Untitled - Ruhsal Travma ve Afet Çalışmaları Birimi | Kocaeli

Transkript

Untitled - Ruhsal Travma ve Afet Çalışmaları Birimi | Kocaeli
VANDEP
VAN ve ERCİŞ
SAĞLIK BAKANLIĞI ÇALIŞANLARI
AFET ve RUH SAĞLIĞI EĞİTİM PROGRAMI
UYGULAMA EĞİTİMİ
Destekleyen Kurum ve Kuruluşlar
TC Sağlık Bakanlığı
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Ofisi
Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği,
Türkiye Psikiyatri Derneği
Bu kitap Van Depremi’nden Etkilenen Kişilere Psikososyal Destek Projesi kapsamında Merkezi Acil
Yanıt Fonu (CERF)” aracılığı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün desteği ile basılmıştır.
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
2
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
AFET ZARARLARINI AZALTMA, ÖNLEME,
HAZIRLIK VE ÖRGÜTLEME
Prof. Dr.A. Nuray Karancı
ODTU Psikoloji Bolumu
Türk Psikologlar Derneği
Giriş
Doğa olaylarının (örn. Aşırı yağış, deprem, toprak kayması, gibi)
afete dönüşmemesi, can ve mal kaybına yol açmamaları veya daha az
hasar bırakmaları için, afet öncesi dönemde zarar azaltma ve hazırlıklı
olma faaliyetlerini yürütmek çok önemlidir. Zarar azaltma ve hazırlıklı
olmak afet risk yönetiminin önemli evreleridir. Yerel halkın katılımı
olmadan afet zararlarının etkin bir şekilde azaltılmasının ve hazırlıklı
olmanın mümkün olamayacağı da bir gerçektir (Tierney, 1989; Ergünay,
1996; Kadıoğlu, 2005; Karancı, 2005). Bu bölümde afet zararlarını
azaltmak ve hazırlıklı olmak için halkın farkındalığını ve katılımını
sağlamak, gerekli becerilerin geliştirilmesi ve örgütlenmeyi teşvik etmek
için önemli olan psikolojik faktörler üzerinde durulacaktır.
Afet zararlarını azaltmada halk katılımı ve psikolojik faktörlerin önemi
Afetler beklenmedik şekilde ortaya çıkan ve toplumun kaynaklarını,
dolayısıyla sosyo-ekonomik yaşantısını sekteye uğratıp, toplumları
olumsuz etkileyen olaylar olarak ele alınabilir (Tierney, 1989). Sosyal
bilimlerin doğal afetlere yaklaşımına göre fiziksel çevre ve sistemler,
toplum sistemi ve yapılandırılmış çevrenin dinamik ve karşılıklı etkileşimi
sonunda afet olayı ortaya çıkar. Bu açıdan bakıldığında, örneğin fay
hatlarında meydana gelen bir kırılma olayı, yani depremler tek başlarına
afet değildirler. Afet olarak sınıflanabilmeleri ancak yapılandırılmış ya da
doğal çevre ve toplum üzerindeki etkileri ile belirlenebilir.
3
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Şekil 1. Doğal afetlere sosyal bilimlerin yaklaşımı
DOĞAL AFETLERE
SOSYAL BİLİMLERİN YAKLAŞIMI
ÇEVRE
FİZİKSEL OLAY
Doğal ve Yapılandırılmış
AFET
SOSYAL YAPI
Afetler, yukarıda verilen tanımda da değinildiği üzere, beklenmedik
şekilde ortaya çıkarlar. Bu yüzden bireylerdeki, “başkalarına olabilir ama
bana bir şey olmaz”, “benim olduğum yerde olmaz”, “olursa bile bana
bir şey olmaz” şeklindeki yaygın ve yanlış varsayımların ve iyimserlik
yanlılığının aksine ne zaman, nerede gerçekleşecekleri tam olarak
kestirilemeyen olaylardır. Bu nedenle iyimserlik yanlılığına kapılmadan
afetlere sürekli hazırlıklı olmak ve zarar azaltıcı önlemleri daima
işler tutmak gerekir. Bu hazırlık için valiliklerin, belediyelerin ve diğer
kuruluşların çalışmalarına halkın katılımı sağlanmalıdır. Halkın katılımını
sağlayabilmek için kişilerin, olası tehlikeler ve zarar görebilirlikleri
konusundaki farkındalık derecelerini, yerel sahiplenme duygularını,
beceri ve yeterlik algılarıyla kendilerine olan güvenlerini ve sorumluluk
duygularını artırıp, böylece zarar azaltma ve hazırlıklı olma planlarını
gerçekleştirmeye teşvik edilmeleri gerekir.
Afet zararlarını azaltmak kavramı içerisinde çok çeşitli boyutların
(fiziksel/teknik; sosyal; psikolojik; yasal) ve düzeylerin olduğu (Bireyaile-mahalle –Valilik- yerel yönetim, bölgesel-ulusal) göz önünde
tutulmalıdır. Bu çeşitlilik disiplinlerarası uygulamaların gerekliliğini
ortaya koymaktadır. Sosyal alanda uygulamalarla birlikte teknik ve
yasal uygulamaların da bir arada yürütülmesi gereklidir. Bu çalışmalar
kapsamında halkın tehlikeleri fark etmesi , zarar görebileceği konusunda
4
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
bilinçlenmesi, afetlerin yaratabileceği zararların en aza indirilmesi için
uygulamalar yapması ve son olarak afet anı ve sonrası için hazır hale
gelinmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi bu oldukça zor ve uzun soluklu
bir süreçtir.
Uzun vadede deprem zararlarının azaltılması için önlemler alınması
ve olası depremlere hazırlıklı olmanın gereği ortadadır. Amerika Birleşik
Devletleri’nde afet zararlarının azaltılması ve hazırlıklı olma davranışlarının
geliştirilmesi ve pekiştirilmesinde yerel toplumun katılımı son yıllarda
üzerinde önemle durulan bir konudur (FEMA, 2000). Erzincan ve Dinar’da
yapılan iki çalışma bu konularda ilginç bulgular ortaya çıkarmıştır (Karancı,
1997; Karancı ve Akşit, 2000; Rüstemli ve Karancı, 1999). Sonuçlar, genelde
halkın önlem alınabileceğine ve hazırlıklı olunabileceğine inandıklarını,
ancak hazırlıklı olma davranışlarının yaygın olmadığını göstermiştir. Burada
önemli olan sivil toplum kuruluşları ile bu sorumluluğun halk tarafından
üstlenilmesinin sağlanmasıdır.
Afetlere hazırlıklı olabilmek için birey ve aile düzeyinden başlayarak,
yerel ve merkezi düzeyde hatta uluslararası düzeyde yapılması
gerekenler bulunmaktadır. Örneğin, depremler doğa olaylarıdır. Ancak,
depremlerin afete dönüşmelerinde mevcut toplumsal ve fiziksel yapılar rol
oynamaktadır. Dolayısıyla, farklı alanlardan katılım ile ülkemizin afetlere
hazırlıklı olabilmesi ve zararları en aza indirebilmesi mümkündür. Bu
anlamda risk yönetimi kavramı önem kazanmaktadır. Halkın tehlikelerin
ve zarar görebilirliklerinin farkına varması ve tehlike etkilerini azaltmak
için bir şeyler yapmaları gerekir. Bunun için halk bilinçlendirilmeli, risk
yönetimi çalışmalarına ağırlık verilmeli, halkın katılımı sağlanmalı ve bu
şekilde tehlikenin farkına varılarak afetlerin yaratabileceği zararlar en
aza indirilip toplum afet anı ve sonrası için hazır hale gelebilmelidir.
Paton, Smith ve
Johnston (2003), afetlere hazırlıklı olma
davranışlarını açıklayan bir model geliştirmişlerdir ( Johnston, Karanci,
Arikan & Hopkins, (2006) den alıntı)
5
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Şekil 2. Afetlere hazırlık modeli
Kritik
Farkındalık
Öz Yeterlilik
Sü
re
(–
)
Genel
Yeterlilik
Tehlike
Algısı
Etkililik
Afete
Hazırlık
(–
)
Afet Kaygısı 1
Afet Kaygısı 2
Aktif
Başa Çıkma
)
(–
en
v
Gü
Modelde gösterildiği gibi, hazırlık için öncelikle kritik farkındalık
(bireylerin afetlerle ilgili ne kadar konuştukları ve düşündükleri), tehlike
algısı (afetlerden zarar görebileceklerini düşünmeleri) ve afetlerle ilgili
kaygı hissetmeleri gerekmektedir. Bu değişkenler afet zararlarının
azaltılabileceğine ilişkin genel yeterlilik inancına yol açmaktadır. Genel
yeterlilik ise öz yeterlilik ve aktif başa çıkmayı ortaya çıkarmaktadır.
Bu değişkenlerin yanında yetkililere güven duymak ve afet olayının ne
kadar süre sonra olacağı hazırlık davranışının belirleyicileridir.
Zarar azaltma ve hazırlıklı olma davranışının gerçekleşmesi için
öncelikli olarak iki bilişsel değerlendirme süreci göz önünde tutulmalıdır.
Birincil değerlendirmede, birey kendini ve ailesini tehdit edebilecek bir
tehlikenin olup olmadığını ve böyle bir tehlikenin kendisine zarar verip
vermeyeceğini (örneğin; depremin olup olmayacağı ya da ne zaman
olacağı ve olursa can-mal kaybının olup olmayacağını) değerlendirir.
Tehlikenin olduğunu ve kendisinin zarar görebileceğine karar verirse
ikincil değerlendirmeye geçer. İkincil değerlendirme de ise “ Tehlike ile
başa çıkılabilir mi ?, birşeyler yapılabilir mi ?, kaynaklarım neler ve yeterli
mi ? “ gibi sorular sorulur. Bireysel düzeyde başa çıkma becerileri, sosyal
6
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
destek, kontrol inancı ve öz-yeterlilik vb. ikincil değerlendirmede etkilidir.
Hazırlıklı olma ve zarar azaltma davranışı ancak algılanan bireysel başa
çıkma becerileri ve kaynakları algılanan tehdidi karşılamaya yeterli ise
gündeme gelmektedir. Yani önlem almaya yönelik sorumlu davranışın
ortaya çıkması için, bireyin kendi kaynaklarını zarar azaltma ve hazırlıklı
olmak için yeterli olarak değerlendirmesi gerekir.
Yukarıda sözü edilen değerlendirme aşamalarını ülkemizde
yapılan araştırmalardan elde edilen birtakım bulgular açısından
değerlendirdiğimizde ortaya ilginç sonuçlar çıkmaktadır. İstanbulBakırköy’de, 2005 yılında yapılan ve 369 binanın yer aldığı Dünya Bankası
destekli riskli binaların güçlendirilmesine yönelik fizibilite çalışmasında
yüksek riskli olarak tespit edilmiş bu binalarda oturan yaklaşık 4000
kişiye anket uygulanmıştır. Sonuçlar çoğunluğun deprem olabileceğini
düşündüklerini, ancak deprem olgusunu zihinlerinde ertelediklerini ve
ancak 2 ile 5 yıl, veya daha sonra deprem olabileceğine inandıklarını
göstermiştir. Depremle ilgili konuşma ve buna ilişkin kaygı düzeyinin
orta ve yüksek düzeyde olduğu ve algılanan tehdit/zarar beklentisinin
de yüksek olduğu bulunmuştur. Yani birincil değerlendirmede tehlike ve
zarar görebilirlik algısının olduğu ancak tehlikenin daha uzak bir zamana
ertelendiği (2-5 yıl) görülmüştür (Johnston ve Karanci, 2006).
İkincil değerlendirmede, başka deyişle zararı azaltma ile
ilgili olarak genel yeterliliği belirlemede “genel olarak deprem
zararlarını azaltmak için önlem alınabilir mi ?” sorusuna çeşitli
illerde yürütülen çalışmalarda, örneğin Erzincan’da % 82, Dinar’da
% 71 ve İstanbul’da (Bakırköy) % 84’ü evet derken, “Siz zarar
azaltmak için bir şeyler yapabilir misiniz ?” (öz-yeterlilik) sorusuna
Erzincan ve İstanbul’da % 47 ve Dinar’dakilerin % 46’sı olumlu
yanıt vermişlerdir. Dolayısıyla genel olarak zarar azaltılabileceğine
inanılmakla birlikte, bireylerin kendi kaynakları ve becerileri
konusunda daha çekimser oldukları gözlenmiştir. Bunun için halkın
becerilerini ve kaynaklarını arttırıcı programların uygulanması
önem taşımaktadır (Karanci, Akşit ve Dirik, 2005).
Hazırlıklı olma davranışı gösterenlerin oranı ise ülkemizde oldukça
düşüktür. Erzincan (Rüstemli ve karancı, 1999), Dinar (Karancı ve Aksit,
2000), Çankırı (Karancı ve ark., 2005) ve İstanbul’da (Fişek ve Kabasakal,
2008) yapılan çeşitli araştırmalarda insanların sadece % 2 ile % 30
7
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
unun deprem çantası hazırlama, ev taşıma ve sağlamlaştırma, yiyecekgiysi stoğu ve sigorta yaptırma gibi çeşitli biçimlerde hazırlık yaptıkları
bulunmuştur. Karancı ve Şakiroğlu’nun 2005’te İstanbul’da yaptığı
araştırmada ise katılımcıların sadece % 19’u yeterli hazırlığı yaptıklarını
belirtmiştir. Yine yapılan araştırmalarda genel olarak eğitim, gelir, kontrol
algısı ve korku/kaygı arttıkça hazırlıklı olma davranışında da artış olduğu
bulunmuştur (Rüstemli ve Karancı, 1999; Şakiroğlu ve Karancı, 2008).
Zarar azaltma davranışlarının önemli bir belirleyicisi de, sorumluluk
duygusudur Sorumluluk alanların daha çok zarar azaltma/hazırlıklı olma
davranışı gösterdikleri bilinmektedir. Karancı ve ark., (2000; 2005)
ve Kasapoğlu ve Ecevit (2001) bu konuda yürüttükleri çalışmalarda,
“zarar azaltmak içim önlem almak kimin sorumluluğudur?” sorusunu
sormuşlardır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi devlet ve belediye büyük
oranda sorumluluk odağı olarak görülmekte, vatandaşın kendisinin
zorumlu bulunması ise daha az kabul edilen bir olgudur. Dolayısıyla,
toplumda sorumluluk algısının içselleştirilmesi yönünde çalışmalar
yapmanın gerekli olduğu görülmektedir
Tablo 1. Zarar azaltmak için önlem almak kimin sorumluluğudur?
Devlet
Belediye
Vatandaş
Valilik
Müteahhit
Erzincan
Karancı ve ark.,
1994 ( % )
49
31
33
23
14
Dinar
Karancı ve ark.,
1996 ( % )
46
39
26
7
6
Marmara
Kasapoğlu ve Ecevit,
2004 ( % )
81.7
Buraya kadar tartışılan konular ışığında ülkemizde halkta zarar
azaltma ve hazırlıklı olma davranışlarının oldukça düşük olduğunu
söyleyebiliriz. Bu konuda gerekli olan kritik farkındalığın (afet
tehlikelerinin farkında olunması) olduğunun ancak öz-yeterlilik ve
kaynaklar konusunda halkın iyimser olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Bunların yanı sıra sorumluluğun dışsallaştırılarak devlet, belediye
gibi kurumlara yüklenmesi sorun yaratabilmektedir. Sorumluluğun
içselleştirilebilmesi, becerilerin geliştirilebilmesi ve uygulanabilmeleri,
ve gerekli kaynak desteğinin yapılması için halk eğitim, bilinçlendirme
ve örgütlenme çalışmalarının uzun soluklu ve yaygın olarak yürütülmesi
8
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
önemlidir. Hazırlıklı olma davranışlarının en önemli belirleyicileri eğitim
düzeyi, gelir, korku/kaygı ve kontrol algısıdır. Bu değişkenler göz önünde
tutulunca afet zararlarını azaltmanın genel olarak kalkınma planlarının
bir parçası olarak geliştirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Halk Eğitimi
Bu bölümde afet zararlarını azaltmak için gerekli olan halk eğitiminin
nasıl olabileceği ve bazı sorunlar üzerinde durulacaktır. Bunu yaparken
Çankırı’da yürüttüğümüz “Afetlere Hazır Olma Yerel Eğitici Eğitimi”
programı tartışılacaktır (Karancı ve ark, 2005).
Bu çalışmada, Çankırı’da olası doğal afetlerin sel, toprak kayması
ve depremler olduğu göz önünde tutulmuştur. Yerel düzeyde afetlere
hazırlıklı olma eğitimi verebilecek eğitici kapasitesini arttırmak için öncelikle
çeşitli kesimlerde ve görevlerde çalışan gönüllü 95 kişi hazırlanan eğitici
eğitimi el kitabı kullanılarak eğitilmiştir. Daha sonra bu eğiticilerin halktan
4750 yetişkine afetlere hazırlıklı olma eğitimini vermeleri amaçlanmıştır.
Eğitim tamamlandıktan bir yıl sonra Çankırı’da yerel eğiticilerden eğitim
alanlar izlenmiş ve verilen eğitim değerlendirilmiştir (Karancı, Akşit ve
Dirik, 2005). Eğitim alanlardan 400’ü tesadüfi yöntemlerle seçilmiş ve
kontrol grubu olarak 400 eğitim almayan yetişkin belirlenmiştir. Eğitim
programından bir yıl sonra değerlendirme amaçlı seçilen bu 800 kişiye
(eğitim ve kontrol grubu) anket uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçları
eğitim alanların almayanlara oranla, daha fazla risk algısına sahip
olduklarını, deprem olmasından duyulan endişenin, kayıp beklentisinin
ve zarar azaltma /önlem alma inancının ise daha yüksek olduğunu
göstermiştir. Eğitim alanlar % 26 oranında hazırlıklı olma davranışları
sergilerken eğitim almayanlarda bu oran % 13’tür. Aradaki fark eğitim
alan grup lehine daha fazla olmakla birlikte, yine de hazırlıklı olma
davranışlarının çok yaygın olmadığı görülmüştür. Eğitim esnasında
öğretilenleri uygulamama gerekçeleri sorulduğunda ise katılımcılar,
ihmal (% 36), zamansızlık ve iş yoğunluğu (% 26), ekonomik yetersizlikler
(% 13), eğitimin yetersizliği (% 12), ev sahibi olunmadığından değişiklik
yapılamaması (% 5), gerek duyulmaması (% 5), uygulamanın fayda
sağlamayacağına duyulan inanç (% 2.5) ve ekonomik krizin etkisinden
(% 0.5) söz etmişlerdir. Hazırlıklı olma davranışlarının yordayıcılarına
bakıldığında ise cinsiyet (erkek olma), eğitim, evin sahibi olmak, afetlere
9
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
hazırlık eğitimi almış olmak ve afetlerle ilgili kaygının hazırlıklı olma
ile pozitif yönde ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçları,
eğitimin özellikle tutumlar üzerinde etkili olduğunu ancak davranış
değiştirmenin daha güç olduğunu göstermektedir. Zarar azaltma ve
hazırlıklı olma davranışlarının sergilenmesi için daha uzun soluklu
eğitim programlarına ihtiyaç vardır. Bunun yanı sıra halkın kaynaklar
konusunda bilgilendirilmeye ve desteğe ihtiyacı vardır.
Sonuçlar
Sonuç olarak, tehlike algısı, yani deprem ve zarar beklentisi önemli
bir faktördür. Aşırı kaygı ise savunucu bir tutuma yol açabilmektedir (örn:
binam sağlam). Türkiye’de yapılan çalışmalardan, zarar azaltmada,
genel yeterliliğin yeterli düzeyde olduğu ancak öz-yeterliliğin görece daha
düşük olduğu söylenebilir. Halkın Devlet, Belediye ve Dünya Bankası
gibi kurumlara sorumluluk yüklediği ve zarar azaltma sorumluluğunu
dışsallaştırdığı gözlenmektedir. Eğitim düzeyi, gelir, öz güven ve kontrol
algısı gibi kaynakların zarar azaltmanın mümkün olduğuna inanma ve
hazırlıklı olma davranışlarını yapmada önemli olduğu belirtilebilir.
Afetlere hazırlık konusunda eğitim endişeyi, kayıp beklentisini,
hazırlıklı olma tutumunu ve risk algısını etkilemektedir. Ancak, davranış
değişikliği daha güç elde edilmektedir. Eğitim yöntemleri, malzemesi
ve sürekliliği, eğitim sonrası izleme ve değerlendirme de önem arz
etmektedir. Öte yandan, toplumun her kesimine ulaşmak (örn., kadınlar),
aşağıdan yukarıya yaklaşım (yani yerel toplum-sivil toplum örgütleri),
toplumda başa çıkma tutum ve davranışları, kontrol ve öz-yeterlilik
duygularının güçlendirilmesi, maddi destek, yasal revizyonlar, güven
ve politik kararlılık, sadece afet sırası ve sonrası değil, öncesi döneme
de odaklanmak, sorumluluk ve sahiplenmeyi arttırmak, örgütlenme
(bireyden-yerel toplum-merkezi idare), süreklilik-kurumsallaşma, bu
konuda özen gösterilmesi gereken konular arasında yer almaktadır.
Sürekliliğn sağlanabilmesi için halk örgütlenmesinin yerel yöneticilerin
gündeminde olamsı ve gerekli her türlü desteğin sunulması önemlidir.
Ancak uzun soluklu, bilgi, beceri ve kaynak konularını kapsayan
programlar hedeflenen halk katılımını ve sorumlu davranışları teşvik
edebilecektir.
10
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Kaynaklar
Bolin, R. (1989). Natural disasters (Doğal Afetler). In R.Gist & Lubin
(Eds). Psychosocial aspects of disaster (pp. 61-85), (Afetlerin
Psiko-Sosyal Yönleri). New York: John Wiley & Sons.
Ergünay, O. (1996). Afet yönetimi nedir? Nasıl Olmalıdır?. Erzincan ve
Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm
Arayışları TÜBİTAK Deprem Sempozyumu, Ankara.
FEMA (Federal Emergency Management Agency) (2000). http://www.
fema.gov
Fişek, G.O., & Kabasakal, H. (2008). Afet ve İnsan : 1999 Marmara
Depriminin Yansımaları. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul.
Fişek, G.O., Yeniçeri, N., & Özkarar, G. (2004). Informed ownership,
training and organization for successful disaster preparedness.
Demeter,K., Erkan, N.E., & Güner, a (Eds). The Role of Local
Governments in Reducing the Risk of Disasters, Marmara
Üniversitesi, İstanbul.
Johnston, D. M., Karanci, A. N., Arikan, M., & Hopkins, D. C. (2006).
Residential retrofitting in Istanbul, Turkey: Social and economic
considerations, EERI
Conference, April, San Fransisco, U.S.A..
Kadıoğlu, M. (2005). Afetler konusunda kamuoyunun bilinçlendirilmesi
ve eğitim. Afet Yönetiminin Temel İlkeleri, JICA Türkiye Ofisi,
yayın No: 1, Ankara
Karanci, N.A. (1997). Erzincanlıların afet yönetimi ile ilgili değerlendirmeleri
ve beklentileri. Dördüncü Ulusal Deprem Mühendisliği Kongresi El
Kitabı, 691-698, Deprem Mühendisliği Ulusal Komitesi, Ankara.
Karancı , N.A. (2005). Afetzede Psikolojisi. Afet Yönetiminin Temel
İlkeleri, JICA. Türkiye Ofisi, yayın No: 1, Ankara
Karanci, N.A., & Akşit, B. (2000). Building disaster resistant communities:
Lessons learned from past earthquakes in Turkey and suggestions
for the future (Afete dayanıklı toplumlar geliştirmek: Türkiye’de
geçmiş depremlerden çıkarılan dersler ve ileriye yönelil öneriler).
International Journal of Mass Emergencies and Disasters, 18(3),
403-416.
11
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Karanci, N. A., Aksit, B. & Dirik, G. (2005). Impact of a community
disaster awareness training program in Turkey: Does it influence
hazard related cognitions and preparedness behaviours. (Türkiye’de
yürütülen afet bilincini arttırma programının etkileri: Risk algısı ve
hazırlıklı olma davranışlarını etkiliyor mu ?), Social Behavior and
Personality,33(3), 243-258.
Kasapoğlu, & Ecevit, M. (2001). Depremin Sosyolojik Araştırması.
Sosyoloji Derneği Yayınları No.8, Ankara.
Rüstemli, A., & Karanci, N. A. (1999). Correlates of earthquake
cognitions and preparedness behavior in a victimised population
(Deprem geçirmiş bir grupta depremle ilgili beklenti ve algılar ve
hazırlıklı olma davranışları). The Journal of Social Psychology,
139(1), 91-101.
Şakiroglu, M., & Karanci, A.N. (2008). Depreme önlem alma davranışını
yordayan faktörler. (Predictors of preparedess behaviors for
earthquakes). 15. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül, İstanbul.
Tierney, K.J. (1989). The social and community contexts of disaster
(Afetlerin sosyal ve toplumsal boyutları). In R.Gist & Lubin (Eds).
Psychosocial aspects of disaster (pp. 11-39). New York: John Wiley
& Sons.
12
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
AFETLERDE PSİKOSOSYAL YAKLAŞIMLAR
Psikolog Dr. Nedret Öztan
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Türk Psikologlar Derneği
Yaşanan afet ve travmatik olaylardan herkes etkilenmektedir. Bu
etkilenmenin düzeyi kişiden kişiye değişebileceği gibi, kişide de zaman
içinde değişmektedir. Travmanın çocuklar üzerindeki etkileri ve onlarla
nasıl çalışılacağı ayrı bir bölüm olarak yer aldiğından, burada yetişkinler
nasıl etkilenirler kısaca üzerinde durulacak, daha sonra da yetişkinlerin
afetlerden sonra ve travmatik yaşantılarla başetme kullanabilecekleri
bazı yöntemler hakkında bilgi verilecektir.
Bireylerdeki etkilenme düzeyinin hangi şartlara bağlı olarak
değişebileceği aşağıda belirtilmektedir.
1. Aşırı durumlara tanık olma: Kişiler travmatik olayı kendileri
yaşamışlarsa ya da olayın meydana geldiği yere ne kadar yakınlarsa
etkilenme düzeyleri o denli yüksek olmaktadır. Örneğin araba
kazasında arabanın içinde olmak ya da kazaya şahit olmak gibi.
2. Stres yaratan durumlara maruz kalma süresi: Kişiler travmatik
olaylara ne kadar uzun süre maruz kalırlarsa o denli çok
etkilenmektedirler. Araba kazasından hemen sonra yardımın
gelmesi ile saatlerce yardım gelmesini beklemek gibi.
3. Yaşamın tehlikede olduğunu düşünme: Kişiler travmatik olay
sırasında öleceklerini düşündüklerinde etkilenme fazla olmaktadır.
Araba kazasında ölmese bile öleceğini düşünmüş olması gibi.
4. Stresle başa çıkma gücü: Kişilerde travma öncesi varolan başa
çıkma gücü etkilenme düzeyini azaltmaktadır. Eğer kişiler strese
dayanıklı ya da stresle başedebilen kişilerse travmatik yaşantıdan
daha çabuk toparlanabilmektedirler.
5. Sosyal desteğin doğası ve derecesi: Kişilerin travmatik olay
sırasında ve sonrasında yeterli derecede sosyal desteğe sahip
olması ve bu desteği alabilecek durumda olması travmatik olaydan
etkilenme düzeyini azaltacaktır.
13
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
6. Diğer: Ayrıca kişinin yaşına(küçükler daha çok etkilenirler),
başkalarından sorumlu olup olmamasına (çocuğundan sorumlu
hisseden annenin daha cok etkilenmesi gibi), sosyoekonomik
durumuna (durumu iyi olmayanlar daha çok etkilenebilirler), olay
öncesi ruh sağlığının iyi olup olmaması ve daha önce başka
travmatik yaşantısı olup, onunla başedebilmiş veya edememiş
olması da etkilenme derecelerini belirlemektedir(Joseph, Williams
ve Yule, 1997)
Afetlerden Sonra Bireylerde Görülen Kayıplar
Fiziksel kayıp:
Hafif ya da ağır düzeyde yaralanma, bir organını kaybetme, ya da
hiç yara almama.
Duygusal kayıp:
Yas, kendine güvenini kaybetme, yaşamın anlamını kaybetme,
güvende hissetmeme, sevdiğini ya da yakınını kaybetme nedeniyle
duygusal kayıp yaşama.
Sosyal kayıp:
Aile bireylerini, arkadaş veya tanıdıklarını kaybetme, işini, evini
kaybetme, yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kalma, dolayısıyla
arkadaş, akraba ve komşularını kaybetme .
Kişi bütün bunlardan bazılarını ya da karışımını yaşayabilir, birini
veya birkaçını yaşayabilir ama hiç birşey eskisi gibi değildir artık. Bu tür
durumlarda başına gelen olayla başetmesi farklı olacağı gibi göstereceği
tepkiler de birbirinden farklı olacaktır.
Bireysel Tepkiler
Yukarıda sözü edilen kayıpları yaşayan bireylerde fiziksel ve
psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir. Travmatik olaydan hemen sonra
görülen bazı ilk belirtiler vardır. Bu belirtiler bir süre sonra, bazen hiç
bir müdahale olmaksızın geçebilir. Ya da gitgide artarak devam eder.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunda (TSSB) da görülen bu belirtilere
(Joseph ve ark. 1997 ve Yule, 1999 ) aşağıda kısaca değinilmektedir.
14
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
a. Olayı yeniden yaşama, istenmeden akla gelen düşünce ya da
görüntüler
Bu düşünce ve görüntüler, kişinin hatırlamayı isteyip istememesinden
bağımsız olarak, travmatik olay sırasında olup bitenler hakkında aklına
gelen anılardan oluşur. Genellikle akla, travmatik olayların en acı ve
sıkıntı verici bölümleri gelir. Hatta kişiler herşey yeniden oluyormuş
gibi travmatik olayı yeniden yaşarlar ve yaşanan herşeyi ‘görüyor’ gibi
olduklarını ifade edebilirler. Bazı kişiler kafalarında sanki bir kamera
varmış ve filmi geriye sarmış gibi hissettiklerini ve travmatik olayın
görüntülerinin yanı sıra, ses ve koku da duyduklarını, hatta hareketleri
hissettiklerini belirtebilirler (Örneğin, zemin sallanıyor gibi ‘hissederler’ ya
da kazanın oluşunu yeniden yaşamış gibi olurlar). Yukarıda sözü edilen
bu travma tepkileri çok korkutucu olabilir, ancak travmatik olaylardan
sonra bunları hissetmek tamamen normaldir.
b. Kaçınma tepkileri
Kaçınma tepkisi kişinin travmatik olayla ilgili olan düşünceler,
duygular, etkinlikler ve mekanlardan kaçınmasına işaret etmektedir. Kişi
açısından olup bitenler o kadar acı vericidir ki; kişi kendisine travmayı
hatırlatabilecek herşeyden uzak durarak adeta olup biteni tümüyle
unutmaya çalışmaktadır. Travmatik olaylara maruz kalan pek çok kişide
istenmeden akla gelen anılar ortaya çıkar. Bunlar çok acı verici olduğu
için kişi bu anılardan ve bunların aklına gelmesine yol açan herşeyden
kaçınmaya çalışır. Bu durum yaşamla ilgili etkinliklere ilgi duymamaya,
kendini başkalarından uzak hissetmeye, duygusal küntlüğe veya
duyguların sınırlanmasına ve olumsuz bir gelecek beklentisine yol
açabilir.
c. Aşırı uyarılma tepkileri
Anılar (görüntüler, sesler, kokular), kaçınma tepkileri gibi travmatik
bir olaydan sonra ortaya çıkan belirtilerin çok güçlü bir fizyolojik temeli
vardır. Travmatik olaylar insan bedeni ve zihni açısından korkunç bir
şoktur ve aşırı bir fizyolojik uyarılmaya yol açabilir. Bu aşırı uyarılma
hızlı kalp atışı, avuç içlerinin terlemesi, konsantrasyon sorunları ve
uyku güçlükleri gibi belirtiler ortaya çıkarır. Travma sonrasında olay
15
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
anını hatırlatan her hangi bir uyarıcı ile karşılaşıldığında kişiler yeniden
travmatik olay oluyormuş gibi hissedilebilir ya da belli bir yer onlara
yaşadıkları travmayı hatırlatabilir ve beden otomatik olarak tekrar aşırı
bir fizyolojik uyarılma durumuna geçer. Bu fizyolojik tepkiler, kas ağrıları,
sırt ağrısı veya karın ağrısı gibi belirtilere de neden olabilirler.
Hatırlatıcılar travmaya ilişkin anıları tetikleyen ipuçlarıdır ve
travma sonrası ortaya çıkan belirtilerin anlaşılması bakımından önem
taşırlar. Örneğin, deprem sırasında bulunulan binanın görüntüsü,
yaşanmış bir trafik kazasını hatırlatan bir ses, koku veya tacizi hatırlatan
herhangi bir düşünce veya duygu hatırlatıcı olabilir. Travma tepkilerinin
ortaya çıkmasında hatırlatıcıların etkilerinin bilinmesi, hem çocuklar hem
de yetişkinler açısından önem taşır ve onların travma tepkileriyle daha
kolay başa çıkmalarına yardımcı olur.
Yukarıda sözü edilen tüm bu tepkiler büyük afetlere ve travmatik
olaylara karşı verilen normal tepkilerdir. 1999 Marmara Depremi ya
da Mardin Bilge Köyü Şiddet Olayı gibi büyük travmatik olaylardan ve
afetlerden sonra çocuk ve yetişkinlerin büyük bir kısmının bir kaç ay
boyunca bu tip tepkiler sergilemesi normal kabul edilmelidir. Eğer bu
tepkiler daha uzun sürerse ve günlük yaşamda, uyku bozuklukları, aile,
iş ve okul yaşamında güçlükler gibi sorunlara yol açarsa profesyonel
yardım alınması gerekir.
d. Kaygı tepkileri
Travma sonrası stres tepkisi temelde bir kaygı tepkisidir. Bu tepki
sırasında bireyin bedeni ve zihni sanki bir tehlikeye maruz kalmış gibi tepki
verir. Kişiler travmatik bir olaydan sonra, nedeni belirgin olmayan kaygılar
geliştirebilirler: Örneğin, iş, sosyal yaşam ve gelecek gibi alanlarda ortaya
çıkan sürekli bir kaygı hali ya da avuçların terlemesi, titreme, mide
sorunları, baş ağrıları, kas gerginliği gibi fiziksel uyarılmışlık belirtileri.
e. Şiddetli üzüntü ve depresyon
Kayıplardan sonra şiddetli üzüntü tepkileri vermek ve kaybedileni
özlemek normaldir. Bunlar, kişiye rahatlama duygusu veren ve diğer
16
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
kişilerin desteğini almak için harekete geçmesine yol açan sağlıklı
tepkilerdir. Ancak, depresif belirtiler olarak adlandırılan bu tepkiler uzun
süre devam ederse ve iş yapmak, yemek yemek, uyumak ve arkadaşlarla
biraraya gelmek gibi günlük etkinliklerde bozulmaya yol açarsa bir ruh
sağlığı uzmanından yardım istemek gerekebilir.
Bu tepkilerle birlikte ya da onlardan ayrı olarak bireyler yukarıda
anlatılan belirtilerin birkaçını veya çoğunu sergileyebilirler. Bütün bunlar
afet ya da travmatik olaylar gibi beklenmedik, “anormal olaylara” verilen
“normal” tepkilerdir. Bu tepkilerin kendisi bazen başetme yöntemi olarak
işe yarayabilir.
Travmatik olaylardan sonra kişiler ilk tepkiler olarak şok yaşarlar.
Arkasından bir durgunluk ve pasiflik dönemi gelir, söylenen herşeyi
yaparlar, bu da onların kurtarma çalışmalarındaki kişilerin dediklerini
tartışmadan uygulamalarını sağlar(Echterling ve ark. 2005; Kanel,
2007). Daha sonra ise artan kaygı ile birlikte başetme yöntemlerini
uygulamaya başlarlar ve iyileşme dönemine girerler. Afet, travmatik
olay ya da kriz sonrası müdahalelere karar verirken, kişilerin bu
aşamalardan hangisinde olduklarını gözönüne almak gerekir.
Bu açıdan bakıldığında, yapılacak çalışmalar değişik aşamalarda
gruplanabilir:
a. Birincil Önleme: Afete ve travmatik yaşantılara hazırlıklı olma ve
önleme çalışmalarını kapsar. Binaları depreme karşı güçlendirme,
grupları olası deprem karşısında nasıl davranacakları konusunda
bilgilendirme ve yangın tatbikatı gibi deprem tatbikatları yapma gibi
çalışmaları kapsar.
b. İkincil önleme: Afet ya da travmatik olaydan sonra tekrar maruz
kalmayı önleme ve güvenliği sağlama çalışmalarıdır. İnsanların
artçı depremlerden etkilenmemesi için sağlam binalara geçmesi,
yaralıların hastaneye kaldırılmaları ve sağ kalanların kaza
bölgesinden uzaklaştırılmaları gibi çalışmaları içerir.
c. Acil İlk Yardım: Olaydan hemen sonra yapılan güvenliği sağlama,
rahatlatma, aile bireylerini bir araya getirme ve bilgilendirme
17
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
çalışmalarıdır. Deprem sonrası kişilerin güvenli bölgelere
gönderilmesi, kalacak yer ve yemek sağlanması, aile bireylerinin bir
araya gelmesi ve kişilerin olası tepkiler konusunda bilgilendirilmesi
çalışmalarıdır. Mardin Bilge Köyünde olaydan sonra hemen Kızılay
çadırını kurup, köyde sağ kalanların yemek düzenini sağlama, diğer
gruptan kalan çocuk ve kadınların güvenli bir yere taşınmaları,
çocukların güvenli bir ortamda ve değişik etkinlikler yaparak
normalleştirilme çalışmaları da örnek olarak verilebilir.
d. İlk Psikososyal Müdahaleler: Toplumun başetmesine yardımcı
olma, yetişkinler ve anne-babalar için geniş katılımlı toplantılar
düzenleme, çocuklar için sınıf ya da çadırlarda etkinlikler
düzenleme, ailelerle sohbet toplantıları, gerekli ise tedavi ve
değerlendirme ekiplerinin eğitilmesi ve risk faktörleri ile travma
sonrası tepkilerin değerlendirilmesi çalışmalarıdır. Buna örnek
olarak da Bilge Köyünde okulun açılması, çocuklarla Psikoeğitim
çalışmaları yapmak, yetişkinlerle ve imamlarla yapılan bilgilendirme
ve başetme yöntemlerinin tartışıldığı toplantılar verilebilir.
Görüldüğü gibi afetlerle ilgili çalışmalar afet sonrası yapılabileceği gibi
afet öncesi önleyici çalışmalar yapılması da gerekmektedir. Bu bölümde
afetler sonrasında yapılacak olan psikososyal çalışmalara değinilecektir.
AFET SONRASI PSİKOSOSYAL MÜDAHALELER
Psikososyal müdahaleler, afetlerden etkilenen çocuklar, ergenler ve
yetişkinlerle afet sonrası yapılan, onların yaşadıkları fiziksel, psikolojik
ve davranışsal travmatik tepkilerle başetmelerini ve mümkün olduğu
kadar afet ya da travmatik yaşantı öncesi yaşamlarına dönebilmeleri için
uygulanacak müdahalelerdir.
Bir afet, kriz ya da travmatik olay sonrasında yapılacak ilk şey, olayı
yaşayan kişilerin can güvenliğini, daha sonra da beslenme, barınma ve
yiyecek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktır. Daha sonra
yapılacak işlerin arasında kimin nerede olduğunun tespit edilmesi, bilgi
toplanması, ihtiyacı olanlar için mali kaynakların araştırılması ve ölenler
18
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
için cenaze törenleri bulunmaktadır. Bölgeye bu dönemde kim giderse
gitsin, doktor, eczacı, öğretmen ya da öğrenci, bütün gönüllülerin yapacağı
şey bu tür çalışmalarda ellerinden geldiğince destek olmalarıdır. Eğer
bunu yapamayacaklar ise en iyi şey, oradan uzaklaşmak ve kurtarma
çalışmalarına engel olmamak veya zorluk çıkartmamaktır.
Yaşanan afetler ya da travmatik olay sonrasında bölgede çalışırken,
bu müdahaleler yerine ve zamana göre uygulabilir.Bu çalışmaların
etkinliği ve yararı konusunda çalışmalar sürmektedir. Burada önemli
olan, kişilere yaşadıkları bu zorlu dönemde ne yapsak iyi gelir diye
düşünüp planlama yaparken uyulması gereken temel ilkelere uygun
davranılmasıdır. Bu ilkeler göz önüne alınırsa yapılan uygulamaların
daha etkili olacağı bilinmektedir.
Psikososyal Destek Çalışmalarında Temel İlkeler
Afet, kriz ya da travmatik olaylardan sonra uygulanacak psikososyal
müdahalelerde göz önüne alınması gereken temel ilkeler şunlardır
(Cantenbury ve Yule 1999; Joseph, 1999; Nader, 1997; Raphael &
Wooding, 2006):
1. Müdahaleler farklı meslek gruplarından oluşan bir ekip tarafından
ve afeti yaşayanlar, yakınları ve kurtarma çalışmalarında yer
alan personelin tüm fiziksel, psikolojik, sosyolojik ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde planlanmalı ve yürütülmelidir.
2. Bu etkinlikleri koordine etmek, ihtiyaçları belirlemek ve diğer kurum
ve kuruluşlarla iletişim sağlamak amacıyla bir koordinasyon ekibi
oluşturulur. Bu ekipte bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir
psikiyatrist ( çocuk ya da yetişkin psikiyatristi etkilenenlere göre
karar verilir) bulunmalıdır.
3. Müdahaleler yaşanan afetin ya da krizin hangi aşamada olduğuyla
uyumlu olmalıdır ve gerekli personeli içermelidir. Bu arada ortaya çıkan
“travma uzmanları”na ve “araştırma ekiplerine “ dikkat edilmelidir.
4. Bireysel, grup ya da sistem düzeyinde yapılacak
müdahalelerde kültürel farklılıklar dikkate alınmalıdır.
bütün
5. Bireyler, özellikle de çocuklar gereksiz yere travmatik yaşantının ya
19
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
da kriz yaratan olayın hatırlatıcılarına maruz kalmamalıdır. Burada
medyanın rolü tartışılmalı ve belirlenmelidir.
6. Yetişkinler sadece kendileri için değil, çocukları da etkileyeceklerinden
çocuklarla yapılacak bütün müdahalelerde yetişkinleri de dikkate
almak gerekir.
7. Bireyin ait olduğu çevredeki sosyal destek sistemi, afetlerden
veya travmatik yaşantılardan sonra toparlanmada önemli bir rol
oynamaktadır. Burada da bu tür olaylardan sonra adeta “yağan”
desteğe (maddi ya da manevi) dikkat edilerek kontrol altına
alınmaya çalışılmalıdır..
8. Olaydan daha az etkilenenlerin daha fazla etkilenenlere yardımcı
olması, etkilenen kişilere de iyi gelmekte ve toparlanmalarını
hızlandırmaktadır.
AFET SONRASI PSİKOSOSYAL MÜDAHALELERDE
TEMEL AŞAMALAR
Afetlerden sonra toplumun ve bireylerin afetin etkileriyle başetmesi,
toparlanması ve yeniden normal yaşamlarına dönebilmeleri amacıyla
aşağıdaki çalışmalar yürütülür:
1.
İhtiyaç ve Kaynak Değerlendirmesi:
- Mağdurların etkilenme dereceleri ve şekilleri,
- İçinde bulundukları sorunlar ve ihtiyaçlar,
- Toplumda var olan kaynak kişi/ kurumlar, bunların çalışma şekilleri,
- Var olan hizmetler ve sunuluş şekilleri
- Uygulanacak müdahale etkinliklerinin ana hatlarıyla planlanmasından oluşur.
2.
Psikolojik İlk Yardım
- İhtiyaç ve kaynak değerlendirilmesi ile eş zamanlı ya da hemen
ardından başlar.
- Psikolojik ilk yardım, kişilerin duygularını ve yaşadıklarını ifade
etmelerine olanak sunarak rahatlamalarını sağlar. Afet ya da travmatik
olaylar sonrasında yaşanabilecek tepkiler ve başetme yöntemlerine
20
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
ilişkin bilgilerin etkilenen kişilere iletilmesiyle, kişilerin yaşadıklarını ve
hissettiklerini anlamlandırmalarına yardımcı olur.
3.
Toplumu Harekete Geçirme:
Toplumu harekete geçirmede temel felsefe bireyin kendi kendine yardım
edebilme becerisini artırmaktır. Burada önemli olan bireylerin kendilerine
ve birbirlerine yardımcı olmaları ve bu amaçla harekete geçmelerini
sağlamaktır.
4.
Sevk Etme ve Yönlendirme:
Ruh sağlığı çalışanlarının, sahada yaptıkları danışmanlık ve tespit
görüşmelerinde beklenti düzeyini artırmadan, kısa, duygusal
olarak destekleyici, yararlı ve dinamik bir ilişki kurmaları gerektiği
unutulmamalıdır. Bu çalışmalarda, daha uzun süreli ve daha yoğun
desteğe ihtiyacı olanları uygun uzmanlara ve yerlere yönlendirmelidirler.
5.
Sürdürülebilir- Uzun Dönem Çalışmaların Planlaması:
Yaşanan afet ya da travmatik yaşantı sonrasında bireylerin ve
toplumun toparlanabilmesi ve eski haline dönebilmesi için her düzeyde
sürdürülebilir ve uzun döneme ilişkin çalışmalar planlanmalı ve
uygulamaya konmalıdır.
6.
Bilgi Merkezi Oluşturma:
Afetlerden sonra, özellikle geniş bölgelerin ve çok sayıda insanın
etkilendiği durumlarda, her türlü destek ve kaynaklar hakkındaki bilginin
ihtiyaç duyan herkesle paylaşıldığı, ihtiyaçların ve kaynakların buluştuğu,
kolay ulaşılabilir ve kullanılabilir bir bilgi merkezi oluşturulması önemlidir.
7.
Çalışana Destek:
- Yardım çalışanlarına yapılan psikososyal destek çalışmalarını,
- Yardım çalışmaları sırasında kullanılacak bilgilerin iletilmesini,
- Yardım çalışanları için paylaşım ve destek toplantıları düzenlenmesini,
- Çalışanları etkileyen olumsuz faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin
etkilerinin azaltılmasını içerir.
- Yardım çalışanlarının çalışmalarını yürütürken acil durumdan
21
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
etkilenen kişilerle kurdukları iletişimden, kime, hangi yardımı, ne
şekilde yapacağına uygun şekilde bilgilendirilmesi ve desteklenmesi
afet sonrasında psikososyal çalışmaların sağlıklı yürütülmesinde onem
kazanmaktadır.
8.
Eğitim:
Afetler sonrasında yapılacak egitimlerin:
- Etkilenenlerin kaçınma davranışlarını azaltması konusunda cesaret
verici,
- Travmatik anılarıyla uzlaşmasını sağlayıcı,
- Duruma uygun olarak olması beklenen psikolojik tepkilerin neler
olduğunun aktarılması
- Somut ve pratik öneriler içeren,
- Toplumun afetlere yönelik genel olarak güçlendirilmesi amaçlı eğitimler
olması önemlidir.
Şekil 1. Psikososyal Müdahalelerin Aşamaları
AFET
AFET
Psiko Sosyal
Hizmet
Müdahalesi
İhtiyaç Tespiti
Koordinasyon
ve İşbirliği
Psikolojik
İlk Yardım
AKUT
DÖNEM
Orta ve Uzun Dönem Psiko Sosyal
Hizmet Müdahale Planının
Oluşturulması
Bilgi Merkezi Kurma
Çalışana
Destek
Sevk ve Yönlendirme
Müdahale Sürecinin Sonlanması
İZLEME ve DEĞERLENDİRME
22
ORTA/
UZUN
DÖNEM
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
AFET SONRASI YAPILACAK PSİKOSOSYAL MÜDAHALELER
•
Psikolojik İlk Yardım : Afet, travmatik olay ya da krizin hemen
sonrasındaki psikolojik destek ve bilgilendirme.
•
Psikoeğitim : Varolan başetme becerilerinin ve uzun süreli destek
sistemlerinin harekete geçirilmesi, alternatif başetme yöntemlerinin
araştırılması.
•
Değerlendirme/ Yönlendirme: İleri düzeyde kriz ya da travma
terapisine ihtiyacı olan kişilerin belirlenmesi ve yardım alabilecekleri
kurum ve uzmanlara gerekirse hekime yönlendirilmesi.
Burada ele alınacak başetme yöntemleri birer “travma tedavisi” ya
da “travma terapisi ” tekniği değildir. Travmatik yaşantıdan etkilenmiş
bireylere yapılacak bir psikolojik ilk yardım ve toparlanmaya yardımcı
olacak programlar niteliğindedir.
Bu bölümde psikolojik ilk yardım ve psikoeğitim konularına ayrıntılı
değinilecektir.
PSİKOLOJİK İLK YARDIM
Afet yaşamış herkes aynı şekilde ve aynı derecede etkilenmeyeceği
gibi, herkes Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) geliştirmeyecektir.
Afeti yaşayanlar önce şok olup bazı tepkiler gösterecekler, daha sonra ise
toparlanıp yaşamlarına devam edeceklerdir. Araştırmalar afetzedelerin,
eğer olumlu koşullarda iseler, yaklaşık yüzde 70’inin hiçbir müdahale
olmadan toparlanabileceklerini göstermektedir (Halpern ve Tramontin,
2007). Bu açıklama, bazılarına göre afetten sonra hiçbir şey yapılmasına
gerek yok anlamına gelse de koşulları düzenlemek, hem fiziksel hem
de psikolojik ve sosyal anlamda afeti yaşamış olanlara destek olmak
gerekmektedir. Bu yardım psikolojik ilk yardım olarak adlandırılabilir.
PSİKOLOJİK İLK YARDIM NEDİR?
Psikolojik ilk yardım, afet ya da travma yaşamış olan kişilere orada
olduğunuzu ve destek olacağınızı hissettirmek demektir. Bu destek,
afet ya da kriz yaşamış olan bireylere verilecek fiziksel, psikolojik ve
sosyal desteklerin hepsini kapsamaktadır. Hatta bu durumlarda kurtarıcı
olarak çalışan herkese ve ilk müdahale edenlere de uygulanır. Her
23
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
yerde uygulanabilir, bireysel olarak uygulandığı gibi gruplar halinde de
uygulanabilir.
Psikolojik ilk yardım bir “tedavi” ya da “terapi” değildir. Afeti ya da
krizi yaşamış olan kişilere yaşadıklarının farkında olduğunuzu ve eğer
ihtiyaç duyarlarsa orada olduğunuzu hissettirmektir, bazen hiçbirşey
söylemenize bile gerek olmayabilir.
Psikolojik ilk yardım, psikolojik stresi azaltmak için yaşanan fizyolojik
uyarılmanın azaltılması, kurtarma girişimlerine odaklanma, en çok ihtiyacı
olanlara yardımcı olma, kişilerin aileleri ve sevdikleriyle birarada olması,
varolan kaynaklar ve başetme yöntemleri hakkında bilgilendirmedir. Bir
tür krize müdahale yöntemidir(Echterling ve ark. 2005; Kanel, 2007).
Bu yöntemin güçlü yanları bilgi toplanması, ihtiyacı olan kişilerin
bilgilendirilmesi, pratik, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçların saptanması ve her
yapıdaki kişiye uygulanabilir olmasıdır. Bir travmatik yaşantıdan, afetten
ya da krizden sonra uygulanabilecek en uygun müdahaledir. Müdahalenin
şekli, yeri ve zamanı, kişi ve kişilere göre belirlenir. Genelde afetten
sonraki 48 saat ile bir hafta içinde uygulanabilir(Ruzek ve ark.,2007)
PSİKOLOJİK İLK YARDIMIN AMAÇLARI
1. Fiziksel ve duygusal acıyı azaltma.
2. Afetten kurtulanların normal yaşantılarına ve etkinliklerine mümkün
olduğunca çabuk dönmeleri için yardımcı olma.
3. Psikolojik anlamda toparlanmalarına ve başetmelerine yardımcı
olma.
4. Yaşantılarının kontrolünü tekrar kazanmalarına yardımcı olma.
5. Önemli ve gereksinim duyulan kaynaklara yönlendirme.
Psikolojik ilk yardım, afet ya da travmatik olaydan hemen
sonra ve heryerde (hastane, klinikler, yardım çadırları, ilk
yardım üniteleri, seyyar mutfaklar, alanda, kamplarda, kriz
masalarında, okul ve evlerde) uygulanabilir.
PSİKOLOJİK İLK YARDIMIN İÇERİĞİ
- Kendini tanıtma ve ilişki kurma: Kişiye kendinizi anlaşılacak bir
24
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
şekilde tanıtma ve ihtiyaç olursa orada olacağınızı belirtme. Bazen kişi
ya da kişiler olayın şoku nedeniyle söyleneni anlamakta zorlanabilir, o
zaman sakince belki aynı bilgiyi tekrarlamanız gerekebilir. Önemli olan,
kişi ya da kişilere ne olursa olsun orada olduğunuzu ve onlara yardım
için elinizden geleni yapacağınızı hissettirmektir. Bu arada kişi kendinde
değilse onu sakinleştirmeye yardımcı olmaktır.
- Fiziksel ihtiyaçların ve güvenliğin karşılanmasını sağlama:
Kişi ya da kişilerin temel ve fiziksel ihtiyaçlarının (yeme, içme, barınma
ve güvenlik) karşılama, karşılanmasını sağlama ve durumu izlemeye
devam etme afet ya da travmatik olaylar sonrasında çok önemlidir.
- Uygun başetme yöntemlerini kullanmasına yardımcı olma:Afet
ya da travma yaşamış kişilerin durumlarına ve yaşlarına uygun olumlu
başetme yöntemlerini kullanmaları için bilgi vermeli ve desteklemelidir.
- Sosyal destek sağlanması ve aile bireylerinin biraraya
getirilmesi:Kriz, travmatik olay ya da afetler sırasında birbirinden
ayrılmış aile bireylerinin ve yakınların tekrar birleşmesi için araştırma
yapmak ve onları biraraya getirmek gerekir. Kişilerin aile ve arkadaşlarla
biraraya gelmelerini sağlama, o mümkün olmadığı zaman komşu
ve tanıdıkları ile bir araya gelmelerini kolaylastırma, bu amaçla bazı
etkinlikler düzenleyerek toparlanmaya yardımcı olma önemlidir.
- Bilgi toplama, paylaşma ve verilen hizmetlere yönlendirme:
Bu dönemde en önemli konulardan biri de değişik konularda verilen
hizmetlerin ve kaynakların neler olduğu konusunda bilgi toplama ve
kişilere bu bilgileri iletmedir. Böylece kişiler ihtiyaç duyduklarında
nereye ve kime gideceklerini bileceklerdir. Örneğin, nereden yiyecek
alabileceğini, maddi yardımların nereden sağlayabileceğini ya da
gerekirse nereden sağlık hizmeti veya psikolojik destek alabileceğini
bilmesi gibi.
Kişilerin birşeyler yapmasını sağlamak, yardım çalışmalarına
katkıda bulunmasını sağlamak , kendilerine güvenlerini artırarak
güçlenmelerine, normale dönmelerine ve başetmelerine yardımcı olmak
demektir. Bu anlamda yapılması ve yapılmaması gerekenler aşağıda
gözden geçirilmektedir.
25
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
NELER YAPILMALI?
Önce dinleyin: Bir kişinin ya da kişilerin ihtiyaçlarının ne olduğunu
anlamaya çalışmak için yapılacak en iyi şey onları dinlemektir. Kişiler
mutlaka bu arada nelere ihtiyaç duyduklarını ifade edeceklerdir. Onları
dinlemeden neye ihtiyaç duyduklarını varsayıp harekete geçmek zaman
kaybı olabilir ve onlara anlaşılmadıkları izlenimi verir.
Yardımcı olmaya çalıştığınız kişilerin ait olduğu kültürü, etnik
yapıyı ve dini anlamaya ve saygı duymaya çalışın, kültürel ve dini
etkinliklere yönlendirin: Yardım çalışmalarında bizim ne yapmamız
gerektiğini afeti yaşayan insanların ait olduğu kültürel yapı belirleyecektir
(Danieli & Nader, 2006; Silva, 1999 ve Kanel, 2007). O semtin, köyün
ya da bölgenin yaşam şekli, olaylara bakış açıları, adetleri ve inançları,
onların bu afetten nasıl etkileneceklerini belirlediği gibi toparlanma
yöntemlerini de etkileyeceğinden yardım çalışmalarını şekillendirmekte
yardımcı olacaktır. Bu nedenle mümkünse bölgeye gitmeden önce biraz
okumak ve bilgi edinmek, gerekirse biraz hazırlık yapmak iyi olabilir.
Örneğin ölümlerden sonra mevlüt okunurken, bayanların başlarını
örtmek için gerekebilecek bir örtüyü boyunlarında bulundurmaları, ya da
yardım çalışanlarının kıyafetlerinin, kadın ya da erkek, çok aykırı ya da
farklı görünmemesine dikkat etme gibi.
Bazı kişilerin kendine özgü giyim tarzları olabilir, bu normal kent
yaşamında göze batmayacağı gibi kişinin bireyselliğini yansıtacağından
hoş görülebilir. Ama yaşanan travmatik olay ya da afetten sonra o
bölgede çalışırken amaç göze batmak ve bireyselliğinizi göstermek
olmadığı gibi oralıymış gibi giyinmek veya konuşmaya çalışmak da
doğru değildir. Amaç, göze batmadan ama kişiliğinizi de kaybetmeden,
oradaki yaşamın, bireylerin ve koşulların farklılığına da saygı duyarak
orada yaşayanlara yardımcı olmaya çalışmaktır.
Ihtiyaçlarına, örf ve adetlerine uygun şekilde, yararlanabilecekleri
okuma malzemesi dağıtın: Yardım malzemeleri dağıtırken bunların
o bölge halkının ihtiyaçlarına uygun olması, ya da hazırlanan okuma
malzemelerinin onların anlayacağı şekilde olmasına dikkat etmek
önemlidir. Yazın sıcağında battaniye dağıtmak kadar, okuma yazma
bilmeyen kişilerin eline bolca okuma malzemesi tutuşturmak da işe
26
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
yaramayacaktır. Bu okuma malzemeleri de yararlanacak olan kişilerin
sosyo-ekonomik düzeyine ve ihtiyaçlarına uygun olmalıdır.
Kaybolan veya yer değiştiren aile bireyleri, arkadaşlar ve
komşuları hakkında bilgi toplamaya çalışın ve bu bilgileri onlarla
paylaşın:Yaşanan afet sonrasında kişileri en çok üzen şeylerden birisi,
sevdiklerini ve yakınlarını kaybetmesi veya onlara ulaşamamasıdır.
Özellikle küçük çocuklar için anne-babalarından veya tanıdıklarından
ayrı olmak onların daha olumsuz etkilenmesine yol açar. Bu nedenle
kimin nereye gittiğini ya da gönderildiğini öğrenmeye ve dağılan aileleri
bir araya getirmeye gayret edin.
Günlük yaşamın normale dönmesine yardımcı olun, okulları
ve çalışma yerlerini açın: Kişilerin yaşadıkları afetle başetmesinde
en etkili yöntemlerdem biri yaşamlarının mümkün olduğunca normale
dönmesidir. Bunun için işyeri ve okulları açmaya, toplumdaki düzeni
sağlamaya ve herkesin mümkünse eskisi gibi yaptığı işi yapmaya
başlaması iyi olacaktır. Kış günü bile olsa ev işi yapmak ve çamaşır
yıkamak bir kadına toparlanmasında yardımcı olacağı gibi, okulların
açılmasıyla da çocuklar yaşıtlarıyla birlikte olup yaşadıkları olayla daha
iyi başedeceklerdir. 1999 Marmara Depreminden sonra çocuklardaki
toparlanmaya okulların açılması ve okullarda uygulanan programların
büyük katkısı olmuştur(Şahin ve ark.2001). Buna benzer bir toparlanma
Mardin Bilge Köyü Şiddet Olayı sonrasında Bilge Köyünde okulun
açılmasıyla birlikte çocuklarda görülmüştür (Öztan, 2009).
Mümkün olduğu kadar o kişinin/ grubun güçlü yanlarını
vurgulayın, varolan başetme becerilerini güçlendirin: Yardımcı
olmaya çalıştığınız kişiyi/grubu tanımaya, onlarda var olan güçlü yanları
ve zaten bildikleri ve kullandıkları başetme yöntemlerini bulmaya ve
anlamaya çalışın. Onları bu yöntemleri kullanmalarında destekleyin.
Bu arada eğer kişiler olumsuz başetme yöntemlerine başvurmuşlarsa ,
örneğin aşırı çalışmak, az uyumak, aşırı yemek yemek ya da içki içmek,
durmadan tv izlemek ya da uyuşturucu kullanmak ya da ilaç kullanmak
gibi) bu konuyu da kendileriyle konuşup daha olumlu yöntemlere
yönelmelerine yardımcı olmaya çalışın.
27
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Bireysel ihtiyaçları saptayın, fikirlerini alın: Kişilerin neye
gereksinimleri olduğunu araştırın, anlamaya çalışın. Bunu yaparken
onlara sorun, yapılacaklar ve gelecekle ilgili planlar için ne düşündüklerini
ve hissettiklerini öğrenin ve fikirlerini alın. Sonuç olarak bu onların hayatı
ve ne olacağı konusunda onların da fikrini almak, o sonuca ulaşmaya
çalışırken size yardımcı olmalarını sağlayacaktır. Değilse yapılacaklar
konusunda dirençle karşılaşırsınız.
Uygun başetme ve problem çözme yöntemleri üzerinde durun:
Afetlerden sonraki toparlanmada kişide daha önce var olan başetme
yöntemleri kadar, yeni yöntemleri de öğrenmek önemlidir. Bu nedenle
onlarda var olan başetme yöntemlerinin yanısıra, onların kullanabileceği
yeni yöntemler üzerinde durun ve bu yöntemleri kullanmalarında yardımcı
olun. Bu arada olumlu ve olumsuz başetme yöntemleri arasındaki farkları
mutlaka vurgulamaya çalışın.
OLUMLU BAŞETME YÖNTEMLERİ
OLUMSUZ BAŞETME
YÖNTEMLERİ
Bilgi alma
Alkol almak, uyuşturucu kullanmak
ya da gereksiz ilaca başvurma
Biriyle konuşma, duyguları paylaşma
Etkinliklerden ve insanlardan uzak
durma
Dinlenme, iyi beslenme ve uykuya
dikkat etme
Aile ve arkadaşlarından uzaklaşma
Egzersiz, hobiler, rahatlama teknikleri
Aşırı çalışma ve yorulma
Normal yaşama dönmeye çalışma
Kızmak, kendini ve başkalarını
suçlama
Yardım faaliyetlerinde yer alma
Yeme ve uyku düzenine dikkat
etmeme
Arasıra öfkelenmenin normal olduğunu
kabullenme
Aşırı TV seyretme, bilgisayar ve
internette zaman geçirmek
Yeni başetme yöntemlerinin kişilerin kültürel durumlarına ve
sosyoekonomik durumlarına uygun olmasına dikkat edin.
28
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Aktif olmalarını, yardım çalışmalarına katılmalarını sağlayın:
Afet ya da travmatik olayı yaşamış olan kişiler eğer kurtarma ve
toparlanma çabalarına destek olmaya çalışırlarsa kendilerini iyi
hissetmekte ve daha çabuk toparlanmaktadırlar. Her yaştan kişinin ve
kişilerin yapabilecekleri vardır. Bunların neler olabileceğini bulmak ve
bireyleri oraya yönlendirmek önemlidir. Örneğin çocuk ve gençler yiyecek
ya da battaniye dağıtımına yardımcı olabilirler,
erkekler çadırların
kurulmasına yardımcı olabilirler, kadınlar da çamaşırların yıkanmasında
destek olabilirler.
1999 Marmara Depreminden sonra, bölgedeki öğretmenler önce
kendilerinin de deprem yaşadıklarını ileri sürerek Psikososyal destek
programında yer almak istemediler. Ama daha sonra öğrenci ve velilere
yardım ettikçe
kendilerini daha iyi hissettiler. Bir başka örnekte ise,
2009 Mardin Katliamından sonra olayın yer aldığı Bilge köyü öğretmeni
de çocuklara toparlanmada yardımcı oldu ve kendini daha iyi hissettiğini
ifade etti. Yine çocuklar köyün okulunun boyanmasında yardım ettiler ve
kendilerini daha iyi hissettiler.
NELER YAPILMAMALI?
Hiçbir zaman ne hissettiklerini ve neler yaşadıklarını
anladığınızı varsaymayın: Hiçbir zaman kişilerin neler yaşadığını ve
neler hissettiğini tam olarak anlamanız mümkün değildir, aynı olayları
bireysel olarak yaşamış bile olsanız, bu onları tam olarak anladığınızı
göstermez. Önemli olan onların ne yaşadığını anladığınızda ısrar etmek
değil, yanlarında olduğunuzu hissettirmektir.
Herkesin travmatik olayları aynı şiddette yaşayacağını ve aynı
tepkileri vereceğini ya da vermesi gerektiğini düşünmeyin: Bazen
büyük afetlerden ya da travmatik olaylardan sonra oraya gelenler,
olayı yaşayan herkeste benzer ve yogun tepkilerle karşılaşacaklarını
düşünürler ki bu doğru her zaman değildir. Bazı kişiler daha çabuk ve
yoğun tepkiler gösterirken bazıları daha az tepki verebilir, hatta hiç belirti
ya da tepki göstermeyen de olabilir. Tabii ki bu onların hiç etkilenmediği
anlamına gelmez. Herkes farklı derecede etkileneceği gibi bunu farklı
zamanlarda da göstereceklerdir.
29
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Gösterilen tepkiler konusunda hemen “patolojik” ya da
“bozukluk” gibi düşünmeyin, tepkilerin hepsi normaldir: Olaydan
hemen sonra görülen tepkiler ne kadar anormal görünürse görünsün
anormalliği göstermez. Burada anormal olan olayın kendisi olduğundan
gösterilen tepkiler normaldir ve zamanla azalacaktır.
Bu nedenle “semptom, tanı koyma, hastalık ya da bozukluk” gibi
sözler etmeyin.
Sizinle konuşmak zorunda değiller, orada olun yeter: Yardım
çalışmalarında kişiler yardımcı olabilmek için afeti yaşayan kişinin
yaşadıklarını anlatmasını bekler, anlatmıyorlarsa birşeyleri eksik
yaptıklarını düşünürler. Herkes aynı değildir aynı şekilde tepki vermez,
konuşan ve yaşadıklarını paylaşan olduğu kadar konuşmak istemeyen de
olacaktır. Orada olduğunuzu, birşeyler paylaşmak isterse dinleyeceğinizi
bilmeleri yeterlidir.
Sorular sormayın, olayları anlattırmayın, onlar anlatırsa da
sadece dinleyin: Kişiler hazır olduklarında konuşacaklardır. Bu nedenle
konuşmadıkları zaman “Konuşmaları ve yaşadıklarını paylaşmaları
gerek. İçlerine atarlarsa kötü olurlar” diye onları zorlamayın. Kişileri hazır
olmadıkları halde sırf siz dinlemek ve yardım etmek istiyorsunuz diye
konuşmaya zorlarsanız ya da olayı tekrar tekrar anlattırırsanız, onlara
yardım etmek yerine zarar vermiş olursunuz.
Yorum yapmayın, sadece elinizde bilgi varsa onu paylaşın:
Onlar konuştuklarında dinlemeniz yeterlidir. Bir yorum yapmak zorunda
değilsiniz. Kişiler yaşadıkları travmatik olayı ya da afeti defalarca
aktarabilir, duygu ve düşüncelerinden söz edebilir, yaşadığı belirtileri
anlatabilir. Bu aşamada yorum yapmanız bir işe yaramayacaktır.
Eğer yaşadığı belirtiler konusunda yapabileceği ya da sizin yardımcı
olabileceğiniz bir bilgi olursa onu paylaşın.
Konuşulanların şikayete dönmesine yol açmayın, dönerse
dinleyin ve yapabileceklerinizi ve sınırlarınızı sakince tekrarlayın:
Anlatılanlar genelde bir şikayete dönüşebilir. Kişiler yardım çalışmalarının
30
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
yetersizliğinden, durumlarının kötülüğünden ya da ekonomik
sıkıntılarından söz edebilirler. Dinleyin, yapabileceklerinizi ya da onların
yapması gerekenler varsa tekrar anlatın, yapmalarına yardımcı olun.
Ama şikayete dönüşmesine, yapılamayan ya da yapılamayacak olan
şeyler için hem sizin hem de kendilerinin kötü hissetmesine izin vermeyin.
NELER SÖYLEMEMELİ?
Aşağıdaki cümleler genellikle bu alanda deneyimsiz ya da ne
söyleyeceğini bilmeyen, ama bir şeyler söylemesi gerektiğine inanan
kişilerin cümleleridir. Genelde bu cümleler, afetzedenin konuşmasını ya
da kendini ifade etmesini zorlaştırdığından söylenmemelidir.
“Üzülme”,
“ Ağlama”,
“Daha kötüsü olabilirdi”
“Sen güçlüsün, bunu da atlatırsın”
“Hiç değilse diğer çocukların kaldı”
“Olayı düşünmemeye çalış”
“Neler hissettiğini biliyorum”
“Haydi başka bir şeylerden bahsedelim”
KİMLER PSİKOLOJİK İLK YARDIM VEREBİLİR?
Gönüllüler, doktorlar, hemşireler, öğretmenler, polisler, itfaiyeciler,
hastane çalışanlar, ve tabii ki uzmanlar (psikologlar, psikiyatristler,
sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar) bu hizmeti verebilirler.
Hatta bazen uzmanların bakış açışı, eğer konuyla ilgili daha önce
çalışmamışlarsa, bu tür bir hizmeti vermelerini zorlaştırabilir.
Afetten sonra yaşanan belirtiler çok yoğun olabilir, uzmanlar bu
belirtileri ruh sağlığı bozukluğu olarak değerlendirip, tedavi ya da
terapi yapmaya kalkışabilirler. Ya da insanlar bu belirtileri görünce
uzman olmadıklarını, dolayısıyla yardımcı olamayacaklarını düşünüp
uzaklaşabilirler. Ne yer ne zaman ne de kişiler bu tür terapi ve tedavi
için uygun değildir, ne de korkup uzaklaşmak gerekir. Sonuç olarak
gösterilen bütün tepkiler anormal olaylara verilen normal tepkilerdir.
31
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Buradaki temel konu, kişinin bir uzmanlığı olması değil, belirli
özelliklere sahip olması ve belirli ilkelere uymasıdır. Bu özellikleri taşıyan
kişiler, kısa bir eğitim ve bilgilendirmeden sonra bu hizmeti verebilirler.
Bu özelliklere aşağıda değinilmektedir.
Yardımcı olacak kişilerin özellikleri
Afetlerden ya da travmatik olaylardan sonra yardım çalışmalarında
yer alacak kişilerin bazı özellikleri taşıması gerekmektedir. Eğer bu
kişiler aşağıda kısaca değineceğimiz özellikleri taşımıyorlarsa, yardım
çalışmaları amacına ulaşamayacağı gibi kendileri için de zarar verici
hale gelebilirler.
Bu tür koşullarda çalışacak kişilerin aşağıdaki özelliklere sahip
olmaları, hem yapacakları çalışmaları daha etkin hale getirecek, hem
de kendileri bu durumdan fazla örselenmeden çıkabileceklerdir. Bu
özellikler:
1. Koşullara uyum sağlayabilmek ve sakin kalabilmek.
2. Esnek ve yaratıcı olmak.
3. İnsanları sevmek ve saygı duymak.
4. Sevgiyi özellikle de saygıyı etkin iletişim yollarını kullanarak
hissettirebilmek.
5. Onların ihtiyaçlarını farkedebilmek.
6. İletişim ve problem çözme becerilerine sahip olmak.
7. Strese dayanıklı olmak ve başetmeyi bilmek.
8. Güçlü duyguların odağında olmayı kaldırabilmek.
9. Kendi duygularının ve ihtiyaçlarının farkında olmak ve kontrol
edebilmek.
10. Geri-bildirime açık olabilmek ve ekip çalışmasına yatkın olmak.
PSİKOLOJİK İLK YARDIM ETKİLİ Mİ?
Psikolojik ilk yardım yaklaşımının etkililiği, özellikle ilerde TSSB
görülüp görülmemesine olan etkisi araştırmalarla gösterilmemiştir ve
32
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
böyle bir ilişkiyi gösterecek bir araştırmanın planlanıp yürütülmesi de
zordur.
Bu tür bir araştırma yapılabilmesi için afetten kurtulan insanları
iki ya da üç gruba ayırıp, bir grup insana kalacak yer, su ve yiyecek
sağlamamak, psikolojik ve sosyal destek vermemek mümkün olmadığı
gibi etik olarak doğru da değildir. Ya da henüz travmanın etkisinde olan
bireylerden araştırma için izin vermelerini ya da izin bile istemeden
soruları yanıtlamalarını beklemek de etik değildir. Zaten bu program bir
önleme ya da tedavi programı değildir. Önemli olan zarar vermemesi,
pratik olması, toparlanma döneminde bireylere destek olabilmesidir(
Nader, 1997; Halper ve Tramontin, 2007). Bu anlamda da yapılan
çalışmalar psikolojik ilk yardım çalışmalarının normalleşmeye destek
olduğu onu hızlandırdığı için amaca hizmet ettiğini göstermektedir. Kişiler
ne kadar çabuk normalleşmeye başlarlarsa o kadar iyi hissetmekte ve
ilerki dönemlerde TSSB gösterme olasılıkları azalmaktadır( Kanel,
2007; Yule,Williams ve Joseph,1999).
PSİKOEĞİTİM
PSİKOEĞİTİM NEDİR?
Yaşanan afet, travmatik olay ya da krizden sonra insanlar
yaşadıkları belirtilerin doğası nedeniyle panik olabilirler. Bu belirtiler her
zaman yaşananlardan çok farklıdır ve kişilerin ruh sağlıklarının tehlikede
olduğunu düşünebilirler. Ama yukarıda da değinildiği gibi bu tepkiler
ne kadar anormal ya da patolojik görünürlerse görünsünler normal ve
doğaldırlar. Eğer bireyler bu dönemde yaşadıkları ve yaşayabilecekleri
belirtiler konusunda kişiler bilgilendirilirlerse daha çabuk toparlanabilirler.
Psikoeğitim bir bilgilendirme ve güçlendirme programıdır.
PSİKOEĞİTİMİN AMAÇLARI
1. Travmatik olayların normal psikolojik etkileri hakkında bireyleri
bilgilendirmek ve onların bu konuya ilişkin anlayışlarını geliştirmek.
2. Kişileri bilgilendirerek, kendi tepkilerini anlama ve paylaşma olanağı
vermek, tepkilerinin doğal olduğunu göstermek ve normalleştirmek.
33
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
3. Bireylerdeki olumlu başa çıkma yöntemlerini vurgulayarak
gerektiğinde varolanların kullanılmasını, gerektiğinde de yeni
başetme yöntemlerini öğrenip kullanmalarını sağlamak.
4. Kişiler ile içinde yaşadıkları sistemler örneğin kişi ve ailesi ya da kişi
ve işyeri arasında yaşantıların paylaşılmasını sağlamak, böylece
aralarındaki iletişimi geliştirmek.
5. Kişilerin tepkilerinin normale dönmesini sağlamaya uygun bir ortam
oluşturarak onların gelişme kapasitelerini arttırmak.
Psikoeğitim genellikle hemen afetlerden sonra değil, 15 ya da
30 gün sonradan başlayarak daha sonra verilebilir. Psikoeğitim
için biraz daha kişilerin rahatça toplanıp iletişim kurabilecekleri
ortamlar olması yeterlidir.
PSİKOEĞİTİM PROGRAMININ İÇERİĞİ
Travma sonrası tepkiler: Bireylere afet, travmatik yaşantı ya da
kriz durumlarında insanlarda görülen tepkiler konusunda bilglendirme
yapıldığında kendi tepkilerini anlayabildikleri, kaygılarının azaldığı
görülmektedir. En azından “acaba deliriyor muyum” korkusunun ortadan
kalktığı gözlenmiştir.
Başetme yöntemleri geliştirme: Psikoeğitim sırasında, bir yandan
çeşitli başetme yöntemleri hakkında bilgi verilirken, diğer yandan bireyin
halen kullandığı başetme yöntemleri gözden geçirilir. Spor yapmak,
hobiler edinmek, başkalarına yardımcı olmak, sosyalleşmek gibi olumlu
olanlar pekiştirilirken, içe kapanma, alkol veya uyuştucu kullanma gibi
olumsuz olanlar değiştirilmeye çalışılır. Fiziksel belirtilerle başetme için
derin nefes alma ve gevşeme teknikleri öğretilebilir. Kişilerin duygusal
sorunlarla başedebilmeleri için konuşma ve paylaşmaları sağlanabilir.
Kayıplar ve yas süreçleri: Bu tür yaşantılardan sonra kişilerin olaya
tepkileri hem de yaşadıkları kayıplara tepkileri olayı karmaşıklaştırabilir.
Bu nedenle verilen tepkiler, olumlu ve olumsuz başetme örneklerinin
yanısıra, ölüm ve kayıplar nedeniyle yaşanacak olan yas süreci ve bu
sürecin basamakları konunda da bilgilendirilmelidirler.
34
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Çocuklara yardımcı olma konusunda bilgilendirme: Yetişkinlerin
özellikle anne-babaların, sadece kendilerinde görülen tepkiler değil,
çocuklarda görülebilecek tepkiler konusunda da bilgilendirilmeleri gerekir.
Çocuklarda görülen tepkilerle başedebilmeleri için neler yapılacağı
ve çocuklarla kayıplar hakkında nasıl iletişim kurulacağı konusunda
yetişkinler bilgilendirilir ve destek görebilirlerse, hem çocuklara yardımcı
olabilmekte hem de kendilerini daha çabuk toparlamaktadırlar.
Medya ile başetme: Medya mensupları görevlerini yapmaya
çalışırken, çoğu kez farkında olmadan, afetten etkilenen bireylere
yaşadıklarını defalarca anlattırabilirler. Onlarda gördükleri tepkileri
“anormal” olarak etiketleyebilirler veya beklenen tepkileri görmeyince
de kişiyi kınayabilirler. Ya da kişileri istemediği halde konuşmaya
zorlayabilirler. Bu gibi durumlarla başedebilmeleri için de bireylerin
bilgilendirilmeleri ve istemezlerse medya mensuplarıyla konuşmak
zorunda olmadıkları söylenmelidir. Tabii ki medya mensuplarının da
hem felaketi yaşayanları anlamaları, hem de kendilerinde görülebilecek
tepkileri anlamaları için bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
Yardım çalışmalarında yer alma: Yardım çalışmalarında
yer almanın kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerine yol açtığı
bilinmektedir. Bu çerçevede, bölgede yapılan çalışmalar planlanırken,
afeti yaşayanların neler yapabilecekleri de göz önüne alınmalı ve
bireyler yaşlarına uygun görevlerde yer almak üzere bilgilendirilmeli ve
bu görevleri yaparken desteklenmelidirler.
KİMLER PSİKOEĞİTİM VEREBİLİR?
Psikoeğitim temel bir program olup, uygulanması için belli bir uzmanlık
gerekmemektedir. Ama bu herkesin psikoeğitim uygulayabileceği
anlamına gelmez. Psikoeğitim eğitimini alan psikologlar, psikolojik
danışmanlar, sosyal hizmet uzmanları ve rehber öğretmenlerin bu
programı uygulaması yararlı olacaktır. Bu eğitimi almadan ve örnekleri
tartışmadan uygulamaya geçmek programın etkinliğini azaltacağı gibi
olumsuz sonuçlar da doğurabilir.
35
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
PSİKOEĞİTİM ETKİLİ Mİ?
Psikoeğitim programı travmatik olayların sonrasında olduğu kadar,
afetlerden sonra da işe yaramaktadır (Halper ve Tramontin, 2007).
Etkin uygulanabilirse, bu tür olaylar sonrasında başetmede yardımcı
olduğu(Şahin ve ark. 2001) gibi bir sonraki olaylara da hazırlıklı olmayı
getirmektedir. Türkiye den örneklere bakacak olursak, 1999 Büyük
Marmara Depreminden sonra 2 yıl boyunca depremin yaşandığı sekiz
ilde uygulanan ve daha sonra da Türkiye çapında yaygınlaştırılan
Psikoeğitim Programı (Öztan ve ark.2000, ve 2003) daha sonra
değişik bölgelerdeki intihar, bombalama ve deprem olaylarından sonra
kullanılmıştır. Bu program en son olarak Mardin Katliamından sonra
köy okulunun açılmasıyla çocukların tekrar normal yaşama dönmesini
kolaylaştırmak amacıyla da kullanılmıştır(Öztan, 2009).
Psikoeğitim programının riskleri
- Yanlış ya da eksik bilgiyi ya da denenmemiş bilgiyi gerçekmiş gibi
sunma.
- Semptomlarla ilgili önyargıları güçlendirme.
- Semptomları yaşamayanların kendini kötü hissetmesine sebep olma
- Afete ya da travmatik olaya maruz kalanların anlayamayacağı tarzda
ya da çok teknik dilde konuşma ya da yazılı bilgi dağıtma.
- Doğal destek ve başetme yöntemlerini ve güçlü yönleri vurgulama
yerine belirtileri patolojik olarak yorumlama ve terapiye odaklanma.
TRAVMA TEDAVİSİ VE TERAPİ İÇİN YÖNLENDİRME
Eğer afet sonrası kurtarma çalışmaları ile ilk psikososyal
destek programları uygun ve etkili biçimde devreye girebilirse afete
uğrayan bireylerin çoğunun ileri düzeyde psikolojik tedaviye ihtiyacı
kalmamaktadır. Ama bazen bu destek çalışmalarının sağlanamaması
durumunda ya da sağlansa bile bazı bir eylerin daha ileri düzeyde
travma terapisi için yönlendirilmesi gerekmektedir.
36
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
• Kimler yönlendirilmeli:
- Ciddi anlamda hafıza sorunları devam edenler
- Günlük yaşam için gerekli işlevleri yerine getiremeyenler
- Kendi kişisel bakım ve sorumluluklarını sürdüremeyenler
- Bir düşünceye veya bir davranışa takılıp kalanlar,
- Alkol ve uyuşturucuyu aşırı kullananlar
- Kendine / başkasına zarar vermekten sözedenler
- Psikotik belirtileri olanlar
- Hiç duygu belirtisi göstermeyen, aşırı içe dönük kişiler
- Aşırı şekilde olayı yeniden yaşama, ağlama, ve kabusları devam edenler
- Aşırı öfke ve saldırganlığı devam edenler
Yönlendirmede dikkat edilmesi gereken konular
Bazı kişiler ruh sağlığı alanında uzman kişi ve kurumlara
başvurmak konusunda pek istekli olmayabilirler. Bunun bir nedeni,
kişinin bu yönlendirmeyi kendi başedemediği ve yetersiz olduğu olarak
yorumlaması olabilir. Bir diğer nedeni de toplumumuzda hala bu tür
hizmetler için başvuran kişilerin “deli” damgası yemeleri olabilir. Ya
da daha önce bu tür bir destek için başvurmuş ama olumlu bir yanıt
alamamış olabileceği gibi maddi olanakları da elverişli olmayabilir.
Bu nedenlerle bireyleri yönlendirirken bu konularda hassas olunması
gerekmektedir.
Afet çalışmalarında yardım eden kişilerin dikkat etmesi gereken konular:
- Her bireyin travmatik yaşantılarla başetme tarzı ve zamanlaması
farklıdır. Afet çalışanları olarak bireyleri hazır olmadıkları hiçbir süreç için
zorlamamalılar. Afeti yaşayanlarda görülen şok, bu dönemde bireyler
için koruyucu da olmaktadır (Kanel, 2007). Böylece bireyler toparlanma
için zaman kazanmaktadırlar.
- Yoğun duygu paylaşımı her zaman iyileşme anlamına gelmeyebilir.
İyileşme bir süreçtir, zaman ister ve her seferinde kişi azar azar açılırsa
daha iyi gelebilir.
37
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
- Travma ve yas ayrı şeylerdir ve ayrı ayrı çalışılmalıdır. Afet sonrası
bireylerde ikisi birden görülebilir. Travma öncelikle ele alınmalıdır.
- Büyük bir afetten sonra bütün bireylerin az ya da çok yaşanan
afetten etkileneceği varsayılır. Ama bireyin yaşamında başka travmatik
yaşantılar da olabilir. Örneğin hastalık, ailede çatışma ya da ekonomik
güçlükler bireylerde gözlenen belirtilerin nedeni olabilir. Hangi travmada
yardımcı olunduğunun doğru anlaşılması gerekir.
1. Travmatik olay ya da afet ve krizin hemen sonrasında herhangi bir
sistemli psikolojik müdahale yapmak için uygun ortam olmayabilir.
2. Bazen desteğin yoğun olması, herkesin yardıma koşması ya da
kurtarma çalışmalarında kahramanlık yapmaya çalışması işi
zorlaştırabilir.
3. Son zamanlarda ortaya çıkan “travma uzmanları”ndan da afet ya
da travma yaşayan kişilerin korunması gerekebilir.
4. Medyanın olumlu ve olumsuz etkilerine de dikkat etmek
gerekmektedir.
Kaynaklar
Canterbury, C.& Yule, W.(1999).Planning to a psychosocial response
to a disaster in Post-Traumatic Stress Disorders: Concepts and
Therapy (ed. William Yule), John Wiley and Sons Ltd, West Sussex,
England.
Cohen, B.,Barnes, M.&Rankin, A.(1995).Managing Traumatic Stress
Through Art. The Sidran Press,Lutherville,USA
Danieli, Y.&Nader, K.(2006). Responding cultural, religious and ethnic
differences in the prevention and treatment of psychological
sequelae in Psychological Effects of Catastrophic Disasters : Group
Approaches to Treatment(eds.Schein, L. A.,Spitz,H.I., Burlingame,
G.M., &Muskin, P.R), The Haworth Press Inc., New York, USA.
De Silva, P. (1999). Cultural Aspects of post-traumatic stress disorder
in Post-Traumatic Stress Disorders: Concepts and Therapy (ed.
William Yule), John Wiley and Sons Ltd, West Sussex, England.
38
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Echterling, L., Presbury, J. &McKee, J. (2005). Crisis Intervention:
Promoting Resilience and Resolution in Troubled Times.Pearson
Education, Inc. New Jersey, USA
Halpern, J.&Tramontin, M. (2007).Disaster Mental Health: Theory and
Practice, Thomson Brooks/Cole, Inc.Belmont, USA
Joseph, S.(1999) Social support and mental health following trauma
in Post-Traumatic Stress Disorders: Concepts and Therapy (ed.
William Yule), John Wiley and Sons Ltd, West Sussex, England.
Joseph, S., Williams, R., & Yule, W. (1997). Understanding Post Traumatic
Stress: A Psychosocial Perspective on PTSD and Treatment, John
Wiley and Sons Ltd, West Sussex, England.
Kanel, K. (2007). A Guide to Crisis Intervention, Thomson Brooks/Cole,
Belmont, USA
Nader, K.O. (1997). Treating traumatic grief in systems in death and
trauma: The Traumatology of Grieving (eds.C. R. Figley, B. E. Bride
& N. Mazza)Taylor and Francis, Washington, DC, USA.
Öztan, N., Aydın, G. & Eroğlu, Ç. (2000). Afet Sonrası Normal Tepkiler:
Psikoeğitim El Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı- UNICEF, Ankara.
Öztan, N., Aydın, G. & Eroğlu, Ç. (2003). Travma Sonrası Normal
Tepkiler: Psikoeğitim El Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı- UNICEF,
Ankara (3. Baskı).
Öztan, N.,(2009) Martin Katliamı Sonrası Uygulanan Psikososyal
Destek Programı, Çalışma Notları, Ankara
Öztan, N.& Gözden M. (2009). Travma Sonrası Çocuklarla Çalışma:
Uygulama Elkitabı, Türkiye Kızılay Derneği, Ankara.
Raphael, B.&Wooding, S.(2006).Group intervention for the prevention
and the treatment of acute initial stress reactions in Psychological
Effects of Catastrophic Disasters (eds.Schein, L. A.,Spitz,H.I.,
Burlingame, G.M., &Muskin, P.R), The Haworth Press Inc., New
York, USA.
Ruzek,J.I., Brymer, M.J.,Jacobs, A.K.,Layne, C.M.,&Vernberg, E. M.
(2007).Psychological First Aid, Journal of Mental Health Counseling,
29, 17-49
39
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Şahin, N.H., Şahin,N.,Durak-Batıgün, A.& Yılmaz, B. (2001).Psikososyal
Okul Projesi: Değerlendirme Çalışması, MEB-UNICEF Ankara
Van der Kolk, B.,McFarlane, A.& Weisaeth, L.(1996). Traumatic Stress:
The Effects of Owerhelming Experience on Mind, Body and Society.
The Guilford Press, NY.
Yule, W., Williams, R. &Joseph, S. (1999)Post-traumatic stress disorders
in Post-Traumatic Stress Disorders: Concepts and Therapy (ed.
William Yule), John Wiley and Sons Ltd, West Sussex, England.
40
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Hizmet Verenler İçin Stres Tepkileri, Travma Sonrası Gelişim,
Stres Yönetimi ve Öz Bakım
Yard. Doç. Dr. S. Gülfem Çakır
Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi
Doç. Dr. Özgür Erdur Baker
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi
Yard. Doç. Dr. Bilge Uzun Özer
Cumhuriyet Üniversitesi
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Giriş
Afet sonrası yardım hizmeti verenlerin, gerek gönüllü gerekse
görevli olarak afet alanında bulunmaları, onların yardım hizmeti verme
konusunda eğitimli ve deneyimli olmalarını gerektirir. Afetlerin, insan ruh
sağlığına etkileri hakkında bilgi sahibi olmaları onlardan beklenen diğer
önemli bir konudur. Peki, zor yaşam koşulları hizmet verenleri nasıl
etkilemektedir ve hizmet verenler bu şartların getirdiği psikolojik sıkıntıyla
nasıl başetmektedirler? Hizmet verenler, afetin ve afetzedelere sunulan
hizmetin neden olduğu stresten korunaklı mıdır? Hizmet verenlerin
eğitim ve deneyimlerinden edindikleri donanımla, onların travmatik
durumlardan etkilenme düzeyleri ve başetme stratejileri ilişkili midir?
İlgili alan yazını hizmet verenlerin afet sonrası gösterdikleri
tepkileri iki temel gruba ayırır. Buna göre hizmet verenler, sundukları
hizmetin sonucu bir doyum elde ederken, kendi yaşam tarzlarını ve
yaşamdaki önceliklerini de yeniden gözden geçirirler. Bunun sonucu
olarak afet sonrası hizmet verenler, edindikleri deneyimlerin kendilerini
olgunlaştırdığını, hayata ve insanlara daha farklı açılardan ve daha
hoşgörüyle bakabildiklerini ifade ederler.
Öte yandan, bazı araştırma bulguları travma ile çalışmayı diğer
yardım süreçlerinden ayrıştırarak bu alana özel bir yer verir (örn. Deighton,
41
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Gurris ve Traue, 2007). Buna göre, hizmet verenlerin profesyonel
donanımları, onların psikolojik sağlıkları için koruyucu olsa da, bazı
hizmet verenler de travmaya doğrudan maruz kalanların gösterdikleri
stres tepkilerine benzer tepkiler gösterebilirler. Bu konu üzerine yapılan
bir çalışmada (Dyregov, Kristofferson ve Gjestand, 1996), bir tur otobüsü
kazasına müdahale eden profesyonel yardım ekipleriyle gönüllü yardım
ekiplerinin olay sonrası gösterdikleri travmatik tepkilerle baş etme yolları
karşılaştırılmıştır. Sözü geçen çalışmanın bulguları, eğitim ve deneyimin
koruyucu etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Her iki ekibin üyeleri de
olaydan etkilenmiş ve benzer tepkiler ortaya koymuşlardır. Ancak,
profesyonel yardım ekibinden olanların etkilenme düzeylerinin daha az
ve kullandıkları başetme yollarının daha etkili olduğu gözlenmiştir.
Yurt dışında yapılmış diğer bazı araştırma bulguları (örn. Collins
ve Long, 2003), afetzedelere ruh sağlığı hizmeti veren grubun psikolojik
sıkıntı düzeylerinin, afet bölgesinde çalışmayanlara oranla daha yüksek
olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde, ülkemizde yapılmış olan bazı
çalışma bulguları yardım çalışanlarının değişen oranlarda da olsa risk
grubunda yer aldığını göstermiştir. Örneğin, Marmara depreminin 3 yıl
sonrasında yapılmış bir çalışmada deprem bölgesinde çalışan hastane
çalışanları (doktorlar hariç) arasında travma sonrası stres bozukluğunun
%2.7, majör depresyonun ise %1 oranında görüldüğü saptanmıştır
(Acicbe ve ark, 2003). Diğer yandan, Kocaeli ili 112 Acil Yardım
Birimlerinde çalışan personelin Marmara depreminden etkilenme ve
olası yeni afetlere hazırlık durumlarının saptanması amacıyla yapılmış
olan diğer bir çalışmada ise acil yardım hizmetlerinde çalışan sağlık
personelinin yaşadıkları depreme bağlı olarak yeniden yaşama, kaçınma
ve aşırı uyarılmışlık durumu gibi travma sonrası stres tepkilerini % 10 ile
% 29 oranında yaşadıkları ortaya çıkmıştır (Çakmak, Aydın-Er, Öz ve
Aker, 2004). Bu çalışmada, ayrıca, çalışanların % 9’unun ruhsal tedaviye
gereksinim duydukları saptanmıştır.
Örnekler göstermektedir ki; afet sonrası yardım hizmeti verenler,
sahip oldukları eğitim ve deneyime rağmen afetlerden ve afet sonrası
sundukları hizmetlerden kaynaklanan psikolojik sorunlar yaşamaktadır
(Collins ve Long, 2003). Diğer yandan, afet çalışmalarına katılarak yardım
hizmeti sunanlar, yaşamlarını ve önceliklerini yeniden gözden geçirme
olanağı bulduklarında olumlu kazanımlar da elde edebilmektedirler.
42
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
El kitabının bu bölümünde, afet sonrası yardım hizmeti verenlerin
ortaya koydukları olumlu ve olumsuz tepkiler ve olumsuz tepkilerle
başetme yolları ana hatlarıyla tartışılmaktadır.
Stres Tepkileri
İlgili alan yazını, yardım hizmeti sunanların sıklıkla gösterdikleri stres
tepkilerinin kısa dönemli ve uyum sorunlarından kaynaklanan stresten,
ikincil travma sendromuna kadar geniş bir yelpazede görülebileceğini
ortaya koymuştur (örn, Rothschild, 2006). Aşağıda özetlenen çeşitli
risk etmenlerine bağlı olarak, her hizmet verenin etkilenme derecesi,
ortaya koyduğu psikolojik belirtiler ve başetme yolları farklılaşabilir. Alan
yazını hizmet verenlerin başetmek durumunda kalacağı stres tepkilerini
eşduyum yorgunluğu (compassion fatique), ikincil travma (secondary
trauma), dolaylı travma (vicarous trauma) ve tükenmişlik (burnout)
kavramlarıyla açıklamaktadır (örn., Collins ve Long, 2003; Rothschild,
2006). Alan yazarları bu kavramların farklılıklar taşıdığına işaret etse
de, bazı kaynaklarda bu kavramların birbirlerinin yerine kullanıldığı
görülmektedir. Uzmanlar eşduyum yorgunluğunu hizmet verenlerin
travmatik yaşamları olan danışanlarla yoğun (uzun süreli) empati
kurması sonucu yaşadığı bir durum olarak tanımlamaktadır. Öte yandan,
ikincil travma belirtileri, hizmet verenlerin müdahale ettikleri bir olayda
kendileri doğrudan zarar görmüş olmasa bile tanık oldukları durum ya da
olaylardan etkilenmeleri olarak tanımlanmaktadır (Figley, 1995, akt. Arway
2001). Buna göre hizmet verenler, olaydan birinci dereceden etkilenen
konumunda olmasalar da, gördükleri ve duyduklarından kaynaklı stres
tepkileri gösterebilirler. İkincil travma, hizmet verenler dışında travma
kurbanlarının yakınları ya da arkadaşlarında da görülebilir. İkincil travma
belirtileri, el kitabında daha önce detaylı bir biçimde anlatılan travma
sonrası stres bozukluğu belirtileri ile çok benzerdir. Ancak ikincil travma
ile travma sonrası stres bozukluğu arasında, stresin kaynağına bağlı
olan bir farklılık bulunur: travma sonrası stres bozukluğunda travma
yaratan durum ya da olay stresin kaynağı olurken ikincil travmada,
travma yaşamış kişinin kendisi hizmet veren için ikincil travmayı yaratan
stresin kaynağı olur (Figley, 1995, akt. Arway 2001).
Dolaylı travma ise, hizmet verenin kendisi travmaya neden olan
olaya doğrudan tanıklık etmese de, hizmet sundukları kişilerin yaşamış
43
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
olduğu travma ile ilgili aktardıklarının yarattığı etkileri ve bu etkilere
bağlı tepkileri içerir (Rothschild, 2006). Diğer bir deyişle, dolaylı
travma tepkileri yardım hizmeti sunan bireylerin dolaylı yoldan da olsa,
yardım ettikleri kişilerin maruz kaldıkları travmatik yaşam olaylarından
etkilenerek, travmaya doğrudan maruz kalmış bireylerin gösterdikleri
tepkilere benzer tepkileridir. Eşduyum yorgunluğu gibi dolaylı travma da,
hizmet verenin hizmet sunduğu kişilerle empati kurmasının sonucunda
gelişmektedir. Alanyazında ikincil travma ve dolaylı travmanın zaman
zaman birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Ancak ikincil
travmanın dolaylı travmadan farkı, ikincil travmada dolaylı bir etkilenme
olmaksızın doğrudan olaylara tanık olma durumunun bulunmasıdır.
İkincil travmada olduğu gibi, dolaylı travmada da bazı hizmet verenler,
travmaya doğrudan maruz kalmış kişilere benzer travma sonrası belirtiler
gösterebilirler. Bunlar arasında baş ağrıları, mide bulantısı ve uykusuzluk
gibi somatik belirtiler olabildiği gibi, rahatsız edici hayaller, kırılganlık
hissi, başkalarına güvenememe, hissizlik ya da taşkın duygular ve cinsel
problemler de olabilir (Neumann ve Gamble, 1995). Bazı kaynaklara
göre, hizmet verenin geçmiş yaşantısında bir travma yaşantısı var ise,
dolaylı travma ya da ikincil travmaya daha açık duruma gelebilmektedir.
Bu tepkiler depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu belirtilerine
benzer tepkiler olabilmektedir.
Hizmet verenlerin ikincil ya da dolaylı travma tepkileri çeşitli
faktörlere göre değişebilir. Yılmaz (2007), yardım çalışanlarında görülen
travmatik stres üzerine yaptığı derleme çalışmasında, deneyim süresinin,
yardım çalışmaları sırasında travmaya maruz kalma düzeyinin, geçmiş
travma yaşantısının, daha önceden var olan ruh sağlığı sorunlarının,
sosyal destekten yoksun olmanın, düşük eğitim düzeyinin ve olumsuz
başaçıkma yöntemleri kullanmanın çeşitli stres belirtilerinin ortaya
çıkmasında risk etmenleri olduğunu ifade etmiştir. Yardım hizmeti
verenlerin sahip oldukları deneyim süresi Moran’a (1998) göre
önemli bir konudur. Moran, uzun yıllar afetin neden olduğu travmatik
yaşantılara dolaylı da olsa maruz kalmanın, bu alandaki profesyonelleri
daha dayanıklı kılabileceğini ancak uzun süreli maruz kalan hizmet
verenleri risk grubuna sokabileceğini belirtir. Bu iki karşıt varsayımın
test edildiği Moran’ın çalışması ilginç bir sonuç ortaya koymuştur. Buna
göre, yeni başlayanlar ile uzun süreli çalışanlar daha korunaklı, orta
44
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
süreli çalışanlarsa daha fazla psikolojik sorun yaşamaktadırlar. Diğer bir
değişle, hizmet verme süresiyle travmatik tepkiler gösterme arasında
doğrusal bir ilişki saptanmamıştır.
Hizmet verenlerin tepkilerinin kaynağı, yaşadıkları strese uyum
süreci ya da ikincil travma da olsa, derecesine bağlı olarak hizmet
verenlerin yaşayabileceği olası tükenmişliğe katkısı olabilir. İnsanlarla
yüz yüze ilişki gerektiren mesleklerde sıklıkla görülen tükenmişlik, sürekli
ve şiddetli strese maruz kalmanın bir sonucu olarak hissedilen boşluk,
umutsuzluk ve çaresizlik duygusunun eşlik ettiği motivasyon kaybı olarak
kendini göstermektedir (Maslach ve Pines, 1997) ve afet sonrası hizmet
verenler de tükenmişlik yaşayabilirler. Böyle bir tükenmişlik, hizmet
verenin afet çalışmalarında yer almasından kaynaklı ve ikincil ya da
dolaylı travmanın eşlik ettiği ya da neden olduğu bir durum olabileceği
gibi, afet çalışmalarının öncesinden başlayıp devam eden bir durum da
olabilir. Maslach ve Jackson’a (1985) göre tükenmişlik, işe bağlı tutum
ve değişikliklerle kendini gösteren duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma
ve başarısızlık duygusuna ilişkin duyguların sınıflandırıldığı üç bileşene
sahiptir ve tükenmişliği belirleyen en önemli bileşen duygusal tükenmedir.
Duygusal tükenme, bireyin kendisini tükenmiş hissetmesine yol açan,
artan duygusal ve ruhsal gereksinimlere bağlı olarak gelişmektedir.
Bunun yanı sıra duyarsızlaşma, kişinin bakım ve hizmet verdiklerine
karşı duygudan yoksun biçimde tutum ve davranışlarda bulunmasıdır.
Başarısızlık duygusu ise hizmet verenin, işle ilgili konularda yetersizlik
ve başarısızlık hissetmesi durumudur.
Tükenmişliğin Belirtileri
Tükenmişlik farklı şekillerde kendini belli edebilir. Her hizmet veren
tükenmişliği aynı düzeyde ve aynı tepkilerle yaşamayabilir. Hizmet
verenin kişisel özellikleri, yaşanan afetin niteliği, çalışma ortamı gibi
birçok etken tükenmişlik belirtilerinin türünü ve düzeyini farklılaştırabilir.
Bazı hizmet verenler çoğunlukla fizyolojik sorunlar (yorgunluk ve
bitkinlik hissi, kronik soğuk algınlığı, sık baş ağrıları ve uyku ve yeme
düzensizlikleri, gastrointestinal bozukluklar v.b.) yaşarken diğer bazı
hizmet verenler kişiler arası ilişkilerde veya duygu kontrolünde daha
fazla güçlük yaşayabilir. Sıklıkla karşılaşılan tükenmişlik belirtilerini bazı
başlıklar altında özetlemek mümkündür (Yassen, 1995). Tükenmişlik,
45
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
hizmet verenlerin iş performanslarında, morallerinde, kişiler arası
ilişkilerinde ve davranışlarında etken olabilir. Örneğin, iş performanslarına
ilişkin, hizmetin niteliği ve niceliğinde düşme, motivasyonda azalma,
işten kaçma, yapılan hatalarda artış söz konusu olabilir. Moral açısından
ise, özgüvende azalma, ilgide düşüş, doyumsuzluk, kayıtsızlık, moral
bozukluğu, dalgınlık ve eksiklik hissi yaşanabilir. Kişiler arası ilişkilerde
ise meslektaşlardan soyutlama, sabırsızlık, ilişkilerin niteliğinde
düşüş, kötü iletişim, kendi ihtiyaçlarına kapanma, çalışanlarla çatışma
sayılabilir. Davranışlara ise tükenmişlik, devamsızlık, tükenme, hatalı
yargılara varma ve sinirlilik olarak yansıyabilir. Özetle, tükenmişliği
işaret eden en önemli belirtiler olarak özellikle ümitsizlik ve çaresizlik
hissi, duygusal bitkinlik, çabuk öfkelenme, bilişsel becerilerde (karar
verememe, odaklanamama v.b.) güçlük yaşama, hayal kırıklığı, çökkün
duygu durum, anksiyete, huzursuzluk, sabırsızlık, benlik saygısında
düşme, değersizlik ve eleştiriye aşırı duyarlılığa dikkat edilmelidir. Alan
yazında farklı kaynaklar taranarak (örn, Kaçmaz, 2005; Kahil, 1988;
Colling ve Long, 2003) gruplandırılmış olan tükenmişliğe işaret eden
belirtiler Tablo1’de sunulmaktadır.
46
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Tablo 1. Tükenmişliğe işaret eden bazı belirtiler
Psikofizyolojik Psikolojik
Belirtiler
Belirtiler
Davranışsal
Belirtiler
Yorgunluk
Duygusal
bitkinlik
Öfkeli davranışlar Hatalar yapma
Bitkinlik
Kronik
sinirlilik hali
İletişim
Vurdumduymazlık Kaza ve
yaralanmalarda yetersizliği
artış
Kronik soğuk
algınlığı
Çabuk
öfkelenme
Kötümserlik
Sürekli
erteleme
Odaklanamama
Sık baş ağrıları
Bilişsel
becerilerde
güçlük
yaşama
Madde kullanımı
Sürekli geç
kalma
Çalışanlardan
uzaklaşma
Uyku bozukluğu Hayal kırıklığı Hatalı yargılarda
bulunma
İşi bırakma
eğilimi
İnsancıllıktan
uzaklaşmak
Yeme
bozukluğu
Çökkün
duygu durum
Dalgınlık
Hizmet
niteliğinde
bozulma
Mide ile ilgili
şikâyetler
Anksiyete
Saldırganlık
Meslektaşlara
karşı alaycı
tavır
Kilo Kaybı
Huzursuzluk
Solunum
güçlüğü
Sabırsızlık
Benlik
saygısında
düşme
Değersizlik
Eleştiriye
aşırı
duyarlılık
Karar
vermede
yetersizlik
Boşluk ve
anlamsızlık
hissi
Ümitsizlik
47
İşle ilgili
Belirtiler
Kişiler arası
İlişkilerle İlgili
Belirtiler
İlişkilerde
bozulma
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Yardım Hizmeti Verenlerde Tükenmişliğe Yol Açabilecek Stres ve
Risk Kaynakları
Afet sonrası hizmet verenler, yaptıkları işin doğası gereği olağandışı
bir strese maruz kalmaktadır. Bu stresin etkileri normal hayatlarına
döndüklerinde dahi devam etmektedir. Ancak birçok farklı etmen, hizmet
verenlerin yaşadıkları stres ve sonrasında gelen tükenmişliğe farklı
tepkiler vermelerine neden olmaktadır. Bu etmenler, hizmet verenleri
risk grubuna dahil edebileceği gibi koruyucu rol de oynayabilmektedir.
İnsanların stresten etkilenmelerine neden olan en önemli unsur,
deneyimlerini nasıl algıladıkları ve değerlendirdikleridir. Bazı insanların
en kötü koşullara bile diğer insanlardan daha olumlu bakabildikleri
gözlenmiştir. Örneğin; iyimserlik ve mizah duygusu hem kişilik özelliği
hem de başetme stratejisi olarak ele alınabilir (Maslach, Schaufeli ve
Leiter, 2001). İyimserlik ve mizah duygusu hizmet verenlerin olumsuz
duygu durumlarından uzaklaşabilmelerine yardımcı olabilir. Sosyal
etkileşimi ve sosyal desteği güçlendirebilir. Bununla birlikte kontrol
edebilme duygusu, hizmet verenler için özellikle önemlidir. Yaptıkları işin
sonuç vermeyeceğini düşünen ve kendi yeterliliğinden kuşku duyanlar
daha kolay karamsarlığa, umutsuzluğa sürüklenebilir. Afet sonrası
verilen hizmet, normal zamanda verilen hizmetten birçok yönden
farklılık gösterecektir. Afet sonrası, çok kısa zamanda çok sayıda kişiye
zor koşullarda yardım edebilmeyi gerektirir. Böylece hizmet verenler
normal koşullardan farklı olarak afet anlarında kendilerinden, öncelikle
kriz yönetimi ve psikolojik ilk yardım hizmeti beklendiğini kendilerine
sürekli hatırlatmalıdır. Yaşanacak her hangi bir rol karmaşası ve ne
tür bir yardım hizmeti sunulacağı konusunda açık ve net bir fikre sahip
olamama, doğal olarak stres ve tükenmişliğe neden olacaktır.
Tükenmişliğe götüren en önemli etmenlerden bir diğeri, çok
çalışmaya rağmen takdir görememektir. Çok çalışmaya rağmen takdir
edilmediği, hatta yanlış anlaşıldığı duygusu özellikle afet sonrası
psikolojik hizmet verenler için en başta gelen risk etmenlerindendir.
Afet sonrası insanlar, hayatlarının kontrollerini kaybettiklerine inanırlar.
Kendilerini güvensiz hissederler ve başkalarına da güvenemezler. Afete
maruz kalanlar özellikle resmi kurum ve kuruluşların gereken yardımları
yeterince, zamanında ve adil bir şekilde yapmadıklarına dair sürekli
artan oranlarda öfke duyarlar. Yardım hizmeti verenlerin de bu öfkeye
48
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
maruz kalmaları olasıdır. Hizmet alanın bu tür duygu ve düşünceleri
hizmet vereni de güç durumda bırakabilir. Hizmet veren, çabalarının
takdir edilmediğini, yardım edemediğini, yanlış anlaşıldığını hisseder
ve bir süre sonra bu durum hizmet verenin de öfkelenmesine neden
olabilir. Bu nedenle afet sonrası hizmet verenler özellikle afetin insanlar
üzerindeki etkilerini ve yardım sürecine etkilerini çok iyi bilmelidir.
Öte yandan, yardım hizmeti sunanların kişisel özelliklerinin de
risk ya da koruyucu etmenlere katkısı olabileceği akılda tutulmalıdır.
Bu etmenler hizmet verenin kendi geçmişi, kendi gereksinimleri, değer
yargıları, mükemmelliyetçi yaklaşımları, kendi öfkeleri, bitmemiş yasları,
korkuları, kendi incinmişlikleri olabilir (McCann ve Pearlman, 1989).
Travmatik durumlarda hizmet verenlerin kendilerini, hizmet verdikleri
kişilerle fazlasıyla özdeşleştirmeleri sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu
duruma hizmet verenin kendisinden ve yaptığı işten gerçekçi olmayan
beklentileri eklendiğinde hizmet verenin dolaylı travma ya da eşduyum
yorgunluğu yaşama olasılığı artacaktır. Oysa eşduyum yorgunluğu,
dolaylı travma ya da ikincil travma, kendi başına bir stres olabildiği gibi
tükenmişlik için de risk etmenidir.
Bazı durumlarda hizmet verenlerin kendileri ve/veya aileleri de
afete maruz kalanlardan olabilir. Bu gibi durumlarda kendi kayıplarına
dayalı olarak, kendi gereksinimleri ve bu gereksinimleri gidermekteki
güçlük, stres düzeylerinin artmasına neden olacaktır. Daha önce de ifade
edildiği gibi, afet sonrası yapılan hizmet doğası gereği streslidir. Böyle
bir ortamda hizmet verenin kendi ailesinden ve sosyal destek ağından
uzakta olması, kendi özbakımını ihmal etmesi (uykusuzluk, yorgunluk,
kötü beslenme, v.b.), hizmet vereni risk grubuna sokabilir.
Son olarak hizmet vermeyi zorlaştıran durumsal etmenleri
özetlemekte fayda vardır. Bu etmenler tahmin edilebileceği gibi,
afetin büyüklüğü ve afetten etkilenenlerin niceliği, gerekli yardımların
yetkililerce yeterince ve zamanında sağlanamaması, bürokratik engeller,
kurum ve kuruluşlar arasındaki eşgüdüm yokluğu veya aksaklığı olarak
örneklendirilebilir.
Tükenmişlik Nasıl Ortaya Çıkar
Uzun dönemli iş stresinin neden olduğu düşünülen tükenmişlik,
49
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
dört evrede ortaya çıkmaktadır. Şevk ve Coşku Evresi, Durağanlaşma
Evresi, Engellenme Evresi ve Umursamazlık Evresi olarak adlandırılan
bu evreler aynı sırada yaşanamayabilir (Maslach, 1996, akt. Collins ve
Long, 2003). Buna göre Şevk ve Coşku Evresi olarak adlandırılan ilk
evrede ileri derecede umut duygusu, enerjide artış, gerçekçi olmayan
boyutta mesleki beklenti duyguları görülür. Bu evrede kişi için mesleği
ve o anda orada bulunuş amacı her şeyden önemlidir. Kişi uykusuzluğa,
gergin çalışma ortamına rağmen kendine zaman ayırmadan tüm
enerjisini yaptığı işe aktarmaktadır. İkinci evre Durağanlaşma Evresi
olarak adlandırılmaktadır. Bu evrede, birinci evrede hissedilen yoğun
istek ve umut düzeyinde azalma görülür. Kişi, önceleri yadırgamadığı
güçlüklerden rahatsız olmaya başlar. Engellenme Evresi olarak
adlandırılan üçüncü evrede ise başka insanlara yardım ve hizmet etmek
için çalışmaya başlamış olan kişi, insanları, sistemi, olumsuz çalışma
koşullarını değiştirmenin zorluklarını farkeder. Bu evrede yoğun bir
engellenmişlik duygusu yaşanır. Hizmet veren kişi uyumlu savunma
ve başa çıkma stratejilerini harekete geçirme, uyumsuz savunmalar ve
başa çıkma stratejileri ile tükenmişliği ilerletme ya da durumdan kendini
çekme veya kaçınma stratejilerinden birini seçmek durumundadır. Son
evre olan dördüncü evre Umursamazlık Evresi olarak adlandırılmaktadır.
Bu evrede ileri derecede duygusal kopma ya da kısırlaşma, inançsızlık
ve umutsuzluk gözlenir. Hizmet veren, yaptığı işten zevk almamaktadır.
Böyle bir durumda yaptığı iş, doyumdan ziyade kişide sıkıntı ve
mutsuzluğa dönüşecektir (Maslach, 1982, akt. Kaçmaz, 2005).
Yardım hizmeti verenler arasında bu bölümde anlatılan eşduyum
yorgunluğu, ikincil travma, dolaylı travma ya da tükenmişlik gibi stres
tepkileri gösterenler olsa da büyük çoğunluğu karşı karşıya kaldıkları
stresle etkili bir şekilde baş edip, travma sonrası gelişim gösterebilirler.
Travma Sonrası Gelişim
Günümüzde birçok insanın yaşadıkları travmatik olayları, kalıcı
ve olumsuz tepkiler vermeden atlatabildiği bilinmektedir (Bonanno,
2004). Travmaya maruz kalanlar arasında, kısa dönemli psikolojik
sıkıntı yaşayarak eski hallerine dönenler olduğu gibi travmanın olumsuz
etkilerini olumluya çevirerek bazı değişimlerle süreci atlatanları da görmek
mümkündür. Son yıllarda alan yazında, bu değişimlere karşılık gelen
50
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
travma sonrası gelişim kavramı ortaya atılmıştır. Bu kavramda belirgin
olan özellik; travma ile karşılaşan bireylerin, travma öncesi durumuna
dönmenin ötesinde, travma yaşantılarının onları daha iyiye, gelişme ve
büyümeye sevk etmesidir (Tedeschi, Park ve Calhoun, 1998). Travma
sonrası gelişimde, kişinin bilişsel ve duygusal bir bedel ödeyerek, travma
yaratan yaşantılarla baş etme sürecinden olumlu psikolojik değişimle
çıktığı görülmektedir. Bu yaklaşıma göre, travma sırasında yaşanılan
durum, kişinin amaçlarını, inançlarını sorgulatarak, psikolojik sıkıntıyla
başetme biçimini zorlayarak kendinde ve dünya görüşünde bir gelişim
ortaya çıkarır ve bu durum kişide oluşan olumlu değişimlerle sonuçlanır.
Burada belirleyici olan, kişilerin zor yaşam olayları karşısında etkin bir
rol alarak, travmatik olayla mücadele etmeleri sonucunda, olumlu bir
dönüşümün gerçekleşmesidir (Karancı, 2006). Bu nedenle, bu dönüşüm
sadece bir sonuç değil bir süreci de tanımlar.
Yardım hizmeti verenler için travma sonrası gelişim, sunulan
hizmetin bir sonucu ya da afet bölgesinde yaşanan koşulların etkisiyle
oluşturulan kişisel baş etme süreçlerinin bir dönüşümü olarak da
oluşabilir. Afet alanında tanık oldukları ve yaşadıkları olaylar sonucunda
hizmet verenler, kendilerini büyümüş ve olgunlaşmış hissedebilirler. Bu
durum kimi zaman kendi yaşamlarına farklı bir bakış açısı kazandırırken
kimi zaman da sahip olunanların daha fazla takdir edilmesini sağlayabilir.
Diğer yandan, ihtiyacı olan afetzedelere yardım etmekten ve onların
yaşamında değişiklikler yapabilmekten alınan tatmin duygusu hizmet
verenlere yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Zamanla, kendilerini ve
dünyayı farklı algılamaya başlayabilir, yaşamı daha dengeli ve daha
geniş açıdan görmeye başladıklarını fark edebilirler. Bu yolla başkalarını
daha iyi anladıklarını, dolayısıyla da empati yeteneklerinin daha da
geliştiğini görebilirler. Bunun yanısıra, daha önce farkedilmeyen kişisel
güçlü yönlerle ilgili farkındalıkları artabilir. Karancı (2006) travma sonrası
gelişim alanlarını kişilerin kendilik algısı, kişiler arası ilişkiler ve yaşam
felsefesi olmak üzere üç grupta toplamaktadır. Bu alanlardan ilki olan
kendilik algısında kişilerde, öz-güven, öz-yeterlilik, başa çıkma becerileri,
zarar görebilirlik algısı, anı yaşama ve güçlenme alanlarında olumlu
değişimler gözlenebilir. İkinci alan olan kişiler arası ilişkiler boyutunda
ise başkalarına duyulan sevgi-şefkat ve yakınlık hissi, empati düzeyi,
fedakarlık, yardım ve destek sağlama kapasitesinde artış görülür.
51
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Travma sonrası gelişim alanlarından bir diğeri olan yaşam felsefesine
ilişkin; önceliklerde değişimler, yaşama verilen değerde artış, yaşamı bir
hediye olarak algılama, anlam ve amaçlarda değişimler, maneviyat ve
bilgelik gibi gelişimler gözlenebilir. Özetle, travmaya ilişkin eğitimlerde
sadece olumsuzluklara odaklanmanın bir karşıtı olarak gelişen bu
yaklaşımın en önemli katkısı, travmatik olayların uzun vadeli etkilerine
yeni bir yön kazandırmasıdır. Böyle bir yaklaşımın varlığı yardım hizmeti
verenlerin herhangi bir travmatik olay sonucunda, hem kendilerinde
hem de hizmet verdikleri kişilerde doğrudan olumsuz tepki beklentisine
girmeden, olumlu tepkileri de fark etmelerini ve bunları güçlendirmeyi
hedefleyen bir yaklaşımı benimsemelerini getirmektedir.
Stres Yönetimi ve Öz Bakım
Daha önce de belirtildiği gibi afet durumlarında, afetten doğrudan
etkilenenlerin yanı sıra, müdahale ve iyileştirme etkinliklerinde görevli
yardım hizmeti verenler de duygusal olarak etkilenebilirler. Yardım
hizmeti verenler, yaptıkları işten yüksek düzeyde doyum sağlayacakları
gibi, bazı stres tepkilerini de gösterebilirler. Tükenmişlik, yaşanan bu
sorunların en önemlilerindendir.
Tükenmişliğe neden olan ve şiddetini arttıran en önemli etkenlerden
birisi afet sonrası yardım hizmeti verenlerin kendi ihtiyaçlarını sıklıkla
göz ardı etme eğilimleridir. Oysa yardım hizmeti verenlerin kendi stresini
yönetebilmeleri ve öz bakımlarına önem vermeleri sadece kendileri
için değil, onlardan yardım bekleyen afetzedelere sunacakları hizmetin
niteliği için de önemlidir. Kısaca, afet sonrası yardım hizmetlerinin
etkililiğini artırmak için, hizmet verenlerin, stres yönetimi ve öz bakım
konularını iyi bilmesi ve uygulaması gerekmektedir (Figley, 2005, 2007).
1-
Stres Yönetimi
Stres yönetimi öğrenilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Bilişseltransaksiyonel stres modeline göre (Lazarus, 1991), herhangi
bir sebeple stres yaşandığında, bireyler stres yaratan durumu
değerlendirme biçimlerine bağlı olarak değişik tepkiler ortaya koyarlar.
Diğer bir deyişle, kişi yaptığı değerlendirmeye bağlı olarak, durumun
stresli olup olmadığına karar verir ve duruma vereceği tepkiyi belirler.
52
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Birincil değerlendirme olarak tanımlanan bu süreçte, kişinin etrafındaki
olayları algılama ve yorumlama biçimi stresi nasıl ele alacağı ile
yakından ilişkilidir. Stresi değerlendirdikten sonra, stres yaratan olay ile
başa çıkmaya ilişkin verilen karar süreci ise ikincil değerlendirme olarak
adlandırılır. Bireyler, yaşamlarında bu iki sürece bağlı olarak bazı başa
çıkma stratejileri geliştirir. Bu stratejiler içersinde, stres karşısında ortaya
koyulan tepkiler işlevsel ya da işlevsiz tepkiler olabilir. İşlevsel tepkiler,
kişinin yaşam akışını bozmayan tepkiler olarak adlandırılırken, işlevsiz
tepkiler kişinin yaşam akışını olumsuz yönde etkileyen ya da yanlış
olarak nitelendirilen tepkilere karşılık gelmektedir. Aynı süreç yardım
hizmeti sunanlar için de söz konusudur (Moran, 1998). Bu yüzden
hizmet verenlerin öncelikle kendilerini tanımaları ve stresle başa çıkma
stratejilerini bilmeleri önemlidir.
Hizmet alanlar için önerilen bazı işlevsel başa çıkma stratejileri hizmet
verenler için de yararlı olabilmektedir. Bu stratejiler arasında, sosyal
paylaşımlarda bulunmak, egzersiz yapmak, stres yaratan durumdan
uzaklaşmak ve olaylara daha olumlu bakabilmek sıklıkla yer alır (Ruzek
ve arkadaşları, 2007). Bu ve benzeri stratejiler stres yönetimi içinde yer
almaktadır. Stres yönetimi, stres yaratan zorlukları ya da olayları kişinin
kendini geliştirmesi ve daha iyiye götürmesi için kullanabilmesini içerir.
Kişi bunu doğal bir yol olarak kendi öz bakımını güçlendirerek ve güçlü
yanlarını fark ederek yapabilir. Böyle bir stres yönetimi, stresin kontrol
edilerek, olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olur.
2-
Öz bakım
Öz bakım, stresle başa çıkma ve stres yönetiminin en önemli
bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Öz bakımın içeriği çok kesin
çizgilerle belirlenmemekle birlikte, belirlenmiş ilkeleri bulunmaktadır. Öz
bakım ilkelerine örnek teşkil edebilecek olan, Amerikan Green Cross
Travma Akademisi tarafından yayınlanmış öz bakım ilkeleri Ek 1’de
örnek olarak sunulmaktadır. Bu ilkelere göre, öz bakımın ilk koşulu,
hizmet verenlerin kendi bakımlarının önemini kabullenmeleridir. Çünkü
uzun vadede etkili hizmet sunabilmenin ön koşulu kendimizi iyi, güçlü ve
enerjik hissetmemizdir. Kişinin kendi güçlü yanlarını ve gereksinimlerini
bilmesiyle yakından ilişkili olan öz bakım tanım olarak, fiziksel ve psikolojik
sağlığı destekleyici, kişinin kendisi tarafından yapılan davranışları
53
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
içermektedir (Newsome, Christopher, Dahlen ve Christopher, 2006).
Yardım hizmeti verenlerin öz bakımında önemli olan diğer bir
nokta, çoğu hizmet verenin, travma sonucu sıkıntı yaşayan insanlarla
çalışmak üzere yeterli donanıma sahip olmamalarıdır. Bu doğrultuda,
travmatik stres konusunda yeterli bilgiye sahip olmama, yardım
hizmeti sunanlarda ek bir strese yol açabilir. Hizmet verenlerin az bir
kısmı, kendileri ve aileleri üzerinde varolan, işlerinden kaynaklı bir
psikolojik sıkıntı ve stresin tamamını fark eder. Hizmet verenlerin bu gibi
konularda yeterli bilgiye sahip olmaları ve gerekli yardımın alınabileceği
kaynakların olması; tükenmişlik, eş duyum yorgunluğu gibi olumsuz
sonuçların önlenmesini ya da kolaylıkla iyileştirilebilmesini sağlar. Diğer
bir deyişle, etkili öz bakım uygulamaları yoluyla hizmet verenlerin maruz
kaldığı ikincil travmanın stres sonrası travma bozukluğuna dönüşmesi
engellenebilir.
Öz bakım, afet bölgesinde hizmet verecek olanları koşullar elverdiği
ölçüde çalışmalara ve afet bölgesine hazırlamayla başlar. Bunun için,
bu çalışmalarda görev alacak kişilere afet hakkında, afet sonrası ortaya
çıkan tepkiler ve afet bölgesi hakkında eğitimler ve yazılı kaynakların
(kitap, kitapçık ya da makaleler gibi) verilmesi önerilmektedir (Kalayjian,
1995). Buna ek olarak hizmet verenlerin, acil durumlarda aileleri ile
haberleşme yolları, ya da kiminle iletişime geçmeleri gerektiğine ilişkin
gerekli bilgilerin verilmesi de önemlidir. Görev alacak kişilerin, kendi
sağlık durumlarını gerçekçi bir biçimde gözden geçirmeleri ve görev
alamayacak durumda hissettiklerinde görevi bir başkasına devretmeye
hazırlıklı olmaları çalışmalar sırasında hem kendilerinin zarar
görmemesi hem de çalışmaları aksatmama açısından önemlidir. Ayrıca,
çalışmalarda görev alacak kişilerin çalışılacak bölgenin koşullarına
uygun, rahat giysileri ve vücut dirençlerini güçlendirmeye destek olacak
vitaminleri yanlarında götürmeleri faydalı olacaktır.
3-
Afet Çalışmaları Sırasında Yapılabilecekler
Afet çalışmaları sırasında yapılabilecek öz bakım uygulamalarını
kapsayan kesin olarak belirlenmiş etkinlikler bulunmasa da; iyi bir öz
bakım planının, bütüncül yaklaşımda önerilen fiziksel, duygusal, zihinsel/
bilişsel, manevi, sosyal ve mesleki alanların tümünü kapsayacak şekilde
54
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
planlanması önerilmektedir. Alan yazına göre bu alanları içeren etkinlikler
temel olarak üç ana başlık altında toplanabilir. Farkındalık kazanma,
sosyal destek alma ve denge sağlama olarak adlandırılabilecek olan
bu üç ana alan, kişinin tükenmişlik duygusu karşısında dayanıklılık ve
sağlamlığını artıracaktır (McKay, 2009).
a.
Farkındalık Kazanma
Farkındalık kazanmanın temelde iki şekilde fayda sağladığı
bilinmektedir. Hizmet verenin farkındalık kazanması, öncelikle kendi
ihtiyaçlarını ve tepkilerini fark etmesini ve anlamasını sağlayacaktır.
İhtiyaçların, sınırlılıkların, duyguların ve kaynakların farkında olunması,
kişinin kendini tanımasını ve kendini olduğu gibi kabullenmesini gerektirir.
Afet sonrası farkındalık kazanma ayrıca, travmaların etkisinin, fiziksel
ve psikolojik olarak nasıl hissedildiğinin fark edilmesini sağlar. Bütün bu
süreç, hizmet verenin kendi bakımının sorumluluğunu alması anlamına
gelir. İçinde bulunulan anın farkındalığını arttırmaya yönelik olarak
uygulanacak olan etkinlikler arasında yoga, meditasyon ve rahatlama
egzersizleri sıklıkla önerilenler olarak yer almaktadır (Newsome,
Christopher, Dahlen ve Christopher, 2006). Bu tür etkinlikler rahatsız
edici duyguların farkına varmanın yanı sıra hizmet verenin kendini
tanımasına da yardımcı olabilir. Kişinin vücut farkındalığında artış,
zorlayıcı beden hareketlerini yapabilmekten aldığı doyum ve kişinin
enerji, esneklik kapasitesi, zihinsel berraklığında ve odaklanmasında
artış yoganın faydalarından bazılarıdır.
Benzer şekilde, meditasyon uygulamasında kişi, dikkatini
yönlendirme ya da odaklama egzersizi yapar. Meditasyonda yapılan,
kişinin dikkatinin değişmeden tekrarlanan bir uyarıcıya yönlendirmesini
ve bunu belirli bir süre için sürdürmesini içerir (Onbaşıoğlu, 2004). Çok
özel bir yer gerektirmeden uygulanabilen meditasyon için hizmet verenin
sakin ve sessiz bir yer bularak, sessizce oturup dikkatini kalp atışına,
saat tik-takı ya da çevreden gelen sesler gibi tek ve belli bir uyarıcıya
yönlendirmesi gerekmektedir. Çevrede bir miktar ses ya da gürültü olsa
bile meditasyonda önemli olan, sadece nesnelere odaklanıp, neler
olup bittiğini düşünmeksizin sesleri dinlemektir, diğer bir deyişle akışa
bırakmaktır. Meditasyonun faydaları arasında; kişinin içinden yükselen
duygu ve düşüncelere kulak vermesi ve hem duygusal hem de zihinsel
55
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
olarak kendini şimdiki ana odaklaması sayılabilir. Meditasyonun, ayrıca,
zor duygularla ilgilenmeye zaman tanıyarak kişinin bu duyguları daha
nesnel bir boyutta izlemesini sağlayacak bir “terapi odası” yarattığı
söylenebilir. Meditasyonun özgüveni olumlu şekilde etkilediği ve sabırlı
olmayı arttırdığı da bilinmektedir. Meditasyon esnasındaki oturuş biçimi,
kişinin fiziksel olarak çok rahat olmamaya tahammülünü yükseltir.
Yoğun olumsuz duygularla (öfke, suçluluk v.b.) başetmek için bir araç
olarak kullanılabilecek olan meditasyon, kişinin kendini kabul etmesini
ve iç görü kazanmasını arttırır. Meditasyon yapanlarda, korku, kaygı,
şüphe gibi olumsuz duyguları kabullenme ve bu duyguların üstesinden
gelinmesinde artış saptanmış, yoga ve meditasyonun bağışıklık
sistemini güçlendirdiği ve hastalıklara direnci arttırdığı bulunmuştur.
Kişisel faydalarının yanı sıra, terapi esnasında, psikolojik danışmanların
sessizliği karşılamada daha iyi oldukları, danışanlarına ve terapi sürecine
daha fazla odaklanabildikleri ve terapi ve iyileşme sürecine daha farklı
bir bakış açısı kazandıkları görülmüştür.
Aşağıda, alan yazını taraması sonucunda belirlenmiş, farkındalık
kazanmaya yönelik stratejiler sıralanmıştır (Bober, Regehr ve Zhou,
2005; Hunter ve Schofield, 2006):
Farkındalık kazanmaya yönelik stratejiler:
•
Kendinizde, travma sonrası stres belirtileri ya da tükenmişlik
belirtilerini farkettiğinizde göz ardı etmeyin, hissettiklerinizi
yaşamaya izin verin ve tanımlamaya çalışın.
•
Destek oturumlarına katılın. Afet çalışmaları sırasında, daha
deneyimli hizmet verenler tarafından düzenlenecek olan destek
oturumlarına katılmak yaşadıklarınızı anlamlandırmada ve
farkındalığınızı arttırmada oldukça faydalı olacaktır.
•
Hizmet sunduğunuz kişilerin sağlam (resilient) ve güçlü yönlerine
odaklananın. Bu, özellikle kendinizi değerlendirmenizde ve hizmet
sunarken bakış açınızın önemini görmenizde yardımcı olacaktır.
Çünkü içinde bulunduğunuz durumu nasıl gördüğünüz ve durumla
ilgili inançlarınız, stresi yaşama ve kontrol etme düzeyinizde oldukça
etkilidir.
•
Afet durumları ve afet sonrası yapılabilecek çalışmalarla ilgili bilgi
56
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
birikiminizi etkin bir şekilde arttırarak, stres ve travmanın etkisini
azaltmak için eğitimlere sürekli devam edin. Bu sayede, bazı hizmet
verenlerin yaşadığı gibi, travma konusunda bilgi eksiklikleriniz
olduğu için hizmet verirken kontrol duygusunu yitirerek yetersizlik
ve de tükenmişlik duyguları hissetmeniz önlenmiş olur.
•
Kendi geçmiş travma yaşantınız var ise bunu göz ardı etmeyin ve
bunun sizin çalışmalarınızı ya da duygusal durumunuzu etkileyip
etkilemediğini dikkatlice gözden geçirin.
•
Yaptığınız çalışmaların hizmet sunduğunuz insanlar için öneminin
farkına varın ve bu önemi kendinize sık sık hatırlatın. Bunu yapmak
sizin mesleki doyumunuzu arttıracaktır.
•
Yapabilecekleriniz ve yapamayacaklarınız konusunda sınırlarınızın
farkındalığını arttırarak gerçekçi bir bakış açısı geliştirin.
Yapamayacağınız şeyleri sunmaya çalışmak, uzun vadede
yetersizlik duygusunun artmasına ve tükenmişliğe yol açabilir.
•
İhtiyaçlarınızın farkına varın ve bunun için yardım kaynaklarınızı
araştırın.
•
Öz bakım uygulamalarınızı gözden geçirin, çünkü öz bakım
uygulamalarınız stresin, psikolojik sıkıntıya, bu psikolojik sıkıntının
da tükenmişliğe dönüşmesini önler.
b.
Sosyal Destek Alma
Varolan sosyal destek kaynaklarının kullanılması öz bakımın
önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Sosyal destek kapsamında iletişim
yoluyla, kişinin göz ardı ettiği sıkıntı verici duygu ve düşünceler ortaya
çıkar. Mesleki ve kişisel boyutta yaşanabilen sosyal destek kaynaklarının
soyutlanmayı engellediği ve umudu arttırdığı bilinmektedir. Afet
çalışmaları sırasında da mesleki ve kişisel sosyal destek kaynaklarının
oluşturulması ve sürdürülmesi büyük öneme sahiptir.
Aşağıda, alan yazını taraması sonucu oluşturulmuş etkili sosyal
destek stratejileri sıralanmıştır (Collins ve Long, 2003; O’Halloran ve
Linton, 2000).
57
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Sosyal Destek Stratejileri:
•
Varolan kişisel destek kaynaklarını sürdürmeye ve geliştirmeye
çalışın. Aile, arkadaşlar ve yakın ilişki içinde olduğunuz diğer
kişilerle bulunacağınız etkileşimler sizin rahatlamanız için önemli
olabilir. Afet çalışmaları sırasında yakınlarınızla yapacağınız telefon
konuşmaları buna örnek olabilir.
•
Yardım hizmeti veren olarak mümkün olduğu durumlarda kendi
kişisel sorunlarınızın çözümü için, gizliliğin temin edildiği psikolojik
danışma ya da psikoterapi seanslarını kullanın.
•
Çalışma
arkadaşlarınızla
yaşadıklarınızın
ve
olayların
değerlendirmesini yapın. Özellikle, çalışma arkadaşlarınızla mizah
içeren sohbetler olumsuz duygulardan kurtulmak için iyi bir yol
olabilir.
•
Çalışmalar sırasında mümkün olduğu ölçüde düzenli süpervizyon
almaya çalışın. Afet çalışmalarında deneyimi az olanlar için sık
aralıklarla süpervizyon almak özellikle önerilmektedir. Güven
duygusu uyandıran, ihtiyaç duyduğunuz bilgiyi alabileceğiniz, hem
güçlü yanlarınızı vurgulayan hem de yapıcı eleştirilerde bulunan
bir süpervizyon almak sizin karşılaştığınız vakalarla başa çıkmanızı
kolaylaştıracaktır. Bu şekilde alınacak olan bir süpervizyon, sizin
vakalarınızı etkili bir biçimde yönetmenizde yol gösterici olacağı gibi;
vakanın hikayesiyle ilgili olarak sizde ortaya çıkmış olan herhangi
bir travmatik durum ya da kişisel tepki üzerinde çalışmanız için de
olanak sağlayacaktır.
•
Mesleki yeterlilik duygunuzu güçlendirmek için çalışma
arkadaşlarınızdan gerek duyduğunuz desteği almaya çalışın.
•
Mümkün olan durumlarda destek gruplarının düzenlenmesi
konusunda talepte bulunun. Bu konuda, travma ile çalışma ve
travmanın etkileri konusunda deneyimli hizmet verenler tarafından
yönetilen destek grupları düzenlenebilir.
•
Çalıştığınız vakaları grupla gözden geçirmek için fırsatlar yaratın.
İş arkadaşlarınız ile vaka tartışması toplantıları yapmak, hizmet
sunma kapasitenize olumlu etkiler yapabilir.
58
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
c.
Denge Sağlama
Çalışmalar sırasında hizmet sunma ve dinlendirici etkinlikler
arasında denge kurmanın ve bu dengeyi koruyabilmenin öz bakım içinde
önemli bir yeri bulunmaktadır. İşin kişiden talep ettikleri ile kendi kişisel
ihtiyaçları arasında denge kurmak kadar; çalışma planı oluştururken işin
yorucu bölümleri ile daha az yorucu bölümleri arasında denge kurmak
da gereklidir. Bu süreçte, dinlenme, rahatlama, yemek ve egzersiz için
kişi kendine zaman ayırmalıdır.
Aşağıda, alan yazını taraması sonucu oluşturulmuş etkili denge
stratejileri sıralanmıştır (Bober, Regehr ve Zhou, 2005; Hunter ve
Schofield, 2006).
Denge Stratejileri:
•
Çalışmalar sırasında yardım hizmeti sunmadığınız zamanlarınızda,
sizin bakımınıza ya da yardımınıza ihtiyacı olmayan kişilerle vakit
geçirmek için fırsatlar yaratın.
•
Çalıştığınız travma vakalarının iş yükünün izlenmesi ya da vaka
sayısının sınırlandırılmasını sağlayın.
•
İkincil travmaya karşı koruyucu görevi görecek başka ilgi alanları
geliştirmeye çalışın. Bunlar aynı zamanda, psikolojik ve fiziksel iyilik
halinin desteklenmesi ve sürdürülmesinde de fayda sağlayacaktır.
Bunlar arasında, koşullar elverdiği ölçüde yaratıcı faaliyetlere
katılım, dinlenme, fiziksel ve sosyal etkinlikler sayılabilir.
•
Rahatlama ve gevşeme için koşullarınıza uygun etkinlikler bulmaya
çalışın. Bu tür etkinliklerde en önemli nokta, etkinliği düzenli ve sürekli
olarak yapmanızdır. Örneğin meditasyonun günlük düzenli olarak yapıldığı
takdirde olumlu etkiler ortaya çıkardığı bulunmuştur (Onbaşıoğlu, 2004).
Ek 2’de kısa bir meditasyon yönergesi örneği bulabilirsiniz.
•
Çalıştığınız bölgede rahatlama ve gevşeme için bir mola yeri
oluşturmaya çalışın. Oluşturduğunuz bu mola yerinde grup olarak ya
da kendi başınıza nefes ve gevşeme egzersizleri yapabilirsiniz. Ek
3’te bir nefes ve gevşeme egzersizi yönergesi örneği bulabilirsiniz.
•
Koşulların elverdiği ölçüde yürüyüş gibi fiziksel egzersizler yapın.
•
Müzik dinlemek, çevre gezileri yapmak, ya da kitap okumak gibi
59
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
düşüncelerinizi yaptığınız işten uzak tutmaya yarayacak etkinlikler
bulmaya çalışın.
•
Kendinize günlük düzenli dinlenme aralıkları verin.
Bunlara ek olarak, kendinize has öz bakım yolları geliştirebilirsiniz.
Moralinizi yüksek tutma, olumsuz düşünceleri zihninizden uzaklaştırma,
mizah, iyimserlik, kendi güvenliğinizi temin etmeniz ve günlük tutmanız
önerilebilecek etkili yollardan bazılarıdır. Günlük tutmak özellikle kendinizi
tanımak açısından iyi bir öz bakım yoludur. Günlüğünüze, duygularınızı
ve deneyimlerinizi, rüyalarınızı ve yaşadığınız olayları yazabilirsiniz.
Günlük tutma, çalışılan vakalarla ilgili notların tutulma aracı olabileceği
gibi, hizmet verenlerin kendileri için anlamlandırmanın (debriefing) bir
yolu da olabilir (Kalayjian, 1995).
Son olarak, öz bakımı destekleyici kurumsal/örgütsel özelliklere
değinmek yerinde olacaktır. Karşılıklı değer vermenin ve öz bakımın
teşvik edildiği, her zaman desteğin ve destek kaynaklarına kolaylıkla
ulaşabilmenin sağlandığı bir çalışma ortamının sağlanması, yardım
hizmeti verenlerin öz bakımı için önemli bir etkendir (Collins & Long,
2003). Kendini tanımanın, duygu ve düşünce benzersizliğinin takdir
edilmesinin kişinin sahip olduğu gücün bir göstergesi olduğu tüm
çalışanlara vurgulanarak özümsetilmesi gerekmektedir. Özetle, afet
çalışmalarına katılan ekipte öz bakımı destekleyici ve teşvik edici bir
çalışma kültürü yaratılmalıdır (Hunter ve Schofield, 2006). Bunlar için ekip
olarak yapılanabilecek olanlar arasında süpervizyon verme, tükenmişlik
yaşayan ya da başa çıkma konusunda sıkıntı yaşayan çalışanlar için
destek sağlama, çalışanların iş yükünü dengeleme, kişisel terapiyi teşvik
etme ve anlamlandırma oturumları düzenleme yer alabilir. Kaynaklar
Acicbe, Ö., Aker, T., Özten, E., Gezer, Ö., Tanrıdağlı, C. ve Liman, O.
(2003) Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çalışanlarında
Ruhsal Travma ve Etkileri. 39. Ulusal Psikiyatri Kongresi, Poster
Bildiri, Antalya.
Arway, M. J. (2001). Secondary traumatic stres among trauma
counsellors: What does the research say? International Journal for
the Advancement of Counselling, 23, 283-293.
60
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Bober, T., Regehr, C. ve Zhou, Y. R. (2006). Development of the coping
strategies inventory for trauma counselors. Journal of Loss and
Trauma, 11, 71-83.
Bonanno, G. A. (2004). Loss, trauma, and human resilience: have
we underestimated the human capacity to thrive after extremely
aversive events? American Psychologist, 59(1), 20-28.
Collins, S. ve Long, A. (2003). Working with the psychological effects of
trauma: consequences for mental health-care workers- a literature
review. Journal of Psychiatric and Mental Health Nursing, 10, 417-424.
Çakmak, H. Aydın-Er, R., Öz, Y. C. ve Aker, A. M. (2009). Kocaeli İli 112
Acil yardım Birimlerinde Çalışan personelin marmara depreminden
etkilenme ve olası afetlere hazırlık durumlarının saptanması. 24/05,
2010 tarihinde http://www.akademikaciltip.com/jvi.asp?pdir=atuder&pl
ng=tur&list=inpress adresinden indirilmiştir.
Deighton, R. M., Gurris, N. ve Traue (2007). Factors affecting burnout and
compassion fatigue in psychotherapists treating torture survivors: Is
the therapist’s attitude to working through trauma relevant? Journal
of Traumatic Stress, 20(1), 63-75.
Dyregrov, A., Kristoffersen, J. I. ve Gjestad, R. (1996). Voluntary and
professional disaster-workers: similarities and differences in
reactions. Journal of Traumatic Stress, 9(3), 541-555.
Figley, C. (2005). Compassion fatigue: An expert interview with Charles
R. Figley, MS, PhD. 5/2, 2009 tarihinde, http://www.medscape.com/
viewarticle/513615 adresinden indirilmiştir.
Figley, C. (2007). The art and science of caring for others without
forgetting self-care. 6/2, 2009 tarihinde, http://www.giftfromwithin.
org/html/artscien.html adresinden indirilmiştir.
Hunter, S. V. ve Schofield, M. J. (2006). How counsellors cope with
traumatized clients: personal, professional and organizational
strategies. International Journal of the Advancement of Counselling,
28(2), 121-138.
Kaçmaz, (2005). Tükenmişlik (Burnout) sendromu. İstanbul Tıp Fakültesi
Dergisi, 68, 29-32.
Kahil, S. (1988). Interventions for burnout in the helping professionals:
61
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
A review of the emprical evidence. Canadian Journal of Counseling
Review, 22, 310-342.
Kalayjian, A. S. (1995). Disaster and mass trauma: global perspectives
on post disaster mental health management. Long Branch, NJ:
Vista Publishing.
Karancı, N. (2006). Afetle yaşamak ya da afet yaşamamak. 14. Ulusal
Psikoloji Kongresinde sunulmuş bildiri. 12/02, 2009 tarihinde,
www.library.atilim.edu.tr/kurumsal/pdfs/kongre2006kon.ppt adresinden
alınmıştır.
Lazarus, R. S. (1991). Emotion and adaptation. New York: Oxford
University Press.
Maslach, C. ve Jackson, S. E. (1985). The role of gender and family
variables in burnout. Gender Roles, 12(7), 837-851.
Maslach, C. ve Pines, A. (1997). The burnout syndrome in day care
setting. Child Care Quarterly, 6, 100-113.
Maslach, C., Schaufeli, W. B. ve Leiter, P. M. (2001). Job burnout. Annual
Review of Psychology, 52, 397-422.
McCann, I. L. ve Perlman, L. A. (1989). Vicarious traumatization: A
framework for understanding the psychological effects of working
with victims. (Ed: M. C. Horowits) Essential papers on posttraumatic
stress disorder (499-517). New York University Press.
MacKay, L. (2009). Helping the helpers: understanding, assessing,
and treating humanitarian workers experiencing acute stress
reactions. 16/2, 2009 tarihinde, www.headington-institute.org/Default.
aspx?tabid=1335 adresinden indirilmiştir.
Moran, C. C. (1998). Stress and emergency work experience: a non-linear
relationship. Disaster Prevention and Management, 7(1), 38-46.
Neumann, D. ve Gamble, S. (1995). Issues in the professional
development of psychotherapists: Counter transference and
vicarious traumatization in the new trauma therapist. Psychotherapy,
32(2), 341-348.
Newsome, S., Christopher, J. C., Dahlen, P. ve Christopher, S. (2006).
Teaching counselors self-care through mindfulness practices.
Teachers College Record, 108, 1881-1900.
62
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
O’Halloran, T. M. ve Linton, J. M. (2000). Stress on the job: Self-care
resources for counselors. Journal of Mental Health Counseling,
22(4), 354-364.
Onbaşıoğlu, M. (2004). Stresle başetmede zihinsel yöntemler. Türk
Psikoloji Bülteni, 34/35, 103-127.
Rothschild, B. (2006). Help for the helper: The Psychophysiology of
compassion fatigue and vicarious trauma. New York: W.W. Norton
& Company
Ruzek, J. I., Brymer, M. J., Jacobs, A. K., Layne, C. M., Vernberg, E. M.
ve Watson, P. J. (2007). Psychological first aid. Journal of Mental
Health Counseling, 29(1), 17-49.
Tedeschi, R. G., Park, C. L. ve Calhoun, L. G. (1998). Posttraumatic
growth: conceptual issues. (Ed: I. B. Weiner) Posttraumatic growth:
positive changes in the aftermath of crisis (1-22). Mahwah, New
Jersey: Lawrence Erlbaum Associates.
Yassen, J. (1995). Preventing secondary traumatic stres disorder.
(Ed: C. Figley) Compassion Fatigue: Secondary Traumatic stress
disorders in those who treat the traumatized (pp. 178-208). New
York: Routledge.
Yılmaz, B. (2007). Yardım çalışanlarında travmatik stres. Klinik Psikiyatri,
10, 137-147.
63
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
64
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Ek 1. Green Cross Academy of Traumatology Tarafından Önerilen
Öz Bakım Standartları*
* Bu bölüm Green Cross Academy of Traumatology (www.greencross.org)
’den izin alınarak tercüme edilmiş ve eklenmiştir.
I. Kuralların amacı
Herhangi bir alanın uygulama standartlarında olduğu gibi, bir
uygulayıcının öz bakımın standartlarına uyması gerekir. Bu adımlar
(guidelines) Green Cross’un tüm üyeleri tarafından kullanılabilir. Bu
adımların iki amacı vardır: Birincisi, görev sırasında başkalarına yardım
ederken hizmet verenlerin kendilerine zarar vermemeleridir. İkincisi
ise, hizmet verenlerden yardım bekleyen insanlara sunulan hizmetin
kalitesinden emin olmak için hizmet verenlerin kendi fiziksel, sosyal,
duygusal ve manevi ihtiyaçlarını gözardı etmemeleridir.
II. Uygulamada Öz bakımın Etik İlkeleri
Bu ilkeler bir uygulayıcı olarak kendi öz bakımınızla ilgilenmemenizin
etik olmadığını beyan eder; çünkü yeterli öz bakım, hizmet verdiğiniz
kişilerin zarar görmesini engeller.
1. Kendi itibarına ve değerine saygı gösterme: Öz bakımınızı ihlal
etmeniz itibarınızı ve güveninizi azaltır.
2. Öz bakım sorumluluğu: Kendinize bakmak sonuçta sizin
sorumluluğunuz ve bunu ihmal etmenizi kimse haklı gösteremez.
3. Öz bakımınızı ve görevinizi yerine getirme: Bir yardım veren
olarak yerine getireceğiniz görevin, öz bakım görevinizi yerine
getirmediğiniz takdirde tamamlanmış olamayacağını kabul
etmelisiniz.
III. Öz Bakım Uygulamasının Standartları:
1. Evrensel sağlık hakkı: Her yardım veren, bulunduğu
pozisyonundan ve işvereninden bağımsız olarak öz bakımla ilgili
sağlık hakkına sahiptir.
65
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
2. Fiziksel dinlenme ve beslenme: Her yardım veren dinlendirici bir
uykuyu ve iş yerinde üstlendikleri rollerini sürdürmelerine destek
olacak olan, işten fiziksel olarak bir süreliğine uzaklaşmayı hak
eder.
3. Duygusal dinlenme ve beslenme: Her yardım veren işte ve iş
dışındaki ortamlarda duygusal ve manevi yenilenmeyi hak eder.
4. Beslenme düzeni: Her yardım veren yiyecek, içecek ve kullanacağı
ilaçlara ilişkin neyi, ne kadar tüketeceğine ilişkin kendi sınırını
belirlemelidir. Bunu yapmamak yardım veren olarak yeterliliklerinden
ödün vermelerine yol açabilir.
IV. Takdir ve Karşılık Beklentisine İlişkin Standartlar
1. Süpervizör (denetimci) ve danışanların takdirini istemek,
almak ve hatırlamak: Bu ve benzeri etkinlikler çalışanların
doyumunu arttırır ve yardım verirken onları duygusal ve manevi
olarak destekler.
2. Hizmetinizin fark edilmesini istediğinizi ifade edin: Fark edilmek
de çalışan doyumunu arttırır ve destekler.
3. Takipçiler seçin: Bunlar sizi kişi olarak ve yardım veren olarak
tanıyan meslektaşlarınızdır ve öz bakımınıza dair çabalarınızı
izlemeyi üstlenirler.
V. Sağlığı Temin Etme ve Sürdürme Standartları
Bölüm A. Öz bakım taahhüdü
1. Resmi, yazılı bir taahhüt yapın: Yazılı, aleni, belirli ve ölçülebilir
öz bakım sözü verin.
2. Belirli süreler koyun ve amaçlar belirleyin: Öz bakım planınızda
belirli öz bakım etkinlikleri ile ilgili süreler ve amaçlar belirlenmelidir.
3. İşleyecek stratejiler oluşturun ve bunları izleyin: Böyle bir plan
erişilebilir ve büyük bir bağlılıkla izlenebilir olmalı ve öz bakım
takipçiniz tarafından denetlenmelidir.
66
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Bölüm B: İşten uzaklaşmak için stratejiler
4. Resmi, yazılı bir taahhüt yapın: Çalışma saati dışındaki saatlerde
işyerinden çıkacağınıza ve eğlendirici, canlandırıcı, güçlendirici ve
yaşama sevinci veren, tazeleyici etkinliklerde bulunacağınıza dair
yazılı, açık, belirli ve ölçülebilir sözler verin.
5. Belirli süreler koyun ve amaçlar belirleyin: İşten kendinizi
uzaklaştırmak için yapacağınız plan, öz bakım ile ilgili özel
etkinliklerle ilgili belirlenmiş sürelerin ve amaçların konulmasını
içermelidir.
6. İşleyecek stratejiler oluşturun ve bunları izletin: Böyle bir plan
ulaşılabilir olmalı ve büyük bir bağlılıkla izlenmeli ve öz bakım
takipçileriniz tarafından izlenebilmelidir.
Bölüm C. Öz bakımda başarılı olma duygusunu oluşturma ile
ilgili stratejiler
7. Yeterli rahatlama ve dinlenme ile ilgili stratejiler: Sizin kendi
ilgi ve yeteneklerinize göre şekillendirilmiş stratejiler çoğu zaman
dinleme ve rahatlama ile sonuçlanır.
8. Günlük stres giderme yöntemlerinin uygulanmasına dair
stratejiler: Bu stratejiler, çalışma saatleri süresince ve çalışma
saatleri dışında stresinizi etkin bir şekilde yönetebileceğiniz, kendi
beceri ve yeteneklerinize göre biçimlendirilmiş ve diğerlerinden
farklılığını fark edebileceğiniz stratejilerdir.
VI. Öz Bakım Uygulama Envanteri- Kişisel
Bölüm A: Fiziksel
1. Vücut çalışması: Vücudunuzun her bir bölümünün gergin olup
olmadığını gözden geçirmeye ve bu tür gerginlikleri azaltmaya ya
da ortadan kaldırmaya yönelik teknikleri kullanma.
2. Dinlendirici bir uykunun başlatılması ve sürdürülmesi: Gürültü,
koku ve ışık gibi uyaranların olduğu çeşitli ortamlarda uykuya
dalmayı ve uykuya dönmeyi sağlayan bir dizi sağlıklı yöntemler.
3. Uygun bir beslenmeyi temin eden etkili yöntemler: Aldığımız ve
67
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
almadığımız tüm yiyecek ve içecekleri, sağlık ve işleyiş açısından
sonuçlarının farkında olarak, etkili bir şekilde gözden geçirme.
Bölüm B: Psikolojik
4. İş ve eğlence arasındaki dengeyi korumaya yönelik etkin davranış
ve uygulamalar
5. Etkili rahatlama süresi ve yöntemleri
6. Doğayla ve diğer rahatlatıcı uyaranlarla sıklıkla iç içe olma
7. Etkili yaratıcı ifade yöntemleri
8. Süreğen öz bakım için etkili beceriler
a. Girişkenlik (assertiveness)
b.Stresi azaltma
c. Kişiler arası iletişim
d.Bilişsel yeniden yapılandırma
e. Zaman yönetimi
9. Meditasyon ve rahatlatıcı diğer uygulamalara ilişkin beceri ve
yeterlilikler
10. Öz değerlendirme ve öz farkındalık ile ilgili etkili yöntemler
Bölüm C: Sosyal/kişiler arası
11. Soysal destekler: İkisi iş ortamından olmak üzere ihtiyaç
duyulduğunda yoğun düzeyde destek verebilecek en az 5 kişi.
12. Yardım alma: Hem kişisel hem de mesleki olarak ne zaman ve
nasıl yardım alabileceğiniz ve bu yardımın hızlı ve etkili bir şekilde
nasıl yapılacağı ile ilgili bilgiyi edinme.
13. Sosyal konularda aktif olma: Daha iyi bir dünya ve bunu
gerçekleştirmeye çalışmaktan duyulan tatmin duygusu ile
sonuçlanacak olan sosyal adaleti vurgulama ya da koruma ile ilgili
olmak.
68
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
VII. Öz Bakım Uygulama Envanteri- Mesleki
1. İş ve ev arasında denge kurma: Hiçbirinden ödün vermeksizin
her ikisine de yeterli zamanı ayırmak.
2. Sınırlar belirleme: Aşağıdaki konulara ilişkin taahhütte bulunmak
ve buna bağlı kalmak:
a. Zaman sınırları/fazla mesai yapma
b. Terapi süreci/mesleki sınırlar
c. Kişisel sınırlar
d. Birden fazla rolü üstlenme (hem sosyal hem de mesleki olarak)
e. Değiştirebileceği şeyleri ayırt etmede ve kabulleneceklerinde
gerçekçi olma
3. Aşağıdakiler yoluyla işyerinde destek/yardım alma:
a. Çalışma arkadaşlarının desteği
b. Süpervizyon/müşavirlik/terapi
c. Rol modelleri/akıl hocaları
4. İş doyumu sağlama: İşle ilgili zevkleri ve başarıları fark etme ve
hatırlama.
VIII. Önleme Planı Geliştirme
1. Varolan öz-bakım ve önleme işleyişini gözden geçir
2. Her bir gruptan 1 amaç seç
3. Bu amaca ulaşmada kaynakları ve engelleri incele
4. Destek sağlayan kişi ile amacı ve uygulama planını gözden
geçir
5. Planı uygulamaya geçir
6. Destek sağlayan kişiyle planı haftalık, aylık ve yıllık olarak
gözden geçir
7. Değişimleri fark et ve takdir et.
69
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Ek 2. Örnek Meditasyon Yönergesi
Altınıza bir minder alın. Rahat bir bağdaş kurun. Dizleriniz
kalçalarınızdan aşağıda, yerde olsun. Hafifçe sağa sola sallanın ve
oturma kemiklerinizi hissedin. Oturma kemiklerinizin üzerinde eşit ağırlık
olsun. Ellerinizi dizlerinizin üzerine koyun. Kollarınız dirseklerinizden
hafifçe kırılsın. Ayaklarınızın yerle temas ettiği bölgeleri hissedin…
Ellerinizin dizlerinizle temas ettiği noktaları fark edin… Omurganız kendi
doğal kıvrımında uzuyor, çeneyi hafifçe içeri alın… Yüz kasları gevşesin...
gözler gevşesin... göz kapaklarınız yumuşakça kapasın gözlerinizi...
Çene gevşesin, boğaz yumuşasın… Omuzlarınızı gevşetin… Karnınızı
yumuşatın… Şimdi kalça bölgenizdeki kaslar dikkatinizin ışığında
gevşiyor. Ve sanki yere kök salıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Dikkatiniz yavaşça nefesinize doğru yönlensin… Nefes burun
deliklerinizden belli bir hızla, sıcaklıkla, belki bir kokuyla giriyor içinize ve
içinizde aşağı doğru bir yolculuğu var nefesin... Sonra nefes vermeden
önce minik bir an her şey duruyor sanki… Nefes verirken yukarı doğru
hareket ediyor nefes… Ve burun deliklerinizden dışarı süzülürken belki
hızı, sıcaklığı, kokusu değişiyor… Sonra tekrar nefes almadan önce
yine her şeyin durduğu minik bir an daha...
Zihnimiz çok hareketli… Bizi bu andan alıp geçmişe ya da
gelecekte yapacaklarınıza götürüyor olabilir… Bunu fark ettiğinizde
tekrar tekrar bu ana, nefesinize davet edin dikkatinizi… Ve nefes alışverişler arasındaki kısa anların farkındalığında bir kaç dakika sessizlikle
kalalım...( başlangıç olarak bu süre 5 dakika olabilir ve yavaş yavaş
arttırılabilir) Hazır olduğunuzda yavaşça gözlerinizi açın.
70
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
Ek 3. Örnek Nefes ve Gevşeme Egzersizi Yönergesi
Nefes Egzersizi
Endişe ya da kaygı hissedilen zamanlarda hızlı ve yüzeysel nefes
alıp veririz ve kendimizi nefessiz kalmış hissederiz. Aşağıdaki bölümde
hızlı, küçük ve kısa nefes almayı engelleyerek gevşemeye yardımcı
olan bir nefes alıp verme yönteminin basamakları anlatılmaktadır.
Nefes egzersizine başlamadan önce diyaframdan solunum yapmanın
alıştırmasını yaptırın.
Nefes alma egzersizine başlamadan önce sağ elinizi göbeğinizin
hemen üstüne, sol elinizi göğsünüzün üstüne yerleştirin ve gözlerinizi
kapatın (bu egzersizi başka biri size okumuyorsa, gözleriniz açık kalsın).
Nefes alıp verirken sol elinizin inip kalktığını hissediyorsanız şu anda
ciğerlerinizin üst kısmı ile nefes alıyorsunuz demektir. Şimdi ciğerlerinizin
alt kısmını hava ile doldurmaya, diyaframdan solunum yapmaya çalışın.
Karın bölgenizin üzerindeki sağ eliniz inip kalkmaya başladıysa bunu
başarıyorsunuz demektir.
İçinizden 4’e kadar sayarak ciğerlerinizin tamamını doldurun. (Bu
arada sol elinizin aşağı doğru, sağ elinizin de yukarı doğru kalktığını
hissedin.) Sonra 2’ye kadar sayana kadar nefesi içinizde bekletin ve
6’ya kadar sayarak nefesinizi boşaltın. Bu şekilde soluk alıp verirken
kaslarınızın ardışık bir biçimde kullanıldığını göreceksiniz.
Şimdi 4-5 kez normal nefes alın çünkü derin nefes almaya devam
etmeniz halinde baş dönmesi hissedebilirsiniz. Şimdi tekrar 4’e kadar
sayarak derin bir nefes alın ve nefesi alırken içinize rahatlığın, huzurun,
mutluluğun dolduğunu hayal edin. 2’ye kadar saydıktan sonra 6’ya kadar
sayarak nefesinizi boşaltırken, endişe ve kaygının ve onu oluşturan
etkenlerin soluğunuzla birlikte vücudunuzdan dışarı atıldığını hayal
edin. Bu nefes egzersizini tekrarladıkça göreceksiniz ki, nefesinizi verme
süreniz gittikçe artacak. Nefes egzersizini günün değişik zamanlarında
gerildiğinizi ya da bunaldığınızı hissettiğinizde tekrarlayabilirsiniz.
Gevşeme Egzersizi
Gevşeme egzersizine başlamadan önce doğru nefesi öğretmek ve
alıştırmasını yaptırmak faydalı olacaktır. Ayrıca, egzersize başlamadan
önce katılımcılara onları rahatlatan yeri bulma alıştırmasını yaptırın
çünkü katılımcılar arasından rahatlatan yeri bulma konusunda
71
PSİKOSOSYAL UYGULAMALAR KATILIMCI KİTABI
zorlananlar olabilir. Alıştırma esnasında rahatlatan yeri bulmakta
zorlanan katılımcılar varsa katılımcılara eğitimin yapıldığı yeri rahatlatan
yer olarak seçebileceklerini söyleyin: “Eğer sizi rahatlatan bir yeri
bulmakta zorlanıyorsanız bulunduğumuz bu yeri hayalinizde rahatlatan
yer olarak belirleyebilirsiniz. Bundan sonra gevşeme egzersizinizi
yaparken burasını güvende ve rahat hissettiğiniz yer olarak hayalinizde
canlandırabilirsiniz”. Bu iki alıştırmadan sonra aşağıdaki egzersizi
uygulamaya geçebilirsiniz.
Kendinizi rahat hissettiğiniz bir konuma getirin. Derin bir nefes alın
ve yavaşça nefesinizi verirken gözlerinizi kapatın… Tekrar derin bir nefes
alın ve nefesinizi verirken hoş bir gevşekliğin vücudunuza yayıldığını
hissedin... Yavaş ve düzenli nefes alıp verişinizin farkına varın…
Her nefes verişinizde daha fazla gevşediğinizi fark ediyorsunuz…
Gevşeme hissiniz baş bölgenizden başlıyor ve ayakucunuza
kadar yayılıyor… Şu anda başınızın, yüzünüzün ve göz çevrenizin
gevşediğini hissediyorsunuz... Bu gevşeklik duygusu boynunuza,
omuzlarınıza, kollarınıza ve ellerinize yayılıyor… Omuz bölgenizin
gevşediğini hissettikçe, vücudunuzdaki gerginlik sizi terk ediyor ve
daha çok gevşiyorsunuz… Düzenli nefes alış verişiniz devam ederken
omuzlarınızda hissettiğiniz gevşeklik göğüs, karın ve kalça bölgenize
yayılıyor… ve şimdi bu gevşekliğin bacaklarınıza ve ayaklarınıza doğru
yayıldığını hissediyorsunuz… Şu anda tüm vücudunuz yumuşak, ılık ve
sakin bir gevşekliğin içersinde… Düzenli nefes alış verişlerinizin farkına
vardıkça, gevşekliğiniz daha da artıyor… Gerilim bedeninizi terk ediyor
ve gevşekliğiniz artıyor…
Gevşekliğiniz artarken, içinizi sakin, rahat ve ılık bir duygu kaplıyor
ve hayalinizde sizi rahatlatan bir yer canlanıyor… Burası sizin güvende
ve rahat hissettiğiniz bir yer… Etrafınızda neler olduğuna bakın… Rahat
ve sakin bir şekilde nefes alıp vermeye devam ederken bu yerde bir
süre kalın ve etrafınızdaki renkleri görün… sesleri dinleyin… ve kokuları
duyumsayın… Kendinizi güvende ve sakin hissediyorsunuz… Verdiğiniz
her nefeste, kendinizi derinden ve tamamen kabul edip, onaylayıp,
sevdiğinizi tekrarlayın…Şu anda olmaktan memnunsunuz… Sakin…
dengeli…ve rahatlamış bir durumdasınız… Bu durumda bir süre kalın...
Hazır olduğunuzda yavaş yavaş gözlerinizi açın ve ne kadar rahatlamış
olduğunuzun farkına varın.
72

Benzer belgeler