telgraf 455 - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

telgraf 455 - Telgraf Gazetesi – Londra
Bahis
Dükkanına
Belediyeden Ret
Mahkemeden Onay
Sayfa 2
Londra’daki
Müslümanlar Charlie
Hedbo’yu
Protesto Etti
Sayfa 5
68’inci
BAFTA
Sinema
Ödülleri
Açıklandı
Sayfa 11
telgraf.co.uk
Carşamba,
11/02/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
455
Korkutucu Kanser Araştırması:
Britanya’nın
Yarısı Kanser
Olacak
Kanser alanındaki çalışmaları ile bilinen Cancer Resarch UK kurumunun
yaptığı araştırmanının sonucuna göre Britanya’daki her iki kişiden
birine hayatının bir döneminde kanser teşhisi konulacağı belirtildi. Cancer Resarch UK, verileri geçen hafta
açıklanan araştırmanın daha farklı bir
hesaplama yöntemine dayandırıldığını
kaydederek, önceden kullanılan hesaplama
yönteminde ülkedeki her 3 kişiden birinin
kanser olacağını tahmin ettiklerini, ancak yeni
yöntemin bu veriyi değiştirdiği bilgisini verdi.
Dernek başkanı Dr Harpal Kumar, BBC’ye
yaptığı açıklamada; ‘‘NHS’nin bununla
başedebilmesini garantilemek için güçlü bir
plana ihtiyaç var, şayet NHS harekete geçmez
ise gelecekte çok ciddi bir kriz ile yüz yüze
kalacağız, ve durum kötüye gidecek’’ dedi.
Cancer Research UK ayrıca, insanların
yaşam sürelerinin uzamasıyla, kanser
teşhislerindeki artışının doğru
orantılı olacağını belirtti.
Kansere yakalanma riskiyle birlikte kanseri
yenme oranın da arttığını bildiren dernek,
bireylerin yaşam biçimlerinin iyileştirmesinin,
kilo verme ve sigarayı bırakmanın,
kansere yakalanmayı engelleme
üzerinde etkisi olduğunu kaydetti.
Açıklanan verilere göre, Birleşik Krallık’ta
kadınların yaklaşık yüzde 48’i, erkeklerin
ise yaklaşık yüzde 54’ü kansere yakalanma
riski taşıyor. Kanser riskini arttıran etkenler
arasında obezite, kırmızı et tüketimi ve
sigara kullanımı ilk sıralarda yer alıyor.
Kadınlarda akciğer kanseri vakaları giderek
daha fazla görülmeye başlarken, göğüs
kanseri kadınlar arasında en yaygın, prostat
kanserinin ise erkekler arasında en yaygın
görülen kanser tipleri olduğu kaydedildi.
Kanseri önlemenin imkansız olmadığını
vurgulayan uzmanlar, sağlıklı yaşam biçiminin
kansere yakalanma riskini yüzde 30 ila
yüzde 50 arasında azalttığını bildiriyor.
Tarihi Direnişin Ardından
Yıkık Kent Kobane
Tam 134 gün boyunca Daiş’in
ağır silahlarla saldırdığı
Kobane, YPG-YPJ güçlerinin
tüm dünyanın dikkatlerini
üzerine çektiği büyük bir
direnişinin ardından kent
merkezi son iki haftaya
yakındır tamamen Kürt
savaşçıların kontrolünde
bulunuyor. Muhabirimiz Erem
Kansoy’un Kobane’deki son
durumu sizler için görüntüledi...
Haberin devamı sayfa 14-15’te
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
2
Hackney Belediyesi Araçların
Çevreye Zararına Göre Park
(permit) Ücretlerini Belirleyecek
Belediye, araçların boy, kilo ve
kısa vadeli duruşlarına göre uygulanan kısıtlamayı kaldırarak, ufak esnafa
faydalı olması amaçlanıyor.
Hackney Belediyesinin araçların parkına ilişkin kurallarını
yenileyerek, park izni (permit) ücretlerini araçların motoruna
göre belirleyecek. Önümüzdeki üç sene içerisinde uygulanacak
değişiklikler, çevreye zarar veren araçlara daha yüksek park ücreti
uygulanacağını görecek.
Park izni ücretlerindeki değişikler
2015
izinlerine
uygulanmayacak;
2016’da ücret artışının %50’si, 2017’de
tümü uygulanacak.
Hackney Belediyesi açıklamasında,
Hackney’in Londra’da en kötü hava
kirliliği bulunan yerlerin içerisinde yer
aldığını hatırlatarak, bu uygulamanın
çevreye daha az zarar veren yöntemlerle ulaşım ve araç kullanmaya teşvik
etmesini sağlayacağını amaçladıklarını
belirttiler.
Londra’nın diğer belediyeleri gibi
hava kirliliğini azaltmak için çeşitli
uygulamalar başlatan Hackney Belediyesi, ‘yeşil ücret’ uygulamalarını
arttırdı.
Yeni kurallara göre 2001 öncesinde
yapılan araçların park izni ücretleri,
ürettikleri karbon dioksiti yansıtarak,
artacak.
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
Dizel olan araçlara, çevreye zararları
daha fazla olduğu için, 50 sterlin ek
ücret uygulanacak.
Belediye encümeni ve Kabine Üyesi,
Feryal Demirci, değişiklere ilişkin söyle
konuştu: ‘‘Park izni ücretlerinde uygulanan değişikler Hackney Belediyesinin
çevre kirliliğinin önüne geçmek için
ciddi olduğunun kanıtı olduğunu gösteriyor.
‘‘Londra’da,
çevre
kirliliğine
bağlı olarak, senede 4,300 ölümün
yaşandığını biliyoruz ve, Hackney’in
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
bazı bölgelerinin AB’nin hava temizliği
standartlarına uyamamasıyla, park
izninde yapılan değişiklikler ve yeni
ulaşım
yöntemleriyle
Hackney’in
yaşamak ve çalışmak için daha temiz ve
sağlıklı bir yer olmasına katkı sunacak.’’
Bahis Dükkanına Belediyeden Ret Mahkemeden Onay
Haringey Belediyesi’nin izin vermediği bahis dükkanına mahkeme
tarafından onay verildi.
Belediyelerin bahis dükkanlarına
verilen ruhsatlara ilişkin daha fazla
yetkili olmalarıyla ilgili tartışmalar devam ederken, Haringey Belediyesinin
ret ettiği ruhsat başvurusuna mahkeme
onay verdi.
Haringey Belediyesi meclis başkanı,
Claire Kober, belediyelerin, bahis
dükkanların açılmasına karşı gelmek
için yetkilerinin artmasına ilişkin çağrı
yaptı.
Highbury
Magistrates
mahkem-
esi, Haringey Belediyesinin, Lordship
Lane’in üzerinde bulunan eski Lordship
Pub’ın, Paddy Power bahis dükkanına
çevrilme başvurusunun ret kararını geri
çevirdi ve bahis dükkanın açılmasına
izin verdi.
Belediyeyi
haksız
bulmasına
rağmen, mahkeme masraflarını ödemeye tabi tutmadı ve, belediyenin ret
kararını anladığını belirten Hakim
Williams, öngörülen sorunların bahis
dükkanına direk olarak bağlı olduğuna
ikna olmadığını söyledi. Belediye, bahis
dükkanına bölge sakinlerinin itirazları
doğrultusunda ve suç oranları ve anti
sosyal davranışlara yol açacağının
endişesinden dolayı ruhsat başvurusunu
ret etmişti.
Hakim, bahis dükkanına şartlı ruhsat
verme kararı alarak, ek güvenlik ve anti
sosyal davranışlara karşı daha fazla önlem almaları gerektiğini söyledi.
Kober şöyle konuştu: ‘‘Tabii ki
Paddy Power’ın temyizinin kabul
edilmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı.
Fakat, hakimin belediyenin duruşuna
duyarlılığı yerel yönetimlerin, bölgeye zararları olacağına dahil endişe
ve halkın çoğunluğunun istemediği,
hakiki gerekçe olduğu yerlerde belirli
işyerlerinin açılmasına engel olabilmeleri için daha fazla yetkiye ihtiyaçları
olduğunun kanıtıdır.
‘‘Biz hep söylüyoruz, ekonomik
büyümeyi teşvik etmek önemli olsa da,
yerel insanların zararına karşı olmaması
gerekir.’’
Haringey Belediyesi ruhsat komitesi, Paddy Power’ın bölgeye bir bahis
dükkanı daha açma başvurusunu ret
etmişti. Ret kararı, yakınlarda bulunan diğer bahis dükkanlarının yarattığı
suç vakalarına bağlandı ve yeni bir
dükkanın aynı sorunlara yol açacağına
karar verilmişti.
İşçi Parti Dört Hafta Babalık İzni Sözü Verdi
Eşleri doğum yapan babaların, var olan çalışma yasalarına göre iki
hafta olan babalık iznini, İşçi Parti lideri, Ed Miliband dört haftaya
çıkarma vaadinde bulundu.
Miliband, seçimleri kazanırlarsa, izin
süresini dört haftaya çıkartıp, ödenen
maaşı asgari ücretle eşleştireceklerini
söyledi.
Sure Start merkezlerine yapacağı
yatırımın nasıl karşılanacağına dahil
bilgi vermediği gerekçesiyle, verdiği
sözü eleştirdiler.
Ebeveynlerin uzun ve zor saatler
çalıştıklarını ifade eden Miliband, annelerin işlerinde başarılı olmaya devam etmek istediklerini, babaların da
çocuklarıyla daha fazla ilgilenmek
istediklerini belirterek kanunların bu
modern aile yapısına uygun olmadığını
ekledi.
Miliband, çalışan ailelerin, tüm gün
okula henüz başlamayan çocuklarının,
gidebildikleri Sure Start çocuk merkezlerine daha fazla yatırım yapacaklarını
da açıkladı. Sure Start, 1998 yılında İşçi
Parti tarafından başlatıldı. Muhafazakar
hükümeti döneminde yatırım azaldığı
için kapanan merkezler olduğu kaydedildi. Muhafazakar Parti, Miliband’ın,
Var olan kurallara göre yeni babalar işyerlerinden aldıkları iki haftalık
izin için, devletten haftalık £138.18
alıyorlar, ve işveren de çalışanın maaş
farkını ödemesi için teşvik ediliyor.
Hesaplara göre devletin babalık iznini
dört haftaya çıkartıp, asgari ücret ödemesi, 2015/16 mali senesinde 150 milyon
sterline mal olur.
Miliband, babaların çocuklarının
doğumlarının ilk haftalarında daha fazla
izin almalarının önemli olduğunu söyledi.
Babalık izni süresinde maaşın
tamamı ödenmediğinden bir çok erkek
iki hafta olan izin haklarından, maddi sorun yaşamamak için, faydalanmıyorlar.
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London, E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
3
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
4
Londra’da Yaşayan Kürdistanlılar P5 Ülkeleri
Londra’da Buluştu
15 Şubatı Protesto Edecek
Birleşik Krallık, ABD, Rusya, Fransa ve
Çin’in oluşturduğu Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na
taraf ülkeler Londra’da buluştu. P5 ülkelerinin katıldığı toplantının ardından yayınlanan
ortak açıklamada, 2010 yılında nükleer
silahsızlanmayla ilgili yapılan konferansta verilen
taahhütlerin gözden geçirildiği belirtildi. 15 Şubat Uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla
Londra’da bir protesto
yürüyüşü gerçekleştirilecek.
Britanya Kürt Halk Meclisi
tarafından organize edilecek
yürüyüş 15 Şubat Pazar günü
Edmonton Angel Corner’dan
saat 13:00’te başlayacak.
15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası
bir komplo sonucu esir alınıp Türk
devlet güçlerine teslim edilen Kürt
Halk önderi Abdullah Öcalan’ın esir
alınışının yıldönümü vesilesiyle bir
protesto yürüyüşü gerçekleştirilecek.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Britanya Kürt Halk Meclisi
Londra’da yaşayan Kürdistanlıları
eyleme çağırdı. 15 Şubat Uluslararası
Komployu Kürdistan’ı sömürme,
kimliksiz bırakma, Kürt halkına layık
görülen köle yaşam tarzında ısrar
olduğunu belirten Britanya Kürt Halk
Meclisi, “Başta TC sömürgeciliği
olmak üzere Lozan’da Kürdistan’ı
parçalayan baş aktörlerin faşizan zihniyetin tekrarlanmasıdır. Kürt halk
Önderi’nin büyük emekler ve büyük
bedellerle yarattığı ve tüm ezilen
halklara ilham kaynağı olan özgürlük
yürüyüşü engellenmek istenmiştir”
dedi.
Bu insanlık mücadelesinin yarattığı
özgürlük tutkusunun, sömürgeci ve
emperyalist güçlerde korku ve telaş
yarattığı ve komplo ile bu insanlık
mücadelesinin boğulmak istendiği de
kaydedilen açıklamada şunlar belirtildi: “Kürt Halk Önderliğinin 16 yıllık
direnişi, komploda yer alan sömürgeci devletleri ve emperyalist güçleri
boşa çıkarmıştır. İnsanlık hareketi
PKK’yi terör listelerine alarak komployu derinleştirmeye çalışan faşizan
zihniyet Kürdistan özgürlük mücadelesinin gün gün büyümesi karşısında
çaresiz kalmıştır. Kürt halkı ve
dostları komployu kabullenmemiş ve
16 yıldır Önder Apo etrafında kenetlenerek, felsefesini ve ideolojisini
yaşamın her alanında pratikleştirerek
komplocuların faşizan hayallerini
kursaklarında bırakmıştır.’’
Yürüyüş Tarihi: 15 Şubat Pazar
Saat: 13:00
Yer: Edmonton Angel Corner
Silahsızlanma, nükleer
silahların
yayılmasının
önlenmesi ve nükleer enerjinin barışçıl şekilde
kullanımının ele alındığı
toplantıda, nükleer silah bulundurmayan ülkelerin temsilcileriyle yapıcı
ve verimli görüşmeler
yapıldığı kaydedildi. P5
ülkeleri, Nükleer Silahların
Önlenmesi Anlaşmasının
“nükleer
silahlardan
arınmanın köşe taşı olduğu”
görüşünü yineleyerek, bu
anlaşmanın
uluslararası
güvenlik ve istikrar için
önemini vurguladı. İran’ın
nükleer
programıyla ilgili kaydedilen diplomatik ilerlemenin
de ele alındığı toplantıda,
ilerlemeden duyulan mem-
nuniyet ve kapsamlı bir
anlaşmaya ulaşma konusundaki
kararlılık
vurgulandı. “kitle
Ortadoğu’da
imha silahlarından arınmış
bir bölge” oluşturulması
için konferans yapılması
çabalarına tam destek
verdiklerini belirten P5
ülkeleri, bölgedeki tüm
ülkelere bu konferansın
gerçekleşmesine yardımcı
olması çağrısında bulundu. L o n d r a ’ d a k i
toplantıya P5 ülkelerinin Nükleer Silahların
Yayılmasını Önlemeden
Sorumlu Özel Temsilcileri katılırken, bir sonraki
P5 toplantısının Fransa’da
yapılması bekleniyor.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
5
Londra’daki
Müslümanlar Charlie
Hedbo’yu Protesto Etti
12 kişinin katledilişini göremeyen
protestocular, Hz Muhammed’in
karikatürünü gördü.
Geçtiğimiz ayda saldırıya uğrayan ve 12
kişinin katledildiği Fransız mizah dergisi
Charlie Hedbo başkent Londra’da yüzlerce
Müslüman tarafından protesto edildi.
Londra’da
yaşayan
çok
sayıda
Muslim Action Forum üyesi Müslüman, Paris’teki Charlie Hebdo dergisinin
yayımladığı Hz. Muhammed karikatürlerini protesto etti. Aynı anda karşı gösteri
düzenleyen aşırı sağcı grup Britian First ile
Müslüman göstericiler arasında gerginlik
yaşandı.
Charlie Hebdo dergisinin yayımladığı
Hz. Muhammed karikatürlerini protesto etmek amacıyla Başbakanlık binası önünde
toplanan yüzlerce Müslüman, tekbir ge-
tirerek ‹Peygamberimi seviyorum›, ‹Peygamberime uzanan elller kırılsın›, ‹Peygamberime hakaret edemezsin›, ‹Charlie
ve onun taciz fabrikası› ile Papa Francis›in
«anneme küfredersen yumruğu yersin»
yazılı dövizler taşıdılar.
Britian First üyelerine iş çıktı
Muslim Action Forum tarafından düzenlenen ‘Küresel Medeniyet Kampanyası’ adlı
gösteri sırasında toplanan yüzlerce kişi protestosunu sürdürürken, aşırı sağcı onlarca
kişi de İngiliz bayraklarıyla karşıt gösteri
yaptı. Polisin geniş güvenlik önlemleri
aldığı eylem de Britian First üyeleri eylem
yerinden uzaklaştırıldı.
Toplanan eylemciler adına bir grup ‘Hz.
Muhammed’e hakareti durdurun’ imza
kampanyası çerçevesinde topladıkları 100
bin imzayı Başbakan David Cameron’a verilmek üzere başbakanlığa teslim etti.
6
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
7
Londra’ya Geri
Dönen Daiş Üyesine
12 Yıl Hapis Cezası
Suriye’ye giderek Daiş’e katıldığı
belirtilen Londralı terörist 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 27 yaşındaki
İmran Khawaja Suriye’de geçirdiği
altı ay içinde kesik kafalarla fotoğraf
çektirmişti.
Geçtiğimiz yıl Ocak ayında Kürdistan
üzeri Suriye’ye giden Khawaja, Suriye’de
öldüğü izlenimini yarattıktan sonra, Haziran
ayında Britanya’ya giriş yapmaya çalışırken
Dover kentinde tutuklanmıştı. Khawaja’nın
avukatı davada müvekkilinin zeka düzeyinin
çok düşük olduğunu ve Suriye’ye gitmeden
önceki aylarda beyninin yıkandığını savundu.
“Terör eylemlerine” hazırlık yaptığını,
bir kampa katılıp eğitim aldığını ve silahı
bulunduğunu kabul eden Khawaja ile birlikte, onu İngiltere’ye getirmek için aracıyla
Bulgaristan’a giden kuzeni Tahir Bhatti’ye de
21 ay hapis cezası verildi.
Aynı davada Khawaja’ya mali kaynak
sağlamakla suçlanan arkadaşı Asim Ali de
yine 21 ay hüküm giydi. Imran Khawaja’nın
mahkumiyet kararı, şimdiye kadar Britanya’da
Suriye ile bağlantılı suçlardan verilen en ağır
hükümlerden biri oldu.
Londra’da Tutuklanan Genç, İngiliz
Askerin Kafasını Kesmeyi Planlamış
Geçen yıl Ağustos ayında Londra’da tutuklanan ve mahkemesi devam eden 19 yaşındaki
gencin İngiliz askerlere yönelik kafa kesme olayı planladığı açıklandı. Mahkemesi devam eden
19 yaşındaki Brusthom Ziamani adlı gencin Lee Rigby adlı askerin katili Michael Adebolajo’yu
kahraman olarak gördüğünü ve kendisinin de aynı bir eylem planladığı belirtildi.
Geçen Ağustos ayında Londra merkezde
çantasında satır ve çekiç bulunduran Brusthom
Ziamani polis tarafından tutuklanmıştı. Brusthom
Ziamani jüriye verdiği ifadesinde İngiliz askerin
kafasını kesmek istediğini belirtmişti.
Brusthom Ziamani’nin
mahkemesi devam ediyor.
Old
Bailey’deki
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
Çocuklar Aileleri
Yönetebilir mi?
Hepimiz çocuklarımızı çok severiz. Onların mutlu olması için
elimizden geleni yapmaktan kaçınmayız. Fakat bunu yaparken
bazılarımız kontrolü elden bırakıp her şeyi çocuklarımızın yönetmesine izin veririz. Her şey onların istekleri doğrultusunda olur,
onlar isteyince yenilir, onlar isteyince gezilir yada onlar isteyince
yatılır. Öyle aileler ve çocuklar görüyorum ki gerçekten deyim
yerindeyse ailelerini ‘ellerinde oynatıyorlar’. Peki bunun çocuklarımıza ne gibi bir faydası ve zararı olabilir? Böyle yetişen çocuklar ileride eğitimde ve iş hayatında ne tür sorunlar bekliyor?
Bu haftaki yazımda sizlere bu konudaki düşünce ve görüşlerimi
dile getireceğim.
Gerek çalıştığım okulda, gerek aile ortamlarında gerekse de
çevrede farklı aile yapıları ile karşılaşıyorum. Bu aile yapıları arasında beni en çok tedirgin eden ise kontrolü çocukların elinde olan
aile yapıları. Görmesem bile aslında bunu bir çok anne babadan
da bizzat duyuyorum “parmağında oynatıyor bizi” “ne istese yaptırıyor” diye. Misafir evde otururken, çocuğu ‘sen de uyu’ dediği
için misafiri bırakıp gidip yatan, her istediğini yapmak için sokak sokak çocuğunun peşinden koşan yada ağlayıp sızladığı için
cebindeki tüm parayı tablet yada oyuncağa harcayan, Ya da son
günlerdeki en büyük sorunlardan biri haline gelen çocuğunu bilgisayar/tablet önünden kaldırmak için saatlerce çocuğuna yalvaran
anne baba. Umarım bu örnekler bir çoğumuza tanıdık gelmiştir.
Bu örnekleri zenginleştirmek ve farklılaştırmak mümkün.
“Aman aman üzülmesin!” diye yapıyoruz. Bazen kolayımıza
kaçıyor. “Ağlamasın şimdi kim uğraşacak, dediğini yapıverelim”
diyoruz. Bazen bu durum o kadar çok oluyor ki, fark etmeden
yeni bir alışkanlık ediniyoruz, hem de istemediğimiz bir alışkanlık. Bu konuda çalışma yürüten The Parent Coaching Academy
bu durumu şöyle bir örnek ile anlatıyor “Eğer aile hayatı bir araba ise; direksiyonda anne ve/veya baba oturuyor. Yanında ise
eşi. Zaman zaman şoför değişimi olmalı tabii. Arabanın nereye
gideceğine; nerede durulacağına anne baba ortak karar vermeli. Çocuklar ise arkada. Tabii ki onların da söz hakkı var ama,
ebeveynler her seferinde arkaya dönerse araba bir yerlere toslayabilir. Ya da çocuklar arkadan gördükleri kadarıyla yolu tarif
ederse, yanlış yerlere gidilebilir.”
Umarım bu örnekten yola çıkarak kontrolün neden biz anne
ve babalarda olması gerektiğini anlamışızdır. Ailenin ve çocukların yönetimi biz anne ve babaların sorumluk alanında olması
gerekiyor. Kararlar ve kurallar, neyin ne zaman, ne kadar ne niçin yapılacağı aile tarafından belirlenmeli. Bu çocuklarımız ile
bir şey konuşmayacağız yada onların düşüncelerini almayacağız
anlamına gelmiyor. Onların fikirleri ve istekleri tabi ki sorulacak,
alınacak karara katkıları olacak, ama bu anne ve babanın önderliğinde yapılacak. Çocukları bazı kararları kendi istekleri doğrultusuna değiştirmek için içimize işleyen bakışlarıyla, “annecim babacım noolur” “mummy please” gibi sözleriyle bazen de bağırıp
çağırma ağlama sızlamalarıyla çaba göstereceklerdir. Ama burada
önemli olan anne ve babanın tutumlu davranması. Bu konuda tutarlı davranış gösteren aileler her zaman daha disiplinli bireyler
yetiştirmiştir. Bu disiplini erken yaşta alan bir çocuk sorunsuz bir
eğitim süreci yaşar ve hayata daha sağlam bir tutumla başlar. Evet
çocuğumuzun ağlaması yada acılı bakışlarına karşın belki bir kaç
defa üzülebiliriz ama uzun dönemde aslında onlara hayatın nasıl
işlediği konusunda büyük bir derste vermiş oluruz.
Kontrolü ele almak ve bu anlamda yapılması gerekenleri yapmaya çalışmak kısa dönemli bakıldığında işleri zorlaştırabilir.
Ancak uzun dönemli düşündüğümüzde daha istikrarlı ilişkiler ve
sağlam bir aile yapısı için gerekli…
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
8
Enfield Belediyesi Polis
Sayısının Arttırılmasını
Talep Etti
Londra’da şiddet içeren, kişiye
karşı, suçların artmasıyla Enfield
Belediyesi daha fazla polise ihtiyaç olduğunu ve polis sayısının
arttırılmasını talep etti.
Enfield’de gençlerin işlediği suçların, 2014
senesinde %20 artmasıyla, belediye daha fazla
polisin bölgede görevlendirilmesi için çağrıda
bulundu.
Londra Polis Biriminin (Metropolitan Police) açıkladığı son bir senenin suç rakamları
kişiye karşı suçlarda büyük bir artış olduğunu
gösteriyor. Son dönemde, özellikle Hackney ve
Enfield’de haberlere yansıyan cinayet ve saldırı
haberleri artışta olduğu görülüyor. Sadece, yerel,
Hackney Gazette gazetesinin ana sayfasında, 10
Şubat Salı günü, bir hamile kadının çantasını çalmak için yerde sürüklendiği, bir kadının tecavüz
şikayeti ve bir adamın boynunda bıçakladığının
haberleri yer alıyor.
Enfield’de 30 Ocak’ta, 17 yaşındaki Shaquan
Sammy-Plummer bıçaklanarak öldürülmüştü.
Haringey, Westminster ve Lambeth belediyelerinin Londra Büyükşehir Belediyesi
tarafından, çete suçlarının önüne geçilmesi için başlattığı Shield Operasyonun, gençlerin işledikleri suçların arttığı Enfield’de
uygulanmasının daha önemli olduğunu belirten
belediye yetkilileri yardım talep etti. Enfield’de
gençlerin işledikleri suçlar son bir yılda %21
arttı; Westminster’da artış %7, Lambeth’da
aynı suçlar %10 düştü. Enfield belediyesi
açıklamasında Lambeth’ın Enfield’den küçük
olmasına rağmen polis sayısının 250 daha fazla
olduğuna dikkat çekildi.
Enfield Belediyesi Çevre ve Toplum
Güvenliği Kabine Üyesi, Chris Bond, şöyle
konuştu: ‘‘Polisimiz çalışkan ve zor durumlarda işlerini iyi yapan, görevlerine bağlı memurlar, ama temel sorun sayılarının yetersiz
olması. Fransa’da yaşanan terör saldırıları ve
Belçika’daki anti terör tutuklamalarından dolayı,
Britanya’nın daha fazla önlem alma gereği bu
sorun daha da büyüyerek, polisin üzerindeki
sorumluluğu arttıracak.
‘‘Gençlerin işledikleri ciddi şiddet vakalarıyla
baş etmek emek ağırlıklı, uzun vadeli bir projedir, Enfield Belediyesi her yıl Metropolitan
Polisine yarım milyon sterlin maddi destekte
bulunuyor.’’
Britanya İstihbaratının ABD’den
Aldığı Elektronik Bilgiler Yasa Dışı
The Guardian gazetesi ve ABD
istihbaratı, NSA, eski çalışanı Edward Snowden’ın ortaya çıkardığı
Prism ve Upstream programları
dahilinde, Britanya’nın vatandaşları
hakkında ABD’den bilgi aldığını ortaya
çıkarmışlardı.
Kamuya açıklanan bilgiler dahilinde insan
hakları ve sivil toplum örgütlerinin başlattığı
davada, mahkeme, 2007 yılında başlayan
Prism programının, 2014’e kadar, bilgi toplama yöntemlerinin bazı yönlerinin yasa dışı
olduğuna karar verdi.
Konuyu araştıran mahkeme, geçen seneye
kadar gerçekleşen elektronik bilgi paylaşımının
yasa dışı olduğuna karar verdi.
Araştırmalar Güçler Mahkemesi (Investigatory Powers Tribunal (IPT)) Cuma günü
verdiği kararda Britanya’nın Devlet İletişimleri
Anamerkezi’nin (GCHQ), NSA’nin ele
geçirdiği email ve telefon kayıtlarını görüntülemesinin insan hakları yasalarını çiğnediğine
karar verdi.
Fakat mahkeme kimsenin bireysel olarak
haklarının ihlal edilmediğine karar verdi.
IPT, 2000 yılında kurulduğundan bu yana,
bu kararıyla, ilk defa istihbarat kurumuna karşı
yapılan bir şikayeti onayladı.
Kendileri hakkında istihbaratın bilgi
toplamış olduğunu düşünen bireyler bu bilgilerin silinmesi için başvuruda bulunabilirler.
Dünya HSBC
Bankası Skandalını
Konuşuyor
45 ülkeden gazeteciler, küresel bankacılık
devlerinden HSBC’den 2007 yılında sızan gizli
hesaplar üzerinde yürüttükleri ortak araştırma
ile farklı ülkelerden yüz milyar doları aşan
gizli hesaplar üzerinden suç şebekeleri, vergi
kaçakçıları, politikacılar ve ünlülerin servetlerinin ayrıntılarına ulaştılar.
İngiltere merkezli HSBC Bankası’nın,
zengin müşterilerinin milyonlarca
dolar vergi kaçırmasına aracı olduğu
ortaya çıktı. HSBC bankasının İsviçre
hesaplarında en yüksek miktarda parası
bulunan müşteriler bakımından ilk beş
sırayı İsviçre’den sonra, İngiltere, Venezuela, ABD ve Fransa alıyor.
“Swissleaks” adı verilen belgelere göre,
bankanın İsviçre’deki merkezinde, İsviçre’den
11 bin 235, Fransa’dan 9 bin 187, İngiltere’den
8 bin 844, Brezilya’dan 8 bin 667, İtalya’dan
7 bin 499, İsrail’den 6 bin 554, ABD’den 4
bin 183, Arjantin’den 3 bin 625, Türkiye’den
3 bin 105 ve Belçika’dan 3 bin 2 hesap
bulunuyor. Yaklaşık hacmi 120 milyar doları
aşan 30 bin hesap içinde Türkiye’ye ait
hesapların hacminin ise 3,4 milyar dolara
yaklaştığı belirtiliyor.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
9
Parlamentoda Kıbrıs Sorunu Tartışıldı
Türkiye Araştırmalar Merkezi Ceftus, Ekim ayından bu
yana askıda olan Kıbrıs sorununu İngiliz parlamentosuna taşıdı. Kurumun 2015 yılındaki ilk etkinliği olma
özelliği taşıyan toplantıda Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Başkanı Cemal Özyiğit, Mağusa milletvekili
Hüseyin Angolemli ve Dış ilişkilerden sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı Deniz Birinci konuşmacı olarak
katıldılar.
‘Kıbrıs Meselesi: Ekonomik
Kriz ve Hidrokarbon’ başlıklı
toplantıya Muhafazakar Partili
Enfield North Milletvekili Nick
De Bois ev sahipliği yaptı. Panel
öncesi söz alan De Bois Kuzey
ve Güney Kıbrıs arasında uzun
süreden beri beklenen barışın
gelmesini umduğunu belirtirken,
iki toplumun kendi seçim bölgesinde birlikte ve uyum içerisinde
yaşadıklarını vurguladı.
Kıbrıslı Türk asıllı Baroness
Meral
Hussein-Ece”nin
moderatörlüğünü yaptığı panele
aralarında Kıbrıs Türk Dernekleri
Konseyi Başkanı Ayşın Yılmaz’ın
bulunduğu dernek yöneticilerinin
yanı sıra Güney Kıbrıs’ın İngiltere
Yüksek Komiserliği görevlileri
ile Rum toplum temsilcilerinin
de ilgi gösterdiği gözlendi. zaman zaman tansiyonun yükseldiği
tartışmaların yaşandığı toplantıda
İlk sözü alan TDP Başkanı Cemal Özyiğit Kıbrıs’taki politik
durumu tarihi olarak kapsamlı
ele alan bir konuşma yaptı.
Özyiğit konuşmasında 1960’larda
başlayan problemlerin çözümü
için umut veren 2004’teki Annan Planı’na Rum kesiminin
%78’nin hayır demesiyle adanın
bütünleşmesi için önemli bir
fırsatın kaçırıldığını hatırlattı.
Kıbrıs’ın uluslararası bir kimlik ve
egemen yapısıyla iki toplumlu federasyon olmasını savunduklarını
söyleyen Özyiğit, hidrokarbon
yataklarının bulunması ile bu
sürecin hızlanacağı yönündeki
beklentilerin de gerçekleşmediğini
kaydetti.
Rum kesiminin enerji arama çalışmalarına başlamasının
ardından Türk kesiminin de keşif
yapmaya başladığına işaret eden
TDP Başkanı, İsrail, Rum Kesimi
ve Rusya’nın ortak askeri tatbikat yapmalarının süreci tıkayan
en önemli faktörlerden birisi
olduğunu da ifade etti.
Cemal Özyiğit konuşmasında,
müzakerelerde TDP olarak Maraş
ve gaz konusunun öncelikli olması
gerektiğini savunduklarının altını
çizerek, İngiltere’nin de garantör
olarak müzakere sürecindeki
engelleri kaldırmaları konusunda
sorumluluğu bulunduğunu ifade
etti.
Toplantıda daha sonra söz
alan milletvekili Hüseyin Angolemli Kıbrıs müzakerelerini
değerlendirdiği
konuşmasında,
müzakerelerde masaya oturan
tarafların, birbirlerine zıt tutumlar almak yönünde bir üslup kullandıklarını ileri sürdü.
Örneğin Maraş konusunda, iki
taraf müzakerecilerinin başta
hayır dedikleri şartlara, daha sonra
evet dediklerini, bu sefer de diğer
tarafın görüş değiştirmesi üzerine
sürecin tıkandığını savundu.
Angolemli,
iki
toplumun
asıl niyetinin önemli olduğunu
vurguladı ve toplumlar arasında
güven inşa edilmesi gerektiğini
belirtti. Geleceğe pozitif baktığını
belirten tecrübeli siyasetçi, yeni
Yunan Hükümeti’nin Türkiye ile
ekonomik ittifaklara girmesinin
adada politik durumu olumlu
etkileyeceğini sözlerine ekledi.
Panelin son konuşmacısı olan
Deniz Birinci ise Kıbrıs’taki
iletişim eksikliğinin, taraflar
arasındaki anlaşmazlığın temel
nedenlerinden birisi olduğunu
ifade etti.geçen sene Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday
olduğunu ve Rum bölgesinde
seçim kampanyası yürüttüğünü
hatırlatan Birinci, Kıbrıslılar’ın
birbirlerinin dilini öğrenmeye
çalışmaları gibi adımların iki toplumun birbirleri ile empati yapabilmeleri için önemli olacağını
vurguladı.
Diasporadaki Kıbrıslıların söz
konusu iletişimi sağladıklarını,
birlikte çalıştıklarını hatta evlendiklerini
belirten
genç
politikacı, ancak bu durumun
adadaki kutuplaşma yüzünden
sağlanamadığından yakındı.
Türk
kesiminin
ambargo
dolayısıyla Kıbrıs’la ilgili verilen
kararlarda söz sahibi olmadığını
söyleyen Deniz Birinci. `Kıbrıs’ta
yaşayan her iki halkın da Kıbrıs
üzerinde hakkı bulunuyor. Benim
bir parçası olduğum, üzerinde
yaşadığım toprakla ilgili, benim söz hakkımın bulunmaması
haksızlık` dedi. Birinci, hidrokarbon konuşun da iki toplumun temsiliyeti gerektiğini belirtti.
Konuşmaların
ardından
aralarında Kıbrıslı Türk ve
Rumların da yoğun olarak
bulunduğu dinleyiciler, yorum ve
soruları ile söz aldılar.
10
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
11
68’inci BAFTA Sinema
Ödülleri Açıklandı
ALTYAZILI DİYALOGLAR
MIZGIN MÜJDE
ARSLAN
[email protected]
BERLİN FİLM
FESTİVALİ’NDEN
NOTLAR...
Sinema okullarında/kurslarında film sanatı, bir filmin nasıl çekileceği öğrenilebilir ama bu tek mecra olmadığı gibi tek başına yeterli de değildir kanımca. Bir filmin
nasıl çekileceğini çoğu zaman sette öğrenirsiniz, çalıştığınız bir projede ya da kendi filminizin setinde. Film setleri de film
dilinin inceliklerini öğrenmeniz için yeterli değildir, bir diğer platform olarak film
festivallerinden söz edilebilir. Sinemaya
okuluna gitmeden, çok az bilgi sahibi iken
sadece film festivallerini takip ederek de
önemli bir birikim sağlayabilirsiniz. Sinema okullarından mezun olmamış pekçok
başarılı yönetmen sinemayı festivallerde
film izleyerek öğrendiğini yazar.
Britanya Film ve Televizyon Sanat Akademisi
(BAFTA) sinema ödülü
kazananları belli oldu.
Richard Linklater’ın
yazıp yönettiği”Boyhood”
en iyi film ödülünü aldı.
2015 yılının BAFTA ödülleri Londra’daki tarihi Kraliyet
Opera Binası’nda düzenlendi.
En iyi film ve yönetmen ödüllerini “Boyhood” filmi alırken, dünyaca ünlü İngiliz
fizikçi Stephen Hawking’i canlandırdığı
“The Theory of Everthing” filmindeki
rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü
Eddie Redmayne kazandı. En iyi kadın
oyuncu ödülüne ise “Still Alice” filmindeki performansıyla ABD’li aktris Julianne Moore layık görüldü.
Ödül töreninin sunuculuğunu İngiliz
komedyen ve aktör Stephen Fry yaptı.
Ödül töreninden önce kırmızı halıda renkli görüntüler yaşandı. Keira Knightley,
Michael Keaton, Edward Norton, Reese
Witherspoon, Benedict Cumberbatch,
Ethan Hawke, Eddie Redmayne, Rosamund Pike gibi aktör ve aktrisler, kırmızı
halıda boy gösterdi. Boyhood Film Konusu
Before Sunrise, Before Sunset ve
Before Sunset’ten oluşan üçlemesiyle
sinemaseverlerin gönlünde taht kuran
Richard Linklater’ın, 2002 yılından beri
her sene 4 oyuncusuyla buluşarak çektiği
filmde Mason adlı bir çocuğun ilkokul
yıllarından koleje girmesine kadar olan
süreçteki büyümesine tanıklık ediyoruz.
BAFTA’da bu yılın en iyileri:
En İyi Film: Boyhood
En İyi Yönetmen: Richard LinklaterBoyhood
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne- The Theory Of Everything
En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore- Still Alice
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K.
Simmons- Whiplash
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette- Boyhood
Bu haftaki yazıda, “festivallerde farklı
ülke, yönetmen ve tarzlardan filmler izlemek bize ne sağlar” biraz bunu anlatmaya
çalışacağım.
En İyi İngiliz Filmi: The Theory Of
Everything
En Orijinal Senaryo: The Grand
Budapest Hotel
En İyi Uyarlama Senaryo: The Theory Of Everything
En İyi Animasyon Filmi: The Lego
Movie
En İyi Sinematografi: Birdman
En İyi Belgesel: Citizenfour
En İyi Yabancı Film: Ida
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The
Grand Budapest Hotel
En İyi Görsel Efekt: Interstellar
En İyi Makyaj ve Saç: The Grand
Budapest Hotel
En İyi Kostüm Tasarımı: The Grand
Budapest Hotel
En İyi Ses: Whiplash
En İyi Montaj: Whiplash
En İyi Müzik: The Grand
Budapest Hotel
BAFTA
British Academy of Film and Televsion Arts; Britanya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisidir. Oscar’ın
Birleşik Krallık’taki dengi olan bu akademi her yıl film, televizyon, çocuk film
ve televizyon eserleri ile iletişim ödülleri
verir. 1947’de Britanya Film Akademisi
olarak, David Lean, Alexander Korda,
Carol Reed, Charles Laughton, Roger
Manvell gibi isimler tarafından kurulmuştur. 1958’de Televizyon Yapımcıları
ve Yönetmenleri Loncası ile birleşerek
Film ve Televizyon Kulübü olmuştur.
1976’da ise şimdiki adını almıştır.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere Berlin
Film Festivali’nden yazıyorum, festivalin
Berlinale Talents bölümüne davet edildim.
Bu bölüm meslek profesyonelleri için eğitim, özgün alanlarda workshoplar ve film
izleme imkanı sağlıyor en önemlisi Dünya’nın pekçok ülkesinden sinemacıyla bir
araya geliyor, deneyimlerinizi paylaşıyorsunuz. Çoğu ülkeden bir iki kişi davet edilirken, en kalabalık katılım İngiltere’den:
çoğumuz yabancı orijinli 18 kişiyiz. British Council festivalden önce Londra’da
İngiltere katılımcılarını bir araya getiren
bir kokteyl organize ederek, bu etkinliğe
ne kadar önem verdiğini gösterdi. Talent
bölümünün yanı sıra kartlarımızla 400’den
fazla filmi de izleme imkanımız var tüm
filmlerin önünde uzun kuyruklar oluşsa
da film seçeneğinin çok olması herkese
göre bir film izleme şansını veriyor. Türkiye’den Emine Emel Balcı’nın “Nefesim
Kesilene Kadar”, Faruk Hacıhafızoğlu’nun “Kar Korsanları” adlı uzun metraj
filmleri ve Derya Durmaz’ın “Gri Bölge”
adlı kısa filmi gösteriliyor.
Film festivalleri bir sinemacının gelişiminde ne işe yarar sorusuna dönersek, öncelikle çok önemli bir işlev sağlar ki, onu
en çok festivallerde elde edersiniz: film
çekme motivasyonunuz artar. Kısa süre
içerisinde pek çok film izlediğiniz için film
gramerini karşılaştırma şansınız ve size hi-
tap edeni anlama ya da pekiştirme imkanı
sağlar. Tıpkı tüm insanlar aynı dili konuşmadığı gibi, tüm filmler de aynı anlatı diline sahip değildir, kimisi ritimlidir, kimisi
parçalıdır, kimisi dingindir, yavaş yavaş
akmayı sever. Kimi kamerayı hareketli sever, kimi sabit, kimi long shot sever, kimisi
geniş açı kimisi close up sever.
Film dilinde bir yeniliğe gitmek ya da
kendini özgü bir dil oluşturmak pek çok
yönetmenin amacıdır ancak özgün bir dile
sıklıkla rastlandığı söylenemez. Durgun
plan panoramik görüntü, minimal sinema
gördüğümüzde Nuri Bilge Ceylan akla
gelir ve bu üslubu kullanacak her yönetmenin filminde yine NBC’ye vurgu yapılır, film iyi bir taklit ya da kötü bir taklit
olarak yerini alır. Anlatıda son zamanlarda
iki yenilikçi yönetmenin dilinden bahsedebilir: Pawel Pawlikovski “İda” filminde
kadrajı dikey kurgulayarak, Xavier Dolan
“Mommy” filminde dar ve geniş kadrajı
karakterin ruh haline göre bazen dar bazen
geniş tutarak bunu başardı. Bu ikisini de
uygulayabilirsiniz ancak ikisinin de ilk yapan yönetmenlerince anılacağını ve yapacağınızın bir taklit olacağını kabul etmeniz
gerekir.
Dünya sinemasını izlemek için en
önemli platformlar festivallerdir çünkü
yaşadığınız şehrin sinemasının dağıtım ağı
yaygın olarak Hollywood filmleriyle sizi
sınırlar, başka filmleri DVD ya da internette bulabilirsiniz ancak sinema perdesinde,
yüzlerce kişiyle izlemediğiniz sürece aynı
tadı yakalamak zordur. Oysaki şahane bir
Paraguay, Şili filmi izleyebilmeniz için bazen Berlin’e, Venedik’e, Rotterdam’daki
festivallere gitmeniz gerekebilir.
Londra’daki sinemalarda ne yazık ki
sinemalarımız Amerikan filmleriyle ya da
kötü gişe filmleriyle (Mucize gibi...) kuşatılmış, o filmleri izleyerek kötü bir sinema
alışkanlığı oluşturulmuş, oluşturuluyor.
-Avrupa filmlerini, Latin sinemasını, Rus
sinemasının, Uzakdoğu sinemasının anlatısını ne kadar özlediğimi şimdi daha iyi
anlıyorumFestivallerde film izlerken, yeni film
fikirleri bulabilirsiniz, yeni filminizde çalışacak ekipten insanlarla tanışabilirsiniz,
yapımcı, fon, danışman bulabilirsiniz,
hiçbir bilginiz yokken bir Butan filmi izleyebilir ve Butan sinemasını, anlatısını
keşfedebilirsiniz.
Özetle sinemayı seviyor mesafeli bir
ilişki yaşıyorsanız, festivalde aşık olabilirsiniz.
18-21 yaş arası gençler için özel bir sinema eğitim grubu
oluşturulacaktır, ilgileniyorsanız lütfen bizimle iletişime geçiniz.
www.blueartscourses.com
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
12
Suruç’taki Kamplarda Kalan
Kobaneliler Yardım Bekliyor
Telgraf muhabiri Erem Kansoy Suruç’ta bulunan mülteci
kamplarını ziyaret ederek izlenimlerini paylaştı.
Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy- Suruç
Kobane’de savaşın başlaması ile yerlerinden edilen vatandaşların büyük bir bölümü
Suruç bölgesine yerleşmişti. Olayların
patlak vermesi ile Suruç’a doğru yola
çıkan Kobane’li Kürt vatandaşları Türkiye
sınırlarına sokmamıştı. Türkiye yönetiminin
suçsuz ve masum kimselere uyguladığı
insanlık dışı karara Suruç’lu vatandaşlar müdahale edip Kürt kardeşlerini sınırı delerek
Suruç’a aldığı biliniyor.
Yaklaşık Beş aydan beridir hizmette
olan çadır kentler, HDP ve Suruç belediyesi
tarafından kurularak yerlerinden edilen insanlara açıldı.
Kobane’li yerlerdinden edilmiş Kürtlerin
mülteci kamplarındaki yaşantılarını gözlemlemek ve en yalın hali ile dünyaya duyurmak-göstermek üzere sırası ile, Suphi Nejat
Arnaslı kampı, Rojova kampı ve son olarak
Kobane kampını ziyaret ettik.
Kobane’de Şehit düşen Gerilla, Suphi Nejat Arnaslı’nın adını taşıyan kamp 4 ay önce
HDP’nin büyük katkılarıyla kuruldu. Suphi
Nejat Arnaslı kampında 5 Yüz’e yakın aile
bulunuyor. Kampın büyük nüfusu çocuklardan oluşuyor. Suphi Nejat kampında özellikle kuru gıda ve kahvaltılık malzemelere
ihtiyaç duyulmakta. Kahvaltılık malzeme
bulunmadığından, günde sadece 2 kez kendi hazırladıkları veya gelmişse dışardan O
gün getirilen yiyecekler tüketiliyor. Gönüllü
doktorların zaman zaman kontrole geldiği
kampta bir çok Kürt Kobane’deki evlerine
geri dönmek istiyor.
Suphi Nejat Arnaslı kampının ardından
Rjova kampına da yaşananlara tanıklık etmek giriş yaptık. Yaklaşık 5 aydır yerlerini
kaybeden Kobane’lileri ağırlayan kamp,
Bin’e yaklaşan nüfusu ile bölgedeki en
büyük kamplardan biri. Kampda hizmet
veren belediye yetkilisi Hüseyin Kaya’dan
edindiğimiz bilgiye göre kampta kampın acil
ihtiyaçlarının başında ilaç geliyor. Çocuk
maması, Kuru gıda, kahvaltılık yiyeceklerin
de de büyük eksikliğini yaşadıklarını belirten Kaya, “yardımlarınız ile Kobane’yi
baştan yaratacağız asıl şimdi yardıma
ihtiyacımız var. Buraya bizlere yardım getirmek amacı ile kendi ceplerini doldulmaraya çalışanlar da sammimetsizliklerinden kendilerini belli ediyor, biz bu konuda
bilinçliyiz Avrupa’lılarında bilinçlenip kime
neden yardım ettiklerini iyi bilmeleri gerekiyor.” Dedi.
Kobane kampına da gerçekleştirdiğimiz
ziyarette kampın yönetim kuru üyesi Ardıl
Ahmed’ten çok özel bilgiler aldık. Yine
HDP ve Suruç belediyesi sponsorluğunda
kurulan çadır kent içerisinde 2000’den
fazla Kobane’liyi barındırıyor ve 260
çadırdan oluşuyor. Kampın önde gelen acil
ihtiyaçları ise, yiyeyecek, kahvaltılık, şeker
ve yağdan oluşuyor. Kampın yönetim kurulu
üyesi Ardıl Ahmed ise gazetemize yaptığı
açıklamada, “insanlarımız Kobane’den
kaçarken koridor yoktu, bizleri Suruç halkı
kucakladı. Devlet halkımızı çok zorluyor,
gözaltılar yaşanıyor, koridor halen yok
ve nsanlarımız Türkiye’nin eziyetinde.
Avrupa’dan bizlere bir çok yardım geliyor,
bireysel ve vakıf yardımları bizleri ayakta
tutmasına rağmen araştırmalarımızda bazı
yardım edenllerin bunu kişisel çıkarları
doğrultusunda yaptığını öğrendik. Biliyoruz
ki Avrupa’da vakıflara büyük devlet katkıları
var bu katkılar bize ne kadar ulaşıyor
tartışılır, iyi niyetle bizlere yardım eli uzatanlara sonsuz teşekkürler. Yine Avrupa’dan
gelen bir çok yardım öncelkle Türkiye, Ankaraya teslim ediliyor, bu güne kadar devlet
bize bunların yüzde onunu verdi. Çorba ve
kuru ekmekleri bir dönem bize dağıtarak
yardım yaptık adı altında paraları akladılar
ardından yardımları kesiler. Afat kampı
e büyük örneğidir, orada çok sıkıntı var,
yardım yapmıyorlar oraya yardım ulaşmasna
engel oluyorlar devletin orada büyük baskısı
var, Türk askeri arkadaşlarımızı hapsediyor
dışardan insanların oraya girmesine izin vermedikleri gibi dışarı çıkmalarnada kısıtlı izin
veriyorlar.” İfadelerini kullandı.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
13
HDP Britanya Seçim
Koordinasyonu kuruldu
Özgürce
HATİCE GÜDEN
[email protected]
Ülke topraklarında
özgürlüğün ve adaletin
yolunu açmak
Pazar günü Kürt Toplum
Merkezinde demokratik kitle
örgütlerinin temsilcileriyle birlikte yapılan bir toplantı ile HDP
Britanya Seçim Koordinasyonu
kuruldu.
Kitle toplantısı önce bir araya gelen
Demokratik Güç Birliği’nde örgütlenmiş
kitle örgütleri temsilcileri, HDP Britanya
Seçim Koordinasyonu’nu kurma kararı
aldı. Ardından yapılan kitle toplantısında
HDP Avrupa koordinasyonundan gelen
seçimlerle ilgili genelge okundu ve seçim
çalışmaları için görüş alış verişinde bulunuldu. Ayrıca seçim çalışmalarında yer
alacakların isimleri tespit edildi.
Kitle toplantısından sonra bir araya gelen HDP Britanya Seçim Koordinasyonu,
gerçekleştirdiği ilk toplantısı ile seçim
çalışmalarının startını da vermiş oldu.
3 Nisan’da kadar esasen Britanya’da
bulunan seçmenlerin Yurtdışı Seçmen
Kütüğüne kaydının olup olmadığını tespiti
ve olmayanların kaydının yapılmasında
yardımcı olmak olarak belirledi.
Britanya’da bulunan yaklaşık 80 bin
seçmenin en az 30 bininin oyunu almayı
hedefleyen bir çalışmayı başlatan HDP
Britanya Seçim Koordinasyonu, sürecin
ilk önemli adımını gelecek Cumartesi
gerçekleştireceği kitlesel basın açıklaması
ve geniş kitle toplantısı ile gerçekleştirecek.
14 Şubat Cumartesi günü saat 16.00’da
Haringey’de bulunan Kürt Toplum
Merkezinde gerçekleştirilecek toplantıda,
aynı zamanda bu seçimlerde HDP’yi
destekleyen kurum temsilcileri de yer
alacak ve ortak bir basın açıklaması
gerçekleştirecekler.
Kurumlar seçim çalışmasında
Britanya’da çalışma yürüten Britanya
Kürt Halk Meclisi, Kürt Toplum Merkezi, Halkevi, Nothingham Kürt Toplum
Merkezi, Sussex Kürt Toplum Merkezi,
Roj Kadın Meclisi,Göçmen İşçiler Kültür Derneği –GİK-DER, Londra Sosyalist Kadınlar Birliği, Londra Cumartesi Anneleriyle Dayanışma Komitesi,
Dayanışma ve Toplum Merkezi - DAYMER, Elbistanlılar Toplumu – El-Com,
Kaşanlılar Derneği, Kırkısraklılar ve
Kürecik Alhaxlılar Derneği HDP Britanya
Seçim Koordinasyonu’nda yer alıyorlar.
Ayrıca Gözaltında Kayıplara Karşı
Uluslararası Mücadele Komitesi–ICAD
Britanya Seksiyonu da seçimlerde HDP’yi
desteklediğini açıkladı.
Yurt dışında oy kullanacak seçmenlerin
dikkat etmesi gerekenler:
Yapılması gereken işlemler;
1) Eğer kimlik yoksa en yakın
konsolosluğa gidip kimlik çıkartmak gerekiyor.
2) Eğer kimlik varsa,
Bu adresten kimlik bilgilerini girip
yurt dışı seçmen listesinde isminizin olup
olmadığını Yüksek Seçim Kurulu (www.
ysk.gov.tr) web adresinden sorgulamanız
gerekiyor.
3) Eğer seçmen listesinde kaydınız yoksa www.nvi.gov.tr adresinden adres beyan
formu indirerek doldurmanız ve kimlik
fotokopisi ile beraber ilgili konsolosluğa
gönderilmeniz gerekiyor.
14 Mart tarihinde Yurt Dışı Seçmen Listesi www.ysk.gov.tr adresinde ilan ediliyor
ve hemen ardınan itiraz süresi başlıyor.
27 Mart tarihinde itiraz süresi bitiyor.
8 Mayıs’ta oy verme işlemleri başlıyor.
31 Mayıs’ta bitiyor.
Geçtiğimiz hafta HDP Britanya Seçim Koordinasyonu kuruldu. Demokratik Güç Birliği’nde
örgütlenmiş birçok kitle örgütünün
içerisinde yer aldığı HDP Britanya
Seçim Koordinasyonu, Britanya’da
bulunan yaklaşık 80 bin seçmenin en
az 30 bininin oyunu almayı hedefleyen bir çalışma planı çıkardı. Bu, oldukça iddialı ve fakat gerçekleşebilir
bir iddia. Aslolan buna inanmak ve
çıkan / çıkarılacak olan planlara uygun davranmak…
Rojava devriminin kazanımları,
Kobanê zaferi ve Yunanistan’da
demokratik cephe ittifakının seçim
kazanımı, koşulları dünden çok daha
fazla lehimize çevirmiş bulunmakta.
Bunun da ötesinde, Avrupa’da
milyonlarca açlık, yoksulluk, adaletsizlik, cins kırımı, işkence ve
kimliksizleştirme saldırıları ile kendilerine ülke topraklarında yaşam
hakkı tanınmayan göçmen ve politik
mülteci bulunmakta. Ve fakat maalesef, sistemin direk etkilediği ve
sürgüne çıkarmış olduğu bu devasa
kitle, yaşadığı sürgünün bir sonuç
olduğunu ya bilmiyor ya da görece
yaşam standartlarının iyileşmesi nedeniyle mevcut sonucu ve durumunu
sorgulamamakta. Politik sürgünlerin
önemli bir kısmı ise devrimciliği ülke
topraklarına sıkıştıran anlayışlarların
oluşturduğu barikatlara çarparak
etkisizleşmiş bulunmakta.
Uzun yıllardan sonra nihayet, -özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimleri
ile birlikte- yurtdışında sürdürülen
çalışmaların önemi açığa çıkmaya
başladı. Nitekim oy hırsızlığının resmi yollarından biri olan “seçim barajı”
nın parçalanmasında, Avrupa’daki
seçmenin stratejik önemde olduğu
açığa çıktı.
Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden farklı olarak bu dönem, ülke
topraklarında adaletin, barışın, eşitlik
ve özgürlüğün kapılarını aralayacak
tek demokratik cephe olan Halkların
Demokratik Partisi (HDP), Avrupa’da
da seçim çalışmalarını koordine edecek merkezi ve yerel seçim komiteleri
oluşturdu. HDP Parti Meclisinden
görevlilerin de bulunduğu bu koordinasyon ve komiteler ile oldukça
yoğun, kapsayıcı, kucaklayıcı ve somut hedeflere kilitlenmiş bir seçim
çalışması yürütülecek.
Öncelikle bilmeliyiz ki; kapitalist, sömürgeci sistemin harabetine
uğramış, daha iyi bir yaşam için yerini, yurdunu ve sevdiklerini terk
etmek zorunda kalmış milyonlarca
insan, hala kendisini sürgüne çıkmak
zorunda bırakan sistemin çıkarlarına
hizmet eden parti ve örgütlerle hareket
etmekte. Bu, açıktırki demokratik cephenin eksikliklerine işaret eder.
Bu noktada yaşanan eksiklikleri
tespit ederek başlatılacak seçim
çalışmaları, hedef kitle ile doğru
ilişkilenmenin yolları ve araçlarını
bizlere verecektir. Aynı zamanda,
uzun vadede yürütülecek çalışmalar
bakımından da fikir verici olacaktır.
Örgütlü ilerici, demokrat, devrimci, yurtsever kurum ve bireylerin
birleşik mücadelesinin örgütlenmesi
ve başarısı ise tüm kurum ve bireylerin sorumluluğu altındadır.
Seçim
barajını
parçalamak
için Avrupa’dan en az 400 bin oy
almayı hedefleyen HDP’nin başarı
ya da başarısızlığı açıktırki kendisini ezilenden, sömürülenden, baskı
altına alınandan yana gören kesim ve
kişilerin tutarlılığı ile doğru orantılı
olacaktır.
Kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerinin, fiili eşitlikler mücadelesinin
seçim yarışı içerisindeki tek temsilcisi HDP’nin başarı ya da başarısızlığı;
kadın özgürlük mücadelesi yürütücülerinin kendi kavgalarına sahip çıkması
ile doğru orantılı olacaktır.
Alevilerin eşit yurttaşlık talebenin gerçek ve tek savunucusu
HDP’nin başarı ya da başarısızlığı;
Alevi demokratik hareketin, kendisini
satılmış “Alevi”lerden ayırd ederek
taleplerine sahip çıkan onurlu duruşu
ile doğru orantılı olacaktır.
Kısacası seçim süreci; bir turnusol
kâğıdı misali tüm renklerin, duruşların
ve samimiyetin açığa çıktığı bir süreç
olacaktır. Saflaşma ve kirlerimizden
arınmanın da…
Adalet, özgürlük ve vicdanın
kazanması umuduyla…
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
14
Tarihi Direnişin Ardından
Yıkık Kent Kobane
Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy- Kobane
Tam 134 gün boyunca Daiş’in ağır silahlarla saldırdığı
Kobane, YPG-YPJ güçlerinin tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çektiği büyük bir direnişinin ardından
kent merkezi son iki haftaya yakındır tamamen Kürt
savaşçıların kontrolünde bulunuyor. Özellikle Miştenur
tepesi ve Kaniya Kurda tepesinin YPG tarafından geri
alınması ile Daiş Kobane kent merkezinden tamamen
temizlendi.
Daiş’in
Kobane’de
bulunduğu süre içerisinde,
kaçış sürecinde ve yine
hava saldırılarının da etkisiyle tamamıyla harabeye
dönüşen Kobane’yi sizler için
görüntüledik.
Kobane kenti içerisinden
öncelikle Kaniya Kurda tepesi ve ardından Miştenur
güzergahını
takip
tepesi
ettiğimiz sırada bir çok
Daiş’linin çürümüş cesetlerine
de rastladık. Kentte özellikle
gerillaların büyük güvenlik önlemleri dikkat çekiyor. İŞİD’in
kent dışına yaklaşık 25 kilometre itilmesi ile bölgeye gazeteci
ve aktivistler akın etti.
Suruç Kaymakamlığından
alınan izinler ile Kobane ziyaretlerini
gerçekleştiren
şu
sıralar
gazeteciler
Türkiye’nin çıkar amaçlı
politikası
nedeniyle
geçişlerde büyük zorluklarla
karşılaşıyor.
Kentte gerçekleştirdiğimiz
yürüyüş
güzergahında
Daiş’ten geriye kalan cesetleri toplayan Kobane belediye görevlileri ve doktorlar
ile karşılaştığımız gibi kent
içerisinde halen arama yapan
YPG gerillaları da bizleri
kucakladı.
Kobane’de çok dar bir
bölgede zarar görmeyen bir
kaç yapı dışında tüm kent
yakılmış ve yıkılmış durumda. Binalar bombalanmış
evler yakılmış ve yıkılmış
durumdayken ceset temizliği
çalışmalarına devam eden
görevliler şuana kadar binlerce
Daiş’li ve hayvan ölüsü temizledi. Kent içerisinde şuanda
sayısız ölüm tuzağı bulunuyor. İŞİD kenti terk ederken yüzlerce ölüm tuzağını,
özellikle çocukları ve tabi ki
vatandaşları da acı bir ölüme
sürükleyecek şekilde tasarlayarak arkalarında bıraktı. Bununla beraber, bir diğer büyük
tehlike ise kent içerisinde
bulunan patlamamış havan
mermilerinin sıcaktan dolayı
patlama özelliğini yeniden
kazanması ve beklenmedik
anlarda
bilinmeyen yerlerde kontrol dışı patlamalar
gerçekleşmesi.
Yine kentte bir diğer önemli tehlike ise yaşam sürdüren
doğal canlılar. Daiş’in insanlık
ayıbı burada da ortaya çıktı,
sokak hayvanlarını, kümes
hayvanlarını ve ahırlarda bulunan büyükbaş hayvanları
da silahla vurarak öldürdüler. Hayvanların üzerindeki
kurşun delikleri insanlığa
utanç verici boyutta. Hayatta
kalan bazı az sayıda Kedi,
Köpek, kümes hayvanı ve
yırtıcı hayvanlar ise bölgede
bulunan Daiş’li ile hayvan
ölülerinden beslenerek hayatta kalıyor ve büyük bir kuduz
tehlikesinin yanı sıra salgın
hastalık tehlikesi de giderek
artıyor.
Miştenur tepesinin alt
kısmında bulunan bölgede
tanklar ile saldırı düzenleyen
İŞİD, Şehit Arim Mirxan’ın
feda eylemiyle 2 tankı etkisiz hale getirdiği sahneden görüntüleri de sizlerle
paylaşıyoruz.
yıkıntı
ve
Bölgedeki
bina molozlarının çeşitli
tehlikelere de yol açması
gözlerden kaçmıyor. Yerel halkın bazı bireyleri
Kobane’ye dönüş yaparak
harabeye dönen kentte temizlik çalışmaları başlattı. YPG
güçleri ise bölgede aldığı
geniş güvenlik önlemlerini gün geçtikçe artırarak
Kobane’nin geleceğini garanti altına almış durumda.
Kobane çevresinde 80
üzeri köy Daiş’ten kurtarıldı
şuanda kentin yaklaşık 25 kilometre doğusuna konuşlanan
ileriki
günlerde
İŞİD
tamamıyla bölgeden temizlenmesi hedefleniyor.
Bölgeden haberlerimize
devam edeceğiz.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
15
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
16
AKP’nın Anası CHP’dır
Amerikalı ünlü yazar Murray Bookchin derki kapitalizm
büyümezse ölür. Gerçekten de
kapitalizm büyümek için ahlak
kural demeden doğayı emeği
toplumsal değerleri limitsiz kullanarak her şeyimize hükmeder
hale geldi. Öyle ki son 200 yıllık
ulus devlet tarihiyle beraber din
ve milliyetçilik argümanlarıyla
toplumlar adeta çıldıran travmatik güruhlara dönüştürüldü , dünyanın 5 milyar yıllık Doğa
birikimi bu kısa sürede tüketildi. Yaklaşık 4 milyar insan her gün aç yatıyor aç kalkıyor .Doğa
adeta nefessiz bırakıldı.
Bülent Bingöl-Londra
Dünyanın önde gelen kapitalist ülkeleri, dünya düzenine hükmetmeleri ve bu ilişkilerden elde
ettikleri haksız geliri bir sus payı veya kendilerine adam devşirecek arka bahçe olarak gördükleri
toplumlarıyla sınırlıda olsa paylaştılar.
Uzun bir dönem bu refah politikalarını reel sosyalist blok karşısındaki cazipliğini korumak için
yaptı. Ancak kapitalist rekabet arttıkça ve sermaye
yavaş yavaş yukarıya toplandıkça ve artan teknoloji
ile monopoller ortaya çıktıkça ; alt ve orta sınıfların
farkı kalmadı sefalete mahkum olmaya başladılar.
Her ne kadar sınırsız futbol, içki, uyuşturucu, kumar,
metalaştırılan kadın olgusu, uyuşturan medya,...vb
envayı türlü yöntem kullanılıyor olsada artık Avrupada yığınların homurdanışı başladı.
Yunanistan’daki SYRIZA çıkışı başarılı önderlikler ve popülist olmayan ; radikal demokrasi,
çoğulculuk, anti cinsçilik, kolektivizm, ekolojik
yönelimlerle Avrupa’ya yayılması muhtemeldir.
Doğrusu kapitalizmin merkezlerinde böyle bir
dönüşümün başlaması en gerçekçi durumdur ve
hayırlısıdır.
Vahşi global kapitalizm üçüncü dünya ülkelerinde yerli işbirlikçi ekipleriyle kimi zaman din ile
kimi zaman milliyetçilik zehri ile toplumlarda akıl
tutulmasına neden oldu. Binlerce sene toplumlar
bu kadar birbirine en azından etnik olarak bu kadar
bilenmemişti, ama şimdi tek millet zihniyeti kanser
gibi yayıldı; dünya çapında farklı olanlar azınlık
olanlar katliama maruz kaldı.
Nitekim talancı Osmanlı bakiyesi olan Kemalist Türkiye cumhuriyetide Batı kapitalizminin dizaynıyla bu tekçi politikalara yöneldi
ve geride sayısız farklı etnik ve farklı inanç toplumlarının katliamıyla kurbanlar bıraktı.
Bu tekçi politikalar öyle gayri insani durumlar
oluşturuyordu ki katliamı yapanı ahlaksız, direnmeden devşirileni azılı Türkçü yapıyordu, direneni
de zaten katlediyordu. Velhasıl aynı coğrafyada
yaşayan herkes maddi ve manevi kin, nefret, travma, bencillik, eziklik , soysuzluk, hırsızlık, ajanlık,
direniş, .....konumuna göre cebelleşiyordu; halklar
üryan , ürkek , ekmeksiz ve fikirsizdiler.
Sahi kimdi bu tekçiliği bu ülkede ağababalarıyla
dizayn eden ve uygulayan; nerde bu Lazlar, nerde
Çerkezler, Ermeniler, Boşnaklar, Gürcüler, Kürtler,
Araplar, Rumlar , Hemşinliler,.....nerde bu halklar? Neden herkes dilini unuttu? Yada dillerini yuttular
mı? Yada Kimliğini inkar edenler (yada ettirilenler)
neden Türk ırkçılığı yapıyor?
Nerede Yaradanın kuluyuz , Hak için adalet ve
sevgi yolcusuyuz diyen mütevazi Dinler... nerde Ezidilik, Hristiyanlık, Yahudilik , Müslümanlık, Enel
Hakcılık, Alevilik, Zerdüştçülük , Manicilik,....nerde
bu dinler ? Neden yok oldular? Kalanlar neden dinini saklıyor veya göç ediyor? Neden herkes Dindarlık
değil de Dincilik yapıyor? Bu Müslümanlığın içine
ne katıldı da herkesi kafir ve katli-i vacip görüyor?
Bu dönen tezgahtan herkesi düşman ve hedef gösteren Müslümanlık ve Türk toplumu en çok kirlenmiyor mu? Aslında bu şekilde bu inanç ve etnisite
kirletilmiyorlar mı, hedeflemiyorlar mı? Nasıl bir
akıl tutulmasıdır ki bile bile bu inanç ve toplumdan
olanlar basiret gösterip “yeter!” bizi kullanmayın
diyemiyorlar?
Sanırım bu ülkede bu tekçiliği , bu
kötülüğü, bu ırkçılığı , bu devşirmeciliği,
bu kendini inkarcılığı ; yani faşizmi kurumsal olarak bu ülkenin gündemine sokanların
adresi aşağıdaki kurum, kişi ve anlayışlardır.
CHP’li
Bakan
M.
Esat
Bozkurt:
“ Herkes , dostlar, düşmanlar ve dağlar , bilsin ki bu
ülkenin efendisi Türklerdir. Saf Türk olmayanların,
Türk Ana vatanında sadece bir hakları vardır:
Hizmetkar olma hakkı, Köle olma hakkı.” 19 Eylül
1930 Milliyet gazetesi.
AKP’li Başbakan Tayyip Erdoğan sık sık “ Tek
millet, tek din, tek devlet, tek dil, tek bayrak” diyordu ve aynı Erdoğan IŞİD barbarları karşısında
onurları ve ülkesi için direnen Kobani’li Kürtler için
«Kobani düştü düşecek....» diye çaba ve arzusunu
gösteriyordu.
Artık Mızrak çuvala sığmıyor; bizler bu ülkeye bu halklara bu inançlara Kapitalizmin farklı
enstrümanları olan tekçi Kemalist milliyetçilik (CHP) ve tekçi dinci yobazlıkla (AKP) neler yapıldığını biliyoruz; yukarda bahsettiğimiz
Halkların ve İnançların nasıl buharlaştırıldıklarını
biliyoruz, kendini inkârcılığın ve devşirmeciligin
nasıl geliştirildiğini biliyoruz, ve aynı zamanda
hakim unsur Türk milleti ve Sünni Müslümanlığın
ne kadar ahlaksızca kullanıldığını biliyoruz.
ÇÖZÜM HDP
İşte bu noktada ortaya çıkan panzehir HDPprojesidir.
HDP bu ülkeyi , bu Halkları , bu İnançları artık
sömürmeye, ezmeye, birbirine kırdırtmaya, onun
bunun uşağı olmasına izin vermeyeceğini,
toplumuna emeğine doğasına
kendine yabancılaşmaya izin vermeyeceğinin projesidir.
HDP yüzyıldan fazladır CHP ve onun sağlı sollu
türevleri MHP , İşçi partisi, AKP ,...vb ırkçılığı,
gericiliği, sömürüyü, kimliksizleştirmeyi, sistematik
olarak bu ülkede kurumsallaştırılmaya çalışanların
kirini pasını temizleyecek.
HDP halkın ve halkların içine ekilen kin, nefret,
bencilliği ifşaa edecek; önyargıları kıracak kardeşçe
yaşama vizyonunu ortaya çıkaracak.
HDP halkın düşmanlarını hırsızları ortaya
çıkaracak , düzen partilerinin tutuşması bundandır.
Gelin hep beraber haramilerin saltanatını yıkalım;
üstümüze sindirilen umutsuzluğu, negatifçiliği,
bananeciliği, olumsuzu esas almayı, pasifliği tuzla
buz edelim; yeter diyelim .
Bulunduğumuz her alanda örgütlü mücadeleyi büyütürsek ; CHP si ve AKP’siyle
halk
düşmanlarını
sandığa
gömebiliriz.
Haydi iş başına!
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
17
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
18
Cemevi’nde Hızır Cemi Düzenlenecek
Alevi inancında önemli bir yer tutan Hızır günleri ve
oruçları çerçevesinde 12 Şubat’ta Londra’da bulunan
Cemevi merkezinde Hızır Cemi düzenlenecek. Tarih’te
insanoğlu başta olmak üzere tüm canlı ve doğaya iyilikleri
aşılayan ve taşıyanın Hızır olduğuna inanılır. Konu ile ilgili
bilgilendirme amaçlı Britanya Alevi Federasyonundan bir
bildiri yayınlandı. Yayınlanan bildiride şunlar belirtildi:
HIZIR ve ALEVİLER
‘‘Alevi inanç ve öğretisi içerisinde Hızır’ın ayrı bir yeri vardır. O
darda,yolda kalanlara yardım edendir.
Bereket dağıtandır. Sıkışanlara yardıma
koşandır. Hastaya derman dağıtandır.
Hızır Alevi öğretisinde manevi bir güçtür.
Alevilikteki
Hızır
ile
diğer
inançlardaki
Hıdırellez,Hıdır
İlyas
anlayışı
oldukça
farklıdır.
Aleviler
belli
zamanlarda
Hızır’ın
gelmesini beklerler. Hızır için oruçlar
tutulur,
cemler
yapılır,
lokmalar dağıtılır ve kutlamalar yaparlar.
Alevilerin tek bayramı Hızır Bayramıdır.
13 Şubat Hızır günüdür. Birçok bölgede
onüç şubat günü başlar üç günlük oruç tutulur. Bazı bölgelerde onüç Şubat gününün
içerisinde olduğu hafta Salı,Çarşamba
ve Perşembe günleri üç gün oruç tutar ve Cuma günü bayram yaparlar.
Kimi bölgelerde üç gün tutulan oru-
cun mutlaka 13 Şubatı içerisinde
alan güne denk gelmesini sağlarlar
ve oruç sonunda Kutlamalar yapılır.
Bazı bölgelerde ise yedi gün oruç tutarlar. Son akşam Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Hızır Cemi yaparlar Cuma günü Bayram kutlarlar.
Üç gün oruç tutan gençler son oruç
açımından sonra o gece sabaha kadar
su içmezler ve dileklerde bulunurlar.
Hızır’ın dileklerini yerine getireceğine,
kısmetlerinin
açılacağına
inanırlar.
Bazı bölgelerde onüç Ocakta Hızır ayı
başlar ve bir ay sürer. Bu süre içerisinde
her aşiret farklı haftalarda oruç tutarlar.
Dersim, Erzincan, Sivas, Kayseri, Maraş,
Adana gibi bölgelerde Hızır haftasında
kavrulmuş buğday, eldeğirmeni denilen değirmenlerde öğütülüp un yapılır.
Bir tepsi içerisine konularak pencere önlerine bırakılır. Hızır’ın gece gelip el
süreceğine ve bereket getireceğine inanırlar.
Bu undan yapılan yiyeceğe KAVUT denir.
Özellikle Hızır lokması olarak hazırlanır.
Ak sakallı Hızır Alidir, Hızıra
Galık (İhtiyar Hızır),Boz Atlı Hızır,
Bazı Alevilere göre Karada kurtarıcı Hızır,
Sularda kurtarıcı ise İlyas’tır. Hızır ile
İlyas’ın yılda iki kez bir araya geldiğine
inanırlar ve bu iki manevi gücün de
ölümsüzlüğüne inanırlar. Hızır ve İlyas
ölümsüzdürler. Abı Hayat içtiklerine
inanılır.
Hızır tanrının bir yansımasıdır. Özellikle Nusayri Alevilerde ve Dersimde Ali
Hızır’dır,hazırdır,Hakktır anlayışı hakimdir.
Daha açık bir anlayışla Hızır Hakkın manevi
güç olarak insana yardımcı olduğu anlayışıdır.
Hızır ve İlyas anlayışı benzerleri bir çok inançlarda ve kavimlerde de vardır.
Bu anlatılanlardan ve yazılanlardan sonra
Alevi öğretinin temeline bakıldığında Hızır
anlayışı oldukça fazla şekil değiştirmiştir.
Alevilerde
Hızır,
kendi
içlerinde
doğurdukları,büyüttükleri,
şekil
verdikleri,
sıkıştıklarında
ve
ihtiyaç
duyduklarında kurtarıcı olarak çağırdıkları
ve kullandıkları manevi bir güçtür.
Kimi zaman onu Sakallı bir pir olarak
görürler, kimi zaman Boz Atı ile darda kalanları kurtarmış olarak görürler.
Yeri gelir dileklerini kabul eden ve yerine getiren bir deha olarak görürler.
Özellikle kış aylarında, Afette, tipide, selde, darda kaldıklarında çağırmaktadırlar.
Alevi inancındaki TANRI –DOĞAİNSAN anlayışı gereği Hızır Haktır.
Hakkı kendinde görmeleri, yakınında
hissetmeleri Aleviler için sevinç vesilesidir.
Görmek istedikleri şekilde görmek adına
kutlama yaparlar. İşte bu görme, Hızırla birlikte yaşama tarihi ve günü olarak Yılın en
sert ve tehlikeli iki ayı olan Ocak ve Şubat
aylarını içerisine alan bir tarihi belirlemişler.
Bu tarihte üç gün oruç tutmuşlar.
Tutulan bu oruç günümüzdeki ifadeyle
Şükran orucudur.
Alevilerin
geçmişte
kullandıkları
takvimle Miladi takvim arasında onüç gün
fark vardır. Günümüzde tutulan Hızır orucu,
Ocak ayının son günü olarak 13 Şubat ile
Şubat ayının başlangıcı kabul edilen 14 ve
15 Şubat günlerinde üç gün oruç tutarlar.
Tutulan üç gün oruç sonrası Hızır kutlaması
yaparlar. Çocukları ve yaşlıları memnun etmenin mutluluğunu yaşarlar.
Her Alevi kendisine göre Hızırı çağırır.
Hızır inanandadır, inananladır.’’
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
19
Londralı Hayırseverden
Kobaneli Aileye Yardım
Başkent Londra’da yaşayan Türkiyeli işadamı Suruç’a bağlı Mehser köyüne
gidip Kobane’li bir aileye yardımda bulundu. Daha önce de çeşitli kurumlar aracılığıyla bağışta bulunan ve ismini vermek
istemeyen hayır sever aldığı gıda maddelerini Mehser köyündeki Kobane’li aileye bizzat teslim etti. 8 kişilik Kobane’li
aileye yardım eden hayırsever bu yönlü
çalışmalarının devam edeceğini belirterek
herkesi yardım etmeye çağırdı.
20
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
21
BABA TAHİRE URYAN’DAN SEYİT ALP’E KÜRT YAZINI
Berfin Yüce-Londra
‘Fırat suyu bütün bir bölgeyi takma adlarla dolanmak
zorundadır’ ( C. Süreyya)
Baba Tahir Üryan, Babe Tahire Hemedani, Babe Tahire Lori,
Babe Tahire Kurdi isimleri ile
bilinen bu tarihi ozan-şair, 935
yılında Hemedan’da (Ektebana)
doğdu. Hakkında çok ayrıntılı
bilgiye sahip olunmaması ile
birlikte, Lori lehçesi ile şiirler
yazdığı ve o yıllarda: ‘Kürt geceledim, Arap uyandım’ dizeleri ile
milli kayboluş ve köklere sahiplenememenin çığlığı olmuştur.
Kurmanci ve Farsça da yazdığı
şiirler genelde duygusal aşk
şiirleridir. Medrese eğitiminin
de sınırlı olması onun Yarasan
kültürü ile bağlandırılmaktadır.
Şairin 1010’lu yıllarda vefat
etmiş olacağı genel kanı olmasına
rağmen tarihler net değildir. Rubaileri ile meşhurdur. Türkçe ve
Farsçada üzerine yazılmış epeyce eser bulunan şairin, Tahran
da yayınlamış Divan ı bütün
şiirlerinin toplandığı eserdir.
Rubilerine en klasik örneği olan
bir eseri Kürtçe olarak alıntıladık.
Bu rubai en klasik aşk şiirlerinden
birini oluşturmakla birlikte örnek
kabul edilmektedir.
özü, Kürdi-Kürdistaniliği ile bilinmelidir.
Tarihsel ulus olmak , Kürt
halkının bireyleri için, Kürt olmak için yetmez. Bunun bilinçle
tamamlanması gerekmektedir. Tarih, dil, edebiyat ve coğrafya bilmesi
, özümsenmesi ve içselleştirilmesi
gerekir. Özellikle, sömürgeci asimilasyonda kalmış Kuzey halkı için
bu daha çok gerekir, yaşamsaldır.
DELAL
Ku dil dilber be Le
xwe dilber ki ye
Eger dilber dil be, Lê
nave dil çi ye
Ez dil û dilber tev li hev dibînim
Nizanim ku dil kî û dilber kî ye
Delala her du çavên
min qesrên te ne
Nav her du çavên min
cihê piyen te ne
Ditirsim tu bi xafil gav biavêji
Û bi mijangên min
biêşin piyên te ne
1945 Şereflikoçhisar doğumlu,
Edebiyat
bölümü
mezunu,
öğretmen. İlk romanı: Welat,
Komal yayınlarında basıldı. Dört
romanı bulunan yazar, Şubat
2000 yılında vefaat etti. Dewran
, Aydınlık ve Doz yayınlarında,
Dino İle Ceren ve son romanı
Şawk, Zağros Yayınlarında çıktı.
Ölmeden önce ise : Hikayat’a
Bozo adlı eseri yayınlandı. Az
tanınan ve Kürt edebiyatında adı
fazla bilinmeyen yazar, bütün
eserlerinde Kürt karakterleri Kürdistan ve sürgün coğrafyalarında
tanımlamış, oldukça ayrıntılı ve
etkili bir milli tanımlama yapmıştır.
Şawk’ta İç Anadolu sürgün
Kürtleri anlatmıştır. Kahramanlık
kendiliğinden değil, halk gücü ile,
örgütlü tarzda olur fikrini işlediği;
Dewran , az sayıda bulunan Kürt
NOT:
romanı özelliği taşımaktadır. Şubat
3, 2000 yılında varlığı gibi sessizce
Kürt Milleti içinde yaşamı son
bulmuştur.
Az
bilinen
bir
yazar,
keşfedildiğinde, beğenilen ve
önemsenen bir yazını var. Kürt
tarihi ve edebiyatı için genelde bu
‘az bilinen’ deyiminin kullanımı
süreklidir. Bu derinlik ve değerler
sürekli gündeme getirilmeli ve
yaşatılmalıdır.
Şawk,
sürgün
aşiretlerin
Ağrı’dan Urfa üzerinden İç
Anadolu’ya geçişi ve bu süreçte
yaşananları anlatsa da bu hikaye biraz da, Yazarın kendi hayat hikayesidir. Aynı zamanda bir ulusal kimlik
koruma uğraşı ve arayışının ağıdı,
destanı denilebilir. Kaybolmuş
kimlik ve kültür ağıtıdır.
Türkçe yazan, Kürt, Ziya
Gökalp, Cemal Süreyya, Muradhan Mungan ve Yaşar Kemal’den,
Arapça yazan; Selim Berakat’dan
ve Farsça yazan; Ali Dervişyan’dan
farklı olarak, bütün eserlerinde Kürt
kimlik, coğrafya ve sorunlarından
bahsetmiştir.
Bu notlar hazırlanırken yapılan
ön çalışmalarda yine sınırlı olan
kaynaklarda yok denecek kadar
az yerde , Seyit Alp ve Babe Tahire Uryan-Kurdi’nin adına ve
hakkında yazılanlara rastlandı. Yok
dense yeridir. Bilinen üç dört sınırlı
antolojide isimleri hiç geçmiyor.
Bir iki yerde ise ancak ansiklopedik
bilgilere ulaşılabiliyor.
Her iki büyük Kürt değeri
de, her dönem başka isimlerle
ve başka kimliklerle tanıtılıp,
aslından çıkarılmak istenmiştir.
Sömürgecilerin el atmadığı yer yok
gibi. En çok da tarih ve kültürümüzü
kendilerine benzetmek isteyerek,
işgal ettikleri bilinmektedir. Bu
isimler her zaman anımsanarak
Sürekli Kürt Milli Duruşunda olan
sevgili, 41 yılın emekçisi: YETER
halam’ın büyük ve tarifsiz bir acı
ile ağlarken, bordo kollukları içinde
eline takıldı gözüm. Gözü ve aklı
sürekli Kürdistan’da olan kıymetli
OĞUL, GÜNEY’i yaşamının
33’ünde derin bir acı ile kaybettik. Babası, büyük-değer, Milli
duruşun katıksız timsali; MUSTAFA
GÜN’ün anlatılmaz acısını içimden
duyumsadım. Acıyı bu derinlikte ,
YETER-MUSTAFA GÜN’ün kaybettikleri kıymetli OĞUL: GÜNEY’e
(26.07.1981 / 22.01.2015) her
Kürt gibi sızlayarak hissettim.
‘Gömmeden önce biraz gezdirin beni’(C. Süreyya)
Güney’e doğru gezdirin beni
Boynumda bir ağırlık
Annemin göğsüne yatırın
Bütün geri dönmüş çocuklar
Gibi kararımdan geri döndürün beni
Gömmeden önce biraz gezdirin beni – (C. Aktaş)
22
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
23
Mülteciler Akdeniz’de
donarak yaşamını yitirdi
Avrupa ülkelerine göçte geçiş ülkesi olan
İtalya’da yine bir mülteci dramı yaşandı. Lampedusa adası açıklarında kurtarılan bir botta
bulunan yüzü aşkın mülteciden en az 20’sinin
donarak yaşamını yitirdiği bildiriliyor.
İtalyan medyasında yer alan haberlere göre, Lampedusa açıklarında görülen bir bot üzerinde mahsur kalan en az
105 mülteci karaya çıkarılırken, bu kişilerden en az 20’si
donarak yaşamını yitirmişti. Adadaki acil servis merkezine
getirilen mültecilerden 9’unun da hayati tehlikesi olduğu
bildiriliyor.
Mültecilerin Afrika ülkelerinden geldiği ve Libya’dan
bir bota bindirilerek yola çıkarıldıkları öğrenildi. Yüksek
dalgaların olduğu Akdeniz sularında mahsur kalan mültecilerin daha sonra uydu telefonu üzerinden İtalyan sahil
güvenlik birimlerine alarm verdiği kaydediliyor.
Ancak İtalyan birimlerinin olay yerine ulaştığında 105
mülteciden en az 20’si donarak yaşamını yitirmişti. Mülteciler saatlerce kendilerini kurtarmaya gelen güvenlik
botlarında tutulduktan sonra Lampedusa adasına götürüldüler.
Adada görevli doktorların ifadelerine yer veren
İtalyan medyasına göre, yaşamını yitirenlerin sayısının
artmasından endişe ediliyor.
Akdeniz’de kış aylarında kimi yerlerde dev dalgaların
boyu 8 metreyi bulurken, su sıcaklıkları nadiren 0 derecenin üzerinde oluyor. İnsan kaçakçılarının Avrupa Birliği
ülkelerine geçiş için kullandığı İtalya’ya büyük oranda
Libya ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinden yoğun bir mülteci akışı mevcut.
İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, sadece
Ocak ayında 3 bin 500 mülteci İtalya’ya giriş yaparken,
geçtiğimiz yıl toplamında bu sayı 170 bin civarında idi.
Ancak insan kaçakçılarının kış şartlarına rağmen mültecileri Akdeniz sularında ciddi tehlikelerle dolu yolculuklara çıkarmaya devam ettikleri anlaşılıyor.
Son 20 yılda Akdeniz sularında yaşamını yitiren mültecilerin sayısının 20 ila 25 bin arasında olduğu biliniyor.
Ancak kayıtlara geçmeyen ölümlerle birlikte bu sayının
çok daha fazla olduğu da tahmin ediliyor.
BM: Güney Sudan’daki
iç savaşta on binlerce
kişi öldü
2011 yılında Sudan’dan bağımsızlığını elde
eden Güney Sudan’da bir yılı aşkın bir süredir
devam eden iç savaşın yol açtığı yıkımın
boyutları korkutuyor. Birleşmiş Milletler (BM)’ye
göre, iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısı on
binleri buldu.
2013 yılında Devlet Başkanı Salva Kiir ile eski
yardımcısı Riek Machar taraftarları arasında başlayan
çatışmalar geçtiğimiz yıl boyunca ciddi tahribatlara yol
açmıştı. BM insan haklarından sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısı Ivan Simonovic, iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısının binlerle ifade edilebileceğini söyledi.
Simonovic, “kesin bir rakam vermek belki kolay değil,
ancak kesinlikle binlerce ölümden bahsediyoruz ve büyük
ihtimalle de on binlerce” dedi.
İç savaşın en yıkıcı etkilerinin bir çok defalar el
değiştiren ülkelerde daha ağır olduğunu belirten Simonovic, Unity ve Yukarı Nil bölgeleri ile Bentiu, Malakal
ve Jonglei kentlerindeki can kayıplarının daha yüksek olduğunu belirtti. Simonovic, bu bölgelerdeki BM
“Biletsiz” izdihamı
futbolu durdurdu
Mısır’ın başkenti Kahire’de stadyuma biletsiz
girmeye çalışan taraftarlarla polis arasında
çıkan çatışmada 22 kişi ezilerek ölünce, futbol
maçları askıya alındı
Mısır’da başkent Kahire’deki bir stadyumda en az
22 taraftarın ölümüyle sonuçlanan çatışmaların ardından
futbol ligi maçları süresiz olarak askıya alındı. Güvenlik
güçleri, maç için stadyuma biletsiz girmeye çalışan Zamalek taraftarlarına göz yaşartıcı gazla müdahale etti. Çıkan
izdihamda en az 20 kişinin de yaralandığı belirtildi. Zamalek taraftarları Hava Savunma Sanayi Stadyumu’ndaki
kamplarındaki mülteci sayılarının fazlalığına işaret ederken, Bentiu’da 50 bin, Juba’da 30 bin ve Malakal’da en az
20 bin mültecinin kamplarda yaşamak zorunda olduğunu
kaydetti.
BM yöneticisi, iç savaşta işlenen insanlık suçlarının
sorumlularının cezalandırılabilmesi için taraflar arasında
imzalanacak olası barış anlaşmasına ‘savaş suçlularının
yargılanmasına’ ilişkin maddelerin de eklenmesini istedi.
Güney Sudan’în bağımsızlığı için Sudan Halk Kurtuluş
Ordusu ile Sudan ordusu arasında 1983-2005 yılları
arasındaki savaşta büyük bir yıkım yaşanmış, savaş sonrası
anlaşma ile Güney Sudan 2011’de resmen bağımsızlığına
kavuşmuştu. Yeni devletin ilk devlet başkanı Salva Kiir
ile yardımcısı Riek Machar’ın üyesi oldukları Dinka ve
Nüer halkları arasındaki çekişmeler 2013 yılında yeni bir
iç savaşın doğmasına yol açmıştı. maç için sadece bir kapının açıldığını iddia etti. Zamalek’in
“White Knights” (Beyaz Şövalyeler) adlı taraftar grubunun liderleri için tutuklama emri çıkarıldığı açıklandı.
Kahire’deki Ahli Bank Hastanesi, çıkan olaylarda
hayatını kaybeden 14 kişinin cesedinin morga kaldırıldığını
öne sürdü.
Olaylarda yer alan Zamalek’in ultraları Beyaz
Şövalyeler ise Facebook sayfasından ölen taraftar
sayısının 27 olduğunu açıkladı. Bu rakam hastane yetkilileri tarafından ilerleyen saatlerde doğrulandı.
Mısır’da 2012’de Port Said faciası olarak bilinen olaylarda Al Masry taraftarlarının saldırdığı 72 Ahly taraftarı
hayatını kaybetmişti.
Bu arada Zamalek’li futbolcular, olaylar nedeniyle 30
dakika geç başlayan ENPPI maçına çıktı. Bunun üzerine
tribünde takımlarının maça çıkmasını protesto eden taraftarlar sahaya sırtlarını dönüp stadı terk etti.
24
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
25
Güçlü hizmet için destek
yaptığı diğer kurumlar şunlar: Fransa: Crossant Rouge Kurde
Hollanda: Koerdiesche Rode Halve
Maan
İsviçre: Heyva Sor a Kurdistanê
İsveç: Kurdiska Röde Halvmanen
Avusturya: Roja Sor a Kurdistanê
Belçika: Koerdiche Rode Halve Maan
İngiltere: Kurdish Red Moon
Danimarka: Stöttenforeningen Mesopotamians Sol
2014’ün bilançosu Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu
Üyesi Mousan Cheikh Moussa, Şengal ve
Kobanê için Kürdistanlılar ve dostlarının
her türlü desteğine ihtiyaç duyduklarını
söyledi. Kürt halkının doğal felaket ve savaşta
uğradığı mağduriyeti gidermek, bir nebze de olsa yaraları sarmak amacıyla
kurulduğundan beri bütün zorluklara rağmen
topladığı yardımları ulaştırmaya çalışan
Heyva Sor a Kurdistanê, bir yıldır ağırlık
olarak Şengal ve Kobanê’ye yoğunlaşıyor.
Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu
Üyesi Mousan Cheikh Moussa, Şengal
ve Kobanê için yeni kampanyalarının
olduğunu beleriterek, herkesi gücü oranında
katkı sunmaya davet etti.
Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa,
çalışmaları hakkında bilgi verdi. Kobanê ve
Şengal’e ağırlık vermek zorunda olduklarını
kaydeden Moussa, şunları söyledi: “Oraya
yetecek kadar sağlık ocağı, tıbbi malzemelerin temini, kreş, anaokulları ve o acıları
unutmalarını sağlayacak okullar gerekli.
Var olanların tamiri ve donanımı için ciddi
bir para gerekiyor. Bu hedefleri yerine getirmek için kampanyalarımız başlayacak.
Kobanê ve Şengal halkımızın sağlık
alanında her türlü desteğe ihtiyacı var. Hayati önem atfettiğimiz bu projelerin başarıya
ulaşması için hazırlıklarımız sürüyor, ancak
herkesin yardımı gerekiyor. Ambülanslara
acil ihtiyaç var. Daha önce ambülanslar
gönderilmiş, DAİŞ çetesinin saldırısına
uğramış ve kullanılamaz hale gelmişti. Yine
sağlık personelimiz bu saldırıda yaşamlarını
yitirdi. Sağlık alanında sadece ilaç ya da
tıbbi malzeme ve ambülans değil sağlık personeline de ihtiyaç var.”
Zamanı kendileri belirlesin
“Bir sağlık çalışanı ne kadar zaman
ayırabilir? Bir hafta zaman ayırması bile
büyük bir destektir” ifadeleriyle sağlık personelinin hayati önemini dile getiren Mousan
Cheikh Moussa, isteyenin eğitim amaçlı da
Rojava’ya gidebileceğini söyledi. Moussa,
isteyenlerin kendilerine başvurmaları durumunda gerekli kolaylıkları sağlayacaklarını
da sözlerine ekledi. İlaç temininde izlenilecek yollar İlaç stoklarının yetersiz olduğunu, ilaca büyük oranda ihtiyaç duyduklarını dile
getiren Mousan Cheikh Moussa, Heyva
Sor a Kurdistanê hakkında diğer bilgilere ulaşmada olduğu gibi ilaç listesine
de www.heyvasor.com sitesi üzerinden
ulaşılabileceğini belirtti. Moussa, şöyle devam etti: “İlacı burada gönderdiğiniz zaman
bize yönelik bürokratik engelleri devreye
koyuyorlar. Bu nedenle ilaçları burada değil
de daha yakın yerlerden temin edip göndermek hem daha hızlı, hem de daha az masraflı
oluyor. İlaç göndermek isteyenler para
yardımında bulunursa daha iyi olur. Ya da
ilaç firmalarını yardımlar konusunda yönlendirebilir. Bununla birlikte uluslararası
kurumların da ilaçlar konusunda kendilerini
sorumlu görmeleri büyük bir önem taşıyor.
Yardımlar konusunda kişiler veya kurumlar
bizimle irtibata geçebilir.” Uluslararası camia sınıfta kaldı Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa,
uluslararası yardım kuruluşlarını eleştirdi.
Projelerinin pratikleşmesi için uluslararası
yardım kuruluşlarının desteğinin gerekli olduğunu ifade eden Mousan Cheikh
Moussa, devletlere bağlı resmi kurumların
şimdiye kadar sınıfta kaldığını ifade etti.
Moussa, eleştirilerin işöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin etkisiyle hareket ettiler. Türkiye ambargo koydu onlar bunu gerekçe
gösterdi. Destek verme imkanları varken,
bunu ellerinin tersiyle ittiler. Bu resmi
yardım kurumlarının, devletçi ve politik
yaklaşımları var. Sürekli güvenlik gerekçe
olarak sunuldu. Oysa biz her koşulda bedel ödeyerek de olsa ulaştık. Üstelik bizim
imkanlarımız oldukça sınırlıydı. Ancak o
kurumlar bizim aracılığımızla da yardımları
ulaştırabilirlerdi. Biz bu yaklaşımlarının
değişmesini bekliyoruz. Kürtleri, Kürt
düşmanlarının gözüyle değil, kendi gözleriyle görmeliler.”
‘Kürtlere yığmak vicdani değil’
Avrupa
basınının
çalışmalarını
yansıtmadığını dile getiren Moussa, “Oraya
en zor şartlarda ulaştığımızda dahi bizim
çalışmalarımızı yansıtmadı. Genelde Avru-
pa, özelde ise Alman basınının yaklaşımları
çok önemli bir rol oynayabilir. İlan ve
reklamlarımızı kendi basın organlarında
işleyebilirler. DAİŞ saldırıları sadece
Kürtleri değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor. Herşeyi Kürtlere yığmak vicdani değil”
şeklinde konuştu. Gönüllü çalışanlara ihtiyaç var
Çok ciddi çalışmaları, çok kıt imkanlarla
başardıklarını da vurgulayan Mousan Cheikh
Moussa, Kürt halkının bir bütün olarak
ihtiyaçlarının gözönünde bulundurulması
durumunda çalışmaların eksik kaldığını
söyledi. Daha çok gönüllü çalışan ve kurumsal olarak yeniden yapılanmanın sorunlara çözümü olacağını söyleyen Mousan
Cheikh Moussa, son olarak şunları söyledi:
“Yetersizliklerimiz var. Kendimizi yeniden
yapılandırmamız gerekiyor. Maddi olarak
istenen düzeye ulaşamadık. Bununla birlikte her yerde gönüllü çalışan sayısının
katlanması; yardımların da artması gerekiyor. Böyle olalım ki, bir nebze de olsa
derman olabilelim. Dönemsel çalışmalar
da olabilir. Daha çok insana ulaşıp onların
katkılarını alabilmek oldukça önemlidir.
Hepimiz bu duygu içinde bulunduğumuz
alanlarda üzerimize düşen görevlerimizi
yerine getirebiliriz. Herkesin yapacağı mutlaka bir katkı var. Kobanê’nin, Şengal’in
durumu ortada. Kobanê büyük bir yıkıma
uğradı. Ancak buruk da olsa, büyük acılar da
çeksek yine de zaferin sevincini yaşıyoruz.
İşte şimdi yaraların sarılma zamanıdır.” 9 ülkede ortaklık Heyva Sor a Kurdistanê, 30 Mart 1993’te
Almanya’nın Bochum kentinde kuruldu.
Almanya dernekler yasasına göre kurulan
Heyva Sor, Kürtlerin ilk yardım kurumu
olarak biliniyor. Kurumun Almanya’daki merkezi Wilhelmstr. 7, 53840 Troisdorf adresinde bulnuyor. Kurumu şu iletişim bilgileriyle
ulaşılabilir: Tel: 02241 - 9752583 / 02241 -9752585, Fax: 02241 - 9752584 - İnternet sayfası: www.heyvasor.com Heyva Sor a Kurdistanê Avrupa’da
ortaklık kurduğu ve birlikte çalışmalar
Heyva Sora Kurdistanê’nin 2014 yılı
Kobanê ve Şengal başta olmak üzere
Rojava’ya yaptığı yardımları dökümü şöyle: * 1 milyon Euro değerinde yaşam
malzemesi, ilaç ve çocuklar yönelik
hazırlanmış süt Kobanê’ye gönderildi.
* Şengal’de, DAİŞ çetelerinin saldırısı
üzerine Rojava’daki Newroz Kampı’na
yerleşen Êzîdî Kürtler için 200 bin Euro
değerinde çadır, yaşam malzemesi, çocuk
maması ve giyim eşyası gönderildi.
* Kuzey Kurdistan’a göç etmiş olan
Êzîdî Kürtler için 700 adet aile çadırı
kamplara gönderilmiş ve bununla beraber
Şırnak, Diyarbakır, Mardin ve Urfa’daki
kampların bazı ihtiyaçları giderildi.
* Şengal Dağı’nda kalan Êzîdî Kürtler
için yaşam malzemesi ve giyim eşyası gönderildi.
* Kuzey Kürdistan’a göç etmek zorunda
kalan Kobanêliler için 1700 adet aile çadırı
gönderildi.
* Değişik tarihlerde Kobanê’de kalan
siviller için 400 bin Euro değerinde hazır yiyecek ve konserve satın alınarak gönderildi.
* 30 bin Euro değerinde kurban ve
yaşam malzemesi Newroz Kampı’ndaki
Êzîdîlere dağıtıldı.
* Heyva Sor a Kurdistanê 9 Eylül tarihinde Almanya’dan 10 kamyonluk yardım
eşyasını Newroz Kampı‘nda kalanlara gönderdi. * 3 Ekim’de Kurban Bayramı vesilesiyle, insani yardım kurumu Heyva Sor a
Kurdistanê ile Kurdistan İslam Toplumu
(CÎK) ortaklaşa 160 bin Euro değerinde
1000 adet kurbanı, Cizire Kantonu’ndaki
ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
* 19 Ekim tarihinde Heyva Sor a Kurdistanê içi ilaç dolu 8 adet ambulansı ve 3
kamyon dolusu elbise, ayakkabı ve engelli
arabalarını Rojava’ya göndererek yardım
kurumu Heyva Sor a Kurd’a teslim etti.
* Rojava’daki insani yardım kurumu
Heyva Sor a Kurd’un işbirliğiyle Cizîrê
Kantonu’nda acil yardım deposu hazırlandı.
Heyva Sor a Kurdistanê ilk adım olarak bu
depoya 300 adet aile çadırı gönderdi.
* Heyva Sor a Kurdistanê, 26 Kasım
2014 tarihinde, Kürt işveren Serdar Erdin’in
yardımıyla 25 ton ilaç, tıbbi malzeme ve temel yaşam malzemesini Cizîrê Kantonu’na
gönderdi.
* 2 Aralık 2014 tarihinde Heyva
Sor a Kurdistanê, Silêmanî, Hewlêr,
Duhok ve Zaxo’da bulunan 5 mülteci
kampındaki Êzîdîler ve Kobanêlilere 3
bin 500 adet gıda paketi, içinde elbise ve
ayakkabı bulunan 250 adet paket ve ayrıca
soba dağıttı.
* Cizîrê Kantonu’na 30 bin Euro
değerinde battaniye gönderildi.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
26
Şeker Hastalığı ve Hipoglisemi
ÖZLEM BOZTEPE
Şeker hastalığında hipoglisemi
acil ve çok ciddi bir durumdur.
Hipoglisemi kandaki şeker seviyesinin belirli bir sınırın altına
düşmesi, yani 4’ün altına düşmesi.
Acilen tedavisi yapılmazsa, hasta
kısa bir sürede komaya girebilir.
Hipoglisemi neden olur?
•
Uzun zaman yemek yememekten
veya açlıktan
•
Vücudun kaldıracağından daha fazla
enerji kaybetmesi/harcaması
•
İnsülin ilacının fazla alınmasından
•
Aşırı alkol içmekten
Hipogliseminin semptomları nedir?
•
Ana semptomlar:
•
Halsizlik/yorgunluk
•
Terleme
•
Baş dönmesi
Diğer semptomlar:
•
Aç olmak
•
Çarpıntı
•
Karışıklık hissi/bilinç kaybı
•
Tende solukluk
•
Dudakta ve dilde karıncalanma
•
Bulanık görme
•
Baş ve karın ağrısı
•
Konvülsiyonlar
•
Bayılma
En ilerlemiş halinde:
Koma
Hipogliseminin tedavisi nedir?
Hasta halen ayıksa, şeker içeren bir şeyin
hastaya yedirilmesi veya içirilmesi, mesela
bir şeker, ufak bir çikolata veya kola, Lucozade gibi içecekler. Hasta ayık değilse, hemen
ambulans çağrılması gerekiyor ve ambulans
görevlisi (paramedic) gereken ilacı verir ve
hastanın durumuna göre hastayı hastaneye
götürebilir. Hipoglisemi tehlikeli bir durum,
bunun için yemeklerinizi düzenli yiyip, kan
şekerinizi devamlı kontrol edip normal parametreler içinde tutun.
3 bin 584 çocuk, yetim Sigara Erkekler
İçin Daha Zararlı
ve öksüz kaldı
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu
(UNICEF), Batı Afrika’da etkili olan Ebola
salgını nedeniyle Liberya, Sierra Leone ve
Gine’de 3 bin 584 çocuğun hem annesini hem
de babasını kaybettiğini açıkladı.
UNICEF Batı ve Orta Afrika Bölgesi Çocuk
Koruma Danışmanı Andy Brooks, BM Cenevre
Ofisi’ndeki basın toplantısına telekonferansla
katılarak, Batı Afrika’daki Ebola salgını nedeniyle 9 bin 234 çocuğun da ebeveynlerinden
birini kaybederek, yetim ya da öksüz kaldığını
söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü’nden yapılan son
açıklamayada değinen AA’nın haberinde, Batı
Afrika’daki Ebola salgınında yaşamını yitirenlerin sayısının 9 bine yaklaştığı belirtildi.
Sigaranın erkekleri daha fazla etkilediği belirlendi. İsveç’teki
Uppsala Üniversitesi’nden bilim
adamlarının
araştırması
sigara
bağımlılığının
erkeklerin
kan
hücrelerindeki Y kromozomunu
etkilediğini ortaya koydu. Yaş,
tansiyon, diyabet, alkol ve tütün
kullanımı gibi birçok faktörü
değerlendiren bilim adamları, tiryaki erkeklerin kan hücrelerindeki
Y kromozomunun azalması ya da
kaybının sigara içmeyenlerden
çok fazla olduğunu belirtti. Bilim
adamları, sigaranın bırakılmasıyla
Y kromozomu seviyesinin hiç sigara
içmemiş erkeklerinkiyle aynı düzeye
geldiğine dikkati çekti.
Daha önceki araştırmaların Y
kromozomu kaybı ile kanser riski
arasında bağlantı bulunduğunu
gösterdiğini ve kadınlarda iki X,
erkeklerde bir X ve bir Y kromozomunun bulunduğunu hatırlatan
bilim adamları, bu nedenle sigara
tiryakiliğinin erkekler için daha tehlikeli olduğu sonucuna varıldığını
açıkladı. Araştırmanın sonuçları
“Science” dergisinde yayımlandı.
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
27
2015 seçimlerinin önemi
ve Alevi toplumunun rolü
Hayri ATEŞ
Türkiye kamuoyu seçimler konusunda erkenden yoğun bir tartışma sürecine girmiş bulunuyor.
Görüldüğü üzere tüm tartışmaların ana gündemi
HDP’dir. Çünkü AKP, toplumun çok geniş kesimlerinin değişim ve demokratikleşme beklentilerinin
aksi istikametine yelken açmıştır. Karşısında onu
geriletecek, toplumun beklentileri üzerine temellenecek özgürlükçü ve demokratik temelde bir ülke
inşa edecek yenilikçi ve değişimci bir güce ihtiyaç
var. Herkes bu tarihsel eşikte ya rolünü hakkıyla oynayacak, ya da ülkenin AKP eliyle daha da çıkmaza
sürüklenmesine göz yumarak, gelecek kuşaklara
ağır bir yük bırakacaktır. Bu sorumluluk ve görevler öncelikle ülkenin mağdurlarına ve ötekilerine
düşmektedir. Özellikle Kürt sorunu ve Alevi inanç
sorunu etrafında harekete geçmiş iki önemli toplumsal gücün ortak hareketi, gerçek demokrasiyi
kazanmanın güvencesi olacaktır. Kaldı ki bu iki
kimlik, geniş bir kesimi birlikte içerdiğinden aynı
zamanda bütünleşmiş bir niteliğe sahiptir. Türkmen
ve Arap Aleviler gibi farklı etnik topluluklar da dikkate alındığında, Alevi kültürel kimliğinin kapsamı
daha da genişlemekte, etki alanı büyümektedir.
Önemli olan bu dinamizmin bir ittifak zemininde
buluşturulmasını sağlayabilmektir. Resmi tarih anlatısı, oluşturulan hafızayla Aleviler
için cumhuriyet dönemine dair pembe bir tablo çizse
de, gerçeğin böyle olmadığını yaşanmışlıklardan
biliyoruz. Durum tespiti açısından yaşanmışlıklar,
başvurulması gereken asıl referanslardır. Ne var ki
acı hatıraların üzerine adeta sünger çekilmiştir. Uzak
geçmişe ait Kerbela katliamı, hafızlardaki tazeliğini
korurken, yakın zamanın hadisleri olan Dêrsim
soykırımı ve Koçgiri katliamı, Alevilerin kolektif hafızasında gereken yerini alamamıştır. Yine
Malatya, Sivas, Çorum ve daha pek çok katliam çok
daha yakın bir zamanın ürünü olsa da, ortak bellekteki yeri, parçalı ve cılız politik reaksiyonların
ötesine geçmemiştir. Oysa ortak anılardan beslenen kültürel bellek, kimliğin ana unsurudur. Dikkat edilirse Kerbela katliamının Alevi toplumunun
hafızasında böyle bir özelliği var. Buna karşın son
yüzyılda yaşananların ortak hafızaya dönüştüğünü
söylemek çok zor. Bunu, türdeş bir toplum yaratmak için cumhuriyetle birlikte gelişen sistemli
hafıza katliamından ayrı düşünemeyiz. Toplumsal
sürekliliği ortadan kaldıracak en büyük felaket,
hafıza yitimiyle başlayan başkalaşımdır. Kendi hakikatine ilişkin hafıza yitimine uğrayan bir toplum,
fiziki olarak varlığını sürdürebilir. Ancak bu varlık
hali, asıl kökten ve beslenmesi gereken kaynaklardan koparak savrulmuş ve başkalaşmış bir var
olma halidir. Alevi toplumu yıllardır egemenlerin
hafıza inşa operasyonlarıyla asıl kaynaklarından
uzaklaştırılarak, bir çıkmazın içine sürülmek istenmektedir. Elbette kültürel soykırım amaçlı bu
operasyonlar tümden amacına ulaşmış değil. Ancak hafızayı önemli oranda erozyona uğrattığı da
görmezden gelinemez. Alevi toplumu kirli oyunlara
geçit vermeyecektir Seçimler yaklaştıkça belli ki Alevi toplumu üzerinden yürütülecek tartışmalar daha da yoğunlaşacak. Bu
tartışmaların esasta korkular üzerinden yürütüleceği
sır değil. Bugüne kadar korku tapınaklarının gölgesinde siyaset yapanlar, kendilerini dalgalara karşı
güvenli liman olarak sundular. Alevi toplumunu o
limanlara sığınmaya zorladılar. Özellikle Aleviliğin
yasaklı hale gelmesinden ve yer altına sürülmesinden sorumlu CHP bunu hep yaptı ve yapmaya de-
vam ediyor. Yakın günlerde CHP PM’nin kamuoyuna yansıyan kararlarından birinin, HDP’ye karşı
alınacak tedbirler olduğunu biliyoruz. HDP’ye karşı
alınacak tedbir dediği, yönelişleri HDP’ye doğru
olan Alevileri korkutup, kendi kara sularına demir
atmalarını sağlamak. Bunun için her zaman yaptığı
gibi AKP’yi sopa olarak kullanacak, HDP üzerinden
Kürt Özgürlük Hareketi’ne kara çalarak, el altından
mezhepçilik yapacaktır. Ancak Alevi toplumu
kirli oyunlara geçit vermeyecektir. Kürt Özgürlük
Hareketi’nin ne anlam taşıdığı Şengal ve Kobanê’de
tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır. Şengal ve Kobanê hakikat cellâtlarının, hakikatin üzerine çektiği
kara perdenin yırtıldığı, hakikatin aşikâre olduğu
mekânlardır. Bunu en iyi görenler elbette hakikat
arayışı olan Alevi toplumudur.
Burada bir gerçeğe vurgu yapmadan geçmek
olmaz. Bugüne değin Alevi toplumu CHP ile özdeş
görüldü. Hatta kimi zaman CHP ile ilişkisi, Dêrsim
hadisesi üzerinden ağır ithamlarla ele alındı. Oysa
Alevi toplumu açısından CHP özdeşliği gerçeği
yansıtmıyor. Tek parti diktatöryasına karşı toplumsal tepkinin kendini dışa vurduğu 1950 seçimleri,
bu gerçeği saptama açısından önemli bir veridir. Bu
seçimlerde DP Alevi potansiyelinin yoğun olduğu
Dêrsim, Sivas ve Tokat’ta deyim yerindeyse tulum
çıkartmıştır. DP’nin bu bölgelerde tümden zemin
kaybetmesi 1957 seçimleri ile başlamıştır. Bunun
asıl nedeni DP’nin Sünni yönelişini, politikalarıyla
açıkça ortaya koyması ve tarikatlarla girdiği açık
ilişkilerdir. Fakat DP’nin yaptığı dönem açısından
yeni bir şey değildir. Sistemin temellerine uygun,
politikada kendince tutarlı davranmasıdır. Bu,
nasıl bir tutarlılıktır diye sorulabilir. Bunu tescil etmek için cumhuriyetin hangi temeller üzerine inşa
edildiğine bakmak yeterli olacaktır. Çözüm, düzen bekçileri arasında
tercihle sağlanmaz
Modern cumhuriyet bir yerde İslam’ın türdeş
temelde ulusal, üniter versiyonudur. Her türden
farklılığı yok sayarak, saf bir ulus yaratma projesine
uygun olarak din, mezhep ve inanış çoğulluğu da
yok sayılmıştır. Tekçi anlayışı gereği, Sünni Hanefi inancını Diyanet kurumuyla merkeze koyarak,
dini devlet tekeline almıştır. Çokça dillendirilen ve
Alevi toplumunun can simidi gibi sunulan sahte laiklik ise devletin din tekelini güvenceye almaktan
ve farklı inanışları yok sayarak asimilasyona zorlamaktan öteye bir anlam taşımadığı yaşananlarla
sabittir. Özellikle inanış temelli kimliğini belirleme
ve kendini o kimlik üzerinden yeniden üretme,
toplulukların elinden alınmıştır. Bu politikanın en
bariz mağduru ise Aleviler olmuştur. DP’nin yaptığı
hiçbir oportünizme sapmadan bu politikayı açık etmesidir. DP’nin yükselişi karşısında tutunamayan
CHP’nin yaptığı, dayatmacı laiklik argümanına
sarılması, Alevi toplumunun hafızasında uzak
geçmişteki tarihsel korkuları daha bir depreştirerek
kendine bağlamak olmuştur. Ancak cumhuriyet
tarihi de göstermiştir ki çözüm, inkar ve asimilasyonu temel politika haline getiren düzen bekçileri
arasında tercihte bulunmakla sağlanamaz. Asıl
yapılması gereken, inkar sistemini özgürlükçü temelde dönüştürebilmektir. Bu anlamda 2015 seçimleri tarihsel bir fırsattır. Tekçi, inkarcı cumhuriyet
dönemi aşılmıştır. AKP’nin doğan boşluğu fırsata
çevirerek hegemonya inşa ve kendi sistemini sonuca
ulaştırmada kat ettiği mesafe dikkate alındığında,
Alevi örgütleri başta olmak üzere, süreç demokrasi
güçlerine yanlış yapma şansı tanımıyor. Yanlışların
telafisi hiç kolay olmayacaktır. Bu anlamda özgürlükçü, demokratik bir sistemin inşasında Alevi toplumunun tutumu, hayati önemdedir. 28
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
29
Eleman Arıyorum • İş Arıyorum • Ticari İlanlar • İnsan Kaynakları
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Stoke Newington’da
bulunan emlakçı için
AVA insurance
BERBER
ARANIYOR
GÜZELLİK
UZMANI
ARANIYOR
BERBER
ARANIYOR
GARSON
ARANIYOR
En az iki yıl emlak
piyasasında satış ya
da kiralama tecrübesi
olan eleman aranıyor.
020 7241 6563
07779 326720
Sigorta şirketimiz de çalışacak,
İngilizce ve Türkçe bilen deneyimli
eleman aranmaktadır.
Ödeme koşulları: deneyime
bağlı + komisyon.
Lütfen CV’lerinizi admin@
avainsure.co.uk gönderiniz.
Walthamstow bölgesinde
bulunan Prestige barbers’da
çalışacak, tecrübeli
erkek berber aranıyor.
Enfield Bölgesinde
Çalışacak kaş-bıyık
Ustası aranıyor
Seven Sisters’da Berber
salonunda çalışacak
tecrübeli eleman aranıyor
0772 773 1149
Restaurant’da
çalışacak Bay, bayan
Servis elemanı aranıyor.
Mizan bey
07580 985442
Serhat bey
0208 127 0304
Mehmet bey
07985 756738
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
Walton-On-Thames
bölgesinde
Restorantta çalışacak
tecrübeli ızgara şefi aranıyor
Cockfosters bölgesinde
Cafe Shop’ta part time ve full
time çalışacak şef aranıyor.
Londra dışında
Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli, çalışma izni olan şef
aranıyor. Kalacak yer verilir.
Londra dışında
Cafe’de çalışacak tecrübeli şef aranıyor.
Kalacak yer verilir.
Boreham Wood Bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
deneyimli şef ve
yardımcı şef aranıyor.
07788 587 975
02084405111
Essex bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
tecrübeli şef aranıyor.
Kalacak yer verilir.
Ali 07584 030 635
07778 124 302
07984 702 902
07747 870 593
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
ŞEF
ARANIYOR
GARSON
ARANIYOR
Kuaför aranıyor
Satılık fish & chips
Satılık Ice
Cream Van
İslington bölgesinde
Fried Chicken Kebap
shop’ta çalışacak
tecrübeli şef aranıyor.
Cockfosters bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
garson aranıyor.
Barking essex bölgesinde fish
chips ve kebaptan anlayan
servis elemanı aranıyor
Kalacak yer temin edilir
Daha fazla bilgi için
0208 363 9905
Bromley bölgesinde
çalışacak İngilizcesi olan
tecrübeli kuaför aranıyor.
07983427063
07595 022 002
02072 887 222
0208 440 5111
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
BAYAN ELEMAN
BERBER
ARANIYOR
Deneyimli tercuman
Daha çok bilgi için
burdan ulaşabilirsiniz
07517462463
07983682814
Hammersmith bölgesinde
sandwich barda çalışacak
bayan eleman aranıyor.
Haftanın 5 günü, sabah
6’dan öğlen 3:30’a kadar.
Sevinç:
0797 2789 823
Bristol’da berber salonunda
çalışacak tecrübeli berber
aranıyor. Çalışma izni
olması ve İngilizce bilmesi
şarttır. kalacak yer verilir
07887 49 71 61
Perceft
tercüman
H.S.Taşımacılık
Tecrübeli
tercümandan her
türlü tercümanlık
çeviri işleriniz yapılır.
Ayşe
07572963341
07946461162
Romford bölgesinde
Rent:£16,500 yıllık
Rate:£3,080 yıllık
Takeing:£3.500-£4.000pw
Fiyat:£125,000
Üstteki daireden kira
geliri £1,400
Londra içi ve Londra
dışına her türlü
eşyanız çok uygun
fiyata itinayla taşınır
02089455577
07455007886
Deneyimli tercumandan her
türlü tercumanlık hizmeti
verilir. Telefon görüşmeleri
mektup çevirisi ve çeşitli
formlar doldurulur.
İrtibat Ayşe Hanım
0757 2963 341
Cleaning
service
Türk usulü tül
perde yıkama,
halı yıkama ve ev
temizliği yapılır.
077785559913
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
Satılık coffee shop
Satılık pizza kebap
Leyton’daki spital fields market
içinde coffee shop satılıktır.
Ayrıntılı bilgi için lütfen
arayınız ciddi alıcıların
aranması rica olunur.
SA31 1BD Galler bölgesinde
bulunan pizza kebap dükkanı
iş değişikliği nedeniyle satılıktır.
Ana cadde üzerinde club
ve barların ortasındadır.
Rent:£12.000py
Satılık kebap
pizza restoran
07979758763
01267222481
07400008282
CHETO
BUILDING
1.sınıf marangozluk işleri
-parke
-mutfak banyo
-boya
-fayans
-sıva
Bütün inşaat işleriniz
itinayla yapılır.
Çetin 07972104260
177 valantino southampton
way London
SE5 7EJ satılık kebab
pizza restaurant
20 yıllık önü açık lease
Geliri:£2200
Satış bedeli:£80.000
Soner 07944745181
Dekorasyon
işleri
Ders
Verilir
Bahçe işleri
yapılır
Özcan dekorasyon boya
işleri, sıva işleri, duvar
işleri, fayans işleri
Uygun fiyata yapılır
Her yaş grubuna
birebir ders verilir
Matematik & İngilizce
Çocuğunuzun başarısı
için hemen arayın
Her türlü bahçe
bahçıvanlık yapılır
Ve günü birlik iş yapılır.
Rakip usta
07743730979
07824594733
İş ve İşçi ilanlarınızı ÜCRETSIZ yayımlamak için bizi arayın
0742 9481 490 / 0207 9230 838
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz | İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
07878428665
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
YETER
CLEANİNG
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
07803506942
07909539577
Erken test günü alınır
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Consulting
& Agency
Service
To clothing importers: Are you
looking to import or currently
importing clothing from Turkey.
With years of experience and a
wide range of factory portfolios
we provide both consultancy and
agency services.
Maside Şahin
07884 366074
Sinema Atölyesi
Yazar-Yönetmen Mizgin Müjde Arslan yönetiminde temel
sinema, kısa film yapım atölyesi 5’er kişilik sınıflarda
Blue Arts’ın Stoke Newington’daki stüdyosunda devam
etmektedir. Haftaiçi akşam ve haftasonu sınıfları, Londra
dışında yaşayanlar için de Skype üzeri özel ders seçeneği
bulunmaktadır.
Daha fazla bilgi için: 07947 890 579
www.blueartscourses.com
Pizza Kebab House
Open 7 days a veek eat in or take away
02088044430
269 hertford road enfield, EN3 5JL
SOUTHBURY
LAUNDRETTE
Self Service Laundry
Service Wash
İroning Service
020 8804 3725
467 Southbury Road,
Enfield EN3 4HX
Located between Tesco and
Southbury station
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
9
Ebdullah: Divê hêzên
neteweyî li Rojava
korîdora ewlekariyê
ava bikin
Hevseroka PYD’ê Ebdullah di axaftina xwe ya li konferanseke li Parîsê diyar ku divê hêzên neteweyî ji bo
avakirina korîdoreke ewlekariyê li Rojava, bikevin nava
hewldanan.
di mijara ji nû ve avakirina Kobanê
de em ê alîkariyê bikin.”
HERÎ KÊM 4900 ÇETE
HATIN KUŞTIN
Ebdullah li ser pirseke din bîlançoya berxwedana Kobane aşkera kir:
“Di nava têkoşîna çar mehan de 408
gerîlayên YPG/YPJ’ê şehîd ketine.
Li navnda bajêr 21 sivîlan jiyana
xwe ji dest dane, 1500 sivîl birîndar
bûne. Li hemberî vê yekê jî hêzên
me ji çeteya DAIŞ’ê ya faşîst 4900
kes kuştine. Gelek maşînên DAIŞ’ê
hatine îmhakirin. Ji bilî hejmarên di
destê me de, haya me jê heye ku gelek cesedên endmên çeteya DIAŞ’ê
hene.”
‘DIVÊ LI ROJAVA KORÎDORA EWLEKARIYÊ WERE
AVAKIRIN’
Ebdullah da zanîn ku di serî de
rejîma Sûriyeyê divê tevahiya raya
giştî ya cîhanê destekê bidin modela xweseriyê ya li Rojava bi pêş ve
dikeve û got, “Ev model wê li Rojhliata Navîn di avakirina sîstemeke
demokratîk de wê bibe sembol.”
Ebdullah axaftina xwe wiha dewam
kir: “Pêwîste hêzên neteweyî, beriya
her tiştî ji bo avakirina korîdoreke
ewlekariyê ya li Rojava bixebitin.
Hevseroka PYD’ê Ebdullah di
axaftina xwe ya li konferanseke li
Parîsê de got, “Di têkoşîna çar mehan de 408 gerîlayên YPG/YPJ’ê
şehîd ketine. Hêzên me ji çeteyên
DAIŞ’ê 4900 kes kuştine.” Ebdullah diyar ku divê hêzên neteweyî ji
bo avakirina korîdoreke ewlekariyê
li Rojava, bikevin nava hewldanan.
Ji Senatoya Belçîkayê Anne-Marie
Lizin jî di axaftina xwe ya li konferansê de xwest PKK ji ‘lîsteya rêxistinên terorê’ were derxistin.
Di konferansa li Şaredariya Herêma 10. a paytexta Fransa Parîsê de li
gel Kurdistanî û Fransiyan, Hevserokên PYD’ê Asya Ebdullah û Salih
Muslim, ji Fermandarên YPJ’ê Nesrîn Ebdullah û Nûnerê PYD’ê yê
Parîsê Xalid Îsa amade bûn.
Niha li derveyî Rojava li Başûrê
Kurdistanê jî li Kerkûk û Şengalê
Hêzên Parastinê yên Kurd li dijî
DAIŞ’ê li ber xwe didin û ev rewş
li Rojava li hemberî hemû kantonan
hînê xeteriyeke. Ji bo careke din Rojava û Kobanê li êrîşên bi vî rengî
rast neyê, em ê stratejiyên cuda biafirînin.”
‘CÎHANÊ BANDORA JINÊ
DÎT’
Ji Fermandarên YPJ’ê Nesrîn
Ebdullah jî diyar kir ku di serketina
Kobanê de têkoşîna jinê derket pêş û
destnîşan kir ku raya giştî êdî baştir
dîtiye ku di Têkoşîna Azadiyê ya
Kurd de jin çiqasî bi bandor e. Ebdullah got, “Serketina li Kobanê bi
dest ket, ne tenê ji bo gelê Kurd,
serketina tevahiya mirovahiyê ye
li dijî çeteyên dijminê mirovahiyê
DAIŞ’ê.”
‘MODELA AŞTIYÊ YA LI
ROJAVA BI PÊŞ DIKEVE’
Ji Senatoya Belçîkayê Anne-Marie Lizin jî beşdarî konferansê bû û
got, “Ji roja destpêkê ve em dizanin
ku hûn têkoşîneke çiqasî zehmet
dimeşînin û li ser navê mirovahiyê
ji ber vî şerê hûn bi ser ket, spasiyên
xwe pêşkêşî we dikim.” Lizin ragihand ku li Kobanê ‘şerê ji bo mi-
rovahiyê’ hatiye dayîn û anî ziman
ku modela li Rojava bi pêş dikeve jî,
modeleke aştiYê ye dikare ji tevahiya Rojhilata Navîn re bibe mînak.
Lizin nerazîbûn nîşanî ragirtina
PKK’ê di ‘lîsteya rêxistinên terorê’
da û got, “Rewşeke normal nîne. Ji
bo PKK ji lîsteyê bê derxistin em di
nava hewldanan de ne.”
‘DIVÊ MEQAMÊN
FRANSAYÊ BI BERPIRSYARÎ RABIN’
Ji Partiya Çep a Fransayê Alain
Billion jî got, “Ez jinên Kurd ên
li Kobanê li dijî barbar, paşverû
û faşîstan bi lehengî li ber xwe
dan pîroz dikim. Her wiha ji bo
kifşkirina kujerên sê jinên Kurd ên
şoreşger li Parîsê, pêwîste meqamên
Fransayê wezîfeya dikeve ser milê
xwe bicih bînin.”
Sekreterê Giştî yê Partiya Komunîst a Fransayê Pierre Laurent,
Parlamenterê Partiya Keskan Sergio Corronnado, Parlamenterê Partiya Sosyalîst Gerard Bapt, Şaredarê
Herêma 10. a Parîsê Remi Ferad ên
tevlî konferansê bûn, bi peyameke
hevpar serketina Kobanê silav kirin
û xwestin PKK ji ‘lîsteya rêxistinên
terorê’ bê derxistin.
HEVDÎTINA BI
HOLLANDE RE
Hevseroka PYD’ê Asya Ebdullah
diyar kir ku bi serketina Kobanê re
têkoşîna mafdar û rewa ya Kurdan
derketiye holê û hêzên navneteweyî jî wê ji niha û pê ve bi nêrîneke
cuda li Têkoşîna Azadiyê ya Kurd
binêrin.
Li ser pirseke rojnamevanekî
Fransayî Ebdullah, der barê hevdîtina wan bi Serokkomarê Fransayê
François Hollande re agahî da. Ebdullah diyar kir ku Hollande ji ber
têkoşîna li dijî DAIŞ’ê ew pîroz
kirine û ji wan re gotiye, “Di dema
pêş de danûstandinên me yên bi rayedarên PYD’ê re wê dewam bikin û
Medico: Li Kobanê ji bo bingeha tibî korîdor şert e
Saziya alîkariya tibî ya navneteweyî Medico International da xuyakirin, ku li gel xebatên ji nû ve
avakirina Kobanê, ji bo xizmetên
tibî destpê bikin, vekirina korîdora
însanî şert e.
Li dû azadkirina Kobanê di encama berxwedaneke zêdeyî 4 mehan de, ji bo ji nû ve
avakirinê xebatên tespîtkirina xisarê dewam
dike. Li bajêr, bingeha tibî hema bêje nîne.
Saziya alîkariya tibî ya navneteweyî Medico
International da xuyakirin, ku li gel xebatên
ji nû ve avakirina bajêr, ji bo xizmetên tibî
destpê bikin, vekirina korîdora însanî şert e.
Xebatkarê Medico International Martîn
Glasenapp ku piştî azadkirina Kobanê çû
herêmê, der barê pêwîstiyên tibî yên li bajêr
de agahî da kovara Der Spiegel.
Martîn Glasenapp ji Martîn Maxwîll ê ji
Spiegel Online re axivî, bal kişand ser rewşa
dawî ya însanî ya li Kobanê û xwest, ji bo
alîkariya tibî û însanî korîdorek bê vekirin.
Endamê Medico ragihand ku bi deh
hezaran penaberên ji ber êrîşên DAIŞ’ê
xwe li Bakurê Kurdistanê girtin ji bo vegerin li ser xetê sekinîne û anî ziman ku ji ber
xisara mezin a li bajêr, veger niha ne pêkane. Martîn Glasenapp da xuyakrin ku li
gel kelûmelên înşaetê, ji bo rakirina xirbeyê
li bajêr maşînên pêwîst jî nînin û di mijara
xwarinê de bal kişand ser kêmasiyên heyî.
JI BO AMBÛLANSEKÊ 4 MEHAN
JI ALIYÊ WALÎTIYA RIHAYÊ
VE HATIN SEKINANDIN
Glasenapp diyar kir ku li naxa xirbeyên
Kobanê, tevî bombeyên neqediyane û
madeyên teqemeniyê, hînê li hin taxan cesed
hene û anî ziman ku ji bo ji nû ve avakirina
jiyana li bajêr pêwîstî bi lezgînî bi korîdora
alîkariyê heye.
Glasenapp da zanîn ku ji aliyê derbaskirina alîkariyên ji bo Kobanê ve Walîtiya
Rihayê gelekî astengiyan derdixîne û diyar
kir ku wan hefteya bihurî ambûlansek ji bo
Kobanê anîbûn, lê belê piştî rawestandina 4
heteyan destûr dan ku derbas bibe.
Glasenapp ji bo Kobanê daxwaza vekirina korîdora însanî dubare kir û anî ziman
ku tevî kelûmelên alîkariya tibî, pêwîstiyeke
mezin bi alavên înşaetê jî heye.
JI BO VEGERA BI DEH HEZARAN
MIROVÎ JI NÛ VE AVAKIRIN
Û BINGEHA TIBÎ ŞERT E
Martîn Glasenapp da zanîn ku li gundên derdora Kobanê pevçûn dewam dikin
û her roj şervanên birîndar tên bajêr û got,
“Nexweşxane li xisareke mezin rast hatin.
Bi tenê du ‘nexweşxaneyên jêrzemînê’ hene
û li vê derê hejmareke gelekî kêm doktor ev
5 meh in xizmetê didin. Yanî bi tenê dikarin
dest li rewşên lezgîn werdin.”
Martîn Glasenapp diyar kir ku bi deh
hezaran Kobaniyên xwe li Bakurê Kurdistanê girtine, ji bo vegerê li ser sînor disekinin û got, “Lê belê rêveberiya bajêr rica
ji van mirovan kir ku bi lez vengerin, ji ber
ku ji bo van mirovan bingeheke têrker nîne”
û bal kişand ser girîngiya xebatên ji nû ve
avakirina bajêr.
WEKE GAVA DESTÊPÊKÊ
WARGEHEK JI KONAN
DIKARE BÊ AVAKIRIN!
Glasenapp da zanîn ku rêveberiya bajarê
Kobanê li gel xebatên tespîtkirina xisarê, li
ser planên ji nû ve avakirina bajêr jî dixebite
û got, “Ji bo vê jî gava destpêkê dikare avakirina wargeheke ji konan be. Eger bi deh
hezaran mirov vegerin, pêwîstî ne tenê bi
sîstemeke elektrîkê, av û xwarinê, di heman demê de pêwîstî wê bi bingeheke tibî
jî hebe.”
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
8
DESTANA KOBANÊ
ADAR JIYAN-Azadiya Welat
Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê
navbera du aliyên dijber neyê dîtin.
Divê tenê wekî şerê navbera çeteyên
DAIŞ’ê û YPG/YPJ’ê neyê dîtin. Divê
tenê wekî şerê navera du hêzên
lêkneker neyê dîtin
Pêngava Rojava û raperîna ku li hemberî hemû hovîtiyên serdema nû yên ku bi
destê DAIŞ’ê li Koban û Şingalê pêk tên,
digel vîneke bêhinkûf û serhildêr, ji ruhekî
mirovhez û aştîxwaz dipale. Ev ruh, ruhê
mirovahiyê yê ku di şexsê lehengên Kobanê
de aj dide ye. Ev ruh, ruhê ku ji kakilê bîrdoza tevgera azadiyê dinisile ye. An na tu
hêz û qewet nikaribû xwe li hemberî kirêtiyên pergala mêtinger û alîgir û nûnerên wê
yên kujer û paşverû yên vê serdemê ragirta
û hebûn û xwebûna xwe biparasta.
Kirdeya vê serkeftinê
Kobanê, bi pêşengiya YPG/YPJ’ê bi bîr
û baweriyeke xurt û feraseteke mirovane
derket rê. Li gorî hizra tevgera azadiyê helwest girt, xwe bi rêxistin kir û li ber xwe
da. Bi saya vîneke bêhinkûf û têkoşîneke
bêhempa bi ser ket. Bêguman, di vî şerî de
keda gelek kes û hêzên pejnkar û mirovhez
jî nayê jibîrkirin. Belê kirdeya vê serkeftinê
dîsa tevgera azadiyê bi xwe ye. Kobanê bi
ruhekî mirovane û aştîxwaz rabû ser piyan.
Kobanê, bi ruhê azadî û serxwebûnê da ser
riya mirovbûnê. Kobanê, bi ruhê azadiya jinan û hestyariya zarokên dinyayê tevdigeriya. Kobanê, bi pejnkariya neteweyeke azad
û demokratîk serî hilda. Kobanê bi mebesta
çareseriya pirsgirêkên demê, li ber xwe da.
Kobanê, ji bo parastina hemû nirxên mirovahiyê ku di şexsên gelên bindest (kurd, ereb,
ermenî, turkmen, asûrî, suryanî, keldanî û
hwd.) de serî hildaye, têkoşiya û bi ser ket.
Serwer û serdestên dinyayê
Pergala dinyayê ya hikumdar, li ser hîmê
mêtingeriyê ango hemû xislet û xisûsiyetên
hovîtiyê ava bûye. Serwer û serdestên din-
yayê, jiyana xwe ji duh heta îro li ser riknê
zilm, zorî û neheqiyê domandine. Di bingeha şer û pevçûnên wan de her gav azweriya
dagirkirin, talankirina welatan û mêtingeriyê heye. Ew hêz û alî, xêra mirovahiyê qet
naxwazin û tu carî bê şer û pevçûn natebitin. Her gav û her dem alav û amrazên şer û
mêtingeriyê hildiberînin û alavên herî tund
û dijwar jî di şer û pevçûnên navbera gelan
de bi kar tînîn. Heman hêz, li hemberî liv û
tevgerên mirovane yên berxwedêr û azadîxwaz, sîxur, piyon çeteyên xwe derdixin pêş
û piştgiriya wan dikin. Siyaseta wan herêm
bi herêm diguhere. Kîjan, kes, hêz û alî
tevger pergala wan a mêtinger û paşverû biparêzin û di suxreya wan de bin, an jî siberoj
û hikumdariya wan misoger bikin, wan dihebînin û dihefidînin.
Li gorî wan, binpêkirina mafên
mirovan, dijminahiya gelan,
astengkirina jiyanê asayî ye
Ji bo wê, parastina berjewendiyên xwe û
mayîndebûna pergalê esas digirin. Ji bo kirin û kiryariyên rêxistin û tevgerên ku di bin
sîwana wan de dicivin û di suxreya wan de
dixebitin her tişt meşrû (rewa) ye. Li gorî
wan, dagirkirina gund û bajaran, talan, xesp
û rapêçkirina mal û milkê mirovan heq e. Li
gorî wan, serjêkirina mêran, destdirêjkirin
jinan, kuştina zarokan misteheq e. Li gorî
wan, binpêkirina mafên mirovan, dijminahiya gelan, astengkirina jiyanê asayî ye.
Taliya her şerî
Îro li Rojhilata Navîn DAIŞ’ê ev rol û
rista dawî daye ser xwe û pergala dinyayê
ya paşverû û hoveber diparêze. DAIŞ, hêza
xwe ji pergala kevneparêz û hizr û ferasetên
talanker, paşverû yên qirnê dawî werdigire
Tu eleqeya wê, ne bi ola îslamê re heye
ne jî bi ometa Muhammed re. Wekî ku tê
zanîn, ometa îslamê jî di nav de hemû gelên
Rojhilata Navîn, ji hêla hêzên dagirker
û mêtinger ve tên eciqandin. Ax, welat û
erdnîgariya wan tê dagirkirin. Sererd û
binerda wan, dewlemendiya wan, çand û
şaristaniyên wan tên talankirin. Belê mixabin şer û pevçûnên ku li ser vê erdnîgariyê
diqewimin, hemû bi şer û pevçûnên ku di
navbera gelên misilman de pêk tên bi encam dibin. Di van şeran de ne tu sûd û havil
digihîje gelên hêrêmê û ne jî feydeya wê li
mirovahiya cîhanê dibe. Taliya her şerî, dijminahiya gelan, talan, kuştin û dagirkirin e.
Rûxandin û têkbirina feraseta ku pişta xwe
dide pergala stembar û mêtinger, ne tiştekî
hêsan e. Ji bo serkeftinê ramaneke analîtîk,
vîneke xurt, baweriyeke tebût û bîrdoziyeke
resen û afirîner divê. Ev xislet û taybetmendî hemû di bîrdoziya tevgera azadiyê û
têkoşerên wê de mewcûd in.
Şerê navbera heqî û neheqiyê
Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navbera
du aliyên dijber neyê dîtin. Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navbera DAIŞ’ê û YPG/
YPJ’ê neyê dîtin. Divê şerê Kobanê tenê
wekî şerê navera du hêzên lêkneker neyê dîtin. Divê baş bê zanîn ku şerê Kobanê şerê
navbera hovîtî û mirovatiyê ye. Carekê şerê
Kobanê, şerê navbera zalim û mezlûman e.
Şerê navbera heqî û neheqiyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera serdestî û bindestiyê ye.
Şerê Kobanê, şerê navbera wijdan û bêwijdaniyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera hebûn û nebûnê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera
şarezahî û kevnperestiyê ye. Şerê Kobanê,
şerê navbera serbilindayî û serberjêriyê ye.
Şerê Kobanê, şerê azadî û koletiyê ye.
Pêngava aştî, aramî û ewledariyê
Pênagava Kobanê, pêngava aştî, aramî û
ewledariyê ye. Pêngava Kobanê ji bo hemû
mirovên şoreşger, aştîxwaz, navneteweyîparêz, sosyalîst, çepgir û mirovhez pêdivî
ye. Kesên ku bi vî ruhê tevbigerin ne pêkan e ku bi sernekvin. Ji bilî şervanên ku di
eniya şer de li ber xwe didan tu kesî bawer
nedikir ku di demeke kurt de Kobanê ji
destên çeteyên DAIŞ’ê derkeve û di demeke
nêz de şoreşa sedsalê pêk were. Ev serkeftin
tenê ne mizgîniya xêrê ye; her wiha ji bo
ewledariya gelên Rojhilata Navîn û siberoja
mirovahiya cîhanê jî qinyateke xurt e. Riya
serkeftinê di qinyat û baweriyeke xurt re
derbas dibe. Vîna mirov hemû astengiyan
derbas dike. Têkoşer, bexwedêr û gernasên
Kobanê ev yek bi dinyayê dan qebûlkirin û
destana serhildan, berxwedan û serkeftina
azadiyê bi keda xwe, bi xwîn û xwêdana
xwe nivîsandin. Serkeftina Kobanê tenê ne
serkeftin û destkeftina gelê kurd û gelên rojhilata navîn e; ew, serkeftin û destkeftina
mirovahiyê bi xwe ye.
Bi ruhê Kobanê hebûnê diparêzin
JI BO rûxandin û têkbirina pergalên
paşverû û deremirovî, pêdivî bi bîr û baweriyeke xurt û doz û bîrdozeke nû, nûjen û
pêşverû heye. Ev bîrdozî, bîrdoziya tevgera
azadiya gelê kurd e. Bîrdoziya tevgera
azadiyê, tenê tiştekî nû û resen nabêje; her
wiha ew tiştê ku dibêje û diparêze, bi destên
xwe pêk tîne. Bo nimûne, gelek liv, tevger û
livbaziyên dîrokî behsa azadiya jinan kirine.
Gelek ramanwer û ramyariyên dîrokî behsa
wekhevî aştî û azadiyê kirine. Belê tu ji wan
jî bi qasî tevgera azadiyê, azadiyê jinan derbasî kardariya jiyanê nekirine. Tu ji wan jî
bi qasî tevgera azadiyê girîngî nedane jiyana azad û mafên mirovan neparastine. Tu
ji wan bi qasî tevgera azadiyê jiyana komunal û şêwirmediya civaka azad û pevrehiya
gelan dernexistine pêş. Tu ji wan bi qasî
tevgera azadiyê girîngî nedaye ekolojiyê
(hawirparêziyê) û ji bo parastina xwezayê
seferber nebûne. Tevgera azadiyê ne dişibe
tevger û ferasetên çûyî û ne jî yên îroyîn.
Ew, bi hemû reseniya xwe, çarenameya çareseriyê destnîşan dike û deriyekî xêrê li
ber mirovahiyê vedike. Nîşane û sembola
vê çarenameyê pratîka Kobanê ye. Kobanê
hemû pûxteyên (kakilên) demokratîkbûna
Rojhilata Navîn û hemû gelên herêmê di
xwe de dihewîne. Di kantona Kobanê de,
çeq û muheseleya hemû nirx û hêjahiyên
mirovahiyê xwe didin der. Di ruhê kantona
Kobanê de, heramkirin, xeyidandin, dehfandina gel û aliyan nîne. Her kes û her alî
dikare hebûn û xwebûna xwe biaparêze. Di
ruhê Kobanê de ne mêtingerî, ne olperestî, û
ne jî nijadperestiya paşverû heye. Ji bo wê
ye ku em dibêjin ruhiyeta Kobanê bi hemû
hêza xwe dexma xwe li demê dide û digel
çareserkirina pirsgirêkên herêmê bi pejnkariya pirgirêkên dinyayê jî tevdigere. Ji bo
wê ye ku tevgera azadiyê dibe hedefa êrîşên
pergala mêtinger a dinyayê, çete û alîgirên
wê yên paşverû. Ji bo wê ye ku berxwedana
Kobanê ji hêla hemû hêzên paşverû, nijadperest û olperest ve wekî tevgereke
cirnexweş tê dîtin
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
7
ZİMAN Û NİVÎSA ARAMÎ
Amed Tîgrîs
Zimanê aramî di koma semîtî de
ye. Di heman komê de erebî û
hebrî jî hene û her du gelek nêzîkî
hev in. Hinek kes aramî û ermenî
tevlihev dikin. Tu eleqeya aramî
û ermenî bi hev re tune ye. Her
yek zimanekî cuda ye û aramî
zimanekî qedîm e. Aramî beşeke
lidiyanî ye. Aram di Tewratê de
tê wateya navbera her du çeman. Ewropî ji axa navbera çemê
Dîcle û Firatê re Mezopotamya û
bi zimanê aramî jî ji navbera axa
van her du çeman re “Aram-Naharaîm” dibêjin.
Berî mîladê di navbera salên 1200 -700’î
de bi navê Aram Şam Împaratoriya Aramî
hebû û bajarê Şamê paytextê dewleta AramŞamê bû. Hezar sal berî mîladê zimanê
aramî ji zimanê fenîkî cihê dibe. Zimanê
aramî di nav xwe de dibe pênc beş: Aramiya
kevn (bz 925 -700), aramiya fermî (bz 700
-300), aramiya navîn (bz 300 -100), aramiya dereng (pz 100 -1200), aramiya modern
(pz 1200 – didome). Di serdema asûriyan
de aramî û akadî ligel hev zimanê fermî yê
Împaratoriya Asurî bû. Li gorî încîla swêdî
ya ku di sala 2000’an de hatiye çapkirin, di
dema Hezretî Îsa de, li herêma Rojhilata
Navîn çar ziman dihatin axaftin.
Diya îsa bi xwe bi aramî dipeyiviya. Îsa
bi aramî, yewnanî, hebrî û akadî dizanibû.
Hakimê ku cezayê çarmixê da Îsa di dadgehê de, bi yewnanî dipeyivî. Navê wî Pontius
Pilatus bû. Her wiha Îsa jî bersiva dadger
bi yewnanî dida. Di serdema aramî de bi
tenê tîpên dengdar hebûn û yên dengdêr hîn
nehatibûn dîtin. Piştre aramî dibe dubeş:
Aramiya Rojhilat û aramiya Rojava yan jî
Hîndî û hebrî. Piştre ji hîndî jî erebî peyda
dibe. Ji derî van her du beşan gelek zarava û
devokên aramî jî hene. Niha bi tenê Suryanî
nivîsa aramî bi kar tînin. Nivîsa suryaniyan
ji 22 tîpan pêk tê û nivîseke dengdar e.
Dengdêr tune ne, li ser û bin tîpên dengdar diakrit (xal û xêzikan) datînin. Tîpên
bi diakrit wekî dengdêr dixwînin. Hinek
rewşenbîrên me yên Başûr ji abjada (alfabeya) ku ew îro bi kar tînin re dibêjin “ne
alfabeya erebî ye, alfabeya aramî ye.” Ev
ne rast e. Dema mirov abjada aramî û erebî
dide hember hev alfabeya ku ew îro bi kar
tînin alfabeya erebî ye. Ji ber ku di navbera
HEQÎQETA JIYANÊ
KUDBETTÎN ÇOBAN
Êdî tu kes, tu mêtinger, tu
desthilatdar, tu xwînmij, tu
berjewendîperest nikarin bigihîjin armanca xwe. Lewme êdî
gihîştina heqîqetê heye Heqîqet jiyana rast e. Gihîştina heqîqetê
bi rêbaza lêgerînê derdikeve holê. Çawa
ku rêwiyek ji bo bigihîje armanca xwe
jê re rê pêwîst be, ji bo mirov jî bigihîje
rastiya xwe rê û rêbaz hewce ye. Di nava
civakê de çand jî heqîqetek e. Yên ji çand
û rastiya xwe dûr bikevin, demek şûnde ji
heqîqetê jî dûr dikevin û tu wateya jiyanê
namîne. Ji ber ku mirov hemû hêza xwe ji
rasteqîniyê digire. Lewma rasteqînî mirov
digihîjine nîrwanayê. Ya mirov xurt dike
di rastiya xwe de çand e, birdozî ye, ziman e, sinc e û felsefeya civaka ku mirov
jê hatiye, ye. Ger ku ev rastî di nava civakê de neyên jiyîn wê demê lawazî dest pê
dike û rastiya jiyanê û nirxên jiyanê hêdî
hêdî dûr dikevin. Wekî ku “Her giya li ser
koka xwe şîn dibe” ye.
Lewma mirov di biçûkatiya xwe de li
ser esasê çand û baweriya xwe dijîn. Ew
jî rasteqîniya jiyana me ye. Xwenasîn di
rastiya civaka ku mirov di nav de mezin
bûyî û jiyîn e. Mirov jî weke; “Her giyayê li ser koka xwe şîn bûyî ye.” Mirov jî
weke mînaka giya ye. Yanî her kes li gorî
rastiya nirxên xwe û heqîqeta xwe dijîn.
Heqîqeta wî civaka wî ye. Kokê xwe di
nava civaka xwe de vedaye. Jiyan jî li gorî
heqîqeta civaka ku jê hatiye ye. Xwenasîn
jî dîrokê dest girtine. Ger mirov rastiya
xwe ji dîrokê negere, gihîştina heqîqetê
ne gengaz e. Heqîqet di dîroka mirovahiyê
de xwe veşartiye. Dîrok bi xwe rastiya
civakê ye. Civakê koka xwe di dîrokê de
vedaye. Wê demê lêgerîna me ya heqîqetê
dê bi dîrokê bê dest girtin. Yanî xwenasîn
jî gihîştina heqîqetê ye. Her zîndiyek di
nava xwezayê de li gorî rastiya xwe hemû
pêdivî û karên xwe tîne cih.
Taybetmendiyên mirovan jî yên zindi-
yên din cuda dike, civakbûyîna mirov e.
Mirov dûrî civakê nikarin bijîn. Lewma
li hemberî xeteran nikarîbûye tenê bi serê
bijî, nikarîbûye parastina xwe bike, nikarîbûye pêdiwiyên xwe bîne cih. Lewma
civakê û kesî/ê mirov nikare hev cuda
binirxîne, yan jî ji hev qut bike. Weke darê
û axê hev temam dikin. Yanî civak û kes
ji hev temam dikin. Ev rewş jî di heman
demê de heqîqeta civakbûyînê ye. Civakbûyîn çawa ku hêza xwe kesî/ê digire,
kesî/ê jî hêza xwe civakbûyînê digire.
Kesên azad yên ji bo civakê, azadiya civakê tevgeriyane de derdikeve pêşberî mirov. Yên tenê ji bo xwe tevdigerin hemû
jiyana wî ez û ez an jî ezperestî ye lê heta
demekê şûnde ew jî nikari bi tenê serê xwe
bijî. Ji bo civakê yên herî esasî çi ne? Ji
bo civakê yên herî esasî sinc e, karevanî
ye, komunalîzma demokratîk e, parastina
rewa ye, hilberîna hevpar û hwd. e. Yên
bingeha civakê ava dikin ev in. Yên civakê
azad dikin ev in. Mînaka herî şenber wekî
ku di rastiya gelê me yê Şengalê de tê jiyîn
e. Li ser esasê çanda qedîm û ola êzidîtiyê
alfabeya aramî û erebî de ferqên gelek mezin hene. Abjada aramî 500 sal berî ya erebî derketiye û wekî me li jor jî destnîşan
kir. Abjada erebî piştî 500 salan ji ya hîndî
hatiye girtin. Bi vê zanîna şaş dijminatiya
alfabeya kurdî ya latînî dikin. Kesê ku nizanibe dê bêje qey alfabeya ku îro li Başûr û
Rojhilat tê bikaranîn xas û xweser alfabeya
kurdî ye. Lê bi rastî xas û xweser alfabeya
erebî ye û çend tîpên kurdî lê hatine zêdekirin. Wekî ku Celadet Bedirxan çend tîpên
kurdî li alfabeya latînî zêde kiriye.
de heqîqet tê jiyîn. Lewma tu carî rastiya
xwe, ola xwe, baweriya xwe, çanda xwe,
jiyana xwe ya komunal dur neketine. Her
tim heqîqeta xwe jiyan e.
Her tim çanda kurdîtiyê parastine. Tu
carî ji çanda Zerdeştê Kal qut nebûne. Her
awayî parastine li hemberî gelê qedîm, her
tim qirkirin hatiye meşandin. Tu carî bejewendiperest, xwînmij û desthilatdaran
nehiştine bi ser xwe ve bên. Ji ber vê yekê
jî her tim bê parastin mane. Dayikan, bavan, zarokan û keçên kurdan kuştine, dil
girtine û îşkence lê kirine. Lê tu caran wan
ji heqîqeta wan nikarîne qut bikin. Lewma
hêza xwe, çanda xwe Zerdeştê Kal digirin.
Bawerî û vîna xwe civaka xwe digirin.
Êdî dem dema pêşxistina yekitiya hevpar,
parastina hevpar û jiyana komunal e. Êdî
li ser esasên jiyana komunal avakirina
yekitî, wekhevî, azadî, demokrasî, parastina hevpar û cudahiya di nav xwe de jiyandin a bi hêz e. Êdî tu kes, tu mmtinger,
tu desthilatdar, tu xwînmij, tu berjewendîperest nikarin bigihîjin armancên xwe yên
qirêj. Lewma êdî gihîştina heqîqetê heye.
Heqîqeta bi jiyan heye. Heqîqeta jiyanê di
dilê me de rû daye. Kulîlk vebûye heqîqeta
jiyanê de. Geş bûye din ava civakê de jiyan. Heqîqeta jiyanê di derguşa mirovahiyê de şen dibe. Li ser rûyê me ken vedide
bi heqîqeta jiyanê.
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
6
Konferansa hiqûqê ya
navneteweyî bi dawî bû
darizandin piştî 11’ê Îlonê hatiye pênasekirin û da zanîn ku li ser daxwaza DYA’yê
Elmanya di carekê de nêzîkî vê daxwazê bû.
Stephen da zanîn ku dadgeha Elman bi
xwe jî qebûl kiriye ku madeya 129b bi
temamî ji ber sedemên siyasî hatiye danîn û
got: “Bi çavên terorîst li têkoşînên azadiyê û
ev yek jî bersiva ‘ev yek ne hiqûqî ye, tiştekî
siyasî ye’ dide me. Wê demê ev tiştek keyfî
ye û divê di dewleta hiqûqê de tine be.
JI BO MAFÊ BI XWE DIYARKIRINA
ÇARENÛSA XWE YA KURDAN
KONSENSUS TINE YE?
Konferansa hiqûqê ya navneteweyî ku bi pêşengiya MAF-DAD û
Azadî li bajarê Bonn ê Elmanyayê
hatibû destpêkirin bi dawî bû.
Konferansa hiqûqê ya navneteweyî ku
bi pêşengiya MAF-DAD û Azadî li bajarê
Bonn ê Elmanyayê hatibû destpêkirin bi
dawî bû. Konferansa Sêyemîn a Hiqûqa
Navneteweyî bi beşdariya parêzer û hiqûqnasên ji Kurdistan, Tirkiye, welatên Ewropa,
DYA û gelek welatên din pêk hat.
Di rûniştina îro ya konferansê de piştî
mijarên Lêgerîna Çareseriya Hiqûqî û
Polîtîk ya li dijî pênaseya terorê û lîsteyên
terorê, mijarên têkoşîna li dijjî gotinên “teror” û “terorîzmê” hate gotûbêjkirin. Nêzî
sed parêzer, hiqûqnas, civaknas û parêzvanên mafê mirovan tevlî konferansê bûn û
nêrînên xwe aşkera kirin.
Di beşa dawî ya konferansê de parêzerê
Elman Sönke Hilbrans axivî û da zanîn ku
divê PKK û HPG weke rêxistin û hêzên parastina rewa bên naskirin. Hilbrans da zanîn
ku di dozên li Elmanyayê li dijî Kurdan tên
meşandin de madeya 129b derdikevin pêş û
bi vî awayî endamên rêxistinê yên li derveyî
welat tên cezakirin. Hilbirans da zanîn ku
PKK û HPG şerekî rewa dimeşîne û bibîr
xist ku Kurd ji ber ku li rastî zextan hatin
bi awayekî mafdar serî li rêya çekdarî dane.
DADGEHÊN ELMAN NAXWAZIN
TERORA DEWLETA TIRK BIBÎNIN
Hilbrans da zanîn ku dadgehên Elman
naxwazin terora dewleta Tirk a li hemberî
Kurdan bibînin û got: “Li dijî ziman û siyaseta Kurdan zext hene. Dozên KCK jî beşek
ji vê yekê ye. Dadgehên Elman naxwazin vê
yekê bibînin. Dadgeh heta niha jî negihiştiye
wê astê ku çalakiyên Kurdan rewa bibînin.”
berî dadgehên Elman. Kuhn got: “Divê
PKK ji lîsteya terorê ya YE bê derxistin.
Lê ev çêbibe jî li Tirkiyeyê ti guhertinek
çênabe. Ji ber ku têkoşîneke siyasî heye û
tiştekî keyfî heye. Heta niha ji madeya 129b
tên darizandin.”
BAL KIŞANDIN SER BÊHIQÛQIYÊN
DADGEHÊN ELMAN LI
HEMBERÎ KURDAN DIKIN
DARAZA ELMAN NÎŞAN
DIDE KU NE REWA NE
Parêzer Stephen Kuhn ê ku ji bajarê
Frankfurtê tevlî konferansê bû û li Elmanyayê bi xebatên xwe yên ji bo rakirina qedexeya li ser PKK’ê tê nasîn axivî û bal
kişand ser mexdûriyetên Kurdan ên li hem-
Kuhn destnîşan kir ku di dozên li Elmanyayê li dijî Kurdan pêk tên de, gelek bêhiqûqî
hene û diyar kir ku her çendî dadgehên Elman sûcê mirovahiyê yê ku dewleta Tirk
dike dizane û dibîne bi awayekî yek alî
Kurdan didarizînin. Kuhn bi bîr xist ku
madeya 129b ya ku endamên PKK’ê tê tên
Di beşa encamê ya konferansê ya bi
sernava “Derfetên têkoşîna hiqûqî û siyasî
çawa tên pêşxistin” de Sekreterê Giştî yê
Yekîtiya Hiqûqnasan a ji bo Demokrasî û
Mafê Mirovan (EJDM) Thomas Schmidt û
ji Hollandayê Prz. Dundar Gurses tevlî konferansê bûn.
Prz. Dundar Gurses pêşî mafê axaftinê
girt û destnîşan kir ku Konseya Yekîtiya
Ewropayê her şeş mehan carekê lîsteya
rêxistinên terorîst rojane dike û li ser navê
hemû welatên Ewropayê diaxivin, li vê derê
dibêjin ‘Ti konsensuseke navneteweyî ya ji
bo diyarkirina çarenûsa xwe tine ye”. Gurses
destnîşan kir ku dibêjin ger tiştekî wisa hebe
jî ev yek nayê wê wateyê ku PKK nûnerê
siyasî yê Kurdan e. Gurses destnîşan kir ku
lîsteya terorê bi xwe mafan binpê dike.
BILA KANTONÊN ROJAVA
Û QIRKIRINA LI ŞENGALÊ
BÊN NASKIRIN
Dundar Gurses bal kişand ser kantonên
Kurdan li Rojava ava kirine û xwest bên
askirin û ji bo naskirina wan kantonan xebat bê meşandin û bal kişand ser girîngiya
xebatên hiqûqî ya ji bo naskirina kantonên
Roajva. Gurses da zanîn ku divê desteka ji
bo naskirina kantonên Kurdan ên li Rojava
berdewam bike û divê qirkirinên li Şengalê
bi fermî bên naskirin.
SCHMIDT: DIVÊ ARMANCA
SEREKE DERXISTINA NAVÊ
PKK’Ê JI LÎSTEYA TERORÊ BE
Sekreterê Giştî yê EJDM Thomas
Schmidt jî bi bîr xist ku sê jinên Kurd ên
şoreşger li Parîsê hatin qetilkirin û destnîşan
kir ku dewletên Tirkiye, Sûriye û welatên
din milîtanên Kurdan dikujin.
Schmidt destnîşan kir ku Kurdan dixin
girtîgehan, notralîze dikin û dixwazin bi
awayeke neheq têkoşîna wan tune bikin.
Schmidt ba kişand ser dozên siyasî yên li
hemberî Kurdan berdewam dikin û got ku
ew ê bi xwe tevlî van dozan bibe.
Schmidt got ku divê armanca sereke
ya xebatên wan ên huqûqî derxistina
navê PKK ji lîsteya rêxistinên terorîst be û
bal kişand ser girîngiya xebatên huqûqî.
Piştî axaftinan biryar hate dayin ku encanameya konferansê rojên pêş bê aşkerakirin.
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
5
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
4
Penaber li Derya Spî qefilîn, Heyeta Rêxistina Efûya
jiyana xwe ji dest dan
Navneteweyî hate Cizirê
Heyetek ji Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî ji
bo hin lêkolînan bike hate Cizîrê.
Li Îtalyayê, ku di koçberiya ber
bi Ewropayê de welatê jêderbasbûnê ye, drameke din a penaberan rû da. Di boteke li peravên
girava Lampedûsa hat rizgarkirin
de, ji zêdeyî sed penaberên tê
de herî kêm 20 kes qefilîn, jiyana
xwe ji dest dan.
Li Îtalyayê, ku di koçberiya ber bi Ewropayê de welatê jêderbasbûnê ye, drameke
din a penaberan rû da. Di boteke li peravên
girava Lampedûsa hat rizgarkirin de, ji
zêdeyî sed penaberên tê de herî kêm 20 kes
qefilîn, jiyana xwe ji dest dan.
Li gorî nûçeyên di medya Îtalya de cih
girt, ji boteke li peravên Lampedûsa hat
dîtin herî kêm 105 penaber hatin derxistin.
Lê ji van herî kêm 20 kes qefilîbûn, jiyana
xwe ji dest dabûn. Hat ragihandin ku 9 ji
penaberên rakirine navenda servîsa lezgîn a
li giravê, jiyana wan di xeteriyê de ye.
Hat ragihandin ku penaber ji welatên
Afrîkayê hatine û li Lîbyayê li botekê
hatine siwarkirin û şandin. Tê gotin, ku
Derya Spî ku pêlên mezin lê radibe, penaber asê mane û piştre bi rêya telefona satalaytê alarm dane yekîneyên ewlekariya
peravê yên Îtalyayê.
Lê belê dema ku yekîneyên Îtalyayê xwe
gihandin cihê bûyerê ji 105 penaberan herî
kêm 20 kesan jiyana xwe ji dest dabûn.
Li gorî nûçeyên medya Îtalyayê doktor
bi fikar in ku hejmara miriyan zêde bibe.
Li Derya Spî di mehên zivistanê de bi
qasî 8 metreyan carna pêlên avê radibin û
kêm caran germahiya hewayê derdikeve ser
pileya 0. Li gorî daneyên Wezareta Karên Hundir a Îtalyayê, bi tenê di meha Çileyê de 3
hezar 500 penaber derbasî Îtalyayê bûn. Ev
hejmar di sala bihurî de bi qasî 170 hezar
bû.
Tê gotin ku di nava 2 salên dawî de hejmara penaberên li Derya Spî jiyana xwe ji
dest dane, 20 het 25 hezar e.
NY: Di şerê navxweyî yê li
Başûrê Sûdanê de bi deh
hezaran kes mirin
Bîlançoya şerê ku ev saleke li
Başûrê Sûdanê ku di 2011’an de
ji Sûdanê serxwebûna xwe bidest
xist, didome, fikaran zêde dike. Li
gorî Neteweyên Yekbûyî (NY) hejmara kesên di şerê navxweyî de
jiyana xwe ji dest daye gihiştiye
deh hezaran.
Bîlançoya şerê ku ev saleke li Başûrê
Sûdanê ya di 2011’an de ji Sûdanê serxwebûna xwe bidest xist, didome, fikaran zêde
dike. Li gorî Neteweyên Yekbûyî (NY) hejmara kesên di şerê navxweyî de jiyana xwe
ji dest dane gihiştiye deh hezaran.
Di 2013’an de di navbera Serokdewlet
Salva Kîîr û alîgirê wî yê berê Rîek Machar
de pevçûnan destpê kiribû sala buhrî rê
li ber texrîbatên cidî vekiribû. Alîkarê
Sekreterê Giştî yê berpirsê mafê mirovan ê
NY’ê Ivan Sîmonovîç da zanîn ku hejmara
kesên ku jiyana xwe di şerê navxweyî de ji
dest dane gihiştiye deh hezaran.
Sîmonovîc da zanîn ku ne hêsan e ku
hejmarek teqez bidin, lê behsa bi hezaran
mirinan tê kirni û îhtîmalek mezin ev bi deh
hezaran e.
Sîmonovîc got ku bandora şerê navxweyî li welatên ku dest guherîne zêdetir giran e û wiha axivî: “ Li herêma Unîty û Nîl
a Jor û bajarên Bentîu, Malakal û Jongleî
windahiyên can zêde ne.”
Sîmonovîc zêdebûna hejmara penabarên
li kampên NY’ê yên van herêman nîşan da
û destnîşan kir ku li Bentîu 50 hezar, li Juba
30 hezar û li Malakal herî kêm 20 hezar penaber dijîn.
Rêveberê NY’ê da zanîn ku ji bo berpirsên sûcên mirovahiyê bên cezakirin divê
xalên der barê ‘Bila berpirsên şer bên darizandin’ a der barê lihevkirina aştiyê ya wê
bê îmzekirin jî, bên zêdekirin.
Heyetek ji Rêxistina
Efûyê ya Navneteweyî ji
bo hin lêkolînan bike hate
Cizîrê.
Li navçeya Cizîrê ya
Şirnexê endamên Şaxa Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî ya Tirkiyeyê Andrew
Gardner û Murat Çekîç ji bo
lêpirsina bûyerên Cizîrê ligel
gelek saziyan hevdîtin pêk
anîn
Heyeta ji Gardner û Çekîç
pêk tê der barê bûyeran de
agahî ji saziyan girtin. Heyet
ji bo lêpirsinê çû cihê ku
zarokê 12 salî Nîhat Kazanhan ê di 14›ê Çileyê de ji aliyê polîsan ve hatibû qetilkirin û lêkolîn kirin. Her wiha
heyet çûn serdana malbatên
zarokên Nîhat Kazanhan û
Umît Kurt ên ji hêla polîsan
ve hatibûn qetilkirin.
Heyetê piştî serdanên xwe
yên li navçeyê diyar kirin
ku ew ê der barê bûyerê de
raporek amade bikin.
Skandala revandina bacê, SwissLeaks
Li gorî lêkolîneke ku nêzî 60
saziyên çapemeniya navneteweyî
meşandiye, nêzî 180.6 mîlyar
Euro pere bi awayekî veşarî ji
hesabên bankaya HSBC’ê ya
Swîsreyê re hatiye veguhestin.
Li gorî lêkolîneke ku nêzî 60 saziyên çapemeniya navneteweyî meşandiye, nêzî 180.6
mîlyar Euro pere bi awayekî veşarî ji hesabên bankaya HSBC’ê ya Swîsreyê re hatiye
veguhestin.
Li gorî agahiyên ketine destê rojnameya Fransiz Le Monde li bankaya Swîsreyê hesabê 100 hezar muşteriyê navneteweyî
û 20 hezar şîrketên biyanî heye. Le Monde,
agahiyên bidestxistin ragîhandin Konsorsîyuma Rojnamegerên Lêkolîner ya li Washîngtonê.
Konsorsiyumê ev agahî di nav de İngiliz
The Guardian, Elman Suddeutsche Zeitung jî
heye bi 60 saziyên çapemeniyê ya navneteweyî re parve kir.
Lêkolîna ji aliyê 154 rojnamegerî ve hatiye
kirin, pereyê ku di navbera 2006 û 2007’an de
bi awayekî veşarî bo bankaya Swîsreyê hatiye
kirin, dihundirîne.
Rojnameya Fransî di vê mijarê de dosyayek berfireh weşand, navdarên di lîsteyê
de cih digirin û pereyê bi veşarî veguhestine
deşîfre kir. Tê gotin ku bi giştî 180.6 mîlyar
Euro pere ji ser Cenevreyê bi awayekî veşarî
Serokên DDB û
Dadgeha Bilind
hatin hilbijartin
Serokên DDB û Dadgeha Bilind ji ber
temendirêjiyê teqawît bûn. Ji bo Serokatiya
DDB Zuhtu Arslan û ji bo Serokatiya Dadgeha Bilind jî Îsmaîl Ruştu Cîrît hatin hilbijartin.
Serokên DDB û Dadgeha Bilind ji ber
temendirêjiyê teqawît bûn. Ji bo Serokatiya
DDB Zuhtu Arslan û ji bo Serokatiya Dadge-
hatiye revandin. Ji bo vê skandala nû navê
“SwissLeaks” hat danîn.
Konsorsiyumê da zanîn ku ev revandina
bacê ji aliyê HSCB’ê ve hatiye qebûlkirin û
heta hatiye teşwîqkirinê. Konsorsiyum da
zanîn ku Fransa 5’emîn welatê ku herî zêde
pereyan bo bankaya Swîsreyê veguhestiye.
Hunermend, navdar, patron, bazirganên
çekan û siyasetmedar, serokên dewletan di
nava kesên bac revandine de cih digirin. Di
nava kesên bac revandin de mîzahvan Gad
Elmaleh, karsaz Jacques Dessange û Arlette
Ricci balê dikişîne.
Di nava kesên navê wan derbas dibin de,
Qiralê Fasê 6. Muhammed, Qiralê Urdunê II.
Abdullah, keça serokwezîrê berê yê Çînê Li
Xiaolin jî heye.
Her wiha manken McPherson, kreatris Diane von Furstenberg, aktris Joan Collins, ji
camîaya sporê Valentino Rossi an jî Michael
Shumacher, aktorê Amerîkayî John Malkovich jî di lîsteyê de cih digire.
ha Bilind jî Îsmaîl Ruştu Cîrît hatin hilbijartin.
Ji bo Serokatiya Dadgeha Destûra Bingehîn (DDB) ku bi teqawîtbûna Haşim Kiliç a
ji ber temendirêjiyê vala dibe, hilbijartin hat
kirin. Di encama hilbijartinê de Zuhtu Arslan
hat hilbijartin. Di tûra destpêkê ya hilbijartinê
de Arslan 11 ji dengê 17 endaman stend û
wê ji bo 4 salan wezîfeya Serokatiya DDB
bimeşîne.
Ji bo Serokatiya Dadgeha Bilind jî, ku bi
teqawîtbûna Alî Alkan a ji ber temendirêjiyê vala dibe, hilbijartin aht kirin û Serokê
Daîreya Ceza ya 13. Îsmaîl Ruştu Cîrît bi
wergirtina 280 dengî re, bû Serokê Yekemîn
ê Dadgeha Bilind.
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
Bajarê Berxwedanê
Kobanê Dê Ji Nu ve
Bê Avakirin
Yek ji nûçegihanê Telgrafê
Erem Kansoy jibo xwendevanên
rojnameyê çû Kobanê û bi
wêneyan rewşa Kobanê ji me re
ragihand.
Piştî berxwedana 134 rojan Kobanê
ji çeteyên Daîşê bi tevahî hat paqij kirin. Ji wêneyan tê xûya kirin ku li bajêr
yek avahî li ser lingan nemaye, ne xelete ku em bibêjin ´li Kobanê kevir li
ser kevir nemaye´. Tê xûya kirin ku
ji nu ve avakirina bajêr dê gelek dem
bistîne û gelek zehmetiyên wê hene.
Wekî tê zanîn çeteyên Daîşê bi çeken giran êrîşî Kobanê kiribûn û bajar
bi giştî xistibûn hedefa bombeyên giran. Wekî din jî bomberana balafirên
koalisyonê jî gelek bandor lê kiriye.
Ji van her du sedeman Kobanê mîna
bajarekê kavil maye.
Wekî din tê xûya kirin ku hîna
bi sedan laşên terorîstên Daîşê hîna
li kolanên Kobanê ne. Bi alîkariya
şaredariya Pirsûsê û Kobanê komîteyeke hevpar jibo paqijkirina laşên
çeteyan hatiya ava kirin û dest bi kar
kirine.
Li aliyê din jî komiteya ji nu ve avakirina Kobanê hatiye saz kirin û komiteyê dest bi xebatan kiriye. Komîteyê
banga alîkariyê li cîhanê kir û bi taybetî jî banga vekirina qorîdarê kir.
3
ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
PÊKENOK
Moza Sedsalî
Berî niha bi sed salî, cara yekem balafirek li ser asîmanên
Agirî re difire. Xelkê ku cara yekem vê balefirê dibînin, li hev
dinêrin û ji hev dipirsin: Ew dibe “kuro ev çi ye” yê din dibêje
“kuro ev çi ye”.
Kesek nizane bê eva difire çi ye. Biryar didin dibêjin ka
em herin cem aqilmendekî û ji wî bipirsin. Diçin cem û jê
dipirsin:
-Gelo eva li asîmanan difire çiye seyda?
Aqilmendê me derdikeve ber derî û lê dinêre, fahm nake
bê çiye. Lê dîsa jî berê xwe dide bi dehan kesên bi meraq li
nav lêvên wî dinêrin û dibêje:
-Kuro bazdin. Bi quran ev Mozeke Sed Salî ye…
Evdal e evîn
Ciwanekî kal e.
Û çîrokek e
Li gel qulingê birîndar, bi mitale
Kevintirîn e ji Mem û Zin
Û ji mejûyê hezar-sale…
Dilê’m, tu derwêşek î
Dilê kê seh dikî,
Qesîda te betal e!
Arjen Arî
455
Çarşem,
11/02/2015
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
telgraf.co.uk
Hêjmar
Bajar Vegeriya
Kavil, Lê Bazên
Kobanê Li Ser
Piyan e
Piştî berxwedana 134 rojan,
Kobanê ji çeteyên Daîşê
bi tevahî hat paqij kirin. Ji
wêneyên nûçegihanê Telgrafê
tê xûya kirin ku li bajêr yek
avahî li ser lingan nemaye, ne
xelete ku em bibêjin ´li Kobanê
kevir li ser kevir nemaye,
lê lehengên Kobanê bajar
bernedan´...
Rûpel 3

Benzer belgeler