Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı`nın Tarih yazımı23.05.2016
Transkript
Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı`nın Tarih yazımı23.05.2016
Praksis 39 | Sayfa: 9 - 21 Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa B e dros s D er M ato ssian 1 İngilizce’den Çeviren: Mustafa Kemal Coşkun ve Ezgi Kaya Öz Ermeni soykırıma dair tarihyazımında ortada duran sorunlardan biri tarihçilerin soykırım süreci, soykırımın nedenleri ve sorumluların amaçları konusunda uzlaşmaya varamamış olmalarıdır. Bunun nedeni soykırım çalışmaları alanının doğası gereği tartışmalı olmasıdır. Batılı akademisyenlerin çoğu ve Türk akademisyenlerin bazıları Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin başına gelenlerin soykırım olduğu konusunda hemfikir olsalar da nedenler, güdüler, önceden tasarlama (taammüt) olup olmadığı ve sürecin kendisi konusunda görüş ayrılığı içindedirler. Son yirmi yılda Ermeni Soykırımı’nın tarihyazımı yeni metodolojilerin, yaklaşımların ve basit ve özcü argüman ve temsillerin ötesine geçen daha karmaşık analizlerin gündeme getirilmesi yoluyla gelişti. Bu yaklaşımlar, din veyahut milliyetçiliğin Ermeni Soykırımı’na yol açan temel etmenler olduğunu ileri sürmekten soykırımın I. Dünya Savaşı esnasında hükumetin Ermenilere yönelik politikasının hızla radikalleşmesine dayanan olumsal bir olay olduğu tezine kadar uzanmaktadır. Bu makale, Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımının gelişimini tartışıyor; bunu yaparken yazındaki bazı ana eğilimlere odaklanıyor ve bu eğilimlerin soykırımın farklı boyutlarının anlaşılmasına yaptığı katkıyı değerlendiriyor. Makale aynı zamanda tarihyazımında henüz emekleme çağında olan bazı alanların güçlendirilmesi için öneriler getiriyor. Anahtar kelimeler: Tarihyazımı, Ermeni Soykırımı, Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye The Armenian G eno cide H istorio graphy on the Eve of the Centennial: From Continuit y to Contingenc y Abstrac t One of the outstanding issues in Armenian Genocide historiography has been the inability of historians to come to a consensus regarding the causes, the aim of the perpetrators, and the process of the genocide. This is due to the fact that the field of genocide studies by its nature is contentious. While most Western and some Turkish scholars agree to the fact that the events that happened to the Armenians during World War I constitute genocide, they tend to disagree on critical issues such as the causes, motives, premeditation, and the actual process itself. Over the course of the past two decades, the historiography of the Armenian Genocide has evolved through the introduction of new methodologies, approaches, and more complex analyses of the Genocide that venture beyond rudimentary and essentialist arguments and representations. These approaches range from arguing that religion and/or nationalism were the main factors that led to the Armenian Genocide, to the argument that the genocide was a contingent event that took place during World War I, represented by a rapid radicalization of the government’s policy towards the Armenians. The article discusses the development of the historiography of the Armenian Genocide by concentrating on some of the major trends in the historiography and assess their contribution to the 1 University of Nebraska-Lincoln Tarih Bölümü. Eposta: [email protected] 10 Bedross Der Matossian understanding of the different dimensions of the genocide. Furthermore, it provides suggestions about strengthening certain areas in the historiography that still remain in their infancy. Keywords: Historiography, Armenian Genocide, World War I, Ottoman Empire, Turkey G iriş Son otuz yıldan beri, 20. yüzyıldaki soykırımların klasik örneklerinden biri olan Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımı önemli ölçüde gelişmiştir. Yeni yaklaşımlar soykırıma dair olgunlaşmamış ve özcü iddiaların ve betimlemelerin ötesine geçmeye cesaret eden daha karmaşık analizler sunmaktadır. Bununla beraber inkârcı literatür de gelişmiş, “Ermeni iddialarına” karşı durmak için olaya “alternatif” bakış açıları sunmuşlardır. Bu ikinci grup, Amerikan akademik yayın ve dergi ortamını kendi tartışmalı çabalarına daha fazla meşruiyet sağlamak için kullanmaktadır. Bu makale, son otuz yılda Batı, özellikle de Avrupa ve ABD yazınında Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımının gelişimine odaklanmaktadır. Makale bu gelişimi, bu dönemde gerçekleşmekte olan küresel değişimler bağlamında konumlandırdıktan sonra, soykırımın yorumlanmasına yönelik birkaç yaklaşıma dikkat çekecektir. Elbette, Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımını bütünlüğü içinde yorumlamak göz korkutan bir iştir. Yerin sınırlı olması nedeniyle sadece bazı önemli araştırmacıların çalışmalarını yorumlayacağım. Temel amacım, soykırımı açıklamakta kullandıkları argümanların biçimini ve sundukları nedensel argümanların farklılığını anlamaktır. Makalenin sonuna doğru alanın yeni yeni gelişen kısımlarında ileride yapılabilecek araştırmalar için bazı öneriler sunacağım. Araştırmacılar tarafından kullanılan altı önemli argümanı seçtim: din ve süreklilik tartışmaları, millliyetçilik ve süreklilik tartışmaları, birikimsel radikalleşme politikaları, demografik mühendislik ve asimilasyon, devlet emperyalizmi ve olumsallık ve son olarak da soykırımın ikinci evresini anlamak. Tarihyazımının gelişimi, onu daha geniş küresel bir bağlama yerleştirmeden anlaşılamaz. Ermeni S oyk ırımı ’na Dair Tarihyazımının G elişiminin Küresel B ağlamı Soykırımdan hemen sonraki dönemde Ermeni Soykırımı’nın tarih yazımı şekillenmeye başladı. Bu evre çoğunlukla kendileri soykırımdan kurtulmuş olan Ermeni araştırmacıların kendi dillerinde yazdıkları olgunlaşmamış yaklaşımların izini taşıyordu. Yazım tarzları başlangıç aşamasındaki tarihsel incelemelerden kendi deneyimlerinin hatıralarına kadar uzanır.2 Akademik tarafsızlık adına, bazı tarihçiler 2 Bkz. Aram Arkun, “A Preliminary Overview of Armenian-Language Primary Sources Published on the Armenian Genocide”, ‘Ermeni Soykırımı Araştırmalarında Son Durum: Tarihyazımı, Kaynaklar ve Gelecek Yönelimler’ Atölyesi, Strassler Center for Holocaust and Genocide Studies, Clark University, 8-10 Nisan 2010. Bibliografya hakkında Mkrtich G. Nersissian [Mgrdich` K. Nersisyan], Hayots` 1915-1916 t’. t’. ts`eghasbanut`yunê: Madenakidut`yun/Genotsid Armian 1915-1916 gg.: Bibliografiya [1915-1916 Ermeni Soykırımı: Bibliografya] (Erevan: National Commission of the Republic of Armenia on the 80th Commemoration of the Armenian Genocide, 1995); E. Ch`ek`elezyan, et al., derleyenler, Haygagan harts’: Hayots’ ts’eghasbanut’yun: madenakidut’yun [Ermeni Meselesi, Ermeni Sorunu: Bir Bibliografya] (Ere- Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa bu kaynakların Ermeni Soykırımı tarihinin yeniden inşa edilmesindeki önemini hafife almışlardır. Buna ek olarak, bu kaynakların kurbanlar tarafından yazılmış olması nedeniyle nesnellikten yoksun oldukları için değerli veya güvenilir tarihi belgeler olarak kabul edilemeyecekleri iddia edilmiştir. Bu mantık silsilesini izleyen bazı Ermeni araştırmacılar, araştırmalarının uluslararası tarihçiler ya da Türk araştırmacılar tarafından yanlı olarak etiketlenmemesi için Ermeni kaynaklarını kullanmaktan sistematik olarak kaçınmışlardır. Diğer bir faydalı kaynak, iki savaş arası dönemde ve Soğuk Savaş döneminde Ermeni Diyasporası’ndaki Pan-Ermeni birlikler tarafından yazılan tarih kitaplarıdır. Bu kitapların temel hedefi, Ermenilerin yerel kimliklerini korumaktı.3 Bu çalışmaların yüzde doksanı Ermenice yazılmıştı. Bu literatürün büyük bir kısmının yitirilen anavatanın yasını tutmanın bir yolu olduğu söylenebilirse de, bu dönemde yazılanlar emsalsizdir. Bildiğim kadarıyla Türk tarihyazımında aynı dönemi yansıtan popüler bir yazın yoktur. Bu çalışmaların bazıları metodolojik olarak tutarlı ve tarihsel olmaktan çok daha folklorik/amatör gibi görünse de, bu, Ermeni Soykırımı’nın tarihi ile ilgili çok değerli bilgiler sundukları gerçeğini değiştirmez. Bu çalışmalar ve anılar ancak son dönemlerde, Gomidas Enstitüsü gibi Ermeni örgütlerinin bunları çevirmeye yönelik sürekli çabalarının sonucunda Batı araştırmaları içinde hız kazanmaya başlamıştır.4 Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımının son otuz yıldaki gelişimi daha genel bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında gerçekleşmiş ve Batı’da ve Türkiye’de kamusal alandaki daha geniş tartışmalardan etkilenmiştir. Bu gelişmelerin küresel bağlamını anlayabilmek için onları gereken dönemlere yerleştirmek faydalı olacaktır. Tarihçi Hans Lukas-Kieser Osmanlı Ermenilerinin yok edilmesiyle ilgili tarihyazımındaki gelişmeleri beş evreye ayırır: 1) Soykırım evresi, 1915-1923; 2) Avrupa tarihinin gölgesinde, 1923-1945; 3) 1948 Soykırım Sözleşmesinden 1960’lardaki Ermeni uyanışına kadar; 4) uluslararası tartışmalar, Yahudi Soykırımı çalışmaları ve 1970’ler1980’lerdeki Ermeni terörizminin gölgesi ve son olarak 5) 1990’lardan bu yana tarih yazımındaki ulusötesi, ulus-sonrası dönem (Kieser, 2006). Kieser’in dönemselleştirmesine eleştirel açıdan yaklaşmak gerekir elbette, çünkü genel olarak Ermeni kamusal alanında yaşanan gelişmeleri ve özellikle de Ermeni tarihyazımını işin içine katmaz. Örneğin Kieser, Kersam Aharonian’ın Soykırımın 50. Yıldönümü’nde derlediği önemli kitabı tartışmaz (Aharonian, 1965). Burada bizi ilgilendiren son evredir, yani 1990’lardan bu yana tarih yazımındaki ulusötesi, ulus-sonrası dönem. van: HH Mshaguyt`i ev eridasartut`yan harts`eri nakhararut`yun, Hayasdani Azkayin Krataran, 2005); Dikran Kévorkian, H`agop S. Anasian, “Haykakan Harts’ě” ew Haykakan godoradznerě: hamabarp’ag madenakidut’an p’ortz [Ermeni Meselesi ve Ermeni Katliamları: Kapsamlı bir Bibliografya Denemesi (Cairo: Hratarakut’iwn H.B.Ě. Miut’ean Alek’ Manukean Mshakut’ayin Himnadrami, 1995); Sdep`an Boghosyan and Garo Boghosyan, Haygagan harts’ê ev Hayots` ts`eghasbanut`yan madenakidut`yun [Ermeni Meselesi ve Ermeni Soykırımı Bibliografyası](Erevan: “Nairi,” 2000). 3 Bütünlüklü bir liste için bkz. Sarkis Karayan, “Bibliography: Histories of Armenian Communities,”, Armenian Review, Sayı 1, Bahar 198, s. 89-96. Ayrıca bkz. Avedis K. Sanjian, “Armenian Works on Historic and Modern Armenian Communities,” Report on Current Research on the Middle East (Washington, D.C.: Middle East Institute, 1958). 4 Bkz. Gomidas Enstitüsü yayınları. http://gomidas.org/books. 11 12 Bedross Der Matossian 20. yüzyılın son on yılı yüzyılın ikinci yarısının tarihinin en önemli evrelerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Sovyetler Birliği’nin çöküşü çift kutuplu sistemin ortadan kalkmasıyla ve Batı hegemonyasının, özellikle de Amerikan hegemonyasının tüm dünyadaki ‘zaferiyle’ sonuçlandı: Doğu Bloku’nun çöküşü ve Doğu Almanya’yla Batı Almanya’nın birleşmesi; 1 Kasım 1993’te Maastricht Antlaşması’yla Avrupa Birliği’nin kurulması; Irak’ı felç olmuş bir durumda bırakıp Körfez’deki hayati çıkarlarını korumayı hedefleyen Amerikan ordusuna Ortadoğu’da üstünlük tanıyan Körfez Savaşı’yla Ortadoğu’daki güç dinamiklerinin değişmesi ve son olarak Madrid Barış Antlaşması ve Oslo Anlaşmaları ile Arap-İsrail çatışmasında barışın sağlanmasına yönelik umutların filizlenmesi. Bütün bu gelişmeler Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımının gelişimi üzerinde hem doğrudan hem dolaylı etkiler yarattı. Müzakerelerin başlamasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne girme ihtimali, Türkiye’de Ermeni Soykırımı’na dair Sessizlik Duvarı’nda bir çatlak açtı (Der Matossian, 2007). Buna ek olarak Ermeni lobisinin ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye dışardan yaptığı baskı, Ermeni Soykırımı’na dair söylemin çoğalmasına katkıda bulundu. Türkiye devletinin cumhuriyetin ilk günlerinden bu yana sergilediği soykırım tabusunu bastırma çabası nihayet parçalanmaktaydı. Sosyolog Fatma Müge Göçek, Şiddetin İnkârı: Osmanlı Geçmişi, Türkiye’nin Bugünü ve Ermenilere Yönelik Kolektif Şiddet, 1789 – 2009 başlıklı son kitabında bu inkâr tarihini muhteşem bir biçimde açıklar (Göçek, 2015). 20. yüzyılın son on yılında Türk tarihyazımında cumhuriyetçi resmi tarih anlatısından ayrılan yeni eleştirel çalışmaların Batı’da ortaya çıktığını görüyoruz. Ermeni Soykırımı’na dair tarihyazımı, Batılı akademik dünyada genel olarak Yahudi Soykırımı’na dair çalışmaların ve karşılaştırmalı soykırım çalışmalarının gelişmesiyle ivme kazandı (Schaller, 2011). Dönemin dikkat çekici özelliği, küresel tarihin, tarihe yönelik ulus-sonrası yaklaşımlarla eş zamanlı bir disiplin olarak ortaya çıkmasıdır – bu iki disiplin de, karşılaştırmalı soykırım araştırmaları alanının gelişimini önemli ölçüde etkilemişlerdir. Böylelikle, 90’larda liberal Türk tarihçileri arasında Ermeni Soykırımı’yla ilgili yeni bir eğilimin oluştuğunu görüyoruz. Bu araştırmacıların çoğu, Ermeni Soykırımı konusundaki Türk resmi tarih anlatısına karşı çıkma arayışları sırasında Türkiye dışındaydılar ve akademik özgürlüğün meyvesini topluyorlardı. Bunun yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki diğer marjinalleştirilmiş Hristiyan grupların, özellikle Süryanilerin ve Rumların uğradığı kitlesel şiddet de akademik araştırmalarda tanınmaya başlamıştı. Alana en önemli katkı David Gaunt tarafından Katliamlar, Direniş, Koruyucular: I. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’ da MüslümanHristiyan İlişkileri kitabıyla yapılmıştır (Gaunt, 2006). Ermeni Soykırımı hakkında Ermeni bir araştırmacı ve Türk bir araştırmacı arasındaki ilk akademik tartışmalardan biri, 1997 tarihli Bir Sessizlik Duvarı adlı Hollanda yapımı bir belgeselde gerçekleşti. Hümanist Yayın Vakfı’ndan Dorothée Forma’nın yönettiği belgesel, Vahakn N. Dadrian ve Taner Akçam arasındaki Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa akademik ilişkiyi ele alıyordu. 1998’de Armenian Forum dergisinin Ara Sarafian tarafından derlenen ve Ronald Grigor Suny, Vahakn N. Dadrian, Engin Akarlı ve Selim Deringil’in de yer aldığı bir sayısında, Ermeni ve Türk araştırmacılar arasında, Ermeni Soykırımı’na yol açan faktörler ile ilgili akademik bir tartışma yürütüldü.5 Bu tartışmalardaki temel konular Ermeni Soykırımı’nda olumsallık meselesi ve ikinci olarak da Genç Türkler’in soykırımı icra etmekteki motivasyonlarıydı. Araştırmacılar arasındaki ilişkiler 2000’de, Ermeni, Türk ve Avrupalı araştırmacılardan oluşan iki önemli uluslararası ve disiplinlerarası grup Ermeni Soykırımı’nı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemini incelemek için biraraya geldiğinde yeni bir seviyeye yükseldi. Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi (Workshop of Armenian-Turkish Scholarship - WATS) olarak bilinen bu organizasyon, Ronald G. Suny ve Michigan-Ann Arbor Üniversitesi’nden çalışma arkadaşları Fatma Müge Göçek ile Gerard Libaridian tarafından düzenlenmişti. Atölye, ilk kez 2000’de Chicago Üniversitesi’nde, sonra da 2002’de Michigan Üniversitesi’nde yapıldı. WATS başlangıcından bu yana sekiz toplantı yaptı; sonuncusu 2011 Ekim’inde Amsterdam’da Uluslararası Toplumsal Tarih Enstitüsü’nde gerçekleşti. Aynı yılın Ekim ayında “projenin Ekim 2011’de kurulacak yeni bir araştırmacılar ekibine devredilmesi” kararlaştırıldı. Ermeni Soykırımı tarihyazımı alanında gerçekleşen diğer bir önemli gelişme Eylül 2005’te İstanbul’da düzenlenen “İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları” başlıklı konferanstı. Konferans Boğaziçi, Bilgi ve Sabancı üniversiteleri tarafından düzenlenmişti ve 25-27 Mayıs 2005’te Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılması planlanmıştı. Konferans, hükümetten ve hem iktidar hem de muhalefet partilerinden gelen şiddetli tepkiler nedeniyle ertelendi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in konferansı “Türkiye’ye hıyanet” olarak nitelemesinden sonra, Boğaziçi Üniversitesi konferansın ertelendiğini duyurdu. Ancak, haftalarca süren görüşmeler ve Türkiye hükümetinin konferansı engellemeye yönelik sayısız girişiminden sonra konferans, 24-25 Eylül’de Bilgi Üniversitesi’nde yapıldı. Konferans Türk liberal tarihyazımında önemli bir adım olarak görülmektedir, çünkü 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana ilk defa bir Türk üniversitesindeki toplantı, en hassas konulardan biri olan Ermeni Soykırımı –adı konulsa da konulmasa dahakkındaki devlet anlatısını sorgulamıştır. Elbette, bu gelişmelerin Türk devletinin inkârcı kampanyalarını yoğunlaştırdığı bir dönemde gerçekleştiği unutulmamalıdır. Tarihyazımında Ermeni S oyk ırımı Yorumları D in ve O lumsallık Ta r tışması Soykırım araştırmalarının önde gelenlerinden sosyolog Vahakn N. Dadrian, Batılı akademik dünyada Ermeni Soykırımı üzerine yazmaya başlayan öncülerden biridir.6 Yazdıklarının ve araştırmalarının, Batılı araştırmacıların Ermeni Soykırımı’na 5 Bkz. Armenian Forum 2 (Yaz 1998). 6 Dadrian Ermeni Soykırımı hakkında yazmaya 70’lerin ilk yarısında başladı. Bkz., “Factors of Anger and Aggression in 13 14 Bedross Der Matossian dair yorumlarını şekillendirmede büyük etkisi olmuştur. Soykırımın asıl olarak din kaynaklı olduğuna dair argümanı, Osmanlı’daki teokratik sistemi analiz ettiği iki önemli çalışmasında yer alır. Daha sonra, soykırımın ikincil olarak milliyet kaynaklı olduğunu ileri sürer. Bu çalışmalardan ilkinde Dadrian, Osmanlı İmparatorluğu’nda, devlet şiddetinin zorunluluğunu “uluslararası milliyet çatışmalarının patlak vermesiyle başetmek için bir silah” (Dadrian, 2003: xxiii) olarak rasyonelleştiren bir “katliam kültürünün” geliştiğini öne sürer. İkinci önemli çalışmasında ise Dadrian, Ermeni Soykırımı’nın, imparatorlukta yüzyıllardır süregelen köklü Türk-Ermeni çatışmasının zirve noktası olduğunu söyler. Dadrian’a göre bu, teokratik Osmanlı Devleti’nin farklı dinlere ve kültürlere sahip heterojen bir nüfusun yönetilmesine uyum gösterememesinin bir sonucudur. Dadrian, süreklilik yaklaşımının yılmaz bir destekçisidir. 19. yüzyılda imparatorlukta yapılan reformları “Türk ruhunun derinlerine nüfuz etmiş ve tüm imparatorlukta kurumsallaşmış köklü toplumsal-dini geleneklerin yadsınması” olarak görür (Dadrian, 1999: 5). Bu süreç, reformları veya azınlıklara ödünler verilmesini engellemek için azınlıklara karşı şiddet eylemlerine yol açacaktır. Dahası, Dadrian daha önceki katliamları, Hamidiye Katliamları’nı (1894-96), 1909 Adana Katliamları’nı, “I. Dünya Savaşı’ndaki soykırımın bir provası değilse bile girizgâhı” olarak görür (Dadrian, 1999: 126). Ona göre I. Dünya Savaşı, “fırsat yapısını”, yani soykırımın gerekli koşullarını yaratmıştır. Dadrian, bu üç katliamın cezasız kaldığına dair önemli bir gözlemde bulunur: geçmişte yapılanların cezasız kalmasının, Genç Türkler’i savunmasız Ermeni nüfusa karşı şiddet eylemlerine girişmekte cesaretlendirdiğini söyler (Dadrian, 2005: 489-491). M illiyetçilik ve Sürek lilik Milliyetçilik bazı araştırmacılar tarafından soykırımı açıklamada diğer bir nedensel argüman olarak görülmüştür. Bu argümana göre Ermeni Soykırımı Genç Türkler’in milliyetçi ideolojisinin bir yan ürünüdür. Bu argüman ilk defa tarihçi Richard Hovannisian tarafından Ermeni Soykırımı’na Bir Bakış adlı derlemesinde sunulmuştur (Hovannisian, 1986). Bu derlemedeki makalelerin çoğu Ermeni Soykırımı’nı Türk milliyetçisi ideolojinin ve iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi liderlerinin siyasi hırslarının bir sonucu olarak açıklamakla yetinmektedirler. Örneğin, Hovannisian’ın derlemelerinden bir diğerinde, tarihçi Stephen Astourian, 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bu ideolojinin, hem seçkinlerin hem de halkın Ermenilere karşı tavrını yansıttığını ve bu tavrın da soykırıma yol açtığını söyler. Astourian, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu yeni, milliyetçi vizyonunda Ermenilere yer olmadığı kanaatini ifade eder (Astourian, 1999). Hovannisian, yıllar içinde Ermeni Soykırımı üstüne pek çok disiplinlerarası kitap derledi. Makaleleri ve derlemeleri, Genocide,” Journal of Human Relations 19, no. 3 (1971): 394-417; “Cultural and Social-Psychological Factors in the Study of Survivors of Genocide,” International Behavioral Scientist 3, no. 2 (1971): 48-55; “Methodological Components of the Study of Genocide as a Sociological Problem: The Armenian Case”, Recent Studies in Modern Armenian History (Cambridge, MA: National Association for Armenian Studies & Research, 1972), s. 83-103. Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa Ermeni Soykırımı çalışmaları alanına değerli katkılar olarak görülmelidir. Yer darlığından ötürü, sadece Ermeni Soykırımı’yla ilgili son derlemesine odaklanacağım: bu makaleler, Kaliforniya Üniversitesi’nin, Los Angeles’ta 2005’te düzenlediği Ermeni Soykırımı’nın 90. Yılı konferansındaki sunumlardan derlenmiştir. Kitaptaki ilk makalede Hovannisian, Ermeni Soykırımı’yla ilgili son fikirlerini tartışır. “Yabancı düşmanı, milliyetçi bir zihniyetin bütün bir savaş etiğiyle birleşmesi, Ermenilerin kaçamadığı ölümcül bir atmosfer yarattı,” düşüncesindedir (Hovannisian, 2008: 3). Hovannisian, burada, soykırım niyetinin sürekliliğine taraftar ve karşı argümanları sunar ve “bunların birbirini dışlamadığına” kanaat getirir. 1915 soykırımının 1890’ların Hamidiye katliamlarından niceliksel ve niteliksel olarak farklı olduğuna inanır. Hovannisian’a göre Hamidiye katliamları statükoyu korumak yönünde boşa bir çabaydı. Bunun tersine, İttihat ve Terakki’nin aşırılıkçı kanadı statükoyu korumak değil, “tek bir etno-dinsel, dilsel ve kültürel kimliğe dayalı yeni bir toplum yaratarak” tamamen değiştirmek istiyordu. Bunu yaparken eski çoğulcu toplum sistemini ve dine dayalı millet sistemini reddettiler (Hovannisian, 2008: 6-7). Bu yeni düzende Ermenilere, diğer gayrimüslimlere ve Türk olmayan öğelere yer yoktu. Yeni düzene uyum sağlamak için bunların ya asimile olması ya da tasfiye edilmesi gerekiyordu. Aradaki farklılığa rağmen Hovannisian 1890’lardan 1920’lere kadarki tüm dönemin “Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde bir etnik temizlik, zorla din değiştirme ve Ermenilerden kurtulma sürekliliği” oluşturduğunu savunur. Sonuçta, Ermeni Soykırımı’nın gerçekten de önceden tasarlandığını ancak kaçınılmaz olmadığını söyler. I. Dünya Savaşı’ndaki gelişmeler, temizlik sürecini yoğunlaştırma ve hızlandırmanın ve nihai bir çözüm ihtimalini başarılmış bir gerçeğe dönüştürmenin çerçevesini hazırlamıştır (Hovannisian, 2008: 15). D emo gra fik Mühendislik , A similasyon ve Ermeni S oyk ırımı Ermeni Soykırımı’yla ilgili en önemli çalışması olan Genç Türkler’in İnsanlığa Karşı Suçları kitabında Taner Akçam, Ermeni Soykırımı’nın ve Rumların Osmanlı İmparatorluğu’ndan sürülmesinin İttihat ve Terakki Partisi’nin imparatorluktaki Hristiyanlardan kurtulma ya yönelik bilinçli bir politikası olduğunu gösteren, Osmanlı arşivlerinden alınmış yeni kanıtlar sunar (Akçam, 2012). Rumların durumunda bu, etnik temizlik yöntemiyle yapılmıştır; Ermenilerin durumunda ise sistematik bir yok etme aracılığıyla yürütülmüştür. Bunu kanıtlamak için Akçam, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden 600 belgeyi dayanak alır. Demografik mühendislik ve asimilasyonun Ermeni Soykırımı’nda oynadığı merkezi rolü ortaya çıkaran Akçam, Ermeni Soykırımı’na dair kavrayışı değiştirmeye ve fiziksel kıyımın soykırım sürecinin tek veçhesi olmadığını göstermeye çalışır. Akçam bir dizi olayı, merkezî otoriterlerce görüldüğü ve kaydedildiği haliyle yeniden inşa etmenin temeli olarak tek bir kaynağa, Osmanlı arşivlerine merkezî bir yer biçer. Akçam çalışmasına, 1913 ve 1914 yıllarında Osmanlı devletinin savaşa girene 15 16 Bedross Der Matossian kadar Rumlara uyguladığı etnik temizliğe odaklanarak başlar.7 Akçam, Ermenilerle Rumların etnik temizliği arasında açık bir devamlılık görür ve “1913-1914’te Rumlara karşı harekete geçirilen politikalar Ermenilerin daha sonra savaş sırasında sürgün edilmesinin habercisi gibidir” der (Akçam, 2012: 128). Aralarındaki fark, Rumlar zorbalıkla sürgün ve sınır dışı edilirken, Ermenilerin doğrudan yok edilmesinin hedeflenmesidir. İttihat ve Terakki’nin Ermenileri yok etme kararındaki asıl amacı, Anadolu nüfusunun homojenleştirilmesidir. Akçam “süreç” kavramına şiddetle inanır. Ermenilerin katledilmesinin belirli bir tarihte verilen tek bir karar sonucunda olmadığına inanır; soykırım, daha ziyade, “gittikçe daha radikalleşen ve akıp giden olaylar dizisinde her biri bir sonrakini tetikleyen bir dizi kararın birikimsel sonucudur” (Akçam, 2012: 128). Ermeni nüfusunu ortadan kaldırmaya yönelik nihai kararların 1915 Mart’ının sonunda İstanbul’da yapılan tartışmalarda verildiğini söyler, ki bunlar her zamanki ikili mekanizma kullanılarak yapılmıştır. Bir taraftan tehcir emirleri Dahiliye Vekâleti’nden resmî kanallarla vilayet valiliklerine gönderilmiş, onlar da bu emirleri bölgedeki güvenlik birimlerine yollamışlardır. Diğer taraftan, şifrelenmiş katliam emirleri, özellikle partinin sorumlu sekreterleri tarafından vilayetlere gönderilmiştir. Akçam’a göre Ermeni tehcirini şekillendiren şey, demografik endişelerdi: Ermenilerin gönderildikleri yerlerin ve bırakıldıkları yerlerin nüfus oranları karar vermede etkin olmuş ve tehcir buna göre yürütülmüştü (Akçam, 2012: 226). Ermenilerin durumunda demografik mühendislik soykırım biçimini aldı. Akçam’ın tezi, Ermeni Soykırımı’nın sadece demografik mühendislik olarak değil, yok etme ve ortadan kaldırma olarak da uygulandığı ve yüzde 5 ila 10 ilkesinin bu hedefe erişmede karar verici bir etken olduğu yönündedir. Bu nedenle Suriye’ye tehcir ettirilen Ermenilerin ve geride kalanların, bulundukları bölgelerin nüfusunun yüzde 5 ila 10’unu aşmamalarına dikkat edilmiştir. Akçam’a göre böyle bir sonuç, ancak yok ederek elde edilebilirdi (Akçam, 2012: 243). Dahası, Akçam din değiştirmenin ve Ermeni çocuklarının Müslüman ailelere verilerek asimile edilmesinin Ermeni Soykırımı’nın en önemli yapısal bileşenlerinden ikisi olduğuna kanaat getirmiştir. Asimilasyonun, soykırımın fiziksel kıyım kadar yapısal bir öğesi olduğunu söylemektedir (Akçam, 2012: 314). Birik imli Radikalleşme Ta r tışması ve S oyk ırım Donald Bloxham’ın Ermeni Soykırımı yorumu İttihat ve Terakki Komitesinin Ermenilere yönelik politikasının birikimli olarak radikalleşmesine dayanır. Bu konu hakkındaki önemli çalışmasında Bloxham, Ermeni Soykırımı’nın “milliyetçi soykırımların tipik bir örneği olduğunu”, “çokuluslu toplumlarda soykırım mutlak aşırılığa vardırıldığında etnik milliyetçiliğin açık mantığını yansıttığını” ileri sürer (2005: 110). Bloxham’a göre İttihat ve Terakki Cemiyeti, etnik-ulusal türdeşliğe dayalı hegemonik Avrupa devlet modeline doğru bir dürtüye önderlik etti. Bu dür7 Bu temizlik özellikle Trakya’daki ve Ege kıyısındaki Rumlara uygulanmıştır. Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa tünün temel bir parçası, Türk milliyetçiliğinin ve ekonomik bağımsızlığın bir motoru olarak bir Türk-Müslüman burjuvazisi yaratmak için Müslümanlara sermaye transferi amacıyla Hristiyan mülkiyetinin gaspıydı. “Cinayet aracılığıyla tam ve en kontrolsüz biçimde” dışlama ve şovenizm eğilimlerine ivme kazandıran I. Dünya Savaşı’ydı. Bloxham kitabında, Ermeni Soykırımının tam da Osmanlı İmparatorluğunda 1915’e kadar biriken dışsal ve içsel yapısal gerilimlere ideolojik bir yanıt olduğunu belirtir. I. Dünya Savaşı’ndan önce Ermenileri toptan yok etmek için bir planın varlığına inanmamaktadır. Özellikle 1914 Ermeni Reform Projesi ve Balkan Savaşları’ndan sonra İttihat ve Terakki ile Ermeni ilişkileri bozulmuş olmasına rağmen, Ermenileri fiziki olarak ortadan kaldıracak bir politikanın I. Dünya Savaşı’ndan önce oluşturulduğuna ilişkin çok az kanıt olduğunu ileri sürer (vurgular benim). Soykırım konusunda Bloxham’ın önemli argümanı, bölgesel olarak uygulanmış daha sınırlı bir önlemler dizisinden ortaya çıktığı ve politikanın birikimli radikalleşmesi süreciyle yaygın bir imparatorluk planına dönüştüğüdür (2005: 69). Bloxham, zalimliğin bariz bir biçimde soykırımsal olduğu ve cinayetin açıkça hoşgörüyle karşılandığı bir devlet çatısında bu radikalleşme dönemi içindeki tam zamanı kesin olarak belirlemenin aşırı zor ve hiçbir zaman kesinlikle başarılamayacak bir şey olduğunu belirtir (2005: 96). Ona göre 1915 yazının başları “yıpratarak ölüm ve genel bir öldürme politikası” hakkında konuşmayı olanaklı kılar sadece. 15 Ocak 1915 Sarıkamış bozgunu, Van Ermeni ayaklanması (19 Nisan – 17 Mayıs 1915) ve Çanakkale Boğazına İngiliz-Fransız saldırısından (25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916) sonra Ermenilere yönelik Türk politikası, önceki dönemde yapılan belli bölgelere yönelik tehcir uygulamasından bütün Ermenilerin genel bir tehcirine dönüşerek daha radikalleşti. Bloxham, “tehcir kararını bütünsel bir cinayet için alınmış bir karar olarak düşünmememiz gerektiğine” inanır (2005: 102). Ona göre Van ayaklanması, soykırım politikasına doğru birikimsel radikalleşme sürecinin tam bir göstergesidir ki, bu radikalleşme köklerini Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması, Yakın Doğu milliyetçiliği ve büyük güçlerin sömürgeciliğinin birbirleriyle etkileşiminde bulur (2005: 111). Bloxham’ın düşüncesine göre amaç ve olumsallık arasındaki ilişki soykırım sırasında iç içe olmuştur. Ermeni soykırımı Osmanlı Türkiye’sinin modernleştirici bir ulus devlete dönüşümünün merkezi ve sembolik şiddetini oluşturdu. Soykırım ve ona eşlik eden mallara el koyma 1924’de ortaya çıktığı biçimde Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişimine içkindi (2005: 121). D evlet Emp er yalizmi, O lumsallık ve Ermeni S oyk ırımı Tarihçi ve siyaset bilimci Ronald Grigor Suny kendi yaklaşımını Osmanlı’nın Ermeni planlarında önemli bir faktör olduğunu düşündüğü ideoloji tartışması üzerine inşa eder. Suny’e göre Genç Türk ideolojisi Türk milliyetçiliği, Pan-Turancılık, Pan-İslam ve Osmanlıcılığın birkaç biçiminin değişken bir karışımından oluşuyordu. Suny, soykırımın Genç Türkler’in Türk ulusu için bir anayurt ya da “Türkler için bir Türkiye” yaratmak için olmadığını ileri sürer ve daha çok soykırımın “Er- 17 18 Bedross Der Matossian menileri imparatorluğa ölümcül bir tehdit olarak tarif eden etnik-dinsel bir çerçeveye dayalı aşırı ve sapkın bir önlem olarak” gerçekleştiğini düşünür (2002: 91). Suny, soykırımın hemen öncesinde bile İttihat ve Terakkinin temel misyonunun çok uluslu bir imparatorluğu yönetmeyi içerdiğine kesin bir biçimde inanır. En son kitabında soykırımı gerçekleştiren Genç Türklerin asla tamamen etnik-milliyetçi, dinci fanatik olmadığını, fakat temel benlik kavrayışlarında Osmanlı modernleştiricileri olarak durduklarını vurgular. Onlar etnik bir ulus devletin kurucularından çok asıl olarak devlet yayılmacı, imparatorluk koruyuculardı. Ona göre yüzbinlerce Ermeni’nin öldürülmesi, öncelikle tehdit altında ve düzensizlik içindeki bir imparatorluğu kurtarma çabasıydı (2015: xiv-xv). Suny soykırıma neden olan üç ana faktör ileri sürer: Geleneksel çok dinli bir devletten giderek Türk milliyetçisi, Pan-Türkist ve Panİslamist tutkuları benimseyen modernleştirici, merkezileştirici bir devlete doğru Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi doğasında bir değişim, Önder ve halktan Türklerin Ermenilere ve bahsedilen faktörlerden kaynaklanan Türklere yönelik Ermenilerin davranışlarındaki değişim, Dünya Savaşı, Ruslar ve İngilizlerden gelen gerçek tehlike ile Ermeni sorunu ile başa çıkmak için en radikal Genç Türkler’e yeni fırsatlar sunan Ermenilerden gelen hayali tehlike (2002: 96-97). I. Dünya Savaşı’nın ilk yılında imparatorluk, yakında bir Ermeni tehlikesi olduğuna aklı yatan liderlerini Doğu’daki art arda yenilgilerde kaybetti. Diğer araştırmacılar gibi Suny de şubat ya da martta bir zaman İttihat ve Terakki’nin, Ermeni bölgesini temizlemek için seçkili kıyım ile birleşmiş korkunç bir tehcir politikasını uygulamaya karar verdiğini düşünür. Bu politika savaşın zalimliği içinde devlet tarafından başlatıldı ve hızlıca kitlesel bir katliam kampanyası biçimine doğru kötüleşerek dönüştü. Suny’e göre soykırım, imparatorluğun Rusya ve Osmanlı İmparatorluğuna müdahale eden diğer Avrupalılar tarafından bir takoz olarak kullanılan Ermeni sorunundan kurtulması için bir fırsat olarak görülegeldi. Suny, soykırımı, Ermeniler için Türk ırksal ya da dinsel nefretinin doğal zorunlu bir uzantısı olarak görmez. Açıklamasını şöyle sonuçlandırır: Uzun bir dönemde planlanmış ve dikkatli bir biçimde yönetilmiş bir imha programından çok, Ermeni Soykırımı, en nihayetinde Anadolu’yu Ermenilerden kurtaracak oportunist bir politikaya dönüşen kararlı ve intikamcı bir baskı eylemiydi, Ermenilerin bölgedeki yabancı müdahalesine sağladıkları desteği bertaraf etme ve Turancı bir imparatorluk rüyası için yol açma eylemi (Suny, 1998: 46). Raymond Kévork ia n: S oyk ırımın İk inci Evresi Son fakat bir o kadar da önemli noktalardan birisi de tarihçi Raymond Kévorkian’ın Ermeni Soykırımı tarihine yaptığı katkıdır. Diğer tarihçilerin tersine Kévorkian, Avrupalı diplomatlar ve misyonerlerce toplanan materyallerle karşılaş- Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa tırma yaparak, temel noktanın Ermeni kaynaklarını sömürmek olduğuna inanır. Kévorkian on yıllardır Paris’teki AGBU Nubarian kütüphanesinde tutulan Aram Andonian koleksiyonunu üzerinde çalıştı. Bu koleksiyon aşağı yukarı beş bin dökümana eklenmiş 62 örnekten oluşuyor. 1918-1920 arasında bizzat Andonian’ın kendisi tarafından toplanmış olan bu dökümanlar Ermeni mültecilerin statüsünü ve kimi olayları izah eder. Kévorkian çalışmasında şubattan Aralık 1916’ya kadar yayılan Soykırımın İkinci Evresi (La Deuxième Phase du Génocide) olarak tanımladığı Suriye ve Mezopotamya’daki Ermeni mültecilerle ilgili 15 dosyaya dayalı önemli çalışmaları yayınladı (Kévorkian, 1998). Kévorkian “bütün diğer şeylerin yanında yerel olarak Halep’teki sınır dışı edilenler müdürlüğü tarafından oluşturulan temerküz kampları ağını yeniden inşa etmeye çalışarak şimdiye dek tarihçilerce bilinmeyen bu soykırım döneminin belgesel dayanaklarını” ortaya koydu (Kévorkian, 2010). Son kitabında bu tehcir ve imha sürecini bölge bölge araştırarak Kévorkian, Genç Türkler’in tasfiye planının Ermenilerin tarihsel toprakları olarak görülen altı doğu vilayetinin nüfusunu hedef aldığını gösterir. Kévorkian doğu vilayetlerinden gönderilen konvoyların yolda sistematik olarak imha edildiğini ve sadece küçük bir mülteci azınlığın varılacak son durağa ulaştığını iddia eder. Bunun aksine, Anadolu’da ya da Trakya’daki topluluklardan sürgün edilenler aileleriyle ve genellikle tren yoluyla Suriye’ye gönderildi, en azından Klikya’ya8 kadar ulaştılar (Kévorkian, 2011: 808). Soykırımın ikinci evresi Anadolu ya da Klikya’dan gelip hayatta kalanları hedefledi. Kévorkian, Suriye ya da Yukarı Mezopotamya’daki toplama kampları da dahil bu şiddet evresinin araştırmacılar için uzun zamandır keşfedilmemiş bir yer (terra incognita) olarak kaldığını ileri sürer. Ona göre bu kalan mültecileri imha etme kararı 1916 Şubat’ının sonları ya da Mart’ının başlarında alındı ve altı ay ya da daha önce Suriye ve Mezopotamya’ya ulaşan hayattaki 500 bin mülteciyi etkiledi (Kévorkian, 2011). Kévorkian soykırımın ikinci evresinin “Genç Türk Merkez Komitesi’nin soykırıma ilişkin iradesini ilkinden daha iyi gösterdiğini, yani Merkez Komite için onun güvenlik konusundaki söyleminin ve Türk devletinin aleyhine bir komplo düzenlendiği teorisinin arkasına sığınamadığını gösterdiğini” ileri sürer (Kévorkian, 2011: 809). Bu evre büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bir nüfusu imha etmeyi amaçlamıştır. Rasyonel yönetişim gibi görünen bir şeyden taban tabana ters biçimde hayatta kalanlara yönelik âdeta patolojik bir düşmanlıktan akacak görünen genel bir kıyım Suriye’de açıkça örgütlenmişti (Kévorkian, 2011). S onuç ve Ö neriler Yukarıdaki örnekler Ermeni Soykırımı tarihyazımının yeni yöntemler ve duyulmamış yeni kaynaklar kullanılarak monolitik yorumlardan çok nedenli yorumlara 8 Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay bölgesi (ç.n.) 19 20 Bedross Der Matossian doğru geliştiğini gösterir. Birkaç yaklaşıma yoğunlaşarak Ermeni Soykırımı tarihyazımının ulaştığı kapsamlılık düzeyini göstermeye gayret ettim. Yukarıda tartıştığım bütün araştırmacılar Ermenilere karşı işlenmiş suçu soykırım olarak görmede aynı fikirde olmalarına rağmen, önceden tasarlama, süreklilik, sebepler ve olumsallıkla ilgili önemli sorunlar üzerinde aynı fikirde değildirler. Bir araştırmacı için bir yaklaşım yerine bir diğerini kullanmak zorken, soykırıma ilişkin yeni yaklaşımlar inşa etmede farklı bakış açılarının benimsenebileceğine inanıyorum. Sonuçta, tarih geçmişi yorumlama ile ilgilidir ve yorum, geçerli yöntemsel yaklaşımları kullanarak elverişli dökümanların eleştirel bir değerlendirmesine dayanır. Elbette tarihçinin eğilimleri sonuçları da etkiler. Başta Ankara’daki ordu arşivleri (Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi, ATASE) olmak üzere döneme ait tüm arşivlere ulaşana kadar tarihçilerce tartışılan önemli sorunlar hakkında nihai sonuçlara ulaşamayacağız. Son 20 yılda tarihyazımı içindeki olumlu gelişmelere rağmen Ermeni Soykırımı çalışmaları alanı içinde henüz çocukluk evresinde kalan birçok alan vardır. Bunlar şunlardır: 1. Ermeni Soykırımına mikro-tarihsel yaklaşımlar 2. İmparatorluktaki Hristiyan soykırımı bağlamında Ermeni Soykırımı 3. Soykırımın ikinci evresi üzerine derin bir araştırma 4. Ermeni Soykırımının ekonomik boyutu 5. Ermeni Soykırımı üzerine karşılaştırmalı perspektifler 6. Soykırım sırasında kadın ve çocuklar 7. Ermeni Soykırımında insancıllık ve insani müdahale 8. Kültürel soykırım 9. Sözlü tarih ve Ermeni Soykırımı Ermeni Soykırımına mikro-tarihsel yaklaşımlara yoğunlaşmak isterdim, sınırlı yer dolayısıyla yapamadım. Ermeni Soykırımını periferik bölge perspektifinden anlamak için bunu son derece gerekli görüyorum. Bugün Soykırımın monolitik bir süreç olmadığı iyi biliniyor. Soykırım büyük oranda yerel zorunluluklara, daha önemlisi yerel aktörlerin (elitler, aşiret liderleri, ileri gelenler, zaptiyeler, vb.) direniş ve işbirliğine bağlıydı. Her bölgedeki iktidar dinamikleri farklıydı ve bunlar katliamların gidişatını etkiledi. Bugüne dek iki önemli mikro tarihsel çalışma kalmıştır: Diyarbekir vilayetindeki soykırımın kavramsal analizini ve detaylı örnek olay çalışmaları yapan Uğur Ümit Üngör (2011) ve Hilmar Kaiser (2014)’in çalışmaları. Kaynakç a Aharonian, K. (1965) Hushamatean Mets Egher’i, 1915-1965, Pēyrut’: Hratarakut’iwn “Zart’ōnk’” ōrat’ert’i. Akçam, T. (2012) The Young Turks’ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in the Ottoman Empire, Princeton, N.J.: Princeton University Press. Astourian, S. H. (1999) “Modern Turkish Identity and the Armenian Genocide: From Prejudice to Racist Na- Yüzüncü Yıl Arifesinde Ermeni Soykırımı’nın Tarihyazımı: Süreklilikten Olumsallığa tionalism”, Hovannisian, Richard G. (der.), Remembrance and Denial: The Case of the Armenian Genocide, Detroit: Wayne State University Press, 1999), s. 23-50. Bloxham, D. (2005) The Great Game of Genocide: Imperialism, Nationalism, and the Destruction of the Ottoman Armenians, Cambridge: Cambridge University Press. Dadrian, V. N. (1999) Warrant for Genocide: Key Elements of Turko-Armenian Conflict, New Brunswick, NJ: Transaction Publishers. Dadrian, V. N. (2003) The History of the Armenian Genocide: Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus, New York, Oxford: Berghahn Books. Dadrian, V. (2005) “Impunity”, Encyclopedia of Genocide and Crimes Against Humanity, Vol. 2 içinde, Detroit: Macmillan Reference: U.S.A., 489-491. Der Matossian, B. (2007) “Venturing into the Minefield: Turkish Liberal Historiography and the Armenian Genocide”, Richard G. Hovannisian (der.), The Armenian Genocide: Cultural and Ethical Legacies içinde, New Brunswick: Transaction Publishers. Gaunt, D. (2006) Massacres, Resistance, Protectors: Muslim-Christian Relations in Eastern Anatolia during World War I, Piscataway, N.J.: Gorgias Press. Göçek, F. M. (2015) Denial of Violence: Ottoman Past, Turkish Present, and Collective Violence against the Armenians, 1789-2009, Oxford: Oxford University Press. Hovannisian, R. (2008) “The Armenian Genocide: Wartime Radicalization or Premeditated Continuum?”, Hovannisian, Richard G. (der.), The Armenian Genocide: Cultural and Ethical Legacies, New Brunswick, NJ: Transaction Publishers. Hovannisian, R. (1986) The Armenian Genocide in Perspective, New Brunswick, NJ: Transaction Publishers. Kaiser, H. (2014) The Extermination of Armenians in the Diyarbekir Region, İstanbul: İstanbul Bilgi University Press. Kévorkian, R. H. (1998) (der.), L’extermination des déportés Arméniens Ottomans dans les camps de concentration de Syrie-Mésopotamite (1915-1916): La deuxième phase du genocide, Paris: Bibliothèque Nubar de lUGAP. Kévorkian, Raymond H. (2010) “The Status of Materials on the Armenian Genocide,” yayınlanmamış sunum, “The State of the Art of Armenian Genocide Research: Historiography, Sources, and Future Directions”, Strassler Center for Holocaust and Genocide Studies, Clark University, Worcester, Massachusetts, Nisan 8-10, 2010. Kévorkian, R. H. (2011) The Armenian Genocide: A Complete History, London: I.B. Tauris. Kieser, H-L. (2006) “Armenians, Turks, and Europe in the Shadow of World War I: Recent Historiographical Developments,”, Kieser, Hans-Lukas ve Plozza, Elmar (der.), Der Völkermord an den Armeniern, die Türkei und Europa/The Armenian Genocide, Turkey and Europe içinde, Zürich: Chronos Verlag. Schaller, D. J. (2011) “From Lemkin to Clooney: The Development and State of Genocide Studies,” Genocide Studies and Prevention: An International Journal 6(3): 245-256. Suny, R. G. (1998) “Empire and Nation: Armenians, Turks, and the End of the Ottoman Empire,” Armenian Forum 1(2): 17-51. Suny, R. G. (2002) “The Holocaust Before the Holocaust: Reflections on the Armenian Genocide,” in HansLukas Kieser and Dominik J. Schaller (eds.), Der Völkermord an Den Armeniern Und Die Shoah, Zürich: Chronos Verlag. Suny, R. G. (2015) They Can Live in the Desert but Nowhere Else: A History of the Armenian Genocide, Princeton, NJ: Princeton University Press. Üngör, U. Ü. (2011) The Making of Modern Turkey: Nation and State in Eastern Anatolia, 1913-1950, Oxford: Oxford University Press. 21