Türkiye`nin do¤al güzellikleri saymakla bitmez... Ama ünlü

Transkript

Türkiye`nin do¤al güzellikleri saymakla bitmez... Ama ünlü
S U N U fi
EBED‹ GÜZELL‹K ÜLKES‹
Türkiye’nin do¤al güzellikleri saymakla bitmez... Ama ünlü deyifle göre güzellik
görenin gözündedir. Türkiye’nin güzelliklerini kimler görüyor, canl› cans›z çeflit
çeflit do¤al an›tlar›na bakt›klar›nda ne görüyorlar? Onlarla nas›l bir ba¤
kuruyorlar? Onlardan ayr›lmalar› gerekti¤inde hangi izlenimlerle ayr›l›yorlar?
Hangi koflullar alt›nda onlardan ayr›l›yorlar? Do¤up büyüdü¤üm flehri, bölgeyi,
ülkeyi ne zaman geçsem akl›ma gelen sorulard›r bunlar. Ben yeryüzünün
muhtemelen en güzel bölgesinde do¤dum, büyüdüm ve yaflama lütfuna sahip
oldum. Bu bofl bir böbürlenme de¤il. Bir jeolog olarak, Antarktika hariç,
gezegenimizdeki tüm k›talar›n epey bir bölümünü gördüm –sadece flehirleri ve
insan elinden ç›kma di¤er yap›lar› de¤il, do¤al özelliklerini, da¤lar›n›, ovalar›n›,
çöllerini, ormanlar›n›, k›y›lar›n› ve nehirlerini de. Hiçbiri, hayat›m›n geri kalan›n›
orada geçirme iste¤i uyand›rmad› bende. Onlar› inceledim, onlara hayranl›k
duydum ve ço¤una âfl›k oldum, ama yine de, ziyaretim sona erdi¤inde hep
do¤up büyüdü¤üm ‹stanbul’a dönmek için acele ettim.
Romal›lar›n Konstantinopolis, Greklerin Bizans, Vikinglerin Miklagard, onlar›n
torunlar› Ruslar›n Çarigrad diye ve pek çok farkl› kültürün pek çok farkl› isimle
and›¤› ‹stanbul büyüleyici bir yerde duruyor: ‹ki denizi birbirine ba¤l›yor ve iki
k›tay› birbirinden ay›r›yor. Pek çok kültürü birbirine ba¤l›yor, ama Avrasya’y›
keskin biçimde bölüyor. Bo¤az’›n güçlü ak›nt›s› —ki hala yeflil iki yar›maday›
7
ay›ran sular› o canland›rmaktad›r, Karadeniz’in ac› suyunu Akdeniz’in tuzlu
Attoliota gibi tarihçilerin daha onbirinci yüzy›lda yak›nd›¤› üzere biliyoruz ki,
çorbas›na tafl›r. Yaln›z, jeologlar bunun sadece anl›k bir görüntü oldu¤unu
göçebe Türkler buraya keçi sokmadan önce gerçekten de ormanlar vard›.
bilirler. Daha sekiz bin y›l kadar önce —ki bu, jeolojik zamanda bir göz k›rpma
süresidir— su çok daha büyük bir fliddetle, saatte yüz kilometre gibi inan›lmaz
bir h›zla, son buzul ça¤›n›n kurakl›¤› yüzünden o s›ra yar› yar›ya boflalm›fl olan
yerleflimi, beraberlerinde muhtemelen paleolitik tanr›çalar›n› da getiren yeni
gelenlerce kurulmufl olabilir. Ama Orta Anadolu’nun kendi sürprizleri vard›.
Karadeniz taban›n› doldurmak üzere di¤er yana ak›yordu. Karadeniz’in afla¤›
Omuz yüksekli¤i neredeyse dört metre olan, sürüler halinde sald›ran ve bazan
çekilmifl seviyesi, etraf›ndaki nehirleri diriltip yataklar›nda derin oluklar
tarlalar›n› dümdüz eden yabani öküzleri vard›. Obsidyen silahlar› bu kal›n derili
oymalar›na yol açt› ve kuzey Anadolu k›y›lar›n›n muhteflem da¤l›k manzaras›n›
hayvanlara karfl› pek ifle yaram›yordu. Yeni gelenler bu büyük hayvanlardan
yaratt›; bu k›y›lar›n güneye do¤ru da¤lar taraf›ndan ya¤murdan korunan
korkuyorlard› ve onlar›n, vücut bulmufl tahripkar, öngörülemez ve muhtemelen
bölgesinin kuzeyindeki yüksek rak›mlar›ysa kadim kay›n, gürgen, mefle, kestane
erkek bir ilah olabilece¤ini düflünüyorlard›.
ve muhtelif görkemli çam ormanlar›yla kapl›yd› hâlâ. Dikkatli bir gezgin, eski
Pontus’un çayl›klar›ndan Trakya’n›n kuma bo¤ulmufl k›y›lar›na kadar uzanan
alanda, pek çok nehir tanr›s›n›n yontu faaliyetini görecektir —kimi yerde gö¤e
yükselen yeflile bürünmüfl teraslar›yla s›rada¤lar yaratt›¤›n›, kimi yerdeyse ebedi
metropolisin suyunu büyük oranda sa¤lamak üzere, kum y›¤›nlar›n›n kilitleyip
tampon oluflturdu¤u gölcüklerde suya gömülmüfl vadiler kazd›¤›n›.
8
Büyük Karadeniz tufan›ndan biraz daha genç olan harikulade Çatal Höyük
Bir gün konik titanlardan biri zirvesini havaya uçurdu! Gafil çiftçiler üzerine
volkanik bombalar, tafllar, k›z›l-kor lav ve kaynar çamur-kayaçlar fleklinde ölüm ve
felaket ya¤d›rd›. Çiftçileri dehflet sard›. O ana kadar flu kullan›fll› kayay› sa¤lay›p
velinimetleri olan titan neden birdenbire onlara sald›rm›flt›? Ve h›flm› sona
erdikten sonra bakt›klar›nda hayretle farkettiler ki, önceki koni yerine flimdi iki
boynuzu vard›! Korkunç hayvana iliflkin hat›ralar› yeniden canland›. Ans›z›n ilkel
Bo¤az’daki (Oxford’un orijinali!) fliddetli ak›nt› nihayet Karadeniz taban›n›
ve masum zihinlerine flu düfltü: Sürü halinde f›rt›na gibi at›ld›¤›nda yeri sarsan
doldurup s›¤l›klar›na tafl›nca, ahalisi Küçük Asya’n›n yüksek iç bozk›rlar›na
iki boynuzlu, siyah kal›n derili hayvan belki de vücut bulan bir tanr› de¤il de,
s›¤›nmak üzere Poseidon’un h›flm›ndan kaçt›. Bu yeni mesken önceden bildikleri
yoluna ç›kt›klar›nda yaban öküzünün onlara sürekli yapt›¤›n› az önce muazzam
hiçbir fleye benzemiyordu. Ortas›nda genifl tuz gölleri vard›, kristalleri parlak yaz
ölçekte yapan devin habercisiydi yaln›zca. Hayvan belli ki tanr› de¤ildi, onun
günefli alt›nda gözü kamaflt›r›yordu ve o günefl her sabah, manzaray› benekleyen
dünyevi temsilcisiydi sadece. Titan›n kendisine f›rt›na-tanr›s›, yaban öküzüne de
ve sar›ms› k›rsal bölgeyi kucaklam›fl çok say›da titan› and›ran tuhaf konik da¤lar
onun kutsal hayvan› dediler.
ard›ndan do¤uyordu. Bunlar›n önünde, zirvelerindeki tuhaf çukurlar› ve siyah
Dikkatli bir gezgin, Strabon’un “yan›k yöre”si, Kula ilçesi yan›ndaki
kar›nlar›n› çevreleyen gölleriyle daha küçük konik da¤lar vard›. Yeni gelenler çok
Katakekaumene’den 5160 metrelik buzla kapl› zirvesi ülkenin en büyük
geçmeden, konik titanlar›n, eteklerinde, keskin aletler yapmaya çok uygun türden
yüksekli¤i olan A¤r› Da¤›’na kadar (ço¤unlukla özdefl say›lan Ararat Da¤› mevcut
bir tafl bulundurdu¤unu keflfettiler. Onu ekinlerini biçmek için, düflmanlar›na
de¤ildir; çünkü Ararat, kadim Urartu, Türkiye’nin do¤usundaki tüm da¤l›k
saplamak için ve bugünün Sina Yar›madas› kadar uzak yerlerden onlar› sat›n
aland›r), Türkiye’de ilkel atalar›m›z›n f›rt›na-tanr›s›n›n pek çok tezahürünü
almaya gelen müflterilerini memnun etmek için kulland›lar. Göçmenler, müreffeh
görecektir. Afrodit’in tac› için yar›flan Erciyes’in (MS üçüncü yüzy›lda çift
topluluklar ve flehirler dedi¤imiz meskun alan kümelenmelerinin muhtemelen
boynuzlu tasvirleri ‹mparator Caracalla’n›n sikkelerini süsleyen ve atalar›m›z›n
ilkini oluflturdu; belki kalan küçük orman alan› pahas›na. Bizansl› Michael
arazilerine iliflkin bat›l inançlar›n› bize hat›rlatan, kadimlerin Argaeus’unun),
9
Hasan Da¤›’n›n, Nemrut’un, Süphan’›n, Tendürek ve A¤r›’n›n yükselen
Akdeniz k›y›lar›n›n süsü güzel k›z›lçam› (Pinus brutia) bar›nd›r›r. Daha yüksek
volkanlar›yla, ilk H›ristiyanlara s›¤›nak ve naif sanatç›lar›na hammadde sa¤layan
ormanlarda, çeflitli mefle türlerinin çamlarla kar›flt›¤›n› ve nihayet Akdeniz’in bafl
eflsiz peribacalar› ülkesi Kapadokya’n›n volkanik arazileri, ve Alpler’in da¤l›k
nöbetçileri muhteflem sedirlere (Cedrus libani), yol verdi¤ini görürüz. Tüm bunlar,
cennetine rakip Keltlerin ülkesi, çam ormanl› Galata.
her türden di¤er küçük çal›-a¤açlar yan›nda geçifli yer yer imkâns›z hale getiren
Gezgin yüzünü ö¤le günefline çevirirse, hayranl›k verici, neredeyse kesintisiz,
testereyi and›ran bir zirveler zinciri gözüne çarpacakt›r. “... Taurus, çok sarp ve
haflin, geçit vermez ve engebeli, bir orduyu öylesine da¤›tabilir ki tekrar biraraya
ve yabani zeytin, funda, keçiboynuzu, sak›z a¤ac›, bö¤ürtlen, zakkum a¤ac›,
mersin, yabani f›st›k a¤ac› ve hatta sandal a¤ac›ndan oluflan canl› Akdeniz
çal›l›klar›yla sar›l›d›r.
getirilemez ve atlar›n nallar›n› mahvedebilir” diyor epeyce gezip dolaflm›fl olan
Antalya’da ve hem bat›ya hem do¤uya uzanan k›y›larda deniz, çocu¤u da¤lar›
Michael Attoliota. Ama güneydo¤uya do¤ru, bu da¤l›k görüntünün sadece bir
flefkatle okflar ve bu flefkat, ifadesini, ziyaretçiyi y›kayan, kayalarla derdest edilip
ilüzyon oldu¤u ortaya ç›kar; zarif ad›mlarla Seyhan ve Ceyhan’›n, kadim Sarus ve
sihirli sularla y›kand›¤›n› hissettiren turkuaz dalgalarda bulur. Ziyaretçi e¤er bir
Piramus’un verimli deltas›na alçalan engin bir kireçtafl› platosunun kuzey ucudur,
flekilde bilime meyilliyse, etraf›ndaki hayat›n canl›l›¤›yla hayrete düflecektir:
o kadar. Gezgin, ovalara ulafl›m›n tek kolay yolunu tercih edebilir —köpüren
Ormanda, çal›l›kta, hatta zarif küçük kertenkelelerle, belki bir Lacerta muralis ile
sular› 1190 y›l›n›n s›cak bir Temmuz gününde ‹mparator Friedrich Barbarossa’ya
karfl›lanaca¤› kaya yar›klar›nda ve hepsinden önce, tuhaf Caretta caretta ile belki
mütecaviz niyetlerini hayat›yla ödeten Gülek Bo¤az›’n›.
de yanyana yüzece¤i denizde; e¤er beyniyle de¤il de kalbiyle görmeyi tercih
Gezgin, bunun yerine güneybat›ya gitmeyi seçerse, daha fazla çeflitlilik arzeden
ederse, pek çok sanat objesiyle büyülenecektir.
bir manzara önüne serilecektir. Yol kadim Hierapolis’e, Denizli’ye do¤ru
Bu sihirli ülkenin sonsuz do¤al güzellikleri insan zihniyle yarat›lan güzelliklerden
gidiyorsa, kar beyaz› traverten merdiven onu bir masal ülkesinin giriflinde
ay›r›lamaz. Asl›nda, do¤al objelerin bile güzelli¤ini yaratan zihindir. Bu yüzden
bulundu¤una inand›racakt›r. fiifal› ›l›k banyolar›n keyfini sürerken, kaya
gören bazan, kendi hayret ve hayranl›k hislerini neden heryerde yerlilerin
çöküntülerinden kaynaklanan bu harika sanat eserine Strabon’un neden
paylaflmad›¤›na flaflabilir. Türkiye bir cennet, (bu bir kavram çeliflkisi
“plutonyum”*, “yeralt› aleminin ürünü” dedi¤ini zihninden geçirecektir belki. Bu
olmayacaksa) geliflmeye aç›k, diye düflünebilir. Bilgi, bilim ve sanat›n daha
ebedi güzellik ülkesinde Hades’in evinin bile bir cennet bahçesi olmas›
fazlas›n› yapabilece¤i bir yer. Ama bu fleyler zaten Türkiye’de ortaya ç›kmad› m›;
gerekti¤ini mi düflündü yoksa?
Miletus’ta, Ege’nin muhteflem limanlar›nda? Tabiat’›n kendisinden yay›lan,
‹lk kez ‹skenderiye’deki Museion’›n büyük yöneticisi Eratostenes taraf›ndan
Taurus diye isimlendirilen zirveler bariyeri bir kez geçildi mi, dingin kireçtafl›
doruklar›n›n (ki en çarp›c›s› bat›daki Tahta Da¤, sönmez atefli Chimaera’yla,
kadim Helen dünyas›n›n üç Olimpos’undan biridir) oluflturdu¤u fl›k çerçeve
insano¤lunun o en soylu ülkülerini, sanat ve bilimi yaratan ilham burada de¤il
miydi? Böylesine zengin bir kaynak tüketilmifl olabilir mi? Elinizdeki kitap bu
do¤urgan soruya bir cevapt›r. Sayfalar›n› çevirin ve kendiniz karar verin.
A. M. Celâl fiengör
içinden tamamen farkl› türde bir sahil düzlü¤ü, üçlü bir traverten teras, adeta
kireçtafl› fundal›¤›ndan yap›lma asma bahçeler kendini gösterecektir. Burada daha
alçak rak›mlar, Çanakkale Bo¤az› kadar kuzeye uzanan zengin ormanlarda
* Kimyasal element de¤il, Pluto (ve Hades), yeralt› (ölüler) aleminin tanr›s›.
10
11
SU
SALDA GÖLÜ
(s. 14—15). Salda (yüzölçümü 4370 ha.) 200 metreye yak›n
derinli¤iyle Türkiye’nin en derin göllerindendir. Salda meflhur berrakl›¤›n›
derinli¤ine borçludur; bu derinlik gölün dibini kuvvetli rüzgârlar›n etkisinden
korur. Magnezyum, soda ve kil içeren bu berrak ve temiz su baz› cilt
hastal›klar›na iyi gelir.
KIZILCAHAMAM
CÜNEYT O⁄UZTÜZÜN
(s. 16—17). Ankara, K›z›lcahamam’da bir gölet. Suya gö¤ün
mavisinin ve arka taraftaki da¤larda bulunan orman›n sonbahar renkleri vurmufl.
TURGUT TARHAN
KÖRO⁄LU DA⁄LARI
GEREDE
SU
TURGUT TARHAN
(s. 21). Bolu’nun Gerede ilçesi yak›nlar›nda, Köro¤lu Da¤lar› eteklerinde
küçük bir flelale.
20
(s. 18—19). Orman içinde küçük bir göl.
TURGUT TARHAN

Benzer belgeler