Neo-Klasik İktisat ve Temel Varsayımları

Transkript

Neo-Klasik İktisat ve Temel Varsayımları
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Post Otistik İktisat Çerçevesinde Küresel Ekonomik Kriz Ve NeoKlasik İktisat İlişkisi
Selda Atik ∗
Başkent Üniversitesi, İİBF/İktisat Bölümü, Türkiye.
e-mail: [email protected]
Özet
Neo-klasik ekonomik kuram giderek artan bir şekilde günümüz ekonomik problemlerinin
sorumlusu olarak görülmektedir. Hatta son dönemde yaşanan küresel ekonomik krizle birlikte
çözülemeyen ekonomik sorunlara yol açan temel nedenin Neo-klasik sistemin kendisi olduğu
konusunda görüşler yaygınlaşmaktadır. Post Otistik iktisat hareketi, 2000’lerin başında
Fransanın önde gelen eğitim kurumlarından olan Ecole Normale Supérieure öğrecilerinin
yayınladığı bir deklarasyonla ortaya çıkmıştır.Görüşe göre; Neo-klasik kuramın ekonomik
sorunlara çözüm bulamamkta hatta sorunların derinleşmesine sebep olmaktadır. Bununla
birlikte, eğitimde ve kurgusal ekonomik modellerde kullanılan yoğun matematik, iktisatın
metodolojisini daraltarak giderek gerçek dünyayla da bağını kopartmaktadır. Çalışmada son
dönemde yaşanan küresel ekonomik kriz ve Neo-klasik iktisat kuramı arasındaki bağlantı Post
Otistik İktisat görüşü çerçevesinde incelenerek sonuçlara ulaşılmaya çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Küresel ekonomik kriz, Neo-klasik İktisat, Post Otistik İktisat.
JEL kodları: E 13, P 16, P 51.
∗
İletişim: Başkent Üniversitesi, İİBF/İktisat Bölümü Ankara/Türkiye 0312 234 10 10 /1721
[email protected]
1
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
The Relationship Between Current Global Economic Crisis And NeoClassical Economics Under Post Autistic Economics
Selda Atik
Department of Economics, Başkent University, Turkey.
e-mail: [email protected]
Abstract
The Neo-classical Economics Theory has been increasingly failing to adress the serious
problems of the world economy. It is even possible to argue that the Neo-classical system lies
at the root of the current severe economic problems. Post Autistic Economic Theory has
emerged in early 2000’s with a declaration made by the student of Ecole Normale Supérieure
in France. According to Post Autistic Economics Theory; Neo-classical Economics does not
find solutions recent economic problems an deven lead to deepening of the problems. They
also argued that the over handed use of mathematics in education and application of
economics narrows down the methodology of economics to produce solutions to real social
issues on the ground. In this study, current global economic crisis and its connection to the
neoclassical economics will be analyzed, and the relevance and validity of the Post Autistic
Theory will be examined.
Keywords: Global economic crisis, Neo-classical Economics, Post Autistic Economics.
Jel Codes: E13, P 16, P 51.
2
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
1. Giriş
Günümüzde hakim iktisat görüşü olarak da bilinen Neo-klasik kurama dahil olan iktisatçıların
önerdikleri politikalar güncel sorunları çözmekte giderek yetersiz kalmakta hatta zaman
zaman sorunu daha da derinleştirmektedir. Bu başarısızlığın en önemli sebebi çağdaş iktisadın
sorunlu olması, başka bir deyişle hakim iktisat kurallarının günümüz ekonomilerine
uygulanabildiği sağlıklı bir yapıya kavuşturulamamış olmasıdır. Bununla birlikte son yıllarda
Neo-klasik iktisat kuramı giderek artan bir şekilde sorgulanmaya ve gerçek dünya olaylarına
bakışının gözden geçirilmesi gerekliliği çeşitli çevreler tarafından dile getirilmeye
başlanmıştır. Post Otistik İktisat hareketi; iktisat öğrencilerinin kendilerine öğretilen neoklasik kuramın egemenliğindeki iktisadın sorunlarına yönelik bir harekettir. Bu çerçevede
iktisat öğrencileri; daha gerçekçi, çoğulcu ve sosyal bilimlerle ilişkisini koparmayan bir bilim
dalı istediklerini vurgulamaktadırlar. Hareketin çıkış noktası iktisat biliminin kullandığı
yoğun matematik ve kurgusal modellerle gerçek dünyadan kopmuş ve sorunlara çözüm
üretemez hale gelmiş olmasıdır. Bu noktada en kısa zamanda iktisatta bir reform yapılması
gerekmektedir. Post otistik iktisat hareketi tarafından ifade edilen bu yadsınamaz sorun
2000’li yılların başlarında ifade edilmiş olmasına rağmen günümüzde daha büyük bir öneme
kavuşmuştur. 2008 yılı ortalarında ABD merkezli olarak başlayan küresel ekonomik kriz
sinyalleri pek çok iktisatçı tarafından anlaşılamamış, dokunulmaz kural olan piyasa dengesi
modeline asla müdahale edilmemesi sonuna kadar savunulmuş, bu konuda uyarılarda bulunan
iktisatçılara ise karamsar olma veya bilimsel düşünmeme suçlamaları getirilmiştir. Bununla
birlikte ortada olan net gerçek, hakim görüş olan Neo-klasik iktisadın artık gerçek olaylara
hakim olamaması sorunlara çözüm bulamaması ve hatta sorunların sinyallerini bile
algılayamamasıdır. Çalışmada öncelikle, Neo-klasik kuramın temel varsayımları ele alınarak
tartışmalı görülen yanları gözden geçirilecektir. İkinci bölümde Post Otistik iktisat hareketi ve
Neo-klasik iktisata yönelik eleştirel yaklaşımları incelenecek ve son bölüm de ise Post Otistik
İktisat Çerçevesinde, yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz ve Neo-klasik kuram
paradigmaları karşılaştırılarak sonuçlara ulaşılmaya çalışılacaktır.
2. Neo-Klasik İktisat ve Tartışmalı Temel Varsayımlar
Neo-Klasik kuram iktisatta hakim görüş olma konumunu yüzyıldan fazla bir süredir
korumaktadır. Klasikler sanayi kapitalizminin başlangıcında yaşamış olmakla beraber, süreçte
hız kazanan sanayileşme ve kentleşme beraberinde pek çok toplumsal sorunu da beraberinde
getirmiştir. Klasik teorinin temel taşını oluşturan laissez-faire ilkesi, ortaya çıkan toplumsal
3
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
sorunlar sonucunda devletin giderek ekonomiye daha fazla müdahale etmesi sonucu
zedelenmeye başlamış ve 19. yy sonunda, kapitalizme yöneltilen şiddetli eleştiriler, toplumsal
düzen konusunda tarafsız kalmayı imkansız hale getirmiştir. (Guerrien, 1999 : 9)
Klasik ekolün revizyonu da denebilecek olan Neo-klasik kuram, Marxizmin gelişmesinden
de etkilenerek, değer teorisini yeniden açıklamaya yönelmiştir.(Wallerstein,1996: 93)
Klasiklerin ortaya koyduğu makroekonomik yaklaşım korunmakla birlikte, üretici ve tüketici
gibi küçük karar birimlerinin davranışlarını incelemek üzere, mikro ekonomik görüş ile ilgili
konuların ön plana çıktığı söylenebilir. Neo-klasikler, değeri yeni bir açıdan izah etmeye
çalışırken, nesnel reel maliyet, 1870’lerden itibaren yerini, sübjektif reel maliyete bırakmıştır.
Yeni teori psikolojik etkenlere dayandırılarak fayda ön plana alınmış, değerin belirleyicisi
olarak da emek-zaman yerini sübjektif zahmete bırakmıştır. Bu çerçevede Neo-Klasik iktisat,
marjinal değer ve bölüşüm anlayışında birleşen iktisat okullarının oluşturduğu bir bütündür.
(Mousavi ve Garrison, 2003 : 131)
Modern Neo-klasik teorinin genel hatlarını Leon Walras’ın çizdiğini söylemek mümkündür.
Walras’ın çağdaşı olan Alfred Marshall, Adam Smith geleneğini devam ettirmek üzere kısmi
denge analizini kullanmış ve tek piyasalarda kısmi denge üzerinde durmuştur. Bununla
birlikte analizin zaman aralıklarını içermemesi, genel denge modeline ulaşılmasını
engellemiştir. Walras, bu zorluktan kaçınmak için, statik bir model kullanmayı tercih etmiş
ancak bu yöntemle matematiksel analizin de önü açılmıştır.(Thomson, 1997 : 28) Statik bir
modelin tıpkı fizik gibi matematiksel bir yapı üzerine kurulması olasıdır. Bu çerçevede statik
model, iktisadın doğal bilimler gibi bir bilim olma yolunda ilerlemesinde önemli bir rol
oynamıştır. Pareto, Hicks ve Samuelson gibi isimlerin ürettiği kavramlar ve uyguladıkları
zekice yöntemler, tam rekabet ve pareto optimum gibi göz alıcı kavramlara ulaşılmasını
sağlamıştır. (Boland, 2002: 98)
Neo-Klasik kuramın en çok eleştiri alan varsayımlarını genel başlıklar altında toplamak
gerekirse, üç temel varsayımdan söz etmek mümkündür. Bunlar; homo economicus
(ekonomik insan), tam rekabet koşulları ve kar maksimizasyonu ve ceteris paribus (diğer
şartlar sabitken) olarak sıralanabilir. (Brenner, 1999 : 89)
Homo economicus varsayımı, Klasik ve Neo-Klasik kuramların ortak paydası olarak kabul
edilebilir. Söz konusu kavram; bireylerin kendi çıkarlarına göre hareket ederken uzun
4
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
dönemde de toplumun refahını artıracak şekilde hareket ettiklerini öngörür. Burada önemli
olan sorun, sözde bireyin ortalama tüketici (üretici) davranışlarını genel olarak açıklayıp
açıklayamamasıdır. Homo economicus birey, mallar, piyasalar ve diğer ekonomik konularda
tam bilgiye sahip, karşılaştığı seçenekler arasında mutlaka değerlendirme yapan, çoğu aza
tercih eden, yaptığı tercihler birbiriyle çelişmeyen kişidir. Homo economicus tüketiciler,
faydalarını maksimize ederken, üreticiler, karlarını maksimize eder.(Çeçen, 2004: 221) Homo
economicus varsayımı 2002 ekonomi Nobel ödülünü alan Daniel Kahneman, bireyin,
belirsizlik ve risk karşısında sistematik olarak rasyonel modelle bağdaşmayan şekilde
davranabildiğini kanıtlamaktadır. Kahneman’ın bu doğrultuda geliştirdiği refah teorisi NeoKlasik kuramın dayandığı bu en güçlü varsayımın geçerliliğini sorgulanır hale getirmektedir.
Kahneman ve Tversky, 1979 :263)
Neo-Klasik kuramın diğer bir varsayımı tam rekabet koşullarıdır. Bunları aşağıdaki gibi
sıralamak mümkün olsa da, tam rekabet piyasasını oluşturan koşulların gerçek ekonomik
hayatta uygulanabilirliği neredeyse imkansızdır. (Finlayson ve diğerleri, 2005 : 530)
•
Alıcı, satıcı ve üretim faktörlerinin tam serbestiye sahip olmalarına dayanan mobilite
koşulu; gerçek ekonomik hayatta oluşan bir takım nedenlerle aksamakta ve bu da
piyasada n taneden daha az firma bulunmasına sebep olmaktadır.
•
Tek tek bireylerden oluştuğu düşünülen toplum kurgulaması ya da başka deyişle
atomisite koşulu; Fizikçinin atomu, biyoloğun genleri temel nesne olarak kabul
etmesi gibi, ekonomi de bireyleri temel birim olarak kabul eder. Toplum bireylerden
oluştuğu kadar, sınıflar, politik gruplar, sendikalar, dini cemaatler ve etnik gruplardan
da oluşmaktadır. Birey Neo-klasik iktisadın varsaydığı gibi tek tip bir yapıdan
(rasyonel birey) oluşmamakta, aksine değer yargıları, cinsiyeti, yaşı, politik görüşü, ait
olduğu sınıf, etnik kimliği ve inançları onu toplumsal bir varlık haline getirir. Bu
çoğulcu yapı ihmal edilerek, özgür ve eşit sayılan rasyonel birey Neo-klasik iktisata
konu edilmiştir. (Kuhn, 1970 : 78)
•
Alıcı, satıcı ve alışverişe konu olan malların birbirinin aynısı olmasını ifade eden
homojenlik koşulu ise; psikolojik ve mekansal nedenlerle olduğu gibi, Pazar payını
artırmayı amaçlayan firmaların reklam ve mal farklılaştırmasına başvurması nedeni ile
de uygulamada yerini bulamamaktadır.
•
Alıcı ve satıcıların piyasadaki tüm fiyatları bildiği ve giriş çıkışlardan haberdar
olduğunu savunan açıklık koşulu ise; çeşitli zaman ve mekan engelleri sebebiyle,
5
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
özellikle mal piyasalarında uygulanması çok zor olan koşullardan biridir. (Weintraub,
1999 : 140)
Neo-klasik iktisatçılar yukarıdaki koşullardan yola çıkarak kurguladıkları modelde tam
rekabet piyasasını, başka bir deyişle ideal piyasayı benimserler. Bu piyasa fiyatları öneren ve
karar birimlerinin bu önerilen fiyatlara dayanarak oluşturdukları dileklerini kabul eden tek
merkezlerdir.(Guerrien , 1999: 10)
Tartışılan diğer bir varsayım da kar maksimizasyonudur. Neo-klasik iktisat hangi rekabet
piyasası koşullarında bulunursa bulunsun, her firmanın nihai amacını kar maksimizasyonu
olarak kabul etmekte ve bunu gerçekleştirmek için firmaların üretimlerine marjinal
maliyetlerin, marjinal hasılatlarına eşit olduğu düzeye kadar artıracaklarını ve satış fiyatlarının
da belirtilen üretim miktarına göre belirleneceğini varsaymaktadır. Firmaların gerçek hayatta
talep ve maliyet fonksiyonlarını bilmeleri ya da ürettikleri malın talep esneklikleriyle ilgili
tam bilgiye sahip olmaları mümkün değildir. Bir çok üretim alanında marjinal hesaplamaları
yapmak ya da başka bir deyişle bölünebilirlik mümkün değildir.(Simon, 1979 : 493)
Son olarak, ceteris paribus varsayımına göre; iktisadi bir olgu incelenirken, bu olguyu
inceleyen değişkenlerden belirli bir tanesinin değiştiğini, diğer değişkenlerin ise sabit kaldığı
varsayılır. Bu varsayım, iktisat bilimine teori oluşturmada ve analiz yapmada kolaylık
sağlarken, yapılan analizlerin gerçeklikten kopmasına sebep olan basitleştirici bir mantığa
karşılık gelmektedir. (Solow, 1985 : 328)
3. Post Otistik İktisat Hareketi ve Neo-Klasik Kuramın Eleştirisi
2000 yılında Fransa’nın saygın yükseköğretim kurumlarından biri olan Ecole Normale
Supérieure’da bir grup iktisat öğrencisinin yayınladığı bir bildiriyle ortaya çıkan hareket,
hakim iktisat görüşü olan Neo-klasik iktisat öğretisini ve iktisatta matematiğin aşırı
kullanımını eleştirmektedir. Hareket Fransa’da başlamakla birlikte kısa sürede tüm dünya
üniversitelerine hızla yayılmış ve Türkiye’de dahil olmak üzere bir çok ülkenin öğrencileri ve
öğretim üyelerinden destek bulmuştur. Harekete destek veren; Robert Solow, Amartya Sen,
James Galbraith, Frank Ackerman, Jacques Sapir, Deirdre Mc Closkey, Tony Lawson, Steve
keen, Sheila C. Dow, Ben Fine, Julie A. Nelson, Bernard Guerrien, Bruce J. Caldwell, HaJoon Chang, Richard Wolff, Robert Heilbroner gibi önde gelen iktisatçıların da aralarında
6
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
bulunduğu geniş bir kesim tarafından yapılan metodolojik ve teorik tartışmalar ve çalışmalar
devam etmektedir. (Acar, 2008 :11)
Otizm (kapanım); psikolojide öznenin dış dünyayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasına
kapanması olarak tanımlanmaktadır. Otistik olarak tanımlanan iktisat bilimi de gerçek
dünyayla bağ kuramamak ve gerçeklerden çok hayali bir dünyayı tercih etmekle
suçlanmaktadır. İktisadın, bilimsel görünümünü sürdürmek uğruna matematiksel olmayan
durumlar için matematiksel yapılar kurduğu, kurumları, tarihi, çevresel ve jeopolitik
gerçekleri, birey ve grupların stratejilerini, cinsler arası ilişkileri de içeren sosyolojik koşulları
ve epistemolojik konuları hesaba katmakta yetersiz kaldığı iddia edilmektedir.(Keen, 2001:
18)
Hareketin iktisat bilimine getirdikleri temel eleştirilerden biri; iktisatta çoğulculuğun
eksikliğidir. Dünyanın çoğu iktisat eğitimi veren kurumlarında ağırlıklı olarak Neo-klasik
iktisat öğretilmekte, diğer iktisat teorileri müfredattan yavaş yavaş silinmekte ve hatta pek çok
iktisat öğrencisi, iktisat öğretisinin Neo-klasik öğretiden ibaret olduğunu düşünerek mezun
olmaktadır. (Ormerod, 2004:197)
Post Otistik İktisat hareketinin belki de en çok eleştirdiği konu ise; matematiğin aşırı
kullanımıdır. Matematiğin bilimsel bir yöntem olarak vazgeçilmezliği tartışma götürmezdir.
Bununla birlikte sosyal bilimlerde matematik kullanımı, fizik gibi doğal bilimlerdeki kadar
geniş kapsamlı ve belirleyici olamaz. Birey davranışlarının mutlak bir nedensellik üzerine
oturmaması, toplumsal ilişkilerin matematiksel bir dille ifade edilemeyecek kadar karmaşık
ve öngörülemez oluşu, matematiksel olarak ifade edilebilen ilişkilerin de çoğu zaman bireyin
yargılama kapasitesini aşacak kadar geniş kapsamlı olması bunun başlıca sebepleri olarak
görülebilir. Matematiğin bazen matematikçilerin bile anlamakta güçlük çekecek kadar ileri
düzeyde ve yoğun kullanımı, iktisadın sosyal dinamiklerini incelemekteki yöntemlerin ciddi
biçimde sorgulanmasını gerektirmektedir. (Acar, 2009: 19)
Post Otistik iktisat, iktisat biliminin bir doğa bilimi olduğuna karşı çıkmaktadır. İktisat bir
sosyal bilimdir ve hakkında kesin yargılara varmak çok güç hatta imkansızdır. Belli bir
dönem aralığında geçerli olan politikalar, toplum yapısı ve alışkanlıkları değiştikçe geçerliğini
yitirebilir. Bu sebeple iktisadın matematikleştirilmesi, onun değişmez yasalar bütünü olduğu
anlamına gelmez.
7
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Bununla birlikte iktisadi analizlerde yoğun matematik kullanımı, iktisadı toplumsal
sorunlardan uzak ve gereksiz varsayımlar yığınına dönüştürmekten başka bir işe
yaramamaktadır. Aynı zamanda doğa bilimi sınıflamasına yaklaşan iktisat toplumsal
sorunların gerçekçi çözümlerinden gün geçtikçe uzaklaşmakta ve ekonomik sorunların
sinyallerini algılayamamakta, rasyonaliteyi savunduğu halde sorunlara rasyonel çözümler
bulamamaktadır. (Boland, 1997: 114) Bu doğrultuda iktisadın gerçek yaşamdan kopuk olduğu
ve düşsel senaryolar üzerine kurulu bir mantık yürüttüğü iddiası da, Post Otistik İktisat
hareketinin eleştirdiği diğer bir husustur. Gerçek yaşamda görülen iktisadi ilişkiler ile, Neoklasik iktisadın öngördüğü varsayımlar arasındaki bu çelişkinin yukarıda belirtilen
matematikselleşmeden kaynaklandığını söylemek mümkündür. Matematiksel ilişkiler mutlak
neden-sonuç ilişkilerine dayanırken iktisadi ilişkileri matematik diliyle ifade edebilmek için
belirli basitleştirmelere gitmek gerekmektedir.(Friedman, 1994 : 48) Bu sebeple yok sayılan
bazı değişkenler gerçek hayattan kopmayı da beraberinde getirmektedir.
4. Post Otistik İktisat Çerçevesinde Küresel Ekonomik Krize Yol Açan Neo-Klasik
Paradigmalar
Post Otistik İktisat hareketinin savunucularından Steve Keen’e göre; (Keen, 2009: 2)
Küresel ekonomik krizin ortaya çıkmasına yol açan Neo-klasik kuram sadece yanlış
değil aynı zamanda tehlikelidir. Neo-klasik iktisat yapısında bulundurduğu piyasa
ekonomisi ve doğal istikrar inancının bir sonucu olarak, gündemdeki krizi doğrudan
teşvik etmiştir.
Neo-klasik kuram kendi yanlış laissez-faire inancı içinde sisteme müdahaleyi kesinlikle
engelleyerek, piyasa istikrarsızlıklarındaki artışa katkıda bulunmuştur. Gelinen noktada krizin
temel çıkış noktası olan finans piyasalarındaki istikrarsızlık hakim iktisat görüşünün varlığını
tehdit eder hale gelmiştir. Finans piyasalarında oluşan balonlar ve bunları finanse etmek için
gittikçe artan özel borçlardan oluşan, krizin en belirgin sinyalleri bile ekonomistler tarafından
görülememiştir. Yerinde bir benzetmeyle iktisat yazınında sık rastlanan ve küresel ekonomik
kriz anlamında kullanılan mükemmel fırtına’nın yaklaşması bile Neo-klasik ekonomistlerin
piyasanın kendi döngüsüne olan inançlarını kıramamıştır.(Galbraith, 2009:62) Ancak finansal
kurumlar ve piyasa üzerindeki denetimi tamamen dışlayan sistem, ne zaman finansal bir kriz
ortaya çıksa spekülasyonların piyasada açtığı zararın önlenmesi için kamu fonlarının
piyasalara aktarılmasını gerekli görmektedir.
8
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Kriz öncesi dönemde, ekonomik büyümenin pozitif olması, düşük enflasyon, ekonomik
dalgalanmalardaki azalma gibi makroekonomik dengelerdeki olumlu gelişmeler, Neo-klasik
ekonomistlerin sistemin temel dayanağı olan piyasa dengesi kavramını güçlendirmiştir.
(Costanza, 2009:20) Post Otistik Ekonomistlerin, finans piyasalarında giderek artan fiyatlar
ve ekonomik büyümenin fiziksel değil spekülatif piyasalardaki fiyat artışları sonucu oluştuğu
yönündeki uyarıları hükümetler ve iş dünyası tarafından görmezden gelinmiş hatta söz konusu
sinyallerden söz ederek sistemi eleştirenler piyasanın istikrarsız olduğunu söylemeye cesaret
ettikleri için sert biçimde eleştirilmişler hatta akademik çevreler tarafından, akademik
düşünmemekle suçlanmışlardır.(Keen, 2009:8) Suçlamanın sebebi ise özellikle finansal
piyasalarda yapılan tahminlerin temelinde kullanılan yoğun matematiksel modeller ve daha
bilimsel olduğuna inanılan akademik çalışmaların yanılmazlığına duyulan güven olmuştur.
Sisteme müdahalenin engellenmesinin yanında Neo-klasik kuramın temel varsayımlarından
bir diğeri ve krizin hızlanma sürecini hazırlayan olgu homo-economicus dur. Rasyonel
düşünen ve her zaman fayda maksimizasyonu peşinde koşup çoğu aza tercih eden bu makine
insan yapısı sistemin en güvendiği ve şüphe duymadığı yapılardan biridir. Küresel krize giden
süreçte finansal piyasaların yapısı ve rasyonel insan görüşü ne yazık ki beklenen
kombinasyonu sağlayamamış ve bireyler kapasitelerinin çok üstünde borçlar altına girerek
fayda maksimizasyonunu bir kenara bırakmıştır.(Turton, 2009 : 83)
Finansal piyasalarda alım-satım işlemleri uzun dönemli arz talep ilişkilerine göre değil,
diğerlerinin hareketlerine ve niyetlerine bakılarak yapılmaktadır. Finansal araçların alım
satımında yüksek fiyata alıp düşüğe satanlar her zaman irrasyonel olarak değerlendirilirken,
rasyonel insan her zaman düşüğe alıp yükseğe satan olmalıdır. 2002 yılı ekonomi Nobel
ödülünü alan Kahneman’a göre; (Radikal, 13/10/2002)
Risk
veya
belirsizlik
davranışlarıyla
durumlarında
farklılaşabilmekte
ve
insan
ortaya
davranışları,
optimal
rasyonel
olmayan
insan
sonuçlar
çıkabilmektedir. Bununla birlikte varsayılan insan davranışları sistemli ve
önceden tahmin edilebilir davranışlardır. Örneğin; A yatırımcısı, borsada 50
dolara satın alınan bir hisse senedinin fiyatı 70 dolara yükseldiğinde, yeterince
değer kazandığını düşünerek senedi satmak isteyebilir. Buna karşılık aynı senedi
90 dolardan almış olan B yatırımcısı ise 70 dolarda aşırı değerlenmiş olduğunu
bildiği senedi satma konusunda gönülsüz davranacaktır. Böyle bir durumda ikinci
yatırımcının tutumunun akılcı olduğunu savunmak zordur.
9
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Rasyonel insanın yüksek risk ve belirsizliğe prim vermeyeceğini düşünen finansal piyasa
aktörleri, yüksek riskli subprime kredileri 1, tek başına kullanmak yerine riski azaltmak ve
kredileri güvenli hale getirebilmek için benzer araçlarla birlikte bir kredi paketi düzenleyerek
piyasaya sunmuşlardır. Bu haliyle dışarıdan bakıldığında risklerin görünmez oluşu söz konusu
finansal çıktıların çok daha güvenli hale gelmesine ve kolay yoldan bireylere sunulmasına yol
açmıştır. Bu noktada sorulması gereken soru; bireylerin rasyonel oldukları için mi, yoksa
diğer bireyler satın aldığı için mi bu yüksek riskli kredileri satın aldıklarıdır. Nitekim
subprime kredilerin risk durumunun piyasada kötüye gitmeye başlamasıyla birlikte, sahte
güven bir anda yok olmuş ve bilinen domino etkisiyle piyasalar hızla çözülmeye
başlamıştır.(Katsuhito, Tokyo Foundation:12/08/2008)
Yukarıda da değinildiği gibi küresel ekonomiyi yaşanmakta olan kriz sürecine taşıyan on
yıllarda uzun dönemli bakış açısı, sarsılmaz olarak kabul edilen Neo-klasik paradigmalar
sayesinde kısa dönem bakış açısıyla spekülasyonlara ve Wall-Street’e yönlendirilmiştir. Bu
geçiş beraberinde sadece ekonomik çöküşü getirmemiş, aynı zamanda sürdürülebilir
ekonomik istikrar için gerekli olan; sürdürülebilir büyüme, altyapının yenilenmesi, iklim
değişikliğinin azaltılması, yeterli sermaye akışı ve alternatif enerji kayakların geliştirilmesi
gibi uzun vadeli girişimleri de büyük ölçüde engellemiştir.(Krugman, 2008 : 19)
Söz konusu süreçte izlenen Neo-klasik paradigmaları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;.
•
Piyasalar çoğu zaman kararlı dengede ya da dengeye yakın konumdadır.
•
Piyasa aktörleri fayda maksimizasyonu sağlamak amacıyla rasyonel davranırlar.
•
Piyasa aktörlerinin piyasa hakkında tam ve mükemmel bilgiye sahip oldukları
varsayılır.
•
Fiyatlar, ticarete dahil olan herkesin çıkarlarını maksimize edecek şekilde
belirlenirler.
•
Fiyatlardaki dalgalanmalar, küçük, rastgele ve bağlantısızdır.
•
Piyasalarda, tüm fiyatların iyi tanımlandığı ve tüm piyasaların temiz olduğu
mükemmel likidite akışı söz konusudur.
•
Birkaç kişilik piyasaların yer aldığı basit modeller ile milyonlardan oluşanlar arasında
hiçbir fark yoktur. Basit modeller, pazarları yöneten ilkeleri aydınlatmaya yeter.
Subprime krediler: Kredi geçmişi temiz olmayan, daha önceki kredilerde ödeme zorluğu çekmiş ya da
ödememe riski olan kişilere normalden daha yüksek faizle verilen kredilerdir.
1
10
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Bununla beraber yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz Neo-klasik paradigmalarda ciddi
zayıflıklar olduğunu göstermektedir; (Sean, 2009 :36)
•
Finansal araçların fiyatları, mal fiyatları ve para birimlerindeki dalgalanmalar rastgele
ve bağlantısız değildir ve muhtemelen gerçek piyasaların işleyişini açıklamak için
başka bir paradigma gereklidir.
•
Rekabetçi genel denge modeli, piyasaların gerçek hayattaki işleyişine göre çok
idealizedir.
•
Piyasa aktörlerinin (tüketici ve üretici) genel denge teorisinin varsaydığı şekilde kesin
bir tercihleri yoktur. Beğeniler ve koşullar değişkendir. Bu sebeple değişikleri ve
yenilikleri öngöremeyen risk değerlendirmeleri sorunludur.
•
İki birey ve iki maldan oluşan basit kurgu modeller, milyonlarca birey ve binlerce
maldan oluşan gerçek piyasaları açıklayamamaktadır.
•
Piyasa aktörlerinin her zaman kusursuz ve tam bilgiye sahip oldukları inancı geçerli
değildir. Gerçekte piyasa koşulları hakkındaki bilgi ve inançlar yanlış veya
güvenilmez olabilir. Ya da farklı bireylerin farklı bilgi ve inançları olması
mümkündür.
•
Piyasa ölçekleriyle ilgili tahminlerde ciddi yanılgıların ortaya çıkması mümkündür.
Örneğin; finansal araçlar ve türevlerini kullananlar piyasanın sadece küçük bir kısmını
oluşturuyorsa riskin (zararın) düşük olduğunu söylemek mümkündür. Ancak söz
konusu araçların kullanımı giderek arttığında piyasanın risk (zarar) tahmini yapması
da giderek zorlaşır.
•
Ekonomi, mal, bilgi ve enerji akışını içeren fiziksel bir sistemdir. Bu çerçevede
fiziksel sistem olarak düşünülen bir ekonomi modeli bilim için yararlı olabilir.
Bununla birlikte, fiziksel denge modeli sadece kapalı sistemler için geçerli
olduğundan, kapalı bir sistem olarak tanımlanması mümkün olmayan piyasalardan
oluşan ekonominin denge modeline uyarlanamaz.
Sonuç
Neo-klasik kuramın ortaya çıktığı andan itibaren öngördüğü varsayımlar doğrultusunda hakim
iktisat konumunu alması, iktisat biliminin günümüz ekonomik sorunlarını çözmede giderek
yetersizleşmesi durumunu beraberinde getirmiştir. Neo-kalsik ekonominin sorunların çözümü
için önerdiği politikalar sorunların çözümünü sağlayamamanın ötesinde zaman zaman
gerçeklikten koparak sorunların daha da derinleşmesine yol açabilmektedir. İktisat öğretisinin
11
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
doğal bilimler çerçevesinde ele alınmaya çalışılması beraberinde yoğun matematik kullanımı
getirmiş ve gerçek piyasaların işleyişinden uzak kurgusal modeller, iktisat bilimcilerin
giderek gerçeklikten kopmasına yol açmıştır. Bu noktadan itibaren iktisat teorileri mevcut
gerçeklik doğrultusunda değil, sistemin savunucularının nihai olarak arzuladıkları hedefe
yönelik olarak çalışmaya başlamıştır. Homo economicus, laissez-faire ve ütopik rekabetçi
piyasalar ve piyasaların istikrarı gibi varsayımlar iktisat metodolojisini toplumsal gerçeklik
çerçevesinden uzak bambaşka bir yöne doğru taşımıştır. Söz konusu metodoloji iktisat eğitimi
alan öğrenciler ve sorunu gözlemleyebilen akademisyenler tarafından da eleştirilmeye
başlanmıştır. Bu çerçevede ortaya çıkan Post Otistik İktisat hareketi Neo-klasik kuramın
varsayımları ve metodolojisini eleştirerek sorunun nereden kaynaklandığı üzerine
yoğunlaşmış ve giderek artan sayıda taraftar toplamaya başlamıştır. 2000’li yılların başında
Fransa’da başlayan Post Otistik hareketin savunduğu, hakim iktisat görüşünün değiştirilmesi
yönündeki eleştiriler, son dönemde yaşanan küresel ekonomik krizin sinyallerinin bile
iktisatçılar tarafından algılanamamış olmasıyla bir bakıma doğrulanmaktadır.
Krizin
başlangıç noktasına kadar öne sürülen, pozitif büyüme oranları, düşük enflasyon ve
dalgalanmaların giderek seyrekleşmesi gibi makroekonomik argümanlar herhangi bir
ekonomik sorun olmadığı konusunda güçlü veriler olarak kullanılmıştır. Öte yandan giderek
şişen finansal piyasalar ve riskli kredilere artan talep yapısı bunları finanse etmek için artan
özel borçlar görmezden gelinerek, ekonomideki tehlikeli sinyallere kulak tıkanmış hatta bu
konuda yapılan uyarılar ve uyarıları yapanlar zaman zaman sert bir dille eleştirilmişlerdir.
Bu haliyle bakıldığında Neo-klasik kurama yöneltilen eleştiriler arasında en fazla taraftarı
toplayan Post Otistik İktisadın haklılığı yaşanan son küresel ekonomik kriz çerçevesinde daha
güçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıktığı andan itibaren sisteme hakim olan ve iktisadı
doğa bilimlerine yaklaştırmak için salt matematik modeller üzerine yoğunlaşarak kendi
yarattığı kurgu ekonomi dünyasında zaman içinde toplumsal gerçeklikten giderek kopan
Neo-klasik kuramın, sorunlara gerçekçi çözümler üretebilmek için yeni ve matematiğe
bağımlı olmayan bir bakış açısına ihtiyacı vardır.
12
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Kaynakça
ACAR, Gökmen T. (2008), İktisadı Değiştirmek: Neoklasik İktisada Eleştirel Bir Yaklaşım,
Birinci baskı, İletişim yayınları, İstanbul.
BOLAND, Lawrence A., (1997), Critical Economic Methodology: A Personal Odyssey,
Routledge, Londra
------------------
(2002), “ Applying Economic Methodology: Recognizing Knowledge in
Economic Models”, International Journal of Philosophy and Methodology of Economics,
vol.1, p. 82-95
BRENNER, Robert (1999). “Dünya kapitalizminin Yaklaşan Krizi: Neo_liberalizmden
Buhrana mı” (çeviri: Pınar Bedirhanoğlu), Birikim 119, s.88-95
COSTANZA, Robert (2009), “Toward a New Sustainable Economy”, Real-World Economics
Review, vol.49, part II, p.20-32
ÇEÇEN Aydın (2004), “Rasyonel Eylem Aksiyomatik Bilgi ve Homo Economicus”, İktisat
Üzerine Yazılar I, İletişim yayınları, İstanbul.
FRIEDMAN, milton (1994), “The Methodology of Positive Economics” The Philosophy of
Economics- An Anthology (ed.) Daniel M. Hausman, II. Baskı, Cambridge Universty Press,
ABD
GALBRAITH, James K. (2009), “Statement to The US House of Representative” Real-World
Economics Review, vol.49, part IV, p.62-80
GUERRIEN, Bernard (1999), Neo-Klasik İktisat, çev. Ertuğrul Tokdemir, II. Baskı İletişim
Yayınları, İstanbul.
FINLAYSON, C. Alan, LYSON, A. Thomas….(2005) “The Invisible Hand Neoclassical
Economics and The Ordering of Society” Critical Sociology, vol.31, no.4, pp.515-536
MOUSAVI, Shabnam & GARRISON, Jim (2003) éToward a Transactional Theory of
Decision Making: Creative Rationality as Functional Coordination in Context” Journal of
Economic Methodology, vol.10, p. 131-156
13
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
KAHNEMAN, Daniel & TVERSKY Amos (1979) “Prospect Theory: An Analysis of
Decision Under Risk” Econometrica, vol.47,no.2, pp.263-291.
KEEN, Steve (2001) Debunking Economics:The Naked Emperor of The Social Sciences,
Pluto Pres, Zed Boks, Sydney&London
------------- (2009) “Neoclassical Economics: Mad, Bad and Dangerous to Know”, RealWorld Economics Review, vol.49, partI, p.2-8
KUHN, Thomas S. (1970) The Structure of Scientific Revolutions, Chicago IL: The
Universty of Chicago Press .
KATSUHİTO, Iwai (2008) “Global Financial Crisis Shows Inherent Instability of
Capitalism”TheTokyoFoundation,12.08.2008
(http://www.tokyofoundation.org/en/articles/2008/global-finacial-crisis-shows-inhere..
Erişim tarihi, 19.04.2009)
KRUGMAN, Paul (2008) The Return of Depression Economics and the Crisis of 2008, W.W.
Norton, Seeking Alpha, hardcover, pp.224.
SEAN, Malin (2009) “A Non-Formal Look at The Non-Formal Economy” Real World
Economics Review, vol.49.partII, pp. 36-42
SIMON, Herbert A.(1979) “Rational Decision making in Business Organizations” The
American Economic Review, vol. 69, pp.493-513
SOLOW, Robert M. (1985) “Economic History and Economics”, The American Economic
Review, vol.75, no.2,pp. 328-331
WALLERSTEIN, Immanuel (1996) Tarihsel Kapitalizm (Çev. Necmiye Alpay), ikinci baskı,
Metis, İstanbul.
THOMSON, George (1997) Kapitalizm ve Sonrası: Meta Üretiminin Yükselişi ve Çöküşü
(Çev. Fatmagül Berktay), ikinci baskı, Kaynak, İstanbul.
14
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
TURTON, Dan (2009) “The Real Dirth on Happiness Economics: A Reply to The Unhappy
Thing About Happiness Economies” Real-World Economics Review, vol.49, Part II, pp.8394
WEINTRAUB, Roy E. (1999) “How Should we Write The History of Twentieth Century
Economics?” Oxford Review of Economic Policy, vol.15, pp.139-152
YOUNG, Jeffrey T. (1997) Economics as a Moral Science: The Political Economy of Adam
Smith, Cheltenham. Edward Elger.
15

Benzer belgeler