya ve Avrupa'daki satışlarının azaldığını belirten Legarde, artık Güney Afrika, Brezilya, Çin ve Kuzey Afrika gibi
bölgeleri hedeflediklerini ifade ediyor.
Bugünkü en büyük iki projeleri ise Kazakistan ve Litvanya'ya yönelik.
Halkın Sesi
Ülke içi satışların azalması nedeniyle
Mondragon montaj fabrikası 2008 ve
2009'da bazı işçilerini işten çıkarmak
zorunda kalmış. Ama işini kaybeden işçiler, kooperatife bağlı diğer şirketlerde
işe başlamış. 2010'da işlerini yeniden
yoluna koyan fabrika, işten çıkardığı işçileri yeniden işe almış. Legarde, "neyse
ki bugün herkes için iş var ve diğer şirketler sıkıntıda olduğu için biz onlardan
işçi alıyoruz" diyor.
Fagor Arrasate, Mondragon'da 600 kişiyi istihdam eden başka bir şirket. Otomobil parçaları üreten makinalar yapılıyor bu şirkette.
Şirket çalışanlarının çoğu aynı zamanda
şirkette hisse sahibi. Bunlar şirketi etkileyen önemli kararlar alan genel kurulda
oy kullanabiliyor.
Diğer kararların ise genel kurulun seçtiği idari konsey tarafından onaylanması
gerekiyor. Fagor Arrasate'de çalışan 34
yaşındaki teknisyen Anoitz, "aynı sorun
üzerinde çok sayıda kişi kafa yorduğunda daha iyi çözüm üretiliyor" diyor.
NİÇİNİ BİLİYORUZ AMA NASILI HENÜZ
BULAMADIK
»»Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Tarım, uzun yıllardan beri büyük bir tezat
yaşıyor. Bir yanda tarım yeryüzünde yaşamın vazgeçilemeyecek kadar
önemli kaynağı olarak gösterilirken, diğer yandan bu vazgeçilmez kaynağı
üretenler toplumların en az gelirini kazanabiliyor.
Anoitz, işlerin yolunda gitmemesi durumunda çalışanların kendi ücretlerini düşürme kararı alabileceklerini belirtiyor.
Şirkette en üst düzey yöneticilerin maaşları ise ortalama işçi ücretinin altı katı ile
sınırlanmış durumda.
Eşitlikçi Bir Kültür
Mondragon Automocion adlı otomotiv
şirketinin başkanı Oskar Goitia, bu işletme modelinin işleyebilmesi için "konsensüs" gerektiğini belirtiyor.
Goitia, bu konsensüsün sağlanmasında
açıklama ve ikna için biraz daha fazla
zaman harcanması gerektiğini, fakat bu
sağlandığında herkes aynı doğrultuda
hareket ettiği için kararların daha etkili
uygulandığını ifade ediyor.
Mondragon kooperatifindeki şirketler
de Euro Bölgesi krizinden muaf değil,
ama bugüne kadar hiçbir şirket kapanmak zorunda kalmadı.
Bask ekonomisinin bu yıl yüzde 1,2 oranında, İspanya ekonomisinin ise yüzde
1,5-1,8 dolayında küçülmesi bekleniyor;
fakat kooperatife bağlı şirketlerin birçoğu diğer ülkelere yönelik işler yaptığı
için bu daralmadan etkilenmiyor.
Ancak Bilbao'daki Deusto işletme okulunda ekonomist olan Manuel Escudero,
Mondragon modelini başka yerlerde uygulamanın zor olduğunu belirtiyor.
Bölgede hakim olan "köklü eşitlikçi
kültür"ün bu modelin uygulanmasında
etkili olduğunu vurgulayan Escudero,
kooperatifi incelemek amacıyla gelenlerin bu modeli diğer bölgelerde uygulamakta zorluk çektiğini ifade ediyor.
ICA’de KOOPBANK’ın Başarı Öyküsü
»»Merkezi İsviçre’de bulunan Uluslararası Kooperatifler Birliği
resmi web sitesinde KOOPBANK’ın başarı öyküsüne yer verdi.
Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA)
dünya çapındaki kooperatifleri bir araya toplayan, temsil eden bağımsız ve
dünyanın en büyük apolitik sivil toplum
örgütü olarak hizmet vermektedir. Kooperatifler yararına etkin ve verimli bir
küresel ses olup, bilgi, uzmanlık ve koordineli hareket için bir forum oluşturabilmek adına varlığını sürdürmektedir.
ICA üyeleri, tarım, bankacılık, balıkçılık,
sağlık, konut, sanayi, sigortacılık ve turizm de dahil olmak üzere ekonominin
tüm sektörlerinde uluslararası ve ulusal
kooperatif organizasyonları olarak hizmet vermektedirler.
Uzun yıllardan beridir Koopbank’ın üyesi bulunduğu ICA şu anda 250‘den fazla
üye organizasyonuyla yaklaşık 100 ülkeden bir milyar insanı temsil etmektedir.
Küresel anlamda kooperatifler için 100
milyon kişinin çalıştığını belirten ICA
çeşitli projelerle üyelerine destek vermeye devam etmektedir.
Belli aralıklarla önemli konulara toplumların dikkatini çekmek ve atılımcı
eylemleri cesaretlendirmek adına Uluslararası yıl ilan eden Birleşmiş Milletler
Genel Meclisi, 18 Aralık 2009 tarihli bir
karar ile 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etmiştir. Yoksulluğun
KOOPERATİF
azaltılması, istihdam ve sosyal bütünleşme için kooperatif işletmelerinin değerli katkıları konusunda kamu bilincini
artırmak için tasarlanmış olan bu karar
sosyo-ekonomik kalkınmayı sürdürmek
ve alternatif olarak kooperatif iş modelinin altını çizmeyi amaçlamaktadır.
Bu karar bağlamında KOOPBANK’ın
kuruluşundan bugüne kadar Kuzey
Kıbrıs’ta gerek kooperatiflere gerekse
tüm halka sağladığı desteği ve yer aldığı
tüm sektörlerdeki başarı öyküsünü içeren yazıya 7 Ağustos günü yer vererek
günün hikâyesi seçmiştir. ICA’ ya bağlı
resmi web sitesindeki yazıya www.stories.coop sitesinden erişilebilir.
Gerçekten anlatması güç, yaman bir çelişki. Üstelik
Dünyanın her yerinde bu gerçek hiç değişmiyor.
Sizler bütün ailenizle birlikte gece gündüz bütün
bir yıl hiç durmadan çalışıyorsunuz. Sonuçta elinize geçen karın tokluğundan biraz fazlası. Peki bu
hak mı ?
Sizler de artık öğrendiniz; siz istemediğiniz sürece hiç kimse hakkınızı size vermez. Ancak siz yeterince güçlü iseniz hakkınızı alabilirsiniz. Fakir
iseniz, küçük ölçekli iseniz güçsüzsünüz demektir.
Gücünüz yoksa da hakkınızı koruyamazsınız, emeğinizin karşılığını alamazsınız.. Üstelik hayatta
kalmaları için mutlak ihtiyaçlarını karşıladığınız
toplumda bile, hiç kimse bunu umursamaz.
Herkesin bildiği bir ata sözü vardır, “Büyük balık, küçük balığı yutar”. Doğanın acımasız ama
herkes tarafından kabul edilen bu kuralı küresel
liberal ekonomi için de geçerlidir. Acımasız, hatta
vahşi olarak nitelendirilebilecek günümüz ekonomisi içinde hayatta kalabilmenin tek yolu rekabet
edebilecek kadar güçlü olmaktır. Rakipleriniz ile
tek başınıza rekabet edebilecek kadar güçlü değilseniz, hayatta kalamazsınız. Ama artık hepimiz
biliyoruz. Ülkenin neresinde ve hangi yaşta, hangi tahsilde olursak olalım, ne üretirsek üretelim,
birlikte olmazsak var olamayacağımızı öğrendik.
Güçlü olmak için mutlaka bir örgüte ihtiyacımız
var. Kime sorarsak soralım, hemen herkes örgütlerin yararlarını saymakla bitiremez. Hatta şu anda
elinizde tuttuğunuz gazetemizin içinde bile bir çok
yazarımız size bunu anlatan yazılar yazmışlardır…
Yani hepimiz Niçin örgütlenmemiz
gerektiğini biliyoruz. Ama henüz
cevabını tam olarak bilmediğimiz bir
şey var. Nasıl Örgütlenmeliyiz?...
Gerçekten de 150 yıldan fazla bir süredir tarım alanında örgütlenmeye çalışıyoruz. Toplam 22 milyonluk tarım nüfusumuzun yaklaşık %50’sini, 16
binden fazla tarım örgütü altında toplamayı başarmışız. Peki bu gerçekten de bir başarı mı ? Üreticisi, örgüt yöneticisi, devlet idarecisi hatta tüketici
bile şikâyetçi ise istenilen hedefe ulaşabildiğimiz
söylenemez.. Halen 5 adet bakanlığın sorumluluğunda, 13 adet kanuni dayanağı olan, 15 farklı
türde tarımsal amaçlı üretici örgütü ile üreticilerimizi güçlü kılmaya çalışıyoruz. Bunun adına, örgüt
kirliliği deniliyor. Bu kadar çok bakanlık sorumlu
olursa ortada sorumlu devlet kuruluşu kalmıyor.
Bu kadar çok kanun olursa, kanunlar birbirinin
içine giriyor ve ortada hukuk kalmıyor. Bu kadar
çok türde örgüt olursa, örgüt altında birleşme değil örgütler altında parçalanıp dağılma oluyor… İyi
de kim kurdu bu düzeni, dışarıdan bir takım mihraklar mı geldi de yaptı. Tabii ki de cevap hayır. O
zaman kim düzeltir bu durumu, cevap gayet basit;
dışarıdan kimse gelip te hayrına yardım etmeyeceğine göre, ya biz kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz, ya da bu sorunun içinde boğulacağız.
Artık örgütlenmemiz gerektiği konusundaki bilincimizin üzerine ilave olarak, kurduğumuz örgütün
bizim malımız olduğu bilicini de oluşturmalıyız.
Kurduğumuz kooperatifimizin, hırçın bir denize
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu
Sorumlusu
benzeyen piyasada hayatta kalmaya çalışan bizlerin can simidi olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu nedenle, ailemize, tarlamıza sahip çıktığımız gibi kooperatifimize de sahip çıkmalıyız. Her
kuruşun hesabını sormalıyız. Hiç kimsenin kooperatifi babasının malı gibi kullanmasına, siyasi
yatırım yeri olarak görmesine, kişisel çıkarlar için
kullanmasına ya da bir takım çevrelerin menfaatleri odağı haline getirmesine izin vermemeliyiz.
Kooperatifimize namusumuz gibi sahip
çıkmalıyız.
İşte nasıl örgütlenmeliyiz sorusunun cevabında olması gerek temel inanç budur. Eğer bizler kooperatifimize sahip çıkarsak, hiç kimse amacı dışında
kullanamaz. Devletin bürokratı, teknokratı verdiği
emeğin, harcadığı desteğin boşa gitmediğini görür
ve işini ciddiye alarak yukarıda sıralanan sorunlara canla başla çözümler üretir. Bugüne kadar karşılaşılan kötü örneklerin toplumda yarattığı kötü
etkiyi siler.
Kooperatifçiliğin üretici ile Bakanlığımızın hep
birlikte oynadığı bir takım oyunu olduğunu hiçbir
zaman aklımızdan çıkartmamalıyız.
Hepimiz aynı takımın oyuncularıyız.
Ancak dayanışma içinde olursak ve
iyi bir planlama yaparsak başarılı
olabiliriz. Peki bunu yapmak zor mu?
Elbette ki değil. Bugün gelişmiş ülkeler
bunu başarmış.
Onların tarımlarına bakınca; hep kooperatiflere
dayalı bir gelişim görüyoruz. Bu bir tesadüf olamaz. Onların başardığını biz de başarabiliriz.
Avrupa Birliği’nin nasıl başarılı olduğunu biliyoruz. Avrupa tarımında, kırsal kalkınmada ve piyasanın ortak düzenlenmesinde kooperatiflere nasıl
önem verdikleri, hangi görevleri ve sorumlulukları
yerine getirmelerini beklediklerini bu köşede daha
önce sizler ile paylaştım. Artık üye devletlerin tarım bakanlıklarının kayıt tutmadan desteklerin
dağıtılmasına, piyasaya müdahaleden üretimin
planlanmasına kadar bir çok alanda yetkilerinin
önemli bir bölümünü devralabilecek örgüt yapılarının kurulduğunu biliyoruz. Yakın geçmişte Avrupa Birliği’ne son üye olan, merkezi doğu bloku ülkelerine bile örgütlenmeyi nasıl mutlak şart olarak
ileri sürdüklerini gördük. Geçen sayımızda İspanya’daki balıkçı meslektaşlarınızın başlangıçta ne
zorluklar çektiğini ve bugün nasıl refaha ulaştığı
inceledik. İspanyollar bize, piyasada etkin olmak
ve belirleyici rol oynamak için bir an evvel güçlü
kooperatif yapısını oluşturabilecek bir birleşmeye
yönelik yapılanmaya gitmemizi tavsiye ediyorlar.
İspanya örneğinde, Avrupa Birliği uygulamalarında ortak bir nokta var: Çiftçiler, kooperatifini sahibi olduğu bir şirketi gibi görüyor. İşte bizim Avrupa birliğine uyumun anahtarı da bu zihniyetin
benimsenmesinde yatıyor.
Gelecek sayıda AB’de kooperatif yapılarını anlatmaya devam edeceğiz.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
7
Bir Ekosistem Mühendisi:
Bok Böceği’nin Bilinmeyen Yönleri
Çocuklara Bilinçli Tüketim İçin Eğlenceli
Tarım Eğitimi
»»Bilindiğinin aksine toprak içerisinde yaşamakta olan canlılar da,
doğal dengenin sürdürülmesinde çok önemli görevler yapmaktadır.
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çocukları, sağlıklı beslenme,
organik gıda ve iyi tarım ürünleri konusunda bilinçlendirmek amacıyla
''tarım ve çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı.
Dünyadaki yaşamın sürmesi
bok kümesinin içine yukusursuz işleyen bir geri dömurtalarını bırakmakta ve
nüşüm sistemine bağlıdır. Bu
toprağın altında yeni bir
sistemi işleten canlılardan bir
canlı gelişmektedir. Mısırkısmı toprağı kendine yaşam
lılar işte bok böceğinin bu
yeri seçen bitkisel ve hayvansal
dönüşümüne duydukları
organizmalardır. Bu dönüşüm
hayranlık yüzünden onu
sisteminde, en büyüğünden
güneşin döngüsüyle ilişkiArzu SAKA
tek hücrelisine kadar topraklendirmektedirler. Ayrıca
Ziraat Mühendisi
taki canlılar, dünyayı insanlar
mısırlıların mumyalama
için yaşanabilir kılan pek çok [email protected] işlemini gerçekleştirirken
görevler
üstlenmektedirler.
bok böceklerinin pupa
Bu görevlere ait ilgi çekici bir örnek olaevresinden etkilenmiş olabilecekleri dürak, Ankara Üniversitesi’nde Entomolog
şünülmektedir. İnançlarına göre ölen kişi
bir hocamızın aktardığı bir anekdottan söz
de tıpkı batan güneş ve bok böceği gibi bir
etmek yerinde olacaktır. Avustralya bilindipupa evresi geçirmekte, ardından yeniden
ği gibi en son keşfedilen kıtadır ve buraya
oluşup ve hayat bulmaktadır.
insanlar, başta İngiltere olmak üzere birçok
Avrupa ülkesinden göç ederek yerleşmişlerdir. Bu göçmenler buldukları geniş otlakları değerlendirmek amacıyla göçmenler
ABD’den büyük baş hayvan ithal ederek ile
burada üretime başlamışlardır. Ancak, bir
süre sonra otlaklarda yayılan hayvanların
meydana getirdiği yoğun dışkıların, düştüğü yerde olduğu gibi kaldığını ve zamanla
otlakların kullanılmaz duruma geldiğini
görmüşlerdir. Bu hayvan gübrelerinin neden toprak üstünde kaldığının araştırılmaEski Mısır’da “Scrabeus sacer” adı verilen
sı sonucunda, sığır gübresini parçalayan,
bok böceği şeklinde muskalar ve mühürler
onu besin kaynağı ve üreme ortamı olade kullanılmaktaydı. Bir diğer ilginç konu
rak kullanan bok böceği türünün bu topda eski mısır din adamlarının yumurtayı
raklarda bulunmadığını ve Avustralya’da
erkek bok böceğinin yaptığını düşündükmevcut olan bok böceklerinin ise sadece
lerinden ötürü yeni yaşamı erkeğin verdikanguru dışkılarına özelleşmiş olduklarını
ğine inanmaları ve iyiliklerin erkeklerden,
anlamışlardır. Sığır cinsi büyük baş haykötülüklerin ise dişilerden geldiğini iddia
vanlar Avustralya’nın doğal hayvan popüetmeleridir.
lasyonu içerisinde yer almadığından, sığır
Bilinen bu mitolojik ve sembolik özellikdışkılarını yok edecek bok böceği türleri
lerinin yanında, aslında bok böceklerini
de burada bulunmamaktadır. Bu nedenle
gezegenimizin en değerli ekosistem müAvusturalyalılar sığır dışkılarına özelleşhendislerinden biri olarak kabul edebiliriz.
miş bok böceklerini ABD’den ithal edilerek
Bok böcekleri; toprakta tünel açma davraüretilmiş ve bütün kıtaya salınarak dışkı
nışıyla toprağın suyu emme kapasitesini
sorunu aşılmıştır. Bundan dolayı bu böcek
arttırmaktadır. Bu böceklerin hayvan dış‘Avustralya’yı boktan kurtaran böcek’ olakılarını kullanma faaliyetleri, toprağa orrak da literatürlerde yer almaktadır.
ganik madde kazandırmaktadır. Bu durum
bitkisel üretimde önemli verim artışlarına
neden olmaktadır. Ayrıca ergin bok böceklerinin beslenme davranışı yüzey kirliliğinin önlenmesine de yardımcı olmaktadır.
Yapılan gözlemler sonucunda bok böcekleri
hayvan dışkısında gelişen birçok istenmeyen böcek popülasyonlarının, özelikle de sinek türlerinin önemli derecede azalmasına
neden olmaktadır. Bunların yanı sıra bok
böceklerinin hem hayvan dışkılarını küre
yaparak toprak altına taşımalarıyla çiftlik
hayvanlarının dışkılarından azot kaybının
Bok böceği, Mısır mitolojisinde en fazla
azaltılmasına hem de çiftlik hayvanlarında
kendini gösteren sembollerden birisi olup,
zararlı olan mide-bağırsak parazitlerinin
kısmen ya da tamamen dışkıyla beslenen
azaltılmasında hayli etkili oldukları birçok
böceklerin ortak adıdır. Bok böcekleri, Kınaraştırıcılar tarafından bildirilmektedir.
kanatlılar (Coleoptera) takımında bulunGezegenimizdeki tüm canlılar gibi bok bömaktadır. Bu böceklerin besin döngüsüne
ceklerinin de ekosistemdeki görevlerini
olan katkılarının yanın da toprak verimliliyapabilmesi için zararlı tarımsal faaliyetğine de önemli katkılar sağlamaktadır. Bok
lerden kaçınılmalıdır. Ayrıca bilinçsizce
böcekleri sert kabuklu böceklerdendir ve
kullanılan kimyasal gübre ve pestisitler, bok
birçoğu parlak metalik renklerde ve 5-60
böceği popülasyonunun azalmasına dolamm büyüklüğündedir. Bu böcek, hayvan
yısıyla bok böceklerinin doğaya olan katkıdışkılarından küre imal edebilen tek böcek
larının önlenmesine neden olmaktadır. Bu
türünü oluşturmaktadır. Ön ayaklarının
sebeplerden dolayı; ekosistem mühendisi
yardımıyla dışkıdan iri bir küre yapmakolarak kabul edebileceğimiz bok böceğinin
ta, bu kürenin içine yumurtalarını bırakıp,
faaliyetini sürdürmesi veya arttırması için
küreyi başı hep doğuya dönük olarak, arka
yetiştiricilerin dikkat edebileceği konular
ayaklarıyla yuvasına iterek götürmektedir.
arasında; mümkün olduğunca sentetik biBok böceği türlerinin oldukça özgün ekoleşiklerin kullanıldığı kimyasal mücadeleye
lojik gereksinimlerinin olduğu bilinmekbaşvurulmaması, alternatif diğer yöntemtedir. Her ayrı hayvan dışkısı için ayrı bok
lerden; kültürel yöntemler, biyoteknik saböceği türü bulunmaktadır.
vaşım yöntemleri ve biyolojik mücadeleye
Bu bilgilerin yanı sıra bok böceğinin inöncelik verilmesi, tarım ilaçlarının kullasanlar için farklı sembolik anlamlarının
nımı gerekli ve zorunlu olduğunda ise bok
olduğu bilinmektedir. Eski Mısır’da kutsal
böceklerine en az zarar verecek ilaçların
sayılan bok böceği, güneşin göklerdeki hatercih edilmesi, ayrıca sığırları yoğun olarak
reketini sağlayan tanrı Kheper’in sembolik
büyük miktarda tohumla beslemekten kaçıişareti olup, bu işaret yeniden doğum anlanılması, dışkı kalitesini iyileştirecek biçimmına gelmektedir. Bok böcekleri toprak üsde meraların ıslah edilmesi ve çiftliklerdeki
tündeki dışkıları yuvarlayarak top halinde
bok böceği türlerinin sayısını artırarak, faaşekillendirip, bu topu yer altına getirmekte
liyetlerinin yılın daha uzun dönemine yayılve bir yuva yapmaktadır. Küre halindeki
masının sağlanması gerekmektedir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, sağlıklı beslenme, organik gıda ve iyi tarım ürünleri
konusunda bilinçlendirmek amacıyla ''tarım ve
Çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı.
Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamaya göre, dünyada doğanın hızla kirletildiği bir dönemde, gelecek nesillerin daha bilinçli olması amacıyla başlatılan Tarım Çocuk Kampı'ndan sonra ''tarım ve
çocuk'' adlı internet sitesi de faaliyete geçti.
Kendi alanında bir ilk olma özeliğine sahip site,
bilgiyi eğlenceli bir hale getirerek sunuyor. Bakanlığın internet sitesinin ana sayfasından giriş
yapılabilen portala ''www.tarimcocuk.gov.tr''
adresinden de ulaşılabiliyor.
Çocuklara organik gıdanın öneminin anlatıldığı
web sitesinde, konularına göre yapılan renkli çizimler çocukların duygu dünyasına hitap ediyor.
Portalda, oyundan boyamaya kadar çocuklara
yönelik pek çok etkinlik bulunuyor. Bakanlık,
internet ortamında oluşturduğu bu renkli platform aracılığıyla, çocukların tarıma olan ilgisini
artırmayı ve bilgilerini geliştirmeyi hedefliyor.
''Oynamaya başla, doğayı keşfet, yap öğren, oku
öğren, izle öğren'' gibi bölümlerde, çocuklara
doğanın korunmasına ilişkin hayati öneme sahip bilgiler sunuluyor. Ekmeğin yapımı, küresel
ısınmanın tehlikeleri görüntülerle anlatılıyor.
Sitede yer alan oyun, boyama, bulmaca, haber,
video gibi faaliyetlerle çocuklara, tarım ve tarımla ilişkili konularda kendilerini geliştirme
fırsatı sunuluyor.
''Tarım nedir, tarım ve biz, sağlıklı yaşam, çocuk
tarım kampı'' bölümlerinde ise çocukların bu
konularda farkındalığının artırılması amaçlanıyor.
Hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin doğa
eğitimi alabileceği sitede, ekimden dikime, tarım ve doğayla ilgili birçok bilgi bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına uyumlu
olan tarım ve çocuk, öğretmenler için hazırlanan
referans kitapla destekleniyor.
Videolarla da desteklenen sitede, ''izleyelim öğrenelim'', ''boyama yapalım'' gibi kategorilerde
çok sayıda konu, çocukların anlayabileceği bir
dille anlatılıyor.
İnteraktif bir yapıda hazırlanan sitede ayrıca çocuklar için bilmece ve bulmacalara da yer veriliyor. Birbirinden ilginç oyunların da yer aldığı
Tarım ve Çocuk'ta sütün faydaları da anlatılıyor.
8
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Eğitimde yeni alternatif:
Eğitim kooperatifleri
»»Yeni sistem 4+4+4'e geçilmesinin ardından Gümrük Bakanlığı'nın
hibe desteği sözü de gelince eğitimde kooperatif ortaklık modeline ilgi
ciddi oranda arttı.
Bakan Yazıcı vatandaşları eğitim kooperatifi kurmaya davet ederken sayısı 16 olan eğitim kooperatifine 3 ayda 5 yenisi eklendi. 5 kooperatif
daha izin bekliyor.
Eğitimde 4+4+4 sistemine geçildikten sonra
devletten hibe desteği sözü de gelince yeni ortaklık modeli olarak eğitim kooperatiflerine ilgi
arttı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı,
eğitim sisteminin sorunlarının aşılabilmesi için
vatandaşları kooperatif ortaklık modeli çerçevesinde eğitim kooperatifi kurmaya davet etti.
Eğitim kooperatifi kuranlar gelecek yıldan itibaren yeni yatırımlarına devletten hibe desteği
alabilecekler.Geçen yıla kadar sayıları sadece
16 olan eğitim kooperatifleri, 4+4+4 yasasının
çıkmasıyla yoğun bir ilgi görmeye başladı. Yasa
çıktıktan sonra 5 yeni eğitim kooperatifi kuruldu, 5 yeni başvuru da izin için inceleniyor.
Sermayesi küçük olduğu için şirket kuramayan çok sayıda kişinin bir araya gelerek yatırım
yapmasına olanak veren eğitim kooperatiflerine ilginin artmasında, gelecek yıldan itibaren
Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca uygulamaya
konulacak kooperatif destek programının da
etkisi oldu. Bu program çerçevesinde üretim
ve istihdama yönelik projeler için hibe desteği
sağlanacak ve kullanılacak kredilerin bir kısmı
devlet tarafından karşılanacak.
Bu konuda başarılı örnekler arasında Bursa'da
kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi ilköğretim
ve ortaöğretim okullarının yanı sıra öğrenci
yurdu yer alıyor. Düzce'de kadınlar tarafından
kurulan Nilüfer Kadın Kooperatifi de eğitim
alanında yatırımlarla dikkat çekiyor.
Yazıcı'dan Davet
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı,
Türkiye'nin eğitim sorununun çözümünde kooperatif modelinin önemli bir rol oynayacağını
belirterek, vatandaşları eğitim kooperatifleri
kurmaya davet etti. Dünyada ortalama eğitim
süresi 11-12 yıl düzeyinde iken Türkiye'de ye-
tişkin nüfusun ortalama eğitim süresinin 6 yıl
civarında olduğuna dikkat çeken Yazıcı, AB
ülkelerinin 2020 yılına kadar nüfuslarının en
az yüzde 90'ını lise mezunu yapmayı hedeflediğini vurguladı. Sağlanan olumlu gelişmelere
rağmen Türkiye'de okullaşma oranının hala
düşük olduğunu vurgulayan Yazıcı, 4+4+4
düzenlemesiyle benimsenen hedeflere ulaşılabilmesi için vatandaşlara kooperatifleşmeyi
önerdiklerini ifade etti.
Dünyada eğitim kooperatiflerinin yıllık cirosunun 1 milyar dolara ulaştığını kaydeden Yazıcı,
İspanya ve Japonya'da bu modelin başarıyla
uygulandığını anlattı. Bakanlık olarak başarılı dünya örneklerini yakından takip ederek
Türkiye'deki eğitim kooperatiflerinin sayısını
artırmayı hedeflediklerini kaydeden Yazıcı,
halen 21 eğitim kooperatifinin faaliyet gösterdiğini, bu kooperatiflerin daha çok akademik
personel ve öğretmenler tarafından kurulduklarını belirtti.
Yazıcı'nın verdiği bilgilere göre, eğitim kooperatifleri okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile uzaktan öğretim
yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt
sürücü kursları, hizmet içi eğitim merkezleri,
öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezleri açıp işletebiliyorlar.
Bu kooperatifler ayrıca her türlü özel kurslar ile
öğrenci yurtları ve misafirhane açabiliyorlar.
Hattat Traktör'ün gözü Avrupa'da
»»Türkiye'nin yerli traktör üreticisi Hattat Traktör, Avrupa pazarında
hızlı büyümesini sürdürüyor.
Yüzde 100 yerli sermaye, Türk mühendisler ve
Türk yan sanayi üretimi ile Çerkezköy'de 2002
yılında traktör üretimine başlayan Hattat Tarım, A 110 serisi ile Avrupa'da kazandığı 'Yılın
Traktörü ve Yılın Tasarım' ödülünü iki yıl üst
üste egale etti. Hattat Tarım 100 Beygir Gücü'ndeki Hattat marka traktör ile Avrupa'nın
önemli traktör fuarı ' Szekkuttas Fuarı'nda da
yine kategorisinde birinci oldu.
Hattat Holding bünyesinde 2002 yılında traktör yatırımına start veren Hattat Tarım, Türkiye ve Avrupa'da hızlı yükselişini sürdürüyor. Avrupa'dan Latin Amerika'ya Asya'dan
Ortadoğu'ya 22 ülkeye yaptığı ihracat ile yerli
traktör yatırımında ihracat şampiyonu olan
Hattat Tarım, Avrupa'da arka arkaya ödüller
kazanıyor.
Hattat Tarım'ın 2010 yılında Avrupa'da 'Yılın
Traktörü ve Yılın Tasarımı' ödülünü alan A110
Serisi Traktörü, Avrupa'nın Macaristan'da düzenlenen en önemli fuarı ' Szekkuttas Fuarı'nda
da görücüye çıktı.
150 binden fazla Avrupalı çiftçinin katıldığı ve
uluslararası markaların yer aldığı fuara katılan
Hattat Traktör, düzenlediği tanıtım gösterisi
ve çiftçilerle bire bir yaptığı deneme sürüşlerinden yine tam not aldı.
2010 yılında Avrupa'da yılın Traktör ve Tasarım
Ödülü, 2011 Yılında da İrlanda da Pulluk Şampiyonu olan Hattat Traktör Macaristan'dan da
yine birincilikle döndü.
Hattat Tarım, 2007 yılında Hattat markasıyla
ve tamamen yerli üretimiyle traktör sektörüne
girdi. Ekonomik krize rağmen 5 yıl gibi kısa
sürede 19 farklı model çıkartarak traktör sektöründe bir ilke imza atan Hattat Tarım, Hattat Traktör'ün yanı sıra Valtra ve Ferrari markaları ile çiftçilere ulaşıyor. 2009 yılından bu
yana ihracat yapan Hattat Traktör, Avrupa'ya
ise Hattat, HTT ve Pol-Mot marka traktörlerin
satış yapıyor.
Çerkezköy'de 200 bin m2'lik tesislerde
Türkiye'nin en büyük otomotiv yan sanayi fabrikası Hema Endüstri A.Ş ile birlikte traktör
üretimi gerçekleştiren Hattat Tarım, 2007'de
de kendi ismi ile Hattat Traktör markasının
üretimini başlattı. Otomatik boyahane, robotlu montaj ve test makineleri ile yüksek teknoloji kullanılarak üretim yapabilen 20 bin kapasiteli fabrikada, 50 beygir gücünden 102 beygir
gücüne kadar tüm opsiyonları ile birlikte 209
model traktör üretiliyor.
29 GDO’lu ürün direkten döndü
»»Çevre örgütü Greenpeace’in ‘Yemezler’ kampanyası ve gıda
sektörünün önde gelen kuruluşlarının karşı çıkmasıyla 29 GDO’lu
ürünün ithalatına kapı açacak başvuru geri çekildi.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 genetiği değiştirilmiş
organizmalı (GDO) ürünün gıda üretiminde
kullanılması için yaptığı başvurudan vazgeçti. TGDF; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na gönderdiği bir dilekçeyle 29
GDO gen başvurusunu geri çekti.
TGDF Başkanı Şemsi Kopuz; GDO konusunda kamuoyunda yaşanan karmaşanın
bir an önce sona ermesi için Biyogüvenlik
Kurulu’nu göreve davet ettiklerini belirterek, “kaçınılmaz bulaşmadan kaynaklanan
sorunları” çözecek adımların atılmasını
talep ettiklerini ve başvuruyu geri çektiklerini vurguladı. Kopuz 29 genin onaylanması değil, tanımlanması için Biyogüvenlik
Kurulu’na başvurduklarını da söyledi. Çevre örgütü Greenpeace bir süredir TGDF’nin
gıda amaçlı GDO başvurusunu geri çekmesi
için “Yemezler” kampanyası yürütüyordu.
TGDF üyesi baklava üreticisi Karaköy Güllüoğlu, “Tüketicinin sağlığını hiçe sayan hiçbir
kurumla işbirliği yapmayız” diyerek, TGDF
üyeliğinden çekildiğini açıklamıştı.
Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç TGDF’nin kararı
sonrası yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Türkiye’nin tüm gıda ve içecek firmalarını barındıran federasyonun aldığı bu karar,
tarihi bir adım. Halkın GDO hassasiyetini TGDF’ye ileten, başta Ülker ve Karaköy
Güllüoğlu olmak üzere Sana, Eti, Algida ve
Nestle gibi TGDF bünyesinde yer alan firmalara sağduyulu tavırlarından dolayı teşekkür
ederiz. Federasyonun açıklamasından, söz
konusu başvuruların, ürünlerinde GDO kullanmak amaçlı değil, sadece istemsiz GDO
bulaşıklığından kaynaklanan sıkıntılara bir
çözüm bulma çabası olduğunu anlıyoruz.
Bu konuda en büyük başarı, hassasiyetini
aktif olarak dile getiren halkın. TGDF’nin
takdirle karşıladığımız bu kararı çok anlamlı. GDO’suz Türkiye yaratmak için sıra,
GDO’ya karşı olduğunu açıklayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’de.”
3 GDO’lu ürüne ön izin çıkmıştı
TGDF’nin yaptığı başvurunun ilk değerlendirme sonuçlarına göre, 21 çeşit mısır, 3 çeşit
soya, 3 çeşit kanola, 1 çeşit şeker pancarı ve
1 çeşit patates olmak üzere 29 çeşit GDO’lu
üründen 3’üne izin yolu gözükmüştü. Biyogüvenlik Kurulu komite raporlarında gıda
amaçlı 21 GDO’lu mısır çeşidinin ithalatına
izin verilmesi riskli görülürken 3 GDO’lu
soya çeşidinin yalnızca tam rafine yağ elde
etme amacıyla kullanılması şartıyla ithal edilebileceği kararı verilmişti.
Komite kararı Biyogüvenlik Kurulu tarafından kabul edilip Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından onaylandığı takdirde
Türkiye ilk kez gıda amaçlı GDO’lu ürün ithaline başlayacaktı.
24 ayrı sektör derneğinin çatı organizasyonu
olan TGDF, 2000 yılından bu yana sektörün
en büyük sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet
gösteriyor. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, yaptığı açıklamada yasal altyapının bir an önce
netleştirilmesi ve sektörün GDO’suz hammadde sağlayabilmesinin önemine işaret etti.
Karpuzda dünya ikincisiyiz
»»Karpuzun Türkiye'de en çok üretilen ve tüketilen meyveler
arasında yer aldığını bildiren Alan, yılda 3,8 milyon ton civarında
karpuz üretildiğini söyledi.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve
Araştırma Merkezi (BİYOM) Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ramazan Ali Alan, üretecekleri çekirdeksiz karpuz türleri sayesinde
çekirdeksiz karpuzun tohumlarının artık
ithal edilmek zorunda kalınmayacağını söyledi. Doç. Dr. Alan, Türkiye'nin birçok tarımsal ürünün üretiminde dünyada ilk sıralarda
yer aldığını belirtti. Karpuzun Türkiye'de en
çok üretilen ve tüketilen meyveler arasında
yer aldığını bildiren Alan, yılda 3,8 milyon
ton civarında karpuz üretildiğini söyledi.
Türkiye'nin karpuz üretiminde dünyada
ikinci sırada yer aldığını kaydeden Alan, "Ülkemizde son yıllarda yüksek verimli yabancı çeşitlerin üretilmesi sayesinde çok ucuza
alınabilen karpuz meyvelerinin yerli karpuz
tiplerinden çok daha iri olması, çok çekirdekli olması ve halkımızın tercih ettiği tada
ve kaliteye sahip olmaması gibi sorunlar ortaya çıktı" dedi.
Alan, meyvecilik sektöründe söz
sahibi olan birçok kuruluşun
BİYOM'a iri meyveli karpuzların yerine 2 kilogram civarında
standart boyutlu, Türk halkının
damak tadına uygun kalitede ve
çekirdeksiz karpuz tipleri geliştirilmesi konusunda talepte bulunduklarını kaydetti.
Birçok karpuz üreticisi firmanın Türkiye'de bulunamadığı
için yurt dışından çekirdeksiz
karpuz çeşidi getirip üretimine
başladığını belirten Alan, şöyle
konuştu: "PAÜ BİYOM'da birçok bitki türünde ıslah çalışmaları yapıyoruz. Geleneksel
yaz meyvemiz olan karpuzda bize bildirilen
sorunların aşılması için tüketici tercihlerine
cevap verebilecek yeni yerli karpuz çeşitlerinin ıslah edilmesi ve üretimlerinin desteklenmesi için proje başlattık. Projemizin ilk
aşamasında yerli çeşitlerimizden çekirdeksiz
karpuz üretimini gerçekleştireceğiz. Çünkü
yurt dışından getirtilen çekirdeksiz karpuz
çeşitleri hem çok pahalı hem de tüketicinin
kalite tercihlerine uygun olmayabiliyor."
Çekirdeksiz karpuzların üretiminde uygulanacak teknoloji sayesinde üreticilerin tohumlardan çekirdeksiz karpuz üretebileceğini söyleyen Doç. Dr. Alan, "Bostanlarda
doğal olarak çekirdeksiz meyveler oluşuyor
ama çok düşük oranlarda oldukları için bunların ekonomik önemi yok. Kendi çeşitlerimizden üreteceğimiz çekirdeksiz karpuz
türlerinin tohumlarını yurt dışından almak
zorunda kalmayacağız. Bu tip karpuz üretmek isteyen tohumculuk firmalarına yardımcı olmaya hazırız" dedi.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Hayvancılıkta Çözüm; Üreticiyi
Desteklemekten Geçer
Hayvancılık
sektöründen
mesini sağlayacaktır.
beklenen faydaların sağlaKöydeki hayvanların
nabilmesi için ekonomik
ve arazilerin bir koodesteğin sürekliliği ve yeperatif çatısı altında
terliliği esastır. Planlı kaltoplanmasının daha
kınma döneminde, daha
verimli olacağı düşüçok GAP Bölgesi için söz
nülmelidir.
konusu olmakla birlikte,
M. İlhan SARIKAYA Hayvancılık sektörü
hayvancılık
sektöründe
tarım sektörü içeribeklenen gelişmelere ulaşılamasinde; insan sağlığı, çevre dengesi
mıştır.
ve ulusal ekonomiye katkısı açıAB Ülkelerindeki işletmelerde seksından önemli ve önem verilmesi
tör yoğunlaşması daha yüksek dügereken bir alt sektördür. Gelişmiş
zeylerde seyretmekte, sığır bulunduülkelerde hayvancılığın tarım içeran işletmelerdeki ortalama hayvan
risindeki payı %50 nin üzerinde
sayısı 40 baş düzeyine ulaşmış buolup, Türkiye de bu oran % 25-30
lunmaktadır. Türkiye'de hayvancıcivarındadır.
lık üretiminin toplam tarım üretimi
içindeki payı son yıllarda %25'lere Sap ve saman ithali
düşmüştür. Ülkedeki hayvan sayısı yapılması sorunu sadece
tarımı ileri pek çok ülkelerinden faz- ötelemekten ibaret
la olmasına rağmen, birim hayvan olacaktır. Çözüm üreticiyi
başına elde edilen verim kıyaslamalı desteklemekten geçecektir.
olarak daha düşüktür.
Türkiye’de yem ve süt sektöründe
Örgütler kurumsallaşarak sürekyaşanan ciddi sıkıntıların olmalilik kazanır. Etkin bir örgütlenme
sı, gerekli tedbirlerin alınmadığı
ile tarım ve hayvancılık sektöründe
sürede hayvancılığın çöküşüne
pazarlık gücü, politik güç, rekahız kazandırır. Türkiye genelinde
bet, eğitim ve istatistiksel veriler
yükselen yem bitki fiyatları, et ve
ve sosyal gereksinimler sağlanır.
süt fiyatlarında ciddi artışa neden
Hayvancılığın; özellikle de büyükolacaktır.
baş hayvancılığın köydeki parçalı
Hayvancılık Projesi uygulayan
arazi varlığının ortaya çıkardığı yaKooperatiflerin ve çiftçilerin haypısal sorunlar ve köy yaşamındaki
vanlarına sap-saman ve yem fisosyal sıkıntıların aşılmasının en
yatlarında görülen artıştan dolayı
iyi yolunun insanları örgütlü hale
zor durumda kaldıkları görülmekgetirmekten geçer. Bu nedenle hali
tedir. Bazı bölgelerde kuraklıktan
hazırda uygulanan destekleme sisdolayı kredi borçlarını ödemekte
temindeki bireyselliğin, toplumsal
zorlanmaya başlanıldığı, bu kobilinci oluşturmak üzere değiştirilnuda devletin bir an evvel çözüm
mesinin, tarımsal üretim konusunüretmesi gerekmektedir. Sap ve
da karar erkini elinde bulunduransaman ithali yapılması sorunu salar açısından vazgeçilmez bir araç
dece ötelemekten ibaret olacaktır.
olabileceği dikkate alınması gereÇözüm üreticiyi desteklemekten
ken önemli bir konudur.
geçecektir. Üretici yalnız sorunlaAB üyelik yükümlülüklerinin yerine
rıyla baş başa bırakılmıştır. Şimdigetirilmesinde ilerleme yapılamayan
den önlemler alınmazsa sorunlaalanların başında, kırsal kalkınmarın çözümü daha da zorlaşacaktır.
nın geldiğini, kooperatif desteklerinin, köylerde modern hayvancılık
tesislerine yönelik yapılmasının bu
alanda önemli ilerlemeler kaydedil-
HAL VE GİDİŞ
Kısacası, devlet hayvancılığın geliştirilmesi konusunda her türlü
desteği sağlamalıdır.
Sait MUNZUR
9
Bir Uğur Böceğinin Günlüğü -IIORGANİK TARLA’DA HAYAT
bize bilgiler vermeye başladı. Bizim
Geçen ayki sayıda kahramanımız Uğur Bö“organik tarla” dediğimiz tarla asceği Dobi hayatından ve çocukluğunun
lında koca ovadaki yüzlerce organik
geçtiği mısır tarlasındaki günlerinden
tarladan biriymiş. Bu ovada hiçbir
bahsetmişti. Ne yazık ki Dobi ve ailezehirli tarım ilacı ya da yapay gübre
si, yapılacak ilaçlama nedeniyle mısır
kullanılmıyormuş. Zararlı böceklerle
tarlasındaki evlerinden ayrılma kararı
mücadele ise bizim gibi faydalı böcekvermek zorunda kalmışlardı. Dobi’nin
ler, organizmalar ve çeşitli diğer araç
babası ise bu arada “organik tarla” adı
gereçlerle sağlanıyormuş. Bunların
verilen yeni bir tarlaya iş başvurusu yapDr. Umut TOPRAK
hepsi bir plan dahilinde çalışıyorlamış ve işe alınmıştı. Dobi her ne kadar
çocukluğunun geçtiği mısır tarlasından Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mış. Bu iş için binlerce böcek ve diğer
faydalı etmenlerden oluşan gruplar
ayrılmak zorunda kalacağı için üzgün
Bitki Koruma Bölümü
oluşturulmuş. Her bir grubun başında
olsa da organik tarlayı çok merak [email protected]
da Mantis amca gibi böcekler buludu. Dobi’nin günlüğü, organik tarlaya tanuyormuş. Ayrıca bitkilerin döllenmesi ise arılar taraşınmaları ve yeni hayatıyla kaldığı yerden devam ediyor!
fından yapıldığı için hormon adı verilen kimyasallar da
6 Temmuz Cuma:
kullanılmıyormuş. Burada üretilen ürünler ise tamamen
Yarın yolculuk günü. Çocukluğumun geçtiği mısır evidoğal olduğu için çok lezzetliymiş. Organik tarladaki dümizden ayrılmaktan dolayı üzgünüm. Hafta içinde tüm
zen çok hoşuma gitmişti. Bakalım babam ve biz hangi
yol hazırlıklarımızı yaptık ve yarın tüm aile yola çıkacagruba düşeceğiz ve kimlerle tanışacağız?
ğız. Annem yolda acıkırız diye hepimize polen içeren bir
10 Temmuz Salı:
çıkın yaptı. Polenleri ise geçen hafta ormanda kurulan
Bugün grubumuzdaki diğer arkadaşlarla tanıştık. Bizim
böcek pazarında Arı amcalardan aldık. Babam yarın gün
ailemiz 3 gruba bölünmüştü. Her bir grupta bizim dışıboyunca uçacağımızı ve akşam babamın dayısı olan Şobi
mızdan pek çok böcek ve organizma vardı. İlk önce bizim
dayılarda konaklayacağımızı söyledi. Bu gece mısır bitgibi genel avcı olan böceklerle tanıştırıldık. Yeşil renkli
kisi evimizdeki yatağımdaki son gecem… Bakalım yarın
sinir kanatlı Chrysopid’ler Mantis amcaya ne
bu saatler nerelerde olacağım?
kadar benziyor diye düşündüm ama kanatla7 Temmuz Cumartesi:
rı ve boyunlarının farklı olduğunu dikkatlice
Sabah erkenden kalktık. Yol uzundu. Tüm
bakınca hemen anladım. Sonra sırasıyla avcı
kardeşlerim bir sıra oluşturduk ve annem
olan Syrphid sinekleri, Reduviid ve Anthocosırayla hepimize polen çıkınlarımızı verdi.
rid yarım kanatlıları, bize çok benzeyen CryptoBabam ve genç erkekler öne geçti ve sıraylaemus’larla tanıştık. Babam Cryptolaemus’larla havalandık. Nehri takip ederek platoya
la uzaktan akraba olduğumuzu söyleyince
doğru uçmaya başladık. Mavi nehir alde pek şaşırmadım! En son olarak bize çok
tımızda ince uzun bir yol gibi uzanırken
benzemeyen Phytoseiid adı verilen örümcekhavada oluşturduğumuz turuncu hat ise su
üzerigillerden bir grup geldi. Zaten 8 bacaklı oluşlarından da
ne hoş bir şekilde yansıyordu. Yaklaşık 3 saat uçtuktan
onların böcek olmadığını hemen anlamıştım. Bu arada
sonra nehir kenarında bir su molası verdik. Nehirden
Phytoseiid’lerden Charlotte adında benle yaşıt çok tatlı
kana kana su içmek çok güzeldi! İkindi civarı verdiğimiz
bir arkadaşım oldu. Charlotte, kendilerinin de bizim gibi
ikinci molamızda ise polen yemeğimizi afiyetle yedik.
avcı olduğunu fakat kendileri gibi sekiz bacaklı zararlı
Gün batarken, batıda alçalan güneş bize kılavuzluk yakırmızı örümcekleri yediklerini söyledi. Avcılarla tanışpıyordu. Hava serindi, artık yüksek platolardaydık. Ve
mamızın ardından Mantis amca bizi parazitoit olarak
Şobi dayıların plato evi uzakta göründü, bizi kayalık giadlandırılan diğer böceklerle tanıştırdı. Parazitoitler
rişinde Şobi dayının torunları ve diğer genç uğur böcekise kendi yumurtalarını zararlıların içine bırakarak onleri karşıladı. Daha sonra vadideki dağ çiçekleriyle bezeli
ları baskılıyorlarmış. İlk önce zararlı yumurtalarını pakayalar arasına indik. Şobi dayı ve diğerleri ile tanıştık
razitleyen Trichogramma adı verilen küçük parazitoit
ve hep beraber yemek yedik. Tüm günün yorgunluğu nearıcıklarla tanıştık. Ardından sırasıyla Ichneumonid ve
deniyle Şobi dayılar erken yatışımızı anlayışla karşıladı.
Braconid adlı diğer arı ve Tachinid adlı sinek parazitoYarın uzun bir gün olacak yine, ama babam akşamleyin
itlerle tanıştım. Ekibimiz ne kadar büyük ve renkli diye
organik tarlaya ulaşabileceğimizi söylüyor...
düşündüm. Herkes çok cana yakındı. Buna göre avcılar
8 Temmuz Pazar:
yiyebildikleri kadar zararlıyı yerken geri kalanların bir
kısmı ise parazitoitler tarafından parazitlenmekteydi.
Sabah yine erken kalktık. Şobi dayı’nın eşi sağ olsun yol
Mantis amca yarın ise bazı mikroorganizmarla tanıştırıiçin bize kurutulmuş yaprak bitinden sandviç hazırlamışlacağımızı söyledi!
lar. Şobi dayılara çok teşekkür ettik. Bu arada babama
Şobi dayıların neden platoda yaşadığını sorduğumda ba11 Temmuz Çarşamba
bam “onların da yazları normalde ovada yaşadıklarını faBugün diğer küçük bazı faydalılarla tanıştık. İlk önce bakat kışlamak için buraya biraz erken geldiklerini” söyledi.
kulovirüs adı verilen faydalı virüsler ardından da Bacillus adı verilen bakteriler ile tanıştık. Sonra bıyıklı ince
Yaklaşık 3 saat uçtuk. Hava serindi ama manzara çok
uzun şeffaf küçük bir kurtçuk amca sürünerek yanımıgüzeldi. Babam dağın bir kısmında gördüğü güneş alan
za geldi. Önümüzde hafifçe eğilerek bizleri selamladı ve
koca bir kaya parçası üzerine inip dinleneceğimizi söylebabamla tokalaştı. İsminin Steinernema olduğunu ve
di. Hep beraber kaya üzerine indik, serin havada güneş
faydalı nematodlar olarak bilindiklerini ve bakulovirüs
alan kaya sıcacıktı! Sıcak kaya vücutlarımızı ısıtırken
ve bacilluslar gibi zararlı böcekleri hastalandırdıklarını
üzerimize vuran güneş ise üst kanatlarımızı ısıtıyordu.
söyledi. Aklıma gelen ilk nokta, biz böceklerde olduğu
Babam bu sırada toplanmamızı sağlayacak bir koku salgibi örümcekgillerde de nematodlarda da faydalı ya da
gıladı. Antenleriyle koku mesajını alan bütün grup iyice
zararlıların olduğu yönündeydi! Steinernema amca, bebirbirine sokuldu. Bunu daha önce hiç yapmamıştım!
nim bıyık olarak nitelendirdiğim duyu organlarıyla zaBabam biz uğur böceklerinin ısınma amacıyla kayalar
rarlıları bulduklarını söyleyince bir genç bayan olarak
üzerinde dinlenmesinin çok yaygın olduğunu söyledi.
bıyık yerine aynı görevi gören antenlerimin olduğuna
Yaklaşık 1 saat kaya üzerinde ısınıp dinlendikten sonra
sevindim! Bugünkü tanıştığımız arkadaşlarımız çok küöğle yemeğimiz olan sandviçlerimizi yedik. Ve tekrar
çüklerdi ama Mantis amca “Onların boylarına bakmayın
yola koyulduk. Koca dağı aşmış ve inişe geçmiştik. Aryaptıkları iş çok büyük deyince” bakulovirüs, Bacillus ve
kamıza aldığımız rüzgarla iniş kolaydı, derken koca ova
Steinernema dahil herkes güldü! Bakulovirüsler arasınönümüze çıktı. Uçsuz bucaksız yeşil bir deniz gibiydi.
da “Occlusion Body” isimli biri yanıma gelerek “Dobi,
Yaklaştıkça ovanın soya fasulyeleriyle kaplı olduğunu
endişelenme bizim siz faydalılara bir zararımız yok, biz
gördük. Dikkatimi çeken ovanın birçok başka böcek ve
sadece zararlı böcekleri hastalandırırız, bana kısaca OB
canlı ile dolu olduğuydu. Ayrıca hiçbir insan yapısı, indiyebilirsin” dedi. OB ayrıca bizim gibi tarım ilaçlarınşaat ya da fabrika yoktu! Ova çok hoşuma gitmişti ve
dan etkilenmediklerini de söyledi, bir an için keşke benortalık mis gibi kokuyordu. Ve sonunda “organik tarla”
de OB gibi olsam dedim!
adı verilen yere geldik. Bizi Mantis religiosa adı verilen
bir Peygamberdevesi karşıladı. Mantis amca kalacağımız
12 Temmuz Perşembe
yeri gösterdi ve ertesi günlerde bize gerekli bütün bilgiHemen hemen organik tarladaki bütün canlılarla tanışleri vereceğini söyledi. Ve Mantis amca dinlenmemiz
mıştık. Artık ekipte göreve başlamak için sabırsızlanıiçin bizim yanımızdan ayrıldı. Yeni evimiz yeşil denizdeyordum. Acaba nasıl çalışacaktık? Mantis amca tamaki büyük soya fasülyelerinden biriydi. Mısır evimizden
men bir plan dahilinde çalışacağımızı söylemişti. Acaba
daha kısa olsa da çok daha genişçeydi! Derken yaprak
bu nasıl bir plandı ve biz uğur böcekleri ne yapacaktık?
odalarımıza yerleştik ve uzun günün yorgunluğuyla heMantis amca ayrılmadan önce yanımıza gelerek “Üç
men uykuya daldım…
günlük uygulamalı ve teorik organik tarım eğitiminden
9 Temmuz Pazartesi:
sonra göreve başlayacaksınız” dedi. İyice heyecanlanmıştım, bu eğitimi almak ve tarlada çalışmak için sabırSabahleyin annemin sesiyle uyanırken masmavi gökyüsızlanıyordum…
zü, yemyeşil bitkiler, şarkı söyleyen balarıları ve parlak
güneş güzel bir günün habercisi gibiydi. Gün çoktan başBir sonraki sayıda Dobi’nin organik tarım eğitimi ve tarlamış ve pek çok böcek işlerine koyulmuştu bile. Mantis
ladaki yeni görevleri ve arkadaşlarıyla olan maceralarını
amca evimize gelerek hepimizi gölge bir yere topladı ve
anlatan günlüğü kaldığı yerden devam edecek!
10
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
“Kooperatiflerin inanılmaz gücü”
»»2012 ULUSLARARASI KOOPERATİFLER ZİRVESİ
Birleşmiş Milletler, Aralık 2009 yılında aldığı bir
kararla 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler
Yılı (UKY) ilan etmişti. UKY, küresel düzeyde
olsun, kıtalar ve ülkeler düzeyinde olsun çeşitli
etkinliklerle kutlanmakta ve “kooperatif işletmeler daha güzel bir dünya kurar” ana teması etrafında etkinliklerini sürdürmektedirler.
Uluslararası Kooperatifler Yılı (UKY) kutlamalarını, BM desteğinde organize eden Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) Yılı, muhteşem
bir Zirve ile bitirmeyi planlamıştır. 2012 Uluslararası Kooperatifler Zirvesi(UKZ). Zirve, 8-11 Ekim 2012 tarihlerinde Kanada’nın
Québec eyaletinde gerçekleştirilecektir. Kanada’nın köklü üniversitesi Saint Mary’s
Üniversitesi’nin(*) koordinatörlüğünde gerçekleştirilecek olan Zirve’ye Kanada’nın en
güçlü, dünyanın ise 6. güçlü bankası (kooperatif banka) olan Desjardins Hareketi (**) her
türlümaddi ve manevi açıdan desteklemektedir. Zirve’nin ana teması “Kooperatiflerin
İnanılmaz Gücü” olarak belirlenmiştir.
Ekonomilerinde kooperatif işletmelerin yer
aldığının gözlemlendiği 96 ülkede, kooperatif
üye sayısı 1(bir) miyara ulaşmıştır. Çok uluslu
şirketlerden % 20 daha fazla istihdam yaratan
kooperatiflerin istihdam ettiği insan sayısı 100
milyonu aşmıştır. Dünyadaki en büyük 300 kooperatifin yıllık iş hacmi 1,6 trilyon ABD dolar
civarında olup dünyanın 9. büyük ekonomisine (İspanya) eşdeğer bir gelir hacmine sahiptirler. Bu kooperatiflerin % 99’u ekonominin
7 ana sektöründe yoğunlaşmışlardır. Bunlar :
Tarım-gıda/ormancılık (% 29), Finans kurumları ( % 26), Tüketim/ perakende satış (% 22),
Sigorta (% 17), Emek/Sanayi Kooperatifleri (%
2), sağlık kooperatifleri (% 2), kamu hizmetleri
(% 1) ve diğerleri (% 1).
Kooperatif üyeleri, dünya nüfusunun % 13,8
düzeyini temsil ederken, sermaye şirketlerine doğrudan veya dolaylı ortak sayısı ise 893
milyon olup dünya nüfusunun % 5’i düzeyinde
temsil edilmektedirler. Sermaye şirketlerine
doğrudan üye olanların sayısı ise, kooperatif
üyelerinin 1/3’ü kadardır.
Kooperatif üye sayısının ülke nüfuslarına oranı bakımından ilginç ülkeler bulunmaktadır.
Kooperatife katılım oranı olarak bilinen ve
ülkelere göre kooperatifçiliğin gelişme düzeyi
göstergesi kabul edilen bu oran bazı ülkelerde
şöyledir: İrlanda % 70, Finlandiya %60, Avusturya % 58 ve Singapur %50. Türkiye’de bu
oran % 10 civarındadır.
Kooperatif bankalar, dünyadaki banka şubelerinin % 23’ünü temsil etmekte, 870 milyon
üye/müşteriye bankacılık hizmeti sunmakta
ve küresel düzeyde 2. bankacılık ağına sahip
bulunmaktadırlar. Ticari banka şubelerinin
%26’sı kırsal bölgelerde iken kooperatif bankaların şubelerinin % 45’i kırsal alanlardadır.
UKY’nı, pek çok hükümetler ve sivil toplum
kuruluşlar (STK) iyi değer• Kooperatifler açısından üyelerinin
lendirmektedirler. Örneğin
beklentileri.
ABD’de 2011 yılı sonlarınEv Sahibi Kuruluşların Mesajda Kongre’ye, kooperatifleri
ları
çeşitli yönlerden teşvik edeUluslararası Kooperatifler Zirvesi’ni
cek bir yasa -National Copek çok ulusal ve uluslararası kuoperative Development Actruluşlar destek vermektedir. Ancak
önerisi verilmiştir.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN bunlardan üçü Zirve’nin organizasUluslararası Kooperatif- [email protected]
yonunu doğrudan üstlenmişlerdir :
ler Zirvesi’nin Amaçları,
Ev sahipliği yapan kuruluşların temKonuları Ve Katılımcıları
silcilerinin Uluslararası Kooperatifler Zirvesi
UKZ’nin amaçlarını şu başlıklar altında topla2012 için kamuoyuna verdikleri mesajlar da
mak mümkündür:
şöyle özetlenebilir: Desjardins Hareketi,
• Bugünün ve geleceğin iş konularının ve sürUluslararası Kooperatifler Birliği (ICA)
dürülebilir kalkınmanın kooperatiflerle başave Saint Mary's Üniversitesi. Bu üç kururılabileceğinin mümkün olabileceği konusunluşun Zirve öncesi dünya kamuoyuna verdikleda bir tartışma ortamı sağlamak;
ri mesajlar şöylece özetlenebilir:
• Küresel düzeyde ekonomik ve politik ortamMonique F. Leroux: Desjardins Hareketi
larda gerçek bir etki yaratmak amacıyla bir kobaşkanı ve CEO’su:
operatif ağı oluşturmak;
Kooperatifler: sürdürülebilir refah üreticileri
• Kooperatif liderleri için bu zirvelerin sürekli
“Desjardins Hareketi’nde biz, geleceğin sürdütekrarlanabileceği bir zemin hazırlamak;
rülebilir refah yaratıcı işletme modeli olarak
• Yeni girişimler olarak kooperatif model için
kooperatif işletme olduğunu inanıyoruz. Sürbir momentum (analiz tekniği) yaratmak.
dürülebilir refah, bugünün ve gelecekteki kuşakların çıkarına, insana ve çevresine saygılı
Zirvede üzerinde tartışılabilecek ana
ekonomik bir gelişme yoluyla zenginlik yaratkonular ise şöylece sıralanabilir:
maktır. Kooperatifler, daha güçlü bir mali ve
• Küresel ekonomide kooperatiflerin yeri : küekonomik sistemin kurulması için bir çözüm
resel düzeyde ekonomide kooperatiflerin yeri
elemanı olduğunu, esnekliğini ve uygunlunedir? Hangi düzeylerde olmalıdır?
ğunu, göstermiştir. Kooperatif model, sade• Kooperatif modelin başarısı: verimlilik ve
ce sürdürülebilir değil ayni zamanda çağdaş
karlılık ile kooperatif değerlere saygı nasıl uzbir çözüm olarak da git gide etkili olmaktalaştırılabilir? Kooperatiflerin sürekliliğini sağdır.2012 Uluslararası kooperatifler zirvesi’nin
layabilmek için onların gelişmesini sağlayan
gerçekleştirici ortağı olarak Desjardins Harebüyüme (kalkınma) araçları nedir?
keti , küresel politik düzeyde kooperatif girişim
• Modelin evrimleşmesi: piyasaların sürekli
modelini geliştirerek başarısını, kalkınmasını
gelişmesine karşılın nasıl canlı ve yenilikçi kateşvik eden çözüm alanlarının ortaya konmalınabilir? Üyelerin kooperatif yaşama ve kendi
sını ve büyük iş konularının kooperatif forumkooperatifinin ürettiği mal ve hizmetlere kalarında konuşulmasını temenni etmektedir”
tılımı nasıl teşvik edilebilir? Rakip firmaların
Dame Pauline Green, Uluslararası Koopemal ve hizmetleriyle üye çıkarları nasıl uzlaşratifler Birliği (ICA) başkanı:
tırılabilir?
Kooperatifler: daha güzel bir dünya için işlet• Küresel sosyo-politik etki: kooperatiflerin
meler
sosyo-politik kararların alınmasındaki etkisi
“2012’yi Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan
nasıl gerçekleştirilebilir ve artırılabilir? Koeden Birleşmiş Milletler Örgütü, kooperatif işoperatiflerin katılımcı yönetişim modelinin
letme modelinin sosyal ve ekonomik katkısını
doğası, diğer işletme tiplerinde nasıl etkinleştanımak istedi. Zirve’nin konu seçimi, “Daha
tirilebilir? Ekonomik sonuçların paylaşımında
iyi bir dünya için girişimler, kooperatifler”
kooperatifler lider model oluşturabilirler mi?
düşüncesini canlandırıcı niteliktedir. Zirve,
daha güçlü, daha demokratik ve daha adil bir
Ayrıca UKZ’de “geleceğin kooperatif
ekonomik sistemin kurulması için kooperatif
liderleri” ni ilgilendiren özel bir
hareketin uzun dönemli bir çözüm teşkil ettiği
programda gerçekleştirilecektir.
anlamındadır. 2012 uluslararası kooperatifler
zirvesi, hükümetlerin ve uluslararası kurumlaBunun için 20-35 yaş arasındaki potansiyel
rın, birlikte daha iyi bir dünya kurduğumuzu
kooperatif liderleri Zirve’ye davet edileceklerinandığımız küçük, orta ve büyük kooperatifledir.96 ülkeden 130 konuşmacı, 230’u gelecerin küresel düzeyde gelişmesini ve kalkınmasığin kooperatif lideri ve 1500’ü farklı kesimlernı desteklemesine, olanak sağlayacaktır.”
den olmak, Zirve’ye 1 860 civarında katlımcı
Dr. J. Colin Dodds: Başkan , Saint Mary's
beklenmektedir. Katılımcıların nitelikleri şöyÜniversitesi
le belirlenmiştir :
Kooperatif modelin geleceği için yenilikçi dü• Dünya kooperatiflerinin başkanları, CEO’ları
şünceler geliştirmek
ve kooperatif yönetim kurulu ve idari komite
“Saint Mary's Universitesi, Desjardens Haüyeleri;
reketi ve Uluslararası Kooperatifler Birliği
• Kooperatiflerin gelecekteki yöneticileri ve
(ACI) ile birlikte, Québec’de kooperatif ekonoidarecileri;
misi üzerine “Imagine 2012” kongresini yap• Kooperatif modeli uygulayan ülkelerin hükümak ve 2012 Uluslararası Kooperatifler Zirmet üyeleri, diplomatları ve konsolosları;
vesine ortak olmaktan gurur duyar. Birleşmiş
• Farklı uluslararası örgütlerin ve yasal otoriteMilletler tarafından kararlaştırılmış Uluslalerin temsilcileri ;
rarası kooperatifler yılı çerçevesinde Zirve ve
Imagine 2012, küresel ekonomi tarafından il• Kooperatif modelle ilgilenen üniversiteliler,
gili kooperatifçiler için iki büyük olay vardır.
araştırıcılar ve ekonomistler;
Bireylerin ve toplulukların ihtiyaçlarına iyi
• Tarım, orman, perakende ticaret, sigortalar,
yanıtlayacak olan yeni ekonomik yaklaşımlafinans, mal ve hizmetler, sağlık, vb.. ilgili sekrı araştırmaya imkan vereceği gibi, Imagine
törlerin kooperatif temsilcileri;
2012, Zirve’de var olan karar vericiler için
• Ulusal ve uluslararası medya temsilcileri.
sürdürülebilir ekonomik gelişme alanında
UKZ’ni organize eden sorumlu komisyon, Ziryenilikçi düşüncelerin de yaratıcı motoru olave için bazı etütler yaptırarak yayınlamışlardır.
caktır. Kooperatifçi bakışla küresel ekonomiyi
Bunlar şu başlıklar altında toplanmıştır :
analiz etmekle, sürdürülebilir refaha katkıda
bulunabilir ve daha iyi bir dünya kurulabilir.”
• Kooperatiflerin karşılaştığı sorunlar ve zorluklar, küresel eğilimler;
ZİRVE NELER VEREBİLİR ?
• Kooperatif modelini geliştirme stratejileri;
Kooperatifçilik bilgilerini süzgeçten geçirmek :
• Örgütsel prosessüsler ve en iyi uygulamalar;
Zirve kapsamında, kooperatif hareketin finan• Verimlilik, finansman ve kapitalizasyon;
sal ve ekonomik boyutu üzerinde yayınlanmış
8 araştırma yayınlanmıştır. Ayrıca farklı uz• Kooperatiflerin kendi ortamına sosyal ve
manlık alanlarından 130’dan fazla ünlü konuşekonomik etkileri;
macının sunacağı bilgi/belgelerle kooperatifçilik konusunda çok kapsamlı bilgiler edinilecek,
geçmişin bilgileri gözden geçirilecektir.
Kooperatif işletmelerin yönetimini ve
başarısını iyileştirmek: Verimliliğin artması, sağlıklı bir kapitalizasyon, uygun bir
finansman ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlama yeteneğinde etkili bir finansman yapısı
için yenilikler; finansal yenilikler üzerine yönlendirilmiş finansal ve ekonomik karakterli
programlama üzerinde durulacaktır. Daha
iyi örgütsel uygulamalar, yönetişim, üyelerin
tatmini, başarı kültürü, değerlerin paylaşımı,
toplumsal sorumluluk, yetenek kazanmak ve
elde tutmak gibi anahtar konuları tartışmak
için yuvarlak masa tartışmaları yapılacaktır.
Faaliyet sektörlerine göre özel konuları çözümlemek için çalışma atölyeleri (tarım, perakendecilik, sigorta, finans, sanayi, sağlık, vb.)
kurulacaktır.
Kooperatif modelin etkisini birleştirmek: Kooperatiflerin politik arenada işgal ettiği yerin tanımlanması ve olumlanması. Farklı
ülkelerin hükümet temsilcilerinin ve bakanlarının bir yuvarlak masa etrafında tartışmalara
katılması sağlanacaktır . Tüm dünya medyasının varlığı sayesinde uluslararası görünürlük
sağlanacaktır. Tüm delegeler tarafından ortak
bir deklarasyonun kabulü gerçekleştirilecektir.
Bu deklarasyon, temel ekonomik değişimlerin
gerekli bir taşıyıcısı olarak kooperatif modeli
ortaya koyacaktır.
Kooperatif ağını genişletmek: 96 ülkenin
kooperatif ortamının liderleri ile etkileşim fırsatı yaratılacaktır. İşlerin geliştirilmesi amacıyla ağlaşma ve kooperatiflerarası işbirliği
faaliyetleri geliştirilecektir.
SONUÇ (MU ?)
Ekonominin iki temel dayanağı “üretmek (arz)
ve tüketmek (talep)” yüzyıllardan beri, birbirinden ayrılamayan siyam ikizleri gibidir.
Kısacası “üretilmeyen mal tüketilemez, tüketilmeyen mal da üretilmez”. Tüm malların
değişimini olanaklı kılan “para”yı da devreye
sokarsak bunu şöyle ifade etmek mümkündür :
“elde edilmeyen gelir harcanamaz, harcanmayan gelirde ekonomiyi boğar”. Nitekim, dünyanın reel üretimi 63 trilyon ABD doları civarında iken, bankalardaki “finans sermaye”nin 200
trilyon ABD dolarını aştığı günümüzde, 2012
Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’nin,
1917 SSCB devriminden daha önemli sonuçlar yaratabileceğini düşünüyorum.
Kaynaklar :
http://www.sommetinter2012.coop/pdf/
Sommetintercoop2012_Francais.pdf
http://www.imagine2012.coop/?play=0
http://www.coopaccounting.coop
http://www.ica.coop/al-ica/
http://www.ncba.coop/
Ayhan ÇIKIN, Ali Rıza KARACAN, Genel
Kooperatifçilik,
Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, 1994, İzmir
-----------------------------------------------------[*]Saint Mary’s, Kanada’nın en eski üniversitesidir. Orada, “Centre of Excellence in Accounting and Reporting for Cooperatives” gibi
mükemmel bir kooperatif muhasebe merkezi,
kooperatiflerin ve tasarruf ve kredi sandıklarının yönetiminde öğretici tek uluslararası bir
program sunan prestijli bir ticaret okulu, “Sobey School of Business” bulunmaktadır.
[**]190 milyar Kanada dolarından fazla aktifiyle Desjardins Hareketi, Kanada finans kooperatif grubunun birincisidir ve dünyada en
güvenilir 18. Finans kurumudur. Desjardins
Hareketi , 5,6 milyon civarındaki ortağına ve
müşterisine tam dizi finansal ürün ve hizmet
sunmaktadır, 45 000 kişi istihdam etmektedir; 5 400 civarında seçilmiş yönetici sorumluluk taşımaktadır. (www.desjardins.com)
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Global Sermaye ve Neden
Kooperatifçilik?
»»Öncelikle son günlerde ülkemizde Şırnak’ta ve Gaziantep’te
yaşanan terör olaylarını şiddetle ve nefretle kınıyorum şehit
olan vatan evlatlarımıza Allahtan rahmet diliyor, ailelerinin
ve ülkemizin başı sağolsun diyorum.
Dış güçlerin ülkemiz üzedurum olmalıdır.
rinde oynadığı bu oyuİkincisi, olması gereken bu
nu er yada geç yenecetopraklar üzerinde refah
ğimizden hiç kuşkum
içinde mutlu yaşamaktır.
yok, nasıl 1920’lerde
Bunun yoluda bu topraklar
ulus olarak omuz omuüzerinde ekolojik dengeyi
za vererek, bu ülkeden
koruyarak, yer altı yer üstü
emperyalist güçleri nakaynaklarımızı verimli kulErdoğan YILDIZ
sıl kovduysak, ülkemin
lanmak ve bilinçli üretim
insanı bu oyunuda bo- Köy-Koop Yönetim Kurulu Üyesi yapmaktan geçmektedir.
Köy-Koop Bursa Birlik Başkanı
zacaktır.
Ulusal tarım politikamızın
Değerli dostlar, geçtiğimiz aylarda çıgözden geçirilmesi gerekmektedir. Geçkarılan yabancıya toprak satışıyla ilgili
tiğimiz yıllarda ve bu günlerde, Et, süt,
kanun değişikliği, çiftçimizin global serhububat ve bakliyat fiyatlarındaki sipemaye karşısında dayanma gücünün her
külasyonlar bunun en açık örneğidir.
geçen gün zayıfladığına ve ipotek yoluyDünya her geçen gün gıda krizine doğru
la topraklarımızın elden çıktığına vurgu
gitmektedir.
yapmak istiyorum.
Piyasa ekonomisi içerisinde global serBuna sebep olan birkaç nedeni sımaye karşısında durabilecek tek gücün,
ralamak gerekirse; doğrudan satış
çiftçinin bilinçlenmesi ve örgütlenmesinyoluyla el değiştiren topraklarda
den geçmektedir. Global sermaye karşışimdilik çok ciddi kriz görünmesesında durabilecek, rekabet edebilir güçlü
de, oranlar her geçen gün hızlı bir
örgütler oluşturulması şarttır.
şekilde yukarı gitmektedir. Yasada
karşılıklılık esası olmasına ramen global Birleşmiş Milletler “2012
sermayenin güçlü olması karşılıklığın Uluslararası Kooperatifler
tam da işlemediğini göstermektedir.
Yılı” ilan ederken altını ısrarla
Çiftçimizin üretimden
uzaklaştırlması ve kolay
krediye ve kredi kartına
özendirilmesi en önemli
etkendir.
Üretimde sabit geliri olmayan çiftçilerin,
doğal afet ya da diğer global oyuncuların
fiyat sipekülasyonlarından dolayı madur
olan çiftcilerimiz, her ne kadar sigorta
sistemine yönlendirilseler de sigorta sistemininde aynı sistemin ürünü olduğu
aşikardır.
Üretici, bankaların kucağına düşmekte,
arazilerin ipotek yoluyla el değiştirmesine neden olmaktadır .
Oysa bizler tarihler boyu Türk milleti
olarak toprakla ilgili çok güzel anlamlı
önemli sözler söylemişizdir.
Toprak vatandır,
Toprak anadır,
Toprak kutsaldır,
Bu kadar güzel sözler ettiğimiz kutsadığımız bu toprakları, korumanın iki yolu
vardır.
Birincisi, canımızı, kanımızı siper ederek
koruruz, tabi bu en son düşünülen bir
çizdiği kooperatiflerin krizlere
karşı en iyi ekonomik ve sosyal
örgütlenme modeli olduğunu
deklare etmesidir.
Ayrıca, kooperatiflerin yerinde üretim
yapan kuruluşlar olduğundan dolayı
enerji maliyetleri önemli oranda düşmekte ve de rekabet edebilir kurumlar
haline gelmektedir.
Geçtiğimiz aylarda ilgili
bakanlıklar tarafından deklare
edilen kooperatifçilik strateji
belgesi, biran evvel hayata
geçirilmesi sorunlara bir nebze
de olsa çözüm olacaktır.
Biran önce bir kooparatif bankası kurulması yada tarım kredilerin bankaya
çevrilmesi, çiftçinin kredi sorununu vede
ipotek sorununu çözmesi önem arzetmektedir. Çiftçinin üretime yönlendirilerek, doğrudan destek yerine ürüne destek verilmesi tarımdaki insanları üretime
yönlendirecektir.
Tüm ülkemin çiftçilerine bol kazançlar diliyor, ürününüz bereketli
olsun diyorum.
FAO’dan ‘yakıt
yerine gıda’
uyarısı
11
Küresel gıda fiyatlarında
ani yükseliş
»»Birleşmiş Milletler’e
bağlı bağlı Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO), bir gıda
krizi yaşanabileceği uyarısı
yaparak, ABD’den biyoyakıt
üretimini sınırlamasını
istedi.
ABD’deki düzenlemeye göre, mısır mahsülünün yüzde 40’ı
yakıt olarak kullanılan etanol üretimine ayrılabiliyor.
Son 50 yılın en kurak mevsimini geçiren ABD’de mısır
üretiminin büyük zarar gördüğüne dikkat çeken FAO Genel Direktörü Jose
Graziano da Silva, etanole ayrılan kotanın bir kısmı gıda üretimine kaydırılmazsa, küresel bir gıda krizi yaşanabileceği uyarısında bulundu.
FAO’nun
açıkladığı
Gıda
Fiyat
Endeksi’ne göre, temmuz ayında yüzde
6’lık bir pahalanma görüldü.
ABD’de mısır fiyatının yüzde 26 arttığına dikkat çeken FAO, dünya genelinde
tahıl ve şeker fiyatının ise yüzde 12 yükseldiğine dikkat çekti.
Oxfam tarafından yapılan değerlendirmeye göre de; “mısır, soya ve buğday ihracatında dünya birincisi olan ABD’deki
kuraklık, uluslararası piyasaları etkileyerek, ithalatçı fakir ülkeler için kötü
sonuçlar doğurabilir.”
»»Küresel gıda fiyatları geçtiğimiz
Temmuz ayında kötü hava koşulları
nedeniyle keskin şekilde yükseldi.
Fiyat artışı, 2007-2008
yıllarında görülen ve
yoksul ülkeleri vuran
gıda krizinin tekrarlanabileceği kaygılarını artırdı.
Birleşmiş Milletler'e
bağlı Dünya Tarım
ve Gıda Örgütü'ne
(FAO) göre Brezilya'daki zamansız yağışlar ve ABD'deki
kuraklıkla Rusya'da
üretimde yaşanan sıkıntılar gıda fiyatlarının yükselmesine neden oldu.
Örgüte göre gıda fiyatları üç ay art arda düştükten sonra Temmuz'da yüzde altı oranında arttı. Örgütün gıda
fiyatları endeksine temel olan sepetinde kahvaltılık gevrek, yağlı tohumlar, süt ürünleri et ve şeker gibi ürünler
bulunuyor.
Yükselişe rağmen endeks, Şubat 2011'deki zirve değerinin hala çok altında.
Merkezi Roma'da bulunan örgüt, normalde bu rakamları yayımlamıyor. Ancak FAO ani hava değişimlerinden
etkilenen olağanüstü piyasa koşulları nedeniyle bu rakamları yayımlama kararı aldığını açıkladı.
Temmuz'da kahvaltılık gevrek fiyatları bir önceki aydakine kıyasla yüzde 17, şeker fiyatları da yüzde 12 oranında
arttı.Aşırı yağışlar dünyanın en büyük şeker kamışı üreticisi Brezilya'da hasadı olumsuz etkiledi. Hindistan'da
muson yağmurlarının gecikmesi ve Avustralya'da yağışların yetersiz olması da fiyatların yükselmesinde etkili
oldu. Amerika Birleşik Devletleri'nde görülen kuraklık da
Temmuz'da mısır fiyatlarının yüzde 33 artmasına yol açtı.
Birikim ve deneyimden doğan
büyük güç.
Pamuk küspesi üretiminde lider kuruluş.
322 4591212
www.serinler.com
12
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
RÖPORTAJ
“Et ve Süt Fiyatlarında artış beklemiyoruz”
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca gündemdeki soru ve sorunları Köy-Koop Haber’e değerlendirdi.
Köy-Koop - Son günlerde basında çıkan
“Et ve Süt Fiyatlarının yükselecek” tesbitleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Serbest piyasa ekonomisi ve dünyada kabul
gören ticari kuralların benimsendiği ekonomi
modellerinde ürün fiyatları, genellikle arz-talep
dengesiyle belirlenmektedir. Ülkemiz tarımsal üretimi büyük ölçekte doğal şartlara dayalı
olup optimal iklimin dışında seyreden yıllarda verime yansımaların olması doğal olarak
değerlendirilmelidir. Hayvancılık sektöründe
değişim sürecinin yaşandığı bu yıllarda hem
verim hem de ürün kalitesinde bariz iyileşme
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz, rekabet gücünün devamlı, üretimin sürdürebilir olması
elbette karlılığın devamı ile mümkündür. Ülkemiz bitkisel üretimi büyük oranda tabii şartlara
dayalıdır, mevsimsel yağış ve sıcaklığın optimal değerlerin dışına çıktığı dönemlerde bitki
gelişimi etkilenmekte ve doğal olarak verime
yansıma olabilmektedir. Bu yıl içinde bazı bölgelerimizde olması gereken yağış oranının altında yağışların olması ve bazı bölgelerimizde
de yağış rejiminin düzensiz seyri bilhassa kaba
yem üretiminde olumsuz bir etki yaratmıştır.
Bu durumun girdi tedarikinde bir darboğaz
oluşturmaması ve üretim maliyetlerine yansımaması için bir dizi tedbirler alınmıştır. Kaba
yem tedarikinin kolaylaşması için ithalat şartlarının iyileştirilmesi, kesif yem için arpanın
TMO tarafından üreticiye doğrudan verilmesi,
keza EBK’nun piyasaya müdahalesi ve süt regülasyon proğramı ile ürün destek enstrümanları başlıca tedbirler olarak sayılabilir. Bakanlığımızca süt ve et fiyatları günlük olarak takip
edilmektedir. Oluşan piyasa fiyatlarına göre
destekleme miktarları değiştirilebilmekte ve
gerek üreticimiz gerekse tüketicilerimizin mağdur edilmemesi sağlanmaktadır. Çiğ süt destekleme miktarının 3 aylık dönemler halinde
belirlenmesinin amacı oluşan piyasa şartlarının takip edilmesi ve bu şekilde de üreticimizin
mağdur edilmemesidir. Bunun yanında uygulanmakta olan süt tozu desteği de bu amaca
hizmet etmektedir.
Örnek olarak, çiğ süt desteği; 2012 yılının ilk
üç ayında soğutulmuş inek sütü için 0,06 TL/
lt, soğutulmamış inek sütü için 0,04 TL/lt, koyun-keçi-manda sütü için 0,15 TL/lt, olarak
belirlenmiş olup 2012 yılının ilk üç aylık döneminde 1.779.582 ton çiğ süt için 90.841.577 TL
destekleme ödemesi yapılmıştır.
Bunun yanında çiğ süt desteklemesinde üreticilerin üretmiş oldukları sütü, Bakanlığımızdan süt teşvik kod numarası almış, gıda sicili
ve çalışma izni olan süt işleme tesislerine satması şartı yer almaktadır. Bu da dolaylı olarak
üretilen sütün, süt sağım ünitelerinde el değmeden sağılmasını ve kayıt dışılığın önlenmesi
sağlamaktadır.
Süt sektörünün içinde bulunan üretici, özel sektör ve kamu sektörlerinin katılımları ile 2009
yılı içerisinde kurulmuş olan Süt Konseyi sayesinde de süt üreticilerinin sıkıntıları yakın takip
edilmekte ve süt regülasyon desteğinin de gerekli zamanlarda devreye sokulması ile bu zorlukların giderilmesi ve süt piyasasında bir denge
oluşturulmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Aynı şekilde, et sektörüne yönelik sorunları
tespit edilebilecek ve çözüm önerileri geliştirebilecek Ulusal Et Konseyi 25.08.2010 tarihinde kurulmuştur. Ayrıca, besicilerimizin
desteklemesi amacıyla; 1 Ocak 2011-1 Temmuz 2011 tarihleri arasında birim başına 300
TL ödeme yapılmıştır. Bu kapsamda 32.790
işletmede bulunan 205.607 baş hayvan için
58.514.451 TL ödeme gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca et üretiminin arttırılabilmesi amacıyla
2012 yılında uygulanacak olan Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında aşağıdaki destek kalemleri uygulamaya koyulmuştur.
1) Etçi ırkların melezleri anaç sığırlara 225 TL/baş,
2) Bu sığırların soy kütüğüne kayıtlı olması halinde 60 TL/baş,
3) Etçi ırklardan olan anaç sığırlara 350 TL/baş,
4) Suni tohumlamadan ve etçi ırklardan doğan
buzağılara 75 TL/baş,
5) Suni tohumlamadan doğan çevirme melezi
buzağılara ilave 75 TL/baş, ödenmektedir.
Ülke çapında uygulanmakta olan hayvancılık
desteklemesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı
ile yetiştiricilerimize; Anaç sığır-manda, buzağı, anaç koyun-keçi, tiftik, çiğ süt, çiğ sütün
değerlendirilmesi, ipek böceği, arı ve su ürün-
leri yetiştiriciliği, kaba yem üretimi, tazminatlı hayvan hastalıkları, hayvan hastalıkları ile
mücadele, hastalıktan ari işletme, programlı
aşı uygulamaları, gen kaynaklarının korunması, besilik erkek sığır ve tarımsal araştırma
geliştirme projeleri konularında destekleme
ödemeleri yapılmaktadır.
Hayvancılığımızın geliştirilmesi amacıyla tarımsal destekler içerisinde hayvancılığa ayrılan pay yıllar itibariyle devamlı arttırılmıştır.
2002 yılında tarımsal destek bütçesi içerisinde
hayvancılığa; 83.000.000 TL (%4,4) pay ayrılmış iken, 2011 yılında; 1.729.000.000 TL (%
27) ayrılmıştır. Buna ilave olarak, Bakanlığımızca Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulanmakta olan hibe desteklemeleri
için 50.410.000 TL bütçe ayrılmıştır.
Tüm üreticilerimizin finansman ihtiyaçlarının
uygun koşullarda karşılanması amacıyla, T.C.
Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince verilmekte olan faiz indirimli kredi
uygulamaları devam etmektedir.
Ülkemiz hayvan varlığı içinde 2002 yılında
9.803.498 baş olan sığır sayımız 2011 yılında
12.386.337 baş’a çıkmış, 31.953.800 baş olan
küçükbaş hayvan varlığımız ise, 32.309.518
baş’a çıkmıştır. Bununla birlikte hayvancılıkta
esas olan hayvan sayılarındaki artış değil verimlilikte artış sağlanmasıdır. Yapılan ıslah çalışmaları sayesinde 2002 yılında 184,7 kg/baş
olan sığır karkas ağırlığı 2011 yılında 250,6 kg/
baş’a, 1.705 lt/baş olan sığır süt verimi 2.899
lt/baş’a çıkmıştır.
Doğu Anadolu Projesi kapsamındaki illerde
kombine veya etçi ırklarla damızlık işletmesi, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki illerde ise damızlık süt işletmesi kuranlara
inşaat yapımında % 30, makine ve gebe düve
alımında ise % 40 oranında hibe desteği verilmesi Bakanlar Kurulunun 2010/34 sayılı kararı ile hükme bağlanmış olup projelerin uygulanması 2012 yılında sona erecektir.
Bakanlığımızca yukarıda izah ettiğim uygulanmakta oluğumuz tedbirlerle günlük olarak hem
süt hem de ette üretim maliyetleri ve pazar fiyatları izlenmektedir. Üretim maliyetlerinin
artış trendine girdiği durumlarda desteklerleme enstürümanları ile ürün fiyatları regüle
edilmektedir. Bunun yanısıra TÜİK son dönem
üretim verileri de göstermektedir ki, ülkemizin
hem et hem süt üretimi, total olarak artmaktadır. Arz güvenliğini tehtit eden bir unsur söz
konusu değildir. Bu nedenle kısa ve orta vadede fiyat artışı ön görmemekteyiz.
K.K. - Soğutulmuş çiğ inek sütü ile ilgili
yeni çıkartılan Kararname uygulamaları nelerdir?
- Tarımsal ekonomileri gelişmiş ülkelere baktığımızda izlenebilir üretimin yaygın olduğu
ve kalite standardının birincil üretimden sağlanmaya başlandığını görmekteyiz. Hayvasal
üretimde hijyene yönelik riskler çok yüksektir ve ürünlerin kendisi besin içeriği itibarıyla
mikroorganizmalar için ideal besi yerleridir, bu
nedenle gıda güvenirliliği açısından tedbirlerin
en iyi şekilde alınması gerekir. Birincil üretimin hijyenik olması hem kamu sağlığı hem
sektör çalışanı hem de sanayici için önem arz
etmektedir. Sağımdan hemen sonra
sütün soğutulması kalitenin korunması açısından önemlidir. Soğuk
süte daha fazla prim uygulamamızın asıl nedeni; kalitenin korunması
ve kayıt altına alınmasını sağlamaktır. Üretilen sütlerin “ Hayvansal
Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları
Yönetmeliği” kapsamında uygun
şartlarda soğutma tankına konulması ve “Gıda işletmelerinin Kayıt
ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik” kapsamındaki süt işleme tesislerine pazarlanan süt, “Soğutulmuş
Çiğ Süt” olarak değerlendirilmekte
olup, bu kapsama giren sütlere normal sütlere göre 0,02 TL/lt daha
fazla destekleme ödemesi yapılmaktadır.Projenin ilk uygulama yılı
olması nedeniyle üreticinini altyapı
sorunları hesap edilerek prim farkı
belirlenmiştir. Ancak önümüzde yıllarda sıcak süte verilen primi daha
da azaltacağız belki de hiç vermeyeceğiz.Birincil üretimde kalitenin
sağlanması çok önemlidir. Ve nihai hedefimiz
ülkemizin tüm üretimini ve taşıma zincirini soğuk zincire dahil edebilmektir.
K.K. - Okul Sütü Projesi devam edecek
mi? Bu konuda yeni uygulamalar var mı?
- Öğretim yılının ikinci döneminde okul öncesi sınıf ve dördüncü sınıf öğrencileri dahil süt
dağıtımını sağlayan proje çalışmalarımız devam
etmektedir. İlgili bakanlıklarımızla da bir önceki uygulama yılı değerlendirilmekte ve 2013 yılı
çalışmalara yapılmaktadır.
K.K. Bakanımız, Hayvancılığın teşvik
primlerinde artış olacağını söyledi. Bu
konuda çalışmalar nelerdir?
- Hayvansal üretimi yarattığı katma değer, yıl
boyu sağladığı istihdam,endüstriyel ham madde tedariki ve gıda güvenliği açısından stratejik bir sektör olarak kabul görmektedir. Tarım
sektörü içinde GSYİH 2002 de hayvancılık %24
iken 2011 de %30 a yükselmiştir.bu büyümede
sektöre ilişkin analizlerin ve sağlanan desteklerin etkisi büyüktür.sadece iç pazara yönelik ve
gümrük korumalı modelden hem iç hem de dış
ticarete yönelik ve rekabete açık bir üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekir.mevcut
üretim desteklerinin yanı sıra yatırıma imkanlarının cazip olması kredi imkanlarının oluşturulması ürün işleme değerlendirme paketleme
hibe destekleri, kooperatif yatırım destekleri
DAP ve GAP bölgesel hayvancılık projeleri ile
.işletme ölçeği büyümüş, üretimde ciddi artışlar
sağlanmıştır. Sayın Bakanımızın kamuoyu ile
paylaştığı Hayvansal Ürün Piyasa Düzenleme
Kurumu ile de fiyatta istikrar sağlanacaktır.saydığım tüm bu tedbirler aslında birer bütçe maliyetleridir.bütün bunlar aslında üreticilerimizin
karlı ve sağlıklı üretim yapabilmesinin yolunu
açmaya yönelik politikalardır.
2011 yılında hayvan başına; anaç sığıra 225
TL, anaç mandaya 300 TL, sığır soy kütüğü
ilave 50 TL, suni tohumlamadan doğan buzağıya 75 TL, suni tohumlamadan doğan çevirme
melezine 150 TL, anaç koyun-keçiye 15 TL destek verilmiştir.
2012 yılı için hayvan başına; sütçü ve kombine ırklar ve melezleri ile etçi ırkların melezleri
anaç sığıra 225 TL, etçi ırklar anaç sığıra 350
TL, anaç mandaya 350 TL, sütçü ve kombine
ırklar ve melezleri anaç sığır soy kütüğü ilave
60 TL, suni tohumlamadan ve etçi ırklardan
doğan buzağıya 75 TL, döl kontrolü projesi
kapsamındaki suni tohumlamadan doğan buzağı ilave 25 TL, suni tohumlamadan doğan
çevirme melezi ilave 75 TL, anaç koyun-keçiye
18 TL destek verilecektir.
Besiciliği teşvik etmek amacıyla
Ocak 2012’den geçerli olmak üzere
90 günlük besi periyordunda
tutulan ve TÜRKVET kayıt sistemine
dahil üreticilerimize, Ruhsatlı
kesimhanede kesilen hayvan başına
300 TL/baş destek vereceğiz.
Önümüzdeki hafta yaklaşık 100
milyon ödeme yapacağız.
Ayrıca, ülkemiz et ihtiyacına yönelik etçi ırkların desteklenmesi amacıyla suni tohumlamadan ve etçi ırklardan doğan buzağılar için
destek sağlanmıştır. Hayvan başına anaç sığır
soykütüğü ilave, anaç manda ve anaç koyun
keçi desteklemeleri 2012 yılında artırılmıştır.
K.K. - Süt regilasyon projesinde kota uygulaması devam edecek mi. Süt tozuna
teşvik verecek misiniz?
- Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulamaları ile Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ithal edilen süt tozu
ithalatı durdurulmuştur. Bu kapsamdaki süt
tozu üretimi yurt içinde yaptırılarak arz fazlası
sütün değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Düzenleme ile dönemlere göre arz fazlalığından
kaynaklanan çiğ süt fiyatlarının mevcut fiyatlardan daha da geriye gitmesi engellenmiştir.
Süt tozu desteklenmesinde esas olan ihracattır.
İhracat gerçekleşmeden destekleme yapılmamaktadır. Desteklenen süt tozunun yurt içinde
kullanılması ihracatla engellenmektedir.
Süt tozu desteklenmesinde esas olan ihracattır.
İhracat gerçekleşmeden destekleme yapılmamaktadır. Desteklenen süt tozunun yurt içinde
kullanılması ihracatla engellenmektedir. 2010
ve 2011 yılına ilişkin ödemeler ihracatların
gerçekleştirilmesine bağlı olarak halen devam
etmektedir. Böylece bu kota karşılığı süt fazlası
değerlendirilecektir.
K.K. - Süt fiyatları konusunda, Süt Konseyinin foksniyonel görevi devam edecek mi?
- Referans fiyat uygulamasına devam edilecek.
Bugüne kadar 2009’dan 2012’ye kadar 66,198
ton, kotaya karşılık 37,248 ton süt tozu üretimi yapılmış ve 95.671.00 TL destek ödemesi
yapılmıştır. Proje uygulamasına devam edilecektir.
Süt Konseyi üretici kamu ve sanayiciden oluşmaktadır. Tarafların temsil edildiği çatı örgütür. Fiyatların izlenmesi ve üretici ile sanayicinin uzlaşmasını sağlaması önemli bir görevdir.
Tarafların uzlaşmasında fonksiyonel rolü vardır, bunu önemsiyoruz. Bakanlığımızca çiğ süt
primleri piyasadaki süt fiyatları ve maliyet hesaplamaları doğrultusunda üçer aylık dönemler halinde belirlenmektedir. Bunun yanında
uygulanmakta olan süt tozu desteği de bu amaca hizmet etmektedir.
K.K. - Kurban Bayramında et fiyatlarının
yükselmesi durumunda, kurbanlıklarda
sıkıntı olabilir mi? Bu konuda bakanlığımızın çalışması var mıdır?
- Biraz öncede ifade edildiği üzere et ve süt
de oluşan piyasa fiyatları günlük olarak takip
edilmektedir. Bu kapsamda üreticilerimizin ve
tüketicilerimizin mağdur olamamaları için gerekli tüm önlemler alınmakta ve alınmaya da
devam edecektir. Bugun itibariyle yaptığımız projeksiyona göre böyle bir riskin
çok düşük olduğunu söyleyebilirim.
K.K. - Sap-saman ithali için uygulamalar nelerdir? İthal edilecek samanların
getirileri ne olacaktır?
- Son iki yıl içerisinde hayvan sayılarımızda bariz bir artış olmuştur. Kaba yem üretimi de bu
paralelde artmıştır. Ancak bu üretitm yılında
iklime dayalı yaşanan kuraklık nedeni ile yem
bitkileri üretiminde ve çayır-meralardaki ot veriminde ve hububat hasatından sonra kaba yem
temininde kullanılan sap-saman temininde sıkıntılar yaşanmıştır.
Bütün bu şartlarda oluşan kaba yem açığını kapatmak amacıyla, bu yıla mahsus
ithalata yönelik tedbirler alınmıştır.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
13
Kooperatifçiliğimize, Ekonomistlerin
Yaklaşım Sorunu
Örgütlenmenin Tarihsel Gelişimi ve
Kooperatiflerin Önemi
»»Ekonomide sürekli fetva veren, Ülke kalkınması için yeri gelince
model üretmeye kalkışan ekonomistler neden hiç kooperatifçilikten
bahsetmezler?
»»Kimi yazarlara göre kooperatifçilik
sosyalizm ile kapitalizmin eninde
zamanında buluşup uzlaşacakları bir
yer olarak görülmektedir.
Ekonomik bir yapı olan kooperatiflerin bir ülkenin gelişiminde sağlayacağı katkılar var
mıdır?
Acaba dünyadaki ve Türkiye’deki kooperatifçilik olgusunu yeterince irdelemiş
midirler?
Refahın tabana yayılması,
üreticinin gelir düzeyinin
artırılması, yerinde istihErol AKAR
damın sağlanmasında kooperatiflerin rolü var mıdır? Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı
Üreticiden tüketiciye daha ucuz ürün temini
gelişmiş ülkelerde acaba hangi yapılarla sağlanmaktadır?
Serbest piyasa kurallarının en önemlisi
olan rekabeti, dağınık, yeterince güçlü örgüte sahip olmayan ve Ülkenin %
30-35 lik kesimini oluşturan üreticinin
hangi yöntemle, hangi yapılarla rekabeti sağlayacağının bilinmesi zorunluluğu
yok mu?
Ülkemizde yapılan tarımsal sanayide ki özelleştirmelerin olumsuz etkilerinin azaltılması
için, hangi tedbirlerin alınması gerektiği ile ilgili hiç mi fikir üretemezlerdi?
Ekonomik yelpaze içerisinde gelişmiş ülkelerde kooperatifçiliğin yeri ve rolü nedir?
Dünyada 160-170 yıldan bu tarafa kooperatifçilik hareketi devam ederken
neden 1980 yılında bu örgüt yapısı dağıtılma noktasına getirilmiştir? Bunun
sonuçları ne olmuştur?
Kooperatifler ekonomik faaliyet yürüten kuruluşlar olmasına rağmen neden hala siyasi mülahazalarla değerlendirilir?
Birleşmiş Milletlerce 2012 yılının Dünya Kooperatifler Yılı ilan edilmesinin
bizim ekonomistlerimiz için hiç mi önemi yoktur?
Kooperatifçiliğimiz konusunda ciddi bir haber
yapılamaz mı? Bir köşe yazısı yazılamaz mı?
Bir televizyon programı yapılamaz mı?
Saman, yem bitkileri
ithal etmekle
sorunlar çözülemez
»»Söke Ziraat Odası Yönetim
Kurulu Başkanı Kemal
Kocabaş, "Tarımdaki mevcut
desteklemelerle ve saman, yem
bitkileri ithal etmekle sorunlar
çözülemez" dedi.
Kocabaş, yaptığı yazılı açıklamada, dünyada etkisini sürdüren kuraklık nedeniyle tarım ürünlerinde fiyatların sürekli artış gösterdiğini,
dünyanın en büyük mısır ve soya ihtiyaç ihracatçılarından ABD'de yaşanan kuraklık nedeniyle dünya piyasalarındaki tahıl fiyatlarının
rekor seviyelere çıktığını anlattı.
Kocabaş, "Saman fiyatlarının yüzde 300 artması üzerine besiciler saman bulamaz hale
geldi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
sıkıntıyı gidermek için yasak olan kaba yem ithalatının önünü açma girişimini başlattı. Kaba
yem olarak bilinen sap-saman ve otun ithalatındaki yasak 9 Ağustos 2012 tarihi itibariyle kaldırıldı. Türkiye'nin yılda 35 milyon ton
kaba yem ihtiyacı var. Toplam üretimin yüzde
60'ı ithalata bağlı olarak sağlanıyor. Peki kaba
yem ithalatı ile hayvancılığın sorunları çözülür
mü- Bu soruya evet cevabı veremiyoruz. Biz
bunu daha önce canlı hayvan ithalatında görmüştük. Çözümü ithalatta aramak yanlış. Tek
yol üreticiyi desteklemek." dedi.
Kooperatiflerle ilgili sorunlar
varsa bu sorunların çözümü
nedir?
Bu ve benzeri sorular ülkemizde hala cevap bulamamıştır.
Derin ekonomik bilgiye ve deneyime sahip ekonomistler, iktisatçılar, işletmecilerin bu ve benzeri sorunların cevabını
bilmediklerini düşünmek dahi istemiyorum.
Aslında hepsi cevabı bilinen sorular.
Ama öyle yorumlar üretmek zorunda
kalıyorsunuz ki, acaba bu devleti milleti mi seviyorlar, topyekûn kalkınmadan
mı yanalar, yoksa temsil ettikleri kesimin çıkarları mı daha önemli?
Esas olan da herhalde bu soruya cevap bulmak.
***
Kooperatiflere Yaklaşım Farkı
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kooperatiflerle ilgili çalışmaları, kooperatiflere bakış açısını
ve yaklaşımını takdir etmemek mümkün değil.
Aynı çalışmayı ve yaklaşımı Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’ndan da bekliyoruz.
Hep beraber aşağıda ki sorulara da cevap bulmak zorundayız.
• Bakanlığımızın, kooperatiflerle ilgili politikaları, örgütsel yapılarla ilgili hedefleri nedir?
• Yürürlüğe girmesi beklenilen kooperatif strateji belgesinde öngörülen hedeflere ulaşabilmek için nasıl bir yol izlenecek?
• Avrupa birliği sürecinde, uyum noktasında
kooperatiflerin yeri ve rolü ne olacak?
Yakın gelecekte gündemimize girecek bu ve benzeri konular için şimdiden planlar yapmak ve taraflarla ortak çalışmalar yapılması gerekmez mi?
Tekirdağ'ı Angus
kokusu sardı
»»Avustralya’dan ithal edilerek
gemilerle Tekirdağ Limanı’na
getirilen 9 bin Angus ve 67 bin
küçükbaş kurbanlık, etrafına
yaydığı ağır koku nedeniyle
vatandaşları rahatsız etti.
Özel bir hayvancılık şirketi tarafından Kurban Bayramı öncesi ithal edilen Anguslar,
Sıcakların da etkisiyle gemilerdeki büyük
ve küçükbaş hayvanların çevreye yaydığı
ağır koku, vatandaşları rahatsız etti. Sahil
kenarındaki işletmelerin sahipleri, müşterilerinin koku nedeniyle gelmediğini söyledi. Anguslar ve koyunlar, tamamlanan işlemlerin ardından kamyonlara yüklenerek
çiftliklere götürülmeye başlandı.
Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, limana getirilen ithal hayvanları taşıyan gemiden yayılan kokunun giderilmesi için gerekli çalışmalarda bulunduklarını söyledi. Yerlikaya,
“Bu konuyu çözüme kavuşturmak için
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
yürüttüğümüz çalışmalar devam ediyor.
Biliyorsunuz Trakya, şap hastalıklarından
ari bölge. Bu nedenle bölgeye getirilen
hayvanlar, sıkı denetimden geçiriliyor. Limana en yakın oturanlardan birisi de benim. Ben dahi kokudan kapımı, penceremi açamıyorum. Kokudan herkes rahatsız.
Bir yerde bir nimet varken, bunun külfeti
de oluyor. Bu sorunun çözümü noktasında
bir yöntem bulacağız.” dedi.
Kooperatif sisteminde ne aşırı bireyciliğin gücüne ne de devletçi-toplumcu uygulamaların
bireysel özgürlükleri kısıtlayıcı davranışlarına yer yoktur. Geleceğin özgür, mutlu ve
tatmin edilmiş toplumunu kurabilecek tek
sektör kooperatif sektörü ve onun insan anlayışıdır. Kapitalizmin ve sosyalizmin oluşumundan kaynaklanan olumsuz yönlerinden
arınmış olan kooperatifçilikte temel amaç,
karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışmadır. Kooperatifçilik güçlü bir halk hareketidir ve büyük umutları kapsamaktadır.
İlk uygarlıklar oldukça toplumcu bir niteliğe
sahiptiler. Kişiler, klan, aşiret ya da büyüklü
küçüklü ataerkil denen topluluklarla iç içe
kaynaşmışlardı. Bu topluluklarda mülkiyet
ve ortaklaşa hareket yoktu. Ancak mevcut
yapıları yönetici sınıfların, kralların, şeflerin
sömürülerini kolaylaştırıyor, kişileri baskı altında tutuyor ve devamlı kötüleşme halinde
olan krallıkları, ulusları ve klanları karşı karşıya getiriyordu.
Zamanla kişinin özgürlüğü ve bilinçlenmesine ilişkin bir yaygın hareket doğdu. Tarihin
gelişimi bireycilik lehine yöneldi. Sonraları
kişiler bağımsız bir ekonomik yaşama kavuşmak ve zanaat ya da ticaret yolu ile zenginleşmek için aile ekonomilerden koptular.
Ancak aralarındaki işbirliği ile piyasayı ele
geçirenlerin kurumsallaştıkları mücadele
ekonomisinin doğuşu da gerçekleşti (ekonomik devrim).
13.yüzyıldan 18. yüzyıla gelinceye kadar önce
ticari daha sonra mali kapitalizm ortaya çıkıp, gelişmesini sürdürdü. Entelektüel devrimle (aklın üstünlüğü), yeniden doğuşta
denilir, kişi aklen işleyici, özgür düşünce ve
laikliği keşfetmiş, bilimsel düşünce gerçekleşmiştir. Tinsel (vicdani) devrim, bireyci çağın en değerli fethiyle gelen reformdur. Yavaş ve yüzyıllarca sürdürülmüş olan tarımsal
devrim köylülerin eski görenekleri telkin
eden toplumcu kültür şekillerinden ayrılıp
kendi toprakları üzerinde özgür olmak ve feodal yükümlülüklerden kurtulmak için kıyasıya verdiği savaşımı belirtmektedir.
Senyörlerden kurtulmak için orta çağın komünlerinde yapılan mücadeleden doğan
demokrasi, 18. yüzyılda özgün bir siyasal
sistem haline gelmiştir. Siyasal devrimde ise
halkça kontrol edilen halk yararına işleyen
ve halktan gelen bir siyasal otorite arzulanmaktadır. Artık başlıca bireysel özgürlükler
elde edilmiştir. Nihayet, bilimsel gelişme ve
bankacılarla tüccarlar tarafından biriktirilen
ana maldan oluşan ve 19. yüzyılın modern
kapitalizmi ile hızlı maddi gelişimi sonucunda endüstri devrimi ortaya çıkmıştır.
Bu arada da güçleri özgürleştirip eyleme
sokan kooperatifçilik bütün bu koşullarda
sınırsız bir gelişme göstermiştir. Liberalizm
rekabetçi ortamda insanların tam mutluluğa ulaşacağı hayatı hedeflemektedir. Ancak
insanlar tam bir refahı, mutluluğa ulaşamadıkları gibi, zamanla ahlaki erozyonlara da
uğramışlardır. İşçiler ve üreticiler bu arada
en büyük güçlerinin sayısal farklılıkları olduğuna farkına varmış, işçi sendikaları gibi
örgütlenmeye gitmişlerdir.
Kooperatifçilik hareketi, sendikalizm ve
sosyal siyasi sistemler gibi, aynı anlayışın
etkisiyle, aynı baskıdan veya proleter sefaletten aynı çağda ve aynı sosyal ortamda
doğmuştur. Tarım kooperatifleri de, ide-
Prof.Dr. Hasan VURAL
Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
olojik etkilere daha az açık olmalarına karşın genellikle tarımsal kriz dönemlerinde ve
aynı şekilde köylünün sefaletinden, sefalet
içindeki dayanışma duygusundan ve bu sefaletten kurtulmanın tek yolu olan kooperatif
harekete gereksiniminden doğmuştur. Üstelik köylüler kendi kooperatiflerini kurarak
halen bazı yönleriyle az çok yaşayan eski tarımsal toplum kurumlarının gelenek ve ruhuna da yeniden kavuşmuşlardır.
Kooperatifçiliği, işçilerin sendikaları gibi, diğer eylem şekillerinden ayıran onun dolaysız
ve tümüyle yapıcı olan niteliğidir. Kooperatiflerin eylem sahası işletmeler kurmayı
içermektedir. Bu işletmeler sayesinde kooperatif üyeleri gerek satıcı gerek müşteri ve
gerekse işçi olarak ilişkide bulundukları özel
işletmeler tarafından gerçekleştirilen ve kurbanlarının kendileri olduğu sömürüden kurtulmaktadırlar. Kooperatif işletmeler üzerindeki üyelerinin bu egemenliği onlara bütün
kısıtlamaları aşmak ve sorunlarını çözmek
avantajları sağlamaktadır. Politik eylem ya
da sendikalar yapıları gereği bu konuda pasif
kalmak zorundadırlar. Kooperatifçi olmak
sosyal bir yasadan yararlanmaktan (sendika gibi) çok daha değişik bir olgudur. Çünkü
burada girişimciliğin ekonomik sorumluluklarını yüklenmek söz konusudur.
Kooperatif ortakları uğraşa birlikte giren
yani ekmeklerini beraberce yiyen, beraberce çalışan can yoldaşları olmaktadırlar. Bu
şekilde kişi yapısının maddi gereksinimlerini tatmin etmeye yönelik ekonomik uğraşın
maddi niteliklerini kaybeder, kardeşlik ve
işbirliği fırsatları doğarak yücelir. Bu halde
kooperatif ahlak aynı zamanda kendi kendine yardım, dayanışma, onur ve kendi çalışmasıyla kurtuluşun ürünüdür: Biri herkes ve
herkes biri için.
Bunun için kooperatif işletme aydınlar tarafından değil, işçiler tarafından ortaya atılmıştır. Kooperatiflerin amacı mümkün olduğu kadar her ortağın payı oranında dağıtılan
bir ganimet olarak en yüksek karı elde etmek
değildir. Aksine amaç, ekonomik yaşamda
uğraş veren hane halklarının, krediye ihtiyaç
duyanların, tüketicilerin, çiftçilerin ve işçilerin konumlarını güçlendirerek üyelerine
hizmet götürmektir. Kooperatifin tümüyle
üyelerinin hizmetinde kalabilmesi için, üyeler bizzat sorumluluk yüklenmiş, avantajlarından yararlanmış ve iktidarı kullanarak
girişimci durumuna geçmişlerdir.
Genel tanımlamalar ışığında örgütlenme,
bireylerin farklı amaçlarla yasal veya yasal
dayanağı olmadan tüzel kişilikler oluşturmasıdır. Demokratik bir ülkede, örgütlenme
en genel anlamda kamu örgütlenmesi ve özel
bireylerin (gerçek ve tüzel kişi) örgütlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmiş
ve gelişen ülkelerde farklı yapılarda ortaya
çıkan örgütlenme, kamu ve özel örgütlenme
olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarım alanı için
de kamu örgütlenmesi ve özel örgütlenme
ayrımı yapılabilmektedir. Özel örgütlenme
ana hatlarıyla mesleki örgütler ve ekonomik amaçlı örgütler şeklindedir. Ekonomik
amaçlı örgütlenmelerin başında kooperatif
örgütlenme gelmektedir.
www.marking.com.tr
teknolojidegisimyenilikbilgiçözümfaydastratejigelecekeglenceodaktasarımdeger
14
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIMDA SAĞLIK
ÇAY ENDÜSTRİSİNDE İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
»»Günümüze kadar gelen efsanelere göre çay, Çin’de imparator Shen-Nung tarafından bulunmuştur ve ‘İlahi Şifa Verici’ olarak adlandırılmıştır.
Kaynamış su içenlerin daha sağlıklı olduğuna inanılan bu dönemde, birçok insan gibi Shen-Nung’da bu içecekten bol miktarda tüketmiştir.
Su kaynatmak amacıyla yakılmış olan ateşi alevlendirmek için, üzerine dal parçaları atılmakta
ve çay yaprakları yanlışlıkla kaynayan suyun
üzerine düşmekteydi. Bunun farkına varan
Shen-Nung, suyun aromasında ve kokusunda
meydana gelen bu değişiklikten memnun olmuş ve bu şekilde çay doğmuştur.
Bu yeni içecek Çin’den Asya’ya yayıldı ve kısa
bir süre sonra ise Japonya ve Çin’in ulusal içeceği haline geldi. Avrupa ise 1600′lu yıllara gelininceye kadar bu içecekten haberdar değildi.
Bir süre sonra Kuzey Amerika çay ile tanıştı.
1900′lu yılların başında New york’lu toptancı Thomas Sullivan, çayı teneke kutucuklarda
saklamak yerine, küçük ipek poşetlerde saklamaya başladı. Bunun üzerine çay tiryakileri,
bu poşetçiklerde bulunan çayı dışarı çıkartmak
yerine olduğu gibi bezle kaynar suyun içine bırakarak demlemeye başladılar. Böylece, çay
yaprakları ipek bez poşetten dışarı çıkmıyor ve
çay içmek daha keyifli oluyordu.
Çay, dünyanın en gözde ikinci içeceğidir. Sadece su, çaydan daha fazla tüketilmektedir.
Tüketiciler için bugün artık sayısız alternatif
bulmak söz konusu olabilmektedir. Aromalı
çaylar, diğer bitkilerin çayları, kafeinsiz çaylar,
buzlu çaylar, poşet çaylar, hazır çaylar ve kokulu çaylar bunlardan sadece bazılarıdır. Çay
paketleme işi ise doğal olarak teknolojinin değişmesiyle endüstriyel bir şekil almıştır. Eskiden toptancılar, sandıklardan çıkardıkları çayı
teneke kutuların içine doldurup öyle satıyorlardı, oysa bugün hızlı üretim hatlarında binlerce kilo aynı anda paketleniyor ve kullanıma
hazır hale geliyor.
Dünyanın çeşitli coğrafyalarından toplanan
kurutulmuş çay yaprakları karıştırılarak poşetlenir. Çay genellikle büyük sandıkların içerisinde gönderilir. Değişik çay çeşitleri harmanlandıktan sonra paketleme makinalarına
verilir. Hazır toz halinde kullanım için yapılan
çayların üretilebilmesi için çayın yaprak halinde bulunması ve sıcak su ile demlenmesi
gerekmektedir. Sıvı haldeki demlenmiş çay,
püskürtme yoluyla kuru toz haline getirilir ve
büyük demir fıçılara konulur. Toz halindeki
çay paketleme bantlarında teneke kutulara konulur bu işlem sırasında şeker ve türevleri ile
karıştırılabilir. Meyve ve limon aromasına sahip çaylar ise demlenmeden önce kurutulmuş
çay yapraklarına ilave edilebilir.
ÇAY ENDÜSTRİSİNDE KAZALAR,
HASTALIKLAR VE TEHLİKELER
Çayın harmanlanması, demlenmesi ve paketlenmesi sırasında görülen çeşitli tehlikeler ve
sağlık sorunları vardır. Makinalarda bulunması gereken güvenlik amaçlı koruyucu
eksikliğinin neden olduğu kazalar, gürültü,
kayma, düşme, ve kaldırma kaynaklı
yaralanmalar çay endüstrisinde sıkça görülür. Diğer
tehlikeler ise harmanlama
ve paketleme sırasında sunuk kalınan tozlardır. Islak
yöntemle paketleme ve kutulama işlemleri sırasında toz
riski yoktur.
• Makinalardan kaynaklanan Tehlikeler
Harmanlama ve paketleme sırasında
kullanılan makinalar nedeniyle işçiler;
Cebri çekişli havalandırma sistemleri ve diğer
toz kotrol yöntemleri kullanılarak ortamda bulunan toz miktarı 10mg/m3′ün altında tutulabilir. Kronik bronşit* ve astım* rahatsızlıkları
olan işçiler daha yüksek bir risk altındadırlar.
Çay tozuna karşı aşırı duyarlı olan kişiler ise
acilen ortamdan çıkarılmalıdır. Toz maskesi
kullanmak bu risklerle karşılaşma oranını oldukça düşürecektir.
zincirlere, zincir dişlilerine, kayışlara, bobinlere, dönen millere ve sıkışma noktalarının yarattığı tehlikelere sunuk kalmaktadırlar. Daha
çok kolların, ellerin ve parmakların çürümesi,
kopması ve amputasyonlar* görülmektedir.
Makinaların koruyucu parçalara, siperlere ve
sistemlere sahip olması çok önemlidir. Aksi
takdirde hareket eden keskin parçaların aralarına sıkışmalar, yakalanmalar önlenemez.
Kilitlenme mekanizmaları ve koruyucu siperler işçileri yaralanma riskine karşı korumak
konusunda hayati öneme sahip olabilir.
• Tozlardan Kaynaklanan Tehlikeler
Çay tozu harmanlama ve paketleme işlemleri
sırasında ortamda bulunabilir. Artıklar ve süprüntüler temizlenirken ve istim boşaltılırken
oldukça yüksek miktarlarda toz bulunuabilir.
Çapı 10 mikro-metre’den büyük olan çay tozu
‘Nuisance(sıkıntı veren-taciz eden) Toz‘ olarak
adlandırılır. Bu çeşit tozun akciğerler üstünde
son derece az etkisi vardır. Organik hastalıklara sebep olma ve zehirleme riski eğer toza
sunuk kalma miktarları makul oranlarda tutulabilirse yok denecek kadar az olabilir. Ne var
ki, yüksek miktarlarda bu tozlara sunuk kalmak gözlerde, burunda ve solunum yollarında
birikmelere neden olur. Burun ve yutakta biriken bu tozlar daha sonra vücudun kendi temizleme mekanizmaları(öksürme, hapşırma)
yoluyla dışarı atılır.
Çapı 10 mikro-metre’den küçük olan tozlar
solunabilir tozlardır. Bu nedenle burundan ve
yutaktan kolayca geçerek solunum yollarının
alt kısmına yerleşebilirler. Akciğerlere girdikten sonra alveollerin bulunduğu bölgeye yerleşerek yaralı/izli doku oluşturabilirler.
Her ne kadar çay ve çay tozu alevlenmezse de,
eğer yüsek miktarda çay tutuşturulursa içiniçin(alevsiz) sürekli yanar. Çay tozu patlaması
gibi bir risk neredeyse yok denecek kadar az
olmasına rağmen toz konsantrasyonunun yoğun olduğu bölgelere dikkat edilmelidir.
• Diğer Tehlikeler
Çay, büyük kafesli sandıklarda işleneceği tesislere gelir ve burada harmanlanmak ve paketlemek üzere depolarda bekler. Buradan elle ya
da çatallı kaldırıcı(fork-lift) yardımıyla işlenen
bantlara taşınır. Ağırlığı yaklaşık 45 kg.’dan
fazla olan paketleri kaldırmak bel bölgesinde
sakatlanmalara neden olmaktadır.
Kaymalar ve düşmeler de oldukça sık görülmektedir. Kuru harmanlama ve paketleme işlemleri sırasında, yürüme zeminine düşen çay
tozları ortamı kaygan hale getirmekte ve tehlikelere neden olmaktadır.
Sıcak suyla temas, buhara sunuk kalmak ciddi yanıklara neden olabilmektedir. Yanıkların
önemli bir bölümü ellerde, kollarda ve yüzde
görülmektedir. Temizlik amacıyla kullanılan kaynar suyun dökülmesi de
ayaklarda ve bacaklarda yanıkların
görülmesine neden olmaktadır.
ÇAY ENDÜSTRİSİNDE
ÇALIŞAN İŞÇİLER İÇİN SAĞLIK
VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Kişisel koruyucu donanımların seçilmesi ve
kullanılması, tahdit edilmiş alanlara girişlerin kontrolü, tehlikeli kimyasalların tanımlanması, enfeksiyona sebep olabilecek
maddelerin kontrolü, iyi iş uygulamaları ve acil durum programlarının
etkin kullanımı ve işçilerin bütün
bu sayılanlar konusunda eğitilmesi, tehlikeli durumlarla karşılaşma
ve yaralanma olasılığını azaltacaktır.
Bir uzvun (kol veya bacağın) bir kısmını veya
tamamını, tıbbi nedenlerden dolayı kesilmesine veya kopmasına amputasyon denir.
Damar hastalıkları, trafik kazaları, iş kazaları, tümörler, mikrobik hastalıklar, doğumsal
anomaliler, yanıklar ve şeker hastalığına bağlı,
daralmış olan damarlarda kan dolaşımı azalır.
Beslenemeyen, oksijenlenemeyen doku giderek solar, soğur; şiddetli ağrılara neden olur.
Deride ülserler denilen yaralar çıkar ve bu durum giderek o dokuda daha da ilerler ve nekroz
denilen ölü dokuya veya gangrene çevrilir. Bu
durumda, hastayı kurtarmak ve ölü dokunun
ilerlemesini önleme amacıyla, tutulan uzvun
kesilmesine karar verilir.
Astım, solunum yollarının ataklar halinde ge-
len tıkanmaları ile kendini gösteren kronik
bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının
şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın
akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar
ataklar arasında kendilerini iyi hissederler.
Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma
hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes
darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok
maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar.
Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.
1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.
2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde
bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
MEVZUAT
Ticari ve amatör Su Ürünleri Avcılığını
Düzenleyen Tebliğler yayımlandı
Biyolojik mücadeleye devlet desteği
»»Ülkemizde bitkisel üretime arız olan zararlı organizmalara karşı
biyolojik ve/veya biyoteknik mücadelenin yaygınlaştırılması ile
kimyasal ilaç kullanımının azaltılması amacıyla örtüaltı bitkisel
üretimde, paket toplamı 430 TL/dekar olacak şekilde;
»»Bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususlar göz önüne alınarak,
su ürünleri kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir işletilmesini
sağlamak amacıyla 18 Ağustos 2012 tarihinde hazırlanmıştır.
Aşağıda avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen su ürünlerinin daha küçüklerinin avlanması, karaya çıkarılması, nakledilmesi ve satılması yasaktır.
AVLANMASI TAMAMEN
YASAK OLAN TÜRLER
Deniz Alası - Salmo trutta labrax
Tür
Ahtapot
Akivides
Latince Adı
Octopus vulgaris
Tapes decussatus,
Tapes philippinarum
Asgari
Boy
(cm)
Asgari
Ağırlık
(Kg)
-
1
2,4
Akya
Lichia amia
30
Bakalyaro (Berlam)
Merluccius merluccius
25
Barbunya
Mullus barbatus
13
Çipura
Sparus auratus
20
Büyük Camgöz Köpek Balığı
Deniz böceği
Palinurus vulgaris
25
Carcharhinus plumbeus
Dil Balığı
Solea solea
20
Eşkina
Sciana umbra
25
Hamsi
Engraulis encrasicolus
9
İstakoz
Homarus gammarus
25
İstavrit
Trachurus trachurus
13
Hippocampus
İstavrit (Karagöz İstavrit)
Trachurus mediterraneus
13
hippocampus
İstiridye
Ostrea edulis
6
Kalkan
Psetta maxima
45
Karagöz
Diplodus vulgaris
18
Kefal (Amuderya kefali)
Mugil soiuy
35
Mersin Balığı - Acipencer spp
Deniz Atı
Güneşlenen Köpek Balığı
Cetorhimus maximus
Kefal (Diğer kefaller)
Chelon labrosus
Zararlılara karşı ilaç kullanımına son veren
ajan böcekler, 2010 yılından bu yana Bakanlık tarafından destekleniyor. Geçen yıl
3 milyon lira olan destekleme bütçesi, yeni
yayınlanan tebliğ ile birlikte 2012 yılında 15
milyon liraya çıkarıldı.
Geçen yıl örtü altında biyolojik mücadele
için dekar başına 200 lira destek verilirken,
2012 yılında bu destek %115 artırılarak 430
liraya çıkartıldı. Yine bakanlığın 2011 yılında
açık alanda biyolojik mücadele yapan çiftçilere dekar başına 20 lira verirken, bu yıl
%300 artırılarak 60 liraya yükseltti.
Yeni uygulama genişleyen destekleme programı ile 2011 yılında yalınızca örtü altı sebze ile açıkta domates ve turunçgillerde ajan
böcek kullanımına destek verilirken, 2012
yılında örtü altı sebze, açıkta domates ile
20
Liza ramada
Chelonia
mydas
Dermachelys
coricea
Memeliler
Trionyx
triunguis
Kefal (Has kefal)
Mugil cephalus
30
Kefal (Sarıkulak kefal)
Liza aurata
30
Kılıç
Xiphias gladius
125
Kırlangıç
Chelidonichthys lucerna
18
Kırma (Kırmızı) mercan
Pagellus erythrinus
15
Kidonya
Venus verrucosa
3
Kolyoz
Scomber japonicus
18
Kum şirlanı (Tellina)
Donax trunculus
2,5
Lagos
Epinephelus aeneus
45
Levrek
Dicentrarchus labrax
25
Lipsöz
Scorpaena scrofa
15
Lüfer
Pomatomus saltatrix
20
Mavi yengeç
Callinectes sapidus
13
Mezgit
Merlangius merlangus
13
Midye
(Beyaz kum midyesi)
Chamelea gallina
1,7
Minekop
(Kötek, Karakulak)
Umbrina cirrosa
25
Nil barbunyası
Upeneus moluccensis
10
Orfoz
Epinephelus guaza
45
Palamut
Sarda sarda
25
Pisi
Pleuronectes spp.
20
Sardalya
Sardina pilchardus
Sardinella aurita
Diplodus sargos
21
Sarıağız
(Halili,Muskar,Grenyüz)
Argyrosomus regius
25
Sarıkuyruk
Seriola dumerili
30
Sinagrit
Dentex dentex
35
Tekir
Mullus surmuletus
11
Ton (Orkinos)
Thunnus thynnus
-
Uskumru
Scomber scombrus
20
Yazılı orkinos
Euthynus alletteratus
45
turunçgillerin yanı sıra tüketim ve ihraçta
önemli yer tutan üzüm ve elma da eklendi.
Yeni alanlarla birlikte turunçgilde 3 bin 500
hektarda, örtü altı ve açık alanda 3 bin hektarda ve süne ile 45 bin 720 hektar alanda
biyolojik mücadele yürütülecek.
Yaş çay üreticilerine fark ödemesi
desteği tebiği yayımlandı
»»Tebliğe göre 2012 yılı yaş çay ürünü için fark ödemesi desteği
yapılır. Fark ödemesi desteği kilogram başına, 12 Kr olarak
belirlenmiştir.
11
Sargos
yaptığı toplam alanına bölünmesiyle elde
edilecek olan dekara maliyetini geçemez.
Bitkisel üretimde biyolojik ve/veya biyoteknik mücadele yapan üreticilerin bu Tebliğin
yayımlandığı tarihten itibaren en geç; örtüaltı üretimi için 31 Aralık 2012, açık alanda
domates için 28 Eylül 2012, turunçgil için 31
Ekim 2012, elma ve bağ için ise 31 Ağustos
2012 tarihi mesai bitimine kadar başvuru dilekçesi (Ek-1) ve gerekli belgeler ile birlikte
ÇKS ve/veya ÖKS kayıtlarının bulunduğu
müdürlüğe başvurur.
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, geçen yıl 3 milyon lira olan
biyolojik mücadele destekleme bütçesini 15 milyona çıkardı.
Liza saliens
Caretta
caretta
a) Feromon + tuzak kullanan üreticilere 100 TL/
dekar,
b) Tül kullanan üreticilere 80 TL/dekar,
c) Tekniğine uygun olarak faydalı böcek salımı yapan üreticilere 250 TL/dekar,
destekleme ödemesi yapılır.
(2) Açık alanda bitkisel üretime arız olan zararlı organizmalarla mücadelede kimyasal
ilaç kullanımının azaltılması ile biyolojik ve
biyoteknik mücadelenin yaygınlaştırılması
amacıyla, paket toplamı 60 TL/dekar olacak
şekilde;
a) Açık alanda domates, turunçgil, elma ve
bağda feromon + tuzak kullanan üreticilere
30 TL/dekar,
b) Açık alanda domates, turunçgil, elma ve
bağda faydalı böcek kullanan üreticilere 30
TL/dekar,
destekleme ödemesi yapılır.
(3) Üreticiye yapılacak olan destekleme ödemesi miktarı, üreticinin biyolojik ve/veya
biyoteknik mücadele amacıyla yaptığı harcamaları gösteren fatura bedelinin, mücadele
Biyolojik mücadeleye destek 5 kat arttı.
Mugil (Oedalechius)
labeo
Deniz Kaplumbağaları
15
30
Ruhsatlı üretici olup, Kararnameden önceki
Bakanlar Kurulu Kararları ile yaş çay ürünü destekleme ödemelerinden faydalanmak
için kamu ve/veya özel sektör işletmelerine
başvuruda bulunan ve 2012 yılı üretim sezonunda da üreticiliği devam eden ruhsatlı
üreticilerin belgeleri, 2012 yılı fark ödemesi
desteği için de geçerlidir. Kamu ve özel sektör işletmeleri tarafından, bu üreticilere 2012
yılı üretim sezonunda sattıkları yaş çay miktarı üzerinden, üretici başvurusu olmaksızın
2012 yılı fark ödemesi desteği düzenlenir.
Ancak, kamu ve/veya özel sektör işletmelerine 2012 yılı üretim sezonunda sattıkları
yaş çay nedeniyle, bu fark ödemesi desteğinden ilk defa yararlanmak isteyenler ile bu yıl
farklı özel sektör işletmelerine yaş çay satan
ruhsatlı üreticiler, 21/12/2012 tarihi mesai
bitimine kadar çiftçi belgesi ve Ek-1 de yer
alan başvuru dilekçesi ile birlikte T.C.Kimlik
Numarasını beyan ederek yaş çay sattıkları
kamu ve/veya özel sektör işletmelerine başvururlar. Başvuru dilekçesi ve çiftçi belgesinin yaş çay satılan tüm kamu ve özel sektör
işletmelerine verilmesi zorunludur.
Kamu ve özel sektör işletmeleri, 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun ilgili maddeleri gereğince müstahsil makbuzu veya fatura ile
onaylı yaş çay tahakkuk bordrosu düzenlemek suretiyle ruhsatlı üreticilerden satın
aldıkları yaş çay ürünü miktarını ticaret borsalarında tescil ettirirler. Fark ödemesi desteğine esas yaş çay miktarlarının; ticaret borsalarınca tescil edilmesi, müstahsil makbuzu
ve/veya fatura ile onaylı yaş çay tahakkuk
bordrosu düzenlemek sureti ile satın alınması esastır. Satın alma işlemine ait bu belgeler
üreticiye verilir. Bu belgelerin üretici tarafından 5 yıl saklanması zorunludur.
16
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFLERİMİZ
ŞAP HASTALIĞI
»»Evcil veya yabani tüm çift tırnaklı hayvanlarda görülebilen, kontrolü zor yayılması hızlı ve tahribatı çok büyük süt, et kaybı ölümler dolayısıyla
büyük ekonomik kayıplara neden olan genellikle et, süt ve iş gücü kaybına sebep olan viral bir hastalıktır.
Ülkemizde de alınan tüm tedbirlere rağmen bu
hastalık görülmektedir. Özellikle kültür ırkı
sığırlarda ve genç buzağılarda ölümlere yol açması nedeniyle üzerinde en çok durulan Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca İhbari
mecburi hastalıklar arasında yer almaktadır.
Şap Hastalığının Hayvanlarda Belirtileri
Hastalık yüksek ateş, iştahsızlık ile başlar vücut sıcaklığı iki gün içinde düşer. 2-3 günde
ağızda (dil ucu üzeri ve yanlarında, diş etlerinde, dudakların iç kısmında,yanaklarda,burun
delikleri civarında ve memelerde) küçük kabarcıklar oluşur. Ağızda iplik tarzında salya
akar yemi güçlükle ağzına alır ve çiğner sulu ve
yumuşak gıdaları almayı tercih eder hayvanlar
çoğu kez ağızlarını şapırdatırlar. Ağız açıldığında dil üstü ve yanak sıyrıntıları görülür. Bu
sıyrılan dokular birkaç gün içerisinde iyileşir.
Tırnak arasında ve tırnağın deri ile birleştiği
kısında yaralar oluşur, tırnak düşebilir,hayvan
topallar ve genellikle yatmak ister. Artık hayvan ayakta duramayacak hale gelir. Hastalık
aylarca devam edebilir.Meme başlarında çıkan
yaralar ağrılıdır hayvan buzağının emmesine
ve sağıma izin vermez bunu takiben meme
yangısı mastitis şekillenebilir memenin kör olmasına neden olur. Gebe hayvanlarda düşüklere (Abort) ve daha sonra gebe kalmamaya
bağlı sürüden çıkarmaya neden olur, süt emen
buzağılarda hastalık ani ölümler şeklinde seyreder.Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına zaman kalmayabilir.Şap hastalığının salgın
seyrettiği ve yeni çıkan tip olması durumunda
o bölgedeki mevcut hayvanlar o tipe karşı bağışık değil ise yapılan aşının korumadığı yıllarda ağır ekonomik kayıplara sebep verir,tedavi
giderlerini artırır. Erişkin sığırlarda bile kalbi
etkilemesinden dolayı (kalp yetmezliğine bağlı) hiç belirti göstermeden ani ölümler görülür.
Bu gibi hayvanlarda genel durum birden bozulur titremeler, diş gıcırtısı ve solunum güçlüğü
dikkati çeker. Hastalığı atlatanlar 10 – 12 ay
süreyle şapa karşı bağışık kalır.
Şap Hastalığından Koruma
Ülkemizde ihbarı mecburi hastalık olması nedeniyle hastalığın görüldüğü bölgelerde tarım
il/ilçe müdürlüklerine haber verilmelidir. Koruma için hayvanların kesinlikle birbirinden
ayrılması ve tecrit edilmesi önerilirken hayvan
hareketleri kontrol altına alınması gerekir.Sürüye yeni alınan hayvanlar karantinaya alınmadan sürüye dahil edilmemelidir.Hastalığın
yerleşik olduğu ülkelerde hayvan hareketlerinin kontrolünün yanı sıra sistemik olarak
koruyucu aşı uygulamaları yapılmalıdır.Aşı
uygulamaları yılda iki sefer ve hastalığın tipine
uygun olması şarttır
Şap Hastalığı Mücadele Talimatı
Hükümet Veteriner Hekimi Gelinceye
Kadar Yapılacak İşlemler
Madde 1- Hükümet Veteriner Hekimi gelinceye kadar,köy, kasaba, şehir, çiftlik ve işletmeler ile gezici sürülerde şap hastalığı çıktığında
hastalık mahallindeki görevli ve yetkililer tarafından aşağıdaki tedbirler alınır.
a) Şap Hastalığına yakalanan hayvanlar derhal
sahibinin ahırında veya bu maksat için ayrılmış barınaklarda tecride alınır ve hiçbir şekilde ortak mera ve sulama alanlarına çıkarılmaz.
b) Tecride alınan hayvanların bakımı için yeterli sayıda kişiler görevlendirilir, bu mahallere başkasının girmesi önlenir. Görevli kişiler
başka hayvanların bakımıyla ilgilenemez.
c) Hastaların yem ve suları ancak o mahalde
bulunan ve dışarıyla temas ettirilmeyen kaplarla verilir.
d) Hastalara ait veya hastaların temas ettiği
her çeşit eşya , yem ve hayvan maddelerinin
nakli, satışı ve tüketimi durdurulur.
e) Hastalık gezici sürülerde çıktığında yürüyüş
(hareket) durdurulur ve en yakın yerleşim birimindeki muhtarlığa veya Jandarma Karakoluna haber verilir. Hastalar sağlamlardan ayrılarak uygun bir yerde tecride alınır. Sağlamlar,
mera ve sulama yerleri değiştirilerek ayrı çobanların yönetimine verilir.
f) Hastaların bakımı ile görevlendirilenlerin,
sağlam hayvanlarla ve bunlara ait malzeme ile
temasları önlenir.
g) Tip tayini için Veteriner Hekim tarafından
marazi madde alınmadan hastalara herhangi
bir ilaç uygulanmaz.
h) Ölen hayvanlar muayene ve teşhis için muhafazaya alınır,kokuşma halinde yüzülmeden
ve herhangi bir ifrazatı akmayacak şekilde
hayvan uğrağı olmayan bir yere sürüklenmeden nakledilir, iki metre derinlikteki çukurlara, kireçlenerek ve iri taşlarla takviye edilerek
gömülür veya özel tesisi olan yerlerde yakılır.
ı) Alınan tedbirlerin uygulanmasından, köylerde muhtarlar ve hayvan sahipleri, çiftlik ve
işletmelerde koruyucu, bakıcı ve mülk sahipleri, gezici sürülerde ise korucu,bakıcı, çoban ve
hayvan sahipleri sorumludur.
i) Hastalık gemi, tren, traktör ve kamyonlarla nakil sırasında görüldüğünde durum varış
mahallerindeki görevlilere bildirilir. Hükümet
Veteriner Hekimi gelmeden hayvanlar indirilmez. Gerekli tedbirler bundan sonra alınır.
Hükümet Veteriner Hekimi Geldiğinde
Yapılacak İşlemler
Madde 2- Şap Hastalığı ihbarını alan Bakanlık İl ve İlçe Müdürlükleri, Kanunun emrettiği
24 saat süre içinde hastalık mahalline ‘’ Şap
Hastalığı Mücadele Ekibini ‘’ göndermeye ve
hastalığa el koymaya mecburdur.
Madde 3- Hükümet veteriner hekimi hastalık mahalline hareket etmeden önce hastalık mahallinde yapılan şap aşıları, aşılama
tarihleri,hayvanları aşılanan yetiştiriciler ve
aşılanan hayvan miktarlarına ilişkin makbuz
ve bilgileri yanına alır.
Madde 4- Hastalık mahalline görevlendirilen
ekip aşağıda belirtildiği şekilde hastalığa el koyar ve gerekli tedbirleri alır.
a) Şap Hastalığı Mücadele Ekibi hastalık mahallinde görev taksimi yaparak ikiye ayrılır. Birinci grup hastalıkla ilgilenir. İkinci grup kontamine olmadan, sağlamlara aşı yapmak üzere
muayene sonucunu bekler.
b) Marazi madde alımından sonra hastaların tedavisine başlanır. Veteriner Hekim gözetiminde tecrit yeri dezenfekte edilir. Tecrit yerinin
kapısına “ŞAP HASTALIĞI VAR” levhası asılır.
c) Hastalığın çıkışı telefon, telgraf, telsiz gibi
vasıtalarla veya korucu ve bekçi gibi özel görevlilerce civar köylere duyurulur, karşılıklı
imza veya isim alınarak belgelenir.
d) Tecrit yerinden çıkışta yapılacak ikinci bir
dezenfeksiyon işleminden sonra Veteriner Hekim, kendisi gelmeden önce alınan tedbirleri
kontrol eder, noksan gördüklerini tamamlatır.
e) Hastalığın çıkışı ve seyri hakkında şu şekilde bilgi toplar;
- Bölgede şap aşısı yapılmış mı? Tarihi? Kaç hayvana aşı yapıldı? Aşı yapılmamış hayvan var ise
kime ait olduğu? Hastalık
hangi tarihte çıkmıştır?
Hastalığın başlangıcından bugüne kadar kaç
hasta, kesim ve ölüm olmuştur? Hastalar nerede
ne zaman kimlerin hayvanları ile temas etmiştir veya hastalık mahalline dışarıdan yabancı
hayvan getirilmiş midir? Kordon konmadan
önce bu mahaldeki hayvanlardan başka bir
yere nakledilen var mıdır, var ise sahipleri
kimdir, miktarı nedir, nereye ve hangi tarihte
nakledilmiştir?
f) Gerekli bilgilerin toplanmasından ve yapılan
muayene, kontrol ve inceleme sonuçlarının
değerlendirilmesinden sonra bir “Şap Hastalığı Çıkış Raporu” düzenler.
g) Mahallin Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu,
Yönetmeliğin 91’nci maddesindeki usullere göre
toplanır, Veteriner Hekimin düzenlediği hastalık
çıkış raporunu görüşür. Alınan tedbirleri gözden
geçirir, önerileri değerlendirir ve o mahaldeki
şap hastalığına karşı yürütülecek mücadele esaslarını oy çokluğu ile karara bağlar.
h) Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyon Kararlarında;
- Hastaların tecride alındığı yerler, Kordonun
genel veya sınırlı olduğu coğrafi noktalar, Varsa hayvan pazar ve panayırlarının durumu,
Komşu köy, kasaba-ilçe-şehir- çiftlik veya sürülere haber verme şekli, “BURADA ŞAP HASTALIĞI VAR” levhalarının dikileceği yerler,
Tedavi ve dezenfeksiyon usülleri, Sağlamlara
ve çevre köylere uygulanacak aşının zamanı
ve tipi, (d) maddesine göre toplanan bilgilerin
nasıl değerlendirileceği, Yeni hastalananlara
ve ölenlere yapılacak işlemler, Kordon altındaki bölgede serbest, şartlı serbest veya yasak
olan hususlar, Mezbahalara sevk edilecek hayvanlar ile transit geçişlere yapılacak işlemler
ayrı ayrı belirtilir.
Mihrak ve Çevre Aşılamaları
Madde 5- Şap hastalığı çıkan mahalde hastalarla ilgili teşhis, tecrit, tedavi işleri tamamlandıktan ve meskenin, görevlilerin, kıyafetlerin,
malzemelerin, vasıtaların dezenfeksiyonu yapılarak bulaşma sebepleri ortadan kaldırıldıktan sonra sirayete maruz çift tırnaklı hayvanlar, ekibin ikinci grubu tarafından bu hastalığa
karşı aşılanır.
Mihrak çevresinde bulunan yerleşim birimlerindeki hassas hayvanlara da birkaç gün içinde
stok aşılardan uygulama yapılır.
Hastalık Bölgesinin Kontrolü
Madde 6- Hastalığı takiple görevli hükümet
Veteriner Hekimi hastalık tamamen sönünceye kadar bölgeyi kontrol eder. Şap hastalığı ile
ilgili bütün konularda yetiştiricileri aydınlatır,
bu çalışmalarını bir rapor halinde İl veya İlçe
Müdürlüğüne verir.
Hastalığın Sönüşü
Madde 7- Şap hastalığı çıkan yerde son hastanın iyileşmesinden veya ölümünden 15 gün
sonra genel bir dezenfeksiyon yapılarak kordon kaldırılır. Dezenfeksiyon Hükümet Veteriner Hekiminin kontrolünde yapılır. Hastalık Sönüş Raporuna kordonun kaldırıldığını
Bakanlığa ve komşu yerleşim birimlerine aynı
usullerle bildirir.
Programlı Koruyucu Aşılamalar
Madde 8- Türkiye’de koruyucu şap aşılamaları, her yıl bakanlıkça tespit edilen programlar doğrultusunda yapılır.
Marazi Madde Alma
Madde 9- Şap hastalığının kesin teşhisi ve
tip tayini için çift tırnaklı hasta hayvanlardan
alınacak marazi maddeler en seri vasıta ile
aşağıdaki esaslar dahilinde Şap Enstitüsüne
gönderilir.
1- Marazi maddeler mümkün olduğu kadar
antiseptik bir ilaç tatbik edilmemiş hasta sığır
veya koyun-keçilerden alınır.
2- Marazi maddeler; Şap Enstitüsü Müdürlüğünce hazırlanmış ve içerisinde gliserin isobuffer solüsyonu bulunan şişelerle gönderilir.
Elde bu şişelerden olmadığında, marazi maddeler tuzlu su solüsyonlu şişelerle gönderilir.
Marazi madde şişeye konulduktan sonra etiketlenip ağızları parafinlenir.
3- Tip tayini için gönderilecek materyal yeni
şekillenmiş lezyonlu kısımlardan seçilir.
4- Gönderilecek olan marazi maddeler bir (1 )
gramdan aşağı iki (2) cm2 den küçük olmamalıdır. Her hayvandan alınan marazi maddeler
ayrı ayrı şişelere konulmalıdır.
5- Marazi madde alınırken kullanılacak bütün
aletlerin steril olmasına dikkat edilmelidir.
6- Hazırlanan marazi maddeler Şap Enstitüsü
Müdürlüğü gönderilmelidir.
7- Hastalığı geçirmiş ve herhangi bir lezyon
görülmeyen hayvanlardan kan serumu gönderilmelidir.
Kan serumu gönderilirken şu hususlara dikkat
edilmelidir.
- Kan almak için, hastalığı en az 7 gün önce
geçirmiş hayvanlar seçilir. Kan steril şırınga
ile tüpe alınır. 30-60 dk. İçinde kanda donma
başlayınca tüpün etrafı steril ince bir telle çizilip bir gece oda derecesinde bekletilir. Elde
edilen serum steril bir tüpe alınıp ağzı kapatılarak en seri şekilde gönderilir.
Özel Kıyafet
Madde 10- Hastalığı takiple görevlendirilen Hükümet Veteriner Hekimi ile hastaların
muayenesi, tedavisi ve marazi madde alınması
konularında kendisine yardımcı olacak Veteriner Sağlık Teknisyenleri, hastaların tecride
alındığı mahalde, özel torbalarında muhafaza
edilen çizme, tulum ve eldivenden ibaret kıyafet ile görev yaparlar. Bu şekilde yapılacak
görevler sona erdiğinde hastalıklı materyal ile
temas etmiş çizme-tulum ve eldivenlerin kaba
temizlikleri yapıldıktan sonra dezenfeksiyona
tabi tutularak torbalarına konur.
Diğer görevlilerin kıyafetleri de aynı şekilde
dezenfekte edilir.
Antiseptik Uygulaması ve Dezenfeksiyon
Madde 11- Şap hastalığına yakalanan hayvanlarda virüs etkinliğini azaltarak tedaviye yardımcı olmak ve mesken, nakil vasıtası, yem,
kıyafet, malzeme gibi yeni bulaşmalara sebep
olacak şüpheli her şeyi dezenfekte etmek için
yapılacak uygulamalarda aşağıdaki şekilde hareket edilir :
- Ahır-vagon-kamyon-tır ve Malzemelerin Dezenfeksiyonu, Giyim Eşyasının Dezenfeksiyonu, Yemlerin Dezenfeksiyonu, İçme Suyunun
Dezenfeksiyonu
Mücadele Kayıtları
Madde 12- Şap hastalığı ile mücadele konusunda yapılan bütün çalışmalar, yürürlükteki
mevzuat çerçevesinde kayıtlara alınır ve periyodik olarak Bakanlığa bildirilir.
Madde 13- Şap Hastalığı yönünden steril bölge ( Free Zone ) ilan edilen yerlerde şap hastalığı ile mücadele esasları ( şap aşısı uygulamaları ) Bakanlık tamimleri ile düzenlenir.
Madde 14- Şap hastalığı ile mücadelede diğer
uygulamalar 3285 sayılı H.S.Z. Kanunu ve Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine göre yapılır.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
RÖPORTAJ
17
“Saanen Keçisi Türkiye İçin Bir Fırsattır”
»»Ankara’da 30 adet saanen keçi ile başladığı küçükbaş hayvancılık macerasına atılan Can Demirel ve Yılmaz Koçyılmaz; bugün 2000 Saanen keçi
ve 500 baş koyunla sayılı küçükbaş hayvancılık çiftliklerinden biri olma yolundalar.
Saanen keçisi, İsviçre’nin Saanen vadisinde yetiştirilen ve buradan dünyanın hemen hemen
her tarafına yayılan bir keçi ırkıdır. Genel olarak adaptasyon yeteneği yüksek Saanen Keçisi
sağlam konstitüsyonlu, süt verimi bakımından
dünyada en yüksek verimi olan bir ırktır.
İyi bakım-besleme şartlarında ve küçük sürülerde ortalama verimi 800-900 kg civarında
olup, 1500-2000 kg’a çıktığı, sütte yağ oranı %3
-4 seviyesindedir. Bu ırkta döl verimi de yüksektir, her doğuma ortalama 1,7-1,9 yavru düşer. Bir doğumda 3-4 yavru, hatta 5 yavru elde
edildiği de görülmüştür. Türkiye’de Saanen
yetiştiriciliği üzerinde yapılan çalışmalarda, bu
ırkın başarı ile yetiştirilebileceği anlaşılmıştır.
Can Demirel ve Yılmaz Koçyılmaz, Ankara’da
hobi olarak 30 adet saanen keçi ile başladığı küçükbaş hayvancılık macerasına, bugün
2000 Saanen keçi ve 500 baş koyunla sayılı
küçükbaş hayvancılık çiftliklerinden biri olma
yolunda emin adımlarla ilerlemektedirler.
Demirkoç Tarım firması yaptıkları çalışmalarla Saanen keçi yetiştiriciliğinde dikkat çekmeyi başarmış bulunmaktadırlar.
Demirkoç Tarım, bugün Ankara’da modern
saanen keçi yetiştiriciliği yapmak isteyen kişilerin ilk başvurduğu adres. Saanen keçi kelimesini ile ilk akla gelen isimlerden biridir.
Köy-Koop Haber
Yılmaz bey, öncelikle niçin Saanen?
- Çünkü bu keçi türü, aynen inekler gibi yılın
300 günü sağılabilir. Yani hayvancılıkta geri
dönüşümü olan bir türdür.
K.K. - Ortalama kaç litre süt verir?
- Biz yıllık ortalamasına bakarız. Avrupa’da 1
yılda bir hayvanın ortalama süt verimi 9001200 litre olan çiftlik ortalamaları var. Bizde
bu ortalama 650 litre… Türkiye’deki genel ortalama ise 80 litre.
K.K. - Saanen’ler ülkemize ilk olarak ne
zaman getirildi?
- 40 yıl önce Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi getirmiş. Özel sektör adına da Selçuk Yaşar
bir ilke imza atmış. Fakat getirilenler 200 adet
civarında. O dönemlerde Türkiye’ye getirilen
Saanen sayısı toplam 500 adet bile değildir.
Üniversite, yerli ırkı ıslah etmeye çalışmış.
Fakat verim ilk aşılamada yüzde 50′ye, ikincisinde yüzde 25′e düşmüş. Verimli sonuç alınamamış. Fakat yine de farklı bir oluşum ortaya
çıkmış tabii ki. Bir de köylümüz nasıl Holstein
inekler ilk geldiğinde bakımını beslenmesini
bilemediyse, Saanen’ler için de aynı olayı yaşamış. Keçiler telef olmuş. İklimden sanılmış.
Ama şimdi görüyoruz ki aslında iklimde sorun
yok. Bakamamışız. Keçide dominant renk beyazdır. Diyelim ki, dişi bir keçi simsiyah bir
kara teke ile birleşti. Onun yavrularının yüzde
80′i beyazdır. Kısacası gördüğünüz her beyaz
keçi Saanen değildir.
K.K. - Can bey, Koyun-keçi çiftliği fikri
nasıl doğdu?
- 1996 yılında Ankara Gölbaşı İlçesi Yavrucak
mevkiinde babamlar ve amcamlar bir arazi aldılar Bir dikili ağaç yoktu arazide. Bir ev yaptık burada hafta sonu kalalım diye. İçimden
kendi keçi peynirimizi, yoğurdumuzu yapmak
geçiyordu. Birkaç koyun, keçi aldım. Bu arada
yurtdışı seyahatlerimiz oluyordu. Avrupa’da
meşhur saanen keçilerinin sütünün bol olduğu söyleniyordu. Yurtdışında ve yurt içinde
araştırdım. Bir keçiden neredeyse yılda 1 ton
süt elde ediyorlar. Bizim hayvanlarımız yılda
100-150 litre süt zor veriyor. Biz burada 5 ay
sağıyoruz hayvanı, bir müddet sonra sütünü
kesiyor. Fakat Avrupa’da, Amerika’da profesyonel çiftliklerde 2-3 yıl boyunca bir hayvandan sağım yapıyorlar. Bunda bir iş var dedik
ve araştırmaya başladık. Gördük ki, Türkiye bu
konuda çok gerilerde kalmış, buna bir el atmak
lazım dedik. Yani hobiyle başladığımız bu işi
profesyonelce yapmaya karar verdik.
Saanen yetiştiriciliği konusunda, süt miktarıyla, sütün içindeki bileşenlerle Avrupa ulaşılması gereken en son yere ulaşmış. Elde ettikleri sütten iyi para kazandıklarını gördüm.
Biz de, neden bu kadar çok para kazanılmıyor,
diye düşündük. Yapılan bir işi meslek olarak
görmüyoruz. Konuyu meslek haline getirmezseniz başarılı olamazsınız. 6 yıldır burada ıslah çalışmaları yapıyoruz. Maltıs ve kıl
keçilerini, Çanakkale ve Uludağ
Üniversitesi’nden aldığımız saanen keçileri kırarak belli bir aşamaya geldik. Tüm sürünün ıslahını başarmış durumdayız. Yani tüm
hayvanlarımız onlardan birer defa
doğum yaptı. Asıl söylemek istediğim konu şu. Bu hayvanların dişileri artık sütünü kesmiyor. Yani
bizim çiftliğimizde keçiler kendileri sütünü ne kesiyor ne azaltıyor. Gebe bıraktıracağımız zaman
sütünü iki ay önceden kontrollü
olarak azaltıyoruz. Eskiden böyle
değildi. Biz istemezsek sütlerini kesmiyorlar.
K.K. - Çiftlikteki verim nedir?
- Avrupa’da 1000 litre, hatta özel çiftliklerde
1200 litreye kadar bir keçiden süt elde edebiliyorsunuz. Çiftliğimizdeki tüm sürü ortalaması
650 litre. Ama ufak bir seleksiyonla bu verimi
150 litre daha rahatlıkla arttırabiliriz. 2013 yılında seleksiyona gireceğimizi düşünüyorum.
2000 hayvanımız var. Türkiye’nin saanen
keçi projesinde geç kaldığını düşünüyorum.
Bu hayvanı ülkemizde çok rahat yetiştirebiliriz. Ekonomik olarak ineğe oranla üç kat daha
fazla getirisi var. Tek bir şartı var ıslak edilmiş
genetik yapısı düzgün hayvan olmalıdır. Bunu
kafamıza yazmamız lazım. Genetik yapısı düzgün olmayan keçilerle bu işe başlarsanız başarısız olursunuz. Para kazanamazsınız. Keçi çok
fazla yem seçmiyor. İnek gibi değil, yediğini
daha kolay sindirip süte çeviriyor. Bir birim
yemi koyduğunuzda inekten 1 ton süt alırsak,
aynı birim aynı yemi keçiye verdiğinizde 1200
litre süt elde edersiniz. İnek yediğini tam olarak sindiremez. Keçi yediğini daha iyi sindirir,
yediği yemdeki proteinleri, vitaminleri vücuduna aktararak daha fazla ve daha kaliteli bir
süt oluşmasını sağlıyor.
K.K. - Yılmaz bey, küçükbaş hayvana
bakmak daha mı zor? Getirisi nedir?
Küçükbaş hayvancılığın daha fazla gelişmesinin, daha profesyonel yapılmasının ülke
ekonomisin katkısının çok olacağını düşünüyorum. Ailelere büyük istihdam yaratan bir
sektör. İnek sütü artık fabrikalaşmış ve ineği
her yerde bakamazsınız. Ama keçi öyle değil,
keçiye her yerde bakarsınız. 25 keçi bir aileyi
rahatlıkla geçindirir. Ama kişi keçi bakmayı
meslek edinecek. İşi hakkıyla yapsın, aşısını,
yemini, sulamasını zamanında yapmalı. Bunları aksatırsınız problem yaşarsınız. Bebek gibi
sevimli hayvanlar, rahatlıkla bakılabilir. Asgari ücretten çok daha fazla para kazanırsınız
ve büyüme şansınız var. Yıllık cironuz artar.
Önemli olan ıslah edilmiş hayvanı bulmakta.
K.K. - Peki diyelim ki insanlar bu işe girdi. Keçi sütünün, satış potansiyeli nedir?
- Ankara’da keçi ürünlerini pazarlama sorunu
var, aslında tek alıcı Atatürk Orman Çiftliği,
bunun dışında tek tük peynir üreticileri ve
dondurmacılar var ama en büyük alıcı A.O.Ç.
Ankara bu anlamda zayıf kalmış bir il. Üretilen
keçi sütü A.O.Ç.’nin günlük işlediği süt miktarının altında. Durum böyle olunca Ankara’da
daha çok yatırım ve keçi sütüne ihtiyaç var.
Biz buradan yola çıkarak; Ankara Damızlık
Saanen Keçi Yetiştirici Birliğini kurmaya karar
verdik, ve çalışmalarımızı başlattık Ankara’da
süt keçiciliğinin gelişmesi ve potansiyelinin
artması için her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bu
işe girmek isteyenlere; danışmalık hizmetlerinin yanı sıra anahtar teslim çiftlikler de kuruyoruz. Verdiğimiz hayvanların kontrollerini
ve veterinerlik hizmetlerini Ankara içinde 1 yıl
boyunca kendimiz yapıyoruz.
K.K. - Elinizdeki hayvanların süt veriminin iyi olması yeterli mi? Başka nasıl
bir yol izlenmeli?
- O sürünün elit bir şekilde devamlılığını sağlamak için çok doğru erkek hayvanlar, tekeler
kullanmanız lazım. Kaliteli yeni nesiller üretmeniz gerekiyor. Bizim burada dikkat ettiğimiz de o... Hayvan gebe kaldıktan sonra hemen
tespitini yaparız. Mümkün olduğunca çiftliğimizde daha az hayvanı kısır bırakırız. Kullandığımız tekeler hangi keçiyle çiftleşti, ondan
doğan yavrular hangi tekenin, hangi keçinin,
bunların hepsini biliriz. Gözünüzü kapatın bir
hayvan seçin. Bu hayvanın annesini babasını
görmek istiyorum deyin. Size 10 dakika içerisinde annesi, babası, yaşıyorsa anneannesi bu
deriz. Bu bize ne kazandırıyor? Elde ettiğimiz
süt doğru sütse, kim hangi erkekle çiftleşmiş,
hangi annenin yavrusu. Ona yöneliyoruz, o erkeği kullanıyoruz. Sütteki yağ, protein miktarı
da sütün kalitesi için çok önemli. Yani pedigri
kayıtları mevcuttur.
K.K. - Can bey, süreçte hedefleriniz nedir?
- Bizim hedefimiz sadece Ankara’da ilk 5 yıl
içinde, günde 4 ton saanen keçilerinden süt
üretimi yapmak. Sonraki 10 yılda da 10 ton
günlük üretim yapmayı düşünüyoruz. Aynı
zamanda yetiştiricilere veteriner, yem desteği,
damızlık desteği sağlamak istiyoruz. Bu bir İsrail modelidir. İsrail’deki bu üretim modelini,
Fransa’daki ıslah modelini İankara da uygulayarak bir oluşum kurmak istiyoruz. 2013-2014
yıllarında bu altyapı hazırlanacak. Asıl amacımız keçi sütünü ihraç etmek. Şu anda öyle bir
ticari bağlantı yok ülkemizde. Bunun için hijyen süt çok önemli.
K.K: Hükümetin üreticiye bakışı nasıl?
- Ben hükümetin yaptığı çalışmaları takdirle
izliyorum. Bana göre cumhuriyet tarihinin en
büyük desteğinin yapıldığı dönemdeyiz. Bugüne kadar hangi projeyle gittiysek, destek aldık.
Yeter ki doğru proje olsun, aynı zamanda brusella aşısı için 4 lira hibe veriliyor. Türkiye’de
200 başın üstündeki her aileye 40 lira destek
verilecek. Her yıl keçide anaç olan hayvana 15
lira destek var. Süt üretim için girdiler pahalı,
yem sıkıntımız var ona da bir çare bulacağımızı düşünüyoruz.
K.K. - Saanen keçisi yetiştirmek isteyen
Kooperatif ya da üreticilere tavsiyeleriniz nelerdir?
- Keçi başına yılda ortalama 800 litre süt almayı hedefliyorsanız o sütün karşılığı olarak
keçinin enerji, protein ve mineral ihtiyaçlarını karşılamalısınız. Onun bir hesabı var. Ot
olur, yonca olur, bahçeden beslediğiniz kadar
beslersiniz kalan eksik kısmını da kesik yemleri kullanarak sağlarsınız. Koyun ve keçinin
ineğe göre yemi farklıdır. Keçi ve koyun enerji
ve proteini yüksek yem ister. Ancak bu demek
değildir ki ineğe verdiğiniz yem olmaz. Hayır,
o da olur. Ama yeterli verimi alamazsınız. Belli miktarda kuru madde almalı hayvan. Sadece yeşille olmaz. Çünkü sütün içersindeki yağ
kuru madde ile oluşur. Düzenlemeyi doğru
tutturabilirseniz hayvandan günde 3 litre süt
alabilirsiniz. Ekstra özel bir bakım yapmanıza
da gerek yoktur.
K.K. - Yılmaz bey, Damızlık hayvan isteyenlere satış yapıyor musunuz ?
- Saanen damızlık oğlak Ya da sağılır anaç
keçi satışı yapmaktayız. Amaç Ankarada bu işi
geliştirmek olunca kaliteli damızlıkla işe başlamak lazım bu işi yapmak isteyenlere hem
damızlık satıyoruz hemde gerekli eğitimleri veriyoruz ayrıca verdiğimiz hayvanlar 1 yıl
boyunca gözetimimiz altında tutulmakta biz
bu işe gönül vermişiz gönül veren ve verecek
olan herkese de yardımcı olmak temel hedefimiz ayrıca www.e-ciftlik.net web adresinden
de intertnet aracılığı ile bize ulaşabilirsiniz her
türlü soru ve sorunlarınız için telefonlarımız
da sürekli açık 05444694778 nolu telefondan
ulaşabilirsiniz dedik ya üretenin yanında olmak ve üretmek asıl olan
K.K. - Keçi sütünün yararları neler?
- Keçi sütü enteresan bir besin. anne sütüne
en yakın süt olmasının yanı sıra içerdiği kalsiyum ve a vitamini oranı diğer sütlere göre
oldukça fazlaayrıca MS hastaları, otistikler ve
inek sütüne allerjisi olan bebeklere doktorlar
tarafından tavsiye edilmekte Vitamin, protein,
mineral ve yağı çok kolay sindirilebiliyor. Örneğin hamile kadınlar yorgun olur, yediklerini
kolay sindirebilmeleri gerekir. Bir proteinin
sindirilebilmesi için enerji gerekir. Keçi sütü
için harcanacak enerji diğer sütlere kıyasla çok
daha düşüktür.
Saanen Türkiye için fırsattır. Türkiye hem
mera yapısı hem de coğrafi özellikler olarak
küçükbaş hayvancılığa daha uygun. Hayvancılıkta en önemli şey ucuz yem kaynaklarının
sağlanmasıdır. Dünyada çiğ sütü ve eti ucuza
mal eden ülkelerin, ucuz mera kaynaklarına
yöneldiğini ve böylece yem maliyetlerini azalttıklarını görüyoruz. Türkiye’de yem maliyeti
süt maliyetinin yüzde 70′ini oluşturuyor. Bu
da oldukça yüksek bir rakam. Dolayısıyla bizde süt üretenlerin para kazanması için kesinlikle yem maliyetlerinin azaltılmasına yönelik
politika uygulanması gerekiyor. Bunun için de
en uygun yöntem meraların bir an önce faaliyete geçirilmesi. Ve Türkiye meraları küçükbaş
hayvancılığa daha uygun. Özellikle AB ülkelerine inek sütü satışı yasak. Onlara ancak koyun
ve keçi sütü ürünlerini ihraç edebiliriz.
Bütün bu nedenlerle küçükbaş hayvancılık şu
an için Türkiye’nin önündeki önemli fırsatlardan biri. Hem ihracat hem üretim anlamında.
Son yıllarda özellikle keçi yetiştiriciliğine önem
verildiğini görüyoruz. TÜİK’in rakamlarına
göre keçi miktarı 2011 yılında yüzde 16 civarında arttı. Dolayısıyla bu sayının daha da yükselmesi hayal gibi görünmüyor. Ama bunun için
küçükbaş hayvancılığın en az büyükbaş kadar
desteklenmesi lazım. Desteklerin önümüzdeki
dönemlerde artacağını düşünüyorum. Çünkü
hem insanların bu alandan para kazanması
hem de ihracat açısından küçükbaş hayvanlar, özellikle de süt verimi yüksek keçiler çok
önemli. Saanen sütçü bir keçi. Popülasyondaki
yeri arttıkça Türkiye’de keçi sütü üretimi de
artacaktır. Bunu yaparken Türkiye’nin yerli
ırkları da yok edilmemelidir.
18
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM VE HAYVANCILIK
Yeni Zelanda Kooperatifçiliğinin Başkenti Ashburton ve Bizim Tire
»»Yeni Zelanda ülkemize göre nüfus olarak çok küçük bir ülkedir. Ancak geniş bir araziye sahiptir. 268 bin km² ’lik geniş otlakların olduğu alanda
sadece 4.4 milyonu aşan insanın yaşadığı bir ülkedir. Kişi başına milli geliri 36.600 dolardır. İngiliz milletler topluluğuna üye ekonomisi ağırlıklı
olarak tarım olan bir ülkedir.
Yeni Zelanda ilk bakışta bize çok
uzak gelen bir ülkedir. Ancak
Çanakkale’de yatan binlerce Yeni
Zelandalı asker ülkelerimizi o acı
hatıradan sonra ülkelerimizi yaklaştıran bir insanlık hatırasıdır. Her
yıl ülkemize Çanakkale Şehitlerini anma töreni için gelen başta üst
düzey devlet yetkilileri olmak üzere
yüzlerde Yeni Zelandalı ülkemizi iyi
bir ve tanır. Bu yeni ülkenin yaşadığı en büyük acı Çanakkale Savaşıdır.
Ne için geldiklerini bile anlamadan
İngiliz yönetiminin yönlendirmesi
ile bilmedikleri bu topraklarda hayatlarının baharında hayata veda etmişler, ama onlar Yeni Zelanda’nın
siyasi yapılanmasında için önemli
bir dönüm noktası olmuşlardır.
Belki de çoğumuz bu ülkenin haritadaki yerini bile bulmakta zorlanabiliriz. Ama Yeni Zelanda çok eski olmayan tarihine rağmen dünyanın en
hızlı gelişme gösteren bir ülkesidir.
Geniş topraklarda az olan nüfusu
ile göçmen ruhunun verdiği azim ile
çok kısa zamanda önemli işler başarmışlardır. Hatta bazı konularda
bazı batı ülkelerinden bile daha ileri
konumdadırlar. Kırsal kalkınmalarını hızla tamamlamışlar, tarımda
ve sanayide dünyada sayılı ülkeler
arasına girmişlerdir. Tabii tüm bu
işler onların doğru yerde doğru zamanda doğru kararlar almasında ve
toplumsal işbirliğinin en iyi şekilde
kullanmalarından kaynaklanmıştır.
Günümüzde Tük göçmenlerinde ilgi
gösterdikleri ülkelerden biri haline
gelmiştir.
Ülke dünyadaki
kooperatifçilik
hareketlerinin en güzel
örneklerinin yaşandığı
ülkelerden biridir.
Ülkenin tüm şehirlerinde ve hayatın
tüm alanlarında kooperatiflere rastlamak mümkündür. Hatta kurdukları kooperatifler gerek faaliyet gerekse ulaştıkları düzey bakımından
dünyaya örnek olmaktadır. Diğer taraftan başta samimi ve sevecek tavrı
ile Yeni Zelanda Kooperatiflerinin
Başkanı Ramsey Margolis ile tüm
Yeni Zelandalı kooperatifçiler uluslararası faaliyetlerde de ön planda
yer alarak, ülke aşan kooperatifleri
ile de bulundukları pasifik bölgesinde ve dünyada kooperatif hareketinin en önemli destekleyici gücünü
oluşturmaktadırlar.
Bu yıl ülkede Birleşmiş Milletler
2012 Kooperatifler Yılı büyük bir
coşku ile kutlanmaktadır. Devletin
en üst düzey yöneticilerinin büyük
desteği ile ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Devlet büyükleri kooperatifçilikteki başarılarını uluslararası
platformlarda buyük bir gurur ile
dile getirmektedirler. Tabii büyük
bir çoğunluğu göçmen olan halkın
kooperatifçilik konusunda bilinç
düzeyinin yüksek olması, kooperatiflere güvenin ve katılımın yüksek
olması kutlamaları daha anlamlı
ve renkli kılmaktadır. Bu yıl vesilesi yapılan faaliyetlerden biri de
ülkenin en başarılı kooperatif şehrini seçme fikri idi. Böylesi başarılı
kooperatif uygulamalarının olduğu
bir ülkede başarılı bir şehri seçmek
hiç de kolay değildi. Sonunda Yeni
Zelanda’nın Ashburton şehri seçildi.
Yeni Zelanda Kooperatifler Birliği
tarafından şehre Birleşmiş Milletler
2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı
münasebeti Yeni Zelanda Kooperatif
Başkenti unvanı verildi.
Ashburton Yeni Zelanda’nın orta
Canterbury denilen kırsal bölgesinde devlet karayolu kenarında yer
alan 1850 ‘li yıllarda kurulmuş küçük bir şehirdir. Nüfusunu merkezde 17.700, çevresinde orta Canterbury denilen kırsal alanda 12.400
olmak üzere 30.100 kişidir. Ekonomisi başta hayvancılık olmak üzere
ağırlıklı tarıma dayalıdır. Bu şehri
diğer şehirlerden ayrı kılan özellikle şehirde şehrin ihtiyaçları dikkate
alınarak kurulan ve yöre insanı için
hizmet veren ve iş imkânı sağlayan
40’tan fazla kooperatif işletmesi bulunmasıdır. Hatta Şehrin girişinde
kooperatif kuruluşlarına ait büyük
tabelalar ziyaretçileri karşılamaktadır Bu özelliği nedeniyle şehir sadece Yeni Zelanda’nın değil dünyanın
tanınmış kooperatif şehirlerinden
biri haline gelmiştir. Şehirdeki kooperatiflerin halkın hemen hemen
her türlü ihtiyacına yönelik olarak
kurulmuştur. Bu durumdan kooperatiflerin ortakları kadar şehrin yöneticileri de mutludurlar.
Ashburton’da yerel bir çiftçi olan
şehrin ticaret derneği eski başkanı ve
süt üreticisi olan Jack Allan yaptığı
açıklamada ürettikleri tarım ürünlerini kooperatif kuruluşlarına ait ATS
markası ile pazarlamaktan memnun
olduklarını belirtmektedir. Kooperatif şirketlerinin yörede fiyat dengesi sağladığını ve ayrıca tüm ihtiyaç
mallarında kırsal ihtiyaçların karşılanmasında da ortaklara ucuz mal
temin ederek büyük avantaj sağladığını anlatmaktadır. Kooperatifler
yıllar önce kurulduğunda fazla bir
reklam yapılmadığını, fakat çiftçilerin kooperatiflerin yararını bildikleri
için hemen ortak olduklarını ve çoğu
çiftçinin ilk gübre siparişleri vere-
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
rek, ortaklık paylarını ödeyerek destek olduklarını ifade etmektedir. Başarılı olmak için tarımsal üretimde
üretim maliyetlerine dikkat ederek
en güvenilir ölçüde uygun fiyatta satış yapmaya çalıştıklarını söylemektedir. Şehirlerinde kooperatiflerin
kırsal alanlarda daha üretken olduğunu ve ortaklar dışında çevreye de
fayda sağladığını belirtiyordu. Kooperatiflere ait satış yerlerinin ülkede
kırsaldaki en yüksek satış değerine
sahip işyeri olduğunu söylüyordu.
Şehrin elektrik hatları yapıldığında
ve şirketi kurulurken halkın bu işleri kooperatif tarafından yapmasını
kabul ettiğini, böylelikle daha şeffaf
ve güvenilen bir hizmet verilebileceğine inandığını belirtiyordu. Şehrin
sulama yatırımlarının da örnek bir
çalışma olduğunu, halkın ortak çabası ile iyi bir performans sergilendiğini ve örnek çalışmalar yapıldığını anlatıyordu.
Ashburton Belediye Başkanı Angus
McKay şehrin "Kooperatif Başkenti" unvanı almasından büyük sevinç
duyarken, kendisinin de birçok yerel kooperatifin üyesini olduğunu
söylüyordu. Şehirlerinde her yıl kooperatife ait elektrik şirketinin 3 ile
5 milyon dolar civarında kar etmesinden gurur duyduklarını ifade ediyordu. Ayrıca düşük gelirli ailelere
100-140 dolar civarında ücretsiz hat
hizmeti verildiğini açıklıyordu. Şehrin Kooperatif Başkenti ilan edilmesinin bir markalaşma avantajı sağlayacağını, bunu kooperatifler için
en iyi şekilde kullanmanın yolunu
arayacaklarını belirtiyordu. http://
tvnz.co.nz/close-up/ashburton-nzs-co-op-capital-video-4968212
Bugün Ashburton ve Orta Canterbury’deki hizmet Kooperatiflerinde
şu kooperatifler yer almaktadır. Acton Farmers Irrigation Cooperative, Alliance Group, Ashburton First
National, Ashburton Lyndhurst
Irrigation, ATS, Ballance Agri-Nutrients, Barrhill Chertsey Irrigation,
Cochrane’s of Canterbury, CRT, Coural, East Side Gallery Cooperative
Society, Electricity Ashburton, FMG,
Fonterra Cooperative Group, GJ
Blacklow, Hec’s Four Square, Health
2000, Kitchen Kapers, Lyndhurst
Water Scheme Cooperative, Mayfi-
eld Hinds Irrigation, Mitre 10, Netherby Four Square, Netherby Pharmacy, New World Ashburton, NZCU
RD1, Searles Allentown Pharmacy,
Silver Fern Farms, Smith & Church
Appliances, Stepping Out, Stewart
& Holland, The China Shop, Todds
Fashions, UFS Ashburton, Valetta
Irrigation, Wises Pharmacy. Baywide, NZCU Sauth, Paper Plus, Rabobank, Ravensdown, Redmonds Furnishing & Flooring.
Bu kooperatifler ne iş yapmaktadır derseniz. Çeşitli alanda faaliyet
gösteren bu kooperatiflerin çalışma
konuları; Tarım ürünleri almak, işlemek, pazarlamak, tohum gübre,
ilaç, alet ve makine olmak üzere her
türlü tarımsal tarımsal girdi temin
etmek, bankacılık, elektrik dağıtımı,
sulama, sağlık, eczacılık, kuriye hizmetleri, şehirde ve kırsalda her türlü
ev ihtiyacının yer aldığı tüketim kooperatifleri, tamir ve bakım kooperatifleri, sosyal amaçlı kooperatifler,
akaryakıt tesisleri, sosyal tesisler,
Restoranlar, Kafeteryalar, Radyo ve
TV yani bir yerleşim yerinin ihtiyaç
duyacağı tüm her şey serbest piyasa
ekonomisinin uygulandığı bu ülkede
bu şehirde halkın ortaklığı ve etkin
katılımı ile kurulmuştur. Bir şehrin
gerek kırsal gerek merkez olarak ihtiyaç duyacağı her türlü hizmetin ve
her türlü malın satıldığı kooperatif
yapısı oluşturulmuştur.
Tabii bunda ülkeyi ve yöreyi yönetenlerin ileri görüşlülükleri büyük
rol oynamıştır. Onlar kısa süreli siyasi ve ticari beklentileri ile hareket
etmemişlerdir. Halkın ihtiyaçlarını
iyi görmüşler ve halkın desteği ile
bunu başarmışlardır. Ticaret ve sanayi kesiminden ya da yöredeki bir
kurnaz kişinin kendi beklentilerine göre hareket edilmemiştir. Yeni
Zelanda’da bugün kooperatifler et-
içinde ders olabilecek niteliktedir.
Çünkü ülkemizde kırsaldaki yaşam
oldukça zor ve imkânları sınırlı olan
bir yapıdadır. Hele günümüzde köylerimizin ve kasabalarımızın günden
güne boşalması, tarım alanlarının
da boşalması ekonomik ve sosyal
zorluklardan kaynaklanmaktadır.
Zaten sanayi ve ticaret kesimi de
geri kalmış tarımsal özellikli bölgelerimizde bırakın küçük kasabaları
şehirlerde bile yatırım yapmada çok
istekli görünmemektedir. Kaldı ki
küçülen ilçelerde her geçen gün bir
resmi daire bile çevre ilçelere taşınmakta, bir ölçüde devlet bile o yöreleri terk etmektedir.
kin ticari kuruluşlar arasındadır.
Ülkenin en büyük 40 kooperatifinin
ülke ekonomisine katkıları 39.4 milyar dolardır. Ülkede bulunan altı
kooperatif dünyanın en büyük 300
kooperatifi arasında yer almaktadır. Ülkede Hollanda kökenli kırsal
alana büyük kredi veren bir kırsal
kooperatif bankası olan Rabobank
da bulunmaktadır. Ülkede kooperatiflerde 43 binden fazla insan çalışmaktadır. Ülkedeki bazı kooperatiflerin Kooperatifler bir tarım ülkesi
olan Yeni Zelanda da kırsal için hayati önem taşımaktadırlar.
Yeni Zelanda bugün dünyanın
önemli tarımsal ürün ihraç
eden ülkeleri arasındadır. Bunda kooperatiflerin önemli rolü
vardır. Hatta bazı kooperatiflerinin ülke dışında işletmeleri
ve ortaklıkları bulunmaktadır
Ashburton’da başarılanlar ülkemiz
dır. Tüketim kooperatif ile de ortak
ve yöre insanlarının ihtiyaçlarını
karşılamaktadır. Ortaklar memnundur, tüketici memnundur, yöre halkı
memnundur. Bir Ashburton kadar
olmasa da önemli işler başarılmaktadır. Çünkü kooperatiflere orada
olan yaklaşım ve destek ülkemizde
yoktur. Yerelin gücüyle yerel halkın
kalkınması sağlanmaktadır. http://
www.tiresutkoop.org/
O zaman bu durumda yereldeki insanların Ashburton gibi bir şeyler
yapması gerekmekte, yeni iş yerleri
açmaları ve kasabaları daha yaşanır
hale getirmek zorundadırlar. Bu ülkemizde başarılabilir. Bunun örnekleri çoktur. Başarılı kooperatiflerin
olduğu yerlerde oluşan ekonomik
gelişmeler gözler önündedir. Geçmişte eksiklikleri ve hataları da olsa
kooperatiflerimizin bulunduğu tarım satış kooperatiflerimizin bulunduğu yerlerdeki ekonomik ve sosyal
hayata olan katkılar bilinmektedir.
Bugünde benzer örnekler vardır. Kooperatif işletmelerinin bulunduğu
ilçelerde önemli işler yapılmaktadır.
İşte karşımızda bir Tire ilçemizde
sadece bir süt kooperatifinin yarattığı değişim. Tiredeki Süt kooperatifi
ilçelerinin sınırını aşmakta ve birçok
şehrimizde bu kooperatife ait ürünler büyük bir beğeni ile aranmaktadır. Kooperatif ortaklarının sütü
dışında etini de değerlendirmeye
başlamıştır. Ortaklarının ürünlerini
işlemekte, pazarlamakta, girdi temin
etmekte, veterinerlik hizmetlerinin
sunulmasında etkin rol oynamakta-
Eğer bir gün yolunuz Tire’ye düşerse
ve bu kooperatifi gezerseniz nelerin
başarıldığını görebilirsiniz. Şehrin
nasıl bir süt üretim ve işlemede, son
zamanlarda da et üretim ve işlemede
öncü şehirlerden biri haline geldiğini görebilirsiniz. Tire’nin yöresel güç
ile ortaya çıkan kooperatifçiliğin başarıları karşısında Tire’ye ülkemizde
kooperatifçiliğin başkenti olmaya
aday şehirlerimizden birisidir diyebilirsiniz.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
KIRSAL KALKINMA
Tarımsal Makine ve Bireysel Sulama
Makine Ekipman Alımına Hibe Desteği
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Alanya İlçe Müdürlüğü, kırsal
kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında,
tarımsal makine ve bireysel sulama makine, ekipman alımlarına
hibe desteği verecek.
Tarımsal faaliyetler için geliştirilen yeni sulama
teknolojilerinin üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak daha kaliteli ve pazar
isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, zor şartlarda ve bedenen çalışan çiftçilerin işlerini kolaylaştırmak ve üretim maliyetlerini düşürmek için bireysel sulama makine
ve ekipman alımlarına hibe desteği sağlanacak. Konu hakkında bilgi veren Alanya Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Mehmet
Rüzgar, tarla, bahçe, yem bitkisi gibi tarımsal arazisi olan ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS)’ne kayıtlı olan tüm çiftçilere başvurmaları halinde
alınacak alet ve ekipmanların yüzde 50’sinin
hibe olarak verileceğini söyledi. Kalan yüzde
50’lik kısımının ise çiftçinin kendisi tarafından ödeneceğini belirten Rüzgar, 31 Ağustos
2012 tarihinde mesai bitimine kadar başvuruları alacaklarını kaydetti.
Alanya Gıda,Tarım ve Hayvancılık İlçe
Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre, 2012 yılında yüzde 50 hibe desteği verilecek bireysel
sulama makine ekipmanları; tarla içine damla
sulama sistemleri kurulması, tarla içine yağmurlama sulama sistemleri kurulması, tarla
içine mikro yağmurlama sulama sistemleri
kurulması, lineer sistem yağmurlama sulama
makinesi alınması, center - pivot yağmurlama sulama makinesi alınması, tamburlu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması,
güneş enerjili sulama sistemi kurulması, trafo
uyarı sistemleri kurulması, ön ödemeli kartlı
su sayaçları alınması, manuel çalışan basınçlı
sulama tesislerinin otomasyona dönüştürülmesi gibi kalemlerden oluşuyor.
Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve
Toptancılık Sınavı 3 Kasım'da Yapılacak
»»Bitki Koruma Ürünleri Bayilik Ve Toptancılık Sınavı 3 Kasımda
Yapılacak
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, bitki koruma
ürünleri bayi veya toptancı izin belgesi talebinde bulunanlara uygulanacak sınavın Milli
Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEGİTEK) tarafından 3 Kasım Cumartesi günü Ankara'da yapılacağı belirtildi.
Sınava girecek olan ziraat mühendisi, eczacı, ziraat teknisyeni veya bitki sağlığı ile ilgili
dersleri alarak mezun olmuş teknikerlerin
diploma veya mezuniyet belgesinin kurumca onaylı sureti, iki adet vesikalık fotoğraf ve
T.C kimlik numarası ile 18 Eylül tarihine ka-
dar il müdürlüklerine başvurabilecekleri ifade edilen açıklamada, başvurusu kabul edilen adayların 45 lira sınav ücretini YEGİTEK
Döner Sermaye işletmesinin Ziraat Bankası
Beşevler Şubesi, Türkiye Vakıflar Bankası
Ankara Merkez Şubesi veya Türkiye Halk
Bankası Küçükesat Şubesi'ne 3-12 Ekim'de
yatırmalarının ardından başvurularını aynı
tarihlerde 'www.meb.gov.tr' internet adresinden yapabilecekleri bildirildi.
Adayların sınav giriş belgelerini, 17 Ekim - 2
Kasım'da www.meb.gov.tr internet adresinden yazdırıp aynı tarihler arasında İl Müdürlüklerinden onaylatmaları istendi.
Bitlis'te Islah Projeleriyle Manda Sayısı İki Katına Çıktı
»»Bitlis'in Güroymak ilçesinde yok olma tehlikesi altında olan manda
sayısı her geçen gün artıyor.
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde yürütülen ‘Halk Elinde Manda Islah Projesi’ kapsamında bir buçuk senede büyükbaş
manda sayısı yaklaşık yüzde 40 artış gösterdi.
Bu projeyle süt ve süt ürünlerinin çok değerli olması sebebiyle yetiştiricinin elinde
bulunan mandalar Hayvan Kayıt Sistemi
(TÜRKVET)’ne kayıtları yapılırsa bakanlık
tarafından destekleme veriliyor. Bu sayede
hayvan ürünlerinde kalite ve ekonomik gelir,
aynı zamanda doğru orantılı olarak hayvan
sayısında da bir artış olması hedefleniyor.
Bitlis’te 2012 itibariyle Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 3 bin çiftçiye bin
124 bin lira manda destekleme primi ödendi.
Bitlis Eren Üniversitesi ve Bitlis İl Gıda,Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün ortaklaşa
yürüttüğü projede, bölgenin özellikleri ve
yaşam koşulları gibi veriler toplanarak hayvan sayısında artışın meydana gelmesi için
çalışmalar başlatılıyor.
Bitlis Gıda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Bülent Korkmaz, “Projenin ilk başlangıcında 2011 yılında TÜRKVET’te ortalama 3
bin 800 civarında manda hayvan varlığımız
mevcut iken, proje uygulamaları sonucunda yaklaşık bir buçuk yıllık bir sürede 5 bin
600’e ulaşmıştır. Yani proje sayesinde ilimizdeki hayvan varlığı bir buçuk sene süre
zarfında yaklaşık yüzde 40’lık bir artış göstermiştir.” dedi.
Manda yoğurt ve kaymağının ekonomik olarak çok değerli olduğunu kaydeden Korkmaz,
“Pazarlarda önemli fiyatlara satılmaktadır.
19
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü
[email protected]
GİRİŞİMCİLİK -2»»Geçen sayıda “Girişimcilik” konusuna giriş yapmış ve Türkiye’de bu
konuda yapılanlar, yürütücü kuruluşlar ile önemli gördüğümüz birkaç
konuyu belirtmiştik.
Bunun yanında tarım sektöründe çalışanlar için
de böyle bir uygulamanın yapılması yanında
öncelikle uygulama esaslarının tartışılması
gerektiğini, bunun için de ihtiyaç analizi yapılmasının önemini belirtmiştik. Bu yazıda
mevcut durumla ilgili görüşlerimizin yanında
tarımda neden ve nasıl bir uygulama olmalı
konusunda fikir jimnastiği yapacağız.
Mevcut durumla ilgili olarak
aşağıdaki hususlar önem
arzetmektedir;
1. Halihazırda yapılan girişimcilik eğitimlerine
katılanlar, eğitim düzeyi açısından homojen
dağılım göstermemektedir.. Halbuki eğitim
programına bakıldığında “işletmeci olmayanlar için işletme eğitiminin” kısaltılmış bir
versiyonudur. Dolayısıyla ilkokul mezunu bir
kişinin bu eğitimi algılamasına imkan yoktur.
Eğitime katılanlara bakıldığında çoğunluğun
üniversite mezunu olmadığı görülebilir (Bazı
kurumlar bu ayrımı yapmaktadır, örneğin
TOSYÖV sadece üniversite mezunları veya lise
mezunları gibi). Başlangıç yıllarında, gerek
programın ve gerekse girişimcilik kavram ve
uygulamasının yaygınlaşması için bu durum
kabul edilebilir olsa bile eğitim programının
üniversite ve yüksekokul mezunları ile lise ve
altı mezunları için iki ayrı program uygulaması
ile yapılması gereklidir.
2. Bir başka gözlem ise üniversite mezunları
ile lise ve altı mezunlarının programa katıldıklarında net bir iş fikrinin var olup olmadığı
konusudur. Enteresan olan ikinci gurup genellikle iş fikri oluşturmuş olarak eğitime katılmaktadır. Birinci gurup ise bu toplantılardan
bir iş fikri çıkartacağını düşünerek katılmaktadır. Bu nedenle özellikle bu gurup için yerel
yatırım ortamının, bölgesel ve ulusal planların
anlatılacağı bir bölümün eğitim programlarına
ilave edilmesinde fayda vardır.
Tarım ve tarıma dayalı imalatlarda
nasıl bir uygulama yapılabilir
konusunda ise;
1. Şu anda yürütülen Kırsal Kalkınma programları büyük çaplı projelerdir. Örneğin
IPARD programında her ne kadar minimum
destek rakamları uygun gibi görünse de o çapta bir projenin hazırlık maliyeti ile maximum
hibe miktarlı bir projenin hazırlık maliyeti aynı
olacağından tercih edilmeyecektir. Dolayısıyla
küçük çaplı girişimler için destekleyici bir mekanizma gereklidir. Özellikle yerel ürünlerin
endüstriyel üretimine geçmeden önce küçük
çaplı girişimcilerin desteklenmesi, zaten kırsal
kesimde yapılan ve köy ürünü adı altında satılan ve üstelik toplum tarafından ciddi talep gören bu ürünlerin gıda güvenliği açısından denetiminin de sağlanmasına imkan verecektir.
2. Kırsal kesimde küçük çaplı üretim için bazı
destekler, örneğin sera kurulması, sağlanmaktadır. Ancak bu insanlar girişimcilik eğitimi almamakta geleneksel bilgileriyle bu işi yapmaktadır. Üretim bu eğitimin küçük bir parçasıdır.
Yönetim pazarlama ve finans konuları boşlukta kalmaktadır. Desteği alan kişi bu ürünü
nasıl pazarlayacağını, stoklaması gerekiyorsa
nerede stoklayacağını vs. bilgileri bir iş planı
ile sunarsa kurumsal yapılanmalar da gelişecektir.
3. Eğitim alan kişiler iş kurduklarında eğer
kooperatif üyesi iseler bu tür bir destekten yararlanma koşulu olarak ürünlerini kooperatife
vermeleri sağlanır, birden fazla kişi aynı işi yaparsa ölçek ekonomisinden faydalanılmış olur.
4. Böyle bir proje uygulaması için öncelik kadınlar ve gençlerde olmalıdır. Köy Koop Merkez Birliğinin yaptığı “ Kadın Kooperatifleri İhtiyaç Analizi” konulu, üç ilde, üç kooperatif’te
yapılan çalışmada, kırsal kadının girişimcilik
konusunda son derece aktif olduğu, kedilerine bilgi, finans ve uygun yatırım ortamı sağlandığında bir çok şeyi yapabilecekleri ortaya
çıkmıştır.
Yapılması gereken ilk şey kooperatifler temelinde ihtiyaç analizi çalışması yapmak sonra
da bu temele dayalı olarak gerek girişimcilik
eğitim sistemini oturtmak olmalıdır..
Organik Tarım Destekleri
»»Alan Bazlı Destekler
Burada amacımız bu ürünün pazarlanması
anlamında da ilerde üretimde belli bir rakama ulaştıktan sonra manda sütünü işlemeye
yönelik tesislerin de kurularak Güroymak
çiftçisinin mandadan daha fazla gelir elde etmesini sağlamaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Bitlis Eren Üniversitesi Zooloji Uzmanı Yrd.
Doç. Dr. Ayhan Yılmaz ise proje hakkında
şunları söyledi: “Biz Bitlis Eren Üniversitesi
olarak manda ıslah projesine katkı sunmaya
çalışıyoruz. Özellikle veri toplama aşamasında veri kalitesinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve sağlıklı veri tabanlarının
oluşturulması noktasında bir katkı sağlamaya çalışıyoruz. Son yıllarda Tarım Bakanlığı
bünyesinden yürütülen bu projelerin en büyük özelliği yetiştiricileri büyük işletmeler
kurmaya yönelik değil; küçük işletmeleri
esas alıp sonra bu işletmeleri büyütmeye yönelik hedefler ortaya koymasıdır.”
Bakanlığımız tarafından Organik Tarım kapsamında üretim yapan üreticilere 2012 Yılında
Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin 2012/3106 Karar Ve Organik Tarım
Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair
Tebliğ (Tebliğ No: 2012/47)’e gore meyve ve
sebze için 35 TL/dekar, tarla bitkileri için 10 TL/
dekar, Organik Hayvancilik Ilave Destekleme
Ödemesi Yapilmasina Dair Tebliğ (TEBLİĞ NO:
2012/60)’e göre büyükbaş, küçükbaş hayvan, arı
ve su ürünleri yetiştiriciliğinde organik hayvansal üretim yapan çiftçilere aldıkları hayvancılık
desteklemelerine ilave olarak %50 oranında organik tarım destekleme ödemesi yapılır.
Organik tarım desteği almak için üreticiler şu koşulları yerine getirmelidirler.
(1) Bitkisel üretimde Çiftçi Kayıt Sistemine
dâhil olan ve icmallerin alındığı tarih itibarıyla
en az bir yıl süre ile Organik Tarım Bilgi Sistemine kayıtlı organik tarım yapan çiftçilere
destekleme ödemesi yapılır.
(2) Büyükbaş, küçükbaş hayvan, arı ve su
ürünleri yetiştiriciliğinde organik tarım yapan
çiftçilere hayvancılık desteklemelerine ilave
olarak belirlenen organik tarım destekleme
ödemesi yapılır.
Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması
Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesi (ÇATAK )
Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunmasını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine
İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Karar” 2011/1573 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 09.04.2011 tarihli ve 27900 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
Üçüncü kategori: Çevre dostu tarım teknikleri ve kültürel uygulamalarına 135 TL/da ödeme yapılması planlanmıştır.
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli
Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına
İlişkin Uygulama Esasları Tebliği 2012/26
20
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
SAĞLIK
15 Sağlıksız Firma Daha!
Nurgül KARAGÜL
Fizyoterapist
[email protected]
Kinesiotaping (bantlama) nedir?
»»Kinesiotaping Japonya'da 1980 lerde
geliştirilmiş, bölgesel amaçlı tedavide
kullanılmakta olup, ülkemızde son yıllarda
tanınmaya başlamıştır.
Teorik olarak, cildi yukarı kaldırıp deri ile kasların arasındaki boşluğu arttırmakta ve bölgede oluşan basıncı hafifletmektedir.
Yaralanma bölgesinde azalan basınç kan dolaşımının artışı ile
sonuçlanır ve böylece lenfatik drenaj oluşur. Dolaşım sisteminde yaratılan bu etki yaralanma bölgesindeki gerginlik ve hassasiyetin giderilmesinin yanında bölgede deri altında var olan
ağrı reseptörlerinin uyarılmasını da önler böylece ağrısız hareket etme imkânı sağlanmış olur.
Kinesiotaping uygulamalarında kullanılan bantlama materyali
KINESIO TEX-TAPE olarak bilinmektedir. Bu bant oldukça ince
ve hassas dokunmuş pamuklu bir malzemeden imal edilmiştir
Islanma ve terleme durumunda bile cilt üzerinde kalabilmektedir uygulama sonrasında duş almak yada ellerinizi yıkayabilmek
mümkündür.
Uygulamanın yapıldığı cildin yapısı ve ortam koşullarına bağlı
olmak üzere uygulama bölgesinde çıkmaksızın 4 ila 7 gün kalabilmektedir. Kinesiotaping bantları boyunun %30 ile %40'ı kadar uzayabilmekte, hareketle ciltte oluşan gerilme ve gevşemelere uyum sağlayabilmektedir. Ciltte alerji yaratabilecek lateks
veya benzeri herhangi bir etken madde içermez. Uygulamalar
sonrasında ciltte tahriş nadiren görülen bir durumdur. Fakat yinede uygulama bölgesi tahriş olabilme ihtimaline karşı dikkatle
takip edilmelidir. Bantlar yerine göre birbiri üzerine katmanlar
oluşturacak şekilde de uygulanabilir ve farklı amaçlara göre kesim şekli ve uygulama yönü ve bölgesi farklılık gösterebilir.
Kinesiotaping Tekniğinin temel amacı harekete destek
olmak ve hareket etmeyi kolaylaştırmaktır. Tekniğin başarı ile uygulanması kaslar, eklemler, bağlar ve dolaşım sisteminin anatomisini bilmekten ve duruma uygun doğru teknikleri
uygulamaktan geçmektedir.
Teorik olarak, cildi yukarı kaldırıp deri ile kasların arasındaki
boşluğu arttırmakta ve bölgede oluşan basıncı hafifletmektedir.
Yaralanma bölgesinde azalan basınç kan dolaşımının artışı ile
sonuçlanır ve böylece lenfatik drenaj oluşur. Dolaşım sisteminde yaratılan bu etki yaralanma bölgesindeki gerginlik ve hassasiyetin giderilmesinin yanında bölgede deri altında varolan ağrı
reseptörlerinin uyarılmasını da önler böylece ağrısız hareket
etme imkânı sağlanmış olur.
»»Sağlık Bakanlığı, sağlığa uygun olmayan 15 damacana suyu markasını açıkladı.
Sağlık Bakanlığı, damacana su denetimlerine ilişkin halk sağlığı laboratuvarlarının 81 ilde yaptığı çalışmaları açıkladı.
Türkiye genelinde piyasaya arz edilmiş
ürünlerden satış noktalarından örnekler alınarak, 1418 ürün Halk Sağlığı
Laboratuvarları'nda incelemeye alındı.
Çalışma kapsamında damacana dolumu yapan 254 ruhsatlı su tesisinin tamamı yeniden değerlendirildi ve 15 su
dolum tesisinde uygunsuzluk bulundu.
Uygunsuzluk tespit edilen damacana
su markaları şöyle: “Gençsu", “Karlık
Madran", “Alka Madran", “İvriz Su!,
“Beysu", “EDK Lara", “Hünkar", “Revan", “Kardelen", “İdeal", “Hazar Vox
Nida", “Bahçeayran", “Esensu Özayran", “Kabalak".
Bir Markaya Düzeltme
Sağlık Bakanlığı, listede akşam saatlerinde bir düzeltmeye gitti. İlk açıklamada yer alan "Buzdağ" firmasi "Buzdağı"
olarak düzeltilti.
Konuyla ilgili yapılan açıklamada,
''Bugün yapılan basın açıklamasında,
Türkiye genelinde faaliyeti olan dolum
tesislerinden uygunsuzluk tespit edilen damacana suyu markalarından biri
olan ve dolum tesisi Sakarya'da bulunan 'Buzdağı' markası yerine yanlışlıkla
'Buzdağ' yazılmıştır'' denildi.
114 Uygunsuz Ürün
Sağlık Bakanlığı, damacana su satış noktalarında uygunsuzluk tespit edilen ürün
sayısının da 114 olduğunu
bildirdi. Bakanlık, 114 damacana su satış noktası ile buralarda satılan damacana suların markalarını Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu'nun internet
sitesinden duyurdu.
İstanbul'da 5 Firma
Bakanlık, geçtiğimiz hafta
sonu İstanbul'da Buzada, Erpınar, Alps,
Kervansaray ve Yalısu markalarının
sağlığa uygun olmadığını açıklamıştı.
Üretimleri Durduruldu
Bakanlık açıklamasında şu ifadelere
yer verildi: "Bulunan olumsuzluklar ilgili markaların diğer ürünlerinde değil
sadece damacana sularında tespit edilmiştir.
Bakanlığımızca dolum tesislerinde uygunsuzluk tespit edilen markaların üretimleri geçici olarak durdurulmuş ve
mevzuata göre cezai işlem uygulanmıştır. Bu firmaların (önceki açıklamamızda isimleri bildirilen 5 su markası dâhil)
tespit edilen uygunsuzluklarını giderdiklerini ispatlamaları halinde üretimlerine devam etme izni verilebilecektir.
İzinsiz Kaynak Kullanımı Yok
Temmuz ayında yapılan denetimler esnasında ruhsatlı kaynaklar dışında izinsiz kaynak kullanımına ilişkin herhangi
bir bulguya rastlanmamıştır."
Denetimler Devam Edecek
Sağlık Bakanlığı, denetimlerin sürdüğünü ve toplum sağlığını olumsuz etkileyecek hususların kamuoyuyla paylaşılacağını ifade etti.
Yaygın Enfeksiyon Görülmedi
Açıklama öncesinde değerlendirmelerde bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
“Damacana sularda yaygın bir enfeksiyon gözlemlemedik” demişti. Bakan
Akdağ, sonuçları şeffaf bir biçimde
açıklamaya devam edeceklerini söyledi.
Hareketsizlik sigara kadar ölümcül
»»Yapılan bir araştırmaya göre, egzersiz eksikliği dünya çapında sigara kadar fazla ölüme
sebep oluyor.
Haftalık tıp dergisi The Lancet’in, Olimpiyatların başlamasına günler kala yayınladığı raporda, yetişkinlerin yaklaşık
üçte birinin yeterince fiziksel etkinlik
gerçekleştirmediği ve bunun senede 5,3
milyon ölüme sebep olduğu tahminine yer verildi. Bu oran, yaklaşık her 10
kişiden birinin ölümüne yol açan kalp
krizi ve diyabet ile göğüs ve kolon kanserinin ölümcüllük oranına denk.
Araştırmacılar, ciddiyeti iyice kötüleşen
sorunun artık bir genel salgın olarak ele
alınması gerektiğini, sorunla baş edebilmek için yeni bir düşünme yolu gerektiğini belirterek, hareketliliğin faydalarını
hatırlatmak yerine, kamuoyunun hareketsizliğin tehlikeleri konusunda uyarılmaları gerektiğini ileri sürüyorlar.
Dünya çapındaki çeşitli merkezlerden
33 araştırmacıdan oluşan ekip, hükümetlerin fiziksel aktiviteyi daha elverişli, bütçeye uygun ve güvenli hale getirmenin yollarını araması gerektiğini de
vurguluyor.
Dünya çapında bir sorun
Yetişkinlerin her hafta 150 dakikalık yürüyüş, bisiklete binme veya bahçe işleri
gibi hafif etkinlikler yapması öneriliyor.
The Lancet araştırması, en az aktivitede
bulunanların yüksek gelirli ülkelerdeki
kişiler olduğunu, bunlar arasında en
kötü durumdakilerin ise yetişkinlerin
neredeyse üçte ikisinin yeterince hareket etmediği İngiltere’dekiler olduğunu
ortaya koyuyor.
Araştırmaya liderlik edenlerden Pedro
Hallal şöyle diyor: “Dünya çapındaki
sorun açık: Tüm dünyada sağlığı iyileştirmek ve hastalık yükünü azaltmak için
fiziksel aktiviteyi kamu sağlığı öncelikleri arasına yerleştirin.”
İngiltere Kamu Sağlığı Fakültesi Başkanı Prof. Lindsey Davis ona katılıyor: “İnsanların sağlığına dikkat ederek günlük
yaşamlarında aktif hale gelmeleri için
elimizden geleni yapmalıyız. Çevremizin
bunda belirgin bir payı var. Örneğin, ye-
rel parkında kendini güvensiz hisseden
kişiler orayı daha az kullanır.”
Bazıları ise hareketsizliği sigara içmekle
denk tutmayı sorguluyor. Sigara ve hareketsizliğin ölümüne yol açtığı kişi sayısı
yakın olsa da, sigara içme oranının hareketsiz kişilere göre çok daha düşük olması, sigaranın bireyler için oluşturduğu
riskin daha fazla olduğunu gösteriyor.
‘Az tuz’ mide kanseri riskini azaltıyor
Kinesiotape bantları esneyebilme özelliği; yorgun, zayıf yada
yaralanmış kaslara fiziksel yardım oluşturmak üzere de kullanılmaktadır.
Fizyolojik etkileri açısından bütün renkler aynı özellikleri içermektedir. Siyah, pembe, mavi ve ten rengi olan bantların farklı
renkte olması, uzakdoğunun renklerle tedavi felsefesine ve kişisel tercihlere dayandırılmaktadır. Özetle şunu söyleyebiliriz;
Kinesiotaping uygulamalarının temelde iki amacı vardır:
Birincisi, ağrısız ve daha kolay hareket edebilmeyi sağlamak,
ikincisi, yumuşak doku iyileşmesini desteklemek.
Uygulama alanları;
Çesitli nedenlerden kaynaklanan boyun sırt bel ağrılarında,
Kasların herhangi bir nedenle yıpranmasından, yorulmasından kaynaklanan ağrılar (sprain), Tendon problemlerinde, Diz,
omuz problemlerinde, Skolyoz, piriformis sendromu gibiı spesific problemlerde, Serebral palsi gibi...
Kinesiotaping uygulaması; kısıyı değerlendirip kas
testi yapılarak, klinik muayenesi yapılarak gerekli görüldüğü halde uzman doktor ve fizyoterapistler tarafından uygulanmaktadır.
»»Dünya Kanser Araştırma Vakfı tarafından yapılan bir araştırma, daha az tuz tüketmenin
mide kanseri riskini azalttığı sonucuna vardı.
Vakıf, yiyecek paketlerinde tuz miktarının
daha belirgin olarak işaretlenip gösterilmesi çağrısında bulundu.
Kuruluş, örneğin İngiltere’de günlük
tuz tüketimi tavsiyesine bağlı kalınması
halinde her yedi mide kanseri vakasından birinin önlenmesinin mümkün olduğunu belirtiyor.
Çok fazla tuz tüketimi yüksek tansiyon,
kalp hastalıkları ve inmenin yanı sıra
kansere de yol açıyor.
‘Günde 6 gram’
Günde en fazla altı gram tuz tüketilmesi öneriliyor. Bu, yaklaşık bir çay kaşığı
tuza karşılık geliyor.
Ama Dünya Kanser Araştırmaları Vakfı
insanların günde ortalama 8,6 gram tuz
tükettiklerine dikkat çekiyor.
İngiltere’de her yıl ortalama altı bin civarında mide
kanseri vakası görülüyor.
Vakfa göre günde altı gram
tavsiyesine bağlı kalınması halinde bu vakalardan
yüzde 14’ünü engellemek
mümkün. Bu, yılda 800
vaka demek.
Vakıf yetkilisi Kate Mendoza, “Mide kanserini başarılı şekilde tedavi etmek
zor. Çünkü birçok vakada
hastalık çok ilerledikten
sonra teşhis edilebiliyor.
Bu gerçek, hastalığın
önlenmesine
yönelik
bir yaşam tarzının benimsenmesinin
önemini vurguluyor” dedi.
Mendoza, tüz tüketimi azaltılırken daha fazla sebze ve
meyve yenmesi önerisinde
bulundu.
‘Trafik ışıkları sistemi’
Uzmanlar, çok tuz tüketmenin sadece sofrada yemeklere tuz eklemekten
ibaret olmadığını birçok
yiyeceğin zaten tuz içerdiğini vurguluyor.
Vakıf yetkilileri bu nedenle etiketlerde trafik
ışıkları benzeri bir uyarı
sistemin uygulanmasını
istiyor.
Bu sistemde kırmızı aşırı
tuz, sarı orta, yeşil de az
tuzlu anlamına geliyor.
̇
̇ Ağustos 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
ETKİNLİKLER
EYLÜL 2012
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
6 Eylül - 9 Eylül 2012
Agrotec 2012 16.Uluslararası Tarım ve
Tarım Teknolojileri Fuarı - Altınpark-Ankara
Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık
ve Sera Ekipmanları
İnfo Fuar.
EYLÜL AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Güzlük ekimler için toprak sürümü yapılır. Sürülmüş tarlalara ekim için ikileme ve
üçlemesi yapılır. Sürümle birlikte gübreleme
de devam eder.
b) Özellikle soğuk bölgelerde hububatta erken ekim amacıyla bu ay ekim başlar.
c) Endüstri bitkilerinde sulama, çapalama ve
diğer bakım işleri devam eder.
d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
edilir.
e) Hasat ve harman işleri yürütülür. Tütünlerde kırma, pamukta hasat devam eder. Diğer endüstri bitkileri ve bostanların hasadı
yapılır.
19 Eylül - 23 Eylül 2012
Tarımtech 7.Traktör ve Tarım Ekipmanları
Fuarı - Lüleburgaz - Tekirdağ
Traktör ve Tarım Ekipmanları
Renkli Fuarcılık.
MEYVECİLİK
a) Bazı bölgelerde Sonbahar dikimi amacıyla
fidan çukurları açılmaya başlanır. Çekirdekli
tohum ekimleri için fidanlıklarda tavlara hazırlanır.
b) Fidan ve ağaç dikimi yoktur.
c) Meyve bahçesi ve fidanlıkta bakım, sulama, çapa işleri yanında bazı bölgelerde durgun göz aşısı devam eder.
d) Meyvelerde gelecek yıl yumurtadan çıkarak hasar yapacak olan zararlılara karşı mücadele devam eder.
e) Meyvelerden bazılarının hasadı bitmiştir.
Ancak bazı çeşitli meyvelerin hasadı devam
eder. Hasad edilen meyveler ambalajlanır.
Pazara sevkedilir. Muhafaza edilir ve değer-
20 Eylül - 23 Eylül 2012
Agroexpo Eurasia 8.Uluslararası Tarım
Sera ve Hayvancılık Fuarı -İzmir
Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık,
Hayvancılık, Tohum, Fidan, Sulama
Teknolojileri, Hayvancılık, Hayvan Sağlığı
Teknolojileri .
Orion Fuarcılık
20 Eylül - 23 Eylül 2012
Animalexpo 4.Animalexpo Hayvancılık
Teknolojileri ve Süt Endüstrisi Fuarı - İzmir
Hayvancılık Ekipmanları, Hayvansal Üretim
Makineleri, Süt Teknolojileri, Kümes
Hayvanları, Üretim, Mekanizasyon ve
Ekipmanları.
Orion Fuarcılık
lendirilir. Yeşil zeytin salamurası amacıyla
hasat yapılır.
SEBZECİLİK
a) Bazı bölgelerde kışlık sebzelerin ekimi ve
fidelerinin dikimi devam eder.
d) Meralarda otlatmaya bazı bölgelerde devam edilir. Çayırlıklar ve yem bitkilerinin
son hasatları yapılır. Hasıl, mısır ve diğer yeşil yemlerin silajına başlanır.
e)Hayvan hastalıkları ve zararlıları ile mücadele devam edilir.
TAVUKÇULUK
b) Sebzelerde sulama, çapa ve diğer bakım işleri yapılır. Sebzelerden tohum alınır.
c) Çeşitli zararlı ve hastalıklarla mücadele yapılır.
d) Her türlü sebze hasadı yapılır. Bazı bölgelerde son turfanda sebzelerin hasadına başlanır.
Sebzeler ambalajlanır, pazara sevkedilir, çeşitli yollarla değerlendirilir.
BAĞCILIK
a) Bağlarda sulama, hereklere bağlama gibi
bakım işleri devam eder.
b) Çeşitli hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır.
c) Üzüm hasadı, pazarlaması ve çeşitli yollarla değerlendirilmesine devam edilir.
a) Kümesler onarılarak kışa hazırlık yapılır.
Badanalanır ve dezenfekte edilir.
b) Çeşitli yemler üzerinden tavukların beslenmelerine devam edilir. Tavuklar sık sık
anız ve yoncalıklara salıverilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar
yapılır ve önleyici ilaçlar verilir.
ARICILIK
a) kovanlarda bakım işleri devam eder. Soğuk bölgelerde kovan ağızları daraltırılır
b) Çeşitli arı hastalık zararlıları ile mücadele
edilir
c) Bal hasadı devam eder. Soğuk başlayan
bölgelerde kovanlarda kışlık yem durumları
kontrol edilir.
HAYVANCILIK
a) Bazı bölgelerde hayvanlar yaylalardan kışlıklara dönerler. Ahırlarda gerekli tamirat ve
dezenfeksiyon yapılarak hazır hale getirilir.
b) Hayvanların yemleme, tımar, temizlik gibi
bakım işleri ay boyunca devam eder.
c) Koç katımına devam edilir.
Mevzuat
26 Eylül - 30 Eylül 2012
Burtarım 2012 Bursa 10. Uluslararası Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı
Tarım, Tohumculuk, Fidancılık Ve Süt
Endüstrisi
Tüyap Bursa
04 Ekim - 07 Ekim 2012
Sam Tarım Samsun Tarım-Hayvancılık
Zirai Donatım ve Gıda Fuarı - Samsun
Traktör ve Ekipmanları, Tohum, Gübre, Çiçek, Organik Tarım, Sera, Sulama, İlaçlama,
Su Ürünleri, Hayvancılık
Eko Fuarcılık.
Kobi Fuarcılık.
2012 - Panel-Kongre
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi
Tarih: 05-07 Eylül 2012 İl: Selçuk Üni. Ziraat Fakültesi - Konya
▶▶
II. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu
Tarih: 04-07 Eylül 2012
İl: Onsekiz Mart Üniversitesi - Çanakkale
▶▶
II. Zeytin ve Zeytinyağı Kongresi
▶▶
Tarih:02-06 Ekim 2012
İl: HRÜ Ziraat Fakültesi - Şanlıurfa
▶▶
Türkiye 11. Gıda Kongresi
Tarih: 10-12 Ekim 2012
Gıda Teknolojisi Derneği M. Kemal Üniversitesi - Hatay
Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet
veren tek Merkez olan Ulusal Zehir
Danışma Merkezi, zehirlenmeler
hakkında
size bilgi verir...
21
▶▶
Uluslararası Hayvancılık Fuarı SPACE 2012
Tarih: 11-14 Eylül 2012
Yer: Rennes - Fransa
"2012 Uluslararası Kooperatifler Zirvesi"
▶▶27 Temmuz 2012 Tarihli ve
28366 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Bal Tebliği (No:
2012/58)
▶▶5 Ağustos 2012 Tarihli ve
28375 Sayılı Resmî Gazete, 2012
Yılı Haziran Ayında İptal Edilen
Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi
▶▶1 Ağustos 2012 Tarihli ve
28371 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Bireysel Sulama
Makine ve Ekipman Alımlarının
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
▶▶10 Ağustos 2012 Tarihli
ve 28380 Sayılı Resmî Gazete,
Bitkisel Üretimde Biyolojik
ve/veya Biyoteknik Mücadele
Destekleme Ödemesi Uygulama
Tebliği (No: 2012/63)
8-11 Ekim 2012 Quebec City
Kanada
Sponsor / Organizatör:
Desjardins Group, ICA ve Saint Mary Üniversitesi
İletişim:
[email protected]
▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve
28373 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Gıda ile Temas
Eden Madde ve Malzemeler
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶
▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve
28373 Sayılı Resmî Gazete,
Gıda ile Temas Eden Madde ve
Malzeme Üreten İşletmelerin
Kayıt İşlemleri ile İyi Üretim
Uygulamalarına Dair Yönetmelik
Web Sitesi: www.2012intlsummit.coop
KİTAP
Uluslararası Kooperatifler Birliği Fuarı
ICA-EXPO COOP - 2012
Tarih: 31 Ekim - 2 Kasım
Yer: Manchester - İngiltere
Prof.Dr. Erhan REHBER
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı,
Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve
28373 Sayılı Resmî Gazete, Av
Koruma Görevlileri Kıyafet
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve
28373 Sayılı Resmî Gazete,
Orman Sayılmayan Yerlerdeki
Ağaç ve Ağaççıklardan
Faydalanılması Hakkında
Yönetmelik
▶▶5 Ağustos 2012 Tarihli ve
28375 Sayılı Resmî Gazete, 2012
Yılı Haziran Ayına Ait Yatırım
Teşvik Belgeleri Listesi
▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli
ve 28384 Sayılı Resmî Gazete,
Tarım Sigortaları Uygulama
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli
ve 28384 Sayılı Resmî Gazete,
Organik Tarımın Esasları
ve Uygulanmasına İlişkin
Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli
ve 28384 Sayılı Resmî Gazete,
Yerli Hayvan Irk ve Hatlarının
Tescili Hakkında Tebliğ (Tebliğ
No: 2004/39)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2012/61)
▶▶17 Ağustos 2012 Tarihli
ve 28387 Sayılı Resmî Gazete,
Türkiye Tarım Havzaları Üretim
ve Destekleme Modeline Göre
Yaş Çay Üreticilerine 2012
Yılı Yaş Çay Ürünü İçin Fark
Ödemesi Desteği Yapılmasına
Dair Tebliğ (No: 2012/59)
̇
̇
Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
22
SPOR - TARIM BULMACA
Herkesin Beden Eğitimi Dersi “Pekiyi”
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
Olimpiyatların sloganı üç kelimelik Latince ifadedir: Citius,
Altius, Fortius. Türkçesi daha
hızlı, daha yükseğe, daha kuvvetli anlamına gelen ifade,
sporcuya birinci olmayı değil,
elinden gelenin en iyisini yapmasını öğütler. Bu sloganın
bir diğer anlamı da şudur:” En
önemlisi kazanmak değil, katılmaktır”.
Biz de ülkemizi temsilen bu
slogana uygun olarak Türk spor tarihimizin
en kalabalık kadrosuyla 2012 Londra Olimpiyatlarındaki yerimizi aldık. 141 sporcuyla iştirak ettiğimiz oyunların sonucundaki madalya
durumumuz sadece katılmayı bile önemli sayanları da üzdü. 2 Altın, 2 Gümüş, 1 Bronz ile
toplamda 5 madalya..!
Bu durum sporda dibe vurduğumuzun
ispatıdır.
Madalya kazanmak bu kadar önemli mi? Hani
amaç öncelikle katılmaktı?
Olimpiyatların
görünen
yüzündeki
amaç, tüm dünya insanlığı arasındaki
barışa katkı sağlamaktır. Ama arka yüzünde inanılmaz bir pazarlama ve propaganda faaliyeti vardır. Spor turizmi, yayın gelirleri, bilet gelirleri, reklam gelirleri ve
sponsorluk faaliyetleri bu pazarlamanın başrol
oyuncularıdır. Olimpiyatların yayın hakkının
ilk defa satıldığı 1960 yılında ABD’li CBS kanalı 394.000 dolar, Avrupa Yayın Birliği EBU
660.000 dolar ödemişken, aradan geçen zamanda sadece 1988 yaz olimpiyatlarının 227
yayın kuruluşuna toplamda 407 milyar dolara satılması olimpiyat
oyunlarının arkasındaki pazarlama ve ticarileşmenin boyutlarına
dikkat çekebilir. Bunların
sağlanabilmesi
oyunların seyredilme-
TARIM BULMACA
sine,
ilgi çekmesine
bağlıdır.O ilgi için de
madalya, rekor, medyatik sporcular, görsel
şovlar gibi unsurlar gerekir. Olay artık uzman
kişilerin eli altında bir
propaganda aracıdır.
2012 Londra Olimpiyat
Oyunlarının açılış ve
kapanış törenlerindeki
“Büyük Britanya-İngiltere” ana temalı gösteriler hala hafızalardadır. İlgi çekmek,
seyredilmek… Ya bizlere ne demeli? Bizlerin
de ilgisini çekmedimi? Milletçe futbolla yatıp
kalkarken, televizyon kanalını değiştirip 1500
metre kadınlar finalinde Aslı Çakır Alptekin
olimpiyat madalyasına uzanırken gururlanıp
ayağa fırlamadık mı? Ya da olimpiyat stadında
spor tarihimizde ilk defa İstiklal Marşımız çalınırken kimbilir kaçımız gözyaşlarına boğuldu?
İşte madalya kazanmak bu yüzden önemlidir.
Madalya olimpiyatların tacıdır. Tarihe eklenmektir. Ancak milletçe beden eğitimi derslerinden hep 5 almamıza rağmen bu sefer sınıfta
kaldık… Dünya haritasında bile yerini zorla bula-
Üç tarafımız denizlerle çevrili ama yurdum insanının yarısından çoğu yüzme bilmediğinder
ki survivor şampiyonumuz, Derya Büyükuncu
6.olimpiyatına gider. Niye gitmesin? Alternatifi yok çünkü, yetiştirmedik… Ata sporumuz
diye ders kitaplarına giren güreşte sırtımız
3
4
5
6
1
Ş
E
K
E
R
P A N C A R
2
E
F O R
3
R
E
4
B
5
E
6
T A
7
C
İ
N S
8
İ
R
L
9
O
Ç
A K A N
Ş
8
9
R U A
N A
E
A Ş A R
M
A N D A
V
K
L
U R
A S A B
R
A M A
N B A
11
İ
K
O B U R
M
Z A H
I
N A R A
T A A M
A
12
A T A Ç
T A N K
BALIKÇI
11
Y A R
10
12
10
A G O R A
L
yerden kalkmadı… Yıllarca halter dedik,
doping rezaletleri diz boyunu aştı… Güzel
yurdumun neredeyse tamamına kar yağar, tarihimizde kış olimpiyatlarında tek
bir madalyamız yok.Çünkü bizim kardan
anladığımız biraz kar tatili, kar topu savaşı
ve olmazsa olmazımız karda sucuk mangal
keyfidir… Onlarca 3 bin metrenin üstünde karla kaplı dağımız var, tesis yok.Ama
Erzurum’daki milyarlara mal olan tesislerin ardından önümüzdeki 50-60 yılda kış
sporlarını becerebilme umudumuz var…
Evet sorun çok. En büyük sorun da sporu yaşantımızın bir parçası haline getiremememiz.
Bunun en temeli olan okullardaki beden eğitimi derslerinde bile sınav kaygısıyla başka
dersler yaptırılırken, spor derslerinin saatleri
gitgide azaltılırken, yazılı görsel medyada sadece futbol ağırlıklı bir tekdüzelikle yeni nesle
kim sevdirecek sporu? Bu sistemden yetişen
ana babamı? Halk koşusuna bile takım elbiseyle gelen siyasetçimi? Futboldan başka yanlı
yayın yapmayan medya mı?
Sağlık Bakanlığımızın son zamanlardaki obezite ile mücadele duyuruları bile insanların konunun ciddiyetini anlamalarına yetmedi. Artık
topyekün bir mücadele zamanı geldi de geçiyor
bile. Başta siyasiler olmak üzere herkes üstüne
düşeni yapmalı. Konuya bir devlet politikası
gibi yaklaşıp, çözümler üreterek gelecek nesillerin daha sağlıklı ve başarılı olmalarını sağlayabilecek adımlar süratle atılmalı. Okullarda daha
fazla spor zamanı ayrılmalı, memleketin en
ücra köşelerine bile spor tesisleri yapılmalıdır.
Tüm illere ve hatta ilçelere semt sahaları, atletizm pistleri, yüzme havuzları yapıldığını, o tesislerden binlerce insanımızın faydalandığını,
şampiyonlar çıktığını düşünmek hayal bile gelse de inanın Türk insanı, Türkiye Cumhuriyeti
tüm bu hayalleri gerçekleştirebilecek güçtedir.
Yeter ki, tek yürek olmak istensin…
Spor dolu günler sizinle olsun…
Y. İzzettin BAŞER
2
İ
bileceğimiz ülkelerin altında madalya sıralamasında 32. olarak kendimize zar zor yer bulduk.
Bu demektir ki ortada bir sorun var… Ancak
çözüm önerilerine baktığımızda bir çoğunun
daha da sorunlu olduğunu görüyoruz. En kötülerinden biri de devamlı içimizden değil de
dışarıdan umut beklemek. Parasını verip önce
Türk vatandaşı yapılan ardından milli formamızla koşturulanların madalyanın yanından
bile geçmemeleri ders olur inşallah. Kendi
insanımızı eğitmek yerine ithal antrenörlere
dünyanın parasını vermek de bizi fakirleştirmiyor belki ama binlerce spor okulu mezunu
işşiz gezerken de bu durum çelişki yaratıyor.
Bir de olimpiyatların başlarındaki başarısızlıkların üstüne alınan 5 madalyayı başarı sayıp,
sınıfta kaldığımızı görmezden gelme ihtimalimiz de var ki, o en kötüsü. O zaman 2016 Rio
Olimpiyatlarında madalya sıralamasındaki yerimizi görmek için başımızı yukarıya bile kaldırmak hiç gerekmiyecek gibi.
Türk sporunun sıkıntısının
merkezindeki ana başlık şudur: BİZ
MİLLETÇE SPORU SEVMİYORUZ..!
1
T
7
» O zaman Olimpiyatlarda niye döküldük…?
O T A Ğ
İ
Amerikalı zengin işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika kıyı kasabasına
uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık
dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır
ve sorar, “Merhaba, bu balıkları yakalamak ne
kadar zamanını aldı?”
Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler. İşadamı bu kez, niçin daha uzun süre kalıp
daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini
söyler.Amerikalı işadamı merakla balıkçıya
kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar.
A
A
L
I
Ç
Soldan Sağa
1- Etli kökünden şeker elde edilen, endüstriyel tarım bitkisi. 2- Çaba,
performans... İskambil kağıdında papaz... Uçurum 3- Gözün bir
tabakası... Çevre Vakfının kısaltılmışı 4- Ekin yığınlarını yağmurdan
korumak için yığının üst tarafına yapılan hilâl şeklindeki cetvel...
Büyüklük gösteren çocuk 5- Benzer... Eski Yunan da halkın toplandığı
alan 6- Uzaklık belirtir... Eskiden tarım ürünlerinden alınan onda bir
oranındaki vergiler... Haykırma, bağırma 7- Safkan, soyunu korumuş...
Çok yemek yiyen 8- Avrupa’da bir ada ülkesi... Güney Amerikaya özgü
bir hayvan... 9- Askeri bir araç... Amerikan basketbol ligi 10- Yemek,
yiyecek... Büyük ve süslü çadır, çerge 11- İzmir’in bir ilçesi... Sinir...
12- Sanal... Kendiliğinden yetişen bir dağ meyvesi.
Yukarıdan Aşağıya
1- Endüstriyel sanayide kullanılan oldukça değerli bir şifalı bitki 2Zeybek... Şiir yazan... Sunma 3- Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste... Hollanda’nın
plaka kodu... Karışık renkli 4- Bir meyve... Baston... Ay parçası 5Ölen insanın vücudu, ceset... Biriçte sanzatü... 6- Ağır cezalıların
ayaklarına takılan kalın zincir... Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal... 7- Altının simgesi... Ağaçlarla örtülü
geniş alan... Bir nota 8- Çaresiz... 9- Etil alkol... Göçebelerin konak
yeri 10- Sert bir kış meyvesi... Bolu’da bir göl 11- Güneş tanrısı...
Küba’dan Amerika ve Avrupa’ya yayılan bir dans... 12- Soy... Kerestesi değerli bir ağaç, narven.
Balıkçı anlatır, “Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlende de karım Maria ile biraz siesta
yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar
çalıp şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir
yaşantım var senyor.”
Amerikalı gerinerek, “Ben Harvard Üniversitesinde Master yaptım. Sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın.
Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük
tekneler alırsın. Kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın ba-
KAYSERİLİ
İki tane çiftçi, biri Adanalı, diğeri Kayserili, sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler... Adanalı
başlamış anlatmaya;
- Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya,
akaşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz,
demiş...
Kayserili de demiş ki;
- Yav bizim de vardı öyle bir arabamız, geçenlerde satıp
yeni modelini aldık.
Hiçbir zaman kimseye savaşa gitmeyi ya da evlenmeyi
öğütleme.
İspanyol Atasözü
***
Talihli olanların horozları bile yumurtlamaya başlar.
Rus Atasözü
***
Neden birbirimizi öldürüyoruz ki biraz beklesek zaten
kendiliğimizden öleceğiz.
Çin Atasözü
lığı aracılara değil, doğrudan doğruya işleme
tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir
numara olursun.” Ve Amerikalı devam eder,
“Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük
balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’ye,
daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.”
Balıkçı düşunceli vaziyette sorar, “Peki senyor,
bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır ?”
Amerikalı yanıtlar, “15-20 yıl kadar.”
“Peki bundan sonra senyor?” diye sorar balıkçı. Amerikalı güler, “Şimdi anlatacağım en
iyi tarafı! Zamanı geldiğinde, şirketini halka
açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar
kazanırsın!”
“Milyonlar?” der Meksikalı, “Eee... sonra senyor ?”
Amerikalı, “Ondan sonra emekli olursun.
Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı
kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz
balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, akşamları da
arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın. Nasıl,
mükemmel değil mi?
10 TMO 31.5 x 46.5 cm.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
18.07.2012
18:13