12 Kasım`da Jolly Joker İstanbul sahnesinde

Transkript

12 Kasım`da Jolly Joker İstanbul sahnesinde
İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ
DERGİSİ
KASIM 2014
ATAMIZI ÖZLEMLE ANIYORUZ
İÇİNDEKİLER
Polisiye deyip geçmeyin...
Akademisyenlerimiz referans noktası
İKBU bilinçli bir tercihti
‘Syllabus’ sadece ‘Syllabus’ değildir!
Araştırmaya TÜBİTAK desteği
Su geleceğin petrolü mü olacak?
Avrupa ve Amerika çekişmesi başka bir boyuta sıçradı
Orman mühendisliğinden yemek mühendisliğine
İş dünyası ile iç içe eğitim
Sosyal medyada paylaştı bursu kazandı
Yurt dışına çık(ma)san mı?
Öğrenci kulüpleri öğrencilerle buluştu
Dijital dünyada genişliyoruz
KÜNYE
Sahibi: İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ
Genel Yayın Yönetmeni: Sibel Kahraman
Yayın Kurulu: Prof. Dr. Kaan Ökten, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Boğaçhan Çanak
Editör: Banu Gökçe Taşkın, Ayça Yılmazel
Görsel Tasarım ve Grafik: Onur Sertel, Vagabond
Katkıda Bulunanlar: Öğrenci Konseyi, Öğrenci Kulüpleri
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi
1
2
3
4
5
7
9
10
11
13
14
15
25
29
Mahmutbey Dilmenler Caddesi No:26 34217 Bağcılar / İstanbul
Tel: 0212 604 01 00
www.kemerburgaz.edu.tr
REKTÖRDEN
Polisiye
deyip geçmeyin...
Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ
Rektör
Sanırım ilkokul ikinci sınıftaydı polisiye romanla
ve Agatha Christie ile tanışmam. Bilirsiniz,
çocukken ev ziyaretlerini seçme şansınız pek
olmaz; anneniz babanız elinizden tuttular mı sizi
akraba ziyaretlerine götürürler. Hele benim gibi
tek çocuksanız ve gidilen akrabaların çocukları
da yoksa o ziyaretler kısa sürede karabasana
dönüşür. Tabi, bu noktada “Neden karabasana dönüşsün ki? Telefonunuzda veya
tabletinizde oyun oynar, vakit geçirirsiniz” diyebilirsiniz. Ama sizler
1960’larda çocukluk yaşamadınız;
düşünsenize televizyon bile Türkiye’de icat edilmemiş henüz. Vakit
geçirmek için yapabileceğiniz tek
şey ya büyüklerin konuşmalarına
ortak olmak ya da kitap okumak. Sekiz yaşında bir çocuğun
büyüklerin konuşmalarına uzun süre katılamayacağını da kabul
edersek geriye tek çıkış yolu kalıyor: Gidilen evde ilgi çekici bir
kitap bulmak.
Ben de, çok iyi hatırlıyorum, teyzemlere yaptığımız bir ziyarette
kitaplığın rafında Agatha Christie’nin bir romanını bulmuştum,
o günlük can simidi olarak. İsmini de gayet iyi hatırlıyorum,
çünkü kitap hala bende. Doğal olarak o yaştaki okuma hızımla
o gün bitirememiştim romanı ve eniştemden izin alıp eve yarı
okunmuş kitapla dönmüştüm. Sonra ilkokul boyunca başkalarını okudum mu? Çok hatırlamıyorum ama asıl seri okumalara
ortaokula geçtiğimde başladım. Nişantaşı’nda bir pasaj içerisinde bir kitapçı vardı; oradan her geçişte piyasaya yeni çıkmış bir
Agatha Christie romanı bulur, alır, eve dönerken Karaköy-Kadıköy vapurunda ilk bölümünü bitirmiş olurdum çoğu kez. Bu
tutkum daha sonraki yıllarda da hep devam etti. Yabancı dil
bilgim geliştikçe ve yurt dışına çıktıkça okumadığım romanların
orijinal dilde basılmış olanlarını aldım ve sonunda bir gün
Agatha Christie’nin yazmış olduğu tüm polisiye romanların
sergilendiği bir kitaplığa sahip olmayı başardım. Bu arada, kimi
romanlarını üç beş kere okuduğumu da söylemeden geçmeyeyim.
Şimdi geri dönüp baktığımda düşünüyorum, sekiz yaşından bu
yana beni polisiyeye çeken neydi veya polisiye bana ne kattı diye.
İlk sorunun sanırım en basit
yanıtı insanın içindeki bulmaca
çözme merakı. Çoğu insan
bulmaca çözmekten hoşlandığı
için polisiye okur, çünkü iyi
yazılmış bir polisiye roman tüm
ipuçlarını verdikten sonra
okuyucunun çözüme ulaşmasını bekler. Ancak, geçmişe
gittiğimde bir olguyu daha gayet iyi hatırlıyorum.
Ortaokul ikinci sınıfta bir polisiye okurken ilk kez
verilen ipuçlarından tüm hikayeyi çözdüm ve bu
gerçek daha sonra okuduğum tüm romanlar için de
hemen hemen hiç değişmedi. Bu noktada, başka
bir faktörün önem kazandığını düşünüyorum: O da romanın kurgusunu oluşturan
zekâya duyduğum saygı ve o zekânın bende
yarattığı haz. O günden sonra polisiyeleri
bulmaca çözmek için değil, kurgunun
inşasında sergilenen pırıltıyı takdir etmek
için okudum.
Buraya kadar söz ettiklerim polisiye
romanı okurken hissettiklerim. Oysa bu
tür öykülerin insanın düşünce biçiminin
oluşmasına yaptıkları ve benim çok
sonraları ayırdına vardığım bir katkı daha var: Yaşamda
karşılaştığınız olgulara farklı bir pencereden bakabilme, onları
sorgulayabilme yetisi. Polisiye romanların hemen hiç değişmez
kurgularından biri okuyucuyu sayfalar boyunca bir yöne kanalize etmek, buna karşılık romanın sonunda önüne bambaşka bir
çözüm koymaktır. Bir diğer anlatımla polisiye roman yazarı
kitabın ilerleyen bölümleri boyunca okuyucusunu makul ve
mantıklı bir senaryoya yönlendirir. Verilen ipuçlarının, yapılan
analizlerin tümü sizi beklendik bir sona hazırlar. Ama roman
beklenmedik bir şekilde nihayetlenir. Kitabı tekrar okuduğunuzda roman boyu oluşturulan kurgunun içinden aynı sağlam
mantığa sahip ikinci bir çözümün çıkabildiğini de hayretle
görürsünüz.
Yaşam da böyle değil midir? İlk duyduğunuz, ilk gördüğünüz,
ilk kez karşılaştığınız bir durum size tüm ögeleriyle son derece
mantıklı görünür. Çoğumuz aynı hataya düşer ve bu ilk görüntüyü esas alarak kararlar verir, sonuçlara ulaşırız. Oysa aynı
söylemin, aynı görüntünün bir de zıt gerçeği mevcuttur. O zıt
gerçeği araştırmadan, konunun tüm cephelerini ele almadan
vardığımız sonuç, aldığımız karar ne yazık ki bu yüzden çoğu
zaman yanlış çıkar. Agatha Christie’nin ünlü dedektifi Hercule
Poirot saf arkadaşının ilk duyuşta inandığı söylemlere karşı
sürekli “ben ancak kanıtlanmış gerçeklerden hareket ederim”
cevabını verir. Sanırım birçoğumuzun zaman zaman kendimizi
kaptırdığı komplo teorilerini
sorgulamanın en etkin yolu da
budur.
Kısaca şunu söyleyebilirim son
olarak: Polisiyenin karmaşık
entrikasının arkasındaki berrak
sonucu kavradığımız noktada
yaşamı da doğru algılayabiliriz.
2
EDİTÖRDEN
Akademisyenlerimiz
referans noktası
Bir yıl süresince yazılı, görüntülü ve dijital basında binin üzerinde
haber olduk. Üniversitede yapılan etkinliklerin yanı sıra ekonomiden
siyasete, hukuka kadar geniş bir yelpazede akademisyenlerimizin
görüşleri basın yayın organlarında yer aldı.
Kurumsal İletişim Direktörlüğü olarak bir akademik yıl
süresince neler yaptığımız ve yeni tanıtım stratejimizle ilgili
üniversitemiz Mütevelli Heyetine sunum yaptık. Sunumu
hazırlarken gördük ki üniversitemiz akademisyenleri görüşleriyle kamuoyunun referans noktalarından birisi olmuş.
2013-2014 öğretim yılında, yazılı basında 500'e yakın
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin haberi yer aldı.
Habertürk, Milliyet, Hürriyet başta olmak üzere birçok
gazetede, Düşünenlerin Düşüncesi, Polemik gibi prestijli
haber sayfalarında akademisyenlerimizin görüşlerine yer
verildi. Ekonomiden siyasete, iş güvenliğinden hukuka
kadar geniş bir yelpazede hocalarımız toplumu bilgilendiren görüşlerini paylaştılar.
Öte yandan görüntülü ve dijital medyada da hatırı sayılır
şekilde üniversitemizdeki uygulamalara yer verildi ve
akademisyenlerimizin uzmanlık alanlarındaki düşüncelerine başvuruldu.
NTV, Habertürk, CNN Türk, Bloomberg TV, A Haber gibi
haber kanalları başta olmak üzere çeşitli TV kanallarında
toplam 45 haberde gündeme geldik.
Güçlü bir iletişim aracı olan dijital medyayı da yakından
takip ederek özellikle haber sitelerinde üniversitemize yer
verilmesini sağladık. milliyet.com.tr, hurriyet.com.tr,
iha.com.tr, egitimajansi.com, egitimrehberim.com, medyafaresi.com, medyalog.com gibi sıkı takip edilen haber ve
eğitim sitelerinde 600'e yakın haberimiz yayınlandı.
İlklere imza atıldı
2013-2104 akademik yılında pek çok çalışmanın yanı sıra
ilklere imza attık. Kurum içi bağlılık ve iletişimi güçlendirmek amacıyla yayın hayatına başlattığımız Kantin dergimizin 11. sayısı yayımlandı. Kantin aracılığıyla akademik
kadrodan idari kadroya, öğrenciye kadar üniversitenin tüm
bileşenlerini bir araya getirdik.
3
Sibel
SibelKAHRAMAN
KAHRAMAN
Kurumsal İletişim Direktörü
İlk kez düzenlenen Fark Yaratanlar etkinliği ile kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerle üniversite öğrencilerimizi
bir araya getirdik. Bu isimlerle konferanslar düzenleyerek,
öğrencilerimizin sosyal yaşamlarına ve akademik yaşam
becerilerine katkı sunduk.
Fuarlar, kariyer günleri gibi kitlesel etkinliklerin dışında
adaya dokunan meslek seminerleri ve fakülte bazlı çalışmalar (atölye-laboratuvar çalışmaları) yaptık. Üniversitemizde,
yaklaşık 30 okuldan 600 öğrenciye eczacılık laboratuvar
günleri, tıp fakültesi temel ilk yardım eğitimi, mühendislik
ve mimarlık fakültesi robotik-mimarlık atölyesi etkinlikleriyle seçmeyi düşündükleri mesleği yakından tanıma, uygulama yapma fırsatı sunduk.
Meslek seminerleri kapsamında akademisyenlerimizle aday
öğrencileri bir araya getirdik. Yaklaşık 50 akademisyenimiz
12 ilde, 150 okulda bin öğrenciyle buluştu.
Bu akademik yılda da ilklere imza atmakta kararlıyız. Yeniliklerle buluşmak ümidiyle…
İKBU’DA ÖĞRENCİ OLMAK
İKBU’DA YAŞAM
İKBU bilinçli
bir tercihti
Sonuçlar elime geldiğinde kararımı vermiştim. Tercih yapmayacak bir
sonraki yıl tekrar üniversite sınavlarına girecektim. Ama sonra
araştırdım ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitesini öğrendim.
Yani bilinçli bir tercihle İKBU’ya geldim.
Sena Nur GEDİK
Mühendislik ve Mimarlık
Fakültesi Öğrencisi
sağlıyor. Bölüm başkanının odasına gidip iki saat muhabbet
edebildiğiniz başka üniversite var mı? Ben henüz duymadım.
Burayı, bu üniversiteyi seviyorum. Küçük, evet küçük şirin bir
aile gibidir. Öğrencileri, çalışanları, eğitim kadrosunu hepsini
tanıyorum neredeyse, hepsini seviyorum. Millet 5 sene boyunca
rektör hocasını göremezken, biz rektör hocamızla el ele pasta
kestik.
Genç bir üniversite olması nedeniyle henüz yapılanmamış şeyler
de var. Ancak 3 yılda gelinen noktaya baktığımda ne kadar hızlı
ve başarılı geliştiğimizi görüyorum.
“Biz bir aileyiz, ve birlikte büyüyoruz” tam da bunu derken,
yazın çalışma tişörtlerimizdeki yazı aklıma geldi. “Gelecek biziz,
sen de bize katıl.” Sen de bize katıldığına göre, gelecek sensin. Ve
sen de bizim küçük, şirin ailemize hoş geldin!
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesinde yer almamın
üzerinden 2 yıl geçti. Üniversiteye başladığım zaman okulum
da 1 yaşındaydı . O yeniydi, ben yepyeniydim. İkimizin de birbirimizden beklentileri vardı. Ve aslında ikimiz de aynı şeyleri
bekliyorduk: Güzel bir gelecek.
YGS-LYS sınavlarında neler yaptım, nasıl geçti hiç bilmiyorum.
Ama sonuçlar belliydi ve sonuçları kabullenemiyordum. Benden
istenilen, benim kendimden istediğimin çok çok altındaydı.
Kararım belliydi, tercih yapmayacak ve seneye bırakacaktım.
Endüstri mühendisliği devlette olsaydı giderdim, ama olmuyordu işte.
Peki sonra ne oldu? Bilinçsiz bir tercihle buraya düştüğümü
düşünmesin kimse. Ben bilinçli bir tercih yaptım, araştırdım
burayı ve endüstri mühendisliğini yazarken. Öncelikle neden
endüstri mühendisliği sonra neden Kemerburgaz Üniversitesi
diyeceğim…
Endüstri mühendisliği; çünkü karakterimi tamamlayan bölüm
budur. Küçüklüğümden beri, girişken ve etkin bir karaktere
sahiptim. Yönetmeyi, planlamayı hep severdim.
Kemerburgaz Üniversitesi; çünkü eğitim dili İngilizce. Evet,
benim tercih yapmamda en önemli neden budur. Bir endüstri
mühendisinin, tartışmasız çok iyi İngilizce konuşabilmesi gerekiyordu. Ve eğer bu üniversiteye gelirsem, Türk tarihi dersi bile
bana İngilizce verilecekti. Yani ben öğrenmek zorunda bırakılacaktım. Yeniydi, ama güzel şeyler vadediyordu. Eğitim programı
iyiydi, hocalar desen hepsi yurt dışı doktoralı, nitelikli öğretim
görevlileriydi. Ve gençlerdi. Genç olmalarıyla övünüyorum
çünkü bu onlarla daha sağlıklı bir iletişim kurabilmemizi
Girişimcilik Kulübü Nasıl Marka Olunur semineri
4
İKBU’DA YAŞAM
ÖĞRENCİYE MESAJ VAR
‘Syllabus’ sadece
‘Syllabus’ değildir!
Yrd. Doç. Dr.
Eylem AKDENİZ GÖKER
İİBF Öğretim Üyesi
Yeni güzergâhlar, bilinmeyenin ve söylenmeyenin sırrına vakıf
olmanızı mümkün kılmakla kalmayacak, mizacınıza ve tutkularınıza aykırı şeyleri sizlere dayatan mekanizmaları idrak etmenizi de
sağlayacaktır.
Okuma listesi, ders müfredatı veya İngilizce’deki söylenişiyle
“Syllabus” neye yarar? Sözü eğip bükmeden ağzımdaki
baklayı çıkarayım: Bilginin derinliklerinde kaybolup gitmeden yol almanıza yarar.
İlgili dersin gerekliliklerini ifade etmekten, zorunlu kitap ve
makaleleri sizlere belletmekten ibaret alelade metinlerden söz
ettiğimi zannediyorsanız fena halde yanılırsınız. Aklınızı
yatırdığınız masallardan sizi uyandıracak, merakınızı ve
hevesinizi kışkırtacak “kutsal metin”lerden söz ediyorum:
Arendt’ten Gramsci’ye, Kant’a, Weber’e, Ortaçağ Avrupası’ndan Ortadoğu’nun kadim uygarlıklarına, Newton’dan
Kuantum’a uzanan bir dizi seyahatin yol haritasından. Unut-
5
mayınız ki, söz konusu seyahatlerde yılgınlığa kapılmamanız,
merak ve arzunuzun her daim diri kalması elinizdeki yol
haritasının sağlamlığıyla doğru orantılıdır. Zira yol haritanız,
kitaplar, makaleler, araştırmalar boyunca seyahatlerinizde
yanıltıcı klişelere itibar etmekten sizleri men edecek, hali
hazırda tedavülde olan düşünce kalıplarıyla yetinmenizi gücü
elverdiğince engelleyecektir.
Peki ama kütüphanelerde dirsek çürütmekten hiç mi usanmayacağız? Hiç mi bunalmayacağız, soluklanmak istemeyeceğiz yüzlerce sayfalık seyahatlerde? Zanaat öğrenmek kolay
iş değil; bilim icra etmekse hiç mi hiç kolay değil! Özensiz,
retorik yüklü, şimdiye dek söylenenleri yinelemekten ibaret
İKBU’DA YAŞAM
ÖĞRENCİYE MESAJ VAR
çalışmalara imza atmak istemeyen gencecik bünyelerin
yılgınlığa kapılıp kendilerini Fildişi Kulelere hapsetmeleriyse
pek kolay! İşte bu türden zor zamanlarda, kimbilir belki de
kısa bir süreliğine de olsa, oturduğumuz yerden kalkıp
“saha”ya çıkmamız gerekecektir.
Merakımızı cezbeden, bizi heyecanlandıran, büyüleyen hatta
adamakıllı bunaltan bir sorun alanı tespit edip onun peşi sıra
yollara dökülmemiz, kâğıt üzerinde öğrendiklerimizi sahada
sınama imkânı sunacaktır bizlere. Misal bu ya, tekstil sektöründe bire bir yapacağımız görüşmeler, tekstil işçisi genç bir
kadın üzerinden bir dizi toplumsal soruna temas edebilme
gücü ve çalışma azmini kendimizde bulmamızı sağlayacaktır.
Veyahut Tuzla’da bir tersanede edindiğimiz gözlemler iş
kazalarına ilişkin yepyeni bir pencere açacaktır önümüzde.
Oturup sayfalarca okumak, sayfalarca yazmak ve anlatmak
isteğiyle dolacak, veri inşa etmenin, dünya ahvalinin inceleme nesnesini kuruyor olmanın; bütün bunları yerine getirirken de mesleğin haysiyetinden taviz vermeye direnmenin
keyfini süreceğizdir, kimbilir?
Yapmayı sevdiğimiz işlerden mahrum
kalmayalım hayatta!
İnsanın sevdiği işi yapması, merakının peşinden gitmesi,
hayatı bir kariyer meselesine indirgemeden bilimin herhangi
bir alanında mevzi tutması elbet saygıyı hak ediyor. Nefesiniz
tükendiğinde sizi hizaya getirecek, çalışmalarından ilham ve
feyz alacağınız “ustalara” ve şevkinizi kırmayacak “yol
haritalarına” sahip olduğunuz sürece yolunuzun açık olacağından kuşku duymayasınız. Yeni güzergâhlar, bilinmeyenin
ve söylenmeyenin sırrına vakıf olmanızı mümkün kılmakla
kalmayacak, mizacınıza ve tutkularınıza aykırı şeyleri sizlere
dayatan mekanizmaları idrak etmenizi de sağlayacaktır.
Şevkiniz ve iddianız köreltilmediği takdirde, doğa bilimci
olarak adım attığınız bir mecrada maddenin yapısına dair
yeni bir söz söylemenin hazzını duyacak, kolaycılığa yeltenmemiş olmanın haklı gururunu yaşayacaksınız. Sosyal bilimci
kimliğiyle başka bir coğrafyada hikâyeler toplayacaksınız;
misal, tütün yasası sonrası tütün fiyatlarındaki kademeli
düşüşün yüzlerce tütün ekicisinin köyden kente göç edişini
nasıl olup da tetiklediğini fark edecek ve hikâyeleştireceksiniz
usta bir sanatçı edasıyla.
Seneler evvel bir Sosyal Bilimler Kongresi’nde, hocamız Prof.
Dr. Korkut Boratav, bilim insanının, çalakalem yapılmış
analizlere tevessül etmemesi gerektiğini vurgulayıp görüntüyü oluşturan açıklama ilkelerini sorgulamayı düstur edinmesini salık verirken, “yaratıcılığın” önemini hatırlatmıştı.
Shakespeare’in meşhur “to be or not to be” dizesinden yola
çıkarak, sağlam bir yönteme dayanmak koşuluyla, özgün bir
çözümlemenin niteliklerini aktarmıştı Boratav; ve bilimsel
özgünlük ile söz konusu dizeyi “bir ihtimal daha var, o da
ölmek mi dersin” diye tercüme eden Can Yücel’in yaratıcılığı
arasında koşutluk kurmuştu. Zaman zaman gözümüzü
korkutan yüklü okuma listeleriyle karşılaştığımızda, bilimin
aynı zamanda bir var etme, tazelenme, hayal etme kudreti
verdiğini hiç unutmayalım.
Heyecanlanarak düşünmenin, paylaşarak düşünceleri büyütmenin mekânı derslikler olduğu kadar, kantinlerdir, çay içtiğimiz kahve yudumladığımız masalardır. O masalardaki soluksuz sohbetlerimizde bitkin düştüğümüzde kitaplardan
kafamızı kaldırıp arada bir göğe bakalım; ‘zira gökyüzüne
bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.’ *
*Cahit Zarifoğlu.
6
İKBU’DA YAŞAM
HABER
Araştırmaya
TÜBİTAK desteği
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi araştırma üniversitesi olma yolunda emin adımlarla yürümeye
devam ediyor. Öğretim üyelerimiz 2014 Mart başvuru döneminde 4 projeye TÜBİTAK’tan destek aldı.
TÜBİTAK 2014 Mart başvuru dönemi
proje değerlendirme sonuçları açıklandı.
Bu dönemde üniversitemizden TÜBİTAK 1001 “Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı”
kapsamında 4, TÜBİTAK 3501 “Ulusal
Genç Araştırmacı Kariyer Geliştirme
Programı” kapsamında ise 6 proje başvurusu gerçekleştirildi. Açıklanan sonuçlara
göre TÜBİTAK 1001 çerçevesinde 1,
TÜBİTAK 3501 çerçevesinde ise 3 proje
başvurumuz desteğe layık görüldü.
TÜBİTAK 1001 kapsamında, Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nedret Altıok,
öneri bütçesi 359,844.-TL tutarında olan
“Hedefe Yönelik Aptamer-İlaç Konjugatı: Kanser Tedavisinde Hücre İçine
Selektif İlaç Taşınması ve Dual İnhibitör
Etki” isimli projesi ile destek aldı.
Proje desteği alan akademisyenlerimiz kutlama töreninde
Ulusal Genç ve başarılı araştırmacıları destekleyen TÜBİTAK 3501 kapsamında;
öneri bütçesi 174,500 TL tutarında olan “Atık Su Sıcaklığının Polimer Katkılı ve
Katkısız Geosentetik Kil Örtülerin Hidrolik Performansına Etkileri” isimli projesi
ile Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Hakkı Oral Özhan, öneri bütçesi 263,160 TL tutarında olan
“Bitkisel Ekstre ve Saf Maddeler için MAO-A ve MAO-B İnhibisyon Testlerinin
HPTLC’ye Uyarlanması” isimli projesi ile Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Yrd.
Doç. Dr. Yasemin Yücel Yücel ve öneri bütçesi 56,005 TL tutarında olan “Karşılıklı Bağımlılık, İşbirliği ve Çatışma: Enerjinin Türk Dış Politikasındaki Rolünün
Karşılaştırmalı Bir Analizi” isimli projesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol
destek aldılar.
Proje desteği alan öğretim üyelerimizi kutlamak için düzenlenen törende
konuşma yapan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım
Üçtuğ, üniversitenin araştırmada önde gelen üniversitelerle aynı sırada
bulunduğunu belirterek, “proje başvurusunda bulunan ancak bu kez destek
alamayan diğer öğretim üyelerimize de gösterdikleri gayretten ötürü özellikle
teşekkür ediyor, bu sonuçtan ötürü hayal kırıklığına uğramamalarını, alacakları geri besleme doğrultusunda proje önerilerinde gerekli düzeltmeleri yaparak
yeniden başvurma yoluna gitmelerini öneriyorum” dedi.
7
İKBU’DA YAŞAM
HABER
PeopleSoft
Campus Solutions
Kemerburgaz’da
Üniversitemiz 2014 güz dönemi ÖSYM kayıtları ve ders
kayıtları ile PeopleSoft sistemini kullanmaya başladı.
PeopleSoft öğrenci bilgi sistemleri alanında Dünyada en önde gelenidir. PeopleSoft çok gelişmiş, çok kapsamlı bir öğrenci bilgi sistemidir. PeopleSoft dünyanın en önde gelen veritabanı sistemleri firması olan Oracle’ın bir ürünüdür.
2014 güz döneminde PeopleSoft üniversitemizde yalnızca belli başlı birkaç
işlevi ile devreye alındı. Şu an için kullanıcı türü olarak sisteme yalnızca öğrenciler ve danışmanlar tanımlanmış durumda. Bu yıl içinde öğretim üyeleri,
fakülte sekreterlikleri ve ilgili idari birimler de sistemi kullanmaya başlayacaklar. Bu yıl Öğrenci Konseyi seçimleri PeopleSoft ile e-seçim olarak yapılacak.
İleride mobil erişim, e-öğrenme platformlarıyla entegrasyon gibi uygulamalar
da devreye alınacak.
PeopleSoft sisteminin 9 ay gibi kısa bir sürede devreye alınması Oracle dünyasında ilgi uyandırdı. Bu sistemlerin devreye alınması bilişim uygulamalarında
‘go-live’ olarak adlandırılıyor. Çünkü canlı kullanıma geçmeden önce uzun
süre sistemi gereksinimlerinize yanıt vermek üzere hazırlamanız, var olan
verinizi PeopleSoft ortamına aktarmanız, süreçlerinizi tanımlamanız vb.
çalışmalar yapmanız gerekmekte. PeopleSoft gibi sofistike ve kapsamlı bir
uygulama için go-live çoğu zaman birkaç yıl alır. Kemerburgaz, üniversitenin
genç olması nedeniyle PeopleSoft sistemine aktarılacak verinin hacminin
nispeten küçük olması, aşamalı geçiş yöntemi ve iyi proje yönetimi ile böyle
kısa bir sürede go-live gerçekleştirdi.
PeopleSoft projesini go-live noktasına getiren ekipte yer
alan Öğrenci İşleri Direktörümüz Ayşe Nur Fidan’a,
Bilgi Teknolojileri Diretörümüz Uğur Sungurtekin’e,
Öğrenci İşleri Uzmanlarımız Can Yılmaz ve Yücel
Diker’e ve Bilgi Teknolojileri Uzmanımız Emre Kunt’a
Dünyanın en önde gelen üniversitesi
olan Harvard öğrenci bilgi sistemi olarak
ne kullanıyor?
Yanıt: PeopleSoft.
Avrupanın en önde gelen üniversitesi
olan Cambridge öğrenci bilgi sistemi
olarak ne kullanıyor?
Yanıt: PeopleSoft.
Kemerburgaz öğrenci bilgi sistemi olarak
ne kullanıyor?
Yanıt: PeopleSoft.
ve projeye destek veren danışmanlarımız CY2 (Hollanda)
elemanları Wouter de Bruin, Uffe Graakjaer ve Ernst La
Haye’a teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu süreçte Öğrenci
İşleri Direktörlüğündeki işlerin sorunsuz şekilde yürümesini sağlayan Özkan Özer’e de teşekkür ediyoruz.
8
BİLİM
Yrd. Doç. Dr. Çekdar
VAKIFAHMETOĞLU
Mühendislik ve Mimarlık
Fakültesi Öğretim Üyesi
Su geleceğin
petrolü mü
olacak ?
Dünya nüfusunun son elli yıldaki muazzam artışı
(Grafik 1), sanayi devrimi ve iklim değişiklikleri
gibi faktörlerin bileşkesi temiz su tüketiminde ve
atık su üretiminde muazzam bir artışa neden
olmuştur. Sadece son 50 yıl içerisinde dünya
çapındaki temiz su ihtiyacı 3 katına çıkmıştır.[1-2]
Grafik 1. Yıllara göre dünya nüfusu ve 2150 yılı projeksiyonu.[1-2]
Maalesef gelinen noktada dünyanın çoğu bölgesi için ihtiyaç
duyulan temiz su talebi artık karşılanamaz durumdadır.
Örneğin sadece Amerika Birleşik Devletleri`nde 36 eyaletin
2013 verilerine göre bölgesel yada eyalet bütününde su sıkıntısı ile karşılaşacağı öngörülmüştür.[3] Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP) verilerine göre 2025 yılında 2.8
milyar insan barındıran 48 ülke su stresi veya su kıtlığı altında
kalacaktır.[4] Bu durumun yakın gelecekte yaratacağı
sosyo-ekonomik değişimleri düşünürsek "su geleceğin petrolü
olacaktır" diyebilmek mümkündür.
Su filtreleme işlemi sadece günümüzde değil eski çağlarda da
kaliteli su elde etmek için kullanılmıştır. Geçmişte “kalite”
muhtemelen niteliksel (bulanıklık, tat, koku, renk gibi) bir
anlam içerirken, günümüzde suyun “kalite”sinin arttırılması
sadece niteliksel değil aynı zamanda niceliksel (pH, iyon
durumu, biyolojik unsurlar gibi) bir içeriğe de bürünmüştür.
90’lı
yıllara
kadar akademinin pek ilgi
göstermediği
konu son 50 yılda
nüfusun artışı ile
paralel (Grafik 1),
kirlenme ve su kaynaklarının da yetersizliğinden
bugün yılda 1400’e yakın yayın ile
üzerine yoğunlukla çalışılan bir noktaya gelmiştir.
Üniversitemiz bünyesinde de su
filtreleme amacıyla araştırmalar yapılmaya başlanmış ve
TÜBİTAK tarafından yaklaşık 300.000 TL toplam bütçeyle
desteklenen projemizde, küçük ölçeklerde kullanıma (örneğin
evlerde musluklara takılarak yahut köylerde kuyulardan
çekilen sular için) yönelik düşünülen bir su filtresinin ana
katmanını oluşturacak, hierarşik gözenek yapısına sahip,
seramik yapıların üretimi planlanmaktadır. Bu bağlamda
okulumuz ve TÜBİTAK desteği ile D-blok -2. katta “İleri
Malzemeler Araştırma” laboratuvarı kurulmuştur. Bu
labaratuarda her türlü kimyasal sentez ve üretim yapabilme
kapasitemiz şu an (Eylül, 2014) itibariyle mevcuttur.
Projemizde öncelikle geri dönüşüm malzemelerinden makro
gözenek yapısına sahip seramik filtrelerin üretilmesi, sonra
bu gözenekli yapıların iç yüzeylerinin aktifleştirilmesi (zeolit
denen bir katman ile kaplanması) amaçlanmıştır. Su içerisindeki kirletici maddelere karşı emilim kapasitesi muhtemelen
çok yüksek, toksisitesi
olmayan bu kompozit
malzemeler, portatif bir
filtrenin bahsettiğimiz ana
katmanını oluşturacaklardır.
Bu
prototipin
sağlayacağı
bilgiler ışığında projeyi takip edecek
çalışmalarla (muhtemel sanayi desteği
ile) çoğunlukla kendi öz kaynaklarımız ile
üretilecek, ekonomik filtre sistemlerini öncelikle temiz suya erişimi sınırlı bölgelerde
yaşayanların kullanımına sunmak mümkün
olacaktır.
[1] Beyond Economic Growth, An Introduction to Sustainable Development, Second Edition, World Bank online sources. http://www.worldbank.org/depweb/english/beyond/global/chapter3.html
[2] D. Apelian, Looking beyond the last 50 years: The future of materials science and engineering, JOM, 59 (2007) 65-73.
[3] United States - Environmental Protection Agency (EPA): Water supply and use in the United States, http://www.epa.gov/WaterSense/docs/ws_supply508.pdf.
[4] G.-A. United Nations Environment Programme, Vital water graphics an overview of the state of the world's fresh and marine waters, United Nations Environment Programme, Nairobi, Kenya, 2008.
9
EKONOMİ
Avrupa ve Amerika
çekişmesi başka bir
boyuta sıçradı
ABD iyileşiyor... Avrupa hala hasta. Hatta gitgide kötüleşiyor. Avrupa
faiz indirerek soruna çare bulmaya çalışıyor. ABD buralardan geçeli çok
oldu. Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın faiz indirimi açıklamasından
sonra beklendiği gibi Euro/Dolar paritesinde sert bir gerileme oldu.
Eğer FED, faiz artırma konusunda ısrar etmeye devam ederse, paritenin
daha da düşük seviyeleri test etmesi beklenebilir.
Avrupa'da negatif reel faiz ile
mevduat tutmanın anlamı
kalmayacağı için, yüksek
faize sahip ama kur
istikrarı açısından
ümit
veren
ülkelere doğru
para
kaçısı
y a ş a n a c a k t ı r.
Elbette ABD Doları
cinsinden varlıklara da
itibar artacaktır. Bu durumda Euro eskisine göre daha rekabetçi bir değere gelecek.
Acaba bu durum Avrupa Birliği ihracatını ve ithalatını etkileyecek mi?
Almanya'nın Euro bolluğundan hoşlanmadığı biliniyor.
Büyüme yavaşken gayrimenkul fiyatlarının şişmesi arzu
edilmeyen bir durum. Draghi Euro Bölgesi büyüme hızını
geriye doğru revize etti. Avrupa'nın ihracat pazarları gelişen değil gelişmekte olan
ülkeler olacak. Buna dikkat etmeli.
Avrupa'nın Amerika'ya sattığı mallar ortada. Tersinden
bakarsak, Amerikanın da iPhone vs. gibi ürünlerde bir
rekabet avantajı bulunuyor. Ancak Avrupa pazarında Samsung'a karşı fiyat mücadelesi verecektir. Euro'nun tüm paralara karşı değer kaybetmesi, Avrupa pazarında kuralların
yeniden yazılması sonucunu doğuracak. Avrupa'da talep
canlı değil ve şimdi de Avrupa'ya mal ve hizmet satanların kar sorunu ortaya çıkacak. Buna rağmen kimse pazar payını
kaybetmek istemeyecek. Mali açıdan zayıf olanlar kan kaybedecektir. Ayrıca yüksek teknolojiyi son tüketiciye sunanlar
mutlaka ürünleri çeşitleyerek fiyat politikalarını ayarlamaya
çalışacaklar. Bilgi rekabeti yapmayanların işi daha zorlaşır.
Diğer taraftan Avrupa'nın ihracatını ucuz Euro ile artırması
için 2-3 yıl bu şekilde yola devam etmesi gerekir. Şu anki
Prof. Dr. Emre ALKİN
İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Öğretim Üyesi
büyüme oranları ve yatırım/tüketim isteksizliği, toparlanmanın kolay olmayacağını gösteriyor. Türkiye ne yapsın?
Türkiye bu konjonktürde döviz kurları açısından istikrarlı bir
ülke konumunda değil. Ya çok hızlı düşüyor ya da hızla
yükseliyor kurlar. TCMB döviz kurlarının enflasyona geçiş
etkisi sebebiyle, Dolar/TL ve Euro/TL'deki düşüşleri
"başarı" olarak yorumlamaya devam edecek. Ancak geçmişte
yaşanan deneyimler bu gelişmenin zararlarını ortaya koydu.
Draghi "para politikası tek başına enflasyona çare olamaz"
diyerek, bu görüşümüzü destekledi. Sonuç olarak, AMB, Japonya ve ABD'nin denediği ve likidite
tuzağına düştüğü uygulamayı benimsedi. Draghi'nin başka
çaresi yok ama bize söylenmeyen daha büyük tehlikeler var.
Bu belli. özellikle Avrupa bankalarında saklanan ve yüzdürülen ciddi sorunlar var. "İtalya Başbakanı ile ne konuştuğumu
söylememem" diye açıklama yapan Draghi bu hissimizi
güçlendiriyor. Son kararların piyasadaki etkisi geçince daha net değerlendirme yapma imkanı olacak. Türkiye'nin bu şemada siyasi
söylemlerden çok ekonomi üzerine konuşması gerekir. Yeni
büyüme modeli ve 2023 planının ortaya çıkarılması yatırımcı
güvenini mutlaka artıracaktır. Yurt dışından kaynak girişinin
mutlaka sağlanması gerekiyor. Hazır AB'de faizler tarihi
düşük seviyeler yaklaşmışken, coğrafi yakınlık ve ortak kültürü öne çıkarmak gerekiyor. 10
RÖPORTAJ
Orman mühendisliğinden
yemek mühendisliğine
Yemek programlarına ilgisi olanlar çok iyi bilir. Anadolu’nun her köşesini gezen, insanlarıyla sohbet edip
yemeklerini tanıtan, güler yüzlü hani “Ailemizin kızı”
derler ya işte o şekilde sıcak ve enerji dolu Ezgi Sertel
bu ay Kantin’in konuğu.
Ezgi Sertel, İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği mezunu. Mesleğini
hiç yapmamış. Biz de kendisini oyunculuktan sunuculuğa geniş bir yelpazede yer aldığı televizyon ekranlarından tanıyoruz. İlkokul yıllarında başlamış televizyon ekranlarında olma hayali. Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra oyunculuk ve sunuculuk isteğini daha fazla frenleyememiş.
Mesleği konusunda şanslı olduğunu düşünüyor ve bunu, “Televizyon
ekranları kendim için aldığım en doğru karar oldu. Birçok insanın farklı
farklı yetenekleri vardır. Önemli olan onu zamanında fark edip o işe yönelmektir. Ben de bunu yaptım” şeklinde anlatıyor.
Biz sorduk Ezgi Sertel tüm samimiyetiyle cevapladı:
Yemek programı sunuculuğuna nasıl başladınız?
Tek Türkiye dizisinde Zeynep Öğretmen karekterini oynadığım
dönemde yemek ve yemek kültürü üzerine araştırmalarım oldu.
Programlar ve belgeseller seyrediyordum. Bu ilgimi ve araştırmalarımı
bir kitapta toplamaya karar verdim ve Ezgi Sertel'den Püf Noktalar adlı
lezzetli yemek yapmanın inceliklerini anlatan bir kitap yazdım. Ve anladım
ki bu yazdıklarım ve öğrendiklerim üzerine bir program yapmalıydım.
Derken sunucuk serüvenim başladı.
Evde yemek yapar mısınız?
Yemek yapmayı ve yemeyi çok seviyorum. Bu nedenle her fırsatta mutfağa
girerim. Mutfakta çok güzel vakit geçiriyorum. Yaptığım lezzetler için de
çok güzel yorumlar alıyorum. Dengeli beslenmeye önem veriyorum. Fast
food olarak sadece pizza ve patates kızartmasına hayır diyemiyorum.
Ezgi SERTEL
11
RÖPORTAJ
Ezgi Sertel
Anadolu’yu karış karış geziyorsunuz.
Evet. Farklı yörelere gidip oralara has lezzetleri tattığım için kendimi çok
şanslı hissediyorum. Çünkü çok zengin bir mutfak kültürüne sahip olan
muhteşem bir ülkede yaşıyoruz. Ve ben her yeri tanıma, öğrenme şansına sahip oldum.
Programlarda sevmeden yemek zorunda kaldığınız oldu mu?
Gittiğim yerlerde o kadar samimi ve içten karşılanıyoruz ki ellerinden
gelen en iyi en özel lezzetleri yapmaya çalışıyorlar. Kötü bir yemekle
karşılaşma şansızlığım hiç olmadı.
En çok hangi yörenin yemeklerini önerirsiniz?
Her yörenin kendine has güzel yemekleri var. Yöre olarak ayırmak çok
zor. Ancak mantı, kaburga ızgara, karnıyarık favorilerimdir. Aslında zor
bir yemek yok. Uğraş gerektiren ve zaman ayrılması gereken yemekler
var.
Güzel yemek yapmanın sırrı nedir?
Her lezzetin kendine ait incelikleri vardır. Mesela kullanılan malzemelerin sıcaklığı gibi çok ince bir detay bile ortaya çıkacak lezzeti farklı bir
görüntüye ve tada bürüyebilir. Kek yaparken kullanılan yumurtanın oda
sıcaklığında olması gerektiği gibi. Tabii ki ben el lezzetine de çok inanırım. Aynı malzemeleri kullanarak aynı yemeği yapan iki kişinin ortaya
çıkan lezzetleri çok farklı olabilir. Ayrıca yemek işini aceleye getirmemek,
özen göstermek de çok önemli.
Program dışında neler yapıyorsunuz?
Çekimler dışında evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sevdiklerimle
birlikte olmayı, film seyretmeyi, kitap okuyup müzik dinlemeyi çok
seviyorum. Doğru, dürüst ve güvenirliliğine inandığım sosyal sorumluluk
projelerinde elimden geldiği kadar olmaya çalışıyorum. Katkımın yüksek
olduğu işlerde bulunduğumda kendimi iyi hissediyorum.
12
HABER
İş dünyası ile
iç içe eğitim
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi ile Onsa İstanbul arasında ve İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi ile Transal Denizcilik arasında Cooperative Education (Co-Op) iş birliği
imza töreni gerçekleştirildi.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi üniversitedeki eğitim ile iş
yerinde çalışmayı birleştiren eğitim modeli Cooperative
Education (Co-Op) programını, Güzel Sanatlar ve Tasarım
Fakültesi Takı Tasarımı bölümü ile ve İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Uluslararası Lojistik Yönetimi ve Uluslararası Ticaret
programları ile başlattı.
Takı Tasarımı bölümü öğrencileri 2014-2015 eğitim yılından
itibaren derslerinin önemli bir kısmını Altınbaş Holdinge bağlı
Onsa İstanbul’da görecekler. Fabrikada düzenlenecek atölyelerde öğlene kadar teorik derslerini alan öğrenciler
öğleden sonraları ise doğrudan üretim ve tasarım süreçlerinin
içerisinde yer alacaklar. Mezunların yüzde 50’sine iş garantisi
verilen bölüm, yarının dünyasının mücevher tasarımcılarını
yetiştirmeyi hedefliyor.
İKBU’nun gerçekleştirdiği bir diğer Co-Op anlaşması ise
Uluslararası Lojistik Yönetimi ve Uluslararası Ticaret
programlarını kapsıyor. Yine Altınbaş Holdinge bağlı Transal
Denizcilik ile yapılan protokole göre söz konusu programların
öğrencileri öğrenimleri sırasında derslerine ara vererek 6 ay
süreyle firmada ücret karşılığında çalışabilecekler. Öğrenim
süresi uzatılmadan gerçekleşecek bu uygulama sayesinde
mezunlar diplomalarını aldıkları gün iş dünyasına hazır hale
gelecek, belki de işlerini çoktan bulmuş olacaklar.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım
Üçtuğ, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Takı Tasarım
bölümü öğrencilerinin Onsa İstanbul’da çalışarak tasarım
süreçlerinde yer alacaklarını söyledi. Prof. Dr. Üçtuğ,
“Öğrencilerimiz yalnızca tasarımın nasıl yapıldığını değil,
üretimin nasıl gerçekleştiğini de görecekler. Transal Denizcilik,
doğrudan lojistik üzerine çalışan bir firma. Uluslararası lojistik,
uluslararası
ticaret,
işletme,
iktisat,
hatta
hukuk
fakültelerimizden de öğrenci alabilecekler. Öğrencilerimiz
öngördüğümüz 3. sınıfın 2. döneminde ya da 4. sınıfın ilk
döneminde üniversiteden büyük ölçüde ayrılacaklar ve firmalarda full time’a yakın bir süre çalışacaklar. Sonra geri gelip
eğitimlerini tamamlayıp diplomalarını alacaklar. Bu arada
kendilerini sevdirdilerse, beğendirdilerse işleri hazır hale
gelecek. Öğrencilerimizin yıl kayıpları da olmayacak” dedi.
13
Transal Denizcilik Genel Müdürü Ender KESKİN
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ
Onsa Yönetim Kurulu Başkanı Nusret ALTINBAŞ
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ
HABER
Sosyal medyada paylaştı
bursu kazandı
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi (İKBU), tercih tanıtım
dönemi sürecinde gerçekleştirdiği sosyal medya bursu uygulamasını Furkan Sezer kazandı. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya ortamlarında ‘#ikbuluolmakistiyorum’, ‘#ikbusosyalmedyabursu’ ve ‘#ikbudanmezunolunca’
hashtagleri ile en çok paylaşımı yapan ve hukuk fakültemize
yerleşen Sezer, 2014-2015 eğitim-öğretim döneminde lisans
eğitimi için yüzde 50 burs kazandı.
Çok iyi bir sosyal medya kullanıcısı olmadığını söyleyen
Furkan Sezer, üniversitenin Facebook sayfasında kampanya
reklamını gördüğünü söyledi. Yarışma sayfasına üye olarak
bir aya yakın süre paylaşımlarda bulunan Sezer, “Bursu
kazandığıma çok sevindim. Sürekli paylaşımları takip ediyordum, puantajım yüksek gidiyordu. Kazanacağımı düşünüyordum ve sonunda bursla birlikte %50 indirim kazandım”
şeklinde konuştu.
Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ ise, Furkan Sezer’i tebrik
ederek şunları söyledi: “Bu yarışmayı üniversitemizin tanıtımına katkı sağlamak için düzenledik. Üniversitemizi en iyi
tanıtan, en çok mesaj yayınlayana burs vermeyi hedefledik.
Bir yıl için %50 destek sağlayalım dedik. Bunu mutlaka bir
öğrencimize vereceğimizin sözünü verdik, sözümüzü de
gerçekleştirdik. Furkan bizim hukuk fakültemize yerleşti. Bu
yıl için %50 burslu okuma hakkı kazandı. Kendisini tebrik
ediyorum. Umarım bunun karşılığını verir. Başarı göstererek,
hazırlığı bir senede geçer İngilizce’sini ilerletir ve başarılı bir
şekilde hukuk eğitimine devam eder.”
14
KARİYER
Yurt dışına
çık(ma)san mı?
Zümrüt CASSIDY
İngilizce Hazırlık Okutmanı
“Bu kız ya İngiltere doğumlu ya da orada uzun yıllar yaşamış, hangisi?”Amerikalı olan
masadaki diğer arkadaşım kulağıma bu sözleri fısıldarken, bir yandan arkadaşımı kıskanmış
bir yandan da “demek ki yurt dışına gitmeden de İngilizce öğrenebilirim” diyordum kendi
kendime.
Arkadaşım liseden, başarısız olmasa da çokta parlak notlarla
mezun olmamıştı. Ancak her zaman İngilizceye karşı inanılmaz bir ilgisi vardı. Bu ilgiye de somut olarak pek çok kez
şahit oluyorduk. Hiç unutamadığım anılardan bir tanesi
şöyledir: Dedikodu değil ama sosyal tespitlerle dolu olan
sohbetimiz kendisinin “gözüme bir şey batıyor, bir bakayım”
diyerek odadan çıkmasıyla kesilmişti. İki dakika sonra
odamın kapısında dikilmiş, banyodan fırlayan Arşimed
edasıyla heyecan içerisinde “diş ipinin İngilizcesini buldum!”
diyordu. Gözüne bakmak için banyoya gittiğinde, rafta diş
ipini görür görmez eline almış, kurcalamış İngilizcesini
bulmuştu. Aradan yıllar geçti, ne o anı ne de diş ipinin
İngilizcesini unuttum.
Nasıl üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrenci etrafında15
ki her şeyi sınav formatında görüyorsa, arkadaşımda etrafına
İngilizce olarak bakıyordu. Her gördüğü obje yanında bir
boşlukla kafasında beliriyor, anında sınav ciddiyetiyle o
boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Bu satırları okurken “yok
canım artık, nasıl yapılabilir ki bu” diyenler için hemen
açıklayayım. Tahmin edebileceğiniz gibi o dönemlerde akıllı
telefonlar yoktu. Aklına takılan herhangi bir şeyi “hemen bir
Google’da aratayım, bilgiyle dolayım” diyemiyordunuz. Şu
anda nasıl birçok insan için akıllı telefonlar hayatlarının
ayrılmaz bir parçasıysa, arkadaşım için bu İngilizce sözlüğüydü. Bununla birlikte, kıyafeti tamamlayan takı unsuru gibi
yanında devamlı taşıdığı rengârenk not defterinden bahsetmiyorum bile. Her şeyi anında not defterine aktarır, kitap
gibi ara ara açıp okurdu tüm sayfalarını.
KARİYER
Yurt dışına gitmeyi hiç düşünmüyordu demek
abesle iştigal olur sanırım.
Ailevi ve maddi sorunlar olmasa hiç düşünmeden hemen
uçağa atlayıp gidebilirdi. Ancak olanaksızlıklar onu planından vazgeçirmeye yetmemişti. Bardağın dolu ya da boş olmasından çok, bardağın kendisiyle ilgileniyordu. Bütün perdeyi
aralayıp her şeyi net olarak görüp, ona göre bir yol
çiziyordu kendine ki yaptı da. İlk olarak bir havayolları firmasında çalıştı ve çalıştığı insanların
çoğu yabancıydı. Aldığı ücret tatmin edici
değildi ama pratik yaparak İngilizcesini
oldukça ilerletmişti. İngilizce eğitimini
sıkı tutan bir liseden mezun olduğu
için, dil hâkimiyeti çok da eksik değildi. “Yurt dışında tatil ve doyası alışveriş” paketi için oldukça iyi bir İngilizcesi vardı aslına bakarsanız ama
koyduğu hedef için “yeterli” sıfatından oldukça uzak bir yerdeydi. Bu da
sanırım “ne kadar sürede İngilizce
öğreniriz” sorularına net bir cevaptır.
Koyduğunuz hedefe göre süre kısalır ya
da uzar.
Bir diğer sıkça sorulan soru da “yurt dışına
gitmeden İngilizce öğrenebilir miyim?”. Cevabı
yukarıda sanırım. Giderseniz avantajı var mıdır?
Tereddütsüz evet. Yıllar önce öğrenciyken, kafamda “kesin
konuşamayacağım, rezil olduğumla kalacağım, ya dediklerini
anlamazsam” gibi birbirine oldukça benzeyen zincirleme
düşüncelerle birlikte yurt dışına çıkmıştım. Bir yandan panik
atak yaratabilecek bu düşüncelerin verdiği stresle baş etmeye
çalışırken, diğer yandan valizimi, pasaportumu, uçuş bilgileri-
mi, alınacaklar listesini normal bir yetişkinin yaptığından en
az on kere daha fazla kontrol ediyordum. Hiç unutmam,
alınacaklar listesinden aldığım ilk şeylerden biri ufak bir not
defteriydi, öğrendiğim her şeyi istisnasız yazmaktı planım.
Uçağa bindiğimde heyecanım daha mı artmıştı yoksa azalmış
mıydı kestiremiyorum, ama üç şişe enerji içeceği içmişçesine
ayık hissediyordum kendimi. “Ya yapamazsam, ya gideceğim
yeri bulamazsam ne yaparım” soruları kafamda yanıp
yanıp sönerken, koltuğumu bulmuş, yerleşmiş ve
önümdeki İngilizce dergiyi elime alıp bilmediğim kelimeleri not defterime yazmaya başlamıştım bile. Bunu uçaktan iner inmez de
yapmaya devam ettim. Hatta markete bile
gittiğimde elimde not defterim bilmediğim, yiyeceklerin İngilizcelerini yazıyordum. Arkadaşım o yıllar farkına varmadan beni etkilemişti belli ki. Yıllar önce
onda gördüğüm o heyecanın bir çeşidini
kendimde hissediyordum. Bu heyecan
hala da devam etmektedir benim için.
Öğrenmek bir hedef aslında, bu hedefi
koyarken ne kadar istekliyseniz, hedefe o
kadar yakınsınız. Sadece bazı insanlarda var
olan bu istek duygusunun üstü kalın bir örtüyle
kaplanmıştır diye düşünürüm hep. Bu örtüyü bende
aralayan arkadaşım olmuş, iyi ki de olmuş. Şu anda
tutkuyla yaptığım bu mesleği seçmemde kesinlikle payı
olmuştur diye düşünüyorum. Bazı insanlarda ise örtüyü aralayan aile olabilir ya da iç sesiniz ya da seyrettiğiniz bir film,
ama her hâlükârda bir yerde gün ışığına çıkmayı bekleyen bir
isteğiniz olduğunu bilin, gerisi mekândan bağımsız kesinlikle
ulaşılabileceğiniz bir yerdedir.
16
BİZDEN BİRİ
Öğrencilerin
‘Okan Abi’si
Ayça YILMAZEL
Medya İlişkileri Uzmanı
Somali’de CNN’e yapılan bir bombalı saldırı girişimini önleyip, Somalili haydutları yakaladı. CNN
tarafından başarı ödülü verildi. Kayseri Hava İndirme Tugayı’nda komando olarak 8 paraşüt
atlayışı gerçekleştirdi. Reklam filmlerinde oynadı. Rallici, basketçi ve fanatik Fenerbahçeli.
Okan Eniş, İKBU ailesinin yeni fertlerinden.
Çalışma hayatının büyük çoğunluğu üniversitelerde geçtiği için 40 bine yakın öğrencinin
Okan Ağabey’i olmuş. Yurt, öğrenci işleri, idari
işler, güvenlik gibi pek çok alanda yönetici
olarak çalışmış. Gittiği her mekânda, tatilde,
yemekte mezun ettiği öğrencileri ile karşılaşıyor; saygı ve disiplini kaybetmeden onların
gönlünü fethetmenin haklı gururunu yaşıyor.
Bu sayıda ralliden paraşütle atlamaya, Somali
Barış Gücü’nden caz festivallerine kadar geniş
bir yelpazeye sahip yönleriyle İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi İdari İşler Direktörü Okan
Eniş’i tanıyacağız.
Liseden sonra hemen iş hayatına atılmışsınız
ama arada ilginç askerlik anılarınız var.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne bağlı olarak
Türkiye’den 305 asker seçildi ve Somali’ye
giden ilk askeri grupta yer aldım. Çok ciddi
çatışmaların ortasında kaldım. Kenya’da ve
Mısır’da da kaldım, Afrika kültürüm epey
gelişti. Hatta Somali’de öğrendiğim kelime
dağarcığımla buradaki yabancı öğrencilerle de
sohbet etme imkanı buluyorum, çok şaşırıyorlar. Oradaki askerliğim sırasında CNN’e
yapılan bir bombalı saldırı girişimini önledik ve
Somalili haydutları yakaladık. Bana CNN
tarafından başarı ödülü verildi. Somali’den
önce ise Kayseri Hava İndirme Tugayı’nda
komando olarak, 500 metreden 5 kez, 800
metreden 3 kez olmak üzere 8 paraşüt atlayışı
gerçekleştirdim.
Tarkan, Suat Suna gibi yıldız sanatçıların ilk sahneye çıktığı yıllarda tv kanallarındaki çekimlerinde de çalıştık.
Reklam filmlerinde de oynamışsınız.
Sabancı Grup Mediasa’da idari işler ve satın alma direktörlüğü yaptım. Orada
çalışırken 6 tane reklam filminde oynadım. Genelde tencere, tava ve çaydanlık
reklamlarında oynadım. Kamera önünde de fena değilimdir.
Biraz günlük hayattaki ilgi alanlarınızdan bahsedelim.
Ralli merakım vardı. Hem izleyici hem de amatör yarışçı olarak katıldım. İyi
basket oynarım. Bu vücuttan beklemezsiniz ama çok iyi üçlük atarım. Ayrıca
zamanında amatör ligde futbol oynadım. Çok severim sporun her dalını. Atış
yapmayı severim. Poligonlara giderim. Fenerbahçe hayatımın önemli kısmını
kapsıyor. Ve doğduğum yer olan Artvin yaylalarında doğa ile iç içe olmak vazgeçilmezimdir.
Kısa sürede öğrencilerle bağ kurdunuz. Tecrübe mi?
Evet. Bugüne kadar öğrenci ile ilgili bölümlerle
hep iç içe çalıştım. Öğrenci psikolojisinden çok
iyi anladığımı söyleyebilirim. Hem sevilen bir
yönetici hem de gerektiğinde onlara disiplin
cezası veren bir adamım. Koç Grubu’nda 25 yıl
çalıştım bunun 19 yılı öğrencilerle geçti.
Sanat dünyasına nasıl geçtiniz?
Güvenlik ekibim vardı. Güvenlik ekibim ile
İstanbul’daki tüm caz festivallerinde Ahmet
San ile birlikte organizasyonlar yapıyorduk.
17
Okan Bey’in oynadığı reklam filminden bir kare
Tarkan ve Okan Eniş
HER ZAMAN DAHA YÜKSEĞİNİ
HEDEFLEYİN!
Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans
Programı Alt Uzmanlık Dalları
• Elektronik Mühendisliği
• İletişim Mühendisliği
• Bilgisayar Mühendisliği
• Yazılım Mühendisliği
• Robotik ve Kontrol Mühendisliği
Bilişim Teknolojileri Yüksek Lisans Programı
Alt Uzmanlık Dalları
• Bilişim Teknolojileri Yönetimi
• Yazılım Geliştirme
• Otomasyon Yazılımı
Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Doktora Programı (TR / ENG) Açıldı.
Ön kayıtlar ve detaylı bilgi için:
www.kemerburgaz.edu.tr/fbe/fbe.aspx
[email protected]
Tel: (212) 604 0100 Dahili; 1316
/KemerburgazUniversitesi
Abide-i Hürriyet Cad. Kocamansur Sok. No: 46 Şişli
/KemerburgazUni
• Bilgisayar Ağları
• Sistem Tasarımı
• Web Tasarımı
KAPAK KONUSU
Atamızı
özlemle anıyoruz.
10 Kasım Anma Törenlerinin 1938 yılında
kaybettiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün
şahsını hatırlatma görevi aşikâr. Bunun yanı
sıra, 10 Kasım bizlere Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarından günümüze gelişimi ve
değişimi üzerine düşünme olanağı da sunuyor.
Cumhuriyet'in kurucusu olarak Atatürk'ün
önayak olduğu modernleşme hamleleri,
esasında Osmanlı İmparatorluğu'nun son
yüzyılında yenileşme yönünde atılmış adımların bir sonucu olarak okunabilir. Öncüllerinden farklı olarak, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen reformlar, toplumun
daha geniş kesimlerinin hayatlarında daha
köklü değişikliklere sebep oldu.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından bize miras
kalan reformlar arasında, toplumsal dönüşümü en çok hızlandıran, kanımca, eğitim
alanında atılan adımlardır. Cumhuriyet'in
kuruluşundan sonra eğitim ağının yaygınlaşması sonucunda, eğitim, şehirlerde veya
önemli merkezlerde yaşayan sınırlı bir
azınlığın lüksü olmaktan çıktı ve geniş
kitlelere ulaşan bir hizmete dönüştü. Hem
ilk ve orta dereceli okul sayısının hızlı bir
şekilde artması ve ülke genelinde yaygınlaşması hem de halkevleri gibi kurumlar aracılığıyla okuryazarlık oranı kısa süre içerisinde
ciddi bir artış gösterdi. Bu durumun doğal
bir sonucu olarak, yavaş yavaş da olsa,
imkânları kısıtlı çocuklar ve gençler yetenekleri doğrultusunda yükselme olanağı buldu
ve uzun vadede toplumsal hareketlilik arttı.
Değişen dünyaya uyum sağlayabilecek, yeni
Cumhuriyet'in ihtiyaç duyduğu donanımlı
kadroları yetiştirecek eğitim kurumları
arasında hiç kuşkusuz üniversitelerin çok
önemli bir yeri vardı. Cumhuriyet'in eğitim
alanındaki belki de en önemli atılımı,
üniversitelerin kuruluşu ve bu üniversiteler
bünyesinde
gerçekleştirilen
akademik
çalışmalara yapılan yoğun destektir.
Türkiye'nin ilk üniversitesi olan İstanbul
Dârülfünunu, 20. yüzyılın başlarında
hukuk, edebiyat, tıp gibi farklı alanlarda
eğitim veren bir kuruma dönüşmüştü,
ancak günümüzdeki anlamda bir üniversite19
Pınar ÜRE
Sosyal Bilimler Bölümü
Öğretim Görevlisi
KAPAK KONUSU
ye dönüşmesi 1. Dünya Savaşı yıllarına denk gelecekti. Bu
mütevazı temeli devralan Cumhuriyet, kısa sayılabilecek bir
süre içerisinde sağlam bir akademik geleneğin oluşumuna
şahitlik etti. Bu doğrultuda, 1925 yılında temeli atılan Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve 1935 yılında kurulan Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi anılması gereken iki önemli kurumdur. Bahsi geçen okulların koridorlarında yürüyen pek çok
öğrenci, ilerleyen yıllarda çalışmalarıyla çığır açan bilim
insanları ve Türkiye akademisinin kurucu yapı taşları oldular.
Özellikle Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi sayesinde, Cumhuriyet öncesinde ancak amatör bir ilgi gösterilen, örneğin arkeoloji gibi alanlar ilk kez üniversite çatısı altında akademik ve
sistematik bir biçimde araştırma konusu oldu.
Üniversitelerin bilim insanı ihtiyacını karşılayabilmek için,
1929 yılında çıkarılan “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek
Talebe Hakkında Kanun” ile, bu yıldan itibaren pek çok
parlak ve yetenekli öğrenci, farklı alanlarda eğitim görmek
üzere yurt dışına gönderildi. Gelecekte çalışmalarıyla isimlerinden çokça söz ettiren bu öğrenciler arasında, arkeoloji
alanındaki çalışmalarıyla tanınan Ekrem Akurgal, matematik
alanında dünyaca tanınan Cahit Arf, Türkiye'nin ilk sanat
tarihçisi Oktay Aslanapa ve daha pek çok ismi sayabiliriz.
Yurt dışına gönderilen, sayıları 750 civarında olan ilk öğrenci
grubu, Atatürk'ün, “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönünüz!” sözleriyle uğurlanmıştı. Bu
öğrenciler, gerçekten de Türkiye'ye alanlarında birer otorite
olarak döndüler.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan uluslararası bilimsel iş
birliğinin bir başka göstergesi de bu dönemde Türkiye’ye
davet edilen yabancı bilim insanlarıdır. Bu bilim insanları,
hem verdikleri derslerle hem de üstlendikleri idari görevlerle
Türkiye’de akademik kültürün gelişimine katkıda bulunmuşlar ve de Türkiye akademisinin dünyaya entegre olmasına
katkıda bulunmuşlardır.
Unutmamak gereken bir başka nokta, kadınların da bu
akademik atılım sürecindeki aktif katkısıdır. İlk kez 1914
yılında kurulan "İnâs Dârülfünunu" sayesinde üniversite
eğitimine hak kazanan kadın öğrencilerin sayısı Cumhuriyet
döneminde kayda değer bir artış gösterdi. İlerleyen yıllarda
kadınlar, hem öğrenci hem de öğretim üyesi kimliğiyle bilimsel üretimin ayrılmaz bir parçası oldular.
1930'lardan günümüze kadar yaşanan toplumsal, siyasi ve
kültürel dönüşümler sürecinde üniversiteler, zaman zaman
yaşanan kırılmalara rağmen, özgür düşüncenin yeşerdiği,
fikirlerin birbiriyle çarpıştığı, keşfetme arzusu ve heyecanı
duyan zihinlerin ufuklarını zorlayan bir mekân olageldi.
Bugün geldiğimiz noktada, günümüz üniversitelerinin sayısını ve imkânlarını 1920'lerle ve 1930'larla karşılaştırmak
abesle iştigal olsa da, akademik geleneğimizin temelinde
Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki bu atılımların olduğunu hatırlamak gerekir. Bir üniversite çalışanı, bir bilim insanı olarak,
Cumhuriyet'in kurucusunu bu yönüyle de hatırlamak gerektiğini düşünüyorum.
20
BASINDA BİZ
İİBF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Kaliber, “IŞİD ile ilgili
gelişmeler bağlamında Avrupa'daki güvenlik ve terör algısı”
konusu ile ilgili olarak, TRT Türk'te yayınlanan Küresel Bakış
programına katıldı.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu,
Bloomberg HT’de yayınlanan Finans Merkezi programına katılarak “Dış ticaret, TÜİK, ihracat, işsizlik” konuları ile ilgili bilgi
verdi.
Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Programı Bölüm Başkanı
Ayşen Yenici “aşk” konusu ile ilgili olarak Cine5’te yayınlanan Asıl
mesele adlı programa katıldı.
İKBU yatırımları ile ilgili haber, Sabah gazetesi Eko Eğitim sayfasında yayınlandı.
İİBF tarafından düzenlenen, Prof. Dr. Graciela Laura Kaminsky’nin konuşmacı olarak yer aldığı, Ülke Kriz Çeşitleri konferansının haberi, Bugün, Aydınlık, Yeni Asya gibi gazeteler ve milliyet.com.tr, finanascaddesi.com, finansgundem.com, haberexen.com,
haberfx.net, haberkenti.com, stargundem.com, shovhaber.com
gibi sitelerde yer aldı.
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci’nin
Türkiye’de kız çocuğu olmak ile ilgili görüşleri Hürriyet gazetesi
Turuncu ekinde yayınlandı.
Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel’in
asansör kazaları ile ilgili görüşleri, Şantiye İnşaat ve Yatırım, Best
dergisinde yer aldı.
Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar’ın kardeş
kıskançlığı hakkındaki görüşleri, Hürriyet Turuncu ekinde yayınlandı.
Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada’nın röportajı,
Denge dergisinde yer aldı.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nun
Türkiye’nin ekonomik durumu ile ilgili görüşleri Aydınlık gazetesinde yayınlandı.
Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı Birdal,
Habertürk Polemik sayfasında görüşleri ile yer aldı.
İKBU 2014-2015 akademik yıl açılış haberi Gazete Bağcılar’da
yer aldı.
İİBF Öğretim Üyesi ve Toplumsal ve Ekonomik Araştırmalar
Merkezi Müdürü Prof. Dr. Haluk Levent ile Uluslararası İlişkiler
Bölümü Araştırma Görevlisi Emre Eren Korkmaz’ın Suriyeli
sığınmacıların durumuna ilişkin görüşleri, İstanbul gazetesi, Son
An, Anadolu Telgraf gibi gazetelerde ve İha.com.tr, milliyet.com.tr, showhaber.com, stargundem.com, haberfx.net, haberexen.com, haberkenti.com gibi haber sitelerinde yayınlandı.
İİBF tarafından düzenlenen Ülke Kriz Çeşitleri konferansı ile ilgili
haberler, milliyet.com.tr, haberdenhaber.com, haberexen.com,
arcaajans.com, iha.com.tr, toplamhaber.com, akithaber.com,
portalciyiz.com, haber3.com gibi siteler ve Son An gazetesinde yer
aldı.
Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel’in metro kazası ile ilgili görüşleri
milliyet.com.tr, iha.com.tr, hakimiyet.com, politikars.com,
haberx.com, haberfx.net, aydinlife.com, dogurehberi.com,
toplamhaber.com, arcaajans.com, ajans34.com gibi haber sitelerinde yer aldı.
Uluslararası Ofis Direktörü Şenay Gümüş’ün ve uluslararası
öğrencilerimizin görüşleri, milliyet.com.tr, haberexen.com, haberkenti.com, haberdenhaber.com, stargundem.com, showhaber.com, haber5.com gibi web sitelerinde yer aldı.
21
AKADEMİK PANO
Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada, İstanbul’da düzenlenen 4th International Meeting on Pharmacy and Pharmaceutical Science’da “Patient - Centered Pharmacy Education: Do we really need it or not?” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.
Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kaan Polatoğlu, İstanbul’da düzenlenen 45th International Symposium on
Essential Oils’da “Essential Oil Composition of Centaurea stenolepis Kerner”, “Biological Activities of the Essential Oils of Tanacetum abrotanifolium Druce and Proposed Chemotype of T. macrophyllum (Waldst. & Kit.) Schultz Bip.”, “DPPH Scavenging,
PRAP Activities and Essential Oil Composition of Edible Lathyrus ochrus L.”, “Biological Activities and Composition of the
Crithmum maritimum L. Essential Oil” ve “Biological Activities and Essential Oil Composition of Salvia veneris hedge” başlıklı
poster sunumlarını gerçekleştirdi.
Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oya Alpar, İstanbul’da düzenlenen 4th International Meeting on Pharmacy and Pharmaceutical Science’da “Nanocarriers as vaccine and gene delivery” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.
Hukuk Fakültesi Öğretim Elemanı Arş. Gör. Yurdal Özatlan'ın "Ticaret Ünvanı ve İşletme Adına Yönelik Tecavüzlerde Kişilik
Haklarının Koruyucu Hukuki Mekanizmalarının İşlevi" başlıklı makalesi Legal Hukuk Dergisi (Yıl:2014 Cilt:12 Sayı:141 ) 'nde
yayımlandı.
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Cemil Yıldırım’ın, "Amiable Composition in International Arbitration",
Journal of Arbitration Studies, Vol. 24, No.3, Eylül 2014, pp. 33-46 başlıklı makalesi yayınlandı.
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Neşe Kızıl'ın "Brave New World via a Legal Persfective” başlıklı makalesi Brezilya'nın "Cesuca" isimli hukuk ve edebiyat dergisinde yayımlandı.
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sezin Aktepe Artık, Rusya, St. Petersburg’da gerçekleşen “V. European Conference
on Social And Behavioral Sciences” başlıklı konferansa katılarak son oturumda oturum başkanlığı yaptı ve aynı oturumda “Right
to a Fair Trial in Turkish Law of Civil Procedure Regarding European Convention on Human Rights and the Desicions of European Court of Human Rights” başlıklı tebliğini sundu.
Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Meltem Kazak, "UV Spektrofotometrik Saptama Kullanılarak, Diyaliz Membranının Biyosensör Uygulaması İçin Değerlendirilmesi” başlıklı çalışmayı, Tokat,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde yapılan Ulusal Biyofizik Kongre'sinde sundu.
22
İŞ DÜNYASI
Alpet , İKBU
ile iş birliğine başlıyor
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 1997 yılında temelleri
atılan Alpet, Türkiye'deki faaliyetlerine 2001 yılında başladı.
Kısa zamanda enerji sektöründe dinamikleri belirleyen
firmalar arasına giren Alpet, Türkiye’nin en yüksek depolama
kapasitesine sahip akaryakıt dağıtım şirketlerinden biri olmayı
başardı.
Bugün Türkiye genelinde 400’e yakın istasyon ile faaliyet
gösteren Alpet’in Kocaeli, İzmir, Mersin, Kırıkkale, Samsun,
Batman'da dolum tesisleri ve Antalya ve Marmara Ereğlisi’nde ikmal noktası bulunuyor.
Alpet Genel Müdürü İzzet Çubukçu, İstanbul Kemerburgaz
Üniversitesi öğrencilerinin staj adayları ve iş alımlarında
öncelikli olduğunu belirterek, "İKBU ile üniversite-sanayi iş
birliği için ileri dönük çalışmalarımız bulunuyor. Önümüzdeki dönemde üniversite ile başarılı çalışmalara birlikte imza
atacağız" dedi.
Alpet'te ağırlıklı olarak satış, ikmal, tedarik ve mali işler
alanları için yeni mezun gençlere ihtiyaç duyulduğunu belir-
ten Çubukçu, çoğunlukla uzman yardımcısı pozisyonunda,
iktisadi ve idari bilimler ile mühendislik fakültesi mezunlarını
tercih ettiklerini söyledi.
İzzet Çubukçu, "Üst düzey personel seçiminde, adayın eğitim
ve tecrübesi, yöneticilik yetkinlikleri, ekip yönetimi ve liderlik
yetkinlikleri olmazsa olmazlarımız arasında bulunuyor" dedi.
Rekabette avantaj
Alpet’in rekabetteki en önemli avantajlarının başında dolum tesisleri geliyor. Tedarik zincirinin tüm
aşamalarında maksimum verim prensibinin ön
plana çıktığı akaryakıt sektöründe Türkiye’nin
stratejik noktalarına kurulmuş dolum tesisleri ile
bayilerine ikmal güvencesi veren Alpet, tesislerinde
uyguladığı entegre yönetim sistemi sayesinde iş
süreçlerinin etkin ve devamlı olmasını sağlıyor.
Türkiye çapında hizmet sunan ALPET’in tesisleri
ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi, ISO
14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS
18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği belgeleri kriterinde sürekli iyileştirme mekanizmasına sahip
çalışmalar yürütüyor.
Genç, dinamik ve sektörde tecrübeli insan gücü ile
hızlı hareket etme kabiliyetine sahip Alpet, Altınbaş
Holding’in finansal gücü ve vizyonu ile büyük
potansiyel taşıyan akaryakıt dağıtım şirketlerinin
başında geliyor. Bugüne kadar kaydedilen büyüme
rakamlarını gitgide artıran Alpet, iş süreçlerinin
tamamında kalite-verim prensibinden vazgeçmeden çalışmalarına devam ediyor.
23
İzzet ÇUBUKÇU
Alpet Genel Müdürü
İş ayrımı yapmadan çalışın
İş yaşamında başarılı olmak isteyen öğrencilere tavsiyelerde
bulunan Alpet Genel Müdürü İzzet Çubukçu,"Yaz tatillerinizi iş ayrımı yapmadan, çalışarak geçirin. Bu şekilde
çalışma kültürünü erken öğrenme fırsatını bularak, iş hayatında kendinize oldukça avantaj sağlamış olacaksınız" dedi.
Okurken staj yapmanın da çok önemli olduğuna dikkat
çeken Çubukçu, bu sayede uzmanlaşmak istediğiniz alanı
yakından tanıma fırsatı bularak yetkinliklerinizi ve gerçekten
en istediğinizi anlayabilirsiniz. Sürekli kişisel gelişim ve
sürekli öğrenme de tavsiye edeceğim başlıklar" dedi.
HABER
Öğrenci kulüpleri
öğrencilerle buluştu
Sağlık, Kültür ve Spor Direktörlüğü ve öğrenci kulüpleri
tarafından düzenlenen Kulüpler Fuarı, 25 kulübün ve
geniş öğrenci kitlesinin katılımıyla şenlik havasında yapıldı.
Düşünce kulüplerinden taraftar kulüplerine, mesleki
kulüplerden hobi kulüplerine kadar oldukça geniş yelpazede katılımın olduğu fuar, özellikle üniversitede ilk senesini
geçiren öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Tüm öğrenci kulüplerinin stant açtığı fuarda üyeler yeni
öğrencilere etkinliklerinden, çalışma alanlarına kadar bilgi
verirken, soruları yanıtladılar. Yeni öğrencilerin yoğun ilgi
gösterdiği fuarda kulüpler yeni kayıtlar aldılar.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Yıldırım Üçtuğ, üniversitede sosyal yaşama büyük önem
verdiklerini ve öğrenci kulüplerin çalışmalarını desteklediklerini söyledi.
Sağlık, Kültür ve Spor Direktörü Özgür İnandım öğrenci
kulüplerinin öğrencilerin sosyalleşmelerini sağlayacak,
paylaşım ve dayanışma ruhlarını teşvik edecek etkinlik
odakları olduğunu söyledi. Üniversitedeki öğrenci kulüplerinin öğrencilerin talepleri doğrultusunda, kendi iradeleriyle kurulduğunu belirten İnandım, “Müzik, spor, sanat,
girişimcilik, hukuk ve psikoloji gibi pek çok farklı alanda
faaliyet gösteren öğrenci kulüplerimiz, öğrencilerimizi
hem iş hayatına hazırlıyor hem de onların sosyal ve kültürel gelişimini zenginleştiriyor. Kulüp etkinlikleri ve üyeliği
tüm öğrencilerimizin katılımına açık. Dileyen tüm öğrenciler ilgi alanları doğrultusunda kulüp kurabilme özgürlüğüne sahip” dedi.
Öğrenci kulüpleri
1. Amerikan Futbolu Kulübü
2. Atatürkçü Düşünce Kulübü
3. Avrasya Kültürler Topluluğu Kulübü
4. Basın Yayın ve Gazetecilik Kulübü
5. Basketbol Kulübü
6. Bilgisayar ve Bilişim Kulübü
7. Dans Kulübü
8. Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü
9. Doğa Sporları Kulübü
10. Doğal Afetlere Hazırlık Kulübü
11. Eczacılık Kulübü
12. Edebiyat Kulübü
13. Ekonomi Kulübü
14. Felsefe Kulübü
15. Fenerbahçeliler Birliği Kulübü
16. Fikri ve İlmi Araştırmalar Kulübü
17. Fotoğrafçılık Kulübü
18. Futbol Kulübü
19. Gezi ve Eğlence Kulübü
20. Girişimcilik Kulübü
21. Hayvan Hakları Koruma Kulübü
22. Hukuk Kulübü
25
23. İletişim Becerileri Kulübü
24. Kemerburgazın Kartalları Kulübü
25. Kişisel Gelişim ve Psikoloji Kulübü
26. Lojistik Kulübü
27. Mimarlık Kulübü
28. Müzik Kulübü
29. Politik Düşünce Kulübü
30. Psikoloji Kulübü
30. Radyo Kulübü
31. Robotik Kulübü
32. Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Kulübü
33. Sosyal Düşünce ve Özgürlük Kulübü
34. Sosyal Medya Kulübü
35. Sosyal Sorumluluk ve Yardımlaşma Kulübü
36. Sosyoloji Kulübü
37. Tiyatro Kulübü
38. Trabzonsporlular Kulübü
39. Türk Kültürü ve Tarihi Kulübü
40. Uluslararasi İlişkiler Kulübü
41. Uluslararası Öğrenciler Kulübü
42. Ultraslan-Üni Kulübü
43. Voleybol Kulübü
HABER
Her milletten öğrenci
el ele gönül gönüle
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin yabancı öğrenci sayısı
giderek artıyor. Özellikle yabancı öğrenci sayısının yüksek
olduğu fakülteler, dekanlıklarının düzenlediği Öğrenci Buluşmaları etkinliği ile Türk ve yabancı öğrencileri bir araya
getirdiler.
Karnaval havasında geçen öğrenci buluşmalarında öğrenciler bir yandan hocalarının kendileri için hazırladığı yemekleri
yerken bir yandan da Grup Konsept konseri eşliğinde dans
edip eğlendiler.
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi öğrenci buluşmalarını
geleneksel hale getirmeyi düşündüklerini belirten Dekan
Prof. Dr. Yılmaz Kaptan, eğitim yılının başında Türk ve
yabancı öğrencilerin birbirlerinde ayrı durduklarını bu yıl
öğrenciler arasındaki kaynaşmayı sağlamak için öğrenci
buluşmaları düzenlediklerini söyledi. Prof. Dr. Kaptan,"
Onların Türk öğrencilerden bir farkı olmadığını söylemek
istiyoruz. Misafirimiz olarak onları iyi hissetmelerini sağlamayı istiyoruz" dedi.
Yemekler hocalardan
Eczacılık fakültesi öğrencileri Öğrenci Buluşmaları etkinliğinde akademisyenlerin kendileri için hazırladıkları yemekleri yediler. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada,
"Burada, bu salonda farklı kültürlerden ülkelerden gelen
öğrencilere baktığımda kendi öğrencilik yıllarımı görüyorum.
İlk başta benim için de çok zordu. Ancak arkadaş edinmeye
başladıktan sonra hayat daha basit ve renkli hale geldi. Lütfen
birbirinizle iletişim köprüsü kurmaktan çekinmeyin. Biz
burada bir aileyiz." dedi.
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kaan Ökten, bir
ülkede yabancı öğrenci olarak yaşamakla ilgili konuşma
yaparak öğrencilere pratik tavsiyelerde bulundu. Prof. Dr.
Ökten, “Yabancı bir ülkede öğrenci olmak zaman zaman çok
zor, kimi zaman da çok eğlenceli. Çünkü yabancısın ve orada
uzun süredir yaşayanların normalde yapmayacakları şeyleri
yapabiliyorsun. Size tavsiyem diğer öğrencilerle kaynaşın,
kendi gruplarınız içinde kalmayın. Okulda öğrenci olmak
dışında futbol maçına gidin, genç insanların yaptığı şeyleri
yapın. 5 yıl çok uzun bir zaman sosyalleşmek sizler için çok
önemli. Erasmus’la farklı ülkelere gidin. Çok sıkı çalışın.
Beyninizi kullanın, çok iyi birer eczacı olun" dedi.
Hukuk Fakültesinin eğlenceli etkinliğinde ise öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Neşe Kızıl kendi şiirlerinden örnekler okudu,
Grup Konsept konser verdi. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Şükran
Şıpka, Hukuk Fakültesi bir ve ikinci sınıflarında ilk 3'e giren
başarılı öğrencilere plaket verdi.
26
SAĞLIK
Organ bağışı
Yrd. Doç. Dr. Sabri TEKİN
Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
hayat verir
Organ nakli ve bağışı Türkiye’de istenilen oranlara ulaşamıyor. Bunun sonucu olarak her yıl her yaştan binlerce kişi
hayatını kaybediyor. Organ nakli tıpta ‘yüzyılın mucizesi’
olarak tanımlanıyor.
Organ nakli sadece bir ameliyat değildir. Canlı ya da kadavra
vericili olsun işin içine tıbbın dışında hukuk, etik, felsefe,
sosyoloji, ekonomi, eğitim gibi hayatın tüm bileşenleri
girmektedir. İşte bu nedenle ülkemizde organ nakli ve bağışı
sorununun çözümü için tüm bu alanların dikkate alınması ve
bu alanlara ilişkin de çalışılması gerekir. Bu birliktelik Sağlık
Bakanlığı çatısı altında devlet ve tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak çabası ile olabilir. Özellikle son yıllarda Sağlık
Bakanlığının organ nakli konusuna verdiği önem Türkiye'deki organ nakli sayısının artışında kendini göstermektedir.
1998 yılında 360 olan böbrek nakli sayısı günümüzde yıllık 3
bin nakile ulaşmıştır.
Şu anda ülkemizde 70 bin kronik böbrek yetmezliği bulunan
hastanın olduğu tahmin ediliyor ve her yıl bu sayıya 8-10 bin
hasta ekleniyor. Bu hastalığın kesin çözümü ise böbrek naklidir. Diyaliz tedavisini, hastaya böbrek nakli için gerekli süreyi
kazandıran bir tedavi yöntemi olarak düşünmeliyiz. Bu
nedenle tüm dünyada olduğu gibi yasal, bilimsel ve etik
sınırlar içerisinde olmak şartı ile böbrek nakli ile ilgili geliştirilen her yöntemin sayısı ve başarısı artırılmalıdır. Herkes
kendisinin ve bir yakınının bu hastalığa yakalanabileciğini
27
unutmamalı ve konuya öyle yaklaşmalıdır.
Başta böbrek yetmezliği olmak üzere kronik organ yetmezliği
bütün dünyada ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Her
yıl katlanarak artan organ yetmezliği olan hasta sayısına
paralel olarak artan organ bağışı ihitiyacı karşılanamamaktadır. Buna bağlı olarak canlı donörlerin organ temini için
kullanılması da her geçen gün artmakta ancak organ nakli
sayısı ihtiyacın çok altında kalmaktadır. Böbrek yetmezliği
olan binlerce hasta diyaliz tedavisi sürecinde hayatını kaybetmektedir. Organ naklinin bir sınırı yoktur. Aktif kanser ve
AIDS hastaları dışında tüm organ yetmezliği hastaları daha
önce nakil olmuş veya olmamış olsun nakil adayıdır. Aynı
şekilde hazırlık testleri yapılır ve uygun ise nakilleri gerçekleştirilir.
Ülkemizde organ bekleyen binlerce hastaya yardımcı olmak,
onların hayatta kalmasını sağlamak, bu hastaların toplumsal
hayata ve iş gücüne katkıda bulunmasını sağlamak için organ
bağışını artırmamız gerekmektedir. Toplumda yaşayan
herkesin bu konuda doğru bilgilenmesini sağlamak, yanlış ve
şehir efsanesi olarak tabir edilen gerçek dışı bilgileri çürütmek
son derece önemlidir.
KÜTÜPHANE
Kütüphanemizde
Yazgı CİHANGİR
Kütüphane Direktörü
yenilik
Geçtiğimiz yıllarda abone olduğumuz veritabanlarına kampüs dışından erişimlerde sık sık sorunlar yaşamış, proxy yapılandırmaları ile ilgili zorluklarla karşılaşmıştık. Bu yıl, siz kullanıcılarımızın taleplerini ve sıkıntılarını göz önüne alarak, proxy ile ilgili
problemleri ortadan kaldırmak amacı ile ideal bir çözüm olduğuna inandığımız DeepKnowledgeTM Kütüphane Portalı’na
abone olduk.
DeepKnowledgeTM online e-kütüphane portalıdır. Kütüphanemizin abone olduğu elektronik kaynaklara, kurumsal e-posta
adresiniz ve kendi oluşturacağınız şifreniz ile istediğiniz her yerden erişim sağlayabilirsiniz. Üstelik bilgisayarlarınıza herhangi
bir program yüklemenize ya da ayar yapmanıza gerek kalmadan. Tek ihtiyacınız var o da “internet bağlantısı!”
Ayrıca DeepKnowledgeTM:
• Açılış sayfasındaki kayıt alanından kullanıcının kendisini portala kaydederek e-kaynaklar sürecini takip etme,
• Mobil cihazlarla da her yerden tüm e-kaynaklara erişim,
• Kütüphanenin belgelerini (broşür, kullanım kılavuzu, dergi, bülten, kitap vs.) ya da paylaşıma açmak istediği dokümanları
kullanıcıya ayrılan alana eklemesiyle, kullanıcıların tam metin tarama yapmasını sağlama,
• ILL ve diğer kaynak isteme modüllerini kullanma,
• İlgili veritabanı için eğitim isteme vb. imkanlar da sunar.
Tüm öğrencilerimizin ve akademik/idari personelimizin, Türkçe, İngilizce, Rusça ve Arapça kullanılabilen DeepKnowledgeTM Kütüphane Portalı’nı elibrary.kemerburgaz.edu.tr adresinden ziyaret ederek, portala üye olmalarını rica ediyoruz.
Detaylı bilgiler için Kütüphane Direktörlüğüne başvurabilir, kullanıcı eğitimlerine katılabilirsiniz.
15 Eylül-13 Ekim 2014 Tarihli Kütüphane Kullanım Bilgileri:
• En Çok Okuyan Öğrenci: Ece Han Ayhan (Fen-Edebiyat Fakültesi)
• En Çok Okuyan Akademisyen: Okutman Yusuf Çeribaş (Yabancı
Diller Yüksekokulu)
• En Çok Okuyan İdari Personel: Murat Acet (Rehberlik Koordinatörü)
• En Çok Okunan Roman: Ölüm Defteri : Can Sıkıntısı / Tsugumi Ooba
• En Çok Okunan Ders Kitabı: Lehninger Principles of Biochemistry /
David L. Nelson
• En Çok İzlenen Film: Devrimden Sonra: Ya Türkiye’de Devrim
Olursa/ Yönt.: Mustafa Kenan Aybastı
• En Çok Bağış: Üniversite Rektörlüğü
Yeni Gelenler:
• Pembe ve Yusuf / Canan Tan
• Alamut Kalesi / Peter Willey
• Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası/ Halil İnalcık
• Google'da Çalışacak Kadar Akıllı mısınız?/ William Poundstone
• Olağanüstü Bir Lider: Gandi/ Pascal Alan Nazareth
• Alain Badiou Eleştirisi/ Raymond Lotta
28
HABER
Ekrem KANDEMİR
Dijital Pazarlama ve
Sosyal Medya Uzmanı
Dijital dünyada
genişliyoruz
Günümüzde iletişimin ilk adreslerinden
biri haline gelen dijital dünyada yerimizi
artırıyoruz. Facebook ve Twitter ile sınırlı
kalmayarak tüm platformlar ile
kucaklaşıyoruz.
Bugüne kadar sizlerle buluştuğumuz mecralar; Facebook, Twitter, Foursquare, Instagram, LinkedIn, Google+, Youtube,
Vimeo, Blogspot idi. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi olarak
popülaritesi hızla artan, kendi alanında fenomenlerini yaratan, 6
saniyelik kısa videolar ile hayatımıza eğlence katan Vine platformundaki yerimizi aldık. Eylül ayının son günü oluşturarak ilk
paylaşımımızı gerçekleştirdiğimiz Vine’da iki hafta gibi kısa bir
sürede oldukça az sayılabilecek takipçimiz ile 10 bine yakın
döngüye ulaştırmamızın mutluluğunu yaşıyoruz.
Önümüzdeki dönemde siz değerli öğrencilerimizden gelecek
olan, eğlenceli içerikleri de paylaşmak istediğimiz Vine’da tüm
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesinin bizleri yalnız bırakmadığını görmek gerçekten gurur verici.
75 milyona yakın toplam kullanıcısının 45 milyondan fazlası
aylık aktif kullanıcı olan, günümüzde birçok kişi için görsellik
noktasında Google Images’ın yerini alan Pinterest’te
http://www.pinterest.com/kemerburgazuni ile sizlerle buluşuyoruz. Üniversitemiz yerleşkeleri, fakültelerimiz, araştırma ve
uygulama merkezlerimize dair görseller ile oluşturacağımız
boardlarda okulumuzu daha yakından tanıma şansına ulaşabilir,
paylaştığımız içerikleri kendi profilinizde “repin” ederek İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesini birçok kişi ile buluşturabilirsiniz.
Yükselen yeni mecralar: Flickr, About.me
2004’ten bu yana kaliteli fotoğraf paylaşımı denildiğinde akıllara
gelen ilk mecra olan Flickr, 95 milyon kullanıcısı, 2 milyon üye
grubu ve günde 1 milyon içeriği paylaşan kullanıcıları ile arasında özel bir yere sahip olan bir fotoğraf servisi. Buradaki yerimizi
de https://www.flickr.com/istanbulkemerburgazuniversitesi/
adresi ile almış bulunuyoruz. Üniversitemize ait en güncel fotoğraflara ulaşabileceğiniz Flickr’da fotoğrafçılıkla alakam olmaz
diyorsanız bile fotoğrafçılığa ilgi duymaya başlayacağınıza
eminiz.
About.me sosyal medya hesaplarının tek çatı altında toplanmasını sağlayan oldukça kullanışlı bir dijital kartvizit. Sadeliği ve şık
tasarımı ile sosyal medya hesaplarınızın simgeleri ve linklerinin
yer aldığı bu sitede üniversitemize http://about.me/kemerburgazuniversitesi adresinden ulaşabileceksiniz. About.me üzerinden beğendiğiniz profillere profil fotoğraflarının hemen üzerindeki butonu aracılığı ile dilerseniz iltifat gönderebilir, gönderdiğiniz iltifatları Facebook veya Twitter arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
29
TANIDIK TANITTIK
Üniversite adayları
kampüs ziyaretlerine başladı
Banu Gökçe TAŞIN
Tanıtım Uzmanı
Yeni eğitim ve öğretim yılında da
liselerimizi, üniversitemizde misafir
etmeye devam ediyoruz. 2023 Tercüman Koleji öğrencileri ve öğretmenleri tanıtım birimimiz eşliğinde
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi
ve Fen-Edebiyat Fakültesi akademisyenlerimizle bir araya geldiler.
Öğrenciler, akademisyenlerimizce
verilen meslek ve bölüm tanıtımı
seminerlerine katılarak, sorularına
açıklayıcı cevaplar aldılar.
Final Koleji öğrenci ve öğretmenleri
de Eczacılık Fakültesi ve Tıp Fakültesi laboratuvarlarını gezdiler. Akademisyenlerimiz öğrencilere laboratuvarlar hakkında kısa bilgiler vererek
öğrencilerden gelen soruları cevaplandırdılar.
Kariyer
Günleri’nde
yerimizi aldık
23 Ekim 2014 tarihinde Eyüboğlu Koleji üniversiteler tanıtım günlerinde yerimizi aldık. Düzenlenen
etkinliklere katılan öğrenciler standımıza oldukça
yoğun ilgi gösterdiler. Üniversite adaylarına fakülte
ve programlar, yabancı dil eğitimi, burs koşulları ve
sosyal imkanlarla ilgili bilgiler verildi.
İl meslek
seminerlerine
kaldığımız yerden
devam ediyoruz
Geçen yıl 15 ilde 150 liseden 1000 öğrenciye ulaştığımız ve
büyük ilgiyle karşılanan il ve meslek seminerlerine Edirne,
Tekirdağ, Kırklareli illerinde “Kariyerinizi ayağınıza getiriyoruz” sloganıyla başlatıldı.
Rehberlik seminerlerini başlatıyoruz
Aday öğrencilere ve ailelere en zor ve anlamlı seçimlerinden biri olan üniversite ve meslek seçimi konularında ışık tutmayı
amaçlayan yepyeni bir seminer dizisi için hazırlıklarımızı tamamladık. Öğrencilere yönelik olarak hazırlanan “Başarının Sen
Hali” adlı sınavlara hazırlık ve motivasyon semineri ile “Ailecek Sınava Gidiyoruz” adlı veli seminerleri, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rehberlik Koordinatörü Murat Acet tarafından sunulacak. Bu çalışmamızın uygulama sonuçlarını ilerleyen
sayılarda sizlerle paylaşacağız.
30
KÜLTÜR SANAT
Rumeli ve Trakya müziğini
değişik bir düzenleme
anlayışıyla farklılık yaratan
"Blues of Rumeli",
12 Kasım'da Jolly Joker
İstanbul sahnesinde...
Müzik
2007 yılında kurulan "Blues of Rumeli", Rumeli ve Trakya müziğini değişik bir düzenleme anlayışıyla farklılık yaratıyor.
Rumeli'nin hüznünü ve Trakya'nın eğlencesini paylaşmak için bu özel geceye davetlisiniz!
"Tanrım Dert Vermesin"
isimli çıkış şarkısı ve keyifli
sahne performansıyla Gökhan
Tepe, 22 Kasım'da Jolly Joker
İstanbul sahnesinde
dinleyicisiyle buluşmaya
hazırlanıyor.
Son albümü Kendim Gibi'yi Aralık 2012'de
dinleyiciyle buluşturan Gökhan Tepe, listelerde üst sıralara yerleşen şarkılarını söyleyecek.
70. yılını kutlayan Yapı Kredi ana
sponsorluğunda “Good Music In Town
Konserleri” kapsamından klasik müziğin
Madonna'sı André Rieu, Johann Strauss
Orkestrası ile birlikte sürprizlerle dolu
yepyeni performansıyla 27 Kasım'da Sinan
Erdem Spor Salonu'nda...
Dünyanın tüm müzik otoritelerince bu yüzyılın en önemli
müzisyenlerinden biri kabul edilen André Rieu, yoğun istek
üzerine dünyanın en ünlü orkestralarından Johann Strauss
Orkestrası ile birlikte yeniden İstanbul’a geliyor. MAP, Piu Music
ve CEO Event işbirliğiyle Türkiye'ye gelecek olan André Rieu, bu
kez 27 Kasım 2014'te Sinan Erdem Spor Salonu'nda ve 29
Kasım 2014'te Ülker Sports Arena’da iki özel konser ile sevenleriyle buluşacak.
The New York Times'ta yayınlanan bir incelemede "Klasik
Müziğin Madonna’sı" olarak söz edilen ve müziğinin tüm dünyayı kucaklayabilecek bir güce sahip olduğundan bahsedilen André
Rieu, günümüzde olimpiyat statlarında konser verebilen tek
klasik müzik sanatçısıdır.
HAKAN ALTUN – HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ
hitAband
Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici, sevilen projeleri hitAband ile 28
Kasım'da İstanbul Kalamış Marine Wyndham Grand Hotel sahnesinde
olacaklar.
31
KÜLTÜR SANAT
Marcel Broodthaers - Sözcükler, Nesneler, Kavramlar
Sergi
Akbank Sanat’tan Dünya Çapında Bir Sergi Akbank Sanat, 2014-2015 sezonunu dünya çapında bir
sergiyle açıyor. 20. yüzyıl kavramsal sanatının en önemli
kurucularından biri olan ve başlı başına bir ‘ekol’ olarak kabul
edilen Belçikalı kavramsalcı sanatçı ve şair Marcel Broodthaers’ın Sözcükler, Nesneler, Kavramlar (Words, Things, Concepts)
isimli sergisi, 25 Eylül – 29 Kasım 2014 tarihleri arasında Akbank
Sanat’ta sanatseverlerle buluşacak. Serginin yan etkinlikleri arasında
çeşitli konferanslar, film gösterimleri de yer alacak.
Marcel Broodthaers’ın en geniş koleksiyonuna sahip Ghent’teki S.M.A.K. müzesi iş
birliği ile hazırlanacak ve küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman’ın yaptığı sergi, Marcel Broodthaers’ın yapıtlarının
dünyada ilk kez bu genişlikte sergilenmesi dolayısıyla büyük önem taşıyor.
Çok geniş bir alana yayılan kavramsal yapıtlarında yazıyı, sözcükleri ve metinleri birer özne olarak kullanmasının yanı
sıra, ‘hazır nesneleri’ yapıtlarının odağına yerleştiren Marcel Broodthaers, bununla kalmayarak bir süre sonra kuramsal
düzeyde de ayrıntılı olarak çalışarak kavramları sanatının bel kemiği haline getirdi.
Tasarım Bienali kentin tasarım
hafızasında yerini almaya hazırlanıyor
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen
2. İstanbul Tasarım Bienali, 1 Kasım - 14 Aralık 2014
tarihleri arasında ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Zoë
Ryan küratörlüğünde, Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil
başlığını taşıyan bienal, “Şu anda gelecek nedir?” sorusunun cevabını arayan 50’nin üzerinde projeye ev sahipliği
yapacak.
Sinema
Sessiz sinemanın
dev ismi Şarlo'nun
"Şehrin Işıkları"
filmi, 100. yılında
Salon İstanbul'da
seslendiriliyor.
“Salak ile Avanak”
serinin 2. filmiyle
Kasım’da sevenleriyle
buluşuyor.
“Konuşursam beni sadece
İngilizce bilenler anlayacak
ama sessiz bir filmi herkes
anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değildir”. “Charlie Chaplin”
Charlie Chaplin’in 1914’de
oynadığı “Venedik’te Çocuk
Otomobil Yarışları” filminde
ilk kez seyircilerin karşısına
çıkan Şarlo, 100 yaşında…
Gülünç maceraları ve akıl almaz düşünceleriyle izlediğimiz Lloyd Christmas ve Harry Dune yeni bir serüvenle karşımızda. İkili bu kez bir çocuğu aramaktadır. Aradıkları çocuk aslında ikisinden birinin çocuğudur ancak babasının hangisi
olduğunu kesin olarak bilmemektedirler. Kahramanlarımızdan birisinin yaşadığı sağlık problemi çocuğu bulmak için yola
koyulmalarına neden olur. Konulan böbrek hastalığı teşhisi nedeniyle çocuğu bulmaları gerekir. Çünkü böbreğini bağışlamasını isteyebilecekleri, doku uyumu olan tek kişi odur.
32
KÜLTÜR SANAT
“Karışık Kaset” Romantik Komedi seven
sinemaseverler için 21 Kasım’da beyazperdede..
Uygar Şirin'in aynı adlı romanından Tunç Şahin tarafından beyazperdeye aktarılan Karışık
Kaset adlı film, 20 senedir bir şekilde beraber olmalarına rağmen, ilişkileri henüz başlayamamış bir çiftin öyküsünü konu alıyor. Ulaş, kendisinden 1 yaş küçük İrem'e aşık olmuştur.
Ama o kadar utangaçtır ki bir türlü hislerini itiraf edemez. Onun bu halini gören babası ise
karışık bir kaset doldurup, İrem'e hediye etmesini tavsiye eder. Ulaş, en güzel karışık kaseti
hazırlamanın heyecanını yaşarken, hayat bu çifte hiç bilmedikleri sürprizlerle gelecektir...
Senaryosu Mert Atalay ile birlikte yine yönetmen Şahin'e ait olan filmin başrollerini ise genç
oyuncular Sarp Apak ve Özge Özpirinçci paylaşıyor.
Tiyatro
“Ayrılık” 8 Kasım'da
Akatlar Kültür Merkezi'nde...
Biri kadın, diğeri erkek ve dört yıl süren bir aşk evliliği...
Boşandıktan sonra ilk kez bir yıl on üç günün ardından bir
araya gelen kadın ve erkek neler yaşayabilir? Ya da gerçekte asıl
yaşamayı
istedikleri nedir? Kadın ve erkeğin ayrılık sonrasındaki ilk
karşılaşmalarında yaşanabilecekler üzerine kurulu olan oyun, bu ikili ilişkinin dünlerine,
ayrı kaldıkları zaman içindeki bireysel serüvenlerine yolculuklarıyla trajikomik bir öykü
sunuyor. Birbirlerini sonsuza dek yitirme pahasına da olsa birbirlerini acıtırlar, yaralarlar
ama bir o kadar da ironik bir gülümseme bırakırlar bizlere. Ayrılmışlardı ve ilk kez bir yıl
on üç gün sonra buluşurlar.
Yazan: Behiç Ak, Yöneten: Gökçer Genç, Oynayanlar: İbrahim Kendirci,
Ezgi Eyüboğlu
Oyun Saati: 20.00, Dekor Tasarım: Pınar Sena Sum, Kostüm Tasarım: Funda Sarı
Işık Tasarım: Cengiz Özdemir
Edward Albee'nin başyapıtı "Kim Korkar Hain
Kurttan" adlı tiyatro oyunu, 21 Kasım'da Trump
Kültür ve Gösteri Merkezi'nde...
Edward Albee'nin başyapıtı "Kim Korkar Hain Kurttan" oyununda, tiyatro
tarihinin en önemli orta yaş çiftlerinden Martha ve George'un evliliğindeki
çöküntülere tanık olacaksınız.
Martha, George'un tarih hocası olarak çalıştığı üniversitenin başkanının kızıdır.
Bir fakülte partisinden sonra evlerine dönen Martha ve George, üniversitenin yeni
biyoloji hocası 26 yaşındaki Nick ve karısı Honey'yi evlerinde ağırlar. Hiçbir
şeyden haberi olmayan Nick ve Honey, kendilerini Martha-George çiftinin sert ve
"eğlenceli" ilişkisinin içinde bulur.
Yazan: Edward Albee
Çeviren: Asude Zeybekoğlu
Yöneten: Hira Tekindor
Oynayanlar: Zerrin Tekindor (Martha), Tardu Flordun (George), Şükrü Özyıldız
(Nick), Nilperi Şahinkaya (Honey)
33
KÜLTÜR SANAT
Akıllı kaşık ve bardaklar geliyor..
Teknoloji
Hollanda’daki Eindhoven Teknik Üniversitesi, kalp, şeker ve yüksek tansiyon hastalarının yaşamını
kolaylaştıracak bir buluşa imza attı. Üniversite, yemeğin içindeki tuz miktarını ve gıda bileşimini
ölçen kaşık ve içindeki maddenin özelliklerini bildiren bardak tasarladı.Prototip olarak üretilen
“akıllı” kaşık ve bardaklar 3 yıl içinde piyasaya sürülecek. Akıllı kaşık ve bardak, Eindhoven Teknik
Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü doktora öğrencisi Idowu Ayoola ve Sanfer van Berlo
tarafından tasarlandı.
‘Önemli tasarruf sağlayacak’
Akıllı kaşık ve bardakların, hasta doktor ilişkisi ve evde bakım maliyeti açısından önemli bir
tasarruf sağlayacağı belirtiliyor. “Değişim” projesine göre hastalar, kendi dosyalarını kontrol edebilecek. Doktora bağımlı olmadan diyetlerini kendileri düzenleyebilecek.
HTC One E8 Eye göründü!
HTC’nin geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen etkinliğinde yüksek çözünürlüklü ön ve arka kamerayla gelen Desire Eye modeli tanıtılmıştı.
Buradaki haberimizde ayrıntılarına ve inceleme videosuna yer verdiğimiz bu modelin ardından Eye ailesine ait yeni bir modelin izlerine
rastlandı. smarena.com sitesinin haberine göre, HTC One (E8 Eye) adlı bir cihaz Zauba.com’un listesinde göründü. Gümüş ve Gri
olmak üzere iki renk seçeneğiyle listede yar alan HTC One E8 Eye adlı modelin özgün modelden ne farkı olduğu bilinmiyor. Geçtiğimiz günlerde satışa sunulan HTC Desire Eye modeli 13 megapiksellik ön ve arka kameralarla geliyor. 2.2 GHz Snapdragon işlemciye
sahip olan modelin 16 GB dahili depolama alanı bulunuyor.
34

Benzer belgeler