ihmalin merkez üssü: türkiye

Transkript

ihmalin merkez üssü: türkiye
editörden
ERTAN GENÇTÜRK
[email protected]
Çalışma hayatı, Türkiye’nin en sorunlu ve zor alanlarından biri. Çalışma Hayatı denildiğinde insanın aklına ilk gelenlerden biri de, şüphesiz ‘sendika’ oluyor. Türkiye’de sendikaların içinde bulunduğu sorunlar elbette ki, çalışanların
karşı karşıya olduğu sosyo-ekonomik zorlukları da kapsıyor. Bu sorunların çözümü için gayret gösteren kuruluşların başında da Türk-İş geliyor.
Dergimizi okumaya başladığınız günlerde muhtemelen Türk-İş’in Genel Kurulu gündemde olacak. 2007’den bu yana geçen 4 yıl içinde Türk-İş’in duruşu ve
yaptıkları bu genel kurulda değerlendirilecek. Türk Metal Sendikası olarak biz de
bu genel kurulda, sendikamızın görüş, düşünce ve önerilerini delegelerle paylaşacağız. Dileriz, bu genel kuruldan Türk-İş daha güçlenerek, en azından çalışanların
hak ve çıkarlarını geliştirmek amacıyla birlik ve beraberlik konusundaki kararlılığını
tazeleyerek çıkar. Bizim Türk Metal olarak amacımız bu yönde olacak…
Dergimizin bu sayısında, üyelerimizi ve okurlarımızı Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak’ın “Sanık Sandalyesindeki Küreselleşme” başlıklı yazısı karşılayacak. Uluslararası kuruluşların yapmış olduğu, “İnsani Gelişme Endeksi,” “İş İçin En İyi Ülkeler” ve
“Küresel Barış Endeksi” başlıklı araştırmalardan yola çıkan Genel Başkanımız, özellikle
A.B.D ve Avrupa Birliği ülkelerinin içine düştüğü problemli durumların nedenlerini sorguluyor. Yunanistan, İtalya ve ABD’de yaşanan gelişmelerin, Türkiye’de kendini göstermemesi için de önerilerini sıralıyor. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın, küreselleşmeyi
sanık sandalyesine oturttuğu başyazısı inanıyoruz ki hepimizin, dünyadaki gelişmelere
bakışına da yeni katkılarda bulunacak…
Bu sayımızda, oldukça geniş bir içerik ile üyelerimizin ve okurlarımızın okuma isteklerini
kamçılamaya çalıştık…
Akademik çevreler tarafından hazırlanan makaleler ile özel röportajlar ve köşe yazıları ile,
Genel Merkez’den ve Şubelerimizden haberler ile Eğitim haberleri ile her zaman el üstünde
tutacağınız bir dergiyi sizlere sunmaya çalıştık…
Dergimize gösterdiğiniz ilgiye tekrar tekrar teşekkür ediyoruz. Sizlerin beğenileri ve yapıcı
eleştirileri, dergimizi güzelleştirenler arasına sizlerin ismini de yazacaktır.
Hepinize Güzel Günler…
∆
İÇİNDEKİLER
4 Genel Başkan’dan Başyazı
6 Haber Sektörden
8 Kısa Haberler
9 Haber Çalışma Hayatından
10 İki Haber
11 Haber Türk Metal’den
12 Haber Konfederasyondan
14 Kapak Konusu İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonu Kurma Yükümü
20 Haber UAMİF Toplantısı
22 İşte Hayatımız Ümit Aydemir
26 Makale Avrupa Üzerinde Kara Bulutlar…Soğuk Rüzgarlar…
28 Haber İhmalin Merkez Üssü Türkiye
30 Haber Otomotivin Yükseldiği Ülkede Verimli İşçi Olmak
32 Bizim Fabrikalarımız Arçelik A.Ş.
36 Makale Prof. Dr. Serpil Aytaç
42 Haber İstihdam Sorunu=Göç
45 Köşe Vuruşu
46 Haber Dünyadan
48 Haber Arap Baharı Ya da Filler ve Çimenler
50 Uluslararası İlişkiler
52 Makale Hülya Uzuner
55 İnterneti Nasıl ve Ne Kadar Kullanıyoruz?
58 Türk Metal – MESS Eğitim Ankara
60 Kitap
61 Sinema
62 Bulmaca
64 Kazanan Numaralar
65 Bizden Haberler
TÜRK METAL SENDİKASI
AYLIK YAYIN ORGANI
Kasım 2011 | Sayı: 148
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası Adına
Pevrul KAVLAK
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Bekir EROĞLU
HABER MÜDÜRÜ
Ertan GENÇTÜRK
ARAŞTIRMA
M. KEMAL ŞEN
YÖNETİM MERKEZİ
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepe Mahallesi Yaşam
Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520
Söğütözü/ANKARA
Tel: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
[email protected]
GRAFİK UYGULAMA
CTCP REPROTEK
BASKI
Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası Tesisleri
İstanbul Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKARA
Tel: 0(312) 384 73 44 - 45
YAYIN TARİHİ: 30 / 11 / 2011
YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ
YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY
YAYIN DİLİ: TÜRKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına uyar.
Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
36
14
“İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası” Geliyor
İş sağlığı ve güvenliği konusu, Türkiye’de de her geçen
gün hak ettiği önem ve değeri kazanıyor. Bu alandaki
yasal düzenlemelerin Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirilmesi için çalışmalar sürüyor. Kocaeli Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gönül Balkır’ın, İş Sağlığı ve Güvenliği konusundaki yasal durumu ve bu konuda hazırlanan yasa taslağını ele alan yazısı, dergimizin
bu sayısında.
20
UAMİF Merkez Komitesi Toplantısı
Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu, 32.
Merkez Komite toplantısı, Kazakistan’ın başkenti
Astana’da yapıldı. Toplantıya, Türkiye’den Sendikamızı
temsilen, UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel
Mali Sekreteri Mehmet Soyupek ile Sendikamız Genel
Sekreteri Muharrem Aslıyüce katıldı. Toplantıya ilişkin
ayrıntılar dergimizde.
26
Avrupa Üzerinde Kara Bulutlar
Avrupa Birliği’ni derinden etkileyen ekonomik kriz, Yunanistan ve İtalya’da hükümetleri devirdi. Euro bölgesinde şimdi sıra hangi ülkede? Bir çıkar birliği adına Kurulan Avrupa Birliği’nin geleceği tehlikede mi? Mustafa Kemal Şen’in araştırması, bu ve bunun gibi sorulara yanıt arıyor.
İş Kazalarını Önlemede Güvenlik Kültürünün Önemi
İş kazalarının önlenmesi için, iş kazaları henüz ortaya çıkmadan önce tehlikenin kaynağında kontrol altına
alınması, riskleri asgari düzeye indirecek şekilde çalışma sistemlerinin ergonomik tasarımı, kişisel koruyucu
ekipman kullanımının sağlanması büyük önem taşıyor.
Uludağ Üniversitesi İ.İ.B. Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Serpil Aytaç’ın konuya ilişkin makalesinin ikinci bölümü bu sayımızda.
28
İhmalin Merkez Üssü Türkiye
Van’da ardı ardına meydana gelen depremler, bütün ülkeye deprem gerçeğini yeniden hatırlattı. Ülkeyi acıya
boğan her deprem sonrası yapılması gerekenler gündeme geliyor, yetkililer alınacak önlemleri sıralıyor… Ancak bunlar yetmiyor ; yetmeyecek… En etkili deprem
hattındaki Türkiye’de deprem gerçeği bu sayımızda.
52
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve
Sendikal Örgütlenme
Son yıllarda sağlanan olumlu gelişmelere rağmen, kadınların çalışma hayatı ve sosyal hayattaki sorunları
devam ediyor. Türk-İş Kadın İşçiler Uzmanı Hülya Uzuner, dergimizin bu sayısında yeralan makalesinde, kadının işgücü piyasasına ve sendikal örgütlenmeye katılımının önündeki engelleri ve bu konudaki kısa ve orta
vadeli çözümleri ele alıyor.
BAŞYAZI // BAŞKANDAN
Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
[email protected]
twitter.com/KavlakPevrul
Dünyadaki insanların hemen hemen en beğendiği ülke olan Amerika, şimdi
kaynayan bir kazan durumunda. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan
Amerika’da 45 milyon insan açlık sınırında yaşıyor.
İtalya ve Yunanistan’da
hükümetler, ayaklarını yorganlarına göre uzatmadığı için yıkıldı. Bize
göre, bu ülkelerin yanısıra, birçok dünya ülkesinde var olan benzer sorunlar için bir mahkeme kurulsa, sanık sandalyesine ilk
oturtulması gereken, hesap vermesi gereken küresel güçler olacaktır.
4 // KASIM 2011
SANIK
SANDALYESİNDEKİ
KÜRESELLEŞME…
İnsanca yaşamak, bütün insanların özlemi. Dünyadaki 7 milyar insan, işte bu özlemi gerçekleştirmek için
yaşam savaşı veriyor. Ama, insanca yaşamaya hakkı olmasına rağmen, yüzlerce milyon insan yaşam savaşında yenik düşmeye adeta mecbur bırakılıyor. Şartlar her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Barış, refah, özgürlük, adalet ve demokrasi kavramları, anlamlarına ancak insan’ın yanında kavuşmasına rağmen, insanlar giderek bu kavramlardan uzaklaştırılıyor. İnsanlığın 1970’li yıllardaki yaşam kalitesine bugün sahip olamadığı yolundaki
Birleşmiş Milletler tespitleri de bu görüşümüzü destekliyor.
Bu yılın başlarında dünyadaki 169 ülkeyi kapsayan, “İnsani Gelişme Endeksi” başlıklı araştırmanın sonuçları, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından açıklandı. 169
ülke içinde, yaşanacak olan ülkelerin başında sırasıyla Norveç,
Avustralya ve Yeni Zelanda geliyor… Türkiye, 169 ülke arasında
83’üncü sırada…
Öte yandan, Forbes Dergisi tarafından yayınlanan ve 134 ülkeyi kapsayan “İş İçin En İyi Ülkeler” başlıklı araştırmada ise ilk sırayı Kanada
alıyor. Bu araştırmada ülkeler, başta endüstrideki ileri teknoloji kullanımı olmak üzere, para ve ticari özgürlükler dahil, 11 alanda kritize ediliyor. Kanada, Yeni Zelanda ve
Hong Kong’un ilk 3’ü paylaştığı bu
araştırmada Amerika 10’uncu sırada, geçen yıl 46’ıncı olan Türkiye ise
54’ncü sırada yer alıyor.
Bir diğer araştırma ise ülkelerdeki
huzura ilişkin…
Ekonomi ve Barış Enstitüsünün
(IEP) tarafından hazırlanan “Küresel Barış Endeksi” başlıklı ve ülkeleri
huzur bakımından sıralayan araştırmanın sonuçlarına göre, dünyanın
en huzurlu ülkeleri arasında, İzlanda, Yeni Zelanda ve Japonya ilk üç
sırada yer alıyor. Bu araştırmada ülkeler, iç ve dış çatışmalar, toplumda
güvenlik, komşularla ilişkiler, şiddet,
silah harcamaları ve çeşitli alanlarda özgürlükler olmak üzere 23
başlıkta ele alınıyor. Amerika’nın ilk
10’da yer almadığı bu araştırmada,
Türkiye 153 ülke arasında 127’nci
sırada bulunuyor.
Bu çalışmalarda ülkelerin sıralamasına baktığınızda, gerek yaşam kalitesi, gerek iş imkânı, gerekse huzur bakımından ön sıralarda olan,
yani ‘yaşanacak’ ülkelerin hemen
hemen tamamı kuzey yarım kürede… Ama daha ilginç olan, G-20 ülkelerinden sadece Avustralya ve
Japonya’yı yaşanabilir, iş yapmaya
uygun ve huzurlu ülkeler arasında
görüyorsunuz. Diğerlerinin büyüklüğü ise sadece lafta… Özellikle A.B.D
ve Avrupa Birliği ülkelerinin ilk sıralarda olmayışı dikkat çekiyor.
Yunanistan’ın ve İtalya’nın, kirli para
politikaları sonucu bir çöküşün eşiğine gelmesi, İspanya ve Portekiz’in
sırada beklerken, dünyada ‘özgürlüğün ve refahın kalesi’ olarak bilinen Amerika’da ekonomi ve politikadan farklı seslerin çıkması ve bunun sonucu hem ekonomide hem
de politikada kalitenin hızla irtifa
kaybetmesi, 2011 yılının, tarih sayfalarında çok farklı bir şekilde yer almasına yol açacak…
Hem ekonomi hem de politika anlamında temiz anlayış ve uygulamaları seçen ülkeler, dünya siyasetinde
ön planda olan ve ekonomileri giderek daralan A.BD ve Avrupa Birliği ülkelerini geride bırakmaya, hatta tur
bindirmeye başladı…
Peki ne oldu da böyle oldu?..
Birleşmiş Milletler’in 1970’li yıllar
dünyasının bugünkünden çok daha
iyi ve yaşanılır olduğunu söylemesi,
neticede küreselleşme veya globalleşme gibi isimlerle tarif edilen yeni
düzenin sorgulanmasını da kaçınılmaz yapıyor…
Yeni Dünya Düzeni, dünyayı savaş
alanına çevirdi. Dünyaya ve insanlığa açlık getirdi, yokluk, yoksulluk, işsizlik ve hastalık getirdi… Yeni Dünya Düzeninde, ekonominin insan
için olduğu unutuldu. İnsanın ekonomi için olması gereğinden hareket edildi. Ekonomi tavana çıktı belki
ama, insan hep yerlerde süründü…
Bu düzenin yol açtığı yıkımlar sonucunda, şimdi 925 milyon insan açlık, 4 milyar insan da yoksulluk sınırında yaşıyor.
Nobel Ödüllü Ekonomist Joseph
Stiglitz’in dediği gibi, Yeni dünya
düzeninde ekonomilerin ipleri, çok
uluslu şirketlerin eline geçti. Böyle olunca da, önce insanlık, sonra
da özgürlük, refah, barış, demokrasi, hukuk ve adalet gibi değerlerle birlikte sosyal devlet de yok olmaya başladı…
Hizmet sektörü giderek genişlerken, sanayi daraldı. Finans sektörü, bütün ülkelerde tavan yaptı… İşgücü piyasaları esnekleştirildi. Örgütlenme engellenerek, çalışanların pazarlık güçleri zayıflatıldı. Adı
her geçtiğinde beraberinde işten
çıkarmaları ve yolsuzluğu çağrıştıran özelleştirmelerle, ülkelerin kendine ait değerleri birer birer ellerinden alındı. Kamu hizmetleri ve sosyal güvenlik sistemleri tasfiye edildi.
Hem sağlık hem de eğitimde özelleştirmelerle, sosyal devlet bitirildi. Tarım kesiminde köylüye, çiftçiye yapılan sübvansiyonlar kaldırıldı… Çalışma hayatında kuralsızlığı
egemen kılan yaklaşımlar, çağdaşlık
etiketli birer tuzak olarak, hem çalışanları hem de sendikaları olumsuz
yönde etkiledi… Başlıklar halinde sıralamaya çalıştığımız bu gelişmeler
neticesinde, dünya genelinde, başta
emekçiler olmak üzere, insanca yaşama arzusu içindeki büyük kitlelerde bir huzursuzluk başladı…
İşte Yunanistan… İşte İtalya ve işte
Amerika…
Dünyadaki insanların hemen hemen en beğendiği ülke olan Amerika, şimdi kaynayan bir kazan durumunda… Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Amerika’da 45
milyon insan açlık sınırında yaşıyor… İtalya ve Yunanistan’da hükümetler, ayaklarını yorganlarına göre
uzatmadığı için yıkıldı… Bize göre,
bu ülkelerin yanısıra, birçok dünya ülkesinde var olan benzer sorunlar için bir mahkeme kurulsa, sanık
sandalyesine ilk oturtulması gereken, hesap vermesi gereken küresel
güçler olacaktır.
Biz de ülke olarak G-20 içindeyiz ve
dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındayız. Ama bizim de sorunlarımız var. Biz ne kadar dillendirmesek de, uluslararası platformlarda bunlar konuşuluyor. OECD verilerine göre, dünyada işsizlik ve yoksulluk bakımından ilk sıralarda olan
Türkiye’de her 100 kişiden ancak
44’ü çalışıyor veya iş arıyor. Geri kalanlar da bunlardan geçiniyor. Öte
yandan, gelir adaletsizliği bakımından en kötü 3 ülke arasında olan
Türkiye’de kredi kartı ve tüketici kredisi nedeniyle 2 milyon kişi icralık
durumda…
Evet… Türkiye’nin manzarasına
daha geniş açıdan, daha çarpıcı örneklerle bakmak mümkün. Bu ülkeyi seven hiç kimse, Türkiye’nin İtalya ve Yunanistan benzeri bir akıbete
mahkum olmasını istemez, istememeli de… Ama sadece bu yetmiyor.
Ülkeyi idare eden kadroların, çalışma hayatıyla ilgili gelişmelerde sendikalar ile uyum içinde olması, sosyal devleti yaşatması, başta çalışanlar olmak üzere, bu ülke için elini taşın altına koyan her kişi ve kuruma değer vermesi, değer katması gerekiyor. İşte bunlar yapıldığı zaman, Türkiye’nin tansiyonu normalleşecek ve ülkemiz ihtiyaç duyduğu
pozitif enerjiyi de halkına ve kurumlarına yükleyecektir.
KASIM 2011 // 5
HABER // SEKTÖRDEN
Türk Mühendisler tasarlıyor,
Türk işçileri üretiyor,
Ford Dünya’ya pazarlıyor…
Arçelik, engelliyi evinde istihdam
edecek…
Arçelik, evden dışarı çıkamayan engelliler için yeni bir istihdam alanı yaratarak, engelli vatandaşların evine çağrı merkezi kurdu.
Ford’un yeni motoru Duratorq motor için Eskişehir İnönü fabrikasındaki tanıtımda konuşan Ford Otosan Genel Müdürü Nuri Otay, “28 yıldır yerli motor üretimi yapan İnönü fabrikamız, sıfırdan motor geliştirip üreten,
Ford’un Avrupa’daki iki merkezinden biri. Duratorq dizel motor ailesinin geliştirilmesindeki en büyük pay Türk
mühendislerin. Burada geliştirilen motorlar dünya pazarlarındaki modellerde de kullanılıyor” dedi.
Yeni nesil Duratorg motor, eski versiyona kıyasla daha
verimli, daha dayanıklı, çevreci ve %17 oranında daha
düşük yakıt tüketimi değerlerine sahip. Ford’un ticari
araç ürün gamındaki en yeni ve en gelişmiş dizel motor
olan yeni nesil Duratorq, başta Transit olmak üzere bütün ticari modellerde kullanılacak.
Türk Traktör’den 9 ayda
30 bin traktör satışı…
Türk Traktör, 2011 yılının 9 aylık satış sonuçları açıkladı. Açıklamada dokuz aylık periyotta 29 bin 592 traktör
satışı gerçekleşirken, traktörlerin 23 bin 746’sının yurtiçinde, 5 bin 846’sının ise yurtdışı pazarında satıldığı bildirildi. Geçtiğimiz ay 600 bininci traktörünü banttan indiren Türk Traktör’ün Genel Müdürü Marco Votta, “2011
yılı, hem çiftçi, hem de biz üreticiler açısından çok verimli bir yıl oldu. Tarımı etkileyen bütün faktörlerin olumlu çizgide ilerlediği bir yıl yaşıyoruz. Bu yıl, Türkiye traktör pazarı, uygun iklim, yüksek rekolte, düşük faizli kredi
imkanı ile, geçen yılın ilk yedi ayına göre %133 artış yaşadı. Türk Traktör olarak biz de, pazarın olumlu koşullarından ve bu ivmeden faydalanarak, aldığımız başarılı
sonuçları korumaya devam ediyoruz” dedi.
6 // KASIM 2011
Şirket tarafından yapılan açıklamada, birçok şirketin
zorunlu kontenjan çerçevesinde engelli istihdam ettiği, ancak, hastalığından dolayı evden çıkamayacak durumda olan koroner akciğer yetmezliği, MS gibi hastalıklara sahip kişilerin yanısıra, evinden çıkabilecek durumda olan, ancak ulaşım zorlukları nedeniyle işe kadar gidemeyen omurilik felçlilerinin bu kapsamın dışında kaldığı belirtildi. Engelli vatandaşlarımızın toplumla
bağlarının koptuğu ve psikolojik çöküntüyle de savaşmak zorunda kaldığı ifade edilen açıklamada, Arçelik’in,
bu gerçekten yola çıkarak, 400’ü aşkın engelliyi istihdam edecek yeni bir proje ile örnek bir uygulama başlattığı kaydedildi. Arçelik Tüketici Hizmetleri Direktörü
Hakan Turan, “Zaten çağrı merkezlerimizde engellileri
çalıştırıyorduk. Bunu evden de yapabilir miyiz diye düşündük. İlk etapta evine bağlı 6 engelliyi tespit ederek
projeyi başlattık” dedi.
Yerli Oto’da son açıklama Pandır’dan
“Doblo ve Fiorino yerli oto gibi…”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yerli otomobil üretelim” çağrısı sonrasında, geçen ay Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un da “Ortağımızla görüşüyoruz” diyerek isim vermeden işaret ettiği Tofaş’ın
CEO’su Ali Pandır, “Yerli markadan kasıt, katma değeri yüksek olan bir araç yaratmaksa, Tofaş’ın Doblo ve
Fiorino’su ciddi katma değeri olan araçlardır” dedi. Yerli
marka konusunda tanımın yapılması gerektiği görüşlerini yineleyen Pandır, “Yerli markadan ne kastedildiğinin
berraklaşması gerekiyor. Başlangıçta %100 yerli dendi, daha sonra yabancı sermaye ile ortak olunabilir diye
konuşuldu. Yerli marka ile ilgili düşüncelerimizi Mustafa Koç ABD’de dile getirdi. Ama ‘yerli marka’ konusunda yapılmak istenen neyse, bunun kesin tanımının yapılması gerekir” diye konuştu.
Yerli otoda iki modele destek…
Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’de
hem içten yanmalı motorlu, hem de elektrikli araçlarda yerli bir marka ve model sürecini teşvik ettiklerini
belirterek, ‘’Türkiye’de çıkacak markanın elektrikli araç
olması veya içten yanmalı motorlu bir araç olması bizim açımızdan fark etmiyor. Sektörü iki açıdan da teşvik eden, iki açıdan da destekleyen bir yaklaşım içindeyiz’’ dedi.
Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’nda konuşan Bakan
Ergün, otomotiv sektöründe Türkiye’nin 50 yıllık bir birikimi bulunduğunu, ayrıca çok güçlü bir yan sanayinin ve
teknolojik birikimin ortaya çıktığını, buna rağmen, zaman zaman bazı denemeler olsa da, milli bir marka ve
model oluşturma konusunda başarı elde edilemediğini
ifade etti. Ergün, ‘’Türkiye’de iç pazar, Türkiye’de üretilen
otomobiller tarafından tatmin edilemiyor. % 70 oranında ithalatla karşılanıyor. Müşteri taleplerini karşılayan
model ve markalar olarak, burada yeterli üretimi gerçekleştiremediğimizi görüyoruz. Bu nedenle, hem dünyadaki diğer markalara Türkiye’de yeni yatırım yapma
davetimizi tekrarlıyoruz, hem de artık bu büyüyen pazarda Türkiye’nin kendi marka ve modelini oluşturma
konusunda da çok avantajlı bir konumda olduğunu görüyoruz” dedi.
Oyak Renault Genel Müdürü
Tarık Tunalıoğlu:
Elektrikli Otomobilimiz var ama
şarj istasyonumuz yok!
Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinden sonra satışa sunulacak araçlar
için hala yeterli şarj istasyonunun kurulmadığını söyledi.
Tarık Tunalıoğlu, elektrikli araçlarda alt yapı ve üretimin
paralel yürümesi için çalıştıklarını belirterek, “Bu güne
kadar hep, altyapı ve ürün birbirini bekledi. Alsak nerede
sarj edeceğiz’ Şarj istasyonu kursak kim gelip şarj edecek? Birinin öncü olması gerekiyordu. O marka da Renault oldu” dedi.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
Makine Kimya’da üç yeni tesis açtı…
Altyapı çalışmaları konusunda Büyükşehir Belediyeleri ile anlaşmalar yaptıklarını ifade eden Tunalıoğlu,
“Türkiye’de alt yapıda yapılması gerekenler biraz gecikti. Bazı Avrupa ülkelerinde şarj istasyonları var, araba
yok. Adamlar o kadar öne gitmişler. Dört tane Renault
marka elektrikli araç var. Bunun için bir standart oluşturmaya çalışıyoruz. Avrupa’da böyle bir standart var.
Bu standartlarda bir şarj sistemi kurmaya çalışıyoruz.
Hangi Renault marka araç gelirse gelsin bu istasyonlarda şarj edebilecekler” diye konuştu.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, MKE bünyesindeki Ağır Silah ve Çelik Fabrikası’nda faaliyet gösterecek
olan dikey ısı işlem tesisi, top montaj atölyesi ve Ar-Ge
Binası’nın açılışını yaparak hizmete soktu. Yılmaz, açılış töreninden sonra, fabrikaya ait atölyelerde incelemelerde bulundu ve MKE işçileriyle bir süre sohbet etti.
KASIM 2011 // 7
KISA HABERLER
Yeni yılda ne kadar vergi ve
harç ödenecek?
Yeni yılda, çeşitli vergi ve harçlar ile cezalar, %10,26
oranında artacak. Pasaport harçlarından MTV’ye, emlak
vergisinden trafik cezalarına kadar,devletin gelir sağladığı kalemlerde artışlar olacak. Yeni yılda, fatura ve gider pusulası vermeyenler ve almayanlar devlete 187,4
lira ceza ödeyecek. Yeni yılda trafik cezaları da %10,26
oranında artacak. Ehliyet almak isteyenler, B sınıfı sürücü belgesi için 278,2, uluslararası sürücü belgesi almak
isteyenler 185,5 lirayı gözden çıkaracak. Bu arada, emlak vergisine tabi değerler, 2012 yılında, yeniden değerleme oranının yarısı kadar artış görecek. Böylece, ev sahipleri emlak vergisini % 5,1 zamlı ödeyecek. Veraset ve
intikal vergisiyle ilgili istisnalar ve dilimler de yeni yılda
yeniden değerleme oranı kadar artacak.
Sanayi üretiminde sürpriz
Büyümenin öncü göstergesi sanayi üretimi, Eylül ayında beklentileri aştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sanayi üretimi Eylül’de % 12 arttı. Takvim
etkisinden arındırılmış endeks Eylül’de, geçen yılın eylül
ayına göre % 6 artış kaydetti. İmalat sanayi sektörü endeksi de, geçen yılın eylül ayına göre % 12.8 artış gösterdi. Söz konusu dönemde madencilik ve taşocakçılığı
sektörü endeksi % 2,2, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi de % 9.9 artış
gösterdi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
sanayi üretimi verilerine ilişkin olarak. “Bu veriler, dünya
genelinde yaşanan ekonomik sorunlara rağmen, ülkemizin büyüme ve üretim dinamiklerinin ne kadar güçlü
olduğunu göstermektedir’’ dedi.
8 // KASIM 2011
İhracatta Singapur ve Hong Kong’a
odaklanıyoruz
Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı konumunda olan
Avrupa’daki ekonomik durgunluğun etkilerini sınırlandırmak için alternatif pazar arayışları gündeme gelirken; ekonomi yetkilileri, Singapur ve Hong Kong başta
olmak üzere, yüksek pazar potansiyeli taşıyan Asya Pasifik Bölgesi’ne odaklanılması yönünde çalışmalar olduğunu söyledi. Hong Kong ve Singapur’un, yaklaşık 160
milyar dolarlık pazar potansiyeline sahip olduğuna dikkat çeken yetkililer, söz konusu iki ülkenin Türkiye’nin ihraç ürünleri kompozisyonunda sektörel potansiyele sahip olduğuna işaret etti. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, Avrupa’da yaşanan ekonomik daralmadan etkilenmemek için, Türkiye’nin ihracatının krizden etkilenmeyen Asya pazarına yönelebileceğini vurgulamıştı.
2.2 milyon kişi sigaraya ‘elveda’ dedi
CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in soru önergesine yanıt veren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, toplam 2.2 milyon kişinin sigarayı bıraktığını
bildirdi. Eker’in verdiği rakamlara göre, sigara kullanan
kişi sayısı 14 milyonun altına düştü. Mayıs 2008’den
beri sigara satışlarında düşüş var. Sigaradan elde edilen ÖTV miktarı, 2008’de 10 milyar 888 milyon 211 bin
TL, 2009’da 11 milyar 546 milyon 93 bin TL ve 2010’da
14 milyar 784 milyon 461 bin TL.. 2010 Küresel Yetişkin
Tütün Araştırması sonuçlarına göre, 15 yaş üzeri sigara
kullananların oranı % 27,1.Kadınların %13,8’i, erkeklerin
ise % 40,7’si sigara kullanıyor.
HABER // ÇALIŞMA HAYATINDAN
Geçici işçiler 8 ay çalışacak
Hükümet, yılbaşına kadar 50 bin geçici işçi alınacağını açıkladı. Hükümet, işsizliği azaltmak, toplum yararına
çalışma programını hayata geçirmek için okul boyama,
ağaç dikme gibi işlerde çalışacak işçileri 6 ay yerine 8 ay
çalıştıracak. Ağırlıklı olarak Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz’den seçilecek geçici işçilere asgari ücret
ödenecek ve sigortaları yapılacak. İstihdam edilecek 50
bin geçici işçi, belirlenen 23 ilden seçilecek. Daha önce
İstanbul’daki su baskınları, Antalya’daki sel felaketinde devreye sokulan toplum yararına çalışma programı,
şimdi de Van’da etkin olarak kullanılıyor. Van’daki depremin ardından 5 bin kişi işe alınacak.
688 bin umutsuz işsiz
Ağustos döneminde işsizlerin % 27.3’üne denk gelen
688 bin kişi 1 yıldan, 84 bin kişi ise 3 yıldan fazla süredir iş arıyor. İşsizlik oranı Ağustos döneminde, geçen yılın aynı ayına göre 2.2 puan azalışla % 11.4’ten % 9.2’ye
gerilese de, bu dönemde işsizlerin % 16.6’sına karşılık
gelen 419 bin kişi işsiz kaldı. Ağustos döneminde 450
bin kişi azalışla 2 milyon 521 bine inen işsizin umutlarını kaybetmeye başladığı görüldü.
Gençlik İstihdam Planı açıklandı
‘Emekli maaşı 200 TL artacak’
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, intibak
düzenlemesiyle emekli maaşlarının 10 ile 200 lira arasında artacağını belirtti. Bakan Çelik, İntibak zammının
aynı miktarda prim ödemelerine ve çalışmalarına rağmen, emeklilerin aynı zammı almaları için yapılan bir
düzenleme olduğunu söyledi. Bu düzenlemenin bir zam
değil eşitleme olduğunu vurgulayan Çelik, ilk ödemenin
2013’ü bulacağını da kaydetti. “Toplam maliyetinin ne
olacağı” sorusuna henüz net bir rakamla yanıt veremeyeceğini belirten Çelik, ancak, 3 bin 600 gün çalışarak
emekli olan yaklaşık 2,5 milyon kişinin 10 ila 200 TL artış alacağını açıkladı. Çelik, Yeşil Kart uygulamasının isminin de değişeceğini ifade etti.
Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından Ankara’da “Gençler İçin İnsana Yakışır İş: Türkiye’nin Ulusal Gençlik İstihdam Eylem Planı” konulu bir toplantı gerçekleştirildi.
Toplantıda planın ayrıntıları açıklandı. Plan kapsamında yapılan araştırmalar, üniversite mezunlarının okuryazar olmayanlara oranla daha az iş bulabildiğini ortaya çıkardı. Buna göre, okuryazar olmayanlarda işsizlik
%16.4 iken, yüksek öğretim mezunlarında işsizlik oranı % 32.5 seviyesinde. Eğitim durumlarına göre işsizlikte, eğitim düzeyinin yükselmesi ile birlikte işsizlik oranının yükseldiği tespit edilirken, bunun temel nedeni olarak, eğitim sistemi ile işgücü piyasasında etkin bir bağın kurulamamış olması gösterildi. İŞKUR koordinasyonunda hazırlanan eylem planı, Kalkınma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TÜİK, TİSK, DİSK, Türk-İş, Hak-İş heyetlerinin katkıları ile hazırlandı.
KASIM 2011 // 9
İKİ HABER
Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak
Twitter’da
Son birkaç yıldır bilişim teknolojilerinin hızla gelişmesi ve sosyal medyanın günlük hayatta daha fazla yer
edinmesi üzerine, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak da bir twitter hesabı
kullanmaya başladı.
Geçtiğimiz aydan itibaren gündemde yer alan konular üzerine twitt yayınlayan Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak, twitter’dan da takip edilebilecek. @KavlakPevrul özel ismiyle
bazı mesajlar da yayınladı…
Genel Başkanımızın Twıtter’da gündemdeki konularla ile ilgili son mesajları:
Bu anlamlı gün vesilesi ile VanErciş’te hayatını kaybeden 75 öğretmenimize Allahtan rahmet ve
tüm yakınlarına baş sağlığı diliyorum...
Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız üzerinde, türlü emeği
bulunan tüm öğretmenlerimizin
24 Kasım öğretmenler gününü kutluyorum.
Ulu önderimizin vefatının 73. yılında
onu sevgi ve saygı ile anıyoruz...
Van’da meydana gelen deprem nedeniyle başta bölge halkımız olmak
üzere, tüm milletimize başsağlığı
dileklerimi sunarım.
Bayramlar, kardeşlik, barış ve paylaşmaya vesile günlerdir. Herkesin
Kurban Bayramı’nı kutlar, mutlu bir
bayram geçirmenizi dilerim...
Ulusumuzun en büyük mirası olan
Cumhuriyetimizin 88. yıldönümünü
en içten dileklerimle kutlarım...
Not: Genel Başkanımızın ismi kullanılarak bazı hesaplar açılmaktadır. @KavlakPevrul hesabından başka bir hesaptan gönderilen mesajlar Genel Başkanımıza
ait değildir.
Bosch
Ticari Genel Müdürü
Dieter Wohlfarth:
Türk Metal’i
Takdirle İzliyoruz…
Sendikamızın Bursa ve Manisa’da
örgütlü olduğu Bosch işyerinin Ticari Genel Müdürü Dieter Wohlfarth
ve Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Lami Yağcılarcıoğlu, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ı makamında
ziyaret etti. Çalışma hayatı ile ilgili güncel konularının değerlendirildiği ziyarette, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Türk Metal’in sendikal faaliyetleri hakkında konuklarına bilgi verdi. Bosch Ticari Genel Müdürü
Dieter Wohlfarth Türk Metal’in sosyal ve kültürel faaliyetleri, özellikle
de eğitime verdiği önemi bildiklerini
ve Almanya’dan kendilerini takdirle
izlediklerini söyledi. Bosch yöneticilerinin Genel Başkanımızı ziyaretinde, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Bursa 2 Nolu
Şube Başkanımız Şevket Yılmaz da
bulundu.
10 // KASIM 2011
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Bosch yöneticileri ile birlikte…
HABER // TÜRK METAL’DEN
70 binden fazla
Türk Metal üyesi
işçi Anıtkabir’i
ziyaret etti
Türk Metal - MESS’in Ortak Eğitim
Projesi, “Işıklı ve aydınlık bir gelecek için Yaşam boyu eğitim” Ortak
Eğitim Projesi kapsamında, Ankara
Büyük Anadolu Otel’e eğitim amaçlı
gelen 75 bin Metal işçisi tarihi - kültürel geziler çerçevesinde Anıtkabir’i
ziyaret etti.
Türk Metal üyesi işçilere, üç-dört
gün süren eğitim toplantıları için
geldikleri Ankara’da, “sendikal ilişkiler, iş hukuku, iletişim ve insan ilişkileri, toplam kalite yönetimi, uzlaşma, kişisel mükemmellik- motivasyon ve özgüven, genel ekonomi, tüketici hakları” gibi dersler veriliyor.
Üyelerimiz, eğitimden arta kalan zamanlarda, spor aktiviteleri, bilgi yarışmaları ve eğlence programlarından oluşan sosyal etkinlikler de gerçekleştiriyorlar. Tarihi ve kültürel gezi kapsamında Kurtuluş Savaşı ve Anıtkabir Müzesi ziyaretleri de yapılıyor. Rehber eşliğinde gerçekleştirilen gezilere bugüne kadar çok sayıda üyemiz ilk kez katıldı. Anıtkabir’deki mozolenin ziyaret edilmesinin ardından, savaşların o günkü koşullarla yansıtıldığı Kurtuluş Savaşı Müzesi gezisi de, üyelerimiz için tarihin yeniden yaşanması anlamına geliyor.
Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe ve Eğitim Sorumlumuz Halime Aydın da, eğitime
katılan son Türk Metal ekibiyle birlikte Anıtkabir ziyaretine katıldı ve bu ziyaret, çekilen toplu fotoğrafla ölümsüzleştirildi.
2011’de 6500 kişi
Didim Büyük
Anadolu’da
tatil yaptı
2011’de 10.000’e yakın üyemiz
otellerimizden faydalandı…
Türk Metal Sendikası’nın Ege’deki
yatırımı olan “Didim Büyük Anadolu
Resort Otel’de” 2011 yılının yaz aylarında Türk Metal üye indiriminden
faydalanma yoluyla, toplam 6500
üyemiz ve ailesi tatil yaptı.
Üyelerimizin hemen hemen tamamı, sendikamıza ait tesislerde bir
hafta süreyle konuk oldu.
Denize sıfır bir koy içinde yeralan, 5 yıldızlı Didim Büyük Anadolu Resort Otel, üçüncü sezonunda, açık kapalı yüzme
havuzları ve SPA ve spor merkezleri, oyun alanları ile, bu sene de Türk Metal üyelerinin gözdesi oldu.
Didim’in yanısıra, Girne Büyük Anadolu Otel, Ankara’da Büyük Anadolu Otel ve Ereğli Büyük Anadolu Otel de, çok sayıda üyemiz tarafından tercih edildi. Üyelerimiz kendilerine sağlanan indirimden yararlanarak, bu tesislerde de konakladılar.
Bu yıl toplamda 10 bine yakın üyemiz, Türk Metal’in yatırımlarını değerlendirerek tatil yapmış oldu.
KASIM 2011 // 11
KONFEDERASYONDAN
TÜRK-İŞ’İN 21. OLAĞAN GENEL
KURULU
8-11 ARALIK TARİHLERİNDE
ANKARA’DA TOPLANIYOR…
İlki 6-7 Eylül 1952 tarihlerinde İzmir’de toplanan Türkİş’in, 21. Olağan Genel Kurulu 8-11 Aralık tarihleri arasında, Ankara Büyük Anadolu Otel’de toplanıyor. Türkİş’in son genel kurulu 6-9 Aralık 2007 tarihlerinde yapılmıştı.
Türkiye’nin en büyük ve en etkin işçi konfederasyonu
olan ve aynı zamanda Türkiye’nin en etkin sivil toplum
kuruluşlarından biri olan Türk-İş Konfederasyonuna,
sendikamız Türk Metal’in yanısıra, Tarım-İş, Orman-İş,
Türkiye Maden-İş, Genel Maden-İş, Petrol-İş, Tekgıda İş,
Şeker-İş, Teksif, Deri-İş, Ağaç-İş, Selülöz-İş, Basın-İş,
Basisen, BASS, Türkiye Çimse-İş, Kristal-İş, DokGemiİş, Türkiye Yol-İş, Tes-İş, TezKoop-İş, Türk Koop-İş, Tümtis, Demiryol-İş, Türkiye Denizciler, Hava-İş, Liman-İş,
Türkiye Harb-İş, Sağlık-İş, Toleyis, Türk Harb-İş, Türkiye
Gazeteciler, Türkiye Belediye-İş sendikası olmak üzere
toplam 33 sendika üye bulunuyor. Ayrıca, Kıbrıs TürkSen Federasyonu ile Hür-İş Federasyonları da, Türk-İş
Konfederasyonu üyesi sendikalar arasında yer alıyor.
TÜRK-İŞ’TEN VAN İÇİN YARDIM
KAMPANYASI
Türk-İş, 23 Ekim Pazar günü Van’da meydana gelen ve
yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği, binlerce
kişinin de yaralandığı deprem sonrası, konfederasyon
bünyesinde yardım kampanyası başlattı. Türk-İş’e üye
sendikalara gönderilen genelge ile, para yardımı yapmak isteyenler için banka hesap numarası bildirildi.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu da, 26 Ekim tarihinde Türk-İş’in de yer aldığı Birliğe Çağrı Platformu
12 // KASIM 2011
üyeleri ile, 7,2’lik depremden en çok zarar gören Van’ın
Erciş ilçesinde ve Van merkezde incelemelerde bulundu. ​Depremden hasar gören binalarda incelemelerde
bulunan Kumlu, depremzedelerle de sohbet etti.
Birliğe Çağrı Platformu’nun 30 Ekim 2011 günü yapmayı planladığı ‘sensiz olmaz’ yürüyüşü de deprem nedeniyle ertelendi​.
“Ulusal Gençlik İstihdam Eylem Planı Tanıtım
Toplantısı”nda konuşan Türk-İş Genel Başkanı
Mustafa Kumlu, “İnsana yapılan yatırım en iyi
yatırımdır” dedi.
GENÇLER, GELECEĞE OLAN UMUDUMUZUN
KAYNAĞIDIR…
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, 16 Kasım’da
Ankara’da gerçekleştirilen ve İş-Kur ile Birleşmiş Milletler tarafından ortaklaşa düzenlenen, “Ulusal Gençlik
İstihdam Eylem Planı Tanıtım Toplantısı”na katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, “Ulusal Gençlik İstihdamı Programı çerçevesinde hazırlanan ‘eylem planının’, ülkenin önemli
sorunlarından olan istihdam ve işsizlik konusundaki
yaklaşımları ve politika önerilerini ortaya koymasını temenni ettiklerini belirtti. Dünyanın büyük bir kriz içinde
olduğunu ve en ufak krizin bile tüm dünyayı etkilediğini hatırlatan Kumlu, “Bu süreç, çalışma yaşamını doğrudan etkilemektedir. İşsizlik, güvencesizlik, gelir adaletsizliği, yoksulluk gibi konular, eskisinden daha ağırlıklı olarak gündemde yer almakta, toplumdaki belirsizlik ve geleceğe dönük endişe dikkati çekmektedir. İşgücü piyasasındaki yapısal sorunlar en çok çalışma hayatına yeni başlayacak gençleri etkilemektedir. İşsizlik,
özellikle toplumun geleceğini belirleyecek olan gençler
arasında yaygındır. İşsizlik, gençleri çaresizliğe sürükleyerek, sosyal sorunlara neden olmaktadır. Onları en
verimli çağlarında üretim faaliyetinin dışında bırakarak
büyük ekonomik kayıplara yol açmaktadır” dedi.
“Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
genç işsizliğinin iki temel özelliği vardır:
Birincisi, genç işsizlik oranları yetişkin
işsizlik oranlarından her zaman daha
yüksektir. İkincisi, genç işsizliğinin
ekonomik koşullara daha duyarlı
olmasıdır. Genç işsizlik, ekonomik
durgunluk döneminde daha çok “Günümüzde en iyi yatırım, insana
yükselmekte, canlanma dönemlerinde yapılan yatırımdır. Gençler geleceğe
daha hızlı toparlanmaktadır.” olan umudumuzun kaynağıdır.
Hükümetler gençler için de “insan
onuruna yaraşır iş” olanaklarının
yaratılması için çaba göstermek görev
ve sorumluluğundadır.”
Genç işsizliğin sebeplerinin ve sonuçlarının iyi araştırılması gerektiğini ifade eden Kumlu, Türkiye’de yaşanan genç işsizliğinin nedenlerini açıklarken şunlara dikkat çekti: “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de genç
işsizliğinin iki temel özelliği vardır: Birincisi, genç işsizlik
oranları yetişkin işsizlik oranlarından her zaman daha
yüksektir. İkincisi, genç işsizliğinin ekonomik koşullara
daha duyarlı olmasıdır. Genç işsizlik, ekonomik durgunluk döneminde daha çok yükselmekte, canlanma dönemlerinde daha hızlı toparlanmaktadır.”
Kumlu, konuşmasında istihdama ilişkin yapılan çalışmaları değerlendirirken de, “Gençlerin istihdamına ilişkin ‘Ulusal Eylem Planı’ hazırlanması bu açıdan olumlu
bir adım olmaktadır. Ortak istihdam politikası oluşturulmasında ve sorunun çözümünde sosyal tarafların karar alma ve uygulama süreçlerine aktif katılımı önemlidir. ‘Benim yaptığım en doğru olandır’ yaklaşımı ile sosyal diyalog oluşturulması ve soruna çözüm getirilmesi
mümkün değildir. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Türkiye İş Kurumu’nun bu çalışmanın yapılmasında izlediği kurumlar arası işbirliğine dayalı katılımcı yöntemi
önemsiyorum, takdir ediyorum. Günümüzde en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır. Gençler geleceğe olan
umudumuzun kaynağıdır. Hükümetler gençler için de
‘insan onuruna yaraşır iş’ olanaklarının yaratılması için
çaba göstermek görev ve sorumluluğundadır” dedi.
KASIM 2011 // 13
KAPAK KONUSU
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
ORGANİZASYONU
KURMA YÜKÜMÜ GİRİŞ
Prof. Dr. Z. Gönül BALKIR
Kocaeli Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanı
[email protected]
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ihtiyacı insanlık
tarihi kadar eski olmasına rağmen, iş güvenliğinin bir sosyal ihtiyaç olarak kabulü ve iş güvenliği kavramı1, sanayileşmeyle başlayan fabrika tipi
üretim sürecinde, işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmeye çalışılmasıyla ortaya çıkmıştır2. Bu çalışmada, işçilerin iş güvenliği hakkının korunması
için, iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu kurma ve
yönetme yükümü özetlenmeye çalışılmıştır.
1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
SORUMLULUĞU
Çalışanların iş güvenliği hakkının koruma altına alınması görevinin yerine getirilmesi, gerek devlet ve gerekse
iş ilişkilerinin taraflarının, çalışma ilişkilerindeki iş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili koruma sistemlerine sahip çıkmasına
bağlıdır. İş güvenliği hakkının korunması için, işin yapılmasından doğan tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması yollarının araştırılması yoluyla yasa koyucunun iş sağlığı ve güvenliğine dair mevzuat hükümlerini yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
14 // KASIM 2011
Avrupa Birliği’nin 89/391 Sayılı AET
sağlanmasında, yaşam ve sağlık
İş güvenliği hakkının
Çerçeve Yönergesi ile işçilerin, iş
hakkının iş ilişkisinde ve işyerlerinde
korunması için, işin
sağlığı ve güvenliğinin korunmahayata geçirme­sinin gereği olarak
yapılmasından doğan
sı için yeni bir algı ve kabul getirilsosyal devlet, kişilere sağlıklı ve gümiştir. Artık somut içerikte iş sağlıvenlikli bir işyerinde çalışma imkânı
tehlikelerin ortadan
ğı ve güvenliği önlemleri yerine, uysağlamalıdır6.1982 Anayasasının
kaldırılması veya
gulama sürecine odaklanan kural60. maddesinde düzenlenen sosyal
azaltılması yollarının
lara ağırlık verilecektir. İş güvenliğigüvenlik hakkı kapsamında yer alan
araştırılması yoluyla
nin süreç olarak yönetilmesi zoruniş güvenliği hakkına dayanarak; çalu olup, işverene, işyeriyle ilgili kenlışanlar, işyerlerinin sağlık ve güvenyasa koyucunun iş
di iş sağlığı ve güvenliği önlem­lerini sağlığı ve güvenliğine dair lik koşullarına uygun hale getirilmetespit etme hak ve yükümlülüğü vesini, işverenden talep edebilmektemevzuat hükümlerini
rilmiştir. Öte yandan Devletin, sadedirler7. Çalışanların iş sağlığı ve güyeniden yapılandırılması venliği hakkının korunması; Devlece işye­rini denetleyip yaptırım uygulamak yanında, gerektiğinde, bu
tin, gerek yasal düzenlemelerle ve
gerekmektedir.
alana müdaha­le ederek, uygun görgerekse denetim yoluyla işyerleridüğü önlemlerin alınmasını sağlama yükümlülüğü bu- ni gözetim altına alarak, iş sağlığı ve güvenliği yükümlunmaktadır. Çerçeve Yönerge’nin iş sağlığı ve güvenli- lülüklerine aykırı davranan işverenlere idari yaptırımlar
ği hakkının korunmasında, işyeri uygulamalarında ya- uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
pılacak planlama ve uygulamaların yerindeliği denetimi, belirleyici olarak işyerinde işletilen uygulama süre- 4857 sayılı İş Kanununun 77 vd. maddeleri ile bu hüci esas alınarak sağlanmalıdır. Bu ise, Devlet denetimi- kümler gereğince çıkarılmış yönetmeliklerde yer alan
nin, her şeyden önce işyerindeki süreçler üzerinde etki- normlar, işverenlerin işçilerine karşı yüklendikleri iş
li ol­ması zorunluluğunu ortaya koyar3.
sağlığı ve güvenliği ödevlerini düzenlemektedirler. İş
sağlığı ve güvenliğinin sürekli gelişen yapısı, anılan ka2. TÜRK İŞ HUKUKUNDA İŞ
nun hükümlerinin ve dolayısıyla yönetmeliklerin değişSAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HAKKI
tirilmesine neden olmuştur8. Halen, 4857 sayılı İş Kanunun geçici 2. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olmaSosyal güvenlik hakkı kapsamında yer alan iş sağlığı ve larına rağmen 1475 sayılı yasaya dayanılarak hazırlangüvenliğinin sağlanması, Devlet için bir ödevdir4. Devlet mış tüzük ve yönetmelikler günümüzde referans meiş güvenliği hakkını sağlamak için, gerekli önlemleri ala- tinler olarak ele alınmaktadır9. Türk iş güvenliği mevzucak ve örgütleri kuracak ve bu örgütler eliyle denetle- atı açısından, AB İş Güvenliği Çerçeve Yönergesi’nin Türk
yecektir5. İş güvenliği hakkı, bir yandan devlete yüklen- Hukuku’na uyumunu sağlamak anlamında öncü olan iş
miş bir görev ve öte yandan insana tanınmış anayasal güvenliği yönetmeliklerine dikkat çekilebilir. Gerçekten,
bir talep hakkı doğurmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinin 4857 sayılı İş Kanunu 78. madde uyarınca çıkarılarak,
KASIM 2011 // 15
İş güvenliğinin süreç olarak yönetilmesi
zorunlu olup, işverene, işyeriyle ilgili
kendi iş sağlığı ve güvenliği önlem­lerini
tespit etme hak ve yükümlülüğü
verilmiştir. Öte yandan Devletin,
sadece işye­rini denetleyip yaptırım
uygulamak yanında, gerektiğinde,
bu alana müdaha­le ederek, uygun
gördüğü önlemlerin alınmasını
sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır.
27.11.2010 tarih ve 27768 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği, İş Güvenliği Uzmanlarının Görev,
Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik ile
İşyeri Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde, iş güvenlik kültüründeki değişimin ve çerçeve yönergenin izlerini somut
olarak görmek mümkündür10.
AB Hukuku’nda işverenin iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili temel yükümlülüğünün mevcut mevzuatımıza kıyasla
ağırlık noktası, gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin planlaması, alınması ve bir süreç dahilinde uygulanması bakımından yeterli bir organizasyonun oluşturulmasıdır. Organizasyon oluşturulması, iş sağlığı ve güvenliğinin temel çerçevesini çizen İş Kanunu 77. maddesinde yer almamasına rağmen İş Kanunu 78. madde
uyarınca AB yönergeleri esas alınarak çıkarılan yönetmeliklerin birçoğunda, işverenin iş güvenliği organizasyon oluşturma yükümünden söz edilmektedir. Bu yönetmelikler Çerçeve Yönerge paralelinde çıkarılan diğer
özel yönergelere dayandığından, Çerçeve Yönerge’nin iş
sağlığı güvenliği anlayışının parçası olarak görülmelidir.
16 // KASIM 2011
3. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
ORGANİZASYONUNUN OLUŞTURULMASI
Avrupa Birliği 89/391 AET sayılı çerçeve yönergesinde, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, etkinliklerinin denetlenmesi ve gerekli hallerde değişim ve
uyarlanma sürecini garanti altına alan bir iş güvenliği organizasyonu oluşturmakla yükümlü kılınmıştır. İş güvenliği yönetim sistemi ve organizasyonel yapılandırmanın
genel kuralı, iş sağlığı ve güvenliği organizasyonunun işyeri ve işletmenin somut şartlarına uygun olmasıdır. İşverenin genel Organizasyon yükümlülüğü ise, alınan önleyici
tedbirler ile seçilen çalışma şekli ve üretim yöntemlerinin
işyeri ve işletmenin idari yapılanmasının her kademesinde ve tüm faaliyetlerinde uygulanabilir olmasını sağlayacak şekilde bir iş sağlığı ve güvenliği bütünleşmesini kapsamaktadır11. Çerçeve yönergenin 6/3 hükmündeki genel
iş sağlığı ve güvenliği esasları, gerekli önlemlerin alınması için işverence karşılanması gereken koruma şartlarını
oluştururken, bu esasların temelinde ilke olarak, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine dair bir sıralama ve hiyerarşik
bir koruma hiyerarşisi yatmaktadır. Kural olarak koruma
İş güvenliği hakkı, bir yandan
devlete yüklenmiş bir görev ve öte
yandan insana tanınmış anayasal bir
talep hakkı doğurmaktadır. İş sağlığı
ve güvenliğinin sağlanmasında,
yaşam ve sağlık hakkının iş ilişkisinde
ve işyerlerinde hayata geçirme­sinin
gereği olarak sosyal devlet, kişilere
sağlıklı ve güvenlikli bir işyerinde
çalışma imkânı sağlamalıdır.
hiyerarşisinin en üstünde ve en başta
tehlikelerin tamamıyla ortadan kaldırılması, bu mümkün olmadığı takdirde asgari düzeye çekilmesi esastır
(6/2-a-b md.). Tehlikelerin tamamıyla ortadan kaldırılamadığı durumlarda bunlarla kaynağında mücadeleyi
mümkün kılan teknik koruma önlemlerine başvurulması gerekir. Sonraki aşama, kolektif nitelikteki koruma
önlemlerinin, özellikle teknik ve organizasyonel yapıdaki diğer tedbirlerin
alınmasını gerektirir. Kişisel koruma
önlemleri nitelik açısından aktif önleme odaklı olmayıp, pasif bir koruma
sağladığından, kişisel koruma donanımı gibi kişisel koruma önlemlerine,
ancak son aşamada başvurulabilir. İş
sağlığı ve güvenliği sisteminde kişisel
koruma önlemlerine hiç gerek kalmadan işçilerin sağlık ve güvenliklerine yönelen tehlikelerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği
organizasyonu, işverene,
işyeri ve işletmenin iş
sağlığı ve güvenliği ile
ilgili gerekli önlem ve
denetimlerin alınması
için büyük bir yükümlülük
ve sorumluluk
getirmektedir. İşverenden,
ayrıca aldırdığı bu
önlemlerin uygulanması
ve uygulamaların
denetlenerek,
gerektiğinde yeniden
yapılandırılması ve yeni
teknolojilere yeniden
uyarlama yükümlülüğünü
de yerine getirmesi
beklenir.
4. İŞVERENİN İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ ORGANİZASYONU
OLUŞTURMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İş sağlığı ve güvenliği organizasyonu, işverene, işyeri ve işletmenin iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli
önlem ve denetimlerin alınması için
büyük bir yükümlülük ve sorumluluk getirmektedir. İşverenden, ayrıca aldırdığı bu önlemlerin uygulanması ve uygulamaların denetlenerek, gerektiğinde yeniden yapılandırılması ve yeni teknolojilere yeniden
uyarlama yükümlülüğünü de yerine getirmesi beklenir. İş hukuku yönünden bu yükümlülük, iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin tüm yükümlülüklerin iş bölümü şartlarına uygun bir
biçimde yerine getirilmesinde tamamlayıcı bir işlev ya da araçsal bir
yöntem olarak kabul edilebilir.
İşverenin iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu oluşturma yükümlülüğü,
mevzuatta yer alan düzenlemelere
göre, aynı zamanda kurumsal organizasyon anlamında bir talimattır. İşveren bu talimatı yerine getirerek organizasyonu yapılandırır, yapılan tespitlere göre kuruluşunu tamamlarken işleyiş sürecini gerçekleştirir. Süreç, ön­lemlerin alınması ile başlar,
alınan önlemlerin etkinliklerinin denetlenmesi ile devam eder ve gerekli durumlarda uyarlama önlemlerinin alınması söz konusu olur. Burada
dikkat edilmesi gereken husus, sözü
edilen uygula­ma aşamaları Çerçeve
Yönerge’de, yine m.6/1 ‘de yer verilen
organizasyon oluş­turma yükümlülüğü ile her defasında daha da geliştirilerek yapılandırılır.
İşverenin iş güvenliği organizasyonu oluşturma yükümlülüğünün sınırları, iş güvenliği hukuku bağlamında
kamu hukukunun genel ilkeleriyle belirlenir. Bu kapsamda, işverenin iş güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili yükümlülüğünün sınırları, kamu hukukunun
temel ilkeleri olan orantılılık ilkesiyle,
kamu hukuku bağlamında Türk pozitif hukukunun düzenlediği özel iş güvenliği mevzuatınca belirlenir.
İşverenin genel ve özel organizasyon
sorumluluğu yanında bir diğer yükümlülüğü, işyerinde kurduğu iş güvenliği organizasyonunu ve bu organizasyonun sorumlu kişileri olan iş
güvenliği aktörlerinin denetim kurumuna bildirilmesi, yani bildirim yükümlülüğüdür. İşyerindeki sorumlu
kişilerin, gerek işyeri içinde ve gerekse işyeri dışında tespiti ve bildirim
KASIM 2011 // 17
yükümlülüğünün yerine getirilmesinin büyük bir önemi
vardır. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği organizasyonundaki en önemli sorumluluklarından biri de tüm çalışanlarına
ve yeni işe başlayanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesini sağlamaktır. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği eğitim sorumluluğu; iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili konularda
hem genel eğitim yükümlülüğünü ve hem de özel eğitim
sorumluluğunu kapsamaktadır.
4.1.İşverenin Genel Organizasyon Yükümlülüğü
İş güvenliği sisteminde genel organizasyon oluşturma yükümlülüğü, iş sağlığı ve güvenliği entegrasyonuyla mümkün olur. Özel organizasyon sorumluluğu
olarak, dikey ve yatay bütünleşme yükümlülükleriyle tamamlanır. AB çerçeve yönergesi, iş sağlığı ve güvenliği sistemiyle ve kurdurduğu iş sağlığı ve güvenliği organizasyonuyla işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğünün sınırını, işle ilgili her konu diyerek son derece kapsamlı bir şekilde çizdikten sonra,
( 5/1) işverence yürütülecek sürecin aşamalarını bir
çalışma döngüsü olarak üç aşama halinde düzenlemiştir (6md).
İş sağlığı ve güvenliği organizasyonuyla işverenin yönetim süreci, öncelikle gerekli iş sağlığı ve güvenliği
önlemlerinin alınmasıyla başlarken, işverenin sağlık
ve güvenlik önlemlerinin değişen şartlara uygun hale
getirilmesi yanında, mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi amacına yönelik çalışmaları da kapsar. Sürecin ikinci aşamasında, işverence alınan iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin uygulamalardaki etkinliğinin
ve işyerinin somut şartları itibariyle iş sağlığı ve güvenliğini sağlamadaki yeterliliği de kontrol edilecektir.
İş sağlığı ve güvenliği organizasyonuyla işverenin yönetim sürecindeki etkinlik denetimiyle bağlantılı olarak üçüncü aşama, işyerindeki veya bilim ve teknikteki
değişen şartlar nedeniyle gereken durumlarda uyarlama önlemlerinin alınmasıdır. İşverence iş sağlığı ve
güvenliği organizasyonunun yönetim sürecinde yer
alan bu üç aşamanın kesintisiz bir döngü halinde işletilmesi, işverenin çerçeve yönergenin 6/1 md. hükmü uyarınca tabi olduğu en uygun hale getirme şartının da güvencesini oluşturur. İş güvenliği yönetim sistemi, işverenin iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde temel yükümlülüklerinin amaca uygun bir biçimde yerine getirilmesi için bir güvence oluşturur.
4.2. İşverenin Özel Organizasyon
Oluşturma Yükümlülüğü
Çerçeve yönergede iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu oluşturma yükümlülüğünün iki yönü olduğu görülmektedir. İşverenin genel organizasyon sorumluluğu kapsamında, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini planlanması ve uygulayarak fiilen hayata geçirilmesi sağlanırken, aynı zamanda işçilerin iş sağlığı
ve güvenliğine iştirak hak ve yükümlülükleri için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. İşverenin
özel organizasyon oluşturma yükümlülüğü içinde yer
alan bu sorumluluk, yatay ve dikey bütünleşme ilkesinin gerçekleştirilmesiyle mümkün olur. Yatay ve dikey bütünleşme bağlamındaki özel organizasyon yükümlülüğünün çerçeve yönergede de düzenlenen bütünleşme ilkesiyle, işverenin organizasyon oluşturma
yükümlülüğünün özel bir şekli olarak, işverenin özel
Halen taslak halinde bulunan
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının
bir an önce çerçeve yönergeye göre
uyumlu şekilde yasalaştırılmasıyla,
mevcut Türk İş Güvenliği Mevzuatının
uluslararası normlara uygun hale
getirilmesi gerekmektedir.
18 // KASIM 2011
organizasyon yükümlülüğü ortaya
çıkmaktadır.
Yatay ve dikey bütünleşme ilkesi ile
işverenin, organizasyon oluşturma
yükümlülüğünün bir alt sorumluluğunu düzenlediği görülmektedir. Çerçeve yönergede işverenin
organizasyon yükümlülüğüne yer
verilmiş olması, bütünleşme ilkesi bağlamında işverenin objektif
özen sorumluluğunun da sınırlarını
belirlemektedir. AB çerçeve yönergesi, özellikle 6md/1-3 maddelerinde görüldüğü üzere, işverenin
organizasyon oluşturma yükümlülüğüne ilişkin çalışmalarında kendisini yönlendirecek bir hukuki değerlendirme ölçütü formüle edilmiştir. Dikey bütünleşme, iş sağlığı ve güvenliğinin idari yapılandırma da işletme organizasyonunun
hiyerarşik açıdan tüm kademelerde bağlayıcı olmasıdır. Dikey bütünleşme işyerinin hiyerarşik yapılanmasını iş güvenliği organizasyonu ve yönetim sistemini bir bütün olarak kapsamak zorundadır.
Dikey bütünleşme ilkesi, iş sağlığı
ve güvenliğinin bir bütün olarak iş
organizasyonunda ele alınmasını
sağlamaktadır. Böylece, işverenin
iş sağlığı ve güvenliği kapsamındaki sorumluluğu şekillendirilmekte, tüm hiyerarşik kademelerde iş
güvenliğinden sorumlu işveren vekillerinin rolleri de belirginleştirilerek gerekli organizasyonel tedbirlerin yazılı hale getirilmesi sağlanmaktadır.
Özel organizasyon yükümlülüğü
bağlamında dikey bütünleşmeyle
birlikte, düzenlenen yatay bütünleşme ilkesi ise, alınan tüm tedbir ve önlemlerin işletme ve işyerindeki tüm faaliyetlerde dikkate alınması için, gerekli tedbirlerin
işverence hayata geçirilmesi demektir. İşverenin iş güvenliği yönetim ve organizasyonunda yatay
bütünleşme yükümlülüğü, işletme
veya işyerinin tüm faaliyetlerinde
uygulanacak şekilde tüm faaliyetleri sınırlar. Yatay bütünleşme ilkesinin gerçekleştirilmesi için işletme yönetim kural ve ilkeleriyle alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin, işletmedeki tüm faaliyetleri kapsayacak şekilde, tedarik faaliyetleri kapsamında, işletmenin
yeniden yapılandırılma kapsamında, pazarlama ve satış faaliyetleri
kapsamında ve personel yönetimi
kapsamında ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamda ele alınan
tüm önlemlerin, işletme ve işyerindeki tüm faaliyetlerde alınması
gerekli olan, iş sağlığı ve güvenliği
önlemlerine ait yatay bütünleşmenin, uygulamadaki yansımaları olduğu dikkate alınmalıdır.
İşveren öncelikle işyeri düzeyinde
tüm çalışanların katılım ve işbirliği
düzeninin sağlanmasıyla sorumludur. İşverenin bu sorumluluğunu
yerine getirmesi için, tüm çalışanların güvenlik iletişimine katılmalarını sağlaması ve bu katılımdan
alınan bilginin değerlendirilmesiyle, iş sağlığı ve güvenliği hareket
alanlarının belirlenmesi süreciyle,
iş güvenliği yönetim sisteminin etkinleştirilmesi mümkün olacaktır.
İş sağlığı ve güvenliği organizasyonun temel yapısal ilkelerinden
biri de, iş güvenliği organizasyonuna ve süreç yönetimine katılımdır. İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasında, uygulama sürecine
odaklanan en önemli unsurlardan
biri de işyeri düzeyinde katılımdır.
Çerçeve Yönerge’nin 11-13. maddelerinde, özellikle işçilerin katılımı ve işbirliği konusu detaylı biçimde hüküm altına alınmıştır. Bu
hüküm­lerle işçiler, iş sağlığı ve güvenliği konusunda haklar ve yükümlülükler ile dona­tılmışlardır.
SONUÇ
Çalışanların iş güvenliği hakkının
koruma altına alınması görevinin
yerine getirilmesi, gerek devlet ve
gerekse iş ilişkilerinin taraflarının,
çalışma ilişkilerindeki iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili koruma sistemlerine sahip çıkmasına bağlıdır. İşveren, işçilerin işin yapıl­masından
doğan tehlikelere karşı, iş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmek üzere iş sağlığı
ve güvenliği organizasyonunu kuracak ve yönetecektir.
İşveren, kurduğu iş sağlığı ve güvenliği organizasyonuyla, işyerindeki tüm tehlikelerin ortadan kaldırılması amacıyla, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak üzere dikey ve
yatay bütünleşme ilkelerini kullanarak, genel ve özel organizasyon
yükümlülüğünü yerine getirecektir.
Mevcut mevzuatımızla karşılaştırıldığında, 89/391 sayılı AET Çerçeve Yönergesi’ndeki iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanmasında, dikey
ve yatay iş güvenliği organizasyonu yönetimi ve alınan tedbirler
önemli bir yenilik oluşturmaktadır.
Çerçeve Yönergede organizasyonel bağlamda yer alan, işçilerin, iş
sağlığı ve güvenli­ğine katılım hak
ve yükümlülükleri ile işyerinde iş
sağlığı ve güvenliği iletişimi ve iş
birliğinin sağlama sorumlulukları,
iş sağlığı ve güvenliği kültüründeki
önemli bir organizasyonel değişimi
ortaya koymaktadır12. Halen taslak
halinde bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının bir an önce çerçeve yönergeye göre uyumlu şekilde yasalaştırılmasıyla, mevcut
Türk İş Güvenliği Mevzuatının uluslararası normlara uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
1 Mollamahmutoğlu, Hamdi (2005), İş Hukuku,
Ankara, s.725.
2 Arıcı, Kadir(1999), İşçi Sağlığı Ve Güvenliği Dersleri, Ankara, s. 1 -4.; ve Bkz,Demircioğlu,
Murat- Tankut Centel (2003), İş Hukuku, İstanbul, s. 160; Şakar, Müjdat(2003), İş Hukuku Uygulaması, İstanbul, s.135.; Cılga Ertan(2004), İş
Sağlığı Ve Güvenliğinde Yeni Dönem, Mess Mercek, S.34, Nisan 2004, S.112.; Mollamahmutoğlu, (2005), s.730.
3 Kabakcı, Mahmut (2009), Avrupa Birliği İş Hukukunda İşverenin İş Sağlığı Ve Güvenliği İle İlgili Temel Yükümlülükleri Ve Türk Mevzuatının Uyumu, İstanbul, s.44-47.
4 Güzel, Ali ve Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu,
(2009), Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul, s.22.
5 Bayram, Fuat (2008), İş Sağlığı Ve Güvenliği
Denetimi, İstanbul, s. 5.
6 Tuncay, Can ve Ömer Ekmekçi (2011), Sosyal
Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul, s.76.
7 Süzek, Sarper (1985), İş Güvenliği Hukuku, Ankara, s.21.
8 Bayram, Fuat (2008), İş Sağlığı Ve Güvenliği
Denetimi, İstanbul, s. 5.
9 Baycık, Gaye (2011), “Yeni Düzenlemeler Açısından İnşaat İşvereninin İş sağlığı Ve Güvenliği
Yükümlülükleri“ AÜHFD, Cilt 60, sayı 2,
Ankara, s. 229-231.
10 Baycık, (2011), s.232.
11 Demirbilek, Tunç (2005), İş Güvenliği Kültürü, İzmir, s.35.
12 Kabakcı, (2009), s.50.
KASIM 2011 // 19
HABER
Uluslararası Avrasya
Metal İşçileri Federasyonu
32. Merkez Komite Toplantısı,
19-20 Ekim tarihlerinde, Kazakistan’ın
Başkenti Astana’da yapıldı.
UAMİF:
YENİ DÖNEMDE EMEKÇİLERİN
SOSYAL HAKLARI
GELİŞTİRİLMELİ
Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu, 32.
Merkez Komite toplantısı Astana’da yapıldı. Merkez Komite toplantısına Türkiye’den Sendikamızı temsilen,
UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek ile Sendikamız Genel Sekreteri
Muharrem Aslıyüce katıldı. Merkez Komite Toplantısı’nda
UAMİF Genel Başkan Yardımcıları A. Fefelov ve Asılbek Nuralin ile UAMİF Genel Sekreter Yardımcıları A. Paniçev ve Turajon Raupov de yer alırken, Merkez Komite
üyeleri, Ukrayna’dan Y. Jugayeviç, KKTC’den Sami Dilek,
Tacikistan’dan Abdullah Halikov, Belarus’tan V. Feodorov
ve V. Kuzmiç bulundu.
Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun 6.
Genel Kurulu sonrası çalışmalarının değerlendirildiği Merkez Komite toplantısında, Avrasya ülkelerinin sosyal ekonomik durumu ve sendikaların kriz dönemindeki çalışmaları ile 2011 ve 2012 eğitim programları ele alınan başlıca
konuları oluşturdu.
Toplantının ikinci gününde UAMİF, yaklaşık 70 sendikacıya
eğitim verdi. Toplu iş sözleşme prosedürü ve küresel kriz
konusundaki eğitimleri, sendikamız Toplu İş Sözleşme Uzmanı Oğuz Bedir ve Prof. Dr. Nejat Coşkun verdi.
UAMİF Genel Sekreteri Mehmet Soyupek:
“Sendikalarımızı, örgütlenmemizi ve dayanışmamızı
dipdiri ve sağlıklı tutmak zorundayız…”
20 // KASIM 2011
Merkez Komite toplantısının açılış konuşmasını UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri
Mehmet Soyupek yaptı. Soyupek konuşmasının başında iyi ve güvenilir bir sendikacı profili çizerek, “Sendikacı
iyi bakmak ve görmek zorundadır. Sendikacı iyi okumak
ve yazmak zorundadır. Sendikacı iyi anlamak ve anlatmak zorundadır” dedi.
Soyupek, konuşmasında, dünyada yaşanan son ekonomik ve siyasi krizleri değerlendirirken, “Kriz, yeni yönetimler tarafından yanlış okunuyor, faturası çalışanlara ve emeklilere çıkarılıyor… Krizden çıkalım derken,
yeni krizlere sebep oluyorlar… Emeklilik yaşını yukarı çıkarmak, memur maaşlarını dondurmak, vergileri arttırmak… Emeklilik tazminatlarında gecikmeli ödeme… İşten çıkarmaların kolaylaştırılması… Herkes elele vermiş,
ülkelerinin en saygın sosyal katmanları olan emekçilere
ve emeklilere saldırıyor. Ama sermaye kesimine yönelik herhangi bir tedbir yok” dedi. Sendikaların emekçilere karşı yapılan saldırıları, dikkatle ele almak zorunluluğun da olduğunu vurgulayan Soyupek, “Sendikalarımızı, örgütlenmemizi ve dayanışmamızı dipdiri ve sağlıklı tutmak zorundayız…” dedi.
UAMİF Merkez Komitesi, iki gün süren toplantının
ardından bir sonuç bildirgesi yayınladı.
Bildirgede: “Ekonominin büyümesi kalkınma politikaları,
yapısal reformlar ve ekonominin çeşitlendirilmesi, daha
fazla istihdamın sağlanması ve çalışanlara daha adil bir
emek ödemesinin uygulanması için sistemik tedbirler
ile sağlanmıyor. Gelir düzeyi ile yoksulluk ve tabakalaşma ile mücadele için etkili önlemler alınmıyor. İşverenler
tarafından üretimdeki mali ve ekonomik sorunları çözmek için işçiler üzerindeki yükümlülüklerini en aza indirmek için istihdam standartlarına uymayan formları kullanarak sosyal güvenlik ve sendikalıların haklarını azaltmak yönünde çalışma mevzuatını değiştirmesi
durumları yer alıyor” denildi ve şu kararlar alındı:
∆
∆
∆
∆
∆
“İş güvencesine ve ücretlerin düzenli dağıtılmasına öncelik verilmeli ve dikkat edilmeli.
Asgari geçim standartlarının yükseltilmesine ve
harici taleplere önem verilmeli,
İş güvenliği, işçi hakları ve ağır işlerde çalışanların sosyal yardımlarını ve tazminatlarının güvence
altına alınması sağlanmalı.
İnsan onuruna yakışır iş için ILO şartları göz önünde
tutulmalı.
Çalışma koşulları ve yaşam standartlarının
iyileştirilmesi için hedeflenen, yoksulluğu
ortadan kaldırmak için etkili önlemler almayı,
maaş ücretinin somut artışı, burs ve emeklilik,
fiyat kanunsuzluğuna karşı çıkma, vergi
yükünün adil dağılımını, eşitsizlik, sosyal dışlanma
ve her türlü ayrımcılığın nedenlerini ortadan
kaldırmayı sağlamalıdır.
Önümüzdeki dönemde, işgücü kiralama dağılımı ve
istihdamın güvencesiz biçimlerinin yayılmasına
karşı faaliyetlere dikkat etmek.
Uluslararası eylem günlerinde uluslararası
kuruluşlar ile koordineli olarak çalışmak ve
eylemleri koordine etmek”.
∆
∆
UAMİF Merkez Komite Heyeti, Kazakistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Merkezi’ni ziyaret etti.
KASIM 2011 // 21
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
İşte Hayatımız sayfalarında üyelerimizle bir araya
gelmeye devam ediyoruz. Bu ayki konuğumuz,
Kocaeli’nde faaliyet gösteren, Federal Mogul
işyerinden Ümit Aydemir, emekçiler için iş
güvencesinin formülünü açıkladı:
“İŞYERİMİZE, BİRBİRİMİZE ve
SENDİKAMIZA SAHİP ÇIKTIĞIMIZ
SÜRECE İŞ GÜVENCEMİZ OLUR”
UĞUR POLAT
[email protected]
22 // KASIM 2011
Ümit Aydemir, 1 Mayıs 1991 tarihinden beri, aralıksız olarak Federal Mogul işyerinde çalışıyor ve
çalışma ortamından övgüyle bahsediyor. “Federal Mogul işyerine 1991 yılında işbaşı yaptım. İlk üç
ay klasik tezgâhlarda çalıştıktan sonra, yedi yıl bileme atölyesinde, dört yıl klasik hatlarda, son olarak
da dokuz yıldır Flexi manüel makinelerde çalışıyorum.
20 yılı aşkın süredir çalışma hayatımı devam ettirdiğim işyerimiz gerek disiplini, gerekse de tertip ve düzeni ile örnek bir işyeri…”
“Üretimi ve başarıyı birlikte
sağlayacağız…”
İşyerinde çalışma ortamının çok
önemli olduğunu vurgulayan Aydemir, iş barışının olduğu her işyerinde
olduğu gibi, fabrikalarının kendi alanında dünyanın en önemli fabrikalarından biri olduğunu belirtiyor. “İşyerimizde disiplin ön planda, fabrika kurallarına çok önem veriliyor. Bu,
aynı bir esnafın hem mevcudiyetini
korumak, hem de daha fazla kazanabilmek için gösterdiği özveri gibidir. Bizler de empati yaparak, mavi
ya da beyaz yaka ayrımı yapmadan
birlikte üretirsek, başarıyı da birlikte
getiririz. Federal Mogul işyeri olarak
KASIM 2011 // 23
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
“Türk Metal, verdiği
eğitimler ve yaptığı
etkinliklerle çalışanları
bir araya getirerek,
fabrikamızdaki birlik ve
beraberlik duygularını
pekiştirirken, dayanışma
gücümüzü de artırıyor.”
en büyük sendikası olan Türk Metal, verdiği eğitimler ve yaptığı etkinliklerle çalışanları bir araya getirerek, fabrikamızdaki birlik ve beraberlik duygularını pekiştirirken,
dayanışma gücümüzü de artırıyor.
Ben, Ankara ve Didim’deki eğitimlere katıldım. Kızım ise, 2005 yılında Ankara’da yapılan Metal Çocuk
Meclisi’ne ve 2008 yılında yine Metal
Çocuk bünyesinde gerçekleştirilen
Ukrayna gezisine katıldı. Türk Metal,
yaptığı tüm etkinliklerle bizi işyerimize bağlayan en önemli faktörlerden biri konumundadır”.
Körfez Endüstri Meslek Lisesi hayatımın en önemli dönüm noktası…
biz bunu başardık. Fabrikamız bugün dünyanın en önemli piston üreticilerinden biri… Hepimiz işyerimizi sahiplendiğimiz sürece de başarımız devam edecektir.”
“İşyerimizde disiplin ön
planda, fabrika kurallarına
çok önem veriliyor.
Bu, aynı bir esnafın “Bizi işyerimize bağlayan en
hem mevcudiyetini önemli faktörlerden biri de
korumak, hem de daha sendikamızdır…”
fazla kazanabilmek
Endüstri ve Meslek
için gösterdiği özveri Körfez
Lisesi’nden 1987 yılında mezun olgibidir. Bizler de empati duğunu söyleyen Aydemir, sendiyaparak, mavi ya da ka ile işe başladığı ilk gün tanıştığını
beyaz yaka ayrımı söylüyor. “Federal Mogul’a işe başiki ay önce askerden gelyapmadan birlikte lamadan
dim. O dönem sendikada görevli deüretirsek, başarıyı da ğerli bir büyüğümüzün yönlendirbirlikte getiririz.” mesi ile iş başvurusu yaptım ve işe
başladım. İşe başlar başlamaz sendikaya üye oldum. Metal iş kolunun
24 // KASIM 2011
Evli ve iki çocuk babası Ümit Aydemir, eşi Nilgün Hanım ile Körfez Endüstri ve Meslek Lisesi’nde tanıştığını ve eşinin lise aşkı olduğunu söylüyor. Yıllardır mutlu bir birlikteliği
paylaştıklarını belirten Aydemir çiftinin, 17 yaşındaki kızlarının ismi Şeyda, 7 yaşında da Kadir isimli bir oğulları var. “Eşim de ben de Kocaeli’nin
yerlisiyiz… İkimiz de lise eğitimimizi
Körfez Endüstri ve Meslek Lisesi’nde
aldık. Lise 2 ve Lise 3’te aynı sınıftaydık. Fakat beraberliğimiz lise son sınıfta oldu. Sekiz yıllık bir beraberliğin ardından, 1994 yılında evlendik
ve birlikte olmaktan çok mutluyuz”.
Aydemir çiftinin mutluluğu bugün
bile gözlerinden okunuyor. Ümit Aydemir, Nilgün Hanımın en çok gözlerinden etkilendiğini söylerken, Nilgün Aydemir ise, eşinin yakışıklılığından etkilendiğini ifade ediyor. Lise
döneminde
“Çalıştığımız işyerini
kendi işyerimiz gibi
kabullenirsek, çalışma
arkadaşlarımızla birlik
ve beraberlik içinde
olursak, sendikamıza
sahip çıkarsak, o zaman
işyerimizde iş barışı ve
daha da önemlisi iş
güvencesi olur.”
Şeyda Aydemir, 2008 yılında Metal Çocuk Arkadaş Kulübü bünyesinde gerçekleştirilen Ukrayna Gezisinde çektirdiği
fotoların bulunduğu albümü bizimle paylaştı…
gizli gizli buluşan çift, bu buluş- seslenmek istediğini söyleyen Ümit ile birlikteliğimizi tamamlarken bizmalarından birinde hocalarına ya- Aydemir, “Çalıştığımız işyerini ken- lere gösterdikleri misafirperverlik
kalandıklarını, ailelerine ise Ümit di işyerimiz gibi kabullenirsek, ça- ve güleryüz için teşekkürlerimizi bir
Aydemir’in askerden gelişinden lışma arkadaşlarımızla birlik ve be- kez de buradan iletmek istiyoruz.
raberlik içinde olursak, sendikamı- Aydemir ailesini ziyaretimiz sırasınsonra söylediklerini anlatıyorlar.
za sahip çıkarsak o zaman işyeri- da bizleri yalnız bırakmayan FedeRöportajımızın sonunda metal iş mizde iş barışı ve daha da önemli- ral Mogul işyeri Baştemsilcisi Yaşar
kolunda çalışan tüm arkadaşlarına si iş güvencesi olur”. Aydemir ailesi Ünal’a da teşekkürlerimizle…
Federal Mogul işyeri Baştemsilcisi Yaşar Ünal, evlerinde Türk Metal ailesini kabul eden Aydemir çiftine Genel Başkanımız tarafından gönderilen hediyeyi takdim ederken…
KASIM 2011 // 25
MAKALE
AVRUPA ÜZERİNDE
KARA BULUTLAR…
SOĞUK RÜZGÂRLAR…
Avrupa Birliği, tarihte ekonomik
çıkar birliği olarak kurulmuştu.
Bugün, yine ekonomik çıkarlar için
birlik sorgulanmaya başlandı.
Hatta Avrupa Birliği dağılma
senaryoları ile karşı karşıya…
Çünkü Yunanistan ile benzeri
durumu yaşaması muhtemel İtalya,
İspanya, Portekiz, şu anda Avrupa’nın
üzerinde bir yük olarak duruyor.
Bugün ekonomi ve finans dünyasının tek bir gündem maddesi varsa, o da, Avrupa’daki ekonomik krizdir. Açıklamalar, gelişmeler, haberler bu konuda o kadar hızlı ki, her gün
“Acaba bugün Avrupa’nın en zayıf halkası hangi ülke olacak”
diye akıllara geliyor.
26 // KASIM 2011
Her ne kadar Avrupa’nın kuzey ülkeleri ile güney ülkeleri
ekonomik krizde ayrışmışsa da, Euro’nun kullanılan ortak para birimi olması yüzünden, Avrupa’daki kriz bütün
ülkeleri etkiyecek cinsten. İsmi krizle anılmayan Avrupa
ülkesi neredeyse yok gibi… Avrupa’nın ekonomik olarak
en güçlü ülkesi Almanya bile krizden nasibini aldı. İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya’da, 5 ülkede
hükümet değiştirten Euro Krizi’nin içinden nasıl çıkılacağı da tam olarak netleşmiş değil. Avrupa halkları kemer sıkmak istemiyor, gönderdikleri hükümetlerin yerlerine gelecek hükümetlerin de mevcut durumda pek
şansı bulunmuyor. Bir ülkenin borcu silinse bile, borcu
veren ülkelerin alacağı tahsil edilemeyecek ve sorun kapanmayacak. Avrupa Birliği, tarihte ekonomik çıkar birliği olarak kurulmuştu. Bugün, yine ekonomik çıkarlar
için birlik sorgulanmaya başlandı. Hatta, Avrupa Birliği
dağılma senaryoları ile karşı karşıya… Çünkü Yunanistan ile benzeri durumu yaşaması muhtemel İtalya, İspanya, Portekiz şu anda Avrupa’nın üzerinde bir yük olarak duruyor.
Kredi derecelendirme kuruluşları bir biri ardına ülkelerin notlarını kırıyor. Bu kırık notlar ülkelerin sorunlarını
derinleştirmekten başka bu ülkelere fayda getirmeyecek. Çünkü, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu para ve doğrudan sermaye, kırılan notlarla bölgeyi terk ediyor.
Avrupa’nın en büyük destekçisi olan ABD de, hala
2008’de başlayan krizin etkilerinden kurtulmuş değil.
Bu yüzden de kamu borçları ile boğuşan ve bir çözümde uzlaşamayan Avrupa’ya sırtını çevirmiş, o da umudu
Uzak Doğu’ya çevirmiş durumda. Birçok ülkeyle prensipte serbest ticaret bölgesi için anlaşan ABD, dünyanın yeni güçleri ile de anlaşmanın derdinde. Ama Avrupa ile değil.
Türkiye’ye gelince… Türkiye İhracata dayalı bir büyüme modeli uyguladığı için ve dış ticaret hacmimizin yarısına yakını Avrupa ülkeleri ile olduğu için, Avrupa’daki
kriz Türkiye’yi ister istemez etkiyecek. En temkinli olanlar bile bunu açıkça ifade ediyor. Türkiye Avrupa’ya göre
Euro bölgesinde olmadığı için daha iyimser bir konumda. En azından, kısa ve orta vadede bunu söylemek
mümkün. Bu süreçte krizden çıkması mümkün görünmeyen Avrupa’dan medet umarak büyümeyi sürdürmek yerine, iç talebe ve krizden uzak bölgelerle ekonomik – ticari ilişkilerimizi geliştirmeye ağırlık verebiliriz…
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
Memur maaşları 2 yıl donduruluyor
80 milyar Euro’yu istemeye istemeye verecekler
İngiltere ekonomisi kaygı uyandırıyor
AB’den Yunanistan’a: Söz verme, yazılı bildir
UniCredit’ten 10 milyar Euro’luk zarar
‘İtalya 1.5 yıla kadar yardıma muhtaç kalacak’
Fransa’nın A’sı gitti geldi
Euro Bölgesi’nin İtalya’yı kurtarma planı yok
IMF: Ufukta kara bulutlar var
Moody’s Avrupa’dan şikayetçi
Portekiz’i kurtarma paketi masada
Moody’s Rumların notunu kırdı
‘Avrupa’nın toparlanması 10 yıl alır’
‘Yunanistan AB’den çıkartılabilir’
Avrupa’da sürpriz faiz indirimi
Yunanistan’ın Aralık ortasına kadar nakdi kaldı
ING 2 bin kişiyi işten çıkarıyor
‘Drahmiye dönüş olmaz’
‘Euro Yunanistan olmadan yaşayabilir’
AB’den Yunanistan’a uyarı: Hayat daha acı olur
Avrupa’dan Yunanistan’a rest!
Almanya’da 55 milyar Euro’luk hesap hatası
Juncker: ‘Hayır’ çıkarsa iflas gözardı edilemez
Credit Suisse 1500 kişiyi işten çıkaracak
Avrupa’nın umudu gelişen ülkelerde
Sarkozy: Atina’yı Euro Bölgesi’ne almak hataydı
Yunanistan’ın 100 milyar Euro borcu siliniyor
‘AB bankalarının 106 milyar Euro ihtiyacı var’
‘Kararı ertelemek felaket görüntüsü yaratır’
Euro krizinde görüşmeler tıkandı
Yunanistan’da hayat durdu
Çin’de büyüme yaklaşık 3 yılın en düşüğünde
Fransa ‘A’yı kaybediyor mu?
ECB: Krizde verilecek yanıtın sınırına geldik
Yoksul Yunanlar parayı İsviçre’ye kaçırdı
Trichet: Üzerimize düşen her şeyi yaptık
S&P İspanya’nın notunu kırdı
Fitch’ten İsviçreli UBS’e kötü haber
Son bir not: IMF; Uluslararası Para Fonu… Avrupa’nınki
Euro, yani para krizi… Ama bu Para Fonu, Avrupa’nın
para sorununa acı bir reçete yazamıyor ne hikmetse…
İşçi ve memur maaşlarına zam yapma, şunu üretme,
bunun üretimini düşür, kemer sık, faizleri yükselt, borç
para bul, borcunu hemen öde vs… Bizim duymaya alışkın olduğumuz direktifleri Avrupa liderleri ne duyuyor,
ne de onlara bunları uygula diyen oluyor. Burada aklımıza takılan bir soru var: IMF Uluslararası Para Fonu değildi de, kalkınmakta olan ülkeler para fonuydu da biz
mi bilmedik?..
Birbirini ardına gelen farklı haberleri başlıklarla versek
bile 2-3 sayfa boyunca bunları yazmamız gerekecek.
Ama yine de, eskiden başlayarak yeniye doğru temel
başlıkları hatırlatarak,, konu hakkında ipucu verelim:
KASIM 2011 // 27
HABER
İHMALİN MERKEZ
ÜSSÜ: TÜRKİYE
Tarihler 23 Ekim 2011’i
gösterirken deprem bu sefer
yüzünü Van’da gösterdi.
Yüzlerce ölü, milyonlarca lira
maddi zarar… Türkiye bir kez
daha yeni tedbirler alma,
yeni kararlar çıkartma arifesinde...
17 Ağustos 1999 depreminden
sonra 12 yıl geçmiş… Türkiye,
depremle yüzleşmek yerine,
bir sonraki 12. yılı hedef gösteriyor.
Yeni Hedef 2023…
Tarih 23 Ekim Pazar, Saat 13.41, Yer Van, Merkez Üssü
Erciş… Türkiye, deprem gerçeği ile bir kez daha yüz
yüze… Bir şehir yine ayakta… Bilindik çığlıklar yine kulakları tırmalıyor: “sesimi duyan var mı?..”
Her yıl, 1.003 vatandaşımızı depremler
sonucunda kaybediyoruz…
Evet, ülkemiz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunuyor. Bunu bile bile, geçmişte birçok yıkıcı
depremle yüz yüze kalmasına rağmen… Gelecekte de sık sık
meydana gelme ihtimali olan depremlerle büyük can ve mal
kaybına uğrayacağını bile bile, yine deprem gerçeği görülemiyor. Merkez üssü Van Erciş olan 7,2 büyüklüğündeki depremde
600’ün üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti, 4000’in üzerinde vatandaşımız yaralı, yıkılan yüzlerce bina ve umutları, hayalleri ve gelecekleri yok olan on binlerce vatandaşımız…
Deprem bölgeleri haritasına göre, Türkiye’nin %92’si deprem bölgelerinin içinde, nüfusunun %95’i deprem tehlikesi altında… Ayrıca, büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajların %93’ü deprem
Deprem bölgeleri haritasına göre,
Türkiye’nin %92’si deprem
bölgelerinin içinde, nüfusunun
%95’i deprem tehlikesi altında…
Ayrıca büyük sanayi
merkezlerinin %98’i ve
barajların %93’ü deprem
bölgelerinin içinde yer alıyor.
Son 58 yıl içerisinde
ülkemizde meydana gelen
depremlerde 58.202
vatandaşımız hayatını
kaybetti.
28 // KASIM 2011
bölgelerinin içinde yer alıyor. Son 58
yıl içerisinde ülkemizde meydana
gelen depremlerde 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetti, 122.096
vatandaşımız yaralandı ve yaklaşık
411.465 bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Sonuç olarak denilebilir
ki, her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölüyor ve 7.094 binamız yıkılıyor
ya da ağır hasar görüyor.
17 Ağustos 1999,
yüzyılın felaketi…
Tarihler 16 Ağustos 1966’ı gösterdiğinde Varto’da meydana gelen
depremde 2.394 vatandaşımız hayatını kaybetti. Tarihler bu kez 28
Mart 1970’i gösterirken, adres Gediz, 1.086 vatandaşımız hayatını
kaybediyor, 6 Eylül 1975 adres Lice,
2.385 kişi, 24 Aralık 1976 adres bu
kez Çaldıran ve Muradiye can kaybı
3.840 kişi… Deprem adresini değiştiriyor ama hiç durmuyor. Yeni adres Erzurum ve Kars. Tarih 30 Kasım 1983; ölü sayısı 1.155… 13 Mart
1992, deprem bu sefer Erzincan’ı
vurdu. Ölü sayısı 653 kişi… 1 Kasım 1995, yer Dinar, ölü sayısı 94,
27 Haziran 1998 yer Ceyhan hayatını kaybedenlerin sayısı bu kez 84…
Ve tarihler 17 Ağustos 1999’u gösteriyor. Depremin son adresi Gölcük, saatler sabah 03.02… Şiddeti
7.5 büyüklüğünde olan deprem tüm
Marmara’yı sallıyor. Resmi raporlara
göre 17.480 kişi hayatını kaybediyor,
23.781 kişi yaralanıyor, 505 kişi sakat kalıyor, 285.211 konut, 42.902
işyeri ise ağır hasar görüyor. Resmi
olmayan bilgilere göre ise yaklaşık
50.000 ölü, ağır-hafif 100.000’e yakın yaralı var. Ayrıca 133.683 çöken
bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz kalıyor. Yaklaşık 16 milyon insan,
depremden değişik düzeylerde etkileniyor. Bu nedenle, Gölcük Depremi, Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan
biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir.
Türkiye’de geçerli olmak üzere, deprem yönetmeliği çıkarılmış, zorunlu
deprem sigortası gibi birtakım düzenlemeler getirilmiş olsa da, inşa
edilen yeni binaların halen depreme
karşı dayanıklı olarak inşa edildiklerini söylemek zor… Bu konuda vatandaşı bilinçlendirmek, denetimleri sıkılaştırmak ve yaptırımları uygulamak için devlete büyük bir görev düşmekteydi…
Tarihler 23 Ekim 2011’i gösterirken deprem bu sefer yüzünü Van’da
gösterdi. Yüzlerce ölü, milyonlarca lira maddi zarar… Türkiye bir
kez daha yeni tedbirler alma, yeni
kararlar çıkartma arefesinde... 17
Ağustos 1999 Depreminden sonra 12 yıl geçmiş… Türkiye, depremle yüzleşmek yerine bir sonraki
12. yılı hedef gösteriyor. Yeni Hedef
2023… 2023’e kadar neler planlanıyor: “Tsunami erken uyarı sistemi
kurulacak. Deprem risk analizleri ve
deprem senaryoları oluşturulacak.
Türkiye genelinde bina envanteri
çıkarılacak ve mevcut yapılar hasar
görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılacak. Köprü ve viyadüklerin yanısıra, doğalgaz-elektrik
hattı gibi tesisler güçlendirilecek.
Uzman afet yöneticileri yetiştirilecek. Afet gönüllülük sistemi geliştirilecek...”
Aynı sözler, farklı cümlelerle daha
önce defalarca tekrarlanmıştı. Fakat deprem 2023’ü beklemedi ve 8
Kasım tarihinde Van’ı bir kez daha
vurdu. Edremit merkezli 5,6 şiddetindeki depremde 25 bina çöktü,
30’un üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti.
Yaşanan iki depremden ülke olarak ders çıkartır mıyız? Bu bilinmez
ama… Türkiye, deprem ülkesi olduğu gerçeğini unutmamalı ve bir kez
daha ihmalin merkez üssü olmamalı… Gerekli adımları bir an önce
atmalı. Deprem gerçeği ile bir an
önce yüzleşmeli…
Van depremin en talihsiz ifadeleri olarak, basın ve yayın organları, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamalarını gösterdi. Fakat Van depreminin en talihsiz haberi Sakarya’dan geldi. Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, “Adapazarı’nda 17 Ağustos depreminden
sonra sorun olan orta ve az hasarlı konutlar ile 1998 yılındaki deprem
yönetmeliğine göre yapılmış çok katlı binalarla ilgili sorun hala çözülemedi. Kentte orta hasarlı bin 301 konut bulunurken, eski deprem
yönetmeliğine göre yapılan konut sayısı ise 20 bini buluyor. Bu da 17
Ağustos Depremi’nden sonra kent merkezinin yüzde 85’i hasar gören
Adapazarı’nda ayakta kalan her iki binadan birinin yıkılması anlamına
geliyor” dedi. Aradan 12 yıl geçmesine rağmen, yakın zamanda meydana gelebilecek bir depremde ortaya çıkabilecek kaybı hesaplamak
ise mümkün bile değil…
23 Ekim 2011…
17 Ağustos 1999 depreminin bu kadar çok can kaybına yol açmasının
sebebi olarak kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve
daha ucuza mal etmek için malze- Yıllar geçiyor, bölgeler değişiyor ama deprem gerçeği asla değişmiyor. Yameden çalan müteahhitler göste- şanan acı hep aynı… Türkiye artık depremle yüzleşmeyi, onunla mücadele
rilmektedir. Depremden sonra tüm etmeyi öğrenmeli…
KASIM 2011 // 29
HABER
OTOMOTİVİN
YÜKSELDİĞİ ÜLKEDE
VERİMLİ İŞÇİ OLMAK
Türkiye otomotivde yakaladığı
ivmeyi, fırsatları değerlendirerek
sürdürebilir, dünya lideri olması da
imkânsız değildir. Yeter ki,
Türk işçisi hak ettiği konumda
bulunabilsin…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ocak ayında gerçekleştirilen Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin
41. Genel Kurulu’nda, işadamlarına seslenerek “yerli
otomobilimizi üretmeliyiz” sözleriyle başlayan ‘yerli otomobil’ tartışmasında her gün farklı bir açıklama, ulusal ve
sektörel basının gündeminde yer alıyor. İlk açıklamalar da,
ülkemizde yerli otomobili üretecek kapasite, bilgi ve deneyim birikiminin olduğu yönündeydi. Fakat, gün geçtikçe yapılan açıklamalar değişti. Yerli otomobil fikrinin gerçekleşme maliyetinin çok yüksek olduğuna dikkat çeken işadamları, devlet desteği olmadan böyle bir projenin zor olduğunu savunurken, siyasilerden gelen açıklamalarda da henüz bir netlik oluşmadı. Yapılan ilk açıklamalarda, iki yıl içinde bu projenin
gerçekleşebileceği tezi savunulurken, şimdi, Türkiye’nin ilk otomobilinin, ilk yerli helikopterimizle birlikte 2023 yılında tamamlanacağı ifadeleri kullanılıyor.
Sektörün son dönemine baktığımızda, 2008 yılında ABD’de başlayan ve Dünya ekonomisini derinden sarsan krizden Türk Otomotiv sektörünün de etkilediğini görüyoruz. Sektör, 2008 krizi öncesi rakamlarına ancak 2011 yılında ulaşabildi. Otomotiv Sanayicileri
Türk Otomotiv Sektöründe
çalışan işçiler, iş kalitesi
açısından Dünya’da ikinci
sırada… Dünya otomotiv
üretimde on beşinci sıradayız.
Türk işçisinin farkı ve kalitesi
bu iki sıralamadan da
anlaşılacağı üzere Türkiye
için önemli bir faktör.
30 // KASIM 2011
Derneği’nin rakamlarına göre, Türkiye geçen yıla oranla otomotiv üretimi bazında %15, ihracat bazında
%6 ve toplam pazarda %31 oranında büyümüş durumda… 2008 yılında bir milyon 150 bine yakın bir üretim yapan sektörün, 2011 yılında bir
milyon 200 bin seviyesinde bir üretimle yılı kapatması öngörülüyor.
Bu, 2008 üretim rakamlarını ilk kez
geçtiğimizin de göstergesidir. Ayrıca, üretimdeki artışın ihracattaki
artıştan daha fazla olması demek,
iç pazarda bir yükseliş olduğunun
göstergesidir. Türk Otomotiv Sektörü 2011 yılında hem iç pazarda hem
de dış pazarda hareketli günler geçirirken, sektörün Dünya’daki konumuna baktığımızda, otomotiv üretiminde dünya on beşincisi, Avrupa’da
ise otobüs ve hafif ticari araç üretiminde ikinci, ağır kamyon üretiminde dokuzuncu, otomobil üretiminde sekizinci ve toplam üretiminde
beşinci sırada… Sektörün 2015 yılı
projeksiyonuna baktığımızda, hedef
yılda 2 milyon üretim, Dünya’da toplam üretimde ilk 10, Avrupa’da ise
toplam üretimde ilk 3… Yerli otomobil fikrini tetikleyen nedenlerden biri
de, sektörünün son yıllarda yakaladığı inanılmaz yükseliş ve bu yükselişin getirdiği özgüven diyebiliriz. Yılsonu bir milyon 200 bine ulaşması
beklenen üretim, 2003 yılında 530
binlerdeydi… 8 yılda %100’ün üstünde gerçekleşen bir üretim artışı,
siyasileri heyecanlandıran ve hare-
Yerli oto projesi yıllardır
ülkemizin hayallerini
süsleyen bir proje.
Geçmişte bugünkü kadar
yeterli sermaye birikimine,
kapasiteye, bilgiye ve
deneyime sahip değildi
Türkiye…
Dünya’nın en kaliteli ve
verimli çalışan kesimi
olduğu tescillenen Türk
işçileri, yerli otosunu daha
farklı bir bakışla üretebilir…
kete geçiren en temel etkenlerden
biri oldu…
Sektördeki bu büyümede, taraflar
kendilerini bir yere konumlandırmaya çalışırken, bu büyümede en
büyük faktörlerden biri olan işçiler
unutuluyor, adları çoğu zaman telaffuz bile edilmiyor. Oysa, Türk Otomotiv Sektöründe çalışan işçiler, iş
kalitesi açısından Dünya’da ikinci
sırada… Yukarıda, Dünya otomotiv
üretiminde 15.sırada olduğumuzu
belirtmiştik. İşte Türk işçisinin farkını ve kalitesini bu iki sıralamadan
çıkartabilir ve sektör için ne kadar
önemli bir faktör olduğunu rahatça
anlayabiliriz.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2008
rakamlarına göre, 50 bini ana sanayide, 200 bini yan sanayide olmak
üzere sektör, üretimde 250 bin kişiyi istihdam ediyor. Pazarlama, servis ve diğer alanlardaki istihdamıyla
Türkiye’de 2 milyondan fazla kişinin
gelirini doğrudan etkileyen bir sektör otomotiv sektörü. Yabancı sermayeyi Türkiye’ye çeken en büyük
etkenlerden biri olan, bu 250 bin kişilik nitelikli ve verimli üretimde yer
alan işgücü, her geçen gün daha da
büyüyerek sektörün de büyümesine ön ayak oluyor. Siyasetçilerin ve
işadamlarının yerli otomobil üretimi
hayalinin gerçekleşmesi için, Türk
işçisine sahip çıkması ve Türkiye’nin
ucuz işgücü cenneti olarak görülmesine imkân vermemesi gerekiyor.
Bu noktada, hem ana sanayide hem
de yan sanayide sendikalaşma oranının daha yüksek noktalara çıkarılması da gerekiyor. Nitekim, sendikalı işyerlerinde iş barışı ve huzuru
her zaman en yüksek noktada olup,
kayıt dışılık tamamen son buluyor.
Büyüyen ve gelişen sektörde yerli
otomobil üretilmesi, sektör çalışanlarını olumsuz etkilemez. Hatta üretilecek yerli otoyu bir Dünya markası haline getirecek en büyük etkenlerden biri olur. Fakat % 100 yerli oto üretmenin asla kolay olmadığı da bir gerçek. Her işletmenin kuruluşunda olduğu gibi, yerli otonun
üretimi için de, sermaye, teknoloji ve
pazar alt yapısı oluşturulması gerekiyor. Bu hayali gerçekleştirmek için,
hem devlet hem de sektör elini taşın
altına koymalı. Nitekim, yerli oto için
gereken sermayeyi devlet ve özel
sektör çok rahat karşılayabilir. Teknoloji ve nitelikli işgücünü içimizde
barındırırken, devamlı büyüyen bir iç
pazar ve gelişen Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Türkî Cumhuriyetler, ülkemiz için başlı başına bir potansiyel
bir pazar anlamına geliyor.
Yerli oto projesi yıllardır ülkemizin
hayallerini süsleyen bir proje. Geçmişte bugünkü kadar yeterli sermaye birikimine, kapasiteye, bilgiye ve
deneyime sahip değildi Türkiye…
Dünya’nın en kaliteli ve verimli çalışan kesimi olduğu tescillenen Türk
işçileri, yerli otosunu daha farklı bir
bakışla üretebilir…
KASIM 2011 // 31
BİZİM FABRİKALARIMIZ
ARÇELİK A.Ş.
1955’den günümüze
Dayanıklı tüketim ve tüketici elektroniği sektörlerinde üretim, pazarlama ve satış sonrası destek hizmetleri ile faaliyet gösteren Arçelik AŞ, 1955 yılında
kuruldu. Arçelik AŞ, enerji, otomotiv, dayanıklı tüketim
ve finans olmak üzere dört ana iş kolunda faaliyetlerini odaklamış olan Türkiye’nin en büyük şirketler topluluğu Koç Holding’e bağlıdır. 2010 Fortune Global 500
listesinde 247. sırada yer alan Koç Holding, listedeki tek
Türk şirketidir.
Arçelik AŞ, bugün yaklaşık 19.000 çalışanı, Türkiye, Romanya, Rusya ve Çin’de 11 üretim tesisi, 18 ülkedeki satış
ve pazarlama ofisleri ve kendisine ait 9 markasıyla 100’den
fazla ülkede ürün ve hizmet sunmaktadır. Türkiye’de beyaz
eşya, klima ve TV’de liderliğini koruyan Arçelik şirketi, global
pazarlarda da hızlı büyümesini sürdürmektedir. Arçelik AŞ,
sektöründe Avrupa’nın üçüncü büyük şirketidir. Şirket, kendi
Ar-Ge ve teknolojisi ile geliştirdiği kaliteli, çevre dostu ürünleri,
bünyesindeki global markaları, güçlü insan kaynağı, yetkili satıcıları, servisleri ve tedarikçileriyle, bugün Türkiye ve dünya liginin dikkatle izlenen oyuncularındandır.
Türkiye Patent Şampiyonu
Arçelik AŞ, yenilikçilik, teknoloji, tasarım ve üretim tesisleri gibi
pek çok alanda uluslararası ödüllerin sahibidir. Türkiye’nin yıllardır tartışmasız patent şampiyonu olan Arçelik, Türkiye’den Dünya Fikri Haklar Örgütü’ne (WIPO) yapılan uluslararası patent başvurularının 1/3’ünden fazlasını gerçekleştirmiştir. Dünya Fikri Haklar Örgütü’nde, en çok Uluslararası Patent başvurusuna sahip ilk 500
şirket arasındaki tek Türk şirketi olarak 2010 yılında 95. sırada yer almaktadır.
32 // KASIM 2011
Arçelik AŞ kurumsal değerleri ve kültürü ışığında “Sürdürülebilir Gelişim”e
hizmet etmek üzere, toplumsal standartların geliştirilmesi ve sorunların
çözümüne yönelik projeler üreterek uygulamayı asli sorumluluklarının bir
parçası olarak kabul etmektedir. Vizyonunu “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın”
olarak belirlemiş olan şirket, kurumsal sorumluluk bilinciyle
gençlerin gelişimine katkı sağlayan projeler yürütmektedir.
DÜNYAYA SAYGILI, DÜNYADA SAYGIN
Arçelik AŞ, “Dünyaya saygılı, Dünyada Saygın” olarak ifade ettiği vizyonu ile global bir marka olmaya ve
her türlü kaynağı en verimli şekilde kullanarak, çevreye uyumlu teknolojiler gerçekleştirmeye verdiği önemi
vurgulamaktadır. Şirket, 20 yıllık Ar-Ge çalışmaları ile
ulaştığı teknolojik seviyenin sonucu olarak, enerji ve su
verimliliği konularında rekabette öne çıkan ürünlere ve
sektöründe “ilk”lere ve “en”lere imza atmaya devam etmektedir. Arçelik AŞ, yarım asrı aşan bilgi ve birikimiyle,
faaliyet gösterdiği ülkelerde istihdam, büyüme ve katma değer yaratarak ekonomik fayda yaratmanın yanısıra, toplumsal ve çevresel konularda da öncü faaliyetleriyle “sürdürülebilir gelişim” için çalışmaktadır.
yönelik tasarım çalışmaları, teknolojik çalışmaları, ürün
geliştirme ve iyileştirme çalışmalarını da yürütmektedir.
Arçelik AŞ 2010 yılında buzdolabı kompresörleri, elektrik motorları, pişirici cihazlar, TV ve çamaşır kurutma
makinesi ürünlerinde de birçok enerji iyileştirme projesi gerçekleştirmiş, enerji verimliliği artırılan bu ürünlerin üretim adetlerini artırarak, verimli ürünler konusundaki hassasiyetini göstermiştir. Çamaşır makinesinde
dünyanın en az enerji tüketen ürününe ulaşılmıştır. Arçelik 8124 HST ürünü A enerji seviyesinden %50 daha
az enerji tüketimine sahiptir. Ürün üzerinde geri kazanım ile elde edilmiş malzeme kullanımı artmıştır. Ürünün toplamında ise, malzeme geri dönüşüm oranında % 99,7’ye erişilmiştir. TÜSİAD ve REC (Regional Environmental Center) tarafından 2010 yılında düzenleÜrünler
nen AB Çevre Ödülleri’nde “En Çevreci Ürün” kategorisinde elde edilen birincilik ile gelinen durum tescillenArçelik AŞ, “küresel ısınma”, “azalan doğal kaynaklar”, miştir. Buzdolabında dünyanın en az enerji tüketen ürü“susuzluk” gibi dünyayı tehdit eden konuların çözümü- nüne ulaşılmıştır. Arçelik 5188 A+++ buzdolabı, A enerne yönelik sorumluluklarını yerine getirmek üzere, kay- ji seviyesinden %60 daha az enerji tüketimine sahiptir. nak tasarrufuna odaklanarak, ürün geliştirme çalışma- Ürünün toplamında ise malzeme geri dönüşüm oranınlarını sürdürmektedir. Arçelik AŞ’nin
da %99,7‘e erişilmiştir. 2011 yılında
Arçelik AŞ, enerji,
zengin ürün portföyünde, solo ve
sonuçlanan bir proje (ATLETE) çaotomotiv, dayanıklı
ankastre beyaz eşya, tüketici elektlışması sonucunda, Avrupa’da buzroniği, küçük ev aletleri, ısıtma ve
dolaplarının enerji etiketinde hatalı
tüketim ve finans
soğutma ürünleri ile komponentler
deklarasyon yapılmadığı sonucuna
olmak üzere dört
bulunmaktadır. Arçelik AŞ’de ürünvarılan birkaç firmadan birisinin Arana iş kolunda
lerin hayat çevrimi boyunca çevreçelik AŞ olduğu ortaya çıkmıştır.
sel etkilerinin kontrol altına alınmafaaliyetlerini odaklamış
sı, tasarım aşamasından başlayan
Bulaşık makinesinde dünyanın en
olan, Türkiye’nin
bir süreç olarak ele alınmaktadır. Bu
az enerji ve en az su tüketen ürüen büyük şirketler
amaçla Arçelik AŞ’de Ar-Ge faaliyetnüne (63107 HIT) ulaşılmıştır. Su
topluluğu Koç Holding’e
lerini ve endüstriyel tasarım faaliyettüketiminde 6 lt ile dünya rekolerinden sorumlu birimler, ürünlere
ru kırılmıştır. Enerji tüketiminde ise
bağlıdır.
KASIM 2011 // 33
eğitici materyaller ile donatılan “Bizim Odalar” kuruldu. 2010’da Arçelik Gönüllü Ailesi, Arçelik AŞ ile Eğitimde Gönül Birliği Programı kapsamında öğrenciler arasında “Çevremizi ve Doğal Kaynaklarımızı Koruyalım Yarışması” düzenledi. İkincisi düzenlenen yarışmayla öğrencilerin dikkati, dünyadaki azalan doğal
kaynakların korunması ve daha fazla su ve enerji tasarrufu konularına
çekildi. Yarışmaya Yatılı İlköğretim
Bölge Okulu’ndan üç farklı kategoride özenle hazırlanmış 450’ye yakın eser katıldı. Yarışmada dereceye giren öğrenciler ile okul yöneticileri, Arçelik Gönüllü Ailesi’nin davetlisi olarak ödül törenine katıldı.
A enerji seviyesinden %30 daha az
enerji tüketimi elde edilmiştir. 2010
yılında, Arçelik A.Ş olarak, endüstriyel işletmelerin uyguladığı enerji verimli ve çevreye duyarlı proje ve teknolojilerin ortaya çıkarılması, enerji verimliliği konusundaki çalışmaların teşvik edilmesi amacıyla Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından düzenlenen Sanayide Enerji Verimliliği Proje Yarışmaları’nda (SENVER), Arçelik, üç ödüle birden layık
görüldü. Arçelik AŞ Bulaşık Makinesi
İşletmesi-EVÜ (Enerji Verimli Ürün)
kategorisi birincisi, Çamaşır Kurutma Makinesi İşletmesi-SEVAP-1
(Sanayide Enerji Verimliliği Artırıcı Proje) kategorisi birincisi, Buzdolabı İşletmesi-EVET (Enerji Verimli Endüstriyel Tesis) kategorisi birincisi oldu.
Arçelik AŞ ayrıca, 2010 yılında TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından
düzenlenen 9. Teknoloji Ödülleri
çerçevesinde büyük ölçekli ödül ka-
Vizyonunu “Dünyaya
Saygılı, Dünyada Saygın”
olarak belirlemiş olan
şirketimiz, kurumsal
sorumluluk bilinciyle
gençlerin gelişimine
katkı sağlayan projeler
yürütmektedir.
tegorisinde “Surf Inovatif Fırın” Teknolojisi “homojen pişirme sınıfında” dünyanın en az enerji tüketen
ve en düşük ses gücüne sahip fırını projesiyle Teknoloji Ödülü’nün sahibi oldu.
Sürdürülebilir Gelişme
Arçelik AŞ kurumsal değerleri ve kültürü ışığında “Sürdürülebilir Gelişim”e hizmet etmek üzere,
toplumsal standartların geliştirilmesi ve sorunların çözümüne yönelik projeler üreterek uygulamayı asli
sorumluluklarının bir parçası olarak
kabul etmektedir. Vizyonunu “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” olarak belirlemiş olan şirket, kurumsal
sorumluluk bilinciyle gençlerin gelişimine katkı sağlayan projeler yürütmektedir.
“Arçelik AŞ Ailesi ve Gönüllülük
İlköğretim çağındaki çocukların bireysel gelişimine katkı sağlamak
amacıyla 2004’te Milli Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Genel Müdürlüğü işbirliğiyle “Arçelik A.Ş. ile Eğitimde Gönül Birliği” sosyal sorumluluk programı hayata geçirildi. Proje ile 60 ilde, 299 okulda 200 bin öğrenciyi kucaklarken, program kapsamında her okulda, öğrenciler için
oluşturulan, kitaplar, oyuncaklar,
34 // KASIM 2011
Koç Holding’in “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sosyal sorumluluk
projesine Arçelik çalışanları, yetkili satıcıları ve servisleri destek veriyor. Projede, Arçelik çalışanları, yetkili satıcıları ve servislerinden oluşan gönüllüler, öğrencileri yönlendirmek ve olumlu yönde gelişimlerini izlemek üzere “Meslek Lisesi Koçları” olarak görev üstleniyor. Gönüllü
Koçlar, öğrencilerle sürekli iletişim
içerisinde olarak, zaman zaman bir
araya gelerek, bilgi ve deneyimlerini
paylaşıyor. Proje kapsamında 20092010 öğretim yılında programdaki
burslu öğrenci sayısı 896’ya ve Gönüllü Koç sayısı 28’e ulaştı. Yine aynı
proje kapsamında elektrikli ev aletleri sanayisindeki gelişmeler ve yeni
teknolojileri bilen teknik insan gücünün yetiştirilmesi ihtiyacından
hareketle, Arçelik A.Ş. ve Milli Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Öğretim
Genel Müdürlüğü arasında “Arçelik Laboratuvarları - Arçelik Elektrikli Ev Aletleri Teknik Öğretim Programı” uygulamasına ilişkin geçtiğimiz
günlerde bir protokol imzalandı.
Protokol, elektrikli ev aletleri teknik servis dalında yeni teknolojilere dayalı laboratuvarlar kurulmasını ve “Arçelik Elektrikli Ev Aletleri Teknik Öğretim Programı” uygulamasını kapsıyor. Şu ana kadar
uygulama için 3 adet İstanbul’da
(Kartal, Beykoz, Zeytinburnu), 1
adet de Diyarbakır’da olmak üzere
toplam 4 okul belirlendi. Bu okullarda, “Elektrik-Elektronik Teknolojileri Alanı”ndan 10. sınıfı başarıyla tamamlayan öğrenciler arasından, kontenjan miktarının iki
katı kadar aday, okul tarafından
belirlenecek. Bu adaylar daha sonra, Arçelik tarafından değerlendirilerek, kontenjan dahilinde programa kabul edilecek. Seçilen
öğrenciler, Arçelik Elektrikli Ev Aletleri Teknik Öğretim Programı kapsamındaki okullarda oluşturulan Arçelik Laboratuvar’larında eğitim alacak. Öğrencilere aynı zamanda Arçelik Yetkili Servisleri’nde staj imkanı
da sağlanacak. Arçelik Yetkili servislerinde veya Arçelik bünyesinde çalışmak isteyen öğrenciler, şirket tarafından bir sınava alınarak, başarılı
öğrencilere sertifika imkanı verilecek.
Arçelik, projenin yaşama geçmesiyle, yetkili servislerinin ihtiyaç duyduğu teknik servis elemanlarının bir
bölümünü bu okullardan karşılamayı ve meslek liselerinin Elektrikli Ev
Aletleri Teknik Servis bölümündeki öğrencilerin geniş imkanlarla ve
güncel teknolojilere dayalı bilgilerle eğitim almalarını sağlayarak istihdamlarını kolaylaştırmayı hedefliyor.
Çalışanlarımızın yeteneklerinin sürekli geliştirilmesi
amacıyla oryantasyon, iş başı, teknik, operasyonel, iş
güvenliği eğitimleri yıllık eğitim planları çerçevesinde
verilmektedir. İç eğitmenlik sistemi ile teknik bilgi ve
becerinin tüm çalışanlarımıza aktarılması sağlanmaktadır.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Çevre Bilinçlendirme, Kalite ve
TPM (Total Productive Maintenance) eğitimleri eğitim
sistematiğimizin ayrılmaz bir parçasıdır.
Performans değerlendirme sistemimiz şirket hedeflerinin hedef yayılım metodolojisiyle bireysel hedeflere indirgenmesiyle beyaz yaka çalışanlarımız için yılda bir kez hedef
ve yetkinlik bazlı, mavi yaka çalışanlarımız için 6 ayda bir kez yetkinlik
bazlı olarak takip edilmektedir.
Levent Çakıroğlu
Koç Holding Dayanaklı Tüketim
Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş.
Genel Müdürü
“En önemli sermayemiz
insan kaynağıdır”
“Dünyaya Saygılı, Dünyaya Saygın
vizyonundan hareket ederek, global şirket olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Arçelik A.Ş., yaklaşık
19.000 çalışanıyla daima daha yükseği hedeflerken “en önemli sermayemiz olan insan kaynağını” kendisini geleceğe taşıyacak en önemli değerlerden biri olarak benimsemiştir. İnsan Kaynakları uygulamalarımız adalet, tutarlılık ve güvenirlilik esas alınarak, küresel organizasyonumuzun mevcut ve gelecekteki ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuştur. Uygulamalarımız, şirket gelişim ivmesi çerçevesinde sürekli gözden geçirilmekte, ihtiyaçlar
çerçevesinde gerektiğinde yeniden
yapılandırılmaktadır. Amacımız, çalışanlarımızın yeteneklerini sürekli
geliştirirken; işbirliği, dayanışma ve
çalışan mutluluğunun vazgeçilmez
olduğu çalışma ortamı yaratmaktır.
Bu çerçevede İnsan Kaynakları süreç ve sistemlerimiz tüm çalışanlarımızı kapsayacak şekilde yapılandırılmıştır.
İşe Seçme ve Yerleştirme sürecimiz,
beyaz yaka çalışanlarımız için değerlendirme merkezi uygulamaları,
testler ve mülakatlardan oluşurken,
mavi yaka çalışanlarımız için beceri
testleri, envanterler ve mülakatlardan oluşmaktadır. Pozisyon ihtiyaçlarına en uygun adayı belirlerken
şirketin büyüme hedeflerine paralel
aday havuzunu da oluşturmak temel misyonumuzdur. Çalışanlarımızın yeteneklerinin sürekli geliştirilmesi amacıyla oryantasyon, iş başı,
teknik, operasyonel, iş güvenliği eğitimleri yıllık eğitim planları çerçevesinde verilmektedir. İç eğitmenlik sistemi ile teknik bilgi ve becerinin tüm çalışanlarımıza aktarılması sağlanmaktadır. İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği, Çevre Bilinçlendirme, Kalite ve TPM (Total Productive Maintenance) eğitimleri eğitim sistematiğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Sahadaki çalışanlarımız görev aldıkları operasyon ihtiyaçları çerçevesinde mesleki eğitim merkezleri yoluyla eğitim almakta olup, 2010 yılında
kişi başı 21 saat olarak eğitim gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu olabilecek farklı görevlendirmeler için çalışanlarımızın çok
yönlü olabilme becerisine yönelik
olarak, almaları gereken teknik ve
mesleki eğitim, gelişim programları uygulanmakta olup, sonrasında iş rotasyonları ve bölümler arası transfreler gerçekleştirilmektedir.
Çalışan motivasyonunda sürekliliğinin sağlanması amacıyla durumsal
ödül, başarılı performans, sahadaki
iyileştirme çalışmaları kapsamında
TPM, planlı ödül olarak adlandırılan
farklı ödül uygulamalarımız vardır.
Çalışanlarımız iş güvenliği risklerini azaltıcı, kaliteyi arttırıcı, üretimde verimliliği arttırıcı vb kategorilerde öneriler vermekte, hayata geçirilmesi sonrası ödüllendirilmektedir. Ödül törenleri yıl içinde tüm çalışanlarımızın katılımıyla gerçekleştirilmektedir.
Çalışan memnuniyeti yılda 1 kez ölçümlenmekte, geribildirimler çerçevesinde çalışanlarımızın mutluluğuna katkı sağlayacak uygulamalar
devreye alınmaktadır. Tüm kampüslerimizde sosyal ve iletişim faaliyetleri, spor karşılaşmaları, ailelelerin
katıldığı piknik, gezi organizasyonları, sosyal klup etkinlikleri, iletişim
toplantıları, açık kapı organizasyonları vb olarak organize edilmektedir.
Her kampüsümüzde çalışanlarımızın hoşça vakit geçirebileceği sosyal
tesisler, spor merkezleri, tenis kortları, basket ve futbol sahaları vardır.”
KASIM 2011 // 35
MAKALE
İŞ KAZALARINI ÖNLEMEDE
GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN
ÖNEMİ
2. BÖLÜM
PROF. DR. SERPİL AYTAÇ
Uludağ Üniversitesi İİBF,
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı
[email protected]
4. “POZİTİF GÜVENLİK KÜLTÜRÜ” VE
ÖRGÜTLERDE GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN
YERLEŞTİRİLMESİ
Pozitif güvenlik kültürü örgütlerde güvenliğin sağlanmasında önemli bir araçtır. Pozitif güvenlik kültürünün amacı, çalışanların işyerlerindeki risklerin farkında olduğu, sürekli olarak bu tehlikelere karşı dikkatli olduğu ve güvenli olmayan davranışlardan sakındığı bir çalışma ortamı yaratmaktır. (Muniz ve diğerleri,
2007) Bundan dolayı, güvenlik kültürü işyerinde güvenliğe karşı davranışları, tutumları ve inançları kontrol etmeye yarayan önemli bir yönetim aracıdır. (Beck ve Woolfson, 1999)
Hale’ya göre(2000) iyi bir güvenlik kültürü; bütün çalışanların ilgisi, güvenlik personelinin rolü, iletişimde açıklık, güvenlik düzenlemelerine inanç, örgüt içinde güvenlik entegrasyonunu içermektedir. Yine; Choundhry ve diğerlerine göre
(2007) ise; pozitif güvenlik kültürü şu unsurlardan oluşmaktadır:
1-Tutum ve davranışlardaki değişim: İşyerinde güvenli davranışlar geliştirmek için, sözlü talimatlar, eğitim ve uyarı işaretleri gibi araç ve aktiviteler kullanılabilir.
2-Yönetimin Taahhüdü: Yönetim pozitif güvenlik kültürünün
sağlanmasında anahtar bir rol oynamaktadır. Burada yönetime
düşen; güvenlik için kaynak ve zaman tahsisi, risk sorumluluğuna katılım, güvenlikle ilgili danışma kurulu toplantılarına katılım ve
çeşitli tamamlayıcı tedbirler gibi sorumluluklardır.
3-Çalışanın ilgisi: Pozitif güvenlik kültürü için gerekli olan bir diğer unsur ise, güvenlikle ilgili uygulamalara çalışanların sahiplenmesi, ilgi göstermesi ve bu konuda sorumluluk almasıdır. Bunun
36 // KASIM 2011
İyi bir güvenlik kültürü;
bütün çalışanların ilgisi,
güvenlik personelinin rolü,
iletişimde açıklık,
güvenlik düzenlemelerine inanç,
örgüt içinde güvenlik
entegrasyonunu içermektedir.
sağlanması için ise, çalışanların eğitimi, makine izolasyonu, iş rotasyonları, işyerinde aşırı gürültü durumunda
bunu bildirme, ses bariyerleri ve kulaklık takma gibi koruyucu aletler kullanılmasının sağlanmasına yönelik uygulamalar yapılabilir.
4-Promosyon stratejileri: Çalışanlar arasında güvenlik farkındalığı yaratmak için bazı promosyon stratejileri uygulanabilir.
-Güvenlik misyonu, sloganlar, logolar
-Çeşitli materyal yayını (kütüphane, istatistikler, bültenler)
-Medya araçları (posterler, e-mail, internet, sergiler)
5-Eğitim ve seminerler: Güvenlikle ilgili kısa bilgilendirici
konuşmalar, grup toplantıları, personel sağlığı, hijyen, iş
stresi, güvenliğe karşı sorumluluklar (kural ve talimatlara uyma, tehlike tespiti, risk değerlendirmesi, kaza incelemeleri ve iş güvenliği analizi) konularında çalışanların eğitilmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
6-Özel kampanyalar: Sağlık ve güvenlik haftası, acil sorumluluk, kaza raporlama ve inceleme, güvenlik ve çevre yönetim sistemleri gibi uygulamaları içerir.
Turner’a göre,(1991) etkin bir güvenlik kültürünü teşvik etmek için gerekli olan bazı özellikler vardır. Bunlar
sırasıyla:
1- Üst yönetimin samimi ve görünür bağlılık ve liderliği gerekmektedir.
2- Bir güvenlik kültürünün değiştirilmesi sürekli çaba ve
ilgi gerektiren uzun dönemli bir stratejidir.
3- Mümkün olduğunca iyimserlik duygusu taşıma ve
yüksek beklentili bir politika beyanı istemektedir.
4- İşyerinde bütün seviyelerde sağlık ve güvenliği “sahiplik” duygusunun yaygınlaşması (nüfuz etmesi) gerekmektedir. Bu da, çalışanların katılımını, uygun eğitim
ve iletişimi gerektirir.
5- Örgütlerin, gerçekçi ve ulaşılabilir amaçlar belirlemesi ve buna karşılık gelen bir güvenlik performansı ölçümüne sahip olması gereklidir.
6- Kabul görmüş standartlara yönelik davranış tutarlılığı, çalışanları dinleme yeteneğiyle başarılabilir. Ayrıca,
iyi güvenlik davranışı (olumlu davranışlar) bir istihdam
koşulu olmalıdır ve performans değerlendirmelerde göz
önüne alınmalıdır.
7- Bütün kazalar ve ramak kala olaylar detaylı bir şekilde araştırılmalıdır.
8- Yönetim, sağlık ve güvenlik sistemlerinin gözden geçirilmesi ve performans değerlendirme için uygun güncel bilgileri sağlamalıdır. (Turner, 1991’den aktaran
Fung ve diğerleri, 2005: 505)
Güvenlikle ilgili çalışanların
katılımının ve yönetimin
sorumluluğunun arttırılması
örgütün güvenlik kültürünü
geliştirecektir. Çalışanlar kaza ve
yaralanmaların önlenmesi için
üzerine düşen sorumlulukların
farkında olduğu zaman, işyerinde
güvenlik ve sağlığın sağlanmasına
daha çok ilgi göstereceklerdir.
KASIM 2011 // 37
Gelişen teknoloji ve
sanayileşme ile birlikte,
işçilerin çalıştığı kötü
çalışma koşulları, iş
güvenliğini ve işçi sağlığını
tehdit ettiği gibi, toplum
sağlığını da etkilemektedir.
Bunun önüne geçilebilmek
için, işyerleri yoğun
denetimlere tabi
tutulmalı, eğitime önem
verilmeli, tıbbi kontroller
yapılmalı, iş kazaları
ve meslek hastalıklarının
azaltılabilmesi için
gerekli yan bilim
dallarından faydalanılmalı,
iş yerlerinde ergonomik
çalışma ortamları
yaratılmalıdır.
İş Güvenliğini etkileyen inançlar, işletme kültürü içinde saklı bir şekilde
yer alır. Hiçbir zaman dile getirilmez,
ama geçmişteki tecrübe ve gelenekler nedeniyle varlıklarını korurlar.
Güvenlik Kültürü oluşumunda yöneticiler: Motivasyonu, Özendirmeyi, Tutarlılığı esas alarak öncülük etmelidir. Ancak, güvenlik kültürünün
oluşumu ve gelişiminden işletmedeki tüm çalışanlar sorumludur.
Bir işletmedeki insan
kaynağı, işletmenin
performansı üzerinde
tartışılmayacak bir etkiye
sahiptir. Bu insan
kaynağının daha güvenli
çalışma koşullarında ve
sürekli olarak daha güvenli
biçimde çalışmaları
için motivasyonlarını
sağlayacak etkin bir
araç da, etkin güvenlik
kültürü oluşturmaktır.
Güvenlikle ilgili çalışanların katılımının ve yönetimin sorumluluğunun arttırılması örgütün güvenlik
kültürünü geliştirecektir. Çalışanlar
kaza ve yaralanmaların önlenmesi
için üzerine düşen sorumlulukların
farkında olduğu zaman, işyerinde
38 // KASIM 2011
güvenlik ve sağlığın sağlanmasına
daha çok ilgi göstereceklerdir.
Alınan önlemlerin geçici kalmaması,
bunun iş hayatının bir parçası olarak tüm çalışanlar tarafından benimsenmesi ise ilgili işyerinde güvenlik kültürünün gelişmesi ile sağlanabilmektedir.
Her işyerinin kendi içinde oluşturduğu kültürü vardır ki, çalışanların
kendi aralarında kabullendikleri resmi veya sessiz kuralları içermektedir.
Güvenlik kültürü görünür ve görünmez bileşenlerden oluşur. İSG Kültürünün yalnızca %10’unu oluşturan kurallar, prosedürler, istatistikler ve davranışlardır. % 90’lık kısmı ise görünmez bileşenlerdir. Bunlar dile getirilmeyen kurallar ya da
inançlardır.
İş Güvenliğinin yalnızca bir veya birkaç kişinin üzerinde kalması yeterli olmamaktadır. Olumsuz olaylar
yaşanmadan önlemlerin alınması
sağlanmalıdır. Bu nedenle de, nerede olursa olsun, güvenlik kültürü algısını etkileyen psiko-sosyal faktörlerin neler olduğu araştırılmalıdır.
SONUÇ
Küreselleşme süreci, işletmelerinin
insan kaynaklarının iş sağlığı ve güvenliği hedeflerine erişirken ergonomik yaklaşım, verimlilik ve yaşam
kalitesini derinden etkilenmektedir.
İş kazalarının önlenmesi ve azaltılması, bugüne kadar birçok disiplin
tarafından incelenen bir konudur.
Bir işletmedeki insan kaynağı, işletmenin performansı üzerinde tartışılmayacak bir etkiye sahiptir. Bu
insan kaynağının daha güvenli çalışma koşullarında ve sürekli olarak
daha güvenli biçimde çalışmaları
için motivasyonlarını sağlayacak etkin bir araç da, etkin güvenlik kültürü oluşturmaktır.
Güvenlik yönetimi bakımından, güvenliği işletmeye bir
değer olarak kazandırmak, hem yönetimin ve hem de
işçilerin bağlılığına dayanmaktadır. Bir işletmede iş güvenliği yaratmada anahtar rol oynayan “iş güvenliğini
destekleyen ve öncelik veren bir yönetim bağlılığı oluşturmak” ve “işçi katılımını ve güvenli davranışı desteklemek” gerekmektedir. Ne olursa olsun, tüm işletmelerde yönetim, güvenliği, örgüt kültürünün bir parçası olarak görmeli ve bağlılık göstermelidir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda devlet, işletmeler ve sendikalar kendi üzerlerine düşen görevleri yerine getirmede ne kadar istekli ve gayretli olsalar da, bu
çabalar işçiler tarafından benimsenmez ve desteklenmezse istenen sonuçlara ulaşılamaz. Bu nedenle işçiler de kurallara uymalı, alet ve makineler hakkında yeterli bilgiye sahip olmalı, eğitim faaliyetlerinden olabildiğince yararlanmaya çalışmalı, yapılan eğitim çalışmalarının önce kendi yararına olduğunu düşünerek, eğitim
çalışmalarından olabildiğince yararlanmaya çalışmalıdırlar. Kısaca bilinçli davranmalıdır.
faydalanılmalı, iş yerlerinde ergonomik çalışma ortamları yaratılmalıdır.
İş güvenliği sayesinde, sağlık ve sosyal yönden hırpalanan çalışanların iş bırakma, devamsızlık, devir hızı artışı
gibi nedenlerle ekonomik açıdan maliyet artışına neden
olması ve daha verimsiz çalışması ortadan kaldırılabilir.
Çalışan memnuniyeti sağlandığı için üretim kalitesi artırılmış olur. Verimlilik ve karlılık artar, rekabet artar, kalifiye eleman sayısı artar, çalışanların ve toplumun yaşam kalitesi artar.
Firmalarda güdülen İSG politikalarında güvenlik kültürü oluşturmak birçok açıdan önem arz etmektedir. Önce
ülke düzeyinde, sonra her işletme düzeyinde etkin bir iş
sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi oluşturulması için
çalışmalar yapılmalıdır. İş güvenliği yönetim kültürü vizyonlarına ait gruplarına ilişkin yeni projelerin geliştirilmesi, uluslararası işbirliği ve ortak çalışmalarla giderilmelidir. Gelişen teknoloji ve sanayileşme ile birlikte, işçilerin çalıştığı kötü çalışma koşulları, iş güvenliğini ve
işçi sağlığını tehdit ettiği gibi, toplum sağlığını da etkilemektedir. Bunun önüne geçilebilmek için, işyerleri yoğun denetimlere tabi tutulmalı, eğitime önem verilmeli,
tıbbi kontroller yapılmalı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının azaltılabilmesi için gerekli yan bilim dallarından
KAYNAKLAR.
Bozkurt, Veysel (2005), Değişen Dünyada Sosyoloji, 3. b., Aktüel Yayınları, İstanbul
Choudhry, R.M.; Fang, D. ve Mohamed, S. (2007), “The nature of safety culture: A survey of the state-of-the-art”, Safety Science, 45, 993–1012.
Cooper M. D, (1998) Improving Safety Culture: A practical guide (Improving),
John Wiley& Sons, Chichester
Cooper, Dominic M. (2000), “Towards A Model of Safety Culture”, Safety Science, 36, 111–136.
Cooper, M.; Phillips, R.A.; Sutherland, V.J. ve Makin, P.J. (1994), “Reducing Accidents with Goal-Setting & Feedback: A Field Study”, Journal of Occupational and Organisational Psychology, 67, 219–240.
Cooper, M.D. ve Phillips, R.A. (2004), “Exploratory Analysis of The Safety Climate And Safety Behavior Relationship”, Journal of Safety Research, 35,
497– 512.
Cox Sue ve Flin, Rhona (1998), “Safety Culture: Philosopher’s Stone or Man
of Straw?”, Work and Stress, 12(3), 189–201.
Cox, S. ve Cox, T. (1991), “The Structure of Employee Attitudes to Safety - A
European Example”, Work and Stress, 5, 93 – 106.
Cox, Sue; Tomas, J.M.; Cheyne, A. ve Oliver, A. (1998), “Safety Culture: The
Prediction of Commitment to Safety in the Manufacturing Industry”, British
Journal of Management, 9, 3-11.
Demirbilek, Sevda ve Pazarlıoğlu, M.V. (2006), “Türkiye’de İş kazalarının Oluşumunda Etkili Olan Faktörler: Ampirik Bir Uygulama”, Finans Politik&Ekonomik
Yorumlar, 44(509), 81–91.
Demirbilek, T.,(2005), iş Güvenliği Kültürü, Dokuz Eylül Üniversitesi iktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi yayın no:09.1600.0000.000/BY.04.054.354, İzmir
Demirbilek, Tunç (2008), “İşletmelerde İş Güvenliği Kültürünün Geliştirilmesi”, Çalışma Ortamı, 96, 5–7.
Demirbilek, Tunç ve Çakır, Özlem (2008), “Kişisel Koruyucu Donanım Kullanımını Etkileyen Bireysel Ve Örgütsel Değişkenler”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 23(2), 173–191.
Dursun, Salih (2011) Güvenlik Kültürünün Güvenlik Performansı Üzerine Etkisine Yönelik Bir Uygulama, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Anabilim
Dalı Yönetim Ve Çalışma Psikolojisi Bilim Dalı, Bursa
Fung, Ivan W.H.; Tam, C.M.; Tung, C.F.K ve Man, A.S.K. (2005), “Safety Cultural Divergences Among Management, Supervisory And Worker Groups in
Hong Kong Construction İndustry”, International Journal of Project Management, 23, 504–512.
Guldenmund, F.W. (2000). The nature of safety culture: a review of theory and
research. Safety Science, 34, 215-257.
Guldenmund, Frank W. (2010), “(Mis)understanding Safety Culture and Its
Relationship to Safety Management”, Risk Analysis, 30(10), 1466–1480.
Güçlü,www.manas.kg/pdf/sbdpdf6/Guclu.pdf (erişim tarihi: 27.04.2010)
IAEA (1986), Summary Report on the Post-Accident Review Meeting on
the Chernobyl Accident. International Safety Advisory Group. Safety Series
75-INSAG-1 (Vienna: IAEA)
IAEA (1991), Safety Culture, International safety Advisory Group. Safety Series 75-INSAG-4 (Vienna: IAEA).
Kılkış, İlknur (2011), “İş Sağlığı ve İş Güvenliği”, Sosyal Politika, (Ed: Aysel Tokol ve Yusuf Alper), 1. b., Dora Yayınları, Bursa, 194-218.
Koçel T.(2001), İşletme Yöneticiliği. 8. Bası, beta Basım yyın dağıtım, İstanbul
Milli Prodüktivite Merkezi, Verimliliği Arttırıcı Yaklaşım ve Teknikler Dizisi
(1999) “Ergonomi”, MPM Yayınları. Ankara
Muniz, Beatriz F.; Peon, J.M.M. ve Ordas, C.J.V. (2007), “Safety Culture: Analysis of The Causal Relationships Between İts Key Dimensions”, Journal of Safety Research, 38, 627–641.
Özkalp, E., Kırel, Ç., (2001), Örgütsel Davranış, Anadolu Üniversitesi Eğitim,
Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı Yayın No. 149, Eskişehir
Özkan, T. ve Lajunen, T. (2003). Güvenlik kültürü ve iklimi. PiVOLKA, 2(10), 3-4
Özkılıç, Özlem (2005), “İş Sağlığı ve İş Güvenliği, Yönetim Sistemleri ve Risk
Değerlendirme Metodolojileri”, http://www.tisk.org.tr/download/yayinlar/
is_sagligi_veguvenligi_metodolojileri.pdf, (30.01.2011).
Peters, T.,J. / Waterman, Jr. Robert H.,(1982), In Search of Excellence: Lessons from America’s Best-Run Companies, Harper and Row, New York,
Rundmo, Torbjørn ve Hale, A.R. (2003), “Managers’ attitudes towards safety
and accident prevention”, Safety Science, 41, 557–574
Schein, H. Edgar (2004), Organizational Culture and Leadership, 3. b.,
Jossey-Bass Publishers.
Wiegmann, Douglas A.; Zhang, H.; von Thaden, T., Sharma, G. ve Mitchell, A.
(2002) “A Synthesis of Safety Culture and Safety Climate Research”, Technical Report ARL-02-3/FAA-02-2, Aviation Research Lab Institute of Aviation, http://www.humanfactors.illinois.edu/Reports&PapersPDFs/TechReport/02-03.pdf, (02.03.2011).
KASIM 2011 // 39
HABER
İSTİHDAM SORUNU = GÖÇ
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2011 yılında yaptığı iller bazında işsizlik oranları, Türkiye’de göç
konusunu yeniden gündeme taşıdı. (TÜİK), işsizlik verilerini il bazında açıkladı. İşgücüne katılma,
istihdam ve işsizlik parametrelerinde tahmin sonuçlarını içeren İl Düzeyinde Temel İşgücü Göstergelerine göre, geçen yıl Türkiye genelinde işsizlik
oranı % 11,9 olarak tahmin edildi.
İşsizlik oranının en yüksek olduğu il % 19,1 ile Adana oldu. Bunu, % 17,4 ile Hakkâri, % 17,2 ile Van izledi. İşsizlik oranının en düşük olduğu iller ise, Bayburt (%4,7), Artvin (% 5,7) ve Gümüşhane (%5.8) olarak belirlendi.
En Yüksek İstihdam Kuzeyde…
2010 yılında Türkiye genelinde istihdam oranı %43 oldu.
İstihdam oranının en yüksek olduğu iller Rize (% 58,1),
Artvin (% 57,3) ve Gümüşhane (% 55,4) olurken, istihdam
oranının en düşük olduğu iller Diyarbakır (%27,5), Siirt (%
29,1) ve Şanlıurfa (% 31,1) olarak sıralandı.
İşgücüne katılım oranının en düşük olduğu iller ise, Diyarbakır (% 31,8),
Siirt (%33,3) ve Şanlıurfa (% 35,5)
İstihdam oranının düşük olduğu yerler,
aynı zamanda işgücüne katılma oranının da düşük olduğu merkezler olarak
dikkati çekti.
42 // KASIM 2011
İŞGÜCÜNE KATILIM DOĞU ve
GÜNEYDOĞU’DA DÜŞÜK…
Türkiye genelinde % 48,8 olan işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu iller Rize (%61,8), Artvin (% 60,8) ve
Burdur (% 59,1) oldu.
İşgücüne katılım oranının en düşük olduğu iller ise, Diyarbakır (% 31,8), Siirt (%33,3) ve Şanlıurfa (% 35,5). İstihdam oranının düşük olduğu yerler, aynı zamanda işgücüne katılma oranının da düşük olduğu merkezler olarak dikkati çekti.
TÜİK’in 2010 yılına ilişkin il bazında işsizlik, istihdam ve işgücüne katılma oranlarına ilişkin tahmini sonuçları şöyle:
İşsizliğin en yüksek ve en düşük olduğu iller
İLLER
İŞGÜCÜNE KATILIM(%)
İŞSİZLİK(%)
İSTiHDAM(%)
Adana
50,9 19,1
41,2
Hakkari 40,1
17,4
33,1
Van
45,0
17,2
37,3
Gümüşhane
58,8
5,8
55,4
Artvin
60,8
5,7
57,3
Bayburt
57,5
4,7
54,8
KASIM 2011 // 43
2009-2010 döneminde 2.360,079 kişi göç etti…
Bu dönemde net göç hızına göre, en
fazla göç alan ilimiz Tekirdağ (%15),
en fazla göç veren ilimiz Çankırı
(%35.2)’dır.
Türkiye de göç olgusu, uzun yıllardır
devam eden yapısal problemlerden
biridir. 1950’li yıllardan bu yana iç
göç, sosyal, ekonomik ve mekânsal
yapı üzerinde git gide hız kazanmıştır…1980 sonrası yaşanan bu göç
süreci, göç alan ve göç veren illerde, kültürel, sosyal, ekonomik vb.
sorunlara ve değişikliklere neden
olmuştur. Türkiye’de genellikle göç
edilen yerlerin ibresi, Doğu, Karadeniz ve Güneydoğu illerinden, sanayileşmiş ve kişi başına düşen milli gelirin daha yüksek olduğu illere doğru kaymıştır. Sanayi sektörü devamlı gelişmekte ve büyümekte olan bir
sektör olduğu için ve belirli merkezlere yığıldığı için, köyden kente göç
de kaçınılmaz bir hal almıştır. Bunun
sonucunda da, gittikçe artan bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalınmıştır. Daha evvel kırsal kesimden
kente olan göçler, gelinen noktada,
kentten kente göçe dönüşmüştür.
Bununla birlikte, son yıllarda yapılan araştırmalarda kentten kıra göç
oranlarında iki kat artış olduğu da
görülmüştür.
İç göçün en önemli sebepleri arasında, iş imkânlarının yetersizliği,
eğitim sorunları, terör, kan davaları, sağlık hizmetlerinin yetersizliği,
ulaşım, sosyal-kültürel ve ticari anlamdaki yetersizlikler ve buna benzer nedenler gösterilebilir.
Yoğun göç nedeniyle ülkemizdeki bazı köyler tamamen boşalmış durumda.
44 // KASIM 2011
İller arası göç sürecinin etkilediği en
önemli alan, çalışma hayatı ve işsizliktir… İllerin dışarıya göç verme
oranı arttıkça, o ildeki işsizlik oranı da azalmaktadır. Ancak, bu durum, göç edilen ildeki işsizlik oranının artmasına, kültürel çatışmalara, alt yapı sorunlarına, çarpık kentleşmeye ve trafik sorunlarına yol açmaktadır. Toplumbilimciler ve psikologlar tarafından, göç eden bireylerde, ruhsal ve psikolojik sıkıntıların
baş gösterdiği, kişilerin yerleştikleri ilde iş arama sıkıntıları, güvensizlik, adapte olamama, çekingen, içine kapalı ruh haline büründükleri gözlemlenmiştir. Bu konjonktürde, çeşitli uzmanlar tarafından, iç
göçü önlemek için birçok alternatif sunulmuştur. Tarımın ve modern
hayvancılığın geliştirilmesi, sanayi
kollarının kırsal kesime kaydırılması,
ulaşım, sağlık, eğitim ve turizm hizmetlerinin yaygınlaştırılması gibi…
Göç alan kadar, göç veren yer de bu
durumdan olumsuz anlamda etkilenmektedir.
Sonuç olarak, göçün sebeplerinin
mümkün olduğunca asgariye indirildiği, iş imkânlarının oluşturulduğu, güvenliğin sağlandığı, huzurun
ve refah şartlarının oluştuğu, kısaca, insan ihtiyaçlarının karşılandığı
yerlerde, göç de, işsizlik de en az seviyeye iner ve geleceğe güvenle bakan müreffeh bir ülke olma yolunda
önemli adımlar atılmış olur.
KÖŞE VURUŞU
Üçüncü Dünya Savaşı’nın nedeni işsizlik olacak
Yaman Törüner
MİLLİYET
08.11.2011
...“Kaliteli iş”, haftada 30 saat veya üstünde çalışılan,
sürekli ve sosyal güvenliği olan iş anlamına geliyor.
“Kalitesiz işler”, insanların ölmeden yaşamaya çalıştıkları, ellerindeki varlıkların takası veya kendi ürettikleri basit varlıklarla yaşamlarını sürdürdükleri, devamlılık göstermeyen işleri ifade ediyor. “Kalitesiz işler”,
gerçek bir ekonomik enerji yaratamıyor. “Kaliteli iş”e
sahip olmayan insanlar, gittikçe sefilleşiyor, tembelleşiyor, ümidini kaybediyor ve mutsuzlaşıyor. “Kaliteli iş”e sahip olmamak, giderek açlığa, terörist gruplara katılmaya, göçe mecbur kalmaya, toplum kurallarını dinlememeye, aşırı uçtaki politik hareketlere kaymaya ve kayıt altına alınamayan ekonomik faaliyetlerin artmasına neden oluyor.
7 milyar insan
Dünyada 7 yaklaşık milyar insan yaşıyor. Bu nüfusun
5 milyarı, 15 yaşın üzerindeki kişiler. 5 milyar insanın
aşağı yukarı 3 milyarı, “kaliteli iş”e kavuşmak istiyor.
Halen dünyamızda, sadece 1.2 milyar “kaliteli iş” var.
“Kaliteli iş” sayısındaki artışın dünya nüfusunun artışına oranı ise, gittikçe düşüyor. İşte bu nedenle, olursa Üçüncü Dünya Savaşı’nın temel nedeni, işsizlik olacak.
Gallup araştırmaları ile belli oldu ki, “kaliteli iş” ancak,
şehirlerde yaratılabiliyor. Kaliteli eğitimin varlığı da şehirleşme ile mümkün.
“Kaliteli iş” yaratılacak ekonomik faaliyetler gerçekleştirilemedikçe de, insan hakları, kadın hakları, global ısınma gibi konular da; ailenin korunması, ve hatta inanç ve dine olan bağlılık da önemini kaybediyor.
Türkiye Avrupa Birliği Projesi’nin alternatifidir
ve bunu idrak etmelidir
Yiğit BULUT / HABERTÜRK
14.11 2011
...Sevgili dostlar, 2001 krizinden bugüne net olarak,
“Avrupa’nın parçalanacağı, çökeceği ve asla birlik olamadan projenin biteceği” tezimi savunuyorum. Yazılarım arşivlerde duruyor. Bugün bunu görmek ve savunmak zor değil. Şimdi bir adım ileri gitmemiz ve
Türkiye’nin, çöken Avrupa yerine küresel düzenin içinde yerini alması gerektiğini görmemiz gerekli. Net olarak şunu iddia ediyorum; yenidünya düzeni içinde üç
ana eksen olacak: 1-Amerika, 2- Türkiye-Avrupa’dan
koparak Türkiye’ye eklemlenecekler, Orta AsyaOrtadoğu’dan Türkiye periferisine katılacaklar, 3- ÇinHindistan-İran...
Burada en önemli soru; Rusya nerede yerini alacak?
Türkiye ile “Türki devletler ve Ortodoks bir bağ üzerinden yeni bir sentez mi” yaratmayı deneyecek yoksa Çin tarafında mı bir yer seçecek? Avrupa’nın parçalandığı durumda “Türkiye-Yunanistan-Rusya arasında
Ortodoks bir açılım denenebilir!
Sonuç: Türkiye, devlet kademesinden başlayarak, top-
lumun en küçük hücresine kadar şu gerçeği çok iyi
anlamalı ve sindirmeli; Türk Devleti Avrupa Birliği üyesi
olamaz! Türkiye, tarihsel gerçekleri-coğrafyası-etniksosyal yapısı-manevi değerleri ve yeni dünya düzeni içindeki konumuyla Avrupa’nın alternatifi-rakibidir!
Yeni küresel düzen içinde oluşan “3 merkezden biri olmaya en güçlü adaylardan” biridir ve AVRUPA gibi biten bir yapı içinde kendini harcamadan-harcatmadan
acilen gerekeni yapmalıdır!
Son söz: Türkiye süratle Avrupa ile bağlarını “üyelik
sürecinden de çıkarak” koparmalı ve bütün dünya kamuoyuna “Avrupa’nın kötü kaderinin” bir parçası olmadığı mesajını çok net vermelidir! Avrupa ile “kopmak” Türkiye’yi olumsuz etkilemez, tam tersi çöken
bir yapının parçası olmadığını ortaya koymak olumlu bir etki yaratacaktır. Bir sonraki adım, Türkiye’nin
AB’nin yerini alacak ana yapı olduğunun toplumsal idrakini sağlamak ve devlet eliyle bu yola girmek ve gereğini yapmak olacaktır. Önümüzdeki günler bin yılların fırsatını bize verecek lütfen ama lütfen kullanalım!
KASIM 2011 // 45
HABER // DÜNYADAN
ALMANYA’YA TÜRK İŞÇİLERİN
İLK GÖÇÜNÜN 50. YILDÖNÜMÜ
Almanya Başbakanı Merkel:
“Türk İşçileri Almanya’nın Kaderini Değiştirdi…”
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türk İşçilerin
Almanya’ya ilk göçünün 50. yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, 1961 yılında imzalanan Alman-Türk
işçi alımı anlaşmasının Almanya’yı değiştirdiğini belirterek, “Türkiyeli göçmenler ülkemizin bir parçası oldu”
ifadesini kullandı. Almanya’ya tam anlamıyla uyum sağlamış çok sayıda Türk kökenli insanların yanısıra, hâlâ bazı sorunların da yaşandığını kaydeden Başbakan Merkel,
hem göçmenlere, hem de Alman toplumuna uyuma istekli olmaları çağrısında bulundu.
Başbakan Erdoğan:
“Dünün Misafir İşçileri, Bugün Artık İşveren,
Akademisyen, Sanatçı Oluyor…”
Türk İşçilerinin Almanya’ya ilk göçünün 50. Yıldönümü etkinlikleri için Almanya’ya giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, bir Alman yayın organına yaptığı açıklamada, Alman siyasetinin ülkedeki 3 milyon Türk’ün toplumla bütünleşmesini yeterince dikkate almadığını söyledi. Erdoğan, Almanya’ya giden ilk neslin misafir olduğunu, ancak
pek çoğunun Almanya’da kalarak artık geri dönmeyi düşünmediğini kaydederek, “Almanya’da şu an 350 bin kişiye istihdam sağlayan 72 bin Türk işveren bulunuyor. Dünün misafir işçileri, bugün artık işveren, akademisyen sanatçı oluyor” dedi.v
WALL STREET İŞÇİLERİ LİMAN İŞGAL ETTİ
ABD’de gelir dağılımı eşitsizliğini ve ekonomi politikalarını protesto amacıyla çalışanların New York’ta başlattığı “Wall Street’i İşgal Et” eylemleri, Oakland’daki yürüyüşle devam etti. Polisin 4 bin 500 kişi olduğunu açıkladığı grup Oakland Limanı’na yönelerek, limanın kapanmasına sebep oldu. ABD’nin en büyük beşinci limanı
olan Oakland Limanı yetkilileri, tüm denizcilik faaliyetlerinin durduğunu belirtti.
Eylemciler tarafından yapılan açıklamada, Oakland’da
uzun zamandır yaşanan en geniş katılımlı protestonun düzenlendiği bildirildi. Sendikaların yasal gerekçelerle grev ilan edememesine rağmen eyleme çok sayıda çalışanın da katıldığı gözlendi. Bazı göstericiler yirmi bin kişinin eyleme katıldığını belirttiler. Ülkenin zenginliklerinin nüfusun yüzde 1’i tarafından paylaşılmasını eleştiren göstericilerin taşıdıkları pankartlar arasında “Kapitalizme ölüm” de vardı.
CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL:
“TÜRKİYE AB’YE GİRME HEVESİNİ
YİTİRMEDİ…”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir İngiliz gazetesine verdiği demeçte, avronun sancılarına ve bazı AB üyesi ülkelerin Türkiye’nin üyeliğine coşkuyla bakmamasına
karşın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme hevesini yitirmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin hem
ekonomik hem de siyasi açıdan AB üyeliği isteğinin her
zamankinden fazla olduğunu dile getirdiği demecinde,
“AB kapıyı Türkiye’ye kapatsa da, Ankara AB ile uyumlu
reformları sürdüreceği hususunda ısrar etti” dedi.
Gül, “Bazı insanlar Türkiye’nin AB’ye yük olacağını düşünebilir ancak ben bunun tam tersini düşünüyorum. Türkiye, AB’nin büyümesinin motoru olacaktır. Türkiye yılın ilk yarısında % 10,2 oranında büyüme kaydetti. Bu,
özellikle avro bölgesinin hasta ekonomisiyle karşılaştırıldığında büyük bir orandır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül ayrıca, Ankara’nın ya AB üyesi olmaktan, ya da müzakereleri başarıyla tamamlamaktan azını kesinlikle değerlendirmeyeceğini sözlerine ekledi.
46 // KASIM 2011
YUNANİSTAN’DA BEKLENEN OLDU:
BAŞBAKAN YORGO PAPANDREU İSTİFA ETTİ
Yunanistan’da, yaşanan ekonomik bunalım Başbakan Yorgo
Papandreu’nun istifasına neden oldu. Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas ise, Papandreu’nun istifasından sonra yaptığı siyasi liderler
toplantısının ardından yeni hükümeti kurma görevini Lukas Papadimos’a
verdi.
64 yaşında hükümet kurma görevini alan Papadimos, ilk açıklamasında
Yunanistan için “çok kritik bir noktada” önemli bir vazife üstlendiğini belirterek, “Kolay olmayacak ancak birlik ve beraberlik olursa, problemlerin
daha hızlı ve daha etkin şekilde çözüleceğine inanıyorum” dedi. Papadimos, siyasetçi olmadığını da hatırlatarak, “Yıllarca ekonomi politikalarıyla ilgilendim. Şimdi de bu görevi yerine getireceğim” dedi.
AVRUPA’DA YAŞANAN EKONOMİK BUHRAN İTALYA
BAŞBAKANI BERLUSCONİ’NİN SONU OLDU
Kriz Yunanistan’dan sonra İtalya’da da Başbakan’ı götürdü. İtalya’da Senato ve Temsilciler Meclisi’nin Avrupa Birliği’nin (AB) istediği ekonomik
reformları onaylamasından sonra beklenen oldu ve Başbakan Silvio Berlusconi, hükümetiyle istifa etti. Temsilciler Meclisi’nden geçen finansal
istikrar yasasının ardından istifa edeceğini daha önce açıklayan Başbakan Berlusconi, cumhurbaşkanlığı sarayı Quirinale’de kendisinin ve hükümetinin istifasını Cumhurbaşkanı Napolitano’ya sundu. Ülkede ekonomik krizin önlenmesi ve mali istikrarın korunabilmesini amaçlayan köklü ekonomik önlemlere verilen onayın ardından, Başbakan Berlusconi’nin
istifasının yolu açıldı ve o da istifasını bekletmeden verdi.
AVRO BÖLGESİNDE ÇÖKÜŞ SÜRÜYOR
SIRA ALMANYA’DA MI?
Avro bölgesinde etkisini artıran ekonomik kriz, bölgenin en büyük ekonomisi Almanya’yı da krize doğru götürüyor. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin son açıklamaları da, Alman ekonomistler tarafından, ülkenin ekonomik krize doğru gittiğinin işareti olarak kabul gördü.
Bakan yaptığı açıklamada, Avro bölgesindeki borç krizinin reel ekonomiyi
vurmaya başladığını ve yayılma etkisinin bankalara ve sigortalara ulaşmaması için dikkatli olunması gerektiğini ifade etmişti. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Almanya’da 12 kamu bankasının
notlarını düşürdüğünü açıkladı. Almanya’nın kamu borçlarının gayri safi
yurtiçi hâsılaya oranının da bu yıl sonunda 81.1 olması bekleniyor.
AVRASYA BİRLİĞİ’NDE İLK İMZALAR ATILDI
Avrasya Ortak Ekonomik Alanının kurulması için ilk imzalar, Moskova’da
Kazakistan, Rusya ve Beyaz Rusya tarafından atıldı. Rusya’nın başkenti Moskova’da Avrasya Ekonomik Komisyonu’nun kuruluşu ile ilgili görüşmelerin ardından bir açıklama yapan Kazak lider Nursultan Nazarbayev, oluşturulacak Avrasya Birliği’nde ortak bir para biriminin kullanılmasının şimdilik düşünülmediğini belirtti. Kurulacak komisyonun öncelikle
ekonomik olarak kendini kanıtlaması gerektiğinin altını çizen Nazarbayev, ilerde kullanılacak paranın yeni bir para birimi olması gerektiğini vurguladı. Üç ülke arasında ekonomik konularda entegrasyon öngören yeni
yapının 2012 başında aktif hale gelmesi bekleniyor.
KASIM 2011 // 47
HABER
ARAP BAHARI YA DA
FİLLER VE ÇİMENLER
Bugün Ortadoğu olarak adlandırılan bölge, tarihin
başlangıcından beri dünya tarihinin akışını yönlendiren coğrafyalardan biri olmuştur. Ancak ne var ki,
bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar, yani Ortadoğu halkı yüzyıllardan beri, bırakın tarihin kaderini, kendi kaderlerini bile tayin edememişlerdir. Sömürgeciliğin keşfinden bu yana hedef tahtasının tam ortasında
bulunan Ortadoğu, en basit ve genel ifade ile, sahip olduğu ekonomik ve kutsal değerler açısından, hem bölgesel hem de küresel egemenlik stratejilerinin merkezinde yer almıştır. Sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış
olan bu topraklarda gerçek anlamda bir “medeniyet”ten
söz etmek ise neredeyse imkansızdır. Ortadoğu’da kendisine atfedilen paha biçilmez değerlerin aksine, insan hayatının pahası yok denecek azdır.
Ortadoğu’da kaosun yapı taşları
Doğu’yu ve daha özele inersek Ortadoğu’yu anlayabilmek için
Ortadoğu’yu kaosa sürükleyen nedenleri ortaya koymak ve
üzerinde gerçekten düşünmek gerekiyor. Başka bir ifade ile,
sorunu çözebilmek için önce soru(n)un ne olduğunu bilmek gerekiyor. Ortadoğu’da soru(n)ların ne olduğu tam olarak bilinmediğinden, bilinse bile basite indirgendiğinden çözümün ana yollarına ulaşılamıyor. Tali yollardaki beyhude çözüm arayışları ise,
adı üzerinde beyhude kalıyor. Bu bağlamda, Ortadoğu’nun içinde
bulunduğu durumu “dış mihraklar” tezi ile açıklamak kolaya kaçmaktan başka bir anlama gelmiyor. Duruma bu denli sığ bir çerçeveden bakmak, araştırmacıyı eksik/yanlış değerlendirmelerden ibaret, klişe sonuçlara götürüyor. Aynı yanlışa düşmemek için olay ve olgulara yansıdıkları aynadan değil de, biraz da aynanın ardından bakmak gerekiyor. Her şeyden önce, ortaya konulması gereken ilk olgu,
toplumsal yapı. Hemen ardında da, toplumsal yapının şekillendirdiği
(en azından teorik olarak öyle olması gerekiyor) siyasal yapı. Ve tabii
ki, bu iki temel yapı taşından etkilenen ve aynı oranda söz konusu yapıları etkileyen ekonomi. Ortadoğu’yu kaosa sürükleyen temel toplumsal faktörleri, yani fay kırıklarını ele alırken, ilkin sosyolojik bir analiz yapmak gerekiyor. Bunun için de, herşeyden önce yapının nelerden ve nasıl
48 // KASIM 2011
leşmiş iktidarların birer birer sallandığını görüyoruz. Bu
bağlamda diyebiliriz ki, hızla gelişen ve değişen dünyaya
inat, değişmemekte ısrar eden rejimler için artık sona
yaklaşılıyor. Her biri 30 yılı aşkın süredir iktidarda olan liderler artık son kozla­rını oynuyorlar. Ortadoğu’nun çelik
zırhlı rejimleri şiddetli bir şekilde esmeye başlayan değişim ve reform rüzgarlarına daha fazla direnemeyecek
gibi görünü­yor. Ancak, unutulmaması gereken önemli bir ayrıntı daha var. Reform, dev­rim, değişim, dönüşüm, adı her ne olursa olsun, söz konusu kavramlar ancak halk gerçekten hazırsa ve istiyorsa başarılı, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir nitelikte olacaktır. Eğer bu
ayrıntı gözden kaçırılır ya da göz ardı edilirse, Afganistan ile başlayan, Irak ile devam eden ve şimdilerde Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn ve sıradakiler ile genişletilmeye ça­lışılan ‘demokrasi, özgürlük, adalet’ dalgası, Afganistan ve Irak’ta ne kadar başarılı olduysa, sıradakilerin de payına bundan fazlası düşmeyecektir... Zira
diktatöryal rejimler elbette devrilmelidir, miatlarını çoktan doldurmuşlardır, buna hiç şüphe yok ama, yöntem,
yol, yordam bu mudur?
oluştuğunu ortaya koymak son derece önemli. Ortadoğu’nun sosyolojik analizinde ilk göze çarpan
şey, hem toplumsal hem de siyasal sistemin “farklılıklar” üzerine kurulu olması. Yani ırk, din ve mezhep ayrımlarının toplumsal sınıfların ve birçok siyasal mekanizmanın oluşumunda başat unsur olması. Düzenin farklılıklar üzerine kurulması ise, kaçınılmaz olarak toplumsal bütünleşmeyi ve bir adım sonrasında da
uluslaşmayı engelliyor. Bu durumDevrim zihinlerde olmalı…
da ulus-devlet anlayışından ve doAfganistan, Irak
ğal olarak üniter bir yapıdan söz etİşte böyle bir manzara var
örneklerinde
olduğu gibi, Ortadoğu’da. Nüfusunun çoğu genç
mek de haliyle imkansız oluyor. Kalyıkılan rejimler yerine
dı ki, Ortadoğu ülkelerinin, hepsiolan ve bilinenin aksine eğitimli olan
nin değilse bile önemli bir kısmının
çoğu Arap ülkesinde gençler tedirkurulanlar/kurulacak
devlet geleneğinden yoksun olduğu
gin, geleceklerinden kaygılı ve en
olanlar, sistemi değil,
düşünüldüğünde, resmin tamamıkötüsü umutsuz. Çünkü sistem(ler)
rejimi değil sadece
nı görmek daha kolay hale geliyor.
böyle devam ettikçe, düzenin çarkÜstüne üstlük, söz konusu ülkeleları bu şekilde dönmeye devam etisimleri değiştirecekse;
rin hemen hepsinin yakın geçmişte
tikçe, çarkın dişlileri arasında ezilip
gelir dağılımında yine
bir ya da birkaç askeri darbe geçirgideceklerinin farkındalar. Tıpkı kenuçurumlar olacaksa,
diği ve bu darbeler ile birlikte iktidadilerinden önceki nesiller gibi… İşte
özgürlük, adalet, refah
ra gelen diktatörlerin uzun yıllar halbu nedenle, bir kıvılcım bekliyorlar,
kı demir yumrukları ile yönettiği dik- yine sınırlı ve sayılı bir halk bir mucize belki… İsyanlar, halk hakate alınırsa, aynanın ardındakiledarbeler çözüm mü o da
zümresine sunulacaksa, reketleri,
ri gör(ebil)mek daha kolay hale gelişüpheli. Zira değinildiği üzere, Afdeğişen hiçbir şey
yor. Ortadoğu’da siyasal ve toplumganistan, Irak örneklerinde olduğu
olmayacak “sokaklar”
sal alandaki bir diğer belirleyici ungibi, yıkılan rejimler yerine kurulansur da, dinin devlet/sistem ve dolar/kurulacak olanlar sistemi değil,
için…
layısıyla halk üzerindeki aşırı nüfurejimi değil sadece isimleri değiştizu. Dinin ya da baskın mezhebin, siyasetin, hukukun ve recekse; gelir dağılımında yine uçurumlar olacaksa, öztoplumun her tabakasındaki etkisi halk üzerinde büyük gürlük, adalet, refah yine sınırlı ve sayılı bir halk zümbir baskı yaratıyor. Uzun yıllar boyunca diktatörlerin kı- resine sunulacaksa, değişen hiçbir şey olmayacak “solıçları altında ezilen halk, bunun üzerine dinin de baskı kaklar” için… Bu yüzden, Ortadoğu’da topyekün bir zihunsuru haline getirilmesi eklenince nefes alamaz hale niyet devrimine ihtiyaç var…Sıradan halkın, yani sokakgetiriliyor. İçeride yaşanan bütün bu olay ve olgulara bir ların hakkını alabilmesi için, evet “tek yol devrim”, ama
de süper güçlerin kendileri üzerinden yürüttüğü çıkar var olan düzeni sadece yıkmak için değil, yenisini, daha
çatışmaları eklenince, Ortadoğu coğrafyasında yaşayan iyisini kurmak için zihinlerin hazır, zeminlerin uygun olinsanların hayatı nefes alıp vermekten ileriye gidemiyor. duğu bir zihniyet devrimi…
Filler ve çimenler
İnsanlığın doğduğu topraklar olarak kabul edilen geniş
anlamda Doğu, özel anlamda ise Ortadoğu, günbegün
insanlığın, insaniyetin yok oluşuna mekan oluyor. Büyük güçlerin çıkarlarının kesiştiği Ortadoğu’da, bu çıkarlar uğruna yangın yerine dönen topraklarda yaşayan insanlar ise yok sayılıyor. Var olsalar bile “çimenler” misali yok ediliyorlar. Yani, filler tepişirken, olan her zaman
ezilen çimenlere oluyor; tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi…
Son olarak, “Arap baharı” olarak adlandırılan isyan dalgalarında görüldüğü üzere, Ortadoğu’da sokaklar yine,
yeniden bir kaosun içine çekiliyor. Ortadoğu’daki kemik-
KASIM 2011 // 49
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
OTOMOTİV VOC TEST
MERKEZİ PROJESİ
HOLLANDA TEKNİK
ÇALIŞMA ZİYARETİ Türk Metal Sendikası ile MESS ’in birlikte yürüttüğü ve Otomotiv Sanayi Derneği’nin iştirakçi ortak olarak yer aldığı Otomotiv VOC-TEST Merkezi Projesi kapsamında, 17-21 Ekim tarihleri arasında Hollanda’ya teknik bir çalışma ziyareti gerçekleştirildi.
CEM SNAET
[email protected]
Ziyarete, Türk Metal Sendikası, MESS, SIBEM-Sınav ve
Belgelendirme Merkezi A.Ş. , TOFAŞ ve Mercedes-Benz
Türk temsilcileri katıldı. Bu çerçevede, Utrecht, Lahey,
Eindhoven ve Amsterdam’daki çeşitli paydaşlar ziyaret
edilerek Hollanda Yeterlilik Sistemi hakkında bilgi alındı.
Projenin hedefi, Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi ile uyumlu Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi doğrultusunda değerlendirme, ölçme ve belgelendirme sisteminin oluşturarak,
VOC-TEST Merkezi ve şubelerinin etkin ve sürdürülebilir bir
şekilde işletebilmesini sağlamaktır.
Hollanda‘da teknik ziyaretler gerçekleştirilen, COLO ve ona
bağlı uzmanlık merkezleri Innovam & Voc, Kenteq, ayrıca,
Hobeon Groep, DAF Trucks N.V Şirketi ve TATA Steel Eğitim
Merkezi’nin otomotiv sanayi mesleki yeterlilik sınav ve belgelendirme merkezi, proje kapsamında ayrıntılarıyla değerlendirildi.
50 // KASIM 2011
COLO
Teknik ziyaretin ilk etabında Hollanda Yeterlilik Sisteminin koordinatör kuruluşu COLO ve bağlı uzmanlık merkezleri Innovam&VOC ve Kenteq ziyaret edildi. 17 Sektörel Uzmanlık Merkezi bulunan çatı örgüt COLO; yapısı, görevleri ve uzmanlık merkezleri hakkında bilgi alındı.
Ayrıca, Hollanda’da genel eğitim, mesleki eğitim ve yetişkin eğitim sistemine de değinildi. Colo Uzmanlık merkezleri, kırktan fazla sanayi dalını temsil eden sektörel
kuruluşlardır. Uzmanlık merkezi ulusal ve bölgesel düzeyde bakanlıklar, belediyeler, sosyal ortaklar ve mesleki eğitim ve öğretim kurumları için stratejik ortak olarak hareket etmektedir. Bu merkezler, 20.000’den fazla
yerleştirme şirketi olanlar ve bölgesel hükümetle sanayi
dalları arasındaki ilişkiyi sağlar. Merkezler, meslek okullarının yeterliliğini, yerleştirme şirketlerinin akreditasyonunu yasal olarak yerine getirmesini ve gelişip sürdürmesini sağlar. Colo yönetim kurulu 9 üyeden ve bir
bağımsız başkandan oluşur. Yönetim kurulu, işveren ve
işçi örgütlerini bir araya getirmekte ve böylece uzmanlık merkezlerinde işbirliği oluşturulmaktadır.
DAF ve TATA STEEL Fabrikalarına Ziyaret
Hollanda Yeterlilik Sisteminin işletme ayağında ise,
Eindhoven’da bulunan ve Avrupa’nın en büyük kamyon ve motor fabrikalarından biri olan DAF ziyaret
edildi. Fabrikanın üretim sahasında teknik inceleme turu yapıldıktan sonra, yetkililer tarafından bilgi
verildi. Avrupa’nın ikinci en büyük çelik üreticisi TATA
Steel’in Eğitim Merkezi de ziyaret edilerek, yürütülen
eğitimler hakkında bilgi alındı. Daha sonra fabrikanın üretim sahasında teknik inceleme ziyareti gerçekleştirildi.
Hollanda’nın çeşitli kentlerinde gerçekleştirilen teknik eğitim ziyaretlerinde paydaş ev sahipleri, Türk
Metal ve MESS ortaklığındaki projeye büyük ilgi gösterdi. Ev sahiplerinin ayrıntılı sunumları ve soru cevap şeklinde geçen toplantılar sayesinde, projede
yer alan tüm katılımcılar, mesleki yeterlilik sınav ve
belgelendirme hakkında bilgi sahibi olma fırsatı buldu.
Hollanda’nın sınav ve belgelendirme sisteminde elde
edilen güvenirliğin ve eğitim sistemindeki kalitenin,
okulların, sektördeki firmaların, işçi- işveren sendikalarının ortak bir paydada bir araya gelmesi ve
uyumlu bir şekilde çalışmasıyla sağlandığı sonucu,
inceleme gezisine katılanların çıkardığı ortak sonuç
oldu.
Avrupa Yeterlilik Çerçevesi ile uyumlu Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi doğrultusunda değerlendirme,
ölçme ve belgelendirme sistemini oluşturacak Otomotiv VOC-Test Merkezi projesi kapsamında gerçekleştirilen bu ziyaret, Türk Metal Sendikası ve MESS
ortaklığı ile kurulan ve işletilecek olan MEMAS ve
SIBEM’in çalışmaları için iyi bir deneyim ve tecrübe
oldu.
Hollanda’da Kenteq Uzmanlık Merkezine Bağlı IHC Werne Gemi Tersanesi Eğitim Bölümünden Fotoğraflar
KASIM 2011 // 51
MAKALE
TOPLUMSAL CİNSİYET
EŞİTLİĞİ VE SENDİKAL
ÖRGÜTLENME Toplumsal cinsiyet nedir? Toplumsal cinsiyet
eşitliği nedir? Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın
ve erkeğin hayatına ne şekilde yansıyor? Sendikal örgütlenme ile ilgisi nedir? Sanırım öncelikle
bu soruları cevaplayarak, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak gerekiyor.
HÜLYA UZUNER
Türk – İş Kadın İşçiler Uzmanı
Toplumsal cinsiyeti, kadın ve erkeğe toplum tarafından belirlenen roller ve sorumluluklar bütünü olarak tanımlayabiliriz. Toplumsal cinsiyet eşitliği
ise, kadın ve erkeğe toplumun her alanında eşit hak
ve fırsatların verilmesidir. Toplum tarafından belirlenen roller, dünyanın hemen her ülkesinde aynı şekilde tezahür etmektedir. Fakat eşitlik konusu, ülkelerin
sosyo-kültürel yapılarına göre farklılık göstermektedir.
Toplumsal cinsiyet rollerini irdeleyecek olursak, kadına, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı ve ev işleri; erkeğe ise,
ailenin geçimini sağlamak üzere, çalışma hayatında yer
alması ve ailenin onur ve haysiyetini koruması gibi roller
düşmektedir. Kadına yüklenen roller, kadını eve bağlamakta, çalışma hayatına ve toplumsal hayata katılımını kısıtlamaktadır.
52 // KASIM 2011
Toplumsal cinsiyeti,
kadın ve erkeğe toplum tarafından
belirlenen roller ve sorumluluklar
bütünü olarak tanımlayabiliriz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ise,
kadın ve erkeğe toplumun
her alanında eşit hak ve fırsatların
verilmesidir.
bakımını üstlenecek bir aile büyüğü olduğu takdirde,
kadın çalışma hayatına devam edebilmektedir.
Kreş ve bakım yurdu konusunda yasal düzenlemeler
olmasına karşın, uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. Kreş ve bakım yurdu açma konusu, işyerinde çalışan kadın işçi sayısına bağlanmıştır. Yani, çocuk bakımı sadece kadının sorumluluğu olarak düşünülmektedir. Geleneksel cinsiyetçi bakış açısının yansımaları, kanunun konu ile ilgili maddesinde de kendini açıkça göstermektedir.
Cinsiyete dayalı roller gereği kız çocuklarına gerekli eğitim (ev işi, yemek pişirmek, çocuk bakımı vs), ev içerisinde verilebileceği düşünülür, o yüzden kız çocuklarının mesleki ve genel eğitimine daha az önem verilirdi.
Bu durum, kadınların erkeklere göre, daha az eğitimli ve
vasıfsız, fiziksel güce sahip olmayan bireyler olarak düşünülmesine, onların düşük ücretli, emek yoğun, sosyal
güvenceden ve örgütlenmeden yoksun işlerde istihdam
edilmesine neden olmakta idi.
Konuya sendikal örgütlenme açısından baktığımızda ise, karşımıza yine toplumsal cinsiyet eşitsizliği çıkmaktadır. Sendikaların erkek egemen bir yapıya sahip olduğu yadsınamaz. Kadınların sendika üyelikleri ve
sendikal faaliyetlere katılımı erkeklere oranla ne yazık ki
çok düşüktür.
Kadınlar sendikal faaliyetlere katılmak istedikleri takdirde de toplumsal baskılara maruz kalabilmektedir. Geleneksel cinsiyet rolleri gereği sendikacılık da “erkek işi”
olarak anılmakta ve dolayısıyla kadınların sendikalarda
örgütlenmesi, sendikal faaliyetlere katılması ve sendikaların yönetim kadrolarında yer alması toplumsal açıdan hoş karşılanmayabilmektedir.
Ancak, son yıllarda kadın ve kız çocuklarının eğitimine
daha fazla önem verilmeye başlanmış, fakat buna rağmen, alınan eğitim, gerekli bilgi ve donanıma sahip olmak, kadınların çalışma hayatı ve sosyal hayattaki sorunlarını çözmeye yetmemiştir.
Çalışma hayatında yer alan kadınlar kendilerine dayatılan roller gereği, farklı birçok sorunla da karşılaşmaktadır. Sektör ve meslek seçiminde “kadın işi” ve “erkek işi”
olarak ayırım yapılması, kadınların, bilgi ve teknoloji gerektirmeyen işlerde ve yönetim kademelerinden uzak,
bakım ve hizmet işlerine uygun görülmesine, erkeğin
ise, teknoloji ağırlıklı ve yönetim kademelerinde yer almasına neden olmaktadır. Ancak, son yıllarda yüksek
öğrenim gören kadınların da -sayıları çok olmamakla
beraber-, kamuda ve özel sektörde yönetim kademelerinde yer almaya başladığını görüyoruz.*
Türkiye’de egemen olan ataerkil yapının, yani erkek egemen zihniyetin dayattığı roller gereği, kadınlar çalışmak
istese bile, ev içindeki sorumlulukları nedeniyle istenilen ölçüde işgücü piyasasına katılım sağlayamamaktadır. Özellikle çocuk sahibi olunması durumunda kadınlar, çocukları ve çalışma hayatı arasında bir tercih yapmak zorunda kalabilmektedir. Kreş ve bakım yurtlarının yetersizliği, güvenilir olmayışı ve özel kreş ücretlerinin yüksekliği gibi nedenler, kadınların çalışma hayatından uzaklaşmasına neden olmaktadır. Ancak, çocukların
KASIM 2011 // 53
Kadının işgücü piyasasına katılımının önündeki en büyük engellerden
biri olan bakım hizmetlerinin kadının sorumluluğundan alınması için
devlet, işçi ve işveren işbirliği yapmalıdır. Çocukların güvenilir, kaliteli
ve ücretsiz kreş ve bakım yurtlarında bakımı sağlanmalıdır. Kreş ve bakım yurdu açma kriteri sadece kadın
işçi sayısına bağlanmamalıdır. Ebeveyn izni yasalaşmalıdır.
Kadın evli ise eşi, bekâr ise baba ve
ağabeyi tarafından izin alabildiği ölçüde örgütlenme içerisinde yer alabilmektedir. Kadının evli ve çocuk
sahibi olması halinde ise, hem çalışma hayatının yükü, hem aile sorumlulukları kadının üçüncü bir iş olarak
sendikal faaliyet içerisinde bulunmasını engellemektedir. Kadın, ancak çocuk bakımını ve evin sorumluluklarını eşiyle paylaşması durumunda sendikal faaliyetlere katılabilecektir.
aile işçisi olarak çalışan kadının da
sendikal örgütlenmeden yararlanmadığı unutulmamalıdır.
Sendikaların erkek egemen yapılar
olması nedeniyle, sendikal faaliyetlerde “başarılı olamayacağım” korkusu kadınlarda özgüven eksikliğine neden olmaktadır. Kadınların bu
alanda erkeklerle mücadele etmesi
için ‘cevval’ bir yapıya sahip olması
önemlidir.
Sonuç olarak, yasalarda gerçekleştirilen yeni düzenlemelere rağmen kadınlar açısından varılan nokta yeterli değildir. Peki, çalışma hayatında cinsiyet eşitliğini sağlamak
için neler yapılmalıdır? Kadın bir birey olarak değil daha çok ailenin bir
parçası olarak anlamlı görülmektedir. Dolayısıyla, tüm düzenlemeler de bu yönde yapılmaktadır. Oysa
mevzuatta yapılacak tüm değişikliklerde kadın, toplumun ve ailenin
bir parçası olarak değil, öncelikle bir
“birey” olarak düşünülmelidir.
Kayıtdışı sektör ve eve iş verme, yarı
zamanlı, geçici süreli gibi esnek çalışma modelleri, kadınların sosyal güvenceden ve örgütlenmeden yoksun
istihdam edilmesine neden olmaktadır. Bunun yanısıra, tarımda ücretsiz
Konuya sendikal
örgütlenme açısından
baktığımızda ise,
karşımıza yine toplumsal
cinsiyet eşitsizliği
çıkmaktadır.
Sendikaların erkek
egemen bir yapıya sahip
olduğu yadsınamaz.
Kadınların sendika
üyelikleri ve sendikal
faaliyetlere katılımı
erkeklere oranla ne
yazık ki çok düşüktür.
54 // KASIM 2011
Kayıt dışı sektörde istihdam edilen
kadınların sendikalaşması mümkün
olmadığından kadın, yasal ve sosyal haklara sahip olamamaktadır.
Esnek çalışma modelleri, kadınları
tam zamanlı ve güvenceli istihdam
olanaklarından uzaklaştırmakta ve
geleneksel cinsiyet rollerinin devam
ettirilmesini sağlamaktadır.
Kadınların sendikal örgütlenme içerisinde bulunabilmeleri için sendikaların da birtakım faaliyetlerde bulunması gerekmektedir. Bu faaliyetleri kısaca şöyle sıralayabiliriz: “Kadınlara ayrımcılığın önlenmesi, erkeklerin cinsiyet eşitliği konusuna
duyarlı hale getirilmesi, kadınların
bilinç düzeyinin artırılması, yasal ve
sendikal haklarını öğrenmesi, sendikal faaliyetlere katılımlarının sağlanması, işyeri temsilciliği, şube ve
genel merkez yöneticiliğine seçilmelerinin hangi yollarla yapılması gerektiğine dair eğitim seminerleri vermelidir. Kadın işçilere yönelik örgütlenme kampanyaları yapmalıdır.”
Kadın ve kız çocuklarının eğitimine önem verilmelidir. 8 yıllık zorunlu
eğitime lise öğrenimi de dâhil edilmelidir. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri konusu bir devlet sorunu olarak ele alınmalı ve ilgili
kurum ve kuruluşlarla bir araya gelinerek konuya ilişkin politikalar üretilmelidir.
Kadının işgücü
piyasasına katılımının
önündeki en büyük
engellerden biri olan,
bakım hizmetlerinin
kadının sorumluluğundan
alınması için devlet, işçi
ve işveren işbirliği
yapmalıdır. Çocukların
güvenilir, kaliteli ve
ücretsiz kreş ve bakım
yurtlarında bakımı
sağlanmalıdır. Kreş ve
bakım yurdu açma kriteri
sadece kadın işçi sayısına
bağlanmamalıdır.
Tüm bunlara ilaveten, Türkiye’de
toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının yolu, kadının ataerkil
ideolojinin kıskacından kurtulmasından geçiyor. Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin kısa ve orta vadede sağlanması mümkün gözükmemektedir. Kadınların daha fazla bilinçlenmesi, daha iyi örgütlenmesi, kadın
ve erkeğin dayanışma içerisinde olması ve toplumda cinsiyet eşitliği
gözetilerek çocuk yetiştirilmesi ile
uzun vadede topyekun zihniyet değişimiyle toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılması mümkün olabilir.
(*) Ecevit, Yıldız (1998) “Türkiye’de Ücretli Kadın
Emeğinin Toplumsal Cinsiyet Temelinde Analizi”,
A. Berktay (Der.) 75 yılda Kadınlar ve Erkekler içinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, s.271-280.
İNTERNETİ NASIL VE NE
KADAR KULLANIYORUZ? İnsanların birbirleriyle haberleşmelerinde, dün-
den bugüne bakıldığında teknolojik anlamda
ciddi gelişmeler yaşandı. Dumanla haberleşmeden, posta güvercinlerine, posta arabalarından,
haber ulaklarına, telgraftan, telefona, radyodan
televizyona ve sonuçta, internete kadar bir gelişim
söz konusu.
Günümüz dünyasında internet kullanımı hayatın
vazgeçilmez bir parçası haline geldi. İnternet; kelime anlamı olarak, “Interconnected set of Networks”
yani “birbirine bağlı bilgisayar ağları” kelimelerinin kısaltılmışıdır. İnternet, nükleer bir savaş sırasında pek
çok bilgisayarın zarar görmüş olabileceği olasılığı göz
önünde bulundurularak, böyle bir ortamda haberleşmeyi mümkün kılacak bir sistem fikrinden doğmuştur.
Türkiye’de İnternet Kullanımı
Intel şirketi tarafından, 2009 yılında Türkiye’nin 28 ili ve 55
ilçe merkezinde toplam 113 mahallede, bilgisayar tutumlarına yönelik görüşleri değerlendirmek amacıyla bir araştırma
Dumanla haberleşmeden,
posta güvercinlerine,
posta arabalarından,
haber ulaklarına, telgraftan,
telefona, radyodan televizyona ve
sonuçta, internete kadar
bir gelişim söz konusu.
KASIM 2011 // 55
gerçekleştirildi. Araştırma kapsamında, %61,2’si erkek
ve %31,8’i kadın olmak üzere, toplam 1.134 kişi ile yüzyüze görüşüldü.
Araştırma sonuçlarına göre;
Şehirde yaşayan her 3 ailenin 2 tanesinde bilgisayar olduğu,
Erkeklerin %85’i, kadınların da %58’inin bilgisayar kullandığı,
Ankete katılanların yaş gruplarına göre dağılımları dikkate alındığında ise;
16-19 yaş arasının %95’inin bilgisayar kullandığı,
19-24 yaş arasının %95’inin bilgisayar kullandığı,
25-34 yaş arasının %75’inin bilgisayar kullandığı,
Yine bu grupların aktif olarak internet kullanıcısı olup olmadığına dair yöneltilen soruya alınan cevabın dağılımında ise;
16-19 yaş arasının %89’u aktif internet kullanıcısı,
20-24 yaş arasının %92’si aktif internet kullanıcısı,
25-34 yaş arasının %70’i aktif internet kullanıcısı olduğu tespit edildi.
Katılımcıların hangi amaçla internet kullandığının tespiti amacıyla yapılan sınıflamada,
%40’ının bilgisayarı müzik dinlemek, şarkı indirmek için
kullandığı, kalan %60’lık kesimin ise, öncelikli e-posta
göndermek, web sitelerinde dolaşmak ve chat yapmak
için internet kullandığı tespit edildi.
İnternet Bağımlılığı…
Son birkaç yıldır çok sık söz edilir olan internet bağımlılığı, uluslararası birçok araştırmaya konu oldu. İnternet
bağımlılığı konusundaki çalışmalar genellikle ABD’de
56 // KASIM 2011
yapılmaktadır. ABD’de her üç boşanmanın birinde, boşanma nedeni olarak internet bağımlılığı gösterilmektedir. Yine ABD’de yapılan geniş bir çalışma olan internet bağımlılığı düzensizliği raporuna göre, internetin
bağımlılık yapan ve kişilerin ilişkilerini bozan en önemli alanların başında chat odaları, oyun ve program indirilen siteler geliyor.
İnternet, şüphesiz ki, günümüz insanına büyük imkanlar ve nimetler sunan çok önemli bir teknoloji. İnsanlık
tarihinde iletişim ve haberleşmeyi bu kadar kolaylaştıran başka bir teknoloji henüz geliştirilmemiştir. Ancak,
bunun yanında elbette ki zararlarını da göz ardı etmemek gerekir. Bugün hemen her yaştan birçok insan, ne
yazık ki, artık bir internet bağımlısıdır. İnternet bağımlılığı; Amerika Psikoloji Derneği’nin tanımına göre “psikolojik bozukluklar” kapsamına alınmıştır ve Dr. Ivan
Goldberg tarafından bilimsel olarak ortaya konulan bir
olgudur. Sorunlu internet kullanımı, ülkemizde de yeni
yeni tanınmaya başlamış bir rahatsızlık olup, psikiyatri
dalının da yeni ilgi alanlarından biri haline gelmiştir.
Bunda da, kontrolsüz internet kullanımının ve internet
cafelerin denetimsizliğinin etkisi oldukça fazladır. İlköğretimden başlayarak öğrencilere internetin doğru kullanılması ve bilgi kirliliğinin önlenmesi alanında dersler
verilmesi oldukça önemlidir. Aksi takdirde, ülkemizde de
internet bağımlılarının sayısı giderek artacaktır.
İnternet bağımlılığının belirtileri
∆
∆∆
∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆
∆
İnternete bağlı kalma süresinde artışa ihtiyaç duyma,
Fiziki ve ruhi problemlerin baş göstermesi,
İnternete bağlı kalabilmek için aile üyelerine, terapiste ya da başkalarına yalan söyleme,
Bilgisayar nedeniyle eşler arasında anlaşmazlık ve
sorun çıkması,
Sosyal faaliyetlerde azalma,
İş veriminin düşmesi,
Online alışverişte artış,
Sürekli uykusuz kalma ve yorgunluk,
Göz rahatsızlıkları,
Sosyal ortamda konuşup, görüşmeyi yüz yüze görüşmeye tercih etmek, (chatleşmek)
Başka aktivitelerden zevk alamayıp, asosyalleşmek,
Aile bağlarının zayıflaması,
Spor faaliyetlerinden uzaklaşma ve kondisyon kaybı vb…
Kilo artışı veya kilo kaybı vb…
Her şeyin çoğunun zarar olduğu yadsınamaz bir gerçektir. İnternet şüphesiz ki çağın haberleşme buluşu
ve kişilere bilgi akışını ve paylaşımını açan mucizevi bir
teknoloji ; bir “ağ kurgusu”dur. Ancak, insanlar tarafından doğru kullanıldığında amacına ulaşan bir teknolojidir… Hayatın hemen her alanında bize kolaylık sağlayan, hemen her konuda makaleye, araştırmaya, habere
ulaşmamızı sağlayan internet sayesinde, uzaktaki tanıdıklarımızla görüntülü, sesli, yazılı iletişim kurabiliyoruz. Dahası, birçok resmi işlemi (bankacılık, bilgi edinme, sınav başvurusu, araç muayene, trafik cezası, SGK
gibi) sıra beklemeden gerçekleştirebiliyoruz. Unutulmaması gereken, hayatımızı kolaylaştıran internet, sadece amacına uygun kullanılması durumunda bize pozitif katkı sağlayacaktır.
KASIM 2011 // 57
TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ
TÜRK METAL - MESS
ORTAK EĞİTİM ve
TEŞKİLATLANDIRMA
EĞİTİM PROGRAMI
17 Ekim – 16 Kasım 2011
2011 yılında
Ankara Büyük Anadolu
Otel’de gerçekleştirilen
eğitimlere katılan
işçi sayımız:
8043
Eskişehir, Bozüyük, Bolu, Sakarya ve Kocaeli, şubelerimizden 77 kişinin katıldığı, 17-19 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Aslıyüce’nin,
dünyada yaşanan işçi hareketleri ve sendikal mücadeleleri konu alan konuşması, katılımcılar tarafından büyük bir
dikkatle takip edildi. Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce eğitim programının kapanışında da katılımcıları yalnız
bırakmadı.
Ankara 1, Ankara 3 ve Aksaray 1 nolu, şubelerimizden 69
kişinin katıldığı, 20-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Aslıyüce’nin konuşması,
katılımcılar tarafından dikkatle takip edildi. Eğitim programının kapanışında da bulunan Aslıyüce, katılımcılara sertifikalarını takdim etti.
Karadeniz Ereğli, şubemizden 74 kişinin katıldığı, 24-26
Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımızın açılış konuşmasını Genel Sekreterimiz Muharrem
Aslıyüce yaptı. Aslıyüce konuşmanın ardından, katılımcıların, çalışma hayatına ilişkin sorularını da yanıtladı.
Gebze 1, Dilovası ve Çayırova, şubelerimizden 73 kişinin
katıldığı, 31 Ekim - 2 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun yaptı. Dursun, konuşmasının ardından katılımcılarla sohbet etti ve çalışma
yaşamına ilişkin soruları yanıtladı.
Bursa Nilüfer, Bursa Gemlik ve İstanbul Anadolu Yakası,
şubelerimizden 74 kişinin katıldığı, 14-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Programın açılışına MESS Başkan
Vekili Bedirhan Gökçe de katıldı.
58 // KASIM 2011
METAL ÇİZGİ
‘ÖNCE
İŞ GÜVENLİĞİ’
Cenk ALPARSLAN
2011
KASIM 2011 // 59
KİTAP
Kitap ve Sinema bölümünde her ay birbirinden
değerli kitapların ve sinema filmlerinin
tanıtımlarını yapıyoruz…
Ahilik
Dr. Yusuf Ekinci
Sayfa sayısı: 208
Baskı: 12
Yayın: Türk Metal
Dr. Yusuf Ekinci tarafından kaleme alınan Ahilik kitabı, Ahilik teşkilatı hakkında titizlikle hazırlanmış geniş kapsamlı bilgileri içeriyor. Ahi birlikleri,
Müslüman-Türk toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında yüzyıllarca çok önemli rol oynadı. Geçmişten bugüne ışık tutan Ahi Birlikleri’nin
bütün yönleri ile incelendiğini söylemek çok zor, hatta imkânsızdır. Tarihçiler, edebiyatçılar, ekonomistler, ilahiyatçılar, sosyologlar, eğitimciler, yöneticiler ve diğer alan uzmanlarının Türk-İslam medeniyetinin kuruluş yıllarını
incelemeleri ve kendi alanları ile ilgili bilgilere ulaşmalarının bugün zaruret
hâline geldiği düşünüldüğünde, ulaşılan bu bilgiler, şüphesiz geleceğe ışık
tutacaktır. Ahilik Kitabı’nın 208 sayfa halindeki 12. baskısı, Türk Metal yayınları bünyesinde gerçekleştirildi.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın önsözünde şöyle dedi: “Tarihimiz
ve tarihimize damgasını vuran kuruluşlarımız bizim için çok önemlidir ve
bugün onlardan istifade etmek, kuruluşlarımızı inceleyerek yeni modeller oluşturmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünüyorum. Böyle bir eseri
sendikamıza kazandıran Dr. Yusuf Ekinci’ye teşekkür ediyorum”.
İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler
Sempozyum Tutanağı
Baskı: 1
Yayın: Türk Metal
Türk Metal Sendikası ile Gazi Üniversitesi’nin ortak düzenlediği ve 29 Eylül - 2 Ekim 2011 tarihlerinde Didim’de gerçekleştirilen “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku’nda Yeni Gelişmeler Sempozyumu”nda yapılan konuşmalarla, sempozyum boyunca düzenlenen panellerin tamamı, Türk Metal Yayınları tarafından kitap haline getirildi. Kitap, son dönemde çalışma hayatında
öne çıkan sorunları ve konuyla ilgili yeni düzenlemeleri ele alıyor.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitap için yazdığı önsözde şöyle diyor: “Kitabı okuduğunuz zaman göreceksiniz ki, çalışma hayatında ortaya çıkan
sorunların birçoğunun çözümü ancak ‘sendikalaşma’ ile birlikte mümkün
olacaktır. Bu herkesin ortak fikridir. Sendikalı olmak, Anayasamızda yer alan
temel bir hak olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir insan hakkıdır. Biz inanıyoruz ki, hem konuşmacıların, hem de katılımcıların paylaştıkları birbirinden değerli fikirler, hukuk alanında yapılan değişikler için önemli bir katkı
sağlayacak, konuların muhataplarına da ışık tutacaktır. Başta Gazi Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Rıza AYHAN olmak üzere, sempozyuma katılan, söz alan, tartışan ve bu yolla katkı sağlayan herkese teşekkürlerimi ve
saygılarımı sunuyorum.”
Türk Metal Yayınları logosu hazır…
Türk Metal tarafından okuyucuyla buluşturulan kitaplar için yeni bir logo hazırlandı. Kitaplarımız bundan sonra bu logo ile basılıp yayınlanacak.
60 // KASIM 2011
SİNEMA
Hayat Ağacı / The Tree of Life
1950’lerde geçen filmde, büyüdükçe masumiyetin yok oluşuna tanık olan
çocukların hikâyesi anlatılıyor. Aslında herkesin içerisinde olduğu bir hikâye
de diyebiliriz. Hepimiz çocukluğumuzdaki neşeyi, eğlenceyi ve sonsuz mutluluğu anımsadıkça, şimdilerde o masumiyetin kalmadığını bir şekilde anlıyoruz. İşte bu filmde, aynı hevesleri, aynı oyunları oynayan çocukların, bizim
gibi büyüdükçe eski keyiflerden uzaklaştıkları anlatılmakta. Filmin yönetmeni ve senaristi Terrence Malick. Bu yıl Mayıs sonunda Amerika’da vizyona giren ve Cannes’ta büyük takdir toplayan filmin, Oscar’da da birkaç dalda aday gösterilmesi bekleniyor.
Yapım:
Tür:
Süre:
Yönetmen:
Oyuncular:
Senaryo:
Yapımcı:
2010_2011
Bilim Kurgu, Dram, Fantastik 138 dakika
Terrence Malick Brad Pitt, Sean Penn, Jennifer Sipes, Terrence Malick Bill Pohlad, William Pohlad, Grant Hill, Sarah Green, Dede Gardner, Ivan Bess, Nicolas Gonda Dedemin İnsanları
“Dedemin İnsanları”, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve
dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikâyesini izlerken, mübadeleye,
öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok
sayıdaki azınlığa, ihtilallere bir defa daha, ama bu kez farklı bir yerden bakıyorsunuz. 2011 Mayıs sonunda Girit’te çekimlerine başlanan film, Gökçeada, Milas, Bodrum ve Söke’deki çekimlerle temmuz sonunda tamamlandı. Babam ve Oğlum’dan sonra, duygusal yoğunluğu ile yeni “Bir Çağan Irmak filmi” vizyonda…
Yapım:
Tür:
Yönetmen:
Oyuncular:
Senaryo:
Yapımcı:
2011
Aile, Dram Çağan Irmak Çetin Tekindor, Hümeyra Akbay, Mert Fırat, Ezgi Mola, Yiğit Özşener, Gökçe Bahadır, Zafer Algöz, Yiğit Arı, Ünal Silver, Ushan Çakır, Mehmet Ali Kaptanlar, Serkan Genç, Durukan çelikkaya, Sacide Taşaner, Çağan Irmak Ay Yapım, Kerem Çatay, Mustafa Oğuz, Most Productions, KASIM 2011 // 61
BULMACA
SUDOKU BULMACA
4
7
2
9
9
6
7
4
8
2
1
6
4
1
6
2
2
9
9
1
3
8
6
4
9
6
5
3
8
5
8
4
8
3
6
6
5
4
9
1
8
8
2
4
5
9
5
3
8
2
2
6
8
4
1
2
2
4
3
6
6
5
7
8
3
7
8
8
4
4
6
9
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
∆∆
∆∆
∆∆
∆∆
∆
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir…
Sabahları elma, kahveden daha fazla uykunuzu açar…
İnekler merdiven çıkabilir ama inemezler…
Ördeklerin “vak” sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse bilmez…
Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor…
Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabiliyor…
Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz…
Uyurken, TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız…
Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez…
YEMEKLERDEN SONRA YAPILMAMASI GEREKEN 7 ŞEY!
Sigara içmeyin: Uzmanlarca yapılan deneyler, yemeklerden hemen sonra içilen bir sigaranın 10 sigaraya eşdeğer olduğunu kanıtlamıştır (Kanser olma riski daha
yüksek).
Hemen meyve yemeyin: Yemeklerin peşinden yenen
meyveler midenin havayla davul gibi şişmesine neden
olur.
Çay içmeyin: Zira çay yaprakları yoğun asit içerir. Bu
madde tükettiğimiz gıdalardaki proteinin hazmını zorlaştırıyor.
Kemerinizi gevşetmeyin: Yemekten sonra kemeri
gevşetmek kolaylıkla bağırsak düğümlenmesine ve tıkanmasına neden olur.
Banyo yapmayın: Banyo yapmak ellerdeki, bacaklardaki ve vücuttaki kan akışını hızlandırır, böylece mide çevresindeki kan miktarı bu durumda azalır. Bu da midemizin sindirim sistemini zayıflatır.
Yürümeyin: İnsanlar çoğu zaman, yemeklerden sonra 100 adım yürümek 99 yaşına kadar yaşamanızı sağlar derler. Gerçekte bu doğru değildir. Yürümek, sindirim sisteminin aldığımız gıdalardan besinlerin emilimini engeller.
Hemen uyumayın: Aldığımız gıdalar yeterince sindirilemez. Bu durum bağırsağımızda gastrit ve enfeksiyona önderlik eder.
62 // KASIM 2011
Dergimizin Ekim sayısındaki çekilişle,
ücretsiz tatil kazanan şanslı numaralar belirlendi
Ekim ayı talihlilerinin belirlendiği çekiliş, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe ve Genel Merkez çalışanlarınca yapıldı. Şanslı üyelerimizin, kazanan numaralarının bulunduğu dergiyle birlikte, en geç 1
Ocak 2012 tarihine kadar bağlı oldukları şubelere başvurmaları gerekmektedir.
Her ay 3 talihli numara ve her talihli numaraya 5 yedek numara belirliyoruz. Bu numaralar ile başvuru yapan asil
numaralardan 5. Yedeğe kadar sıralayıp, ilk sırada başvuru yapan üyemizi tatile gönderiyoruz.
Ağustos ayı dergimizden belirlenen kazanan numaralara bir üyemiz başvuruda bulundu. Ağustos Ayı 2. Talihli Asil
numarayı bize ulaştıran Aksaray Mercedes Benz Türk AŞ işyeri çalışanı arkadaşımız Bülent Kocadağ Sendikamıza
ait sosyal tesislerden tercih ettiği tesiste bir hafta boyunca ücretsiz tatil hediyesi kazandı.
Kura sonucunda tatil kazanan üyelerimizin yol masrafları, ücretsiz tatil hediyemize dâhil olmadığını yeniden hatırlatalım.
İşte Türk Metal’in Yatırımları:
Büyük Anadolu Otel – Ankara
Büyük Anadolu Girne Otel – KKTC
Büyük Anadolu Ereğli Otel – Zonguldak
Çekilen kurada kazanan numaralar:
1. Talihli
Asil Numara: 32084
Yedekler:
1. Yedek 25789
2. Yedek 34568
3. Yedek 14535
4. Yedek 18520
5. Yedek 34568
64 // KASIM 2011
2. Talihli
Asil Numara: 36705
Yedekler:
1. Yedek 35896
2. Yedek 24578
3. Yedek 12587
4. Yedek 05780
5. Yedek 12478
3. Talihli
Asil Numara: 02072
Yedekler:
1. Yedek 28965
2. Yedek 14568
3. Yedek 26587
4. Yedek 12456
5. Yedek 35789
GÖLCÜK ŞUBESİ
‘Şirinler’ izleyicisiyle buluştu
Huzurevi ziyareti
Ford Otomotiv San. A.Ş. Bakım Çevre Mühendisliği çalışanları ve Şube Başkanımız Yücel Yücel, 4 Kasım’da, ilçemizde faaliyet gösteren huzurevindeki yaşlıları ziyaret ettiler. Yapılan ziyarette yaşlılarımızın kurban bayramı kutlandı ve üyelerimizin katkılarıyla şubemizce alınan eşofman takımları, yaşlılarımıza hediye edildi.
FOKE’ye teşekkür plaketi
Şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden Ford Otomotiv
San. A.Ş. bünyesinde faaliyet gösteren ve Ford Otosan
çalışanlarınca oluşturulan Arama ve Kurtarma Ekibi’ne
(FOKE) işyerinde verilen arama kurtarma ve iş sağlığı iş
güvenliği eğitimlerini tamamlamaları, ayrıca, geçtiğimiz günlerde Van’da meydana gelen depremde gösterdikleri üstün hizmetten dolayı 17 Kasım tarihinde düzenlenen törenle teşekkür plaketi verildi. Törene Şube
Başkanımız Yücel Yücel, Ford Otosan üstdüzey yöneticileri, alan müdürleri, Kocaeli SAR Ekibinden Erdem Akın
ve SAR üyeleri ile şube katıldı.
VKV Ford Otosan Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nde
20 Kasım tarihinde, ‘5 Taş Çocuk Tiyatrosu’ tarafından
sergilenen ‘Şirinler’ isimli çocuk oyunu izleyicilerle buluştu. Gösteriyi izleyen çocuklar, renkli, eğlendirici, müziklerle görsel şölene dönüşen oyuna büyük ilgi gösterdiler. Toplam 280 çocuğun katıldığı oyun, eğlenceli olmasının yanısıra, temizlik, yalan söylememe gibi, eğitici ögeler de barındırıyordu. VKV Ford Otosan Kültür Merkezi programında, her ay çocuklar için yeni bir tiyatro
oyununa yer veriliyor.
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Toplam 19 işyeri ziyaret edildi
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, kurban bayramı öncesinde, şubemizin yetkisindeki Arçelik, Alarko, Aypaz, Birinci Oto, Böhler, Delphi, Elmek, Evas, Emas, Ford Yedek
Parça, Gedore, Kerim Çelik, K.D.S. Pres Döküm, Nexans,
Stoeger, Siemens, Siemens Gebze, Thyssen ve Ümran
Çelik işyerlerini ziyaret etti. İşyerlerini bütün vardiyaları
kapsayacak şekilde ziyaret eden Başkan Erdal, çalışanlarla tezgahları başında bir araya geldi ve sohbet etti.
Fabrikalar arası futbol turnuvası
Mahşer-i Cümbüş Ford’un konuğu oldu
Ford Otomotiv’de bulunan VKV Kültür Merkezi, açıldığı
günden bugüne, sanatın çeşitli dallarından farklı grupları ve toplulukları ağırladı, çok sayıda gösteriye de ev
sahipliği yaptı. Kültür Merkezi’nde son olarak da, 17 Kasım günü Mahşer-i Cümbüş’ü oyunu sergilendi. Çalışanların yanısıra halka da açık olan oyun büyük ilgi gördü.
66 // KASIM 2011
Şubemiz tarafından düzenlenen ve 9 Ekim’de başlayan fabrikalar arası futbol turnuvası, 27 Kasım tarihinde
sona erdi. Siemens ve Delphi işyerleri arasında oynanan
final maçını kazanan Siemens takımı, turnuvanın şampiyonu olurken, üçüncülüğü de Arçelik elde etti. Üyelerimiz tarafından büyük bir ilgiyle takip edilen futbol turnuvasında, centilmenlik, kardeşlik ve dostluk duyguları
daha da pekişti. Turnuvada şampiyonluğu kazanan Siemens futbol takımına kupa ve madalyalarını Türk-İş
Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak takdim etti.
Metal Çocuk Kulübü üyesi Türkiye Şampiyonu
BURSA 3 NOLU ŞUBE
Orda Otomotiv Bilgilendirme Toplantısı
Gemlik’te yapıldı
Siemens işyerinde çalışan üyelerimizden Hayati
Memiş’in kızı, aynı zamanda Metal Çocuk Kulübü üyesi Kübra Memiş, 26–29 Ekim tarihleri arasında yapılan
Minik-Yıldız Muay Thai Türkiye Şampiyonası’nda tüm rakiplerini yenerek 1. oldu. Bu şampiyonluğu sayesinde ile
Milli Takıma da çağrılan Kübra Memiş, Balkan Şampiyonasında ülkemizi temsil edecek.
Kübra Memiş ve babası Hayati Memiş, şubemize gelerek Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ı ziyaret etti. Başkan Erdal, milli sporcumuzu tebrik etti ve başarılar diledi.
Özel Bölge Hastanesi ile anlaşma imzalandı
Şube Başkanımız Mesut Gezer ve Şube yöneticilerimiz, Orda Otomotiv çalışanları ile 17 Kasım tarihinde
Gemlik’te biraraya geldi. Toplantıda, sendikamızın faaliyetleri, gelecekteki hedefleri, beraberliğin önemi ve
gücü hakkında, Orda Otomotiv çalışanları bilgilendirildi.
Üyeler, verimli geçen toplantı için, Şube Başkanı Gezer
ve şube yöneticilerine teşekkürlerini ilettiler.
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
Hidromek ziyaret edildi
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, üyelerimizin ve birinci derece yakınlarının daha uygun fiyatlar ile sağlık hizmeti alabilmeleri için “Özel Bölge Hastanesi” ile sözleşme imzaladı.
Anlaşmaya göre, özel bölge hastanesinin, Pendik, Maltepe ve Sancaktepe hastanelerinde ve bunlara bağlı kurulabilecek olan tüm sağlık birimlerinde, üyelerimiz ve
birinci derece yakınlarına verilecek çeşitli sağlık hizmetlerinde %10 ile 20 arasında indirim uygulanacak.
İZMİR 1 NOLU ŞUBE
Şube Başkanımız Nihat Zengin ve şube yöneticileri, 14
Kasım günü Hidromek işyerini ziyaret etti, Başkan Zengin ve beraberindekiler, çalışan üyelerimizle tezgahları
başında bir araya gelerek sohbet etti.
Kabel Kablo unutulmadı
EFE’de kan bağışı
Şubemizin yetkili olduğu Efe End. Tic. A.Ş işyerinde çalışan üyelerimiz, Kızılay’a kan bağışında bulundular. Bağış öncesi, Kızılay ekibi doktoru tarafından, kan bağışının insan hayatı için ne kadar önemli olduğu konusunda üyelerimiz bilgilendirildi. Kan bağışına katılım oldukça yüksek oldu.
Şube Başkanımız Nihat Zengin ve Şube Mali Sekreteri Yusuf Yılmaz, 15 Kasım günü Kabel Kablo işyerini ziyaret etti. Başkan Zengin ziyarette çalışan üyelerimizle
sohbet etti ve sorunlarını dinledi.
KASIM 2011 // 67
Mapsan Makine çalışanları da ziyaret edildi
Ankara Dişli Dövme’yi ziyaret
Şube Başkanımız Nihat Zengin ve İcra Kurulu üyeleri, 18
Kasım tarihinde Polatlı Yolu 55.Km de kurulu bulunan
Ankara Dişli Dövme Ltd. Şti. işyerini ziyaret etti. Ziyarette çalışanlarla tezgahları başında bir araya gelen Başkan Zengin, üyelerimizle bayramlaştı.
KAYSERİ ŞUBESİ
Şubemizin yetkili olduğu Mapsan Makine işyeri de ziyaret programında idi. Şube Başkanımız Nihat Zengin ve
icra kurulu üyeleri, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti.
Boydak Holding ve üyelerimiz işbirliği ile
Van’a yardım
Aygersan ziyaret edildi
Şube Başkanımız Nihat Zengin, ve Mali Sekreter Yusuf
Yılmaz, İstanbul yolu üzerinde bulunan ve araç farları üreten Aygersan Aydınlatma işyerini ziyaret etti. Başkan Zengin ziyarette çalışanlarla bir araya geldi ve sorunlarını dinledi.
MAN Türkiye de ziyaret edildi
Şube Başkanımız Nihat Zengin ve İcra Kurulu üyeleri,
MAN Türkiye işyerini de ziyaret etti. 16 Kasım tarihinde
gerçekleşen ziyarette üyelerle tezgâhları başında bayramlaşma yapıldı. Üyelerle sohbet eden başkan Zengin ve yöneticiler sorunlarını dinleyip, işyerinin durumu
hakkında bilgi alışverişinde bulundular.
68 // KASIM 2011
Şubemizin yetkili olduğu Hes Kablo A.Ş’nin sahibi Boydak Holding, Van’daki depremin yaralarını sarmak amacıyla bölgeye yaptığı yardımları sürdürüyor. Hes Kablo İşyeri Sendika Baştemsilcisi Ali Gökkaya’nın dergimize verdiği bilgiye göre, Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak, düzenlediği basın toplantısında, anabayi, bayi ve çalışanların da katıldığı yardım kampanyasıyla elde edilen 4 milyon TL’lik ayni ve nakdi yardımın, en
kısa sürede Van’a gönderileceğini bildirdi. Boydak, “yardım kampanyasına anabayilerimizin, bayilerimizin ve
çalışanlarımızın da katılmaları, kampanyamıza gösterdikleri hassasiyet bizleri oldukça mutlu etmiştir” dedi.
KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ
Kdz. Ereğli Şubemiz yeni binasında
hizmet vermeye başladı
Kdz. Ereğli Şubesi uzun yıllardan bu yana hizmet verdiği
binadan, şehir merkezinde bulunan Öğretmen Evi (AY
CİTY) İş Merkezi’ndeki yeni hizmet binasına taşındı. 24
Ekim Pazartesi gününden itibaren hizmete giren yeni
tesisimizde, “Alp Tunca İşçi Lokali ”, toplantı ve televizyon salonu ile dinlenme bölümleri, mescit, kantin gibi,
üyelerimize yönelik birimler bulunuyor. Kdz. Ereğli Şube
Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, eski hizmet
Cumhuriyet Halk Partisi Kdz. Ereğli Belediye Meclis Üyeleri Halil Bozkuş, Abdülkadir Sözer, Cumhur Nalcı ve Hasan Pınarcık da, Şubemizin yeni binasına taşınmasından dolayı hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.
binasının küçük olması nedeniyle bazı sıkıntılar yaşandığını kaydederek, “Bu eksikliklerimizi görerek bize böyle bir kompleksi kazandıran, başta Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak olmak üzere, tüm genel merkez yöneticilerimize teşekkür eder, bu tesisin üyelerimize hayırlı olmasını temenni ederim.” dedi.
Şubemizin, yeni hizmet binasının adresi: Müftü Mahallesi Meydanbaşı Caddesi Ay City AVM Kat: 2 A Blok No:
44-- Kdz Ereğli/Zonguldak
Milliyetçi Hareket Partisi Kdz. Ereğli İlçe Teşkilatı, İlçe
Başkanı İlkay Özdemir başkanlığında şubemizin yeni binasını ziyaret ederek ‘hayırlı olsun’ dileklerini iletti.
Yeni Hizmet binamıza ziyaretler
Ege Bölgesi’ne teknik gezi
Yeni hizmet binasına taşınan Ereğli Şubemize ziyaretler devam ediyor. Bu çerçevede, Kdz. Ereğli Kaymakamı
İbrahim Çay, şubemizi ziyaret etti. Çay, ziyarette yaptığı konuşmada, Türk Metal Sendikası’nın, ilçe genelinde
yapılan çeşitli etkinlik ve kampanyalara öncülük ettiğini belirtti. Ziyarette, İlçe Emniyet Müdürü Niyazi Koçak,
Şube Sekreteri Metin Ercan, Şube Mali Sekreteri Sedad
Taşdelen, Yönetim Kurulu Üyelerimiz de bulundu.
ERDEMİR’de çalışan üyelerimizin teknik bilgi seviyelerini
yükseltmek, yeni teknolojilerle beraber, değişik üretim
tesislerini ve çalışma ortamlarını da yerinde görmelerini
sağlamak ve ülkemizin değişik bölgelerindeki farklı kültürleri ve kültürel miraslarımızı tanımalarını sağlamak
amacı ile, Sendikamız ve Erdemir’in ortaklaşa düzenlediği teknik ve kültürel gezilerin ikincisi, 24–29 Ekim tarihlerinde Bursa, İzmir ve Çanakkale’ye gerçekleştirildi.
Toplam 48 üyemizin katıldığı gezinin ilk durağı Bursa’ydı.
Orhangazi’ye ulaşan grubumuz burada, başta otomotiv ve otomotiv yan sanayi olmak üzere, makina imalat
sanayi ile savunma sanayi için ihtiyaç duyulan alaşımlı,
alaşımsız ve yüksek alaşımlı vasıflı çelik üreten bir kuruluş olan Asil Çelik Fabrikası’nı gezdi. Gezinin ikinci günü
İzmir’e hareket eden grubumuz, burada Ege Endüstri
A.Ş. tesislerini gezdi. Fabrikada yıllık 30 bin ton Erdemir
sacı kullanılarak yerli ve yabancı otomotiv üreticilerine,
özellikle ağır vasıta araçlarına, dingil ve aks kovanı üretimi yapıldığı, sacların tamamının ise şirketimizden temin edildiği bilgisi alındı.
Gurubumuz, 26 Ekim Çarşamba günü, gezinin kültürel
boyuttu kapsamında, Selçuk’ta Meryem Ana Kilisesi ve
Efes Harabeleri’ni gezdi ve daha sonra Şirince
KASIM 2011 // 69
Geçmiş olsun
kasabasına geçti. Grup, hem kasabayı gezme, hem de
yöreye özgü ürünlere yönelik alışveriş yapma imkânı
buldu.
Gezinin dördüncü günü, Yeni Foça/Aliağa yolu üzerinde
bulunan İzmir Demir Çelik Fabrikası ziyaret edildi. Ardından da Çanakkale’ye hareket edildi.
Çanakkale’de tarihi Gelibolu Yarımadası’nda Arıburnu, Conk Bayırı, 57. Alay Şehitliği, Ertuğrul Tabyası, Harp
Hatıraları Müzesi, Kemal Yeri Yazıtı, Kesikdere Şehitliği, Mehmetçiğe Saygı Anıt, Mehmetçik Şehitlik Abidesi, Namazgâh Tabyası, Seyit Onbaşı Anıtı, Yahya Çavuş
Şehitlik Anıtı, Yüzbaşı Mehmet Şehitliği rehber eşliğinde gezildi.
Bursa Osmangazi şubemize bağlı iş yerlerinden Farba
Otomotiv A.Ş.’de çalışan üyemiz Muhammet Öztürk iş
kazası geçirdi. Şube Sekreterimiz Ali Kömürlü ve işyeri
Baştemsilcimiz Murat Tarımcı, arkadaşımızı evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Teknik 20’ye ziyaret
29 Ekim Cumartesi günü Truva Antik Şehrini de gezerek programını tamamlayan gezi grubumuz, yapılan
bu organizasyondan son derece memnun bir şekilde
Ereğli’ye döndü.
OSMANGAZİ ŞUBESİ
Aybak işyeri ziyaret edildi
Şube Başkanımız İsmail Cirit ve Şube Sekreterimiz Ali
Kömürlü, şubemizin örgütlü bulunduğu Teknik 20 Ltd.
Şti. işyerini 18 Ekim günü ziyaret etti. Başkan Cirit üyelerimizle tezgahları başında sohbet etti. Üyelerimiz de,
Başkan Cirit’i işyerinde tezgâh başında görmekten onur
ve mutluluk duyduklarını belirttiler.
Rollmech de kan bağışına katıldı
Bursa Osmangazi Şube Başkanı Y. İsmail Cirit, şubemiz
yetkisindeki Aybak Kalıp A.Ş. iş yerini ziyaret etti. Başkan
Cirit, ziyarette çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti. Üyelerimiz de, Başkan
Cirit’in ziyaretinden duydukları memnuniyeti dile getirdi.
70 // KASIM 2011
Van’da meydana gelen deprem nedeniyle kan stoklarını bölgeye yollayan Bursa Kızılay Kan Merkezi, kan bağışı kampanyası başlattı. Şubemiz yetkisindeki Rollmech
Automotive de bu kampanyaya çok sayıda çalışanıyla
destek verdi. Şube Başkanımız Y. İsmail Cirit de, kampanya kapsamında çalışan üyelerimizle kan verdi ve ardından da üyelerimizi tezgâhları başında ziyaret etti.
Grammer de ziyaret edildi
ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Kurul Toplantısı Arçelik’te yapıldı
Şube Başkanımız Y. İsmail Cirit ve Şube Sekreterimiz
Ali Kömürlü, 18 Ekim günü Grammer Koltuk Sistemlerini A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Cirit, üyelerimizle
tezgâhları başında biraraya geldi ve sendikal konularda bilgiler verdi.
Best unutulmadı
Şube Başkanımız Mevlüt Gümüşay ve işyeri kurul üyelerinin katılımıyla, şubemiz yetkisindeki Arçelik A. Ş. Buzdolabı ve Kompresör İşletmeleri işyerinde aylık kurul
toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda, önümüzdeki iki
ayın üretim durumu ve sendikal konularla ilgili değerlendirmeler yapıldı.
Ford Otosan İnönü ziyaret edildi
Şube İcra Kurulumuz, 2 Ekim tarihinde şubemiz yetkisindeki Best Elektromekanik A.Ş. yi ziyaret etti. Ziyarette, 1 Ocak 2012 – 31 Aralık 2013 tarihlerini kapsayan
toplu iş sözleşmesi taslağı ile ilgili üyelerimizle fikir alış
verişinde bulunuldu. Ayrıca iş yerinde 15. yılını dolduran
üyelerimize Cumhuriyet Altını, 10. yılını dolduran arkadaşlara birer adet saat hediye edildi. Törene Şube Başkanımız Y. İsmail Cirit de katıldı.
YPS de ziyaret programındaydı
Şube Başkanımız Y. İsmail Cirit, 19 Ekim tarihinde şubemizin yetkili olduğu YPS Yedek Parça A.Ş. iş yerini ziyaret ederek üyelerimizle bir araya geldi. Üyelerimizin sorunlarını dinleyen Başkan Cirit, çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
Şube Başkanımız Mevlüt Gümüşay ve İcra Kurulu üyeleri, Ford Otosan A. Ş. İnönü Fabrikası Kamyon Alan fabrikasını ziyaret etti. Ziyarette çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelen Başkan Gümüşay ve beraberindekiler, genel bir durum değerlendirmesi yaptı.
Arçelik Futbol Turnuvası’nda
Birinci Kompresör Montaj hattı
Eskişehir Arçelik Fabrikası’nda 24 takımın katılımıyla
başlayan futbol turnuvası yaklaşık 45 gün sürdü. Turnuva sonucunda Kompresör Montaj Hattı şampiyon olurken, Mekanik Boyahane ikinci, Malzeme Lojistik 3.cü
oldu. Başarılı olan takımların ödülleri Arçelik Kompresör Fabrikası Müdürü Mustafa Deniz, Şube Başkanımız
Mevlüt Gümüşay, İnsan Kaynakları Müdürü Ali Orhan tarafından verildi. 19 golle turnuvanın gol kralı olan Serhat
Ergin de kupasını aldı. Turnuvada başarılı olan futbolculara fabrika sosyal tesislerinde bir de kokteyl verildi
KASIM 2011 // 71
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
Üye Bilgilendirme Toplantıları devam ediyor
Bilgilendirme Toplantıları devam ediyor
Şubemizde üye bilgilendirme toplantıları devam ediyor.
Şubemiz yetkisindeki Oyak Renault A.Ş. fabrikasından
işyeri temsilcilerimiz ve çalışanlarımız, 21 Ekim tarihinde üye bilgilendirme toplantısına katıldılar.
Renault’a ziyaret
Şube yöneticilerimiz, Şubemizin yetkili olduğu Oyak Renault A.Ş. işyerini 3 Kasım tarihinde ziyaret etti. Ziyarette, sendikal çalışmalar ve çalışma hayatına ilişkin görüş
alışverişinde bulunuldu.
Bursa Nilüfer Şubemizde Üye Bilgilendirme Toplantıları devam ediyor. Şubemize bağlı Tredin Oto Donanım
San. Tic. A.Ş. fabrikasından işyeri temsilcilerimiz ve çalışanlarımız 17 Kasım ve 23 Kasım tarihlerinde düzenlenen üye bilgilendirme toplantılarına katıldı. Toplantılarda sendikamızın çalışmaları ve çalışma hayatıyla ilgili
gelişmeler görüşüldü.
Oyak Renault çalışanları da Üye Bilgilendirme
Toplantıları’na katıldı
Şubemizin yetkili olduğu Oyak Renault A.Ş. fabrikasından işyeri temsilcilerimiz ve çalışan üyelerimiz de, 16
Kasım tarihinde üye bilgilendirme toplantısına katıldı.
GEBZE 1 NOLU ŞUBE
Üniversiteli öğrenciler şubemizi ziyaret ettiler
Toplantı Alarko Carrier’de yapıldı
Uludağ Üniversitesi İngilizce Bölümü öğrencileri, 23 Kasım günü Bursa Nilüfer Şubemizi ziyaret ederek sendikaların çalışmaları ve çalışma hayatı ile ilgili şube yöneticilerinden bilgi aldılar.
Şube Yönetim Kurulu Toplantısı, 14 Ekim tarihinde, şubemiz yetkisindeki Alarko Carrier San. Tic. A.Ş. işyerinde gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Şeref Özcan ve Yönetim Kurulu üyelerimiz, toplantının ardından, çalışan
üyelerimizle sohbet etti.
72 // KASIM 2011
Autoliv çalışanları ziyaret edildi
BOZÜYÜK ŞUBESİ
Yaza veda Partisi
Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemiz yetkisindeki
Autoliv Teknoloji Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. işyerini ziyaret
etti. Başkan Özcan, 20 Ekim tarihindeki ziyarette üyelerimizin sorunlarını dinledi ve sendikamızın faaliyetleri hakkında bilgi verdi.
Şubemiz yetkisindeki Türk DemirDöküm A.Ş.’de ‘Yaza
Veda Partisi’, 11 Ekim tarihinde yapıldı. Etkinliğe, Şube
Başkanımız Cemal Güney’in yanısıra, Türk DemirDöküm
Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, şirket yöneticileri de
katıldı. Tam anlamıyla bir şenliğe dönüşen yemekli partide, çalışanlar güzel bir gün geçirdiler.
Bando işyeri de ziyaret edildi
Kan bağışı kampanyası
Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemizin yetkili olduğu Bando Kayış San. ve Tic. A.Ş. işyerini de ziyaret etti.
Başkan Özcan, ziyarette çalışan üyelerimizin sorunlarını
dinledi ve çalışma hayatı ile ilgili bilgiler verdi.
Şubemiz yetkisindeki Türk DemirDöküm A.Ş. işyerinde,
18 Ekim Kızılay tarafından bir kan bağışı kampanyası
düzenlendi. Çalışanlar, kampanyaya büyük ilgi gösterdi.
Real’de sözleşme
Erdemir Çelik Servisi ziyaret edildi
Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemiz yetkisindeki Erdemir Çelik Servis Merkezi San. A.Ş. işyerini ziyaret
etti. Ziyarette çalışan üyelerin sorunlarını dinleyen Başkan Özcan, sendika faaliyetleri ve çalışma hayatına ilişkin bilgi verdi.
Şubemiz yetkisindeki Real İnsan Kaynakları ve İş Gücü
Hiz. Tic. Ltd. Şti. işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalandı.
Sözleşme ile çalışanların ücretleri enflasyon oranında
yükseltildi. Ayrıca, sosyal yardımlardaki artış oranı da
MESS sözleşmesi seviyesine getirildi. Bu arada, Şube
Başkanımız Cemal Güney, şubemiz yetkisindeki tüm işyerlerini ziyaret ederek, çalışanlarla bilgi alış verişinde
bulundu.
KASIM 2011 // 73
AKSARAY 1 NOLU ŞUBE
Ulu Önder, ölümünün 73. yıldönümünde anıldı
Kursiyerler başkent yolunda
Sendikamız ile MESS’in ortaklaşa düzenlemiş olduğu 17. dönem kursiyerleri, Şube Başkanımız Muhterem Taşdemir tarafındani şube binamızın önünden
Ankara’ya yolcu edildi.
İşyerlerine ziyaret
Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk, ölümünün 73. yıldönümünde MKE Gazi Fişek
Fabrikası’nda yapılan törende de anıldı. Anma törenine
Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu, Şube Sekreteri
Sinan Kılınç, işyeri temsilcilerimiz, yönetim kurulu üyelerimiz, üyelerimiz ve fabrika yöneticileri katıldılar. Törende konuşan Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu,
büyük önder Atatürk’ün üstün niteliklere sahip bir komutan ve dahi bir devlet adamı olarak insanlık tarihinin
unutulmazları arasındaki yerini aldığını belirtti.
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
Görüşmeler başladı
Şube Başkanımız Muhterem Taşdemir, şubemiz yetkisindeki Mercedes Benz Türk A.Ş. ve İse Otomotiv San.
İşyerlerini ziyaret etti. Başkan Taşdemir ziyaretlerde çalışan üyelerimizle sohbet etti.
ANKARA 2 NOLU ŞUBE
MKE işyerlerini ziyaret
2011 – 2013 dönemi sözleşme görüşmelerine, Orsan
Ticari Araç Sistemleri Ltd. Şti’de 1 Ekim, Kent Dış Ticaret Ltd. Şti. için de 18 Ekim tarihinden başlandı. İşyerlerinde yapılan ilk toplantılarda, Çerkezköy Şubemiz
sendika teklifini sundu. Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi ve
Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak, görüşmelerin ardından, teklifin ayrıntılarına ilişkin üyelerimize bilgi verdi.
İngilizce Kursumuz başladı
Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu, Şube Sekreterimiz Sinan Kılınç ve şube yönetim kurulu üyeleri, MKE
Gazi Fişek Fabrikası, MKE Kayaş Kapsül Fabrikası ve
MKE Maksam Makine ve Maske Fabrikalarını ayrı ayrı ziyaret etti. Başkan Alpoğlu ve beraberindekiler, üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti.
Ziyaretlerde fabrika yöneticileri de bulundu.
74 // KASIM 2011
Üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen 13.
dönem 2. grup İngilizce Kursu, 1 Ekim’de Şubemiz Eğitim Salonunda başladı. Şube Başkanımız Murat Koçak,
açılışta yaptığı konuşmada katılan öğrencilere başarılar diledi.
Arçelik Futbol Turnuvası sona erdi
Sendikası Çorlu Şube Başkanı Mustafa Şener, Belediye
– İş Sendikası Trakya Şube Başkanı Aziz Aktay ile birlikte, Çorlu İlçesine bağlı Velimeşe Belediyesi’ni, 15 Kasım
tarihinde ziyaret ederek, Belediye Başkanı Rasim Yüksel
ile görüştüler. Görüşmede ülke sorunları ve sendikaların
çalışmaları ele alındı.
GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ
MMK Metalurji işçilerinden şubemizi ziyaret
Arçelik A.Ş. işyerinde geleneksel olarak düzenlenen futbol turnuvası, 2 Kasım’da sona erdi. Yapılan 40 karşılaşma sonucunda, şampiyonluğu Jet Pompa takımı kazanırken, ikinci Altın Portakallar, üçüncü de Gmm Şeytanları takımı oldu. Turnuvanın centilmenlik kupasını ise
Real Montaj takımı elde etti. Dereceye giren takımlara
kupasını, Şube Başkanımız Murat Koçak verdi.
Orsan Sözleşmesi tamam
Şubemizin teşkilatlanma faaliyetini tamamladığı MMK
Metalurji çalışanları, guruplar halinde şubemizi ziyaret etti. Yeni üyelerimiz Türkiye’nin en büyük sendikasına üye olduklarını ve sonuna kadar sendikalarının yanında duracaklarını ifade ettiler. Yeni üyelerimiz, ziyaret
anısına, Şube Başkanımız Uysal Altundağ ile fotoğraf da
çektirdi.
Şubemiz yetkisindeki Orsan Ticari Araç Sistemleri Ltd.
Şti. işyeri 2011–2013 dönemi toplu sözleşme görüşmeleri 28 Ekim’de imza ile sonuçlandı. Şube Başkanımız Murat Koçak, sözleşme toplantısının ardından, tezgah başında çalışan üyelerimize, sözleşmenin ayrıntıları hakkında bilgi verdi.
Dilovası şubesi periyodik
ziyaretlerini sürdürüyor
Velimeşe Belediyesi ziyaret edildi
Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi ve Şube Başkanımız Murat Koçak, Türk – İş’e bağlı sendikalardan Türk Harb – İş
Şube Başkanımız Uysal Altundağ, şubemizin yetkisindeki işyerlerini ziyaret etti. Başkan Altundağ bu çerçevede, Kasım ayında, Çolakoğlu Metalurji, Çolakoğlu Çubuk Hadde Tesisleri, Diler Demir Çelik, Diler Demir Filmaşin Tesisleri, Resa Demir Çelik, Hisar Çelik, Hamaş
Ağır Makincilik işylerlerinde çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya geldi.
KASIM 2011 // 75
BİGA 1 NOLU ŞUBE
İçdaş’ı ziyaret
Şube başkanımız Osman Akkurt ve yönetim kurulu üyelerimiz, 4 Kasım tarihinde, şubemiz yetkisindeki İçdaş
A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Akkurt ve beraberindekiler, işyeri giriş kapılarında üyelerimizle tek tek bayramlaştılar.
Tekin’e ziyaret
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
Nexsans ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 18 Ekim tarihinde şubemizin yetkili olduğu Denizli Nexans San. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Özben ziyarette, çalışan üyelerimizle sohbet etti.
Emas ziyaret edildi
Şube Başkanımız Osman Akkurt ve Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz, 7 Eylül tarihinde, Çelik Tesisleri ve Liman
Direktörlüğüne atanan Fuat Erkan Tekin’i makamında
ziyaret etti. Başkan Akkurt ziyarette, Tekin’e yeni görevinde başarılar diledi ve aileden birisinin direktörlük görevini üstlenmesinin sevindirici olduğunu ifade etti.
Tan’a ziyaret
Şube Başkanımız Osman Akkurt ve Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz, Çelikhaneler Müdürlüğü’ne atanan Eyüp
Tan’ı da makamında ziyaret ederek, yeni atandığı görevinde başarılar diledi.
76 // KASIM 2011
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, şubemiz yetkisindeki
Emas San. A.Ş. işyerini de ziyaret etti.Başkan Özben çalışan üyelerimizle sohbet etti.
Bayram öncesi işyerleri ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, şubemiz yetkisindeki işyerlerinden, Olgun Çelik, Valf, Valfsel, Elba san.,Elsan
San.,Emas San.,K.Çelik, Magma, Oerlikon ve Sarten Ambalaj işyerlerini ziyaret etti. Başkan Özben ziyaretlerde,
üyelerimizle sohbet ederek sorunlarını dinledi.
Vali Daşöz ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben 1 Kasım günü, Elba
Basınçlı Döküm San. A.Ş. işyeri şirket Müdür Yardımcısı
Okan Eroğlu ve Mali İşler Müdürü Hülya Dizyörür’ü, Emas
Makine San. A.Ş. Fabrika Müdürü Ali Rıza İlik’i, Çelik San.
A.Ş. Fabrika Genel Müdürü Mehmet Tahir Tekeli’yi, Elsan Hammade San. A.Ş. Şirket Müdürü Ahmet Taner
Özalkan’ı ve 4 Kasım günü de Componenta Dökümcülük San. A.Ş. Fabrika Direktörü Sabri Özdoğan’ı makamlarında ziyaret etti.
SAKARYA ŞUBESİ
Karakullukçu ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 4 Kasım günü icra
kurulu ile birlikte Manisa Valiliği’ne atanan Halil İbrahim
Daşöz’ü makamında ziyaret ederek, hayırlı olsun dileğini iletti.
Fabrikalar ziyaret edildi
Şube Başkanımız Şahin Kaya, Arifiye Belediye Başkanı
İsmail Karakullukçu’yu makamında ziyaret etti. Ziyarette, çeşitli ülke sorunları ele alındı.
Otokar ve Noksel ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, şubemizin yetkili olduğu, Bosch, Faber A Franke, İndesit Company ve Compenanta San. A.Ş. işyerlerini ziyaret etti. Başkan Özben,
üyelerimizle sohbet etti.
Makamlarında ziyaret edildi
Şube Başkanımız Şahin Kaya, şubemiz yetkisindeki
Otokar San. AŞ ve Noksel Çelik Boru San. AŞ işyerlerini
ziyaret etti. Başkan Kaya ziyaretlerde, üyelerimizle çeşitli konularda görüş alışverişinde bulundu.
KASIM 2011 // 77
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Karsan’da şampiyon belli oldu
Karsan çalışanları, İstanbul Meydan Sahnesi’nin oynadığı, “Her Yöne 90 Dakika” isimli oyunu izledi. Çalışanlar,
ünlü oyuncuların da rol aldığı oyunu keyifle izledi.
Karsan ailesi yangın eğitiminde
Karsan Otomotiv A.Ş.’de yaklaşık 4 aydır devam eden
futbol turnuvasını sona erdi. Turnuvada Gövde Takımı
şampiyon olurken, ikinciliği Montaj, üçüncülüğü de Üretim Kontrol takımları elde etti. Turnuvanın ardından fabrikada yapılan kupa töreninde, Şube Başkanımız Şevket
Yılmaz ve Şube Sekreterimiz Ersoy Yenizağra’nın da katılımıyla, dereceye giren takımlara kupaları verildi.
Karsan’da İstanbul gezisi
Karsan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. çalışanlarına, yangın
ve yangından korunma eğitimi verildi. Bursa Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı Eğitim Amiri Haydar Dikme tarafından, üç ayrı gün verilen eğitime katılan bütün Karsan çalışanlarına sertifikaları da, eğitimci
Haydar Dikme tarafından takdim edildi.
Karsan çalışanlarından Van’a yardım
Karsan çalışanları, 9 Ekim pazar günü, İstanbul’a tarih
dolu bir ziyaret gerçekleştirdi. İstanbul’da sırasıyla, Topkapı Sarayı, Alman Çeşmesi, Dikili Taşlar, Ayasofya Müzesi, Yerebatan Sarnıcı’nı gün boyu rehber eşliğinde gezen Karsan gezi gurubu, İstanbul ziyaretini keyifli bir
Boğaz turu ile tamamladı.
Karsan ailesi İstanbul Meydan
Sahnesini izledi
78 // KASIM 2011
Karsan bünyesinde, depremin vurduğu Van’a yardım
kampanyası gerçekleştirildi. Karsan çalışanlarının büyük ilgi gösterdiği ve şirket yönetimince de desteklenen kampanya sonucu, toplam 50 büyük koli kışlık kıyafet, çeşitli ısıtıcı, bebek maması toplandı. Toplanan yadım paketleri, Karsan’a ait bir kamyonet ile, Van merkeze bağlı Alaköy’e götürerek, depremden zarar gören vatandaşlara dağıtıldı.
ANKARA 1 NOLU ŞUBE
BASIN
TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
Spor şenlikleri başladı
Türk Traktör fabrikası Geleneksel
Spor Şenliği başladı. Bu yıl 9’uncusu
düzenlenen şenlikte, daha öncekilerden farklı olarak, bilardo ve langırt
turnuvaları da gerçekleştirilecek.
BOLU ŞUBESİ
Arçelik P.C.İ. ziyaret edildi
Şube başkanımız Yusuf Uyman
ve yönetim kurulu üyeleri, 4 Kasım tarihinde Arçelik Pişirici Cihazlar İşletmesi’ni ziyaret etti. Başkan
Uyman ve beraberindekiler, çalışan
üyelerimizle sohbet etti.
Eyüp Güler
Türk Traktör
Basın Temsilcisi
Ahmet Akalın
Bolu Şubesi
Basın Temsilcisi
Huzurevi ziyaret edildi
Türk Traktör fabrikasında çalışan üyelerimiz, Ankara Valiliği Öğretmen Necla Kızılbağ Huzurevi Yaşlı Bakım ve
Rehabilitasyon Merkezi’ni ziyaret ettiler. Üyelerimiz huzurevinde kalan yaşlılarla sohbet edip, çeşitli hediyeler
verdi.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Coşkunöz Metal Form 1
şampiyon
Coşkunöz Holding çalışanları arasındaki dostluğun yaygınlaştırılması, ortak paylaşımın artması, sporun rekabetçi ve geliştiren yönünün yaşanması amacıyla düzenlenen Coşkunöz Holding Firmalararası Halı Saha Futbol Turnuvası sona
erdi. Şampiyonluk kupası Coşkunöz
Metal Form 1 takımının oldu. Turnuvada ikinciliği Beltan Vibracoustic, üçüncülüğü ise Coşkunöz Metal Form 2 takımı elde etti. Turnuvaya katılan tüm takımları kutluyoruz.
Cevdet Tonç
Coşkunöz Metal
Form Fab.
Basın Sözcüsü
BURSA 3 NOLU ŞUBE
2000. kasa hattan indirildi
Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkili olduğu Teknik Malzeme A.Ş. işyerinin
yeni projesi olan 2000. Kasa üretimini, Ford kasa hattı başarıyla tamamladı. Üyelerimiz, 2000 nci kasanın hattan indirilmesinin mutluluğunu objektif karşısına geçerek
ölümsüzleştirdiler.
Türk Metal olarak biz de arkadaşlarımızı kutluyor, daha nice başarılara
imza atmalarını diliyoruz.
Tevfik Tekin
Teknik Malzeme
Basın Temsilcisi
KASIM 2011 // 79
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
Man Türkiye’den
depremzedelere yardım
Van’da ve Erciş’te meydana gelen deprem nedeni ile üyelerimizce
depremzedelere ulaştırılmak üzere toplanan yardımlar, 15 Kasım tarihinde, Man Türkiye A.Ş. Genel Müdürü Münür Yavuz, İnsan Kaynakları Müdürü Hüseyin Tığraklı ve üyeler
tarafından araçlara yüklenerek bölgeye gönderildi. Toplanan eşyalar
ihtiyaç sahiplerine üyelerimizce tek
tek teslim edildi.
Geçmiş Olsun
Man Türkiye A.Ş. işyerinde çalışan üyelerimizden Şengül Benzetme, bir iş kazası geçirdi. Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz ve işyeri temsilcilerimiz, evinde istirahat eden üyemiz Benzetme’yi ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Aydemir Şentürk
Man Türkiye A.Ş.
Basın Temsilcisi
BAŞSAĞLIĞI
Türk Metal Sendikası İzmir 1 Nolu Şubemizin yetkisindeki CMS Jant ve Makina San. A.Ş. işyerinde
18 yıldır çalışan üyemiz Tuncay Alkın, 27 Ekim tarihinde hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına
ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz.
Bursa Osmangazi Şubemizin yetkili olduğuı Çemtaş A.Ş. Fabrikası’nda Genel Müdür Yardımcısı
(Teknik) olarak görev yapan A. Refik Çandarlı, yakalanmış olduğu amansız hastalığa yenik düşerek, 13 Ekim tarihinde hayatını kaybetti. Merhum
Çandarlı’ya Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak
üzere, yakınlarına ve tüm Çemtaş camiasına başsağlığı dileriz.
Türk Metal olarak, hayatını kaybeden üyelerimize
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz...
Yeni yılınız kutlu olsun!
Zaman, bizlerin algılarını alt üst edecek bir şekilde ve bazen farkına
varmakta zorlandığımız bir hızla gelip geçiyor. Ve geçen zaman içinde,
bir çiçek kadar narin ve bir gün kadar kısa olan ömürler bazen başlıyor,
bazen de sona eriyor.
Ömür, hayatın güzelliklerinin yoğun bir şekilde yaşandığı bir zaman
parçası olmasının yanısıra, ilahi güç tarafından insanlara sunulmuş
en değerli armağanlardan biri… Toplumsal hayatın en değerli unsuru
olan insanın, barış, mutluluk, refah ve huzur içinde yaşaması, yani
ömrüne önem ve anlam katması ise, ancak ve ancak toplumsal yapıya
hükmedenlerin sosyal, ekonomik, politik ve kültürel katkıları ile
mümkün olur, olmalıdır da. Çünkü medeniyet, insan olmaktır, insanca
yaşama şartlarını insanlara sunmaktır.
Biz Türk Metal olarak, metal işçilerinin, eşlerinin ve çocuklarının
mutluluğu ve refahı konusunda üzerimize düşeni bugüne kadar olduğu
gibi, bundan sonraki zamanlarda da yapmaya devam edeceğiz.
2012 yılı için ise tek bir hedefimiz vardır, o da metal işçilerinin, eşlerinin
ve çocuklarının standartlarını daha üst noktalara taşımak. Bu konuda tek
ihtiyacımız, bugüne kadar tek bilek, tek yürek ve tek yumruk olarak
kendini gösteren büyük ve güçlü dayanışmamızı dimdik ayakta
tutmaktır.
Bu dilek ve düşüncelerle, değerli üyelerimizin, onların değerli eş ve
çocuklarının, işverenlerimizin, bu güzel ülke ve insanlarının sağlığı,
mutluluğu ve refahı için elini taşın altına koyan her kişi ve kuruluşun yeni
yılını kutluyor, 2012 yılının hem ülkemiz, hem de insanlık için hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Pevrul KAVLAK
Türk – İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı

Benzer belgeler